Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hikayeler, tarihi

Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #1
TiFus
Varsayılan

Tarihi Hikayeler



Türk Hikayeleri Seçmeler

sultan 2mahmut birgün sivil gezerken yaşlı ve fakir bir kahveci görmüşadı tıkandı babaymışyeniçerilere demişher gün bir tepsi bklava getirinher dilimin altında bir altın olsunama yaşlı adam bu baklavaları hep satmışsultan almış yaşlı adamı hazineye götürmüşdemiş daldır kazanın içine küreğine kadar altın gelirse hepsi seninyaşlı adam daldırmış küreği bir tane bile altın çıkmamışşanssızlık bu yaama sultan kararlıymış adamı zengin etmeye askerlere adamı bir araziye götürüp küçük bir taş atmasını nereye kadar atarsa bütün oralarını ona vermelerini söylemiş adamı götürmüşler araziye adam almış eline kocman bir kaya askerler vazgeçirememişler bir türlü küçük bir taş atması lazımmışama adam ısrar etmişkaldırmış kayayı ama birden üstüne yıkılmış koca kaya adam orda ölmüş askerler üzülerek sultana gitmişler sultanım yaşlı amca koca kayayı atmaya çalıştı ama üstüne düşürdü öldü demişsultan ağlayarak: vermeyince MabudAllahneylesin sultan mahmut demişsonra bu söz dilden dile olaşmış ve günümüze kadar gelmiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #2
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Bir Avuç Mısır

Bursa’dan arabaya bindik, Büyük Orhan’a doğru yol alıyorduk Otobüsün arka taraflarında iki çocuk mısır cipsi yiyor, ama tartışıyorlardı Kafamı çevirdim Babalarıyla göz göze geldim “Bunlar hep böyle işte Allah size sabır versin hocam Biz ikisiyle baş edemiyoruz Siz nasıl 40 tanesine tahammül ediyorsunuz dedi” Ben de; “Sabırlı olun” dedim Yanımda oturan amca Kore gazisi Ahmet Amca’ydı Onun çok ilgi çekici bir hayat hikâyesinin olduğunu duymuştum Ahmet Amca’ya dedim ki; “Yol uzun, eğer seni sıkmazsam, hiç olmadı bana bir tane, sence enteresan olan bir hikâyeni anlatır mısın?” Derin bir of çekti “Hocam, altı yılım esaret altında geçti Ama sana mısırla ilgili bir hatıramı anlatayım…” dedi Ardından da başladı anlatmaya…Benim de içinde bulunduğum birlik pusuya düşürüldü Son kurşunlarımıza kadar çarpıştık Bizim birlikten altı arkadaş, bir de yüzbaşımız yaralı olarak Kuzey Kore’ye esir düştük Bizi alıp götürdüler Günlerce yol yürüdük Esaret çok ağır bir şey hocam Koyun sürüsüne kıymet verirsin, canını korursun ya bizim koyun sürüsü kadar kıymetimiz yoktu İsteseler her an için kurşuna dizip öldürebilirlerdi Artık hiç birimizde yaşama ümidi kalmamıştı Acaba bir daha karımı, kızımı göre bilecek miyim diye düşünürdüm Hiç ümidim yoktu Bizi, her tarafı ağaçtan yapılma, diğer esirlerle beraber büyük bir yere koydular Her sabah erkenden kaldırıyorlar, birer avuç kaynamış mısır veriyorlardı Bir daha yemek hiçbir şey yok Bu aylarca devam etti böyle Bir gün yüzbaşı ile karar verdik Sabah içtimasına kalkmayacaktık Aç yaşamaktansa ölmek daha iyiydi Helalleştik yattık, uyuduk Sabah nöbetçiler içtimaya kaldırdılar Yüzbaşı ile ben kalkmadım Kendi aralarında bir şeyler konuştular, daha sonra komutanları bir tercümanla beraber geldi İkimizin başına dikildiler Tercüman yüzbaşıya, İngilizce soruyor; “Niye kalkmıyorsunuz Emre niye itaat etmiyorsunuz” dedi Yüzbaşımız da İngilizce onlara; “Biz açlıktan, sefillikten bıktık Böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir” dedi Tercüman komutana durumu anlattı Komutan bir şeyler söyleyip gitti Biz artık ölmeyi beklerken tercüman yüzbaşıya; “Sizler cesur Türklersiniz Ölümden korkmuyorsunuz Komutanım sizi ödüllendirecek Bundan sonra size iki avuç mısır verilecek” dedi “Biz orada kaldığımız müddetçe, hakikaten her esire bir avuç mısır verdiler ama bize iki avuç” Gazi amcaya teşekkür ettim Baktım ki gözleri yaşlanmış camdan dışarısını seyrediyordu Bu günkü durumumuza ne kadar şükretsek azdı

