Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular > Sorularla İslamiyet

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
imtihan, insana, istemediği, isteyip, olmak, sorulur

İnsana İmtihan Olmak İsteyip İstemediği Sorulur Mu?

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsana İmtihan Olmak İsteyip İstemediği Sorulur Mu?




İnsana imtihan olmak isteyip istemediği sorulur mu?
Hakkında İnsana imtihan olmak isteyip istemediği sorulur mu?





Kendimize bir bakalım Siz iyi bir ressam veya heykeltıraş olsaydınız, bu özelliğinizi görmek ve başkalarına da göstermek için bir taş, bir ağaç, bir hayvan, bir kadın, bir de erkek resmi veya heykeli yapınız Bunların içinden konuşacak ve anlayacak özelliği sadece insan şeklinde olanlara veriniz

Şimdi bunlar içinden biri sana itiraz edip “beni niye yaptın” “bana insan olmak ister misin diye niye sormadın” dese ne dersin ve ne yaparsın Her halde en azından seni yok iken ortaya çıkardım, seni taş, ağaç, hayvan değil de en değerlisi yaptım Teşekkür etmen gerekirken bu itiraz niye, demeyecek misin Sonra da böyle bir itiraz karşısında onu parçalayıp çöpe atarsın Diğer haline razı olanı ise en güzel yere asar herkese seyrettirirsin

Orada bulunanlardan taşlar da bunu duyunca “halinden memnun değilse yer değişelim, bana insanlığı kendine taşlığı alsın dese, haklı olmazlar mı?

İşte kardeşim Bizim akıllı ve en değerli varlık olarak durumumuz aynen böyledir Allah her şey içinde en güzel şekli ve özellikleri bize verdiği halde biz itiraz etsek, “o zaman hayvanlardan biri gel değişelim” yahut da “seni yok etsin yerine beni geçirsin” dese ne yapacaksın

Allah Teala böyle bir itirazda bulunanı parçalayıp çöpe yani cehenneme atsa, diğer haline razı olanı cennetine koyup en güzel nimetlerle süslese adaletin en güzeli olmaz mı

Allah bizi kendisini tanımak ve kendisine layık olacak şekilde ibadet etmek için yarattı Bu vazifeyi yerine getirecek alet ve cihazları da yaratmıştır Yani bizden istenen şeyler ile bunları karşılayacak sermaye ölçülü ve dengelidir Burada herhangi bir adaletsizlik olmadığını bütün insaf ve vicdan ehli bilir

Fakat Allah’ın bizi yaratırken bize sorup sormaması ise, tamamen Allah’ın iradesini kısıtlamak anlamına gelir Oysa “alimlerimizin ittifakı ile Allah - la yüs”el – dir Yani yaptığı işlerden sorguya çekilmez Ama kainatta yaptığı ve yarattığı herhangi bir hadisenin hikmetsiz veya adaletsiz olduğuna dair hiç kimse ağzını açamamaktadır Çünkü, kainatta hikmetsiz ve abes olabilecek bir durum yoktur Bütün kainatı didik didik araştıran bilim adamları bu ilahi hikmet karşısında hayrete düşmektedir

İşte tüm kainatta rastlanılamayan hikmetsiz iş ve fiillere elbette şeriatta da rastlanmaz Yani bizim taşıyamayacağımız işleri Allah bize yüklemez Bütün hayvanlara, bitkilere ve cansızlara vazifeler yükleyen Allah, elbette bize de bazı vazifeler yükleyecektir Yoksa tüm kainatta mevcut olan hikmet, insanlar yönünden abes olacaktı Hiçbir işinde abesiyet ve çirkinlik olmayan ve bu gibi şeylerden münezzeh olan Allah, elbette insanlara da taşıyabilecekleri bir yükü yüklemesi gerekmektedir

İnsanın Yaratılış Amacı

Bu soruyu esasen iki yönden incelemek mümkündür Birincisi, insan dışındaki bütün varlıkların insan merkezli çalışmaları, insana hizmet etmeleri meselesi Burada da iki durum akla gelir Ya demek lazımdır ki insan dışındaki varlıklar insanı tanıyorlar, onun ihtiyaçlarını biliyorlar, ona şefkat edip acıyorlar bunun için de mesela; meyve ağacı insanın vitamin ihtiyacını gidermek için ona meyve veriyor, hayvanlar, protein ihtiyacını karşılamak için et, süt, yumurta gibi gıdaları insana takdim ediyorlar… veya insan, bütün bunları kendi gücü, kuvveti ve kudreti ile yapıyor…

