|
|
Konu Araçları |
eshabi, evliyalardan, hikayeler, kiramdan, tarihimizden |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #31 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerHZ ALİ'NİN KÜRKÜ Hazreti Ali, Sıffîn Harbînden dönerken kürkünü kaybetmişti Aradan, bir müddet zaman geçtikten sonra kürkünü bir Hıristiyanın sırtında görerek, geri alması için kadıya şikâyet etti Hz Ali ile hıristiyan arasında mahkeme kurulmuştu Kadı Hazreti Ali'-ye: — Kürk senin mî? Senînse isbat edebilirmisin? diye sordu Hazreti Ali: — Kürk benimdir, fakat isbat edemem, dedi Bu sefer kadı hıristiyana: — Emirel mü'mininin dediği doğru mu? diye sordu Hıristiyan-: — Kürk benim, fakat, Emirel mü'minin de yalancı değildir, dedi Kadı, Hazreti Ali delil gösteremediği için kürkün hıristiyanın olduğuna karar verip adamı akladı Kadının bu adilâne kararı karşısında vicdanen hakikati anlatmak mecburiyetini hisseden hıristiyan, kürkü Hazreti Ali'ye teslim etmek üzere gelip: — Ya emirel mü'minin! Bu kürk senindir Sıffın Harbinden dönerken atın -arkasından düştü, ben de aldım Fakat kadının verdiği karar beni fazlasiyle duygulandırdı Müslüman olmaya bütün kalbimle karar verdim, beni affeyle, dedi Bu sefer Hazreti Ali adamdan memnun olmuştu: — Mademki Müslümanlığı kabul ettin Ben de bu kürkü sana hediye olarak veriyorum-, dedi Böylece kürk yine aynı adamda kalmış oldu, lâkin, bir hıristiyan Müslüman oldu! * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #32 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerEBU LEHEB'ÎN AZABI Peygamberimizin amcası, fakat en büyük düşmanlarından olan Ebû Leheb îman etmeden geberip gitmişti Onu, yakınlarından birisi rüyasında gördü Ve ona nasıl azap edildiğini sordu Ebû Leheb, Hazreti Muhammed'e îman etmemesi yüzünden çok büyük azap gördüğünü söyleyip başına gelenleri şöyle anlattı: — Yazıklar olsun bana! O'na îman edip dünya ve ahirette kurtulacağım yerde, îman etmedim ve dünyada da ahirette de perişan oldum Yalnız bana haftada üç gün hususî muamele oluyor O da Muhammed doğduğu zaman cariyem gelip bana O'nun doğumunu müjdelemişti, ben de memnun olarak onu azat etmiştim, işte onun için o gece azap hafifliyor Bir de Pazartesi olunca iki parmağımın arasından serin su akar, ben de onu emer rahatlarım Bunun sebebi ise Muhammed doğduğu zaman ben cariyeme git O'na meme ver demiştim, ondan dolayı haftada bir gün bana su veriliyor, dedi * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #33 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerODUNCU İLE ŞEYTAN DÖVÜŞÜ Odunculukla hayatını kazanan bir zat vardı Allah'a karşı kulluk" vazifesini yapar, kimsenin ekşisine tatlısına karışmazdı Bu zahit kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı, onlar da dağda kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca taparlar, ondan meded beklerlerdi Oduncu, bir gün: «Şunların Allah diye taptıkları ağacı kesip odun edeyim, pazarda satarak ekmek parası kazanırım; hem de, bir kavmi Allah'a isyandan kurtarmış olurum» diye düşünerek Allah rızası için ağacı kesmeye karar verdi Dağa doğru giderken karşısına acaip suratlı pis bir adam çıkarak nereye gittiğini sordu Oduncu: — Halkın Allah diye taparak Allah'a isyan ettikleri ağacı kesmeye gidiyorum, dedi Adam, oduncuya: — Ben şeytanım O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince zahit oduncu, şeytana çok kızmıştı Öldürmek için hücum ederek yere yatırdı ve üzerine oturup hançerini boğazına dayadı Şeytan zahide: — Ey zahid, sen beni öldüremezsin Allah bana kıyamete kadar müsaade etmiştir Fakat gel o ağacı kesme, seninle anlaşalım Ben sana her gün bir altın vereyim, sen de ağacı kesmekten vazgeç Hem el ağaca tapıyormuş, günah işliyormuş senin neyine gerek, altınını al işine bak, dedi Adam şeytanı bırakmıştı Şeytan adama, akşam yatıp sabahleyin yastığının altına bakmasını söyledi ve anlaşarak ayrıldılar Adam ağacı kesmekten vazgeçip, evine dönmüştü Akşam yatıp sabahleyin yastığının altına baktığında, altını gördü Memnun olmuştu, ikinci gün oldu Fakat bu sefer şeytan altını koymamıştı Adam kızıp baltasını aldığı gibi dağa ağacı kesmeye gitti Fakat yolda yine şeytanla karşılaştılar Adam şeytana iyice kızmıştı Görünce: — Seni sahtekâr seni, kandırdın değilmi beni?, diyerek üzerine hücum etti Fakat evvelkinin tam tersine bu sefer şeytan adamı tuttuğu gibi altına aldı Adam şaşırmıştı Bu nasıl hâl der gibi şeytanın yüzüne bakıyordu Şeytan: — Hayret ettin değil mi? Niçin bana yenildiğinin sebebini söyleyeyim: Dün sen Allah rızası için ağacı kesmeye gidiyordun Seni değil ben, dünyadaki bütün şeytanlar bir araya gelsek yine yenemezdik Lâkin şimdi Allah rızası için değil de, sana altını vermediğim için kızdığından gidiyorsun, işte o yüzden bana mağlup oldun ve sana ağacı kesmene müsaade etmeyeceğim, dedi * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #34 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerİNSANIN EN ŞEREFLİSİ ALLAH'TAN ZİYADE KORKANDIR Ebû Zerr Hazretleri anlatıyor: Bir gün Bilâl-i Habeşî ile sohbet ederken, bir mesele hakkında anlaşamayarak işi münakaşaya dökdük Bilâl Hazretlerine: — Sen bundan ne anlarsın siyah kadının oğlu, diyerek hakaret ettim Hazreti Bilâl bunu Efendimiz Hazretlerine söylemiş, Resûlüllah beni huzuruna çağırdı Hemen Efendimizin huzuruna koştum Peygamberimiz bana: — Sen rengi siyah diye Bilâl'ı küçük görmüş ona hakaret etmiş-sin Doğru mu? diye sordu Ben çok mahcup olmuştum, utancımdan hiçbir şey söyleyemedim Resûlüllah devamla: — Demek sende hâlâ cahiliyet devri adetlerinden eser var Halbuki îslâmiyette insanın derisinin hiçbir ehemmiyeti yok İslâmiyet ırk, renk ve soy - sop farkını ortadan kaldırmıştır Müslümanlıkta Allah'tan kim daha fazla korkarsa o öbüründen daha üstündür Sen bu hali nasıl işledin ? buyurdular Ben Resûlüllah (SAS) efendimizin bu sözleri karşısında ziyadesiyle üzülmüş, ne yapacağımı şaşırmıştım Resûlüllah'in huzurundan ayrıldıktan sonra doğru Bilâl-i Habeşî Hazretlerinin evine gidip, başımı evin eşiğine koydum: — Ey Bilâl, mübarek ayakların bu kaba başın üzerine basarak geçmedikçe kendimi affetmeyeceğim ve buradan ayrılmayacağım, dedim Biraz sonra Hazreti Bilâl içerden çıktı, beni tutarak kaldırdı ve bana: , _ — Ey kıymetli kardeşim ben seni affettim, Allah da affetsin Bu yüz çiğnenmeye değil öpülmeye lâyıktır dedi ve beni kucaklayarak içeri aldı Ben Bilâl Hazretlerinin bu hareketine çok sevinmiştim Bilâl'in iki gözlerinden öptüm Sevincimden gözlerim yaşarmıştı! * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #35 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerHZ ÖMER'İN ADALETİNE BİR MİSAL Ashab'tan Abdurrahman bin Avf, Hazreti Ömer (ra) halife iken onu makamında ziyarete gelmişti, selâm verip müsait bir yere oturdu Hz Ömer kendisiyle hiç meşgul olmuyor hattâ selâmını bile almıyordu Hayretle neticeyi beklerken, Hazreti Ömer, işini bitirdikten sonra yanan mumu söndürdü; aynı onun gibi başka bir mum yaktıktan sonra: «Ve aleyküm selâm» deyip selâmını aldı Ve konuşmaya başladılar Abdurrahman bin Avf Hazretleri, Ömer (ra) Hazretlerine niçin o mumu söndürüp başkasını yaktıktan sonra kendisiyle meşgul olmaya başladığını sormuştu Hazreti Ömer (ra): — Ya Abdurrahman, evvelki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu O yanarken şahsî işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes'ul olurdum Sizinle devlet işi konuşmıyacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım ondan sonra sizinle meşgul olmaya başladım, deyince Abdurrahman bin Avf Hazretlerinin gözleri yaşarmıştı Ellerini kaldırarak şöyle dua etti: — Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer'i bizim başımızdan eksik etme! Devlet hazinesini har vurup - harman savuranlara ne güzel bir numune-i imtisal değil mi? * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #36 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerANA HAKKI VE ALKAMA'NIN SONU Hazreti Peygamberimiz (SAV) eshabıyla oturmuş sohbet ediyordu Bir kadın sahabe Resûlüllah'ın huzuruna telâşla girerek: — Yâ Resûlallah! Şu anda kocam ölüm döşeğinde, belki biraz sonra ölmüş olacak,, Yalnız yanında kelime-i şehadet getirdiğimi anladığı ve kendisi de getirmeye çalıştığı halde şehadet kelimesi getiremiyor Kocamın imansız gitmesinden korkuyorum Bu hususta bir yardımınızı bekliyorum, dedi Hazreti Peygamberimiz: > — Kocan sağlığında ne gibi kötü harekette bulunurdu? diye sordu Kadın hiçbir kötü amelinin olmadığını, namazını kılıp her türlü ibadetini noksansız yerine getirmeye çalışır olduğunu söyledi Bu sefer Peygamberimiz: — Kocanızın dünyada kimi var? diye sordu Kadın ihtiyar bir anası olduğunu söyleyince Peygamberimiz (sas) kadının kocası Alkama'nın anasını huzuruna çağırdı Hazreti Alkama'nın anası, Hazreti Peygamberimizin huzuruna çıktı Peygamberimiz: — Oğlun sana karşı nasıl hareket ederdi? Oğlundan memnun musun? dîye sordu Alkama'nın anası: — Ya Resûlellah, oğlum evleninceye kadar çok iyi muamele ederdi Evlendikten sonra hanımını dinledi, bana hor bakmaya başladı Hatta son zamanda evini bile ayırdı Ben de üzüldüm, onun bu hareketine, dedi Peygamberimiz (sas) yaşlı kadına; oğlunun ölüm döşeğinde olduğunu, hakkını helâl etmediği takdirde cehennem azabı çekeceğini söylediyse de kadın: — Hakkımı helâl etmem, ey Allah'ın Resulü, dedi Alkama ise evde yatıyor, hâlâ şehadet kelimesi getiremiyordu Hazreti Peygamberimiz, kadının annelik şefkatini harekete getirmek için, orada bulunanlara: — Bana biraz odun hazırlayın, diye emir verdi Kadın hayretle: — Odunu ne yapacaksın ya Resûlallah! diye sormaktan kendini alamadı Çünkü o da şüphelenmişti Peygamber Efendimiz: — Oğlunuzu yakacağım Zira yarın cehennemde yanacağına cezasını burada çeksin, daha iyi, buyurunca, kadın dayanamadı, — Oğlumun gözümün önünde yanmasına razı olamam ya Resûlallah! Ona hakkımı helâl ediyorum, dedi Murat hâsıl olmuştu Hazreti Peygamberimiz, Bilâl-i Habeşi Hazretlerini göndererek: — Git bakalım, Alkama ne haldedir? buyurdular Bilâl-i Habeşî Alkama'nın yanına varıp şehadet kelimesi telkin ettiğinde, Alkama'nın dili açılmıştı: — La ilahe illallah, Muhammedün Resûlüllah, deyip ruhunu Allah'a teslim etti * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #37 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerPAŞA OLURSUN AMA, ADAM OLAMAZSIN Bir adamın haylaz, yaramaz bir oğlu vardı Adamcağız oğluna yeri geldikçe: — Oğlum sen adam olmazsın, derdi Babasının bu sözleri ise çocuğun