Havas İlmi |
07-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Havas İlmiNesnelerle harf, kelime ve duaların gizli özelliklerinden faydalanarak gaybden haber verdiği veya varlıklar üzerinde etkili olduğu ileri sürülen bir ilimdir Bir nesnede bulunup başkalarında bulunmayan tabiat, özellik ve niteliği ifade eden has ve hassa kelimelerinin çoğulu olan havas, insanlar için kullanıldığında “sıra dışı, üstün, seçkin kişiler” anlamına gelir İslam âlimleri, Allah’ın varlıkları farklı şekillerde ve bir hikmet üzere yarattığı gerçeğinden hareketle onlardaki ilahi sırları keşfedebilmek için türlerini araştırmaya çalışmışlardır Her varlığın kendine ait bir havassı söz konusudur Ancak bazı varlıkların hassası bilinmekte, bazılarınınki ise gizli olduğu için bilinmemektedir Havas ilmiyle uğraşanlar bu gizlilikleri keşfederek olağanüstü sayılan bir takım işleri yaptıklarını ifade etmektedirler İbn-i Nedim gizli ilimlerin; azâim, sihir, şa’beze, nîrancât, hiyel ve tılsım çeşitlerine ayrıldığını söyler Ona göre bunların bir kısmı; a) Azâim ve sihir ; Cinleri kullanmak suretiyle, b) Tılsım, şa’beze, nîrancât ; yıldızları gözlemlemek, veya taş, boncuk, yüzük vb nesneler üzerine işaretler yapıp, yazılar yazmak suretiyle icra edildiğini belirtmektedir Yine aynı alime göre; dindar insanların Allah’a boyun eğmek, ibadetlere sarılmak ve riyazet yapmak suretiyle ruhanîleri etkileri altına alması mümkündür Havas ilmi konusunda en geniş bilgiyi Taşköprizâde Ahmet Efendi vermektedir O İlm-i Havassın, Esmâ-i Hüsnâyı ve kutsal kitapları okuyarak kazanılan hassalardan bahseden bir ilim olduğunu, bundan yararlanabilmek için her şeyden önce insanın kendini tamamen Allah’a verip dünyevî zevklerden uzaklaşması ve yalnız evrâd ile ilgilenmesi gerektiğini söyler Böylesine sıkı bir riyâzat yapan kimsenin nesnelerin gizli özelliklerini öğrenebileceğine ve onları kullanabileceğine inanır Yine ona göre ilimleri elde etmede etkili olan ya nefsin gücü (sihir) ya feleklerin yardımı (da’vet-i kevâkib) veya semâvî kuvvetlerle yeryüzü kuvvetlerinin mezcedilmesi (tılsım) yahut da nesnelerin gizli özelliklerinden istifadedir Nesnelerin gizli özelliklerinden faydalanılarak kazanılan gizli ilimlerin gerçekleştirilmesi beş şekilde olur: İlm-i havass : (okumak - öğrenmek suretiyle), Nîrancât : ( yazmak – kağıda dökmek suretiyle), Rukye : ( Fiil şeklinde), Azâim : (Bedensiz ruhlardan istifade etmek suretiyle),[*] İlmü’l istihzâr : ( Bedenleşmiş ruhların yardımı suretiyle) Bu sahada söz sahibi kişilerden biride Kâtip Çelebi’dir Kâtip Çelebi Havass İlmine konu olan varlıkları şöyle sınıflandırmaktadır: Hurufi ilmine ait kaidelerin içinde yer alan isimlerin ve bu isimleri meydana getiren harflerin havassı Efsunlarda kullanılan dua ve ayetlerin havassı Burçların ve yıldızların havassı İklimlerin ve şehirlerin havassı[*] Kara ve denizlerin havassı Halk arasında yaygın şöhrete sahip eserlerde daha çok harflerin, kelimelerin, isimlerin, duaların ve feleklerin kendine özgü hassalarının bulunduğu, bu hassaları bilen kişilerin söz konusu bilgiyi kullanmak suretiyle duyular ötesinden haberler verebildikleri ve nesnelere hükmettikleri ileri sürülmüş, böylece havas ilmi tek boyutlu hale getirilmiştir Bu haliyle havas ilminin amacı eşyanın hakikatini araştırmakta olmaktan çıkıp hasmın yenilmesi, gizli hazinelerin bulunması, insanlar arasında sevgi ve nefret duygularının geliştirilmesi, şifa dağıtılması gibi hususlara ve büyücülüğe dönüşmüştür Bu anlayış zaman zaman savaşa iştirak eden padişah ve kumandanları, korunmak amacıyla üzerine bazı ayet ve vefkler yazılı gömlekler (tılsımlı gömlek) giymeye, üzerinde çeşitli yazı ve şekiller bulunan madalyon, yüzük