Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
psikiatri

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




DEMANS: UNUTKANLIK


TANIM:Kişinin entelektüel ve sosyal yeteneklerinin, günlük fonksiyonlarını etkileyecek şekilde ilerleyici bir kaybıdır Hastalık doğası gereği ilerleyici özelliktedir


Demanslı bir kişide; hafıza, düşünme, mantık yürütme, yer ve zaman tayini, okuduğunu anlama, konuşma, günlük basit işleri yapma gibi işlevlerde bozukluklar görülür Entelektüel fonksiyonlardaki bu aksaklıklar zamanla hastanın günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesini olanaksız hale getirir Bu durum, hastanın yıkanma, yemek yeme gibi günlük tüm ihtiyaçlarının bir başkası tarafından karşılanmasını zorunlu kılar


Normal yaşlanma sürecinde beyin fonksiyonları bir miktar geriler ancak her yaşlıda demans belirtileri bulunmaz Bunun en iyi ayırıcı kriteri kişinin kendi işlerini yardımsız olarak yapabilmesidir Fiziksel hastalığı olmadığı halde günlük yaşam aktiviteleri (yemek yeme, giyinme, temizlenme vb) için bile yardım gereken hastalarda demans düşünülmelidir Yaşlıların çoğu hafızalarının eskisi kadar iyi olmadığından yakınmaktadır Örneğin isimleri ve yapacakları işleri hatırlamakta güçlük çekerler Bu demans anl gelmez


Demans 65 yaşının üstünde olan insanların yaklaşık %15'inde görülür Hastalığın görülme sıklığı yaşla doğru orantılı olarak artmaktadır 80'li yaşlarda her iki yaşlıdan birinde demans görülmektedir Özellikle yakın hafızası zayıflar ve yapılan sohbetler, çarşıdan alması gereken şeyler gibi günlük işleri unutmaya başlar Fakat her unutkanlık bir demans belirtisi değildir Örneğin anneniz pişirdiği pastayı size ikram etmeyi unutursa bu unutkanlıktır Fakat pastayı pişirdiğini unutursa ortada ciddi bir problem var demektir Günlük hayatta olabilecek bu tarz bir-iki olay sizi endişelendirmemelidir ancak unutkanlık olaylarında artan bir eğilim varsa bir hekime başvurmak doğru olur


BELİRTİLER:


Hafif derecede;

------------------------

Unutkanlık (özellikle yakın döneme ait hafıza problemleri),

Konuşurken doğru kelimeleri bulamama,

Okuduklarını anlamada zorlanma,

Zaman kavramında bozukluk,

Mantık yürütme ve karar vermede zorluklar,

İş ve sosyal aktivitelerde düzensizlik,

Hobi ve aktivitelere ilgi kaybı yaşanır


Orta derecede;

------------------------

Unutkanlık daha belirgin hal alır

Hasta işlerini yapabilir fakat bağımsız yaşaması kendisi için zararlı olabilir

Hijyenik bakımını sürdüremez, giyimi düzensizleşir

İşini ve aile sorumluluklarını ihmal etmeye başlar

Dışarıda kaybolabilir veya bulunduğu yeri karıştırabilir

Anormal davranışlar başlayabilir

Demans şiddetlendikçe;

Yakınlarını dahi tanıyamaz hale gelir

Ev içinde yolunu bulamaz

Günlük basit işleri yapamaz

Konuşmaları anlaşılmaz olur

Mesane ve barsak inkontinası başlar

Devamlı bir bakıcıya ihtiyaç vardır


Son aşamalarda;

------------------------

Hastanın tüm vücut fonksiyonları etkilenir

Tümüyle yatağa bağımlı hale gelir

Genellikle bir enfeksiyon ile hasta kaybedilir


TEŞHİS:


Demans hastalığının kesin teşhisi ancak otopsi yapılarak beyin dokusunun mikroskop altında incelenmesiyle konur Bu, rutinde kullanılamayacak bir yöntemdir Uzun yıllar devam eden araştırmalar sonucunda geliştirilen bir takım testler ve klinik muayene ile hastalığın tanısı konabilir


Demans araştırması sırasında hastanın tiroid fonksiyon testleri, sifiliz, B12 vitamin düzeyi vb bazı değerleri araştırılmalı, gerekli hallerde beyin görüntüleme yöntemleri (tomografi-BT ya da manyetik rezonans-MR) de incelenmelidir Bu testler, demans bulgularını taklit eden tedavi edilebilir hastalıkların dışlanması için gereklidir


TEDAVİ:


Unutkanlık bir çok kognitif (bilişsel, zihinsel) problemin, demansın, veya depresyonun belirtisi olabilir Hastalığın belirtilerinin ortaya çıkışı kişiden kişiye, yaşa ve eğitim durumuna göre değişmektedir Bu nedenle profesyonel bir yardım almak gerekeceğinden öncelikle doktorunuza başvurunuz


Pek çok araştırmacının amacı, yalnızca unutkanlığa sebep olan hastalığın seyrini yavaşlatmak değil, hastalığın başlamasını da önlemektir Şu an için hem tedavi, hem de hastalığın başlamasını önleyici tedavi seçenekleri araştırılmaktadır


Tedavi yöntemlerinin başında hastaya danışmanlık ve destek vermek gelmektedir Bellek fonksiyonlarını düzeltmek için bellek eğitim programlarına devam edilebilir


Yaşlanma ile beraber ortaya çıkan ileri derecedeki unutkanlıklarda tedavideki ilk hedef ilerlemeyi durdurmaktır Bu amaçla kullanılan güncel ilaçlar çeşitli klinik çalışmalarda kullanılmış, olumlu sonuçlar vermeleri üzerine yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır Henüz ilerlemeyi tamamen durduran veya iyileştiren ilaçlar bulunamamıştır Ancak hastalığın belirtilerini belirli ölçülerde gidererek, hem hastanın hem de yakınlarının yaşam kalitesini artırabilecek tedavi yöntemleri mevcuttur


TEDAVİ ÖNERİLERİ



Bilişsel Belirtilerin Tedavisi

Davranışsal Belirtilerin Tedavisi

Tedavideki Yeni Yönler (Antioksidanlar, Antienflamatuvarlar, Östrojen)


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




DEPRESYON

Depresyon

Bir rahatsızlıktır, sık görülür ve tedavi edilebilir

Depresyon toplum içerisinde yaygın olarak görülen ve tedaviye cevap verebilen bir ruhsal rahatsızlıktır Depresyondaki bir kişinin belli başlı yakınmaları şunlardır:



-ruhsal çöküntü hissi (mutsuzluk, karamsarlık)

-ilgi azalması, isteksizlik

-eskiden zevk alınan şeylerden zevk alamaz hale gelme

-umutsuzluk, çaresizlik

-kendine karşı güvensizlik, kendini suçlama

-dikkati toplamada güçlük, unutkanlık

-sürekli yorgunluk, halsizlik, enerji azlığı

-uykusuzluk/aşırı uyuma

-hareketlerde yavaşlama

-iştahsızlık/aşırı yeme

-cinsel istekte azalma

-ölüm ve intihar düşünceleri


DEPRESYONU BAŞLATAN NEDENLER


Depresyonu çoğunlukla birden fazla etken başlatır Bunlar;


Biyolojik Etkenler:

Bazı kişilerde kalıtım yoluyla geçebilen bünyesel özellikler depresyona yol açabilir


Kişisel Özellikleri:

Titiz, evhamlı, kılıkırk yaran, ya da olumsuz düşünmeye eğilimli kişilerde depresyon daha sıktır


Üzücü Yaşam Olayları:

Boşanmalar, bir yakının kaybı, ilişkilerde yaşanan güçlükler, göç, işsizlik, doğum, ağır hastalıklar gibi yaşam olayları bir depresyon dönemini başlatabilir Bazı bedensel hastalıklar veya ilaçlar da depresyonu başlatabilir


TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜ?


Depresyon uygun bir şekilde tedavi edilirse tümüyle düzelebilen bir rahatsızlıktır Değişik tedavi yöntemleri bulunmaktadır İlaç tedavileri yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir Ayrıca, hastanın kendisini tanıyan bir hekim tarafından izlenmesi ve hastalığı ile ilgili konuları danışabilmesi de önemlidir


İlaç tedavileri aşağıdaki durumlarda gereklidir



-depresyon orta ve ağır şiddette ya da kişinin gün içerisinde faaliyetlerini yürütmesini engelleyecek bir düzeyde ise,

-ölüm ve intihar düşünceleri varsa,

-daha önce hastanın bazı akrabaları da depresyon geçirmişse, yani aileden gelen, kalıtımla geçen bir yatkınlık söz konusu ise,

-hasta daha önce de depresyona girm işse ve bu depresyon ilaçla tedavi edilmişse,


İLAÇLARIN BAZI ÖZELLİKLERİ



bağımlılık yaratmazlar,

olumlu etkileri iki üç hafta sonra ortaya çıkar(bu nedenle uzun bir süre düzenli olarak kullanılmaları gerekir)

bazı yan etkilere yol açabilirler(ağız kuruluğu, bulantı, baş dönmesi gibi) Bunlar genellikle tedavinin başında ortaya çıkar ve zaman içerisinde giderek azalıp tümüyle kaybolabilir

alkolle birlikte alındıklarında tehlikeli sonuçlara yol açabilirler

depresyon tümüyle düzelse bile hekime danışmadan ilaç kesilmemelidir


DEPRESYONLA NASIL BAŞA ÇIKABİLİRSİNİZ?


Günlük Faaliyetlerinizi Mümkün Olduğunca Artırın



Bu kendinizi hem daha iyi hem de daha az yorgun hissetmenize neden olacaktır Dinlenerek yorgunluk hissinden kurtulamazsınız

Bunun için;



Rahatsızlanmadan önce yapmak zorunda olduğunuz ya da severek yaptığınız işlerin birer listesini çıkarın

Günlük faaliyetlerinizi planlayın ve planınıza yukarıda hazırladığınız listelerin her ikisinden de bazı maddeler ilave edin

Haftalar içerisinde bu maddelerin sayısını giderek artırmaya çalışın

Başlangıçta biraz zorlanacaksınız, sabırlı olun ve cesaretinizi, umudunuzu kaybetmeyin

Yaşadığınız Sorunların Bir Listesini Yapın



Bu sorunları çevrenizdeki güvendiğiniz kişilerle tartışın(doktorunuz, eşiniz, arkadaşlarınız)

Bu sorunları çözmek için elinizdeki imkanlar nelerdir? Başkaları bu konuda ne düşünüyorlar?

Bu imkanları kullandığınızda size ne yarar sağlar?

Atacağınız adımları ve karşılaşacağınız güçlükleri kaydedin

Her aşamada geriye dönüp bakın, katettiğiniz yolu değerlendirin

Hayatınızda İyi Giden Şeylerin Bir Listesini Yapın


İnsanlar depresyonda iken sahip oldukları olumlu özellikleri ve hayatlarında iyi giden şeyleri değerlendiremezler



Depresyona girmeden önceki durumunuz hakkında düşünün

Kendinizle ve hayatınızın değişik yanlarıyla (aile, çocuklarınız, iş vb) ilgili aklınıza gelen olumlu şeylerin listesini yapın

Olumsuz Düşüncelerinizle Mücadele Edin


İnsanlar depresyonda iken kendilerini ya da gelecekle ilgili olarak olumsuz düşünme eğilimindedirler Bu düşünceler farkında bile olmadan akla geliverirler ve kişinin kendisini kötü hissetmesine yol açarlar Bu tür olumsuz düşünceler depresyonu daha da artırdığı gibi kişinin mücadele etme gücünü de azaltır


Örnek:

“Arkadaşım tarafından eleştirildim, zaten hiçbir işi doğru dürüst yapamıyorum”

“Kocam beni terketti, değersiz işe yaramaz biriyim”


Olumsuz Düşüncelerinizi Yenmek İçin


-Bu tür düşüncelerinizi ve sizde yarattığı duyguları bir yere yazın

-Kendinize şu soruları sorun:



Bu düşüncelerin doğruluğunu destekleyen kanıtlar var mı?

Farklı bakış açıları olabilir mi?

Başka bir kişi benzer bir durumda ne düşünürdü?

Kendinizi daha iyi hissettiğiniz zamanlarda bu olaya nasıl bakardınız?

-Giderek her bir olumsuz düşüncenin daha olumlu bir düşünce ile yer değiştirdiğini farkedeceksiniz


Aşağıdaki gibi:

“Arkadaşım tarafından eleştirildim ama herkes zaman zaman eleştirilebilir Bu dünyanın sonu değil Üstelik bazı eleştirilerinde hiç de haklı değil”


DEPRESYONU YENEBİLİRSİNİZ!


KAYNAK:

Dünya Sağlık Örgütü İşbirliği Merkezi dökümanlarından yararlanılmıştır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Dikkat eksikliği hiperaktif çocuk

Çocuklarda Dikkat Eksikliği


Dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugu (DEHB) için teshis ölçütleri:


Aşağıdaki (1) veya (2) maddelerinden en az birinin karşılanması gerekir


1-Aşağıdaki dikkatsizlikle ilgili maddelerden en az altısının , en az 6 ay boyunca, çocuğun gelişim düzeyiyle uyumlu olmayarak ve çocuğun uyumunu bozacak şekilde varolması gerekmektedir


a- Genellikle ayrıntılara dikkat edemeyip, iş, okul ve diğer aktivitelerde dikkatsizce hatalar yapmak


b- Genellikle oyunlarda ya da verilen görevlerde dikkati sürdürmekte zorlluk çekmek


c- Kendisiyle karşılıklı olarak konuşulduğunda, dinliyor izlenimi alınmaması


d- Genellikle kendisine öğretilip,gösterilmesine karşın, bunlları uygulayamayıp, okul ödevleri, işyerindeki görevler ve ev işlerini tamamlayamamak


e- Çoğunlukla yapacağı aktiviteler ve planları sıralayıp, düzene koyamamak


f- Beyin gücü gerektiren görevlerden ( ders yapmak gibi) kaçınma, hoşlanmama , ya da bunları yapmaya isteksiz olma


g- Çeşitli aktiviteler için gerekli oyuncak, ders araç ve gereçleri gibi şeyleri sıkça kaybetmek


h- Konu dışı çevresel bir uyaran tarafından kolayca dikkatin dağılması


i- Günlük olağan aktivitelere karşı da unutkanlık hali


2-Aşağıdaki aşırı haraket ve dürtüsellik belirtilerinden en az altısının, en az 6 ay boyunca , çocuğun gelişim düzeyiyle uyumlu olmayarak ve çocuğun uyumunu bozacak şekilde varolması gerekmektedir


Aşırı hareketlilik ile ilgili özellikler:


a-Sürekli olarak el ya da ayaklarını hareket ettirmek, yerinde oturamayıp,oturduğu yerde kıpırdanmak


b-Oturmasının beklendiği ve gerekli olduğu ortamlarda (sınıfta ders esnasında olduğu gibi) yerini terkedip dolaşmak


c-Uygunsuz olmayan ortamlarda ( sınıf, kalabalık mekanlar gibi) koşmak, bir yerlere tırmanmaya çalışmak gibi davranışlar sergilemek


d- Oyun oynarken ya da boş vakit aktivitelerinde sessiz bir şekilde davranamama, gürültü çıkararak birşeylerle oyalanabilmek


e-Daima ‘sanki bir motor tarafından çalıştırılıyor’ şeklinde hareket halinde bulunmak


f-Sıklıkla aşırı ölçüde konuşmak


Dürtüsellikle ilgili özellikler:


g-Kendisine sorulmakta olan soru tam olarak tamamlanmadan, yanıtlamaya çalışmak


h-kendisine herhangi bir şey için sıra gelmesini bekleyememek


i-Çevresindekilerinin iznini almadan , aniden konuşma ya da oyunlarına katılımak, müdahale etmek


B-Bu şekilde kişide sorunlara yol açan yakınmaların 7 yaş öncesinde başlaması gerekmektdir


C-Sorunlara yolaçan yakınmaların en az 2 farklı alanda kendini göstermesi gerkmektedir ( okulda, işte ya da evde gibi)


D-Toplumsal alan, okul hayatı ya da iş ortamında kişinin işlevselliğinde belirgin bozulmanin varlığı


E- Rahatsızlığa ait yakınmalar başka bir psikiyatrik bozukluğa bağlı olmamalıdır


Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ve impulsivite olarak sınıflandırılabilen üç temel belirti kümesinden oluşur


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Dikkat eksikliği ve hiperkativite bozukluğu

1 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Nedir?


Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) nun temel özelliği, dikkat süresinin kısalığı, engellemeye yönelik denetim eksikliği nedeniyle davranışlarda ya da bilişte ortaya çıkan ataklık ve aşırı hareketliliktir


Bunun sonucu olarak çocukta gelişimsel olarak aşağıdaki 3 temel sorun ortaya çıkmaktadır:


Kısa dikkat süresi

Yetersiz dürtü kontrolü


Aşırı hareketlilik

Tanı düzenli öğrenim için gerekli dikkat süresi ve yoğunlaşmasının gelişmesinin beklendiği ilkokul yıllarında konulmaktadır DEHB nüfusun yaklaşık %3-6’sında gözlenir Erkek / Kız oranı 3/1 ‘dir


2 DEHB’nun en sık belirtileri nelerdir? Aşırı hareketlilik

Yerinde oturmada güçlük

Çok konuşma

Dikkatini sürdürmede güçlük

Dikkatin kolay dağılması

Sıklıkla bir şeyler kaybetme

Sınıfta sorulara sırasını beklemeden cevap verme

Yönergeleri takip etmede güçlük

Sessizce oynamada güçlük

Oyunlarda sırasını beklemekte güçlük

Bir etkinlikten diğer etkinliğe kayma

Sıklıkla araya girme, sözünü kesme

Sıklıkla ne söylendiğini dinlememe

Tehlikeli etkinliklerle uğraşma


3 Nasıl DEHB tanısı konur?


Tanı koyarken 2 ana yaklaşım var:


DSM-IV (APA, ABD)

ICD-10 (WHO, Avrupa)


ICD-10 öncelikle dikkat üzerine yoğunlaşmaktadır Tanıda DSM-IV kriterleri daha sık kullanılmaktadır


DSM-IV kriterlerine göre DEHB’nun 3 tipi vardır:


Dikkat eksikliği baskın tip

Kombine tip

Aşırı hareketlilik ve impulsivite baskın tip


Tanı için gözlenen belirtilerin ev ve okul gibi en az İKİ ORTAMDA gözlenmesi gereklidir


4 DEHB bir hastalık olarak düşünüle bilinir mi?


Evrimsel görüşe göre DEHB bir kişilik tipi veya başa çıkma şeklidir DEHB olanlar farklıdır fakat hasta değildir şeklinde varsayılmaktadır


5 Yeni bir hastalık mı?


Hayır, tıbbi literatürde yüzyıldan daha öncesinde saptanmıştır Ünlü Alman öykü yazarı Hoffman çocuklar için yazdığı bir şiirde DEHB olan bir çocuğu tanımlamaktadır


6 Başka hangi isimlerle bilinir?


Minimal beyin disfonksiyonu (MBD) ve hiperaktivite


7 Nedenleri (etiyoloji) nelerdir?


Kanıtlanmış kesin bir neden gösterilemiyor Bazı olası nedenler şunlardır:


Genetik nedenler

Beyin hasarı

Nörotransmitterler

Gıda ve katkı maddeleri

Psikososyal etkenler


8 Genetik etiyolojiyi açıklar mısınız


Şu anda en fazla kabul gören varsayımdır Frajil-X, fötal alkol sendromu, çok düşük doğum ağırlıklı çocuklar ve daha seyrek olarak ta genetik kökenli tiroid bozuklukları gibi durumla DEHB belirtileri gösterirler Ancak böylesi olgular tüm DEHB olan çocukların çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır


