Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları

Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #1
Gözyaşı
Varsayılan

Ne Nedir ?



Dövme Nedir ?

Dövme Türk Dil Kurumumuzda "Vücut derisi üzerine iğne vb sivri bir araçla çizilmek ve içine renk veren maddeler konulmak yoluyla yapılan yazı veya resim" olarak açıklanmıştır Sözlükte dövme bu şekilde geçer fakat yeterli değildir

Bizlere göre Dövme, vücuda uyumlu boya maddelerinin bu iş için üretilen cerrahi metal cihazlarla insan vücudu üzerine işlenen motif yada desendir
Dövme, kimi zaman bir harf, bir isim ya da bir sembol olarak karşımıza çıkar İnsanların dövme yapma amacı belki duygularını dışa vurum belkide süs ya da gösteriş amaçlıdır Ama dövmenin çok eski zamanlardan beri insanoğlunun kendini ifade etme sanatı ya da yöntemi olduğu kesin

Dövme makinesi ve bütün parçaları paslanmaz cerrahi çelik olmak zorundadır İğneler de aynı metaldan üretilmeli ve tek kullanımlık olmalıdır Dövme yaparken kullanılan pota ve eldivenlerde tek kullanımlıktır Gerçek dövme boyaları Dünya Sağlık Örgütünden (WHO) onaylı ve vücuda uyumluluğu test edilmiş ve onaylanmış boyalardır

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #2
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Yonga Seti (Chipset) nedir ?

Yonga seti (chipset) ana kartın "beynini" oluşturan entegre
devrelerdir Bunlara bilgisayarın trafik polisleri diyebiliriz: işlemci,
önbellek, sistem veri yolları, çevre birimleri; kısacası PC içindeki her
şey arasındaki veri akışını denetlerler Veri akışı, PC'nin pekçok
parçasının işlemesi ve performansı açısından çok önemli olduğundan,
yonga seti de PC'nizin kalitesi, özellikleri ve hızı üzerinde en önemli
etkiye sahip birkaç bileşenden biridir
Resim 14: Sis 648 yonga seti
Eski sistemlerde PC' nin farklı bileşen ve işlevlerini, çok sayıda yonga denetlerdi
Yeni sistemlerde hem maliyeti düşürmek hem tasarımı basitleştirmek hem de daha iyi
uyumluluk sağlamak için bu yongalar, tek bir yonga seti olarak düzenlendi Günümüzde en
yaygın yonga seti Intel ve AMD tarafından üretilmektedirBu firmalar sadece kendi
mikroişlemcilerine uygun yonga seti üretmektedirler Silicon Integrated Systems (SiS), Acer
Labs Inc (ALI), VIA gibi üretici firmaların da geliştirdiği popüler yonga setleri vardır
Chipsetlerdeki gelişmeler işlemcilerdeki gelişmelere paralel olarak ilerlemektedir
Yeni bir RAM ya da veri yolu teknolojisi geliştirildiği zaman bunu işlemciye aktaracak olan
Chipsetler de geliştirilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #3
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Türk Dil Kurumu Nedir ? Türk Dil Kurumu Tanımı , Anlamı Hakkında

Türk Dil Kurumu kısaca TDK, Türkçe'nin tarihini ve gelişmesini inceleyen, ayrıca çağdaş Türkçe'nin ilerlemesi ve zenginleşmesi ereğiyle (amacıyla) çalışmalar yürüten bir kurumdur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #4
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Tarihi Eser Nedir ? Tanımı , Anlamı Hakkında

Tarihi Eser



Tarihin siniflandirilmasi
1)- Zamana Göre Sınıflandırma: (Örnek: Ortaçağ tarihi,15 yüzyıl tarihi gibi)
2)- Mekana(Yer) Göre sınıflandırma: (Örnek:Türkiye Tarihi,Avrupa tarihi gibi)
3)- Konuya Göre Sınıflandırma: (Örnek: Tıp Tarihi, Sanat tarihi gibi)

ARKEOLOJİ(Kazı Bilimi): Topragın ve suyun altında kalmıs olan tarihi eserleri ortaya cıkarır, ve bizler Tarihimizde bulunan eserlerden yasayan toplumlarin örf adetleri,yasama bicimleri,sanatlari hakkinda bilgiler ediniriz

Tarihi eser denilince akla ilk,müzeler,kitaplar,kazilar,resimler,haberler,ma k aleler ve eski dönemlerde yaşamış insanlardan günümüze gelen var oluş nedeni veya bazen ne oldugu bilinmeyen varliklarin arastirilmasi gelir

Tarihi eserlerle yüzyillar öncesine kadar gidip, yasamlari,dinleri,giyim sekillerini , sehirlesme özelliklerini görebiliyoruzBu yüzdende Tarihi eserlerin ortaya cikmasi bizlerin gelecegi icin büyük önem tasiyorBu yönde bircok vakifta restore islemleri ile bulunan Tarihi eserleri gelecege tasima görevini yüklenmis

İcinde yasadıgımız cagda, bilim, sanat, kültür, medeniyet ve uygarlıgın gelisimini/ toplumların gecmisini simgeleyen müzecilik, aynı sekilde cesitli bilim dalları içinde etkinligini gösteren önemli bir kültür ve sanat faaliyetidir de Müze calısmalarının önemli amaclarından biri, gecmise ait kültür, sanat, bilim yapıtlarını, tarihi eserleri ve doga nesnelerini toplama, inceleyerek, koruma, bunları toplumun hizmetine sunarak, gelecek nesillere önemli bir miras olarak bırakmaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #5
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Tombak nedir ? kuyumculukta tombak

Kuyumculukta kullanılan % 80 bakır % 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım
sıfat Bu alaşımdan yapılmış:
"Tombak leğen"-

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #6
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Domuz gribi salgını nedir ?


Domuz gribi, A tipi grip virüslerinin sebep olduğu bir solunum yolları enfeksiyonudur Bu hastalık domuzlarda ani ateş yükselmesi, öksürük, burun ve gözlerde sulanma, hapşırma, nefes darlığı, gözlerde kızarma ve iştahsızlık gibi belirtilere yol açar Domuz gribi virüsleri doğrudan domuzdan domuza yakın temasla veya virüslerle kirlenmiş cisimlerle bulaşır Domuz gribinin insanlardaki belirtileri normal gripten farklı değildir Yüksek ateş, titreme, baş ve yaygın kas-eklem ağrıları, boğaz ağrısı, iştahsızlık ve halsizlik vardır Bazı hastalarda kusma ve ishal de görülebilir Grip altta yatan kalp yetersizliği, astım, diyabet gibi kronik hastalığın kötüleşmesine de yol açabilir


Gribe neden olan virüslere influenza virüsleri ismi verilir Bunların A, B ve C olmak üzere üç farklı tipi vardır Dünya çapında salgınlara ve daha ağır belirtilere yol açan A tipi virüslerdir B tipi virüsler daha küçük salgınlara neden olurlar C tipi virüsler ise insanlarda ciddi bir hastalık yapmazlar A tipi virüslerin de kendi içlerinde yüzeylerinde yer alan H ve N antijenlerine göre farklı alt grupları vardır Bunlar, bu antijenlerdeki farklılıklara göre H3N2, H5N1…şeklinde isimlendirirler 16 farklı H ve 9 farklı N alt tipi vardır A tipi grip virüsleri, insanlardan başka ördek, tavuk gibi kümes hayvanları ve kuşlarda, domuz, balina, at ve fok gibi hayvanlarda da bulunabilir Kuşlarda A tipi virüslerin alt tiplerinin hepsinin de hastalık yapabilmelerinin mümkün olmasına karşılık, insanlarda ve diğer hayvanlarda ancak belli bazı tipler hastalık yapabilirler İnsanlarda, bugüne kadar hastalık ve salgın yapmış olan A tipi virüslerin başlıcaları H3N2, H2N2, H1N1 ve H1N2'dir H1N1 ve H3N2 tipleri domuzlarda, H7N7 ve H3N8 ise atlarda salgınlara neden olmuştur
Belirli bir türde hastalık yapan bir virüs diğer bir türe de bulaşabilir ve onlarda da hastalık yapabilir Mesela, 1998 yılına kadar domuzlarda sadece H1N1 tipi virüs hastalık yaparken, bu yıldan itibaren insanlarda hastalık yapan H3N2 tipi virüs domuzlara geçmiş ve onlarda da hastalık yapmaya başlamıştır

Bugüne kadar domuzlardan 4 tür influenza A virüsü izole edilmiştir Bunlar H1N1, H1N2, H3N2 ve H3N1' dir Bu son salgında izole edilen H1N1 türü bir virüstür Domuz gribi virüsü H1N1 tüm dünya domuzlarında görülen bir virüstür H1N1 türü klasik domuz virüsü bir domuzdan ilk defa 1930 yılında izole edilmiştir Dünyadaki domuzların yüzde 25' inde H1N1' e karşı antikorlar olduğu bilinmektedir
Bu virüsler domuzlarda tüm yıl boyunca bulunabilir, ancak salgınlar daha çok kış mevsiminde ortaya çıkar Domuz gribi virüsleri çok bulaşıcı olmakla beraber hastalanan domuzlarda ölüm ihtimali düşüktür
Tüm diğer grip virüsleri gibi domuz gribi virüsleri de sürekli olarak değişirler Domuzları diğer hayvanlardan farklı kılan özellik bunların hem insan hem kuş ve hem de domuz virüsleri ile enfekte olabilmeleridir Domuzlara farklı türlerden virüsler bulaşırsa bunların karışımından yepyeni bir virüs doğabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #7
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Hamam Kültürü Nedir ?

