|
|
Konu Araçları |
harfiile, harfiosmanlıca, ilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #31 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MESAB Rücu edecek, geri dönecek yer Kuyu ağzında su çeken kimsenin durduğu yer * Havuz ortası * Suyun biriktiği yer MESABE Derece Menzile Rütbe * Sevab yeri * Merci, melce' MESABİH (Misbah C) Lâmbalar Fenerler Siraclar MESACİD Mescidler Namazgâhlar Küçük namaz yerleri MES'AD Merdiven İp merdiven MES'ADET Bahtiyarlık Saadete sebeb olacak haslet İyilik MESAET Fena ve kötü bir iş yapma Fenalık etme MESAFAT (Mesâfe C) Mesafeler Uzaklıklar MESÂFÂT-I BAİDE Uzak mesafeler MESAFE Uzaklık Uzunluk * Ara * Bir nevi uzaklık ölçme usulü MESAFF (Saff dan) (C: Mesâff) Sıra sıra dizilme yeri MESAFİR (Mesfer C) Bir şeyin görülen tarafları MESAG Açlık * Geçmesi kolay olan * İtibar, değer * İzin Müsaade Ruhsat, cevaz MESAG-İ KANUNÎ Kanunen izin ve ruhsat verilmiş MESAG-İ ŞER'Î Şeriatın verdiği izin MESAH (MÜSUHA) Yemeğin tatsız ve tuzsuz olması MESAHA Genişlik * Genişlik ölçme MESAHİF Sahifeler Kitap sahifeleri * Kur'anlar Mushaflar MESAİ Çalışma Çalışmalar * İş zamanı MESAİ-İ CEMİLE Güzel çalışmalar MESAİB Musibetler * Güçlükler MESAİB-İ DÜNYEVİYE Dünya musibetleri ve güçlükleri MESAİB Felâketler Uğursuzluklar Suubetler Güçlükler MESAİD (Mas'ad C) Yukarı çıkacak yerler MESAİD (Mas'ad C) (Sayd dan) Av yerleri MESAİD (Mesâdet C) Saâdet ve mutluluğa sebep olan hâl ve ahlâklar MESAİL Mes'eleler MESAİL-İ AMÎKA Derin mevzular Derin mes'eleler MESAİL-İ DİNİYE Dinî mes'eleler MESAİL-İ HİLAFİYE İhtilaf mevzuu olan mes'eleler MESAİL-İ HUKUKİYE Hukuk meseleleri MESAİL-İ İMANİYE İmanî mes'eleler MESAİL-İ ŞETTA Dağınık mes'eleler, maddeler MESAİR (Mis'ar C) Ateşi karıştırmağa yarıyan demirler MESAJ Fr Sözle veya yazı ile gönderilen haber * Bir devlet adamının veya makam sahibi şahsiyetin, diğer bir şahsiyete veya cemaate gönderdiği yazılı haber MESAK Bir şey ileri sürmek * Sevk edilecek yer MESAK-I KELÂM Kelâmın sevk edildiği yer, maksad MESAKIB (Miskab C) Delme âletleri, matkablar MESAKIL (Mıskal C) Cilâlayan veya parlatan âletler MESAKIT (Maskat ve Maskıt C) Bir şeyin düştüğü yerler * İnsanın doğduğu yerler MESAKÎL (Miskal C) Miskaller, 1,43 dirhemlik ağırlık ölçüleri MESAKİN Meskenler Oturacak yerler MESAKÎN (Miskin C) Ziyadesiyle fakir olanlar Miskinler Uyuşuklar Zavallı, fakir kimseler * Oturanlar MES'AL Boğazda öksürecek yer MESA'LEBE Tilkisi çok olan yer MESALİB Eksiklikler Ayıplar Kusurlar MESALİH (Maslahat C) Maslahatlar İşler MESALİH-İ MÜRSELE (Bak: Maslahat-ı mürsele) MESALİK (Meslek C) Meslekler Tutulan yollar Süluk edilen yollar MESALL Kabından çıkmış nesne MESAM (Mesâmet) Duracak yer MESAMAT (Bak: Mesammât) MESAMİ' (Misma' C) Kulaklar * İşitme âletleri MESAMİR (Mismar C) Mıhlar, çiviler MESAMM (Mesemm C) İnsan veya hayvan cildi üzerindeki teneffüse yarayan küçük delikler, gözenekler MESAMM-ÜL CİLD Tıb: Cilt üzerindeki küçük delikler MESAMMÂT (Mesâmm C) Mesammlar Delikler, gözenekler MESANE Sidik torbası Sidik kavuğu MESANÎ (Mesnâ C) Bir şeyin tekrarı İki Çift Mükerrer MESANİD (Mesned C) Mesnedler Dereceler Rütbe ve mevkiler MESANİD-İ ÂLİYE Yüksek rütbeler, âli mevkiler ME'SAR (C: Meâsır) Hapsetmek * Hapsedecek yer MESARİB (Mesrebe C) Otlaklar, çayırlar, mer'alar * Karından göğüse kadar olan yerde biten kıllar MESARİH (Mesrah C) Çayırlar, otlaklar, mer'alar MESARR (Meserret C) Sevinçler, meserretler Sürurlar Zevkler MESAS Esas, asıl, kök MESATIR (Mistar C) Cetveller, mistarlar Çizgi çizme için kullanılan âletler MESAVİ (Mesvâ C) Meskenler Haneler Evler MESAVİ (Su' C) Kötü haller Fenalıklar Seyyieler (Mehâsinin zıddı) MESAVİ-İ MEDENİYYET Medeniyyetin fenalıkları, kötülükleri (İsraf ve sefahet gibi) MESAVİK Misvaklar MESBAA Yırtıcı ve vahşi hayvanların çok olduğu yer MESBAH Doğacak yer ve zaman Tulu' edecek yer Tulu' edecek vakit MESBE' Şarabı satın almak * Dağ içinde olan yol MESBERE Kadının veled getirdiği yer * Devenin yavruladığı yer MESBUK Geçmiş * Sebkedilmiş Arkada bırakılmış Başkasından geri kalmış * İlmihalde: Evvelce imamla namaza durmamış olup, sonradan imama uyan MESBUK-UL EMSÂL Benzerleri ve emsali önceleri de görülmüş ve geçmiş MESBUK-ÜL HİDME Hizmet ve emeği geçmiş MESBUK-ÜZ ZİKR Adı ve zikri geçmiş, bahsedilmiş MESBUK (Sebk den) Kalıba dökülmüş MESBUT Meyyit, ölü * Deli, aklı gitmiş MESCEN Cezaevi, zindan, hapishâne MESCİD Secde edilen yer Namazgâh Cami yerine kullanılan namaz yeri MESCİD-İ AKSÂ Kudüs'te çok eskiden gelen peygamberlerin (AS) yaptırdıkları mâbed MESCİD-İ HARAM Mekke-i Mükerreme'de ve içinde Kâbe'nin bulunduğu en büyük, mukaddes ibadet yeri (Bak: Kâbe) MESCUD Secde edilmiş Kendisine secde edilmiş olan Allah (CC) MESCUM Saçılmış, dökülmüş MESCUN Hapsedilmiş MESCUR Sulu süt * Dizilmiş salkım olmuş inci * Yanmış * Kızdırılmış * Doldurulmuş Taşkın su * Alevli ateş, kızgın fırın * Deniz * Boş * Muhtelit * Mc: Firavun'un battığı deniz MESD İp bükmek MESDUD Seddedilmiş Kapatılmış Hududlanmış MESDUL Salıverilmiş, serbest bırakılmış MESED Hurma lifi * Liften yapılan ip * Deve kılından ve yününden yapılan urgan * Yemen diyarında biten bir ağacın adı * Bağ ME'SEDE Arslanlı yer MESEKE (C: Misek) Fil kemiğinden veya deniz boğası kemiğinden yapılan bilezik MESEL Bir umumi kaideye delâlet eden meşhur söz Ata sözü İbretli ve küçük hikâye * Dokunaklı ve mânalı söz * Benzer Misil * Delil Hüccet MESEL-UL A'LÂ En kıymetli, en güzel misal En güzel ta'rif ve söz MESEL Suyun aktığı yer MESELA Misal olarak, söz gelişi, şunun gibi, örnek tarzında MES'ELE Düşünülecek iş ve husus Halledilmesi lâzım iş Ehemmiyetli iş * Savaş, muharebe, ceng, harp MES'ELE-İ HİLÂFİYE Hakkında ihtilaf bulunan mes'ele (Bak: Hilâf) MESELE Gölgelik MESELEN Misâl ve örnek olarak Söz gelişi Meselâ ME'SEM (Me'seme) Günah Kabahat, suç MESEMM (C: Mesâmm) Tıb: Cild üzerindeki küçük delik Gözenek MESEMME (C: Mesâmm-Mesâmmât) Ciltteki ufak delik Gözenek MESEN Kişinin bevlini tutmaya âciz olması Bir kimsenin, idrarını tutamaması MESER f Soğuk, berd * Buz ME'SERE (Meâsir) Eskiden kalma güzel eser * Cömertlik * Güzel hareket ve fiil MESERRAT (Meserret C) Meserretler, sevinçler, sürurlar MESERRET Sevinç şenlik Sürur MESERRETÂVER f Sevinç ve meserret getiren Sürurlandıran Sevindiren Sevindirici MESERRETEFZÂ f Meserret Sevinç ve süruru arttıran MESERRETENGİZ f Sevindiren Meserret meydana getiren |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #32 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MESFİYY Üç kez karısı ölmüş adam (Üç kez kocası ölmüş kadına "mesfiye" derler) MESFU' Nazar değmiş MESFUH Dökülüp akıtılmış olan * Dağ eteği MESFUK (Sefk den) Sefkedilmiş Dökülüp akıtılmış olan MESFUR Yazılmış, adı geçmiş (Bu tabir, eskiden daha ziyade hakaret görmesi icabeden aşağılık kimseler hakkında kullanılırdı) MESGABE Açlık Meşakkat ve yorgunluk içinde açlık MESGUR Dişi düşmüş kimse MESH El sürme * Silme * Abdest alırken başı ıslâk temiz el ile sığamak * Taramak MESH Bir şeyin suretini çirkin ve kötü hale çevirmek * Hayvanı kovarak koşturup onu sıkıştırmakla yormak, bitâb hale getirmek MESHA' İnişi ve yokuşu olmayan düz yer Düzlük * Ufak taşlı, otsuz düz yer * Yürüdüğünde iki uyluğu birbirine sürüşen zayıf kadın * Uylukları ince ve zayıf olan kadın MESHARA (C: Mesâhir) Maskara MESHEK Yel gidecek yer MESHELE Yumuşak yer * Alçak yer MESHUF Susamış Suya kanamamış MESHUK (Sahk dan) Döğülerek toz haline getirilmiş MESHUN Isıtılmış MESHUR Büyülenmiş, kendine sihir yapılmış * Büyülü gibi tutkun MESHUT Beğenilmeyen iş MESİH Bir şey üzerined eli yürütmek, bir şeyden ondaki eseri gidermek demektir * İsa Aleyhisselâm'ın bir ismidir Elini sürdüğü, meshettiği hastaların iyileşmesinden kinâye olarak "İsa Mesih" denmiştir(Rivayetlerde Hazret-i İsa Aleyhisselâm'a Mesih nâmı verildiği gibi her iki deccala dahi Mesih nâmı verilmiş ve bütün rivâyetlerde Min-fitneti mesihid-deccal, min-fitneti-mesihid-deccal denilmiş Bunun hikmeti ve te'vili nedir?Elcevab: Allahu a'lem bunun hikmeti şudur ki: Nasıl ki emr-i İlâhî ile İsa Aleyhisselâm, Şeriat-ı Museviye'de bir kısım ağır tekâlifi kaldırıp şarap gibi bazı müştehiyatı helâl etmiş Aynen öyle de; büyük deccal şeytanın iğvası ve hükmü ile şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp hristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak, anarşistliğe ve "Ye'cüc ve Me'cüc"e zemin hazır eder Ve İslâm deccalı olan Süfyan dahi, Şeriat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleri ile kaldırmağa çalışarak hayat-ı beşeriyenin maddi ve mânevi râbıtalarını bozarak serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesât-ı müteaffine bataklığında, birbirine saldırmak için cebri bir serbestiyet ve ayn-i istibdad bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdaddan başka zabt altına alınamaz Ş) MESİH-ÜD DECCAL Deccal'a da bu isim verilmesinin bir sırrı şudur ki: Bir gözü silik, yani kör ve ayıplı olmasındandır Sadece bu dünyayı görüp, âhireti görecek gözünün kör olmasındandır * Mesih, uğursuzluğundan nâşi Deccal'ın lâkabıdır Nakşı silinmiş para, çok gezen adam, çok cima' eden kimse, yalancı, kezzab ve bir tarafında gözü silik olan adama denir (LR)Hak Dini Kur'an Dili, Cilt: 5, sh: 4172'de şu tafsilât vardır: (Yalancı bir Mesih demektir Vârid olan hadis-i şeriflerde; Deccal; bir yalancı ve halkı aldatmakta meharetli bir sahtekârdır ki, kâfirliği sahtekârlığı yüzünden belli olduğu hâlde bir takım harikalar göstererek uluhiyyet da'vâ eder Deccalın bu suretle yalancı bir Mesih olması, onun hıristiyanlık taklidi altında zuhur edeceğini anlatır) (Bak: Deccal) MESİH Yağ sürülmüş MESİH Mesh olunmuş Başka bir şekle, hayvan kılığına girmiş * Şuurunu kaybedecek hale gelen Sarhoş ve şuursuz * Acibe Garibe * Güzelliği olmayan * Tuzsuz ve tatsız yemek MESİHA (C: Mesâyih) Gümüş parçası * İyi ve yeni yay MESİHÎ (Mesihiyye) Hristiyan Hristiyanlığa âit Hz İsâ Aleyhisselâma âit ve ona müteallik MESİHİYYUN Hristiyanlar MESİK Pinti, hasis, cimri MESİL Benzer Misil Gibi Şibih Eş Nazir MESİL Su yatağı Suyun akacak olduğu yer, boru MESİR Seyretmek * Yol yol alacalı elbise MESİRE Seyredilecek, gezilecek yer Tenezzüh ve gezme yeri * Seyir MESİREGÂH f Seyir yeri Seyrangâh MESİS Cimâ etmek * Yapışmak MESİT Küçük sel MESK (C: Müsuk) Deri MESKAB Yakın olacak yer MESKAT Doğum yeri * Düşecek yer MESKAT-I RE'S Bir kimsenin doğduğu yer MESKAT (C: Mesâk-Mesâki) Su maslağı MESKEN Ev Sâkin olunacak yer Hâne MESKENE Tevazu etmek, alçakgönüllülük göstermek MESKENET Miskinlik Tembellik Uyuşukluk Bitkinlik Beceriksizlik Fakirlik Yoksulluk MESKENET-FİKEN f Miskinliği gideren MESKENİYET Mesken oluş Sâkin olup durulacak yer olmak MESKIT Düşecek yer MESKUB Delikli Delinmiş MESKUB Kalıba dökülmüş Akıtılmış MESKUK (Meskuke) Sikkeli Damgası vurulmuş * Para hâline konulmuş MESKUKAT (Meskuk C) Sikke hâline getirilmiş mâdeni paralar Akçeler MESKUM Hasta ve yoksul kimse MESKUN İçinde oturanları olan yer İnsan bulunan şenlenmiş yer MESKUR Sarhoş olan MESKUT Söylenmemiş Sükut edilmiş Hakkında bir şey söylenmemiş MESL (C: Mislân) Yer yarığı MESLAH Mezbaha Davar kesilen yer MESLAH (C: Mesâlih) Tulu decek yer, doğacak yer * Bir şey gözetecek yüksek yer MESLAHA Sınır kalesi Derbent MESLEB Zorla birşey alınan yer Zorla alma yeri MESLEBE (C: Mesâlib) Eksik, kusur, noksanlık, ayıp MESLEC Karlık MESLEK Yol Usul Gidiş * San'at Geçim için tutulan yol * Sistem * Mezheb Mâneviyatta tutulan yol(Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, "mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var Fakat "yalnız hak benim mesleğimdir" demeye hakkın yoktur $ sırrınca insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz Başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez M) MESLEK-İ MÜTEASSİFE Sapık meslek MESLEKÎ (Meslekiyye) Meslekle alâkalı Mesleğe ait MESLES (C: Mesâlis) Üçer üçer olmak * Üç kıllı tanbur MESLU' Vücudunda ur bulunan kimse MESLUB Selbedilmiş Soyulmuş Alınmış Giderilmiş MESLUB-ÜL AKL Aklı alınmış Deli MESLUB-ÜŞ ŞUUR Anlayışsız, idraksiz, şuursuz MESLUC Yutulmuş, bel'olunmuş MESLUFE Düzelmiş yer * Kabuksuz arpa ve buğday MESLUH Derisi yüzülmüş Teslih edilmiş MESLUK Kaynamış MESLUL Çekilmiş Kınından çıkmış kılınç * Din uğruna kendini fedâ eden kahraman * Tıb: Verem MESLUS Deli, divane MESLUS Üç kat olan nesne * Üçte biri alınmış MESLUT Mağlub Yenilmiş * Zayıf, cılız, arık MESLUT Kemiği üzerinden eti sıyrılmış * Tıraş edilmiş Yontulmuş MESMEL Sığınacak yer MESMESE Karıştırmak MESMESE (MİSMÂS) Karışık ve mültebis olmak MESMU' Dinlenilen İşitilen * Duyulmuş İşitilmiş MESMUA Duyulmuş Kulakla dinlenmiş olan MESMUÂT İşitilenler Duyulanlar MESMUD Fukarânın çok istemesinden vere vere hiç birşeyi kalmayan kimse MESMUM Zehirlenmiş Ağu katılmış Zehirli MESMUMEN Zehirli olarak Zehirlenmiş olarak MESMUR Cismen ufak olmakla beraber, sinirleri kuvvetli olan adam MESMUS Zehirli MESNA İkişer ikişer * Derenin büklüm ve boğaz yeri * Çalgının ikinci teli MESNA Bevlini tutmaya kadir olmayan kadın (Müz: Emsen) MESNED Dayanacak yer, nokta * Mertebe Makam * Destek MESNED-İ MEŞİHAT Şeyhül-islâmlık mertebe ve mevkii MESNEDNİŞİN f Bir mesned veya makamda bulunan MESNEVÎ İkilik manzume Her beyti ayrı kafiyeli olan manzume MESNEVÎ-İ NURİYE Aslı Arapça olup, sonradan tercemesi de yapılmış olan Risale-i Nur Külliyatı'ndan bir eserdir MESNEVÎ-İ ŞERİF Mevlâna Celaleddin-i Rumî'nin meşhur farsça olan eserinin ismi (Bak: Mevlâna Celaleddin-i Rumî) MESNEVİYYAT (Mesnevî C) Mesnevi tarzında yazılmış olan eserler MESNUN Sünnet olan Sünnet olmuş olan * Âdet edilen şey * Bilenmiş bıçak * Üzerinden ömürler geçmiş olan * Şekillendirilmiş * Kalıba dökülmüş * Kokusu değişmiş MESRA Gece vakti yola çıkma MESRA(T) Çok olmak Çok olacak yer MESRAH (C: Mesârih) Çayırlık, otlak, mer'a MESRAT Adet çokluğu |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #33 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MESREBE (C: Mesârib) Deve ve koyun sürülerinin çayırlık, mer'a, otlakları * Vücudda karından göğüse kadar olan kıllı yer MESRECE Gece kandili konulan şişe MESRUBE Uzun saç * Saç kesecek âlet MESRUD f Sihir, efsun, büyü MESRUD (Serd