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #3
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Attila ve Avrupalılar

avrupa\ya giden hun türkleri\ in lideri olan attila batı roma İmparatorluğu\ un başkenti olan roma\ya doğru yürüyordu yol üzerinde bulunan troyes şehrine geldiği zaman; şehrin muhafız komutanı olan piskopos lüpus,kalenin üzerinden attila\ya seslendi: \"- sen kimsin ki tac ve tahtları atının nalları altında ezip yürüyorsun?\" attila bu sesin geldiği tarafa döndü ve cevabını verdi: \"- ben tanrı\ ın kırbacı ve kainatın tokmağıyım!\" *** attila, avrupa\da aldığı şehirlerden birini gezerken; orada bulanan kiliseyi inceledi salonda büyükçe bir tablo bulunuyordu tabloda attila, taht üzerinde oturan roma İmparatoru\ a altın bir tepsi içinde hediyeler verirken tasvir ediliyordu attila, kilisenin rahibi yanına çağırdı ve tabloyu yapan ressamı derhal oraya çağırmasını söyledi ressam geldiği zaman attila ona şöyle gürledi: \"- attila hiçbir imparatora vergi vermekte midir?\" \"- hayır!\" \"- o halde İmparatorun tahtına beni oturt; imparatorunu da önümde diz çökerek bana hediye verir şekilde düzelt ve huzuruma getir!\" tablo derhal yerinden indirildi ve ressama verildi ressam kısa zamanda attila\ ın isteğini yerine getirdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #4
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Osman Gazinin Mirası

osmanlı devleti\ in kurucusu osman bey vefat edip bursa\da defnedildikten sonra devlet büyükleri, oğulları ve edebalı\ ın oğlu da söylenen ahi hasan isimli mübarek zat toplanıp mirası hesapladılar koca osman bey\den geriye birkaç at, bir kat elbise, bir çift çizme, eyer takımı, tuzluk, kaşıklık ve yüz kadar koyunla birkaç çift de öküz kalmıştı osman bey\in hiç parası yoktu orhan bey\in ağabeyi olan aladdin paşa \"atlar hükümdara kalır, koyunlar devlet malı olur; geride birşey yok ki paylaşalım!\" diyerek işi kolayca çözüme kavuşturuverdi bu miras paylaşımını bir de ünlü osmanlı tarihçisi aşık paşa\dan dinleyelim: \"babası ölünce orhan gazi, kardeşi alaaddin\le bir araya geldi İşin gereği ne ise gördüler o zamanın mübarek zatlarından ahi hasan\ın bursa hisarında bulunan ve saraya yakın olan tekkesinde zamanın büyükleriyle birlikte toplandılar osman\ın malı olup olmadığını sordular baktılar ki, yalnızca fetholunmuş ülkeler var, akçe ve altın mevcud değil osman gazi\ in yenice bir elbisesi, atın yanına asılan bir torbası, tuzluğu, kaşıklığı, çizmesi, iyice birkaç at, birkaç sürü koyunu, birkaç çift de öküzü vardı başka birşeyi yoktu orhan gazi ağabeyine sordu: - sen ne dersin? - kardaş! padişaha iş görmek için at gerektir koyunlar da padişah şöleninin gerektirdiği şeydir bölüşecek başka neyimiz var ki bölüşelim? - Öyle ise gel, sen padişah ol! - kardaş! babamızın duası ve himmeti seninledür anın için ki, kendi zamanında askeri senin yanına vermişti Şimdi padişahlık dahi senin hakkındır! alaaddin paşa yanındakilere bakmış idi ki, zamanın büyükleri de söyledikleri de söylediklerini uygun buldular alaaddin paşa yalnızca küçük bir köy diledi, orhan da istediği köyü verdi\" ne diyelim? anlayana sivri sinek saz, anlamayana kıssalar da hisseler de az!

