Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cildiye

Cildiye

Eski 08-17-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye





Aft nedir?



AFT

TARİF:
Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, farenkste, diş eti üzerinde görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır Aft genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir

Aftın oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok faktör faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak belirlenememiştir

Bu nedenle aft oluşumunu hızlandıran ve iyileşmesini geciktiren faktörlerden bahsetmek mümkündür

Aft oluşumunda hangi faktörler önemlidir?

STRES
Günümüzde migren, yüksek tansiyon ve gastrit gibi birçok hastalığın nedenleri arasında kabul edilen stres aft oluşmasının en önemli nedenlerinden birisidir
Hanımlarda premenstural gerginlik(adet öncesi dönem) de aft oluşumunu hızlandıran faktörlerdendir
YİYECEKLER
Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler aft oluşumunu hızlandıran önemli faktörler arasında sayılmaktadırBunların yanı sıra bazı bünyeler için alerjik olabilen kara buğday, çavdar, arpa, çikolata, fındık, kabuklu deniz hayvanları, soya, domates, bazı patlıcan, elma, incir, peynir gibi yiyeceklede aft oluşumunu hızlandırırlar
TRAVMA
Yanak dil dudak ısırma, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçalama işlemleri ve iyi adapte olmayan protezlerin neden olduğu vuruklar aft için uygun zeminin oluşmasına yardımcı olurlar
DİŞ MACUNU
Diş macunlarının temizleme özelliğini artırmak için köpük yapıcı olarak yapılarına katılan "sodyum lauryl sulhate" ( SLS ) mukoza hücrelerinin yıkımını artıran tahriş edici bir kimyasaldır SLS bu özelliği ile aft oluşumu üzerine direkt etkili olan bir maddedir
Özellikle aft sorunu olan kişilerin kullanabilmesi için günümüzde daha az oranda (%125) SLS içeren diş macunları üretilmektedir (Tom's of Maine Natural Toothpaste , Oral-B Sensitive Fluoride Toothpaste)
SİSTEMİK HASTALIKLAR
Behçet Hastalığı: Genital ülser, konjuktivit, retinit, lokositoz gibi, birçok sistemik belirtiler yanında ağız içerisinde oluşan tekrarlayıcı aftlarla kendini gösteren bir hastalıktır
Birçok malign ve otoümmin hastalıklarla birlikte de tekrarlayıcı aftlar görülebilmektedir
DİĞER NEDENLER
B12 vitamini ve demir noksanlığı,sigara içme, tütün çiğnemenin gibi alışkanlıkların de aft oluşumuna katkıda bulunan önemli faktörler olduğu bilinmektedir


yukarı

Tedavi
Aftlar herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir Aft sorunu ile karşı karşıya olanların aşağıda sıralanan işlemlerden birini yada birkaçını uyguladıklarında daha rahat bir periyot geçirmeleri mümkündür:



Ağrıyı azaltmak ve iyileşme periyodunu kısaltmak için:
Sıcak, asidik ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalır
"2% hydrogen peroxide" solusyonuna batırılan pamuk yada gazlı bez ile aft bölgesi temizlenebilir
Su ile karbonat karışımından hazırlanan ince yapılı bir krem aft üzerine sürülebilir
Yarım bardak suya yarım kaşık tuz ilavesi ile elde edilen solusyonla günde üç kez gargara yapılabilir,
Yemeklerden önce aft bölgesine "xylocaine" solusyonu ya da ağız için hazırlanmış anestezik kremler uygulanabilir
Aft üzerine uygulanacak "orabase", "Gly-oxide", "Cankaid","Ambesol" gibi ağız içi kremler uygulanabilir
"sucralfate" tableti ılık suda eritip gargara yapılabilir
Özellikle aftı başlangıç aşamasında "tetrasiklin" tableti suda eriterek elde edilen solusyon ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır
Gene aftın başlangıç safhasında bölgeye bir topikal steroid "%01 lik triamcinalone" uygulanması ya da steroidli bir gargara "betamethasone syrup" ile gargara yapmak aftın fazla büyümesini engeller ve ağrıyı azaltır
"Chlorhexadine" gargaralar iyileşme periyodunu kısaltır
"Tetrasiklin" şurup la hazırlanan 12,500 unite "nystatin", 125 mg "diphenhydramine", ve 025 mg/m "hydrocortisone" karışımı 'shotgun' solusyonu olarak kullanılabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



A ATOPİK DERMATİT ( EGZEMA ) NEDİR ?

Kronik, tekrarlayan, pembe renkli, yüzeyi pütürlü olan kaşıntılı döküntülerdir Aktif lezyonlar tüm vücütta
yaygın veya bir bölgede sınırlı olabilir Bunlar pembe renkli, sulantılı, kaşıntılı lezyonlar şeklinde olabilir
Aşırı kaşınma sonucu enfekte olabilirler Lezyonların sürekli olarak nüks ettiği veya iyileşmediği
dönemlerde cilt kalınlaşması, çizgilenmesi, soyulmalar ve renk koyulaşması olabilir Hastalığın
başlangıç yaşına göre lezyonların vücüttaki dağılımı farklılık gösterir

1 İnfantil ( bebeklik dönemi ) Atopik Dermatit:

2 ay-2 yaş arası çocuklarda görülür Lezyonlar özellikle yüzde ( sıklıkla yanaklarda ), saçlı deride,
boyunda, sırtta, diz ve dirsek bölgelerinde oluşur Bu dönemde başlayan hastalık 3 yaşında
iyileşebilir veya ileri çocukluk yaşlarında da devam edebilir

2 Çocukluk Çağı Atopik Dermatiti:

2-12 yaşlar arasında görülür Cilt lezyonları sıklıkla dirsek önü, diz arkası, boyun, el bileği ve ayak
bileğinde görülür Lezyoların olduğu cilt bölgelerinde kuruluk, çizgilenme, sulanma ve kaşıntı vardır

3 Erişkin Dönemi Atopik Dermatiti:

Çocukluk çağı atopik dermatitinin devam etmesi veya ilk kez 12-20 yaşlar arasında başlayan cilt
hastalığı şeklinde ortaya çıkabilir Cilt lezyonları sıklıkla dirsek önü ve diz arkasında bulunur Bazen
ellerde de olabilir Genellikle ciltte çizgilenme, kalınlaşma ve rengin kahverengileşmesine neden olur
Bazen göz çevresi ve ağız çevresinde kuruluk ve cildin dökülmesi eşlik edebilir Genellikle kronik
seyirlidir
Atopik Dermatite Eşlik Edebilen Bulgular:
· El ve ayak tabanı çizgilerinin belirginleşmesi
· Göz altında koyu gölgeler
· Yanak, sırt, kol ve bacakta sınırları belirgin soluk renkli bölgeler
· Atopik dermatiti olan bebekler ileriki yıllarda astım veya allerjik rinit olabilirler

Atopik Dermatit ( Egzema ) Nasıl Tedavi Edilir?

