Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abdullah, biyografi, oral, şiirleri

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri




Seni Sevmişim Yar


Kır menekşelerini büyüttüğüm yüreğimde

Sen/ çölleri yarattın/

Bir damla su istiyorum senden/ ey sevgili
Şimdi boynumu sıkar durur kendi ellerim

Nehirler gerekmiyor tükenmiş ümitlere



Bağışla beni sevda üstüne yar

Hüküm giydirme ne olur sensizliğe

Senden öğrendim / sevmeyi/ özlemeyi

N!olur öğretme içimdeki seni öldürmeyi



Gözlerimi türkü ırmaklarında döndürme

Zaten değirmen taşı olmuşum dağlarında

Bir sana/ birde sensizliğe/ döner dururum yar



Yüreğim kanat çırpar oldu

Geleceğin günün özlemine
Kaç bahar yasak aşklara vurulmuşum

Titreyen yüreklerin deltasında yar



Sensizliğin acılarını sakladım yatağıma

Dağlarım inceden esen yel gibi ıssız
Sorun kalbime özlemek nedir
Acı nedir, hüzün nedir
Ben yüreğimden daha çok /seni sevmişim yar



Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri



OSTİM

Bir umuttur
Düşer yağlı kollarına
Sarmalarsın onu
Çekersin koynuna

Baskıyla eğitilir azarla işlenir
Hürriyet sanır ezilmişliği
Bir günlük oyuna bile hasret bırakılmış
Çırak diye hırpalanan
Ostim sanayi çocukları

Anahtar ve çekiç taşıtılır önce
Küfür ile eğitilir ana avrat
Kokmaya başlar nefesinde
Yanmış yağ karpit potas

Sömürü çarkına yeni bir dişli
Bir zincir daha eklenir
Dönerek çeker ondan sonrakileri


Mengene ağzında boyanır sevdası
Ağır ağır yaklaşmaya çalışır ışığa
Kalfa olacaktır
Sonrada ustası yaptığı işin

Vurur hırsla çekice örse
Öfkenin yüreğe vurduğu gibi

Hasret kalmıştır sabah uykularına
Doğan güneşe hasret

Ustası olmak için sanatın
Takmak için koluna altın bileziği
Katlanır tüm baskılara

Yaşları küçükmüş
Benizleri solukmuş
Ölecekmiş kalacakmış kimin umrunda

Bir zincir daha eklensin çarka
Bir dişli daha fazla dönsün yeter ki
Zaten öyle söylemiştir babası
Eti senin kemiği benim…

Bu sözlerle perçinlenir köleliği
Büyürler küfür duya duya tokat yiye yiye
Suyuna zehir konmuş
Bıçaklar gibi bilenerek büyürler
Yaralı parmaklarına
İşeyerek birbirlerinin

Altın bilezik
Kölelik zinciri olurken bileklerde
Gülen bir yüze hasret
Tatlı bir söze hasret
Açmaya başlar güller

Tomurcuk güle dönüşürken
Hayata bir sevda başlar
Bir başka sevdadır bu
Suyla değil
Yanık yağ ile sulanmış

Sıcacık öpüşlerin özlemi çekilirken
Bir türkü tutuşur dillerde
Sevdadan yana hasretten yana
Yaşanmadan yiten çocukluğu
Bir özlem oluşturur dillerde

Büyürler yavaş yavaş
Ama hep çocuk kalırlar
Ostim sanayi işçileri

En güzelini öğrenmişlerdir küfrün
Kendinden sonrakilere miras kalsın diye
Oda ondan sonraki kuşaklara
Öğretir küfür ile sanatı

Direnmek çok yabancı sözdür
Hak aramak yüz kızartıcı bir suçtur
Patronun yüzüne konuşmak zordur
Ardından küfrün en güzeli savrulur

Onlar bizim işçilerimiz
Hoşnut değildir ya baskılardan
Baskıyla işlenmişler bir kere
Özgürlük sanırlar
Yarı ağlamaklı gülüşleri
Bir tokat gibi şakağında patlayan
Yoksulluğun utancıdır


