Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kısa, sohbetler

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler





Ayetı kerıme ve hadısı serıf ısıgında kısa sohbetler‏


______EBEDİ HAYATA HAZIRLIK________


Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Ey iman edenler; Allah’a karşı takvâ sahibi olun ve herkes, yarın için ne hazırladığına baksın! Allah’tan korkun, şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Haşr, 18)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve selem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları affedilir” (Buhârî, Îmân, 28; Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203)

Ebû Hüreyre -radıyallahü anh- şöyle anlatır:

“Bedevînin biri Peygamberimiz’e geldi ve:

«–Ya Rasûlallah, kıyamet günü mahlûkâtı kim hesaba çekecek?» diye sordu Efendimiz -sallallahu aleyhi ve selem-:

«–Allah -azze ve celle-» buyurdu Bedevî:

«–Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki kurtulduk!» dedi Rasûlallah -sallallahu aleyhi ve selem-:

«–Bunu nasıl anladın ey a‘râbî?» buyurdu O da:

«–Çünkü kerem sahibi olan biri bir suçluyu cezalandırmaya muktedir olduğunda ona ceza vermez, affeder!» dedi” (Beyhakî, Şuab, I, 246; Ali el-Müttakî, XIV, 628/39749)



Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler





MUKABELE--1

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infak edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler” (Fâtır, 29)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“…Bir grup insan, Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve onu aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler çevrelerini kuşatır Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder” (Müslim, Zikr, 38; Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1455; Tirmizî, Kırâât, 10/2945; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)

Abdullâh bin Abbâs -radıyallahü anh- şöyle anlatır:

“Rasûllullâh -sallallahu aleyhi ve sellem- insanların en cömerdi idi O’nun cömertliğinin coşup taştığı zamanlar da Ramazan’da Cebrâîl aleyhisselam’ın, kendisi ile buluştuğu vakitlerdi Cebrâîl aleyhisselam, Ramazan’ın her gecesinde Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ile buluşur, karşılıklı Kur’ân okurlardı Bu sebeple Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Cebrâîl aleyhisselam ile buluştuğunda, hiçbir engel tanımadan esen rahmet rüzgârlarından daha cömert davranırdı” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 5, 6, Savm 7; Müslim, Fedâil 48, 50)

İbn-i Mes’ûd -radıyallahü anh- şöyle der:

“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ve Cebrâil aleyhisselam birbirlerine Kur’ân okumayı bitirdiklerinde ben de Allah Rasûlü’ne okuyordum ve Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- benim okuyuşumun son derece güzel olduğunu söylüyordu” (Taberî, I, 28; Ahmed, I, 405)



Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler






Mukâbele - 2

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“(Rasûlüm!) Sana bu mübarek Kitab’ı, âyetlerini iyice düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye indirdik” (Sâd, 29)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Kim Kur’ân-ı Kerim’i okur ve muhtevâsıyla amel ederse, kıyâmet günü anne babasına bir tâc giydirilir Bu tâcın ışığı, güneş aranızda olsa, onun dünyadaki bir eve konulduğunda vereceği ışıktan daha güzeldir Öyleyse, Kur’ân-ı Kerim ile amel eden kişinin durumu nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd, Vitr, 14/1453)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Cebrâîl aleyhisselam ile yaptıkları mukâbeleyi son sene iki defa yapmışlardı (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Fedâilü’l-Kur’ân, 7; Savm, 7)

Cebrail aleyhisselam ile yapılan son mukabelenin ardından; Peygamber Efendimiz, Zeyd bin Sâbit ve Übey bin Ka’b Hazretleri Kur’ân’ı birbirlerine okudular Hatta Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- Übey bin Ka’b’a iki kez okudu (Mukaddimetân, nşr A Jeffery, s 74, 227; Tâhir el-Cezâirî, et-Tibyân, s 26)










Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Sahur’da Bereket Vardır


Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

Fecrin beyaz ipliği (aydınlığı) siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilecek hale gelinceye kadar yiyip içiniz; sonra akşama kadar orucu tamamlayınız” (Bakara, 187)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket vardır” (Buhari, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45)

