22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerRomantik Sevgili Günlerce, gecelerce hep onu düşünmüştüm O ise beni sadece bir iş arkadaşı olarak görüyordu Hatta bir seferinde, kız arkadaşıyla kavga etmiş ve bana cep telefonunu uzatarak, onu aramamı ve ikna etmemi rica etti Göz yaşlarımı içime akıtarak, kıza telefon açıp barğıması için ikna etmeye çalıştım Sanki tanrı dualarımı duymuştu Kız hiçbir şekilde barışmaya yanaşmıyordu Ben üstüme düşeni fazlasıyla yapmıştım Aradan birkaç hafta geçmişti Haldun olanları unutup, eski neşesine kavuşmuştu Bir akşam saat 22:00 sularında cep telefonuma bir mesaj geldi Mesajın sahibi Haldun’du Mesaj şöyleydi -Yarın bana son kez yardım etmeni istiyorum Hayatımın aşkını buldum Ne olur benimle evlenmesi için onu ikna et Bu mesaj beni beynimden vurmuştu Gün ışıyana kadar yanağımdan süzülen yaşlar yastığımda acı ve unutulması mümkün olmayan bir iz bırakmıştı İşe giderken ayaklarım beni geri geri götürüyor, yol bitmesin diye sürekli dua ediyordum Hayatımda ilk ve son kez aşık olmuştum ve bu aşkı ben kendi ellerimle yok edecektim Mesaime yarım saat geç gittim İçeri girer girmez Haldun, bu günün hayatındaki en mutlu gün olduğunu ispatlar gibi neşeli ve bir çocuk gibi heyecanlı yanıma geldi Ben ise yenilgiyi çoktan kabullenmiştim Ama sevdiğimin mutluluğu beni teselli ediyordu Haldun, iyi günler dedikten sonra hemen konuya girdi -Yeşim, senin hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum Ama inan çok yüce bir olaya vesile oluyorsun Elindeki telefon numarasını bana uzattı Bu numarayı arayıp, karşı tarafa; -Haldun seni hayatını paylaşacak kadar çok seviyor Lütfen onu kırma ve evlilik teklifini kabul et İnan seni şimdiye kadar kimseyi sevmediği kadar çok seviyor Dememi istedi Masama; -Bu emeğinin karşılığı değil ama, diyerek küçük bir hediye paketi bıraktı Elimdeki telefon numarasını çevirmeye başladığımda parmaklarımdaki titremeyi görecek diye çok endişelendim Telefon çalmaya başlamıştı Birden masamdaki kutudan love story müziğini duydum Telefon halen kulağımdaydı Bir yandan da kutuyu açmaya çalışıyordum Kutuyu açtığımda bir cep telefonu gördüm Telefonu aldım ve açtım Haldun bir hamle ile masamdaki iş telefonunu kulağımdan aldı Ben ise gayri ihtiyari cep telefonunu kulağıma götürmüştüm Haldun şimdiye kadar duymayı her şeyden çok istediğim, bir kerecik duyduğumda ölmeyi bile kabul edeceğim o cümleleri söylemeye başladı Ben ise göz yaşlarımı tutamadım ve boynuna sarıldım |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerSevda Uğruna Ölüm Kadın yirmi yedi yaşında Yüreği, kar beyaz soğuklara terkedilmiş ama inat bu ya hala sımsıcak Düşünceleri kah hayatın gitgide ağırlaşan gerçeklerinde kah aydınlık hayallerde dolaşıyor nefes nefese Elinde samur fırçası, geçmişi karalayıp bugünü renklendiriyor hiç durmadan Renkler kıpır,kıpır , içindeki çocuk haşarı mı haşarı Gözleri ise buğulu bakmakta hüzünlere yenik Hayatı sorgulamaktan çoktan caymış Omuzları bir küçük kız çocuğun şımarıklığını sergilercesine “Bana ne” ifadesinde Kıpır,kıpır ya içi Arayışları var kendisinden bile sakladığı Bela da geliyorum demez ya İşte böyle bir anda; ruhu, sanal dünyanın kapısından sızıverir içeri sessiz, habersiz Hani şu chat canavarı var ya bu günlerin belalısı Orada kendisi gibi şaşkın yüreklerin arasında buluverir kendini Ve olanlar olur o zaman Hiç beklenmeyen anda buzda kayar gibi “Hooop” havada bulur duygularını darmadağınık Sanki başında deli rüzgarlar hiç esmiyormuş, esenler de yetmiyormuş gibi Erkeğin yaşı otuz Hırslı, kendinden emin Kendisiyle barışık ve yaşadığına memnun Kahkahası ekrandan yüreklere taşan, mutlu ve duygu dolu bir bulut adam Eşi ve çocuğu için yaşamakta olduğunu saklamadan kadını davet eder sanal dünyanın sanal aşk oyununa Acemidir kadın Belki genç adam da öyle Oynadıkları oyunun tehlikesinden habersiz bir masalı yaşamaya başlarlar Ekranın karşısında nefeslerini tutup beklerler sevdalının gelmesini Karşılaşmaları her defasında kahkahaları hatırlatırcasına şen olur Zamanın koordinatları buluşamadığında, birbirlerine teğet geçtiklerinde, hüzün yayılır gecelere Uyku tutmaz bekleyişlerde ikisini de Sabah yeni umutlara gebe başlar Ve ekranda doğarlar her buluşmayla yeniden Duyguların en fırtınalısına yakalanırlar Birbirlerini gerçekten merak ederler Bulut adam kadının açlığından, üşümesinden bile sorumlu tutmaya başlar kendini Kadınsa adamın yorgun hallerine dayanamaz Elleri dokunmasa da ellerindedir artık Birbirlerini el üstünde tutarlar anlayacağınız Günler, aylar geçer Hayaller ekranlara sığmaz olur Artık görmek isterler birbirlerini Dokunmak sarılmak isterler Hatta çılgıncasına sevişmek Kadın kıvranır onsuzluğun acılarında Özlem şiddete dönüşür Acıtır İşkencelere yatırır kadını Oyun değildir artık bu AŞK ekranda değil hayatın ta içinde yaşamaktadır Bulut adam sorar durmadan ; -N’olacak şimdi Kadın, adam kadar cevapsız “Bilmiyorum” der”Bilmiyorum” Artık sorgulamalar başlar duyguları ”Bu nedir?Bunun adı ne?” Kadın aşkı tanımlar ama çare değildir tanımlamak Yaşananlardır gerçek olan Hissedilenlerdir