Suyun İçine İşleyen Kültür: Türk Hamamı
Sıcaktan al al olmuş yanaklarıyla etli butlu kadınlar uzanır göbek taşına… Börekler açılır akşamdan, tatlılar hazırlanır, şerbetler konur taslara… Şarkılar yükselir hep bir ağızdan, keyifli sohbetler edilir… Hep bir sebep bulunur bu güzelliği paylaşmaya…
Aydınlık ve geniş bir mekânın ortasında, elli dereceye varan sıcaklıkta, günün yorgunluğunu iri kıyım tellağın kesesi ve ovuşlarıyla geride bırakan bedenler Dört yanı çeviren işlemeli mermerden duvarları ve yüksek kubbeli yapısıyla sadece temizlenilen bir yer değil, toplumsal hayatın vazgeçilmez bir parçası… Tellağı, natırı, külhanbeyi ile yaşayan ve kuşaklar boyu aktarılan bir kültürün simgesi Birçoğumuzun çocukluk yıllarında tanıştığı haz…

Hamam, Anadolu kültürünün oldukça önemli bir parçası Tarih sahnesine 6 bin yıl önce Sümerlerle çıkmış, ardından tarihte adı geçen hemen her medeniyetin kültürel bir parçası olmuş En anlamlı ve en sık “Türk” adıyla söylenegelmiş Öyle ki turistler, “Türkiye” dendiğinde, akıllarına gelen ilk şey olarak, çoğunlukla “Türk hamamı” derler

Türk hamamı, Türk banyosu geleneğinin, XV yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’nun hamam kültürüyle birleşiminden ortaya çıkan bir yapıdır Bu tarihten başlayarak ülkenin dört bir yanında inşa edilen hamamlarla 17 yüzyılda, sadece İstanbul’da, yaklaşık 15 bin hamam olduğu biliniyor Bu devirde insanlar, çeşitli fırsatları kollar, birçok nedenle (nefse, gelin, güvey, adak, kırk, sünnet hamamı; hamamda kız beğenme) hamama giderlerdi Hamamlar, kapalı Osmanlı toplumunda, zevk ve eğlencenin her çeşidinin yaşandığı mekânlardı Erkek ve kadın hamamının ayrı olmadığı "tek hamamlar"da, çoğunlukla gündüzler kadınlara ayrılırken, erkekler ise sabah erken saatlerde ya da gece yıkanırdı


Bugün, ülkemizin bazı bölgelerinde tarihe tanıklık etmiş ve hâlâ işler durumda olan hamamlarımız yok değil… İstanbul başta olmak üzere birçok şehrimizde (Bursa, Afyon, Kayseri, Mardin vb) tarihi hamamlara ve hamam müdavimlerine rastlamak mümkün
Türk kültürünün önemli bir parçası olan hamam sefasını yaşamak isteyenler için, özellikle İstanbul’da, Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan hamamlar, yerli ve yabancı turistlerin rağbet ettiği mekânlar arasında Tarihi hamamlarımızın yanı sıra, günümüzün modern Türk hamamları da bu kültürümüzün yaşamasına imkan tanımakta Bunun yanı sıra birçok lüks otel, bünyesinde işlettiği küçük Türk hamamlarıyla bu hazzı konuklarına sunuyor

Hamamın insan sağlığına yararı çoktur Uzun süre kalmamak kaydıyla, sıcak su ve sabunla yapılacak temizlik için en uygun yer olan hamamda, terleyen vücudun, lif ya da keseyle ovularak yıkanması, kan dolaşımını hızlandırdığı için rahatlatlık hissi verir

Türk hamamı başlıca üç bölümden oluşur:
Soyunma yerleri: Geniş bir sofa ve bunun çevresinde bölmeli sekiler bulunur Yıkanan kimseler, bu sekilerde uzanıp dinlenirler
Yıkanma yerleri: Soğukluktan geçilerek girilir Burası da bazı bölümlere ayrılır “Kurna başı” denilen, herkesin teker teker yıkandığı yer; “halvet” adı verilen, kapalı ve yalnız başına yıkanma hücreleri; bir de üzerine uzanıp ter dökülen “göbek taşı” Göbek taşı, hamamın mermer kaplı zemininden daha yüksek yapılmıştır ve çeşitli geometrik şekillerde olabilir
Isıtma yeri (külhan): Hamamın altında ateş yanan yerdir Alev ve duman, mermer zeminin altındaki özel yollardan, duvar içlerinden geçer, "tüteklik" adı verilen bacadan çıkar

Türk hamamına özgü terimler:
külhan: Hamamların ısıtıldığı, kapalı ve geniş ocak
sıcak halvet: Külhanın üstü
soğuk halvet: Külhana uzak olan yer
natır: Müşteriyi yıkayıp keseleyen kadın çalışan
tellak: Müşterileri yıkayıp keseleyen erkek çalışan
peştemal: Örtünmek için kullanılan ince dokuma
takunya: Hamam terliği

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #8
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Milli Kültür Nedir ?



Milli Kültürün Önemi
Büyük Önder Atatürk'e göre “Millet, aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur” Demek ki, “milli kültür”, bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir Çünkü, milli kültür oluştuğunda ortaya millet çıkar Millet ise mutlaka bir devlet oluşturur Dünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır Tarihe gözatıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir İkinci Dünya Savaşı'ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede önemli birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Türklere yeni zaferler kazandıran, Türk Milletinin Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan milli kültürünün sağlamlığıdır Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri öğrenen gençler ise bu değerlere sahip çıktıkları ölçüde devleti, milli birliği ve beraberliği güçlendirirler Atatürk'ün sözleri, ortak bir kültür oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik açısından önemini açıkça ortaya koyar:“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz: Milletine, Türkiye Devleti'ne, TBMM'ne düşman olanlarlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur” (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, 1952, Türk İnkılap Tarihi Enstitü Yayınları)Atatürk, bu sözlerle, alınan eğitimin, mahiyeti her ne olursa olsun, milli değerleri yücelten ve her zaman korunması gerekli unsurlar olarak ön planda tutan bir üsluba sahip olması gerektiğini vurgular Çünkü, bir devletin sağlam temellere oturması için öncellikle milli birlik ve beraberliğini koruması gerekir Bir devlet ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun eğer ortak bir kültüre sahip değilse parça parça demektir Böyle bir devlet ise tüm gücünü kaybeder Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza çıkmaktadır Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu öğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak eğitimle gerçekleşebilir Bireylere milleti için çalışmanın önemi öğretilmediği takdirde milli eğitim amacına ulaşmamış olur Birey devletine ve dolayısıyla milletine faydasız bir insan haline gelir Atatürk'ün vurguladığı gibi eğitimin mahiyeti ve düzeni her ne olursa olsun, gençler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kültürümüzü öğrenecek şekilde eğitilmelidir Ayrıca, milli kültürün temellerini Büyük Önder Atatürk'ün “İlke ve İnkılapları”nın oluşturduğu gençlere anlatılmalıdır Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha birçok şey kazandırır İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler İnsanların aileleri, dini, ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir Böylece insanlar aynı ortak amaçta birleşmiş olurlar Milli şuur da buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler Bir birey için devletine bağlı ve faydalı olmak, kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşmasına katkıda bulunmak demektir Sonuç olarak, eğitimin amacı, Atatürk ilke ve inkılaplarını kendilerine ilke edinmiş, devletini ve milletini tüm değerlerin üzerinde tutan gençler yetiştirmek olmalıdır




[ TOPLUMLARIN CAN DAMARI MİLLÎ KÜLTÜR ]

Yeni bir bin yılın ilk basamaklarına adım attığımız bu günlerde, özellikle toplumlar arasında görülen değişmenin hızlı boyutunu farkedememek mümkün değil Anlayışların, düşüncelerin yeniden şekillendiği çağımızda kültürel anlamda belirginleşen oluşumlar ise hiç de yabana atılacak gibi görünmüyor Yakın çevremizde, aile hayatımızda, çalışma ortamımızda olup bitenler, bizi herşeyi yeniden düşünmeye, yeniden bir değerlendirme yapmaya zorluyor Bu değerlendirmede geçmiş ile içinde bulunduğumuz an; içinde bulunduğumuz an ile gelecek arasında köprü konumundaki kültürel varlıklarımız, kültür dinamiklerimiz ön plana çıkıyor
Şehirde de bulunsak, köyde de yaşasak bu kavram ile karşılaşıyor, unsurları ile birlikte oluyoruz
Hayatımızın hemen hemen her bölümünde, sosyal yaşantımızın bütün dilimlerinde bu kelime ile karşılaşıyoruz Dil kültürümüzden bahsediyoruz, teknoloji ile medeniyet ile kültür arasındaki bağı ve sorunlarını tartışıyoruz Sanatın bütün dallarında onu en geniş manası ile kullanıyoruz Müzik kültürü, sinema kültürü, edebiyat kültürü diyoruz Sosyal hayatımızın durumunu aynı kelimenin yardımı ile izaha çalışıyoruz; şehir kültürü, köy kültürü, gecekondu kültürü diyoruz
Sadece yazılı basınımızda, gazete ve dergilerde konu ile ilgili araştıma yapan uzmanların dilinde ve kaleminde değil, televizyon ve radyo kanallarında da sık sık duyduk bu kelimeyi
Toplumun hemen hemen her kesimindeki insanların hayatlarında yer aldı kültür
Yıllarca kültürün nasıl birşey olduğunu anlamaya ve onu tanımaya çalıştık, etkisinden ve gücünden bahsettik Kültürümüzü ve medeniyetimizi nasıl muhafaza edebileceğimizi ve gelecek nesillerimize bu değerleri nasıl aktarabileceğimizi tartıştık Ona kimi zaman sempati ile kimi zaman da antipati ile yaklaştık
Bir çok tanımıyla karşılaştığımız kültürün UNESCO uzmanlarınca yapılan ve kabul edilen tarifinde, bir insan topluluğunun kendi tarihi tekamülü hususunda sahip olduğu şuur ve bu insan topluluğunun bu tarihi tekamül şuuruna atfen varlığını devam ettirme azmini gösterdiği ve gelişimini sağladığı belirtilmiş
Bu tarif, içtimâî-manevî şuur muhtevalarını kültür olarak vermekle birlikte, kültürdeki sürekliliği ve millî olma zaruretini öne çıkarması bakımından da oldukça dikkate değer bulunuyor Tanımdan da anlaşıldığı gibi bir kültür ancak kendi toplumunun tarihi varlığında ortaya çıkabiliyor Kültürü, yüzyıllara uzanan bir zaman çerçevesinde topluluklar meydana getiriyor, kültür de milleti ayakta, dik ve sağlam tutuyor
Prof Dr Mehmet Kaplan, tarihi bugüne kadar getiren ve onu aktüel bir güç yapan vasıtanın ilim, kültür ve sanat olduğunu söylüyor ve bütünüyle zamanın içinde ebediyete giden bir yol olan, bütün zamanları besleyen dinin, ilme, kültüre ve sanata etkide bulunduğunu belirtiyor
Yavuz Bülent Bakiler kültürü, milleti diğer milletlerden ayıran maddi ve manevi değerler bütünü olarak görüyor ve bir örnekle şöyle izah ediyor:
ÒAna karnında bir çocuk düşününüz Çocuğu bir kordonla besleyen anadır O göbek bağını içeriden kopardınız mı, ananın da çocuğun da felaketine sebep olursunuz Kültürle millet arasındaki bağ da aynen öyle Milletler ancak kendi kültürleri ile yaşayabilirlerÓ
Kültür bir milletin dini inancıdır, konuştuğu dilidir, millet sevgisidir, tarih bilgisidir, birikimidir Değer hükümleridir
Örf ve adetleri gelenek ve görenekleridir
Nihayet kültür, bir milletin yaşama tarzıdır
Öyle olmasına öyledir de nedense bir türlü öğrenemedik kültürün gücünü, bilemedik kültür nedir ne değildir diye
Yüzyıllar öncesinden başlayarak kültür dünyamıza binlerce yıldız serpiştiren, millet olarak şahsiyetimizin, karakterimizin yapısına nakışlarıyla biçim veren düşünce şekillerini, yaşama kural ve kaidelerini gerektiği gibi bilemedik, anlayamadık
Zaten bir anlayabilsek, kültürümüzün varlık sebebimiz olduğunu
Bir anlayabilsek, bu topraklar üzerinde hür ve müstakil yaşamak için kültürümüze sahip çıkmamız gerektiğini
Bir anlayabilsek, kültürün, sadece müzelerin kuytu köşelerine çekilmiş arkeolojik kalıntılardan ibaret olmadığını
Bizi biz yapan değerleri bir anlayabilsek
Asırlar öncesinden gelen ve geleceğe yön veren, güzellikleri ile gecenin içinde parlayan ışık kaynakları nasıl görmezlikten gelinir ki!




