2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////116-en-NAHL Nahl sûresi 128 (yüzyirmisekiz) âyet olup, son üç âyeti Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir 68 âyette bal arısından söz edildiği için sûreye bu ad verilmiştir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Allah'ın emri gelmiştir Artık onu istemekte acele etmeyin Allah, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir 2 Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, "Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun" diye gönderir 3 (Allah) gökleri ve yeri hak ile yarattı O, koştukları ortaklardan münezzehtir 4 O, insanı bir damla sudan yarattı Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir 5 Hayvanları da O yarattı Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır Onlardan bir kısmını da yersiniz 6 Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır 7 Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, pek merhametlidir 8 Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı) Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır 9 Yolun doğrusu Allah'ındır Yolun eğrisi de vardır Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi 10 Gökten suyu indiren O'dur Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler 11 (Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır 12 O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi Yıldızlar da Allah'ın emri ile hareket ederler Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır 13 Yeryüzünde sizin için rengârenk yarattıklarında da öğüt alan bir toplum için gerçek bir ibret vardır 14 İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O'dur Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun (Bütün bunlar) onun lütfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir 15 Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı 16 Daha nice alâmetler (yarattı) Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar 17 O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Hâla düşünmüyor musunuz? 18 Allah'ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız Hakikaten Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir 19 Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir 20 Allah'ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır 21 Onlar diriler değil, ölülerdir Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler 22 İlâhınız bir tek Tanrıdır Fakat ahirete inanmayanlar var ya, onların kalpleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir 23 Hiç şüphesiz Allah, onların gizleyeceklerini de açıklayacaklarını da bilir O, büyüklük taslayanları asla sevmez 24 Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman, "Öncekilerin masallarını" derler 25 Kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak taşımaları ve bilgisizce saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yüklenmeleri için (öyle derler) Bak ki yüklenecekleri şey ne kötüdür! 26 Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmışlardı Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü Bu azap onlara, farkedemedikleri bir yerden gelmişti 27 Sonra kıyamet gününde (Allah), onları rezil eder ve der ki: "Kendileri hakkında (müminlere) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar derler ki: "Şüphesiz bugün rezillik ve kötülük kâfirleredir" 28 Kendilerine haksızlık ederlerken meleklerin canlarını aldıkları kimseler: Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk, diyerek teslim olurlar (Melekler onlara şöyle der [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 29 "O halde, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!" 30 (Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, "Hayır (indirdi)" derler Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır Takvâ sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir! 31 (O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır İşte Allah, takvâ sahiplerini böyle mükâfatlandırır 32 (Onlar,) meleklerin, "Size selâm olsun Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin" diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir 33 (Kâfirler) kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rablerinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı 34 Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi 35 Ortak koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi ne biz ne de babalarımız ondan başkasına tapardık Onun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık" Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı Peygamberlerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi! 36 Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur! 37 (Resûlüm!) Sen, onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de bil ki Allah, saptırdığı kimseyi (dilemezse) hidayete erdirmez Onların yardımcıları da yoktur 38 Onlar: "Allah ölen bir kimseyi diriltmez" diye olanca güçleriyle Allah'a and içtiler Aksine, bu O'nun bizzat kendisine karşı gerçek bir vâdidir Fakat insanların çoğu bilmez 39 Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da kendilerinin yalancılar olduklarını bilmeleri için (Allah onları diriltecek) 40 Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona (söyleyecek) sözümüz sadece "Ol" dememizdir Hemen oluverir 41 Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz Eğer bilirlerse ahiretin mükâfatı elbette daha büyüktür 42 (Onlar) sadece Rablerine tevekkül ederek sabredenlerdir 43 Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun 44 Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler) İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik 45 Kötülük tuzakları kuranlar, Allah'ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular? 46 Yahut onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir 47 Yoksa Allah'ın kendilerini yavaş yavaş tüketerek cezalandırmayacağından (emin mi oldular)? Kuşkusuz Rabbin çok şefkatli, pek merhametlidir 48 Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? Onun gölgeleri, küçülerek ve Allah'a secde ederek sağa sola döner 49 Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler 50 Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emrolunursa onu yaparlar 51 Allah buyurdu ki: İki tanrı edinmeyin! O ancak bir Tanrı'dır O halde yalnız benden korkun! 52 Göklerde ve yerde ne varsa, O'nundur, din de yalnız O'nundur O halde Allah'tan başkasından mı korkuyorsunuz? 53 Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır Sonra size bir zarar dokunduğu zaman dayalnız O'na yalvarırsınız 54 Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir zümre, hemen Rablerine ortak koşarlar! 55 Kendilerine verdiklerimize karşılık nankörlük etmeleri için (öyle yaparlar) O halde bir süre daha faydalanın; fakat yakında hakikati bileceksiniz! 56 Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar Allah'a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz! 57 Onlar, kızların Allah'a ait olduğunu iddia ediyorlar Hâşâ! Allah bundan münezzehtir Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor 58 Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir 59 Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür! 60 Kötü sıfat, ahirete inanmayanlar içindir En yüce sıfatlar ise Allah'a aittir Çünkü O, her şeyden üstün ve hikmet sahibidir 61 Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler 62 Kendilerinin hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah'a isnat ediyorlar En güzel sonucun kendilerinin olduğunu anlatan dilleri de yalanın örneğini veriyor Hiç şüphesiz onlar için sadece ateş vardır ve onlar, (ateşe) terkolunacaklar 63 Allah'a andolsun, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) göndermişizdir Fakat şeytan onlara işlerini süslü gösterdi de (iman etmediler) işte o, bugün onların velisidir Ve onlar için elem verici bir azap vardır 64 Biz bu Kitab'ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik 65 Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti Şüphesiz ki bunda dinleyen toplum için bir ibret vardır 66 Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz 67 Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır 68 Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin 69 Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır 70 Sizi Allah yarattı; sonra sizi vefat ettirecek Daha önce bilgili iken hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en kötü çağına kadar yaşatılacak şüphesiz ki Allah bilgilidir, kudretlidir 71 Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar? 72 Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı Onlar hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? 73 (Müşrikler) Allah'ı bırakıp da kendilerine göklerde ve yerde olan rızıktan hiçbir şey veremeyen ve buna asla güçleri yetmeyen şeylere (putlara) tapıyorlar 74 Allah'a birtakım benzerler icat etmeyin Çünkü Allah (her şeyi) bilir, siz ise bilemezsiniz 75 Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah'a mahsustur Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler 76 Allah, şu iki kişiyi de misal verir: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şey beceremez ve efendisinin üstüne bir yüktür Onu nereye gönderse bir hayır getiremez Şimdi, bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden kimse eşit olur mu? 77 Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir Şüphesiz Allah, her şeye kadirdir 78 Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi 79 Göğün boşluğunda emre boyun eğdirilmiş olarak uçuşan kuşları görmediler mi? Onları orada Allah'tan başkası tutamaz Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır 80 Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı ve sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklama gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir ticaret malı meydana getirdi 81 Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı İşte böylece Allah, müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor 82 (Ey Resûlüm!) Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir 83 Onlar Allah'ın nimetini bilirler (itiraf ederler) Sonra da onu inkâr ederler Onların çoğu kâfirdir 84 Her ümmetten bir şahit göndereceğimiz gün, artık ne kâfir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir 85 O zulmedenler azabı gördüklerinde, artık onlardan azap hafifletilmez, onlara mühlet de verilmez 86 (Allah'a) ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır" Onlar da bunlara: "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar 87 O gün Allah'a teslim (bayrağını) çekerler ve uydurmakta oldukları şeyler onlardan kaybolup gider 88 İnkâr edip de (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız 89 O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik 90 Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor 91 Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir 92 Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve malca) daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın Allah, bununla sizi imtihan etmektedir Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyi kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır 93 Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız 94 Yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslâm'da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız Sizin için (ahirette de) büyük bir azap vardır 95 Allah'ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin! Şayet anlayan kimseler iseniz, şüphesiz Allah katında olan (sevap) sizin için daha hayırlıdır 96 Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir, Allah katındakiler ise bâkidir Elbette sabırlı davrananlara yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz 97 Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz 98 Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın! 99 Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur 100 Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah'a ortak koşanlaradır 101 Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler Hayır; onların çoğu bilmezler 102 De ki: Onu, Mukaddes Rûh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi 103 Şüphesiz biz onların: "Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır 104 Allah'ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azap vardır 105 Allah'ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur İşte onlar, yalancıların kendileridir 106 Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır 107 Bu (azap), onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın kâfirler topluluğunu hidayete erdirmemesinden ötürüdür 108 İşte onlar Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir Ve onlar gafillerin kendileridir 109 Hiç şüphesiz onlar ahirette ziyana uğrayanların ta kendileridir 110 Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da sabrederek cihad edenlerin yardımcısıdır Bütün bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayan, pek esirgeyendir 111 O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir, onlara asla zulmedilmez 112 Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı 113 Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi 114 Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin 115 (Allah) size, sadece ölü hayvanı kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı Ancak kim mecbur kalırsa (başkalarının haklarına) saldırmaksızın, sınırı da aşmadan (bunlardan yiyebilir) Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir 116 Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler 117 (Kazandıkları) pek az bir menfaattir Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır 118 Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık Biz onlara zulmetmedik, fakat, onlar kendilerine haksızlık ediyorlardı 119 Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu düzeltenleri (bağışlayacaktır) Çünkü onlar tevbe ettikten sonra Rabbin elbet çok bağışlayan, pek esirgeyendir 120 İbrahim, gerçekten Hakk'a yönelen, Allah'a itaat eden bir önder idi; Allah'a ortak koşanlardan değildi 121 Allah'ın nimetlerine şükrediciydi Çünkü Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti 122 Ona dünyada güzellik verdik Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir 123 Sonra da sana: "Doğru yola yönelerek İbrahim'in dinine uy! O müşriklerden değildi" diye vahyettik 124 Cumartesi tatili, ancak onda ihtilaf edenlere (farz) kılınmıştı Kıyamet günü Rabbin, muhakkak onların ihtilafa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir 125 (Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir 126 Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır 127 Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma! 128 Çünkü Allah, (kötülükten) sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////117-el-İSRÂ Mekke'de nâzil olmuştur Ancak 26, 32, 33 ve 57 âyetlerle 73 ilâ 80 âyetlerin Medine'de indiği rivayet edilmektedir 111 (yüzonbir) âyettir "İsrâ" kelimesi, geceleyin yürümek manasına gelir Hz Peygamber'in Mi'rac mucizesinin Mekke'den Kudüs'e kadar olan kısmı bu sûrede anlatıldığından, sûre "İsrâ" adını almıştır Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir 2 Biz, Musa'ya Kitab'ı verdik ve İsrailoğullarına: "Benden başkasını dayanılıp güvenilen bir rab edinmeyin" diyerek bu Kitab'ı bir hidayet rehberi kıldık 3 (Ey) Nuh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin nesli! Şunu bilin ki Nuh, çok şükreden bir kul idi 4 Biz, Kitap'ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik 5 Bunlardan ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik Bunlar, evlerin arasında dolaşarak (sizi) aradılar Bu, yerine getirilmiş bir vaad idi 6 Sonra onlara karşı size tekrar (galibiyet ve zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı daha da çoğalttık 7 Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık) 8 Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine (fesatçılığa) dönerseniz, biz de sizi yine cezalandırırız Biz cehennemi kâfirler için bir hapishane yaptık 9 Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler 10 Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de elemli bir azap hazırlamışızdır 11 İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister İnsan pek acelecidir! 