Her sevdanın başını bir karabasan bekler yaBeklemese sevda denen şey olmaz zaten İşte bu bir sevdadır ve başında karabasanlar Kadın unuttuğu aşk gözyaşlarını hüzünlere, sancılara, onulmaz ağrılara boyar, alaca bulaca Artık her şeye gözlerindeki buğuların ardından bakmaktadır Ve ekrana şunları; buzların arasından aldığı yüreğinin kalemiyle yazar Yüreğini buzlara iade etmek üzere “Beni ignore et*Ne olur bunu yap” Bulut adam şaşkındır belki ama adı gibi bilir Doğru olan budur Düşünür bir süreSusar ekran Susar kadının yüreğiÖlüm anıdır buVerilen son nefestir sanki “Sevdam HAYIR dese” “ Sensiz yapamam dese” diye bekler nefes almak için Bulut adamın suskunluğu bozduğu yerde ölecektir kadın Bunu ikisi de bilirler Bir yazı belirir ekranda çaresizce okunan “Netten çıkıyorum o zaman” “Hoşçakal” Mavi üzerine siyah yazılmış sözcükler kararlı ve kesindir Titreyen ve cansızlaşan parmakları son bir kez tuşları gezinir kadının “Hoşçakal” Düşer Bulut adamın gülen yüzü ekrandan Ve KADIN ÖLÜR |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerDOLMUŞ Bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım Sağanak hâlinde yağan yağmura aldırış bile etmiyor ve bükülmüş beline rağmen sağa sola koşuşuyordu Yanına sokularak: — Hayrola teyzeciğim, dedim Bir derdiniz mi var? Sıcak bir tebessümle: — Buraların yabancısıyım evlâdım, dedi Hastahane tarafına gidecek bir araba arıyorum — Biraz beklerseniz aynı dolmuşa binebiliriz, dedim Oraya geldiğimizde size haber veririm Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyemin altına girdi Nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanacıkları pembe pembe olmuştu — Torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti Ziyaret saati bitmeden dolaşmak istemiştim Saatime baktıktan sonra: — 20 dakikanız var, dedim Hastahane yakın ama, bu havada pek araba bulunmuyor Durağa herkesten önce geldiğimiz için dolmuşa da rahatça bineceğimizi zannediyordum Ancak araba yanaştığında, arkamızda duran 4-5 kişinin bir anda hücum ettiğini gördüm içeriye doluşan ve arkadaş oldukları anlaşılan adamlara: — İlk önce biz gelmiştik, dedim Sırayı bozmaya hakkınız var mı? Ön koltukta oturanı: — Hak istiyorsan Hakkâri'ye gideceksin arkadaşım, dedi Hem oradaki haklardan KDV de alınmıyormuş Bu lâf üzerine attıkları kahkahalarla bindikleri araba sarsılmış ve sinirlerim allak bullak olmuştu Sakinleşmeye çalışarak: — Ben biraz daha bekleyebilirim, dedim Ama şu ihtiyar teyzenin hastahaneye yetişmesi gerekiyor Bu defa şoför lâfa karışıp: — Teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim, dedi Okuyup üfledi mi hastahaneye uçuverir Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaşıp gitti Yaşlı kadına baktım, tevekkülle susuyordu 5-10 dakika sonra gelen bir başka dolmuşa onunla beraber bindim ve şoföre, teyzeyi hastahanede indirmesini söyledim Yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine rağmen şikâyet etmiyordu Üstelik trafik de yarı yolda tıkanıp kalmıştı Şoför: — Yolun bu durumu hayra alâmet değil, dedi Sebebini anlasam iyi olacak Arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileriye doğru yürüdü ve biraz sonra döndüğünde: — Kısmete bak yahu, dedi Bizden önce kalkan dolmuşa kamyon çarpmış Heyecanla: — Bir şey olmuş mu, diye atıldım Yâni yaralı falan var mı? — Herhalde, diye cevap verdi Dolmuşta bulunanları, teyzenin gideceği hastahaneye kaldırmışlar Göz ucuyla yaşlı kadına baktım Solgun dudaklarıyla birşeyler mırıldanıyor ve sanki onlar için dua ediyordu Şoför, koltuğuna yavaşça otururken: — Kısmet işte, diye tekrarlayıp duruyordu Sen kalk koca bir kamyonla çarpış Hem de Türkiye'nin öbür ucundan gelen Hakkâri plâkalı bir kamyonla Cüneyd Suavi |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerKüçük Itfaiyeci Annesi, lösemiyle savaşan altı yaşındaki oðluna bakarken dalıp gitmişti Kalbi, acı içinde olmasına raðmen, kararlılık duygusunun da etkisini hissediyordu Her ebeveyn gibi o da oðlunun büyümesini ve umutlarını gerçekleştirmesini istemişti Ama bu, artık mümkün deðildi Löseminin buna fırsat tanıması olası deðildi Oysa o oðlunun hayallerini gerçekleştirmesini istiyordu - "Bob! Büyüyünce ne olmak istediðini hiç düşündün mü? Hayatında neler olmasını dilediðin ve hayal ettiðin oldu mu?" diye sordu Bob, beklemeden cevap verdi; - "Anneciðim, ben büyüyünce hep itfaiyeci olmak istedim" Anne de gülümsedi ve; - ''Dileðini gerçekleştirebilecek miyiz bir bakalım'' dedi Daha sonra, Arizona'daki itfaiye müdürlüðüne gitti ve orada yüreði en az Arizona kadar büyük itfaiyeciler ile tanıştı Onlara oðlunun son isteðinden söz etti ve oðlunun itfaiye arabasına bınip şehirde küçük bir tur atmasının mümkün olup olmadıðını sordu - ''Bundan daha iyisini de yapabiliriz" dedi itfaiyecilerden biri, "eðer oðlunuzu Çarşamba sabahı saat yedide hazır ederseniz, onu o gün şeref konuðu yapar, itfaiyeci kimliðine büründürürüz Bizimle itfaiye müdürlüðüne gelir, bizimle yemek yer, yangın söndürmeye gelir Hatta bize ölçülerini verirsen, ona üzerinde Arizona itfaiyecilerinin sarı renk üzerine işlenmiş ambleminin olduðu gerçek