Atatürk'ten Anılar (anı 1) |
06-27-2007 | #1 |
angelesdream
|
Atatürk'ten Anılar (anı 1)YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu Anlatmalarında abartma yoktu Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk Anlatışlarını şöyle bağladı: - İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir Şerefler de ortaktır Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti: - Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım Ord Prof Sadi IRMAK Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof - Atatürk'ten Anılar, 1978 |
Cevap : Atatürk'ten Anılar (anı 1) |
05-21-2014 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk'ten Anılar (anı 1)Kader birliği yaptığı Mazhar Müfit Bey’in (Kansu) anılarındandır Anı, Erzurum Kongresinin hazırlıklarının yapıldı günler öncesine aittir İşte o anı; Mazhar Müfit anlatıyor “Mazhar, not defterin yanında mı?”, “Hayır paşam” “Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın Al gel” “Aşağıya gidip elimde not defteriyle geldiğimde”, “Ama bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin Sonuna kadar gizli kalacak Bir ben, bir sen, bir de Süreyya (Kalem Mahsus Müdürü) bileceksiniz, şartım bu…” “Şartını kabul ettim” “Öyleyse tarih koy” dedi Koydum: 8 Temmuz, 1919 Sabaha karşı “Pekâlâ, yaz” diyerek devam etti Bir “Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır”… İki Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır Üç Örtünme kalkacaktır Dört Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir” Bu anda kalem elimden düşüverdi Yüzüne baktım O da benim yüzüme bakıyordu Bu, gözlerin bir takılışta birbirlerine çok şey anlatan konuşuşuydu Paşa ile zaman zaman senli benli konuşurdum “Neden duraksadın?” dedi “Darılma ama paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var” dedim Güldü… “Bunu zaman gösterir, sen yaz” dedi “Beş Latin harflerini kabul edilecektir” “Paşam yeter, yeter…” dedim Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insanın davranışı ile: “Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter” dedim Defterimi kapattım “Paşam sabah oldu Siz oturmaya devam edeceksiniz, hoşça kalın” dedim Yanından ayrıldım Gerçekten gün ağarmıştı O anda olayların beni nasıl aldattığını ve Mustafa Kemal’i doğruladığını ve Mustafa Kemal’in beni nasıl bir cümle ile yıllar sonra susturduğunu tarih önünde açıklamalıyım… Aradan yıllar geçmişti… Çankaya’da akşam yemeklerinde birkaç defa: “Bu Mazhar Müfit yok mu, kendisine Erzurum’da örtünme kalkacak, şapka giyilecek, Latin harfleri kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman, defterini koltuğunun altına almış ve bana hayal peşinde koştuğumu söylemişti” demekle kalmadı, bir gün önemli bir ders daha verdi Şapka devrimini açıklamış olarak Kastamonu’ndan dönüyordu Ankara’ya geldiği zaman da otomobille eski meclis binası önünden geçiyordu Ben de kapı önünde bulunuyordum Manzarayı görünce gözlerime inanamadım!… Kendisinin yanında oturan Diyanet İşleri Başkanı’nın başında da bir şapka vardı Kendisi ne ise? Fakat kendisini karşılamaya gelenler arasında bulunan Diyanet İşleri Başkanına da şapkayı giydirmişti Ben hayretle bu manzarayı seyrederken otomobili durdurdu Beni yanına çağırdı ve şöyle dedi: “Azizim Mazhar Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?”
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Atatürk'ten Anılar (anı 1) |
06-17-2014 | #3 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk'ten Anılar (anı 1)SİZ ANKARA’DAN GİDERSENİZ BEN ELMADAĞINA’NA ÇIKARIM! 23 Nisan 1920 Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmıştır Memleketin her tarafından birçok milletvekili gelmişti Bu yeni meclise gelenlerin bir kısmı Ankara’da hiçbir şeyin olmadığını görünce ümitsizliğe düşmüşlerdi Bahsedilen ne Yeşilordu, ne hazine, ne yatacak otel, hiçbir şey yoktu Sadece Mustafa Kemal vardı Bazılarına bu dava çürük gelmiş olacak ki memleketlerine dönmeye karar verdiler Bunlar geri dönerlerse Meclis’te huzursuzluk olmayacağını anlayan Mustafa Kemal, kürsüye çıktı O gün pek heyecanlı bir tablo doğmamıştı Milletvekilleri şöyle seslenmiştir -“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim Hatta hepiniz gidebilirsiniz Asker "Mustafa Kemal"mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm Ben buna and içtim” Diye konuşunca herkesi bir heyecan dalgası sardı Hiçbiri gözyaşlarını zaptedemiyorduMilletvekilleri Ankara’da kalarak çalışmalarına devam etti (Kaynak: Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009) |
|