1Koruyucu Önlemler:

Bu hastaların ciltleri aşırı kurudur Cilt kuruluğu belirtilerin alevlenmesine neden olur Bu nedenle
cildin sürekli olarak nemlendirilmesi son derece önemlidir Ayrıca bu kişiler normal sabun
kullanmamalıdır Kremli sabunların kullanılması önerilir Terleme şikayetleri arttırdığından, özellikle
sıcak havalarda dikkat edilmesi önerilir Tetkiklerde belirtilere sebep olan herhangi bir allerjen (
inek sütü, yumurta, ev tozu akarı gibi ) saptanırsa, bu allejenden kaçınmak için doktorun önerdiği
önlemler mutlaka alınmalıdır

2İlaç Tedavisi:

1Kaşıntı önleyiciler ( antihistaminikler-şurup, tablet )

Bu hastaların en önemli şikayeti kaşıntıdır Bu şikayetlerin ortadan kalkması için doktorunuzun
önerdiği ilacı şikayetlerin alevlendiği dönemlerde kullanmak gerekir

2Lokal Kortikosteroidler ( merhem, krem )

Cilt lezyonlarının aktif olduğu dönemlerde lezyon üzerine haricen ince bir tabaka halinde doktorunuzun önerdiği kullanma süresi dikkate alınarak uygulanır Bu ilaçlar doktorun önerdiği nemlendirici ile cilt nemlendirildikten sonra uygulanmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



ATOPİK DERMATİT-2-



1 Atopik dermatit nedir, nasıl bir hastalıktır?

Atopik dermatit, bebeklik ve çocukluk döneminde oluşan, ancak yetişkinlerde de görülebilen, yinelemelerle karakterize, kronik, kaşıntılı bir deri hastalığıdır Çocukluk döneminde başlayan atopik dermatit, hastaların %90’ından fazlasında, ergenlik dönemi sonrasında da devam eder Sıklıkla kişisel ve ailesel atopik dermatit, alerjik nezle ya da astım hastalığı öyküsü ile birlikte bulunur

2 Semptomları nelerdir?

Atopik dermatitin klinik görünümü ve belirtilerin dağılımı hastanın yaşına ve hastalığın şiddetine göre değişiklik gösterir Akut belirtiler kızarıklık ve kaşıntı şeklindedir Akut atopik dermatit sıklıkla bebeklerde görülür ve yüzü, saçlı deriyi ve kol ve bacakların dış yüzeylerini etkiler Büyük çocuklar ve yetişkinlerde, deride kalınlaşma ve deri çizgilerinde belirginleşme ile karakterize, kronik atopik dermatit ile karşılaşılır Belirtiler boyun, göz kapakları, dirsek önü ve diz arkası gibi bölgelerde yoğunlaşır Hastalığın her döneminde deri kuruluğu mevcuttur Atopik dermatitli hastalarda virus, bakteri ve mantar hastalıkları daha sık gelişir Kaşıntı olmaksızın atopik dermatit tanısı konamaz Atopik dermatitli hastalarda kaşıntı gün boyu aralıklı seyrederken, genellikle akşamları ve geceleri daha şiddetlenir Bu durum hastaların uyku düzenlerinin bozulmasına neden olabilir

3 Atopik dermatitin ortaya çıkma sebepleri nelerdir?

Atopik dermatitin oluşmasında genetik, immünolojik ve çevresel etkenler rol oynamaktadır Hastaların %80’inde ev tozu allerjenleri, polenler, küf mantarları gibi hava yolu ile alınan allerjenlere ve gıdasal allerjenlere karşı antikorlar bulunur Bakterilerin de atopik dermatitin gelişimine katkıda bulundukları düşünülmektedir

4 Atopik dermatitin tedavi yöntemlerinden söz eder misiniz? Kesin tedavisi mevcut mu? Yeni gelişmeler var mı?

Atopik dermatitin tedavisinde farklı güçte değişik yerel kortikosteroid preparatları yaklaşık yarım yüzyıldan beri derideki kızarıklığın, ödemin ve kaşıntının tedavisinde kullanılmaktadır Bu grup ilaçların deride incelme, deri enfeksiyonları, deri çatlamaları, kılcal damar genişlemeleri, deri içi kanamaları gibi yan etkileri vardır ve geniş yüzeylere sürüldüklerinde deriden emilip kana geçerek sistemik yan etkiler oluşturabilirler O nedenle kortikosteroid kremlerinin geniş deri yüzeylerinde, göz çevresinde ve boyun, yüz, koltuk altı ve kasıklar gibi derinin ince olduğu bölgelerde doktor kontrolünde dikkatlice kullanılması gerekir Deride infeksiyon varsa yerel kortikosteroidler uygulanmamalı, kullanım için hekimin direktiflerine dikkatle uyulmalı ve hekimin önerisinden daha uzun süre kullanılmamalıdırlar

Atopik dermatit tedavisinde tıbbın her alanında olduğu gibi yenilikler ve yeni tedavi olanakları ortaya çıkmaktadır Örneğin steroid (kortizon) içermeyen bu nedenle de yukarıda sözü geçen yan etkileri bulunmayan yeni ilaçlar geliştirilmiştir Bu preparatların deriden emilimi çok az olduğundan özellikle bebeklerde ve erişkinlerde hassas bölgeler ve geniş alanlarda bile güvenli bir şekilde kullanılabilmektedir

5 Hastalığın ilerlemesini önlemek için hastalar günlük yaşamlarında nelere dikkat etmelidir? Ne gibi önerileriniz olabilir?


Duştan hemen sonra, krem ya da merhem şeklindeki nemlendiriciler uygulanmalıdır Banyoda ılık su tercih edilmeli sabun kullanımı sınırlanmalı ya da daha iyisi sabun içermeyen temizleyiciler kullanılmalıdır Kurulama hafifçe bastırılarak yapılmalı, havlu ile kuvvetle ovarak kurulama işleminden kaçınılmalıdır

Çocukların tırnakları kısa ve temiz olmalıdır

Atopik dermatitin alevlenmesine yol açan, sabun ve deterjanlar, kimyasal çözücüler, beyazlatıcılar, boyalar, yün ve sentetik kumaşlar, alkol içeren deri bakım ürünleri, kozmetikler ve parfümler gibi irritanlarla temastan kaçınılmalıdır

Soğuk havalarda deriyi en fazla koruyacak şekilde giyinilmeli, Yazın ince ve pamuklu giysiler tercih edilmelidir

Yataklarda, halk arasında ev tozu böcekleri olarak bilinen akarları geçirmeyen kılıflar kullanılmalı, koltuk kanepe gibi özel kılıfla kaplanmayan yerlerde uyumaktan kaçınılmalı, çarşaflar her hafta 65o C’de yıkanmalıdır 6-12 ayda bir halı, koltuk ve kanepeler için akarları öldüren temizlik ürünleri kullanılmalıdır Evde hayvan, çiçek, bitki bulundurulmamalı, kuştüyü yastık, yorgan ve yünlü giysiler kullanılmamalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Allerji tüm yönleriyle



Allerji nedir?
Çevremizde yaygın olarak bulunan allerjenlere bazı kişiler diğerlerinden daha fazla duyarlı olup (atopik kişiler) onlara karşı allerjik olmayan normal kişilerden (atopik olmayan) çok daha abartılı bir reaksiyon verirler Bu duruma allerji denilmektedir

Allerjik tabiatta olmak bir hastalık mıdır?
Hayır Toplumda yaşayan bireylerin yaklaşık %30’u allerjik tabiattadır Bu kişiler duyarlı oldukları bazı allerjenlere karşı özel E tipi antikorlar aracılığıyla abartılı bir reaksiyon oluşturabilme yeteneğindedirler Bu tip antikorlara bağlı olarak bazen değişik allerjik hastalıklar ortaya çıkabilir Ancak tek başına allerjik bünyeye sahip olmak, yani atopik olmak bir hastalık olmayıp allerjik hastalıklara bir çeşit aday olma, yatkın olma durumudur