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #5
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Osmanlıdaki İlkler

Osmanlıların ilk Beylik merkezleri ve bir bakıma ilk başkentleri Söğüt Kasabasıdır Daha sonra sırasıyla Yenişehir, Bursa, Edirne ve İstanbul başkent oldu - Osmanlı tarihinde ilk savaş,1284 yılında Bizans tekfurlarıyla yapılan Ermeni Beli savaşıdır - Osman Beyin ele geçirdiği ilk kale Kolca Hisar Kalesidir 1285 - Osman Beyin ilk askeri anlaşması 1306 yılında yılında Ulubad Tekfuru ile yapılan anlaşmadır - İlk fethedilen ada, 1308 yılında alınan İmrali Adasıdır - İlk barış anlaşması, 1330 yılında Orhan Gazi ile Bizans İmparatoru Üçüncü Andronikos arasında imzalanmıştır - "Rumeli" adı verilen Avrupa yakasında ilk ele geçirilen yer, Geliboluda Orhan Gazi in büyük oğlu Süleyman Paşa tarafından alınan Çimpe limanıdır - "Sikke" adı verilen ilk Osmanlı madeni parası Orhan Gazi adına 1327 yılında basılmıştır - İlk daima ordu 1328 yılında Orhan Gazi Beyin emriyle kurulmuş olup bu orduya "Yaya" adı verilmiştir - Osmanlı tarihinde ilk şair padişah Fatih Sultan Mehmedin babası İkinci Muraddır - Osmanlı padişahlarından İstanbulu ilk kuşatan Yıldırım Bayezıddır 1391 - Osmanlı tarihinde savaş meydanında şehid olan ilk ve tek padişah Birinci Muraddır 1389, 1 Kosovo Savaşı - İstanbula defnedilen ilk padişah Fatih Sultan Mehmeddir - Fethin sembolü olan Ayasofyada ilk Cuma Namazı fetihten üç gün sonra 1 Haziran 1453 günü Akşamseddin tarafından kıldırılmış olup cemaat arasında Fatih ve O un şanlı askerleri hazır bulunmuşlardır - Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbula tayin edilen ilk vali Karıştıran Süleyman Beydir - İlk İstanbul Kadısı Hızır Bey Çelebi olup; bugünkü Kadıköy semti O a tahsis edildiği için bu adı almıştır - Devişmelerden olup da Sadrazamlık makamına yükselen ilk kişi, fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed tarfından tayin edilen Mahmud Paşadır - Önceleri Asya ve Avrupada toprakları bulunan Osmanlı İmparatorluğu a ilk defa Afrikada toprak kazandıran padişah Mısır Fatihi Yavuz Sultan Selimdir - İstanbulda öldürülen ilk padişah, "Genç Osman" adıyla bilinen İkinci Osmandır - "Valide Sultan" adıyla anılan ilk padişah anası, İkinci Selimin hanımı ve Üçüncü Muradın anası olan Nur Banüdur - Osmanlılarda ilk matbaa, Üçüncü Ahmed zamanında ve 1327 yılında faaliyete geçen İbrahim Müteferrika Matbaasıdır - İlk vapur, İkinci Mahmud zamanında ve 1827 yılında satın alınmış olup halk arasında "Buğu gemisi" adıyla anılmıştır - İlk kıyafet kanunu 3 Mart 1829 yılında ve İkinci Mahmud