Zulme direnmek uzağında onların
Açlığa ve
Zemherinin soğuğuna direnmeyi öğrenmişler
Boyun eğmezler yoksulluğa
Ancak hastalık yıkar onları
Yinede yenik düşmemek için hayata
Direnirler yürek yürek
Hastalığa direnirler

Doğaya meydan okurcasına
Buz tutmuş yaşamı ısıtmaya direnirler
Gripmiş zat üreymiş
Oracıkta ölecekmiş
Umursamaz yaşamı
Yeter ki işinden olmasın

Yaşama direnirler
Hastahane kapılarında
SSK'dır çalacakları tek kapı
İnsan yerine bile koymazlar
İterler kakarlar dışlarlar onları
Onlar ki ostim sanayi işçileri

Kolay değil şafağın ardında kalmış
Umutların gün ışığına çıkması

Nakış nakış işlerler çelikleri
Kaynakla elektrot la yazarlar
Ezilmişlikten özgürlüğe özlemlerini
Yanık motor yağıyla süslenmiş
Çırağın ustası kalfası
Rengin desenin en güzelini yaratırlar
Boyacı elleriyle yaşatırlar güzelliği
Ama istediği rengi veremez umutlarına
Ostim sanayi işçileri


Ülkemde yaşayan bütün emekçilerin
Ortak sorunudur Ostim'ler
Mart 1992 A Oral

Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri




Kitaplarla dost olanlar
Yaşama dost kalırlar
AOral

YARINA KOŞU

Saat 9:45
Şimdi şu anda
Kendi geleceklerine
İlk adımı atıyor çocuklarımız

Düzenin engelli barikatları
Aşılması zor dikenli teller
Kimileri aşacak engelleri
Kimi düşecek daha ilk adımda

Kara duvarların
Aydınlık yüzleri düşerken
Kiminin gözlerine
Kimisi elleri kolları bağlı
Nişangahında düzenin
Vurulup düşecekler
Karanlığın ortasına
Şimdi şu anda
Kahrolsun şuan yok
Yarının basamaklarına
Tırmanıyor çocuklarımız
Ellerinde bir kalem bir kağıt
Tutunacak bir dal aramakta geleceğe

Beklemekteyim
Tellere takılan kızımın
Barikatları aşmasını
Ağır hantal bedenim
Kollarımı uzatamayacak kadar yorgun
Ve ellerim ihanet içinde
Kaşımıyor kendi yarasını

Saat 10:30

Göğüs kafesime sığmayan
Bir yürek depişmekte
Sol tarafımda
Çıldırdı
Zamanın gerisinde gitmenin
Utancıyla

Başımda haziran güneşi
Dumanı titriyor
Dudaklarımda ıslanan sigaramın
Sam yeli vurmuş yanağıma
Gözlerim güneş yanığı
Çerçevesine tutunmuş bakışlar
Camlarına asılı kaldı okulun

Yelkovan on birin üstüne düşmek üzere
Yüreğimde ağrısı bekleyişin
Çocuklar hala ter dökmekte
Gelecek için

Şimdi şuanda
Neresinde acaba kızım
Aşılması zor barikatın
Yüzünü yitirmiş
Sorular kuşatmış zamanı

Soğuk terler içinde
Çelişkilerle savaşmakta bakışlar
Her yanlış adım
Tabanlara,da patlayan
Serseri bir mayın gibi

Zaman
Dibi delik bir kovada
Suyun kendi kendini
Tüketişi misali akıp gidiyor

Saat 11:52

Çocuklarımız
Suyu tutabildiler mi avuçlarında
Yada
Kaç damlasını yudumladılar umudun
Islandı mı dudaklar gelecek adına
Tırnaklarım dişlerimle oynaşıyor
Dişlerim dudaklarımı yontmakta

Saniyeler yelkovanı kovaladıkça
Akrep, ağır hantal adımlarla
Devam ediyor yoluna
Ağırlaştıkça dizlerim
Yavaşça sırtımı verdim toprağa
Güneşi emzirmekteyim gözlerime
Birazcık gökyüzü
Birazcık mavi
Ufkumda kül rengi bulutlar
Nasılda aranırmış yaz yağmuru
Gölgesine sığınacak dal olmayınca