Genetik çalışmalarda, özellikle birinci ve ikinci dereceden akrabalarla yapılan aile çalışmaları hiperaktif çocukların ailelerinde antisosyal kişilik bozukluğu, histeri, alkolizm ve madde kullanımının daha sık olduğunu ortaya koymaktadır Genetik konkordans monozigot ikizlerde %51, dizigot ikizlerde %33 olduğu bildirilmektedir Bu noktada bulunmuş belirli bir gen yoktur, fakat araştırmalar sürmektedir DEHB ve Tourette Bozukluğu olan çocuklar ve aileleri ile yapılan bir çalışmada genetik geçişin serotonin =)=)=)=)bolizması ile ilgili gen ile yarı resesif yarı dominant olarak geçebileceği ileri sürülmüştür


9 Beyin Hasarı etiyolojisini açıklar mısınız


Perinatal dönemde gizli ya da açık minimal derecede MSS (merkezi sinir sistemi) hasarı olduğu belirtilmektedir Bu hasara yol açan toksik, =)=)=)=)bolik, mekanik ve dolaşımla ilgili nedenler olabileceği gibi MSS’yi etkileyen enfeksiyonlar da söz konusu olabilir Silik nörolojik belirtiler ve daha az olmakla birlikte bazı öğrenme bozukluklarının olması ve özgün olmayan EEG bozuklukları ve epilepsi gelişme olasılığının normalden daha yüksek olması bu hasarı kanıtlar niteliktedir


Davranım bozukluğu, DEHB ya da iki tanının birlikte bulunduğu ve davranış sorunları nedeniyle hastanede yatan çocukların rutin EEG’lerinin tarandığı bir araştırmada, olguların %9’unda yavaşlama ya da paroksismal deşarjların olduğu EEG sonucu elde edilmiştir Bu konuda yapılan diğer araştırmalarda da DEHB çocuklarda yaygın özgül olmayan EEG değişiklikleri ve yavaş dalga etkinliğinde artma bildirilmiştir Ancak hiperaktif çocuklarla normal kontrollerin karşılaştırıldığı bir araştırma da ise gruplar arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir Klinik olarak nörolojik bozukluk kanıtının olmadığı davranış sorunlarında rutin EEG taramasının sınırlı bir değeri olmaktadır Çeşitli araştırmalar da bildirilen EEG sonuçlarının DEHB’na özgül olmadığı, bu çocuklarda MSS’nin olgunlaşmasındaki gecikmeyi gösterebileceği kabul edilmektedir


DEHB olan çocuklarda silik nörolojik bulgular sık görülmektedir Çocukların önemli bir bölümünde MSS’de yapısal hasara ilişkin bir belirti yoktur BBT sonuçları tutarsızdır Korpus kallosumun iki ön bölgesi olan rostrum ve rostral cismi DEHB olan çocuklarda kontrollerden belirgin derecede küçük bulunmuştur Bu bulgular DEHB’nda frontal lob gelişimi ve işlevinde bozukluk olduğu kuramını desteklemiştir Korpus kallosumun splenial bölgesinin normal gelişim gösteren kontrollerden daha küçük olması dikkatsizliği açıklayabileceği ileri sürülmektedir DEHB’de temel eksikliğin dürtülerin engellenmesindeki zorluk olduğu, bunun da prefrontal korteksin dorsolateral kısmının dışı ile ilişkili olabileceği bildirilmektedir SPECT çalışmalarında sitriatumda bölgesel kan akımında azalma, duyu ve motor bölgelerde ise artma olduğu gözlenmiştir PET çalışmalarında DEHB olan çocukların frontal loblarında beyin kan akımı ve =)=)=)=)bolik hızda azalma olduğu gözlenmiştir Nörofizyolojik çalışmalarda frontal lobun daha alt merkezleri baskılayıcı etkisinin bozulduğu ya da olmadığı ve retiküler aktive edici sistemin dikkat merkezi üzerindeki etkisinin azalmasından söz edilmektedir


Nörobiyolojik beyin farklılıkları: Zametkin’sin 1990 çalışmaları ve çoğu çalışmalarda frontal lobda deprese aktivite ileri sürülmektedir Şimdiki teorilerden birinde “alınan mesajları durdurmada ve sıraya koymada” problem yaşamayla ilgili görülmektedir


10 Nörotransmitterler ile ilgili varsayımlar nelerdir?


Tedavide kullanılan ilaçların etkilerinden yola çıkarak nörotransmitterler de irdelenmektedir En sık kullanılan ilaçlar olan amfetaminler hem dopamin hem de norepinefrini etkilediğinden her iki sistemde de işlev bozukluğu olabileceği ileri sürülmüştür Ancak genelde süreçten sorumlu tek bir nörotransmitter belirlenememiştir


11 DEHB’nu etkileyen Psikososyal etkenler nelerdir?


Bozukluğun gelişmesinde temel bir etkiden çok hazırlayıcı ve ortaya çıkışını hızlandırıcı etkilerden söz edilebilir Bozukluğu olan çocukların sıklıkla parçalanmış ailelerden geldiği, anne babanın sürekli geçimsizliği ve anne babada sürekli bozukluk ile tek ya da ilk çocuk olma oranının kontrollerden daha fazla olduğu bildirilmektedir Yetiştirme yurdundaki çocukların dikkat sürelerinin kısa ve aşırı hareketli oldukları gözlenmiş, bunun uzun süre duygusal yoksunlukla ilişkili olabileceği ileri sürülmüştür


12 DEHB için Riskleri özetler misiniz:


Annenin gebelik öncesi ya da gebelik sırasındaki: tıbbi durumu

duygusal zorluğu

sigara içmesi

alkol alması

doğum komplikasyonları


Çocuğun öyküsünde:


orta derecede kafa travması (belirgin ilişki)

gelişmede gecikme

öfke nöbetleri

enürezis

tikler

düşük doğum ağırlığı


13 Uzun süreli gidişi nasıldır?


Geçmişte DEHB’nun zaman içinde azalarak ergenlik döneminde iyileştiğine inanılırdı İzlem çalışmalarında bunun doğru olmadığı görülmüştür Bozuklukta 3 gidişten söz edilmektedir:


Gelişimsel gecikme (developmental delay) (%30): Genç erişkinliğin erken döneminde belirtilerin kaybolduğu gruptur

Devamlılık (continual display) (%40): Belirtiler çeşitli sosyal ve duygusal güçlüklerle erişkin dönemde de sürer

Gelişimsel bozulma (developmental decay) (%30): DEHB bulguları yanı sıra alkolizm, madde kullanımı ve antisosyal kişilik bozukluğu gibi psikopatolojilerinin oluştuğu gruptur Bu kötü gidişin en güçlü belirleyicisi çocukluk döneminde DEHB’na komorbid olarak davranım bozukluğunun olması ve aile içi çatışmaların olmasıdır

Hiperaktivite yaşla birlikte azalmakta, ancak dikkatsizlik ve dürtü denetim sorunları kalıcı olabilmektedir Genellikle ilk kaybolan aşırı hareketlilik, en son kaybolan ise dikkat eksikliğidir Remüsyonun 12 yaşından önce seyrek olduğu, genellikle 12 ile 20 yaşlar arasında görüldüğü bildirilmektedir Ancak olguların önemli bir bölümünde bozukluk kısmi remüsyona girmekte ve duygu durum bozuklukları ile antisosyal ve diğer kişilik bozukluklarının ortaya çıkışı kolaylaşmaktadır Öğrenme sorunları sıklıkla sürmektedir


14 DEHB ile komorbidite gösteren bozukluklar var mıdır?


Evet:


Davranım bozukluğu %30-50

Karşı gelme bozukluğu %50

Mental retardasyon; Metilfenidat (MPH)’dan zeka düzeyi düştükçe faydalanma azalır

Otizm: MPH stereotipik hareketlerde artış yapabilir Yüksek işlevli olguların faydalandığı düşünülmektedir

Tourette sendromu (DEHB’luların %20’si tik bozukluğuna, tik bozukluklarının ise %40-60’ı DEHB’una sahiptir)

Fragil-X (%73 DEHB)

Öğrenme bozuklukları

15 Ayırıcı tanıda nelere dikkat etmeliyiz?


3 yaşından küçük çocuklarda, aşırı hareketlilik ve dikkatsizlik gibi temel belirtilerin DEHB’nda sıklıkla gözlenen görsel-motor ve algı ile ilgili yetersizliğe mi, yoksa normalde tam olarak gelişmemiş sinir sisteminin klinik görünümüne mi bağlı olduğunun ayırımını yapmak oldukça güçtür

Öğrenme bozuklukları

Zeka geriliği

Davranım bozukluğu

Yaygın anksiyete bozukluğu

Bipolar bozukluk




16 DEHB için tedaviler var mıdır?


Basit bir tedavisi yoktur Multi-modal yaklaşımlar içerir:


Tıbbi tedavi

Anne-baba eğitimi

Davranış terapileri

Özel eğitim ortamı

Diyet araştırmaları


17 İlaca karşı olanlar var mı?


Non-drug kimyasal Pycnogenol, etkinliği hakkında yeterli araştırma yok

Diyet girişimi (Kesin bilimsel kanıt yok)

Mega-vitamin ve mineral desteği (yüksek doz) (Kesin kanıt yok)

Anti-Motion Sickness medikasyon: Bunu ileri sürenler DEHB ile iç kulak arasında ilişkiyi ileri sürmektedir (Kesin bilimsel kanıt yok)

Candida Yeast (mayası): Bu görüşe inananlar mayalar tarafından oluşturulan toksinlerin arttığı ve bağışıklık sistemini zayıflatarak DEHB benzeri mental problemlere yol açtığını iddia etmektedirler (Kesin bilimsel kanıt yok)

EEG Biofeedback: Bu görüşü ileri sürenler dikkatin sürdürülmesi için beyin-dalga aktivitesinin artırılması alıştırmaları yapmaktadırlar (Kesin bilimsel kanıt yok)

Optometrik görme çalışmaları: Öğrenme bozuklularındaki okumanın görsel problemlerle ilişkili olduğu ileri sürmektedirler (Kesin bilimsel kanıt yok)


18 Diyet davranışlar üzerinde etkili midir?


Bazı çocuklarda faydalı olmaktadır Bazı çalışmalarda Feingold diyetinin etkinliği gösterilmiştir (suni boyasız, belli koruyucuları olmayan) Bazı kişilerde salisilatların alınmamasını önermektedir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Dissosiyatif Bozukluk


Dissosiyatif amnezi:


Kişilerin önemli kişisel bilgilerini hatırlayamama halidir Bu durumda sadece belli bir takım hatıra, duygu ve düşünceler değil (evlilik , mezuniyet törenleri gibi),daha uzun yaşantılar(çocukluk çağlarına ait dönemler ya da ilkokul yılları gibi ) hatırlanamayabilir Bu belli bir konuya has olabileceği gibi o döneme ait her anıyı da içine alabilir Gün içinde tekrarlayan unutkanlık dönemleri ile de seyredebilir Yaygın görülmektedir Travmatik hatıraların kişiyi etkilemesini önlemek için vücudun bilinçdışı olarak kullandığı bir savunma şeklidir


Dissosiyatif fug:


Kişinin aniden kendisini nasıl geldiğinden habersiz olduğu bir yerde bulması, geçen sürede yaptıklarından habersiz olduğu , farklı bir kişi gibi davrandığı dönemlerdir Bu dönemlerde kişilerin seyahatler yapabildiği, kişiliklerinden farklı davranışlar sergileyebildikleri gözlenmiştir Tek başına görülmesinden ziyade ,dissosiyatif kimlik bozukluğu içinde bir öğe olarak bulunmaktadır


Depersonalizasyon bozukluğu


Kişinin vücudunun tümü ya da bir kısmına yabancılaşması ( gerçek dışılık hissi ,vücudu,kol ve bacaklarının değiştiği hissi, kendini dışarıdan film izler gibi seyrediyor olma,bedeninden ruhunun ayrılıyor olduğu hissi,sanki bir sis perdesi ardından etrafına bakıyor gibi olma vb) şeklinde daha farklı bir algılayış içine girilmesidir Bazen etrafını, yaşadığı ortamı da yabancı veya daha farklı hissetme hali (derealizasyon) ile birlikte olabilir


Histerik psikoz:


Kişi için çok önemli , üzücü ani bir durum ya da ağır bir gerilimli süreç sonrasında ,olmayan sesler duyma, görüntüler görebilme, düşünce bozuklukları, kendi ve etrafına yabancılaşma, çocuksu ve normal dışı davranışlar, ağlayıp-gülme gibi duygusal görünümde ani ve aşırı değişiklikler ya da tepkisizlik hali ile kendini gösterirİlerleyici değildir Bir kaç saat ,bazen de bir kaç hafta sürebilir Halk arasında" cinnet geçirdi" denilen durumdur Hastaneye yatış gereklidir Bu durumun altında dissosiyatif kimlik bozukluğu olabileceğinden ,olayı bir buzdağının üstü gibi düşünerek görünmeyen kısma yönelik tedavi başlatılmalıdır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Doğum sonu depresyonu

Postportum depresyon; doğum sonu depresyon yani çökkünlük demektir Her ne kadar "doğum sonu" denmekte ise de, doğum öncesi ve sırasında da ortaya çıkabilir Depresyonun tipik belirtileri olan üzüntü, moralsizlik, kendine güven de azalma, kötümserlik, ağlama, yakınma şikayetleri ortaya çıkar Bunlar başlangıçta dikkati çekmeyebilir Fakat bu duygu durumunun süresi uzayınca (15-20 gün kadar) çevrenin dikkatini çekmeye başlar Bu tablo giderek ağırlaşabilir Hastanın kötümserliği kötülük görme hezeyanlarına, kendine güven düşüklüğü, kendini suçlama, kendini yararsız görme, giderek de ölüm intihar düşüncelerine neden olur Daha ağır şeklinde (sistemsiz, mantıksız) hezeyanlar ve görsel, işitsel halüsinasyonlar tabloya eklenebilir


Ülkemizde bunun sıklığı ile ilgili araştırma yoktur Ancak psikiyatristlerin seyrek olmayarak karşılaştıkları bir tablodur Nedeni kesin olarak bilinmemektedir Doğumun neden olduğu fizyolojik, özellikle hormonal değişiklikler, yine hamileliğe bağlı olarak ortaya çıkan psiko- sosyal faktörler ya da her ikisi birlikte neden oluşturabilirler


Genellikle genç annelerde ve ilk çocukta daha sık görülmektedir Ancak yaş sınırı yoktur Sosyo-ekonomik düzeyle de ilişkisizdir Eğitim düzeyiyle ilişkisi belirlenmemiştir


Psikiyatrik tedavi mutlaka gereklidir Ve erken başlanması önemlidir Tablo ağırlaştıktan sonra tedavi güçleşmekte, geri dönüşü güç problemlere yol açabilmektedir Bunlardan en önemlisi kalıcı tedavisi zor şizofreni benzeri bir psikotik tabloya yol açabilmesidir Bu durumda hastanın hezeyanları ve halüsinasyonları kalıcı olabilmektedir


Dengeli, anlayışlı yaklaşımlar yararlı olur ancak, hastalık başladıktan sonra mutlaka uzman birinin yardımı gerekir


Hastalığın süresi için kesin bir şey söylemek mümkün değildir Bazen 1-2 ayda iyileşebilir Bazen 5-6 ay ya da daha uzun sürebilir En önemli kötü sonuç kalıcı bir psikotik bozukluğa neden olabilmesidir Bu nadir de olsa görülebilir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Eroin bağımlılığı


Tarihçe


* Opium, poppy (haşhaş, papaver somniferum) bitkisinden elde edilir ve en eski ilaçlardan biridir


* Eski Sümerler (IÖ 4000) ve Mısır’da (IÖ 2000) kullanılıyordu


* Opiumun esas aktif içeriği morfin alkoloididir 20’den fazla alkoloid vardır (%10 morfin,%05 kodein, %02 tebain, papaverin vs)


* Bağımlılık yapmayan analjezik (ağrı kesici) üretmek amacıyla yapılan çalışmalar sonucu opiyumdan morfin, kodein ve bunlardan üretilen ilaçlar ve tebain kullanılarak üretilen bazı semisentetik ilaçlar üretilmiştir


İsimlendirme


Opioid: Daha kapsamlı bir kavramdır Opiyatlar (morfin, kodein, tebain) ve morfin benzeri aktivitesi olan sentetik maddeler (=)=)=)=)don, fentanil, meperidin), agonist/antagonistler, parsiyel agonistler ve endojen opioid peptitler buna dahildir


Endojen opioid peptitler: 1 Endorfinler, 2 Enkefalinler, 3 Dinorfinler


Morfin prototip opiyattir ve bir çok opiyatın öncülüdür: eroin (diasetilmorfin), oksimorfon, hidrokodon, oksikodon, kodein (metilmorfin)


Tebain nalakson, etorfin ve oksikodonun öncülüdür


Opioid reseptörleri:


* Mu: duygudurum düzenleme, pekiştirme mekanizmaları, solunum baskılanması, ağrıyı giderme (analjezi),


* Delta: Gastrointestinal (mide-barsak) sistem , Endokrin sistem


* Kappa: Endokrin sistem, ağrı uyarımı (aversif etkili)


* Sigma (?) Opioid reseptörü olduğu tartışmalıdır, çünkü Nalaksondan (opioid antagonisti) etkilenmez Uyarıldığında disfori ve halusinasyon yapar


Opioid Reseptör alt tipleri ve etkileri:


mu1: supraspinal analjezik etki


mu2: spinal anestezi, GI motilite (mide-barsak hareketi), solunum


delta2 ve kappa1: spinal anestezi


delta1 ve kappa3: supraspinal anestezi


delta2 : beyinde aneljezik etki


Reseptör yerlesimi:


Opioid reseptörleri beyin, spinal kord, mide-barsak sistemindeki nöral pleksuslarda, otonomik sinir sisteminin diğer yerlerinde ve ak yuvarlarda bulunur Dolayısıyla opioidlerin etkileri çok yaygındır


Opioid İlaçlar:


Agonist: Opioid reseptörlerine bağlanıp aktive edenler


Antagonist: Opioid reseptörlerine bağlanan, ancak aktive etmeyenler


Opioidler (fentanil, nalakson, buprenorfin), reseptör afiniteleri ve intrinsik aktiviteleri yönünden farklılıklar gösterir


Opioidler:


1 Saf agonistler


a Morfinanlar: Levo-dromoran


b Fenilpiperidinler- piperidinler: meperidin, fentanil


c =)=)=)=)don: LAAM ( L-alfa-asetil=)=)=)=)dol ), Propoksifen


2 Agonist-antagonistler: Pentazosin, Nalbufin, Butorfanol, Meptazinol


3 Parsiyel agonistler: Buprenorfin


4 Saf antagonist : Nalokson, naltrekson, Nalmefen


Opioidlerin merkezi sinir sistemi üstüne etkileri (mu reseptörü üstünden):


* Analjezi (ağrı kesici)


* Sakinlik (lokus serelousun inhibisyonu ile)


* Öksürük refleksinin baskılanması


* Bulantı, kusma


* Solunumun baskılanması


* Miyosis (göz klerinin genişlemesi)


* Isı regülasyonunda değişiklikler


* GRH (gonadotropin releasing hormon)’da azalması ® LH&FSH azalması ® Testesteron’da azalma ve adet düzensizlikleri


* CRF (kortikotropin releasing faktör)’de azalma ® ACTH’da azalma ® kortizol’de azalma (antianksiyete etkisi)


Opioidler insanlarda değişik etkiler olusturur:


Bağımlılarda öfori (high) yaparken, bazı kisilerde konfüzyon, sersemlik yapar


‘Flash’, ‘rush’ : merkezi sinir sisteminde opioidlerin keskin ve hızlı artışı ile oluşan hoşnutluk verici duyguya bu ad verilir Bağımlılar tarafından orgazma benzetilir


Opioidler depresyon, anksiyete, öfke ve paranoid düsünceleri azaltabilir


Opioidlerin gastrointestinal sistem (mide-barsak sistemi) üstüne etkileri


(mu reseptörü üstünden):


Antidiyareik (ishal giderici) etkisi, barsak hareketlerinin azalmasına bağlıdır Bu etkisiye tolerans gelismez Yani opioid bağımlılarında ya da =)=)=)=)don kullananlarda sürekli kabızlık olur


Bu etkisi için kullanılan opioid ilaçlar:


- Difenoksilat-Lomotil


- Loperamid (merkezi sinir sistemine geçmez)


Opioidlerin diğer etkileri:


* Morfin antihistaminiktir, ciltte vazodilatasyon ve kaşıntı (tipik burun kaşıma) yapar


* Mesanede sfinkter tonusunu arttırır, miksiyon (işeme) refleksini bastırır Böylece idrar retansiyonuna (idrar yapamama) neden olur


* Meperiden (Demerol), grand mal epileptik nöbete neden olabilir Böbrek yetmezliğinde vücutta birikebileceği için bu etki önemlidir


* Morfin, safra yollarındaki Oddi sfinkterini kasarak sarılığa neden olabilir ancak meperidin (Demerol) bunu yapmaz


Opioidlerin bazı klinik özellikleri:


* Morfin glukronize olur, =)=)=)=)boliti aktiftir, böbrekten atılır Böbrek yetmezliğinde vücutta birikir


* Eroin (diasetil morfin) prodrog (öncül ilaç)’dır Yağda çözünürlüğü morfinden fazladır, hızla beyne girip 6-mono-asetil-morfine dönüşür İdrarda morfin olarak atılır Histamine benzer etkisi daha azdır


* Kodein (3-metoksi-morfin) da prodrogdur (öncül ilaç) Ağızdan alındığında karaciğerde fazla =)=)=)=)bolize olmaz (yıkılmaz) Vücutta morfine çevrilir


Neden bağımlı olunur?