“Bir yudum su ile dahî olsa sahur yapınız” (Abdurrazzâk, Musannef, IV, 227/7599)

“Gündüzün orucuna sahur yemeği ile, gecenin ibadetine de öğle uykusu ile yardımcı olunuz!” (Hâkim, I, 588)

* * *

Osmanlı döneminde Ramazan’ın, edebiyata, sanata, günlük hayata ve mutfağa tesir ettiği, bu alanlara damgasını vurduğu bilinmektedir Ramazan’a mahsus ekmekler, başta güllâç olmak üzere tatlılar, iftar sofrasını süsleyen iftariyeler, büyüklerin konaklarında verilen diş kiralı ziyafetler dillere destandır Minarelerde mahyalar kurulur, kandiller yakılır, hatta uçurulurdu Daha ziyade gece bekçileri davul çalarak ve mâni söyleyerek halkı sahura uyandırırlardı



Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Çocukları Oruca Alıştırmalı

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Ey îman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun! Onun başında acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve emredildikleri her şeyi yapan melekler vardır” (Tahrîm, 6)

**********

Hz Ömer -radıyallahü anh-, Ramazan’da sarhoş olan birine:

“−Yazıklar olsun sana! Bizim çocuklarımız bile oruç tutmaktadır” demiştir (Buhârî, Savm, 47)

Rubeyyi‘ bint-i Muavviz -radıyallahü anha- diyor ki:

“…Biz Aşûre orucu tutardık Küçük çocuklarımıza da tuttururduk Mescide gider çocuklara yünden oyuncaklar yapardık Onlardan biri yiyecek için ağladığında bu oyuncağı verir, onu iftar vaktine kadar oyalardık” (Buhârî, Savm, 47; Müslim, Sıyâm, 136)

Osmanlı sultanlarından VI Mehmed Reşad, saraydaki hânedan çocuklarını yetiştirmek üzere Safiye Ünüvar’ı “Muallime-i Selâtîn: Sultanların Hocası” tâyin etti ve ona ilk olarak şunu emretti:

“–Namaz kılmayanlara, oruç tutmayanlara yedirdiğim tuz ve ekmeği harâm ediyorum Bu irâdem hoca hanım tarafından, talebe şehzâde ve hanım sultanlara söylensin” (Safiye Ünüvar, Saray Hâtıralarım, İstanbul 1964, s 21)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




İftar’da Aşırı Yemekten Sakınmak

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez” (A‘râf, 31)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Hiçbir kişi, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır Oysa insana kendini ayakta tutacak bir kaç lokma yeter Şayet mutlaka çok yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır” (Tirmizî, Zühd, 47; İbn-i Mâce, Et‘ıme, 50)

* * *

Ağniyâ-i şâkirînden, yâni şükredici zenginlerinden olan Abdurrahmân bin Avf t’ın oruçlu olduğu bir gün, iftar sofrasına birkaç çeşit yemek konulmuştu O bundan müteessir oldu ve gözyaşları içinde şöyle dedi:

“–Mus’ab bin Umeyr -radıyallahü anh-, Uhud savaşında şehîd edildi O benden daha fazîletli idi Ama kefen olarak bir hırkadan başka bir şeyi yoktu Onunla da başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açık kalıyordu Şimdi ise bize dünyâlık olarak her şey verildi Doğrusu hayırlarımızın karşılığının dünyâda verilmiş olmasından korkuyorum (Acaba kazandığımız ecirler âhiretten noksanlaştırılıp bu dünyâda mı veriliyor?!)”

