Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfi, harfiosmanlıca, ile, ilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler
Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler

Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HA Osmanlı alfabesinde sekizinci harftir ve ebced sayısı ile de sekizi ifade eder şeklinde okunursa: Haram şey, haşarı yüzsüz kadın mânâlarına gelir
HA harfinin ismidir Ebcede göre beş sayısına delâlet eden ( ) harfi, mehmusedendir Bazan başka harfe yâni "yâ" veya "hemze" veya "elif"e kalbolur Bir kelimenin evveline ve âhirine ilâve edilebilir Arabçada beş vecih üzere müstameldir:1- Zamir olarak, nasb ve cerr yerlerinde kullanılır2- Gaib harfi olur Mücerret gaib mânasına gelir: ( Ebûhu: Onun babası) kelimesinde olduğu gibi3- Sekte "Hâ"sıdır Kelimenin sonunda olan harekeyi veya harfi beyan için diğerine eklenir ( Mâ-hiye) ve ( Hâ-hünâ) da olduğu gibi4- Soru hemzesinden değişmiş olan "hâ" dır5- Müennes işareti olan "hâ" dır
HA f "İşte!" mânasınadır * Cemi edatıdır Kelimelerle birleşerek onları çoğul yapar Meselâ: Ayine-hâ : Aynalar Der-hâ : Kapılar Esb-hâ : Atlar Zülüf-hâ : Zülüfler
HA(Y) f Çiğneyen mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Şeker-hâ : Şeker çiğneyen * Mc: Tatlı sözlü, güzel ve dokunmaz sözler söyleyen
HA Kelime-i tenbihtir İşaret ismi olan Zâ ve Zi kelimeleri ile Hâzâ Hâzihi Hâzâke gibi Bundan başka "hâ" tenbih edatı olarak kelimeye dâhil edilir (Hâzâ ) da olduğu gibi yakını ifade eder İşaret ismi veya nida olur (Eyyühâ ) daki gibi
HAB' Gizli, saklı, hafi * Gizlemek, örtmek, setretmek
HAB f Uyku Rü'yâ
HÂB-I ADEM Ölüm uykusu
HÂB-I CÂVİD Ebedî uyku, ölüm
HÂB-I GAFLET Gaflet uykusu
HÂB-I GİRAN Ağır uyku
HÂB-I HARGUŞ Tavşan uykusu Şüpheli ve hafif uyku * Yalan, hile
HÂB-I NUŞİN Tatlı uyku
HÂB-I RAHAT İstirahat için uyku
HAB (HÂBE) Günah Suç
HABAB (Habâbe) Son derece muhabbet * Su üzerindeki hava kabarcığı
HABAİB (Habibe C) Habibeler, sevgili kadınlar
HABAİK (Habike C) Kehkeşanlar, samanyolları * Çizgiler
HABAİL (Hibale C) Ağ, tuzak, bağ, kement
HABAİL-İ MEVT Ölümün sebepleri
HABAİL-ÜŞ ŞEYTAN Şeytanın tuzakları * Kadınlar
HABAİS (Habise C) Kötülükler Murdar ve pis şeyler
HABAK f Mandıra, ağıl * Dört yanı bir duvar veya set ile çevrilmiş yer, avlu
HABAL Bozulma, düzensizlik Karma karışıklık * Sıkıntı, hüzün, keder, üzüntü
HABALA (Hublâ C) Gebeler
HABALEYAT (Habâlâ C) Hâmileler, gebeler
HAB-ALUD Uykulu Uyku karışık
HABAR (C: Habârât) İmzâ Mühür, damga
HABARAT (Habâr C) İmzâlar * Damgalar
HABARÎR (Hıbrîr C) Dağçiçekleri Dağda yetişen çiçekler
HABASET (Hubs) Murdarlık, pislik, kötülük
HABAT Vücuttaki bir yara iyileştikten veya vücuda bir sopa ile vurulduktan sonra bedende kalan iz * Davarın çok yemekten dolayı karnının şişmesi
HABAYA Gizli işler, gizli şeyler * Defineler
HABAZ Hareket * Bâtıl olmak * Eksilmek
HABB Tane, çekirdek * Yuvarlak olarak hazırlanmış ilâç * Buğday tanesi veya buna benzer tohum
HABB Aldatıcı, kurnaz, hileci, hilekâr * Denizin kabarması, denizde dalga olması
HABBAL (Habl dan) Urgan ve ip satan kimse
HABBAR Terzi * Mürekkepçi
HABBAS Zindancı, gardiyan, hapseden
HABBAT (Habbe C) Habbeler, tohumlar, tâneler * Haplar
HABBAZ (Hubz dan) Ekmekçi Ekmek yapan veya satan kimse
HABBAZÎ Ekmekçilikle ilgili
HABBE Tane Tohum * İhtiyaç * Parça * Dirhemin 1/48 kadarı
HABBET-ÜL KALB (Bak: Süveydâ)
HABBET-ÜS SEVDA Çörek otu
HABBE (HUBBE) Yol, tarik
HABBE Gammazlık yapan kadın (Müz: Habb)
HABBEYİ KUBBE YAPMAK Değeri olmayan bir şeye çok fazla ehemmiyet vermek Zihinde büyütmek
HABBEZA "Ne güzel, ne sevimli, ne hoş" mânâsında bir takdir edatıdır
HABBÜL BÜLUĞ (Habb-ül büluğ) Erginlik çağındaki erkek ve kız çocukların yüzlerinde ve alınlarında çıkan sivilceler
HABC Vurmak, darbetmek
HABC Devenin ot yemekten dolayı karnının şişmesi * Vurmak
HABCAME f Gecelik ve pijama gibi gece uyurken giyilen elbise
HAB-DİDE f "Rüya görmüş" Büluğa ermiş genç
HABE f Sıkılma, bunalma, darlanma, boğulma
HABE Zarara ziyana uğradı (mânâsına fiil)
HABEB Aldatma, kandırma Hile, kurnazlık
HABEK f Üzülme, sıkıntı yapma * Sıkılma, bunalma
HABEL Ana rahmindeki çocuk, cenin * Gebelik, gebe olma zamanı * Fls: Musallat fikir
HABELE Üzüm çubuğu
HABELLAK Küçük olup büyümeyen koyun
HABEN Siroz denilen ve karında su toplanmasından ileri gelen bir hastalık
HABEN Kısaltma, azaltma, kasma * Edb: Aruzda "fâilâtün" den "ât" hecesini atarak, nazmı "fâilün" veznine sokma
HABENDAT Şişman kadın
HABENNEKA (Bak: Hebenneka)
HABENTA' Kısa boylu, tıknaz kişi
HABER Hâriçten insanın fikrine intikal eden ilim * Yeni havadis Ağızdan ağıza nakledilen söz * Peyam Peygam Nebe' İlim ve malumat Bilgi * Hadis, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın sözü * Edb: Hâdiseyi bildiren fiil veya cümle * Gr: Müsned Mübtedanın mukabili Bir isme yakıştırılan sıfat Allah büyüktür cümlesinde: Allah, mübteda; büyüktür, onun haberidir Bu, mübteda ise beraber tam bir cümle teşkil eden; merfu' bir isim, fiil veya cümle olabilir (Bak: Müsned)
HABER-İ KÂZİB Yalan haber
HABER-İ MEŞHUR Bidayette râvisi mahdut iken sonraki devirlerde, yalan üzere ittifakları muhal olan bir cemaat tarafından nakledilegelen makbul hadistir (Ist FıkK)
HABER-İ MÜTEVATİR Birçok kimselerin çokları vasıtası ile rivâyet ettikleri hadis
HABER-İ SÂDIK Doğru haber Hz Peygamber'in (ASM) sözü Hadis
HABER-İ VÂHİD Bir sahabeden, bir kişiden veya bir koldan gelen sahih hadis (Bak: Mütevatir)
HABER Berelenme, yaralanma Çürüme
HABERDAR Haberli, vâkıf, bir mes'eleden haberi olan
HABERÎ (Haberiyye) Haberle ilgili Haberden ibaret olan * Gr: Yüklemle ilgili
HABERKAS Küçük deve * Küçük adam
HABERPİJUH f Haber almaya çalışan Haber araştıran, haber toplayan
HABES(E) (Habis C) Kötüler Alçaklar Pisler * Necaset denilen ve maddeten pis şeyler (Necis veya necaset-i hakikiye de denir)
HABEŞ Afrika'nın Kızıldeniz sâhili güneyinde müstakil bir memleket Bu memleket ahalisinden olan * Beyaz ve siyah arasında koyu esmer adam
HABEŞÎ Habeş memleketi ahalisinden olan Habeş'e mensub ve müteallik olan * Koyu esmer renkli adam * Hat, tezhib, minyatür gibi güzel san'atlarda kullanılan bir cins kâğıt
HABETIKTIK Atın tırnağı taşa dokunduğunda çıkan ses
HABEVKERA Belâ, mihnet

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HABGAH f Yatak odası * Uyunacak yer
HAB-GÜZAR f Uyuyan, uyuyucu
HABHAB Karpuz
HABHAB (C: Habâhıb) Kısa boylu adam
HABHAB Takunye * Canbaz ayaklığı
HABHABE Yumuşaklık, rahavet * Muzdarip olmak, acı çekmek
HABHABÎ İşsiz güçsüz boş olarak dolaşan adamlar
HABIT Susturucu * Batıl kılan İptal ettiren * Değersizleşen
HABIT (Hübut dan) Yukarıdan aşağıya inen İnici Düşen Hübut eden
HABİ Sürünüp emekleyen ufak çocuk
HABİB (Hubb dan) Sevilen Sevgili Seven Dost
HABİB-ÜL BEKKÂÎN Ağlayanların sevgilisi Ağlayanların habibi
HABİB-ULLAH (Habib-i Hudâ) Allah'ın sevgilisi Hz Muhammed (ASM) (Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa Habibullah'a ittiba edilecek İttiba edilmezse netice veriyor ki; Allah'a muhabbetiniz yoktur Muhabbetullah varsa netice verir ki; Habibullah'ın sünnet-i seniyesine ittibaı intac eder L)(Sâni-i Âlem'in; âsârın şehadetiyle nihayetsiz cemâl ve kemâli vardır Cemâl, hem kemâl, ikisi de mahbub-u lizâtihidirler Yâni bizzat sevilirler Öyle ise, o cemâl ve kemâl sahibinin cemâl ve kemâline nihayetsiz bir muhabbeti vardır O nihayetsiz muhabbeti, masnuatında çok tarzlarda tezahür ediyor Masnuatını sever, çünki, masnuatının içinde cemâlini, kemâlini görür Masnuat içinde en sevimli ve en âlî, zihayattır Zihayatlar içinde en sevimli ve âli, zişuurdur Ve zişuurun içinde câmiiyet itibariyle en sevimli, insanlar içinde bulunur İnsanlar içinde istidadı tamamiyle inkişaf eden, bütün masnuatta münteşir ve mütecelli, kemâlâtın nümunelerini gösteren fert, en sevimlidir İşte: Sâni-i Mevcudat, bütün mevcudatta intişar eden tecelli-i muhabbetin bütün envaını; bir noktada, bir âyinede görmek ve bütün enva-ı cemâlini, Ehadiyyet sırriyle göstermek için şecere-i hilkatten bir meyve-i münevver derecesinde ve kalbi, o şecerenin hakaik-ı esasiyyesini istiab edecek bir çekirdek hükmünde olan bir zâtı, o mebde'-i evvel olan çekirdekten tâ münteha olan meyveye kadar bir hayt-ı ittisal hükmünde olan bir Mi'rac ile, o ferdin, kâinat nâmına mahbubiyyetini göstermek ve huzuruna celbetmek ve rü'yet-i cemâline müşerref etmek ve ondaki hâlet-i kudsiyyeyi başkasına sirayet ettirmek için kelâmiyle taltif edip, fermaniyle tavzif etmektir S)
HABÎDE (C: Hâbidegân) f Uyuya kalmış, uykuya dalmış, uyumuş
HABÎE Görülmemiş, daha henüz keşfedilmemiş * Göze görülmeyen şey * Kesilmiş, parça parça olmuş
HABİH Ağaçla vurmak * Bölmek
HABÎKE (C: Habâik) Kehkeşan, samanyolu * Çizgi * (C: Hubük) Dikkat ve itina ile, sağlam ve san'atlı dokunmuş, yol yol hâreli güzel kumaş
HABİL Sihirbaz, efsuncu, büyücü * Kement ile yakalanan canavar
HABÎL Yiğit, bahadır, genç, delikanlı * Tuzak, ağ
HABİL İlk insan Hz Adem'in (AS) oğullarından birinin ismi
HABİLE Gebe, hâmile, yüklü
HABÎN Zakkum ağacı
HABİR Taze ve yeni şey
HABİR Haberli Haberdar Agâh Âlim Arif-i billâh * Herşeyi bilen Allah (CC)
HABİRÂNE f Bilgili ve haberdar olana yakışır şekilde
HABİS Bağışlanan şey Mukabilinde bir ücret istenmeyen şey Parasız olarak verilen nesne
HABÎS (Hubs dan) Fesadcı Hilekâr Alçak tabiatlı Kötü Pis
HABİS Hapseden Tutan Hapishâneye atan
HABİS(A) Un helvası
HABİSTAN f Yatakhane, yatak odası
HABÎT Fâsid, yaramaz, bozuk
HABİYE (C: Havâbi) Küp * Küçük havuz * Kuyu
HABK Bükmek * Sağlam yapmak * İyi dokumak
HABL Bir şeyin bozulması Noksan olmak * Delirmek
HABL İp Urgan Halat * Tıb: Vücudda ip gibi olan âzalar
HABL-ÜL MESAKÎN Sarmaşık bitkisi
HABL-ÜL METİN Sağlam ip * Mc: İslamiyet Kur'an-ı Kerim
HABL-İ MEVHUM Mc: Daima olacak gibi görünüp de gittikçe uzaklaşan istek, gaye Mevhum ip
HABLULLAH Allah'ın ipi Kur'an-ı Kerim Allah'a kavuşma vasıtası İhlâs İtaat Cemaat
HABL-ÜL VERİD Şah damarı Atar damar
HABN Karnın şişmesi
HABN Eteğini kaldırmak * Bir şeyi kabzetmek, almak
HABNA' Çıbanları olan kadın
HABNADİDE (Hâb-nâdide) f Büluğa ermemiş çocuk Erginlik çağına gelmemiş erkek veya kız
HAB-NAK f Uykusu gelmiş kimse, uykulu kişi
HABNAME f Rüya kitabı
HABR (C: Ehbâr) Alim ve sâlih kimse Bilgili Ehl-i ilim * Ferahlık * Nimet, vüs'at * Refah, sürur (Bak: Hibr) * Tıb: Dişlerin beyazına ârız olan sarılık
HABR-ÜL ÜMMET Ümmetin âlimi, meşhur âlim
HABR (C: Hubur) Büyük tuluk
HABRA' (C: Habâri-Haberât) Sedir ağacı biten düz yer Yumuşak yer
HABREKÎ Kene böceği
HABRENCE Güzel yemek * Yumuşak
HABRÎR Şey mânâsına gelir bir isim
HABS Murdar, pis Çirkin * Ayıp, günah
HABS Hapis, alıkoyma, bir yere kapatıp dışarı çıkarmama Salıvermeme * Zaptetme, tutma
HABS-İ BEVL İdrarını tutma
HABS-İ DÜMÛ' Metanet gösterip gözyaşlarını zaptetme
HABS-İ MÜNFERİD Tek başına olan hapis Hapishanede bir kişilik hücre * Ehl-i dalâlet için olan ölüm ve kabir
HABS Bir kaç şeyi birden karıştırmak
HABŞ Cemetmek, toplamak
HABT Şiddetli vurmak Önünü görmeyerek körcesine basıp yürümek * Yanılmak, unutmak, hatâ etmek * Fesada vermek * Hiç umulmayan birisinden yardım istemek * Cin çarpmak
HABT (C: Ahbât) Sükun Huşu * Sönmek * Çukur yer * Düz yer
HABT Yanlış hareket * Maktulün kanının heder olması * Bozma, ibtâl etme, muteberliğini kaybettirme * Bir bahis veya münazarada karşısındakinin hatasını isbat ile onu ilzam edip susturma
HABT-İ A'MÂL İrtidad eden, yâni dinden çıkan bir kimsenin, dindar iken yapmış olduğu ibadetlerinin ibtâl olup sevapsız kalmasıHABTER : Kısa boylu
HABT U HATA Düzensizlik, yanlış, hata
HABUL Hurma ağacına çıkarken kullanılan urgan
HABUS Galip kimse
HABY (C: Hıbâyâ) Örtmek * Gizli olan
HABZ Ekmek pişirmek * Ekmek vermek * Sözü birbiri ardınca söyleyip yürümek * Devenin ayağını yere vurması
HAC (Hâcet C) İhtiyaçlar * Devedikenleri
HAC f Put, haç
HACA Haris olmak * Akıllı
HACA' (C: Ahcâ) Akıl * Nahiye
HACAC (HİCÂC) Kaş kemiği

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HACACE (C: Hıcc) Su üstünde olan yağmur kabarcığı
HACALET Utanma Utanç
HACALET-ÂVER f Utandırıcı Utanç veren
HACAMET (Hacamat) Tıb: Vücudun bir tarafından kan aldırmak
HACAT (Hacet C) Hâcetler İhtiyaçlar
HACB Men'etme Mahrum etme
HACB-İ HİRMÂN Huk: Bir vârisi mirastan tamamen mahrum etme
HACB-İ NOKSAN Bir vârisi mirastan kısmen mahrum etme
HÂCC (C: Hüccac) Hacca gitmiş kimse Hacı
