Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arayan, çocuk, sığınak

Sığınak Arayan Çocuk

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sığınak Arayan Çocuk



Sığınak Arayan Çocuk

Güneş batmış, ay gökyüzünde gezinmeye çıkmış Gecelerden bir gece sevgili aynacık bakın neler anlatmaya başlamış

Uzak memleketlerin birisinde tahtına düşkün, zengin mi zengin bir padişah yaşarmış Adil olmasına adilmiş ama, burnu kanasa bütün ülkeyi ayağa kaldırırmış

Birgün öyle hastalanmış, öyle hastalanmış ki; ayağa kalkamaz, sarayının bahçelerinde zevkle gezinemez olmuş Ülkede ne kadar iyi doktor varsa çağırmışlar Ne kadar ilaç varsa denemişler, ama bir türlü padişahın hastalığına çare bulamamışlar

Yaz gelmiş, çiçekler açmış, kuşlar cıvıldaşmaya başlamış Güneş parıldıyor, herkesi evinden dışarıya çağırıyormuş Fakat padişahımız, iyileşemediği için bu güzellikleri pencereden seyretmekle yetinmek zorunda kalıyormuş

Birgün bütün doktorlar bir araya gelerek padişahın hastalığını konuşmaya başlamışlar Artık onlar da sıkılmış bu olaydan Çünkü padişah hergün onlara kızıyor, bağırıyormuş:

- Siz ne biçim doktorsunuz Hepinizi astırmak lazım Zindanlarda süründürmek lazım Kafanızı uçurmak lazım

Doktorlar korkuya kapılmaya başlamışlar bu tehditler karşısında En kısa zamanda padişahın hastalığına bir çare bulamazlarsa başlarının derde gireceğini seziyorlarmış Nihayet içlerinden biri meydana çıkarak;

- Arkadaşlar, demiş Buradan çok çok uzakta bir memleket var Adı Sevilenya Orası ilimde ilerlemiş bir memlekettir Bütün alimler mutlaka oraya gider ve ilmine ilim katarmış İşte o memlekette yaşayan bir doktorun ünü dünyaya yayılmış İyileştiremediği hasta, çaresini bulamadığı hastalık yokmuş Padişahımıza söyleyelim haber salsın çağırtsın onu Biz de rahatlayalım

Doktorların hepsi bu fikre katılmışlar ve içlerinden birisini sözcü seçerek padişaha göndermişler Padişah anlatılanları dinledikten sonra hemen emir vermiş:

- Derhal hazırlıklar başlasın Yarın sabah yola çıkacak bir birlik oluşturulsun

En güzel hediyeler, kese kese altınlar doktora verilmek üzere hazırlanmış Ve ertesi sabah bilinmeyen ülkeye doğru yolculuk başlamış

Akrep yelkovanı, gece gündüzü, ilkbahar kışı kovalamış yaz gelmiş Padişahımız her sabah heyecanla uyanır sorar olmuş:

- Geldiler mi?

Çevresindekiler çekinerek cevap verirlermiş:
- Henüz gelmediler padişahımız

Birgün güneş yüzünü dağların ardından göstermeden, ay yıldızlarla gökten çekilmeden nal sesleri şehrin sokaklarını inletmeye başlamış Saray kapısı açılmış, muhafızlar hemen doktorlara haber vermişler:

- Birlik geri dönmüştür

Doktorlar, padişahın hastalığına derman olacak doktorun gelip-gelmediğini öğrenmek için bahçeye inmişler Arabadan, siz deyin çınar boyunda, ben diyeyim kavak boyunda bir adam inmiş Bir ân ürkmüşler Bakışlarında bir baykuş keskinliği varmış Hürmette kusur etmeden odasını göstermişler, dinlenmesi için Fakat kabul etmemiş:

- Hastamız nerededir? Bir insan acı çekerken ben nasıl dinlenebilirim!

Doktorlar şaşkın şaşkın padişaha haber salmışlar Padişah haberi alır-almaz;

- Aman hemen gelsin Kaç zamandır gözlerime uyku girmez Acıdan yüreğim duracak sanırım Hemen gelsin hemen, demiş

Bu, adı daha önce hiç duyulmamış ülkeden gelen doktor, elindeki ufak çantayla padişahın huzuruna çıkmış Padişahın ağrıyan bacağını saatlerce incelemiş ve sonra şunları söylemiş:

- Dokuz yaşında bir erkek çocuk bulunmalı Bu çocuk kesilecek ve midesi bacağınıza sarılacak Üç gün içinde hiçbir şeyiniz kalmaz, ayağa kalkarsınız

Padişah, askerlerini böyle bir çocuk bulmaları için göndermiş Bütün okullar, bütün evler araştırılmış Ve nihayet dokuz yaşında, çok güzel bir erkek çocuğu bulunmuş

Askerler çocuğun annesiyle, babasıyla konuşmuşlar, durumu anlatmışlar Zaten bütün halk padişahın hastalığından haberdarmış Ama anne ve baba çocuklarının kesileceğine çok üzülmüşler Ağlamış, sızlanmışlar Yalvarmışlar Ama kimse onları dinlememiş Çocuğun babası vezire gelerek;

- Oğluma kıymayın, demiş Onun yerine beni öldürün O benim tek çocuğum Beni ondan ayırmayın Ne olur yapmayın bunu!