bir itfaiyeci kostümü diktirir, lastik botları ısmarlarız Hepsi Arizona'da üretiliyor'' Üç gün sonra, itfaiyeci Bob'u aldı, ona elbisesini giydirdi ve hasta yataðından itfaiye arabasına kadar eşlik etti Bob, itfaiye arabasına kuruldu ve müdürlüðe doðru yol almaya başladı Kendini çok mutlu hissediyordu O gün Arizona'da tam üç yangın ihbarı olmuştu Deðişik itfaiye arabalarına, hatta itfaiye müdürünün özel arabasına da binmiştiYerel televizyonlar da onu izleyip, çekmişlerdi Hayallerinin gerçek olması, gösterilen sevgi ve ilgi, Bob'u o kadar etkilemişti ki, doktorların söylediðinden tam üç ay daha fazla yaşamıştı Bir gece bütün yaşam belirtileri dramatik bir şekilde yok olmaya başlayınca, hiç kimsenin yalnız ölmemesi gerektiðine inanan başhemşire, aile bireylerini hastaneye çaðırdı Daha sonra Bob'un itfaiyede geçirdiði günü hatırladı ve itfaiye müdürlüðüne telefon açıp Bob'un bu dünyaya veda ederken yanında, özel kıyafetleri içinde bir itfaiyecinin bulundurulmasının mümkün olup olamayacaðını sordu Itfaiye Müdürü; - ''Bundan daha iyisini de yapabiliriz, beş dakika içinde ordayız Yalnız, acaba bize bir iyilik yapar mısınız? Sirenlerin çaldıðını duyduðunuzda, yangın olmadıðı anonsunu yaptırabilir misiniz? Sadece itfaiyecilerin önemli bir meslektaşlarını ziyarete geldiklerini söyleyiniz ve lütfen onun odasının penceresini açınız'' diye yanıtladı Yaklaşık beş dakika sonra hastaneye çengel ve merdiven taşıyan kamyonet ulaştı Merdiveni açtı ve Bob'un 3kattaki odasına doðru yaklaştı Tam ondört itfaiyeci Bob'un odasına tırmandılar Annesinin izniyle onu kucakladılar ve ona onu ne kadar sevdiklerini söylediler Ölümle pençeleşen Bob itfaiye müdürüne baktı ve; - ''Efendim ben şimdi gerçekten itfaiyeci miyim?'' diye sordu - ''Bundan şüphen mi var Bob?'' diye yanıtladı müdür Bu kelimelerden sonra Bob gülümsedi ve gözlerini sonsuza dek kapattı Belki unuttunuz, belki hatırlamıyorsunuz, belki de çok duygusuz, çok katı oldunuz; ama bilin ki "HAYAT; SEVGi VE UMUT SAÇMAKTIR" Eðer bunu okuyunca gözleriniz dolmuyorsa sizin için yapılacak bir şey kalmamış demektir Yok eðer doluyorsa o zaman sevdiklerinizin kıymetini bilin ve gerçek sevginizi ortaya koyun, lütfen |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerIşık Uzaklarda küçük bir kasabada genç bir adam kendi işini kurdu bu, iki caddenin köşesinde bir perakendeciydi Adam dürüst ve dost canlısıydı,insanlar onu seviyorlardı Ondan alış veriş yapıyorlar ve arkadaşlarına tavsiye ediyorlardıAdam kısa süre içinde bir dükkandan , Amerikanın bir ucundan diğerine uzanan bir zincir yarattı Bir gün hastalanıp hastaneye kaldırıldıDoktorlar az zamanı kalmış olabileceğinden endişe ediyorlardı Üç yetişkin çocuğunu yanına çağırdı ve onlara bir görev verdi: içinizden biri yıllar boyu uğraşarak kurduğum şirketimin başına geçecek Hanginizin bunu haketiğine karar vermek için,her birinize birer dolar vereceğim Şimdi gidip bu birer dolarla ne alabiliyorsanız alacaksınız,ama bu akşam geri döndüğünüzde paranızıla aldığınız şey hastane odamı bir uçtan bir uca doldurmalı; Çocuklar bu başarılı şirketi yönetme fırsatı karşısında heyecana kapıldılar Üçü de şehre gidip parasını harcadı Akşam geri döndüklerinde babaları sordu: "Birinci, çocuğum ,bir dolarla ne yaptın ?" Çocuk cevap verdi "Arkadaşımın çiftliğine gittim,bir dolarımı verdim ve iki balya saman aldımSonra odadan dışarı çıktı ,saman balyalarını getirdi ,açtı ve havaya savurmaya başladı Oda bir anda samanlarla dolmuştu Ama biraz sonra samanların tamamı yere indi ancak babanın söylediği gibi odayı bir uçtan öbür uca dolduramadı Adam sordu: "Peki ikinci çocuğum ,sen paranla ne yaptın?" Yorgancıya gittim İki tane yastık aldım " Bunu söyleyen çocuk ,yastıkları içeri getirdi ,açtı ve tüyleri bütün odaya dağıttı Zaman içinde bütün tüyler yere düştü, böylece oda yine dolmamıştı "Sen üçüncü çocuğum, sen paranı ne yaptın?" diye sordu adam Dolarımı cebime koyup senin yıllar önceki dükkanın gibi bir dükkana gittimDükkanın sahibine parayı verdim ve bozmasını istedim Dolarımın 90 centini şehrimizdeki iki yardım kurumuna bağışladımBöylece bir onluğum kaldı Bununla iki şey aldım" Çocuk elini cebine atıp bir kibrit kutusu ve bir mum çıkardı Işığı kapatıp mumu yakınca oda mumun yaydığı ışıkla dolmuştuOda samanla veya tüyle değil,bir uçtan öbür uca ışıkla dolmuştu Baba memnundu "Çok iyi oğlum Bu şirketin başına sen geçeceksin,çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi , ışığını yaymayı biliyorsun Bu çok güzel |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerYeni Bir Dünya Anne rahmine düşen ikiz kardeşler önceleri her şeyden habersizmiş Haftalar birbirini izledikçe onlar da gelişmişler Elleri, ayakları, iç organları oluşmaya başlamış Bu arada, etraflarında olup biteni fark etmeye başlamışlar Bulundukları rahat, güvenli yeri tanıdıkça mutlulukları artmış Birbirlerine hep aynı şeyi söylüyorlarmış: 'Anne rahmine düşmemiz, burada yaşamamız ne harika değil mi? Hayat ne güzel şey be kardeşim!' Büyüdükçe, içinde yaşadıkları dünyayı keşfe koyulmuşlar Öyle ya, hayatın kaynağı neymiş? İşte