HACC Kasdetmek Muârazada delil ve bürhan ile galip olmak * Bir yere çok tereddütle varıp gelme * Şâyan-ı tâzim bir şeye teveccüh * Bir şeyden feragat etmek * Fık: İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Mekke-i Mükerreme'deki Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak Arabi Zilhicce ayı, Kurban Bayramı günlerinde bir defa ziyaret etmekFarz olan hacca, Hacc-ı Ekber denildiği gibi, umreye de Hacc-ı Asgar denilir Maamafih arefe günü cumaya tesadüf eden bir hacca da Hacc-ı Ekber denilir
HACC-I İFRAD Umreye niyet etmeksizin yalnız başına yapılan farz, vâcib veya nâfile hacdır ki, ihrama girerken yalnız hacca niyet edilmiş olur Bunu yapana "müfrid" denir
HACC-I KIRAN Hac aylarından önce veya hac aylarında hac ile umrenin ikisi için birden ihrama girilip umre yapıldıktan sonra usulü dairesinde ifa edilen hacca denir Bunu yapan kimseye "karin" denir
HACC-I TEMETTU' Hac mevsiminde evvelâ umre için ihrama girilip umre yapıldıktan sonra; aynı mevsimde daha yurda, aile ocağına dönülmeden tekrar ihrama girilerek usulü dairesinde yapılan hacdır Bunu yapan kimseye "mütemetti" denir
HACC SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 22 suresidir
HACCAC Çok eskiden Irakta vâlilik yapan fakat, Hz Resul-ü Ekremin (ASM) soyundan gelenlere ve onlara taraftar olanlara çok zulmeden, haddini aşmış bir zâlimin ünvânı Asıl ismi Yusuf bin Sakafi'dir Haccac-ı Zâlim diye de anılır
HACCAL Şatafatlı, debdebeli, gösterişli
HACCAM Hacamat eden, kan alan
HACCAR Taş işçisi, taş işinde çalışan, taşçı
HÂCCE (C: Havâcc) Hacca giden, usulüne uygun olarak Kâbe'yi ziyaret ederek hac vazifesini yerine getiren kadın veya kız * (C: Hâcc) Bir cins diken
HACCE Cadde
HÂCC-ÜL HAREMEYN Usulüne uygun surette, Mekke-i Mükerreme'yi ve Medine-i Münevvere'yi ziyaret eden
HÂCE f Hoca, efendi, sâhib, muallim, âile reisi
HÂCE-İ ÂLEM (Hâce-i Kâinat) Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) bir ünvanı
HÂCE-İ EVVEL Milletin ilmen ve fikren terakki etmesi için, çeşitli bilgileri, halkın rahatlıkla anlayabileceği bir lisan ile yayan kimse
HACEB Gırtlak
HACEBE (Hâcib C) Perdeciler, kapıcılar * İnsanın oturak yeri olan uzvu, kalça (İkisine "hacebetan" derler)
HÂCEGÂN (Hâce C) f Hocalar * Eskiden yüzbaşı rütbesi karşılığında sivil rütbe * Bâb-ı Âli kalemleri efendilerinden hususi bir rütbe taşıyan adam
HÂCEGÂN-I DİVAN-I HÜMAYUN Eskiden devlet dairelerindeki yazı işlerinin başında ve bir takım mühim memuriyetlerde bulunanlar hakkında kullanılan bir tâbirdi İkinci Mahmud zamanında yenilikler yapılıp memuriyete mahsus rütbeler ihdas olunurken hâcegânlık da rütbe sayılmış ve bunlara ait nişanla, resmi günlerde giyecekleri elbise de tâyin olunmuştu Bu suretle hâcegân-ı divân-ı hümâyun tâbiri de tarihe karışmıştı (OTDS)
HACEGÎ f Tüccar, ticaretle meşgul olan kimse * Efendilik, hocalık
HACEL (Hacl) Utanma, sıkılma, hayâlılık
HACEL Keklik kuşu
HACELAN Ayağında köstek olan kişinin yürümesi * Bir ayak üstüne yürümek
HACELE (C: Hacel-Hacelân-Haclâ) Dişi keklik * Çeşitli elbiselerle süslü gelin evi
HACEN Eğrilik
HACER Taş, kaya * İsmail Peygamber'in anasının ismi
HACER-İ SEMAVÎ Gökten düşen taş * Gök taşı
HACERAT (Hacer C) Taşlar, kayalar
HACEREYN İki taş * Mc: Altun ile gümüş
HACER-ÜL ESVED (El-Hacer-ül Esved) Kâbe'de bulunan meşhur siyah taş Rengi siyah olduğundan "Esved" denmektedir (İslâm Ansiklopedisi'ne göre: Kâbe'nin şark köşesinde olup, yerden bir buçuk metre yükseklikte kapıya yakın bir yerde yerleştirilmiş, üç büyük ve bir kaç tane de küçük parçadan müteşekkil ve gümüş bir halka ile çevrili ve bir adı da El-Ruh-ul Esved denilen taştır)Rivayetlere göre; bu semavi bir taş olup Hzİbrahim Aleyhisselâm'a Cebrail Aleyhisselâm tarafından getirildi Daha evvel Ebu Kubeys Dağı'nda muhafaza ediliyorduHz Ömer Radiyallahu anhu, Hacer-i Esved'e yaklaşıp öpmüş ve demiştir ki; "Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve menfaatı olmayan bir taş parçasısın Eğer Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm seni takbil ettiğini görmese idim, aslâ seni takbil etmezdim" (Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih Tercemesi) Kâbe'nin şark köşesinde ve yine yerden bir buçuk metre yüksekte diğer bir taş, El-Hacer-ül Es'ad (Mes'ud) da vardır ki; tavaf esnasında buna yalnız el ile temas edilir
HÂCE-SERA f Haremağası, hadımağası
HÂCET (C: Hâcât) İhtiyaç, lüzum, muhtaçlık
HÂCETAŞ f Eskiden bir efendinin müteaddit kölelerinden her biri
HÂCETMEND f İhtiyaç sahibi, muhtaç
HÂCET-MENDÂNE f Muhtaçcasına, ihtiyaçlı olarak
HÂCET-MENDÎ f Muhtaçlık, ihtiyaçlı olma
HÂCETREVA İhtiyacı gideren, ihtiyaç olan bir şeyi te'min eden
HACEVCA' Uzun ayaklı adam * Uzun adam
HACEZE Zâlimler
HACFE (C: Hucuf) Sade demirden olan kalkan
HACHACE Korkudan melul olmak * Sırrını demek isteyip yine dememek
HACHACE Gizlenmek
HACI (C: Hüccâc) Hacc farizasını yerine getirmiş olan müslüman
HACIYATMAZ Dibindeki ağırlıktan dolayı yere ne şekilde bırakılırsa bırakılsın, dik bir durum alan oyuncak * Mc: Zor durumlarda kendisini çabucak toparlamayı beceren kişi
HACÎ (Hicv den) Hiciv yazan, hicveden, yeren
HÂCİB Perde * Perdeci Kapıcı * Eskiden Osmanlı İmparatorluğu zamanında Devlet Reisinin en yakın me'muru Vezirler veya âmirler * Kaş
HÂCİB-İ BÂRİ Cebrail (AS)
HÂCİB-İ YEMİN Sağ kaş
HÂCİB-İ YESAR Sol kaş
HÂCİBEYN İki kaş
HACÎC (Hâcc C) Hacılar
HACİD Uyuyucu, uyuyan
HACİF Karın gurultusu
HACİL Utanmış Utanan Utanmaktan yüzü kızaran
HACİL Ayaklarından üç tanesi beyaz olan at
HACİL Otu çok olan yer
HACİM Saldıran Hücum eden
HACİM (Bak: Hacm)
HACİN Küçük hayvan * Büluğdan önce evlenmiş olan kız
HACİR Hicret eden Bir yerden bire yere göçen * Sayıklıyan
HACİRE (C: Hâcirât) Terbiye sınırlarına sığmayan kötü söz ve hezeyan * (C: Hevâcir) Günün en sıcak anları
HACİRÎ Yapıcı, kurucu
HACİS Tasa, keder, hüzün, gam * Hâtıra Kalb ve hissin en derin ve gizli sesleri
HACİSE (C: Hevâcis) Merak, kalbe gelen endişe
HACİYAN (Hâcı C) Hacılar, hacc farizasını yerine getirmiş olan müslümanlar
HACİZ Ayıran Bölen * Vücudun içindeki bazı uzuvları ayıran karın zarı gibi zarların adı * Haczeden Borcunu ödeyemeyenin diğer mallarına el koyan * Tıb: Bâdemin içindeki bazı oyukları ayıran bölme zarlarına denir (Bak: Hicab)
HACL (HİCL) (C: Ahcâl-Hucul) Köstek * Bukağı * Küçük deve yavruları
HACLA' Ayakları beyaz olan koyun
HACLE (Haclegâh) f Gelin odası Gerdek odası
HACLET Şaşırma, acaibine gitme, taaccüb * Utanma, arlanma
HACLET-ÂVER f Utanç verici, utandırıcı
HACLET-DİH f Utanç verici, utandırıcı

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HACLET-ENGİZ f Utandırıcı, sıkıltıcı
HACM (Hacim) Bir cismin kapladığı yer Cirm Cüsse * Emmek Massetmek
HACM-İ İSTİABÎ Bir şeyin içine alabildiği miktar
HACMEN Büyüklükçe Hacim bakımından
HACR (Hicr) Men'etmek Birisine bir şeyi yasak etmek Malını kullanmaktan men'etmek * Kucak Ağuş
HACRA' Taş gibi katı ve sert olan şey
HACREN Malını kullanmaktan menetmek suretiyle
HACUC şiddetli esen rüzgâr
HACUN Eğrilik * Uzak * Mekke'de bir dağ
HACUR (C: Hucerât) Dere kenarı
HACZ Men'etmek Mâni olmak * İki şeyin arasını ayırmak * Alacaklı, borçludan alacağını alabilmesi için borçlunun malına el konulmak
HAÇ (Ermeniceden) Put Haç İstavroz
HAD f Çaylak kuşuHAD' (Hıd') : Aldatmak * Dühul etmek, girmek * Kurumak
HAD' Baş aşağı eğmek * Tevâzu etmek
HAD'A Kamçıdan çıkan ses
HADAA (Hâdı' C) Hileciler, hilekârlar, aldatıcılar, dalavereciler
HADACİR Sırtlan
HADAD Mürekkep * Nakış * Akılsız, ahmak adam * Kolay
HADAD Küçük, beyaz boncuk
HADADE Hamâkat, ahmaklık
HADAE İki yüzlü balta
HADAFİL Eski kaftanlar, eski elbiseler
HADAİ' (Hadîa C) Hileler, dalavereler, aldatmalar, yalanlar
HADAİC (Hidâce C) Deveye yüklenen yükler
HADAİD (Hadîd C) Demirden yapılmış şeyler Sert şeyler
HADAİK (Hadîka C) Bahçeler
HADAİK-I HÂSSA Saray bahçeleri Bunlar biri saray içinde, diğeri saray dışında olmak üzere iki kısımdı Saray içindeki bahçe ve bostan işleriyle meşgul olanlara "Has Bahçe Bostancıları"; saray dışındakilere ise "Hassa Bostancıları" denilirdi Saray dışı bahçe ve bostanların bazıları şunlardı: Kadıköy bağı, Davut Paşa bahçesi, Beşiktaş bahçesi, Dolmabahçe, Paşa bahçeşi, Florya, Fenerbahçe, Alibeyköyü, Hasköy bahçeleri ve daha birçok bahçe ve bostanlar (OTDS)
HADAK Patlıcan
HADAKA Elmas * Her görüp beğendiğini aldırmak için kocasına teklif eden kadın
HADALET Baldırı ve kolu etli olma
HADAN Necid'de bir dağ
HADANE Çocuk beslemek
HADAR Suyu çok olan süt
HADAR Mukim olmak, ikâmet etmek, oturmak
HADAR Çabuk yetişen ot
HADARET Bir şeyin yanında bulunmak * Huzur Yakında olmak * Hazır etmek Hazır olmak * Medeniyet
HADASET Gençlik Yenilik Tazelik Yeniden oluş Bir şeyin evveli, ibtidası
HADB şefaat etmek
HADB Vurmak, darb etmek * Deriyi etiyle ayırmak * Isırmak * Yalan söylemek * Uzunluk
HADBA' (C: Hudeb) Kalçaları sıyrılıp çıkan zayıf dişi deve
HADBA' Uzun boylu akılsız kadın * Yumuşak gönüllülük
HADBE Arka yumruluğu, kamburluk
HADC Deve palanı
HADD Hudut Çizgi Sınır * Cürüm * Salahiyyet * Şeriatça verilen ceza * Derece Son derece Münteha * İnsana ârız olan şiddet ve titizlik * Def etme Men etmek * Keskin Sivri * Sert Gergin * Man: Üç tasavvurdan ibaret olan kıyas * Ekşi * Tesirli, müessir
HADD-İ ASGAR Man: Bir hükmün veya neticenin mevzuu Küçük kaziye
HADD-İ BÜLUĞ Büluğa erme yaşı Teklif-i İlâhînin başladığı, namaz ve oruç gibi dinî emirleri ifaya başlanılan yaş
HADD-İ EKBER Man: Bir hükmün veya neticenin mahmulü, yani sıfatı veya hali, oluşu Büyük kaziye
HADD-İ EVSAT Man: Hadd-i asgar ile hadd-i ekberden çıkartılan diğer bir hüküm veya netice Meselâ: Âlem hâdistir Bunu, bu dâvayı isbat için: "Çünkü: Âlem mütegayyerdir ve her mütegayyer hâdistir" dediğimizde: Âlem, "hadd-i asgar"; hâdis, "hadd-i ekber", mütegayyer, "hadd-i evsat" olur
HADD-İ İ'CAZ Edb: Fasahatın mu'cize şeklinde olanı (Bak: İ'caz)
HADD-İ İMKÂN Mümkünün son haddi Olabilirlilik İmkân nisbetinde olan
HADD-İ İTTİSAL Bitişme noktası
HADD-İ KAT'-İ TARÎK Huk: Yolkesenlere verilecek ceza
HADD-İ KAZİF Nâmuslu bir kadına zina isnad edene karşı verilen şer'î ceza
HADD-İ KEMAL Olgunluk hâli Kemalât haddi
HADD-İ KİFAYE Kifâyet derecesi, yeterlik derecesi
HADD-İ KUSVA Son derece Son had
HADD-İ MA'RUF şeriatça bilinen, makbul olan had Emredilen, müsaade edilen hudud
HADD-İ MÜNTEHA Son nokta
HADD-İ MÜŞTEREK Ortak derece
HADD-İ SEKR Fık: Şarap haricindeki diğer içkilerin bil'ihtiyar içilmesinden hâsıl olan sarhoşluğun icab ettirdiği ceza
HADD-İ ŞER'Î Şeriat kanunlarıyla verilen ceza
HADD-İ ŞÜRB Fık: Az veya çok miktarda şarap (alkollü içki) içilmesinden dolayı uygulanacak ceza
HADD-İ TE'DİB Bir suç işleyeni başkalarına örnek olacak şekilde cezalandırmak Darp ve ta'zir gibi
HADD-İ ZÂTINDA Aslında Yaradılışında
HADD-İ ZİNA Zinâ suçu işleyene verilen ceza
HADD Gürültülü bir sesle çağıran * Denizden gelen gürültülü dalga sesi * Gürültü ile yıkılan
HADD Yol * İnsan cemaatı * Bir şeye tesir ederek iz bırakmak * Yanak, yüz, vecih * Yeri kazmak, yeri yarmak
HADDA' (Hud'a dan) Aldatıcı, hilekâr, dalavereci
HADDA Deve çobanı
HADDAD Demir işleri yapan usta, demirci, çilingir * Muhâfız, bekçi, gardiyan * Kapıcı
HADDADÎ Demircilik
HADDAM Muvaffakiyetli kişi * İşlerinde başarılı ve becerikli kimse * Çalışkan ve gayretli olan * Hademe, hizmetçi
HADDAN İki yanak
HADDAS (Hads den) Anlayışlı, zeki, çabuk kavrayan
HADDE Erimiş madeni döküp tel yapmağa mahsus delikli maden levha
HADDE-İ TEDKİK İnceden inceye araştırmak
HADD-NA-ŞİNAS f Haddini bilmez

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HADEB Kambur olma, kamburluk
HADEB Uzun boylu, akılsız kimse
HADEBE Kambur, yumru * Vücuttaki kamburluk
HADEBİYYET Yumruluk, kamburluk
HADED Engel, mâni, set
HADEKA Gözün siyahlığı, gözbebeği
HADEKA-İ AYN Göz güllesi, göz hadakası
HADEMAT Hademeler Hizmetçiler
HADEME Hizmetçiler, hâdimler * (C: Hıdâm) Halhal * Devenin ayağını bağladıkları kayış
HADENG (Hadenk) f Kayın ağacı * Kayın ağacından yapılmış ok
HADER Uyuşma
HADER-İ UMUMÎ Bütün vücudu kaplayan uyuşukluk
HADERNAK Örümcek
HADES Yeni olmak Eskiden olmayıp sonradan görülmek * Taze Yiğit Genç * Fık: Abdest almayı icabettiren hal Bazı ibadetlerin yapılmasına mâni olan ve necaset-i hükmiye sayılan hal * Pislik
HADES-İ ASGAR Fık: Taharet-i suğra ile, yani yalnız abdest ile giden taharetsizlik hali Bevletmek, kan gelmek sebebi ile hasıl olan hades gibi
HADES-İ EKBER Fık: Taharet-i kübra ile, yani gusül abdesti ile giderilen taharetsizlik halidir