12 Biz, geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) olarak yarattık Nitekim, Rabbinizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca, yılların sayı ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip (yerine, eşyayı) aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik İşte biz, her şeyi açık açık anlattık 13 Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız 14 Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter 15 Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz 16 Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşılarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz 17 Nuh'tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik Kullarının günahlarını bilen ve gören olarak Rabbin yeterlidir 18 Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız 19 Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür 20 Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir 21 Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür 22 Allah ile birlikte bir ilâh daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terkedilmiş olarak kalırsın 23 Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle 24 Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et 25 Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır 26 Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver Gereksiz yere de saçıp savurma 27 Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür 28 Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle 29 Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun 30 Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür 31 Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur 32 Zinaya yaklaşmayın Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur 33 Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velîsine (hakkını alması için) yetki verdik Ancak bu velî de kısasta ileri gitmesin Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır 34 Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın Verdiğiniz sözü de yerine getirin Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir 35 Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir 36 Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur 37 Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin 38 Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin nezdinde sevimsizdir 39 İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir Allah ile birlikte başka ilâh edinme; sonra kınanmış ve (Allah'ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın 40 (Ey müşrikler!) Rabbiniz, erkek çocukları sizin için ayırdı da, kendisi meleklerden kız çocuklar mı edindi! Gerçekten siz, (vebali) çok büyük bir söz söylüyorsunuz 41 Biz, onların akıllarını başlarına toplamaları için bu Kur'an'da (çeşitli ikaz ve ihtarları) türlü şekillerde tekrar ettik Fakat bu, onlara, daha da kaçıp uzaklaşmaktan başka bir şey sağlamıyor 42 De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş'ın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacaklardı 43 Allah, onların söyledikleri şeylerden münezzehtir; son derece yücedir ve uludur 44 Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız O, halîmdir, bağışlayıcıdır 45 Biz, Kur'an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz 46 Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz Sen, Kur'an'da Rabbinin birliğini yâdettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler 47 Biz, onların seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini, kendi aralarında fısıldaşırlarken de o zalimlerin: "Siz, büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!" dediklerini çok iyi biliriz 48 Baksana; senin için ne türlü benzetmeler yaptılar! Bu yüzden, (öyle bir) saptılar ki, artık (doğru) yolu bulamayacaklardır 49 Bir de onlar dediler ki: Sahi biz, bir kemik yığını ve kokuşmuş bir toprak olmuş iken, yepyeni bir hilkatte diriltileceğiz, öyle mi! 50 De ki: "İster taş olun, ister demir", 51 İsterse aklınıza (yeniden dirilmesi) imkânsız gibi görünen herhangi bir yaratık! (Bunlar, Allah'ın sizi yeniden diriltmesini güçleştirmez) Diyecekler ki: "Bizi tekrar (hayata) kim döndürecek?" De ki: Sizi ilk kez yaratan Bunun üzerine onlar sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve "Ne zamanmış o?" diyecekler De ki: Yakın olsa gerek! 52 Allah sizi çağıracağı gün, kendisine hamdederek çağrısına uyarsınız ve (dirilmeden önceki halinizde) çok az kaldığınızı sanırsınız 53 Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler Sonra şeytan aralarını bozar Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır 54 Rabbiniz, sizi en iyi bilendir Dilerse size merhamet eder; dilerse sizi cezalandırır Biz, seni onların üstüne bir vekil olarak göndermedik 55 Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilendir Gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık; Davud'a da Zebur'u verdik 56 (Resûlüm!) De ki: "Allah'ı bırakıp da (ilâh olduğunu) ileri sürdüklerinize yalvarın Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler" 57 Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar; O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır 58 Ne kadar ülke varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helâk edecek veya en çetin bir şekilde azaplandıracağız Bu, Kitap'ta (levh-i mahfuz'da) yazılıdır 59 Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular Oysa biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz 60 Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik Sana gösterdiğimiz o görüntüleri ve Kur'an'da lânetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik Biz onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz 61 Meleklere: Âdem'e secde edin! demiştik İblis'in dışında hepsi secde ettiler İblis: "Ben, dedi, çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim!" 62 Dedi ki: "Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin ederim ki, eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım!" 63 Allah buyurdu: Git! Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir Tam bir ceza! 64 Onlardan gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vâdetmez 65 Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter 66 (Kullarım!) Rabbiniz, lütfuna nâil olmanız için denizde gemileri sizin için yüzdürendir Doğrusu O, sizin için çok merhametlidir 67 Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski halinize) dönersiniz İnsanoğlu çok nankördür 68 O'nun, sizi kara tarafında yerin dibine geçirmeyeceğinden, yahut başınıza taş yağdırmayacağından emin misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız 69 Yahut O'nun, sizi bir kez daha oraya (denize) gönderip üzerinize bir kasırga yollayarak, inkâr etmiş olmanız sebebiyle sizi boğmayacağından emin misiniz? Sonra, bundan dolayı kendinize (intikamınızı almak için) bizi arayıp soracak bir destekçi de bulamazsınız 70 Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık 71 Her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar 72 Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır 73 Müşrikler, sana vahyettiğimizden başka bir şeyi yalan yere bize isnat etmen için seni, nerdeyse, sana vahyettiğimizden saptıracaklar ve ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi 74 Eğer seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin 75 O zaman, hiç şüphesiz sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık; sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın 76 Yine onlar, seni yurdundan çıkarmak için nerdeyse dünyayı başına dar getirecekler O takdirde, senin ardından kendileri de fazla kalamazlar 77 Senden önce gönderdiğimiz peygamberler hakkındaki kanun (da budur) Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın 78 Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını Çünkü sabah namazı şahitlidir 79 Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin 80 Ve şöyle niyaz et: Rabbim! Gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağla; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla Bana tarafından, hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver 81 Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur 82 Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır 83 İnsana nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirip yan çizer; ona bir de zarar ziyan dokunacak olsa iyice karamsarlığa düşer 84 De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz en iyi bilendir 85 Sana ruh hakkında soru sorarlar De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir Size ancak az bir bilgi verilmiştir 86 Hakikaten, biz dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız; sonra bu durumda sen de bize karşı hiçbir koruyucu bulamazsın 87 Ancak Rabbinin rahmeti (sayesinde Kur'an bâki kalmıştır) Çünkü O'nun sana lütufkârlığı çok büyüktür 88 De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insü cin bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler 89 Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler 90 Onlar: "Sen, dediler, bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız" 91 "Veya senin bir hurma bahçen ve üzüm bağın olmalı; öyle ki, içlerinden gürül gürül ırmaklar akıtmalısın" 92 "Yahut, iddia ettiğin gibi, üzerimize gökten parçalar yağdırmalısın veya Allah'ı ve melekleri gözümüzün önüne getirmelisin" 93 "Yahut da altından bir evin olmalı, ya da göğe çıkmalısın Bize, okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece (göğe) çıktığına da asla inanmayız" De ki: Rabbimi tenzih ederim Ben, sadece beşer bir elçiyim 94 Zaten, kendilerine hidayet rehberi geldiğinde, insanların (buna) inanmalarını sırf, "Allah, peygamber olarak bir beşeri mi gönderdi?" demeleri engellemiştir 95 Şunu söyle: Eğer yeryüzünde yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik 96 De ki: Benimle sizin aranızda gerçek şahit olarak Allah kâfidir Zira O, kullarını hakikaten bilip görmektedir 97 Allah kime hidayet verirse, işte doğru yolu bulan odur; kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık onlara, Allah'tan başka dostlar bulamazsın Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşrederiz Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça onun alevini artırırız 98 Cezaları işte budur! Çünkü onlar, âyetlerimizi inkâr etmişler ve: "Sahi bizler, bir kemik yığını ve kokuşmuş toprak olduktan sonra yeni bir yaratılışla diriltilmiş mi olacağız?" demişlerdir 99 Düşünmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratmış olan Allah, kendilerinin benzerini yaratmaya da kadirdir! Allah, onlar için bir vâde takdir etti Bunda şüphe yoktur Ama zalimler, inkârcılıktan başkasını kabullenmediler 100 De ki: Rabbimin rahmet hazinesine eğer siz sahip olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız İnsanoğlu da pek eli sıkıdır! 101 Andolsun biz, Musa'ya açık açık dokuz âyet verdik Haydi İsrailoğullarına sor Musa onlara geldiğinde Firavun ona, "Ey Musa! dedi, senin büyülenmiş olduğunu sanıyorum!" 102 (Musa Firavun'a [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 103 Derken, Firavun onları ülkeden çıkarmak istedi Bu yüzden biz onu ve maiyyetindekilerin hepsini (denizde) boğduk 104 Arkasından da İsrailoğullarına: "O topraklarda oturun! Ahiret vâdi tahakkuk edince, hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz" dedik 105 Biz Kur'an'ı hak olarak indirdik; o da hakkı getirdi Seni de ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik 106 Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (âyet âyet, sûre sûre) ayırdık; ve onu peyderpey indirdik 107 De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur'an) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar 108 Ve derlerdi ki: Rabbimizi tesbih ederiz Rabbimizin vâdi mutlaka yerine getirilir 109 Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar (Kur'an okumak) onların saygısını artırır 110 De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin Hangisini deseniz olur Çünkü en güzel isimler O'na hastır" Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut 111 "Çocuk edinmeyen, hakimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah'a hamdederim" de ve tekbir getirerek O'nun şanını yücelt! |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////118-el-KEHF Kehf sûresi 110 (yüzon) âyettir Mekke'de nâzil olmuştur Ancak, 28 âyetin Medine'de nâzil olduğu rivayeti de vardır Sûre bu adı, içinde söz konusu edilen ve "mağara arkadaşları" demek olan "Ashâb-ı Kehf"den almıştır Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Hamd olsun Allah'a ki kulu (Muhammed'e), Kitab 'ı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı 2 Onu dosdoğru (bir Kitab)olarak indirdi ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları)uyarmak ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel mükafat bulunduğunu müjdelemek için 3 Onlar orada ebedî kalacaklarlardır 4 Ve "Allah evlât edindi" diyenleri de uyarmak için 5 Ne onların (Allah evlât edindi, diyenlerin), ne de atalarının bu konuda hiçbir bilgisi yoktur Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar 6 Bu yeni Kitab'a inanmazlarsa (ve bu yüzden helâk olurlarsa) arkalarından üzüntüyle neredeyse kendini harap edeceksin 7 Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir zinet yaptık 8 (Bununla beraber) biz mutlaka oradaki her şeyi kupkuru bir toprak yapacağız 9 (Resûlüm)! Yoksa sen, bizim âyetlerimizden (sadece) Kehf ve Rakîm sahiplerinin ibrete şâyan olduklarını mı sandın? 10 O (yiğit) gençler mağaraya sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi 11 Bunun üzerine biz de o mağarada onların kulaklarına nice yıllar perde koyduk (uykuya daldırdık) 12 Sonra da iki guruptan (Ashâb-ı Kehf ile hasımlarından) hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini görelim diye onları uyandırdık 13 Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi Biz de onların hidayetini arttırdık 14 Onların kalplerini metîn kıldık O yiğitler (o yerin hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir Biz, O'ndan başkasına tanrı demeyiz Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz 15 Şu bizim kavmimiz Allah'tan başka tanrılar edindiler Bari bu tanrılar konusunda açık bir delil getirseler (Ne mümkün!) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi var mı? 16 (İçlerinden biri şöyle demişti [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 17 (Resûlüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı) İşte bu, Allah'ın âyetlerindendir Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın 18 Kendileri uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın Onları sağa sola çevirirdik Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi Eğer onların durumlarına muttali olsa idin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı 19 Böylece biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi (Kimi) "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler; (kimi de) şöyle dediler: "Rabbiniz, kaldığınız müddeti daha iyi bilir Şimdi siz, içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temiz ise size ondan erzak getirsin; ayrıca, nâzik davransın (gizli hareket etsin) ve sakın sizi kimseye sezdirmesin" 20 "Çünkü onlar eğer size muttali olurlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman ebediyyen iflah olmazsınız" 21 Böylece (insanları) onlardan haberdar ettik ki, Allah'ın vâdinin hak olduğunu, kıyametin şüphe götürmez olduğunu bilsinler Hani onlar aralarında Ashâb-ı Kehfin durumunu tartışıyorlardı Dediler ki: "Üzerlerine bir bina yapın Rableri onları daha iyi bilir" Onların durumuna vâkıf olanlar ise: "Bizler, kesinlikle onların yanıbaşlarına bir mescit yapacağız" dediler 22 (İnsanların kimi [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 23 Hiçbir şey için "Bunu yarın yapacağım" deme 24 Ancak Allah dilerse (yapacağım de) Unuttuğun zaman Allah'ı an ve "Umarım Rabbim beni,doğruya daha yakın olana eriştirir"de 25 Onlar,mağaralarında üçyüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilave etmişlerdir 26 De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir Göklerin ve yerin gizli bilgisi O'na aittir O'nun görmesi de, işitmesi de şâyanı hayrettir Onların (göklerde ve yerde olanların), O'ndan başka bir yöneticisi yoktur O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez 27 Rabbinin Kitabı'ndan sana vahyedileni oku Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın 28 Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme 29 Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin Biz, zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepe çevre kuşatmıştır (Susuzluktan) imdat dileyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir Ne fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeri! 30 İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar (bilmelidirler ki) biz, güzel işler yapanların ecrini zâyi etmeyiz 31 İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın dîbâdan yeşil elbiseler giyecekler Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri! 32 Onlara, şu iki adamı misal olarak anlat: Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik 33 İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı İkisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık 34 Bu adamın başka geliri de vardı Bu yüzden arkadaşıyla konuşurken ona şöyle dedi: "Ben, servetçe senden daha zenginim; insan sayısı bakımından da senden daha güçlüyüm" 35 (Böyle gurur ve kibirle) kendisine zulmederek bağına girdi Şöyle dedi: "Bunun, hiçbir zaman yok olacağını sanmam" 36 "Kıyametin kopacağını da sanmıyorum Şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüphem yok ki, (orada) bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum" 37 Karşılıklı konuşan arkadaşı ona hitaben: "Sen, dedi, seni topraktan, sonra nutfeden (spermadan) yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah'ı inkâr mı ettin?" 