ve metal muskalar taşımaya sevk etmiştir Taşköprizade, Eflatun’un rakamları birbirlerini sevenler ve sevmeyenler şeklinde ikiye ayırdığını, birinci gruptakileri bir kağıda yazıp daha önce içine hiç su konulmamış bir kaba koyduktan sonra bu sudan iki kişiye içirilirse aralarında sevgi, aynı işlem ikinci gruptaki rakamlarla yapılırsa nefret ve düşmanlık hasıl olacağını söylediğini nakletmektedir Yine bu alanda Cabir b Hayyân yazdığı eserlerinde havas ilmi kapsamına giren konular üzerinde durmuştur Bunların yetmiş bir makaleden meydana gelen birincisinde nesnelerin özellikleri, ikincisinde tılsımların mahiyeti, çeşitleri ve hangi amaçlarla yapıldıkları, üçüncüsünde muhabbet işlemleri ve astroloji konuları, dört ve beşincisinde ise simyanın temel meseleleri ele alınmaktadır Havassa dair halk arasında en tanınmış eser; Ahmed b Ali el Bûnî’nin “Şemsü’l-maârifi’l kübrâ” sıdır Dört bölümden oluşan kitapta harflerin çeşitleri ve sırları, yıldız ve burçların tâli ve menzilleri, besmele, esma-i hüsnâ, ism-i a’zam, sûre ve duaların havassı, faydalı vefk ve tılsımlarla cefr ve kutsal taşların havassına yer verilmekte, ayrıca hassalardan faydalanmak suretiyle zehirlerden korunma, haşeratın uzaklaştırılması, düşmana galip gelme, hastalıklardan şifa bulma ve sevdiği bir kimseyi kendine bağlama gibi işlemlerin nasıl yapılabileceği izah edilmektedir Havâssü’l – Kur’ân : Esmâ-i Hüsnâ ile bazı sûre ve ayetlerin dileklerin kabulündeki tesirlerini ifade eden bir tabir ve bu konuda yazılan eserlerin ortak adıdır Havâssü’l- Kur’ân terkibi Kur’ân’dan bazı kelime, ayet ve sûrelerin belli bir tertibe göre okunması veya yazılması halinde niyet ve maksada uygun sonuçlar veren tesir ve özelliklerinden bahseden bir disiplini ve bunun literatürünü ifade eder Bazı müfessirler, Kur’ân-ı Kerîm’in gönderiliş amacının lafızlarının zahirinden (görünen-okunan şeklinden) anlaşılan manalarından ibaret olmayıp bunun ötesinde maksatların gözetildiğini düşünmüşler, zahiri bakımdan müphem(anlaşılmaz-şüpheli) veya müteşabih (benzerlik taşıyan) ifadelerin batınî (gizli) anlamlar taşıdığını, özellikle bazı sûrelerin başındaki hurûf-u mukattaanın yalnız birer ses sembolü değil,anlam birimi olarak da algılanması gerektiğini, bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’in Hurûfîlik ve ebced hesabı çerçevesinde de tefsir edilmesine ihtiyaç bulunduğunu ileri sürmüşlerdir İbn-i Haldun, ilm-i huruftan (harflerin ilmi) söz ederken bu ilmin başlangıçta Müslümanlarda bulunmadığını, aşırılığa kaçan mutasavvıfların ortaya çıkıp ruhun beden ve maddi alemle olan bağlantılarını çözerek yüce alemlere ulaşmaya kalkışmalarından sonra görüldüğünü anlatır Daha sonra bunların kendilerinden olağanüstü haller zuhur ettiğini ve maddî alem üzerinde tasarruf sahibi bulunduklarını anlatan eserler yazdıklarını, bu eserlerde harf ilminin yardımıyla harflerin bütün sırları taşıyan esmâ-i hüsnâ ve bazı ilâhî kelimelerle ruhların tabiat aleminde tasarruflarının sağlanacağını iddia ettiklerini söylemiştir Kur’ân-ı Kerîm’in sûre ve ayetlerinin kendilerine özgü havassının bulunduğunu ileri süren müfessirler, bu görüşlerine delil olarak onun şifa olduğunu bildiren ayetleri göstermektedirler Hadis literatüründe bazı rivâyetlerde Kur’ân’ın şifa olduğu; -Mü’min sûresinin başından üç ayeti ve Ayetü’l Kürsi’yi sabahleyin okuyan kimsenin akşama kadar, akşam okuyanın sabaha kadar korunacağı, -Akşamleyin Bakara suresinin son iki ayetini okuyanın sabaha kadar her türlü âfet ve şeytan şerrinden emin olacağı bildirilir Görüldüğü üzere Kur’ân’ın havassı ile ilgili rivayetlerin büyük bir bölümünü şifa ve sağlık konularının oluşturduğunu belirtebiliriz Ancak; bir kısım