HADES (Hads) Sür'atle idrak etmek Zan ve tahmin eylemek Fikrini, re'yini bildirmek Bir sözün mâna ve mefhumunda, bir hususun vaz' ve üslubunda başka tarz tasavvur eylemek (Bak: Hads)
HADESAN Şanssızlık, kısmetsizlik, talihsizlik * Kaza
HADESAT (Hades C) Hadesler Pislikler (Bak: Hades)
HADEYAN Yelmek
HADF Yürüme hızı
HADI' Alçaltıcı * Gönül alçaklığı ve huzu ile muttasıf
HADIL Yumuşak taze ot * Islanmış, nemlenmiş
HADIM AĞASI (Bak: Hâdim ağası)
HADINE Süt nine
HADIR Tembel, uyuşuk, uyumuş
HADIYD (Hazîz) Oturaklı, mütemekkin, yer * Dağ eteği Zir Alçak yer * Koz: Ayın veya başka bir seyyarenin mahreki üzerinde dünyaya en yakın bir mesafede bulunan nokta Dünya ile diğer seyyarelerin güneşin merkezinden en uzak oldukları bir nokta
HADÎ Birinci * Mazluma yardım eden * Deveyi şarkı söyleyerek süren
HADİ' Hileci, aldatıcı * Bozuk, fena
HÂDÎ Hidayete ermiş Mürşid Rehber, delil Hidayet yolunu gösteren Hidayete, doğruluğa eriştiren Önde giden
HÂDİY-ÜT TARİK Hidayet yoluna sevkeden, mürşid Doğru yolda giden
HADÎA (C: Hadâyi') Ustalıklı bir şekilde aldatma, oyun yapma
HADÎA Davarın karnından gelen ses
HADİÂNE f Hile ile, hile yaparak
HADÎ AŞER Onbirinci
HADÎB Kınalı, kına yapılmış * Boyalı, boyanmış
HADİC(E) Vaktinden evvel doğan erkek veya kız çocuğu
HADİD Demir, çelik Sert, kavi olan * Çabuk kavrayışlı, keskin, öfkeli, hiddetli, titiz * Hudut ve sınır komşusu
HADİD-ÜL BASAR Gözü keskin
HADİD-ÜL MİZÂC Öfkeli, çabuk kızan
HADİD-ÜN NAZAR Görüşü keskin olan
HADİD SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 57 suresi
HADÎD Dağ eteği * İçinde yağmur suyu biriken alçak çukur * Arz, yer, dünya
HÂDİFE Halktan bir kısım
HADÎKA Etrafı duvarla çevrilmiş bahçe Sulu, ağaçlı bahçe
HADÎKA-YI FERAHFEZA İç açan bahçe Gönüle ferahlık veren bahçe
HÂDİL (Hadl den) Aşağıya sarkıtılmış * Gözlerinde ve ağzında çıban olan deve yavrusu
HADÎLE Çayır, çimen
HÂDİM (Hidmet den) (C: Huddâm) Hademe, hizmetçi, hizmet eden, işe yarayan * İmân ve İslâmiye'te ve millete faydalı olmağa çalışan * Erkekliği yok edilmiş olanlar Bunlardan saraylarla büyük kişilerin konaklarında çalışanlara Hadim ağası denilirdi Osmanlı İmparatorluğunda bunlardan, büyük mevkilere yükselenler olmuştur Hattâ sadrazam olanlar bile vardır
HÂDİM-ÜL FUKARA Fakirlere hizmet eden
HÂDİM-ÜL HAREMEYN-İŞ ŞERİFEYN Hilâfeti haiz olmaları hasebiyle Osmanlı Padişahlarına verilen ünvandır Haremeyn; Mekke ile Medine'ye denilir İslâm âleminin bu iki şehre hürmet-i mahsusaları sebebiyle ve daha fazla tâzim kasdiyle şerif sıfatını da ilâve ederek "Haremeyn-iş şerifeyn" denilmiştir Haremeyn'in Hâdimi mânasına gelen bu tâbir ise ilk evvel Yavuz Sultan Selim hakkında kullanılmış, daha sonra bütün padişahlar hakkında istimal olunmuştur Yavuz Sultan Selim Han Halep'i fethettiği haftanın ilk cum'a namazını Melik Zâhir camiinde eda ederken, hatib hutbede "Malik-ül Haremeyn-iş Şerifeyn" şeklinde adını anar anmaz, Yavuz Selim derhal yerinden kalkarak: "Haremeyn'in maliki olmak ne haddimdir Ben Haremeyn'in hizmetkârı olmakla iftihar ederim" demek suretiyle tevazu göstermiş ve bu tabir ondan sonra, hutbelerde o suretle söylenmiştir
HÂDİM Yıkıcı olan, yıkan, tahrib eden
HÂDİM-ÜL LEZZAT Lezzetleri mahveden, yıkan (Ölüm)
HADİM AĞASI Erkekliği yok edilmiş olan Böyle kimselere "Tavaşi" de denilirdi Bu gibiler, yabancı erkekler için mahrem sayılan harem dairesine girip çıktıkları ve muhafaza ile beraber harem hizmetini de gördükleri için kendilerine "Hâdim Ağası" adı verilirdi (OTDS)
HADİME (Hâdim den) Kadın hizmetçi
HADÎME Su içinde eriyince pişmiş olan buğday
HADÎN (C: Hudenâ) Sâdık dost, vefadar arkadaş
HADÎN-İ KADÎM Eski dost
HADİN Bir kuş cinsidir (Hiç doymak bilmez, yediğini hemen hazmedip yine yemek ister, yüksek yerleri sever, değme yer üstüne konmaz, ağaç başlarına konup bütün yemişini yer, yemişleri kalmazsa başka yerlere gider)
HADİR Öten güvercin Kişneyen at * Üstü koyu, altı sulu olan yoğurt
HADİR (C: Hadere) Şişen aza, yumrulanan organ
HADİR Gevşek, tembel, uyuşuk
HADÎRE Kalabalık olmayan topluluk * Yaranın içinde toplanan kan ve irin
HADÎRE Hurması gök iken dökülen hurma ağacı
HÂDİS Yeni Sonradan olan şey Değişen Hudus eden
HÂDİS-ÜS SİNN Yaşı taze Genç delikanlı
HADÎS Her söylenişinde yeni haber gibi dinlenmeğe lâyık Peygamberimizin (ASM) sözü, emri ve hareketi Sünnet-i Nebeviyye Hadisten bahseden ilim (Bak: Tevâtür)
HADÎS-İ Bİ-L MA'NA Kelâm itibarı ile değil de mânaca doğru olan hadis
HADÎS-İ KUDSÎ Mânası Peygamberimiz'e (ASM) vahy veya ilham edilen, kelimesi kendisinden sudur eden kudsî kelâm
HADÎS-İ MEŞHUR (Bak: Meşhur)
HADÎS-İ MEVZU' Başkası tarafından söylendiği hâlde Peygamberimize (ASM) isnad edilen hadis Muan'an veya senedlerle tesbit edilmemiş hadistir Manası yanlış demek değildir
HADÎS-İ MUALLAK Senedinin yalnız ibtidasından bir veya birkaç ravisi hazf edilmiş olan hadistir Meselâ: Bir zat kendi şeyhini ve şeyhinin şeyhini zikr etmeksizin onların fevkindeki râvilerden itibaren senedi zikr etse ta'likte bulunmuş olur (Ist FıkK)
HADÎS-İ MÜRSEL Peygamberimiz'den (ASM) işitildiği bildirilen hadis-i şerif
HADÎS-İ MÜTEVATİR Kizb üzerine ittifakları aklen tecviz olunmayan cemaatlerin birbirinden ve ilk cemaatin de bizzat Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmdan rivâyet ettiği Hadis-i şeriftir (İlm-i yakîni ifade eder "Bu hadis-i şerif Peygamber'den (ASM) sâdır olmuş mu?" demeğe imkân kalmaz)
HADÎS-İ SAHÎH Hakkında şüphe edilemiyen ve doğru senetlere ve râvilere isnad edilerek müsbet olarak kat'i bilinen hadis-i nebevidir
HADÎS-İ ŞEYHEYN En muteber ve büyük hadis âlimlerinden İmam-ı Buharî ve İmam-ı Müslim'den rivayet edilen hadis-i şerif
HÂDİSAT (Hâdise C) Yeni olan şeyler Hâdiseler
HÂDİSE (C: Hâdisat, Havadis) Vâkıa, olay Yeni bir şey, ilk defa olan Haber
HÂDİŞE Derisi parçalandığı halde kan çıkmayan yara
HÂDİYE Değnek, asâ, sopa * Su içinden sivrilerek yükselen kaya
HADL Meyletmek, yönelmek
HADLEKA şiddetle bakmak
HADM Birşeyi ağzına koyup, bir lokmada çiğneyip yemek
HADMA' Beyaz koyun
HADME Ateş gürültüsü

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HADR Evmek, acele etmek * Vücutta bir organın şişip yumrulaşması * Men etmek, engel olmak * Saçak bükmek
HADRA (Müennestir) Yeşillik * Sebze En yeşil Pek yeşil
HADRAVAT (Hadrevât) (Hadrâ C) Yeşillikler, yeşillik
HADRE Yüz yüze olmak
HADREBAN Feryadı şiddetli olan, çok fazla bağıran
HADRECE Bükmek * Sağlam yapmak, sağlamlaştırmak
HADS Uzun düşünce ve delile ihtiyaç kalmadan hâsıl olan ilim Sür'at-i intikal Ani ve doğru idrâk Delilden neticeye çabuk varmak(Akıl tâtil-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sânii unutamaz Kendi nefsini inkâr etse de onu görür Onu düşünür Ona müteveccihtir Hads ki, şimşek gibi sür'at-i intikaldir, dâima onu tahrik eder Hadsin muzâafı olan ilham, onu dâima tenvir eder Meyelânın muzâafı olan arzu ve onun muzâafı olan iştiyak ve onun muzâafı olan aşk-ı İlâhi, onu dâima mârifet-i Zülcelâle sevkeder Şu fıtrattaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı câzibedarın cezbiyledir MN)( Hem hiç mümkün müdür ki: O hads-i kat'î, o yakîn-i şuhudî hadsiz emarelerden ve o emareler, hadsiz müşahedat vak'ıalarından ve o müşahedat vakı'aları, şeksiz ve şüphesiz mebâdi-i zaruriyeye istinad etmesin Öyle ise, şu ehl-i edyandaki bu itikadât-ı umumiyenin sebebi ve senedi, tevatür-ü mânevi kuvvetini ifade eden pek çok kerrat ile melâike müşahedelerinden ve ruhanilerin rü'yetlerinden hâsıl olan mebâdi-i zaruriyedir, esasat-ı kat'iyyedir S)
HADS-İ SÂDIK Tam, doğru ve şüphesiz idrâk etme ve bilme
HADSEN Sezmekle Sür'atle intikal ve idrâk etmekle
HADSÎ Hadsle Hadse dâir ve müteallik
HADSİYYAT Mümkün olan şeyler Olması ihtimali olan nesneler Mümkinat
HADSİZ Hesapsız, sayısız Belirli olmayan, çok
HADŞ Kaşımak * Tırmalamak
HADŞE (C: Hadeşât) Vesvese, kuruntu, merak, ye's, üzüntü, hüzün
HADŞE-İ DERUN İç sıkıntısı, gönül üzüntüsü
HADŞE-AVER f Rahatsızlık veren, insanı sıkıntıya koyan
HADŞE-NİSAR f Merak veren, vesvese
HADUN Memesinden biri diğerinden uzun olan koyun
HADUR Yemen diyarında bir şehrin adı
HADUR İniş * Alçak yer
HADUŞ Pire Sinek
HADV Sürmek
HADY Evmek, acele etmek * Rüzgârın esmesi
HAFA Gizlilik Gizli olmak Saklılık
HAFA Berdi denilen otun beyaz ve yaş olan kökü
HAFA' Yalın ayak yürümek
HAFA (HAFÂYE) Çok yürümekten adamın ayağının ve davarın tırnağının aşınması
HAFAFÎŞ (Huffâş C) Yarasa kuşları
HAFAGÂH f Gizlenilecek yer, gizlenme yeri, siper
HAFAİR (Hafîr C) Oyuklar, delikler, çukurlar
HAFAK (HAFAKAN) Muzdarib olmak, acı çekmek * Deprenmek
HAFAKAN Sıkıntı Kalb çarpıntısı Iztırab
HAFAT (Hâfe C) Sahiller, deniz kenarları, kıyılar
HAFAVE Bir kimseyi mübâlâga ile sormak * Şefaat etmek * İkramda ve iltifatta mübâlağa etmek
HAFAYA (Hafi C) Gizli şeyler Sırlar
HAFAYA-YI UMÛR İşlerin gizli tarafı
HAFAZA (Hâfız C) Muhafızlar Muhafız melekler
HAFC Titremek * Ayağını eğri basan
HAFCAG Tatar beyi (Aslı: Kıpçak)
HAFD Evmek, sür'at
HÂFE (C: Hâfât) Sâhil, kıyı, deniz kenarı * İki veya daha fazla sathın, bir açı teşkil ederek birleşmesinden meydana gelen uzunlamasına keskinlik
HÂFE-İ NEHR Nehir kenarı
HÂFE-İ TARÎK Yol kenarı
HAFE İçine bal konulan sahtiyan tuluk
HAFEDE (Hafid C) Yardımcılar, hâdimler
HAFEF Fakirlik Darlık * Şiddet
HAFELLEH Ayaklarının uç kısmı birbirine yakın olup, ökçeleri uzak olan
HAFENDER Malını güzel tedbirlerle çoğaltan mal sahibi
HAFER Çukurdan çıkartılan toprak * Dişin çürümüş kısmı veya kiri
HAFER Çok fazla utanmak
HAFEŞ (C: Ahfâş) İğne ve iplik koyacak kap * Sel
HAFEŞ Gözün küçük olması ve görme kuvvetinin zayıf olması (Öyle kişiye "ahfeş" derler)
HAFET Islıklı yılan
HAFF Bir şeyin etrâfını dolanan Bir nesnenin çevresini dolanan
HAFF Tavaf etmek * Süslemek * Hizmet etmek * Kesmek
HAFF Alaca renkli at
HAFFAF Ayakkabı, terlik vb gibi şeyler yapan ve satan Kavaf
HAFFANE (C: Haffân) Deve kuşu yavrusu * Hizmet * Maiyyet
HAFFAR Çukur kazan, kuyu kazan
HAFFE (C: Hıff) Çulhaların bez sardıkları ağaç
HAFHAFA (C: Hafâhıf) Köpeğin, yemek yerken ses çıkarması * Sırtlan sesi
HAFIK Ufkun nihayeti Şark veya garb tarafı * Vuran, çarpan, çırpınan
HAFIKAN (Hâfıkeyn) Mağrib ile maşrık Şark ile garb Doğu ile batı
HÂFIZ Kur'ân-ı Kerim'i tamamen ezbere okuyan * Kur'an-ı Kerim'in mânası ile beraber her şeyini yaşamaya ve muhafazaya çalışan * Muhafaza eden Koruyan Hıfzeden (Hadis ilmi ile meşgul ve mütehassıs olup yüzbin hadis-i şerifi senetleri ile beraber ezberden okuyanlara da Hâfız-ül hadis denirdi) (Ist Fık K)
HÂFIZ-I HAKİKÎ Hakiki ve tam muhafaza eden (Allah)
HÂFIZ-I KÜTÜB Kitabları hıfzeden, saklayan Kütüphane me'muru, kütüphaneci
HÂFIZ-I ŞİRAZÎ (Bak: Sa'd-ı Şirazî)
HÂFIZ Alçaltıcı * İnsana haddini bildiren * Rahatta olan
HÂFIZA Muhafaza eden Ezberleme kuvvesi Kuvve-i hâfıza
HÂFIZA-PİRÂ f Hafızayı süsleyen * Uğur sayılarak ezberlenen şey
HAFİ Yalın ayak yürüyen veya koşan * Çok ikram eden insan İnsanı güler yüzle karşılayan
HAFÎ Gizli Açıkta olmayan Saklı * Fık: Sigasından dolayı değil, bir ârızadan dolayı mânası kapalı kalan lafız
HAFÎD Evlâd Oğul Torun
HAFÎDE Kız torun
HAFİF Ağır olmayan Hafif Yeğni
HAFİF-ÜL MİZAC Kararsız, hoppa, temkinsiz
HAFİF-ÜR RUH Ruhu hafif olan, hoşsohbet
HAFÎF Kuş uçarken, at koşarken veya rüzgâr eserken meydana gelen hışırtı, hışlama
HAFİF-İ KEBUTER Güvercinin uçarken çıkardığı ses
HÂFİL Dolu, mümteli
HÂFİR Kazan, kazıcı, hafriyat yapan Yerde çukur açan(Esâsen kazıcı mânasına sıfat olmakla beraber, atın tırnağına isim olmuştur Ve o münasebetle tırnağının kazdığı çukura, yani izine ve o suretle açılan çığıra dahi merdiyye mânasına râdiye ıtlak olunur ET)
HÂFİR-İ Bİ'R Kuyu kazan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HÂFİR-İ KABR Mezar kazan, mezarcı
HAFÎR Kazılmış yer Çukur Mezar
HAFİR (C: Havâfir) Davar tırnağı
HAFİRE Evvelki hâline ve evvelki yerine dönmek
HAFİŞE Sel yolu
HAFİY Her şeyi arayıp bilmiş olan âlim * Bir şeyi mübâlağa ile arayıp bilen kimse
HAFİYE Saklı ve gizli şeyleri araştıran * Casus * Polis
HAFİYE (HÂFİYYE) (C: Havâfi) İnsan bedeninde gizli olan can * Kuş kanadında ebâhirden sonra olan dört kısacık yeleklerin her birisi * Gizli, mestur
HAFİYEN İkram ederek * Yalınayak olarak
HAFİYYAT Gizli şeyler Gizlilikler
HAFİYYAT-I UMÛR İşlerin saklı tarafları, gizli kısımları
HAFİYYEN Gizlice, saklı olarak, gizliden Aşikâr olmıgirsin bir tarafına !!!