Allerjik bünyeye sahip olmak neye bağlıdır?
Bu tamamen ailesel geçişli (irsi) bir durumdur

Genetik geçiş dışında çevresel faktörlerin bir etkisi yok mudur?
Atopik olma veya olmama durumu tamamen genetik olarak belirlenmektedir Ancak atopik kişilerde allerjik hastalıkların gelişip gelişmemesi çevresel allerjenlerle karşılaşma yoğunluğuna bağlı olarak değişmektedir Daha dünyaya gelmeden gebelik döneminde veya hayatın erken döneminde, emzirme periyodunda annenin sigara içmesi, allerjik gıdaları tüketmesi, ortamın allerjen yoğunluğunun fazla olması gibi faktörler atopik kişilerde allerjik hastalıkların görülme sıklığını artırır

Allerjik hastalıklar psikolojik nedenlerle görülebilir mi?
Allerjik hastalıklar psikolojik veya psikosomatik hastalıklardan farklıdır Ancak allerjik hastalıkların gelişiminde, yakınmaların ortaya çıkmasında ve hastalığın kontrolünde psikolojik durumun da katkısı olabilir Ayrıca psikolojik hastalıklarla ayrımı gerekebilir

Allerjik hastalıklar nelerdir?
Astım, allerjik burun nezlesi ve sinüzit, allerjik göz nezlesi, burun polipleri, allerjik orta kulak iltihabı, ürtiker ve egzema gibi allerjik deri hastalıkları, gıdalara bağlı allerjik reaksiyonlar, çeşitli ilaç ve kimyasallar ile arı ve böcek sokmalarına bağlı allerjik reaksiyonlar allerjik hastalıkların arasında öncelikli olarak sayılması gerekenlerdir

Allerjik bünyeli bir kişide bu hastalıkların hepsi de bulunur mu?
Vücudun allerjenlere olan reaksiyonu belirli organlara özel dağılım gösterir Bazı kişilerde bu sayılan hastalıkların bir kaçı beraber bulunabilirse de bu şart değildir

Allerji teşhisi nasıl konur?
Allerjik hastalıklarla uyumlu yakınmaları olan kişilerde ailede benzer hastalığı olanların varlığı, şikayetlerin süreğen ve tekrarlayıcı olması, mevsimlere göre değişmesi, diğer allerjik hastalıkların eşlik etmesi gibi hastanın öyküsünde tipik özellikler allerjik bir hastalığı telkin eder Kanda özel E tipi antikorların araştırılması, allerjik cilt testleri ve hastalığın tipine göre değişen diğer tetkiklerle kesin teşhis konulabilir

Teşhis için can yakıcı, zor tetkikler, endoskopik işlemler ve biyopsiler gerekli midir?
Hayır Allerjik hastalıkların tanısında genellikle bu tür invaziv işlemlere gerek duyulmaz

Yöremizde bu tür hastalıkların teşhis ve takibi mümkün müdür?
Tabii Fakültemizde allerjik hastalıkların teşhis, takip ve tedavisi için gerekli olan her türlü laboratuvar inceleme yapılabilmektedir Uzak yerlere gidip gelmeğe gerek yoktur

Erken teşhisin önemi var mı?
Kuşkusuz Hem hastanın yaşamının normale döndürülmesi, hastalıktan dolayı kayıplarının giderilmesi; hem de tehlikeli krizlerin ve aynı zamanda hastalığın ilerlemesinin önlenmesi için erken tanı konarak tedaviye başlanması çok yerinde olur

Allerjik hastalıkların belirtileri nelerdir?
Hastalığın tipine, ağırlığına ve hastanın yaşına, cinsiyetine göre belirtiler değişir Allerjik sinüzit, burun ve göz nezlesinde: Yılın belirli aylarında veya tüm yıl boyunca devam eden hapşırma, burunda kaşıntı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı vardır Geniz akıntısı, boğazda gıcıklanma, gözlerde yaşarma, kızarıklık ve kaşıntı, kulakta dolgunluk hışırtı, kaşıntı, baş ve kulak ağrısı, koku alma bozukluğu tat almama, sesin değişmesi olabilmektedir Anjiyonörotik ödem ve anafilakside: Tablonun ağırlığına bağlı olarak değişen derecelerde yüzde, dudakta, dilde, boğazda aniden şişme, tıkanma, ciltte solukluk, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar, döküntüler, nefes darlığı, hırıltılı solunum, tansiyon düşmesi, ateş, terleme, çarpıntı, kalpte ritim bozukluğu, morarma, kusma, karın ağrısı, ishal, havale geçirme, solunum durması ve ölüm olabilir Astımda: Nefes darlığı, öksürük, hırıltılı solunum, göğüste tıkanıklık olabilir Bu yakınmaların aniden ve krizler şeklinde ortaya çıkması bir müddet sonra kendiliğinden veya tedaviyle düzelmesi, tekrarlaması, gece uykudan uyandıracak şekilde olması çok tipiktir Cilt Allerjilerinde: Ciltte kaşıntı, kurdeşen denilen kabarıklıklar, kırmızı renkli döküntüler, sulanma, kabuklanma, deride kalınlaşma ve deride renk değişikliği görülebilir Mide barsak kanalı allerjilerinde: Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı, gelişme geriliği, kansızlığa bağlı halsizlik, solukluk, göz kapakları ve bacaklarda şişlikler gibi yakınmalar olabilir

Bu şikayetler allerjik hastalıklar dışında başka nedenlerle oluşamaz mı?
Evet oluşabilir Bunların hiçbirisi allerjik hastalıklara özgü değildir Yakınmaların süreğen ve tekrarlayıcı vasıfta olması, mevsimlerle ilişki göstermesi, ailede benzer yakınmaları olan başka kişilerin olması veya altta açıklanan allerjenlerden birisiyle temas sonrası bu yakınmaların ortaya çıkması allerjik bir hastalığın varlığını gösteren işaretlerdir

Allerjik hastalıklar tehlikeli midir?
Sık görülmeleri, süreklilik göstermeleri, kişinin performansını yakından etkileyerek normal yaşamını kısıtlamaları, iş gücü kaybı ve okul devamsızlığına yol açmaları ve anafilaksi, anjiyonörotik ödem gibi bazen ölümcül olabilen formlarının da bulunması nedeniyle allerjik hastalıklar çok önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır

Allerjik hastalarda kriz olur mu?
Evet Allerjik hastalıkların bazılarında aniden kriz şeklinde ağır bir tablo gelişebilir Üstelik bu durum tekrarlayıcıdır Astımda, penisilin allerjisinde, arı-böcek sokmasında, anjiyonörotik ödemde tehlikeli, ölümcül krizler olabilir

Anafilaksi nedir?
Allerjiye bağlı olarak ani ortaya çıkan ve acilen tedavi edilmezse ölümcül olan sistemik, tehlikeli bir hastalıktır Arı sokması, penisin gibi bir ilacın damardan verilmesi gibi allerjenlerle temas sonrası olay dakikalar içinde başlar Tablonun ağırlığına bağlı olarak değişen derecelerde yüzde, dudakta, dilde, boğazda aniden şişme, tıkanma, ciltte solukluk, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar, döküntüler, nefes darlığı, hırıltılı solunum, tansiyon düşmesi, ateş, terleme, çarpıntı, kalpte ritim bozukluğu, morarma, kusma, karın ağrısı, ishal, havale geçirme, solunum durması ve ölüm olabilir