zamanında yayınlanmıştır Bu kanuna göre sarık ve cüppe ilmiye sınıfına ayrılmış olup devlet memurlarının fes, setre, pantolon ve kaput giymeleri kararlaştırılmıştır - İlk gazete yine İkinci Mahmud döneminde ve 1 Kasım 1831 Salı günü yayınlanan Takvim-i Vakayidir - Osmanlı tarihinde ilk borçlanma Sultan Mecid döneminde ve 1855 yılında olmuştur 28 Haziran Perşembe günü Londrada imzalanan anlaşma ile İngiltere ve Fransadan beş milyon İngiliz altını borç alınmıştır - Türkiyede ilk telgraf da yine Sultan Mecid döneminde kurulmuş, 9 Eylül 1855 Pazar günü faaliyete geçmiştir - Avrupa seyahatine çıkan ilk ve tek Osmanlı Padişahı Sultan Azizdir 21 Haziran 1867 tarihinde başlayan bu yolculuk 44 gün sürmüştür - Türkiye in yurt dışında katıldığı ilk sergi 1851 yılında Lonrada düzenlenen Tarım ve Sanayi Ürünleri Sergisidir - Türkiyede ilk sergi ise 27 şubat 1863 tarihinde Sultan Ahmed Meydanı da Sultan Abdülazizin de katıldığı bir törenle açılan "Sergi-i Osmani" dir Çeşitli el sanatları ile tarım ve sanayi ürünlerinin yer aldığı bu sergiye İmparatorluk sınırları içinde kalan ülkelerden olduğu gibi bazı Avrupa ülkelerinden de katılımlar oldu - İstanbula ilk tünel yine Sultan Abdülaziz zamanında Fransız Mühendis Emile Gavand tarafından yapıldı ve bu tünel 17 Ocak 1874 günü hizmete girdi Dünyanın üçüncü yeraltı treni olan bu tünel 575 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğindedir - Türkiyede Meşrutiyetin ilk ilanı, 23 Aralık 1876 Sultan İkinci Abdülhamid - İlk olarak Sultan İkinci Abdülhamid döneminde açılan okullar: Mekteb-i Hukuk-i Şâhâne Hukuk, Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne Tıp, Mekteb-i Mülkiye-i Şâhâne Siyasal Bilgiler, Mekteb-i Şâhâne Hendese-i Mülkiye Teknik Üniversite, Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi, Orman ve Madenler Mektebi - Haydarpaşa - İzmit - Ankara demiryolu ilk olarak 1888 yılında İkinci Abdülhamidin Almanyadan aldığı mâli destekle gerçekleştirildi Ankara - Bağdat demiryolu hattının yapımına girişildi - İlk Boğaziçi Köprü Projesi de Sultan İkinci Abdülhamid döneminde yapıldı 1900 yılında, Anadoluhisarı ile Rumeli Hisarı arasında bir köprü kurulması için Bosphorus Railroad Company adlı şirket çalışmalara başladı Köprü üzerine demiryolu döşenmesi de planlanmıştı Böylece, Avrupa,dan kalkan bir tren Bağdata kadar gidebilecekti Ancak iç karışıklıklar ve Sultan Abdülhamidin tahttan indirilmesi o zaman için bu projenin gerçekleştirilmesine engel oldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #6
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Mucize