1Tekrarlayıcı kullanım, fiziksel bağımlılık ve yoksunluk yapar Tekrarlayıcı kullanım endojen opioid sisteminde (sinir sisteminde doğal olarak bulunan opioidlerde) kalıcı değişiklikler yapar Eroin bağımlıları onu sevmez ama isterler ve onsuz yaşayamazlar


2 Beyindeki “ödül yolu” üzerindeki pekiştirici etkisi biyolojik olarak, verdiği haz psikolojik olarak yeniden kullanmayı sağlar Eroin herkesde öfori (coşku) yapmaz Bu özellik (yani opioid deneyiminden haz almak) bağımlılığa yatkın olmayı gösterir, psikopatoloji ile ilgili olabilir, endorfin (sinir sisteminde doğal olarak bulunan opioidlerin) eksikligine bağlı olabilir


3 Self medikasyon: depresyon, anksiyete gibi yaşantıları kontrol etmek için başlayan ama sonra bırakamayanlar da vardır


Devam ettirici faktörler:


Çevresel ip uçları (kullanımı hatırlatan şeyler) ve hüzün, öfke, sıkıntı vb içsel duygu durumları öğrenilmis ve şartlanılmış aş ermeye (craving) yol açar Çrneğin bir şırınga görmek ya da sıkıntı hissetmek eroin kullanmak için büyük bir istek doğurur


Opioid yoksunluğu:


Opioid yoksunluğu belirtileri:


(En az 3 tanesi bulunmalı)


1 Disforik mood (sıkıntılı, hüzünlü duygu hali)


2 Bulantı ya da kusma


3 Kas ağrıları


4 Göz yaşarması, burun akması


5 Pupiller dilatasyon (göz klerinde genişleme), piloereksiyon (tüylerin dikleşmesi), terleme


6 Diyare (ishal)


7 Esneme


8 Ateş


9 İnsomni (uykusuzluk)


Yoksunluğun subjektif (öznel) belirtileri daha erken başlar Bunlar anksiyete, aş erme, depresyon, irritabilite (huzursuzluk), kas krampları, sırt ağrısı, kemik aşrısı, genel disforidir


Tipik yoksunluk morfin ve eroinde son kullanımdan 8-12 saat sonra başlar, 48 saat sonra max düzeyine ulaşır, 5-7 günde azalarak biter


Fiziksel bağımlılık:


* Tedavi dozlarındaki (15-30 mg) tek bir doz morfin bile toleransı olmayan bir kişide düşük bir derece de olsa fiziksel bağımlılık yapabilir ve Nalakson (opioid antagonisti) verilmesiyle yoksunluk ortaya çıkar


* Daha önce fiziksel bağımlılığı olup detoksifiye olmus fareler tekrar eroine maruz bırakılınca daha kolay bağımlı olurlar Bu da bir kez eroine bağımlı olanların bundan mutlak olarak uzak kalması gerektiğini desteklemektedir


* Bağımlılarda tolerans çok çabuk gelişir


Opioid yoksunluğu tedavisi:


* Antipiretik ve analjezikler (ateş düşürücü ve ağrı kesiciler)


* Benzodiyazepinler: özellikle uyku için, alternatif olarak amitriptilin (Laroxyl) vb sedatif ilaçlar verilebilir


* Klonidin: Noradrenerjik deşarjı azaltmak için kullanılır Objektif bulgu varsa baslanmalıdır, Günde 4 kez 02 mg, birkaç gün devam edilir, 2 haftada azaltarak kesilir


* =)=)=)=)don: Günde 20-40 mg verilerek başlanır Bir hafta ya da bir ayda azaltarak kesilir =)=)=)=)don detoksifikasyonu uzatır


* Ultrahızlı detoksifikasyon: Saatler süren genel anestezi altında bol sıvı ve Nalakson verilerek yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkarılması ve hızlı bir şekilde geçirilmesi sağlanır Son yıllarda ABD’de popüler olan bu yöntem oldukça tartışmalıdır Çünkü bu işlem akut yoksunluk belirtilerini giderse de anestezi sonrası subakut belirtiler uzun süre devam eder En önemlisi de yoksunluk tedavisi eroin bağımlılığının tedavi edilmesi demek değildir


Uzamış Yoksunluk:


Görünen ve ölçülebilir yoksunluk belirtileri ortadan kalktıktan çok sonra bile bağımlılar ‘normal hissetmeme’den depresyona kadar değişen istenmeyen duygular yaşarlar Bunun antisosyal kişilik bozukluğu, depresyon gibi altta yatan psikopatolojiden ayırımı önemlidir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Esrar bağımlılığı


Esrar nedir?

* ESRAR (Marijuana), kenevir bitkisi Cannabis Sativa’nın çiçek ve yapraklarının kurutulup doğranması ile oluşan yeşil ya da gri bir karışımdır


* Torba içinde ya da preslenmiş bir şekilde satılır


* Haşiş kenevir bitkisinin reçinesinden yapılır


* Reçine, bitkiyi ısı ve kuruluktan koruduğu için Latin Amerika ve Orta Doğu gibi tropikal bölgelerde yetişen bitkilerde daha fazla vardır


Haş yağı


Haşiş ya da marijuananın yağlı bir ekstresinden yapılır


Argoda “ot” denilir (grass, pot, herb, weed, boom, Mary Jane, gangster, chronic)


Kullanım şekli


* Sigara olarak (cigaralık ya da joint adı verilir) ya da pipo, çubuk içinde içilir


* Son yıllarda sigaraların içi boşaltılıp ***** gibi başka bir madde ile karıştırılmış halde esrar doldurularak hazır satılmaktadır


* Bazıları, esrarı yiyeceklere (kurabiye vs) karıştırır ya da demlemek için çaya karıştırır


Esrarın etkisinin başlaması


* Sigara ile içilince etkisi 10-20 dk’da başlar, 2-3 saat sürer Ağızdan alındığında etki gücü 1/3’dür ama etkisi 12 saat sürer


* Esrar sakızımsı ve suda çözünemez olduğu için enjekte edilebilen bir preperata dönüştürülemez ve dolayısıyla damardan alınamaz


Tarihçe


* Çin ve Hindistan’da İÖ 3 binden beri kullanılmaktadır Geçmişte lifleri giysi, yay, kağıt yapımında kullanılmıştır


* Taoizm’de zevk almak için kullanımı yasaklanmıştır


* Dinsel ve büyü törenlerinde kullanılmıştır


* Hindu Veda’larında tanrı Siva’nın esrarı bulduğu söylenmektedir


* 11 yy’da Orta Doğu’da Sufiler vecd için kullanıyordu


* Orta Doğu’da Sabbahiler denilen grup esrarı yoğun biçimde kullanıyordu Devrin büyüklerüne yaptıkları suikastlarla ünlü olan bu grup verilen “Ashishin” adı, haçlılar vasıtasıyla batı dillerine “assassin” yani suikastçi olarak geçti


* Doğuda esrar, binlerce yıldır batıda alkolün bulunduğu sosyal rolde olmuştur


* Afrika tarihinde de popülerdir Napolyon’un Mısır’ı almasından sonra esrar Fransa’ya yayıldı


* 19 yy’ın ortasında Paris’teki “Club des Hachichins” üyeleri arasında Victor Hugo, Alexandre Dumas, Theopile Gautier vardı


* 18 yy’da ABD’de lifleri için yetiştirildi


* 19 yy’da ilaç rehberinde nevralji, gut, tetanoz, hidrofobi, kolera, epilepsi, kore, depresyon, histeri, delilik ve uterus kanaması için tavsiye ediliyordu Migren ve morfin bağımlılığı için de öneriliyordu


* Amerika’da 1920’lerde yasaklandı Meksikalılar ve cazcı zenciler (Louis Armstrong vs) yoluyla popularize olması yasaklanmasında ırkçılığın etkili olduğu iddalarını doğurdu


Aktif içerik


* Esrardaki temel aktif içerik THC (tetrahidrokanabinol)


* Birçok kanabinoid bileşiği (kanabinoller) içinde aktif olanı delta-9-tetrahidrokanabinol’dür


Beyindeki biyolojik etkisi


* Bazı sinir hücrelerinin zarında THC’ü bağlayan reseptörler vardır


* Norepinefrin ve Dopaminin sentezini, alımını ve depolanmasını arttırır


* D2 reseptörlerinin Dopamin agonistlerine afinitesini arttırır


* ß-adr reseptörlerin adenil siklaza bağlanmasını arttırır


* Ödül Yolağı adı verilen ve bağımlılıktan sorumlu tutulan beyin bölgesindeki Dopamin iletisini arttırır


Epidemiyoloji


* Esrar, ABD’de en sık kullanılan yasadışı maddedir


* ABD’de lise son sınıfta esrar kullanım (deneme) oranı 1979’da %604’lük en yüksek noktadan 1992’de %3262’ya düştü 1989’da beyazlarda %40, siyahlarda %30 sıklıktaydı Ancak sonra yeniden yükselişe geçti: 1997’de %496’ya ulaştı








Etki


* Esrarın kısa vadeli etkisi verdiği haz etkisi (high) yanında bellek ve öğrenme güçlükleri, algı bozukluğu, düşünme ve problem çözmede zorluk, koordinasyon kaybı, kalp hızında artış, anksiyete ve panik ataktır


* Esrar hayvanlarda “popcorn” etkisine neden olur Yani kobaylar önce flasid bir şekilde yere serilirler daha sonra tek tek spazm oluşarak yerlerinden havaya sıçrayıp geri düşerler


Esrar: akut etkileri


Anksiyete, huzursuzluk, paranoya


Öfori (neşe hali), gevşeme, şakacılık


Depersonalizasyon


Zaman akışında subjektif yavaşlama


Sersemlik, boşlukta yüzme hissi


Bellek ve problem çözmede bozulma


Denge bozukluğu


Gözlerde kızarma


Salivasyonda (salya salgısında) azalma, sık idrara çıkma, kalp hızında artış


Sistolik hipertansiyon (büyük tansiyonda yükselme),


Postural hipotansiyon (ayağa kalkınca tansiyon düşmesi)


İştah ve susuzlukta artış, intraokular (göz içi) basınçta azalma,


Analjezi (ağrı hissinde azalma)


İllüzyon, hallusinasyon, psikotik eksitasyon, depresyon, panik


Ters etki


Bazı kişiler, başka intoksikasyon belirtisi olmadan, ters etki gösterebilir Yoğun duygusal çöküntü, paranoya, hezeyanlar, depresyon, panik olur Saatler, günler sürer Nadirdir, genellikle ilk kez kullananlarda olur Ağızdan kullanımda joint içildiği zaman olandan fazla görülür


Anksiyete ya da psikoza yatkın olan kişilerde daha fazla ters etki görülür


Flash-back (madde alındığında yaşanan duyguların madde kullanımı olmaksızın yeniden yaşanması) görülebilir


Duyarlılık


Esrarın, olumlu ya da olumsuz etki yapması herediteye bağlıdır Tek yumurta ikizlerinin üzerindeki etki diğer ikizlerden daha fazla birbirine benzer Maddenin ulaşılablirliği, beklentiler, arkadaş etkisi, sosyal bağlar gibi çevresel faktörler de bu etkide önemlidir Diğer taraftan, 18 yaş öncesi aile çevresinin esrarın kişiye etkisinde rolü olmadığını gösteren çalışmalar da vardır


Esrarın İnsan Vücuduna Etkileri


Beyne etkisi


Esrar, algısal bilgilerin hipokampusa girişini ve işlenmesini baskılar Böylece öğrenme, bellek, ve algıların duygu ve motivasyonla entegre olmasını sağlayan limbik sistem etkilenir Ayrıca hipokampusa bağlı olan öğrenilmiş davranışlar bozulur


Esrarın uzun süreli kullanımı beyinde diğer maddelerinkine benzer değişiklikler yapar


Akciğere etkisi


Düzenli olarak esrar kullananlar, sigara tiryakileriyle aynı solunum problemlerini yaşar: Kr öksürük, balgam, kr bronşit


Kr kullanım AC dokusunu tahrip eder


THC içeriğinden bağımsız olarak, esrar ile alınan katran ve CO miktarı sigaradan 3-5 kat fazladır Bu durum esrarın derin çekilmesine ve akciğerde tutulmasına bağlı olabilir


Kalp hızı ve kan basıncına etkisi


Esrar, kalp hızı ve kan basıncını arttırır Kokainle birlikte kullanıldığında bu etki çok daha belirgindir


Öğrenme ve sosyal davranışa etkisi


Bir çalışmada yoğun esrar kullanan üniversite öğrencilerinde dikkat, bellek, öğrenme yetileri, esrarı bıraktıktan en 24 saat sonra bile bozuktu


Esrar kullanan liselilerin başarısı daha düşük, aykırı davranışları daha çok; suç işleme oranları, agresyon ve isyankarlıkları fazla; ebeveyn ilişkileri daha kötü, suç işleyen ve madde bağımlısı kişilerle arkadaşlıkları fazladır


Esrarın kendisinin agresyona ya da “amotivational syndrome” denilen isteksizlik ve uyuşuklukla giden bir hale neden olup olmadığı tartışmalıdır


Kanabis intoksikasyonu tedavisi


Panik durumu ve toksik psikoz sakin bir şekilde konuşup ikna edilerek geçirilebilir


Benzodiyazepinler ve Haloperidol şiddetli belirtileri kaldırır


Kan ve İdrar düzeyleri


Sigara ile içilince kanda bir kaç dakikada zirve yapar, saatler içinde hızla düşer Oysa atılma yarı ömrü 30-50 saattir Kanda hızlı düşüş dokulara yayılmaya bağlıdır


Ara sıra kullananlarda idrarda günlerce atılır Kronik kullanıcılarda 1 haftadan fazla idrarda saptanabilir


Kanabis yoksunluğu


* Tartışmalıdır


* Emosyonel labilite (duygusal değişkenlik), anksiyete, huzursuzluk, uykusuzluk, anoreksi (iştahsızlık), bulantı, kusma, ishal, tremor (titreme), hiperrefleksi (refleks artışı), terleme, salivasyon (salya artışı) görülür


* Aş erme (craving), yeniden esrar kullanmak için ani ve çok güçlü bir arzu sıktır


Tıbbi kullanımları


- Antikonvülzan: epilepsi nöbetlerini azaltır


- Antiemetik: bulantıyı giderir


- Analjezik: ağrı kesicidir


- Kanserli hastalarda öforizan (neşe verici)


- Astımda brokodilatör (solunum yollarını açıcı)


- Glokom teavisinde göz içi basıncını azaltır


* Dronabinol (delta-9-THC) ağızdan alınır, diğer antiemetiklerden ve sigara olarak içilen esrardan daha az etkilidir


Esrar bağımlılığının tedavisi


* Spesifik tıbbi tedavisi yoktur


* Bağımlılıkta kullanılan genel sosyal ve psikolojik yaklaşımlar geçerlidir


* Tedavi yararlıdır


Mitler ve Gerçekler


1 Esrar bitki olduğu için güvenlidir


Gerçek: Birçok bitki insan için zehirlidir


2 Esrar kullanıcıları diğer uyuşturuculara geçmez


Gerçek: Esrar diğer uyuşturuculara başlangıç noktasıdır


3 Esrarın etkisi birkaç saatte geçer


Gerçek: Esrar vücutta depolandığı için etkisi günlerce, haftalarca sürebilir


4 Esrar stresi giderir


Gerçek: Diğer uyuşturucularda olduğu gibi esrar sadece problemlerle yüzleşmeyi geciktirir Depresyon yapabilir


5 Esrar alkolden güvenlidir


Gerçek: Esrar karsinojen bileşikler içerir ve diğer maddelere güvenli bir altenatif olarak düşünülmemelidir


6 Esrar zihni açar


Gerçek: Esrar zihni sisli hale getirir; bellek, konuşma, anlama, ve karar verme yeteneğini bozar


7 Bugün esrar eskiden olduğundan daha daha güvenlidir


Gerçek: Zirai gelişmeler esrarın potansını arttırmış ve başka tehlikeli bileşikler eklemiştir


Esrar yanlısı lobilerin iddaları ve cevaplar:


Dekriminalizasyon (esrarın suç sayılmaması) kullanımı arttırmaz

Esrar yanlıları, yasal kısıtlamaların kaldırılmasının kullanımı arttırmayacağını idda etmektedirler Tarih ve sağ duyu tersini söylemektedir Halen esrar kullananlar yasayı saymamasına rağmen yasak olduğu için esrar kullanmayan pek çok sayıda vatandaş da vardır Yasal kısıtlamaların kaldırılması ve bunun sonucu kaçınılmaz olarak ürünün pazarlanması ve reklam bazı kişilerin kullanmasına yol açacaktır 1970’lerin sonunda ABD eyaletlerinin yarısında esrar kullanımını yasaklayan kanunlar kaldırıldıktan sonra Amerika’da esrar kullanımı hiç olmadığı kadar arttı 1980’lerin sonunda bu esrarın tekrar yasaklanmasıyla kullanım önceki düzeyinin üçte birinin altına düştü


2 Esrar içmek risksizdir


Dumanı çekilerek içilen herşey sağlığa zararlıdır İntoksike edici tüm maddeler zihni bulandırır ve kaza riski doğurur Bunun tersini söylemek gerçeği inkardır Son çalışmalar esrar kullanımı ile akciğer kanseri arasında güçlü bir bağ olduğunu ortaya koymuştur (Sridhar KS et al, Journal of Psychoactive Drugs26: 285-289, 1994)


Esrar kullanımının kronik bronşit, düşük hormon seviyeleri, vücüdün savunmasını sağlayan imün sistemin aktivitesinde azalma, ve daha başka ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiği bilinmektedir