Böyle bir durumda ne yapılmalıdır?
Maalesef bu durumda hasta ve yakınlarının yapacağı fazla bir şey yoktur Ancak gerekli ilaçların bulunduğu bir ortamda bir hekim bu duruma müdahale edebilir Hasta derhal sağlık kuruluşuna götürülmelidir Allerjik bünyesi olduğu bilinen kişilerin hastane dışında enjeksiyon yaptırmaması, ilaçlı filim vb tetkikler yapılırken durumunu belirtmesi, kendisine dokunan besin ve ilaçları kullanmaması, arı sokmaması için tedbirler alınması gerekmektedir

İlaç allerjisi hakkında bilgi verir misiniz?
Bir çok ilacın tedavi edici etkisi yanında istenmeyen bazı etkileri de vardır Bu yan etkilerden bazıları ise allerjik reaksiyonlara bağlıdır Kullanılan ilaca; kullanan kişinin yaşına, cinsiyetine, genetik özelliklerine ve diğer hastalıklarına; daha önce aynı ilacın kullanılıp kullanılmadığına; ilacın veriliş yoluna bağlı olarak bu tür reaksiyonların görülme olasılığı değişmektedir Hemen her ilaç allerjiye neden olabilirse de bazı ilaçların kullanımı sırasında buna daha sık rastlanmaktadır İlaca bağlı allerjik olaylar ciltte görülen kurdeşen, egzamadan kan hücrelerinin sayı ve fonksiyon bozukluklarına, anafilaksi, ateş, serum hastalığı gibi sistemik tablolardan ani nefes darlığı, sarılık, zatürree göğüste, karında su toplanması gibi belirli organ lokalizasyonu gösteren patolojilere kadar çok farklı görünümlere sahiptir İlaç alımıyla olayların başlaması arasında geçen süre bir kaç dakikadan bir iki haftaya kadar değişmektedir Bir ilaç kullanırken ortaya çıkan yeni bir sağlık sorunu ilaçla ilişkili veya ilişkisiz olduğuna karar verilemese bile o ilacı reçete eden hekime bildirilmelidir Eğer hasta herhangi bir ilaca karşı geçirilmiş bir allerji öyküsüne sahipse başka ilaçları kullanması gerektiğinde de bunu hekimine bildirmelidir Çünkü bazı ilaçlar arasında çapraz reaksiyonlar olabilmektedir Penisilin allerjisi, çeşitli röntgen filimlerinin çekilmesi sırasında kullanılan boyar maddelere karşı ortaya çıkan reaksiyonlar ve astımlılarda aspirine karşı duyarlılık ilaç allerjileri arasında özellikle belirtilmesi gereken durumlardır

Çocuklara uygulanan aşılar allerji yapar mı?
Aşıların hazırlanması sırasında yumurta proteinleri ve bazı jel maddeler aşıya karışmaktadır Bunlara bağlı allerji görülebilir Yumurta yediğinde anafilaksi tipinde şiddetli allerjik reaksyonu olan kişilere yumurta kaynaklı bu aşılar yapılmamalıdır Ancak, yumurta yiyince deri döküntüsü gibi hafif allerjik reaksiyonu olanlar aşıdan alı konmamalıdır Karar verilemediği durumlarda deri testleri yapılabilir

Gıdalara bağlı allerjik rahatsızlıklardan biraz bahseder misiniz?
Toplumda yaşayan kişilerin %15-20 'si bazı gıdalara karşı allerjisi olduğunu söylerken yapılan araştırmalarda bu oranın %1-2 'den fazla olmadığı gösterilmiştir Besin allerjilerine çocuklarda daha sık rastlanır Yaş ilerledikçe bu durum çoğunlukla ortadan kalkmaktadır Gıdalar allerjik olaylar dışında da besin zehirlenmeleri, besin entoleransı gibi önemli sorunlara yol açabilirler ve bunların allerjik olaylardan ayrımı zor olabilir En sıklıkla allerjiye yol açan besinler inek sütü, tavuk yumurtası, soya fasülyesi, ceviz, fındık, balık ile buğday ve diğer tahıllardır Allerjiye neden olan besinin alınmasından sonraki dakikalar veya saatler içerisinde allerjinin yerleştiği lokalizasyona bağlı olarak değişik şikayetler görülmeğe başlar Dudaklarda, dilde, boğazda şişme, yanma, kaşıntı, yüzde kızarıklık seste kabalık görülebilir Kramp şeklinde karın ağrıları, bulantı, kusma ve ishal görülebilir Bebeklerde gelişme geriliği dikkati çeker Hapşırma burunda kaşıntı, akıntı, tıkanıklık, göz yaşarması, gözlerde kaşıntı olabilir Astım tablosu gelişebilir Bunların besinlere bağlı olup olmadığı ve hangisine bağlı olduğu testlerle anlaşıldıktan sonra o besin hastanın diyetinden çıkarılır Bir süre bu gıdayı almayan kişide zamanla duyarlılık kaybolabilmektedir

Gıda katkı maddeleri zararlı mıdır?
Modern yaşamın getirdiği zorunluluklar eskiden evlerde doğal ve taze olarak hazırlanan gıdaların yerini fabrikasyon olarak hazırlanan ve uzun süre marketlerde bozulmadan saklanması gereken gıdaların almasına neden olmuştur Gıdalara hazırlanması sırasında renklendirici, koku verici ve bozulmalarını önleyici bazı kimyasal maddeler ilave edilmektedir Doğal beslenmede yeri olmayan bu kimyasallar hem astımlı, allerjik nezleli bazı kişilerde sorunlara yol açmakta hem de allerji dışında kalp-damar hastalıklarına ve kanserlere neden olabilmektedirler

Lateks allerjisi ne demektir?
Lateks %99 oranında Brezilyada yetişen tropikal kauçuk ağacının özsuyundan üretilir Kauçuk içeren ürünler allerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir Bilhassa hekimlerin bizar olduğu bu durumda cerrahide kullanılan lateksten mamül eldivenler, bu eldivenlerin giyilip çıkarılması sırasında ortama yayılan toz, elastik yapışkan bantlar, çeşitli sonda ve kateterler, lastik ayakkabılar, plastik halı arkaları, spor malzemeleri, yolda aşınan oto lâstiklerinden ortama dağılan kısımlar ya cilt ile temas veya solunum yoluyla vücuda girmekte ve takiben kurdeşen, burun nezlesi, göz nezlesi, nefes darlığı, dilde boğazda şişme gibi değişik reaksiyonlar ortaya çıkmaktadır

Temas egzaması ne demektir?
Cildin herhangi bir madde ile genellikle uzun süreli ve tekrarlayan temasları sonrası ciltte allerjik tabiatlı bir hastalığın gelişmesidir Buna neden olan maddeler arasında öncelikle sabun ve deterjanlar, lastik eldivenler, kemer, kolye vb aksesuarlar, gömlek, kaşkol gibi giysiler sayılabilir Temas edilen cilt alanında kızarıklık, kabarıklıklar, kalınlaşma, çatlaklar, soyulma, kaşıntı, sulanma ve kabuklanmalar görülebilir