den) Söylenmiş, bilidirilmiş, mezkur Serdolunmuş MESRUDAT (Mesrud C) Söylenenler Bildirilmiş olan şeyler MESRUDE Ulaştırmak * Zırh halkalarının birbirine girmesi MESRUE Çekirgenin yumurtasını döktüğü yer MESRUK Çalınmış, sirkat edilmiş olan MESRUR Sevinçli Sürurlu Meserretli Merâmına ermiş MESRURİYET Sevinçlik Sürur içinde oluş Dileğine ermiş olanın hâli MESS Yapışmak, değmek, dokunmak * Meydana gelmek MESS-İ HÂCET Lüzum görülme, iktiza etme, gerekme MESSAH Ölçü âletleriyle arazi ölçen Mühendis * (Mesh den) Uğuşturan, mesheden Masaj yapan Dellâk MEST Adamın elini deve karnında yavrunun yattığı yere sokması * Bağırsak içinde iken sıvayıp çıkarmak MEST Ayakkabı * Sarhoş Aklı başında olmayan Kendinden geçercesine haz duymak mânasında "mest olmak" şeklinde kullanılır MEST-İ ELEST Elest meclisinde hitab-ı İlahî ile mest olan MEST-İ HARAB Çok sarhoş olmuş kimse MEST-İ MÜDAM Her zaman, devamlı sarhoş MEST-İ SERŞAR Haddinden fazla sarhoş, çok sarhoş MEST-İ TEMAŞA Seyretme sarhoşu Bakıp seyretmekten sarhoş gibi olan MESTAN (Mest C) f Sarhoşlar MESTANE Sarhoşcasına Sarhoş bir kimseye yakışır surette MESTÎ f Sarhoşluk MESTÎ-ÂVER f Bayıltıcı, sarhoş edici MESTÎ-BAHŞ f Sarhoşluk veren, sarhoş edici Bayıltıcı MESTUR Örtülmüş Setredilmiş Gizlenmiş (Bak: Tesettür) MESTUR Satırlanmış Çizilmiş Yazılmış MESTURE Örtülü kadın İslâmiyetin emrettiği şekilde örtülmesi farz olan yerlerini örtmüş olan kadın (Bak: Tesettür) * Gizli tutulan resmi işlerde harcanmak için hükümetin emrine verilen para (Buna tahsisat-ı mesture de denir) MESUBAT (Mesube C) İyiliğe karşı Allah (CC) tarafından verilen mükâfatlar MESUBE (C: Mesubât) İyiliğe karşı Cenab-ı Hakk'ın vereceği mükâfat MESUBE (MUSİBE) (C: Mesâyib) Belâ, zahmet * Mekruh emir MES'UD Saadetli, iman ehli olan, bahtiyar Mutlu MES'UDANE f İman ehline, bahtiyar olana yakışır halde Saadetlice Cenab-ı Hakk'ın emrine, rızasına uygun şekilde Sevinçli ve ferahlıkla MES'UDİYET Mes'udluk, kutluluk, bahtiyarlık MESUK (Sevk den) Sevkolunan İleri sürülen, yollanan Gönderilen MESUK-U LEHU-L-KELÂM Kelâmın söyleniş gayesi, garazı ve maksadı MESUK-UN LEH Bir mânaya sevk olan, mânaya göre söylenen söz Asıl mevzu (siyaka doğru) ve maksad için söylenen söz MES'UL Yaptığı iş ve hareketlerden hesap vermeğe mecbur olan Mes'uliyetli Bir işin idâresi kendisine âit olan * Ceza verilmiş olan MESULAT Azab, ukubet Cezâ çekme MESULE (C: Mesulât) Azap vermek, eziyet etmek * Hayvanı oka nişan edip atmak yahut diri iken bir tarafını kesmek MES'ULİYET Mes'ul olma hâli Yaptığı iş ve hareketten hesap vermeğe mecbur oluş ME'SUM Günahlı, suçlu, maznun ME'SUR Esir edilmiş * Hürriyeti alınmış olan ME'SUR(E) Ecdaddan rivayet edilen * Meşhur * İtibarlı Beğenilmiş olan * Rivayet yolu ile öğretilmiş meşhur ve mühim haberler * Bir kılınç ismi MESUS Yavan su * Panzehir taşı MESÜNN (Mesünniyyet) Yaşlı olmak (Bak: Müsinn) MESV Mürr dedikleri acı yemen zamkı MESVA (Mesâvi den) Mesken, hane, ev, me'va Yurt MESVERE (C: Mesâvir) Minder MEŞ' Kesbetmek, kazanmak * Toplamak, cem'etmek Davar sağmak MEŞA Havuç MEŞA' Duyulan, intişar eden, açıklanan, yayılan Etrafa yayılmış olan * Bölünmeyip ortaklaşa kalmış olan Müşterek olan MEŞA' Evlad çokluğu MEŞ'AB Yol, tarik MEŞACİR (Meşcer ve Meşcere ve Meşcire C) Koruluklar, ağaçlık yerler MEŞAD Mukavemet ve galebe yeri MEŞAET Taleb etme, isteme, dileme, arzulama MEŞAGİL Meşguliyetler İşler Meşgaleler MEŞAGİL-İ DÜNYEVİYE Dünyâ meşgaleleri MEŞAGİL-İ KESÎRE Aşırı meşguliyetler MEŞAGİL-İ UHREVİYE Ahirete ait çalışmalar Din için yapılan çalışmalar MEŞAHAT (Bak: Müşahha) MEŞAHİD Meşhedler Şehidlikler * İnsanların toplanacağı yerler MEŞAHİR Meşherler Teşhir olunan yerler MEŞAHÎR Meşhurlar Çok kimselerce tanınanlar MEŞAHİR-İ ÜDEBÂ Meşhur edibler MEŞAÎ Meşşaiyyundan olan kimse (Bak: Meşşaiyyun) MEŞAİL (Meş'al ve Meş'ale C) Meşaleler MEŞAİM (Meşime C) Dölyatakları, ana rahimleri MEŞAÎM (Meş'um C) Uğursuz olan şeyler Meş'um şeyler MEŞAİN (Şeyn C) Kabahatler, ayıp ve lekeler MEŞAİR (Meş'ar C) Beş duygu, his Hasseler * Akıl ve vahiy * Hacı olmadan evvel durulması lâzım gelen mühim makamlar MEŞAİYYUN (Bak: Meşşâiyyun) MEŞAKİ (Mişkât C) İçerisine lâmba, kandil gibi şeyler koymak üzere duvarda yapılan küçük hücreler, oyuklar MEŞÂKK Eziyetler Sıkıntılar Meşakkatler Mihnetler MEŞÂKK-I HAYAT Hayatın meşakkat, zahmet ve sıkıntıları MEŞÂKKA Muhalefet ve adâvet etmek Karşı gelip düşmanlık yapmak MEŞAKKAT Zahmet Sıkıntı Güçlük Zorluk (Bak: Himmet) MEŞ'ALE Aydınlatıcı âlet Lâmba, kandil Ucunda ateş yanan değnek MEŞ'ALE-İ DİL Gönül meş'alesi MEŞ'ALKEŞ f Meş'aleci MEŞAMM (şemm den) Koku alacak yer Burun Geniz MEŞ'AR (C: Meşâır) Bilecek yerHasse Duygu * Hacıların ziyaret ettikleri yerler MEŞ'AR-ÜL HARAM Hac zamanında ziyaret edilecek muayyen yer Cebel-i Kuzah, Müzdelife'de bir yerin ismi MEŞARE Bostan Tarla * Çiftçiler arasında meşhur olan tahta yer MEŞARIK Güneşin doğduğu taraflar Şark tarafları MEŞARİ' Caddeler Doğru ve açık yollar * Su akan oluklar MEŞARİB Meşrebler Mizaclar Tabiatlar Huylar * Fehimler Anlayışlar Ahlâklar * Su içecek şeyler Maşrabalar * Köşkler MEŞARİT (Mişrat C) Keskin bıçaklar Ameliyatta kullanılan keskin hekim bıçakları MEŞAŞ Beyaz servi MEŞATÎ (Meştâ C) Kışlıklar Kış mevsiminde barınılacak yerler MEŞAVÎZ (Mişvâz C) Sarıklar MEŞAYİH Şeyhler Pirler İhtiyarlar MEŞBU' Tok Doymuş Kanmış MEŞBUB (C: Meşâbib) İki ayağı beyaz olan at * Güzel nesne MEŞC Karıştırmak Haltetmek MEŞCER (Meşcere) Ağaçlık yer, koru, şeceristan MEŞCUC Yüzü gözü yaralanmış olan MEŞCUN Yarılmış MEŞDEN (C: Meşâdin) Buzağısı büyük olup anasından müstağni olan dişi geyik MEŞDUD (Meşdude) Kuvvetlice bağlanmış olan Sıkıca bağlı Sıkı MEŞDUH Şaşkın, şaşırmış Ürküp korkmuş |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #34 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MEŞE Bir cins ağaç Odunu sert, sağlam ve parlak olur MEŞEGÂH f Meşelik Meşe ağaçlarının bulunduğu yer MEŞ'EME Sol taraf Sol * Kötü Uğursuz MEŞERE Dış kısım MEŞERRE Eyerin içine konulan yastık MEŞFER (C: Meşâfir) Sarkık hayvan dudağı MEŞFU' Müşterek sınırlı gayrimenkul MEŞGALE İş Meşguliyyet Boş durmayış MEŞGEL f Yol kesen, haydut, şaki, eşkiyâ MEŞGUF(E) (Şagaf dan) Âşık, tutkun Sevgi ve aşk yüzünden deli olmuş MEŞGUL (Şugl den) Bir işle uğraşan * Dalgın * Doldurulmuş, tutulmuş, işgal olunmuş MEŞGULİYET Meşgul olma, bir iş yapma * Uğraşılan ve meşgul olunan şey MEŞHED Bir kimsenin şehid düştüğü yer Şehidlerin mezarlığı olan yer * İnsanların cemaat olarak hazır olacakları yer * Şehâdet yeri Hz Hüseyinin (RA) Kerbelâdaki şehid düştüğü yer * İranda bir şehir adı MEŞHER Teşhir yeri Gösterme yeri Sergi MEŞHER-İ A'ZAM Büyük teşhir yeri Ahiret meydanı Haşir meydanı MEŞHERGÂH f San'at-ı İlâhiyyenin gösterildiği yer, yeryüzü * Teşhir yeri Sergi MEŞHUD Görünen Şehadet edilen * Resul-u Ekrem'in (ASM) dünyaya teşrifinden ve risaletinden önce meleklerce ve enbiya hazerâtının dilinde nübüvvet ve risaletlerine şehâdet edilmiş olduğundan kendilerine verilen bir isim * Suç üstü yakalanan * Göz ile görülmüş * Cuma günü * Kıyâmet günü MEŞHUDÂT Görünenler Seyredilenler Hislerimizle ve gözlerimizle görüp bildiğimiz ve bazı evliyanın keşfen gördükleri("Fütuhât-ı Mekkiye" sâhibi Muhyiddin-i Arab (KS) ve "İnsan-ı Kâmil" denilen meşhur bir kitabın sâhibi Seyyid Abdülkerim (KS) gibi evliyâ-i meşhure, küre-i arzın tabakat-ı seb'asından ve Kaf Dağı arkasındaki Arz-ı Beyzâdan ve Fütuhatta Meşmeşiye dedikleri acâibden bahsediyorlar "Gördük" diyorlar Acaba bunların dedikleri doğru mudur? Doğru ise; halbuki, bu yerlerin yerde yerleri yoktur Hem coğrafya ve fen onların bu dediklerini kabul edemiyor Eğer doğru olmazsa, bunlar nasıl veli olabilirler? Böyle hilâf-ı vâki ve hilâf-ı hak söyleyen nasıl ehl-i hakikat olabilir?Elcevap: Onlar ehl-i hak ve hakikattırlar; hem ehl-i velâyet ve şuhuddurlar Gördüklerini doğru görmüşler, fakat ihâtasız olan hâlet-i şuhudda ve rü'ya gibi rü'yetlerini tâbirde verdikleri hükümlerinde hakları olmadığı için, kısmen yanlıştır Rüyadaki adam kendi rü'yasını tâbir edemediği gibi, o kısım ehl-i keşf ve şuhud dahi rü'yetlerini o halde iken kendileri tâbir edemezler Onları tâbir edecek, "Asfiyâ" denilen verâset-i nübüvvet muhakkikleridir Elbette o kısım ehl-i şuhud dahi, Asfiya makamına çıktıkları zaman, Kitab ve Sünnet'in irşadiyle yanlışlarını anlarlar, tashih ederler; hem etmişlerŞu hakikatı izah edecek şu hikâye-i temsiliyeyi dinle Şöyle ki:Bir zaman ehl-i kalb iki çoban varmış Kendileri ağaç kâsesine süt sağıp yanlarına bıraktılar Kaval tâbir ettikleri düdüklerini, o süt kâsesi üzerine uzatmışlardı Birisi "uykum geldi" deyip yatar Uykuda bir zaman kalır Ötekisi yatana dikkat eder, bakar ki; sinek gibi bir şey, yatanın burnundan çıkıp, süt kâsesine bakıyor ve sonra kaval içine girer, öbür ucundan çıkar gider, bir geven altındaki deliğe girip kaybolur Bir zaman sonra yine o şey döner, yine kavaldan geçer, yatanın burnuna girer; o da uyanır Der ki: "Ey arkadaş! Acib bir rü'ya gördüm" O da der: "Allah hayır etsin, nedir?" Der ki: "Sütten bir deniz gördüm Üstünde acib bir köprü uzanmış O köprünün üstü kapalı, pencereli idi Ben o köprüden geçtim Bir meşelik gördüm ki, başları hep sivri Onun altında bir mağara gördüm, içine girdim, altun dolu bir hazine gördüm Acaba tâbiri nedir?"Uyanık arkadaşı dedi: "Gördüğün süt denizi, şu ağaç çanaktır O köprü de, şu kavalımızdır O başı sivri meşelik de şu gevendir O mağara da, şu küçük deliktir İşte kazmayı getir, sana hazineyi de göstereceğim" Kazmayı getirir O gevenin altını kazdılar İkisini de dünyada mes'ud edecek altunları buldularİşte, yatan adamın gördüğü doğrudur, doğru görmüş, fakat rü'yâda iken ihâtasız olduğu için tâbirde hakkı olmadığından, âlem-i maddi ile âlem-i mâneviyi birbirinden farketmediğinden, hükmü kısmen yanlıştır ki, "Ben hakiki maddi bir deniz gördüm" der Fakat uyanık adam, âlem-i misâl ile âlem-i maddiyi farkettiği için tâbirde hakkı vardır ki, dedi: "Gördüğün doğrudur, fakat hakiki deniz değil; belki şu süt kâsemiz senin hayâline deniz gibi olmuş; kaval da köprü gibi olmuş ve hâkezâ" Demek oluyor ki: Alem-i maddi ile âlem-i ruhâniyi birbirinden farketmek lâzım gelir Birbirine mezcedilse, hükümleri yanlış görünür Meselâ: Senin dar bir odan var; fakat dört duvarını kapayacak dört büyük âyine konulmuş Sen içine girdiğin vakit, o dar odayı bir meydan kadar geniş görürsün Eğer desen: "Odamı geniş bir meydan kadar görüyorum" doğru dersin Eğer "Odam bir meydan kadar geniştir" diye hükmetsen, yanlış edersin Çünki, âlem-i misâli, âlem-i hakikiye karıştırırsınİşte Küre-i Arz'ın tabakat-ı seb'asına dâir, bâzı ehl-i keşfin, Kitab ve Sünnet'in mizaniyle tartmadan beyan ettiği tasvirat, yalnız coğrafya nokta-i nazarındaki maddi vaziyetten ibâret değildir Meselâ, demişler: "Bir tabaka-i Arz, cin ve ifritlerindir Binler sene genişliği var" Halbuki bir-iki senede devredilen küremizde, o acib tabakalar yerleşemez Fakat âlem-i mâna ve âlem-i misâlde ve âlem-i berzah ve ervâhda küremizi bir çamın çekirdeği hükmünde farzetsek, ondan temessül ve teşekkül eden misâli şeceresi, o çekirdeğe nisbeten koca bir çam ağacı kadar olduğundan, bir kısım ehl-i şuhud, seyr-i ruhânilerinde, Arz'ın tabakalarından bâzılarını âlem-i misalde pek çok geniş görüyorlar; binler sene bir mesafe tuttuklarını görüyorlar Gördükleri doğrudur; fakat âlem-i misâl sureten âlem-i maddiye benzediği için, iki âlemi memzuç görüyorlar; öyle tâbir ediyorlar Alem-i sahveye döndükleri vakit, mizansız olduğu için, meşhudatlarını aynen yazdıklarından hilâf-ı hakikat telâkki ediliyor Nasıl küçük bir âyinede büyük bir saray ile büyük bir bahçenin vücud-u misaliyeleri onda yerleşir Öyle de: Alem-i maddinin bir senelik mesafesinde, binler sene vüs'atında vücud-u misâli ve hakaik-ı mâneviye yerleşirHATİME : Şu mes'eleden anlaşılıyor ki: Derece-i şuhud, derece-i imân-ı bilgaybdan çok aşağıdır Yâni: Yalnız şuhuduna istinad eden bir kısım ehl-i velâyetin ihâtasız keşfiyatı, verâset-i nübüvvet ehli olan Asfiya ve Muhakkikinin şuhuda değil, Kur'ana ve vahye, gaybi fakat sâfi, ihâtalı doğru hakaik-ı imâniyelerine dâir ahkâmlarına yetişmez Demek bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşâhedatın mizânı: Kitab ve Sünnettir Ve mehenkleri, Kitab ve Sünnetin desâtir-i kudsiyeleri ve Asfiya-i Muhakkikînin kavanin-i hadsiyeleridir M) MEŞHUDİYYET Gözle görüş şâhid oluş şâhidlik MEŞHUM Cesaretli Sözü geçer kimse Zeyrek Zeki Akıllı * Korkmuş Korkutulmuş * Çok güzel hareketli at MEŞHUN Doldurulmuş Dolu Dopdolu MEŞHUN-U MESÂRR Sevinçler ve zevklerle dolu MEŞHUR Tanınmış, herkesin bildiği Çoklarının bildiği MEŞHURAT (Meşhur C) Şöhret kazanmış ve meşhur olmuş kimseler Şöhretliler MEŞHUR HADİS VEYA HADİS-İ MEŞHUR Asr-ı evvelde, Ahâdi hadis kabilinden iken ikinci asırda iştihar edip, kizb üzerine ittifakları aklen tecviz olunmayan bir cemaat tarafından rivâyet olunan hadis İlm-i yakin derecesinde karib bir surette kalbe itmi'nan verir MEŞÎ Yürüyüş Gidiş Doğru yola gitmek MEŞÎB İhtiyarlık Yaşlılık Saç ağarması MEŞÎD Harçla yapılmış sağlam bina Sıvanmış bina MEŞİET Meşiyyet Dilemek İrade Arzu Matlub Murad İstek MEŞİET-İ HÂSSA-İ İLÂHİYYE Allah'a ait, O'na mahsus meşiet, dilek, arzu ve işler MEŞİH Göğsü çukur, kanbur MEŞİHAT Mürşidlik, şeyhlik * Eskiden İstanbul'da din işlerini tedvir eden Osmanlı Devletinin Diyanet İşleri Dairesi MEŞİHAT-I İSLÂMİYYE İslâmî işlerin ilmî mes'eleleri ile uğraşan devlet dairesi(Zaman gösterdi ki, hilâfeti temsil eden şu Meşihat-ı İslâmiyye, yalnız İstanbul ve Osmanlılara mahsus değildir Umum İslâma şâmil bir müessese-i celiledir Bu sönük vaziyetle, değil koca âlem-i İslâmın, belki yalnız İstanbul'un irşadına da kâfi gelmiyor Öyle ise, bu mevki öyle bir vaziyete getirilmelidir ki, âlem-i İslâm ona itimad edebilsin Hem menba', hem ma'kes vaziyetini alsın Âlem-i İslâma karşı vazife-i diniyesini hakkiyle ifa edebilsinEski zamanda değiliz Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi Onun fikrini tashih ve tadil ederdi Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır Hâkim, ruh-u cemaatden çıkmış, az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı mânevidir ki, şûralar o ruhu temsil ederşöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup, bir şura-yı âliye-i ilmiyeden tevellüd eden bir şahs-ı mânevi olmak gerektir Tâ ki, sözünü ona işittirebilsin Dine taalluk eden noktalardan, sırat-ı müstakime sevkedebilsin Yoksa ferd dâhi de olsa, cemaatin ferd-i mânevisine karşı sivri sinek kadar kalır Şu mühim mevki, böyle sönük kalmakla, İslâmın ukde-i hayatiyesini tehlikeye maruz bırakıyorHatta diyebiliriz, şimdiki za'f-ı diyânet ve şeair-i İslâmiyetteki lâkaydlık ve içtihadâtdaki fevza, Meşihatın za'fından ve sönük olmasından meydan almıştır Çünkü, haricde bir adam re'yini, ferdiyete istinad eden meşihate karşı muhafaza edebilir Fakat böyle bir şûraya istinad eden bir şeyhülislâmın sözü, en büyük bir dâhiyi de, ya içtihadından vazgeçirir, ya o içtihadı ona münhasır bırakırHer müstaid çendan içtihad edebilir Lâkin içtihadı o vakit düstur-ul-amel olur ki, bir nevi icma' veya cumhurun tasdikine iktiran eder Böyle bir Şeyh-ül-islâm mânen bu sırra mazhar olur Şeriat-ı garrada dâima icma' ve rey-i cumhur, medar-ı fetva olduğu gibi, şimdi de fevza-i âra' için, böyle bir faysala lüzum-u kat'i vardır RN) MEŞİK İnce uzun nesne * Giyilmiş kaftan MEŞİM Benli kimse MEŞİME (C: Meşâim) Dölyatağı, ana rahmi MEŞİYYET (Bak: Meşiet) MEŞK Yazı örneği Öğretici yazı * Bir şeyi uzatmak * Uzun uzun yazmak * Bilmeyene bir şeyi öğretmek * Sür'at, hız MEŞK f Kırba Tulumdan yapılmış su kabı MEŞKA Fark edip ayıracak yer MEŞKÂ şikâyet etmek MEŞKÛ Şikâyet etmek MEŞKUK Yarılmış Yarık MEŞKUK şekli, şüpheli Kendinden şüphe edilen MEŞKUKİYET Şüphelilik Şüpheli oluş MEŞKUL Ön ayaklarıyla arka ayağının birisi bileklerine varana kadar beyaz olan at MEŞKUR Şükre lâyık olan Teşekküre ve kendine şükredilmeğe lâyık olan Kendine şükür arzolunan Az şükredene çok ihsan eden MEŞKÜVV Kendinden şikâyet olunan MEŞLAH Meşlehe Maşlah Altı üstü bir olan ve kol yerine yarıkları bulunan bir çeşit elbise MEŞMEŞİYE Tas: Âlem-i gaybdan veya âlem-i misalden bir âlem Bazı evliyanın keşfen müşahede ettikleri bir yer (Bak: Meşhudât) MEŞMUL (Şümul den) Kaplanmış, şümullenmiş, etrafı çevrilmiş * Bir şeyin içinde bulunan MEŞMULE şarap MEŞMUM Koklanmış * Itır ve misk gibi güzel kokulu olan şey MEŞN Kamçı ile vurmak * Deri yüzmek MEŞNU' Çirkin kimse * Buğzolunmuş MEŞNUF Uzun başlı at MEŞRA' Yol Rah Tarik * Su oluğu MEŞREB Huy Yaradılış Adet Ahlâk * Gidiş * İçmek İçilecek yer * Fehmetmek * Mânevi haz ve feyz alınan yer ve yol MEŞREBE (C: Meşârib) Maşrapa MEŞREF İyi kılıçlar işlenir bir köyün adıdır MEŞREKA Güneşte oturacak yer MEŞRIK Güneş doğacak cihet Gündoğusu Doğu Şark ciheti * Şems-âbâd, güneşi bol yer Kış vakti ısınmak için güneşe karşı oturacak yer * Tövbe kapısının adı MEŞRIK-I NUR Nurun kaynağı Nurun geldiği cihet MEŞRIK-I TULU' Işığın, nurun geldiği şark ciheti MEŞRU' Doğru Hak Şeriatın kabul ettiği Haram ve yanlış olmayan MEŞRUA Şeriatın kabul ettiği hâl Yapılması serbest olup, haram olmayan Allah'ın (CC) kanununda müsaade edilen Şeriatça yapılması günah olmayan MEŞRUAT (Meşru C) Hak ve meşru olan şeyler Haram ve yasak olmayan şeyler * Şeriatla alâkalı şeyler MEŞRUB (Şürb den) İçilecek şey * İçilmiş, şürbedilmiş MEŞRUBAT İçilen şeyler Herhangi bir içilecek şey Şarap ("Hamr" denen içkiye de şarap denir) MEŞRUBE İçine yiyecek veya elbise koyup sakladıkları yer MEŞRUH Şerh olunmuş Anlatılmış Açıklanmış İzah olunmuş MEŞRUHÂT Açıklama ve izahlar MEŞRUİYYET Meşruluk Meşru' olma Kanuna, şeriata uygun bulunma Yasak olmayış MEŞRUM Yarılmış MEŞRUT Şartlı Şart ile bağlı MEŞRUTA Bir kimseye veya bir zümreye bırakılmış, bazı şartlara bağlı oluş * Sahibi tarafından veresesine satılmamak şartiyle bırakılmış ev vesaire MEŞRUTÎ Bir şahıs veya millet meclisi ile idare edilen devlet sistemi MEŞRUTİYYET Bir hükümdarın başkanlığı altında millet meclisi ile idare edilen devlet sistemi MEŞŞ Elini bez ile silmek * Bir şeyi aldıktan sonra yine almak * Davarın sütünü sağıp bazısını koymak MEŞŞAİYYUN Meşşâiler Derslerini gezerek veren, peygamberlere uymayarak yalnız akıl ve fikir ile hakikatı bulmaya çalışan ehl-i dalâlet Dinsizlik yolunu açanlar, sadece akla itimad eden ve vahye tâbi olmayan imânsızlar (Bak: İşrakiyyun) MEŞŞAT(A) Tarak yapan, tarakçı * Süsleyen, tarayan MEŞT Baş tarama * Tarak MEŞTA (C: Meşâti) (Şitâ dan) Kış mevsiminde barınılacak yer Kışlık otlak, kışla MEŞTAT (C: Meşâti) Kışlak MEŞTUM Şetm olunmuş Sövülüp sayılmış MEŞUB Karışmış MEŞUK Âşık, tutkun MEŞUM Vücudu benekli adam MEŞ'UM Kötü Uğursuz Bedbaht MEŞ'UMÂNE f Kötü bir şekilde Bedbahtcasına MEŞ'UN Dağınık saç MEŞ'UR Bir şeyi iyice idrak eylemek * Şuurlu Kendini bilen * Tanımak MEŞ'URAT (Meş'ur C) şuur hâlinde geçmiş şeyler MEŞUŞ Mendil MEŞÜVV Müshil MEŞVERET Danışma Konuşup anlaşma Fikir edinmek için konuşup görüşme Görüşme meclisi (Bak: istişâre) MEŞY Yürüme MEŞY-İ ASKERÎ Asker yürüyüşü Askerî yürüyüş MEŞYEN Yayan olarak, yürüyerek |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #35 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MEŞYUHA Yavşan otunun yetiştiği yer MEŞYUM Bedeninde beni olan, benli adam MET' Uzun ve yüce olmak MET' Vurmak * Çekmek Ne vakit? Ne zaman? mânasında olup, mutlak ve mübhem vakit edatıdır Bazan "Min" harfi-i cerri yerinde ve suâl için de kullanılır ' Fayda Menfaat * Kıymetli eşya Tüccar malı -UL GURUR Gurur metaı İnsanı aldatıp Allah yolundan alan dünya zevki veya menfaatı, insanlara riyakârlık için kullanılan dünya malı METAB Tevbe etmek * Rücu etmek, geri dönmek, caymak, vazgeçmek MET'ABE (C: Metâib) Meşakkat, zahmet Yorgunluk METABİ' (Matbaa C) Matbaalar, basımevleri METABİH (Matbah C) Mutfaklar METAF Tavaf edecek yer METAFİZİK (Bak: Mâba'det tabia) METAİB Yorgunluklar Meşakkatler Eziyet verecek şeyler METAİB-İ SEFER Muhârebe veya yol yorgunlukları METAİB Seçilmiş ve güzel şeyler METAL Lât: Mâden * Matbaacılıkta harfleri teşkil için eritilen kurşun, karışık madde METALİ' Matla'lar Tulu' edecek yerler veya zamanlar Güneş veya benzerinin doğduğu yerler * Ast: Herhangi bir yıldızın i'tidal-i rebii (Arz'ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart'ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzerindeki ara kesitleri arasında kalan kavis * Edb: Kaside veya gazelin ilk beyitleri METALİB İstekler Arzular Taleb edilen şeyler METALİB-İ İSTİKBAL İstikbale aid istekler Gelecek için olan arzu ve talebler METANET Sağlamlık Kavilik Sözünden ve kararından dönmemeklik İnsanın, fikrinde sabır, azminde kavi ve akidesinde rüsuh sahibi olması (Mukabili zaaf'dır) (Hak, iman ve İslâmiyet uğrunda metanet göstermek, çok kıymetli bir seciyyedir) METANET-İ KALBİYE Kalb sağlamlığı METARIK (Mıtrak ve Mıtraka C) Mızraklar Tokmaklar Çekiçler Değnekler, sopalar METAVİ' (Mıtvâ C) İtâat edenler Mutiler METBENE Samanlık METBU' Kendine uyulan Tâbi olunan Halkın, kendine tâbi olduğu zat * Hükümdar METBU-U MÜFAHHAM Hükümdar Padişah METBUİYYET Kendine uyulmaklık Başkasının kendisine tâbi olması Birisine tâbi oluş ME'TEM (C: Meâtim) Kadınlar cemiyeti METERS f Harpte, korunmak gayesiyle yapılan toprak tümsek, siper * Kapının açılmaması için arkasına konulan ağaç METH Yerinden koparmak ve çıkarmak * Cima Tohum bırakmak için çekirgenin kuyruğunu yere sokması * Vurmak ve uzaklaştırmak METH Kuyudan su çekmek ve sulamak METHAF Müze ME'TÎ Gelecek yer METİN Sağlam Metanet sahibi Kendine güvenilir olan (Bak: Metânet) METİNÂNE f Metanetle, sağlamlıkla METİT Çulha tarağı METK İğne ucu Zeker ucu METL Tahrik etmek, kımıldatmak, harekete getirmek METN Sağlam ve sert yer * Yüksek yer * Her nesnenin yüzü, üstü, arka ve ortası * "Vurmak ve seyr" mânâsına mastar * Bir yazının tamamı Yazının aslı veya sureti METOD Fr Bir neticeye ulaşmak için takib edilen fikir yolu Usul Kaide Yol Sistem METR Kesmek * Çekmek * Atmak (Bazan fercten kinâye olur) METREBE Fakirlik, miskinlik METRUD (Bak: Matrud) METRUK Terk olunmuş Bırakılmış * Boşanmış olmak * Ölen bir kimsenin bıraktığı eşya METRUKAT (Metruk C) Bırakılan şeyler, metruklar, miraslar METRUKE (Terk den) (Erkekten) boşanmış * Kocası tarafından bırakılmış kadın METRUKİYYET (Terk den) Terk edilme, boşanmış olma * Bırakılmışlık, kullanılmazlık * Bir işten çekilip uğraşmama METS Necisle atmak METT Çekmek * Ulaşmak * Kuyudan su çıkarmak METTA Hz Yunus'un (AS) annesinin adı METTE f Burgu METTİHA (METYİHA) Hafif sopa * Yaş çubuk MET'UB (Ta'b dan) Bitkin, yorgun METUH Devamlı suyu çekilen işlek kuyu * Suyu ağzına yakın olan kuyu METVÎ (Bak: Matvî) METY Çekmek MEUNET Birisinin ölmeyecek kadar yiyip içeceği * Külfet * Masraf Bir şeyin toplamak, devşirmek, nakil ve boşaltmak ve saymak gibi levazımının teslim yerine kadar olan masraflarına denir ME'V Çekmek ME'VA Mekân Varılacak yer Mesken * Sığınacak yer MEV'A Her nesnenin evveli MEVACİB (C: Mevacibât) Maaşlar, aylıklar * Tar: Yeniçerilerin üç ayda bir defa verilen ulûfeleri MEVACİB-İ LEŞKER Asker aylıkları MEVACİBAT (Mevâcib C) Mevâcibler Maaşlar, aylıklar MEVACİD Vecd hâlleri Kalbî zevk veren istiğrak halleri (Bak: Vecd) MEVADD (Madde C) Fezâda, boşlukta yer kaplayan varlıklar Maddeler Cisimler * Kısımlar * Kanunlar Kaideler İşler Hususlar * Söz ve beyana sebeb olan mevcudat Her şeyin aslı, mayası MEVADD-I HAYATİYYE Hayata lüzumu bulunan maddeler MEVADD-I İBTİDÂİYE İlkel maddeler, ham maddeler MEVADD-I MUZIRRA Zararlı maddeler Zarar veren şeyler MEVADD-I MÜNCEZİBE Cezbolunan, çekilen maddeler MEVADD-I NÂFİA Faydalı maddeler MEVADD-I ZÜLÂLİYE Azotlu maddeler MEVAHIF Zayıf deve MEVAHİB Hibe olunan şeyler Karşılıksız verilenler (Bak: Mevhube) MEVAHİB Mevhibeler İhsanlar, bahşişler MEVAHİB-İ KUDRET Cenab-ı Hakkın verdiği nimetler MEVAHİR Yararak akıp gidenler (Denizdeki gemi gibi) MEVAIZ (Mev'ıza C) Öğütler, nasihatlar MEVAİD (Mev'ud ve Miad C) Söz verilmiş vakitler Vaad edilen muayyen, belli zamanlar MEVAİD-İ KÂZİBE Yerine getirilmeyen va'dlar Yapılmayan va'dlar MEVAİD (Mâide C) Sofralar, mâideler MEVAKA Hamâkat, ahmaklık MEVAKIF Durulacak yerler Vakıflar Durak yerleri MEVAKIT (Mevkıt C) Evvelden belirtilmiş olan vakitler MEVAKİ' Mevkiler Duracak yerler MEVAKİ-İ BAÎDE Uzak mevkiler MEVAKİ-İ HARBİYE Muhârebe mevkileri Savaş yerleri MEVAKİ-İ MÜHİMME Önemli mevkiler Ehemmiyetli yerler MEVAKİB (Mevkib C) Cemaatler, kalabalıklar, güruhlar, topluluklar MEVAKİN (Mevkin C) Kuş yuvaları MEVAKİT (Mikat C) Hacıların ihrâma girdikleri yerler * Bir iş için tâyin edilen vakitler MEVALÎ Efendiler * Azad edilmiş köleler * Azad edenler * Mevleviyyet pâyesine ulaşmış sarıklı âlimler * Dost ve komşular * Yardımcılar MEVALİD (Mevlid C) Doğulan yerler Mevlidler Doğma vakitleri Milâdlar MEVALİD Mevcudlar Doğmuşlar Vücud bulmuşlar Mevludlar MEVALİD-İ SELÂSE Nebat, hayvan ve maden MEVALİD-İ TÜRABİYE Topraktaki mevâlid Mâdenler, nebatlar MEVAMİT Resul-i Ekrem'in (ASM) İncil'deki bir ismi MEVANİ' Mâni'ler Engeller Mâni olanlar Mâniâlar MEVARİD Gelecek yerler Varacak yerler Caddeler, yollar Bir yere vasıl olacak yollar MEVARÎS Miraslar Verasetle nâil olunan mülk ve mallar MEVASİK Mevsuk şeyler Misaklar Ahd ü peymanlar Yeminler Sözleşmeler MEVASİM Mevsimler * Pazar yerleri MEVASİM-İ ERBAA Dört mevsim Rebi' (İlkbahar), Sayf (Yaz), Harif (Sonbahar), Şitâ (Kış) MEVAŞİ Davar, koyun, keçi, inek ve öküz gibi hayvanlar MEVAT (Mevt den) Cansız şeyler Sürülmemiş topraklar * Sahibsiz yerler MEVATIN (Mevtın C) Yurtlar Şenlendirilmiş ve bayındır yerler MEVATİ (Mevti C) Ayak basılan yerler MEVATÎ Mevâta yani cansız şeye ait, bununla alâkalı * İşlenmemiş toprağa ait MEVAZI' (Mevzi C) Mevziler, yerler MEVAZİN (Mizan C) Mizânlar ölçüler Terâziler MEVBED Mecusiler reisinin ulusu MEVBİK (C: Mevbikat) Korkulu yer MEVBİKAT (Mevbik C) Korkulu yerler |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #36 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MEVBİL Kaba büyük sopa * Bir kucak odun MEVC Dalga Denizin dalgası * Titreşim * Mc: Devir, devre MEVCÂ-MEVC Çok dalgalı Dalga dalga MEVCE Bir dalga * Ses, elektrik ve hararetin yayılma dalgalarından herbiri MEVCET-ÜŞ ŞEBÂB Gençlik çağı MEVCEDAR f Dalgalı MEVCENÜMUD f Dalga gibi MEVC-HÎZ f Dalga kaldıran MEVCUB Kendisine bir şey vâcib kılınmış MEVCUD Var olan Bulunan Hazır olan Topluluğun hepsi * Kâinat Mükevvenat MEVCUD-U HARİCÎ Maddî vücudu bulunan eşya MEVCUD-U MANEVÎ Mânevi varlık MEVCUDAT Var olan her şey Kâinat Yaratılmış şeyler MEVCUDAT-I BAHARİYE Bahar mevsimindeki renk renk, çeşit çeşit varlıklar MEVCUDEN Kendisi berâber olarak Mevcud olarak MEVCUDÎN (Mevcud C) Mevcudlar, var olan ve bulunan şeyler Mevcudât MEVCUDİYET Mevcudluk, varlık, mevcud ve var olma MEVC-ZEN f Dalgalanan, dalgalı deniz Dalga vuran MEVDU (Mevdua) Emanet bırakılmış, tevdi olunmuş MEVDUAT (Mevdu C) Emanet bırakılmış şeyler * Bankaya konan para ki, faizle olduğundan haramdır (Bak: Riba) MEVDUD(E) Sevilmiş, kendisine muhabbet edilmiş Sevgi gösterilmiş MEVDUNE (Mevzune) Altın, inci veya elmasla işlemeli şey Murassa MEVECAT (Mevce C) Dalgalar MEVEDDET Dostluk Sevgi Muhabbet Muhabbet etmek Sevmek MEVETAN Canı olmayan nesneler * İhya olunmayan, ekilip biçilmeyen arazi MEVFUR (Vefir den) Tam olan şey Çoğaltılmış Çok Kesir Bisyâr Evfer * Edb: Aruz kalıblarından biri MEVH Avucuyla su içmek MEVH Kuyunun suyu çok olmak MEVHİBE İhsan Sevgi Hediye MEVHİBE-İ İLÂHİYE Cenab-ı Hakk'ın ihsan ve hediyesi MEVHİL (Vahl den) Çamurlu yer MEVHİN Gece yarısına yakın vakit MEVHUB (C: Mevâhib) (Vehb den) İhsan edilmiş, verilmiş, hibe olunmuş, bağışlanmış * Fık: Karşılıksız olarak birine verilmiş MEVHUBAT (Mevhub C) Bağışlar, ihsanlar, bahşişler MEVHUBE Verilmiş İhsan edilmiş Karşılıksız olarak birisine verilmiş mal MEVHUM Aslı olmayıp evham mahsulü olan Vehim MEVHUMÂT Mevhumlar Asılsız olduğu hâlde zihinde meydana gelen şeyler MEVHUME Vehim, kuruntu ve hayâl nev'inden bir şey MEVHUN Zayıf ve arık adam Zayıflamış kimse MEV'İD Va'din yerine getirildiği yer * Vaad etmek Vaad Söz vermek MEV'İD-İ MÜLÂKAT Buluşma yeri MEV'İL Sığınacak yer * Sel suyunun karar kıldığı yer MEV'İZA Mev'ize Öğüt Nasihat * Bir cemaate veya kimseye kalbini yumuşatacak ve iyiliğe sevkedecek surette hakikatları ders vermek MEV'İZA-İ DİNİYE Dinî nasihat MEV'İZAKÂR f Nasihat veren, öğüt eden Nâsih MEVK Bir şeyin ucuz olması MEVK