HAFİYYETEN Gizlice, gizli ve saklı olarak
HAFİYY Ü CELÎ Gizli ve âşikâr
HAFÎZ Esirgeyen Koruyan Muhafaza eden Muhafız
HAFÎZ Hodbinliği, kibri, serkeşliği kırılmış kimse Aşağı basılmış
HAFİZALLAH Allah korusun Allah muhafaza etsin, Allah saklasın (anlamındadır)
HAFÎZİYYET Muhafaza edicilik, koruyup esirgeyicilik * Cenâb-ı Hakk'ın, bütün tohum ve çekideklerde olduğu gibi, bir mahlûkun başına gelecek vaziyetleri ve başından geçenleri muhafaza edici sıfatı Cenab-ı Hakk'ın muhafaza ediciliği(İsm-i Hafız'in tecelli-i etemmine işaret eden: âyetidir Kur'an-ı Hakîm'in bu hakikatına delil istersen: Kitab-ı Mübin'in mistarı üstünde yazılan şu kâinat kitabının sahifelerine baksan, ism-i Hafîz'in cilve-i azamını ve bu âyet-i kerimenin bir hakikat-ı kübrasının naziresini çok cihetlerle görebilirsin Ezcümle: Ağaç, çiçek ve otların muhtelif tohumlarından bir kabza al O muhtelif ve birbirine muhalif tohumların cinsleri birbirinden ayrı, nevileri birbirinden başka olan çiçek ve ağaç ve otların sandukçaları hükmünde olan o kabzayı karanlıkta ve karanlık ve basit ve câmid bir toprak içinde defnet, serp Sonra mizansız ve eşyayı farketmeyen ve nereye yüzünü çevirsen oraya giden basit su ile sula Sonra senevî haşrin meydanı olan bahar mevsiminde gel, bak! İsrâfil-vâri melek-i ra'd; baharda, nefh-i Sur nev'inden yağmura bağırması, yer altında defnedilen çekirdeklere nefh-i ruhla müjdelemesi zamanına dikkat et ki, o nihayet derece karışık ve karışmış ve birbirine benziyen o tohumcuklar, ism-i Hafîz'in tecellisi altında kemal-i imtisal ile hatasız olarak Fâtır-ı Hakîm'den gelen evamir-i tekviniyeyi imtisal ediyorlar Ve öyle tevfik-i hareket ediyorlar ki: Onların o hareketlerinde bir şuur, bir basiret, bir kasd, bir irade, bir ilim, bir kemal, bir hikmet parladığı görünüyor Çünki görüyorsun ki: O birbirine benzeyen tohumcuklar, birbirinden temayüz ediyor, ayrılıyor Meselâ bu tohumcuk, bir incir ağacı oldu Fâtır-ı Hakimin nimetlerini başlarımız üstünde neşre başladı Serpiyor, dallarının elleri ile bizlere uzatıyor İşte bu, ona sureten benziyen bu iki tohumcuk ise, gün âşıkı namındaki çiçek ile, hercâi menekşe gibi çiçekleri verdi Bizler için süslendi Yüzümüze gülüyorlar; kendilerini bizlere sevdiriyorlar Daha buradaki bir kısım tohumcuklar, bu güzel meyveleri verdi Ve sünbül ve ağaç oldular Güzel tad ve koku ve şekilleri ile iştihamızı açıp, kendi nefislerine bizim nefislerimizi davet ediyorlar Ve kendilerini müşterilerine feda ediyorlar Tâ nebatî hayat mertebesinden, hayvanî hayat mertebesine terakki etsinler Ve hâkeza kıyas et Öyle bir surette o tohumcuklar inkişaf ettiler ki, o tek kabza, muhtelif ağaçlarla ve mütenevvi çiçeklerle dolu bir bahçe hükmüne geçti İçinde hiçbir galat, kusur yok sırrını gösterir Herbir tohum, ismi-i Hafîz'in cilvesiyle ve ihsaniyle ona pederinin ve aslının malından verdiği irsiyeti; iltibassız, noksansız muhafaza edip gösteriyor İşte bu hadsiz harika muhafazayı yapan Zât-ı Hafîz, kıyamet ve haşirde, hafîziyyetin tecelli-i ekberini göstereceğine kat'i bir işarettir Evet bu ehemmiyetsiz, zâil, fâni tavırlarda bu derece kusursuz, galatsız hafîziyyet cilvesi bir hüccet-i katıadır ki; ebedi te'siri ve azim ehemmiyeti bulunan emanet-i kübra hamelesi ve arzın halifesi olan insanların ef'al ve âsâr ve akvâlleri ve hasenat ve seyyiatları, kemal-i dikkatle muhafaza edilir ve muhasebesi görülecek Âyâ bu insan zanneder mi ki, başıboş kalacak Hâşâ! Belki insan, ebede meb'ustur ve saadet-i ebediyeye ve şekavet-i daimeye namzeddir Küçük-büyük, az-çok her amelinden muhasebe görecek Ya taltif veya tokat yiyecek İşte hafîziyyetin cilve-i kübrasına ve mezkûr âyetin hakikatına şâhidler had ve hesaba gelmez Bu mes'eledeki gösterdiğimiz şahid; denizden bir katre, dağdan bir zerredir L)
HAFK Naldan çıkan ses
HAFL Kederlenme, hüzünlenme, tasalanma * Toplantı, toplanma
HAFNE (C: Hafenât) İki avuç dolusu olan şey
HAFR Kazmak ve çukur etmek
HAFR Ahdinde durmamak * Kiraya vermek
HAFRİYAT Yeri kazıp derinleştirmeler Kazılar
HAFS Toplama, cem'etme Biriktirme
HAFS Hız Sür'at
HAFS Her nesnenin boşu
HAFSA Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) zevcelerinden biri ve Hz Ömer'in (RA) kızı
HAFŞ Tıb: "Tavuk karası" adı verilen bir göz hastalığı
HAFŞ Celbetmek, çekmek * Yeri kazıp oymak * Birbiri ardınca tez tez gelmek
HAFT Dövmek
HAFT Sâkin olmak * Sözü gizli söylemek
HAFTA f Yedi günden ibaret müddet Yedi günlük müddet
HAFTAN Eskiden savaşlarda zırh üzerine giyilen bir cins pamuklu elbise * Kaftan
HAFUD Karnındaki yavrusunu âzası belirmeden düşüren deve
HAFUR Bir ot cinsi
HAFV Men etmek, mâni olmak, engel olmak
HAFY Gizlemek * Setretmek, örtmek * İzhar etmek, görünmek * Parlamak, yıldıramak
HAFZ Aşırı olmama hali * Refah ve ferahlık Huzur ve rahat * Yavaş yavaş mülayim yürüyüş, itidal Alçak * Kelimenin son harfini esre, yâni "i" diye okumak * Sözü boğaz içinden söylemek
HAFZ Taşımak için hazırlanmış ev eşyası Ev eşyası taşıtılan deve * Bir şeyi eğmek veya elden bırakmak
HAH f (Hasten : "İstemek" mastarından yapılmıştır) Kelimenin sonuna getirilerek isteyen, ister mânasında terkib yapılır Meselâ: Bed-hah : Kötülük isteyen
HAHAM Mûsevilerin dinî reisi, râhibi, âlimi
HAHAN f İstekli, arzulu, tâlib
HAHEM (Hâsten) mastarından, "İsterim" mânasına fiildir
HAHER f Kızkardeş Hemşire
HAHERÎ f Hemşirelik, kızkardeşlik
HAHER-ZADE f Hemşirezade, kızkardeş çocuğu Yeğen
HÂHİŞ f Fazla arzu, isteyiş
HÂHİŞ-İ VİCDANÎ Vicdanî isteyiş ve arzu
HÂHİŞGER (HÂHİŞKER) f Arzulayan İsteyen İstekli
HÂHİŞGERAN (HÂHİŞKERÂN) f Hâhişgerler, istekliler, tâlibler
HAH NA-HAH f İster istemez
HAİB (Heybet den) Kokan, Utanan Utangaç
HAİB Mahrum Ümidsiz Kederli Me'yus Bi-behre olan
HAİBEN Muvaffakiyetsiz olarak Mahrum olarak
HAİBÎN (Hâib C) Zarar ve ziyâna uğrayanlar * Mahrum olanlar * Me'yus olanlar, üzülenler
HAİC (Hâyic) Coşkun, heyecanlı
HAİD Pişman, nedamet eden, tövbekâr, nâdim
HAİF (Havf dan) Korkan Korkmuş olan
HAİF Gadir eden, azarlayan Zulmeden
HAİFEN Korkarak, korkakçasına
HAİFANE Korkakcasına, ödlekçesine
HAİK (C: Hayyak) Çulha
HAİL Perde Mânia İki şey arasını ayıran
HAİL Korku ve dehşet veren
HAİLE Neticesi fâcialı tiyatro piyesi Trajedi (Bak: Dram)
HAİM (Hâyim) Hayrette kalan Mütehayyir Sersem
HAİN Emanete hıyanet eden İyiliğe karşı kötülük eden
HAİNANE Hâincesine, hâin bir kişiye yakışır şekil ve surette
HAİR Hayrette kalmış, mütehayyir Şaşırmış, taaccüb etmiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HAİR-İ BAİR Şaşkın, sapıtmış * Aklını kaybederek ne yapacağını bilemiyen
HAİT Bir yeri çevreleyen duvar Tahta perde Çit
HAİZ Bir şeye sahip olma Sahip Mâlik * Yer tutan * Akranından mümtaz olan
HAİZ-İ EHEMMİYET Ehemmiyetli, mühim, önemli
HAİZ (Bak: Hayz)
HAK (Bak: Hakk)
HÂK Vasat Vasatî Orta
HÂK f Toprak Turab(Hâk ol ki, Hüdâ mertebeni eyleye âliTâc-ı ser-i âlemdir o kim hâkk-ı kademdir)
HÂK-İ MEZAR Mezar toprağı
HÂK-İ PÂK Temiz toprak
HÂK-İ VATAN Vatan toprağı
HAKAİD (Hakd C) Kinler, garezler, hasedler
HAKAİK (Hakayık) (Hakikat C) Hakikatler
HAKAİK-I NİSBİYE Nisbete, ölçüye göre olan hakikatlar(Hakaik-ı nisbiye denilen şeyler, kâinatın eczası arasında bulunan rabıtalardır Ve kâinattaki nizam, ancak hakaik-ı nisbiyeden doğmuştur Ve hakaik-ı nisbiyeden kâinatın envaına bir vücud-u vahid in'ikas etmiştir Hakaik-ı nisbiye, büyük bir ölçüde hakaik-i hakikiyeden çoktur Hattâ bir zatın hakaik-ı hakikiyesi yedi ise, hakaik-ı nisbiyesi yediyüzdür Binaenaleyh kubuh ve şerde, şer varsa da, kalildir İİ)
HAKALLED Dar gönüllü, bahil kimse
HAKAN Eski Türklerde hükümdar mânasınadır
HAKAN-I MAĞFUR Ölmüş hükümdar
HAKANÎ Hâkan ile ilgili, hâkana mensub
HAKARET Küçüklük İtibarsızlık Hor ve hakir görmek Küçümseme Küçük görme Tâzimsizlik
HAKARET-ÂMİZ f Hakaretle karışık Hakaretle beraber
HAKAYIK (Bak: Hakaik)
HAKAYIK-I NİSBİYE (Bak: Hakaik-ı nisbiye)
HAKAYIK-I SEB'A Yedi hakikat Fatiha suresinin yedi âyeti İmanın altı şartı ve İslâmiyet ile yedi olan mühim hakikatlar Kur'an-ı Kerim'in yedi vechile hârika olması gibi hakikatlar
HAKAYIK-ÜL VEKAYİ' Hâdiselerin hakikatları
HAKB Devenin semerini karnına bağlamakta kullanılan ip * Tutulmak
HAKBA' Yaban eşeğinin dişisi
HAK-BÎN f Hakkı gören Hak veren Hakka imân eden Hakka inanan
HAKBÎZ f Toprak kalburu
HAKD Kin tutmak Adâvetini gizlemek (Bak: İhnet)
HAKDAN f Dünya, arz, yer
HAKEK Yumuşak beyaz taş
HAKEM İki tarafın anlaşmak üzere hükmüne rıza göstermek için seçtikleri kimse Haklı ve haksızın ayrılmasında aracılık eden
HAKEME (C: Hakemât) Damak geminin halkası
HAKEMEYN İki hakem * Tar: Sıffîn Vak'asında Hz Ali (RA) ile Hz Muaviye (RA) arasında hakem seçilen Amr İbn-ül As ile Ebu Muse-l Eş'arî
HAK-ENDİŞ f Hakkı düşünen Hakkı arayan, doğruluk için endişe eden
HAKESARÎ f Perişanlık, düşkünlük
HAKEZA Öylece Bunun gibi Böyle
HAKHAH Gecenin ilk saatlerinde gitmek
HAKHAKA Zahmetli ve meşakkatli yolculuk yapmak
HAKIB Karnı guruldayan kişi * Necaseti şedit kişi
HAKIL Erkek fâre
HAKIN Sidik zorluğu olan kimse
HAKINE Boğaz altındaki çukurcuk
HAKÎ Anlatan Hikâye eden
HAKÎ f Toprak rengi Toprakla alâkalı
HAKÎ' Kırağı
HAKÎBE Heybe
HAKÎK Haklı, hak sahibi olan * Müstehak, lâyık, münasib
HAKİKAT (C: Hakaik) Bir şeyin aslı ve esâsı Mahiyeti Gerçek Doğru Sahih Künh Sâbit ve vâki * Kadirbilirlik Sadâkat, doğruluk Kâinat ve tabiat ve uluhiyet hakkında bütün teşbih ve mecazlardan âri ve zâhir olan gerçek * "Mecâz" karşılığı, esas olarak kullanılan kelime * Edb: Bir kelime neyi anlatmak için konulmuş ise, bu kelimenin o mânada kullanılması; göz kelimesinin, aynı o bilinen uzuv mânasında kullanılması gibi (Bak: Mahiyet, Mecaz)
HAKİKAT-I HÂRİCİYE Hayat gibi âlem-i şehadete gelmiş varlık
HAKİKAT-I SÂBİTE f Sâbit, değişmez hakikat
HAKİKAT-BÎN f Hakikatı gören, hakikatı anlayan Hakikatşinas Hakikata inanan
HAKİKATEN Doğrusu, gerçekten, hakikat olarak
HAKİKAT-GU f Doğru sözlü Doğru konuşan
HAKİKAT-PEREST f Hakkı ve hakikatı seven, hakikata inanan Dürüst, hakikat âşığı
HAKİKAT-ŞİNAS f Hakikatı doğru tanıyan, bilen Hakikata imân eden
HAKİKAT-ŞİNASÂNE f Gerçeği, hakikatı tanıyana yakışacak surette
HAKİKÎ Gerçek Hakikate mensub Sâhici, doğru
HAKÎLE Uzun buğday * Bağırsak içinde olan su
HÂK İLE YEKSAN Yerle bir
HAKÎM Hikmetle muttasıf olan ve mevcudatın hakikatına vâkıf olan Hikmet mütehasssı İlm-i hikmette mütebahhir ve mütehassıs olan İş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan * Tabib, doktor
HAKÎM-İ LOKMAN (Bak: Lokman)
HAKÎM-İ MUTLAK Tam hikmet sahibi olan Cenab-ı Hak (CC)
HÂKİM Galib Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden Başkasını müdahale ettirmeden idare eden, Allah (CC) * Memleketi idare eden * Mahkeme reisi (Hâkim-i Hakikî, Hâkim-i Ezelî, Hâkim-i Mutlak, Hâkim-i Zülcelâl, Hâkim-i Lemyezel gibi isimlerle, Cenab-ı Hakk'a âit olan Hâkim sıfatı Kur'ân-ı Kerim'de 86 def'a zikredilir)
HÂKİM-ÜŞ ŞER' Kadılar (hâkimler) için kullanılan bir tâbirdir Kadılar davaları şer'î hükümler dairesinde hall ü faslettikleri için bu tâbir meydana gelmiştir Şeriat hâkimi demektir
HAKÎMANE f Hikmetli olarak Hakîm olana yakışır surette
HÂKİMANE Hükmederek, hâkim olarak Hâkime yakışır tarzda
HÂKİME Kadın hâkim
HAKİM EBU ABDULLAH Muhammed bin Abdullah ibn-i Beyyi' (Hi: 321-405) Sâmâniye Devleti Nişabur Kadılığında bulunmuş büyük muhaddislerden, Şafiî fakihlerinden, asrının en büyük din âlimi diye bilinen bir zattır Bir çok eser te'lif etmiştir Başlıcaları: El Müstedrek Ale-s Sahihayn, Kitab-ül İlel, El-İklil, El-Emali, Teracüm-üş Şüyuh, El Medhal ilâ İlm-is Sahih, Fazâil-ül İmam-üş Şafiî, Tarih-i Ulemâ-i Nişabur, Marifet-ül Hadis ünvanlarındadır