Esrara bağlı tek bir ölüm bildirilmemiştir

Esrarın aktif maddesi olan THC ölüme sebep olabilecek akut yüksek dozlar oluşturmasa da, esrarın kimseyi öldürmediğini idda edenler esrar kullanımının neden olduğu trafik kazalarına ve akciğer kanserine bağlı ölümleri göz ardı etmektedirler Üstelik esrar kullandıktan sonra suç işleyerek ölenler ya da bunların öldürdükleri de cabası Uyuşturucu satışı ile ilgili suçlar bir yana bırakılsa da, ABD’de işlenen suçların yarısında suçluların o sırada bir madde etkisinde olduğu (ki bunun en azından bazısı esrar ile) bildirilmektedir Esrar, belki sigara ve alkol gibi insanları öldürmemektedir ama kesinlikle ölümlere neden olmaktadır


Esrar mucize bir ilaçtır

Esrar kullanımını yasal hale getirmeye çalışanlar, son zamanlarda, esrarınn aktif maddesi olan THC’nin sözde “tıbbi yararları” üstünde duruyorlar; örneğin bazı kemoterapi hastalarında bulantının kontrol edilmesi, glokom tedavisi gibi THC’nin, başka ilaçlarla elde edilemeyen bazı tıbbi yararlarının olduğunu ve esrarlı sigaraların reçete ile satılan bir ilaç olması gerektiğini öne sürmekteler


‘THC’nin tıbbi kullanımı’ iddasını çürütmeye geçmeden önce herhangi bir ilacı alma yolu olarak sigara kullanımını sorgulamalıyız Bu yolla alınan ilacın yarısından fazlası yanma ile yok olur, geriye kalanı da dumanın içindeki toksik katran ve partiküllerle karışır Başımız ağrıdığında aspirinli sigara ya da iltahap için penisilinli sigara içmiyoruz Her türlü dumanı içine çekmek sağlığa zararlıdır Duman olarak çekme, ilacı almak için etkisiz ve potansiyel olarak öldürücü bir yoldur


Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün düzenlediği ortak karar panelinde esrarın potansiyel tıbbi kullanımı ele alındı ve şu sonuçlara varıldı:


‘Mevcut preklinik ve insan çalışmaları dikkatle incelenmesi sonucunda sigara olarak kullanılan esrarın glokom terapisi,AİDS ile birlikte görülen kilo kaybı, kanser kemoterapisinin neden olduğu bulantı ve kusma, Multiple Sklerozdaki spastisite ya da dirençli ağrıda mevcut tedavilere üstün olabileceğini düşümdüren bir delil bulunmamıştır’ (Voth EA, Marihuana and its reviews JAMA: Journal of the American Medical Association 332:274, 1995)


Bilim adamlarının bu ortak kararına rağmen esrarın aktif içeriği olan THC’yi tablet olarak hastalarına yazmak isteyen Amerikalı doktorlar için, bu ülkede, Marinol (dronabinol) isimli yutularak alınan bir ilaç mevcuttur Bu seçenek, THC’nin daha etkin olarak emilmesini sağlar ve dumanı içe çekmekle ilgili sağlık problemlerini önler Esrar kullanımı destekçileri bu seçeneği sevmezler çünkü tablet alımı pek zevk vermez, duygudurumunu yükseltmez


Esrarın, idda edildiği gibi, astım tedavisinde kullanılması ise mantığa aykırıdır Dumanın içe çekilmesi astım hastalarında ciddi problem doğurur


Kenevir: dünyayı kurtaracak ürün

Esrar yanlılarının son taktiklerinden biri de kenevir bitkisinin giysi ve kağıt yapımında gerekli liflerin üretimi ya da protein, bitkisel yağ kaynağı olarak ekimi gibi ekonomik nedenlerle yetiştirilmesini savunmaktır Çevrecilerin de desteğini almak için bunun ekolojik denge için de yararlı olduğunu öne sürerler


Anlamlı bir gayret ve kimyasal muameleye tabi tutmakla kenevir bitkisinin liflerinden kumaş üretilebileceği doğrudur Bu lifler doğal olarak oldukça kabadır ve kimyasal ya da fiziksel olarak yumuşatılması gerekir Orta çağlarda günah işleyenler kendilerini bir tür cezalandırma amacıyla kenevirden yapılmış kaba giysiler giyerlerdi Bu hafif bir işkence yoluydu Kenevirden elde edilen bu kaba, kahverengi liflerin beyaz yumuşak pamuk ya da yüne üstün olduğunu savunmak saçmadır Bu lifleri toplumda herkesin kabul edebileceği bir kumaş haline getirmek ekonomik olarak pratik değildir


Benzer şekilde, belli bir çabayla bu liflerden kağıt yapmak mümkündür Ancak kağıt yapmak için elli yılda bir ormanları kesmek bile yıllık bir ürünü ekmek, gübrelemek, ilaçlamak ve biçmekden çevreye daha az zarar verir


Esrarın üretildiği kenevir bitkisi, metrekare başına mısırdan çok daha az ürün verir Bu nedenle yiyecek ve bitkisel yağ kaynağı olarak kullanıımı


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Evlilik sorunları


Evlilik sorunları:


Özellikle ülkemiz gibi ailesel bağların ve toplumsal yaşantının kişilerin davranışlarında etkili olduğu toplumlarda erişkin yaşlara gelen kişiler evlenerek hayatlarını sürdürmektedirler Her ne kadar “dışı sizi, içi beni yakar” deseniz de yurt dışında yapılan çalışmalara göre 45-65 yaş grubunda evli erkeklerde, aynı yaş grubundaki bekar ve birlikte yaşayan erkeklere göre , 10 yıl içinde ölüm oranları iki kat daha az bulunmuştur Evli erkekler daha uzun yaşama şansına sahip bulunmaktadırlar


Evlilikte en önemli sorunlar arasında eşler arası iletişim süresi ve kalitesinin eksikliği, kendi aileleri ve eşlerinin aileleri ile olan ilişkileri, toplumsal hayata yönelik davranış ve hissedişleri, ekonomik sorunlarla başa çıkabilmeleri, mesleki durumları sorunlarını çözmede kullandıkları yollar, eğer çocukları varsa onların bakımı ve yetiştirilmesindeki farklı bakış açıları, ve cinsel hayatlarındaki yetersizlikler ve uygunsuzluklar sayılabilir


Evliliklerdeki sorunlar hamilelik, düşük ya da kürtajlar, çocuk sahibi olma, ağır hastalıklar, hastanede yatırılma, yoğun ekonomik sıkıntı dönemleri, mesleki konumdaki değişimler, yeni bir yerleşim yerine taşınma (özellikle bizim toplumumuzdaki ataerkil yaşam düzeni, ekonomik sorunlar , evlenen gençler ve ebeveynleri arasındaki sınır sorunları nedeniyle evlendikten sonra gençlerin erkek tarafıyla ya da onlara çok yakın bir yerde yaşamaları şeklinde), emeklilik gibi kişilerin hayatını etkileyebilecek pek çok değişim sonrasında başlayabilmektedir


Kişilerin çocuklarının hastalanmaları ya da daha ağırı çocukların kaza ya da hastalık sonucu ölümü sonrasında da boşanmalar artmaktadır


Evlilikte sorunlara yol açan cinsel sorunlar: Kadınlarda vaginismus, anorgazmi ; erkeklerde erken boşalma ve erektil (cinsel organda sertleşme)fonksiyon bozuklukları sayılabilir Bunlar yüksek olasılıkla psikolojik kökenli olup, tedavi edilebilir sorunlar arasındadır Eğer kişilerde eşcinsel bir yönelim varsa ve buna rağmen toplumsal baskılar yüzünden evlilik yoluna gidilmişse, sorunların çözümü zorlaşmaktadır Toplumumuzda sıkça karşılaşılan cinsel sorunlar genellikle daha önce, hatta çocukluk döneminde yaşanan tacizlerle ilişkili olabildiği gibi, aile içinde cinsel bilgilerin ebeveyn tarafından doğru bir şekilde öğretilmeyip, kulaktan dolma yanlış bilgilerden edinilmesi, ailede karşı cins ile iletişimin katı bir şekilde sınırlandırılması ve korkutulması ile gelişebilmektedir Gençler bu nedenlerle genellikle evlendikleri zaman karşı cinsle ilk cinselliklerini yaşamakta, bu da aşırı heyecan, performans kaygıları ve korku ile sorunlu cinsel girişimlere yol açmaktadır Bazen de gençler arkadaşlarının ya da bazı akrabalarının telkini ile paralı uygunsuz cinsel ilişkilere girip, ilk deneyimlerde olumsuz yaklaşımlarla karşılaşmakta, bu durum kendi performans kaygılarını arttırmaktadır Bireyler cinsel açıdan sorunlar yaşıyorsa, bunların tedavilerini birlikteliklerinin erken aşamalarda yaptırmalı bugünkü işlerini yarına bırakmamalı ve eşlerini yıpratmamalıdırlar Cinsellik sıklığı ve şekli her iki kişinin ortak isteği doğrultusunda olmalıdır Cinsellik sevgi ile birleştirilmeli , mekanik bir eylemden çok, adeta bir güzel sanatlar gösterisi şekline dönüştürülmelidir


Farklı sosyokültürel düzeyler: ( farklı dinler, milletler, mezhepler,farklı sosyoekonomik düzeye sahip aile yapıları gibi) birbirlerinden çok farklı sosyokültürel değerlere ve yargılara sahip olduklarından evlilik sorunları yaşayabilirler Bireyler çevreden gelebilecek baskı ve zorlamalara göğüs gerecek yapıda değiller ve bunun için gerekli maddi ve manevi güçte değillerse ,birbirlerine ve evliliklerine sahip çıkamayabilirler Ancak her ikisi de çevrelerine gerekli sınırları koyabilmek için yeterli birikime ve kişilik yapılarına sahipse, evlilikleri çok mükemmel de olabilir


İletişim düzeyleri: Eşlerin birbirleriyle kurdukları sözel ve vücut dili olan iletişim


(birbirleriyle az konuşmaları, dertlerini paylaşamamaları gibi) yetersiz ve kalitesizse gene evlilik sorunları erken dönemlerde başlayabilmektedir Eşler birbileri yanında ağlayabilmeli, sevgilerini her şekilde dile getirmelidirler “Seni seviyorum” demenin sözel olmayan binbir çeşit yolu vardır ( ufak bir hediye, değişik bir yemek, ona yollayacağınız güzel bir yazı ya da resim, eşinizin sevdiği bir demet çiçek, hafta içi ya da sonu birlikte yapacağınız ufak bir gezi vb) Sabah ayrılırken birbirinizi öperek, başarılar dilemek, eşiniz eve geldiğinde kapıda sevimli bir yüz ifadesi ile , güzel giysiler içinde karşılamak, bunlar arasında sayılabilir Ayrıca eşler birbirlerine sadece kendilerine ait, birbirlerinin hoşuna giden bir takım güzel hitaplarla seslenmeyi alışkanlık haline getirmelidir ( bir tanem, ğim, aşkım vb) Eşler beyinlerini ayakları altına almadıkları sürece bunları bulabilirler Ancak beyinlerimizi çöpe atmamız,ne yazık ki televizyonla aşırı derecede haşır neşir olmak, anlamsız gururlar şeklinde bunun en çok görülen sebeplerden biri olmaktadır


Her evlilik aslında bir konfederasyon modelinde olmalıdır Eğer çiftleri oluşturan bireylerden biri diğerinin haklarını çiğniyorsa, onun özgürlük alanına müdahale ediyorsa, kararlar sürekli tek tarafın isteği doğrultusunda alınıyorsa, evlilikler çıkmaza girmektedir Her kurum gibi evlilik de demokratik bir şekilde yürütülmelidir


Zamanın paylaşımı :Evliliklerde bireyler sürekli olarak herşeyi birlikte yapmak zorunda olmamalıdır Mutlaka birlikte vakit geçirecek aktiviteler de olmalıdır ancak bireyler zaman zaman kendi arkadaşları ve çevreleri ile de birbirlerinden ayrı zamanlar geçirebilmelidirler Bu bazen orkestrayı dinlemek bazen de tek bir enstrümandan oluşan solo albümleri dinlemek gibidir Kişi kendine tanıdığı hakların aynısını eşlerine de tanımalıdırlar Aksi halde efendi-köle ilişkisi olur ve bu ilişkilerin temeline dinamit koymak ile eşanlamlı hale gelir


İş ve çevrenin aile hayatınıza olumsuz yönde etkilerinin engellenmesi: İnsanların günlük hayatları bir parça sirklerde göstericilerin 4-5 topu bir arada havada döndürmesi davranışı gibidir Her top belli bir sürede elde tutulmalı yada dokunmalı ve birbirleriyle aynı hız ve doğrultuda atılmalıdır Toplardan birisi elde fazla tutulur ya da yavaş atılırsa, diğer toplarda düşmektedir Benzer şekilde eğer kendine, eşine, mesleğine ve çevresine yeterli zamanı ayırmazsa, bunlardan biri bile aksasa diğerleri de zaman içinde zarar görmektedir Gene benzer şekilde sadece arkadaşlarınızı ön plana alıyor, eve geç geliyor, eğlencenizin tümünü eşiniz olmadan yapıyorsanız gene sorunlar yaşayabilirsiniz Mutluluğunuz başkalarının mutsuzluğu üzerine kurulmamalıdır Herkesin yeri ayrıdır ve hiçbiri diğerlerini yok etmemelidir Aşırı işle haşır neşir olmak evinizi ihmal etmenize yol açıyorsa, iyi bir eş ve iyi bir anne-baba olamazsınız Bunun faturasını da uzun erimde çok daha pahalıya ödersiniz Evlilik sorunları, çocuklarınızla sorunlar, sağlık sorunları ile karşılaşabilirsiniz İşte yaşanan sorunlar eve, evde yaşananlar işe taşınmamalıdır Çevrenizden duyduğunuz herşeyi eşinize, eşinizden duyduğunuz herşeyi de çevrenize taşımamalısınız Aksi halde çözümü çok zor düğümler atarsınız Evin maddi gereksinimlerini karşılamak işin sadece bir yönüdür Evin manevi, sevgi gereksinimi de karşılanmalıdır Eş ve çocukların sadece paraya değil sevgiye de gereksinimi vardır


Sadece eşe yoğunlaşmak: Bütün hayatınızı da eşinizin üzerine kurmamalısınız, herşeyi ondan beklememelisiniz Kendiniz de yaptığınız uğraşlar ve çevrenizle ilişkilerinizden doyum sağlayabilmelisiniz Aksi halde eşinizi kıskanır, onun hayatını kısıtlamaya başlarsanız evliliğiniz tehlikeye girer Kendi yağınızla kavrulmayı da öğrenmelisiniz


Eski konumdan (çocukluk) yeni konuma (erişkinlik) geçişin idraki: Artık siz yeni bir ailede yaşıyorsanız o kurumun sağlığı için ,gelecekte sizden daha kültürlü,sağlıklı ve mutlu yetiştireceğiniz kişiler için mücadele etmelisiniz Hayatınızın daha yüksek bir olgunluk basamağını aşmış bulunmaktasınız Buna rağmen hala eski evinizin küçük çocuğu gibi davranırsanız, anne-babanızın sizin hayatınızı istedikleri gibi karışıp yönlendirmesine izin verirseniz, kendi prensipleriniz ve yöntemlerinizle hayatınızı sürdüremezseniz gerekli olgunluğa ulaşamamışsınız demektir, bu da evliliğinizin kalitesizleşmesini sağlayacaktır Kendini evlilik için yeterli olgunlukta hissetmeyen ya da bu olgunluk düzeyine ulaşamamış kişiler evlenmemelidirler


Birbirini tanıyabilmek ve maske takmamak: Özellikle kırsal kesimlerde erişkin döneme gelen kişiler, ailelerinin kararları doğrultusunda birbirlerini yeterince tanımadan evlenmektedirler Bazı durumlarda ise aile baskısı ile hiç karşı cinsten arkadaşı olmayan kişiler görüşüp tanıştıkları ilk kişi ile evlenmektedirler Bu durumlarda kişiler kendi gerçek özelliklerini saklamakta ve karşılarındakini maskeler takarak aldatmaktadırlar Bunlar sonucunda “m aylarının bitiminde” sorunlar başlamakta ve fertler “bu benim sevdiğim kişi değildi” diyebilmektedirler Ya göründüğü gibi olmak, ya da olduğu gibi görünmek en insancıl yaklaşımdırevlilik öncesi kişiler birbirlerine karşı açık olmalı ve olumsuz taraflarını görebilecek sürede ve kalitede konuşabilmelidirler


Sınırlarınızı belirlemek ve korumak:Toplumumuzda gençler genellikle evlenene dek aileleri yanında yaşamaktadır Bazı durumlarda evlenecek çağa gelen gençler babalarının yanında çalışmaktadırlar Bu gibi durumlarda gençler yeterli güce sahip olamamakta ve adeta onların eline bakar duruma gelebilmektedirler Anneler çocuklarını aşırı kollayıcı olmakta ve onlarda bağımlı bir kişilik oluşturarak, kendi başlarına yaşayabilme becerilerini ellerinden almaktadırlar Bu gibi durumlarda aileler gençlerle aynı dairede ya da apartmanda yaşamakta, gençlere sık sık müdahale etmektedirler Bu gibi hallerde sınır sorunları yaşanır ve baba-oğul, gelin-görümce, gelin-kaynana çekişmeleri, damat- kayınpeder ya da eltiler arası geçimsizlikler yaşanabilmektedir


Evlilik dışı cinsel ilişki: Evliliklerde çiftlerden herbiri kendini yenileyebilmeli, hayatlarını tekdüzelikten koruyabilmelidir Birbirlerini onore etmeli, birbirlerinin zevklerini küçümsememeli, fikirlerine saygı duymalı, bakımlı olmalı ve ortak plan ve hedefleri olmalıdır Kişiler kendilerine değer vermez ve bakımlı olmazlarsa, ev içinde sevimli , anlayışlı bir ortam oluşturamazlarsa ya da kendilerinde doyumsuzluklar varsa , evlilikdışı cinsel birlikteliklere girişebilirler Kimse kimsenin başkasından kaptığı mikropları paylaşmak zorunda değildir Bu durumda kişiler kuruma ihanet ediyor demektir Aldatmanın özrü yoktur ancak, sebepsiz sonuç da olmaz Her iki tarafta istiyorsa, sorunların altyapısına inecek derinlikte terapiler yapılmalıdır Ancak elemanlardan biri buna isteksizse , boşanmaya kararlı ise, zorla güzellik olmaz


Uygunsuz beklenti düzeyleri: Fertler birbirlerinden çok büyük beklentiler içinde de olamamalıdır En mükemmel aşk, sürekli olarak eğlence içinde kahkahalar içinde yaşama beklenmemelidir Bu şekildeki ayağı yere basmayan aşırı romantik beklentiler sizi hayal kırıklıklarına uğratabilir Histrionik kişilik özellikleri olan kişiler sürekli olarak aranılmak, aşırı düzeylerde desteklenmek ve eşlerinin yanında sürekli olarak bir numara olmak isterler Oysa evlilik bir çocuk oyunu değildir, kişi çevresine , işine de zaman ayırmalıdır Evlenerek başkasının özgürlüğünü tamamen satın alamazsınız Özellikle kızlar ailelerinin içinde bulundukları gergin ilişkilerden ve zor ekonomik durumlar nedeniyle erkenden evlenebilmekte ve gerçekçi olmayan beklentileri nedeniyle “yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” gibi daha olumsuz durumlar içine düşebilmektedirler Sadece duyguları ile hareket edenler hüsrana uğrarlar duygular ve mantık elele yürümelidir