--------------------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------------------

TÜRK KÜLTÜRÜ VE
MEDENİYETİ
Ayrı ayrı inanış, düşünce, eğilim, kullanış ve davranış tarzları bir milletin millî kültür unsurlarını teşkil etmektedir Kültürlerden doğan medeniyet, karekter yönünden umumi; kültür ise hususidir Her topluluk bir kültüre sahiptir, her kültür de ayrı bir topluluğu temsil eder Bir kültürün varlığı, bir milletin mevcut olduğunu göstermekte, bir topluluğun varlığı ise bir kültürün varlığına işaret etmektedir Bir milletin manevi kültür değerlerini din, dil, sanat, edebiyat, örf ve adetleri ile düşünüş ve yaşayış tarzları meydana getirmektedir Bu kültür değerleri milletlerin hayatlarında önemli yer tutar Milletler de bu kültür değerleri üzerinde önemle dururlar Bu kültür değerlerini bozmadan kendilerinden sonra gelecek nesillere devretmeye gayret ederler Eğer bir kültürün özü terkedilecek olursa veya toptan terkedilirse, o milletten, o cemiyetten eser kalmaz Kültür millî duyguların gelişmesini sağlayıp, insanı vatansever yapar Bu sevgi de millî bütünlüğü sağlar
Kültür, istiklal isteyen bir yapıya sahiptir Toplumlar, milletler başka bir kültürün kendi toplumlarında gelişip, boy göstermesine fırsat vermezler Bir milletin kendine ait inanış ve yaşayışını meydana getiren din, asırlardır kültürün en önemli unsuru olmuştur İnanış ve yaşayış unsurları bir toplumdaki bütün ferdi hareketleri, örf ve adetleri, sanatı, vs tesiri altına alır
Kültürü, psikolog, sosyolog ve kültür tarihçileri değişik şekillerde tanımlamaya çalışmışlardır
E B TaylorÕun: ÒBilgiyi, imanı, sanatı, ahlakı, hukuku, örf-âdeti ve insanın (cemiyetin bir üyesi olması dolayısıyla) kazandığı diğer bütün maharet ve ihtiyat ihtiva eden mürekkep bir bütünÓ olarak tarif ettiği kültürü C Wiesler ise: ÒBir toplumun yaşama tarzıÓ, E Sapir: ÒAtalardan gelen maddi-manevi değerler toplamıÓ, R Thurnwald da ÒBir toplulukta örf ve âdetlerin, davranış tarzlarından, teşkilat ve tesislerden kurulu âhenkli bir bütünÕ olarak tanımlamışlardır Ziya Gökalp ise kültürü: ÒBir milletin dinî, ahlakî, hukukî, bediî, muakaleleli (entellektüel), lisani, iktisadi ve fenni hayatının ahenkli bir bütünüÓ şeklinde ifade etmiştir Son dönem aydınlarından Yılmaz Özakpınar da araştırmalarında kültür ve medeniyet konusunda köklü yorumlar getirmiştir
Kültürden farklı bir anlam taşımakta olan medeniyeti, milletler arasında ortak değerler seviyesine yükselen anlayış, davranış ve yaşama vasıtalarının bütündür Bu ortak değerlerin kaynağı, milletlerin kendi oluşturduğu kültürleridir

KÜLTÜR MİLLETLERİN VARLIK
GÖSTERGESİDİR
Kültür, belirli bir yerde birlikte yaşayan belli bir toplumun yaşayış şeklidir Bu kültür onların sanatlarında, sosyal sistemlerinde, alışkanlıklarında, adetlerinde ve geleneklerinde yaşamaktadır Aynı kültüre sahip olanlar, birlikte yaşayan ve aynı dili konuşan insanların, başka dili konuşan insanlardan farklı bir şekilde düşünmesi, hissetmesi ve onlardan farklı heyecan duyması demektir Cemiyetle kültür arasında çok sıkı bir bağ vardır Sosyal yapı ile kültür bir gerçeğin iki yüzü gibidirler Sosyal yapılar mevcut kültüre göre şekillenirken, kültür de içinde bulunduğu çevreden sürekli etkilenir İnsanları zaman ve mekan içerisinde birleştiren ortak noktaların bulunması millet olmanın en önemli özelliğidir Bunu sağlayan ise kültürdür

KÜLTÜRÜN DOĞUŞU İNSANLIĞIN YARATILIŞI İLE BAŞLAR
Muhakkak ki kültürün meydana çıkmasında bütün insanların payı vardır Kültür ve medeniyetlerin ileri ve güçlü olduğu ülkeler, sosyal ve kültürel temaslara açık ülkelerdir Sosyal ve kültürel temaslara açık olmayan ülkeler gelişememişlerdir 15 asırdan sonra keşfedilen bazı adalarda yaşayan insan gruplarının hepsinin seviyelerine uygun bir kültüre sahip oldukları görülmüştür Fakat dış dünyaya kapalı olarak oluşturulan bu kültürler, başka kültürlerle temas edemedikleri için gelişememişlerdir
Türk kültürünün ortaya çıkış sahası, Türk kavimlerinin anavatanı olan Orta AsyaÕdır Orta Asya, coğrafi yönden Türk kültürünün ana kaynağıdır Hun, Göktürk ve Uygur Türk devletlerinin meydana getirdiği kültür, Orta Asya Türk Kültür ve Medeniyetinin ana temelini oluşturmuştur Göktürkler döneminden kalan Orhun Kitabeleri, o dönemin kültürünü yansıtan birer kültür hazineleridir Bu dönemin kültür ve medeniyeti ÒBozkır KültürüÓ, ÒBozkır MedeniyetiÓ ve ÒAtlı Göçebe KültürüÓ şeklinde isimlendirilmektedir
TÜRK KÜLTÜRÜNE YENİ ÇEHRE
Orta Asya TürkleriÕnin, İslamiyetÕe girişleri ile birlikte Türk Kültürü de evrensel bir boyut ve yeni bir çehre kazanmıştır
TürklerÕin İslamiyetÕle ilk temasları Emeviler döneminde başlamıştır AbbasilerÕin ÇinÕe karşı yaptıkları Talas Muharebesinde (M 751) Türkler, Abbasiler yanında yer almış, böylece İslamiyeti daha yakından tanıma fırsatı bulmuşlar ve İslamiyetÕe girmeye başlamışlardır TürklerÕin İslamiyetÕe girmeleri Maveraünnehir çevresinde hızlanmıştır Türk İslam Kültür ve Medeniyeti, Karahanlı ve Gazneli Türk Devletleri ve İtil-Ural Türk Devleti döneminde geçiş dönemini yaşamış, Selçuklular ve Osmanlılar dönemi ise bu kültür ve medeniyetin en üst düzeye çıktığı dönem olmuştur Diğer kültür ve medeniyet çevrelerini etkisi altına alan Türk İslam kültür ve medeniyeti Türklüğün kendine has özelliğini gösterir MaveraünnehirÕden AnadoluÕya, AnadoluÕdan da Balkanlara kadar uzanan bu kültür ve medeniyet, Akdeniz ülkelerini de etkisi altına almıştır Toplumlar devlet ve millet olma seviyesine yükseldikleri zaman kendi millî kültürlerini oluşturabilirler Nihayet milattan önce 3 yüzyılda kurulan Hun DevletiÕnden, Atatürk tarafından temelleri atılan Türkiye CumhuriyetiÕne kadar oluşan Türk Kültür ve Medeniyetinin bir bütün olduğu görülür
Türkler Malazgirt OvasıÕna ayak bastıklarında bir millî kimliği ve o kimliğin gerisinde bin üçyüz-bin beşyüz yıllık bir tarihi vardı O kimlik ve o tarihin gücü ile bu vatana sahip oldular Her mekandan ve her kültürden etkilendikleri gibi, kendi kültürü ile etrafındaki ülkeleri de etkilediler Türkler AnadoluÕya geldiklerinde; bin beşyüz yıllık çok sağlam bir devlet geleneğine sahiplerdi Anadolu, Türklerin eline geçince bir uçtan bir uca düzen ve disiplin altına alındı Komşu milletlerin gıpta ettiği bir düzen kuruldu Saray, medrese, han, hamam, yol, kervansaray, hastane, köprü, türbe, camiler inşa edildi Bugün dahi gururla seyrettiğimiz muazzam bir bayındırlık hamlesi gerçekleştirildi Bu hamleler gerçekleştirilirken daha önce AnadoluÕda hüküm sürerek eserler bırakan milletlerin eserlerine de saygı gösterildi ve aynen korundu Türk milleti fethettiği ülkelerde hakimiyet kurarken daha önce meydana getirilmiş olan medeniyetlere saygı duymuş, diğer milletlerin din, dil, örf ve adetlerine büyük bir müsamaha göstermiştir
Osmanlı Devleti meşruiyetini, ÒDin ü Devlet Mülk ü MilletÓ idaelinden, idaresindeki müslim ya da gayri müslim olan çeşitli toplumların kültürel, dini özelliklerini koruyup, garanti altına alışında buluyordu Yüzyıllar süren hoşgörüye dayalı, barış içerisinde bir beraberlik sayesindedir ki Osmanlı devleti zengin bir kültür ortaya çıkarmıştır Bu kültür, içerisinde farklı birçok kültürü barındırıyordu, bu özelliği ile bir mozayiği andırıyordu Bugün Türkiye dahil, Balkan ve Ortadoğu ülkelerinin şaşırtıcı kültürel benzerliklerinin temelinde bu olgu yatmaktadır
Değişik coğrafyaların kesiştiği, değişik toplum ve tarihlerin karşılaştığı bir kavşak noktasında ortaya çıkan ve gelişen Osmanlı kültürü, Ortaasyalı olduğu kadar, Akdenizli, Ortadoğulu olduğu kadar Anadolulu ve Balkanlı idi Osmanlılının mührünü vurduğu bu kültür hem değerler, hem ürünler ve hem de duyuş, düşünüş ve davranış tarzları düzeyinde Türk toplumuna miras kalmıştır