HÂKİMİYYET Hâkim oluş Hükmediş Âmirlik Üstünlük Müdahale ve rakibi kabul etmemek hali( Evet, bu kâinata geniş bir dikkat ile bakan; kâinatı gayet haşmetli ve gayet faaliyetli bir memleket, belki idâresi gayet hikmetli ve hâkimiyyeti gayet kuvvetli bir şehir hükmünde görür, her şeyi ve her nev'i birer vazife ile musahharâne meşgul bulur âyetinin askerlik mânasını ihsas eden temsiline göre; zerrat ordusundan ve nebatat fırkalarından ve hayvanat taburlarından, ta yıldızlar ordusuna kadar olan cünud-u Rabbaniyeden, o küçük me'murlarda ve bu pek büyük askerlerde, hâkimâne tekvinî emirlerin, âmirâne hükümlerin, şâhâne kanunların cereyanları, bedahetle bir hâkimiyyet-i mutlakanın ve bir âmiriyyet-i külliyenin vücuduna delâlet ederler Ş)
HAKÎ-NİHAD f Mütevazi, kibirsiz, alçak gönüllü
HAKİR Küçük Ehemmiyetsiz Kıymetsiz İtibarsız Kudretsiz
HAKİRÂNE f Hakircesine Hakir bir kimseye yakışacak tarz ve şekilde
HAKİSTER f Kül, ateş külü
HAKİYAN (Hâki C) İnsanlar, nev'-i beşer, dünya halkı
HAKK (Bâtılın zıddı) Doğru Gerçek Vâcib ve lâzım olan Her sâbit ve doğru olan şey Adalet Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki mâlikiyyeti * Dâva ve iddia * Hakikate uygunluk * Geçmiş, harcanmış emek Pay, hisse * Münasib * Din İslâmiyyet * Kur'an * Vukuu vâcib, geleceği şüphesiz olan * Kıyamet * Mahz-ı hakikat * Yapacağını yalansız yapan kimse * Musibet
HAKK-I ÂMİRİYYET Âmirlik hakkı

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HAKK-I İHTİTAB Ormana yakın olan kimselerin ormandan odun kesmek hakkı
HAKK-UL YAKÎN (Hakk-al yakîn) Mârifet mertebesinin en yükseği En yakînî bir surette hakikatı müşahede edip yaşamak hali Ateşin yakıcı olduğunu bütün hislerimizle yakından duyup yaşadığımız gibi (Bak: Yakîn)
HAKK Kazıma Oyma Maden üzerine yazı işlemek
HAKK-İ MÜHÜR Mühür kazıma
HAKK-İ SEHV Yanlışı kazıma
HAKKA (Hakkan) Doğru olarak Gerçek Hakikat olarak Lâzım ve sâbit kılmak
HÂKKA Kıyamet günü * Âfet Devamlı musibet (Herkesin ve her kavmin amellerini isbat ve izhar eylediğinden kıyamet gününe bu isim verilmiştir) (LR)
HÂKKA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 69 suresi olup Mekkîdir
HAKKÂK Hakkeden Mühür vesair kazıyan
HAKKÂKÎ Mühür ve saire kazıma, hakkâklık
HAKKAK Hokkacı, kutucu
HAKKAN Hakikaten, doğrusu
HAKKANÎ Hak ve adalete uygun Haklılığa uyar ve yakışır
HAKKANİYET Haktan ve doğruluktan ayrılmamak Adalet üzere bulunmak Adalet ve insaf ile lâzım olanı icra etmek
HAKK-BÎNANE f Hakkı tanıyana göre
HAKK-BÎNÎ f Hakkı görme, hakkı tanıma
HAKK-CU f Hak arıyan
HAKKE Arka yükü * Diş
HAKKETMEK Oyarak veya kazıgirsin bir tarafına !!! işlemek, yazmak
HAK-GÛ f Doğru ve hak söyleyen
HAKK-GÜZAR f Haktan ayrılmayan, hakkı tanıyan
HAKKIYET Haklılık
HAKK-ŞİNAS f Hakka riayet eden Hakkı tanıyan Hak ile amel eden
HAKL Ziraate uygun yer
HAKLE (C: Hıkâl) İçinde binâ ve ağacı olmayan mezrea
HAKM Atın ağzına gem vurmak
HAKM Bir nevi kuş
HAKN Sütü tuluma koyup toplamak ve sağıldıkça üzerine koymak * Men etmek, engel olmak
HÂK-NİŞİN f Dilenci, sâil, fakir
HÂK-NİŞİNÎ f Dilencilik, yoksulluk, fakirlik, sefâletHÂK-PA(Y) f Ayağın tozu, ayağın toprağı Ayağın batığı toprak
HAK-PEREST f Doğruluktan ayrılmayan, doğruluğu ciddi ve samimi seven Hakka iman eden ve hak üzere âmil olan(Fenn-i âdâb ve ilm-i münazaranın üleması mabeynindeki hakperestlik ve insaf düsturu olan şu: "Eğer bir mes'elenin münazarasında kendi sözünün haklı çıktığına taraftar olup ve kendi haklı çıktığına sevinse; ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır" Hem zarar eder Çünki: Haklı çıktığı vakit o münazarada bilmediği bir şeyi öğrenmiyor; belki gurur ihtimali ile zarar edebilir Eğer hak hasmının elinde çıksa; zararsız, bilmediği bir mes'eleyi öğrenip, menfaattar olur; nefsin gururundan kurtulur Demek insaflı hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor Hasmının elinde hakkı görse, yine rıza ile kabul edip, taraftar çıkar; memnun olur L)
HAKR Hor görmek
HAKR Cem etmek, toplamak
HÂK-RAH f Yol toprağı
HÂK-RUB f Süpürge
HÂK-SAR f Toz toprak içinde kalmış Perişan hâlli
HÂKSARÎ Perişanlık, düşkünlük, rezillik
HAK-SEVER Adaletle hareket eden, doğru bildiği şeyden ayrılmayan, dürüst
HAKUD Çok kin güden, hasetçi
HAKV (C: Ahkâ-Hukka) Fota Don * Böğür
HAKVE Yürek ağrısı
HÂL Durum, vaziyet Görünüş Tavır Suret Keyfiyet * Cezbe * Dert, keder, elem * Mecâl Kuvvet * Gr: Fâili, mef'ulü veya her ikisinin durumunu bildiren sözdür Halin sâhibine zi-l hâl denirMeselâ : Reeytuhu mâşiyen: (Onu yürürken gördüm) cümlesinde Mâşiyen (yürürken) kelimesi, cümledeki mef'ulün hâlini bildirir şimdiki zamanda olan fiilin durumuna da hâl denir
HÂL-İ HÂZIR Şimdiki zaman, bu anki durum
HÂL-İ İHTİZAR Can çekişme, ölüm ânı
HÂL-İ İNTİZAR Bekleme hâli
HÂL-İ SAHV Arızi veya dâimi sebeplerle, şuurunu kaybetmiş bir kimsenin, muvakkaten şuurunun yerine gelmesi hâli
HAL' Kaldırma Kal' etme * Hükümdarı tahttan indirmek Azletmek * Mansıb ve mesnetten ihraç etmek * Elbise gibi şeyleri soymak * Bir şeyi izâle edip ayırmak ve terketmek * Karısını boşamak Evlâdını evlâdlıktan reddetmek
HÂL Dayı * Vücudda hususan yüzde görünen siyah benek, ben
HÂL-İ SİYAH Siyah ben
HAL' (HULÂE) Debbâğların dibâgat ettikleri derinin kazıntısı * Vurmak * Men etmek, engel olmak * Hediye vermek, atâ etmek * Cima etmek
HAL Küçük Hindistan cevizi
HALÂ (Harf-i cerrdir) İstisnaya delâlet eder
HÂLÂ (Hâlen) şimdi Henüz şimdiye kadar Elân
HALÂ' Boş, hâli * Ayak yolu, abdesthane * Devenin çökmesi
HALA (C: Hâlât) Babanın kız kardeşi, hala Arapçada: Ananın kızkardeşi Teyze
HALÂ Yaş ot
HALA' Koparmak * Pişmiş et
HALÂA(T) Yüzsüzlük, utanmazlık, hayâsızlık * Kötülüğünden dolayı ailesi ve cemaatı kendisinden ayrılan kimse
HALAB f Çamur, bataklık Bataklık arâzi
HALACA f Ayak yolu, abdesthane
HALAFET Ahmaklık, hamâkat, budalalık
HALAHİL (Halhal C) Arap kadınlarının süs olarak ayak bileklerine taktıkları halkalar Bunlar altun veya gümüşten yapılır
HALAİF Halifeler
HALAİK (Halayık) (Halk C) Mahlukat Yaratılmışlar * Huylar Tabiatlar
HALAİL (Halile C) Nikâhlı kadınlar, zevceler, karılar
HALAK Nasib, hisse
HALAK Eskimiş ve yıpranmış bez Paçavra
HALAK (Halka C) Halkalar
HALAKA (Hâlik C) Berberler
HALAKAT Halkalar
HALAKAT Halukluk, güzel ahlâklılık, iyi huyluluk * Düzlük, dümdüzlük
HALAKÎ Paçavracı
HALAKİM (Hulkum C) İnsan ve hayvanlarda boğazlar
HALAL Dostluk, ahbaplık * İki şey arasında açıklık olma
HALA'LA' Erkek sırtlan
HALALE Kadın eş Halile, zevce
HALAL(ET) İki şeyin arası açık olmak * Dostluk Samimi dostluk
HALALUŞ f Kavga, döğüş, şamata, gürültü
HALAS Kurtulma, kurtuluş Selâmete ermek
HALAS Üzüm ağacına benzer bir ağaç (yanındaki ağaca sarılır gider; hoş kokusu vardır; akik gibi taneleri olur)
HALAŞE f Gemi dümeni * Çörçöp
HAL-AŞİNA f Hâl ve durumdan anlayan
HALAT (Hâlet C) Haller Suretler Keyfiyetler
HALAT Kalın ip, gemi ipi
HALAT (Hâle C) Halalar Babanın kız kardeşleri Arabçada: Ananın kız kardeşleri Teyzeler
HALAVET Tatlılık Şirin olmak
HALAVET-İ KELÂM Sözün güzelliği ve akıcılığı
HALAVETBAHŞ f Zevk veren, hâlâvet veren
HALAVETYAB f Zevk bulan, halâvet bulan
HALAYIK Cariye, hizmetçi
HALB Süt sağmak
HALB Parçalama, pençeleme * Birinin aklını başından alma
HALBA Ahmak Şaşkın * Aldatıcı, hilekâr, sahtekâr
HALBE (C: Halâbib) Bir yarış yapmak veya bir şeye yardım etmek için toplanan atlılar grubu
HALBES (C: Halâbis) Bahadır, kahraman Bir şeye sımsıkı bağlanıp ayrılmayan kişi
HALBUKİ (Hâl bu ki) Hakikat ve doğrusu şudur ki, öyle iken
HALBUS Serçeden küçük bir kuş

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HALC Pamuğu temizlemek, havalandırmak ve kabartmak için yay ile atmak
HALC Çekmek * Hareket etmek
HALCE Uzak, ırak yer, baid
HALCEM Uzun, tavil
HALD Devamlılık Süreklilik Dâimi Bâki
HAL-DAR f Benli, benekli
HALE Ay ve güneşin etrafında bazen görünen parlak dâire
HALE Annenin kız kardeşi Teyze Türkçede babanın kız kardeşine hala denir Arabçada dayıya "Hâl" denir
HALEB Süt sağma Sağılmış süt
HALEBE (Hâlib C) Kandıranlar, aldatanlar, hile yapanlar
HALEBE (Hâlib C) Süt sağanlar
HALEBÎ Halepli, Halep ahalisinden olan
HALEC Çalışmaktan, yürümekten veya ibadetten kemiklerin ağrıması
HALECAN Titreme Kalb çarpıntısı Heyecan
HALECAN-I KALB Kalb çarpıntısı
HALED Kalb
HALEDAR Haleli, halelenmiş Parlak daireli
HALEDE Küpe
HAL' EDİLME Hükümdarın tahttan indirilmesi * Boşanmış olmak * Kovulmuş olmak
HALEF Birinin yerine sonradan geçen kimse Babadan sonra kalan oğul
HALEF AN-SELEF Seleften halefe geçme Geçen ve gidenden, gelene kalma Babadan evlâda geçme
HALEFEN Arkadan gelerek
HALEFİYYET Haleflik, birinin yerine geçmiş olma
HALEK Kara, siyah
HALEL Bozukluk Eksiklik * Başkası tarafından verilen zarar * İki şeyin aralığı Boşluk Açıklık
HALELDÂR f Bozma Bozulma Bozulmuş
HALELPEZÎR f Bozulan, Halel bulan Eksik Fesad kabul eden Bozuk
HALEM Helâk olmak * Dibâgat yaparken derinin kurtlanması
HALEMAT (Halme C) Meme uçları, meme başları
HALEME (C: Halem-Halemât) Meme başı * Büyük kene * Bir ot cinsi
HALEN şu anda, henüz, şimdiki hâlde
HALENBUS Serçe renginde, ondan küçük bir kuş
HALENC (C: Halânic) Ağaç, şecer
HALESA (Hâlis C) Hâlis, sâfi
HÂLET Suret Hâl Keyfiyet
HÂLET-İ CEHENNEM-NÜMUN Cehennem gibi çok azab verici hal
HÂLET-İ GAŞY Kendini bilmeyecek derecede baygınlık
HÂLET-İ NEZ' Ölüm hâleti Can verme zamanı Sekerat vakti
HÂLET-İ RUHİYE İnsanın ruh hâleti, manevi ve iç durumu
HÂLET-İ ŞUHUD şuhud hali, mânen veya misalen seyretme hâleti(Fakat ihatasız olan hâlet-i şuhudda ve rü'ya gibi rü'yetlerini tâbirde verdikleri hükümlerinde hakları olmadığı için kısmen yanlıştır M)
HALEVAR f Ay şeklinde olan, hilâl gibi olan
HALEVAT (Halâ C) Halvetler, boşluklar * Yalnız bulunulacak yerler
HALEZON Sümüklü böcek kabuğu Kabuklu sümüklü böcek
HALF(E) Yemin etmek Andiçmek Kasem etmek
HALF Ardı Arka Kendinden sonra gelen Arka taraf
HALF-I İMÂM İmâmın ardı, arkası
HALFE Yerine adam koymak * Kılavuz
HALFE Andiçme, yemin etme
HALFÎ Arka, ard ile alâkalı olan
HALHAL Eskiden kadınların süs için ayaklarının topuklariyle baldırları arasına yani ayak bileklerine taktıkları altundan veya gümüşten yapılmış halka Ayak bileziği
HALHAL (C: Halâhil) Ulu, şerif kişi
HALHALE Esneklik, elâstikiyet
HALIK Yoktan yaratan Yaratıcı Allah (CC)
HALIK (C: Huluk-Havâlık) Büyük dağ * Ağaca dolaşmış olan üzüm çubuğu * Süt ile dolu olan koyun memesi * Tıraş eden Berber
HALIKIYYET Yaratıcılık Halk edicilik İcad ve takdir
HALİ Tenhâ Boş Sahipsiz Issız İçinde bir şey olmama
HALÎ Hâl ile, vaziyet ile Tavra âit şimdiki Hâle mensub
HALÎ Gamsız, kedersiz, gailesiz, dertsiz * Evlenmemiş erkek, bekâr adam
HALİ' Boşanmış erkek, zevcesini şer'an terketmiş adam (Müennesi: Hâlia'dır) * İtaatsız, isyan eden, utanmaz, kayıtsız, hayasız * Kovulmuş * Soyulmuş
HALÎ' Ailesinden ayrılan kimse * Kurt
HALÎ-ÜL-İZAR Yüzü yırtık * Mc: Edepsiz, ahlâksız, utanmaz
HALİB Sütçü, süt satan kimse * Sidik borusu
HALİB (C: Halebe) Aldatıcı, hilekâr, sahtekâr (Müennesi: Hâlibe'dir)
HALÎB Taze süt
HALÎC Liman Boğaz Kanal Körfez Koy Denizin kara içine nehir gibi uzanmış kısmı * Irmak * Büyük çanak * İp * Deve ağzı
HALÎC-İ FÂRİS Basra körfezi
HALİC(E) Hareket ettirme Sarsma, oynatma
HALİCE Pamuk eğiren