Hâlbuki dikkatle bakıldığında görülüyor ki tüm varlıkların insanın ihtiyaçlarını gidermeye yönelik çalışmaları, insanın onları emri altına almasıyla, onlara üstün gelmesiyle, onlarla çarpışmasıyla değil; bilakis hayatını devam ettirmek için gerekli olan ihtiyaçları topraktan, havadan, sudan, ateşten temin edemeyeceği için unsurları terbiye eden bir kudret; elmayı ağacın , yumurtayı tavuğun, sütü koyunun eliyle insana verdiği gibi, Güneşteki zararlı ışınları da Atmosfer vasıtasıyla yine insan için süzüyor

Demek bütün bu hadiseler, insanın çok güçlü, kuvvetli ve kudretli olmasından gerçekleşmiyor, tam tersine gücü, kuvveti ve kudreti, bütün bu muhteşem hadiseleri gerçekleştirmeye yetmediği için, yani güçsüzlüğü, zaafı ve aczi için ona yardım ediliyor, elinde olmadığı nimetlerden dolayı ona ihsan ediliyor, bilgisizliğinden dolayı ona ilham ediliyor, ihtiyaçları için ona ikram ediliyor

Bu çıkarımdan şu soru akla geliyor? İnsan dışındaki her şeyi insana çalıştıran bu sonsuz kudret insanı niçin yaratmıştır ve insandan ne istiyor?

Bu soruya cevap vermek için de insanın diğer varlıklardan farkını iyi tespit etmek gerekir

Evet Allah, insanı bu kainat içinde en seçkin bir surette yaratmıştır Diğer bütün varlıklardan farklı olarak; ona varlıklardaki fayda ve amaçları algılayabilecek bir akıl, iyi ve kötüyü doğru ve yanlışı ayırt edebilecek bir vicdan, bütün ilimleri öğrenebilecek bir kabiliyet, bir çok gizli sırları anlayabilecek bir kalp, bütün tatları algılayabilecek bir dil, güzelliklerin bütün inceliklerini görebilecek bir çift göz, her çeşit nağme ve ilahî tespihleri işitebilecek bir kulak vermiştir

Cenab-ı Hak seçkin olarak yarattığı insanı, kendisine dost ve muhatap kılmış, gönderdiği semavî kitaplarla ona emir ve yasaklarını bildirmiş, saadet ve istikamet yollarını göstermiştir

İnsan kendisine verilen bu yüce his ve organların kıymetini bilmezse, onları vereni unutur ve ondan gaflet eder Allah’ın mahluku ve sanat eseri olduğunu ve her an onun terbiye ve gözetimi altında bulunduğunu, onun vermiş olduğu nimetlerle beslendiğini unutur Ona karşı yapması gerekli olan görevlerden yüz çevirir Evet kendini tanıyan ve yaratılış amacının Allah’a kulluk olduğunu bilen insan, bu gayeye uygun hareket eder

Başka bir açıdan konuya bakış

-Evrende mevcut ve gözle görülen dengeler birer adaletin yansımasıdır Kâinatın, ekoloji, astronomik, jeolojik dengeleriyle mutlak adaletine şahadet ettiği ve bir adı Hak olan Yüce Allah’ı adaletsizlikle itham etmek, hak ve hakkaniyete karşı büyük bir haksızlıktır

Mevcut haksızlıkların, sömürmelerin, cinayetlerin faturasına Allah’a çıkarmak, bir kıyametin kopmasına sebep olabilecek kadar bir saygısızlıktır ve onun gazabını tahrik eder

- Dünya bir cennet ve mükâfat yeri değil ki, herkes için bir zevk ve safa yurdu olsun Dünyaya gelenlerin hızlıca göçüp gitmesi, gençlerin ihtiyarlaşması, insanların sürekli, bela ve musibetlerle karşı karşıya bulunması, firak ve ayrılığın şamarlarıyla sersemleşmesi gösteriyor ki, insanın dünyaya gönderilmesinin gayesi bir imtihandır İmtihandan sonra başka bir memlekete yolculuk yapılacak, imtihanı kazanmanın mükâfatını ve kaybetmenin cezasını orada görecektir

-İmtihana tabi tutulan bir varlık olarak insanoğlunun içinde bulunduğu zamanın her dilimine/her karesine ya artı veya eksi kaydedilmektedir İlahî imtihanın –genel olarak- iki sorusu ve iki cevabı vardır Hayat bilgisinden sorulan bu iki sorudan biri sıkıntı, bela, meşakkat, musibet, mükellefiyet türünden şeylerdir Diğer soru ise, ferahlık, bolluk, nimet, izzet-ikram türünden şeylerdir Bütün hayatında insanlar, ya sevinç ve huzur ortamında, ya da hüzün ve keder ortamında yaşamaktadır Birinci sorunun cevabı sabır, ikinci sorunun cevabı ise şükürdür

İnsanoğlundan, hayatın pratiğiyle sıkıntıyı yaratıp sorusunu soran da, sabır cevabını isteyen de; ferahlık yaratıp sorusunu soran da, şükür cevabını isteyen de Allah'tır