Üç saatlik maraton bitmek üzere
Kaçıncı saati koşuldu yolun
Kaçıncı dakikada düşenler oldu
Kopanlar yarıştan

Sıkışıp kaldı gözlerim
Okulun kapılarına
Acı duymuyorum ama
Güneşin sarı sıcağı
Yanaklarımda alevlenen
Esen yelden duyuyorum
O türküyü hala
Ruhi Su söylüyor
Vatanı olmayanların
Dizelerdeki yurtsuz sürgünlüğü
Dudaklarıma asılı kalan

Saat 12:35

Aralandı kapılar
Gözüktü
Yarına koşmaktan yorgun
Deniz gözlüm
Kamaşan gözlerini yumrukluyor
Dizlerinde yurtsuzluk ağrıları
Önce uzak dağların
Havasını çekti içine
Sonra
Koşarak geldi yanıma
Sarıldım
Yüreğimdeki nehirlerin ıssızlığına
Alnındaki kader çizgilerini
Bastım göksüm,ün üstüne
Bütün özlemlerin sarhoşluğuyla
Başladık yürümeye
Halkımızın ortak türküsünü
Paylaşarak
-Bu kente ayrılık düştüğü zaman
Uykusunda bir kuş ölür ecelsiz
Alıp,ta başını gitmek istersin
Karanlık sokaklar kör sağır dilsiz--

- uğurlama grup yorum--

Kızımı üniversite Sınavında beklerken

16 Haziran 2002

Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri



GENÇ ADAM

Zulüm bayraklarına küfrettiğimiz çağdı
Aylardan ağustos fındık zamanı
Nehir yataklarını kapatmış dallar
Şırıl şırıl akıyordu değirmen derede sular

Akşamın süzülen bakışına
Dalıp dalıp gidiyor kara deniz dağları
Koynunda kurdu kuşu ve insanı uyutarak

Gecenin ılıman esintisiyle
Yatağında uyandı genç adam
Yüreği yoklayan
O Tatlı ürpertinin ateş inde idi bedeni

Gülümseyerek bakıyor göğe
Dolunay düşmüş saçlarına
Gökyüzü aynı içtenlikle
Gülücükler yolluyordu ona
Göz kamaştıran yıldızlarıyla

Rüzgar güneşi bekliyor
Uyandırmak ,için kuşları
Yürekte kıvılcımlanan ateşin ışığıyla
Yürüyor dağlara doğru genç adam
Silahının çıplak yansımasıyla
Aydınlanır iken gözleri
Tütün düştü aklına

Bir sarma çıkardı tabakasından
Götürdü dudaklarına
Vuruldu ilk nefeste
Boylu boyunca düştü
Ayaklarını öpen toprağın üstüne

Bir eli tetikte ,bir eli göksünde dağların
Usulca dayadı dipçiği toprağa
Yanık bir tebessümle
Kalkmak istedi ayağa

Beklenmedik bir şeydi
Ateşlenen barutun sesi
Ama habercisiydi kahpeliğin

Kaçıncı kıyımıydı rüzgarın
Kaçıncı talanıydı gelinciğin
Çiğdemin menekşenin nergis in

Karadeniz dağlarında
katli vacipti kardeşliğin

Çınarlar uzandı sonsuza doğru
Ustalıkla çaldı sazını fındık dalları
Kızılağaç cırtlak sesiyle katıldı koroya
Yakamoz karaltılı sesiyle
Türkülerimi mırıldanıyordu rüzgar

Taşıdığı yürekten hoşnut genç adam
Yine gülümseyerek bakıyor dolunaya
Nefesinin serinliği üşütmüştü geceyi
Başını koymuş göksüne dağların
Kanını emziriyordu toprağa……

Toprak rahat ve sıcak
Uyuyor gerilla kanlar içinde
Dudaklarında izi kalmış son gülüşün
Gözlerinin akıyla bakıyor
Mavisine gökyüzünün

Çiçekleri kuşatan
Ölüm kokusunda buldular
Dağlara gömdüler umut güllerini
Şimdi sokaklar yürürken
Büyür yayılır çiçeklerin kokusu