bunu araştırırken, karşılarına anneleriyle onları birbirine bağlayan kordon çıkmış Bu kordon sayesinde, hiçbir zahmet çekmeden, güven içinde beslenip büyütüldüklerini tesbit etmişler 'Annemizin şefkati ne kadar büyük! Bize bu kordonla ihtiyacımız olan her şeyi gönderiyor' Artık aylar birbiri ardınca geçiyor, ikizler hızla büyüyor, diğer bir deyişle 'yolun sonu'na yaklaşıyorlarmış Bu değişiklikleri hayretle gözlemlerken, bir gün gelip bu güzelim dünyayı terk edeceklerinin işaretlerini almaya başlamışlar Dokuzuncu aya yaklaştıklarında, bu işaretleri daha kuvvetli hissetmeye başlamışlar Durumdan telaşlanan ikizlerden birisi diğerine sormuş: 'Neler oluyor? Bütün bunların anlamı nedir' Öteki daha sakin ve aklı başındaymış Üstelik, bulundukları bu dünya çoğu zaman ona yetmiyor; duyguları daha geniş bir âlemi arzuluyormuş O cevap vermiş: 'Bütün bunlar, bu dünyada daha fazla kalamayacağız anl geliyor' Ve eklemiş: 'Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz' 'Ama ben gitmek istemiyorum' diye haykırmış kardeşi 'Hep burada kalmak istiyorum' 'Elimizden gelen bir şey yok Hem, belki doğumdan sonra hayat vardır' 'Bize hayat sağlayan kordon kesildikten sonra bu nasıl mümkün olabilir ki?' diye cevaplamış öteki 'Bize hayat veren kordon kesilirse nasıl hayatta kalabiliriz, söyler misin bana? Hem, bak bizden önce başkaları da buraya gelmiş ve sonra da gitmişler Hiçbirisi geri gelmemiş ki bize doğumdan sonra hayat olduğunu söylesin Hayır, bu her şeyin sonu olacak' Bütün bunları söyledikten sonra eklemiş: 'Hem, belki de anne diye birşey de yok!' 'Olmak zorunda' diye itiraz etmiş kardeşi 'Buraya başka türlü nasıl gelmiş olabiliriz, nasıl hayatta kalabiliriz ki?' 'Sen hiç anneni gördün mü?' diye üstelemiş öteki 'O belki de sadece zihinlerimizde var Bir annemiz olduğu düşüncesi bizi rahatlattığı için onu belki de biz uydurduk' Böylece, anne rahmindeki son günleri derin sorgulamalar ve tartışmalarla geçmiş Sonunda doğum anı gelmiş çatmış İkizler dünyalarını terk ettiklerinde gözlerini başka bir dünyaya açmışlar ve sevinçten ağlamaya başlamışlar Çünkü gördükleri manzara hayallerinin bile ötesindeymiş Anthony de Mello |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerBorcum vardi Oldukça yaşlı bir adam ,kendisi gibi kamburalaşıp yere yanaşmış bir ağacın altında ağlıyordu Biraz önce irikıyım bir genç yanına sokulmuş ve kendisinden içki parası istedikten sonra bir de tokat atmıştı Yaşlı adamın yere yıkıldığını görenler, hemen yardımına koşup: - Geçmiş olsun dede ,dediler O serseri ne istedi ki senden? Adamcağız bir şey olmamış gibi toparlanmaya çalışırken: - Eski bir borcum vardı, onu istedi , dedi Yapması gerekeni yaptı sadece Çevresindekiler, ihtiyar adamı yerden kaldırdıktan sonra eline bastonunu tutuşturup aceleyle işlerine koşuştular Herkes ayrıldığında, hadiseyi başından beri görmüş olan bir delikanlı onun koluna girerek: - Fazla hırpalandınız, dedi Ağacın gölgesinde biraz oturalım mı? Yaşlı adam yorgun bakışlarını yukarıya yöneltip : -Benim bu ağacın altında dinlenmeye hakkım yok yavrum dedi Ölünceye kadar da olmayacak Delikanlı, söylenenden bir şey anlamamıştı Meraklı gözlerle kendisine bakarken, onun tekrar hıçkırıklara boğulduğunu farketti Yaşlı adam ,iniltiye benzeyen bir sesle: - Elli yıl kadar önceydi,diye devam etti Rahmetli babamı,sigara parası almak için bu ağacın altında azarlamıştım Yani biraz önce evladımın beni dövdüğü yerde Delikanlı ne diyeceğini bilemedi ve şimdi biraz daha bitkin görünen ihtiyarın sakinleşmesini bekledikten sonra, onu arabayla evine bırakmayı teklif etti Adam, titrek adımlarla yoluna koyulurken: - Evim oldukça uzaklarda yavrum Ama ben yürüyerek gideceğim oraya Babamın da onu azarladıktan sonra, üzüntüsünden yayan döndüğü gibi Hem şehir dışındaki kabristana uğrayıp bir Yasin le öpeceğim ellerinden |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerInce kalpli dondurmaci Arkadaşım Gayle dört yıldan bu yana kansere karşı yaşam mücadelesi veriyordu Diğer arkadaşlarımla birlikte onu ziyarete gittiğim bir gün çocukluk düşlerimizden söz ediyorduk Gayle başını pencereye doğru çevirdi Gözleri çok uzaklarda, sesi sitem dolu “Ben, kumandalı, kırmızı bir oyuncak arabamın olmasını isterdim hep, ama doğum günümde ne istediğimi söylersem; dileğimin gerçekleşmeyeceği korkusuyla hiç kimseye söyleyememiştim bunu Bu nedenle de asla radyolu, kırmızı bir oyuncak arabam olmadı” dedi Gayle’i ziyaretimden bir kaç gün sonraydı Çok sevdiğim dondurmayı almak için sırada beklerken birden dondurmacının vitrinindeki kırmızı oyuncak arabayı gördüm Yanına da bir not iliştirilmişti: "Dondurmanızı alırken vereceğimiz kuponu doldurmayı unutmayın, belki de çekiliş sonunda bu kumandalı araba sizin olabilir" Hemen Gayle’in sözleri geldi aklıma Bir kaç hafta boyunca sürekli dondurma alıp, verdikleri kuponları doldurdum Hiç bir çekilişte de kazanamadım Bu kırmızı arabayı mutlaka Gayle’e almalıydım Dördüncü haftanın sonunda artık çekilişte kazanmaktan ümidimi yitirmiştim Dükkan sahibi ile konuşarak bana bu arabalardan bir tanesini satmalarını