Bundan tam yirmi sene önceydi, sabah elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittimAynada yüzüme bakarken ne göreyimgözkapağımın üzerinde nohut büyüklügünde bir beze oluşmuştu Hemen doktora gittik,doktor bana göz ameliyatı olmamı,olmazsam ömür boyu gözümün üzerinde bir bezeyle yaşayacağımı söylediBir sene boyunca doktor doktor dolaştım, hepsi aynı şeyi söylüyordu ama ben; ameliyat olmaktan çok korkuyordumSonunda ameliyat tarihi geldi çattı ve ben bir gece öncesi aglayarak ALLAH CC yalvararak dua ettim Sabah hastaneye gitmek için hazırlanırken bır de ne göreyim,bir senedir gözümün üzerinden gitmeyen beze yokolmuş!!! Sevinç çığlıkları atmaya başladım çünkü bu olay benim için bir MUCİZEYDİ!!! Yüce Mevlam dualarımı kabul etmişti Herkesin OLMAZ dediğine Rabbim OL demişti

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #7
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Timuru Yükselten

Meşhur Türk Hükümdarı Timurlenke: —Seni erlikten başbuğluğa yükselten nedir? diye sordular Timurlenk şu cevabı verdi : — Asla ümitsizliğe düşmedim O kadar zorlukla karşılaştığım halde hiç birisinden yılmadım ve bir maksadıma erişmek için bir karınca bana örnek oldu: Birgün düşmanlarımdan kaçmış bir harabeye sığınmıştım Her yerden ümidi kesmek üzere olduğum bir anda gözüm bir karıncaya ilişti Karınca kendinden büyük bir buğday danesini almış bir yıkıntının üzerinden aşırmak için uğraşıyor, fakat taşıdığı şey kendisinden büyük olduğu için sonuna kadar götüremiyor, düşürüyordu Dane yuvarlanarak duvarın dibine düşüyor, karınca tekrar inip rızıkını alıp götürmeye uğraşıyordu Bu hal elliden fazla oldu ama, karınca da nihayet maksadına erişti Karıncanın bu azmini gördükten sonra bende bir ümid peyda oldu Kendi kendime : «Ben bu karınca kadar da mı olamayacağım» dedim ve maksadıma erinceye kadar hiç bir zorluktan yılmadım

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #8
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



İşi Ehline Vermek

Bir gün beyleri Sultan Mahmuda : - Eyaz denilen bu kölenin ne marifeti var ki sen ona otuz kişinin maaşı kadar maaş ödüyorsun? dediler Sultan Mahmud bu soruya o anda karşılık vermedi Birkaç gün sonra beylerini alarak ava çıktı Giderlerken bir kervanın gitmekte olduğunu gördüler Sultan Mahmud Beylerden birine : - Git sor, bakalım bu kervan nereden geliyor? dedi Bey atını sürerek, gitti birkaç dakika içinde geriye döndü - Efendim kervan Rey şehrinden geliyor dedi Sultan Mahmud : - Peki nereye gidiyormuş diye sorunca bey susup kaldı Bunun üzerine Sultan Mahmud başka birini gönderdi O da gidip geldi : - Efendim, Yemene gidiyormuşdedi Padişah : - Yükü neymiş?deyince o da sustu kaldı Bu defa padişah başka bir beye : - Sen de git yükünü öğren! dedi Bey gitti geldi : - Her cins mal var fakat çoğu Rey kaseleri" dedi Padişah : - Peki kervan Reyden ne zaman çıkmış? diye sorunca bey susup kaldı cevap veremedi Padişah böylece tam otuz beyi gönderdi otuzu da istenen bilgileri tam olarak getiremedi Padişah son olarak Eyazı çağırdı : - Eyaz, dedi Git bakalım şu kervan nereden geliyor dedi Eyaz saygıyla padişahın huzurundan eğilerek konuşmaya başladı : - Efendim, kervan görünür görünmez sizin merak ederek soracağınızı tahmin ettiğimden gidip gerekenleri öğrendim Kervan Reyden geliyor, Yemene gidiyor, yükü şudur, şu kadar at, şu kadar deve, şu kadar katırdan oluşuyor Kervanda şu kadar insan var, onlardan şu kadarı silahlı diye başlayarak kervan hakkında en küçük malumat varıncaya kadar anlattı Bütün bunları beyler ağzı açık dinliyorlardı Böylece Eyaz tek başına otuz beyin edinemediği bilgiyi edinmiş, başaramadığı işi başarmıştı

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #9
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Her işte Bir Hayır Var

Bir zamanlar Afrikadaki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep ayni şeyi söylerdi: "Bunda da bir hayır var!" Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı Kralın baş parmağı koptu Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi: "Bunda da bir hayır var!" Kral acı ve öfkeyle bağırdı: "Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?" Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyorduYamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını farkettiler Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu Böyle bir insani yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler Diğer adamları ise pişirip yediler Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı "Haklıymışsın!" dedi "Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış İste bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorumYaptığım çok haksız ve kötü birşeydi" "Hayır" diye karşılık verdi arkadaşı "Bunda da bir hayır var" "Ne diyorsun Allah aşkına?" diye hayretle bağırdı kral "Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir" "Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi?" Ve sonrasını düşünsene?