MADDİ GELİŞMENİN İTİCİ GÜCÜ
KÜLTÜREL GELİŞMEDİR
Bugün artık toplumlar yanlızca ekonomik göstergelerle ifade edilen kalkınmaya değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir gelişmeye, maddi tatmine olduğu kadar, manevi tatminde de ilerlemeye ihtiyaç duymaktadırlar Aslında manevi kalkınma yani kültürel gelişme, maddi kalkınmanın ikinci gücüdür İkisi arasında biribirini destekleyen gizli bir akım vardır İçinde bulunduğumuz asrın insanlığa kazandırdığı en önemli tecrübelerden birisi, kalkınmada sosyal ve kültürel faaliyetlerin de gözardı edilemeyeceği gerçeğidir
Milletler arası ilişkileri belirleyen; sosyal, siyasal ve ekonomik etkenlerin yanında muhakkak ki kültürel etkenlerin de önemi büyüktür Esasen kültürel etkenler, uluslararası yaklaşımlara daima devamlılık ve canlılık sağlar Mevcut olan millî kültür değerleri milletleri birbirlerine daha fazla yaklaştırır Bunu sağlarken eski eserleri, tarihi vesikaları, şiiri, tiyatrosu, sanatı, edebiyatı ve folkloru büyük rol oynar Bu vesikalar ve değerler milletlerin iç işlerine karışmadan, vatan bütünlüğüne dokunmadan, kardeşçe ve dostça, barış içinde yaşamalarını sağlar Bu varlıklar ve değerlerin anlam ve önemini maddi yönden ölçmek veya senteze tabi tutmak mümkün değildir
Millî kültür varlıklarının korunması şarttır Atatürk de millî kültür varlıklarımızın korunmasına büyük önem vermiş, millî kültür varlıklarının araştırılması, korunması ve yayılması için bütün tedbirlerin alınmasına gerekli itinayı göstermiştir Bunun için lazım olan bütün araçların, güzel sanatların korunması ve yayılması için kurum ve kuruluşları faaliyete geçirmiştir
Kültür toplumun sosyal yapısına yön veren ve o topluma kişilik kazandıran ortak davranışlardır Zaman içinde değişme, gelişme ve yenileşme özellikleri taşıdığından dolayı kültür, canlı ve dinamik bir yapıya sahiptir Toplumun yaşama düzeyine bağlı olarak doğup geliştiği için hayatın içindedir Bir milleti diğer milletlerden ayıran yaşayış tarzı, o millete özgü duygu ve düşünce birliğinin oluşturduğu ruhtur
Bununla birlikte bu aşamada milletlerin yaşama tarızlarını anlatması bakımından millî kültür kavramı karşımıza çıkmaktadır Millî kültürün bu durumu onun canlı bir organizma gibi telakki edilmesini kolaylaştırır Bu bakımdan millî kültürün sağlıklı olarak gelişebilmesi, bugünün geçmiş ile olan ilişkisini kesmemekle, bilakis yeniden kurmakla mümkündür Yıllar boyu yaşayan o kültürün mensupları bizim insanlarımızdır Atalarından emanet olarak aldıkları geleneksel kültürlerine yeni ilaveler yaparak kendilerinden sonra gelen nesillere intikal ettirmişlerdir Sanayileşme ile birlikte geleneksel toplum yapısı değişmiş, çarpık bir şehirleşme yapısı ortaya çıkmıştır Eski misyonunu kaybeden aileler, kültür taşıyıcı olmaktan da uzaklaşmışlardır Teknolojinin gelişmesiyle bozulan ilişkiler yine teknolojinin bize kazandırdığı radyo, televizyon, vs vasıtalarla düzeltilmeye çalışılmıştır
Kültürün hem maddi, hem de manevi yönü vardır Bilim ve teknik alanlarındaki gelişmeler maddi yönü olup medeniyet ile birleşir ve milletlerarası bir nitelik taşır Manevi yönü ise dil, din, tarih, ahlak, hukuk, felsefe, edebiyat, sanat, eğitim, örf ve adetler gibi doğrudan doğruya her toplumun kendi yapısına göre şekillenen unsurları içine alır Manevi kültür, toplumların kendi özel davranışlarının eseri olduğu için, milli bir kişilik yapısındadır, orjinaldir ve gerçek kültür de budur Kültür, her iki yönüyle de topluma dinamizm vermektedir ve böylece milletleri yaşatan, onları geleceğe bağlayan sosyal bir geliştirme gücüne sahiptir Bu özelliği ile de toplumdaki kalkınma ve gelişmenin temel faktörü durumundadır Günümüzde milletler arasındaki hakimiyet ve üstünlük yarışı silahlarla değil, kültür ile yapılmaktadır Milletler arasındaki üstünlük savaşında en etkili silah olarak, bağlı bulundukları toplumları eğitim ve kültür seviyeleri bakımından en üst düzeye çıkarmak, bilim ve teknolojide ön sırayı almaktır Atatürk bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: Ò Dünyada her kavmin, varlığı, kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medeni eserlerle orantılıdır Medeni eser vücuda getirme kabiliyetinden mahrum olan kavimler, hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkumdurlar Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayatın şartıdırÓ (AtatürkÕün Fikir ve Düşünceleri, Utkan Kocatürk, s65) Gerçekten de zamanımızda insan hayatı, kültürün ana unsuru olan bilimle şekillenmekte, ülkelerin rafahı bilimle ve ilim ile gerçekleştirilmektedir Temelinde bilim olmayan sosyal ve iktisadi kalkınma düşünmek mümkün değildir Bilim ve teknolojide, çağın akışına ayak uydurmak önce o toplumun eğitim ve kültür seviyesini yükseltmeye ve toplumun ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştirmeye bağlıdır
Kültür, oluşum ve değişim sürecinde başka kültürlerle alış verişte bulunur, onlardan aldığı gibi onlara da verir Her millet çağın icaplarına göre başka kültürlerden aşılanır ve zenginliğini biraz da bu aşılanmaya borçludur Aşılanırken özün ve kökün mutlaka korunması gereklidir Kültür değişmesi tabiidir Ancak kültür yabancılaşması, yozlaşma ve kültür ikamesi gayri tabiidir Modern ve medeni milletlerin hiçbiri kendi kültürünün yerine bir başka kültürü koyamaz Koyarsa o millet olmaktan çıkar Kültür değişmesinin temel kanunu kendi kendisi olarak, özü ve kökleri koruyarak devam etmesi, değişmesi ve gelişmesidir Özü ve kökü koruyamayan milletler yabancı kültürlerin istilasına uğrarlar Bu da modern çağda istilanın en tehlikelisidir Zira millî kültür bir milletin varolma şuurudur Şuur ise bilmek demektir Kendini, kendi değerlerini tanımayan bir milletin sadece müstakil bir coğrafyaya sahip olması o millete hiçbir şey kazandırmaz

GURBETTE KÜLTÜR
Tarih boyunca insanların bir kısmı geçmişe özlem duymakla yetindi, geçmiş zaman içinde yaşadı İçinde bulundukları ana, zamana önem vermedi Bir kısım insanlar da geçmişi ve yaşadıkları anı hesaba katmadı, hayali bir gelecek inşaa etti
Oysa geçmiş ne kadar gerçek ise gelecek de o kadar gerçek
Geçmiş ne kadar değerli ise gelecek de o derece önemlidir
Gerek ülkemizin büyük bir nüfus potansiyelini oluşturan gençlerimizi, gerekse yurtdışında yaşayan gurbetçi diye isimlendirdiğimiz gençlerimizi bu açıdan değerlendirecek olursak, kültürün ne derece önemli olduğunu görürüz
Bir kıyaslama ile konuya yaklaşırsak, kendi ülkelerinde yaşayan gençlerin, gurbette yaşayan gençlere nazaran kültürlerine daha bağlı oldukları görülmektedir
Dünyanın birçok ülkesinde çalışmakta olan gurbetçi vatandaşlarımızın, bulundukları ülkelerin kültürüne, diline, dinine, örf ve adetlerine tamamen yabancı olduklarından, o ülkeye uyum sağlamakta büyük zorluklarla karşılaştıkları dikkati çeker Bununla birlikte bu vatandaşlarımızın çocuklarının çoğu TürkiyeÕye döndüklerinde de yine aynı ölçüde sayılabilecek sıkıntılarla karşılaşmakta, yakın çevrelerine dahi uyum sağlayamamaktadırlar Bu çocuklar hem Türk kültürünü hem de yaşamakta oldukları ülkenin kültürünü iyi bilmedikleri için, iki kültür arasında bocalamakta, bunun sonucu olarak da bir kimlik bunalımı ile karşı karşıya kalmaktadırlar Gurbette doğup büyüyen gençlerin çoğunluğu da Türk kültürüne tamamen yabancı olarak yetişmektedirler Kendi insanını yeterince tanımayan, millî kültüründen uzaklaşan bu gençlerin çoğu yaşadıkları ülkelerin bazı kötü alışkanlıklarını benimseme durumunda kalabiliyorlar
Türk kültürünün din ve imandan sonra gelen en önemli unsuru dilidir Bir milletin dili onu diğer milletlerden ayıran en önemli unsurlardandır Dil, hem millî kültürün taşıyıcısı hem de millî birliğin harcı durumundadır Dil aynı zamanda millî yapıyı meydana getiren, sağlamlaştıran ve destekleyen en büyük faktör ve dayanaktır Milletimizin kahramanlık ve civanmertliğini anlatan destanları, marşları, hikayeleri, şiirleri, manileri ve ninnileri dilimizin en müstesna vesikalarıdır
Uyum problemi TürkiyeÕden yurtdışına, yurtdışından tekrar TürkiyeÕye uzanan çok yönlü, son derece karmaşık, hayati ciddiyeti olan bir meseledir Bu bağlamda kişilerin kendi dillerine olan uzaklık ya da yakınlık diye tanımlayabileceğimiz durumlarını ele alarak bir değerlendirme yaptığımızda, dilin ne derece önemli olduğu ortaya çıkmaktadır
Hiç şüphe yok ki kültürel kimliğin en önemli unsurlarından birisi de dildir Kişi dil aracılığı ile çevresiyle ilişki kurar, kendi töresini, dinini, tarihini tanır; kendinin kim olduğunu bilir Dili, kültürel kimliğe şekil veren bir kalıp olarak tanımlayan Sapir ve Whorf, belli bir dili öğrenen kimselerin o toplumun düşünce yapısını ve değerlerini de benimsediklerini ileri sürerler Yani kendi kültürlerinden kopup benimsedikleri dilin kültürünü yaşamaya başlarlar Bir toplumun anadili onların can damarı gibidir Anadilini bilmeyen kimselerin kültürel kimliğinin can damarı, fonksiyonunu yerine getiremiyor demektir Bir milletin özellik ve karekterini o milletin dilinde bulmak mümkündür Dil insanın görüş ve düşünce biçimini de etkiler Kendi dilini unutup, başka bir dili konuşan kimse o dilin kültürünü de öğrenmesi, dolayısıyle o kültürün etkisi altında kalması ve kendi öz kültüründen uzaklaşması kaçınılmazdır
Gurbetteki gençlerimizin kendi öz kültürlerinden uzaklaşmamaları, dillerini iyi bilmeleri; tarih, örf ve ananelerine sahip çıkmalarından geçmektedir Bunun için devletimiz, yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın çocuklarının eğitimi için öğretmenler; dini konularda aydınlanmaları amacıyla da din görevlileri göndermekte, onlara sahip çıkmaktadır
Gurbetteki gençlerimizin millî kültürlerinden kopmamaları ve onların milletine, devletine bağlı olarak yetişmeleri için devletin maaşlarını vererek, gönderdiği öğretmen ve din görevlilerine büyük görevler düştüğü muhakkaktır Bunun yanında asıl görev, daha rahat bir hayat sürmek için gurbette çalışmaya giden, maddi konulardaki kazançları yanında, çocuklarının öz kültürlerine bağlı olarak yetiştirilmeleri yönünde azami çaba sarfederek, manevi kazançları da göz ardı etmemeleri gereken anne-babalara düşmektedir