rica ettim Dükkan sahibi dört haftadır hergün dondurma alıp, kuponları doldurduktan sonra büyük bir heyecanla çekiliş sonuçlarına baktığımın gözünden kaçmadığını söyledi Ardından da gözlerimin içine bakarak: "Söyler misiniz, neden bu kadar çok istiyorsunuz bu arabayı ?" diye sordu Gözlerimden süzülen yaşlara aldırmadan ona arkadaşımdan söz ettim Çok etkilenmişti "İstediğiniz oyuncak arabayı verdiğiniz adrese göndereceğim" dedi Yazdığım çeki masanın üstüne bırakarak , büyük bir mutlulukla evime geldim Ertesi günü Gayle’i ziyarete gittiğimde gözleri ışı ışıldı Elindeki kırmızı oyuncak arabayı göstererek küçük bir çocuk heyecanıyla: "Bak" dedi "Bunca yıl bekledim ama nihayet dileğim gerçekleşti, hem de tam istediğim gibi !" Ertesi günü postacı bir zarf uzattı elime Açıp okumaya başladım: "Sevgili Bonnie, annem ve babam da kanserdi ve ikisinide, altı ay gibi kısa bir sürede kaybettim İkisi içinde çok çabaladım ama doğrusu dostlarımın sevgisi ve cömertliği olmasaydı hiç bir şey yapamazdım Gerçek dostlarım olduğu için kendimi hep şanslı hissettim Gayle’de senin gibi bir dostu olduğu için çok şanslı En iyi dileklerimle Norma" Dondurma dükkanının sahibiydi mektubu yazan Benim masasına bıraktığım çek de zarfın içindeydi Bonita L ANTICOLA |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerBebek Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri, kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en canayakın kız çocuğuydu Onun ipek yanaklarını daya doya öpmek ve Cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde: - 'Dokunma bana' diye bir ses duydu 'Beni okşamaya hakkın yok senin' Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı Bebekle kendisinden başka içerde kimse yoktu Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü Aman Allahım! Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen konuşan oydu - 'Bana yaklaşmanı istemiyorum' diye devam etti 'Hemen uzaklaş benden' Kadın, biraz olsun kendini toplayarak: - 'Çocuklarımız hep erkek oluyor' dedi 'Onlar da güzel ama kız çocukları başka Bu yüzden seni öpmek istedim' - 'Beni öpemezsin' diye ağlamaya başladı bebek 'Benim de seni öpemeyeceğim gibi' - 'Neden?' diye sordu kadın 'Neden öpemezsin ki?' Bebek, hıçkırıklara boğulurken: - 'Bunun sebebini bilmen gerekir' dedi 'Düşünürsen mutlaka bulacaksın' Kadın, neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu Aile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini vazodan çıkartıp kadına uzatırken: - 'Geçmiş olsun hanımefendi' dedi 'Başarılı bir kürtajdı doğrusu Ha! Sahî, 'kız'mış aldırdığınız Cüneyt Suavi / Hayatın İçinden |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerRumuz Goncagül 'Evliliğimin dördüncü yılında eşimle ilişkimiz tek düze bir hâl almıştı Heyecansız ve sıradan Severek evlenmiştik hâlbuki Bir gece evde İnternet’te dolaşırken, bir erişim sisteminde, bir yerde o 'Tanışma Hattı' na rastladım Geceler boyu bilgisayar başındaydım artık Bıraktığım mesaja her gece bakıyordum Beş gün sonra cevap geldi 'Vefâsız' diye rumuz kullanmıştım Gelen cevabın rumuzu, bir Türk filminden mülhem 'Goncagül' kelimesiydi Gerçekten oraya da mesaj geçince, artık özel yazışmalarımız başlamıştı Tek problemimiz, o gündüz ben gece yazabiliyorduk Buluşma teklifimi kabul ettiğini öğrendiğim gece uyuyamadım Heyecanımı eşime belli etmemek için, büyük çaba harcıyordum ama nâfile Sabah ne giyeceğini akşamdan hazırlamaya kalkan, ikide bir dişlerini, saçlarını kontrol eden, yatakta sağa sola dönüp duran bir adam ne kadar saklayabilir ki heyecanını? 'Aşk insanı silâhsız bırakır' diye boşuna dememişler Buluşma yerimiz Dolmabahçe’ydi Öğleye kadar kulüpte bekledim 'Bekledim' sözü, de ne demek, saate baka baka saatlerce volta attım Akrep niye bu kadar ağır ilerliyor? Yelkovan gibi hızlı olamaz mı? 'Ne çıkacak, nasıl bir tip?' gibi merakla karışık korku soruları da kafamda fink atıyor Parolamız, bir günlük gazeteydi Belirlediğimiz bank’ta gazeteyi okuyordu Arkasından korkarak yaklaştım: 'Merhaba Goncagül!' Yavaş ve kendinden emin hareketlerle ayağa kalkıp, yüzünü bana döndüğünde, sendeledim! Düşmemek için bank’a yapıştım 'Merhabâ vefâsız!' dedi Eşimdi! Sâdık Söztutan / Türkiye Gazetesia |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerSakın Elimi Bırakma Ilık rüzgarla gelen bir müzik sesiyle dalıverdim uzaklara; "Aşık olmak günahsa ben bir günahkarım, pişman değilim tanrım…" diyordu yumuşak bir ses… bir sızı saplandı ilk önce kalbime… sensizlik yüreğimi yakıyordu, sana hasrettim… sarı kurumuş yapraklar arasında yürürken rüzgarın yüzüme vurmasıyla kokunu duydum sanki… yalnızdım… mutsuzdum, sen yoktun… ebediyen gitmiştin… Şimdi yanımda olsaydın kollarınla beni sarar, yüzüme dağılan saçlarımı parmaklarınla düzeltirdin iki taraftan kulaklarımın arkasına sıkıştırır, "Böyle daha güzel aşkım"derdin… yüzüme düşen saçlarıma tuzlu gözyaşlarım karışıyor şimdi "Sakın ha ağlama, seni birgün bile ağlarken görmek istemiyorum" derdin bana… şimdi bir yerlerden bakıyorsa gözlerin üzülüyorsundur… ama gözyaşlarıma söz geçiremiyorum sevgilim Hani biz