Ünye 1982

Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri




1962 yılının haziran ayında duman yürümüş Karadeniz dağlarını duldasında adı gibi şirin bir köyde dünyaya geldim
Adını çiçekten alan çiğdem köyü baharda başka güzel olur burcu burcu çiçek kokar papatyadan karanfile çiğdemden menekşeye neyi koklamak istersen öylesine güzel kokar sokaklara yayılmış çiçekler köyümde
Sularında nergis başka güzeldir Dağlarında akasyalar kestane çiçeği bal taşır arılara Yazı başka güzeldir, kışı başka güzel Gelini ayrı bir güzeldir kızları başka güzel
Her şey o kadar güzeldi ki çocukluğumun şimdi o günleri andıkça tarifi imkansız sızılar hissediyorum yüreğimde
Sonradan kopartıldı güller dalından kanatıldı dağların yüreği, barut kokularına yenik düşen kökler taşıyamadı dallara can suyunu ondandır, erken yaprak dökümü bizim dağlarda Kızıl dere varsın vura vura başını taşlara koştursun koyaklar boyu, silemez içindeki kan kokusunu güneş enginlere doğmuyor gayrı
Doğduğu yerde doymayan insanlar kendi gözyaşlarını içerek düştüler göç yollarına ve adına gurbet denildi yurtsuz sürgünlüğün, sular gibi akıp gittiler doğdukları yerden büyük şehirlere bende böyle bir sevda seline kapıldım

İlkokulla çocukluğumu da bitirdiğim köyden ayrıldım Çırak olarak bir lastik fabrikasının torna bölümünde çalışmaya başladım
Günler günleri getirdikçe zulümler büyüdü zulümler büyüdükçe içimdeki isyanı yeşertti çırak olmak kolay değildi bu şehirde Ne sahip çıkacak devlet nede arka verecek anne baba vardı
Zaten babamın o son sözleriyle perçinlenmişti köleliğim, ustaya “eti senin diyordu kemiği benim”
14 yaşında ilk sendika mücadelesine başladım 6 aylık onurlu bir direnişten sonra nihayet kazanmıştık ilk zaferimizi grev çadırında bu sürede bir çok kitle örgütleriyle tanıştım Bir demokratik kitle örgütünde dinlediğim müzikle büyülenmiştim Ruhi su söylüyordu el kapıları daha sonra bendeki ruhi su düşkünlüğü beni şiir yazmaya zorladı O gün bugündür emeğin ve emekçinin sevdasını ve isyanını yansıtmaya çalıştım dizelerimde büyük şehirler kendi içine çekiyordu beni Ünye’den sonra ilk durağım samsun oldu iki yıllık bir süreden sonra da İstanbul’a doğru çekmeye başladı içimdeki büyük şehir özlemi
12 eylül, güzel olan ne varsa her şeyi silip götürüyordu, tutuklanmalar gözaltılar derken askerlik görevim geldi düştü kapıya Askerden sonra tekrar İstanbul’a gittim o eski İstanbul yoktu artık Her şey tadını yitirmiş zehir zıkkım
1985 yılında Ankara’ya yerleştim hala Ankara da yaşamaktayım bir çok dergilerde yazım ve şiirlerim yayınlandı birçok ödüller aldım ve 7 arkadaş bir araya gelerek Halk ozanları kültür ve dayanışma topluluğu derneği kurduk hala ayın dernekte mücadeleye devam etmekteyim bir çok halk ozanları antolojisi çıkardık
Ve yüreğimizdeki isyan ve sevdalarımız adlı ilk şiir kitabından sonra 2004 haziran ayında Eylül Zamanı adlı şiir kitabını okurlarla buluşturdum ardından halk ozanları kültür ve dayanışma topluluğunun şiir serilerinde Sürgün sular adlı Üçüncü kitabım yayınlandı
Şimdi yeni çalışmam olan kitabımda şiirler ve öyküler yaşamdan kesitlerle buluşacağız