çok zoruna giderdi Bir gün gene babası aynı sözü tekrarlamıştı Çocuk başını aldı gitti, İstanbul'a geldi okumaya başladı Çocuğun tek muradı adam olmak ve babasını mahcup etmekti Nitekim okudu, uğraştı ve türlü imtihanlardan sonra Osmanlı Devletine Paşa oldu Unutmamıştı babasının kendine söylediği sözleri Emrindekilere, gidin filân memlekette, filân köyde şu isimde biri var onu istanbul'a huzuruma getirin, diye emir verdi Paşanın adamları gittiler ve söylenen köyde Paşanın babası Mehmet efendiyi buldular Adamcağız tarlada çift suluyordu Yanına varıp: — Seni Paşa Hazretleri İstanbul'a huzuruna çağırır, hazır ol gideceğiz, dediler Adamcağız şaşırmıştı Bir Paşa Anadolu'nun fakir köylüsünü niçin huzuruna çağırsındı Ne ise emir emirdir, hazırlandı, İstanbul'a yola çıktılar Günler sonra, o zamanın şartları altında İstanbul'a varıldı Adamcağız hâlâ suçunun ne olduğunu bilmiyor, Paşa beni ne yapacak?, diye düşünüyordu Adamcağızı Paşa'nın huzuruna çıkardılar Büyük bir debdebe ile babasını huzuruna kabul eden Paşa: — Beni tanıyabildin mi? Ben kimim? diye sordu Yaşlı adam büyük bir korku içinde idi Oğlu olduğunu tanımamıştı — Siz Sadrazam efendimizsiniz, dedi Paşa intikamını almış olmanın gururu içinde: — Ben senin oğlunum Hani sen bana iki sözünün birinde «Adam olmazsın» derdin Bak işte adam oldum, hatta Paşa bile oldum, dedi Adamcağız meseleyi anlamıştı: — Beni ta uzaklardan buraya bunu söylemek için mi çağırdın Ben sana Paşa olamazsın dememiş, adam olamazsın demiştim Sen ise beni buraya çağırmakla benim sözümü doğru çıkardın, dedi * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #38 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerDELİNİN (!) BEYAZID-I BESTAMİ'YE TAVSİYESİ Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp: — Ne yapıyorsun? diye sordu Hizmetçi: — Burası tımarhanedir Delilere ilâç yapıyorum, dedi Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri: — Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin? dedi Hizmetçi hastalığının ne olduğunu sordu Beyazıd Hazretleri: — Benim hastalığım günah hastalığı Çok günah işliyorum, dedi Hizmetçi: — Ben günah hastalığından anlamam Ben delilere ilâç hazırlıyorum, diye cevap verdi Tam bu sırada tımarhane parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli, (!) Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine: — Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri, delinin yanına sokularak: — Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi Deli (!) şu ilâcı tavsiye etti: — Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır Kalb havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir Akşam - sabah bol miktarda ye O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz, dedi Bu güzel ilâcı öğrenen Beyazıd Hazretleri: — Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler, deyip oradan ayrıldı Bu ilâç, halen günah hastası olanlara tavsiye olunmaya değer bir ilâçtır Yani bu formülün hükmü hâlâ devam etmektedir * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #39 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerİBRAHİM EDHEM'ÎN KIRKLARA KABULÜ İbrahim Edhem hazretleri hurmacıdan hurma almıştı Hurmacıdan ayrılırken yanlışlıkla bir miktar hurmayı para ile aldığı hurmaya karıştırarak götürdü ve yedi Ondan sonra kırk gün ibadetinden bir feyz almaz oldu O günlerde Şam'a gelmişti Kırklara karışarak sohbetlerinden istifade etmek istemişti O'na: — Sen yanlışlıkla yediğin hurma yüzünden