Abdurrahman bin Avf -radıyallahü anh- bu sözlerinin ardından, mahzun bir şekilde sofrayı terk etti (Buhârî, Cenâiz, 27)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Zekât - 1

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir” (Tevbe, 60)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Malının zekatını verdiğinde, üzerindeki borcu ödemiş olursun” (Tirmizî, Zekât, 2/618)

* * *

Peygamber Efendimiz’e:

“–Hangi sadaka (zekât) daha faziletlidir?” diye sorulduğunda:

“–Ramazan ayında verilen sadaka!” cevabını vermiştir (Tirmizi, Zekat, 28/663)

Bu sebeple zekâtı Ramazan’da vermek daha güzel görülmüştür Bu ayda nâfile sadakaları artırmak da büyük bereketlere vesile olur

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Zekât - 2

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizler ve arındırıp yüceltirsin…” (Tevbe, 103)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Bir kimseye Allah Teâlâ mal verir, o da zekâtını ödemezse, bu mal kıyamet günü oldukça zehirli büyük bir yılan hâlinde karşısına çıkarılır Yanaklarının üzerinde (gazap ve zehirinin şiddetini gösteren) iki siyah nokta vardır O gün bu azgın yılan, mal sahibinin boynuna dolanıp (ağzını kapatacak şekilde) iki yanağından şiddetle ısırır ve:

«–Ben senin (dünyada çok sevdiğin) malınım, ben senin hazînenim!» der

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, sözlerine delil olarak şu âyet-i kerimeyi okudu:

“Allah’ın fazlından kendilerine verdiği nimetleri infak hususunda cimrilik edenler, sakın bunu kendileri için hayır sanmasınlar; bilakis bu, onlar için bir şerdir Cimrilik ettikleri şeyler kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır” (Âl-i İmrân, 180) (Buhârî, Zekât, 3; Tirmizî, Tefsir, 3/3012)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Bayram Günlerini Değerlendirmek

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm’a) sımsıkı sarılın; parçalanmayın! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sâyesinde kardeş olmuştunuz Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız” (Âl-i İmrân, 103)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Kim, sevabını Allah’tan umarak Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerini ibadetle ihyâ ederse, kalplerin öldüğü gün onun kalbi ölmez” (İbn-i Mâce, Sıyam, 68 Ayrıca bkz Heysemî, II, 198)

* * *

Yüz dinardan başka bir şeyi olmayan bir adam vardı Bayram yaklaştığında, dostlarından biri ona mektub yazıp:

“Bayram geldi, ama çocukların ihtiyâcını görecek hiçbir şeyimiz yok” diyerek bir şeyler istedi Bunun üzerine o zât, yanında bulunan yüz dinarı bir keseye koyup ağzını da mühürleyerek arkadaşına gönderdi Kese adama ulaştıktan bir müddet sonra, ona da başka bir dostundan yazı geldi O da elinin daraldığını ifadeyle bayramdaki ihtiyaçları için kendisine yardım etmesini istiyordu Adam kendisine gelen keseyi olduğu gibi bu arkadaşına gönderdi

Keseyi ilk gönderen kişi, elinde bir şey kalmadığından, o da başka bir arkadaşına mektup yazdı Bu zât ise, dinarların ulaştığı üçüncü kişiydi O da elindeki keseyi mührüyle birlikte dostuna gönderdi Para kesesini alan adam, bunun kendi gönderdiği kese olduğunu görünce çok şaşırdı Paraları yanına alarak dostuna gitti:

“–Bana gönderdiğin bu kesenin durumu nedir?” diye sordu

O da durumu anlattı Meselenin anlaşılması üzerine adam:

“–Haydi, diğer arkadaşımızın yanına gidiyoruz” dedi

Keseyi alıp beraberce diğer arkadaşlarının yanına gittiler, aralarında konuştular ve keseyi açarak içindeki parayı paylaştılar (Hatîb Bağdâdî, Târihu Bağdâd, XIV, 282)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Ölümden Sonra Diriliş - 1

Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmelerde şöyle buyurur:

“De ki: «İster taş olun, ister demir İsterse yeniden dirilmesi aklınıza imkânsız gibi görünen herhangi bir yaratık! Ne olursanız olun, mutlaka diriltilip kaldırılacaksınız» «O halde kimdir bizi diriltecek olan?» diyecekler De ki: «Sizi ilk defa yoktan yaratan!» Bu sefer, alay ederek başlarını sallayacaklar da: «Ne zamanmış o?» diyecekler De ki: «Belki de yakındır»” (İsrâ, 50-51)