müellifler de harflerle kozmos arasındaki münasebetten felek ve burçların havassından söz ederler Bu çerçevede Kur’ân’ın havassından işaretler ortaya koyarak define arama ve bulma konusunda da çalışma yapan havass erbabı mevcut bulunmaktadır Bunlar; daha ziyade define araması yapan kişilere cinlerden ve tılsımların tesirinden korunabilmeleri için çeşitli çalışmalarının faydalı olacağını ifade ve iddia etmektedirler Tılsım : Bir alfabenin harflerine sayısal değerler verilerek, bazı istek ve arzulara ulaşmak yada istenmeyen kötü durumlardan kurtulmaya yönelik manevî çalışmalar yapıldığını “Havas” bölümünde anlattık Bu tip çalışmalar, çok ilginç yöntemlere yol açmıştır Bunlardan bir tanesi de “Tılsım” denilen uygulamadır Genel ifadesiyle tılsım, bir kelimenin yada bir cümlenin peş peşe gelen (ardışık) harflerinin değerini alıp, bu kelimenin yada cümlenin yerine geçiyor kabul edilip, bir sayı koymak demektir Bu genel usule; Yahudiler ”Gematri”, Yunanlılar “İsopsephi”, Müslümanlar “Hisabü’l-cümel”, ismini verirler Bu uygulamayı (tılsımı) Yahudiler çeşitli kurgulayıcı ve kahinlikle ilgili hesaplarda kullanmışlardır Hahamların en çok kullandıkları dini işlerinden birisi tılsımcılıktır Zira Yahudi dinsel kaynaklarında “Kabalacılık”, tılsımcılık, büyücülük önemli bir yer tutmaktadır Aynı yöntemleri yakın dönemden itibaren Yunanlılar de biliyor ve kullanıyorlardı İmparator Neron döneminde yaşamış olan İskenderiye’li Leonidas (şair) bunlardan birisidir Ünlü din savaşları döneminde Romalı kabalacılar da orduların galip gelebilmesi için tılsımlardan medet umuyorlardı Müslüman müneccim ve tılsımcılar da bu yolla pek çok çalışmalar yapmışlardır Her Arap harfi Allah’ın bir sıfatının baş harfi olduğundan, Arap alfabesinin sayısal uygulanışı “çok gizli” bir çalışma alanı oluşturmuştur Mesela Elif (?) Allah’ın baş harfi, Be (?) Bakî’nin baş harfidir Bu harflere bildiğimiz ebced rakamlarının dışında İlahî vasfı için apayrı rakamlar verilmiş ve bunlarla tılsım oluşturulmuştur Örneğin; günlük kullanımda (1) değerini taşıyan Elif harfi, bu uygulamada Allah’ın adının ebced tablosuna göre hesaplanmış sayısı olan 66 değerine bağlanmıştır Çabuk zengin olmak için ve Allah’ın bütün ikramlarından yararlanmanın yolunu açmak için, özellikle definecilik alanında uğraşanlara şu aşağıdaki tılsım verilir İşte bu tılsım esasen, toplam değerleri 66 olan (soldan sağa-yukarıdan aşağıya ve köşelerden) büyülü bir karedir (Aşağıdaki şekil) 21 26 19 0 22 24 25 18 23 Üstteki tılsımda verilen Allah’ın adının ebcedle hesaplanmış şeklidir Bu bölümde tılsımlar hakkında genel bir bilgi ve iki tane tılsım örneği verdik Definecilikte ise, gömülü olan emanetin korunup muhafazası, başkaları tarafından alınmaması amacıyla cinlerin define üzerine hapsedilmesi olayıdır Yada bir başka ifadeyle; yapılan tılsım çözülmedikçe, definenin başına dikilen Cin’in, ebediyen orada bekçi olarak bağlı kalması demektir Büyü ve tılsımların bütün yöntemleri tarih boyunca bir çok kavimlerce kullanılmıştır Tılsımın gerçek ustaları ise bilindiği kadarıyla Yahudi hahamları ve Firavun uygarlığıdır İbrani ve Süryanilerin de bu alandaki şöhretleri göz ardı edilemez Yapılan tılsımın bir gereği olarak, cinlerle bağlanmış bir define üzerinde çalışma başlayacağı zaman, kazı işlemi henüz başlamadan tılsım işlemeye başlar Bunun fark edilmesi bazen kazı öncesi, bazen de kazı esnasında defineye yaklaşıldığı zaman görülür Burada iki durum vardır: birincisi emaneti vermek istemeyen bekçiler, çeşitli görüntü ve olağanüstü haller göstererek çalışanları kazı mahallinden uzaklaştırmaya çalışırlar Bunu hayvan,ejderha vb şekillerde görünerek yada kaza ve yaralanmalara sebep olarak önce