38 "Fakat O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam" 39 "Bağına girdiğinde: Mâşâallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır, deseydin ya! Eğer malca ve evlâtça beni kendinden güçsüz görüyorsan (şunu bil ki):" 40 "Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir" 41 "Yahut, bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın" 42 Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi Böylece, bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü ellerini oğuşturup kaldı Bağın çardakları yere çökmüştü "Ah, diyordu, keşke ben Rabbimehiçbir ortak koşmamış olsaydım! 43 Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi 44 İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur Mükâfatı en iyi olan O, en güzel âkıbeti veren yine O'dur 45 Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir 46 Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır 47 (Düşün) o günü ki, dağları yerinden götürürüz ve yeryüzünün çırılçıplak olduğunu görürsün Hiçbirini bırakmaksızın onları (tüm ölüleri) mahşerde toplamış olacağız 48 Ve hepsi sıra sıra Rabbinin huzuruna çıkarılmışlardır: Andolsun ki sizi ilk defasında yarattığımız şekilde bize geldiniz Oysa size vâdedilenlerin tahakkuk edeceği bir zaman tayin etmediğimizi sanmıştınız, değil mi? 49 Kitap ortaya konmuştur: Suçluların, onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün "Vay halimize! derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş!" BöyIece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez 50 Hani biz meleklere: Âdem'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır Zalimler için bu ne fena bir değişmedir! 51 Ben onları (İblis ve soyunu) ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de bizzat kendilerinin yaratılışına şahit tuttum Ben yoldan çıkaranları yardımcı edinecek değilim 52 Yine o günü (düşünün ki, Allah, kâfirlere): Benim ortaklarım olduklarını ileri sürdüğünüz şeyleri çağırın! buyurur Çağırmışlardır onları; fakat kendilerine cevap vermemişlerdir Biz onların arasına tehlikeli bir uçurum koyduk 53 Suçlular ateşi görür görmez, orayı boylayacaklarını iyice anladılar; ondan kurtuluş yolu da bulamadılar 54 Hakikaten biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür Fakat tartışmaya en çok düşkün varlık insandır 55 Kendilerine hidayet geldiğinde insanları iman etmekten ve Rablerinden mağfiret talep etmekten alıkoyan şey, sadece, öncekilerinin başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesini, yahut azabın göz göre göre kendilerine gelmesini beklemeleridir! 56 Biz resulleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz Kâfir olanlar ise, hakkı bâtıla dayanarak ortadan kaldırmak için bâtıl yolla mücadele verirler Onlar âyetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır 57 Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da ona sırt çevirenden, kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zalim kim vardır! Biz onların kalplerine, bunu anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayete eremeyeceklerdir 58 Senin, bağışı bol olan Rabbin merhamet sahibidir; şayet yaptıkları yüzünden onları (hemen) muaheze edecek olsaydı, onlara azabı çarçabuk verirdi Fakat kendilerine tanınmış belli bir süre vardır ki, artık bundan kaçıp kurtulacakları bir sığınak bulamayacaklardır 59 İşte şu ülkeler; zulmettikleri zaman onları helâk ettik Onları helâk etmek için de belli bir zaman tayin etmiştik 60 Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim" 61 Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular Balık, denizde bir yol tutup gitmişti 62 (Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi 63 (Genç adam [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 64 Musa: İşte aradığımız o idi, dedi Hemen izlerinin üzerine geri döndüler 65 Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik 66 Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? dedi 67 Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin 68 (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? 69 Musa: İnşaallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın Senin emrine de karşı gelmem 70 (O kul [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 71 Bunun üzerine yürüdüler Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi 72 (Hızır [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 73 Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi 74 Yine yürüdüler Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın! 75 (Hızır [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 76 Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın 77 Yine yürüdüler Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar (Hızır) hemen onu doğrulttu Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi 78 (Hızır) şöyle dedi: "İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim" 79 "Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi Onu kusurlu kılmak istedim (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı" 80 "Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk" 81 (Devam etti [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 82 "Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar Ben bunu da kendiliğimden yapmadım İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur" 83 (Resûlüm!) Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım 84 Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık, ona (muhtaç olduğu) her şey için bir sebep (bir vasıta ve yol) verdik 85 O da bir yol tutup gitti 86 Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu Onun yanında (orada) bir kavme rastladı Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik 87 O, şöyle dedi: "Haksızlık edeni cezalandıracağız; sonra o, Rabbine gönderilecek; sonra Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak" 88 "İman edip de iyi davranan kimseye gelince, onun için de en güzel bir karşılık vardır Ve buyruğumuzdan, ona kolay olanını söyleyeceğiz" 89 Sonra yine bir yol tuttu 90 Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık 91 İşte böylece onunla ilgili her şeyden haberdardık 92 Sonra yine bir yol tuttu 93 Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu 94 Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc bozgunculuk yapmaktadırlar Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi? 95 Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım" 96 "Bana, demir kütleleri getirin" Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): "Üfleyin (körükleyin)!" dedi Artık onu kor haline sokunca: "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi 97 Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler 98 Zülkarneyn: Bu, Rabbimden bir rahmettir Fakat Rabbimin vâdi gelince, O, bunu yerle bir eder Rabbimin vâdi haktır, dedi 99 O gün (kıyamet gününde bakarsın ki) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır; Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir 100 Ve, gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan kâfirleri o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir 101 Ve, gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan kâfirleri o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir 102 Kâfirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık 103 De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? 104 (Bunlar [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 105 İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız 106 İşte, inkâr ettikleri, âyetlerimi ve resûllerimi alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir 107 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır 108 Orada ebedî kalacaklardır Oradan hiç ayrılmak istemezler 109 De ki: Rabbimin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir 110 De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim (Şu var ki) bana, İlâh'ınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #19 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////119-MERYEM Meryem sûresi, 98 (doksansekiz) âyet olup Mekke'de nâzil olmuştur Bazı tefsircilere göre 58 âyet, bazılarına göre de 71 âyet Medine'de nâzil olmuştur Bu sûre, diğer bahisler yanında, özellikle Hz Meryem'den ve onun Hz İsa'yı dünyaya getirmesinden bahsetmesi sebebiyle "Meryem sûresi" adını almıştır Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd 2 (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır 3 Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti: 4 Rabbim! dedi, benden (vücudumdan), kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı Ve ben, Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım 5 Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum Karım da kısırdır Tarafından bana bir veli (oğul) ver 6 Ki o bana vâris olsun; Ya'kub hanedanına da vâris olsun Rabbim, onu rızana lâyık kıl! 7 (Allah şöyle buyurdu [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 8 Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir? 9 Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydır Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım, buyurdu 10 O: Rabbim! dedi, (çocuğum olacağına dair) bana bir işaret ver Allah: Sana işaret, sapasağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuşamamandır, buyurdu 11 Bunun üzerine Zekeriyya, mâbetten kavminin karşısına çıkarak onlara: "Sabah akşam tesbihte bulunun" diye işaret verdi 12 "Ey Yahya! Kitab'a (Tevrat'a) vargücünle sarıl!" (dedik) ve henüz sabi iken ona (ilim ve) hikmet verdik 13 Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik) O, çok sakınan bir kimse idi 14 Ana-babasına çok iyi davranırdı; o, isyankâr bir zorba değildi 15 Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun! 16 (Resûlüm! ) Kitap'ta Meryem'i de an Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti 17 Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü 18 Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma) 19 Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi 20 Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi 21 Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi 22 Meryem ona hamile kaldı Bunun üzerine onunla (karnındaki çocukla) uzak bir yere çekildi 23 Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti "Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!" 24 Aşağısından (İsa yahut melek) ona şöyle seslendi: "Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir" 25 "Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün" 26 "Ye, iç Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" 27 Nihayet onu (kucağında) taşıyarak kavmine getirdi Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın! 28 Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi 29 Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi "Biz, dediler, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?" 30 Çocuk şöyle dedi: "Ben, Allah'ın kuluyum O, bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber yaptı" 31 "Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti" 32 "Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı" 33 "Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır" 34 İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur 35 Allah'ın bir evlât edinmesi, olur şey değildir O, bundan münezzehtir Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol!" der ve hemen olur 36 (İsa şunu da söyledi [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 37 Sonra guruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler Büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o kâfirlerin haline! 38 Onlar, bizim huzurumuza çıkacakları gün (başlarına gelecek olanları) ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler (bir görsen)! Fakat o zalimler bugün açık bir sapıklık içindedirler 39 (Resûlüm!) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir 40 Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler 41 Kitap'ta İbrahim'i an Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi 42 Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın? 43 Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım 44 Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu 45 Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum 46 (Babası [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 47 İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır 48 Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam 49 Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık 50 Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik 51 (Resûlüm!) Kitap'ta Musa'yı da an Gerçekten o ihlâs sahibi idi ve hem resûl, hem de nebî idi 52 Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık 53 Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun'u bir peygamber olarak armağan ettik 54 (Resûlüm!) Kitap'ta İsmail'i de an Gerçekten o, sözüne sâdıktı, resûl ve nebî idi 55 Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi 56 Kitapta İdris'i de an Hakikaten o, pek doğru bir insan, bir peygamberdi 57 Onu üstün bir makama yücelttik 58 İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail (Ya'kub) 'in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir Onlara, çok merhametli olan Allah'ın âyetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı 59 Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler 60 Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir Bunlar, cennete, girecekler Ve hiç bir haksığlağa uğratılmayacaklardır 61 O cennet, çok merhametli olan Allah'ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetleridir Şüphesiz O'nun vâdi yerini bulacaktır 62 Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır 63 Kullarımızdan, takvâ sahibi kimselere verdiğimiz cennet işte budur 64 Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir Senin Rabbin unutkan değildir 65 (O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabbidir Şu halde O'na kulluk et; O'na kulluk etmek için sabırlı ve metânetli ol O'nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur) 66 İnsan der ki: "Öldüğüm zaman sahi diri olarak (kabrimden) çıkarılacak mıyım?" 