* * *

“İnsan der ki: «Öldüğümde gerçekten diriltilip (kabrimden) çıkarılacak mıyım?» İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı hâlde biz kendisini yaratmışızdır” (Meryem, 66-67)

* * *

Ebû Rezin -radıyallahü anh- anlatıyor: Bir gün:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Allah, mahlûkatı yeniden nasıl diriltir? Bunun dünyadaki misali nedir?” diye sordum Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“–Sen, hiç kavminin yaşadığı vâdiden kurak mevsimde geçmedin mi? Sonra bir kere de her tarafın yemyeşil olduğu bahar mevsiminde oraya uğramadın mı?” buyurdu

Ben, “Elbette!” deyince:

“–İşte bu, Allah’ın yeniden yaratmasına delildir Allah ölüleri de böyle diriltecektir!” buyurdu (Ahmed, IV, 11)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Ölümden Sonra Diriliş - 2

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Muhakkak ki hayatı veren de, öldüren de biziz Evet, herkes bizim huzûrumuza dönecektir Yerin yarılıp kendilerinin büyük bir hızla mahşer meydanına koşacakları gün, mutlaka gelecektir Bu diriltip mahşerde toplama bize göre çok kolaydır” (Kâf, 43-44 Bkz Kamer, 50; Lokmân, 28)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle anlatırlar:

“Bir adam vardı, (günah işleyerek nefsine zulmetmekte) çok ileri idi Ölüm gelip çatınca oğullarına:

«–Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgârın önünde savurun Allah’a yemin olsun ki, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!» dedi Öldüğünde, bu söyledikleri kendisine yapıldı Allah da yeryüzüne emrederek:

«–Sende ondan ne varsa bana toplayıver!» dedi Arz da topladı Adam ayakta duruyordu Cenâb-ı Hak:

«–Niçin böyle bir vasiyette bulundun?» diye sordu O kul:

«–Senden korktuğum için ey Rabbim!» cevabını verdi Allah Teâlâ Hazretleri de onu affetti” (Müslim, Tevbe, 25; Buhârî, Tevhid, 35, Enbiya 50)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Ölünceye Kadar İbadet


Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet (kulluk) et!” (Hicr, 99)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Ramazan orucunu tutan ve buna Şevval ayında altı gün daha ekleyen kişi, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur” (Müslim, Sıyâm, 204)

Bire on sevap verildiği için 36 günlük oruç 360 güne eşit olur 1 gün Ramazan Bayramı’nda, 4 gün de Kurban Bayramı’nda oruç tutmak yasaktır Böylece bütün sene oruçla geçirilmiş olur

* * *

Ebû Hüreyre -radıyallahü anh- anlatıyor:

“Peygamber Efendimiz’in sağlığında Kudâa kabilesinin Beliyy boyuna mensup iki zât birlikte İslâm’a girmişlerdi Bilâhare birisi şehid düşmüş, diğeri de bir sene daha yaşayıp öyle ölmüştü Talha bin Ubeydullah, «Rüyamda, bir sene sonra vefât edenin şehid düşenden daha önce cennete girdiğini gördüm ve hayret ettim!» diye anlattı Sabah olunca Talhâ’nın bu rüyâsı Efendimiz’e anlatıldı Rüyâyı dinleyen Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-, başta namaz olmak üzere, bütün ibâdetlerin mükâfatını gösteren şu cevâbı verdi:

«–O, şehid olan kardeşinden sonra Ramazan orucunu tutmadı mı, bir senede altı bin şu kadar rekât namaz kılmadı mı? (O halde ikisi arasında bu kadar fark tabiî ki olacak!)»” (Ahmed, II, 333)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Sırattan Ameller Geçirir…

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- ümmetinin Sırat’tan geçişini şöyle anlatır:

“…Sırat’tan ilk geçenleriniz şimşek süratiyle geçerler…
Sonra rüzgâr gibi, sonra kuşun uçuşu ve bir adamın hızla koşması gibi geçerler
Onları bu şekilde amelleri geçirir
Bu esnâda sizin Peygamberiniz de Sırat’ın başında durur ve devamlı olarak;