Otorite mücadeleleri: Evlilik bir güç mücadelesi, meydan savaşı değildir Herkes kendi alanını korumalı ve birbirine yaptırımlarda bulunmamalıdır Tabii ki, bunun olabilmesi için fertlerin kişilik sorunlarının olmaması gerekir “Hep ben haklıyım, o haksız, en doğruyu ben bilirim, benim sözüm kanun” şeklindeki yaklaşımların olabildiği narsisistik ve aşırı düzen ve katı prensiplerle donatılmış olan obsesif kişilikler bir diğerinin üzerinde otorite kurmaya çalışabilir Bu da sürekli olarak sürtüşmelere yol açar Evlilik bir meydan savaşı değildir Bu şekilde elde edilebilecek bir zafer de ancak Pirus savaşı zaferi gibidir İki tarafta mücadeleden kırılır Kazanan olsa bile sağ kalan çok az olduğundan zaferin anlamı kalmamıştır


Kadınların biyolojik ve ruhsal olarak zayıfladığı dönemlerin anlayışla karşılanması: Hamilelik ve emzirme dönemi kadınların en fazla zorlandıkları dönemler arasındadır Ayrıca kadınların ayda bir yaşadıkları mensturasyon (adet) dönemleri kendileri için hem kan kaybının getirdiği halsizlik Hem de o dönemde yaşadıkları hormonel fırtına da demeyelim,kasırgalar onları strese karşı çok zayıf hale getirirBu zamanlarda erkeğin eşini daha anlayışla karşılaması, evle ilişkisini daha da çok arttırması, yükleri omuzlaması gerekir Eğer babalık ya da anneliği kaldıramayacak olgunlukta hissediyorsanız, çocuk sahibi olmamanız gerekir Gene zor ekonomik dönemler yaşanıyorken birbirinizi mutsuz edecekseniz, evlenmemeniz gerekir Sinirlenince öfkenize hakim olamıyorsanız ( ki ileri dönemde kalp-damar sorunlarınız olacak demektir), eşinize ya da çocuklarınıza şiddet uyguluyorsanız, sıkıntılar sonrası içki ya da bağımlılık oluşturan maddelere boyun eğiyorsanız gene evliliği hak etmiyorsunuz demektir Elbette ki eşinizde görüp hoşlanmadığınız bazı özellikleri, içinizde patlama yapmasını beklemeden söylemelisiniz Ancak bunu yaparken ifadeleriniz ve vücut dilinizi sakin tutmanız, mantığı rafa kaldırmayıp, aşırı duygusal olmadan hareket etmelisiniz Eğer züccaciyeci dükkanına giren bir fil gibi davranırsanız, bu davranışınız amacından uzaklaşır ve haklıyken haksız duruma düşersiniz, evliliğinize zarar verirsiniz Unutmayın ki, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır Çocuklarınız yaptıklarınızı görüyor, bugün başkasına yaptıklarınız yarın size uygulanabilir, rüzgar eken fırtına biçer


Sorumluluklarını bilmek:Ev işleri, çocuk bakımı, alışveriş vb tek kişinin sorumluluğu değildir Eğer kadın da çalışıyorsa, ev işlerinin yapılmasına erkek de katılmalıdırçocuğun bakımı sadece anneye yüklenmemelidir Eşiniz ve çocuğunuzla gelecekte kurmayı düşlediğiniz güzel günlerin temelini çok erkenden atmazsanız, gelecekteki güzel günleri sadece hayalinizde yaşatacaksınız demektir Evli çifti oluşturan her bir eleman bu sorumluluklara katılmalı, görevini ihmal etmemelidir Ne ekerseniz onu biçersiniz


Kendinizi feda ederek, çocuklarınız için evliliği hasbelkader sürdürmek: Sadece “çocuklarım annesiz ya da babasız büyümesin” diye evliliğinizi sevgi olmadan sürdürüyorsanız, sorunlu bir evlilik yaşadığınızdan dolayı da çocuklarınız ruhsal olarak olumsuz yönde etkilenebilmektedir Anne,babanın maddi olarak aralarında olup, manevi olarak yanlarında olmaması çocuklar için daha da örseleyici olabilir ve onların da kendi evliliklerinde mutsuz olmalarına yol açabilirsiniz Bazen ayrı ama mutlu ebeveynler, birarada hergün mutsuz çiftlerden daha iyi çocuklar yetiştirebilirler Çocuğunuz için her türlü olumsuzluğa rağmen evliliğinizi sürdürmek erken yaşta tükenmenize yol açabilir ve aslında çocuklarınıza daha az yardım etmiş olursunuz


Alkol, uyuşturucu madde ve kumar gibi alışkanlıklar: Eğer eşlerden birisi bu tür bir alışkanlık içinde ise bunlar maddi, manevi, sosyal ve ailesel iletişim sorunlarına yol açabildiğinden evliliğin güzelliğini bozmaktadırlar Bu durumların varlığı çoğunlukla boşanmalara yol açabilmektedir Geçmişten gelen birikmiş sorunlarınızın ve günlük mutsuzluklarınızın çözümünü bu tür zararlı alışkanlıklar yerine bir psikiyatra terapiye giderek sağlamalısınız


Kendi mutluluğunuzun anahtarı sizdedir:Evlilik akıllı,duygulu,dürüst ve adil insanların işidir Eğer kişiler kendilerini karşılarındaki yerine koyamıyorsa yani empati yapamıyorsa, hep ben haklıyım, eşim haksız diyorsa, suçu karşısındakilere atıyorsa ( ki bu kişilik bozukluklarının bir kriteridir), kendine düşen sorumlulukları yapmıyor, çözmek için çaba sarfetmiyorsa, evlilik için yeterli olgunlukta değilsiniz demektir ve evliliğiniz yıkılmaya mahkumdur Sıklıkla çiftlerden biri daha çokça da kadınlar vücutsal yakınmalarla , bayılma ve sinir krizleri ile hastane acil birimlerine taşınır, doktor doktor dolaştırılırlar Bu dönemlerde sedece onun değil,sizin de vücutsal ya da ruhsal sorunlar yaşamanız doğaldır Keskin sirke küpüne zarar verir bu davranışlarınız sizin mide-barsak sistemi, cilt sorunları, cinsel sorunlar, kalp-damar sistemi sorunları gibi psikosomatik sorunlar yaşamanıza yolaçacaktırBazen de bu gibi durumlarda kadınlar bir yere dek sineye çekebilir, eşlerinin yaşı emeklilik yaşına gelinceye dek bekler ve sonrasında işler tersine döner Bu kez kadınlar erkeklerden evin egemenliğini alabilir ve “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” atasözündeki gibi yılların intikamını alabilirler


Son söz olarak ölümden başka herşeyin çözümü vardır Hayatta en kötü şey ileride geçmişte yaptıklarınız ya da yapmadıklarınız için “keşke” ile başlayan sözler söylemenizdir O yüzden ne yaparsanız yapın, geleceğinizi akıllıca düşünüp, iyice emin olduğunuzda yapmanız gerekir Herşeye uzun erimli olarak bakın, ufak şeylere odaklanmayın Ayrılmadan önce de birbirinize değişmek için son bir şans verin, öğrenmenin yaşı ve mekanı yoktur,insan gelişen bir varlıktır, bir psikiyatr ile evlilik terapilerine başlayın Hepinize daha kaliteli birliktelikler ve bizden daha uygar çocuklar yetiştirebilmeniz dileklerimle


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Fobi ve fobiler


Korkularımız ve Fobiler:

Çoğumuz çeşitli şeylerden korkarız Bu korkularımız hayatımızın çeşitli dönemlerinde değişiklikler gösterebilmektedir Çocukluk döneminde özellikle anne-baba ya da diğer bakım veren kişiler yanımızda olmadığında , onları göremediğimizde korku duyarız, onların bizi terk ettiğini düşünerek, korkar, ağlarız Yaşımız 15-2 yi aşınca artık anne babamız yanımızda olmayınca onların bizi terk ettiği düşüncesi, yerini onların sevgisini kaybedebileceğimiz düşüncesi almaya başlar İlerleyen günlerde ailemizle yaşantılarımızdan kazandığımız, onlarla olan ilişkimizin bize kazandırdığı güven hissi ile artık kendi kendimize kararlar verir, hareketlerimizi kendi hedeflerimiz doğrultusunda planlar ve yürütürüz Ancak ailede eğer anne baba geçimsizliği, şiddet ortamı, çocuklara gerekli sevgi ve ilginin gösterilememesi, onlara taşıyabilecekleri yeterli sorumluluklar verilmez, arkadaş ilişkileri için gereken oyun ve yaşıt desteği sağlanamaz, iyi örnek olunamazsa o durumda özgüven eksikliği ve korkuların oluşumuna yol açılabilir Korkuların daha ileri şekli ise fobilerdir Fobileri alelade korkulardan ayıran özellikler, korkuyla oluşan sıkıntı ve gerilimin belli bir nesne ya da duruma bağlı olması; korkunun boyutunun olayı tetikleyen korku objesi ya da duruma kıyasla orantısız ve abartılı bir düzeyde olması; kişinin kendi verdiği tepkisinin anlamsız ve aşırı olduğunun tümüyle farkında olması; o korku nesnesi ya da durum ile karşılaşmaktan ısrarla kaçınması ve eğer karşılaşırsa aşırı düzeyde çarpıntı, nefes alamama, ter leme, sıcak basması, mide bulantısı hatta bayılma gibi durumlara yolaçarak, kişinin hayatını kısıtlamasına sebep olmasıdır Kişi o hale gelir ki, sokağa çıkamaz, ya da tek başına kalamaz, bazı yerlerden geçemez, bu durum kişinin yakın çevresindekileri de olumsuz etkileyerek, onların da durumun getirdiği sıkıntılı durumları yaşamasına sebep olur ve kişinin çevresi ile sorunlar yaşamasına, sosyal ya da mesleki işlevselliğinde bozulmalara yol açabilir


Psikanalitik görüşe göre fobiler çocuklukta 3-5 yaş arası yaşanan ödipal dönemde yaşanan sorunların çözümlenememesi ile ilişkilidir Bu dönemde çocuğun cinsel organlarina yonelik korkular hissetmesi ( söz dinlemezse sünnet edilme ile ilişkili olarak korkutulması ya da yaramazlık yaparsa cinsel bölgesine yönelik zarar geleceği şeklinde) fobilerin gelişimine yol açmaktadır Gene bu dönemde egonun kişiyi korumak amacıyla ‘yer değiştirme’ (displacement) olarak adlandırdığımız bir savunma mekanizması ile kişinin hissettiği tehlikeli bir dürtüsünü, bu dürtü ile az ya da çok benzerliği olan dışarıdaki bir objeye yansıtarak, çözmeye çalıştığı,fobi oluşumuna yol açtığı düşünülmektedir Bir diğer kurama göre ise kişinin belli bir olay karşısında verdiği korku yanıtına kişinin koşullanması ya da yakınlarından küçük yaşlarda bu tür korkuları öğrenmesi de korku davranışının başlamasında etkili olabilmektedir


Vücudun biyolojik yapısındaki bir takım değişiklikler de bu durumlarda etkili olabilmektedir Özellikle hipofiz-hipotalamus ve böbreküstü bezleri ile ilgili hormonlarda değişmeler saptanmıştır ve bu değişimler kişinin korku etkeni ile karşılaşması sonrası verdiği tepkilerden sorumludur Bu tepkiler bir panik atağı oluşturacak denli büyük boyutlara varabilir Kişiler bu durumları kendi kendilerine tedavi yoluna gitmeye çalışarak alkol ve madde bağımlılığı tabloları içine girebilmektedirler


En sık görülen fobiler arasında hayvan fobileri ( kedi, köpek, fare, kuş gibi), yükseklik, şimşek, gök gürültüsü,karanlık ve kapalı alan, uçak,kan- enjeksiyon, dişçi korkuları gelebilmektedir Klastrofobi dediğimiz kapalı yer korkusu özellikle kendini asansör, yollardaki tüneller, sıkışan trafikte arabada kalmak, banyo ve duş kabinleri, havasız basık odalar ve MR görüntüleme cihazlarında kendini hissettirmektedir Agorafobi ( açık alan korkusu)toplu bulunulan yerlerden korkma olup, pazarlar, alışveriş merkezleri, kalabalık caddelerde , sinema ve tiyatrolarda, yabancı mekanlarda kendini gösterebilmektedir Agorafobi genellikle birikim yapan stresli koşulların sonucunda oluşabilmektedir Hayvan fobisi olanların dörtte bir kadarı korkularının başlangıcı için kendileri için travmatik bir olayı hatırlayabilmişlerdir


Toplumun % 5-10 kadarında rastlanmaktadırKadınlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülmektedirhayvan fobileri ortalama 7 yaşında, kan görme korkusu 9 yaşta, dişçi fobisi ise 12 yaşta başlamaktadır Klastrofobi ve agorafobi 20 yaş civarı zirve yapmaktadır Yapılan bazı çalışmalarda bu kişilerin yaklaşık % 70’ inde ebeveynlerden birinde bu tür bir fobi olduğu gözlenmiştir


Korkuların üstüne gidilmesi gerekir Bu tıpkı karanlıkta bir kedinin gölgesini, aslan olarak büyük bir şekilde görmek şeklindedir Korkuların belli bir düzen içinde üzerine gidilmeli, korkulan nesne ya da durumdan uzak durma durumundan kaçınılmalıdır


Tedavi edilmediği takdirde ömür boyu sürebilen korkuların tedavisi ilaç, bilişsel-davranışçı tedaviler ve gerekirse hipnoz ile yapılabilmektedir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Karışık DuygulanımEn az bir hafta süre ile hemen hemen her gün hem mani hem de depresyon tanıları konulabilecek düzeyde yakınmaların yaşandığı bir durumdur İki uçlu duygu-durum bozukluğu hastalarının yaklaşık 1/3 ünde bu teşhisin söz konusu olduğu düşünülmektedir


Karışık (karma) duygu-durum epizodu ölçütleri:


1- Hem mani atağı hem de major depresyon atağı ölçütleri bunların süre ölçütleri dışında , en az bir hafta boyunca, neredeyse her gün yaşanmalıdır


2- Bu duygu-durum bozukluğunun yakınmaları kişide mesleki ya da toplumsal işlevsellikte belirgin bozukluğa yol açabilecek, kişilerle ilişkilerde sorunlara neden olabilecek, kendine veya çevresindekilere zarar verecek davranışları önlemek amacıyla hastaneye yatırma gereksinimi hissedilebilecek ya da olası psikotik belirtilere yol açabilecek düzeyde olmalıdır


3- Belirtiler bir madde, ilaç, tedavi ya da başka bir vücutsal hastalığa bağlı olmamalıdır


Görünüm şekli:


Bu kişilerde kısa süreli gelip geçici ağlama hali,çökkün bir duygu-durum,hatta öz kıyım düşünceleri mani atağı belirtilerinin en yüksek olduğu dönemde ya da maniden depresyona geçiş evresinde görülebilir Ayrıca depresyon esnasında kişide düşünce akışında aşırı hızlanmanın olması da diğer bir görünüm şeklidir Bu kişilerde sinirlilik, panik atakları, yüksek sesle ve araya girilemeyen,durdurulamayan konuşma , saldırganlık hali, öz kıyım düşünceleri, uykusuzluk, büyüklük düşünceleri ve aşırı cinsel eylem ve düşünceler yanında kötülük görme sanrıları, davranışlarının farkında olmadığı bulanık bir bilinç yapısı görülebilmektedir


Daha çok gençlerde ve 60 yaş üzeri kişilerde görülmektedir Sıkıntı düzeyleri daha çok olduğundan dolayı tedavi için daha çok başvurmaktadırlar


Karma duygu-durum bozukluğunun önemi:


Bu durumun manik özellikleri şiddetli belirtilerle ( duygu-durumda dalgalanmalar, yoğun kaygı, suçluluk düşünceleri, psikotik belirtiler ) seyretmektedir Bu tip duygu-durum bozukluğunda manik belirtiler de bilinen maniye göre daha uzun sürmektedir Bu hastalarda intihara da daha yüksek oranda rastlanmaktadır


Birlikte bulunabilen psikiyatrik rahatsızlıklar:


-Alkol-madde kötüye kullanımı


-Obsesif-kompulsif bozukluk


-Migren, konvulsiyonla seyreden bazı hastalıklar


Tedavi:


Rahatsızlığın tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi kullanılmaktadır Tedavi ilkeleri depresif bozukluklardaki gibidir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Kekemelik




Konuşma esnasında konuşmanın düzenli bir şekilde ilerlemesini bozan duraklama, bazı ses ve sözcükleri yineleme ya da bir heceyi uzatarak söyleme ile giden ve bazı kişilerde sosyal ortamlardan kaçınmaya yol açıp, kaygı ve üzüntü konusu olan bir bozukluktur


Nelerden dolayı olabilmektedir?


Bazı ailelerde gerilim düzeylerinin yüksek olması ve ortak bir özellik şeklinde bu gerilimin nefes borusu ve ses tellerine iletilmesi ile ilişkili olabildiği ya da beyindeki konuşma merkezi ile ilişkisi olduğu yönünde düşünceler bulunmaktadır Anne-babada obsesif-kompulsif kişilik yapısının varlığına da bu bozuklukta işaret edilmiştir Çocuklukta yaşanan endişe , gerilim ve korkuların da etkilerinin olduğu düşünülmektedir Bir görüşe göre kişinin çözümleyemediği ve bilinçaltına doğru bastırdığı ruhsal çatışma, korku ya da isteklerinin sonucunda oluşan nevrozların bir görünümü olarak düşünülmüştür Hastaların % 40-60 kadarında ailelerinde kekemelik öyküsüne rastlanmıştır


Görüntüleme çalışmalarında beyin kan akımlarında azalmalar ve bölgesel olarak bazı alanlarda akımda düzensizlikler saptanmıştır


Hangi yaslarda baslar?


% 3 oranında görülmektedir Çocuklarda genellikle ailedeki daha küçük çocuklarda görülmektedir Erkeklerde kadınlara göre 3-4 kat daha çok görülmektedirKetsel kesimlerde kırsala göre daha çok gözlenmektedir En çok 2-7 yaş arasında görülmekte olup, ortalama başlangıç yaşı 5 yas civarıdır


Daha yaşlı kekemelik vakalarının daha çok durakladıkları, hava akımlarındaki kesilmelerin , ses tellerine uygulanan basıncın, iletişim kurma korkularının daha yüksek olduğu ve konuşma durumlarından kaçınmanın daha çok görüldüğü saptanmış


Genel olarak erkek çocukların kızlara göre daha karmaşık düzeyde kekelemelerinin olup, daha çok kekeleyerek, daha az karşılarındakilerle göz göze gelmeye çalıştığı, iletişim kurmaktan kaçındıkları, dolayısıyla tedavilerinin de daha uzun sürdüğü belirlenmiştir


Bazı vakalarda erişkinliğe geçiş döneminde kaybolmakta, bunun dışında tedavi edilmeyen vakalar omur boyu sürmektedir


Hangi durumlarda belirginleşir?