KÜLTÜR VE TEKNOLOJİ
Teknolojik gelişimin insanın davranış ve düşüncelerinde birçok değişmelere yol açtığı bugün çoğunlukla kabul edilen bir gerçektir Tekerleğin icadından modern arabalara; karasabandan traktöre geçen insan, teknolojik alanda gerçekleştirilen bu gelişmelere en azından makine gücünün insan ve hayvan gücüne olan üstünlüğünü; daha çok makineleşmenin, daha çok zaman ve emek tasarrufu olduğunu, makinenin üretim gücünün üstünlüğü sayesinde kendi hayatının önemli ölçüde değiştiğini düşünmüştür Buna karşılık mesleki aktivitelerine göre insanların kültür ve teknoloji değerlendirmesinin farklı olduğu görülmektedir Bir imalat fabrikasında çalışan bir işçi ile aynı işteki bir mühendisin teknoloji anlayışlarının ve teknoloji karşısındaki tavırlarının birbirinden oldukça farklı olacağının tahminini yapmak zor olmasa gerek
Teknoloji ve kültür konuları bir arada zikredildiğinde özellikle Japonya iyi bir örnek olarak gösterilmektedir Uzun sayılmayacak bir süre içerisinde (1858-1905) hızla gelişen JaponyaÕda kültür açısından ancak bazı temel ilkelerin devamlılığını koruyabildiği görüşünü kabul edenlerin yanında, JaponyaÕnın modern teknolojiyi hiçbir manevi değişime gerek kalmadan, kültürel kopuş olmadan aldığını savunanlar da vardır
Bu yaklaşıma göre Japonlar dinlerini, dillerini ve alfabelerini değiştirmeden, gelenek ve adetlerine karşı ilgi ve saygılarını kaybetmeden bu teknolojik değişimi yaşamışlardır
Bununla birlikte modern teknolojiye sahip olmanın gerektirdiği değişmelerin var olduğu da bir gerçektir Erol Güngör bu değişmelerin, bazı sosyal-kültürel unsur ve unsur komplekslerinin atılıp, yerine yenilerinin alınması şeklinde ortaya çıktığını belirtir ve ÒEn azından, mesela modern üretim, insan münasebetlerinde aile ve bölge bağlarının bir yana bırakılmasını ve verimlilik esasına, rasyonel hesaplara dayanan münasebetlerin gelmesini gerektirirÓ demektedir
Modernleşme ve kalkınma, doğaldır ki bilimsel ilerlemeden kaynaklanan yeni teknolojilerle gerçekleşiyor Bu yenilik arayışlarının kültür kavramıyla oldukça yakından ilgili olduğu da zaten kabul edilen bir gerçek Bilim ve teknoloji, tarih boyunca yeni ölçü ve kriterler getirerek, insanın tabiat üzerindeki kontrolünü artırarak, onun dünyaya bakışını, düşünce, duygu ve davranışını, sosyal ilişkilerini değiştirmiş, en azından etkilenmiştir Dolayısıyla toplumların örf ve âdetlerine, ahlakına, diline, sanatına bilim ve teknolojinin oldukça fazla etkide bulunduğunu söylemek yanlış olmaz
İnsan faaliyetinin olduğu hemen her yerde uygulanacak bir tekniğin var olduğu düşüncesinden haraketle, teknolojinin toplumları, bir yanda mevcut kültürü değiştirerek, bir yanda da iktisadi refahı artırarak etkide bulunduğunu söylemek mümkün İster sanayi öncesi toplumdan sanayi toplumuna, ister sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş olsun, kalkınma ve iktisadi refahın kültür değişikliğini de beraberinde getirdiği muhakkak Çağa ayak uydurmanın gereği olarak hemen hemen dünya ülkelerinin hepsinde yaşanan teknolojik değişim, toplumlarda meydana gelecek sosyal değişimi de beraberinde getiriyor Bu oluşum bütün toplumların karşı karşıya kaldığı oldukça karışık bir problem olarak değerlendiriliyor Bu değerlendirmede özellikle gelişmekte olan ülkeler için, ileri teknolojiye sahip ülkelerin içine düştükleri manevi buhranlar ön plana çıkıyor TürkiyeÕnin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler kervanının, bu problemleri aşmasında sahip olduğu avantaj ise, dünya tarihinin yakın ve uzak geçmişinde yaşanan oluşumlar, bu oluşumlardan alınacak dersler ve bir yığın tecrübe olsa gerek

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #9
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Yörük Nedir ? Yörük Kimdir ? Yörük kimlere denir ?

Yörük

Yörük, göçebe yaşam tarzını seçmiş insandır Türkçe yürümek kelimesinden türetilmiştir Anadolu'da yaylak-kışlak hayatı yaşayan Türkmen aşiretleri için de kullanılır 1990'lara kadar azalarak devam eden yörüklük geleneği günümüzde orta ve batı Toroslar'da yaşayan 500 den fazla aile tarafından hala devam ettirilmektedir Bu geleneğin gelecekte alternatif bir turizm anlayışı içinde değerlendirilerek yaşatılabilmesi için çalışmalar yapılmaktadır
Karagöl derki: Yörüklük sadece yazın yaylak alanda kışın şehirde geçirilen bir hayat tarzı değildir Maddiyatçılığı ve aidiyetliği reddeden, insanın ve doğanın birbiriyle uyum içinde yaşayabileceğini kanıtlayan, şehirde yaşayan insanların rahatlığına ve sıradanlığına nazire yaparcasına zor ama bir o kadar zevklidir
Not: Yörük Türkmenlerin aşireti olmaz, "oba"ları olur
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Yörükler kimdir ?

Yörükler, atlı - göçebe Türk kültürüne uygun yaşantılarını diğer bir çok Türk topluluğuna göre daha uzun süre devam ettiren ve yerleşik düzene nispeten yakın zamanlarda geçen Türk topluluklarından birisidir Bu hayat tarzı onların karakterlerine yansıyan ve onların temel özellikleri haline gelmiş bir takım hasletleri vardır
Mesela Yörükler hoşgörülü insanlardır Sürekli olarak yer değiştirirler ve farklı anlayışa sahip bambaşka yaşantı tarzları olan insanlarla sürekli olarak karşılaşırlar Bu durum onların daha hoşgörülü insanlar olmasını sağlar, çünkü onlarla barış içinde yaşamanın tek yolu hoşgörüden geçer Kendi hayat tarzlarını korumanın başkalarının hayat tarzına saygı duymakla mümkün olduğunu görmüşlerdir
Yörükler yardımsever insanlardır, yüksek yaylalarda çarşı pazardan uzak yaşadıkları için ihtiyaç duydukları şeyleri yine başka yörüklerden karşılamak zorundadırlar Bu mecburiyet onlara imece sistemini ve paylaşmayı çok iyi öğretmiştir
Çalışkandırlar, hayatlarını yaylalarda sürdürmek ve daha rahat yaşamak için ihtiyaç duydukları şeyleri kendileri üretmek zorundadırlar Bu yüzden her yörük obası aslında bir tür entegre fabrika gibi çalışır Peynir, yağ, yoğurt yaparlar, koyunlarından yün elde ederler, bu yün ile kilim, halı, çadır çulu, pantolonluk kumaş dokurlar, kazak, eldiven, çorap gibi giysiler örerler, deriyi işler, post, çarık, çanta, peynir tuluğu yaparlar Kısacası her yörük obası bağımsız bir ekonomik birimdir
Yörükler temiz insanlardır, Bir kere hep su kenarında konaklarlar Bu sadece kendileri ve hayvanları için içme suyu teminine yönelik bir şey değildir Temizlik de bu seçimin en önemli sebeplerinden birisidir Hijyen şartları göz önüne alındığında o zamanların en sağlıklı ortamları mikropların yayılma riskinin en az olduğu yüksek dağ başlarıydı Çadırında kaynatılmış temiz bezler ve kaynatılmış sıcak su kullanılarak doğum yaptırılan bir yörük gelini (geçmişin gelişmemiş sağlık şartları göz önüne alındığında) acaba gerçekten kötü şartlarda mı doğum yapıyordu
Yörükler özgürlüklerine de düşkündürler, Özgürlükleri için tehlike olarak gördükleri ev-bark, tarla-bahçe sahibi olma işine hiç meyletmemişler, Anadolu'nun uçsuz bucaksız yaylalarında o pınar başı senin bu pınar başı benim dolaşıp durmuşlardır yerleşmeleri için yapılan baskılara uzun süre direnmişlerdir Yörükler bir süreliğine de olsa yerleştirilseler dahi bir fırsatını bulup yine eski yaşantılarına dönmüşlerdir Çabalarının özeti şu dizededir:

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #10
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Müze Nedir , Müze Türleri Nelerdir ?

Kültürel ya da tarihsel değeri olan nesnelerin toplanarak sergilendiği yerlere müze adı verilir Müzeler toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yer altı ve yer üstü zenginliklerini sergilemek amacıyla oluşturulmuş kurumlardır Yüzyıllar boyunca toprak altında saklı kalmış tarihî eserlerin gün ışığına çıkarılarak sergilenmesi toplumu oluşturan bireylerin geçmişi daha iyi tanımalarına olanak sağlar
Ayrıca müzeler toplumu aydınlatmak amacıyla insan soyunun gelişimi doğa olaylarının oluşumu ve teknolojinin geçirdiği değişim gibi konularda araştırmalar yapan bilimsel merkezlerdir
Müzenin Amacı

Müzeler tarihin eski dönemlerinde yaşamış toplumları bilim ve sanat açısından inceleyerek hem günümüzü hem de geleceği aydınlatmak amacını taşıyan kurumlardır
Müzelerde bulunan nesnelerin anlam ve önemi müze içinde ve dışında yazılı ve sözlü olarak ayrıca rehber eşliğinde yapılan gezilerle açıklanır Böylece ziyaretçilerin müzede yer alan eserler hakkında ayrıntılı bilgi edinmeleri sağlanır Sergiledikleri geçmişe ait eserlerle ülkelerin ulusal değerlerinin oluşmasına önemli katkılarda bulunan müzeler aynı zamanda etkin katılım ve kalıcı öğrenmeyi sağlayan eğitim kurumlarıdır



Müze Türleri Nelerdir?