Böcek ve arı allerjileri hakkında bilgi verir misiniz?
Hamam böcekleri, kalorifer böcekleri, tahtakurusu, sivrisinek, at sineği ve pire gibi haşerelerin ısırmasıyla, tükrük ve dışkılarının solunum veya cilt yoluyla vücuda girmesine, yabani veya bal arılarının sokmaları sırasında zerk ettiği zehirlerine karşı bazı kişilerde allerjik reaksiyonlar gelişebilmektedir Böcek allerjenleri allerjik burun nezlesi ve astıma neden olabilmekte; arı sokmalarını takiben ise 10-15 dakika içinde sokma yerinde sınırlı veya tüm vücutta hafif veya ağır bir reaksiyon gelişebilmektedir Bu olay tehlikeli olabilir Arıya karşı allerjisi olanların yanlarında arı soktuğu taktirde acil müdahale için iğne, sprey, hap türü ilaçları devamlı taşımaları ve bunları kendi kendilerine kullanmayı öğrenmeleri gereklidir Özel aşı ile tedavi de etkili olmaktadır

Allerji yapan maddeler (allerjenler) nelerdir? Allerjenler nerede bulunur?
Ev tozu, küf mantarları, kedi, köpek, kuş tüyleri, çeşitli ağaç, ot ve çayır polenleri, böcek ve haşereler, bazı parazitler, bazı gıdalar, penisilin gibi bazı ilaçlar, güneş, rüzgar, soğuk, kirli hava ile çeşitli kimyasal maddeler gibi çok fazla sayıda madde allerjenik özellik taşır Havada, kullandığımız gıda, ilaç ve giyim eşyalarımızda, çevremizdeki eşyada çok sayıda allerjen bulunmaktadır

Ülkemiz ve yöremizde allerjenlerin durumu
Yapılan çalışmalarda Ülkemizin 9 000’i aşkın doğal bitki türünden oluşan zengin bir florası vardır İklim ve coğrafi değişkenlere bağlı olarak bölgelerimize göre bitki örtüsü farklıdır Karadeniz ve Marmara bölgesinde Avrupa ve Sibirya florası, Batı ve Güney Anadolu'da Akdeniz florası, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ise İran-Turan florası özellikleri hakimdir Karadeniz Bölgemizde ılıman iklim, yüksek nem ve zengin bitki örtüsü havayla taşınan aeroallerjenler için son derece elverişli koşullar sağlamaktadır

Allerjenlere karşı reaksiyon ne zaman ortaya çıkar?
Çevremizde çok sayıda bulunan allerjenler solunum yolu, sindirim kanalı, cilt ve mukozalar ile enjeksiyonlar sırasında damar yoluyla vücuda girebilir ve sadece hassas kişilerde duyarlılaşma periyodunu takiben önemli sorunlara yol açar

Allerjinin mevsimlerle ilgisi var mıdır?
Evet Bazı allerjenlerin yoğunluğu belirli mevsimlerde artmaktadır Diğer bazıları ise her mevsimde sabit olarak bulunurlar Polenler mevsimsel allerjinin en sık rastlanan nedenleridir Ancak iklime bağlı olarak hava sıcaklığının ve nispî nem oranının değişmesine paralel ev tozu akarları, küf mantarları gibi diğer havayla taşınan allerjenlerin yoğunluğu da değişmektedir Nisan-Mayıs, atmosfer havasında polen yükünün en fazla arttığı aylardır Bu mevsimde allerjik yapılı kişilerde astım, saman nezlesi, göz nezlesi gibi allerjik hastalıklara bağlı yakınmalar ortaya çıkabilir veya artar

Bahar nezlesi, mevsimsel astım ne anlama gelir?
Bazı allerjik kişilerde yılın diğer zamanlarında hiçbir önemli sorun yaşanmazken sadece belirli bir iki ayda her yıl tekrarlayan yakınmalar görülebilir Bunlar çoğu zaman polene bağlı yakınmalardır Kişilere göre değişmekle birlikte en sık bahar veya güz aylarında rastlanır

Allerji ile meslek arasında bir ilişki var mıdır?
Evet Allerjik hastalık bazen bir meslek hastalığı şeklindedir İşyeri ortamında bulunan bir allerjenle temasa bağlı olarak ortaya çıkar Yakınmaların işe girdikten sonra başlaması, işyerinden uzakta olunduğu zamanlarda (tatil ve seyahatlerde) gerilemesi, aynı işyerinde birden çok kişide benzer yakınmaların görülmesi meslek hastalığını düşündürmelidir

Hangi mesleklerde allerjik hastalıklar daha sık görülür?
Çiftçiler, hayvancılıkla uğraşanlar (sığır, kuş, kümes hayvanı besleyenler, veterinerler, deri, yün işinde çalışanlar ), biyolojik ajanlarla çalışanlar (laborantlar, besin, deterjan sanayiinde çalışanlar, kimyagerler ), tozlu işlerde çalışanlar (keresteciler, marangozlar, fırıncılar, değirmenciler ), kimyasallar ile teması olanlar (boyacılar, kimyagerler, plastik endüstrisi işçileri ), lastik eldiven kullananlar (sağlık personeli, temizlik işinde çalışanlar ) ve daha bir çok iş kolunda allerjik hastalıklara sık rastlanmaktadır

Teknoloji ile allerji arasında bir ilişki var mıdır?
Allerjik hastalıkların sıklığı teknolojinin gelişimine paralel olarak artmaktadır Kişilerin kapalı ve dar alanlarda topluca yaşamaları, açık sahada çalışmaktan büroda çalışmaya dönüş, halı döşemeler, ev içinde kedi, köpek, kuş vb hayvanların beslenmesindeki artış, sigara alışkanlığının yayılması, katkı maddesi içeren hazır gıdaların tüketilmesi, yaşamımıza giren ilaç ve kimyasal maddelerin giderek fazlalaşması, hava kirliği gibi nedenlerle allerjik hastalıklar endüstrileşmiş yörelerde ve kırsal kesime göre kentlerde daha sık görülmektedir

Allerji tedavi edilebilir mi?
Tedavi ile allerjik bünye değiştirilemez Ancak, allerjik hastalıklar kontrol altına alınabilir ve hastanın yakınmaları giderilip, normal yaşamına dönmesi sağlanabilir Hastalığa bağlı olarak yaşanımı kısıtlanması önlenebilir

Allerjik hastalıklardan tam şifa mümkün değil midir?
Mümkündür Bazen bir süre devam eden hastalık tablosu tedavi ile veya spontan olarak tamamen ve bir daha geri dönmemek üzere düzelebilir Ancak yakınmalar çoğu kez devam etme ve tekrarlama eğilimindedir

Allerjik hastalıkların tedavisi nasıldır?
Tedavi kişiye göre değişir Öncelikle allerjiye neden olan madde veya maddeler belirlenmeli, hastalığın tipi, ağırlığı, komplikasyonları saptanıp uygun tedavi şekli kararlaştırılıp başlanmalı, hasta yakın izlemede tutulup alınan cevaba göre tedavi değiştirilmelidir Öncelikle korunma esastır

Komşumun ilaçlarını kullanabilir miyim?
Bunu asla yapmayın Hastalık aynı olsa bile hiçbir hastanın tedavisi diğerinin aynısı değildir Tedavi edilmesi gereken hastalık değil, hastadır Ve her hasta başka bir kişidir