Örümcek, ankebut MEVKIF Durak Durulacak yer Ayakta duracak yer İstasyon MEVKİ' Yer * Sınıflandırılmış yerlerden her biri * Vapur, tren gibi yerlerde sınıflandırılmış, değeri yüksek olan yer * Bir şeyin bulunduğu veya vukua geldiği yer MEVKİB Kafile Alay Atlı veya yaya giden kafile Cemaat MEVKİB-İ İKBAL Talihli kafile MEVKİD Ateş ocağı MEVKİN (C: Mevâkin) Kuş yuvası MEVKİT (C: Mevâkit) Tâyin ve tesbit edilip kararlaştırılan yer veya zaman MEVKUD (İkad dan) Yakılmış Yandırılmış olan MEVKUF Durdurulan Vakfedilen Dâimi bir halde bırakılan * Tevkif edilen Tutulup hapsedilen * Ait, bağlı MEVKUFAT (Mevkufe C) Bir zaman için tutulup alıkonulmuş mal veya para * Vakfedilmiş mal, emlâk * Gelirden artıp hazineye mâl edilen para MEVKUFEN Mevkuf olarak MEVKUFÎN (Mevkuf C) Tevkif edilmiş kimseler Tutuklular Mevkuflar MEVKUFİYYET Maznunun hüküm giyinceye kadar hapsedilmesi Hapsedilme hâli * Bağlı olma MEVKÛL (Vekâlet den) Bir vekile emanet edilen MEVKÛLÜN İLEYH Kendisine bir iş bırakılan adam Vekil MEVKUM Hüznü şiddetli olan MEVKUT Vakitli Vakti belli olan Mahdud ve muayyen olmuş vakit MEVKUTE Zamanı muayyen, belirli olarak çıkan matbuât Gazete, mecmua gibi şeyler MEVKUZE Ağaçla vurulmuş MEVLA Sahib Rabb * Efendi Köleyi âzad eden * Şanlı Şerefli Mâlik * Mün'im-i Mutlak olan Cenab-ı Hak (CC) * Terbiye eden, mürebbi * Yardımcı, muavenet eden * Dost ve komşu * Azâd olan MEVLÂ-YI KERİM İkram sahibi olan Cenab-ı Hak (CC) MEVLANA "Efendimiz, mevlâmız" mânâsında olan bu kelime, hürmeten büyük kimselere söylenmiştir Hazret mânâsında da kullanılır MEVLANA CAMİ (Bak: Câmi) MEVLANA HALİD (Hi: 1192-1242) Yüzyıl evvelinin müceddidi olduğu milyonlarca irşad ettiği kimselerin şehadetiyle sabit olmuştur Şam'da vefat etmiştir Hz Osman bin Affan (RA) soyundandır İlim ve takvada ve her çeşit makbul vasıflarda, devrindeki en ileri âlimlerin ve velilerin fevkinde idi Bütün ömrünü zühd ve verâ ile geçirdi Çok âlim ve veli yetiştirdi Nahivde, kelâmda, fıkıhda, tasavvufda kıymetli eserler verdi O zamanda Hindistanda bulunan Kutub Abdullah Dehleviden ders almıştı MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ Hi: 672 de Belh'de doğdu Konya'ya geldi ve yerleşti Mühim eseri Farsça ve manzum yazdığı Mesnevi'sidir İkişer mısralı kafiyeli şekilde olduğundan bu isim verilmiştir Mevlevi Tarikatının piri ve serefrâzıdır MEVLEVÎ Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin tarikatından olan müslüman MEVLEVİYYET Mevlevilik Mevlevi tarikından olmak * Mollalık * Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş * Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı "Mevâli" de denir MEVLİD Doğma Dünyaya gelme * Doğulan yer veya zaman * Peygamberimiz Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın doğumunu anlatan manzum eser, dini manzume (Bak: Süleyman Çelebi) MEVLİD-HÂN Mevlid okuyan MEVLİM İncitip acıtan Elem veren MEVLUD Çocuk Yeni doğmuş çocuk * Birisinin doğması * Mevâlid-i selâseden herbiri MEVLUDAT (Mevlud C) Belirli bir zaman içinde doğanlar MEVLUDÜN LEH Çocuk kendisinin olduğu tebeyyün eden, bilinen baba MEVMAT (C: Mevâmi) Sahrâ Çöl * Yazı MEVN Bir kimsenin zahmetini çekmek * Nafakalarını vermek MEVR Başka te'sirle bir şeyin dalga gibi gidip gelmesi Çalkanmak * Suyun yeryüzüne yayılması * Hayvanlardan yün almak * Yol, tarik * Toz, gubar * Rücu etmek, döndürmek MEVRİD Varılan yer Vasıl yeri * Cadde Yol Tarik MEVRİD-İ NASS Nass ile gelen mes'ele Nass olan yer Kat'i delil olan husus MEVRUD (C: Mevrudât) Gelmiş Vürud etmiş Gelen MEVRUDÂT (Mevrude C) Gelen şeyler MEVRUDE (C: Mevrudât) Ulaşmış, gelmiş MEVRUS(E) Vereseye âit olan Miras edilmiş Miras edilen eşya MEVRUSAT Mirastan gelenler MEVS Yolmak Traş etmek MEVS Ekmeği suyla ıslatmak MEVS Yıkamak MEVSIK İtimad etmek Emniyet etmek İnanmak * Yemin Sözleşme MEVSİL (Vusul den) Kavşak Kavuşacak yer * Ek yeri MEVSİM (C: Mevâsim) Pazar yeri * Arap pazargâhları * Yılın dört kısmından biri * Zaman Vakit Alâmet MEVSİM-İ HARİF Sonbahar, güz devresi MEVSİM-İ SAYF Yaz mevsimi, yaz devresi MEVSİM-İ ŞİTÂ Kış mevsimi MEVSİM BE MEVSİM Zaman zaman Mevsimden mevsime, zamanı geldikçe MEVSUF Vasıflanan Bir sıfatla tavsif edilen * Kendisinde bir sıfat mevcud olan, kendisine bir sıfat isnad edilmiş olan MEVSUK Kendisine inanılır olan Şâyân-ı itimad olan * Sağlam * Vesikalı Delile dayanan hakikat MEVSUK-UL KELİM Sözlerine inanılır Söylediği şeylere itimad edip güvenilir MEVSUKAN Sağlam, delile dayanır, itimad edilir şekilde MEVSUKİYET Sağlamlık, gerçeklik İnanılır hâl MEVSUL Erişen Vasıl olan * Birleşmiş Kendine başka şey vasıl olmuş olan Bitirmiş Vasledilmiş MEVSULE Bitiştirilmiş MEVSUM (Vesm den) İşaretlenmiş, damgalanmış, nişanlanmış * Ad verilmiş, isimlendirilmiş MEVSUME Tamamen baştan aşağı süslü zırh * Bahar yağmuru ile ıslanmış toprak MEVSUT Ortada Vasat olan |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #37 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MEVT Ölüm Âhirete göç Dünyadan gitmek * Mevt, mü'minler için dünya vazifelerinden ve imtihanından bir paydostur(Sual: Furkan-ı Hakîm'de $ gibi âyetlerde: "Mevt dahi, hayat gibi mahluktur, hem bir ni'mettir" diye ifham ediliyor Halbuki zâhiren mevt, inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir, hâdim-ül-lezzattır Nasıl mahluk ve ni'met olabilir?Elcevab: "Birinci Suâl"in cevabının âhirinde denildiği gibi, mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuddur, hayat-ı bâkıyeye bir dâvettir, bir mebde'dir, bir hayat-ı bâkıyenin mukaddimesidir Nasılki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdir iledir; öyle de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdir ile, bir hikmet ve tedbir iledir Çünki, en basit tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti, hayattan daha muntazam bir eser-i san'at olduğunu gösteriyor Zira meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların mevti tefessüh ile, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcat-ı unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sünbülün hayatiyle tezahür ediyor Demek çekirdeğin mevti, sünbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat kadar mahluk ve muntazamdırHem zihayat meyvelerin yahut hayvanların mide-i insaniyede ölümleri, hayat-ı insaniyeye çıkmalarına menşe' olduğundan; "o mevt, onların hayatından daha muntazam ve mahluk" denilirİşte en edna tabaka-i hayat olan hayat-ı nebatiyenin mevti; böyle mahluk, hikmetli ve intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvisi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkıye sünbülü verecektir M)(Sizlere müjde! Mevt: İdam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firâk-ı ebedî değil, adem değil, tesâdüf değil, fâilsiz bir in'idam değil; belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahim tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır Saadet-i ebediyye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır Yüzde doksandokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır M) MEVT-İ AHMER Kızıl ölüm Kanlı ölüm Öldürülmek * Tas: Nefse karşı koymak MEVT-İ EBYAZ Ani ölüm * Açlık MEVT-İ ESVED Boğazı sıkılmak veya suya atılmak suretiyle husule gelen ölüm MEVT-İ HÂİL Korkunç ölüm MEVTA Ölüler Ölmüşler Cenâzeler MEVTA' Ayağın bastığı yer MEVTAÎ Ölü gibi, ölüye benzer MEVT-ALUD f Ölüm gibi Ölümlü Korkunç Ölü gibi MEVTAN (Mevetan) Cansız * Baygın MEVTIN (C: Mevatın) Yerleşip oturulan, yurt edinilen yer MEVTÎ Ölümle ilgili, mevte ait MEV'UD Söz verilmiş Vaadedilmiş Vâdeli Vadesi muayyen ve mukadder olan * Evvelden takdir olunmuş MEV'UDE Küçükken diri diri gömülüp öldürülen kızcağız ME'VUM Koca başlı ve gövdeli kimse MEV'ÜF Afete uğramış nesne MEVVAC Çok dalgalanan Çok dalgalı Fırtınalı * Radyo MEVVAR Seri, çabuk, hızlı, sür'atli MEVZ Muz ağacı MEVZİ' Bir şey konulacak yer MEVZU' Bahis Üzerinde durulan mes'ele * Aşağılanmış olan * Konulmuş Vaz olunmuş * Uydurma Doğru ve hakikat olmayan * Geçer olan, muteber, işlemekte olan, câri MEVZU-U BAHS Kendisinden bahsedilen Bahis konusu MEVZUA Kabul edilmiş esas İlk önce ele alınan fikir Müsellem ve âşikâr olan kaziyye, hüküm MEVZUAT Bahsedilen hususlar Bir şeyin esasını teşkil eden hususat Tatbikat halinde olan hükümler ve kaideler MEVZUAT-I BEŞER İnsanların koyup kabul ettikleri hükümler ve kanunlar MEVZUN Vezinli Ölçülü Tartılı Düzgün * Yakışıklı * Her bir vasfı ölçülü ve i'tidal üzere bulunup, sırf iyi ve güzel şeylere nâil olan MEVZUNAT (Mevzun ve Mevzune C) Vezinli ve tartılı şeyler MEVZUNEN Vezinli olarak Ölçülü olarak MEVZUNİYET Düzgün, hesaplı ve düzenli * Mevzun olma hâli MEY f şarap, içki (Bak: şarab) MEY' Eriyip akma MEY'A (Mey'at) Yiğitlik başlangıcı * Atı koşuya alıştırmak * Erimiş sıvı madde * Yere dökülen bir sıvının akıp gitmesi * Bir şeyin ilk zamanı Tâzelik vakti MEYADİN (Meydan C) Meydanlar Geniş yerler Arsalar MEYADİN-İ HARB Savaş meydanları Muhârebe alanları MEYAMİN (Meymenet C) Bereketler, mutluluklar, uğurlar MEYAMİN (Meymun C) Bereketliler, uğurlular * Maymunlar MEYAN (Bak: Miyân) MEYASİR (Meysere C) Ordunun sol kanatları Sol cenahlar * Zenginlikler, servetler MEYASİR (Meysur C) Kolaylaştırılmış şeyler MEYASİR Acem merkepleri (Atlas ve ipek ile süslenen eşeklerdir) MEY-AŞAM f İçki içen Şarap içen MEYAZİB Oluklar Su yolları MEYD Deprenmek Sallanmak * Ziyaret etmek * Hareket etmek * Kırağı çalmak * Meyletmek * Neşv ü nemâ bulmak * Başı dönüp midesi bulanmak MEYDAN Arsa * Geniş yer * Etrafı çevrilmiş, üstü açık geniş yer MEYDAN-I HARB Savaş meydanı, muhârebe alanı, harp meydanı MEYDAN-I HAŞİR Haşir meydanı Haşrin yeri(Sual: Meydan-ı Haşir nerededir?Elcevab: $ Hâlik-ı Hakîm'in herşeyde gösterdiği hikmet-i âliye, hatta tek küçük bir şey'e, çok büyük hikmetleri takmasiyle tasrih derecesinde işaret ediyor ki: Küre-i Arz; serseriyane, bâd-ı heva azim bir dâireyi çizmiyor belki mühim bir şey etrafında dönüyor ve meydan-ı ekberin daire-i muhitasını çiziyor, gösteriyor Ve bir meşher-i azimin etrafında gezip, mahsulât-ı mâneviyesini ona devrediyor ki, ileride o meşherde, enzar-ı nâs önünde gösterilecektir Demek, yirmibeş bin seneye karib bir daire-i muhitanın içinde, rivayete binaen Şâm-ı Şerif kıt'ası bir çekirdek hükmünde olarak o daireyi dolduracak, bir meydan-ı haşir bastedilecektir Küre-i Arzın bütün mânevi mahsulâtı, şimdilik perde-i gayb altında olan o meydanın defterlerine ve elvahlarına gönderiliyor ve ileride meydan açıldığı vakit, sekenesini de yine o meydana dökecek; o mânevi mahsulâtları da, gaibden şehadete geçecektir Evet Küre-i Arz; bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde olarak o meydan-ı ekberi dolduracak kadar mahsulât vermiş ve onu istiab edecek mahlukat ondan akmış ve onu imlâ edecek masnuat ondan çıkmış Demek Küre-i Arz bir çekirdek ve meydan-ı haşir, içindekilerle beraber bir ağaçtır, bir sünbüldür ve bir mahzendir Evet, nasılki nurani bir nokta, sür'at-i hareketiyle nurani bir hat olur veya bir daire olur Öyle de: Küre-i Arz; sür'atli, hikmetli hareketiyle bir daire-i vücudun temessülüne ve o daire-i vücud mahsulâtiyle beraber, bir meydan-ı haşr-i ekberin teşekkülüne medardır $ M) MEYDAN-I İMTİHAN-I İNS Ü CÂN İnsan ve cinlerin imtihan meydanı, yani dünya MEYDAN-I MAHŞER Mahşer meydanı MEYDAN DAYAĞI Eskiden askeri mekteblerle kışlalarda tatbik edilen cezalardan biridir Meydanda tatbik edildiği için bu adı almıştır Arkadaşını yaralamak, hoca ve zâbitine hakarette bulunmak gibi büyük kabahatlerden dolayı verilen bu dayak cezası, saf saf dizilen bütün talebelerin; asker ise kışladaki askerlerin huzurunda atılırdı Cezaya çarpılacak talebe yahut asker, meydana getirilerek cezayı icab ettiren kabahatle meydan dayağının tatbiki için verilen karar okunduktan sonra serilen bir battaniye üzerine yüzükoyun yatırılır, başının ucuna ve ayaklarının üstüne kuvvetli birer hademe yahut asker oturtulur, okulun inzibât subayı, asker ise bölüğün subaylarından biri ince kızılcık sopasıyla kaba etlerine vururduBu gibi cezalar, herkes ibret alıp bu suçlar işlenmemesi için herkesin gözü önünde icra edilirdi MEYEH Su, mâ MEYELAN Bir tarafa eğilmiş olma Ziyâde meyil gösterme İltizam(Fıtrat yalan söylemez Bir çekirdekteki meyelân-ı nümuvv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim" Doğru söyler Yumurtada bir meyelân-ı hayat var Der: "Piliç olacağım" Biiznillâh olur Doğru söyler Bir avuç su, meyelân-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım" Metin demir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğruluğu demiri parçalar Şu meyelânlar, iradeden gelen evâmir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir M) MEYEZD f Düğün veya işret meclisi MEY-FÜRUŞ f Şarap satan, meyhâneci, şarapçı MEY-GUN f Şarap renginde olan, kırmızıya yakın olan MEY-GÜSAR f İçki arkadaşı Birlikte içki içen MEYH şefâat etmek * Vermek * Avuçta su tutmak * Sallanarak yürümek MEYH Kuyunun suyunun çok olması MEY-HANE f İçki satılan ve içilen yer MEY-HAR (Mey-hâre) f İçki içen, içkici, ayyaş MEYHEM "Hâlin nedir, nasılsın?" mânasına kullanılır MEY-HOŞ f Ekşimtrak, mayhoş MEY-KEŞ f İçki içen, şarap içen MEYL Ortadan bir tarafa eğik olmak * İstek Yönelme Arzu * Sevme, tutulma, âşık olma * Gönül akışı MEYL-İ TAHADDÎ Meydan okuma meyli Üstünlüğünü göstermek fikri MEYL-ÜT TAHRİB Bozma ve yıkma isteği, meyli MEYL-ÜT TEFEVVUK Üstünlük elde etmek meyil ve arzusu (Bak: Himmet) MEYL-ÜT TEVESSÜ' Genişleme isteği Genişleme meyli MEYL-ÜT TEZEYYÜD Tekellüfle sözü uzatma, artırma arzusu MEYLA' Otsuz sahra, çöl * Acele, hızlı, seri MEYLA Çok budaklı ağaç MEYLAB Za'ferân MEYLAK Seri ve aceleci kimse MEYLEN Eğilerek, meylederek O taraftan olarak MEYLETMEK Bir tarafa doğru eğilmek Bir tarafa yönelmek * Sevgisini vermek, eğilmek Gönül vermek MEYLİYAT Bir tarafa meyleden istekler MEYMENE Sağ kol, sağ taraf * Meymenet, yümn-ü bereket Bereket Kuvvetlilik Uğurluluk Kutluluk MEYMUM Denize atılmış olan MEYMUN Bereketli, uğurlu Kuvvetli Kutlu MEYN (C: Müyun) Yalan Yalan söyleme MEY-PEREST (C: Meyperestân) f Devamlı şarap içen MEYS Ceviz ağacı * Sallana sallana yürümek MEYSA (C: Miyes) Yumuşak yer MEYSAN Sallana sallana yürümek MEYSEME (Vesm den) Damga, damgalanmış MEYSERE (C: Meyâsir) Ordunun sol cenâhı