Yabancıların bulunduğu, kalabalık ortamlar, bir otorite konumundaki kişinin karşısında, telefona yanıt vermek, birinden bir şey istemek, beklenmedik bir durumla hazırlıksız bir şekilde karşılaşma gibi hallerde belirginleşmektedirKorktukları bu gibi durumlardan kaçınmaya çalışırlar Söyleyemedikleri bir sözcüğün yerine hemen bir eşanlamlısını getirerek cümleyi tamamlamaya çalışırlar Adları sorulduğunda yanıtlamakta güçlük çekebilirler Bu nedenle bu isleri yakınlarındakilere bırakırlar Öğrenciler bu nedenle arka sıralarda oturmaya çalışır, parmak kaldırmaz, konuşmalarda dinleyici olmayı yeğler, yoklamalar alınırken geç yanıt verirler, ya da el kaldırarak kaçınma davranışı gösterirler Daha çok mimikleriyle yanıt vermeye eğilimlidirler Yeni bir şey söylemek ya da istemek yerine başkaları ile ayni fikirde olduklarını ya da ayni şeyi istediklerini belirtirler İstediklerini değil, söylemesi kolay olan şeyleri ısmarlarlar


Yoldaki bir görevliye, polise adres sormak için durduklarında ilk sesi çıkartmakta güçlük çekebilirler Bu durumlarda konuşmayı kolaylaştırmak ve o sesi çıkarabilmek için el veya ayağı sallama, ayağı yere vurma, bas ve boyun hareketleri, göz , kas ve dudak hareketleri gibi tikler eslik edebilir


Tedavi:


Davranış düzenlenimi, nefes alıştırmaları, gevşeme teknikleri, konuşma terapisi (konuşmanın yavaşlatılması,konuşma başlangıcının kolaylaştırılması, ses düzey kontrolü gibi) yapılmalıdır Bazı vakalarda antidepresan ve anksiyolitik tedavileri faydalı olmaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Kişilik Bozuklukları


Kişilik nedir?


İnsanları birbirlerinden farklı kılan , kendisi ve çevresindekilere bakış acıları ,onlarla kurabildiği ilişki düzeyleri ve tepkilerini kapsayan çeşitli ortamlarda kendini gösteren bedensel, düşünsel ve ruhsal özelliklerdir Bu özelliklerin kişinin çevreye uyumunu bozup, günlük işlevselliğini bozması, kendinde gerilim-kaygı hali oluşturup, içinde yaşanılan kültürün beklentilerinden sapma gösteren ,süreklilik taşıyan bir hal alması durumunda kişilik bozukluğundan bahsedilir


Bu bozukluk kendisi, başkaları ve olayları algılama ; verdiği duygusal tepkilerin uygunluk, değişkenlik ve yoğunluğu ;kişiler arası işlevsellik ; öfke, heyecan, aşırı isteklerin,dürtülerin kontrolü olarak sınıflayabileceğimiz dört alanın en az ikisinde kendini gösterir Başlangıcı ergenlik ya da genç erişkinlik hatta bazen daha küçük yas gruplarına dek uzanır Bu durum başka bir ruhsal,fiziksel hastalığın ya da bir maddenin etkilerine bağlı olarak gelişen bir durum değildir

Antisosyal kişilik bozukluğu


Aşağıdakilerden en az 3'unun varlığı ile birlikte ,15 yasından beri suren başkalarının haklarını saymayıp, diğerlerinin haklarına saldırı ile kendini gösteren kişilik bozukluğudur


1-Tutuklanmasına yol açacak davranışlarda ısrar ile kendini gösteren yasalara uygun ,sosyal davranışlara uyamama

2-Devamlı olarak yalan söyleme, farklı takma adlar kullanma, zevk ya da kişisel çıkarı için başkalarını aldatma gibi dürüst olmayan davranışlar

3-Aniden sonucunu düşünmeden yapılan davranışlar,gelecek için planlar yapmama

4-Tekrarlayıcı kavga, dövüş ,saldırılar ile birlikte öfkelilik hali

5-Kendisi, yakınları ya da başkasının güvenliği ile ilgili umursamazlık hali

6-Bir isi yürütememe veya parasal sorumluluklarını yerine getirmeme ile giden sürekli bir soru suçluk durumu

7-Başkasına zarar vermiş, fena davranmış birseller çalmış olmasına rağmen duruma ilgisiz kalıp, kendini hakli göstermeye calisi k ve bundan vicdan azabı duymamak


-Kişinin en az18 yasında olması ve 15 yas öncesi davranım bozukluğu belirtileri göstermeye başlamış olması gerekmektedir


Rahatsızlığın olusunda rol alan etkenler:


Ani dürtüsel hareketler ve saldırgan davranışların beyindeki anormal serotonin işlevi nedeniyle olduğu düşünülmektedir Bu kişilerin genetik yatkınlık durumları olmasa bile , erken çocukluk dönemlerinde anne- babanın maddi ya da manevi yokluğu, ebeveynin cezalandırıcı, aşağılayıcı tavırlar sergilemesi


Rahatsızlık psikopati ve sosyopati olarak da bilinmektedirHastada 15 yas öncesinde davranım bozukluğu belirtileri vardır (insan ya da hayvanlara yönelik saldırganlık, mala zarar verme, başkalarına ait şeyleri çalma ve sahtekarlıklar yapma(ev-okuldan kaçma,hırsızlık) ve kuralları, disiplini önemli derecede bozma) Bu davranışlar sürekli kendini göstermektedir Bu kişiler yasadışı isler peşinde koşarlar Başkalarının düşünceleri onlar için önemli değildir


Toplumda görülme oranı:


Erkeklerde % 3,kadınlarda % 1 oranında görülmektedir Madde kullanımı nedeniyle yataklı tedavi görülen kurumlar ve adli mekanlar ya da cezaevlerinde daha yüksek oranda görülmektedir Çoklukla yalan söyler, çevrelerindekileri aldatır, çıkar elde etmek ya da sadece zevk almak için başkalarını kullanır ya da yanıltırlar Öfkelerine hakim olamayıp,kavga ederler,esleri, çocukları, ana- babalarını döverler Ana-baba olmanın gereklerini yerine getiremez, düzenli, sakin bir aile hayati oluşturamazlar Tehlike oluşturacak etkinliklere atılırlar (hızlı ve zikzaklar yaparak araba kullanma, alkollü araç kullanımı, tekrarlayan kazalar yapma gibi )


Farklı ve zararlı cinsel ilişkiler ve alkol-madde kullanımı görülebilir Sorumluluklarını yerine getirmedikleri için isten atılmaları, işverenle tartışmaları fazladır Herkes gibi düzenli ve doğru yoldan yasayamazlar Çok is değiştirirler Yokluk içinde kalıp, sokaklarda yatabilirler Askerlikleri aldıkları cezalar nedeniyle uzar, uzun sureli hava değişimi raporları alırlarYaptıklarından pişman olmazlarKibirli bir görünüm sergilerler


Kimlerde daha çok rastlanmaktadır?


Genellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ve kırsal kökenli kişilerde görülmektedir


Hastalığın seyri:


Eğer kişi yapılan eylemler sonucu ya da kotu yasam koşulları sonrası ölmezse , rahatsızlık 40 yas sonrasında etkinliğini azaltabilir


Ailesel yatkınlık:


Bu bozukluk hastanın 1 derece akrabalarında genel topluma göre daha çok görülmektedir Ayrıca bu kişilerin akrabalarında somatizasyon bozukluğu ve madde kullanım bozukluğu da yüksek düzeydedir Sebepleri:


Çocuklukta dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda ileri donemde görülme riski yüksektir


Bağımlı kişilik bozukluğu:


Aşağıdaki belirtilerden en az beşinin varlığı ile birlikte, erişkinliğin erken dönemlerinde başlayan , uysal, adeta başkalarının kuyruğu gibi olmaya ve insanların kendisini terk edeceği korkusuna neden olacak şekilde aşırı düzeyde başkalarının varlığına ihtiyaç duyma ile seyreden kişilik bozukluğu durumudur


1-Başka kişilerden fikir, öneri, destek almadığında ufak şeylerde bile karar vermekte zorlanma


2-Hayatin pek çok farklı alanlarında sorumluluk sahibi olmak ve bunları gerçekleştirmek için başkalarının yardımına ihtiyaç duyarlar


3-Diğerleriyle ayni doğrultuda düşünmese bile onların tepkilerini çekerim ya da dostluklarını yitiririm diye farklı görüşte olduğunu ifade edememe


4-Planlarını hayata geçirme ya da kendine karsı güvensizliğinden bir isi kendi basına gerçekleştirmekte güçlük hissetme


5-Etrafındakilerin yanında olup, kendine destek vermesi için , akla gelmeyecek ve uygunsuz şeyleri bile yapmaya çalışmak


6-Kendi basına bir şeyler yapamayacağı, kendini idare edemeyeceği seklindeki yoğun endişeleri nedeniyle, yalnız basına kaldığında kendini çaresiz, huzursuz ya da rahatsız hisseder


7-Kendini güvende ve rahat hissettiği , yakın bir arkadaşlık, ahbaplık,dostluk ilişkisi herhangi bir nedenle bittiğinde , hemen kendine bakim ve destek sağlayacak başka birilerini aramaya baslar


8-Kafası kendi basına ,yapayalnız ve yardımsız bir durumda bırakılacağı seklinde yoğun endişeler ile doludur


En ufak kararları ve seçimlerini bile başkalarına danışmadan alamazlar ( yiyip içecekleri şeyler, giyecekleri giysiler gibi her konuda ) Pasif kalmaya eğilimlidirler Sorumluluk almak,, birsele başlamak, herhangi bir aktivitede rol almak için başkalarının destek ve yardımını isterler


Kararları konusunda es, anne-baba ve dostlarının küçük çocuğu gibi hareket edip, bağımlı hissederler, kendi kararlarını onların vermelerini isterler Onların istek ve davranışlarına kendilerinden uzaklaşabilecekleri endişeleriyle karsı gelemez, tepki gösteremez, kızamazlar Bağlantıyı korumak için aşırı tavizler verirler Bu uğurda sözel, fiziksel ,cinsel tacizlere boyun eğebilirler Çevrelerinde isleri kendilerinden iyi yapacak başkalarının olduğu düşüncesi ile ise başlamayıp, beklemeyi yeğlerler Dışarıya kendilerini aciz, beceriksiz, güçsüz, yetersiz olarak sunarlar Başka bir kişinin sorumluluğu ve etkisi altındayken ise yeterli bir çalışma gösterebilirler Yalnızca tek kalmamak için önemli gördükleri kişilerin yanından ayrılmazlar, onları izlerler


Çoğunlukla kötümser bir bakış acısına sahiptirler Kendi özellikleri , varlıkları ya da becerilerini değersiz görmeye meyillidirler Kendilerine hakaret anlamında aşağılayıcı yönde kendilerini yargılarlar En ufak bir olumsuzluğu, eleştiriyi temel alarak bu düşüncelerini desteklemeye çalışırlarKarar aşamalarında huzursuz, tedirgin, sinirli hissederler Çevresel ilişkileri bağımlı oldukları az sayıda kişi ile kısıtlıdır


Beraberinde görülen bozukluklar arasında depresif bozukluklar, uyum bozuklukları, yaygın anksiyete bozukluğu, kişilik bozuklukları ( özellikle sınırda, çekingen ve histrionik kb) gelmektedir


Öz bildirim ölçeği verilerek yapılan bir araştırma sonuçlarına göre % 15 oranında bu rahatsızlığa rastlanmıştır Kadınlarda erkeklere göre 3 kat daha çok tanı konmaktadır Ailenin en küçük çocuğunda rastlanma olasılığının daha çok olduğu gözlenmiştir


Oluş sebepleri:


Aşırı müdahaleci, evhamlı anne- babanın çocuğun bağımsız ve hakkini arayan davranışlarını eleştirici ve cezalandırıcı bir şekilde baskılamaları ile oluştuğu düşünülmektedir Çocuk sonraları özgürlüğün ailesinin sevgi ve desteğini kaybetmeye yol açacağını düşünmekte ve onlara yapışmaktadır Gene ayni şekilde annenin aşırı kollayıcılığı da bu duruma zemin hazırlamaktadır Bağımlı kişilik uzun sureli vücutsal hastalıklar ve çocuklukta sevgi eksikliği yasayanlarda da belirgin olarak fazla görülmektedir Bu kişilerin aile yapılarında duyguların ifade edilişi kısıtlıdır ve çocuk üzerinde yüksek düzeyde kontrol bulunmaktadır


Tedaviye gerilim, depresif ve vücutsal yakınmalar ile başvururlarBireysel terapiden fayda görürler


Borderline Sınırda Kişilik Bozukluğu


Aşağıdakilerden en az besinin varlığı ile birlikte ,genç erişkinlik döneminde başlayan , kişilerle olan ilişkilerde, kendilik algısında ve duygulanımda tutarsızlıklar ve ani dürtüsel davranışlarla karakterize bir durumdur


1-Gerçek ya da varsayılabilecek , olası bir terk edilmeyi önlemek için çılgınca çaba harcamak


2-Karsısındakileri aşırı büyütüp, göklere çıkarma ve aşırı değersizleştirip, gözden düşürerek, yerin dibine sokma gibi başkalarına aşırı değerdeğersizlik verme ile giden tutarsız ilişkiler


3-Kimlik karmaşası denilen kendini algılayışında, arkadaşlık, cinsel durum ya da önem verilen kültürel- ahlaki değer anlayışında değişkenlikler


4-Kendine zarar verme olasılığı fazla olan ,2 ya da daha çok durumda sonunu düşünmeden, aniden yapılan eylemler (aniden çok para harcama, madde kullanımı,hızlı ve tehlikeli araç kullanma, birden aşırı yemek yeme, önceden düşünülmeyen uygunsuz cinsel davranışlar)


5-Tekrarlayan bir şekilde intihar girişimleri, intihar tehditleri, kendi kendine zarar verme (bıçak,jilet vs ile kendi cildini kesme, sigara ile yakma, kafasını , yumruğunu sert yerlere vurma gibi)


6-Duygu durumunda aşırı tepkililiğe bağlı olarak sürekli duygusal değişkenlik hali (saatler içinde değişen surelerde birbirini izleyen öfkelilik, üzüntü, kaygı, sevinç dönemleri)


7-Kişinin kendisini sürekli olarak boşlukta hissetmesi


8-Öfkeye hakim olamama (kavga etme, yüksek sesle hakaret,çiğlik atma eşya kırma gibi)


9-Stresle ilişkili gelip geçici kendine kötülük yapılacağı düşünceleri ya da dissosiyatif belirtiler


Rahatsızlığın asal özelliği karşılıklı birebir ilişkilerde , kendilik algısı (kendine bakış , kendini kabul ediş ve kendini sergileyiş) ve duygulanımda tutarsızlık ile ilişkileri etkileyebilen ani hesapsız davranışlardır


Bu kişilerde sürekli bir ayrılık ve reddedilme fikri yaşandığı için bu gibi bir durumun izlenimi edinildiğinde duygulanım, kendilik hissi ve davranışlarda önemli farklılıklar yaşanırAyrılık ya da planlananların oluşmaması durumlarında yoğun öfke ve diğer belirtiler yaşanır Yalnız baslarına olmaya dayanamaz ve birilerinin varlığına gereksinim duyarlar Bu yalnızlığı önlemek için intihara yeltenebilirler


Birebir ilişkilerinde özellikle karsı cinsten kişilere sürekli bağlanma, onları bir eski yunan tanrı ya da tanrıçaları gibi görüp yüceltirler İlişkilerine çok büyük iddia ve hedeflerle baslar, gerektiğinden fazla özel hayatlarını paylaşır, karşılığında aynisini beklediklerinden duş kırıklığına uğrarlarBu kez onları daha önce oturttukları tahtlarından indirip gözlerinden düşürürler Bu nedenle arkadaşlıkları gelip geçici ve fırtınalı bir seyir izler


Hedefleri, inandıkları değerler, arkadaş yapıları, cinsel eğilimleri, benimsedikleri görüşler ,mesleki heves ve amaçları değişkendir


Devamlı olarak kendilerini boşlukta hissettikleri için uğraşıp, oyalanacak bir şeyler arıyor gibidirler Karsı taraftan beklediklerini bulamadıklarında öfkelerini sergiler, sonrasında bundan dolayı suçluluk, pişmanlık, utanç duyguları yasar ve kendilerini değersiz , zayıf, kotu hissederler


Bu kişiler için" insanin kendi kendine ettiğini 7 mahalleli etmez "sözü çok uygun düşerKendilerine maddi ve manevi acıdan zarar verir, başladıklarını bitiremezler, "yüzüp kuyruğuna gelseler bile"


Yoğun stresli dönemlerde halusinasyon dediğimiz varolmayan ses,görüntü vs gibi algılar,kendi vücuduna ve çevreye yabancılaşma görülebilmektedir


Kendileri yada çevreye yabancılaşma yasayabilirler Kişisel ilişkilerinden ziyade kendilerini terletmeyeceklerini ve gerekli karşılığı alabileceklerini düşündükleri sanal şeyler, cansız nesneler, ya da hayvanlar üzerinden doyum sağlamaya çalışıp, kendilerine güvenli bir liman oluşturabilirler


Eğitim ve evlilik hayatları fırtınalı bir denizde filikayla yolculuk gibidir Ayrılık,boşanma ve tekrar bir araya gelmeler görülebilir


Eşlik eden bozukluklar:


-Depresyon ve distimi

-Alkol-madde kullanım bozuklukları

-Yeme bozuklukları

-Travma sonrası stres bozukluğu

-Dissosiyatif kimlik bozukluğu

-Diğer kişilik boz


Toplumda görülme oranı:


Genel nüfus içinde % 2-3 oranında görülmektedir Araştırmalara göre hastanede yatanlar arasında %19 ; ayaktan tedaviyi sürdürenler arasında % 11 oranında olduğu gözlenmiştir


Rahatsızlığın cinsiyet- kalıtım özellikleri :


Toplum geneli ile karşılaştırıldığında rahatsızlık gösterenlerin 1 derece yakınlarında beş kat daha fazla görüldüğü saptanmıştırAilede madde bağımlılığı ,antisosyal kb ve depresif bozukluklara karsı da daha yüksek bir risk vardır


Rahatsızlığın oluş sebepleri:


Rahatsızlıktaki merkezi serotonin işlevindeki azalmanın öfkeli ve dürtüsel davranışlarla ilişkili olabileceği düşünülmüştür


Bir başka görüşe göre de çocuk gelişmesinde 1,5-2,5 yas arası donemde çocuğun ayrılma ve kendi basına davranışlar sergileyebilme çabalarına annelerinden gelen cezalandırıcı tavırların şiddetli ayrılık korkularına yol açtığı öne sürülmüştür


Gene benzer bir görüşe göre çocuk- ebeveyn ilişkisinin erken dönemlerindeki bozukluklar ( çocuğun yeterli dikkate alınmayıp, hislerini ve davranışlarını gözardı etmek çocukta uygun, olumlu ve sabit bir benlik hissi oluşmasını önleyecek ,sürekli desteğe gereksinim duyacaktır Ailede duygusal paylaşımın olmaması , aile içi yoğun çatışmalar, küçük yaslarda ana-baba kaybı, ayrılığı, çocuğun yasadığı fiziksel ve cinsel tacizler rahatsızlığa eğilim oluşturur


Ailesel özellikleri:


Bu kişilerin ailelerinde erken donemde ebeveyn kaybı,travma tik ayrılmalar ya da her ikisi yüksek oranda bulunmaktadır

Genellikle her iki ebeveynde de belirgin bir şekilde psikiyatrik sorun vardır Annelerde karasızlık ve depresyon gözlenirken;babalar ya meydanda yoktur ya da karakter itibariyle yoktur yada bozuktur

Aileler saldırgan davranışlar, alkolizm, fiziksel ya da cinsel tacizler (ki bunlar hastaya da uygulanmıştır) nedeniyle yıpranmış veya parçalanmıştır Rahatsızlık boşanmış ya da evlatlık verilmiş ailelerde daha fazla saptanmıştır


Hastalığın sureci:


Rahatsızlık gençlik donemi öncesinde konuya dikkat verememe, öğrenme güçlükleri ve toplumsal çekilme, sosyal ortamlardan soğukluk ile kendini göstermektedir Gençlik döneminde tüm yakınmalar başlamakta, yari sayıda vaka ise 40'larından sonra düzenli bir cevre ve is hayatına kavuşabilmektedir Bununla birlikte çoğu eğitimini tamamlayamamakta, islerini kaybedip, evliliklerini ya da birlikteliklerini sürdürememektedir