Allerjenlerden nasıl korunabiliriz?
Allerjiye neden olan madde her kişide aynı değildir Kişilerin duyarlı olduğu allerjen ayrı ayrıdır Öykü ve testlerle spesifik allerjen saptandığında hasta mümkünse bundan uzak tutulmalıdır Örneğin bu bir ilaç ise bu ilacı kullanmamalıdır Gıda ise bu gıdayı almamalıdır İşyeriyle ilgili bir madde ise iş değişikliği gerekebilir ya da iş yerindeki allerjen yoğunluğunu azaltacak önlemler yararlı olabilir Ancak havada bulunan allerjenlerden kaçınmak oldukça güçtür Polen allerjisinde kıra, ağaçlık, çiçeklik alana girmek veya rüzgarla polenlerin taşındığı alanda bulunmak yakınmaları başlatabilir Ev tozundaki allerjenleri azaltacak önlemler yararlı olabilir Evde dip bucak emiş gücü yüksek vakumlu cihazlarla sık sık tozların alınması, toz kaldırmayacak şekilde temizlik yapılması (yaş bezle toz alınması, çırpma, silkeleme şeklinde temizlik yapılmaması ), haftada bir en az 60 derece sıcaklıkta su ile çarşaf, kılıf ve örtülerin yıkanması, halı döşemeler yerine vinlex vb türü suni döşemelerin kullanılması, allerjen barındırmayan çarşaf ve kılıfların kullanılması allerji hastalarında önerilen tedbirlerdir Küf mantarlarının üremesinin önlenmesi, ev içi nemin azaltılması yararlı olabilir Allerjenleri temizlediği söylenen cihaz veya deterjanların, hava filtrelerinin bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış değildir Kedi, köpek, kuş gibi hayvanların ev içinde barındırılmaması, hamam böceği, kalorifer böceği gibi haşerelerle mücadele edilmesi gerekmektedir Yün battaniye, yorgan, kazak, hırka yerine sentetik kumaş ve dokumaların kullanılması önerilmektedir Sigara içilmemesi, pasif olarak sigara dumanına maruz kalmaktan sakınılması, ev içinde veya atmosferde hava kirliliğinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması dikkat edilmesi gereken diğer hususlardır Kimyasal katkılar içeren fabrikasyon gıdalardan uzak durulması, deterjan, boya ve çeşitli temizlik malzemelerinin kullanımında ortama yayılan keskin koku ve dumandan kaçınılması gerekmektedir Ancak bu önerilerin uygulanması hiç de kolay değildir ve kişinin yaşamını çık sınırlayabilir

Bu tedbirleri alınca allerjik hastalığım geçer mi?
Kuşkusuz bu önlemler çok işe yarar, hastalığınızın kontrolü kolaylaşır, şikayetleriniz azalır, tedavinizin etkinliği artar Ancak bunları yapınca hastalık ortadan kalkacak diye bir garanti söz konusu değildir Bu önlemleri almakla birlikte veya allerjenlerden kaçınılamıyor ise onların zararlı etkilerini önleyen veya düzelten ilaçlarla tedavi gerekebilir

Allerji tedavisi ne kadar devam eder?
Tedavi çoğu kez devamlıdır Ancak bu ömür boyu ilaç kullanılacak anlamına gelmez İlaçlar kullanıldığı gibi, zaman zaman ilaçlar kesilip ilaçsız kontrol ve korunma önlemleri ile izlenebilir Sorunlar ortaya çıktığında tekrar tedavi gerekebilir Mevsimsel allerjilerde sadece sorunların yaşandığı aylarda bir kaç aylık tedavi yeterli olur

Allerji tedavisinde hangi tür ilaçlar kullanılır?
Bu sorunun tek bir cevabı yoktur Hastalığın yerleştiği organa, tipine, ağırlığına ve hastanın özelliğine göre farklı bir çok ilaç kullanılabilir Bazen aynı hastada farklı zamanlarda değişik ilaçları kullanmak gerekebilir

Allerji tedavisinde kullanılan ilaçların zararlı etkileri var mıdır?
Her ilacın istenmeyen bazı yan etkileri olabilir Bir hastaya bir ilacı verirken kar-zarar hesabı yapılıp beklenen yarar daha ağırlıklı ise başlanır Gereksiz yere hiçbir ilaç kullanılmamalıdır Mümkün olan en düşük dozda ve en kısa sürede kesilecek şekilde ilaçlar kullanılmalıdır Bunlara dikkat edilirse önemli bir sorun olmaz Hekim kontrolü olmadan, kendi başına ilaç kullanmak, ve başlanan tedaviyi kontrolsüz sürdürmek doğru değildir ve yan etkilerin görülme riskini artırır

Bu yan etkiler arasında en önemlileri nelerdir?
Allerji tedavisinde kullanılan ve antihistaminikler olarak adlandırılan bir grup ilacın bazıları uyku, dalgınlık, dikkat azalmasına neden olabilir Buna bağlı olarak kişi araba veya makine kullanıyorsa kazalara neden olabilirler Aktif çalışan kişilerde bu tür yan etkileri olan ilaçlar tercih edilmemeli veya kullanılması gerekiyorsa kişi önceden uyarılmalı, bu tür tehlikeli işlerden uzak tutulmalıdır Yine bu tür ilaçlar bazen iştah artışına yol açıp kilo alımına sebebiyet verebilirler Kortizon türü ilaçlar da allerji tedavisinde kullanılmaktadır Bunlara bağlı olarak da önemli yan etkiler gelişebilir

Aşı tedavisine dikkat!
Halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapi sanıldığı gibi allerjik hastalıkların tedavisinde temel tedavi biçimi değildir Sadece böcek sokmaları ve bazen de allerjik nezlede etkili olabilen bir tedavi biçimidir Çoğu astım hastası için bu tedavi biçimi doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmez Bir çok gelişmiş ülkede astım tedavisinde kullanılmamaktadır Aynı zamanda, ölümcül olabilen riskler taşır Üstelik etkinliği de ispatlanmış değildir Etki mekanizması da bilinmez Gerekli bir çok koşula uyan çok az sayıda hastaya asıl tedaviler uygulandıktan sonra, bütün riskler göz önüne alınarak, bu işin uzmanı olan kişi denetiminde ve acil durumda yaşama geri döndürmeye yönelik müdahalenin yapılabileceği her türlü donanım ve ekipmana sahip bir ünitede denenebilir Fakat maalesef yanlış lanse edildiğinden ve suiistimale açık olduğundan gereğinden sık olarak uygulanmaktadır Yıllarca bir ümit uğruna aşı olmaya devam eden hastalar vardır

Allerjik bir anne ve/veya babanın çocuklarının allerjik olmaması için neler yapılabilir?
Anne veya babadan birisi allerjik ise çocukta allerjik hastalığa rastlanma olasılığı %40 dolaylarında iken hem anne hem de babanın allerjik olduğu durumda çocukta bu oran %70’e çıkmaktadır Allerjik bünyeli ebeveynlerin almaları gereken tedbirler şunlardır: gebelikte ve doğumu takiben ev içinde sigara içilmemesi, gebelik ve emzirme döneminde anneye yumurta ve inek sütü gibi allerjenik gıdalardan arındırılmış bir diyet uygulanması, bebeğin mutlaka anne sütünü emmesi ve yukarıda korunma ile ilgili kısımda anlatılan tedbirlerin doğumdan itibaren dikkatlice uygulanıp çevresel allerjenlerle temasın azaltılması yararlı olacaktır

Arı poleni, bıldırcın yumurtası, hatme çiçeği vb gibi doğal ilaçların tedavideki yeri nedir?
Bu ilaçların etkili olduklarını gösteren bilimsel çalışmalar maalesef yapılmamıştır Bu nedenle bu konuda olumlu yada olumsuz bir şey söylemek mümkün değildir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Aşırı Terleme Hiperhidroz