HALÎCE İçinde hurma ıslanmış süt * Üzüm sıkıntısı
HALİÇ (Bak: Halîc)
HALİÇE Küçük halı Kilim Seccâde (Kaliçe de yazılır)
HALİD (Hulud dan) Sonsuz, ebedi Daimi
HALİDAT (Hâlide C) Sürüp gidenler, devam edenler
HALİD BİN SİNAN Benî Abes kabilesinin Bin-Bagis'ten ehl-i tevhid bir zat olup; Hz Peygamber Efendimiz, bu zat hakkında: "O bir nebi idi, fakat onun kavmi onu zâyi etti" buyurmuşlardır Kendisi Peygamberimizin zamanına yetişememiş ise de kızı Nezd, Hz Peygamberimize geldiğinde, o sırada Peygamberimizin âyetini okuduğunu işitince: "Bunu, babam da okurdu" demiş olduğu rivâyet edilir
HALİD BİN VELİD Câhiliye devrinde Kureyş eşrafındandı Hudeybiye muahedesinden sonra Müslüman oldu Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, kendisine Seyfullah namını vermiştir Çok kahraman bir gazi idi Suriye, Filistin, Şam gibi yerler onun himmeti ile feth olunmuştur 18 Hadis-i şerif nakletmiştirHicri 21 senesinde Suriye'de dar-ı bekaya göçerken: "Bunca muharebelerde bulunup bu kadar yaralar almış olduğum halde, hiç birinde vefat etmeyip akıbet yatakta öldüğüme kederleniyorum" meâlinde konuşmuş, atını ve silâhlarını fisebilillah vakfetmiştir (RA)
HALİDE f Saplanmış, dürterek bastırılmış
HANÇER-İ HALİDE Saplanmış hançer
HALİDE Hâlid'in müennesidir (Bak: Hâlid)
HALİF Yemin etmek
HALİF Yemin ederek sözleşenlerden herbirisi
HALİF (Half den) Yemin eden
HALİF İki dağ arasındaki yol * Eski elbise * Arkadan gelen Sonradan gelen Birinin yerine geçen
HALİFE Öncekinin yerine geçen * Fık: İlâhî, yâni şer'î hükümlerin tatbik ve icrası için Peygamber'e (ASM) vekil olan zât İmam İmamet-i kübra (Namazda imama uyan cemaat gibi, halifeye de şer'î emirlerde öylece itaat edilir Halifede aranan dört şart: İlim, adalet, kifayet, a'zâ ve havâsta selâmet) (Bak: Hilafet)
HALİFE-İ EVVEL Devlet dairelerinde yazı işlerinde çalışanlar Tanzimattan evvel kalem teşkilâtı; halife, halife-i sâni, halife-i evvel olmak üzere üç derece idi Ondan sonra bir kısım dairelerde bunun yerine baş kâtib, bazılarında da mümeyyiz-i evvel denilmiştir
HALİFE-İ MÜSLİMÎN Yavuz Sultan Selim Han'dan sonraki Osmanlı Padişahları hakkında kullanılmış bir tabirdir Müslümanların halifesi demektir
HALİFE-İ RUY-İ ZEMİN Yeryüzünün halifesi mânâsına gelen bu tabir, Yavuz Sultan Selim Han'dan sonra Osmanlı Padişahları hakkında kullanılmıştır
HALİFE (C: Hülef-Hulefât) Gebe deve
HALİFE (C: Havâlif) Türklerin kıldan veya keçeden yaptıkları çadırların direği, çadır direği
HALİFE (C: Halefâ) Su içinde biten bir ot (Türkçede "kandıra" derler)
HALİK Helâk olan Mahv olan Fenaya giden Fâni Zâil
HALİK Tıraş edilmiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HALİKA (C: Halayık) Tabiat, mahlukât
HALİKE Çok hırslı, haris olan nefis
HALİKÎ Demirci
HALİL (HALİLE) Zevc, koca Nikâhlı karı Zevce
HALİL Samimi dost Sâdık dost * Nahif ve fakir kimse (LR)
HALİL-ÜR RAHMAN Allah'tan başkasından hiçbir zaman yardım dilemeyip, O'nun dostluğunu ihtiyar eden Hz İbrahim'in (AS) lâkabıdır
HALİLİYYE Samimi dostluk ve kardeşlik
HALİLULLAH Allah'ın dostu, Hz İbrahim (AS)
HALÎM Yumuşak huylu Hoş muamele yapan (Bak: Elhalîm)
HALÎMÂNE f Yumuşak surette Yumuşak huylulara yakışır bir tarzda
HALÎME Yumuşak huylu kadın * Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın süt anasının ismi Beni Sa'd bin Bekr kabilesindendir Halime-i Sa'diye diye de anılır (RA)
HALİN Ahmak
HÂLİS Hilesiz Katıksız Saf Duru Saffetli * Pek beyaz * Evvelce karışık iken kusuru zâil olan * Her ameli, yalnız Allah rızası için işleyen (Bak: İhlâs) (Müennesi: Hâlise'dir)
HÂLİS-ÜD DEM Arı kan, safkan
HALİS Bahadır ve haris kimse
HALÎS Karışmış, muhtelif * Siyah ile beyazı karışmış saç * Tel
HÂLİSANE f Hâlise yakışır bir surette Hâlis kimselere mahsus bir niyet ve fiil ile
HÂLİSEN Halis ve katıksız olduğu halde Hilesizce, doğru olarak
HÂLİSET Edb: İbarenin düzgün ve akıcı olması
HÂLİSİYYET Doğruluk, hâlislik, hilesizlik
HALÎT Huk: Yol ve su gibi umumi olan araziler hukukunda ortak olan kimse * Şerik, ortak * Karışmış
HALÎT Buz Kırağı Dolu
HALİTA Karışık halde olan Karma İki veya muhtelif maddelerden yapılmış * Madenlerin birbirleriyle birleşmelerinden hâsıl olan mürekkep madde
HALİTA-İ DİMAĞÎ f Akıldaki muhtelif mes'ele ve fikirler Dimağdaki karışık, muhtelif bilgiler
HALİYE (C: Havâlî) Kendini süsleyen kadın
HALİYEN Şimdiki hâlde, şimdiki zamanda
HALİYEN (Hâli den) Boş olarak, boş olduğu hâlde
HALİYYAT (Haliye C) Bekâr kadınlar, evlenmemiş kızlar
HALİYYE Bağından boşanmış deve * Yabancı bir yavru emziren deve * Büyük gemi * Arı kovanı * Ahlâktan kinâyedir * (C: Haliyyât) Bekâr kadın, evlenmemiş kız
HALK Boğaz * Tıraş etmek
HALK İnsan topluluğu İnsanlar * Yaratmak İcad Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek * Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek (Bak: İnşa, İbda')(Sivrisineğin gözünü halkeden, güneşi dahi O halketmiştir M)(Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halkedemez M)(Hem semâvat ve arzı halkeden, semâvat ve arzın meyvesi olan insanın hayat ve memâtından âciz kalır mı? S)
HALK-I CEDİD Ba'sü bade-l mevt, yeniden yaratılış Yeniden yeniye tekrâren yaratılma Ana karnındaki çocuğun, insan suretine inkılâb ettiği devre
HALK-I DÜ CİHAN İki cihanın halkı * Ölülerle diriler
HALK-I EF'ÂL Mu'tezile fırkasının bir tabiridir Hayvan ve insanların, kendi fiillerinin hakiki müessiri olduğunu iddia etmelerine verilen isimdir (Bu iddiâlarını Ehl-i Sünnet ulemâsı müsbet delillerle reddetmiştir)(Ehl-i dalâlet ve bid'at fırkalarından bir kısım zatlar, ümmet nazarında makbul oluyorlar Aynen onlar gibi zatlar var; zâhiri hiçbir fark yokken, ümmet reddediyor Bunda hayret ediyordum Meselâ: Mu'tezile mezhebinde Zemahşerî gibi, İ'tizalde en müteassıb bir ferd olduğu halde, muhakkıkîn-i Ehl-i Sünnet, onun o şedit itirâzâtına karşı; onu tekfir ve tadlil etmiyorlar, belki bir rah-ı necat onun için arıyorlar Zemahşerî'nin derece-i şiddetinden çok aşağı Ebu Ali Cübbaî gibi Mu'tezile imamlarını, merdut ve matrud sayıyorlar Çok zaman bu sır benim merakıma dokunuyordu Sonra lütf-u İlâhî ile anladım ki: Zemahşeri'nin Ehl-i Sünnet'e itirâzâtı, hak zannettiği mesleğindeki muhabbet-i haktan ileri geliyordu Yâni, meselâ: Tenzih-i hakiki; onun nazarında, hayvanlar kendi ef'âline hâlik olmasiyle oluyor Onun için, Cenab-ı Hakk'ı tenzih muhabbetinden, Ehl-i Sünnet'in halk-ı ef'âl mes'elesinde düsturunu kabul etmiyor Merdut olan sâir Mu'tezile imamları muhabbet-i haktan ziyade, Ehl-i Sünnet'in yüksek düsturlarına kısa akılları yetişemediğinden ve geniş kavânin-i Ehl-i Sünnet, onların dar fikirlerine yerleşemediğinden, inkâr ettiklerinden merdutturlar M)
HALK-I EZDAD Birbirine zıd halleri bir şeyde yaratmak Meselâ: Bir zerrede hem def edici hem de cezb edici (çekici) kuvvetin bulunmasını yaratmak
HALK-I ŞER Şerrin yaradılışı(İşte Mu'tezile bu sırrı anlamadıkları için "Halk-ı şer şerdir ve çirkinin icadı çirkindir" diye Cenab-ı Hakk'ı takdis için şerrin icadını ona vermemişler, dalâlete düşmüşler M)
HALKA Ortası boş yuvarlak şekil * Dâire şeklinde olan şey
HALKA-İ ÂB-GÛN Gökyüzü, semâ
HALKA-İ DÜRR İnci dizisi
HALKA-İ ZİKİR Tasavvufta, zikir esnasında daire şeklinde oturmak
HALKABEGUŞ f Kulağı küpeli, kulağı halkalı * Mc: Köle, esir
HALKABEND f Toplanıp yuvarlak meydana gelecek şekilde oturma
HALKAN Yaradılışça, hilkatça
HALKAVÎ Halka şeklinde
HALKAZEN f Kapı çalan, kapı halkasını vuran
HALL Sağlamlaştırmak * Dostluk, sadâkat * Fakir, hastalıklı, nahif insan * Sirke
HALL Giren, dâhil olan İnen
HALL Çözme Çözülme Karışık bir mes'elenin içinden çıkma * Anlayıp karar vermek Neticelendirmek * Susam yağı * Ezmek * Açmak * Dühul etmek, girmek
HALL-İ MES'ELE Mes'elenin halledilmesi
HALL-İ MÜŞKİLÂT Müşkilâtın yenilmesi, zorlukların çözülmesi
HALLAC Pamuk atan Pamuğu didik didik eden
HALLAC-I MANSUR Asıl adı Hüseyin olan bu zat, tasavvuf mesleğinde meşhurdur Manevi istiğrak hallerinde hissettiklerini, şeriata zâhiren zıd düşen ifadelerle söylediği için, Hicri 306 senesinde idam edilmiştir
HALLAF Çok fazla yemin eden kimse
HALLAK İyi traş eden Berber * Hamal
HALLAK Yaratan, her şeyi halkeden, Kadir-i Zülcelal, Allah Teala Hazretleri (CC)
HALLÂL Halleden, çare bulan, çözen
HALLÂL-I MÜŞKİLÂT Zorlukları yenen, müşkülâtı halleden kimse
HALLÂL-ÜL UKAD Düğümleri çözen * Mc: Zorlukları yenen
HALLAL Sirkeci, sirke yapan kimse
HALLAS Yakalıyan, tutan kimse
HALLAT Yersiz ve münâsebetsiz sözler konuşan * Ortalığı karıştıran
HALLE Fakirlik * Hâcet, ihtiyaç* Kum içindeki yol ve gedik
HALLEDALLAH Allah dâim ve bâki eylesin (meâlinde duâ)
HALLER Bakla
HALLİ Zengin, gani, malı mülkü çok olan * Kuvvetli, kavi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HALLİ (Halliye) Sirke ile ilgili
HALLİSNÂ Bizi halâs eyle, bizi kurtar (meâlinde duâ)
HALL Ü AKD Çözme ve düğümleme İdame etme Müşkül mes'eleleri ve işleri halledip neticeye bağlama
HALL Ü FASL Çözme ve ayırma Açıklayarak bitirme Bir mes'eleyi müsbet bir neticeye bağlama
HALLÜSİNASYON Lât Tıb: Hakikatte olmayan bir şeyi varmış gibi görme ve işitme
HALME Meme başı, meme tepesi
HALS Bir şeyi soymak Çalmak Kapmak * Dibinden taze yetişen çayırla karışık olan kuru çimen
HALSAN Kişinin dostu, sevgilisi ve yâri
HALT Karıştırmak Münasebetsiz söz söylemek Bir şeyi bir şeye karıştırmak Hatâ etmek
HALTA Köpeklere takılan boyun halkası Tasma
HALTIYYAT Yersiz ve münasebetsiz sözler
HALUB(E) Sağılan şey
HALUF Sütün veya yemeğin bozulması
HALUK İyi huylu Güzel ahlâklı İslâma yakışır ahlâkta olan İnsâniyyetli
HALUM Yaş peynir gibi olan koyu yoğurt
HALVET Yalnızlık Tek başına kalmak Tenhaya çekilme * Gizlilik
HALVET-İ FÂSİDE Karı-kocanın aralarında şer'î mâni olmasına rağmen birleşmeleri
HALVET-İ SAHİHA Karı-kocanın aralarında şer'î mâni bulunmaması halinde birleşmeleri
HALVETGÂH f Tek başına oturup ibadetle vakit geçirilen yer * Halvet yeri Gizli olarak görüşülecek yer
HALVETGÜZİDE (Halvetgüzin) f Halveti, tenha bir yeri seçmiş olan kimse
HALVETHANE f Gizli ibadet yeri * Gizli konuşup görüşmeye mahsus yer
HALVETÎ Halvete müteallik, halvetle alakalı * İbadet ve zikirlerini tenhada yapan bir tarikat adı * Halvetiye Tarikatından olan kimse
HALVETNİŞİN Yalnız başına bir yere çekilip ibadetle meşgul olanlar
HALY Ot biçmek
HALY (C: Huliy) Altından ve gümüşten olan süs eşyâları
HALZ Kabuğunu çıkarmak, derisini soymak
HAM f Olmamış, pişmemiş, çiğ * Nâfile, beyhude, boşuboşuna * İşlenmemiş, üzerinde çalışılmamış * Acemi kimse, tecrübesiz Terbiye görmemiş kişi
HAM f Bükülmüş, kıvrılmış, eğrilmiş
HAM-I ZÜLF Saç lülesinin kıvrımı
HAM' (HIM') (C: Ahmâ') : Kaynata Zevc tarafından olan kimseler
HAM' (HUMU') Eğrilik, aksaklık
HAMA Hıfzetmek, korumak * Kovmak, defetmek
HAMA' Kara balçık
HAMAİD (Hamîde C) Bir kimsenin medhedilmeğe lâyık olan işleri
HAMAİL (Himâle C) Tılsım, muska * Kılıç kayışı, kılıcı bele bağlamaya yarayan kayış
HAMAİM (Hamâme C) Güvercinler
HAMAK İki ağaç veya direk arasına asılarak içine yatılan ağyatak
HAMAKAT Ahmaklık Budalalık Bönlük Anlayışsızlık
HAMALE Bir mala kefil olma
HAMAM(E) (C: Hamâim) Güvercin kuşu
HAMAN Peygamber Hz Musa (AS) zamanındaki Mısır Fir'avununun vezirinin ismi
HAMARAT Becerikli, elinden iş gelir, cerbezeli
HAMAS Verem * Yumuşaklıkla ve kolaylıkla bir şeyi çıkarmak
HAMASET Yaradılıştan olan cesâret Bahadırlık Cesurluk Kahramanlık Yiğitlik
HAMASÎ Hamâsetle alâkalı Fıtrî cesarete âit ve müteallik