Yeni güzelliklerde Buluşmak üzere

ABDULLAH ORAL

Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri




Seni Sevmişim Yar


Kır menekşelerini büyüttüğüm yüreğimde

Sen/ çölleri yarattın/

Bir damla su istiyorum senden/ ey sevgili
Şimdi boynumu sıkar durur kendi ellerim

Nehirler gerekmiyor tükenmiş ümitlere



Bağışla beni sevda üstüne yar

Hüküm giydirme ne olur sensizliğe

Senden öğrendim / sevmeyi/ özlemeyi

N!olur öğretme içimdeki seni öldürmeyi



Gözlerimi türkü ırmaklarında döndürme

Zaten değirmen taşı olmuşum dağlarında

Bir sana/ birde sensizliğe/ döner dururum yar



Yüreğim kanat çırpar oldu

Geleceğin günün özlemine
Kaç bahar yasak aşklara vurulmuşum

Titreyen yüreklerin deltasında yar



Sensizliğin acılarını sakladım yatağıma

Dağlarım inceden esen yel gibi ıssız
Sorun kalbime özlemek nedir
Acı nedir, hüzün nedir
Ben yüreğimden daha çok /seni sevmişim yar



Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri



OSTİM

Bir umuttur
Düşer yağlı kollarına
Sarmalarsın onu
Çekersin koynuna

Baskıyla eğitilir azarla işlenir
Hürriyet sanır ezilmişliği
Bir günlük oyuna bile hasret bırakılmış
Çırak diye hırpalanan
Ostim sanayi çocukları

Anahtar ve çekiç taşıtılır önce
Küfür ile eğitilir ana avrat
Kokmaya başlar nefesinde
Yanmış yağ karpit potas

Sömürü çarkına yeni bir dişli
Bir zincir daha eklenir
Dönerek çeker ondan sonrakileri


Mengene ağzında boyanır sevdası
Ağır ağır yaklaşmaya çalışır ışığa
Kalfa olacaktır
Sonrada ustası yaptığı işin

Vurur hırsla çekice örse
Öfkenin yüreğe vurduğu gibi

Hasret kalmıştır sabah uykularına
Doğan güneşe hasret

Ustası olmak için sanatın
Takmak için koluna altın bileziği
Katlanır tüm baskılara

Yaşları küçükmüş
Benizleri solukmuş
Ölecekmiş kalacakmış kimin umrunda

Bir zincir daha eklensin çarka
Bir dişli daha fazla dönsün yeter ki
Zaten öyle söylemiştir babası
Eti senin kemiği benim…

Bu sözlerle perçinlenir köleliği
Büyürler küfür duya duya tokat yiye yiye
Suyuna zehir konmuş
Bıçaklar gibi bilenerek büyürler
Yaralı parmaklarına
İşeyerek birbirlerinin

Altın bilezik
Kölelik zinciri olurken bileklerde
Gülen bir yüze hasret
Tatlı bir söze hasret
Açmaya başlar güller

Tomurcuk güle dönüşürken
Hayata bir sevda başlar
Bir başka sevdadır bu
Suyla değil
Yanık yağ ile sulanmış

Sıcacık öpüşlerin özlemi çekilirken
Bir türkü tutuşur dillerde
Sevdadan yana hasretten yana
Yaşanmadan yiten çocukluğu
Bir özlem oluşturur dillerde

Büyürler yavaş yavaş
Ama hep çocuk kalırlar
Ostim sanayi işçileri

En güzelini öğrenmişlerdir küfrün
Kendinden sonrakilere miras kalsın diye
Oda ondan sonraki kuşaklara
Öğretir küfür ile sanatı

Direnmek çok yabancı sözdür
Hak aramak yüz kızartıcı bir suçtur
Patronun yüzüne konuşmak zordur
Ardından küfrün en güzeli savrulur

Onlar bizim işçilerimiz
Hoşnut değildir ya baskılardan
Baskıyla işlenmişler bir kere
Özgürlük sanırlar
Yarı ağlamaklı gülüşleri
Bir tokat gibi şakağında patlayan
Yoksulluğun utancıdır