ibadetinden bir huzur duymuyorsun Nasıl olur da bize karışabilirsin, dediler İbrahim Edhem Hazretleri, Şam'dan Medine'ye gelerek hurmacıyı buldu Hakkını helâl ettirip hurmanın parasını verdi Ondan sonra tekrar Şam'a gitti, kırklara karışabildi * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #40 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerFATİHİN HALKINI İMTİHANI Hazreti Fatih Sultan Mehmet istanbul'u fethetme plânları yapıyordu Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, istanbul'un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı'nın başşehri olan Edirne'de çarşıya çıktı Çarşının bir tarafından girip, alış - veriş yapmaya başladı Birinci dükkâna varıp birşey aldı İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi Fatih'i tanımıyordu dükkân sahibi Fatih Hazretleri mal olduğu halde neden vermediğini sordu Adam: — Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al Çünkü o henüz siftah etmemiştir, dedi Fatih memnun olmuştu Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil eden talebelere gönderdi, kendisi de saraya gelip Allah'a şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi: — Ya Rabbi sana hamdolsun Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin Ben bu milletimle değil Bizans'ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve istanbul'un Fetih planlarını hazırlamaya başladı 51 gün süren muhasaradan sonra Bizans, Akşemseddin Hazretlerinin de bizzat iştirakiyle fetholunmuştu İstanbul fetholunduktan sonra, Osmanlı imparatorluğunun merkezi Edirne'den İstanbul'a taşındı * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #41 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerİBADETİ ARTARSA RIZKI DA ARTAR Abid bîr zat, evden karısına işe gidiyorum diyerek ayrılır, fakat doğru tekkeye çekilerek ibadete başlardı Akşam eve geldiği zaman karısı, «yiyecek yok, bir şey getirmedin mi?» dediğinde de, «çalıştığım zat çok cömert bir kimse Ondan para istemeye utanıyorum On gün sonra ücretimin tamamını, toptan verecek» derdi Onuncu gün gene evinden ayrılmıştı, işe gidiyorum diye Doğruca Savmaaya (tekke) gitti, ibadetine başladı Akşam üzeri yine evine dönecekti Hanıma ne demeli, on gün doldu diye düşünüyor ve mahzun mahzun yoluna devam ediyordu Evine yaklaştı Evden sıcak ve leziz yemek kokusu duydu Şaşırmıştı Acaba karısı yiyeceği nereden almıştı Eve geldiğinde karısı dervişi kapıda karşıladı, neşeliydi Kocasına olanları şöyle anlattı: — Çalıştığın adam hakikaten cömert bir kimse imiş Öğle vakti idi, nur yüzlü iki kişi gelerek bana: «Bunlar kocanın iş ücretidir Eğer bundan sonra da işine devam eder ve daha fazla çalışırsa, daha fazla ücret verilecektir» dediler ve taze kesilmiş koyun eti, bir kısım giyecek, ve bir kese de altın verdiler Allah razı olsun o kimseden Çünkü açlıktanv artık tahammülümüz kalmamıştı» Karısından bu sözleri dinleyen derviş Allah'a şükredip, ibadetine devam etti Çünkü o yiyecek ona Allah tarafından gönderilmişti Allah (cc) neye kadir değil ki! * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #42 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerİLİMSİZ AMEL EDENİN SONU Bersisa isminde bir zat, inzivaya çekilmiş, gece-gündüz vakti Allah'a (cc) ibadetle geçer ve hiçbir kötülükte bulunmazdı Bu zatı şeytan aleyhilla'ne kandırmak için türlü hilelere başvurdu Fakat bir türlü kandıramadı En sonunda şeytan işin kolayını bulmuşt'u Çünkü Şeyh Bersisa, âmil, mütteld, züht ü takva sahibi bir zattı ama, alim