Sol cenâh * Zenginlik, servet |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #38 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MEYSİR Meyser Kolaylık yeri Kolaylık * Kumar Arablar arasında ok ile oynanan kumar * Kumar için kesilen hayvan MEYSUR Kolay Kolay olmuş Asan Kolay kılınmış şey MEYSURAT (Meysur ve Meysure C) Kolaylatılmış şeyler Asan edilmiş şeyler MEYŞ Halt etmek, karıştırmak * Koyun sütünü keçi sütüne karıştırmak * Yünü kıla karıştırmak * Sözün birazını söyleyip, bir kısmını söylememe MEYT (Meyyit) Ölü Cansız Ölmüş Hareketsiz MEYT (MİYÂT) Irak olmak, ırak etmek Uzak olmak, uzaklaştırmak Karışmak MEYTE Hayvan leşi MEYTEHÂR Hayvan leşi yiyen ME'YUS Ümidsiz Kederli Ye'se düşmüş Ümidi kesik ME'YUSÂNE Ümidsizlikle (Bak: Ye's) MEYVE (C: Meyvecât) f Meyva, yemiş MEYVE-İ DİL "Gönül meyvesi": Evlât, çocuk MEYVE-İ HUŞK Kuru yemiş MEYVEBAR f Yemiş veren, meyveli MEYVECAT (Meyve C) f Yemişler, meyveler MEYVEDAR f Yemişli, meyveli, meyve veren MEYVEFÜRUŞ f Meyve satan, yemiş satan Manav MEYVEHA (Meyve C) f Meyveler, yemişler MEYYAL Çok meyleden, eğilen Çok istekli, düşkün MEYYAL-İ İNHİDÂM Yıkılmak üzere bulunan Neredeyse göçecek durumda olan MEYYAL-İ İ'TİLÂ Yükselmeğe çok meyilli ve istekli MEYYAN Yalancı MEYYİT (Mevt den) Ölü Cansız Ölmüş MEYYİT-İ MÜTEHARRİK Hareket halindeki ölü * Mc: Sağ olup, gayret sahibi olmayanlara söylenir MEYYİT-İ SÂMİTE f Susan ölü Sessiz ölü * Hareketsiz MEYYİTÂNE f Ölü gibicesine Ölmüşçesine MEYYİTE Hayvan leşi * Kadın cenazesi MEYZ Ayırmak, birşeyi denklerinden üstün tutmak * Bir yerden bir yere geçmek MEYZER (C: Meyâzir) Peştemal MEZ' Evmek, acele, sür'at * Kesmek MEZ' Haberin bazısını söyleyip bazısını gizlemek MEZA "Geçti" mânâsına mâzi fiilidir MEZABBE Keleri çok olan yer MEZABIT (Mazbata C) Mazbatalar, tutanaklar MEZABÎ Yer yarmak, kazmak MEZABİH Mezbahalar Hayvan kesilen yerler MEZABİL (Mezbele C) Mezbelelikler, süprüntülükler, çöplükler MEZABİR (Mizber C) Kalemler, kamışlar MEZAD Artırma ile yapılan satış * Tuluk, dağarcık MEZADE (C: Mezaid) Tuluk, dağarcık MEZAHİB Mezhebler İslâm itikadı ve amel hususunda esas ittihaz olunan yollar (Bak: Müctehid) MEZAHİB-İ ERBAA Dört mezheb (Bak: Mezheb) MEZAHİM Zahmetler Sıkıntılar Belâlar MEZAHİM-İ HÂZIRA Bu zamandaki belâlar, zorluklar, anarşik hadiseler İçtimâi zorluklar MEZAHİR Şereflenmeler Mazharlar Eşyanın göründüğü yerler Eşyanın görünen tarafları Zâhir ve meşhud olanlar (Bak: Müzâhir) MEZAHİR Çiçekli yerler MEZAK Tatmak * Zevk tadacak yer Damak * Zevk Tat duyma ME'ZAK (Me'zel) : Dar yer MEZAK Sür'atli yürüyen deve MEZALİK (Mezlaka C) Kaygan yerler Ayak kayacak yerler MEZALİM Zulümler Haksızlıklar Eziyet ve işkenceler MEZA MA MEZA Geçen geçti Giden gitti MEZAMİR (Mızmar C) Koşu meydanları MEZAMİR Zebur kitabının sureleri * Düdükler MEZAMM Zemmetmek Ayıplamak MEZAN Zannolunan yerler veya şeyler Zan ve şübhe verecek şeyler MEZAN-ÜL ÎCAZ İcaz zannedilen yerler MEZAR Ziyaret yeri Ziyaretgâh * Mezar Kabir Ölünün gömüldüğü yer Makber MEZAR-I ZÂR f Ağlayan mezar MEZARAT (Mezar C) Kabirler Mezarlar MEZARE Kalb katılığı * Büyüklük, azamet MEZARET Kalbin şiddeti MEZARİ' (Mezraa C) Tarlalar, bostanlar Zirâat olunacak yerler MEZARİ-İ MÜNBİTE Münbit ve verimli tarlalar MEZARİ' (Mezru C) Sürülüp tohum atılmış ve zirâat olunmuş yerler, tarlalar MEZARİB (Mızrâb C) Mızraplar Kanun, ud gibi çalgı âletleri MEZARİK (Mızrâk C) Mızraklar, kargılar MEZARİSTAN f Mezarlık MEZARRE Isırmak MEZAYA Meziyyetler İyilikler Hasletler MEZAYA-YI GALİYE Çok kıymetli, yüksek meziyetler MEZAYIK Dar ve sıkıntılı yerler MEZBAHA Hayvanları kesecek yer MEZBELE Çöplük Pis şeylerin bulunduğu süprüntü yeri MEZBELE (C: Mezâbil) Otun sıcaktan solacak olduğu yer MEZBUB Sinekli MEZBUBE Sineği çok olan yer MEZBUH Kesilen Zebhedilen Boğazlanmış * Kurban edilmiş MEZBUHÂNE f Boğazlanır gibi Boynundan kesilircesine * Çırpınarak, son ümid ve son kuvvetle MEZBUL Solmuş çiçek * Zayıf, arık ve zebun olmuş olan MEZBUR(E) Adı geçen İsmi yukarıda geçen (Bak: Merkum) * Taş ile örülmüş kuyu MEZC Katma Karıştırma MEZC-İ İTTİHAD İttihadın verdiği imtizac Kuvvetli birlik ve beraberlik MEZCEN Karıştırmakla Katma suretiyle MEZCETMEK Katmak Karıştırmak MEZCÎ Katıp karıştırmakla alâkalı Mezce dair MEZCUC Süngülenmiş Süngü ile dürtülmüş MEZD Misvak ağacının yemişi MEZE Tad Çeşni Zevk * Eğlence, alay, lâtife MEZEBBE Sinekli yer * Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı MEZELLET Alçaklık Zelillik ME'ZEM (C: Meâzim) Dağ içinde olan dar yol Cenk yeri, dövüş meydanı MEZEMMET Ayıplama Kınama Yerme * Kınanacak, yerilecek iş MEZEN Usul, kaide Yol Âdet Örf ME'ZENE (C: Meâzin) (Ezan dan) Ezan okunacak yer |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #39 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) ME'ZER (C: Meâzir) Sığınacak yer, melce MEZFUFE Gönderilmiş MEZG Yemeği ağızda çiğnemek MEZH (Müzâh-Müzâha-Mizâh) : Lâtife, şaka * Mezc, katma, karıştırma MEZHAR (C: Mezâhır-Mezâhir) Karın içi * Damar MEZHEB Yol Gidilen yol Tutulan çığır * Dinin esaslarında ve esas temel mes'elelerde bir olmakla beraber, teferruatta bazı muhtelif mes'eleler olması sebebiyle birbirinden az farklı müctehidlerin yolları Müctehidlerden, kendilerine tâbi olunanların seçtikleri meslekleri Füruatta Hanefi ve Şâfii; ve Akaidde Mâturidi ve Eş'ari gibi Bu "Mezheb" kelimesi asıl ve esas mânasına da kullanılır Beyn-el ulemâ ve mukakkiklerce ince tedkik neticesinde Kur'ân-ı Kerim'in esaslarından, Peygamber'in (ASM) emir ve sünnetlerinden ayrılmamış "Dört Mezheb" Hak olarak seçilmiştir: 1- Hanefî Mezhebi, 2- Şâfiî Mezhebi, 3- Hanbelî Mezhebi 4- Mâlikî Mezhebi (Bak: İmam)(Eğer desen: Hak bir olur; nasıl böyle dört ve oniki mezhebin muhtelif ahkâmları hak olabilir?Elcevab: Bir su, beş muhtelif mizaçlı hastalara göre nasıl beş hüküm alır; şöyle ki: Birisine, hastalığının mizacına göre su, ilâçtır, tıbben vacibdir Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi muzırdır; tıbben ona haramdır Diğer birisine az zarar verir; tıbben ona mekruhtur Diğer birisine, zararsız menfaat verir; tıbben ona sünnettir Diğer birisine, ne zarardır, ne menfaattir; âfiyetle içsin, tıbben ona mübahtır İşte hak burada taaddüd etti Beşi de haktır Sen diyebilir misin ki: "Su, yalnız ilâçtır; yalnız vacibdir, başka hükmü yoktur"İşte bunun gibi, ahkâm-ı İlâhiyye; mezheplere, hikmet-i İlâhiyyenin sevkiyle ittiba edenlere göre değişir, hem hak olarak değişir ve herbirisi de hak olur, maslahat olur Meselâ, hikmet-i İlâhiyyenin tensibiyle İmam-ı Şâfiî'ye ittiba eden, ekseriyet itibariyle Hanefîlere nisbeten köylülüğe ve bedeviliğe daha yakın olup, cemaatı birtek vücud hükmüne getiren hayat-ı içtimaiye de nâkıs olduğundan, herbiri bizzat dergâh-ı Kadıy-ül-Hâcat'ta kendi derdini söylemek ve hususi matlubunu istemek için, imam arkasında, Fâtiha'yı birer birer okuyorlar Hem ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir İmam-ı A'zama ittiba edenler, ekseriyet-i mutlaka itibariyle, İslâmî hükümetlerin ekserisi, o mezhebi iltizam etmesiyle, medeniyete, şehirliliğe daha yakın ve hayat-ı içtimaiyeye müstaid olduğundan; bir cemaat, bir şahıs hükmüne girip, birtek adam umum namına söyler; umum, kalben onu tasdik ve rabt-ı kalb edip, onun sözü, umumun sözü hükmüne geçtiğinden, Hanefî mezhebine göre imam arkasında Fâtiha okunmaz Okunmaması ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettirHem meselâ, mâdem, şeriat, tabiatın tecavüzatına sed çekmekle onu tâdil edip nefs-i emmareyi terbiye eder Elbette ekser etbâı, köylü ve nim-bedevi ve amelelikle meşgul olan Şâfiî Mezhebine göre: "Kadına temas ile abdest bozulur; az bir necaset zarar verir" Ekseriyet itibariyle hayat-ı içtimaiyeye giren, nim-medeni şeklini alan insanlar, ittiba ettikleri mezheb-i Hanefîye göre: "Mess-i nisvan abdesti bozmaz, bir dirhem kadar necasete fetva var"İşte, bir amele ile bir efendiyi nazara alacağız Amele, tarz-ı maişet itibariyle; ecnebi kadınlarla ihtilâta, temasa ve bir ocak yanında oturmaya ve mülevves şeylerin içine karışmaya mübtelâ olduğundan; san'at ve maişet itibariyle, tabiat ve nefs-i emmaresi meydanı boş bulup tecavüz edebilir Onun için, şeriat onların hakkında, o tecavüzata sed çekmek için, "Abdest bozulur, temas etme; namazını ibtâl eder, bulaşma" mânevi kulağında bir sada-yı semâvi çınlattırır Amma o efendi, namuslu olmak şartiyle, âdât-ı içtimaiyesi itibariyle, ahlâk-ı umumiye namına, ecnebi kadınlara temasa mübtelâ değil, mülevves şeylerle nezafet-i medeniye namına kendini o kadar bulaştırmaz Onun için şeriat, mezheb-i Hanefî namiyle ona şiddet ve azimet göstermemiş; ruhsat tarafını gösterip, hafifleştirmiştir "Elin dokunmuş ise, abdestin bozulmaz; hicab edip, kalabalık içinde su ile istinca etmemenin zararı yoktur Bir dirhem kadar fetva vardır" der, onu vesveseden kurtarır İşte, denizden iki katre sana misal S) MEZHER Çiçeklik Bir çiçeği içine alan şeylerin hepsi MEZHERE Çiçek yeri Çiçek bahçesi MEZHÜVV Kibirli, gururlu MEZİ İlm-i Halde: Kadınla oynamak veya şehvetle yanına gelmek gibi hâllerde erkeğin tenasül cihazında zuhur eden yapışkan renksiz akıcı cisim (Bu hâl abdesti bozar, gusül icab ettirmez) MEZÎD Çoğalma Ziyade etme MEZÎK Su ile karışık süt MEZİL Daralıp gönlündeki sırrı ifşâ eden, sıkıntıdan içindeki sırrı açıklayan * Ayağı uyuşmuş * Malını ve sırrını herkese gösterip açıklayan * Küçük cüsseli, zayıf, hafif kimse MEZİLLET Yanlışlığa sebeb olacak şey * Ayak kayacak yer MEZİR Zarif kimse * Katı kalbli ve cesur * İşlerinde nüfuzlu olan MEZİR Fâsid olmak, fesatçılık yapmak MEZİYYAT (Meziyyet C) Meziyyetler Üstünlük vasıfları MEZİYYET İyilik İyi ve salih hareket ve faaliyet(Dünyaca havas tanınan insanlardaki meziyet, sebeb-i tevazu' ve mahviyet iken, tahakküm ve tekebbüre sebep olmuştur Fukaranın aczi, avâmın fakrı, sebeb-i merhamet ve ihsan iken; esaret ve mahkûmiyetlerine müncer olmuştur M) MEZİYYET-İ İFÂDE İfâde meziyeti MEZK Yarma, yırtma Kesme MEZK (Mezâk-Mezka) : Tatmak, tadına bakmak * Tadacak yer MEZKUM Zükâm hastalığına tutulmuş Nezle olmuş, nezleli MEZKÛR Zikri geçen Zikredilmiş Evvelce bahsi geçmiş olan (Bak: Mezbur-Merkum) MEZL Muztarib olmak, acı ve ıztırab çekmek MEZLAKA Ayak kayacak yer Kaypak yer * Mc: Yanlışlığa düşmeye sebeb olan hal MEZMERE Çok şiddetli hareket ettirmek MEZMUM Zemmolunmuş Makbul olmıgirsin bir tarafına !!! ayıplanmış Kötü MEZMUN (Bak: Mazmun) MEZMUR Terennümle okunan kaside, ilâhi ve münâcat * Hz Dâvuda (AS) inen "Zebur"un Surelerinden herbiri MEZNEB (C: Mezânib) Kepçe * Suyun akacak olduğu yer MEZR (Mezra) Zarif adam * Bir kimseye düşmanlık etmek * Parmakla çimdiklemek * Su kırbasını tamamen doldurmak * Tadını anlamak için biraz ağzına almak, içmek MEZR Fâsit olma Bozuk olma * Pis * Ayrılık MEZRAA Tarla Ekilip mahsul alınan mülk, yer MEZREVAN Dizin aşağısındaki kaba etlerin etrafı MEZRU' Ekilmiş Tohum ekilmiş yer MEZRU' (C: Mezruât) (Zirâ dan) Arşınlanmış, ölçülmüş Arşınla ölçülmüş MEZRUAT Ekili olan şeyler Ekili yerler MEZRUAT (Mezru C) Arşınlanmış şeyler Ölçülmüş nesneler MEZ'UB Koyununa kurt gelen MEZ'UK Mesrur, neşeli, sürurlu * Tuzlu ME'ZUN İzinli, izin almış Salâhiyetli * Diplomalı İcâzetli ME'ZUNEN İzinli olarak ME'ZUNÎN (Me'zun C) Mezunlar İzin almış kimseler Salâhiyetliler İcâzet sahibleri Diplomalılar ME'ZUNİYET Me'zun olma İzinli ve salâhiyetli olma Diplomalı olma ME'ZUNİYET-İ KAT'İYE Kat'i mezuniyet, kesin izin ME'ZUNİYET-İ RESMİYE Resmi izin ve selâhiyet MEZ'UR (Mez'ure) Korkmuş, çekinmiş MEZZ(E) Emmek, mass MEZZA' (C: Mezâyi) Koğucu * Yalan * Sırrını gizlemeyen kişi MEZZAH Lâtifeci, şakacı MEZZER Halep vilâyetinden getirilen siyah taş MI'CAZ Mak'adı büyük olan MIGREFE (C: Megârif) Kepçe MIGŞA Bahadır, kahraman MIGTAS Burun, göz çanağı MIHBASA (C: Mehâbıs) Helva küreği MIHBAT Davar için ağaçtan yaprak dökmekte kullanılan sopa MIHBAZ (C: Mehâbız) Hallaç tokmağı MIHCEN (C: Mehâcin) Çomak * Başı eğri ağaç MIHDAME Hizmeti çok olan kişi MIHFAK Enli yassı kılıç MIHKAN (Mıhkana) Şırınga Tenkıye âleti MIHLAC Yufka oklavası * Yün ve pamuk atacak âlet, hallaç tokmağı MIHSAL Kilit * Zenbil MIHTAB Balta gibi odun kesmekte kullanılan âlet MIHTAT Cetvel tahtası MIHZAK Makat MIKASS (C: Makâs) Kesecek âlet, mikrâz MIKATTA Üzerinde kamış kalemlerin uçları kesilen sedef, kemik, ağaç, fil dişi veya mâdenden yapılan âlet MIKBES (MIKBÂS) (C: Mekâbis) Ateş parçası MIKDEHA (C: Mekâdih) Kepçe * Çakmak MIKLA' Sapan MIKLA' (Mıklât) (C: Mekâli) Çelik çeldikleri ağaç * Kebap tavası MIKLAD (C: Mekâlid) Anahtar, miftah Kilit dili * Hazine MIKLAT Evlâdı yaşamayan kadın * Bir kez doğuran ve daha hâmile olmayan deve MIKLEB Eski kitap ciltlerinin sol kenarındaki kapak Ekseriya okunan yer belli olsun için araya konurdu* Saban demiri MIKLEM (MIKLEME) (C: Mekâlim) Kalem koyacak kap, kalemlik MIKMA' (C: Mekami') Fil başına vurdukları demir çomak MIKMAA (C: Mekami') Gürz ve topuz gibi parçalayıcı ve yarıcı silâh MIKNA' (Mıknaa) (C: Mekani') Başörtüsü MIKNATIS yun Demir ve benzeri mâdenleri kendine çekici hususiyeti bulunan câzibe * Başka te'sir altında kalmadan kuzey ve güney kutuplarına doğru yönünü değiştiren demir çubuk (İki kutbu bulunan bu mıknatıslı çubuğun şimale bakan kısmına şimal (kuzey) ucu, cenuba çekilen ucuna da cenub (güney) ucu diyoruz * Mağnetik oluş MIKNATISİYYET Mıknatıs kuvveti ve hassası MIKNEB (C: Mekanib) Otuz kırk kadar olan at sürüsü * Avcılar torbası MIKNEVA Hizmet eden, hizmetçi MIKRA' Balta gibi bir âlet olup, onunla taş parçalanır MIKRA' Hekimlerin, hastanın vücudunu dinledikleri âlet MIKRAME Nakışlı eşarp Mendil Havlu Peştemal MIKRAZ (C: Mekariz) Makas Kesecek âlet MIKTAL (C: Mekâtıl) Bıçkı MIKTARE Kuş ayağına yapılan köstek * Kelepçe MIKVEM (C: Mekâvim) Saban ağacının tutulacak yeri MIKVES Yay kabı MIKZAF Kayık küreği MIKZEF Tanbur MI'LA Çulhaların çukur içinde ayak ile basıp oynadıkları nesne MI'LAK (MA'LUK) (C: Meâlik) Üzengi kayışı * Üzüm hevneği * Et ve üzüm asılan çengel MINKARÎ Gaga biçiminde Gagaya benzer olan * Gaga ile alâkalı MINTAKA (Mıntıka) Muayyen bir yer Havali Taraf Kısım Kuşak Kenar Yeryüzünde bir kısım Bölge MINTAKA-İ MEMNUA Yasak bölge MINTIKAT-ÜL BÜRUC Burçlar mıntıkası Coğ: Oniki burcun