HAMASİYYAT Kahramanlık destanları
HAMAT Kaynana
HAMATA Katılık * Yanmak * Boğaz ağrısı * Darı samanı * Kalbin ortası
HAM-BE-HAM f Kıvrım kıvrım Büklüm büklüm
HAMD Medih, övmekCenab-ı Hakk'a karşı kulların memnuniyet ve sevinçlerini ve O'na hamd ve şükür ile medihlerini bildirmeleri, senâ etmeleri (Bak: Elhamdülillah) (Hamd'in en meşhur mânası; sıfat-ı kemaliyeyi izhar etmektir Şöyle ki: Cenab-ı Hak insanı, kâinata câmi' bir nüsha ve onsekizbin âlemi hâvi şu büyük alemin kitabına bir fihriste olarak yaratmıştır Ve Esmâ-i Hüsnâ'dan her birisinin tecelligahı olan her bir âlemden bir örnek, bir nümune insanın cevherinde vedia bırakmıştır Eğer insan, maddi ve manevi her bir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan "şükr-ü örfi"yi ifâ ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedi'a bırakılan o örneklerin her birisi kendi âlemine bir pencere olur İnsan o pencereden o âleme bakar Ve o âleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir'at ve bir âyine olur O vakit insan; ruhu ile, cismi ile, âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur Ve her iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder İşte bu cihetle insan, sıfat-ı kemaliye-i İlâhiyyeye hem mazhar olur, hem müzhir olur İİ)(Hamd ü senâ, medih ve minnet O'na mahsustur, O'na lâyıktır Demek nimetler O'nundur ve O'nun hazinesinden çıkar Hazine ise dâimîdir M)
HAMDE Ateş gürültüsü
HAMDELE "Elhamdülillah" demenin kısaca ismi Bu sözün masdar haline getirilip kısaltılması
HAMD Ü SENA Cenab-ı Hakk'a hamd ve O'nu isimleriyle medhetmek
HAME Kafatası, başın üst kısmı
HAME' Uzun müddet su ile yumuşayıp değişmiş cıvık ve kokar çamur Balçık
HAME Yaş ot demeti, taze ekin destesi, bir sap üzere bitmiş taze ekin * Havası bozuk hastalıklı yer
HÂME f Yontulmuş kalem
HÂME-İ EDEB Edebiyat kalemi
HÂME-İ ŞEKVÂ şikâyet kalemi şikâyet yazan kalem

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HÂME-İ ZERRİN Altın kalem, altından yapılmış kalem
HÂME VÜ ŞEMŞİR Kalem ve kılıç
HAMEC Zayıflık
HÂMEGÜZAR f Kalemle yazılmış
HAMEK Her şeyin küçükleri * Siyah bulut
HAMEL Kuzu * Ast: Burçlardan birinin adıdır Bu burcu teşkil eden yıldızlar kuzuya benzediği için arapça kuzu demek olan hamel denilmiştir Güneş bu burca 21 Mart'ta girer ve gece ile gündüz bir olur
HAMELAT (Hamle C) Saldırışlar, saldırmalar * Atılmalar, atılışlar
HAMELE Taşıyanlar, yüklenenler, kaldıranlar
HAMELE-İ ARŞ İsrâfil, Cebrâil, Mikâil, Azrâil (AS)lar
HAMELE-İ HÜCCET Günah ve sevabları yazan melekler
HAMELE-İ KUR'AN Hâfızlar Kur'anı ezbere okuyup ilmi ile amel eden mes'ud kimseler
HAMELE-İ MÜMTESİL Aldığı emri imtisal edip yüklenen, mes'uliyeti üzerine alan
HAM-ENDER-HAM f Kıvrım kıvrım, büklüm büklüm
HAMER Davarın arpa yemekten dolayı içinin ve ağzının kokması
HÂME-RÂN f Kalem yürüten, yazan
HAME-ZEN f Üzerinde kalem kesilecek âlet
HAMH Fahirlenmek, büyüklenmek, kibirlenmek
HAMHAMA Hımhımlık, sözü genizden söyleyerek konuşma
HAMHAMA Atın yulaf ve su gördüğünde çıkardığı ses
HÂMIZ Sirke gibi ekşi olan Ekşiliği fazla olan, asit
HÂMIZ-I FAHİM Kim: Karbonik asit
HÂMIZ-I HALL Kim: Sirke asidi
HÂMIZ-I KARBON Kim: Karbonik asit
HÂMIZAT (Hâmız C) Asitler Sirke gibi ekşi olan şeyler
HÂMIZAT-I ŞAHMİYE Yağ asitleri
HÂMIZİYYET Ekşilik, kekrelik
HAMÎ f Gevşeklik, hamlık
HAMÎ Himaye edici, himaye eden Koruyucu, koruyan Kayıran
HÂMİD Cenab-ı Hakk'a hamd ü sena eden Allah'a şükreden * Hz Peygamber'in (ASM) isimlerindendir
HAMÎD Sena edilmeğe, medhedilmeğe elyak olan Dünya ve âhirette hamd kendisine mahsus olan Allah (CC) * Isparta Vilâyetinin Osmanlılar devrindeki adı
HAMİD Alevi sönen ateş * Ölü, ölmüş Sönmüş idrâksiz Sâkit ve sessiz Ölü gibi halsiz olan
HAMİDE f Kambur, eğrilmiş, kemerli
HÂMİDE Uzun müddet geçmesi sebebi ile rengine tegayyür ve siyahlık gelip eskimiş olan * Nebatsız kuru yer * Yanmış kül olmuş
HAMİDEGÎ f Kamburluk, eğri büğrü olmaklık
HÂMİDÎN (Hâmid C) Hamdedenler, hâmidler
HÂMİDÛN (Hâmid C) Hamdedenler, hâmidler
HAMİE Hararetli, çamurlu, volkanlı, alevli, dumanlı
HÂMİL (Hâmile) Yüklü yüklenmiş * Gebe * Taşıyan, götüren * Hâiz * Mâlik, sahib * Uhdesinde bir poliçe bulunan
HÂMİL-İ VAHY Vahyi Peygamberimize (ASM) getiren Cebrail (AS)
HAMİL Kötü tanınmış olan kimse
HAMÎL Kefil * Başka yerden getirilen oğlan
HAMÎLE Sıklığından dolayı birbirine girmiş olan ağaçlar * Ağaç ve ot bitmiş kumlu yer * Döşek çarşafı
HAMİLEN Hâmil olarak Taşıgirsin bir tarafına !!!, götürerek * Hâmil olduğu halde
HAMİM Sıcak ve kızgın su * Yakın hısım, soy sop * Samimi arkadaş
HAMÎME (C: Hamâyim) Her nesnenin iyisi
HAMİNNE Hanım nine sözünün bozulmuş şekli, büyük anne
HAMÎR (Hımâr C) Eşekler Hımarlar
HAMÎR(E) Eyer yapmada kullanılan tüysüz beyaz deri
HAMÎR Hamur
HAMÎR-İ MÂYE Mayanın hamuru
HAMÎRE Hamur içine katılan maya
HAMÎR-GÂR f Hamurcu, hamur yoğurucu
HAMÎS Beşinci Hamis günü Perşembe günü
HÂMİSEN Beşinci olarak, beşinci olmak üzere
HAMİŞ Mektubun altına sonradan yazılan sözler Hâşiye
HAMİT Şiddetli, sağlam * Üzerinde kıl olmıyan yağ tulumu
HAMİT (HÂMİT) Yanmış ve pörsümüş süt
HAMİYE Tırnak kenarı * Kızmış, kızgın
HAMİYET Gayret * Nâmustan gelen gayretle utanma veya kızma * İstinkâf etmek * Mukaddesatı ve milletin haklarını, mâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve ihtimam hasleti İman ve İslâmiyeti ve Hz Peygamber'in (ASM) Sünnet-i Seniyyesini ve din ve mücahede kardeşlerini muhafaza ve müdafaa etmek gayreti
HAMİYET-İ CÂHİLİYE f Câhillikten gelen ırkçılık gibi bâtıl inanışları koruma gayreti * Cenab-ı Hakk'ın ve Resul-ü Ekrem'in (ASM) nehyettiği ve hak dine uymayan eski ve kötü inançları muhafaza gayreti
HAMİYET-FÜRUŞ f Kendini beğenip hamiyetli olduğunu iddia eden Hamiyetli olduğunu göstermeğe çalışan
HAMİYET-KÂR f Hamiyetli Haysiyet ve şeref sahibi
HAMİYET-MEND (C: Hamiyyet-mendân) f Hamiyetli
HAMİYET-MENDÂNE f Hamiyetlicesine Hamiyetli olan bir kimseye yakışacak şekil ve surette
HAMİYET-MENDÎ f Hamiyetlilik, hamiyetli oluş
HAMKA Ahmak ve budala kadın
HAMKE (C: Humuk) Bit
HAML Yük * Sırtına yük alıp getirmek * Kadının karnındaki çocuk * İsnad Yüklenme
HAML Saçak * Büyük saçaklı halı
HAMLE Hücum etme Atılış, saldırış Savlet
HAMLEC Bükmek
HAMLETMEK Yüklemek, zannetmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HAMM Çok sıcaklık, şiddetli hararet
HAMM Kuyuyu temizlemek * Evi süpürmek * Etin kokması
HAM MADDE Bir şeyin meydana getirilmesi için işlenilen ana maddelerden her biri
HAMMADUN Çok hamdedenler Çok çok şükür ve duâ edenler
HAMMAL (Haml den) Bir ücret karşılığında eliyle veya sırtıyla yük taşıyan adam * Mc: Kaba, görgüsüz, terbiyesiz
HAMMALİYYE Hamal ücreti
HAMMAM Banyo, hamam
HAMMAMÎ Hamam idare eden adam veya kadın Hamamcı
HAMMAMİYYE Edb: Divan Edebiyatında giriş kısmı hamam eğlencesi tasvirine tahsis olunan kaside
HAMMAR (Hamr den) Şarap yapan veya satan kimse Meyhaneci, şarapcı * Tas: Mc: Mürşid, şeyh, kılavuz
HAMMAR Eşekçi
HÂMME (C: Hevâmm) Haşerât-ı muzırra, zararlı böcekler * Binek hayvanı
HÂMME Bir kişinin akrabası, yakınları (Hâssa mânâsına da gelir, mukabili âmme'dir)
HAMME (C: Humm) Kaplıcanın sıcak suyu * Kuyruk yağının kıkırdağı * Kızdırmak mânasına mastar da olur
HAMMURABİ (Bak: Nemrud)
HAMNANE Kene
HAMR Ekşi Şarap İçki olup sarhoşluk veren şey * Birine bâde içirmek * Bir hususu söylemeyip setreylemek Ketmeylemek (LR)
HAMR Yüzmek
HAMRA (Müennes) Çok kırmızı, kızıl renk * Şiddet ve meşakkatli geçen yıl * Şiddetle olan ölüm * Arap olmayan cinsten * Yüzü kızarmış kadın
HAMS(E) Açlık * Yaradaki şişin inmesi
HAMSE Beş (sayısı)
HAMSE-İ ÂL-İ ABÂ (Bak: Âl-i Abâ)
HAMSE Mesnevi şekliyle yazılmış beş kitabdan ibaret bir takım demektir ki, böyle eser meydana getirmiş olanlara "Hamsenüvîs", yâhut "Hamseci" denilir XII yüzyıla kadar hamse-nüvîslik mutâd değildi 1195'de vefat etmiş olan Genceli Şeyh Nizamî, manzum olarak beş kitab yazmış ve hepsine birden "penc genç", yâni "beş hazine" "ünvanını vermişti Ondan sonra o yolda mesnevîler vücuda getirmek İran şâirlerince moda oldu İran'ın Hüsrev-i Dehlevî, Mevlânâ Câmi gibi şâirleri hamse yazdılar Çağatay şâiri Ali Şir Nevaî de Çağatay lehçesinde hamse tanzim etmiştir Bizim lehçede ilk hamse yazan, daha doğrusu Şeyh Nizamî'nin hamsesini terceme eden Behiştî'dir Bu Behiştî, İkinci Bayezid'in adamlarındandı Yine bizim lehçemizle yazılmış birçok hamseler vardır Ak Şemseddin'in oğlu Hamdullah Çelebi (Vefatı: M: 1508) Yusuf ve Züleyha, Leylâ ve Mecnun, Muhammediye, Mevlid-ün Nebi adlı hamseleri yazmıştır (Edb L)
HAMSENÜVIS f Hamseci, hamse yazan Mesnevi tarzıyla beş kitabdan ibâret bir takım yazan kimse
HAMSÎN Elli * Erbaîn denen kırk günlük kara kıştan sonra gelen elli günlük kış
HAMSUN Elli sayısı
HAMŞ Baldırı ince olan
HAMŞ Kaşımak * Tırmalamak
HAMŞEK Mestin üstüne vurulan parça
HAMŞÜDE f Bükülmüş, eğrilmiş
HAMT Misvak ağacı * Ekşimiş süt * Koyunun derisini yüzüp kebap yapmak * Gadap etmek, kızmak * Kibirlenmek, tekebbürlenmek
HAMT Şiddetli ve zahmetli olmak * Çürümek * Mütegayyer olmak, değişmek
HAMTA Üzüm çiçeğinin kokusu
HAMTAR Dolu kırba * Yay kirişi
HAMUL (Haml den) Sabırlı, metanetli, tahammüllü, dayanıklı kimse
HAMULANE f Tahammüllü kimseye yakışır şekilde
HAMULE f Yük Yük taşıyan nakil vasıtalarının yükü
HAMULÎ Tahammüllülük, sabırlılık, dayanıklılık
HAMUM İç yağı
HAMUN f Bozkır Büyük sahra, düz ova
HAMUS Sâkin olmak, susmak
HAMUŞ f Susmuş Sessiz Sâkit
HAMUŞ Sivrisinek
HAMUŞAN Mevlevi tâbirlerindendir Konya'da Mevlâna'nın türbesi haricinde ve kıble cihetindeki büyük kabristana verilen isimdir * Sessizler, susmuş olanlar, uykuda olanlar
HAMUŞANE f Sessizce, ses çıkarmadan Sessizliği andırır bir şekilde
HAMUŞÎ f Susma, sükut etme Sessizlik, sükunet
HAMVÎ Sıcaklık
HAMYAZE f Esnek, elâstik, esneme * Kötü hareket, fenâ iş
HAMYE İçine yağ ve zeytin konulan kap
HAMZ Keskinlik, katılık, şiddet Metinlik, sağlamlık
HAMZ Ekşilik Kekrelik
HAMZA (RA) Abdulmuttalib'in oğlu olup, Resulüllah'ın (ASM) amcasıdır Önceleri, İslâm dinine karşı olanlarla beraberdi Ebucehil'in İslâm düşmanlığını çok ileri götürmesi karşısında, imana girip Ebucehil ve din düşmanlarına karşı çıktı ve İslâm'a büyük hizmetleri oldu Uhud Gazası'nda 57 yaşında iken şehid edildi
HAMZA İstemek Arzu etmek * Ekşi olan her ota derler
HAMZE Baklaya benzer bir bitki
HAN f Hükümdar Eski Türklerde Hakan da denen devlet reisi
HAN f Yolcuların misafir olduğu bina Kervansaray Otel * Ticaret ehlinin sakin olduğu yer
HAN f Yemek sofrası Üstüne yemek konan tepsi * Yemek, taam * Ahçı dükkânı, lokanta
HAN f Okuyan, okuyucu, çağıran manasına gelir Meselâ: Duâ-hân : (Niyaz ve tazarrukârane bir tezellül ile) duâ okuyan
HANA Yaramaz ve boş sözler konuşmak
HANACIR (Hancere C) Gırtlaklar, hançereler
HANADIK (Handek C) Hendekler Bir mekânın etrafına kazılan geniş ve derin çukurlar
HANADIR Görme kabiliyeti kuvvetli olan
HANADİS (Hındıs C) Musibetler * Karanlık geceler * Şiddetli hâller
HANAK (C: Hınâk) Hiddetlenme, kızma
HANAN Merhamet, şefkat, acıma
HANAN (Hân C) f Hânlar, hükümdarlar, pâdişahlar, kağanlar
HANASÎR Helâk olmak
HANASİRE Hıyânet ehli, hâinler
HANAT (Hân C) Dükkânlar, meyhaneler
HANAZÎR (Hınzır C) Hınzırlar, domuzlar
HANBELÎ Dört hak mezhepten birisi İmam-ı Ahmed bin Hanbel Hazretlerinin mezhebinden olan (Bak: Mezheb, İmam-ı Hanbelî)
HANCER Ucu sivri, iki tarafı keskin büyük bıçak Halk dilinde hançer şeklinde kullanılır Divan edebiyatında şâirler, güzellerin kaşlarını hancere benzetirlerdi