Rahatsızlıkta intihar tehditleri önemsenmelidir Bu grup hastalarda % 8-10 oranında intihar sonucu olum görülmektedir


Tedavi:


Bu kişilerin uzun sureli bireysel psikoterapiden faydalanırlar Bireysel terapide bilişsel- davranışçı terapi yanında duygulanım dalgalanmaları ve ani dürtüsel davranışlar için ilaç tedavileri uygulanabilmekte, intihar eğiliminin olduğu yoğun gerilim dönemlerinde kısa sureli hastanede yataklı tedavi uygun olmaktadır Kişiler grup terapisinden faydalanabilmektedirler


Çekingen kişilik bozukluğu:


Aşağıdaki belirtilerden en az dördünün varlığı ile birlikte erişkinliğin erken dönemlerinde başlayan yetersizlik duyguları, sosyal acıdan kendini geri çekme ve başkalarınca olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlı olma, fazla incinme ile seyreden bir kişilik bozukludur


1-Başkaları tarafından kabul görmeme, küçümsenme, eleştirilme, dışlanma endişeleriyle sosyal ilişki gerektiren islerden uzak durma

2-Sevilip, sayıldığına kesin inanmadıkça başkalarıyla iletişim kurmak,görüşmek istemez


3-Hafife alınıp, dalga geçileceği endişesi ile yakın ilişkilerde rahat davranamaz,bu ilişkilerde tutukluk yasayıp, kendini ve sahip olduklarını ortaya koyamaz


4-Başkalarının da bulunduğu iletişim gereken ortamlarda düşünce içerikleri yoğun bir şekilde eleştirilme, dışlanma düşünceleri ile kaplanmıştır


5-Hissettikleri yetersizlik duyguları nedeniyle, daha önce karsılaşmadıkları kişilerle ayni ortamda bulunduklarında istedikleri gibi hareket edememelerine, konuşma ve davranışlarında kısıtlılık hissetmelerine yol acar


6-Kişiler kendilerini sosyal acıdan yeteneksiz, renksiz, etkisiz ,zayıf veya diğer kişilere göre daha değersiz bireyler olarak görürler


7-Küçük düşüp, mahcup olacakları seklindeki düşünce yapıları nedeniyle kendi baslarına bireysel girişimlerde bulunamaz ve yeni aktivitelere başlamak ya da başkalarına katılmak istemezler


Bu kişiler yeni sorumluluk ve dolay isiyle eleştiri alma olasılığı, odak noktası olma,üstlerle daha çok ilişki kurma ve inisiyatif kullanma durumları nedeniyle islerinde daha üst konumlara yükselme tekliflerini reddedebilirler Başkaları hakkında başlangıçta "beni eleştirir, beni aralarına almazlar" diye düşündüklerinden yeni ilişkilere girmekten kaçınırlar Kendilerinden bahsetmekte, iç dünyalarını açmaları konusunda yanlış anlaşılma ve reddedilme endişeleri nedeniyle zorluk yasarlar


Utangaç,ürkek, yalnız, kendini gizlemeye çalışan, sesi soluğu çıkmayan, kendini frenleyen kişilerdirOlağan şeylerden bile bir çok tehlikenin oluşabileceğini düşünüp, hayatlarını alıştıkları ortam ve kişilerle geçirmeye çalışır, "kozaları içinde yasamaya çalışırlar" Korkulu ,endişeli ve diken üzerinde gibi olan davranışları başkalarınca alay konusu olabilir Başkalarına kıyasla toplumdan uzak yasamayı yeğlerler, bu nedenle tanıyanları azdır ve iletişimleri de az olduğundan yeterli destek bulamazlar Buna rağmen sevgi,saygı, yakınlık görmek ister, mükemmel ilişki hayalleri ile yasarlar


Beraber görülen bozukluklar:


-Sosyal fobi


-Depresif bozukluklar


-Diğer kişilik bozuklukları (borderline , paranoid, sizoid, sizotipal kb)


Toplumda %05-1 oranında görülmektedir Çocukluk yaslarında utangaç, yabancılar arasına çıkamayan, yeni durumlar karsısında endişe edip, gerileyen, oyunlara katılmakta isteksiz ya da pasif kalan çocuklardır Yıllar geçip, ilişki gereği arttıkça daha çok çekingenlikleri ortaya çıkar


HISTRIONIK KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Aşağıdakilerden en az besinin varlığı ile ,erişkinliğin erken evrelerinde başlayan ,aşırı duygusallık ve sürekli kendisiyle ilgilenilmesi cabası ile devam eden bir bozukluktur


1-Çevrenin ilgi odağı olmadığı hallerde rahatsızlık duyar


2-Karsısındakilerle ilişkileri çoğunlukla uygun olmayan bir şekilde cinsel yönden tahrik edici ve bastan çıkarıcı davranışlar seklindedir


3-Duyguları yüzeysel ve çok hızlı şekilde değişkendir


4-Etrafın ve karsısındakinin ilgisini kendisine çekmek için devamlı olarak fiziksel görünümünü kullanır


5-Etrafındakileri olağandışı bir şekilde etkilemeyi amaçlayan ama içeriği kuvvetli olmayan ,ayrıntısız bir konuşma sekli


6-Gösteriş yapmayı amaçlayan yapmacık, sahte, kendisi gibi olmayan davranışlar ve duygularını aşırı abartma halleri


7-Kolayca başkalarının konuşmalarından ya da olaylardan etkilenir, telkine yatkındır


8- İlişkilerin normalden çok daha fazla yakın ve fazla içli-dişli olmasını ister


Çevrelerinin ilgilerini üzerlerinde hissetmedikleri durumlarda kıymetlerinin anlaşılmadığını düşünür ve bunu ifade ederler Çoğunlukla bir tiyatro eseri sergiler gibi konuşma ve tavırlar içindedirler Yeni karsılaştıkları kişilerle kırk yıllık dost gibi "can ciğer kuzu sarması" haline gelir, onlara kur yapar konuma gelebilirler Sürekli bir bohem ,dolce vita hayat, ağustos böceği hayati peşindedirler İlgi odağı olamadıklarında, çevredekilerin ilgisine odaklanmak için, olmamış olaylar , sahte hatıralardan bahsedip, gösteri amaçlı davranışlar sergilerler


Üst baslarına, takı ve aksesuarlara gereğinden çok zaman, emek ve para sarf ederler Elbise dolapları giymedikleri eşyalarla doludur Diş görünümlerine yönelik iltifat bekler, bu konuda aksi yönde sözlere tahammül edemezler Hislerini abartılı bir şekilde toplum içinde sergilediklerinden yakınlarını utandırabilirler (ağlama, öfke nöbetleri, aşırı çocuksu sevinç ifadeleri) Bu duygulanım hali çok uzun sürmediğinden çevrelerince yadırganır Kişilere fazla güvenir, söylenenlere inanır ve kabul eder, başkaldırmazlar Romantik hayallerle yasayan kişilerdir


Karsı cinsten arkadaşlarını duygu sömürüleri yaparak ya da cinsel çekiciliklerini kullanarak elleri altında tutmaya çalışırlar Sürekli ilgi beklentileri ve yaklaşım tarzları nedeniyle çevreleri tarafından yanlış anlaşılıp, terk edilebilirler


Devamlı surette değişim, şatafat, canlılık peşindedirler Olağan isler ve durumlar ,onlar için tahammül edilmez şeylerdir Halk arasında "ayran gönüllü" ya da "maymun iştahlı " denen kişiler gibi büyük heyecanla başladıkları islere karsı heyecanlarını kaybedip, yarim bırakabilirler


Dostça, canayakın ve hös görülmelerine rağmen samimi olmayıp, kendini on plana çıkaran, düşüncesiz ,isteklerini yaptırmaya zorlayıcı tutum içine girerler Sürekli olarak sevilip, sevilmediklerini sorup, terk edilmeyecekleri yolunda sözler isterler İstemedikleri bir duruma yanıt olarak intihar tehdidi ya da girişimi ile cevap verebilirler Vücutsal hastalıklardan ve ağrılardan şikayetçi olabilirler


Birlikte görülebilen bozukluklar:


-Somatizasyon bozukluğu


-Majör depresyon


-Konversiyon bozukluğu


-Kişilik bozuklukları (borderline , narsisistik, antisosyal, bağımlı kb)


Kimlerde, ne oranda görülmektedir:


Daha çok kadınlarda görülmekte, toplumda % 2-3 oranında görülmektedir


Narsistik Kişilik Bozukluğu:


Aşağıdakilerden en az besinin varlığı ile erişkinliğin erken dönemleri de başlayan , üstünlük hisleri, beğenilme ihtiyacı ve kendini başkasının yerine koyamayıp, insanlara uygun yaklaşımlarda bulunamama ile seyreden bir rahatsızlıktır


1-Kendisinin başkalarından çok daha önemli olduğu duygusu içindedir ( gösterdiği başarıları , sahip olduğu becerilerini çok daha olağanüstü olarak görüp, yeterli bir temeli olmamasına karsın çok değerli ve yüksek bir şahsiyet olarak bilinmeyi bekler)


2- Düşünceleri ,hayalleri büyük bir güç, engin bir deha, kusursuz bir güzellik ve mükemmel , sonsuz sevgi üzerinedir


3-Özel, benzeri olmayan biri olup, kendisini ancak çok zeki ve ustun nitelikli kişilerin anlayabileceğini düşünür ve sadece bu kişilerle ilişki kurup, dostlarını bu kişilerden seçmeyi düşünür


4-Çevresindekiler tarafından çok beğenilmeyi bekler


5-Hak ettiği duygusu içindedir Sahsına özel, başvuran diğer kişilerden farklı bir tedavi uygulanacağı düşünceleri ve davranışları içindedir


6-Diğer insanlarla karşılıklı ilişkilerinde bencilce, çıkar düşünerek hareket eder Başkalarının zaaflarından yararlanıp, hedeflerine ulaşmayı gözetir


7-Kendini diğer kişilerin yerine koyup, onların hissettikleri , düşündükleri ya da ihtiyaçları konularını anlamaya ve bunlara saygı duymaya isteksizdir


8-Genellikle başkalarının başarıları, yaptıkları , değerleri ve onların genel olarak varlıklarını kıskanabilirler Diğerlerinin de kendilerini kıskandığını düşünürler


9-Kendini beğenmiş, ukala ve küstahça tutumlar içine girerler


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Kendilerinin çok önemli , vazgeçilemez oldukları seklinde bir düşünce içerikleri vardır Halk arasında"Büyük dağları ben yarattım" denen tavırlar içindedirler, gösterişçi ve kendini metheden konuşma ve davranışlar içindedirler Bunların karşılığında bekledikleri ilgi, övgü , hayranlık ifadeleri ile karsılaşmadıklarında hayrete düşüp, hayal kırıklığı ve mutsuzluk dönemleri yasayabilirler Başkalarının da kendi başarılarındaki katkısını gözardı edip, onları hesaba katmazlar Otorite ya da üst düzey kişilerle ilesin kurmak için çabalayıp, bağlantı kurdukları bu kişilere abartılı nitelikler atfederler Bu şekilde kendilerini de bu kişilerden varsayarlar Daima bir kurumun en yetkilisi ( başhekim, profesör, mudur, komutan, işveren vs) gibi en yetkili ile iletişime geçip, diğerlerinin fikirlerine aldırmazlar


Devamlı olarak birselde ne kadar iyi oldukları, oradakilerin kendilerini nasıl el üstünde tutup, değer verdiği, sevgi ve saygıyla karşılandığı üzerinde düşünürler Çevrelerinden sürekli övgü, alkış beklerler Sıra beklemek, izin istemek, yol vermek onların sözlüğünde olmayan kavramlardır Çünkü kendilerine göre hersele hakları vardır ve daima bir öncelikleri olduğu düşüncesi içindedirler Başkalarından bu konularda destek ve yardim göremediklerinde öfkelenirler Başkalarını kendi isleri ve keyfi için köle gibi kullanabilir, yakın çevrelerini üst düzey ya da kendilerini pohpohlayacak kişilerden seçerler (en güzel ,en tanınmış kişiyle görünmek, arkadaşlık etmek, bu amaçla o tur kişilerin bulunduğu sosyal klüp, derneklere girip,faaliyetlerde bulunmak gibi)


Diğer kişilerin içinde bulundukları durumlar konusunda aşağılayıcı, eleştirici, ilgisiz ve hafife alır bir tavır sergilerken, kendinin karsılaştıklarını derinlemesine aktarmaya çalışarak cifte standart uygulayabilirler

Herkesin başarısına haset edip, onların hiç birsele layık olmadıkları, kendilerinin de isterlerse kolayca onu yapabileceklerini düşünürler


Kendilerine yapılan en ufak yapıcı eleştiri ya da düzeltme,ekleme ve öneri bu kişileri ağır bir şekilde yaralayabilir Bu durumda küçük duşmuş, mahvolmuş ,ortada bırakılmış hissedebilirler Bu durumda aniden hiddetlenip, kırıcı olabilirler Bunlardan ötürü sosyal ilişkileri bozuk olup başarıları devamlı olamaz Başkaları ile yarışma gerektiren islerde yenilme riski nedeniyle ,bu islere karsı isteksizlikleri is ve sosyal hayatta beklenen düzeyin altına düşmelerine yol açabilir


Birlikte bulunabilen rahatsızlıklar:


-Majör depresyon


-Distimi


-Anoreksia nervosa


-Madde kullanım bozukluğu


-Kişilik bozuklukları ( histrionik, borderline,

antisosyal, paranoid kb)


Kimlerde görülebilmektedir:


Vakaların yarıdan çoğunu erkekler oluşturmaktadır Toplumda % 1 den daha az oranda görülmektedir


Tedavi:


Bireysel psikoterapi uygulanmalıdır Tedavide kişiliğe ait abartılı beklentiler, düşünceler ve davranışların uygun ve gerçekçi olanlarla değişimi, kişiler arası yaklaşımların düzeltilmesi ve kırılgan yapı üzerinde çalışılır


OBSESİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU:


Aşağıdakilerden en az dördünün varlığı ile ,erişkinliğin erken dönemlerinde başlayan , kişisel ilişkileri, kişinin verimliliğini etkileyen bir şekilde aşırı düzenlilik, mükemmeliyetçilik, içsel ve dışsal kaynaklı olayları ve ilişkileri kontrol üzerine aşırı yoğunlaşma ile giden bir kişilik bozukluğudur


1- Kişi yaptığı bir iste ayrıntılara o kadar dalar, kurallar, listeler programlamalar, hesaplar ve bağlantılar ile öyle uğraşır ki, neredeyse yaptığı şeyin gerçek amacını, hedeflerini unutur


2- yaptığı isi bitirmesini güçleştirebilecek, engel olabilecek aşırı bir mükemmeliyetçilik içindedir


3- Kendini dostlarından ve hoşça vakit geçirebileceği etkinliklerden ayrı, uzak bırakacak derecede ve ekonomik durumla açıklanamayacak bir şekilde hayatini is ya da bir şeyler üretmeye adar


4- Kültürel ve dinsel özelliklerle açıklanamayacak bir şekilde ahlak, doğruluk, dürüstlük, manevi değerler, sadakat, şeref, prensip gibi konularda vicdaninin sesini aşırı derecede dinler ve gerekli hoşgörü, anlayış ve esnekliği göstermez


5- Kendisi, ailesi ve çevresi için özel bir anlam ve değeri olmasa bile eskiyip, yıpranmış ya da değeri olmayan şeyleri atamaz, elden çıkaramaz


6- Başkalarının da tam anlamıyla kendisi gibi düşünüp, hareket etmedikçe, ayni yöntemi kullanmadıkça, onlarla ortak bir çalışma içine giremez


7- Para harcama (kendine ya da başkasına hediye alma, bir şeyler ısmarlama, gerekli şeyleri alma gibi) konusunda kendisi ve başkalarına yönelik cimri bir tutum içindedir


Para gelecekte belki hiç olmayacak şeyler için elde tutulması gerekli bir şey olarak düşünülür


8- Kuralları konusunda son derece kati ve inatçıdır


Bu kişiler aşırı dengeli, olculu ve yaptıklarını tekrarlamaya meyilli kişilerdir Yanlış yapmamak için defalarca kontrol eder, kontrolün kontrolünü yaparlar Bu nedenle bitirmeleri gereken sureyi asarlar, öğrenci olanlar sınav kağıdını en geç teslim edenlerdir Detaylarla uğraşmaları ve aşırı kontrolleri dolayısıyla gecikmeleri nedeniyle başkalarının kendilerine öfkelenmelerine yol acarlar Zamanlamaları kotudur En iyisini, en beğenilecek durumu gerçekleştirme düşünceleri seklindeki mükemmeliyetçilikleri nedeniyle gerilim içine girip, kolayca yapılabilecek şeyleri içinden çıkılamaz hale getirebilirler


Zevk alınabilecek etkinlikleri (hobilerle uğraşmak, tatil yapmak gibi) sürekli bir başka zamanda yapmaya karar verdiklerinden, düzen sürekli is yapmak üzerine kuruludur Böyle bir tatile zorlandıklarında ise zevk alamaz, o esnada da is yapmaya çalışır ya da tatili aşırı programlı ve yakınları için katlanılamaz hale getirebilirler


Bu durumdaki kadınlar her gün, her an temizlik pesindedir Evleri adeta bir laboratuar ya da ameliyathane gibi sürekli aşırı bir temizlik içindedir Bundaki ufak bir değişiklik kişinin toz bezini tekrar eline almasına yol acar Her gün pencereler, duvarlar, yerler silinir, halılar her gün alt komşunun başından aşağı silkelenir Evde yapılacak tamir, boya , eve gelecek çocuklu bir misafir vs bu kişilerin ev düzenini bozacağından adeta bir kabustur


Her şeyin önceden kararlaştırıldığı gibi, prensiplerine, kitabında yazılanın harfi harfine uygun olarak, fazladan kesinleştirdikleri ahlak boyutlarında yapılmasına başkalarını ve kendilerini zorlarlar Otoriteye kati bir uyum içindedirler Babalarından, üstlerinden öğrendikleri gibi, esneklikten yoksun bir şekilde davranırlar ve davranılmasını isterler


Atmaya, değiştirmeye, hediye etmeye ilimli bakmazlar Evleri, masalarının üzeri gereksiz, değersiz, eskimiş evrak, eşya vs ile doludur Mutlaka bir sure sonra gerekli olabileceği düşüncesi içindedirler


Daima kendi yaptıklarının en doğru olduğuna inandıkları için başkalarının yardim ve önerilerini dikkate almazlar


Para onlar için ekonomik darlık içinde olmamalarına karşın, iyi, sağlıklı bir şekilde yasamak için değil; ileride yaşanabilecek sağlıksız, kotu günlerde harcanması gereken bir sigorta gibidir Bu nedenle ufak şeyler için bile para harcamazlar Kendileri de ileride bir şey ısmarlamak zorunda kalacakları için başkalarının kendilerine bir cay ısmarlamalarını bile istemezler


Her davranışları, isleri, ilişkileri dakikalar çerçevesinde programlıdır İşlerin öncelik sıraları konusunda ikilemlere düşebilir, karar vermekte zorlanabilirler Çevreleri üzerinde kontrol sağlayamadıkları durumlarda sinirlenir, ancak bu sinirlilik hallerini dolaylı yollardan gösterirler ( istenilen şeyi geç yapmak, hizmet karşılığı gereken ücreti vermemekte direnmek gibi)