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #10
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Mağaradan Şehre

İlk insanlar mağaralarda,saz ya da dallarda örtülen yuvarlak biçimli kulubelerde yaşıyorlardıBu devirlerde besin üretmeye bilmeyen insanlar avcılık ve toplayıcılık yaparak besleniryorlardıBu nedenle besin ve hayvanların bol olduğu ormanlara yerleşmeyi tercih ediyorlardıBu devirde taştan yonttukları aletleri ve silahları kullanıyorlardıBu devirde meydana gelen iklim değişikleri veya av ve besin maddelerindeki azalmalar insanların daha elverişli alanlara göç etmesine sebep oluyorduİnsanlar bu devirde günlük yaşamlarını anlatan ve tarihin ilk görsel belgeleri olan duvar resimlerini mağara duvarına çizilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #11
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Zor Şehzade

Şehzade Mehmet Fatih çok zekidir, ancak ele avuca sığmaz Derslerini bellemekte zorlanmaz, ama hiç çalışmaz Hele ezberle işi olmaz Çok hocada okur, ama tamamını yıldırır Zaman zaman öğretmenlerini makaraya alır Hatta bir keresinde hocası Molla Yegan’ı durdurur: -Aman efendim, ne yapıyorsunuz? der -Anlayamadım? -Mermere basıyorsunuz! -Eee ne var bunda? -Az evvel okuttunuz ya hocam Meryem Validemiz İsa Aleyhisselam’ı taş üstünde getirmedi mi dünyaya Öyleyse mermere hürmet gerek -Ya… Öyleyse çıkar bakayım çorabını -Niye hocam? -Bilmiyor musun aynı Meryem validemiz İsa Aleyhisselamın beşiğini de yün ile örttü Öyleyse örgüye hürmet gerek Seni öyle bir döverim ki! Fatih Sultan Mehmed bir padişah oğludur ve kendisi istemedikten sonra kimse diz çöktüremez ona Murat Han, şehzadenin eğitiminin sıkıntısının farkındadır Evet Molla Yegan, Molla Fenari, Molla Ayas muhteşem alimlerdir Ancak bu haşarı şehzadeyle uğraşmak, on medrese yönetmekten zor olmalıdır “Acaba onu kim yola getirebilir?” diye düşünürken Molla Gürani’nin siması belirir gözünde O ana kadar nasıl da aklına getiremediğine şaşar Tabii, öyle ya Dudaklarına alaycı bir tebessüm yayılır “Hadi bakalım” diye mırıldanır, “Şimdi derslerini kır da, göreyim seni” Padişah Molla Gürani hazretlerini şehzadeye Manisa’ya yollarken: -Eti de senin, der, -Kemiği de O bundan böyle senin oğlun Var bildiğin gibi işle! Mübarek Manisa’ya vardığı saat, şehzadeyi derse çağırır Uşaklara bile itibar eder, ama geleceğin sultanını görmezden gelir Talebesine sıradan biri gibi davranır ve: -Otur! Der Şehzade tam otururken: -Hayır oraya değil, şuraya! Diye emreder O güne kadar emretmeye alışan şehzade şaşakalır Belki de hayatında ilk kez diz çöker Molla emsileyi açar ve emreder: Darabe Dövmek fiilini çek bakayım! Fatih fiili kafasına göre çeker Çat pat bir şeyler söyler işte Molla Gürani’nin kaşları yıkılır, kafasını “olmadı” gibilerden sallar, bakışlarıyla azarlar Sonra üstüne basa basa fiili çeker ve sesini yükselterek misallendirir: -Döverim, seni döverim, seni öyle bir döverim ki!… Fatih ağlamaklıdır Dudakları uçuklaya yazar Korkudan sesi titrer İçinden son cümleyi tekrar eder -Darabtühü cidden şediden İnanın döver mi döver Bundan böyle saray halkına rezil olmak da vardır işin içinde Şehzade artık geceleri ödev yapmaya başlar ve ezberlerini aksatmaz Daha doğrusu aksatamaz Ama gün gelir ilmin tadını alır Eski haşarılıklarından utanır Çok değil üç beş ay sonra bambaşka biridir o Molla Gürani hazretleri: -Arabi ve Farisi bilmek yetmez, der, -Düşmanlarının da lisanını öğrenmelisin! Nitekim Fatih Latince, Sırpça ve Rumca öğrenir Hem konuşur hem yazar Ardından “kafirdir” demez, Şehzadeyi İtalyan asıllı Anconal Giriaco’nun önüne oturtur, Avrupa tarihini okutturur Dahası neme gerek dedirtmez, aritmetiğe, geometriye, astronomiye zorlar Hepsi bir yana ufkunu açar İnanç aşılar Eğer istenirse gemilerin karadan, kağnıların sudan yürüyebileceğine inandırır Bir ara Manisa’ya gelen Sultan Murat, oğlunu tanıyamaz Fatih görünüşte çocuktur, ama çok olgundur Ufku geniştir sonra Hedefleri, idealleri vardır Ki İstanbul bunlardan biridir sadece İşte belki de bu yüzden tahtını düşünmeden bırakır ona Sultan Murat Molla Gürani’ye şükranlarını sunarken kelime seçmekte zorlanır Hatta gözü kapalı vezirlik teklif eder Mübarek boş versene gibilerden omzunu silker: -Onu isteyene verin Sultanım, der, -Yıllardır bu makama ulaşmak için çalışanları kırmayın Dostlarınızdan olmayın sonra! Ancak kadılığı reddetmek gibi bir şansı olmaz Nitekim bir müddet devlet erkanıyla çalışır Ancak fırsatını bulduğu an ayrılır, apar topar Kahire’ye döner Belki de vebalden kaçar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #12
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Somuncu Baba ve Emir Sultan