67 İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır? 68 Öyle ise, Rabbine andolsun ki, muhakkak surette onları şeytanlarla birlikte mahşerde toplayacağız; sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız 69 Sonra her milletten, rahman olan Allah'a en çok âsi olanlar hangileri ise çekip ayıracağız 70 Sonra, orayı boylamaya daha çok müstahak olanları elbette biz daha iyi biliriz 71 İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür 72 Sonra biz, Allah'tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız 73 Kendilerine âyetlerimiz ayan beyan okunduğu zaman inkâr edenler, iman edenlere: İki topluluktan hangisinin (hangimizin) mevki ve makamı daha iyi, meclis ve topluluğu daha güzeldir? dediler 74 Onlardan önce de, eşya ve görünüş bakımından daha güzel olan nice nesiller helâk ettik 75 De ki: Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin! Nihayet kendilerine vâdolunan şeyi -ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve askeri daha zayıf olanın kim olduğunu öğreneceklerdir 76 Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de âkıbetçe daha iyidir 77 (Resûlüm!) Âyetlerimizi inkâr eden ve "Muhakkak surette bana mal ve evlât verilecek" diyen adamı gördün mü? 78 O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı? 79 Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız 80 Onun dediğine biz vâris oluruz, (malı ve evlâdı bize kalır); kendisi de bize yapayalnız gelir 81 Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah'tan başka tanrılar edindiler 82 Hayır, hayır! (Taptıkları), onların ibadetlerini tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar 83 (Resûlüm!) Görmedin mi? Biz, kâfirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankârlığa) sevkeden şeytanları gönderdik 84 Öyle ise onlar hakkında acele etme Biz onlar için (günlerini) teker teker sayıyoruz 85 Takvâ sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah'ın huzurunda toplayacağımız gün 86 Günahkârları da susuz olarak cehenneme süreceyiz 87 O gün Rahmân (olan Allah)'ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir 88 "Rahmân çocuk edindi" dediler 89 Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız 90 Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir! 91 Rahmân'a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden 92 Halbuki çocuk edinmek Rahmân'ın şanına yakışmaz 93 Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân'a gelecektir 94 O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir 95 Bunların hepsi de kıyamet gününde O'nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir 96 İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır 97 (Resûlüm!) Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık 98 Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun? |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #20 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////122-el-HACC Sûre 78 (yetmişsekiz) âyettir Müfessirlerin çoğunluğuna göre 19 âyetten itibaren 6 âyet Medine'de, diğerleri Mekke'de nâzil olmuştur Bu sûrede, hac farizasının daha önce Hz İbrahim tarafından başlatıldığından ve Hz Muhammed (s a v) tarafından da devam ettirildiğinden bahsedildiği için sûreye "Hac sûresi" denilmiştir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir! 2 Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür İnsanları da sarhoş bir halde görürsün Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah'ın azabı çok dehşetlidir! 3 İnsanlardan, bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren ve her inatçı şeytana uyan birtakım kimseler vardır 4 Onun (şeytan) hakkında şöyle yazılmıştır: Kim onu yoldaş edinirse bilsin ki (şeytan) kendisini saptıracak ve alevli ateşin azabına sürükleyecektir 5 Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz) İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir 6 Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine O, her şeye hakkıyla kadirdir 7 Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır 8 İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın, Allah hakkında tartışır 9 Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız 10 İşte bu, önceden yapıp ettiklerin yüzündendir (denilir) Elbette Allah kullarına haksızlık edici değildir 11 İnsanlardan kimi Allah'a yalnız bir yönden kulluk eder Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir) O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir 12 O, Allah'ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvarır Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir 13 O, zararı faydasından daha (akla) yakın olan bir varlığa yalvarır O (yalvardığı), ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir dosttur! 14 Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunan kimseleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar 15 Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi? 16 İşte böylece biz o Kur'an'ı açık seçik âyetler halinde indirdik Gerçek şu ki Allah dilediği kimseyi doğru yola sevkeder 17 Mümin olanlar, yahudi olanlar, sâbiîler, hıristiyanlar, mecûsîler ve müşrik olanlara gelince, muhakkak ki Allah, bunlar arasında kıyamet gününde (ayrı ayrı) hükmünü verir Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir 18 Görmez misin ki, göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde ediyor; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur Allah kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur Şüphesiz Allah dilediğini yapar 19 Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır: İmdi, inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir! 20 Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir! 21 Bir de onlar için demir kamçılar vardır! 22 Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: "Tadın bu yakıcı azabı!" (denilir) 23 Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler Orada giyecekleri ise ipektir 24 Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna iletilmişlerdir 25 İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız 26 Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut 27 İnsanlar arasında haccı ilân et ki,gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argın develer üzerinde sana gelsinler 28 Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansanlar Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin 29 Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (Kâbe'yi) tavaf etsinler 30 Durum böyle Her kim, Allah'ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının 31 Kendisine ortak koşmaksızın Allah'ın hanifleri (O'nun birliğini tanıyan müminler olun) Kim Allah'a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir 32 Durum öyledir Her kim Allah'ın hükümlerine saygı gösterirse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır 33 Onlarda (kurbanlık hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için belli bir süreye kadar birtakım yararlar vardır Sonra bunların varacakları (biteceği) yer, Eski Ev'e (Kâbe'ye) kadardır 34 Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık İmdi, İlâhınız, bir tek İlah'tır Öyle ise, O'na teslim olun (Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele! 35 Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar 36 Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah'ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık Onlarda sizin için hayır vardır Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah'ın ismini anınız (ve kurban ediniz) Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik 37 Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele! 38 Allah, iman edenleri korur Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder 39 Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir 40 Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir 41 Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler İşlerin sonu Allah'a varır 42 (Resûlüm!) Eğer onlar (inkârcılar) seni yalanlıyorlarsa, (şunu bil ki) onlardan önce Nuh'un kavmi, Ad, Semûd(kavimleri de kendi peygamberlerini) yalanladılar 43 İbrahim'in kavmi de, Lût'un kavmi de (peygamberlerini) yalanladılar 44(Şuayb'ın kavmi olan) Medyen halkı da(Şûayb'ı) yalanladılar Musa da yalanlanmıştı İşte ben o kâfirlere süre tanıdım, sonra onları yakaladım Nasıl oldu benim onları reddim (cezalandırmam)! 45 Nitekim, birçok memleket vardı ki, o memleket (halkı) zulmetmekte iken, biz onları helâk ettik Şimdi o ülkelerde duvarlar, (çökmüş) tavanların üzerine yıkılmıştır Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve (ıssız kalmış) ulu saraylar vardır 46 (Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur 47 (Resûlüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar Allah vâdinden asla dönmez Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir 48 Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim Sonunda onları yakaladım Dönüş yalnız banadır 49 De ki: Ey insanlar! Ben ancak sizin için apaçık bir uyarıcıyım 50 İman edip sâlih ameller işleyen kimseler için mağfiret ve bol rızık vardır 51 Ayetlerimiz hakkında (onları tesirsiz kılmak için) birbirlerini geri bırakırcasına yarışanlara gelince, işte bunlar, cehennemliklerdir 52 (Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir 53 (Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler 54 Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun (Kur'an'ın) hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir 55 İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da (kendileri için hayır yönünden) kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun (Kur'an) hakkında hep şüphe içindedirler 56 O gün, mülk Allah'ındır İnsanlar arasında hüküm verir (Bu hüküm gereği) iman edip iyi davranışlarda bulunanlar Naîm cennetlerinin içindedirler 57 İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır 58 Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır 59 Allah onları, herhalde memnun kalacakları bir girilecek yere sokacaktır Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir 60 İşte böyle Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir 61 Böylece (Allah, haksızlığa uğrayana yardım edecektir ve buna kadirdir) Çünkü Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar Şu da muhakkak ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir 62 Böyledir Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir O'nun dışındaki taptıkları ise bâtılın ta kendisidir Gerçek şu ki Allah, evet O, uludur, büyüktür 63 Görmedin mi, Allah, gökten yağnmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor Gerçekten Allah çok lütufkârdır (her şeyden) haberdardır 64 Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur Hakikaten Allah, yalnız O zengindir, övgüye değerdir 65 Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi Göğü de, kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir 66 O, (önce) size hayat veren, sonra sizi öldürecek, sonra yine diriltecek olandır Gerçekten insan, çok nankördür 67 Biz, her ümmete, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik Öyle ise onlar (ehl-i kitap) bu işte seninle çekişmesinler Sen, Rabbine davet et Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın 68 Eğer seninle münakaşa ve mücâdeleye girişirlerse: "Allah yaptığınızı çok iyi bilmektedir" de 69 Allah kıyamet gününde, ihtilâf etmekte olduğunuz konulara dair aranızda hüküm verecektir 70 Bilmez misin ki, Allah, yerde ve gökte ne varsa bilir? Bu, bir kitapta (levh-i mahfuzda) mevcuttur Bu (eşya ve olayların bilgisine sahip olmak), Allah için çok kolaydır 71 Onlar, Allah'ı bırakıp, Allah'ın kendisine hiçbir delil indirmediği, kendilerinin dahi hakkında bilgi sahibi olmadıkları şeylere tapıyorlar Zalimlerin hiç yardımcısı yoktur 72 Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kâfirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar De ki: Size bundan (bu öfke ve huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu kâfirlere (ceza olarak) bildirdi O, ne kötü sondur! 73 Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar İsteyen de âciz, kendinden istenen de! 74 Onlar, (Bu âciz putları Allah'a ortak koşmak suretiyle) Allah'ın kadrini hakkıyla bilemediler Hiç şüphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür 75 Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da Şüphesiz Allah işitendir, görendir 76 Onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir Bütün işler Allah'a döndürülür 77 Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz 78 Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi) Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size "müslümanlar" adını verdi Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın O, sizin mevlânızdır Ne güzel mevlâdır, ne güzel yardımcıdır! |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #21 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////123-el-MÜ'MİNÛN 118 (yüzonsekiz) âyet olup Mekke'de nâzil olmuştur Özellikle ilk âyetlerinde kurtuluşa eren müminlerin ibadetlerinden, ahlâki yaşayışlarından ve nâil olacakları uhrevî nimetlerden bahsedildiği için sûre "el-Mü'minûn" adını almıştır Nitekim Abdullah b Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste Hz Peygamber (s a), bu âyetlerin inzâlini müteakip, "Bana on âyet indi ki, durumu bunlara uyan cennete gidecektir" buyurdu ve bu sûrenin ilk on âyetini okudu Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; 2 Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler; 3 Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler; 4 Onlar ki, zekâtı verirler; 5 Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; 6 Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir 7 Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir 8 Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler; 9 Ve onlar ki, namazlarına devam ederler 10 İşte, asıl bunlar vâris olacaklardır; 11 (Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar 12 Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık 13 Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe haline getirdik 14 Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik Yapıpyaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir 15 Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardından elbet öleceksiniz 16 Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz 17 Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık Biz yaratmaktan habersiz değiliz 18 Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter 19 Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz 20 Tûr-i Sînâ'da da yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir 21 Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır Onların karınlarındakinden (sütlerinden) size içiririz Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardır; etlerinden de yersiniz 22 Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız 23 Andolsun ki, Nuh'u kavmine gönderdik ve o: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin için O'ndan başka bir tanrı yoktur Hâla sakınmaz mısınız? dedi 24 Bunun üzerine, kavminin inkarcı ileri gelenleri şöyle dediler: "Bu, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey değildir Size üstün ve hâkim olmak istiyor Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık" 25 "Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp bekleyin bakalım" 26 (Nuh), Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et! 27 Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap Bizim emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır 28 Sen, yanındakilerle birlikte gemiye yerleştiğinde: "Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de 29 Ve de ki: Rabbim! Beni bereketli bir yere indir Sen, iskân edenlerin en hayırlısısın 30 Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır Hakikaten biz (kullarımızı böyle) deneriz 31 Sonra onların ardından bir başka nesil meydana getirdik 32 Onlar arasından kendilerine: "Allah'a kulluk edin Sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur Hâla Allah'tan korkmaz mısınız?" (mesajını ileten) bir peygamber gönderdik 33 Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler: "Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer" 34 "Gerçekten, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz" 35 "Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (kabirden) çıkarılacağınızı mı vâdediyor?" 36 "Bu size vâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!" 37 "Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz" 38 "Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmıyoruz" 39 O peygamber: Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşılık bana yardımcı ol! 40 Allah şöyle buyurdu: Pek yakında onlar mutlaka pişman olacaklar! 