HANCER-İ BÜRRAN Keskin hançer
HÂNÇE f Küçük tepsi, ufak sini
HÂNÇE-İ ZER Küçük altın tepsi * Mc: Güneş
HANÇERE Gırtlak, boğaz
HANDA HAND f Devamlı gülme, sürekli olarak gülme * Devamlı gülen, sürekli gülen
HANDAN f Gülen, gülücü, mesrur
HANDAN-RU(Y) f Güler yüzlü, güleç, mütebessim
HANDE f Gülme, gülüş
HANDE-İ ÂFTÂB Güneşin gülmesi Güneşin doğması
HANDE-İ GÜL Gülün açması
HANDEBAHŞA f Güldürücü, tebessüm ettirici
HANDEBAR f Güldüren, güldürücü
HANDEFERMA f Güldürücü, güldüren
HANDEFEŞAN f Gülümsemeler dağıtan, gülmeler saçan
HANDEHARİŞ f Bir kimseye alay tarzında gülme
HANDEK Kale ve tarla gibi yerlerin etrafına kazılan geniş ve derin çukur Hendek
HANDEKÂR f Gülen, tebessüm eden, gülücü
HANDEK GAZVESİ Peygamberimizin (ASM) büyük muharebelerinden birisi olup, hicretin beşinci senesinde Şevval ayında vuku bulmuştur Asıl muharebeyi uyandıranlar Beni Nadir kabilesi olup bunlar Kureyş ve Gatfan kabilelerini de davet etmekle hepsi birden Medine-i Münevvere'ye hücuma geçtikleri vakit, Hz Resullulah Efendimiz Selman-ı Fârisî'nin (RA) reyiyle Medine'nin etrafına hendek kazılmasını emretti Bu münasebetle Gazve-i Handek denmekle meşhur oldu Muharebe bir ay kadar devam edip, nihayet Yahudilerle Kureyş arasına nifak düşmüş ve kâfirler şiddetli bir fırtınaya tutulup perişan bir halde dönmüşlerdir
HANDEKÜNAN f Gülerek, güle güle
HANDEMEŞHUN f Devamlı gülen Çok gülen
HANDEMU'TAD f Devamlı gülmeye alışmış olan, her zaman gülme alışkanlığı olan
HANDEN f Okumak
HANDENÜMA f Gülen
HANDERİS Eski şarap
HANDERİZ f Gülüp duran, devamlı gülen
HANDERUY f Mütebessim, güler yüzlü
HANDEZEN f Gülen
HANDİSTAN f Şaka, lâtife
HANE f Ev, mesken, beyt * Mat: Basamak, bölüm, göz * Bazı kelimelerle birleştirilip mürekkep isim yapılan bir "ek" tir "Hasta-hane, ecza-hane, yazı-hane, kıraat-hane" gibi
HANE-İ AVARIZ Avarız ve bedel-i nüzul ve buna benzer vergiler ve tekâlifin toplanmasında tutulan ölçü Buradaki hanenin, lügat mânası olan evle münasebeti yoktur Kasabalar, köyler nüfuslarına ve emlâk ve arazilerinin miktar ve hâsılatlarına göre hane itibar edilir ve mahallî masraflarla sair vergiler ona göre tanzim edilirdi Bu usul Tanzimat-ı Hayriyeye kadar devam etmiştir (OTDS)
HANE-İ ÂYİNE Her yanı birbirinin aynı olan oda, salon veya köşk
HANE-İ DEVVAR Dâim dönen, devreden hane * Mc: Yıldız
HANE-İ FERDA Ahiret
HANE-İ HUDA Beytullah, Kâbe
HANE BER-DUŞ Evi omuzunda Avare Serseri
HANE Meyhane
HANEBERENDAZ (Hâne ber-endaz) f Ev yıkıcı
HANEDAN f Soyca dindar ve asil âile * Peygamber (ASM) sülâlesi
HANEF İstikamet, doğruluk * Ayak eğriliği * Eğrilik, udûl
HANEFÎ Dört hak mezhepten birisi Veya bu mezhepten olan kimse (Bak: İmam-ı A'zam)
HANE-FÜRUŞ f Ev komisyoncusu, ev tellâlı
HANE-GÎ f Evcil, evde beslenen Evde bulunanlardan, evdekilerden
HANE-GİR f Bir yeri mekân sayan kimse
HANE-HARAB f Câhil, bilgisiz * Evi yıkılmış, evsiz barksız kalmış * Hâli perişan olmuş kimse * Mc: Müflis, züğürt, sefil
HANE-HUDA f Ev sahibi, sahib-ül beyt
HANEK Ağzın tavanı, damak
HANE-KÜŞ f Mirasyedi, sefih
HANEN şevk * Nefsin cima arzusu
HÂNENDE f Okuyan, şarkı söyleyen
HÂNENDE-GÂN f (Hânende C) Hânendeler, şarkı söyleyenler, şarkıcılar
HÂNENDE-GÎ f Şarkıcılık, hânendelik
HANES Burnun uç tarafının biraz yüksek olup geri kısmının basık olması * Sığır burnu
HANE-SUZ f Ev yakıcı * Mc: Gözü dışarda olan, kendi âilesini düşünmeyen kimse

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HANEŞ (C: Ahnâş) Avlanan haşere veya kuş * Yılan
HANEV Eğmek * Davar kösnemesi
HANEZ Mütegayyer olmak, değişmek * Kokmak
HANE-ZAD f Efendisinin evinde dünyaya gelmiş olan köle veya cariye çocuğu
HANFEC şişman, etli kişi
HANFES (C: Hanâfis) Yellengen böceği * Pislik yuvarlayan böcek
HANGAH f Allah rızası için ve misafirleri minnet altında bırakmamak ihlâsı ile fakir ve dervişlere ve talebe-i uluma yemek verilen ve misafir edilen yer
HANGAR Fr Eşyayı muhafaza etmek için yapılan üstü örtülü, yanları açık yer * Uçakları barındırmaya mahsus garaj
HANHANA Sözü burun içinden söylemek Hımhımlık
HANIK (Hunk dan) Boğucu, boğan * Küçük dar yarık ve sokak
HANIK Boğmak
HANIM SULTAN Tar: Osmanlı hanedanında "sultan" nâmı verilen İmparatorluk prenseslerinin kızlarına verilen resmi ünvan
HANİ' Karısını boşamış koca veya kocasından boşanmış kadın
HANİF İslâmiyetten evvel Allah'ın birliğine inanan ve Hz İbrahim'in (AS) dininden olanların vasfı * İslâmiyete kuvvetle bağlı olan ve ilmiyle âmil olan kimse * Eğri * Eski kötü hallerinden vazgeçip hakka ve doğruluğa yönelen
HANİF Gururlu, mağrur, kibirli * Dargın, küskün
HANİFE Bir kabile ismi
HANİFEN MÜSLİMEN Müslim ve hanif olarak
HANİN Fazla istekten dolayı inleyiş, şiddetli ağlayış Sızlanmak * Şevk ve arzu
HANİN-ÜL CİZ' Kuru direğin inleyip ağlayışı Hurma kütüğünün inlemesi(Mescid-i Şerifte hurma ağacından olan kuru direk (Resul-ü Ekrem (ASM) hutbe okurken, ona dayanıyordu) sonra minber-i şerif yapıldığı vakit Resul-ü Ekrem (ASM) minbere çıkıp hutbeye başladı Okurken, direk deve gibi enin edip ağladı; bütün cemaat işitti Tâ Resul-ü Ekrem (ASM) yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla konuştu, teselli verdi, sonra durdu Şu mu'cize-i Ahmediye (ASM) pek çok tariklerle tevatür derecesinde nakledilmiştir M)
HANİN-İ HAZİN Acıklı sızlanma
HANÎN Burun içinden ağlamak * Burun içinden gülmek
HANÎRE (C: Hanâyir) Parmak başlarındaki boğum * Kadınların yün ve pamuk attıkları yay * Kirişi olmayan yay
HANÎS Yeminini bozan, ahdinde durmayan Rücu' eden Te'hir eyleyen
HANİS Sinen, dönen (Bak: Hannas)
HANİS Ettiği yemini yerine getirmeyen Yeminini bozan
HANİS İki kat olmuş kimseHANÎS : Zayıflık, gevşeklik
HANİYE Şarap * Erkeği öldükten sonra evlenmeyip, çocuğuna bakan kadın
HANÎS Kebap olmuş nesne
HANK (Hınk) Boğmak Boğazını sıkıp öldürmek Boğazı sıkılıp boğulmak
HANK Muhkem etmek, sağlamlaştırmak * Bir şeyi çiğneyip damağıyla ezmek * Davarın ağzına gem vurmak veya urgan koymak
HANKAH (Bak: Hangâh)
HANKAN Boğmak suretiyle, boğarak
HÂNMÂN f Ev-bark, ocak
HÂNMÂN-SÛZ f Ocak yakıcı, ev-bark yakan
HANN Yalvarmak * İnlemek * Esirgemek
HANNAK Boğan, boğucu
HANNAN Rahmetlerin en lâtif cilvesini gösteren, Rahman ve Rahîm olan ve çok merhametli olan Allah (CC)
HANNAS (El-Hannâs) (Hunus dan) Geri çekilerek veya büzülerek, sinerek fırsat bulunca vesvese vermek için dönüp gelen Sinsi şeytan Besmeleyi işitince kaçan, gaflete dalınca musallat olan şeytan (Bak: Hunnes)
HANNASÎ Şeytanla alâkalı
HANSA Sırtlan
HAN-SALAR f Kilerci, sofracıbaşı
HANSİR (C: Hanâsir) Yaramaz, boş, faydasız * Bir yerden taşınan veya göçen kimseler, eşya ve elbiselerini yükletip gittiklerinde yerde kalan kıymetsiz şeyler
HANŞEFİR Bela, zahmet
HANŞUŞ Bakiyye, artan
HANTAL Kaba, büyük ve ağır
HANTEM (C: Hanâtim) Kara bulut * Desti * İbrik * Topraktan yapılan kap
HAN U MAN (Hanmân) Ev Bark Ocak Ehil ve iyal
HANUN Gümleyerek esen rüzgâr
HANUT Ölüyü, bozulup kokmaması için ilaçlama
HANUT (C: Havânit) Meyhane, içki içilen yer * Dükkân
HANVE Güzel kokulu bir ot
HANYA' Beli bükülmüş kadın
HANZ Kebap yapmak
HANZAL(E) Zakkum Zakkum ağacı Ebu Cehil karpuzu denilen portakal büyüklüğünde mevyesi çok acı bir nebat Karga kabağı diye de adlandırılır
HAPİS (Bak: Habs)
HÂR f Diken
HÂR-I FİRKAT Ayrılık acısı
HAR' Yarmak
HAR (Her) f Merkep, himar, eşek * Çay ve havuz diplerinde olan balçık * Mc: İdraksiz kimse * Kargaşa
HAR-İ DEŞTÎ Yaban eşeği
HAR Yıkılmış, hedmolmuş
HAR f Hor, hakir, âdi Aşağı (Dinsiz, imansız ve din düşmanı ahlaksızların ve sefihlerin vasıfları)
HARA' Süstlük, zayıflık
HARA Deve kuşu yumurtasının yeri * Ev ortası
HARAB Viran Issız Yıkık Perişan
HARAB-ABAD f Harabiyetle dolu olan yer Tam harabe
HARABAT Harabeler Viraneler Meyhâneler
HARABE Harab yer Şehir veya ev yıkıntısı Perişan yerler
HAR'ABE İnce kemikli, genç ve güzel kadın * Uzun * Yeşil üzüm çubuğu
HARABENİŞİN f Viranelerde, harabelerde oturan
HARABEZAR f Viranelik Yıkıntı yeri
HARABİYET (Harabî) Yıkılma Yıkılış Parçalanıp dağılış Zillet ve sefalet içinde
HARAC Vaktiyle müslüman olmayan vatandaşlardan alınan vergiye denirdi Arazi hasılatından veya çalışanların emeğinden elde edilirdi Reşit ve vücudu sağlam olan gayr-ı müslim erkek verirdi Buna harac-ı rüus veya cizye denirdi Topraktan alınan vergiye de harac-ı araziye denilirdi
HARAC-I MUKASSEME Arazinin hâsılatından yerin tahammülüne göre alınacak bir vergidir bu harac, hâsılata taallûk eder Bir sene içinde hâsılat tekerrür ederse bu harac da tekerrür der Fakat mahsulât mevcud olmayınca bu vergi de alınmazdı
HARAC-I MUVAZZAF Tar: Arazi üzerine her dönüm başına senevi maktuan muayyen bir miktar meblağ olarak alınacak bir vergidir Buna "harac-ı vazife" adı da verilir Bu vergi, zimmete taalluk eder ve araziden yalnız bilfi'l intifa edilmekle değil, intifaa temekkün ile de tahakkuk eder Binaenaleyh, böyle bir araziyi sahibi kasden muattal bırakacak olsa, vergisini yine vermek mecburiyetindedir (OT DS)
HARAC (Bak: Harec)
HARAC Beyazdan ve siyahtan meydana gelen, iki renk olan
HARAC-GÜZAR f Haraç verici
HARAFE Aklın bozulması Delilik
HARAFET Hararetiyle dili yakan tad
HARAHİR (Harhara C) Tıb: Akciğerden gelen hırıltılar * Uykuda iken horlamalar
HARAİB (Harîbe C) Bir kimsenin geçineceği şeyler
HARAİD (Harîde C) Kızlar, bâkireler * Delinmemiş inciler
HARAİF (Harife C) Ev için yapılan güz hazırlıkları
HARAİT Haritalar
HARAK Ateş, nâr
HARAK Korkudan veya utanmaktan dolayı dehşet içinde kalmak
HARAM Helâl olmayan, İslâmiyetçe ve dince nehyedilen şeyler ve ameller Allah'ın izin vermediği, men'ettiği şeyler Helâlin zıddı olan şey
HARAMİ Katı-üt tarik, yol kesen Haydut
HARAMİLİK Tar: Akıncı kumandanının iştirak etmediği ufak kuvvetler tarafından düşman memleketlerine yapılan akınlar Bu akınlara yüz ve daha fazla akıncı iştirak ederdi Akıncı kuvvetleri yüzden az olduğu takdirde "çete" ismini alırlardı Büyük akınlarda olduğu gibi haramilik suretiyle yapılan akınlarda da alınan esirlerden "pencik" denilen beştebir vergi alındığı halde, çeteden bu vergi alınmazdı
HARAM-ZADE Gayr-ı meşru münasebetten doğmuş çocuk Piç
HARARET Sıcaklık
HARARET-İ GARÎZİYE Vücudun normal harareti
HARARET-İ GARİZİYYENİN İLTİHABI ZAMANI İnsanda şehvanî ve nefsanî hislerin galeyanda olduğu devresi
HARARET-İ HEVÂ Havanın harareti Havanın sıcaklığı
HARARET-BİN f Termometre Sıcaklık derecesini gösteren âlet
HARÂS f Hayvanla döndürülen değirmen
HARÂS-I HARÂB Harap olmuş değirmen * Mc: Dünya
HARAS f Dilsizlik, dilsiz olma
HARASET Çift sürme * Sürülen yer Tarla * Ekincilik, çiftçilik
HARAŞ f Hayvan ile döndürülen değirmen
HARAŞİF (Harşef C) Balık pulları Pul pul olan şeyler * Yaprakları balık puluna benzeyen bitkiler
HARAT Davarın memesinde olan bir hastalık (Sütün parça parça, ufanmış gibi çıkmasına sebep olur)
HARATÎN-İ HASSA Osmanlılar zamanında Topkapı Sarayı'ndaki bir sınıf san'atkârın adı idi Bunlar demir ve ağaç eşyayı tesviye ederlerdi Bugünkü tâbirle tornacı demekti Bileziklerden çarklara ve silâh yivlerine kadar her çeşit şey yaparlardı (OTDS)
HARAZ Tasadan veya aşktan dolayı zayıflayan
HARAZET Hastalığın uzaması, derdin müzminleşmesi
HARB İki veya daha çok devletin birbirleriyle siyasi alâkaları keserek silahlı kuvvetlerle çarpışmaları, vuruşmaları
HARB-İ UMUMÎ Genel harp, umumî savaş 1914 senesinde başlayan Birinci Cihan Harbi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.