Müzeler bilim sanat folklor ve antika eşyalar gibi çeşitli konularda toplanmış eserleri bir arada sunabileceği gibi doğa tarihi etnografya ve havacılık gibi sadece tek bir konuyu içeren eserleri de sergileyebilir Müze türlerini şu şekilde sınıflara ayırabiliriz:

Arkeoloji Müzeleri:

Arkeologların yaptıkları kazılar sonucunda ortaya çıkarılan buluntuların sergilendiği müzelerdir

Örneğin; İzmir Arkeoloji Müzesi

Etnografya Müzeleri:

Geçmiş uygarlıklara ait gelenek görenek giysi ve gündelik hayat ile ilgili çeşitli eserlerin sergilendiği müzelerdir

Örneğin; Ankara Etnografya Müzesi

Tarih Müzeleri:

Bir ülkenin bir toplumun ya da bir kişinin tarihsel gelişimini sistemli bir biçimde inceleyen ve açıklayan müzelerdir Tarih müzeleri yazılı ve görsel belgeleri bir araya getirerek hem ziyaretçilerin hem de araştırmacıların hizmetine sunmaktadır

Örneğin; Selçuk-Efes Müzesi Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Güzel Sanatlar Müzeleri:

Resim müzik ve heykel gibi güzel sanat dallarında ortaya konulan yapıtların sergilendiği müzelerdir

Örneğin; İstanbul Arkeoloji Müzesi

Açık Hava Müzeleri:

Tiyatro arena agora gibi kapalı bir mekânda sergilenmesi mümkün olmayan yapıtlar açık hava müzelerinde sergilenmektedir

Örneğin; TCDD Açık Hava Buharlı Lokomotif Müzesi

Bilim Müzeleri:

Bilim ve teknolojinin tarih boyunca geçirdiği değişim bilim müzelerinde sergilenmektedir

Örneğin; Atatürk Eğitim Müzesi

Askerî Müzeler:

Çeşitli dönemlere ait askerî malzeme ve silâhların sergilendiği müzelerdir

Örneğin; Ankara Kurtuluş Savaşı Müzesi (1 TBMM Binası)

Özel Müzeler:

Kişi veya kuruluşlar tarafından çeşitli konularda bir araya getirilmiş eserlerin yer aldığı müzelerdir

Örneğin; Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi

Türkiye'de Müzecilik


Müzedeki yapıtların saklanması korunması ve sunulması için gerekli teknik bilgileri içeren bilimsel çalışma alanına müzecilik adı verilir Müzecilik; müzenin kurulması müzede yer alan eserlerin kimin tarafından ne zaman yapıldığının belirlenmesi sınıflanması gerekliyse onarılması ve ısı nem gibi dış etkenlerden korunması gibi konularda faaliyet gösterir
Ülkemizde müzecilik 19 yy ortalarında başladı 1846 yılında Sultan Abdülmecit'in emri ile bazı eski eserler ve eski silâhlar Aya İrini Kilisesi'nde toplandı Daha sonra1868 yılında Ali Paşa'nın sadrazamlığı sırasında bu kilise ve içerisindeki eserler "Müze-i Hümâyûn" adı altında ilk müze olarak açıldı Bu dönemde Maarif Nezareti Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan tüm tarihî eserlerin İstanbul'a gönderilmesi konusunda bir emir yayınladı 1881 yılında Osman Hamdi Bey müze müdürü olunca gerçek anlamda müzecilik çalışmaları başladı Osman Hamdi Bey 1883 yılında eski eserlerin yurt dışına çıkışını önleyen "Eski Eserler Kanunu"nu hazırladı Yine bu dönemde Anadolu'daki kazılar denetim altına alındı
Müzecilik özellikle Atatürk'ün ilgisiyle Cumhuriyet Dönemi'nde büyük önem kazandı Atatürk'ün emri ile bir yandan yeni müzeler kurulurken bir yandan da bazı tarihsel anıt ve yapılar müze olarak kabul edildi Yine bu dönemde müzecilik ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıktı 1945 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel bugün Anadolu'yu bir açık hava müzesi durumuna getiren önemli çalışmaların temelini attı Ülkemizde son yıllarda müzecilik alanında önemli çalışmalar yapılmaktadır Bugün yurdumuzun her ilinde ve ilçelerimizin bazılarında halka açık müzeler yer almaktadır



Müzelerde Uyulması Gereken Kurallar


Müzelerde sergilenen özgün ve eşine az rastlanır nitelikteki eserlerin yangın hırsızlık nem ısı ışık ve toz gibi koşullardan zarar görmemesi için müze yönetimleri tarafından önlem alınması gerekir Ayrıca müzelerde yer alan tarihî eserlerin korunması için müzeyi gezen ziyaretçilerin de uymak zorunda olduğu bazı kurallar vardır Bu kurallar şöyle özetlenebilir:
Eserlere zarar vermemek ve hiçbir şekilde dokunmamak
Yaydığı zararlı ışınlarla tarihî eserlere zarar verebileceğinden dolayı fotoğraf çekerken flâş kullanmamak
Müze içerisinde başkalarını rahatsız edecek şekilde yüksek sesle konuşmamak
Müze bir grup halinde ziyaret ediliyorsa gruptan ayrılmamak
Sergi salonu içerisinde herhangi bir şey yiyip-içmemek

Türkiye'deki Sanal Müzeler

Eczacıbaşı Sanal Müzesi

Eczacıbaşı Koleksiyonu'ndan 75 Resim Fikret Mualla Seçkisi gibi bölümleri bulunan “sanal müze” oldukça geniş kapsamlı Dünyadaki müzelere de ulaşabileceğiniz site Türk sanatçıların eserlerini görme fırsatı sağlıyor

ECZACIBAŞI SANAL MÜZESİ/

Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi

Sadberk Hanım Müzesi’nde sergilenen eserleri görebileceğiniz site eserler hakkında detaylı bilgi vermesi nedeniyle çok da faydalı Sayfalardaki “Java Versiyonu” yazısına tıklarsanız fotoğraf üzerinde eserlerin tanımlarını görebilirsiniz

Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi Web Sitesi

Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne Bağlı Müzeler

Siteden Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı müzelerin genel bilgilerine ve sergilenen eserlerin resimlerine ulaşabilirsiniz

TC Kültür ve Turizm Bakanlığı- Sanal Stand

Selçuk-Efes Müzesi Web Sitesi

Müze hakkında genel bilgiye yer veren sitede müzenin resimlerine yer verilmiş

TC Kültür ve Turizm Bakanlığı- Sanal Stand

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #11
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Hava Kirliliği Nedir ? Hava Kirliliği Nedenleri

HAVA KİRLİLİĞİ :

Günümüzde, her geçen gün artan çevre sorunlarının başında gelen hava kirliliği, geleceğin dünyasını ciddi bir şekilde tehdit etmekte, ekolojik tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır Dünya nüfusunun hızla artmasına paralel olarak, artan enerji kullanımı, endüstrinin gelişimi ve şehirleşmeyle ortaya çıkan hava kirliliği insan sağlığı ve diğer canlılar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır
Hava kirlenmesi, insan ve diğer canlılara zarar verecek miktar ve süredeki kirleticilerin, atmosfere karışması olarak tanımlanabilir Kirleticiler doğal veya insan aktiviteleri sonucu atmosfere karışabilirler

HAVA VE KİRLETİCİLER :
Saf hava, başta azot ve oksijen olmak üzere argon, karbondioksit, su buharı, neon, helyum, metan, kripton, hidrojen, azot monoksit, karbon monoksit, ksenon, ozon, amonyak ve azot dioksit gazlarının karışımından meydana gelmiştir
Atmosferin %78′ini oluşturan azot orman yangınları, şimşek gibi doğal atmosfer olayları ve yanma sonucunda meydana gelir Atmosferin hacim olarak %21′ini ve ağırlık olarak %23′ünü oluşturan oksijen ise oldukça reaktif* bir gazdır Diğer gazlar ise atmosfer hacminin** %1′ini oluştururlar
Atmosferi oluşturan bu gazların, en kararsız olanları su buharı ve karbondioksittir Atmosferdeki su buharı miktarı, denizler, göller, nehirler ve bitkilerden buharlaşma ile artar ve bulutlardan sis, çiğ, yağmur oluşumu ile de azalır Su buharının bu değişkenliği, uzun sürede, bu olaylarla birbirini öyle dengeler ki, su buharının atmosferdeki miktarı değişmez Karbondioksit ise normalde çok küçük yer teşkil eden bir bileşendir İnsan ve hayvanların teneffüsü ve bitkilerin fotosentez olayı ile atmosferdeki miktarı dengede tutulur
Doğal olarak saf atmosfer az veya çok miktarda, büyük bölümü suni olan yabancı maddelerin üretimi ile kirletilir Bunların başında petrol ürünleri ve endüstriyel kirleticiler gelmektedir Özellikle son yıllarda, endüstriyel aktivitenin, şehirleşmenin ve nüfusun artması ile kirletici maddelerin kullanımı ve miktarıda hızla artmaktadır
Atmosfere dağılarak, onu kirleten kirleticiler katı, sıvı ve gaz halindedirler Çeşitli kaynaklardan meydana gelen kirlilik maddeleri toz, is, sis, buhar, kül, duman vb olarak havaya geçerler Atmosferdeki bu* kirleticiler, kirletici kaynaklarından atmosfere doğrudan verilen kirleticiler ve bu kirleticilerle, atmosferik özellikler arasındaki kimyasal olaylar sonucu oluşan kirleticiler olmak üzere iki şekilde bulunurlar Atmosfere kirletici kaynaklarından yayılan kirleticiler, kükürtdioksit, azot oksitler, karbon monoksit, hidrokarbonlar asılı vaziyette bulunan katı partüküllerdir Bu kirleticilerle, atmosferik özelliklerin oluşturduğu kimyasal reaksiyonların en önemlileri ise fotokimyasal olaylardır ki, bunlardan özellikle floroklorokarbonlar, güneşten gelen zararlı UV (ultraviole) ışınlarına karşı yeryüzüne koruyan ozon tabakasında büyük tahribata yol açmaktadır
Doğal veya insan yapısı sonucu atmosfere karışan kirleticiler, her iki halde de atmosfere yayıldıkları anda hızla kimyasal reaksiyonlar oluştururlar ve hava akımları ile karışır, dağılır, yayılır ve taşınırlar Böylece kirleticiler, kaynaktan çıkıp, alıcılara ulaştığında karakterleri değişebilir
Genel olarak kirlilik, havadaki katı parçacıklar ve kükürtdioksit miktarına göre belirlenir Oysa atmosferde oluşan kimyasal olaylarda, organik maddeler büyük rol oynar Çünkü organik maddeler,* atmosferde* ister reaksiyona girsinler, ister girmesinler kimyasal reaksiyonların çekirdeğini oluştururlar Hava kirliliği denildiğinde, kirleticiler ve bunların bulunduğu atmosfer ortamı aynı derecede rol oynar Herhangi bir yerde hava kirliliği çalışması yapıldığında, ilk olarak o bölgenin meteorolojik koşulları ve havanın kimyasal yapısı incelenmelidir
HAVA KİRLİLİĞİ KAYNAK VE NEDENLERİ :