«Yâ Rabbî, selâmet ver, selâmet ver!» der

İnsanların amelleri kendilerini Sırat’tan geçiremez hâle gelinceye kadar bu durum böyle devam eder
Hatta bir kişi gelir, yürümeye güç yetiremez de sürünerek gitmeye çalışır Sırat’ın iki tarafında asılı çengeller vardır
Bunlar emrolundukları insanları yakalamakla vazifelidirler
İnsanların bir kısmı bu çengeller tarafından tırmalanmış ve yaralanmış vaziyette kurtulur, bir kısmı da cehenneme atılıverir

(Müslim, İman, 329)

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Doğumdan Sonra Hayat Var Mı?

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“De ki: (İnsanı ve onun çürümüş kemiklerini) ilk defa kim yaratmışsa âhirette tekrar diriltecek olan da O’dur Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir” (Yâ-Sîn, 79)

* * *

Anne rahmine düşen ikiz kardeşler önceleri her şeyden habersizmiş Haftalar birbirini izledikçe onlar da gelişmişler Elleri, ayakları, iç organları oluşmaya başlamış Bu arada, etraflarında olup biteni fark etmeye başlamışlar Bulundukları rahat ve emniyetli yeri tanıdıkça saâdetleri artmış Birbirlerine hep aynı şeyi söylüyorlarmış:

“–Anne rahmine düşmemiz, burada yaşamamız ne harika değil mi? Hayat ne güzel şey be kardeşim!”

Büyüdükçe, içinde yaşadıkları dünyayı keşfe koyulmuşlar Öyle ya, hayatın kaynağı neymiş? İşte bunu araştırırken, anneleriyle onları birbirine bağlayan kordonu fark etmişler Bu kordon sayesinde hiçbir zahmet çekmeden, emniyet içinde beslenip büyütüldüklerini anlamışlar ve:

“–Annemizin şefkati ne kadar büyük! Bize bu kordonla ihtiyacımız olan her şeyi gönderiyor” demişler

Aylar birbiri ardınca geçiyor, ikizler hızla büyüyor, diğer bir deyişle “yolun sonu”na yaklaşıyorlarmış Bu değişiklikleri hayretle temâşâ ederken, bir gün gelip bu güzelim dünyayı terk edeceklerinin işaretlerini almaya, dokuzuncu aya yaklaştıklarında ise alâmetleri daha kuvvetli hissetmeye başlamışlar Durumdan telaşlanan ikizlerden birisi diğerine sormuş:

“–Neler oluyor? Bütün bunların mânâsı nedir?”

Kardeşi daha sakinmiş, üstelik bulundukları bu dünya çoğu zaman ona yetmiyor; hissiyatıyla daha geniş bir âlemi arzuluyormuş:

“–Tüm bunlar bu dünyada daha fazla kalamayacağız anlamına geliyor Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz artık!” demiş Öteki:

“–Ama ben gitmek istemiyorum, hep burada kalmak istiyorum” diye haykırmış Kardeşi:

“–Elimizden gelen bir şey yok, hem, belki doğumdan sonra bambaşka bir hayat vardır” demiş Diğeri:

“–Bize hayat veren o kordon kesildikten sonra bu nasıl mümkün olabilir ki? Buradan ayrılmak zorunda kalırsak nasıl hayatta kalabiliriz, söyler misin bana? Hem, bak bizden önce başkaları da buraya gelmiş ve sonra da gitmişler Hiçbiri geri gelmemiş ki bize doğumdan sonra hayat olduğunu söyleyebilsinler Hayır, bu her şeyin sonu olacak” demiş ve karamsarlıkla eklemiş:

“–Hem belki de anne diye bir şey yok!” Kardeşi:

“–Olmak zorunda! Yoksa buraya başka türlü nasıl gelmiş olabiliriz, nasıl hayatta kalabiliriz ki?” diye itiraz etmiş Öteki:

“–Sen hiç anneni gördün mü? O belki de sadece zihinlerimizde var Bir annemiz olduğu düşüncesi bizi rahatlattığı için onu belki de biz uydurduk” diye üstelemiş

Böylece, anne rahmindeki son günleri derin muhâsebeler ve tartışmalarla geçmiş Sonunda doğum anı gelmiş çatmış İkizler dünyalarını terk ettiklerinde gözlerini başka bir dünyaya açmışlar ve biri sevincinden diğeri de utancından ağlamaya başlamış Çünkü gördükleri manzara hayallerinin bile ötesindeymiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Kısa Sohbetler

Eski 08-02-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kısa Sohbetler




Her An Dua Hâlinde Olabilmek

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:

“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, icâbet edeyim Çünkü bana ibadet (dua) etmeyi kendilerine yediremeyenler, cehenneme zelîl olmuş bir hâlde gireceklerdir” (Mü’min, 60)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“Allah katında, duadan daha kıymetli bir şey yoktur” (Tirmizî, Deavât, 1/3370)

“Bütün ihtiyaçlarınızı Allah’tan isteyin, hatta ayakkabı bağınızı bile! Çünkü Allah kolaylaştırmazsa, ayakkabı bağını elde etmeniz bile kolay olmaz!” (Beyhakî, Şuab, II, 41/1118)

* * *

Bir defasında Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Bir müslüman dua eder de, günah bir şeyi istemez veya akrabası ile alâkasını kesmeyi arzu etmezse, Allah ona şu üç şeyden birini mutlaka lutfeder: Ya dileğini hemen yerine getirir, ya isteğini onun için âhirete saklar veya duası nisbetinde bazı kötülükleri ondan uzaklaştırır” buyurmuştu Efendimiz’in bu sözü üzerine, orada bulunanlardan biri:

“–O takdirde biz Allah’tan çok şey isteriz” deyince Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“–Allah’ın lûtfu, sizin istediğiniz şeylerden daha çok ve geniştir” buyurdu (Ahmed, III, 18; Tirmizî, Deavât, 115/3573; 9/3381)
[/B]


Îsâr: Müslüman Kardeşini Kendine Tercih Etmek-1

Cenâb-ı Hak âyet-i kerimelerde şöyle buyurur:

“Kendileri de muhtâc oldukları hâlde yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire ikrâm ederler ve: «Biz size, sırf Allah rızâsı için ikrâm ediyoruz Sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azâbına uğramaktan) korkuyoruz» (derler) Allah da onları, o günün fenâlığından korur, yüzlerine nûr, gönüllerine sürûr bahşeder” (İnsân, 8-11)

* * *

Câbir -radıyallâhu anh- şöyle anlatır: “Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gazveye çıkacağı zaman:

«–Ey Muhâcirler ve Ensâr topluluğu! Malı ve akrabası olmayan kardeşleriniz vardır Her biriniz onlardan iki veya üç kişiyi yanına alsın!» buyururdu

Aslında bizlerin de ancak bir kişi ile nöbetleşe binebileceğimiz bir devemiz vardı Ben nöbetleşe binmek üzere iki (veya üç) kişi aldım Benim de ancak onlardan biri gibi deveme sırayla binme hakkım vardı (Ebû Dâvûd, Cihâd, 34/2534)

* * *

Bir talebesi Dâvud-i Tâî Hazretleri’ne et yemeği getirmiş:

“–Hocam siz günlerdir et yemediniz, lütfen bunu buyurun!” diye ısrar etmişti Üstad bir taraftan îsâr yapmak istiyor, diğer taraftan da talebesini kırmaktan endişe ediyordu Nihâyet:

“–Evladım, şu iki yetimden ne haber?” buyurdu O da:

“–Efendim, bildiğiniz gibi!” cevâbını verdi

Bunun üzerine Hazret, yumuşak bir üslupla:

“–Evladım, bunu ben yersem bir müddet sonra dışarı çıkar Bu iki yetime gönderirsek Arş-ı A’lâ’ya çıkar!” buyurdu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.