değildi Yani ilm-i zahiri yoktu Ondan dolayı onu kandırmak kolay olacaktı Plânını şöyle tatbik etti: Şeytan, sırtında cübbesi, elinde asası, başında sarığı, elinde tesbihi olduğu halde bembeyaz sakalıyla Şeyh Bersisa'nın ibadet ettiği yere varıp kapısını çaldı Şeyh Bersisa kapıyı açtıktan sonra, kim olup, nereden geldiğini ve niçin geldiğini sordu Şeytan Alleyhilla'ne ona şu, cevabı verdi: — Ben dünya nimetlerinden uzak, ömrünü Allah'a ibadetle geçirmek isteyen bir kimseyim Bir Allah dostu bulup kendime arkadaş edinmek için çok yer dolaştım, fakat sizden başka bir kimseye rastlamadım Memleketine yaklaştığımda, sizin isminizi duydum Sizin de bütün gayretiniz Allah'ın rızasını kazanmak olduğuna göre, beni de kabul buyur da, beraber ibadete devam edelim» dedi Şeyh Bersisa, onun şeytan olduğunu ve kendisinin ayağını kaydırmak için geldiğini nereden bilecekti Arkadaşlığı kabul etti Beraber ibadete başladılar Aradan zaman geçiyor, Şeyh Bersisa ibadet ediyor, yiyor içiyor ve diğer insanlar gibi yaşıyor, lâkin Şeytan Allah'a öyle ibadet eder gözüküyor ki yemiyor - içmiyor, yatıp uyumuyor ve bütün zamanını ibadet ederek geçiriyordu Şeyh Bersisa, yeni dostuna hayran kalmıştı Aradan- çok zaman geçmeden dayanamayarak: — Ey Allah'ın salih kulu, sen bu mertebeye nasıl yetiştin Ben senelerden beri ibadet ederim, yeyip içmekten kurtulamadım Sense bütün zamanını ibadete ayırabiliyorsun Ne olur, bunun sırrını bana da öğret de, ben de senin gibi olayım, dedi Şeytanın istediği doğmuştu — Bunun kolayı var! Evvela bir büyük günah işleyecek, sonra da -ona samimiyetle tövbe edeceksin Büyük bir günah işlemiş olduğundan Allah'tan daha fazla korkmaya başlayacak ve böylece de benim gibi, sen de her türlü insanî kötü hasletlerden kurtulmuş olacaksın, dedi Şeyh, meselâ ne gibi bir günah işlemesi lazım geldiğini sordu Şeytan, artık bayram ediyordu Çünkü avını kandırmıştı — Zina edebilirsin, dedi Şeyh: — Yapamam, dedi Bu sefer şeytan: — Adam öldür! dedi Bersisa, yine: — Onu da yapamam, dedi Şeytan: — İçki içersin, dedi Bersisa, düşündü taşındı, onu biraz hafif görmüştü: — O olur, yapabilirim, dedi Şeytan artık sevincinden havalarda uçuyordu Bersisa doğru kasabadaki meyhanelerden birine gidip bir miktar içki istedi, içkiyi sunan saki kadındı, içtikçe içti ve sonunda sarhoş olup kadına zina etmeyi düşünmeye başladı Şeytan tabiî ki boş durmuyor, adamın gözüne gözükmeden nefs yoluyla durma, böyle fırsat elegeçmez, hemen bu kadınla münâsebet kur, diyordu Bersisa, tamamen sarhoş olduktan sonra, meyhaneci kadına orada zina etti Bu onun için çok kötü bir şeydi Duyulursa ne derlerdi En iyisi o kadını öldürüp gömmekti, ve öyle yaptı Kadını öldürüp meyhanenin arkasında bir yere gömdü Fakat hadise duyulmakta ve yayılmakta gecikmedi Bersisa'yı yakalayıp mahkemeye çıkardılar Katil oldüğü için kısasa kısas Ölümüne hükmolundu Bersisa idam sehpasına çıkmış, artık ip boğazına geçirildikten sonra onu kurtaracak hiçbir kimse yoktu Şeytan karşıda görüldü — Bu hal nedir ey dostum, dedi Bersisa: — Görüyorsun ey Allah'ın sevgili kulu beni kurtar, diye yalvarmaya başladı Şeytan: — Bir şartla seni kurtarırım O da bana secde edeceksin, dedi Bersisa: — Görüyorsun ip boğazıma geçirilmiş nasıl secde edebilirim, deyince de: — İşaretle secde edebilirsin, dedi Bersisa başıyla işaret ederek secde etti ve sandalye ayağının altından çekilince imansız olarak göçüp gitti Allah muhafaza buyursun İlimsiz amelin, insanı nereye kadar götüreceğine