Duygularını belli etmemeye çalışır, karikatürize bir İngiliz tipi gibi belli bir duygu aralığı içinde kalırlar Duygusal alışverişin yoğun olduğu ortamlarda rahat davranamazlar Çevrelerindekilerin bu tur duygu yüklü davranışlarını anlayamaz ve hoş görmezler Duygularını gösteremeyip, her zaman mantığı on plana alırlar


Toplum genelinde % 1; psikiyatriye başvuranlar arasında % 3-10 oranında rastlandığı gözlenmiştir Erkeklerde kadınlara göre iki kat daha çok görüldüğü gözlenmiştir Ailenin daha büyük yastaki çocuklarında, detaylara dikkat, tekrarlama, olay ve inceliklere dikkat gerektiren islerde çalışan kişilerde daha çok görüldüğü saptanmıştır


Oluş nedenleri:


Bir görüşe göre çocuğun 2-4 yaşları arasında "anal donem" denilen diski kontrolünün kazanılmaya başlandığı donemde tuvalet eğitimi sırasında yapılan baskı, onaylamama ve bu eğitimi çok erken vermenin bu tur bir kişilik yapısına yönelttiği düşünülmektedir


Bunu izleyen başka bir görüşe göre ise çocuğun gene ayni dönemlerdeki kendi başına bir şeyler gerçekleştirme ile utanç çatışmasının yaşandığı bu evrede, çocuğun duygu, düşünce ve dürtülerin ifade edişine ebeveynlerce uygulanan aşırı kontrol ve takdirsizliğin çocukta bu yönde bir yapı oluşturabileceği düşünülmüştür


Birlikte görülebilen psikiyatrik bozukluklar:


Diğer kişilik bozuklukları (özellikle kaçıngan ve paranoid kb)


Majör depresyon


Tedavi:


Bireysel ya da grup terapi etkili olmaktadır



PARANOID KİŞİLİK BOZUKLUĞU:


Aşağıdakilerden en az dördünün olduğu ,genç erişkinlik döneminde başlayan ,başkalarının davranışlarını kotu niyetli şeklinde yorumlayıp, devamlı olarak güvensizlik ve kuşku duyma halidir


1-Yeterli bir temele dayanmaksızın başkalarının kendisini sömürdüğünden , aldattığından ya da kendisine zarar verdiğinden kuşkulanır

2-Dostlarının ya da is arkadaşlarının kendisine olan bağlılığı ya da güvenilirliği üzerine yersiz kuşkuları vardır

3-Söylediklerinin kendisine karsı kotu niyetle kullanılacağından yersiz yere korktuğundan dolayı sır vermek istemez

4-Sıradan sözlerden ya da olaylardan aşağılandığı ya da gözdağı verildiği biçiminde anlamlar çıkartır

5-Devamlı kin tutar, haksızlıkları, görmezden gelinmeyi ya da onur kırıcı davranışları affetmez

6-Başkalarınca hissedilmeyen ama kendisince algılanan , karakterine ya da saygınlığına saldırıldığı seklinde bir yargıya vararak, öfke ya da karşı saldırı ile birden tepki gösterir

7-Haksiz yere, esinin ya da arkadaşının sadakatsizliğiyle ilgili kuşkulara kapılır


Bu kişiler is arkadaşları veya dostlarının güvenilirliği ya da kendilerine bağlılıkları konusunda yersiz kuşkulara sahiptirlerBaşkaları ile paylaştıkları konuların kendilerine karsı kullanılacağından korktuklarından dolayı çevrelerindekilere güvenmeye ya da yakınlaşmaya isteksizdirler Kendilerine yöneltilen kişisel soruları bu nedenle yanıtlamayı reddedebilirler Kendilerine yapılan iltifatları bile yanlış yorumlayıp, zıt anlamda kabul edebilirler Kendilerine yapılan yardim önerilerini “yetersiz görülme”olarak algılayıp,geri çevirirler Kıskançlık düşüncelerini destekleyen önemsiz kanıtlar toplayabilirlerİhanete uğramamak için yakın ilişkilerinde kontrolü ellerinde bulundurmak isterler Sürekli esinin yada arkadaşının nerede olup,ne yaptığını izlemeye çalışır


Bu kişilerin davranış tarzları:


Genelde geçinmesi zor kişilerdir Birebir ilişkilerinde çoğunlukla sorunlar yasarlar, kuşkuları nedeniyle uzak dururlar,soğuk görünebilirler,sevgi göstermeyebilirler Kavgacı ve kuşkucu nitelikleri karsısındakilerde de sert tepkiler doğurabilir, bu da onların beklentilerini gerçekleştirir Güvensizlikleri nedeniyle kendi baslarına yeterlilik gereksinimleri yüksektir İlişkide olduklarını sürekli kontrollerinde tutma ihtiyacındadırlar Eleştiriye aşırı duyarlı olup,cephe alabilir, işbirliğine girmezlerken kendileri diğerlerini eleştirmeye,yakınmaya eğilimlidirler


Kendi yaptıkları yanlışlıklarda bile kendilerini suçsuz görüp, başkalarını suçlarlar Farz ettikleri tehditlere karsı yasal yollara başvurabilirler Başkalarına da bazı kişi ve durumların bu ur algılanan özelliklerini onaylatma ihtiyacı içindedirler Kişilik yapılarının altında gerçeklere uymayan,hayali aşırı büyüklük, güçlülük düşünceleri vardır Kendilerine yakıştıramadıkları eksiklik ve yanlışlıkları yansıtma ( projeksiyon) denen bir savunma mekanizmasıyla karsılarındakilere yansıtırlar


Toplumda farklı sosyokültürel gruplar, değişik etnik gruplar ya da başka sosyoekonomik düzeydeki kişilere yönelik olumsuz önyargılı düşüncelerle hareket edebilirler Benzer paranoid düşünceleri olan ya da kolay ikna olan kişilerle bir araya gelip,gruplar ya da inanç sistemleri oluşturabilirler


Bu kişiler başkaları tarafından plancı, içlerini açmayan, kapalı kutu, pireyi deve yapan, kıskanç,tartışmacı kişiler olarak görülebilirler Sürekli gergin olup, kendilerini rahat ve gevsek bırakamazlarÇevrelerinde huzursuzluk yaratırlarAşırı temkinli davrandıklarından girişkenlikleri kısıtlıdır


Birlikte görülebilen psikiyatrik bozukluklar:


-Majör depresyon

-Saplantı-zorlantı boz (obsesif- kompulsif boz)

-Alkol-madde bağımlılığı

-Diğer kişilik bozuklukları ( en çok sizotipal kbolmak üzere ayrıca narsisistik,kaçıngan ve borderline kb)


Çocukluk veya gençlik döneminde görünümü:


Tek basına kalma, benzer yastakilerle arkadaşlıklarının iyi olmaması, kalabalık ortamlarda kaygı duyma, ders notlarının düşüklüğü, aşırı duyarlılık, tedirginlik, giyim,konuşma, düşünce itibari ile kendini kısıtlama, farklı hayaller ile kendini gösterebilir


Toplumda görülme derecesi:


Genel toplumda % 05-25 arasında , ayaktan tedavi ile psikiyatri yataklı kurumlarında yatanlarda % 1 oranında görülmektedir


Kalıtımsal özellikler:


Daha çok erkeklerde görülmektedirBu kişilik bozukluğunun ailesinde kronik şizofreni olanlarda daha çok görüldüğü gözlenmiştir ayrıca ailede sanrısal (deluzyonel boz) paranoid tipin varlığı ile de ilişkili olduğu düşünülmektedir


Paranoid düşüncelerin varlığı:


Mahkumlarda, mültecilerde, yaslılarda, işitme kaybı olanlarda da paranoid fikirler zaman zaman artış gösterir


Paranoid KBnin olası sebepleri:


Ailenin mantıkdışı ve aşırı baskıcı ezici nitelikteki öfkesinden etkilenen çocuğun bu duygularla özdeşip, sonrasında bu saldırgan dürtülerin farkında lığından kaçınmak için bu dürtülerin kendinde değil, karsısındakilerde olup,kendine yöneldiği seklinde bir yansıtma mekanizması ile gerçekleştiği düşünülmektedir ayrıca bu kişilerin yetersiz, aşağılanmış ve kendilerine yardim edilemez hissettikleri, bu duyguların etkisini hissetmemek için çevreyi suçladıkları düşünülmektedir


Tedavi:


Kişilerde güven ilişkisi kurmaya yönelik başlayan terapiler uzun sure ile sürdürülebildiği takdirde basarili sonuçlar vermektedir Psikotik bozulma dönemlerinde küçük dozlarda antipsikotik grup ilaç tedavisi geçici olarak kullanılabilmektedir


SIZOID KİŞİLİK BOZUKLUĞU:


Aşağıdaki belirtilerden en az dördünün varlığı ile genç erişkinlik döneminde başlayan , devamlı suretle kendini belli eden toplumsal ilişkilerden kopma ve kalabalık ortamlarda kısıtlı bir duygu ifadesinin olduğu bir kişilik sorunudur:


1-Ailenin bir üyesi gibi davranamama, yakın ilişkiye girmeme ya da girmekten zevk almama, 1-2 kişiden fazla yakın ilişkileri yoktur

2-Çoğunlukla tek bir etkinlikle uğraşmayı yeğlerler

3-Başkalarıyla cinsel deneyim yasamaya ilgi ya yoktur ya da çok azdır

4-Genelde aktivitelerden zevk almaz , alsa bile çok az etkinlikten zevk alır

5-Birinci derece akrabaları haricinde yakın arkadaşları ya da sırlarını paylaştıkları dostları yoktur

6-Başkalarının kendilerine yönelttikleri övgü ya da eleştirilere karsı ilgisiz görünürler

7-Duygusal olarak soğuk, uzak, monoton bir duygulanım gösterirler Sıcaklık ve sevecenlik hissi uyandırmazlar


Bu grup kişiliğin asal özelliği sosyal ilişkilerden uzaklaşma ve başkaları ile birlikteyken duygu ifadelerindeki kısıtlılığıdır Kendi baslarına vakit geçirmeyi tercih ederler


Başkaları ile irtibat gerektirmeyen tek bir uğraş ya da etkinlikle uğraşırlar (bilgisayar, matematik oyunları, astronomi, bulmacalar,yap-boz oyunları,pul koleksiyonu gibi soyut,mekanik islerle uğraşırlar Sosyal hayatin gerektirdiği bazı durumlara beklenen uygun karşılıkları veremezler


Toplumsal becerilerden uzak, içine kapanık kişiler olarak yasarlar Karsılaşmalar esnasında gülümseme, tokalaşma, basla selamlama gibi davranışlar nadirdirÜzerlerine gidilip, kışkırtılsalar bile öfke ve gerginliklerini göstermekte güçlük çekerler Hayatları amaçsız, rüzgarda sürüklenen bir yaprak gibi görünebilirGenellikle evlenmezlerAilelerine bağımlı olarak hayatlarını sürdürebilirler Yoğun stres altında çok kısa sure ile psikotik bir donem yasayabilirler


Görülme oranı:


Genel nüfusun %05-7 'sinde bulunmaktadırErkeklerde kadınlara oranla daha çok görülmektedir


Rahatsızlığın oluşma sebepleri:


Erken çocukluk döneminde soğuk, ihmalkar, tatmin edici olmayan ilişkiler yasayan çocuklarda ileri dönemlerde ilişki ve kişiler arası bağlantıların önemli ya da gerekli olmadığı seklinde bir düşünce tarzı gelişimi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir


Eşlik edebilen psikiyatrik bozukluklar:


-Majör depresyon

-Distimi

-Sosyal fobi

-Agorafobi

-Kişilik bozuklukları (sizotipal, paranoid, çekingen kb ile)


Çocukluk cağında görünümü:


Yalnız başınalık, benzer yastakilerle arkadaşlığında bozukluk, derslerinde düşüklük ile belirebilir


Tedavi:


Kişilerin kendileri nadiren başvurmaktadırlar Genellikle yakınları tarafından tedaviye getirmektedirler Bireysel terapi yanında grup terapilerinden de yararlanabilirler



Şizotipal Kişilik Bozukluğu:



Aşağıdaki belirtilerden en az 5 adedinin varlığı ile giden, genç erişkinlik döneminde başlayan düşünsel ya da algısal çarpıklıkların ve olağandışı davranışların yani sıra yakın ilişkilerde aniden rahatsızlık duyma, sıcak ilişkilere girme becerisinde azalmanın olduğu sosyal ve kişiler arası yetersizlikler durumudur


1-Referans fikirleri(olayların ve bazı durumların kendisi ile ilişkili olduğu,özel ve olağandışı bir anlamının olduğu seklinde yanlış yorumlar)

2-Davranışlarını etkileyecek boyutta, yetiştiği kültürel değerlerle uyumlu olmayan garip inanışlar ya da büyüsel düşünce (örneğin gaipten haber vermeye inanmak, falcılık ve medyumlarla temas,ruh çağırma seanslarına katılmak,altıncı his, telepati gibi)

3-Olağandışı algi yaşantıları (illüzyonlar gibi)

4-Garip bir düşünüş biçimi ve konuşma (konudan uzaklaşan, belirsiz, fazla ayrıntıcı gibi)

5-Kuşkuculuk, paranoid düşünceler

6-Yüz ifadelerinin kişinin içinde olduğu duygusal durumunu yansıtamaması, bunun kısıtlı olması ya da uygunsuz (duyguya zıt bir yüz ifadesi gibi) olması

7-Acayip ,alışılmadık ,kendine özgü davranış ya da görünüm

8-Birinci derece akrabalar hariç yakın dostların olmaması

9-Yakın ilişki ile de azalmayan aşırı sosyal kaygı, paranoid korkular


Bu kişiler olaylar oluşmadan önce bunları bilebileceklerini, özel yetenekleri olup, başkalarının düşüncelerini okuyabileceklerini düşünebilirler Olayların gerisinde kimsenin anlayamadığı özel manalar olduğunu düşünebilirler Başkalarına karsı büyüsel kontrol uygulayabileceklerini düşünebilirler Farklı olağandışı algıları olabilir Yanlarında görünmeyen birinin varlığı, görüntü ve mırıldanmalar işitme, bunu kullanarak medyumluk ve vantriloklukla para kazanan kimseler vardır Başkalarıyla sert, kısıtlı, sosyal ilişki acısından uygunsuz bir tarzda iletişim kurarlar Başkaları ile sadece gerektiği anda iletişime girerler Birlikte geçirilen sure uzadıkça başkalarından farklı olarak rahatlayacakları yerde daha tedirgin ve kuşkucu olurlarUygun olmayan şekilde giyinip, insanların dikkatini çekebilirler


Görülme oranı:


Genel nüfusta %3-5 oranında rastlanmaktadır Erkeklerde hafifçe daha çok görülmektedir


Eslik eden psikiyatrik bozukluklar:


-Majör depresyon( bu bozukluğu olup kliniğe başvuranlarda % 30-50 oranında saptanmıştır)

-Özellikle paranoid kb olmak üzere sizoid,çekingen ve sınırda kişilik boz


Ailesinde şizofreni olanlarda bu kişilik bozukluğunun olma riskinin genel nüfusa oranla daha yüksek olduğu gözlenmiştir Bir çalışmaya göre % 10 kadar vakanın intihar ettiği saptanmıştır


Tedavi:


Psikoterapi yanında, depresif belirtiler belirdiğinde antidepresan; hezeyanlar varlığında antipsikotik tedavi eklenebilir


Alıntı Yaparak Cevapla

Psikiatri

Eski 08-13-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikiatri




Kişilik bozuklukları: asosyal kişilik


Antisosyal kişilik bozukluğu


Aşağıdakilerden en az 3'unun varlığı ile birlikte ,15 yasından beri suren başkalarının haklarını saymayıp, diğerlerinin haklarına saldırı ile kendini gösteren kişilik bozukluğudur


1-Tutuklanmasına yol açacak davranışlarda ısrar ile kendini gösteren yasalara uygun ,sosyal davranışlara uyamama

2-Devamlı olarak yalan söyleme, farklı takma adlar kullanma, zevk ya da kişisel çıkarı için başkalarını aldatma gibi dürüst olmayan davranışlar

3-Aniden sonucunu düşünmeden yapılan davranışlar,gelecek için planlar yapmama

4-Tekrarlayıcı kavga, dövüş ,saldırılar ile birlikte öfkelilik hali

5-Kendisi, yakınları ya da başkasının güvenliği ile ilgili umursamazlık hali

6-Bir isi yürütememe veya parasal sorumluluklarını yerine getirmeme ile giden sürekli bir soru suçluk durumu

7-Başkasına zarar vermiş, fena davranmış birseller çalmış olmasına rağmen duruma ilgisiz kalıp, kendini hakli göstermeye calisi k ve bundan vicdan azabı duymamak


-Kişinin en az18 yasında olması ve 15 yas öncesi davranım bozukluğu belirtileri göstermeye başlamış olması gerekmektedir


Rahatsızlığın olusunda rol alan etkenler:


Ani dürtüsel hareketler ve saldırgan davranışların beyindeki anormal serotonin işlevi nedeniyle olduğu düşünülmektedir Bu kişilerin genetik yatkınlık durumları olmasa bile , erken çocukluk dönemlerinde anne- babanın maddi ya da manevi yokluğu, ebeveynin cezalandırıcı, aşağılayıcı tavırlar sergilemesi


Rahatsızlık psikopati ve sosyopati olarak da bilinmektedirHastada 15 yas öncesinde davranım bozukluğu belirtileri vardır (insan ya da hayvanlara yönelik saldırganlık, mala zarar verme, başkalarına ait şeyleri çalma ve sahtekarlıklar yapma(ev-okuldan kaçma,hırsızlık) ve kuralları, disiplini önemli derecede bozma) Bu davranışlar sürekli kendini göstermektedir Bu kişiler yasadışı isler peşinde koşarlar Başkalarının düşünceleri onlar için önemli değildir


Toplumda görülme oranı:


Erkeklerde % 3,kadınlarda % 1 oranında görülmektedir Madde kullanımı nedeniyle yataklı tedavi görülen kurumlar ve adli mekanlar ya da cezaevlerinde daha yüksek oranda görülmektedir Çoklukla yalan söyler, çevrelerindekileri aldatır, çıkar elde etmek ya da sadece zevk almak için başkalarını kullanır ya da yanıltırlar Öfkelerine hakim olamayıp,kavga ederler,esleri, çocukları, ana- babalarını döverler Ana-baba olmanın gereklerini yerine getiremez, düzenli, sakin bir aile hayati oluşturamazlar Tehlike oluşturacak etkinliklere atılırlar (hızlı ve zikzaklar yaparak araba kullanma, alkollü araç kullanımı, tekrarlayan kazalar yapma gibi )


Farklı ve zararlı cinsel ilişkiler ve alkol-madde kullanımı görülebilir Sorumluluklarını yerine getirmedikleri için isten atılmaları, işverenle tartışmaları fazladır Herkes gibi düzenli ve doğru yoldan yasayamazlar Çok is değiştirirler Yokluk içinde kalıp, sokaklarda yatabilirler Askerlikleri aldıkları cezalar nedeniyle uzar, uzun sureli hava değişimi raporları alırlarYaptıklarından pişman olmazlarKibirli bir görünüm sergilerler


Kimlerde daha çok rastlanmaktadır?


Genellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ve kırsal kökenli kişilerde görülmektedir


Hastalığın seyri:


Eğer kişi yapılan eylemler sonucu ya da kotu yasam koşulları sonrası ölmezse , rahatsızlık 40 yas sonrasında etkinliğini azaltabilir


Ailesel yatkınlık:


Bu bozukluk hastanın 1 derece akrabalarında genel topluma göre daha çok görülmektedir Ayrıca bu kişilerin akrabalarında somatizasyon bozukluğu ve madde kullanım bozukluğu da yüksek düzeydedir Sebepleri:


Çocuklukta dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda ileri donemde görülme riski yüksektir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.