Bugün çok önemli bir çevre problemi olan ve özellikle insan sağlığını etkileyen hava kirliliği ilk olarak, atmosfer bileşiklerinin değişmesiyle başlamaktadır Atmosfer, genellikle içerisine karışan toksinli maddeleri* eriterek etkisiz hale getirmesine rağmen meteorolojik ve topoğrafik şartlara bağlı olarak devamlı bir şekilde kirlenmektedir Çeşitli amaçlarla yakılan ateşler, fabrika ve ev bacalarının dumanları, araçların egzost gazları havaya zehirli gazlardan olan karbon monoksit, kükürt dioksit ve nitrik asit gibi gazların bol miktarda karışmasına neden olur
Hava kirliliğine neden olan kirleticilerin, kaynaklarına göre hava kirliliği,* tabii kaynaklardan meydana gelen kirlilik ve insan faaliyetleri sonucu suni kaynaklardan meydana gelen kirlilik olmak üzere iki sınıfa ayrılır Tabii kirliliği oluşturan, doğada bulunan kirletici kaynaklarından: tozlar, meteorlardan, yer yüzeyindeki büyük çöl alanlarından ve kumluk alanlardan rüzgarlarla atmosfere taşınırlar; orman yangınlari ile atmosfere önemli miktarlarda duman ve zehirli gazlar karışır; foto kimyasal olaylarla azot dioksit; yanardağlardaki volkanik faaliyetler sonucunda kükürt dioksit, hidrojen klorur, hidrojen flörür; deniz çalkalanmasından sodyum klorür sayılabilir
Hava kirliliğinde, tabii kirlilik kaynaklarından çok suni kaynaklardan meydan gelen kirlilik önemlidir Çünkü günümüzde insanları en çok ilgilendiren, özellikle büyük yerleşim merkezleri ve sanayi alanlarındaki hava kirliliğidir Bu kirlilikte daha çok insan faaliyetleri sonucu meydana gelir

İnsan Yapımı Kirlilik Kaynaklarını İse Kabaca :
1-Ulaşım
2-Katı yakıtlar
3-Elektrik santralleri
4-Endüstri ve ısınma için kullanılan yakıtlar
5-Endüstriyel işlemler** olarak sıralanabilir
İnsan tarafından oluşturulan kaynaklardan oluşan bu kirlilik, bulunan bölgenin endüstriyel gelişimi, nüfusu, şehirleşme durumu gibi faktörlere bağlı olarak değişim gösterir

HAVA KİRLİLİĞİNİN ZARARLI ETKİLERİ

Hava kirliliğinin, başta insan sağlığı olmak üzere görüş mesafesi, materyaller, bitkiler ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır
Katı yakıtlar ve akaryakıt gibi karbonlu maddelerin tam yanmamasından meydana gelen katı ve sıvı parçacıkların bir gaz karışımı olan duman, hava kirliliğinin bir çeşididir ve görüş uzaklığını azaltıcı bir etkiye sahiptir Hava kirliliğinin, sanatsal ve mimari yapılar üzerinde tahrip edici ve bozucu etkisi vardır Bitkiler üzerinde ise öldürücü ve büyümelerini engelleyici olabilmektedir Bu nedenle hava kirliliği hem canlıların sağlığı açısından, hem de ekonomik yönden zarar vericidir
Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri, atmosferde yüksek miktardaki zararlı maddelerin solunması sonucu ortaya çıkar İnsanların sağlıklı ve rahat yaşayabilmesi için teneffüs edilen havanın mutlaka temiz olması gerekir Havanın doğal yapısını bozan ve kirleten maddelerin başka bir deyişle kirli havanın solunması, özellikle akciğer dokularını tahrip edici ve öldürücü olabilmektedir Solunum yolu ile alınan hava içerisindeki parçacıklar ve duman, teneffüs esnasında yutulur ve akciğerlere kadar ulaşır Solunum sisteminin derinliklerinde depolanan bu parçacıklar, akciğer kanserlerine kadar varan hasarlar yapabilmektedir Diğer taraftan kömür ve diğer yakıtların yanmasından oluşan duman ve isin astım, çeşitli burun ve boğaz hastalıkları hatta mide hastalıkları gibi özellikle solunum yolları ile ilgili hastalıklara belirli ölçüde sebep olabileceği öne sürülmektedir Şiddetli hava kirliliğine maruz kalınması durumunda, bunun insan sağlığına olan etkisi ile hava kirliliğinin düşük miktarlarına, uzun zaman maruz kalmanın etkileri farklı olmaktadır

ÖNLEMLER :
Özellikle sanayi merkezleri ve büyük yerleşim alanları üzerinde daha çok hissedilen hava kirliliğinin azaltılması amacıyla birtakım önlemlerin alınması gerekir Bunlardan bazılarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Sanayi ve iş merkezlerinin mümkün olduğu kadar yerleşim merkezleri dışına alınması
- Kişisel vasıta kullanımı yerine toplu taşımacılığın yaygınlaştırılması ve elektrikli taşıma araçlarının geliştirilmesi ve kullanımının artırılması
- Konutlarda yakıt yakma tekniklerinin geliştirilmesi ve özellikle sanayi alanlarındaki bacalara, hava filtrelerinin takılması ayrıca yakıt olarak doğal gaz kullanımının yaygınlaştırılması
- Şehir merkezlerindeki yoğun trafiğin çevre yollara aktarılması
- Ağaçlandırma çalışmalarının artırılması, özellikle hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde* yeşil alanların artırılması
- Şehir yerleşim planlarında meteorolojik faktörlerin özellikle rüzgar durumunun göz önünde bulundurulması
- Halkın, hava kirliliği konusunda bilinçlendirilmesi için ilköğretimden başlamak üzere tüm okullarda ve sivil toplum örgütlerince bu amaca yönelik eğitim programlarının hazırlanması

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #12
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Elma Krom Nedir ?

Elma Krom aşağı ,elma krom yukarı , heryerde elma krom reklamı görür oldum artıkNe diye bu merak ettimSeda Sayan’ın da sürekli tanıttığı bir ürünmüşDiyet ve zayıflama ürünü olduğunu öğrendimKadınların çok ilgisini çektiği kesinİçeriğinde neler varmış sizde bakın bakalım

Elma Krom (Apple & Chromium) + Vitamin B, elma şırası sirkesi esasına göre hazırlanmış formüllerin, geliştirilmiş bir üst formülü olarak üretilmiştir tamamen doğal bir üründür İçeriğine eklenen Krom, Soya Lesitini ve B vitaminleri ile güçlendirilmiştir Elma Şırası Sirkesinin bugüne kadar var olan formları, bu ürünlerin tozlarının sıkıştırılmış tabletleridir Tablet formların tersine, Apple & Chromium + Vitamin B’nin içindeki elma şırası sirkesi sıvı halde elde edilmiş ekstrakt özüdür Bu durum elma şırası sirkesinin etkinliğini çok daha fazla artıran bir özelliktir
Elma Krom + Vitamin B üretilirken tablet yerine, soft jel formunda hazırlanan kapsülün farkı; midede eriyerek su ile birleşen karışım içeriğinin, midenin şişmesine ve dolayısıyla uzun süreli tokluk hissinin oluşmasına yardımcı olmasıdır Kapsül içeriği sıvı olduğundan direkt kana karışarak etkisini çok kısa zamanda göstermektedir Kapsülün içeriğinin soft jel formunda olması istenen neticeye çok kısa zamanda ulaşılmasına katkıda bulunur Jel tabakasının Balık jelatini ile kaplanmış olması gıda takviyelerinde en çok istenen özelliklerinden biridir Elma Krom Soft Jel kullanımında bol su içilmesi tavsiye edilir

İçerik : Elma şırası sirkesi ekstraktı ( 7%), krom pikolinat (%12), soya lesitin, vitamin B3, vitamin B5, çinko, vitamin B6, vitamin B2, vitamin B1, vitamin B11, vitamin B12, yardımcı madde (ayçiçeği yağı), boyar madde, emulsifiye (gliserin), su, koyulaştırıcı (balmumu), balık jelatini

Tavsiye Edilen Kullanım Şekli : Bol su ile sabahları aç karnına 1 Adet alınmalıdır Önerilen dozdan fazla kullanılmamalıdır Daha etkin olması için egzersiz ve diyeti tavsiye edilmektedir Doz aşımı halinde tamamen bitkisel ekstraktlardan üretildiği için vücutta hiçbir yan etki oluşturmaz Bu ürün herhangi bir rahatsızlığın veya hastalığın teşhisi, tedavisi veya önlenmesi amacı ile kullanılamaz, ilaç değildir, gıda takviyesidir

ELMA & KROM + VİTAMİN B ÖZELLİKLERİ

* Kilo kontrolünü kolaylaştırmaya, kilo vermeye yardımcı olur
* Yağ kaybını hızlandırmaya, yağsız kas kitlesini artırmada etkilidir
* Tatlıya olan iştahın azalmasına yardım eder
* İçinde bulunan B komplex vitaminleri sayesinde, daha az beslenerek daha zinde ve güçlü kalmanızı sağlar
* Diyabetiklerde kan şekeri sevyesini düzenlemeye yardımcı olur
* LDL-kolesterolü azaltmaya, iyi huylu HDL-kolesterolü yükseltmeye yardımcı olur
* Kabızlığı önlemede, hazımsızlık sorununa ve şişkinliğe karşı etkilidir
* Vücuttaki birikintileri eritmeye yardımcı olur
* İçerdiği doğal asitler ve enzimlerle kanın daha sağlıklı ve ince akmasına sağlar
* Kadınlarda adet ağrılarının azalmasına yardımcıdır
* Alkollü içki tüketme isteğini azaltmaya yardımcı olur
* Karbonhidratlara karşı aşırı iştahı kontrol altına almaya yardımcı olur
* İnsülinin etkisini aktive ederek, hücrelerin glikoz kullanımını artırmaya, yağ dokusunu azaltmaya, kas dokularının daha sağlam ve daha sıkı olmasına yardımcı olur

* Kemik erimesini ve yaşlanmanın etkilerini azaltmaya yardımcıdır
* Vücuttaki yağ kitlesini azaltıp kas kitlesini artırarak, vücut hatlarının daha düzgün görünmesine ve kas yapmaya yardımcı olur
* Vücuttaki yağları eritme özelliği sayesinde vücuda giren yağların depolanmadan yok edilmesine böylelikle kilo vermeye yardımcı olur
* Kronik yorgunluk sendromuna ve zarar gören karaciğer hücrelerinin onarımına yardımcı olur
* Yaşlanma etkilerini azaltmaya, kolesterol seviyesini düşürmeye yardım eder

* İnsülin ihtiyacını azaltmaya yardımcı olur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #13
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Saç Ekimi Nedir ?

Diğer adıyla saç nakli sağlıklı ve güçlü saç köklerinin verici bölgeden genellikle başın arkasından alınarak incelmiş ya da tamamen açılmış bölgeye taşınması işlemidir

Çağdaş cerrahi teknolojileri sayesinde saç ekimi ile son derece doğal görünümler elde edilebilmektedir Bu sayede saç kaybına bağlı kişide oluşabilecek psikolojik travmalar ve sosyal yaşamdan uzaklaşma saç nakli ile düzeltilerek bireyin kendini daha güçlü hissetmesi sağlanabilmektedir

Kimler Saç Ektirebilir?