41 Nitekim, vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik Zalimler topluluğunun canı cehenneme! 42 Sonra onların ardından başka nesiller getirdik 43 Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir 44 Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştürdük Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme! 45 Sonra âyetlerimizle ve apaçık bir fermanla Musa ve kardeşi Harun'u gönderdik 46 Firavun'a ve ileri gelenlerine de(gönderdik) Onlar ise kibire kapıldılar ve ululuk taslayan bir kavim oldular 47 Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız? 48 Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular 49 Andolsun biz Musa'ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab'ı verdik 50 Meryem oğlunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kıldık; onları, yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirdik 51 "Ey Peygamber! Temiz olan şeylerden yeyin; güzel işler yapın Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyle bilmekteyim" 52 "Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim Öyle ise benden sakının" (denildi) 53 Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler 54 Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak! 55 Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile 56 Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar 57 Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar; 58 Rablerinin âyetlerine inananlar; 59 Rablerine ortak tanımayanlar; 60 Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar; 61 İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar 62 Biz hiç kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar 63 Hayır, onların (o inkârcıların) kalpleri bu hususta cehâlet içindedir Ayrıca onların bundan (bu şirk ve inkârcılıklarından) öte birtakım (kötü) işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar 64 En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya (veya azaba) uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar 65 Boşuna sızlanmayın bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz! 66 Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz 67 Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz 68 Onlar bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? 69 Yoksa Peygamberlerini henüz tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar? 70 Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu söylüyorlar? Hayır; o, kendilerine hakkı getirmiştir Onların çoğu ise haktan hoşlanmamaktadırlar 71 Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiIer 72 (Resûlüm!) Yoksa sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun? Rabbinin vereceği daha hayırlıdır O, rızık verenlerin en hayırlısıdır 73 Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun 74 Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadırlar 75 Eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi 76 Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar 77 En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır! 78 O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır Ne de az şükrediyorsunuz! 79 Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir Sırf O'nun huzurunda toplanacaksınız 80 Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir Hâla aklınızı kullanmaz mısınız! 81 Buna rağmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler 82 Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi? 83 Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir! 84 (Resûlüm!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir? 85 "Allah'a aittir" diyecekler Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de 86 Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor 87 "(Bunlar da) Allah'ındır" diyecekler Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız! de 88 Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor 89 "(Bunların hepsi) Allah'ındır" diyecekler Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de 90 Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik; onlar ise hakikaten yalancılardır 91 Allah evlât edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir tanrı da yoktur Aksi takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı Allah, onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir 92 Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir 93 (Resûlüm!) De ki: "Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen 94 Bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma, Rabbim!" 95 Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz 96 Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz 97 Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! 98 Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim! 99 Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: "Rabbim! der, beni geri gönder;" 100 "Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım" Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır 101 Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar 102 Artık kimlerin (sevap) tartılan ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir 103 Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler 104 Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar 105 Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi? 106 Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik 107 Rabbimiz! Bizi buradan çıkar Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız 108 Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık! 109 Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi 110 İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yâdetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz 111 Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muratlarına erenlerdir 112 (Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar 113 "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık İşte sayanlara sor" derler 114 Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız! 115 Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız? 116 Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir 117 Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa, -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir Şurası muhakkak ki kâfirler iflah olmaz 118 (Resûlüm!) De ki: Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #22 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////124-en-NÛR 64 (altmışdört) âyetten ibaret olan sûrenin tamamı Medine'de nâzil olmuştur "Nûr âyeti" diye bilinen 35 âyette Allah'ın, gökleri ve yeri aydınlatan nûrundan bahsedildiği için "Nûr sûresi" adını almıştır Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 (Bu) Bizim inzâl ettiğimiz ve (hükümlerini üzerinize) farz kıldığımız bir sûredir Belki düşünüp öğüt alırsınız diye onda açık seçik âyetler indirdik 2 Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun 3 Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir Bu, müminlere haram kılınmıştır 4 Namuslu kadınlara zina esnasında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin Onlar tamamen günahkârdırlar 5 Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir 6 Eşlerine zina esnasında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir 7 Beşinci defa da: eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir 8 Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi,kendisinden cezayı kaldırır 9 Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler 10 Ya Allah'ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasaydı ve Allah, tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (haliniz nice olurdu)! 11 (Peygamber'in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır 12 Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: "Bu, apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? 13 Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler 14 Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi 15 Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur 16 Onu duyduğunuzda: "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz Hâşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır" demeli değil miydiniz? 17 Eğer inanmış insanlarsanız, Allah, bir daha buna benzer tutumu tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarır 18 Ve Allah âyetleri size açıklıyor Allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir 19 İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır Allah bilir, siz bilmezsiniz 20 Ya sizin üstünüze Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)! 21 Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği (yüzkızartıcı suçları) ve kötülüğü emreder Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı Fakat Allah dilediğini arındırır Allah işitir ve bilir 22 İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir 23 Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir Onlar için çok büyük bir azap vardır 24O gün dilleri,elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir 25 O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır 26 Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır Bu sonuncular, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır 27 Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi farkettirip (izin alıp) ev halkına selâm vermedikçe girmeyin Bu sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız 28 Orada hiçbir kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır Allah, yaptığınızı bilir 29 İçinde kendinize ait eşyanın bulunduğu oturulmayan evlere girmenizde herhangi bir sakınca yoktur Allah, sizin açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir 30 (Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır 31 Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler) Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz 32 Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir 33 Evlenme imkânını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir 34 Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvâya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik 35 Allah, göklerin ve yerin nûrudur O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir (Bu,) nûr üstüne nûrdur Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir Allah her şeyi bilir 36 (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki; 37 Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar 38 Çünkü (o günde) Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla verecektir Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır 39 İnkâr edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanıbaşında da (inanmadığı, kendisinden sakınmadığı) Allah'ı bulmuştur; Allah ise, onun hesabını tastamam görmüştür Allah hesabı çok çabuk görür 40 Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut Birbiri üstüne karanlıklar İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur 41 Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyle bilir 42 Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dönüş de ancak O'nadır 43 Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor; sonra onları bir araya getirip üstüste yığıyor İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor O, gökten, oradaki dağlardan (dağlar büyüklüğünde bulutlardan) dolu indirir Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; (bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır! 44 Allah, gece ile gündüzü birbirine çeviriyor Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır 45 Allah, her canlıyı sudan yarattı İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir 46 Andolsun biz (bilmediklerinizi size) açık seçik bildiren âyetler indirdik Allah, dilediğini doğru yola iletir 47 (Bazı insanlar [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 48 Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler 49 Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler 50 Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve Resûlünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir! 51 Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir 52 Her kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir 53 (Münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler De ki: Yemin etmeyin İtaatiniz malûmdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır 54 De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır 55 Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâdetti Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır 56 Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz 57 İnkâr edenlerin, yeryüzünde (Allah'ı) âciz bırakacaklarını sanmayasın! Onların varacağı yer cehennemdir Ne kötü varış yeri! 58 Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz İşte Allah âyetleri size böyle açıklar Allah, (her şeyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir 59 Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar Allah alîmdir, hakîmdir 60 Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır Allah işitendir, bilendir 61 Âmâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkâr olmazlar) Sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, veya anahtarlarını uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden, yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin İşte Allah, düşünüp anlayasınız diye size âyetleri böyle açıklar 62 Müminler, ancak Allah'a ve Resûlüne gönülden inanmış kimselerdir Onlar, o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler (Resûlüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resûlüne iman etmiş kimselerdir Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; Allah mağfiret edicidir, merhametlidir 63 (Ey müminler!) Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın İçinizden, birini siper edinerek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar 64 Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır O, sizin ne yolda olduğunuzu iyi bilir İnsanlar O'nun huzuruna döndürüldükleri gün yapmış olduklarını onlara hemen bildirir Allah, her şeyi hakkıyla bilendir |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #23 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////125-el-FURKÂN Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur, sadece üç âyetinin (68, 69, 70) Medine'de nâzil olduğu hakkında bir rivayet vardır 77 (yetmişyedi) âyettir Sûre, adını ilk âyetinde geçen "el-furkan" kelimesinden alır "Furkan", hakkı bâtıldan ayırdeden demektir ve Kur'an-ı Kerim'in isimlerindendir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'ı indiren, Allah, yüceler yücesidir 2 Göklerin ve yerin mülkü O'nundurO bir çocuk edinmemiştir,mülkünde ortağı yoktur Her şeyi yaratmış, ona ölçü , biçim ve düzen vermiştir 3 (Kâfirler) O'nu (Allah'ı) bırakıp, hiçbir şey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen tanrılar edindiler 4 İnkâr edenler: Bu (Kur'an), olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurduğu biryalandır Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır 5 Yine onlar dediler ki: (Bu âyetler), onun, başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır 6 (Resûlüm!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir 7 Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı! 8 Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip (meşakkatsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı (Ayrıca) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız! dediler 9 (Resûlüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar 10 Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah'ın şanı yücedir 11 Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar Biz ise, kıyameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık 12 Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini görünce, onun öfkelenişini (müthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler 13 Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yokoluvermeyi isterler 14 (Onlara şöyle denir [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 15 De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavuşacakları) bir varış yeridir 16 Onlar için orada ebedî kalmak üzere diledikleri her şey vardır İşte bu, Rabbinin üzerine (aldığı ve yerine getirilmesi) istenen bir vaaddir 17 O gün Rabbin onları ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplar da, der ki: Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar? 18 Onlar: Seni tenzih ederiz Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler 19 (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denir [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 20 (Resûlüm!