Zulme direnmek uzağında onların
Açlığa ve
Zemherinin soğuğuna direnmeyi öğrenmişler
Boyun eğmezler yoksulluğa
Ancak hastalık yıkar onları
Yinede yenik düşmemek için hayata
Direnirler yürek yürek
Hastalığa direnirler

Doğaya meydan okurcasına
Buz tutmuş yaşamı ısıtmaya direnirler
Gripmiş zat üreymiş
Oracıkta ölecekmiş
Umursamaz yaşamı
Yeter ki işinden olmasın

Yaşama direnirler
Hastahane kapılarında
SSK'dır çalacakları tek kapı
İnsan yerine bile koymazlar
İterler kakarlar dışlarlar onları
Onlar ki ostim sanayi işçileri

Kolay değil şafağın ardında kalmış
Umutların gün ışığına çıkması

Nakış nakış işlerler çelikleri
Kaynakla elektrot la yazarlar
Ezilmişlikten özgürlüğe özlemlerini
Yanık motor yağıyla süslenmiş
Çırağın ustası kalfası
Rengin desenin en güzelini yaratırlar
Boyacı elleriyle yaşatırlar güzelliği
Ama istediği rengi veremez umutlarına
Ostim sanayi işçileri


Ülkemde yaşayan bütün emekçilerin
Ortak sorunudur Ostim'ler
Mart 1992 A Oral

Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri




Kitaplarla dost olanlar
Yaşama dost kalırlar
AOral

YARINA KOŞU

Saat 9:45
Şimdi şu anda
Kendi geleceklerine
İlk adımı atıyor çocuklarımız

Düzenin engelli barikatları
Aşılması zor dikenli teller
Kimileri aşacak engelleri
Kimi düşecek daha ilk adımda

Kara duvarların
Aydınlık yüzleri düşerken
Kiminin gözlerine
Kimisi elleri kolları bağlı
Nişangahında düzenin
Vurulup düşecekler
Karanlığın ortasına
Şimdi şu anda
Kahrolsun şuan yok
Yarının basamaklarına
Tırmanıyor çocuklarımız
Ellerinde bir kalem bir kağıt
Tutunacak bir dal aramakta geleceğe

Beklemekteyim
Tellere takılan kızımın
Barikatları aşmasını
Ağır hantal bedenim
Kollarımı uzatamayacak kadar yorgun
Ve ellerim ihanet içinde
Kaşımıyor kendi yarasını

Saat 10:30

Göğüs kafesime sığmayan
Bir yürek depişmekte
Sol tarafımda
Çıldırdı
Zamanın gerisinde gitmenin
Utancıyla

Başımda haziran güneşi
Dumanı titriyor
Dudaklarımda ıslanan sigaramın
Sam yeli vurmuş yanağıma
Gözlerim güneş yanığı
Çerçevesine tutunmuş bakışlar
Camlarına asılı kaldı okulun

Yelkovan on birin üstüne düşmek üzere
Yüreğimde ağrısı bekleyişin
Çocuklar hala ter dökmekte
Gelecek için

Şimdi şuanda
Neresinde acaba kızım
Aşılması zor barikatın
Yüzünü yitirmiş
Sorular kuşatmış zamanı

Soğuk terler içinde
Çelişkilerle savaşmakta bakışlar
Her yanlış adım
Tabanlara,da patlayan
Serseri bir mayın gibi

Zaman
Dibi delik bir kovada
Suyun kendi kendini
Tüketişi misali akıp gidiyor

Saat 11:52

Çocuklarımız
Suyu tutabildiler mi avuçlarında
Yada
Kaç damlasını yudumladılar umudun
Islandı mı dudaklar gelecek adına
Tırnaklarım dişlerimle oynaşıyor
Dişlerim dudaklarımı yontmakta

Saniyeler yelkovanı kovaladıkça
Akrep, ağır hantal adımlarla
Devam ediyor yoluna
Ağırlaştıkça dizlerim
Yavaşça sırtımı verdim toprağa
Güneşi emzirmekteyim gözlerime
Birazcık gökyüzü
Birazcık mavi
Ufkumda kül rengi bulutlar
Nasılda aranırmış yaz yağmuru
Gölgesine sığınacak dal olmayınca