Bursa’da “Somun var müminler, somun var!” diye ekmek satan bir ulu kişi vardı Günlerden bir gün, Yıldırım Bayezid’in damadı Emir Sultan hazretleri, elindeki çömlekle birlikte bu zatın fırınına çıkageldi! Ekmeklerle birlikte çömlekteki yemeğin de pişirilmesini istiyordu Somuncu Baba, küreğin üzerine koyduğu çömleği fırına sürmeye çalıştı ama, nafile! O küçük çömlek fırına bir türlü girmiyordu! Somuncu Baba, geride durup seyreden Emir Sultan’ın yüzüne baktı ve yüzünde beliren tatlı bir tebessümle konuştu: -Anladım… Bu işi ancak sen başarabilirsin! Emir Sultan küreği aldı ve kolayca içeri sürmeyi başardı Ama fırının içinde ateş yoktu ve soğuktu Soran gözlerle ama tatlı bir tebessümle Somuncu Baba’ya baktı Somuncu Baba yine aynı eda ile konuştu: - Bekle… Az sonra pişer! Karşılıklı gösterilen kerametlerden sonra iki ulu kişi birbirlerini tanıyıp dost olmuşlardı Niğbolu zaferinin anısına Bursa Ulucami’yi yaptıran Yıldırım Bayezid, açılışı damadının yapmasının uygun olacağını düşünmüştü Cuma günü, kalabalık cemaatin önünde seslendi: - Ya Emir! Kapıları sen aç ve cemaata vaaz edip namaz kıldır Veli kişi olduğun için bu şeref sana aittir! - Hayır Sultanım! Bu şerefi Şeyh Ebü Hamideddin-i Aksarayi hazretlerine vermelisiniz! - Bu zat kim ola ki? - Belki duymuşsunuzdur Sultanım… Somuncu Baba derler bir ekmekçi koca vardır Ulu Cami işçilerine de ekmek satmıştır İşte bu zat O’dur Somuncu Baba: -Ne ettin Emirim, bizi ele verdin! diyerek bütün alçakgönüllülüğüyle camiyi açtı, kürsüye çıkıp vaaz ve nasihatlerde bulundu Herkes O’na hayran olmuştu Rivayete göre Somuncu Baba camiin her kapısından aynı anda çıktı ve herkes elini öptü ve bir daha onu gören olmadı

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #13
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Kanuninin Cezası