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda dolaşırlardı (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir 21 Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir 22 (Fakat) melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiçbir sevinç haberi yoktur ve: (Size, sevinmek) yasaktır, yasak! diyeceklerdir 23 Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız) 24 O gün cennetliklerin kalacakları yer çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir 25 O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir 26 İşte o gün, gerçek mülk (hükümranlık) çok merhametli olan Allah'ındır Kâfirler için de pek çetin bir gündür o 27 O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! 28 Yazık bana! Keşke falancayı (bâtıl yolcusunu) dost edinmeseydim! 29 Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder 30 Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler 31 (Resûlüm!) İşte biz böylece her peygamber için suçlulardan düşmanlar peydâ ettik Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter 32 İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk 33 Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, (onun karşılığında) sana doğrusunu ve daha açığını getirmeyelim 34 Yüzükoyun cehenneme (sürülüp) toplanacak olanlar; işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır 35 Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik, kardeşi Harun'u da ona yardımcı yaptık 36 "Ayetlerimizi yalan sayan kavme gidin" dedik Sonunda, (yola gelmediklerinden) onları yerle bir ediverdik 37 Nuh kavmine gelince, peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık Zalimler için acıklı bir azap hazırladık 38 Ad'ı, Semûd'u, Ress halkını ve bunlar arasında daha birçok nesilleri de (inkârcılıklarından ötürü helâk ettik) 39 Onların her birine (uymaları için) misaller getirdik; (ama öğüt almadıkları için) hepsini kırdık geçirdik 40 (Resûlüm!) Andolsun (bu Mekkeli putperestler), belâ ve felâket yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardır Peki onu görmmüyorlar mıydı? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar 41 Seni gördükleri zaman: "Bu mu Allah'ın peygamber olarak gönderdiği!" diyerek hep seni alaya alıyorlar 42 "Şayet tanrılarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten bizi neredeyse tanrılarımızdan saptıracaktı" diyorlar Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler! 43 Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Sen (Resûlüm!) ona koruyucu olabilir misin? 44 Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar 45 Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi, onu elbet hareketsiz kılardı Sonra biz güneşi, ona delil kıldık 46 Sonra onu (uzayan gölgeyi) yavaş yavaş kendimize çektik (kısalttık) 47 Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma (zamanı) yapan, O'dur 48 Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur Biz, ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik 49 Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur Biz, ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik 50 Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşitli şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir 51 (Resûlüm!) Şayet dileseydik, elbet her ülkeye bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik 52 (Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik) O halde, kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver! 53 Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur 54 Sudan (meniden) bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) yakınlığa dönüştüren O'dur Rabbinin her şeye gücü yeter 55 (Böyle iken inkârcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar İnkârcı da Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır 56 (Resûlüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik 57 De ki: Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum 58 Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan O'nu hamd ile tesbih et Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter 59 Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır Bunu bir bilene sor 60 Onlara: Rahmân'a secde edin! denildiği zaman: "Rahmân da neymiş! Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç!" derler ve bu emir onların nefretini arttırır 61 Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir 62 İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O'dur 63 Rahmân'ın(has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler); 64 Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler 65 Ve şöyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabını üzerimizden sav Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır 66 Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir! 67 (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar 68 Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler Bunları yapan, günahı (nın cezasını) bulur; 69 Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda (azapta) alçaltılmış olarak devamlı kalır 70 Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allahı onların kötülüklerini iyiliklere çevirir Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir 71 Kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner 72 (O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler 73 Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar; 74 (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler 75 İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır 76 Orada ebedî kalacaklardır Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir 77 (Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır! |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #24 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////126-eş-ŞUARÂ Mekke'de nâzil olan bu sûre, 227 (ikiyüzyirmiyedi) âyettir 224, 225, 226, 227 âyetleri (dört âyet), Medine'de nâzil olmuştur "Şuarâ", şairler demektir; 224 âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır Muhaliflerin Kur'an'a karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi İşte Kur'an, Hz Peygamber'in irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Tâ Sîn Mîm 2 Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir 3 (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın! 4 Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır 5 Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler 6 Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir 7 Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik 8 Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler 9 Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 10-11 Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti 12 Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum 13 (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver 14 Onların bana isnad ettikleri bir suç da var Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum 15 Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz 16 Haydi Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz; 17 İsrailoğullarını bizimle beraber gönder 18 (Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? 19 Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın Sen nankörün birisin! 20 Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım 21 Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı 22 O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir 23 Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir? 24 Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir 25 (Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi 26 Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir 27 Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi 28 Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir 29 Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi 30 Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi 31 Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi 32 Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)! 33 Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)! 34 Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz! 35 Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor Şimdi ne buyurursunuz? 36 Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder; 37 Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler 38 Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi 39 Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi 40 (Firavun'un adamları [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 41 Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler 42 Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız 43 Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi 44 Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler 45 Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor! 46 (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar 47 "Alemlerin Rabbine, iman ettik" dediler 48 "Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik" 49 Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım! 50 "Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz" 51 "Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız" 52 Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik 53 Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: 54 "Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır" 55 "(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir" 56 "Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız" (diyor ve dedirtiyordu) 57 Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık 58 Hazinelerden ve değerli bir yerlerden 59 Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık 60 Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler 61 İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: İşte yakalandık! dediler 62 Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir 63 Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu 64 Ötekilerini de oraya yaklaştırdık 65 Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık 66 Sonra ötekilerini suda boğduk 67 Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir 68 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 69 (Resûlüm!) Onlara İbrahim'in haberini de naklet 70 Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti 71 "Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler 72 İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? 73 Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı? 74 Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk 75 İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? 76 ''İster siz , ister eski atalarınız'' 77 İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur); 78 Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur 79 Beni yediren, içiren O'dur 80 Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur 81 Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur 82 Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur 83 Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat 84 Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle! 85 Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl 86 Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et) Çünkü o sapıklardandır 87 (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme 88 O gün, ne mal fayda verir ne de evlât 89 Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur) 90 (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır 91 Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir 92 Onlara: Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir 93 Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? 94 Onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar 95 İblis bütün orduları da 96 Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler: 97 Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz 98 Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk 99 Bizi ancak o günahkârlar saptırdı 100 ''Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var'' 101 ''Ne de yakın bir dostumuz'' 102 Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak! 103 Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler 104 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 105 Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar 106 Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 107 Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 108 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 109 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 110 Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin 111 Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç! 112 Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur 113 Onların hesabı ancak Rabbime aittir Bir düşünseniz! 114 Ben iman eden kimseleri kovacak değilim 115 Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım 116 Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın! 117 Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı 118 Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar 119 Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık 120 Sonra da geri kalanları suda boğduk 121 Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler 122 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 123 Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı 124 Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 125 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 126 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 127 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 128 Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz? 129 Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz? 130 Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz? 131 Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin 132 Bildiğiniz şeyleri size bol bol veren, Allah'dan korkun 133 ''O size verdi : davarlar, oğullar" 134 "Bahçeler çeşmeler" (Allah'a karşı gelmek) den sakının 135 Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum 136 (Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir 137 Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir 138 Biz azaba uğratılacak da değiliz 139 Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler 140 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 141 Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı 142 Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 143 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 144 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 145 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 146 Siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? 147 "Böyle bahçelerde, çeşme başlarında ?" 148 "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?" 149 (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz) 150 Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin 151 "O aşırıların emrine uymayın" 152 "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin) 153 Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! 154 Sen de ancak bizim gibi bir insansın Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir 155 Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi 156 Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir 157 Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular 158 Bunun üzerine onları azap yakaladı Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler 159 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 160 Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı 161 Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 162 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 163 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 164 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 165 Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! 166 Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! 