sonsuza kadar mutlu olacaktık? Hani birbirimizi terketmiyecektik? Neden beni tek başıma bırakıp gittin aşkım? Kaza haberin geldiğinde inanamadım… evimizden nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum… hastanede seni öyle kanların içinde baygın bir şekilde görünce dünya başıma yıkıldı… elini tuttum ve sen gözlerini açtın "Sakın ha! Sakın elimi bırakma" dediğin zaman bile "Gözlerindeki ormanda yağmur yağmasın" dedin… yanaklarımdan süzülen sicim gibi yaşlar yüzüne döküldüğünün farkında bile değildim ameliyathanenin kapısına kadar elini hiç bırakmadım ve mecburen elini ayırdılar benden… saatlerce o odada kaldın… çıktığın zaman komadaydın… doktorlar ümitsizce gözlerime bakıyordu… seni odana götürdüler neydi, neden o makinaları vücuduna bağlamışlardı? Sen yaşayacaktın beni bırakmayacaktın yemin etmiştinyavaşça elimi elinin üzerine koydum hiç kıpırdamıyordun… günlerce başucunda bekledim… farkında bile değildin… hep uyuyordun… yanında seni beklerken; geçirdiğimiz günler bir film şeridi gibi gözlerimden geçti… beni kızdırmaların, sinirletmelerin ve ondan sonra gönlümü almak için bütün evi ben yokken çiçek bahçesine çevirmen… doğumgünlerimizde birbirimize aldığımız müzik kutuları… hani son doğumgününde sana mavi bir kazak almıştım da hemen giyip mankenlik yapmıştın ya ve ben seninle dalga geçmiştim sen de pastayı alıp yüzüme yapıştırmıştın ve sonra da bütün evi pastayla alt üst etmiştik… ne kadar deliymişiz, ne kadar aşıkmışız… mavi kazağını son gördüğümde kanlar içindeydi kaza günü onu giyiyormuşsun meğer… çok sinirlettin beni, nasıl çıkacak şimdi kazaktaki kan lekeleri? Olmadı şimdi, iyileşir iyileşmez kazağını sen yıkayacaksın onu sana ben aldım atmak olmaz ki… Hala uyanmadın… bir hafta geçti hiç bir kıpırtı yok…doktorların biri gidiyor biri geliyor söyledikleri hiçbirşeyi artık anlamıyorum bu arada o yağmurlu gün geldi aklıma bisikletlerle yarış yaptığımız o gün hani ani bir yağmur başlamıştı da eve zor yetişmiştik balkonda durup yağmuru izlerken bir gün bebeğimiz olursa ismini Yağmur koyalım demiştik… bizim yağmurumuz yaz yağmuru olsun demiştik… Ve bir gün daha geçti işte, yanında sen o yatakta hareketsiz yatarken bir gün daha geçti… elim elinde ve başım yatağın yanında, kendimden geçmişim ve aniden elin elimde kıpırdadı aniden kırmızı, şiş gözlerimi sana çevirdim… ve gözlerini açtın… o halinle bile gülümsüyordun bana… dudaklarına küçücük bir öpücük kondururken sessizce gözlerimden yine bilinçsizce tuzlu gözyaşlarım dudaklarına düştü… kızar gibi yine baktın bana… "Tamam" dedim "Ağlamıyacağım…" Gözlerime baktın buğulu… hiç beklemediğim bir anda dudakların kıpırdamaya başladı "Affet beni" dedin, "Birbirimizi terketmiyecektik, hala daha da seni terketmedim ama…" dedin ve gerisini duymak bile istemiyordum, parmaklarımla dudaklarını kapattım, "Konuşma, yorulma, sonra konuşuruz" dedim ama başınla "Şimdi" dercesine işaret ettin… "Şehre inmiştim, yıldönümümüz için beğendiğin tek taşlı pırlanta yüzüğü alacaktım, aldım da… yanında 25 tane gül vardı, arabanın torpido gözünde yüzüğün, koltukta da güllerin vardı" dedin… ve devam ettin "Hayatımda geçirdiğim en güzel yılları seninle paylaştım, gözlerim, kalbim hep yanında olacak, arabadan emanetlerini almayı unutma" dedin bana… gözlerimdeki yaşları artık durduramıyordum… "Bir dahaki sonbahara yürüdüğümüz yolda yanlız yürüyeceksin ve çok güçlü olacaksın, beni affet aşkım seni bensiz bırakıyorum, seni canımdan çok seviyorum, son bir öpücük ver bana" dedin ve bir elim elinde bir elimle alnını okşarken istediğini yaptım dudakların sıcaktı ve aniden makineden ince bir ses geldi, elin elimden kopuverdi… Gözlerin yavaşca kapandı… Doktorlar koşup geldiler… öylece orda kalıverdim hareketsiz kaldım, donmuştum, sen yoktun artık… doktorlar seni götürdüler… artık sen yoktun, yanlızdım Ve şimdi sensiz geçen ilk sonbahardayım… yürüdüğümüz yolda kurumuş yaprakların arasında tek başınayım Arabadan bana getirdikleri emanetlerimin biri evde diğeri parmağımda… yüzüğünü yaşadığımı sürece parmağımdan, güllerini yatağımın yanından hiç ayırmayacağım… mavi kazağını yıkadım, temizledim… yastığının üzerinde duruyor Hazan mevisimi, hüzün mevsimi… aşk mevisimi ayrılık mevsimi… Kulağımda bana söylediğin şarkıyla yürüyorum tek başıma söz verdiğimiz gibi sarı yapraklı yolda "SANA RÜYA DIYEMEM, SENDEN UYANAMAM KI NEREDE OLURSAN OL, SENINLEYIM BEN SANKI BULUTLU GÜNEŞIMSIN, SEVGILIMSIN BENIMSIN YAZ YAĞMURUM, KIŞ GÜLÜM, NEŞEMSIN KEDERIMSIN SENINLE DOLU DÜNYAM, GÜNDÜZÜM GECEM SENSIN ÖLSEMDE AYRILAMAM, BENLIĞIM RUHUM SENSIN" Biliyorum her an her saniye benimlesin, beni izliyorsun Iyi ki şarkılar var ve şiirler Sen sözünü tutmadın, beni bırakıp gittin Belki birgün aşkım Bu yağmurlar diner ve biz yine birlikte oluruz hiç ayrılmamacasına "HER YERDE HATIRAN VAR, HERŞEY SENINLE DOLU HERŞEYDE SENIN IZIN, BU YOL AŞKININ YOLU ALAMAZ BIN SEVGILI KALBIMDEKI YERINI SANKI IÇIMDE AÇAR BU SARMAŞIK GÜLLERI " Iyi ki şarkılar var |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerDILEK Günün birinde üc adam ormanda yürürlerken karsilarina büyük ve