Üç saatlik maraton bitmek üzere
Kaçıncı saati koşuldu yolun
Kaçıncı dakikada düşenler oldu
Kopanlar yarıştan

Sıkışıp kaldı gözlerim
Okulun kapılarına
Acı duymuyorum ama
Güneşin sarı sıcağı
Yanaklarımda alevlenen
Esen yelden duyuyorum
O türküyü hala
Ruhi Su söylüyor
Vatanı olmayanların
Dizelerdeki yurtsuz sürgünlüğü
Dudaklarıma asılı kalan

Saat 12:35

Aralandı kapılar
Gözüktü
Yarına koşmaktan yorgun
Deniz gözlüm
Kamaşan gözlerini yumrukluyor
Dizlerinde yurtsuzluk ağrıları
Önce uzak dağların
Havasını çekti içine
Sonra
Koşarak geldi yanıma
Sarıldım
Yüreğimdeki nehirlerin ıssızlığına
Alnındaki kader çizgilerini
Bastım göksüm,ün üstüne
Bütün özlemlerin sarhoşluğuyla
Başladık yürümeye
Halkımızın ortak türküsünü
Paylaşarak
-Bu kente ayrılık düştüğü zaman
Uykusunda bir kuş ölür ecelsiz
Alıp,ta başını gitmek istersin
Karanlık sokaklar kör sağır dilsiz--

- uğurlama grup yorum--

Kızımı üniversite Sınavında beklerken

16 Haziran 2002

Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri



GENÇ ADAM

Zulüm bayraklarına küfrettiğimiz çağdı
Aylardan ağustos fındık zamanı
Nehir yataklarını kapatmış dallar
Şırıl şırıl akıyordu değirmen derede sular

Akşamın süzülen bakışına
Dalıp dalıp gidiyor kara deniz dağları
Koynunda kurdu kuşu ve insanı uyutarak

Gecenin ılıman esintisiyle
Yatağında uyandı genç adam
Yüreği yoklayan
O Tatlı ürpertinin ateş inde idi bedeni

Gülümseyerek bakıyor göğe
Dolunay düşmüş saçlarına
Gökyüzü aynı içtenlikle
Gülücükler yolluyordu ona
Göz kamaştıran yıldızlarıyla

Rüzgar güneşi bekliyor
Uyandırmak ,için kuşları
Yürekte kıvılcımlanan ateşin ışığıyla
Yürüyor dağlara doğru genç adam
Silahının çıplak yansımasıyla
Aydınlanır iken gözleri
Tütün düştü aklına

Bir sarma çıkardı tabakasından
Götürdü dudaklarına
Vuruldu ilk nefeste
Boylu boyunca düştü
Ayaklarını öpen toprağın üstüne

Bir eli tetikte ,bir eli göksünde dağların
Usulca dayadı dipçiği toprağa
Yanık bir tebessümle
Kalkmak istedi ayağa

Beklenmedik bir şeydi
Ateşlenen barutun sesi
Ama habercisiydi kahpeliğin

Kaçıncı kıyımıydı rüzgarın
Kaçıncı talanıydı gelinciğin
Çiğdemin menekşenin nergis in

Karadeniz dağlarında
katli vacipti kardeşliğin

Çınarlar uzandı sonsuza doğru
Ustalıkla çaldı sazını fındık dalları
Kızılağaç cırtlak sesiyle katıldı koroya
Yakamoz karaltılı sesiyle
Türkülerimi mırıldanıyordu rüzgar

Taşıdığı yürekten hoşnut genç adam
Yine gülümseyerek bakıyor dolunaya
Nefesinin serinliği üşütmüştü geceyi
Başını koymuş göksüne dağların
Kanını emziriyordu toprağa……

Toprak rahat ve sıcak
Uyuyor gerilla kanlar içinde
Dudaklarında izi kalmış son gülüşün
Gözlerinin akıyla bakıyor
Mavisine gökyüzünün

Çiçekleri kuşatan
Ölüm kokusunda buldular
Dağlara gömdüler umut güllerini
Şimdi sokaklar yürürken
Büyür yayılır çiçeklerin kokusu