167 Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın! 168 Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim! 169 Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar 170 Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık 171 Ancak bir kocakarı müstesna O, geride kalanlardan (oldu) 172 Sonra diğerlerini helâk ettik 173 Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü! 174 Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler 175 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 176 Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı 177 Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? 178 Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim 179 Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin 180 Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir 181 Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın 182 Doğru terazi ile tartın 183 İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın 184 Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun 185 Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! 186 Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin Bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz 187 Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır 188 Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi 189 Velhasıl onu yalancı saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi! 190 Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler 191 Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir 192 Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir 193 (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) indirdi 194 Senin kalbine; uyarıcılardan olman için, 195 Apaçık Arapça bir dille 196 O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır 197 Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir? 198 Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, 199 Bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi 200 Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk 201 Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler 202 İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir 203 O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir 204 (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı? 205 Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatsak 206Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse! 207 Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır 208 Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur 209 (Onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir 210 O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi 211 Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez 212 Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır 213 O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun! 214 (Önce) en yakın akrabanı uyar 215 Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir 216 Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım 217 Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan 218 O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor 219 Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor) 220 Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur 221 Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? 222 Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler 223 Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar 224 Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar 225 Baksana onlar her vâdide şaşkın şaşkın dolaşırlar 226 Ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler 227 Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #25 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////127-en-NEML Bu sûre, Mekke'de nâzil olmuştur 93 (doksanüç) âyettir "Neml" karınca demektir 18 âyetinde, Süleyman aleyhisselâmın ordusuna yol veren karıncalardan söz edildiği için sûre bu ismi almıştır Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Tâ Sîn Bunlar Kur'an'ın, (gerçekleri) açıklayan Kitab'ın âyetleridir 2İman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir 3 Onlar ki, namazı kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete de kesin olarak inanırlar 4 Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar 5 İşte bunlar, azabı en ağır olanlardır; ahirette en çok ziyana uğrayacaklar da onlardır 6 (Resûlüm!) Şüphesiz ki bu Kur'an, hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah tarafından sana verilmektedir 7 Hani Musa, ailesine şöyle demişti: Gerçekten ben bir ateş gördüm (Gidip) size oradan bir haber getireceğim, yahut bir ateş parçası getireceğim, umarım ki ısınırsınız! 8 Oraya geldiğinde şöyle seslenildi: Ateşin bulunduğu yerdeki ve çevresindekiler mübarek kılınmıştır! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden münezzehtir! 9 Ey Musa! İyi bil ki, ben, mutlak galip ve hikmet sahibi olan Allah'ım! 10 Asânı at! Musa (asâyı atıp) onu yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı (Kendisine dedik ki): Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz 11 Ancak, kim haksızlık eder, sonra, işlediği kötülük yerine iyilik yaparsa, bilsin ki ben (ona karşı da) çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim 12 Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çıksın Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git) Çünkü onlar artık yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır 13 Mucizelerimiz onların gözleri önüne serilince: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler 14 Kendileri de bunlara yakînen inandıkları halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları inkâr ettiler Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak! 15 Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik Onlar: Bizi, mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun, dediler 16 Süleyman Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi Doğrusu bu apaçık bir lütuftur 17 Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; hepsi birarada (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu 18 Nihayet Karınca vâdisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi 19 (Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat 20 (Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? 21 Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu boğazlayacağım! 22 Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim 23 Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım 24 Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş Bunun için doğru yolu bulamıyorlar 25 (Şeytan böyle yapmış ki) göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmesinler 26 (Halbuki) büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur 27 (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız 28 Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak 29 (Süleyman'ın mektubunu alan Sebe'melikesi,) "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi 30 "Mektup Süleyman'dandır, rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır" 31 "Bana baş kaldırmayın, teslimiyet gösterip bana gelin, diye (yazmaktadır)" 32 (Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan (size danışmadan) hiçbir işi kestirip atmam 33 Onlar, şu cevabı verdiler: Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir; artık ne buyuracağını sen düşün 34 Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını alçaltırlar (Herhalde) onlar da böyle yapacaklardır, dedi 35 Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler 36 (Elçiler, hediyelerle) Süleyman'a gelince şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir Hediyenizle (ben değil) siz sevinirsiniz 37 (Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamıyacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız! 38 (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir? 39 Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi 40 Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir 41 (Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtını bilemeyeceği bir hale getirin; bakalım tanıyacak mı, yoksa tanıyamayanlar arasında mı olacak 42 Melike gelince: Senin tahtın da böyle mi? dendi O şöyle cevap verdi: Tıpkı o! (Süleyman şöyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk 43 Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o zamana kadar tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi 44 Ona: Köşke gir! dendi Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti Süleyman: Bu, billûrdan yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi Melike de di ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim Süleymanla beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum 45 Andolsun ki, "Allah'a kulluk edin!" (demesi için) Semûd kavmine kardeşleri Sâlih'i gönderdik Hemen birbiriyle çekişen iki zümre oluverdiler 46 Sâlih dedi ki: Ey kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah'tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir 47 Şöyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık Sâlih: Size çöken uğursuzluk (sebebi), Allah katında (yazılı) dır Hayır, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi 48 O şehirde dokuz kişi (elebaşı) vardı ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı 49 Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: Gece ona ve ailesine baskın yapalım (hepsini öldürelim); sonra da velisine: "Biz (Sâlih) ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz" diyelim 50 Onlar böyle bir tuzak kurdular Biz de kendileri farkında olmadan, onların planlarını altüst ettik 51 Bak işte, tuzaklarının âkıbeti nice oldu: Onları da; (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helâk ettik! 52 İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır 53 İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanları ise kurtardık 54 Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik) Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı yapacak mısınız? 55 (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz! 56 Kavminin cevabı sadece: "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar (bizim yaptıklarımızdan) uzak kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu 57 Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik 58 Onların üzerlerine müthiş bir yağmur indirdik Bu sebeple, uyarılan (fakat aldırmayan) ların yağmuru ne kötü olmuştur! 59 (Resûlüm!) De ki: Hamd olsun Allah'a, selam olsun seçkin kıldığı kullarına Allah mı daha hayırlı, yoksa O'na koştukları ortaklar mı? 60 (Onlar mı hayırlı) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirdik Allah'tan başka bir tanrı mı var! Doğrusu onlar sapıklıkta devam eden bir güruhtur 61 (Onlar mı hayırlı) yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarından (yer altından ve üstünden) nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Doğrusu onların çoğu (hakikatleri) bilmiyorlar 62 (Onlar mı hayırlı) yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz! 63 (Onlar mı hayırlı) yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yağmurun) önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir 64 (Onlar mı hayırlı) yoksa ilk baştan yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! De ki: Eğer doğru söylüyorsanız siz kesin delilinizi getirin! 65 De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler 66 Hayır; onların ahiret hakkındaki bilgileri yetersiz kalmıştır Dahası, bu hususta şüphe içindedirler Bunun da ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler 67 İnkârcılar dediler ki: Sahi, biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra, gerçekten (diriltilip) çıkarılacak mıyız? 68 Andolsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir 69 De ki: Yeryüzünde gezin de, günahkârların âkıbeti nice oldu, görün! 70 (Resûlüm!) Onların yüzünden tasalanma, kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü sıkıntı duyma 71 Onlar: Eğer doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım) bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? derler 72 De ki: Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin (azabın) bir kısmı herhalde yakında başınıza gelecektir 73 Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler 74 Rabbin elbette onların kalplerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir 75 Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (levhi mahfuzda) bulunmasın 76 Doğrusu bu Kur'an, İsrailoğullarına, hakkında ihtilâf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır 77 Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir 78 Rabbin şüphesiz, onlar arasında hükmünü verecektir O, mutlak galiptir, her şeyi bilendir 79 O halde sen Allah'a güvenip dayan Çünkü sen apaçık hakikat üzeresin 80 Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da dâveti duyuramazsın 81 Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin Ancak âyetlerimize inanıp da teslim olanlara duyurabilirsin 82 O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler 83 O gün, her ümmet içinden âyetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplarız da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevkedilirler 84 Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi? 85 Yaptıkları haksızlıktan ötürü, (azaba uğrayacaklarını bildiren) o söz gerçekleşmiştir; artık onlar konuşamazlar 86 Dinlensinler diye geceyi (karanlık) ve (çalışsınlar diye) gündüzü aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardır 87 Sûr'a üfürüldüğü gün, -Allah'ın diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır Hepsi boyunları bükük olarak O'na gelirler 88 Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanırsın Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler (Bu,) her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır 89 Kim iyilikle (ilâhî huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir Ve onlar o gün korkudan emin kalırlar 90 (Rablerinin huzuruna) kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar (Onlara) "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!" (denir) 91 (De ki [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 92 "Ve Kur'an'ı okumam (emredildi) Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım 93 Ve şöyle de: Hamd Allah'a mahsustur O, âyetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız (ama artık faydası olmayacaktır) Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #26 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////128-el-KASAS Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur 85 âyetinin hicret esnasında Mekke ile Medine arasında, 52 ilâ 55 âyetlerinin ise Medine'de nâzil olduğu rivayet edilmiştir 88 (seksensekiz) âyettir "Kasas", olaylar, hikâyeler demektir İsmini 25 âyetinden almıştır Sûrenin başlıca konularını, Hz Musa'nın çocukluğundan itibaren hayatı, mücadeleleri; tevhid ehlinnin zaferi ve dünya servetine güvenilmemesi teşkil etmektedir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Tâ Sîn Mîm 2 Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir 3 İman eden bir kavim için (faydalı olmak üzere) Musa ile Firavun'un haberlerinden bir kısmını sana gerçek şekliyle nakledeceğiz 4 Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu Çünkü o bozgunculardandı 5 Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk 6 Ve o yerde onları hakim kılmak; Firavun ile Hâmân'a ve ordularına, onlardan (İsrailoğullarından gelecek diye) korktukları şeyi göstermek (istiyorduk) 7 Musa'nın anasına: Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden endişelendiğinde onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız, diye bildirdik 8 Nihayet Firavun ailesi onu yitik çocuk olarak (nehirden) aldı O, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanlış yolda idiler 9 Firavun'un karısı (sepetin içinden erkek çocuk çıkınca kocasına [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 10 Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı 11 Annesi Musa'nın ablasına: Onun izini takip et, dedi O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi 12 Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun süt analarını kabulüne (emmesine) müsaade etmedik Bunun üzerine ablası: Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi 13 Böylelikle biz onu, anasına, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vâdinin gerçek olduğunu bilsin diye geri verdik Fakat yine de pek çoğu (bunu) bilmezler 14 Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik İşte güzel davrananları biz böylece mükâfatlandırırız 15 Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu (Bunun üzerine [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 16 Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım) Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur 17 Musa: Rabbim! Bana lütfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çıkmayacağım, dedi 18 Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın! 19 Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen! 20 Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi 21 Musa korka korka, (etrafı) gözetleyerek oradan çıktı "Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar" dedi 22 Medyen'e doğru yöneldiğinde: Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir, dedi 23 Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu Onların gerisinde de, (hayvanlarını) engelleyen iki kadın gördü Onlara: Derdiniz nedir? dedi Şöyle cevap verdiler: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır 24 Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım, dedi 25 Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor Musa, ona (Hz Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi 26 (Şuayb'ın) iki kızından biri: Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir olandır, dedi 27 (Şuayb) dedi ki: Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem İnşallah beni iyi kimselerden (işverenlerden) bulacaksın 28 Musa şöyle cevap verdi: Bu seninle benim aramdadır Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana karşı husumet yok Söylediklerimize Allah vekîldir 29 Sonunda Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş gördü Ailesine: Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber yahut ısınmanız için bir ateş parçası getiririm, dedi 30 Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım 31 Ve "Asânı at!" (denildi) Musa (attığı) asâyı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı "Ey Musa! Beri gel, korkma Çünkü sen emniyette olanlardansın" (buyuruldu) 32 "Elini koynuna sok; kusursuz, bembeyaz çıkacaktır Korkudan (açılan) kollarını kendine çek İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır" (diye seslenildi) 33 Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum 34 Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum 35 Allah buyurdu: Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz (mucize yardımlarımız) sayesinde onlar size erişemiyecekler Siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz 36 Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince: Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik, dediler 37 Musa şöyle dedi: Rabbim, kendi katından kimin hidayet (hakka rehberlik) getirdiğini ve hayırlı âkıbetin kime nasip olacağını en iyi bilendir Muhakkak ki, zalimler iflâh olmazlar 38 Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum Ey Hâmân! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi 39 O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar 40 Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik Bak işte, zalimlerin sonu nice oldu! 41 Onları, (insanları) ateşe çağıran öncüler kıldık Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir 42 Bu dünyada arkalarına lânet taktık Onlar, kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır 43 Andolsun biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya, -düşünüp öğüt alsınlar diye- insanlar için apaçık deliller, hidayet rehberi ve rahmet olarak o Kitab'ı (Tevrat'ı) vermişizdir 44 (Resûlüm!) Musa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin 45 Bilakis biz nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti Sen, âyetlerimizi kendilerinden okuyarak öğrenmek üzere Medyen halkı arasında oturmuş da değilsin; aksine (onları sana) gönderen biziz 46 (Musa'ya) seslendiğimiz zaman da, sen Tûr'un yanında değildin Bilakis, senden önce kendilerıne uyarıcı (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik); ola ki düşünüp öğüt alırlar 47 Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde: Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydık! diyecek olmasalardı (seni göndermezdik) 48 Fakat onlara tarafımızdan o hak (Peygamber) gelince: "Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da verilmeli değil miydi?" dediler Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Birbirini destekleyen iki sihir!" demişler ve şunu söylemişlerdi: Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz 49 (Resûlüm!) De ki: Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım! 50 Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir! Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez 51 Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca yetiştirmişizdir (aralıksız vahiylerimizi göndermişizdir) 52 Ondan (Kur an'dan) önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler 53 Onlara (Kur'an) okunduğu zaman: Ona iman ettik Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler 54 İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar 55 Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size Size selam olsun Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz, derler 56 (Resûlüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir 57 "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler 58 Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir Onlara biz vâris olmuşuzdur 59 Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici değildir Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir 60 Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır Hâla buna aklınız ermeyecek mi? 61 Şu halde, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse, (sırf) dünya hayatının geçici menfaat ve zevkini yaşattığımız, sonra kıyamet gününde (azap için) huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir? 62 O gün Allah onları çağırarak: Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir 63 (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçekleşmiş olanlar: Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir Biz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık (yoksa onları zorlayan bir gücümüz yoktu Onların suçlarından) berî olduğumuzu sana arzederiz Zaten onlar aslında bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı), derler 64 "(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!" denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi! 65 O gün Allah onları çağırarak: Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyecektir 66 İşte o gün onlara bütün haberler körleşmiştir (delilleri tükenmiş, s söyleyecek sözleri kalmamıştır); onlar birbirlerine de soramayacaklardır 67 Fakat tevbe eden, iman edip iyi işler yapan kimseye gelince, onun kurtuluşa erenler arasında olması umulur 68 Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer Onların seçim hakkı yoktur Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şânı yücedir 69 Rabbin, onların, sînelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir 70 İşte O, Allah'tır O'ndan başka tanrı yoktur Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur Ve ancak O'na döndürüleceksiniz 71 (Resûlüm!) De ki: Düşündünüz mü hiç, eğer Allah üzerinizde geceyi ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size bir ışık getirecek tanrı kimdir? Hâla işitmeyecek misiniz? 72 De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah üzerinizde gündüzü ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek tanrı kimdir? Hâla görmeyecek misiniz? 73 Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O'nun fazlu kereminden (rızkınızı) arayasınız ve şükredesiniz 74 O gün Allah onları çağırarak: Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir 75 (O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, (kâfirlere): Kesin delilinizi getirin! deriz O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler (putlar) da kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır 76 Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlükuvvetli bir topluluk zor taşırdı Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez 77 Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez 78 Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir) 79 Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler 80 Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükâfatı daha üstündür Ona da ancak sabredenler kavuşabilir 81 Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi 82 Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar 83 İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz (En güzel) âkıbet, takvâ sahiplerinindir 84 Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler 85 (Resûlüm!) Kur'an'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir 86 Sen, bu Kitab'ın sana vahyolunacağını ummuyordun (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş) tir O halde sakın kâfirlere arka çıkma! 87 Allah'ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar Rabbine davet et Asla müşriklerden olma! 88 Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur O'nun zâtından başka her şey yok olacaktır Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz |
2-El-Bakara//////1 |
08-05-2012 | #27 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-Bakara//////129-el-ANKEBÛT Mekke'de nâzil olan bu sûre 69 (altmışdokuz) âyettir "Ankebût", örümcek demektir 41 âyetinde kâfirlerin işleri örümcek ağına benzetildiği için sûre bu ismi almıştır Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Elif Lâm Mîm 2 İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? 3 Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır 4 Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar! 5 Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah'ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir O, her şeyi işiten ve bilendir 6 Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir (O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur) 7 İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz 8 Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme Dönüşünüz ancak banadır O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim 9 İman edip iyi işler yapanları, muhakkak sâlihler (zümresi) içine katarız 10 İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler İyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir? 11 Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çıkaracaktır) 12 Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlannızı biz yüklenelim, derler Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler 13 (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir 14 Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi 15 Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık 16 İbrahim'i de gönderdik O kavmine şöyle demişti: Allah'a kulluk edin O'na karşı gelmekten sakının Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır 17 Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler O halde rızkı Allah katında arayın O'na kulluk edin ve O'na şükredin Ancak O'na döndürüleceksiniz 18 Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır Peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir 19 Allah'ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu(nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır 20 De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır Gerçekten Allah her şeye kadirdir 21 O, dilediğine azabeder, dilediğini esirger Ancak O'na döndürüleceksiniz 22 Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah'ı) âciz bırakamazsınız Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız 23 Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır 24 Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise: "Onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu Ama Allah onu ateşten kurtardı Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır 25 (İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur 26 Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim'e(emrettiği yere) hicret ediyorum Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi 27 Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik Ona dünyada mükâfatını verdik Şüphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin) dendir 28 Lût'u da (gönderdik) O, kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz! 29 (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, Allah'ın azabını getir bize! 30 (Lût [Resimleri Görebilmek İçin Üye Olmanız Gerekmektedir Üye Olmak İçin Tiklayın] 31 Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir 32 (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz Onu ve ailesini elbette kurtaracağız Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır 33 Elçilerimiz Lût'a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler 34 "Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz" 35 Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişânesi bırakmışızdır 36 Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi 37 Fakat onu yalancılıkla itham ettiler Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar 38 Âd ve Semûd'u da (helâk ettik) Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar 39 Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik) Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi 40 Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı 41 Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır Keşke bilselerdi! 42 Allah, onlar'ın kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir O, mutlak güç ve hikmet sahibidir 43 İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir 44 Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yarattı Şüphesiz bunda, iman edenler için (Allah'ın varlık ve kudretine) bir nişâne bulunmaktadır 45 (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür Allah yaptıklarınızı bilir 46 İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur 47 (Resûlüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab'ı indirdik Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder 48 Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı 49 Hayır, o (Kur'an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir Âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder 50 "Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım 51 Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır 52 De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter O, göklerde ve yerde ne varsa bilir Bâtıla inanıp Allah'ı inkâr edenler (var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır 53 Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir 54 (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır 55 O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara): "Yaptıklarınızı (cezasını) tadın!" diyecektir 56 Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim arzım geniştir O halde (nerede güven içinde olacaksanız orada) yalnız bana kulluk edin 57 Her can ölümü tadacaktır Sonunda bize döndürüleceksiniz 58 İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz (Böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir! 59 Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar 60 Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor Onlara da size de rızık veren Allah'tır O, her şeyi işitir ve bilir 61 Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar? 62 Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir 63 Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler 64 Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur Keşke bilmiş olsalardı! 65 Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na has kılarak (ihlâsla) Allah'a yalvarırlar Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koşmaktadırlar 66 Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler! 67 Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? 68 Allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok! 69 Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir |
|