Kaybetmek ve Kaybolmak...

Eski 03-23-2010   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Kaybetmek ve Kaybolmak...





Biz, Amerika gibi, ya da bazı aşiret devletler gibi köksüz değiliz Bu devletin temelleri birkaç yüz sene önce atılmadı Bazı “redd-i miras”çıların iddia ettiği gibi de, doksan sene kadar önce oluşmadık
Biz asırlara sığmayan haşmetli bir tarihin mirasçılarıyız: Büyük ve köklü bir milletiz
Yanlışlar yapmadık mı? Yaptık elbet
Ama tarihin hiçbir döneminde insanları horlamadık
Zayıfları ezmedik Muhtaçlara sırt çevirmedik
Hiçbir millete, gücümüzle-kuvvetimizle kendimizi, kendi kültürümüzü kabul ettirmeye kalkışmadık Ermeni Diasporasına inat, kimseye soykırım uygulamadık
Bunu yapmaya kalkışsaydık, bugün dindaşlarımıza ve soydaşlarımıza zulmeden milletlerden eser kalmazdı: Bir Sırbistan olmazdı meselâ, Ermenistan olmazdı, belki İsrail bile olmazdı
Faziletliydik: Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik Kimsenin namusuna yan bakmazdık Hırsızlık nedir bilmez, kimseyi de küçümsemezdik
Temizdik: O kadar temizdik ki, yere bile tükürmezdik Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa’ya tanıtmasıyla meşhur Comte de Marsigil, atalarımızı yere tükürmedikleri için şöyle eleştiriyor:
"Osmanlılar hiçbir zaman yere tükürmezler Daima yutkunurlar Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür"
Adam haklı: Düşünün ki, aynı dönemde, Avrupalı krallar bile tuvaletlerini altın bir leğene yapıyor, leğenler, her sabah sarayın penceresinden sokağa boşaltılıyordu (Sabahları Avrupa saraylarında müthiş bir koku olur, bu yüzden öğle öncesi büyükelçi filan kabul edilmezdi) Böyle bir dünyaya mensup bir gezginden, yere dahi tükürmeyen hassasiyeti kavraması beklenemez
Çevreciydik: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için saçak altlarında kuş sarayları yapardık
Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez Bitmez, ama bunları Yavuz Bahadıroğlu anlatınca “övgü” oluyor Bu yüzden bırakalım bizi bize yabancılar anlatsın

Fransız müellif Motray 1700’lerdeki halimizi şöyle anlatıyor: "Türk dükkanlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkancılar arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu’ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir” (Demek ki haram yemezdik)

İngiliz sefiri Sör James Porter 1740’ların Türkiye’sini işaretliyor: "Gerek İstanbul’da, gerekse imparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde imkan bırakmayacak şekilde isbat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardır"

Fransız Generallerden Comte de Bonneval ise şu hükmü veriyor: "Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır"

Ubicini 1830’ların İstanbul’unu getiriyor önümüze: "Bu muazzam başkentte (İstanbul) dükkancılar, namaz saatlerinde dükkanlarını açık bırakıp camie gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı halde, senede dört hırsızlık vakası bile olmaz Ahalisi sırf hıristiyan olan Galata ile Beyoğlu’nda ise hırsızlık ve cinayet vak’aları olmadan gün geçmez"

Edmondo de Amicis isimli İtalyan gezgin yine 1880’lerin "biz"ini anlatıyor bize:
"İstanbul Türk halkı Avrupa’nın en nazik ve en kibar insanlarıdır Sokakta kavga enderdir Kahkaha sesi nadirattan işitilir O kadar hoşgörülüdürler ki, ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğünüz kolaylığın çok fazlasını görürsünüz"

Türkiye Seyahatnâmesi’yle meşhur Du Loir’ın 1650’lerdeki halimize ilişkin hükmü şöyle:
“Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir

Sıra Elisee Recus’da; 1880’lerdeki insanımızı anlatıyor:
"Türklerdeki iyilik duygusu hayvanları dahi kucaklamıştır Birçok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır Türklerle Rumların karışık olarak yaşadığı köylerde ise bir evin hangi tarafa ait olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa bilin ki o ev bir Türk evidir" (Küçük Asya c 9)

Bu tespiti İslâm ve Türk düşmanı Guer misallendiriyor:
"Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır Bu adamlar sokak başlarında sahipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık Müslümanlara bile rastlamak mümkündür Birçokları da sırf azat etmek için kuşbazlardan kuş satın alırlar Bunu yapan bir Türk’e bir gün yaptığı işin neye yaradığını sordum Küçümseyerek baktı ve şu cevabı verdi: ‘Allah rızasını tahsile yarar’ "

Son cümle: "Allah’ın rızası"nı kazanmayı hayat felsefesi haline getiren toplumlarda zulüm, baskı, şiddet, cinayet, rüşvet, soygun, vurgun olmaz

Oradan buraya gelirken yalnız kaybetmiş gibi değil, âdeta kaybolmuş gibiyiz!

Yavuz Bahadıroğlu



__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Kaybetmek ve Kaybolmak...

Eski 03-23-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Kaybetmek ve Kaybolmak...



o denilenler eskidendi Artık kalmadı malesef
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.