güzel bir misâl böylece vuku bulmuş oldu Eğer onda şeriata müteallik ilim olsaydı içki içmek, zina etmekle, adam öldürmekle evliya olunamayacağını bilir ve şeytana uymazdı * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #43 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerHAZRETİ PEYGAMBERİMİZİN RÜYASI Hazreti Peygamberimiz sas Efendimiz bir sohbetinde eshab-ı kirama bir rüyasını şöyle anlattılar: Dün gece rüyamda, yanıma iki kişi geldi Ben kim olduklarını sordum Söylemediler Bana: — Yürü, beraber gidelim, dediler Beraber yürümeye başladık Biraz ileride, arkasını yaslanmış bir adam gördüm Onun başının ucunda başka bir adam, ona taş taşıyor ve taşıdığı taşlarla adamın başını eziyordu Adam başka taş almaya gidince başı ezilenin başı eski haline geliyor, o adam yine getirdiği taşlarla adamın başını eziyor ve bu hal böyle devam edip gidiyordu Ben yanımdakilere: — Allah, Allah! Bu ne haldir? diye sordum Bana sen yürü, yürü dediler Yürümeye devam ettik Adamın biri sırtüstü yatıyor, diğer bir adam da, elinde demirden kanca olduğu halde yatan adamın yüzünün bir tarafını parçalıyor, öbür tarafına geçiyor, öbür yüzünü yarıncaya kadar parçalanan yüzü iyileşiyor, tekrar dönüp aynı işkenceyi sürdürüyordu Ben yine: — Sübhanallah! Bunlara ne oluyor böyle, dedim Bana yine: — Sen yürü, yürü! dediler Devam ettik Biraz ileride fırına benzer bir yer gördüm İçinde insanlar, altlarından alev geldikçe öyle feryat ediyorlar ki, dünyada onların sesini duyan her canlı ölürdü B'en: — Bunların suçu nedir? dedim Yanımdakiler bana sen yürü, yürü dediler Yürüdük Suyu kan renginde bir nehir İçinde bir adam yüzüyor, yüzüyor, ırmağın kenarına geliyor Kenarda yanında birçok taş toplanmış bir adam Yüzen adamın ağzına bu- taşı koyuyor Adam gidiyor, o taşı yutuyor ve yüzerek geri geliyor Bu şekil azap devam edip gidiyor Ben: — Bu nasıl şeydir? dedim Bana sen yürü, yürü dediler Yürüdük İlerde çirkin bir adam Bir ateş yakmış, yaktığı ateşin etrafında durmadan dolaşıyor, hayret etmiştim bu adamın haline — Bu ne yapıyor böyle? dedim Bana: — Sen yürü, dediler Bir müddet daha gittik, içinde çeşitli çiçeklerin bulunduğu bir bahçe gördüm, içinde uzun mu uzun boylu bir adam, öyle ki boyunun uzunluğu göklere doğru yükselmişti Adamın etrafında ise toplu halde kalabalık çocuklar vardı — Böyle uzun-boylu bir adam ve bu kadar çok çocuk görmemiştim Bu adam kim ve yanındaki çocuklar kimlerdir? diye sordum Bana yine: — Sen yürü, yürü, dediler Yürümeye devam ediyorduk Büyük bir ormana vardık O kadar büyük orman daha görmemiştim Yanımdakiler: —Buraya gir, dediler Beraber girdik Biraz ilerde altın - gümüşten yapılmış muazzam bir şehir göründü Şehrin kapısını vurdular Kapı açıldı, içeri girdik, içerde bizi bir takım insanlar karşıladı Vücutlarının bir yüzü gayet güzel, bir yüzü ise çok çirkindi Yanımdakiler onlara, oradan akmakta olan nehri göstererek: — Şu nehre girin, dediler Onlar nehre girdiler geri çıktılar Vücutlarındaki o çirkinlikten hiç eser kalmamıştı Yanımdakiler bana: — Burası Adn Cennetidir Senin yerin burasıdır, dediler Başımı kaldırıp baktığımda çok güzel bir köşk gördüm Onlara, beni bırakın da yerime gireyim dedim Kabul etmeyip şimdi olmaz, ileride geleceksin, dediler Ben onlara kim olduklarını sordum Allah tarafından gönderilmiş melekler olduklarını söylediler Bu gördüklerimiz acaip şeylerin ne olduğunu sordum Şöyle anlattılar: Birincisi, kafası taşla ezilen adam; Kur'an öğrenip onunla amel etmeyen ve uykuyu