bulunduğu tutulma dairesi (Bak: Büruc) MINTIKA-İ HARRE Sıcak mıntıka Ekvator iklimi olan yerler Hatt-ı istiva mıntıkası MINTÎK Çok düzgün konuşan MINZAR Röntgen * Bakma âleti MIS'AD Merdiven Yükseğe çıkmakta kullanılan âlet Asansör MI'SAM (C: Meâsım) Kolun bilezik takacak yeri MI'SAR (C: Meâsır) Yeni hayız görmüş ve büluğuna yetişmiş olan kız MISBAH Kandil Çıra Meş'ale Lâmba (Aya, güneşe, yıldızlara ve mecâzen de Resul-i Ekrem'e (ASM) bu isim verilmiştir)Sabah ve sabahat maddesinden ism-i âlettir ki; sabah gibi lâtif ve kuvvetli aydınlık veren lâmba demektir (ET) MISBAH-ÜL MESHUR Sabahlayan, sabahlamış MISDAGA Yüz yastığı MISDAK (Sıdk dan) Bir şeyin doğru olduğunu isbata yarayan şey Tasdik âleti * Alâmet Tavır Tarz Düstur * Değer ölçüsü MISDAKIYYÂT Mısdak ilmi MISFAT Süzgeç Tasfiye âleti |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #40 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MISKAB Delme âleti MISKAL Cilâlayan, parlatan âlet * İnce Zarif MISKAT Su kovası MISGAR Sarı yüzlü MISKA' (C: Mesâki) Fasih dilli, güzel sesli kişi MISR (C: Emsâr) İki şey arasındaki perde, hâil * Memleket Şehir * Afrika'nın şimalinde bir memleket ismi * Bir hububat adı MISRA' Kapı kanadı * Edb: Bir manzum yazının her bir satırı Tam bir vezin ölçüsüne göre tanzim edilmiş söz MISRÂ-İ ÂZÂDE Edb: Başlıbaşına mânası bulunan mısra MISRÂ-İ BERCESTE Edb: En güzel ve en kuvvetli olan mısra MISRAM (C: Mesârim) Orak MISRAN Basra ile Kufe şehirleri MISRÎ (Mısriyye) Mısırlı * Mısır ülkesiyle alâkalı MISTABA (C: Mesâtıb) Peyke, sedir MISTABANİŞİN f Sedirde oturan MISTAR Yazının güzelliğine, düzgünlüğüne yarayan âlet Yazı yazarken satırları doğru gösterebilmek için lâzım olan çizgileri yapmağa yarayan âlet * Sıvacıların bir âleti MISTAR-I HİKMET Hikmetin mıstarı MISVA Uylukları zayıf ve etsiz olan kadın MISVAT Çok haykıran, çok bağıran * Ses kuvveti MISVELE (C: Mesâvil) Harman süpürgesi MISYAF Yaz günlerinde çok yağmur yağan yer * Sakalı ağarmayınca evlenmeyen erkek MISYED(E) Av avlamağa mahsus âlet Tuzak, kapan MIŞAT (Mışt C) Taraklar MIŞMIŞ Zerdali, erik veya kayısı MIŞRAK Güneşi bol olan yer MI'TA (C: Mıât-Mıâtâ) Bahşişi ve hediyesi çok olan kişi MIT'AM Çok yemek yediren MIT'AM Çok yeyici, fazla yiyen MIT'AN (C: Metâin) At sürücüsü MI'TAR (C: Meâtır) Devamlı güzel kokular sürünen MITFEHA Kevgir MITHAN Değirmen MITHAR Uzağa giden ok MITHERE Su kabı Matara MI'TÎR Güzel kokular sürünen MITLA (C: Metâli) Dikenli otlar biten yumuşak yer MITLAK Sık sık kadın boşayan erkek MITMER Yapı ipi MITRAB Neşeli adam Neşesi bol kimse MITRAK(A) (C: Metârık) Sopa, değnek * Tokmak * Mızrak * Çekiç MITRED (C: Metârıd) Avın ardından atılan kısa süngü MITREDE Yünden veya haz denilen kumaştan yapılan elbise MITRÎ Cendereci MITV (C: Mitâ) Hurma salkımı MITVA' Çok muti', çok itaatli MI'VEL (C: Meâvi) Sivri külünk ve balta MIZFAR Zafer kazanan Galib olan Asma çubuğuna sarmaşık gibi sarılan filiz MIZMAR (C: Mezâmir) Koşu meydanı Yarışma sahası MIZRAB (MIZRÂB) (C: Medârib) Saz zahmesi (Onunla saz çalarlar) MIZRAK Ucu sivri uzun saplı harp âleti Kargı MIZREB Büyük çadır, oba MIZYA' Malını çok harcayan kimse Malını fazlaca zâyi eden adam MIZZ Yemeğin lezzetinden ağzını şapırdatmak MİA Günlük adı verilen zamk MİÂ' (C: Em'â) Bağırsak MİÂ-İ A'VER Körbağırsak MİÂ-İ GALİZ Kalınbağırsak MİÂ-İ İSNÂ-AŞER Oniki parmak bağırsağı MİÂ-İ RAKİK İncebağırsak MİAD Vaad edilen gelecek zaman veya yer * Müsaade edilen zaman * Kıyâmet Mahşer * Vaad Müddet MİÂÎ (Miâiyye) Bağırsakla alâkalı MİAT (Mie C) Yüzler Yüz sayıları Mİ'BER Suyu geçmeğe yarıyan kayık, sal gibi vâsıtalar * Köprü Su geçme geçidi Mİ'BER (Mi'bere) İğne kutusu, iğne kabı MİBLA' (Bel' den) Obur MİBNAH Heybe MİBRED Eğe * Eğe cinsinden bir yazı âleti MİBREE Kalemtraş Kalem açmağa yarıyan âlet MİBTAN Çok yemekten karnı şişen etli ve yağlı kişi MİBVEL (Mibvele) Sidik kabı Küçük abdest edilecek delikli taş veya oluk MİBZA' Kan almakta kullanılan âlet Neşter MİBZAG Nişter, kan alacak âlet MİBZEL (C: Mebâzil) Süzgeç MİBZELE (C: Mebazil) Her gün giyilen kaftan, günlük elbise MİBZER Tohum ekmekte kullanılan bir âlet MİCDAF (C: Mecâdif) Sandal, kayık küreği MİCDAH (C: Mecâdih) Kavut karıştırdıkları ağaç * Menazil-i Kamerden bir yıldız MİCDAR Bostan korkuluğu Korkuluk MİCDEL (C: Mecâdil) Köşk, kasır, kâşâne MİCENE (C: Mevâcin-Meyâcin) Kassar tokmağı MİCENN Kalkan, siper Mİ'CER Bir cins kadın başörtüsü Eşarp MİCERR Gem çenberi * Matkap kayışı MİCERRE (C: Mecirr) Yer düzeltilen sürgü * Demir kürek ("Bel" denir) MİCESSE Ağaç budamada kullanılan keskin demir MİCEŞŞ El değirmeni MİCHAR Yüksek sesle konuşan MİCLAT Ağaç budamada ve bağ filizini kesmekte kullanılan demir MİCMER İçinde tütsü yakılan bakır yahut bronzdan küçük şamdan şeklindeki aletin adıdır "Buhurdan" da denilir MİCR Çenber MİCREFE (C: Micref-Mecarif) Ateş küreği MİCSED Cesede yapışık olan elbise MİCVAD Güzel şiirler söyliyen şâir MİCVEB Bir şey kesmeye yarıyan demir MİCVEL Gömlek * Küçük esvap * Kalkan MİCZAF (C: Mecâzif) Gemi küreği MİCZAM Pek keskin kılıç MİCZEM Çok keskin kılıç MİDA' Bir şeyin son bulduğu yerin sonu * Yolun sıklaştığı yeri MİDA' (MİDEA) (C: Mevadi') Eski kaftan, eski elbise MİD'A(T) Şehrin burcu MİDAD Yazı mürekkebi Mürekkeb MİDADİYE Mürekkep konan şey Mürekkep hokkası MİDAE Kırba Deriden su kabı İbrik Matara * Çeşme lülesi * Abdest alınan yer MİDAKA (MİDAKKA) Kendisiyle bir şey dövülüp ezilen şey Havan MİDANEM f Biliyorum MİDARE Çuvaldız gibi bir demir (Kadınlar onunla saç düzeltirler) MİD'AS Çok işlek olduğundan yumuşamış olan yol MİDAS Pabuç MİDDE Cerahat, irin Mİ'DE (C: Miad) İnsan ve hayvanlarda, yenen şeyleri hazmetmek vazifesi olan bir iç uzvu MİDE-NÜVAZ Mide okşayan (maydanoz) MİDEVÎ Mide ile alâkalı mideye ait * Mideye yarar MİDFA' (C: Medâfi') Ask: Top MİDHANE Buhurdan MİDHAT Medhetme, övme MİDHATGER f Övücü, medhedici MİDİLLİ At cinsinin küçük çaptaki nev'ine verilen addır Bu türlü atlar Midilli adasında yetiştirildiği için bu adı almıştır MİDKAS İpek MİDLES (C: Medâlis) Def'edecek yer MİDMAK Binanın iskeleti MİDMEK (C: Medâmik) Ziynet verecek âlet * Haberi şâyi eden, duyuran nesne MİDRA Boynuzdan veya demirden çuvaldız gibi bir nesne (Kadınlar onunla saçlarını düzeltip islâh ederler ve tarakla da tararlar) MİDRAR Yağmur yağdıran bulut * Çok su döken MİDRAS Okuma yeri * İçinde Tevrat dersi verilen ev MİDRE Bahadır, kahraman MİDREBE Demir yerine ucuna boynuz takılan süngü MİDVEK Bir şey ezmekte kullanılan taş MİDYAN (C: Medâyin) Daima borç eden kimse |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #41 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MİE Yüz Yüz sayısı MİETEYN İki yüz (200) MİFAD Kebap demiri MİFER Hizmetkâr, hizmetçi MİFEZZA Tokmak MİFRAK (C: Mefârik) Başın ortası (saçın bölük olduğu yerdir) MİFRAS (MİFRÂS) (C: Mefâris) Gümüş kesecek âlet * Demir MİFSAD Kan almakta kullanılan âlet Neşter MİFSAL Dil, lisan MİFTAH Açan âlet Anahtar Kilidleri açan anahtar MİFTELE Yün eğirmekte kullanılan çatal değnek MİFZAL Fazilet ve şeref sahibi MİFZAL Gündelik iş elbisesi MİG f Duman, sis, duhân * Kara bulut MİGDAD Çok gadaplı, çok kızgın MİGFER Ateşli silâhların icadından evvel, muharebede kılıç, mızrak ve ok gibi harp âletlerinden korunmak için başa giyilen bir nevi başlık idi Miğfer, zırh ile beraber bir bütün teşkil ederdi Osmanlı miğferleri çeşitli şekillerde olmakla beraber genel olarak iki kısma ayrılırdı Bir kısmı ince bakırdan, diğer kısmı ise çelikten yapılırdı Miğfer; tepesi sivri fes biçiminde idi Asıl tepeye gelecek yer temrenle süslenir, temrenin ucu kâh sivri olur, bazan da lâfza-i Celâl ve bazı kere de hilâl ile son bulurdu MİGFERÎ Miğfer şeklinde olan, miğfer biçiminde olan * Miğferle ilgili MİGLAK (C: Megalik) Kilit, mandal MİGNAK f Dumanlı, sisli Bulutlu MİGSEL Tas, ibrik Yıkanmada kullanılan kab MİGVEL (C: Megavil) İnce kılıç Hançer MİGZEL (C: Megazil) İplik eğirmekte kullanılan âlet iğ MÎH f Çivi, mıh Kazık MİH (C: Mihâ) f Ulu, büyük Azim, kebir MİHA Yaş değnek MİHAD Yer Arz * Beşik * Döşeme Döşek MİHADDE Baş ve yüz altına koydukları yastık * Kazma * Balta MİHAFFE Mahfe Katır veya develerin sırtına konulan ve iki kişinin oturabileceği büyüklükte olan sepet MİHAH (Muhh C) Beyinler * İlikler MİHAİL Resul-i Ekremin (ASM) geleceğini haber veren ve bir ismi de Mişâil olan eski zaman Peygamberlerinden bir Zâttır Kitabının 4 bab'ında: "Ahir zamanda bir ümmet-i merhume kaim olup, orda hakka ibadet etmek üzere, mübarek dağı ihtiyar ederler Ve her iklimden oraya birçok halk toplanıp Rabb-ı Vâhide ibadet ederler O'na şirk etmezler" diye bahsetmiştir(İşte şu âyet, zâhir bir surette dünyanın en mübarek dağı olan Cebel-i Arafat ve orada her iklimden gelen hacıların tekbir ve ibadetlerini ve ümmet-i Merhume nâmıyla şöhret-şiar olan ümmet-i Muhammediyeyi (ASM) tarif ediyor M) MİHAK (Mahâk-Muhâk) Her arabi ayın son üç gecesi MİHAL Kuvvet Azab Ukubet MİHAMME Küçük bakır ibrik MİHAMME Yer süpürgesi MİHAN (Mihnet C) Mihnetler, sıkıntılar MİHAN (Mih C) Ulular, büyükler MİHANİKÎ KIRAET Kelimeleri, terkibleri doğru telâffuz etmekle beraber ezber dersi dinletiyormuş gibi çabuk çabuk okumaktır Böyle okuyuş dinleyene bir şey anlatmaz Ancak okuyanın mevzuu kavramış olduğunu anlatır Öyle kıraet bir makinanın duygusuz işlemesine benzetilir MİHANİKİYYET yun (Mihanik den) Makine sanayiini ihate eden fen ve ilimler Makine gibi cansız şeyler * Cansız ve duygusuz fakat ahenkli hareket ve hareket kabiliyeti MİHAR (Mühür C) At yavruları Taylar MİHAŞŞ(E) Ot biçtikleri âlet Orak ve tırpan * Ot koydukları kap MİHATT Deriden kıl ve yün yolacak demir MİHAZ Çizme mahmuzu MİHBAZ (C: Mehâbiz) Hallaç tokmağı MİHBEB Tâne tâne kesecek âlet MİHBERE (C: Mehâbir) Mürekkep koydukları kap MİHCEM(E) (C: Mehâcim) Hacamat şişesi * Çekip emmeğe mahsus âlet MİHDA İçine hediye konulan kap MİHEK f Küçük çivi * Karanfil MİHEN (Bak: Mihan) MİHENK (Mihek) Altının ayarını anlamaya mahsus bir taş Ölçü İyiyi kötüyü ayıran, ayar âleti * Mc: Bir insanın kıymetini, ahlâkını anlamaya yarayan vasıta MİHFAR Toprak kazan âlet Kazma MİHFEN Değirmen sepeti MİHFER(E) (C: Mahâfir) Kazma Bel MÎHÎ f Çivi şeklinde Çiviye âit MİHÎN (Mihine) Daha büyük, daha ulu MÎHKADEM f Ayağı kırık MİHLA(T) İçine yulaf koyup davara vermekte kullanılan torba MİHLAF Vaadinde çok hilâf eden, sözünde durmayan kimse MİHLAK Ustura MİHLEB (C: Mehâlib) Yırtıcı kuşların tırnağı, pençesi * Orak, bıçak MİHLEB İçine süt sağılan kap MİHMAN f Misafir MİHMANDAR f Misafire hizmet ve yardım eden Misafiri ağırlayan MİHMANDAR-I KERİM Dünya misafirhanesinde kullarına yardım ve in'am eden Rabbimiz, Allah (CC) * Müslümanlara dünya misafirhanesinde rehberlik eden, Hazret-i Peygamber (ASM) MİHMANDARÎ f Mihmandarlık Misafir ağırlayıcılık MİHMANHANE f Misafirhane Misafir edilecek yer Otel * Mc: Dünya MİHMANÎ f Mihmanlık, misafirlik MİHMANNEVAZ f Misafire iyi muamele ederek ikram eden Misafir ağırlayan MİHMANPERVER f Misafir ağırlayan, misafire ikram eden, misafir seven MİHMANPERVERÎ f Misafirperverlik, misafir ağırlayıcılık MİHMANSERAY f Misafirhane Otel * Mc: Dünya MİHMEL (C: Mehâmil) Kılıç bağı * Büyük mahfe MİHMER (C: Mehâmir) Semer atı MİHMEZ (MİHMÂZ) Çizme mahmuzu MİHNEKA (C: Mehânık) Maktul * Gerdanlık * Boğacak âlet MİHNET Zahmet Eziyet Dert Belâ * Mc: Tecrübe, sınamak MİHNET-ÂBÂD f Keder, mihnet ve gam dolu olan yer * Mc: Dünya MİHNETDİDE f Musibete uğramış Keder ve mihnet görmüş MİHNETGÂH f Keder, gam ve mihnet çekilen yer * Mc: Dünya MİHNETKEDE f Gam ve keder çekilen yer Nihnet yeri * Mc: Dünya MİHNETKEŞ f Keder, eziyet ve mihnet çeken MİHNETZEDE f Afet ve belâya uğramış Keder, mihnet ve musibete giriftar olmuş MİHR (Bak: Mehr) MİHRAB Camide imamın namaz kılarken cemaatin önünde durduğu yer * Şiddetli harbeden cengâver Bahadır * Evin şerefli yüksek yeri, çardak * Meclisin sadrı ve ekrem mevzii * Mc: Harb âleti * Orman * Melikin hususi makamı * Mc: Şeytan ve hevâ ile muharebe edecek yer * Ümit bağlanan yer MİHRAB-I CEMŞİD Güneş, Şems MİHRACE (Hind'ce: Mahraca) Hindistan'da Hindu dininden olan hükümdarların büyüklerine verilen ünvandır Hindu kral MİHRAF Hekimin yarayı muâyene ettiği âlet MİHRAK Çok hareket eden * Hareket âleti Karıştıracak nesne MİHRAK Fiz: Küre içi biçiminde (içbükey) bir aynaya müvâzi (paralel) gelen ışıkların, aksettikten sonra toplandıkları nokta Yakıcı nokta * Hareket merkezi MİHRAKÎ Mihrak noktasına âit MİHRAK (C: Mehârik) Ağaç kılıç * Yırtıp parçalayacak âlet MİHRAS (C: Mehâris) Dibek taşı MİHRAT Tennur odunu karıştırdıkları âlet * Çiftçi sabanı MİHRAT (C: Mehârit) Her yıl derisi kavlayıp soyulmak âdeti olan yılan MİHRBAN f Merhamet ve şefkat sahibi Muhabbetli, sevimli, yumuşak huylu ve güleryüzlü MİHRBANÎ f Dostluk, muhabbet, sevgi MİHRE f Acemi ördekleri avlamak için su kenarlarına bağlanan ördek MİHREF (C: Meharif) İçine yemiş koydukları kap MİHREZ İğne, ibre MİHRGAN f Sonbahar Güz mevsimi * Eski İranlıların iki büyük bayramlarından birinin adı MİHRNAZ f Naz güneşi Çok nazlı MİHSAD Ekin orağı MİHSAF (C: Mehâsıf) Biz dedikleri ince uzun demir MİHSAL Ok yapılan demir MİHSAL Keskin kılıç MİHSARRE Bir kimsenin elinde tuttuğu sopa veya değnek MİHSERE Süpürge MİHŞAH (C: Mehâşi) Kaba kilim MİHTAB Balta Odun kesmekte kullanılan âlet MİHTAT Cetvel tahtası MİHTER (C: Mihterân) Daha büyük Daha ulu MİHTERÂN (Mihter C) f Daha büyükler MİHTERÎ f Büyüklük, ululuk, azimlik MİHVAL Çok hilekâr Hileci Dolandırıcı MİHVEKA Süpürge MİHVER Dünyanın kuzey ve güneş kutbu arasından geçtiği farz olunan hat, dönen bir şeyin ortasından geçen mil Düzgün geometrik şekilleri iki eşit kısma ayıran doğru çizgi Çark ve tekerlek gibi dönen şeylerin ortasından geçen mil Merkez * Mat: Üzerinde bir müsbet ciheti var farzedilen sonsuz hat * Kağnı arabasının dingili MİHVER-İ ÂLEM Arzın merkezinden geçerek semâ küresini her iki tarafta kesen mevhum hat MİHVER-İ HAREKÂT Askeri harekâtın yapıldığı yer MİHVER-İ ARZ Arzın kuzey ve güney kutupları arasında uzanıp, merkezden geçtiği farz olunan hat MİHVER-İ NEBAT Kök, gövde ve yaprakların tamamı MİHYAC Şiddetli * Çok, ziyâde, fazla MİHYAF Tez susayan davar MİHYAL Bir yıl ekilip, bir yıl ekilmeyen arazi MİHYAT İğne MİHZA (MİHZAB) Ateş karıştırmakta kullanılan ağaç MİHZAB Boyacıların elbise boyadıkları küp MİHZAC Çamaşır tokacı MİHZAK Çok gülen kadın MİHZAR Mânâsız ve saçma sapan sözler konuşan MÎK f Çekirge MÎK Çabuk ağlayan, yufka yürekli olan MİKA Muhabbet, sevgi MİKAA Kassarların üzerinde bez döğdükleri ağaç * Kassarlar tokmağı * Yaşlı ve uzun boylu kimse MİK'AB Geo: Küb * Mat: İki defa kendisi ile çarpılan sayı Mİ'KAB Kızdan sonra oğlan doğuran kadın Bir oğlan sonra bir kız doğuran MİK'AB (C: Mekâıb) Topuk mesti MİKÂİL Rezzakıyyet arşının hamelesi olan büyük Melek Dört Büyük Melekten birisi (Bak: Melâike) MİKAMME Süpürge MİKAT Bağırdak ipi, (oğlancıkları beşikte onunla bağlarlar) * Kesilme ânında koyunun ayağını bağladıkları ip |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #42 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MİKAT Bir iş için tayin edilen zaman veya yer * Mekke-i Mükerreme yolu üzerinde hacıların ihrama girdikleri yer MİKATÎ Hacc mevsimini beklemek üzere Mekke-i Mükerreme'de kalan kimse MİKAT SÜNNETİ Hacca niyet edenin ihrama girmesi MİKATT (C: Mikât) Üzerinde kalem kesecek âlet MİKDAD Demir kesme âleti MİKDAM (C: Makadim) Çok ayaklı * Kıdemli * Çok çabalayıp uğraşan Fazlaca gayret sarfedip ikdâm eden MİKDAR Parça Kısım Bölük * Kıymet Değer Derece MİKDAR-I KÂFİ Yeter derecede MİKDAR-I KAMET Namaza başlamak için okunan kamet zamanı kadar MİKELE Sofra takımı MİKHAL (C: Mekâhil) Göze sürme çekmekte kullanılan âlet MİKLEB Eskiden ciltlenen kitapların sol tarafındaki fazlalık parçanın adı MİKLEME Kalemlik, kalem konacak âlet MİKNE (C: Mekenât) Süpürge MİKNESE Süpürge MİKNET Güç, kudret, kuvvet MİKRA' Balta gibi bir alettir ve onunla taş parçalarlar MİKRAA (C: Mekâri) Davul çomağı * Çoban değneği MİKRAM Çok ikram ve kerem eden Bağışlayan, ihsan eden MİKRAM (MİKRAME) (C: Mekârim) Kadınların başını ve yüzünü örttükleri nakışlı bez MİKRAT (C: Mekârâ) Su mecrâsı (Her taraftan gelen yağmur suyu orada toplanır) * Büyük havuz * Büyük çanak MİKRAZ (C: Mekariz) Makas MİKREB (C: Mekârib) Çift sürmede kullanılan saban MİKRON Fr Metrenin milyonda biri Milimetrenin binde biri MİKROSKOP Fr Gözle görülmeyecek kadar küçük cisimleri, çok defa büyük göstermeye yarayan âlet MİKSAHA (C: Mekâsih) Süpürge MİKSAL Çok keskin kılıç MİKSAR Çok konuşan, sözü uzatan, geveze * Çoğaltan, teksir eden MİKSEFE (Kesâfet den) İçine elektrik enerjisi yığılan âlet (Kondansatör) MİKSEHA (C: Mekâsih) Süpürge MİKSİR Çok söyleyici, çok konuşan MİKŞAT Hattatların, kamış kalemlerinin kabuğunu soymakta kullandıkları âlet MİKTA' Kesecek âlet MİKTEBE Tabak üstüne örttükleri nesne MİKTEL Onbeş sa' miktarı nesne alır ölçek MİKVAL Çok konuşan MİKVED (C: Mekavid) Yular MİKVEL Lisan Dil MİKYAL (C: Mekâyil) (Keyl den) Ölçek Tahıl ölçeği MİKYAS Kıyas edecek, ölçecek âlet Ölçü âleti Uzunluk ölçüsü Ölçek MİKYAS-I KUVVET Kuvvet ölçer Dinamometre MİKYAS-I MÂ Hidrometre MİKYAS-I ZELAZİL Yer sarsıntısının şiddet ve yönünü gösteren âletler MİKYAS-ÜL HARARE Harâret derecesini ölçen âlet Termometre MİKYAS-ÜL MÂYİAT Sıvıların yoğunluk derecesini ölçen âletin adı MİKYAS-ÜR RİYAH Rüzgâr hızını tâyin eden âlet MİL İğne gibi ince ve uzun bir âlet * Göze sürme çekecek âlet * Ucu sivri çelik kalem * Sivri dağ tepesi * Bir çarkın, üzerinde döndüğü mihver, eksen * Elektromotordan iş tezgâhına kuvvet nakleden uzun çelik çubuk * Selin bıraktığı en verimli münbit toprak * Mesafeyi gösteren işaret çubukları * Bir kilometreden fazla mesafe, uzaklık MİL-İ BAHRÎ İngiliz deniz mili (1852 metre) MİL-İ BERRÎ Kara mili (1609 metre) MİLA Bir kap dolusu nesne MİLAD (Velâdet den) Doğum günü * Hz İsa'nın (AS) doğum günü kabul edilen yıl başı MİLADÎ Milada ait Milada dayanan Ekser Avrupalıların takvim başlangıcı yaptıkları Milad yılına ait * İsa'nın (AS) doğumundan itibaren başlayan takvim ki, miladî tarih denir MİLAH (Milh C) Milhler, tuzlar MİLAHAT Gemicilik Gemicilik bilgisi MİLAK Bir nesnenin kıyam ve sebâtına sebep olan nesne MİL'AKA (C: Melâik) Tahta kaşık MİL'AKA-TIRAŞ f Tahta kaşık yapan Mİ'LAT (C: Meâli) Yas tuttuğunda, kadınların gözyaşı sildikleri bez MİLAT Duvara yaptıkları çamur Sıva balçığı MİLBEN Kerpiç kalıbı * Süt sağacak kap MİLDEM (MİLDÂM) Çekirdek dövdükleri taş * Ahmak ve iri vücutlu kimse MİLDES Hurma çekirdeğini dövdükleri büyük taş MİL'E Dolu, dolusu * Cemaat (Bak: Mele') * Havuz MİLEL (Millet C) Milletler Bir millet sayılan topluluklar * Bir din veya mezhebde olan topluluklar MİLEL-İ MÜTEMEDDİNE Medenileşmiş milletler MİLEL-İ SÂİRE Başka, diğer milletler MİLEZZ Katı, şiddetli, şedid MİLG Ahmak MİLH (C: Emlâh-Milha-Milah) Tuz MİLHA (Milhât) (C: Melâhi) Eğlence, oyun, cümbüş MİLHA (Milh C) Tuzlar MİLHA Kutu Dağarcık MİLHAB (C: Melâhib) Kesecek âlet * Ber nesnenin kabuğunu soyacak âlet MİLHAFE Bürünecek şey Yorgan MİLHE Güzel kelâm, lâtif söz MİLHEZ Mürekkep karıştırmakta kullanılan bir âlet MİLHÎ (Milhiye) Tuzla alâkalı Tuzdan MİLİ f Kedi MİLİS Fr Orduya yardımcı halk kuvveti MİLK Mal cinsinden olan yer Birisinin tasarrufu altında bulunan yer Mülk MİLK-İ YEMİN Köle, cariye MİLKA Eskiden mürekkep hokkalarına konulan ham iplik MİLKAT Cerrah cımbızı MİLKAT (C: Melâkıt) Tandırdan ekmek çıkaracak âlet MİLKDAR f Hükümdar, pâdişah Mülk sâhibi MİLKED Nesne dövecek âlet MİLLET Bir dinden olanların topluluğu Din, dil ve târih beraberliği bulunan insan cemaatı Sınıf Topluluk * Bir sülâleden gelenlerin hepsi * Maddi, mânevi bir unsurdan sayılıp beraber yaşayanların hepsi MİLLET-İ BEYZA Bütün Müslümanlar MİLLET-İ HÂKİME Hâkim millet MİLLET-İ MERHUME Müslümanlar, İslâm Milleti (Allah'a ve onları ebedi saadete sevkeden emirlerine itaat ettiklerinden, kendileri rahmete mazhar olmuşlardır) MİLLÎ (Milliye) Din ve millete âit, milletle alâkalı, millete mensub MİLLİYET Ümmet Aralarında din, dil ve tarih birliği olan topluluktaki hâl Millet olma Aralarında maddi mânevi birlik ve beraberlik râbıtaları bulunan topluluktaki vasıf (Milliyetimiz bir vücuddur Ruhu, İslâmiyyet; aklı, Kur'ân ve imândır)(Kimin himmeti milleti ise, o tek başiyle küçük bir millettir M)(Fikr-i milliyet, şu asırda çok ileri gitmiş Hususan dessas Avrupa zâlimleri, bunu İslâmlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar, tâ ki, parçalayıp, onları yutsunlarHem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsâni var; gafletkârâne bir lezzet var; şeâmetli bir kuvvet var Onun için şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara, "Fikr-i milliyeti bırakınız!" denilmez Fakat, fikr-i milliyet iki kısımdır Bir kısmı menfîdir Şeâmetlidir, zararlıdır; başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, mütayakkız davranır Şu ise, muhâsamet ve keşmekeşe sebebdir Onun içindir ki, hadis-i şerifte ferman etmiş: $Ve Kur'an da ferman etmiş: $ İşte şu hadis-i şerif ve şu âyet-i kerime; kat'i bir surette menfî bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyorlar Çünki: Müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti, ona ihtiyaç bırakmıyor M) (Bak: Türk)(Menfî milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki:Evvelâ: şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhaceretlere ve tebeddülâta mâruz olmakla beraber; Merkez-i Hükümet-i İslâmiyye bu vatanda teşkil olduktan sonra, akvâm-ı sâireden pervane gibi çokları içine atılıp, tavattun etmişler İşte bu halde Levh-i Mahfuz açılsa ancak hakiki unsurlar birbirinden tefrik edilebilir Öyle ise, hakiki unsuriyet fikrine, hareketi ve hamiyeti bina etmek mânasız ve hem pek zararlıdır Onun içindir ki: Menfî milliyetçilerin ve unsuriyet-perverlerin reislerinden ve dine karşı pek lâkayd birisi mecbur olmuş; demiş: "Dil, din bir ise; millet birdir" Mâdem öyledir Hakiki unsuriyete değil; belki dil, din, vatan münâsebatına bakılacak Eğer üçü bir ise, zaten kuvvetli bir millet; eğer biri noksan olursa, tekrar milliyet dairesine dâhildir M) MİLLİYETPERVER f Milliyetini seven MİLSAH (C: Melâsıh) Keten tarağı MİLT Nesebi bilinmeyen MİLTAN Yağ değirmeni MİLTAT Dimağa ermiş olan baş yarası * Deniz kenarı MİLVAH Tuzak yanında koydukları kuş * Semiz olmayan hayvan MİLVAT Mala MİLZAB (C: Melâzib) Aşırı derecede cimri, pek hasis MİM Kur'ân-ı Kerim alfabesindeki yirmidördüncü harf olup, ebced hesabında kırk sayısının karşılığıdır * Tarih yazarken bazan Muharrem ayına bir işaret olabilir * Bir kitap veya ibarenin sonuna veya altına temme (bitti) yerine ve "mâlum oldu, görüldü" makamında konulan bir harftir (Bak: Ebced) Mİ'MAR İmar eden Hüner sâhibi İnşaat plânlarını yapan ve bunların kurulmasına bakan san'atkâr Binâ inşa eden mühendis Mİ'MARÂN f Mimarlar Mİ'MARÎ (Mi'mariyye) Mimarlıkla alâkalı Mimarlığa âit * Bir yapı için mimara verilen para MİMHA Meni silmeye mahsus bez parçası MİMHAZA Yayık (Onunla yoğurttan yağ çıkarırlar) |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #43 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MİMÎ (Mimiyye) Mim harfi ile alâkalı İçinde mim harfi bulunan kelime MİMLAKA Yer düzeltecek taş MİMLEHA Tuzlu yer MİMRAZ Hastalıklı, illetli MİMSAH Yalancı MİMSAHA Adi basacak nesne * Yüz silecek mendil MİMSİZ MEDENİYET Vahşilik, denîlik Alçaklık * Medeni kelimesinin, Kur'ân alfabesine göre "mim" harfini kaldırırsak, denî kelimesi kalır Buna binaen, "mimsiz medeniyyet" de denî, alçak ve zâlim yerinde kullanılmıştır MİMTAR Yağmurluk MİN Arabçada harf-i cerrdir 1- Mekân ve bir şeye başlamayı ifâde ederMeselâ: $ "Haftadan haftaya" da olduğu gibi2- Teb'iz için olur Meselâ: $"Kim bir kavme benzemeğe özenirse onlardan sayılır" cümlesinde olduğu gibi Bazılarını, bir kısmını ifâde ediyor 3- Cinsi beyan için olur Meselâ: $ "İşlediğiniz hayrı Allah bilir" cümlesinde "min" tebyine (açıklamaya) vesile oluyor4- Bedel-i ivâz (karşılık) için olur Meselâ: $ "Ahirete bedel, dünya hayatına râzı mı oldunuz" cümlesinde olduğu gibi5- Tâlil (sebeb bildirmek) için olur Meselâ: $ "Allah'tan korktuğu için ağlıyor" cümlesinde olduğu gibi Önündeki kelime mef'ulün leh olur6- İstiğrak ifadesi için olur Gâyet, hiç bir, hiç gibi "Bize hiç bir yorgunluk dokunmadı" cümlesinde olduğu gibi $ Bâzı fiiller mef'ul-ü bihini, "min" ile alır Bu takdirde den, dan manası ile tercüme edilmez7- Tahsis-i alel umum (katiyyet ifadesi) için olur Bu da zâidedir Meselâ: $ "Hiç kimse bana gelmedi" cümlesinde olduğu gibi Bunlardan başka "min" harf-i icerri;fasıl mânasına, birbirine zıd iki kelimeden ikincisine dahil olur Bâ-i cerreye, an $, fi $, ind $, alâ $'ya müradif olur $ Rubbemâ, mânasına ve sıla olur Lâm-ı zâide ve $ müz ve ba-i kasem yerinde de kullanılır MİNA Şişe, cam, billur * Parlak saray * Sırça Kuyumcuların kullandıkları lâcivert renkli sırça MİNA' (C: Miyâni) Liman MİNAFAM f Cam mavisi, sırça renkli MİN'AM Çok in'am ve ihsan eden MİNARAT (Minare C) Minareler MİNARE (C: Minarat) (Aslı menare'dir) Nur mevzii Ezan mevkii MİNA-RENK f Gök mavisi Mİ'NAS Kız doğuran kadın MİN-BA'D Bundan sonra, bundan böyle MİNBAZ Hallaç tokmağı MİNBER Camide hatibin hutbe okumasına mahsus kürsü (Rif'at mânasına olan nebr'den ism-i âlettir) (Bak: Hutbe)( Minber, Vahy-i İlâhinin tebliğ makamı olduğundan, o vesvese-i siyasiyenin hakkı yoktur ki o makâm-ı âliye çıkabilsin S) MİNBEZE Yastık MİNCAB Zayıf kimse * Yeleği ve temreni olmayan ok MİNCAR Havan Havan eli MİNCEDE Küçük asâ, küçük sopa * Yorgancı çubuğu MİNCEL (C: Menâcil) Orak Ekin orağı MİNCEM (C: Menâcim) Terâzi kolu MİNCERE Soğuk suya harâret veren kızmış sıcak taş (O suya "necire" derler) MİN-CİHETİN Bir cihetten, bir bakıma göre MİNCİLAB Murdar su, pis su MİNDAG Hücum edecek âlet MİNDAS Yeyni avret, hafif kadın MİNDEF (C: Menâdif) Hallaç yayı MİNDEL Hırslı, doymaz ve açgözlü insan Yırtıcı kimse * Zorba, eşkiya MİNDİF Atılmış pamuk MİNDİL (C: Menâdil) Peşkir Mendil Bez parçası MİN-EL-ARŞ İLE-L-FERŞ Arştan yeryüzüne kadar MİN-EL EVVEL Evvelden beri MİN-EL EZEL Ezelden beri MİN-EL KADİM Çok evvelden Eskiden beri MİN-EL MÜHLİKAT Helâk edenlerden Mühlik olanlardan MİNEN (Minnet C) Minnetler MİNESSERA İLESSÜREYYA (Mines serâ il-es süreyyâ) Yerden göğe kadar MİN-EŞ ŞEMS Güneşten MİNFAH (C: Menâfih) Körük MİNFAK Çok fazla nafaka veren MİNFEHA Peynir mayası MİN GAYR-I HADDİN Had harici, edeb dışı olarak * Haddim olmayarak MİNH (MİNHÜ) (C: Minhüm) Ondan (Müzekker hâli) MİNHA (C: Minhünn) Bundan, ondan (Müennes hâli) MİNHA (C: Minah-Menâyih) Atiyye, bahşiş MİNHAC Meslek Yol Açık ve belli yol * f Büyük ve işlek cadde MİNHAC-I HİDAYET Doğru yol Hidayet yolu MİNHAC-ÜS SÜNNET Sünnet yolu Sünnet caddesi Hazret-i Peygamber'in (ASM) gittiği, emrettiği şeriat yolu MİNHAR Misafirperver Misafir kabul edip ağırlayan MİNHAS (C: Menâhis) Uğursuz şey MİNHAT (C: Menâhit) Dülger rendesi Taş veya tahta yontmada kullanılan âlet MİN-HAYSÜ-LAYAHTESİB Hesab edilmedik ve umulmadık yerden veya kadar (mânasında) MİNHÜM Onlardan MİN İLA den ye kadar MİNKAA Küçük taş çömlek MİNKAB Delecek âlet Ateş yakmak ve tutuşmak MİNKAL (C: Menâkıl) Çamur teknesi MİNKALE Geo: Yarım dâire şeklinde dereceli geometri âleti İletki MİNKAR (C: Menâkir) Yırtıcı kuşların gagası * Taşçı kalemi Taş yontmağa mahsus kalem MİNKAR-I MAHRUT Gagaları konik biçimde ve kuvvetli olan kuşlar (Serçe, karga gibi) MİNKAR-I MEŞKUK Kırlangıç ve çobanaldatan gibi gagaları kısa ve çok yarık olan kuşlar MİNKARÎ Gaga biçiminde Gagayı andırır tarzda MİNKAŞ (Minkaşe) Cımbız, kıskaç * Demir kalem MİNKAZ Uzunluğuna yarılmış, boylamasına bölünmüş MİN KÜLL-İL VÜCUH Her yönden Her cihetle MİN-MA (Mimmâ okunur) Şey, nesne O şeyden MİNMAS Kıl yolacak âlet MİNNET İyiliğe karşı duyulan şükür hissi * Birisine iyilik etmek * Yapılan iyilikleri sayarak başa kakmak MİNNETDAR f Bir iyiliğe karşı minnet duyan Yük altında kalır gibi birisinin iyiliğine karşı mahcubiyet MİNNETDARANE f Minnetli olarak Minnet eder surette MİNNETDARÎ f Minnetdarlık MİNNETDİDE f Minnet ve iyilik görmüş MİNNETKEŞ (C: Minnetkeşân) f Minnet altında bulunan Minnet çeken MİNNETKEŞÂN (Minnetkeş C) Minnet altında bulunanlar, minnet çekenler MİNNETŞİNÂS (C: Minnetşinâsân) İyilik tanıyan Minnet bilir MİNNETŞİNÂSÎ f İyilik tanıyıcılık, minnet bilirlik MİNSAF (C: Menâsıf) Hizmetkâr, hizmetçi MİNSAR (MİNSİR) Yardımı çok olan kimse * Yardım edecek âlet MİNSEC (C: Menâsic) Çulhaların bez tarağı MİNSEE (MİNESSEE) Asâ, sopa MİNSEF (C: Menâsif) Elek Kalbur Külünk MİNSEGA (C: Menâsıg) Ekmekçilerin ekmek tozunu sildikleri nesne * Yufka yuvarlağı MİNSER (C: Menâsir) Yırtıcı kuşların gagası * Taşçı kalemi * Yüz ile ikiyüz adet arasında olan asker * Önlerinde ne bulunur yıkıp yakıp târumar eden asker * Otuz ile kırk arasında olan at * Kırktan elliye veya altmışa; ve yüzden ikiyüze kadar olan at MİNŞAA Çulha mekiği MİNŞAKKA Yarık, çukur, oyuk MİNŞAR (C: Menâşir) Testere, biçki MİNŞEFE Sünger, bez gibi su silmeğe mahsus nesne MİNŞEGA Ot ve yem koydukları kap MİNŞEL (MİNŞÂL) (C: Menâşil) Yemek çatalı MİN-TARAFİLLAH Allah tarafından Cenâb-ı Hakk'ın emriyle MİNTAŞ (C: Menâtiş) Kıl yolacak âlet Cımbız MİNU Şişe, sırça, cam * Zümrüt * Cennet, firdevs MİNU-YU HÂK Mezar, kabir MİNVAL Hareket tarzı, davranış Usul, yol * Fayda * Uslub, tarz * Bez dokuyan cüllah MİN-VECHİN Bir bakımdan, bir cihetten MİNYATÜR Eski el yazısı kitapları süslemek için sulu boya ile yapılan ince resimler hakkında kullanılır bir tâbirdir İtalyanca "minyatura" kelimesinden alınmadır Buna vaktiyle küçük nakış demek olan "hurde nakış" denilirdi (OTDS) * İnce bir san'atla yapılmış küçük resimler |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #44 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MİNZAR Ayna Bakma âleti Gözlük MİR Amir Bey Baş Kumandan Vâli MİR-İ KELÂM Güzel ve zarif konuşan MİRA' (Riya dan) Riya etme, riyakârlık yapma * Başkasının sözüne itiraz edip mücâdele etme * İçindekinin aksini söyleme MİR-AB f Bir kentin su işlerine bakan kişi Mİ'RAC Merdiven, süllem * Yükselecek yer * En yüksek makam * Huzur-u İlâhî Peygamberimiz Hz Muhammed (ASM) Efendimizin, Receb ayının 27 gecesinde Cenab-ı Hakk'ın huzuruna ruhen, cismen, hâlen çıkması mu'cizesi ki; en büyük mu'cizelerinden birisidir(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nasılki Arz ahâlisine inşikak-ı Kamer mu'cizesini göstermiş; öyle de: Semâvat ahâlisine, Mi'rac mu'cize-i ekberini göstermiştir İşte Mi'rac denilen şu mu'cize-i âzamı, Otuzbirinci Söz olan Mi'rac Risalesi'ne havale ederiz Çünki o risale, o mu'cize-i kübrâyı, ne kadar nurani ve âli ve doğru olduğunu kat'i bürhanlarla, hattâ mülhidlere karşı da isbat etmiştir Yalnız, mu'cize-i Mi'racın mukaddimesi olan Beyt-ül-Makdis seyahatı ve sabahleyin Kureyş kavmi, Ondan Beyt-ül Makdis'in târifatını istemesi üzerine hâsıl olan bir mu'cizeyi bahsedeceğiz Şöyle ki:Mi'rac gecesinin sabahında, Mi'râcını Kureyş'e haber verdi Kureyş tekzib etti Dediler: "Eğer Beyt-ül Makdis'e gitmiş isen, Beyt-ül Makdis'in kapılarını ve duvarlarını ve ahvâlini bize târif et" Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman ediyor ki: $Yâni: "Onların tekziblerinden ve suâllerinden pek çok sıkıldım Hattâ öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim Birden Cenab-ı Hak, Beyt-ül-Makdis'i bana gösterdi; ben de Beyt-ül-Makdis'e bakıyorum, birer birer herşey'i târif ediyordum" İşte o vakit Kureyş baktılar ki: Beyt-ül-Makdis'ten doğru ve tam haber veriyorHem Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Kureyş'e demiş ki: "Yolda giderken sizin bir kafilenizi gördüm kâfileniz yarın filân vakitte gelecek Sonra o vakit kâfileye muntazır kaldılar Kâfile bir saat teehhür etmiş Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ihbarı doğru çıkmak için, ehl-i tahkikın tasdikıyla, Güneş bir saat tevakkuf etmiş Yâni Arz, O'nun sözünü doğru çıkarmak için; vazifesini, seyahatını bir saat tâtil etmiştir ve o tâtili, Güneş'in sükunetiyle göstermiştir İşte Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın birtek sözünün tasdikı için, koca Arz vazifesini terkeder; koca Güneş şâhid olur Böyle bir Zâtı tasdik etmeyen ve emrini tutmayanın, ne derece bedbaht olduğunu ve O'nu tasdik edip emrine $ diyenlerin ne kadar bahtiyar olduklarını anla M) Mİ'RAC-UN NEBİ Hazret-i Peygamber'in (ASM) huzur-u İlâhîde yükselmesi(Mi'râc-un Nebi : Zât-ı Ahmediyye (ASM) Efendimizin seyr-i sülukundan ibârettir Zât-ı Muhammediye'nin bütün kâinatın fevkine çıkıp, bütün mevcudattan geçip, bütün mahlukatın Hâlikı ile umumî, küllî, ulvî bir sohbetidir)(Mi'rac meselesi erkân-ı imaniyyenin usulünden sonra terettüb eden bir neticedir Ve erkân-ı imaniyyenin nurlarından medet alan bir nurdur Erkân-ı imaniyyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhidlere karşı elbette bizzat isbat edilmez Çünkü Allah'ı bilmeyen, peygamberi tanımayan ve melâikeyi kabul etmeyen veya semâvatın vücudunu inkâr eden adamlara Mi'rac'dan bahsedilmez Evvelâ o erkânı isbat etmek lâzım geliyor S) (Bak: Bast-ı zaman) Mİ'RAC GECESİ Leyle-i Mi'rac da denir Arabî aylardan Receb-i şeri'fin yirmiyedinci gecesidir Mİ'RACİYYE Mi'raca âid Mi'rac hakkında Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) Mi'rac mu'cizesi hakkında yazılmış manzume veya bu hususta yazılan eser MİRADE Mancınık taşı MİRADES (C: Merâdis) Kuyu içinde su var mıdır diye bilmek için bıraktıkları taş * El değirmeni MİRAH Sürur, neşat, sevinç MİR-AHUR f Sarayda at işlerine bakan memurun ünvanıdır MİRALAY Alay kumandanı Albay MİRAN (Mir C) Beyler MİRAN (C: Mârin) Vahşi canavar yatağı MİRAN AŞİRETİ Cizre havalisinde Bühti ismi ile de anılan bir aşiret adı MİRAR Kerreler Def'alar MİRAREN Defalarca, birçok kere MİRAS Ölen kimseden akrabalarına ve yakınlarına kalmış olan mal, mülk( $ olan hükm-ü Kur'anî, mahz-ı adâlet olduğu gibi, ayn-ı merhamettir Evet adâlettir Çünki; ekseriyet-i mutlaka itibariyle bir erkek, bir kadın alır, nafakasını taahhüt eder Bir kadın ise, bir kocaya gider, nafakasını ona yükler; irsiyetteki noksanını telâfi eder Hem merhamettir, çünki: O zaife kız, pederinden şefkate ve kardeşinden merhamete çok muhtaçtır Hükm-ü Kur'ana göre o kız, pederinden endişesiz bir şefkat görür Pederi ona, "Benim servetimin yarısını, ellerin ve yabanilerin ellerine geçmesine sebeb olacak zararlı bir çocuk" nazariyle endişe edip bakmaz O şefkate, endişe ve hiddet karışmaz Hem kardeşinden rekabetsiz, hasedsiz bir merhamet ve himayet görür Kardeşi ona, "hânedanımızın yarısını bozacak ve malımızın mühim bir kısmını ellerin eline verecek bir rakib" nazariyle bakmaz; o merhamete ve himayete bir kin, bir iğbirar katmaz Şu halde o fıtraten nazik, nâzenin ve hilkaten zaife ve nahife kız, sûreten, az bir şey kaybeder; fakat ona bedel akaribin şefkatinden, merhametinden, tükenmez bir servet kazanır Yoksa rahmet-i Hak'tan ziyade ona merhamet edeceğiz diye hakkından fazla ona hak vermek, ona merhamet değil, şedit bir zulümdür Belki zaman-ı câhiliyette gayret-i vahşiyaneye binaen kızlarını sağ olarak defnetmek gibi gaddarâne bir zulmü andıracak şu zamanın hırs-ı vahşiyanesi, merhametsiz bir şenâate yol açmak ihtimali vardır M) MİRASHAR f Mirasyedi Kendine kalan mirası yiyen Mirashor MİR'AŞ (MER'AŞ) Çok yüksekten uçan güvercin MİR'AT Ayine Ayna * Meşhur bir cins lâle MİR'AT-ÜL AYN Bir şeyin dış görünüşü Mİ'RAZ (C: Meâriz) Zıpkın adı verilen yeleksiz uzun ok * Bir sözün gizli mânâsı Ta'riz Mİ'RAZ Süs için giyilen güzel elbiseler MİRAZZA Harmanı sürecek döven MİRBA Ganimet malının dörtte biri MİRBA (MİRBÂE) Gözcülerin üstüne çıkıp baktıkları yüksek yer MİRBAA Asâ, değnek, sopa MİRBAT Davar bağlanacak bağ MİRBED (C: Merâbid) Ev içinde olan küçük hücre (içine esvap koyarlar) * Davar ahırı * Davar duracak yer * Hurma kuruttukları yer MİRCEL (C: Merâcil) Kazan MİRDA Gemicilerin kullandıkları uzun ağaç MİRDİYAN (Mirdiyane) Mersin ağacı Mİ'RE (C: Miâr) Kin, adâvet, düşmanlık MİREMME Sığır ve deve gibi tırnaklı hayvanların dudağı MİRFA(T) İttifak etmek, bir olmak, birleşmek MİRFAK Dirsek * Mutfak Kiler * Semânın şimal tarafında bir yıldız ismi MİRFAKA Dirsek yastığı MİRFED Büyük kâse MİRFEŞE Kürek MİRGAH Kaymak alacak âlet MİRHA İrhâ denilen yelmekle yelip seğirten at MİRHA(T) (C: Merâhâ) Yürüyücü at MİRHA(T) Salıverilmiş, bırakılmış perde MİRHAZ (MİRHÂZA) Gasilhâne, abdesthâne, kenif * Çamaşır tokmağı MİR'IZZA (MİR'IZÂ) Keçi kılının altında olan tiftik MİRÎ Devlete âid Devlet hazinesine mensub MİRİLU Uzayan harblerde ve askerin kifayetsizliği zamanlarında aylıkla toplanan askerler Bunlar talimsiz, intizamsız oldukları için "Nefer-i âm: Bütün halkın cenge sürülmesi" hükmünde kalıyor, bir istifade te'min olunamıyordu Yeniçeri Ocağı'nın ilgasıyla muntazam askerî teşkilât yapılınca bu türlü asker istihdamından vaz geçilmiştir * Hükümete ait gelir menbaları yerinde de mirilu tabiri kullanılırdı MİRKAK Oklava MİRKAM (C: Merâkım) Kalem MİRKAT Merdiven Basamak Derece MİRKEN (C: Merâkin) Don yıkayacak kap * Küçük leğen MİRLİVA Tugay kumandanı Tuğgeneral MİRMA(T) (C: Merâmâ) Nişan oku MİRRE Kuvvet * Öd * Akıl * Kat * Sağlamlık MİRRİD Müfsid, kötü ve şerir kimse MİRRİH Şâd, neşeli ve mesrur kimse MİRRİH Uzun ok ("Pertev oku" derler) * Yeleği olmayan ok * Bir yıldız adı MİRSAD Gözetleme yeri Rasad yeri * Gözetleme âleti * Suçluları gözleyip duran * Pusu * Suçlular için hazır bekleyen MİRSAD-I İBRET İbretle seyretme yeri MİRSAD-I TEFEKKÜR Tefekküre sebep olan MİRSAD (C: Merâsıd) Geniş yol MİRSAL (C: Merâsil) Tenbel yürüyüşlü davar * Küçük ok MİRSAT Gemi demiri Lenger MİRŞAH (Mirşaha) Süzgeç MİRŞAHA Eyer altına konulan keçeyi davardan almak MİRŞEKA (C: Merâşik) Terzi yüksüğü MİRŞEM Ekmek tozunu silecek tüy süpürge MİRT (C: Mürât) Yünden veya haz denilen kumaştan elbise * Kadınların, esvapları üstüne giydikleri elbise MİRTAC Kapı kilidi * Dar yol MİRTAC Yarış atlarının beşincisi MİRTAL (MİRTALE) Bulaşmak MİRTAZ Dinin yasaklarından sakınan kimse MİRVAHA (C: Merâvih) (Rih den) Yelpaze MİRVAHA CÜNBÂN f Yelpaze sallıyan MİRVED (C: Merâvid) Milve makara ortasındaki demir, mihver MİRYE Şek, şüphe * Münazara Cedel (Bak: Temâri) MİRZA Reis Bey * Büyük kimselerin çocuğu Beyzâde * Bazı İslâm topluluğunda iyi sülâleden olanlara, şehzâdelere, seyyidlere verilen ünvân olmakla beraber, bugün bir isim olarak çokca kullanılmaktadır MİRZAB (C: Merâzib) Ululuk * Uzun ve büyük gemi MİRZAH (C: Merâzıh) Çekirdek ve ona benzer şeyleri dövüp ezdikleri taş MİRZAH Üzüm çubuğunu yerden kaldırıp bağlayıp sardıkları ağaç MİRZAZ Havan eli |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #45 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MİRZEBE (C: Merâzib) Tokmak MİS f Bakır MİS' Şimal yeli, kuzey rüzgârı MİS'AB (C: Mesâib) Değirmen oluğu * Havuz oluğu MİSAFİR Seferde olan (Bak: Müsafir-Mukim) MİSAHA Ölçmek, miktarını bilmek MİSAK Anlaşma Sözleşme Yeminleşme Verilen söz MİSAK Sürme, gütme, sevketme * Havada uçarken kanadını birbirine vurup uçan güvercin MİSAL Bir şeyin benzer hali Benzer Örnek * Düş Rüya * Ahlâk ve âdâbla ilgili kıssa ve hikâye * Bir şeyin örneği ve sıfatı Kısas * Gr: İlk harfi harf-i illet olan (yani; elif, vav veyahut da yâ olan) fiil veya kelime MİSAL-İ VAVÎ İlk harfi "vav" olan kelime MİSAL-İ YAYÎ İlk harfi "ye" olan kelime MİSALİYYE Misale dair Mİ'SAM Nabız yeri Bilek MİSANE Dizgin kayışı MİS'AR (MİS'ÂR) (C: Mesâir) Uzun * Ateş küsküsü yapılan ağaç Ateş karıştırmağa mahsus âlet Mİ'SAR (Mi'sara) Mengene MİSAS El sürme, değme, dokunma * Cima etmek * Almak MİSBAH Lâmba (Bak: Mısbah) MİSBAH Yüzgeç MİSBAH-I SADRÎ Göğüs yüzgeçi MİSBAH-I ZENEBÎ Balıkların kuyruğu MİSBAR (C: Mesâbir) Yaraya konulan fitil MİSBEKE Mâden eritilip dökülecek kap MİSDAK (Bak: Mısdak) MİS'EB Bal konulan tulum, bal tulumu Mİ'SELE (Asel den) Arı kovanı MİSELLE (C: Misâl) Çuvaldız MİSELLÎ Çuvaldızcı kimse MİSEM Dağlama eseri * Dağ yapılan âlet * Güzelin çehresindeki cemâl eseri MİSENN Bileği taşı MİSFAT Süzgeç Tasfiye âleti MİSFEN Törpü MİSFERE Süpürge MİSHA(T) (C: Mesâhi) Demir kürek, bel MİSHAB Bel âletinin sapı MİSHAB (C: Mesâhib) Sacayak MİSHAL Eğe, törpü gibi yontma aletleri MİSHANE Taş parçaladıkları nesne MİSHAT Şarap koyacak kap MİSHEB Siyah at MİSHEL Dil, lisan * Eğe, törpü * Ziynet verecek nesne * Yabâni eşek * Dizgin MİSHELÂN Geminin iki tarafındaki iki halka MİSİL (Misl) Benzer Eş Nâzır Tıpkısı MİSİLLİ (Misillü) Benzeri Gibi Aynısı MİSK Bir cins güzel koku ismi (Asya'nın büyük dağlarında yaşayan bir cins erkek ceylanın karınderisi altındaki bir bezden çıkarılır) MİSK İLE ANBER Tamamıyla isteğe uygun (Misk ü anber de denir) MİSKÂ' Sıklık vermek MİSKAB (C: Mesâkıb) Mâden, kemik veya tahta gibi şeyleri delmekte kullanılan âlet, matkap MİSKAL Yirmidört kıratlık (4,5 gr kadar) bir ağırlık ölçüsü (Bir kırat, beş normal arpa ağırlığında olup, bir dirhemin 1/14 üdür) MİSKAL Devamlı tenbel olmak MİSKAM Hastalıklı, illetli MİSKA(T) (C: Mesâki) Su bardağı Su kovası MİSKATA Düşürtücü ilâç veya sebep MİSKET Fr Alaybozan tüfeği Patlayan bombadan etrafa sıçrayarak tahribe, yaralanmaya ve ölüme vesile olan sert parça Eskiden kullanılmış geniş çaplı bir silâh * Güzel kokulu meyve (Elma, üzüm vs) MİSKİN Uyuşuk, tenbel, hareketsiz Zavallı * Cüzzam hastası * Fık: Kendi kendini idâre edemiyen, iktisabtan âciz, mal ve mülkü hiç olmayan kimse MİSKİNÂNE f Tenbelcesine, miskincesine MİSL (Bak: Misil) MİSLAH Ham iken hurması dökülen hurma ağacı MİSLAK Fesih lisanlı, güzel konuşan * Kırkbeş sene yaşayan adam MİSLAK Fesih, beliğ konuşan kimse MİSLAT (C: Mesâlit) Anahtarın bir dişi MİSLİYET Benzeri ve misli olmak Benzerlik MİSMA' (C: Mesâmi') (Sem'den) Kulak * Hastanın iç organlarını dinlemeğe yarıyan âlet MİSMAK Çadırı yükseğe kaldıracak ağaç MİSMAR Ensiz çivi, mıh Demir kazık MİSMAR-I ÂHENİN Demir kazık MİSMAS Karıştırmak MİSMAZ Deyyus kimse MİSRED Büyük taş, çanak MİSSİK Çok cimri Hasis ve tamâhkâr MİSTAH Yatık bardak * Çadır direği * Hurma yayıp kuruttukları yer MİSTAR (Bak: Mıstar) MİSTİK Fr Mistisizm ile âlâkalı * Fls: Bâtıni Kalben çok dindar Sofi MİSVAK Kullanılması pek çok faydalı olan ve Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) ehemmiyetle tavsiye ettiği, diş fırçası vazifesini de gören, hoş kokulu ve meyvesiz bir ağacın dallarından kesilip kullanılan parça MİSVAT Ekincilerin sürgüsü MİSVAT Kazan kepçesi MİSYON Fr Bir vazife ile bir yere gönderilen hey'et * Bir şahıs veyâ hey'ete verilen vazife MİSYONER Fr Hıristiyanlığı neşre ve tanıtmağa çalışan kimse MİŞ f Koyun, ganem MİŞ' Aşı dedikleri kızıl balçık MİŞA' Kumsuz yer Mİ'ŞAB Otu bol olan çayırlık yer MİŞAİL (Bak: Mihâil) |
|