vahsi bir nehir cikti Ama nehrin karsi kiyisina mutlaka gecmeleri gerekiyordü Peki bunu nasil basaracaklardi? Birinci adam, dizlerinin üstüne coktü ve Tanriya dua etti: "Tanrim, lütfen nehrin karsi kiyisina gecebilmem icin bana güc ver!" Tanri ona uzun kollar ve güclü bacaklar verdi Böylece nehrin karsi kiyisina geçebildi Ancak bunun icin 2 saat boyunca dalgalarla bogustu ve neredeyse 3-4 kez bogulma tehlikesi gecirdi Ama, basarmisti!!!! Bunu gören ikinci adam da Tanriya dua etti: "Tanrim lütfen nehrin karsi kiyisina gecebilmem icin bana güc ve gerekli araci ver!" Tanri ona bir tekne verdi ve o da nehrin karsi kiyisina gecmeyi basardi, ancak birkac kez teknenin alabora olma tehlikesiyle karsilasti Tüm bü olan bitenleri izleyen ücüncü adam, dizlerinin üstüne coktü ve Tanriya yalvardi: "Tanrim, lütfen nehrin karsi kiyisina geçebilmem icin bana güç, arac ve zekayi ver!" Tanri adami bir kadina dönüstürdü Kadin haritaya bakti Nehrin biraz yukarisina dogru yürüdü ve köprüden karsiya gecti |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerSevgi Kaşiklari Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasinda ne fark vardir?" "Bakin göstereyim" demiş ermiş Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanlari çaðirarak onlara bir sofra hazirlamiş Hepsi oturmuşlar yerlerine Derken tabaklar içinde sicak çorbalar gelmiş ve arkasindan da, derviş kaşiklari denilen bir metre boyunda kaşiklar Ermiş "Bu kaşiklarin ucundan tutup şöyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmisler Fakat o da ne? Kaşiklar uzun geldiðinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar aðizlarina En sonunda bakmişlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmişlar sofradan Bunun üzerine "Şimdi" demiş ermiş "Sevgiyi gerçekten bilenleri çaðiralim yemeðe" Yüzleri aydinlik, gözleri sevgi ile gülümseyen işikli insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa "Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşiðini çorbaya daldirip, sonra karşisindaki kardeşine uzatarak içmisler çorbalarini Böylece her biri diðerini doyurmuş ve şükrederek kalkmişlar sofradan"Işte" demiş ermiş: "Kim ki hayat sofrasinda yalniz kendini görür ve doymayi düşünürse o aç kalacaktir Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafindan doyurulacaktir Şüphesiz şunu da unutmayin; hayat pazarinda alan deðil veren kazançlidir herzaman |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerBALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmis gibi takip ederken, saskinligini gizleyemiyordu Onu hayrete düsüren sey, "Bizim eve bile sigmaz" dedigi o güzelim balonlarin adami nasil havaya kaldirmadigi idi Baloncu dinlenmek için durakladiginda o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu Bir ara adamin kendisine baktigini farkederek ona dogru yaklasti ve bütün cesaretini toplayarak: -Baloncu amca, dedi Biliyormusun benim hiç balonum olmadi Adam çocugu söyle bir süzdükten sonra: -Paran var mi? diye sordu sen onu söyle -Bayramda vardi, diye atildi çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak -Öyleyse bayramda gel, dedi adam Acelem yok, ben beklerim Çocuk sessizce geri döndü O ana kadar balonlardan ayirmadigi gözleri dolu dolu olmus, yürümeye bile mecali kalmamisti Bir kaç adim attiktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktiginda, gördüklerine inanamadi Balonlar, her nasilsa adamin elinden kurtulmus ve yol kenarindaki büyük bir akasya agacinin dallarina takilmisti Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken, baloncu ona dogru dönerek: -Küçük, diye seslendi Balonlari agaçtan kurtarirsan birini sana veririm Yapilan teklif, yavrucagin aklini basindan almisti Kosarak agacin altina dogru yöneldi ve ayakkabilarini aceleyle firlatip tirmanmaya basladi Hedefine adim-adim yaklasirken duydugu heyecan, bacaklarini kanatan akasya dikenlerinin acisini hissettirmiyordu Sincap çevikligiyle balonlara ulastiginda bir müddet onlari seyretti ve dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkitti Ancak balonlardan birisi iyice sikistigindan digerlerinden ayrilmis ve agaçta kalmisti Çocuk onu kurtarmaya kalkissa, dikenlerden patlayacagini çok iyi biliyordu Ister istemez balonu yerinde birakip asagiya indi ve adam dönerek: -Birini bana verecektiniz, dedi Hangisi o? Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra: -Seninki agaçta kaldi evlat, dedi Istersen çik al Çocuk bu sefer ayakta bile duramadi Kaldirim kenarina oturup baloncunun uzaklasmasini bekledikten sonra, dallar arasinda parlayan balona uzun uzun bakarak: "Olsun", diye mirildandi "Olsun" Agacin üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artik |
22 Tane Güzellerinden Hikayeler |
08-13-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