Ünye 1982

Alıntı Yaparak Cevapla

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri

Eski 06-24-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

ABDULLAH ORAL - biyografi ve Şiirleri




1962 yılının haziran ayında duman yürümüş Karadeniz dağlarını duldasında adı gibi şirin bir köyde dünyaya geldim
Adını çiçekten alan çiğdem köyü baharda başka güzel olur burcu burcu çiçek kokar papatyadan karanfile çiğdemden menekşeye neyi koklamak istersen öylesine güzel kokar sokaklara yayılmış çiçekler köyümde
Sularında nergis başka güzeldir Dağlarında akasyalar kestane çiçeği bal taşır arılara Yazı başka güzeldir, kışı başka güzel Gelini ayrı bir güzeldir kızları başka güzel
Her şey o kadar güzeldi ki çocukluğumun şimdi o günleri andıkça tarifi imkansız sızılar hissediyorum yüreğimde
Sonradan kopartıldı güller dalından kanatıldı dağların yüreği, barut kokularına yenik düşen kökler taşıyamadı dallara can suyunu ondandır, erken yaprak dökümü bizim dağlarda Kızıl dere varsın vura vura başını taşlara koştursun koyaklar boyu, silemez içindeki kan kokusunu güneş enginlere doğmuyor gayrı
Doğduğu yerde doymayan insanlar kendi gözyaşlarını içerek düştüler göç yollarına ve adına gurbet denildi yurtsuz sürgünlüğün, sular gibi akıp gittiler doğdukları yerden büyük şehirlere bende böyle bir sevda seline kapıldım

İlkokulla çocukluğumu da bitirdiğim köyden ayrıldım Çırak olarak bir lastik fabrikasının torna bölümünde çalışmaya başladım
Günler günleri getirdikçe zulümler büyüdü zulümler büyüdükçe içimdeki isyanı yeşertti çırak olmak kolay değildi bu şehirde Ne sahip çıkacak devlet nede arka verecek anne baba vardı
Zaten babamın o son sözleriyle perçinlenmişti köleliğim, ustaya “eti senin diyordu kemiği benim”
14 yaşında ilk sendika mücadelesine başladım 6 aylık onurlu bir direnişten sonra nihayet kazanmıştık ilk zaferimizi grev çadırında bu sürede bir çok kitle örgütleriyle tanıştım Bir demokratik kitle örgütünde dinlediğim müzikle büyülenmiştim Ruhi su söylüyordu el kapıları daha sonra bendeki ruhi su düşkünlüğü beni şiir yazmaya zorladı O gün bugündür emeğin ve emekçinin sevdasını ve isyanını yansıtmaya çalıştım dizelerimde büyük şehirler kendi içine çekiyordu beni Ünye’den sonra ilk durağım samsun oldu iki yıllık bir süreden sonra da İstanbul’a doğru çekmeye başladı içimdeki büyük şehir özlemi
12 eylül, güzel olan ne varsa her şeyi silip götürüyordu, tutuklanmalar gözaltılar derken askerlik görevim geldi düştü kapıya Askerden sonra tekrar İstanbul’a gittim o eski İstanbul yoktu artık Her şey tadını yitirmiş zehir zıkkım
1985 yılında Ankara’ya yerleştim hala Ankara da yaşamaktayım bir çok dergilerde yazım ve şiirlerim yayınlandı birçok ödüller aldım ve 7 arkadaş bir araya gelerek Halk ozanları kültür ve dayanışma topluluğu derneği kurduk hala ayın dernekte mücadeleye devam etmekteyim bir çok halk ozanları antolojisi çıkardık
Ve yüreğimizdeki isyan ve sevdalarımız adlı ilk şiir kitabından sonra 2004 haziran ayında Eylül Zamanı adlı şiir kitabını okurlarla buluşturdum ardından halk ozanları kültür ve dayanışma topluluğunun şiir serilerinde Sürgün sular adlı Üçüncü kitabım yayınlandı
Şimdi yeni çalışmam olan kitabımda şiirler ve öyküler yaşamdan kesitlerle buluşacağız

Yeni güzelliklerde Buluşmak üzere

ABDULLAH ORAL

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.