farz namaza tercih eden kimsedir Yarın kıyamette böyle azap görecek İkincisi, kânca ile yüzü parçalanan kimse ise; yalan söyleyerek, halkı biribirine düşüren kimsedir, öyle azap görecek Üçüncüsü, yani fırında azap görenler, zina eden erkek ve kadınlardır Dördüncüsü, yani kan renginde ırmakta yüzen ise; faiz yiyendir Ateşin etrafında dolaşan beşincisi ise Cehennem zebanisi Mâlik'tir Altıncısı, bahçedeki uzun boylu adam, ibrahim aleyhisselam Etrafındaki çocuklar da İslûm olarak doğan ve İslâm olarak ölen çocuklardır Peygamberimiz buraya gelince, Eshab: — Ya Rasûlallah müşriklerin çocukları da dahil mi? diye sordular Peygamber Efendimiz: — Evet! buyurdu Vücutlarının yarı yeri çirkin yarısı güzel kimseler ise, hem günah işleyip hem de iyilik eden, fakat iyilikleri kötülüklerine galebe çalan kimselerdir, diye anlattılar, buyurdu * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #44 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerİBRAHİM EDHEM HAZRETLERİNİ İKAZ İbrahim Edhem Hazretleri, bir gece hanımıyla kuş tüyü yatakta yatarken kendisini rahat hissetmiş olacak ki, «hanım cennette de seninle böyle beraber olsak» dedi Tam bu sırada sarayın tavanında bir ayak sesi işitildi Tavanda bir adamın gezdiği anlaşılıyordu İbrahim Edhem Hazretleri, bir hükümdarın sarayında gece dolaşılmasına son derece sinirlenmişti — Kim bu saatte o tavandaki Ne arıyorsun orada! diye seslendi O zaman Belh hükümdarı bulunan ibrahim Edhem'e: — Devemi kaybettim, onu arıyorum, diye cevap verildi Hükümdar, iyice kızmıştı — Tavanda deve mi olur be adam? diye haykırdı Tavandaki biraz durakladıktan sonra İbrahim Edhem'i ikaz eden şu sözü söyledi: — Ey hükümdar! Tavanda deve aranmayacağını biliyorsun da, atlas döşekte cennet olmayacağını neden bilmiyorsun, dedi Bu söz hükümdara çok tesir etmişti Kalktı yataktan, her şeyini bir tarafta bırakıp Cenneti aramaya başladı Bir zamanların Belh hükümdarı artık tam mânâsiyle derviş olmuştu Tacını, tahtını terkederek senelerce mürşidi kamillere hizmet etti ve (ibrahim Edhem Hazretleri) olma şerefini kazandı! * * * |
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden Hikâyeler |
07-12-2012 | #45 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Eshab-İ Kiram'dan, Evliyalardan, Tarihimizden HikâyelerHAZRETİ HATİCE'NİN BÜYÜKLÜĞÜ Peygamberimiz sas Hazreti Hatice validemizi çok severlerdi Hatta Hazreti Hatice yaşlı olduğu halde hayatta olduğu müddetçe başka kadınla evlenmemişlerdir Risalet timsali Efendimiz Hatice annemizin ismini çok zikreder, onun büyüklüğünden sık sık misâller verirdi Bir gün yine Hazreti Hatice'den bahsediyorlardı Hazreti Âişe validemiz de oradaydı Hadiseyi Âişe radıyaîlahu anhâ validemiz şöyle anlatıyor: — Resûlüllah yine Hazreti Hatice'den bahsetti Bu bahis benim damarıma dokunmuştu «O yaşlı bir kadındı şimdi Allah (cc) sana daha iyisini ve daha güzelini vermiştir» dedim Hazreti Resulü Ekrem (sas) bu sözü benden duyunca çok kederlendi, üzüldü Hatta kızmıştı Kızgınlığından tüyleri diken diken olmuştu Buyurdular ki: — Vallahi öyle değil! Ben ondan daha iyi bir kadına kavuşmadım O bana inanmış bir hatundu O îman ettiği zaman halk tamamen kafirdi O beni kabul edip, teşvik etti Kendi malı-serveti ile bana yardımda bulundu Diğer karılarımdan hiç çocuğum olmadığı halde Hak Teâlâ bana ondan evlât nasip buyurdular Hazreti Âişe (ra) devamla: — O günden sonra, bir daha Hazreti Hatice hakkında konuşmayacağıma dair kat'î karar verdim, buyurdular * * * |
|