Kanuni Sultan Süleyman düğünlerde yetenekli kişilerin gösteri yapmasını çok severmiş Yine bir gün, bir düğünde İstanbul’a Osmanlı ülkesindeki bütün canbazlar, madrabazlar, ateş üfleyenler vesaire vesaire hepsi doluşmuşlar Kanuni gösterileri zevk ile izlemiş Birinciye de ihsanlarda bulunacakmış Bir adam varmış, dikiş iğnesini 5 metre uzağa koyuyor, dikiş ipini 5 metre uzaktan atıp iğnenin deliğinden geçiriyormuş Kanuni bunu görünce hayretler içerisinde kalmış: -Tesadüfen attı Böyle bir şey mümkün değil, demiş Adam gösterisini bir daha yapmış Dikiş ipliği yeniden 5 metre uzaktaki iğneni deliğine girmiş Kanuni şaşkınlık içerisinde: -Bir daha yap bakalım, demiş Üçüncü denemeyi ayakta seyreden Kanuni, katıla katıla gülmüş ve şu meşhur emrini vermiş: -Bu adama 100 altın verin, 100 de sopa atın Adam şaşkın: -Padişahım 100 altını anladık ama neden 100 sopa? Kanuni cevabını hemen vermiş: -100 altın maharetin için, helal olsun, 100 sopa da boş işler ile uğraştığın için Bu da bana helal olsun Bre adam başka işin mi yok? Neye yarayacak bu yaptığın?

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #14
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Hızır - Yahya Efendi - Kanuni

Yahya Efendi’nin Hızır ile buluşup görüştüğünü bilen Kanuni Sultan Süleyman, Yahya Efendi’den sürekli kendisini Hızır ile tanıştırmasını ister Bir gün Yahya Efendi ve Kanuni, kayıkla Boğaz’da gezmeye çıkmışlar Yahya Efendi yanında bir ahbabı ile gelip kayığa binmiş Birlikte giderlerken, Yahya Efendi ahbabı ile sürekli dini sohbet etmiş Durumdan sıkılan Kanuni ise sürekli elindeki değerli yüzüğü ile oynuyormuş Şeytanın işi yok ya, yüzük birden elinden fırlayıp Marmara’nın serin sularına gömülmüş Kanuni duruma sıkılmış ama padişah olduğu için de bir şey belli etmek istememiş Yüzüğünün denize düşmesini adamın can sıkıcı konuşmalarına yormuş Adam sürekli olarak Kanuni’ye bakıyormuş… Bir müddet gittikten sonra, o zat inmek istediğini bildirince, kayık kıyıya yanaşmış O zat ineceği sırada denizden bir avuç su alıp Sultan’a uzatmış Avucundaki suda, biraz önce denize düşürdüğü yüzük varmış Yahya Efendi hariç, kayıkta bulunan herkes çok hayrete düşmüşler Kanuni elini uzatıp yüzüğü alınca, adam birdenbire gözden kayboluvermiş Kanuni, Yahya Efendi’ye dönerek: -Ağabey, neler oluyor?” diye sormuş -O gördüğünüz Hızır Aleyhisselam idi, cevabını vermiş Yahya Efendi Kanuni bunun üzerine: -Bizi niye tanıştırmadınız? diye sorunca, Yahya Efendi şöyle cevap vermiş: -O kendini tanıttı; ama siz tanımakta geç kaldınız

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Tarihi Hikayeler

Eski 06-25-2009   #15
TiFus
Varsayılan

Cevap : Tarihi Hikayeler



Sen Kendini Kurtardın Ama

Kanuni Sultan Süleyman’ın naaşı tam mezarına bırakılacaktır ki, elindeki çekmeceyi tabutun yanına sıkıştırmaya çalışan bir saray ağası Ebussuud Efendi’nin dikkatini çeker, mübarek derhal müdahale eder: -Dur bakayım! der, -Neler oluyor orada? Saray ağası: -Bu emaneti mezara bırakmam gerek -Olmaz! Böyle bir şey caiz değil -Sultanımız vasiyet ettiler ama -Vasiyet mi? İçinde ne var acaba? -Bilmiyorum efendim -Ver bakayım şu çekmeceyi Adamcağız uzatır, Şeyhülislam uzanır Lakin tam o sıra kalabalık dalgalanır, çekmece yere düşer Ortalığa yüzlerce kağıt yayılır Ebussuud Efendi bunlardan birini eline alır Altında kendi mührünü görmez mi? Gözü kararır, rengi uçar Benzinde tek damla kan kalmaz, bildiğiniz kül kesilir Hemen oracığa çöker, yumruklarını şakaklarına dayar Zor duyulan bir sesle: -Ah Süleyman ah! der, Sen kendini kurtardın Bakalım Ebussuud ne yapacak?

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.