Vezir, çocuğun babasını karşısına oturtmuş ve şunları söylemiş:

- Sen bir çocuğun mu, yoksa bir padişahın mı ölmesini istersin? Eğer padişahımız ölürse hâlimiz nice olur hiç düşünmüyor musun? Düşmanlarımız memleketimizi istilâ ederler Bu daha mı iyi? Akılsızlık etme Sana bin altın veriyorum Hiç oğlun olmadığını düşün

Çocuğun babası o kadar altını daha önce birarada hiç görmediği için heyecana kapılmış ve razı olmuş:

- Varsın padişah yoluna öldürülsün benim oğlum, demiş

Oğlunun karşılığı olarak aldığı altınlarla eve dönmüş Çocuk, babasına sarılıp ağlamış

- Beni öldürmeyecekler değil mi, diye sormuş babasına

Adam oğluna diyecek bir söz bulamamış, susmuş kalmış Ertesi gün de çocuğun annesi vezirin yanına gitmiş Yalvarmış, yakarmış Ama vezir ona da bin altın vererek bu işe rıza göstermesini sağlamış Çocuğun annesi ağlamayı bırakarak;

- Eh, madem ki hayırlı bir iş için ölecek, ne yapalım ölsün, demiş

Padişah, anne ve babadan izin aldıktan sonra devrin bilginlerini yanına çağırtmış Bir de onlardan izin almak istiyormuş Bazıları bunun yanlış olduğunu söylemişler, bazıları padişahın ölümünden daha hayırlıdır demişler Sonunda çocuğun kesilmesinde bir sakınca olmadığı kararına varmışlar

Bütün ülkeye bu olay duyurulmuş Herkesin dilinde kesilecek çocuk varmış Kimileri duyduklarına inanamıyor, kimileri çocuğa acıyor, kimileri de padişah iyileşecek diye seviniyormuş

Kısa zamanda şehrin meydanı hazırlanmış Halk merasimi seyretmek için meydana toplanmış Çocuğun annesiyle babası halkın önünde çocuklarının kesilmesine izin verdiklerini, bilginler de çocuğun hayırlı bir iş için öldürüldüğünü söylemişler

Zavallı çocuk hiçbir şey yapamıyormuş Kesileceği yere çıkarılmış Herkese bir bir bakmış ve babasına dönerek konuşmaya başlamış:

- Babacığım, hani ben senin tek çocuğundum Hani beni çok severdin Şimdi bensiz ne yapacaksın? O altınlar benim yerimi tutabilir mi?

Çocuk sonra da annesine dönerek konuşmuş:

- Ya sen anneciğim, nasıl izin verebildin biricik oğlunun öldürülmesine! Demek ki beni gerçekten hiç sevmedin Üzülmeyecek misin?

- Peki siz, sevgili bilginler Dokuz yaşındaki bir çocuğun öldürülmesinin yanlış olmadığını nasıl söylersiniz? Ben kimsenin canını acıtmadım ki Padişahımızın hastalığının sebebi de ben değilim Kimseyi de öldürmedim

Son olarak padişaha dönmüş:

- Padişahım, iyileşmek için beni öldürüyorsun Oysa biz seni sığınak kabul ediyorduk Senin ülkende bunun için yaşıyoruz Bizi koruduğun için Demek ki ülkemize bir şey olsa hiçkimse sana sığınamayacak, demiş

Çocuk bakmış kimse yardım etmeyecek, başını gökyüzüne kaldırmış ve dudaklarını kıpırdatmaya başlamış Padişah onun bu hâlini görünce sormuş:

- Şimdi ne yapıyorsun?

Islanmış gözlerini padişaha çeviren çocuk, ağlamaklı bir sesle cevap vermiş:

- Sen annemi, babamı, bilginleri razı etmişsin Bana da sığınabileceğim tek bir yer kalıyor Yalvarıyorum ki beni kurtarsın Siz beni anlamıyorsunuz

Padişah bu sözleri duyunca şaşırıp kalmış ve hatasını farkedivermiş:

- Bırakın çocuğu, demiş Benim ölümüm bu bacaktan olacaksa olsun

Bu olaydan sonra padişahın bacağı nedense hiç ağrımamış Ve padişah çocuğu yanına alarak beraberce güzel bir hayat geçirmişler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.