ikaz ve daha sonra tam savaş haliyle ortaya koyarlar İkinci bir durum da; emanete ulaşıp çıkardıkları halde, gözlere gelen manevi bir perde ile emanetin görünmez edilmesidir Olağanüstü hallerin (ışık, gürültü, canlı mahluklar, sis, yağmur, gök gürültüsü vb) görülmesi yapılan tılsımın sonucudur Büyü ve tılsımın uygulandığı yerde, tılsıma rağmen çalışmakta ısrar etmek, oradaki muhafız cinlere savaş ilan etmektir Burada doğal olarak silahı güçlü olan kazanacaktır Konu ile alakasını bildiğimiz İlâhiyatçı kesim, bilimsel yaklaşımlarını ortaya koyarken tamamen Kur’ân ve Hadislere dayalı olarak bu mevzuları açıklama yoluna gidiyorlar Cin’in varlığında tereddüt olamayacağını, ancak etki alanlarının fazla abartıldığını ifade ediyorlar Biz de Kitap ve Sünnetin hükümlerini geçen ilgili bölümlerde, sûre ve âyet numaraları ile verdik İlâhiyatçılar bu hükümlerin dışında bir şey söylemenin mümkün olmadığını ısrarla belirtiyorlar Yine konu ile yakından alakalı bir başka kesim; Havass (gizli ilimler) ile uğraşanlar ise, bu işlerin izahının göründüğü kadar kolay olmadığını, metafizik varlıkların ve onların tesirlerinin kabulünün İslam’la çatışmadığını vurguluyorlar Bu görüşlerini desteklemek amacıyla yine ilgili âyetlerden yola çıkarak yaşanmış olan pek çok olayı delil gösteriyorlar Görüştüğümüz Gayr-i Müslim din adamları da cin ve onlarla ilintili olarak tılsım olayını kesinlikle reddetmiyorlar Kendilerince doğru olan dinsel kabullerini ortaya koyuyorlar Yapılan tılsımlarda yukarıda belirttiğimiz gibi sihirli sözcükler, duâlar vs okumanın yanında, bir de fizikî yapılan bir uygulama vardır Bu da; definenin gömülmesi esnasında gömü mahalline insan kanı akıtılması, yani orada, seçilmiş bir veya birkaç insanın kurban edilmesidir Bu, vahşî ama gerçek uygulamanın sebeplerini tarih penceresinden baktığımızda net olarak bilemesek de, en azından olayın doğruluğunu tarih okuyan insanlar olarak biliyoruz Eğer bu cinayetler defineyi taşıyan köle ve hizmetçilerin muhtemel hırsızlıklarının önüne geçmek gibi bir gayeye matuf değilse, kabul etmek gerekir ki bu kurbanlar, aynı zamanda temelinde tılsım inancı yatan caniyâne bir uygulamanın da kurbanıdırlar Bir başka kurban şekli de hayvanların seçilmesidir Tılsımı yapan kişi, kendi imkanları veya gömü sahibinin ekonomik ve sosyal durumuna uygun bir kurban şartı getirebilir Yaygın inançlar ve tılsımcıların ifade ve iddialarına göre bu tür yerler, tılsımları uygun metotlarla çözülmedikçe kesinlikle misline mukabil bir kurban isterler Araştırmalarımızı sürdürürken fikirlerine başvurduğumuz çevremizdeki ilgili kişiler, bütün bunların tılsımın bir gereği olduğunu belirtiyorlar Gerek Roma, Bizans, Yahudi ve Ermeni defineleri ve gerekse Müslüman defineleri eğer tılsımlı ise, bunu çözecek kişinin havass ve azâim ilmine sahip olması ve konu ile ilgili istihdam (cinleri kullanma) iktidarının olması gerektiğini ısrarla ifade ediyorlar |
Havas İlmi |
07-20-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Havas İlmi"O İlm-i Havassın, Esmâ-i Hüsnâyı ve kutsal kitapları okuyarak kazanılan hassalardan bahseden bir ilim olduğunu, bundan yararlanabilmek için her şeyden önce insanın kendini tamamen Allah’a verip dünyevî zevklerden uzaklaşması ve yalnız evrâd ile ilgilenmesi gerektiğini söyler Böylesine sıkı bir riyâzat yapan kimsenin nesnelerin gizli özelliklerini öğrenebileceğine ve onları kullanabileceğine inanır" Kur'an-ı Kerim'de Allah bizden dünyevi zevklerden tamamen uzaklaşmamızı ve sadece dua etmemizi istemiş mi ? Hz Muhammed,Allah'ın elçisi,bu dünyayı tamamen terk mi etmiş ? Evlenmiş ve çocuk sahibi olmuşturHavas ilmi denilen olay İslam'ın estetilmesi neticesinde oluşan bir görüş |
|