Hiperhidrozis = Aşırı Terleme Bozukluğu

Terleme: egzersiz esnasında, sıcak veya soğuk havalarda vücut sıcaklığını ayarlamak için gerekli fizyolojik bir mekanizmadır Bunların dışında stres ve heyecan nedeniyle terlemede artma olabilir

İnsan vücudunda bulunan iki sinir sisteminden biri olan somatik (istemli) sinir sistemi bize ağrı, ısı ve dokunma gibi duyuları hissetmemizi ve vücudun farklı bölümlerinin hareketlerini sağlayan kaslarımızı kontrol etmemizi sağlar
Otonom (istemsiz) sinir sistemi ise solunum hızı, kalp atışı ve vücut ısısının ayarlanmasında önemli olan ter üretimi gibi bedensel fonksiyonların şuur dışı kontrol edilmesini sağlar Otonom sinir sistemi sempatik ve parasempatik sistem adı verilen iki bölümden oluşur

Sempatik sinir sistemi vücudun her yerinde ter salgılanmasını kontrol eden sistemdir Bu sistemin bazen hiçbir nedene bağlı olmadan kendiliğinden çok yüksek seviyede çalışması belirli bölgelerde aşırı terlemeye neden olur

Günlük hayatı etkileyen aşırı terleme durumuna hiperhidrozis adı verilmektedir

Nedenleri

Hiperhidrozis insanların %1’inde görülen bir rahatsızlıktır
Birkaç özel durum dışında aşırı terlemenin nedeni bilinmemektedir
Aşırı terleme genellikle adolesan (ergenlik) döneminde başlar ve hayat boyu sürer

Geçici bir durum değildir, ancak aralıklı veya devamlı olabilir
Sinirlenme ve kaygı terlemeyi artırır
Hipertiroidi, psikiyatrik hastalıklar, menapoz ve şişmanlık, diyabet, böbreküstü bezi hastalıkları ve vücutta oluşan enfeksiyonlar kendini aşırı terleme ile gösterebilir
TEDAVİ ZAMANLAMASI

Aşırı terleme normalde sağlığa zarar vermeyen bir rahatsızlıktır

Ancak kişilerin sosyal yaşantısını, öğrenimini, iş hayatını, psikolojik durumunu etkiliyorsa tedavi edilmelidir


Nasıl hareket etmeliyim?



Aşırı terleme olan kişiler öncelikle Pratisyen Hekime başvurmalıdır
Pratisyen hekim aşırı terlemeye neden olabilecek sistemik hastalık düşünürse ilgili uzmana yönlendirmeli ve öncelikle bu hastalık tedavi edilmelidir
Anksiyete bozukluğu gibi psikiyatrik rahatsızlık varsa bu durum düzeltilmelidir


Aşırı terlemeye neden olabilecek bir hastalık yoksa hasta Dermatoloji Uzmanına yönlendirilmelidir Dermatoloji uzmanı hafif ve orta derecede şikayeti olan hastalara öncelikle terlemeyi önleyen pomad ve spreyler önerebilir

Bu tedaviden yarar görmeyen ve ileri derecede şikayeti olan hastalarda diğer tedavi yöntemleri uygulanmalıdır



TEDAVİ YÖNTEMİ SEÇİMİ

Primer (bir nedene bağlı olmayan) aşırı terlemede uygulanan temel tedaviler:

İlaç tedavileri

Terleme önleyici pomad ve losyonlar

İyontoforez

Botox enjeksiyonu

Cerrahi tedavi (sempatektomi)'dir



İlaç Tedavileri

Terlemeyi etkileyen birçok ilaç mevcuttur
Psikotrop (sedatif) ve antikolinerjik (atropin) gibi ilaçlar bir süreliğine faydalı olabilirler Ancak bunların sedasyon, ağız kuruluğu, görme bulanıklığı, üriner problemler ve hatta kalp krizi riskini artırma gibi yan etkileri bulunduğundan genellikle önerilmezler
Özellikle strese bağlı aşırı terlemelerde sedatifler (sakinleştirici ilaçlar) ve sinir sistemini etkileyen ilaç tedavileri kullanılabilir
Psikoterapi genellikle bu durumda fazla yardımcı değildir



Terleme Önleyiciler

Terleme önleyici merhemler ve spreyler ilk önerilen basit tedavi şeklidir
En sık kullanılan Aluminum chloride’li ajanlardır
Özellikle koltuk altı terlemelerinde ilk seçilen ilaçlardan biridir

El ve ayak terlemelerinde hafif ve orta şiddetteki olgularda kullanılabilir
Sıkıştırma etkisi ile ter kanalının ağzını fiziksel olarak tıkar ve ter bezlerinden ter atılımını önler Tedavide ilaç gece kuru deriye uygulanır ve 6-8 saat kadar burada kalır
Ertesi sabah tamamen yıkanarak temizlenir Önce hergün, durum düzeldikçe daha seyrek uygulanırTedavinin tekrarlanması gerekir Uygulamadan sonra kapama ile etki artırılabilir Erken dönemde hastaların yarısında cilt irritasyonu gelişebilir

Cilt irritasyonu yapması ve cevabın gecikmesi nedeniyle uzun süreli tedaviler bıktırıcıdır



Terleme önleyici pomad ve losyon uygulama uyarıları !
Uygulama öncesinde:
Kullanımdan hemen önce banyo yapmayın
Zedelenmiş ya da irritasyonlu deride kullanmayın
Uygulama esnasında:
Gözler ya da mukoza ile temas ettirmeyin
Uygulama sonrasında:
Koltuk altları 12-24 saat kadar tıraş etmeyin
Tüy dökücü kullanılmayın
Giysilerle temas ettirmeyin

İYONOFOREZ TEDAVİSİ

Aşırı el ve ayak terlemesinde kullanılır

Eller ve/veya ayaklar içinde elektrolit solüsyonu veya metal plaka bulunan küvete konulur Solüsyon veya plakadan insanı rahatsız etmeyen düşük şiddette elektrik akımı verilir


Etki şekli elektrik akımının oluşturduğu iyonlarının ter kanallarını (basit olarak su musluğunu) belirli bir süre kapatılması olarak tanımlanabilir

Her seansın uygulama süresi 20-30 dakika kadardır

Başlangıçta 3 günde bir, sonra haftada bir tedavi yapılır

Durumun şiddetine bağlı olarak tedavi gerekebilir
4-7 haftalık bir tedaviden sonra terleme

tamamen kesilebilir


Terleme tam olarak kesilemezse banyo içine ilaç (Glycopyromium Bromide) eklendiğinde iyi sonuçlar alınabilir

Tedavi sonrası terleme olmayan dönem 2-12 hafta kadar devam eder
Bu nedenle tedavinin tekrarı gerekir

Zaman alıcı ve toplamda pahalı bir yöntemdir

Uygulama ağrısız olup hafif iğne batması şeklinde duyum alınabilir

Emniyetli bir tedavi yöntemidir Cihaz satın alındığı takdirde evde uygulanabilir

Gebelikte, kalp pili ve metal ortopedik implant olanlarda uygulanmaz

BOTULİNUM TOKSİN TEDAVİSİ (BOTOX)

Özellikle koltuk altı terlemelerinde kullanılır El ve ayak terlemelerinde de uygulanabilir