22 Tane Güzellerinden HikayelerBir Aşk Hikayesi Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı Okul salonundaydı maç Tribünsüz,minik bir salon Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadeceO kadar yakındılar Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti Az sonra bir şeyi daha hissetti Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini Kız servis atarken hemen önünden geçti Göz göze geldiler Kız gülümsedi Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda Kız onu tanımış olmalıydı Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi, o da karşıya gitti Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba Bir defa daha gülümsedi Manidar"anladım" der gibi bir gülümseyişti bu Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu Dahası Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılışı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı Kız bu defa, iyice gülmüştü Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu Arkadaştılar Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı O kızdan fena halde hoşlanıyordu Galiba kız da ona karşı boş değildi Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü Kaptan "tabi" dedi "bu hafta sonu güzel bir konser var Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten Sen de gel Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız" "Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı "Mutluluk işte bu!" Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı O ne heyecandı öyle Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar El sıkıştılar O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştülerİnanamıyordu delikanlı Onunla nihayet yanyana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken –o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde Ama uzatamıyordu işte elini Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandıKolunu kızın koltuğunun arkasına koydu Kızın omzuna değil Koltuğun üzerine Sonra kız arkaya yaslandı Bir kaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü Konserden çıkarken, kız, şakalaştı "Sizi her maçımızda görüyoruz Alıştık nerdeyse Yarın Adana'da da maçımız var Gözlerimiz sizi arayacak" Hayır, aramayacaktı Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı Gece yarısı kalkan otobüse bindi Sabah erkenden Adana'ya indi Maç saatine kadar başı boş dolaştı Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu Maç falan değildi sebep tabii İlk sette kız farkında bile değildi onun Nerden olsundu ki İkinci sette öbür tarafa gittiler Döndüklerinde, ügüncü sette kız fark etti delikanlıyıYüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki Ankara'nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu Maç bitti Kız soyunma odasına, delikanlı garaja gitti Tek kelime konuşmadan Konuşmaya gelmemişti ki Kız "keşke orada olsaydın" demişti O da olmuştu işte Hepsi o Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için Kızın karşıdan geldiğini gördü Koşarak yanına gitti "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan Kız, Necip Fazıl'ın dört satırını okurken "Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar!" Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene Kız karşıdan geliyordu Bu defa yanında arkadaşları yoktu Yalnızdı Yaklaştığında işaret etti delikanlıya Gözlerine inanamadı genç adam Onu yanına mı çağırıyordu yoksa Evet, çağırıyordu işte Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız O da heyecanlıydı, belli "Bak iyi dinle Dünkü satırlar için çok teşekkürler Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok" "O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni!" dedi, delikanlı ikiletmeden Ayrıldı kızın yanından Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan Bir daha onu hiç görmeden Yıllarca sonra Levent Yüksel'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen Aksu'nun sözlerini o zaman biliyordu sanki Aşk "onurlu" olmalıydı Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi Hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi bekledi Heyecanla bekledi Hırsla, arzuyla bekledi Umutla, umutsuzlukla bekledi Bazen öfkeyle bekledi Ama bekledi Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu İki dörtlüktü şiir İlki kıza verdiğiydi Bir ikinci dörtlük daha vardı orada O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı Cebine koydu Bekleyiş sürüyor, sürüyordu Okullar kapandı, açıldı Aylar, aylar geçtiBir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız "Günlerdir seni arıyorum İşte sana haber Artık hayatımda hiç kimse yok!" "Yaa" dedi delikanlı "Yaa" dedi sadece Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı: "Yaaa!" Cebindeki artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün" dedi "Bu da sonu onun" Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan Kız ikinci dörtlüğü oracıkta okurken "Geçti istemem gelmeni Yokluğunda buldum seni Bırak vehmimde gölgeni Gelme artık neye yarar!" Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti Delikanlı bugün hala düşünüyor O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı O sevgilinin kendisi bile Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani? Ya da Ya da Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp mü gitmişti acaba? Delikanlı bu soruların cevabını bugün hala bilmiyor Bilmediğini de en iyi ben biliyorum Çünkü, o delikanlı, bendim! Yazar : Hıncal Uluç |
|