İnsanlar, bu sorulara cevap verip vermemekte serbesttir, fakat imtihan şeklinin veya soru sitilinin değiştirilmesini isteme hakkına sahip değildir Çünkü bu bir "sünnetüllah"tır/bir ilâhî kanundur ve asla değişmez (bk Ahzab, 33/62) Unutulmamalıdır ki imtihanlar, öğrencilerin hevesine bırakılamayacak kadar önemlidir

-Kader noktasında hayrı da şerri de yaratan Allah'tır Fakat imtihana tabi tutulanlar da birer kukla değildir O kötülüklerin meydana gelmesinde onların payı vardır Dikkat edilmesi gereken nokta şudur: İnsanları ilgilendiren konularda, her olayın iki yönü vardır: Birisi: Allah'ın yaratmasına bakan icat noktalarıdır Yani hayrın da şerrin de yaratıcısı Allah'tır Tevhit/Allah'ın birlik sıfatı bunu gerektiriyor

Diğeri: İnsanların kazancına bakan ve içinde yaratma işi olmayan tasarruflar, meyiller ve Allah'ın yaratmasına bir vesile hükmünde olan şeylerdir Özgür bir iradeyle imtihanın yapılmasını sağlamak ve sonuçtan insanları sorumlu tutmak için bu cüzî iradenin verilmesi şarttır ve adaletin gerçekleşmesi adına kula verilmiştir

Bu perspektiften meseleye baktığımızda, işin zannedildiği gibi olmadığı anlaşılacaktır Sözgelimi, ortada bir hastalık varsa, onun yaratıcısı Allah'tır Fakat icat noktaları içermeyen yönleri ise insana aittir Mesela, terli, terli soğuk su içmek bir su-i istimaldir, neticesinden sorumlu olan insanın kendisidir Bademciklerinin şişmesinden, grip olmasından kendisi sorumludur Fakat hastalığı yaratan Allah'tır Edepli olan kimse, Hz İbrahim gibi, vesilelik yönüyle kötülüğün kendisine, yaratıcılık yönüyle de iyiliğin Allah'a ait olduğunu düşünür ve: "ben hastalandığım zaman bana Allah şifa verir"(Şuara, 26/80) der

Eğer böyle düşünmezsek, o takdirde, kolumuzu, bacağımızı kıran, malımızı çalan, hatta bir insanı öldüren kimseye kızmamamız gerekir Ve Allah'ın da bunlara ceza vermemesi lazım gelir "De ki: Rabbinizden gelen hak/gerçek budur Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin"(Kehf, 18/29)

"Eğer seni yalanlarlarsa, onlara de ki: Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir Fakat onun azabı da suçlu olan toplumdan geri çevrilemez Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Allah dileseydi ne biz ona ortak koşardık ne de atalarımız Ve ne de bir şeyi haram kılardık” Bunlardan öncekiler de aynı şekilde yalanlamışlar, sonunda azabımızı tatmışlardı De ki: yanınızda bize çıkarıp göstereceğiniz bir bilgi/ bir yazılı belge var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyor ve yalandan başka bir şey söylemiyorsunuz De ki: “En kesin delil ancak Allah’ındır Allah dileseydi, elbette hepinizi hidâyete erdirirdi” (Enam, 6/147-149)

"Allah dileseydi, elbette hepinizi hidâyete erdirirdi" cümlesinden şunu anlayabiliriz:

"Ey insanlar! İmtihan şeklini belirlemek Allah'a aittir Eğer dileseydi, hepiniz sınıfı geçecek şekilde bir imtihan düzenleyebilirdik Veya hiç imtihan etmeden hepinizi-hidayete erdirir- sınıftan geçirirdik Bu konuda hiç kimse bize mani de olamazdı Fakat, iyi insanlarla kötü olanları, çalışkan öğrencilerle tembel olanları, Ebu Bekir gibi hakkın hatırını sayan, doğruyu tavsiye eden aklını kullanan insanlarla, Ebu Cehil gibi gururunu okşayan nefsinin peşine takılanları birbirinden ayırmak istedik Bu adaletin de bir gereğidir

Bu düzenlemeyi yapmakla Allah'ın insanlara asla zulüm ve haksızlık yapmadığına dair, katında sizi kolayca ikna edecek delilleri pek çoktur Onun için haddinizi bilin, ona güvenin O herkesi sorumlu tutup, sorguya çeker fakat hiç kimse onu sorguya çekemez Onun sonsuz ilim ve hikmetinin denizi yanında sizin bilginiz bir damla bile değildir

Onun hikmetine inanın, rahmetine güvenin, affına karşı ümit-var olun, Onun haksızlık yapmayacağına iman edin, Müslüman olarak ona teslim olun ve öylece huzuruna varın

Selam ve dua ile



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.