Saç ekimi cerrahisine uygun adaylar, başının yan ve arka bölgelerinde yeterli miktarda saç olan kişilerdir Bu kişilerde FUT ve FUE yontemlerinin her ikiside kullanılabilir Saç ekimi operasyonun uygun bir diğer aday grubu ise göğüs, bacak vb bölgelerde yeterli miktarta sağlıklı kıl olanlardır Bu kişilerde kullanılan saç ekimi yöntemi FUE dir Modern tekniklerin saç ekimi cerrahisinin geliştirmesi ile birçok erkek geçmişte saç nakli cerrahisine uygun aday değilken bugün uygun aday haline gelmiştir Büyük graftların kullanımı ile oluşturulan doğal olmayan görüntüler yerlerini, küçük boyuttaki graftların kullanımı ile doğal görünümlere bırakmış ve gelişen yeni aletler ile birlikte her kişiye uygun doğal saç görünümünü gerçekleştirme olanağını sağlanmıştır



Donor dominant (baskın verici) olarak adlandırılan başın yan ve arka bölgelerindeki ( vertex ) saçlar hayat boyu uzamaya devam eder ve dökülmezler Bu saçların saçsız bölgeye nakledilmesi uzama veya dökülmeme yeteneklerini değiştirmez Diğer bir tanımlama ile saç köklerinin dökülmesi veya dökülmemesi bulunduğu yerin özelliğine bağlı değil tamamen kendi genetik özelliğine bağlıdır Donor dominansı veya baskın vericilik, saç naklindeki başarıyı sağlayan bilimsel temeldir

Saç Derisi Kesiti Donor dominant (baskın verici) olarak adlandırılan başın yan ve arka bölgelerindeki ( vertex ) saçlar hayat boyu uzamaya devam eder ve dökülmezler Bu saçların saçsız bölgeye nakledilmesi uzama veya dökülmeme yeteneklerini değiştirmez Diğer bir tanımlama ile saç köklerinin dökülmesi veya dökülmemesi bulunduğu yerin özelliğine bağlı değil tamamen kendi genetik özelliğine bağlıdır Donor dominansı veya baskın vericilik, saç naklindeki başarıyı sağlayan bilimsel temeldir
Kimler Saç Ektiremez?
Saç nakli her yasta uygulanabilir Bununla birlikte ameliyat yoluyla uygulanan saç nakli, şeker hastalığı, tansiyon hastalığı, diyaliz gerektiren böbrek rahatsızlığı, karaciger ya da agır kalp hastalığı olan kişilere uygulanamaz
Saç Ekimi Operasyonu ağrı hissi verir mi?
Operasyon esnasında lokal anestezi yapıldığı için ağrı duyulmaz Lokal anastezinin etkisi bir gun sonra geçtiğinde ağrı kesici kullanmaya gerek yoktur
Saç Nakli sonrasında nasıl bir bakım yapmak gerekir?
Saç operasyonundan sonra yara kabukları dökülene kadar saç yıkamalarına dikkat etmek gerekir Yıkama esnasında şampuan saçın her bölgesine eşit miktarda yayılır ve bastırmadan hafif dokunuşlarla saç derisine masaj yapılarak uygulanır

Saç ekimi Operasyonunun yan etkisi var mıdır?
Kanama, infeksiyon, kist oluşumu, saç büyümemesi ve yara izi gibi saç naklinin istenmeyen yan etkileri oldukça nadir görülür Modern saç nakli cerrahisi rahat ve kolaydır, sonuçları ise mükemmeldir Ömür boyu devam edebilen bir süreç olan saç dökülmesi erkeklerin çoğunda (erkeklik hormonlarından dolayı) 40-45 yaşına kadar oluşur Bu yaştan sonraki yaşlanma sürecinde kafada bulunan tüm saçlar incelir Modern teknikler ile daha fazla sayıda saç nakli daha az sayıda işlem ile gerçekleştirilebilmektedir

Alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #14
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



Saglık Nedir ?

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” Zamanın bütün zenginliklerine ve Osmanlı İmparatorluğunun tahtına sahip olan Kanuni Sultan Süleyman; sağlığın elde edilen tüm nimet ve zenginliklerden daha üstün olduğu çok anlamlı bir biçimde bu şiirle dile getirmiştirGerçekten de sağlık mutlu bir hayatın parçasıdır


Hastalık ve sağlık kavramları kültürlere bağlıdır Bir yörede,toplumun çoğunda bağırsak paraziti varsa,bu durum hastalıktan sayılmayabilirSigara içen biri kişi,öksürüğünü sigaraya bağlayıp gerçek nedeninin bir başka şey olabileceğini dahi düşünmeyebilirÇocuğu ishal olan bir anne,tüm çocuklar ishal oluyor düşüncesiyle bu durumu hastalıktan saymayabilirBir sakatlık olarak bilinen ve kundak yapılan çocuklarda çok görülen doğuştan kalça eklemi çıkığı Navajo yerlilerinde çok yaygın olduğundan hastalık olarak kabul edilmez


Eskiler bazı köylerde belli bir yaştan sonra trahoma bağlı körlüklerin kaçınılmaz bir durum olduğuna inanıldığını,ancak devletin etkin trahom mücadelesi ile körlüğün kaçınılmaz bir olay olmadığını anladıklarını belirtirlerAyrıca pek çok kişi hasta veya yakınması olmadığı zaman kendisini sağlıklı kabul eder


Hastalık ve sağlık kavramları kültüre bağlı olmasına rağmen,insan her yerde insandır ve bu nedenle sağlığının bir evrensel tanımı olmalıdırDünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlanmaktadır:”Sağlık,yalnı zca hasta veya sakat olmamak değil bedenen,ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halidir”Bu tanım artık bütün dünya ülkelerinde kabul edilen bir tanımdırO halde,kişinin tam sağlıklı olabilmesi için bedenen hasta veya sakat olmaması yetmemektedirBu kişinin aynı zamanda ruhen de dengeli olması,sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde olması gerekmektedirİnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden biri de sosyal bir varlık oluşudur Yaşamımızın her anında çevremize ki kişilerle ve olaylarla ilgili ve kaşıklıklı bir etkileşim içinde bulunuruzBu olayların sağlığımızı etkilediği bir gerçektirÖyle ki,toplum hayatının etkileri sonucu oluşan bazı hastalıklar için sosyal hastalıklar deyimi kullanılmaktadır


Verem hastalığı bunlardan biridir Bu hastalığın,toplumun ekonomik olarak düşük düzeydeki,yoksul,çok çocuklu,eğitimsiz ve bozuk bir çevrede yaşayan ailelerde daha fazla görüldüğü bilinmektedirBir başka deyişle yoksulluk,eğitimsizlik gibi sosyal olgular,verem hastalığının temelinde yatan olaylardırAynı şekilde yetersiz beslenmede,gelişme geriliğinde,bulaşıcı hastalıklara yakalanmada, kazaların oluşmasında,hatta doğuştan sakatlıkların ortaya çıkmasında sosyal ve kültürel faktörlerin payı vardırÖzetle sağlık sosyal bir olaydır aynı zamandaBu nedenle,sağlık olaylarından ve sağlıklı olmak için yapılması gereken çabalardan söz ederken;sağlığı etkileyen biyolojik ve fiziksel nedenlerin yanı sıra sosyal olayların da göz önünde bulundurmak zorundayız İnsanı anlayabilmek,hastalık ve sağlığını değerlendirebilmek için onu çevresi ile bir bütün olarak kavrayabilmek ve insanla çevresi arasındaki etkileşimi anlamak gerekirİnsanın çevresini incelemeyi kolaylaştırmak için,çevresel etmenleri;biyolojik ,fizik ve sosyal çevre olmak üzere üçe ayırabilirizBu etmenler ve insan sürekli bir etkileşim halindedirEtkileşim;yalnız insan ve çevresel etkenler arasında değil aynı zamanda bu etkenler arasında da vardırBu etkileşme ağı içinde insanı bir bütün olarak görmek gerekirBunu bir saatin çeşitli parçalarını ve nasıl işlediğini bilmek,onu bir sakat olarak görmemizi engellemediği gibi insan ve çevresindeki etmenleri ayrı ayrı görüp bilmemiz,bütünü düşünmemiz ve görmemizi engellemediği gibi insan ve çevre- sindeki etmenleri ayrı ayrı görüp bilmemiz,bütünü düşünmemiz ve görmemize engel olmamalıdır


İlkçağlarda hastalıkların;kötü ruhlar,cinler ve periler veya niyetlerin bakışlarından(nazar) meydana geldiğine inanılırdıBilimsel gelişmenin emekleme döneminde olan insanlar;karşılaştıkları sağlık sorunlarını,sihir,muska,mavi boncuk,büyü gibi araç ve uygulamalarla çözmeye çalışıyorlardıSalgınlar gibi toplumsal felaketlerde tapınaklara doluşur,ayin yapılıyor,büyücülere koşuyorlardı Ne yazık ki günümüzde de bu gibi ilkel yaklaşımların kalıntıları, eğitim düzeyi düşük kişiler arasında sürüp gidebilmektedir


Daha sonra bazı temel besin maddelerinin eksikliğinin önemli sağlık sorunlarına yol açtığı anlaşıldıDaha önce lanetlenmiş gemilerde çıktığı sanılan skorbüt hastalığının,sadece kuru ve konserve veya salamura yiyecek yenilmesinden kaynaklandığı anlaşıldıSkorbütün C vitamini eksikliğinden meydana gelen bir hastalık olduğu ortaya çıktıktan sonra sorunlar daha kolay çözümlendi Bunu mikropların bulunuşu izlendiBir çok hastalığın sebebi mikroplardıDaha sonra mikropların neden olduğu hastalıkların büyük çoğundan bağışıkla ma ile korunabilmenin mümkün olduğu ortaya çıktı Sanayileşme;çevre kirliliği,hava kirliliği ve kimyasal atık sorununu birlikte getirdiArtık çevre olayları daha geniş anlamda bir sağlık sorunu yaratıyordu Sorunların çözümü için insanı çevresi ile bir bütün olarak ele almak gerekliydi


Günümüzde en önemli hastalıkların nadir veya tedavisi güç hastalıklar değil,bir toplumda en çok görülen,en çok sakat bırakan ve en çok öldüren hastalıklar olduğu anlaşılmıştırKişi ve toplumların sağlık düzeyini,sosyal ve ekonomik nedenler belirler;bunlar fizik,biyolojik ve diğer çevre faktörleri değil, küçük toplumsal birim olan aileden başlayarak bütün toplumun sorunudur

Sağlıkla ilgili harcamalar bir masraf değil,insan gücü yatırımıdırHastalanan ve ölen kişiler toplum için kayıptırToplumların en önemli zenginliği sağlıklı ve iyi yetişmiş insan gücüdürSağlık harcamaları bir yatırımdırÇünkü üretim ve katkı gücü yüksek bir insan gücü yaratmayı amaçlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ne Nedir ?

Eski 05-26-2009   #15
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Ne Nedir ?



name of first pet kelimesinin türkçe anlamı ilk evcil hayvanınızın adı nedir ?
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.