Botox düşük dozlarda enjekte edilerek yüz veya boyunda kırışıklıkları önlemek için lokal kasların felç edilmesi için kozmetik amaçla veya kas spazmlarını çözmek için kullanılan bir maddedir

Benzer etki nedeniyle terlemeye neden olan sempatik sinirleri felç ederek ter bezlerinden ter üretimini önlemek için kullanılmaktadır

Uygulamada Botox olarak bilinen Botulinum Toksin’i terleme olan bölgede deri içine enjekte edilir ve sinir uçlarında 6-12 hafta süre ile geçici blok yapar

Etkisi geçici (1-6 ay) olduğundan tedavinin tekrarı gerekir

Ayaktan uygulanabilir

Uygulama yaklaşık 30 dakika kadar sürer

Lokal anestezik krem uygulandıktan sonra bölgeye enjeksiyonlar yapılır

Tedavinin etkisi birkaç saat veya gün sonra ortaya çıkar

İlk uygulamadan sonra ikinci seans 2-3 hafta sonra yapılır ve tedaviye 6 ay aralıklarla devam edilir

Oldukça pahalı bir yöntemdir

Tedaviden sonra enjeksiyon yerinde birkaç gün devam eden ağrılar olabilir

Bazen yapılan enjeksiyon kaslara giden sinirleri de etkileyebilir ve kolda geçici güç kaybına neden olabilir

Botox’un bu ilaca karşı allerjisi olanlarda, gebelerde ve kas problemi olanlarda kullanılması uygun değildir Antibiyotikler veya kas gevşetici ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır


CERRAHİ TEDAVİ


Endoskopik Torakal Sempatektomi

Özellikle el ve koltuk altı terlemelerinde uygulanmaktadır
Kalıcı çözüm sağlar

Cerrahi tedavinin esası aşırı çalışarak fazla terlemeye neden olan sempatik sinirlerin kesilmesi veya çıkarılmasıdır Bazen sempatik zincir ve dalları klips ile sıkıştırılabilir veya koter ile yakılabilir

Bu sinirlerin terleme dışında fonksiyonu olmadığı için; ameliyatın felç oluşturma, his kaybı, refleks azalması gibi etkileri olmaz



Koltuk altından açılan 1 cm kadar küçük 1-2 delikten sokulan kamera ve küçük aletlerle işlem gerçekleştirilmektedir Diz artroskopisi veya laparoskopi gibi bir yöntemdir

Hastaya genel anestezi verilir
İşlem süresi bir saatin altındadır
Ameliyatın etkisi hemen ortaya çıkar
Hasta uyandığında elleri kuru ve sıcaktır

Operasyon sonrası hasta 12-24 saat kadar hastanede kalınır

Ameliyat sonrası çok az rahatsızlık verir

Deri kıvrımları içinde kaybolacak kadar çok küçük bir iz bırakır

İyileşme bir veya birkaç gün gibi kısa bir sürede olur
Hastaların çoğu 1 haftada normal çalışma düzenlerine dönerler

Ağır kalp-akciğer hastalığı olan, plevral hastalık veya akciğer ameliyatı geçiren, tedavi edilemeyen tiroid hastalığı olanlar cerrahi tedavi için uygun değildir

Etkili, kalıcı, emniyetli ve çok az rahatsızlık veren bir tedavi yöntemidir

Vücudun başka bölgelerinde (sırt, kalça) terlemenin artması (%20-50) en sık görülen yan etkidir Ancak hastaların çok azında (%2) önemli olur Nadir görülen diğer bir yan etki de yemek esnasında terleme olmasıdır


Komplikasyonlar %1 civarında, çok az görülür

Nadiren veya her cerrahi işlemde görülebilen anestezik maddelere ve ilaçlara karşı allerjik reaksiyonlar, kanama, enfeksiyon ve komşu organ yaralanması oluşabilir

Bazen göğüs boşluğunda hava kalması (pnömotoraks) gelişebilir Ancak çoğunda kendiliğinden kaybolur ve pek problem yaratmaz

Horner sendromu denilen (göz kapağında düşme, göz bebeğinde küçülme ve yüzde terleme azalması) komplikasyon; çok nadiren kalıcı olsada birkaç ay içinde normale dönebilir

Bu yöntemle: el terlemesinde: %98, koltuk altı terlemesinde: %80 üzerinde, ayak terlemesi için yapılmasa da ayak terlemesinde: %25 civarında başarılı sonuç alınmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye





aktinik keratoz kanserleşebilen cilt kalınlaşmaları



Aktinik Keratozlar halk arasında çok bilinmememekle birlikte biz dermotologların özellikle yaşlı popülasyonda çokça rastladığı bir sorundur

Genellikle 40-50 yaşları sonrası güneşe maruz kalan yüz, boyun, saçsız kafa alanları, el sırtlarında kızarık zımpara kağıdı görünümlü, üzerindeki skuam kaldırıldığında çabuk kanayan lezyonlardır Güneş hasarının olduğu alanlarda yerleşimi fazladır Meslek icabı dış alanlarda çalışan, gemici, çiftçi, yol işçilerinde çok daha sık olarak rastlanmaktadır Açık renk tenli, açık renk gözlü, açık ya da kızıl saçlı olan kişilerde (yani güneş hasarına yatkın) sıklığı fazladır

Türkiye 'de istatistiksel çalışmalar yeterli olmadığı ve az sayıda çalışma bulunduğu için aktinik keratozla ilgili verileri USA kaynaklarına dayanarak vermeye çalışırsak hastalığın sıklığı ve önemi daha iyi anlaşılacaktır

Amerika'da her yıl 900000 - 1200000 yeni deri kanseri olgusuna rastlanmaktadır Deri kanserlerinin çoğunluğu BCC (Bazal Hücreli Kanser) denilen türdendir Sonuç olarak heryıl 200000 yeni SCC(Skuamöz Hücreli Kanser)vakası görülmektedir

Özellikle 1300 ile 2300 arasında kişi melanoma dışı deri kanserlerinden (özellikle metastaz yapmış SCC)hayatını yitirmektedir

Bu rakamlar aktinik keratozları tekrar gündeme getirmektedir Çünkü epidemiyolojik ve moleküler düzeydeki çalışmalar aktinik keratozların SCC'nin erken evresi olduğunu göstermektedir

Aktinik kerotozlar, yatkınlığı olan kişilerde uzun süre güneşe maruz kalmakla oluşan yaygın bir sorundur Amerika'da yapılan bir çalışmada dermatoloji kliniğine başvuru yakınmaları arasında 3sırayı aldığı gösterilmiştir

Başka bir çalışmada ise 1990-1994 yılları arasında dermatoloji kliniklerine başvuran 127 milyon hastanın 146 milyonu (%115) aktiniz keratoz teşhisi almış ve tedavi görmüş hastalardan oluşmaktadır Deri kanserleri ise dermatoloji poliklinik ziyaretlerinde %76 lık oranla 4 sırayı almaktadır(1sırada akne=sivilce, 2sırada=ekzama, 3sırada=aktinik keratoz)

Tüm aktinik keratozlar SCC oluşumuna yol açmazlar, fakat hangilerinin SCC oluşturacağıda bilinmemektedir Aktinik keratozların %01 - %10'u SCC oluşumuna neden olmaktadır

Güneşte çabuk yanan, bronzlaşmayan, çil oluşumuna yatkın olan kişiler aktinik keratoz geliştirmeye müsaittirler Kişilerin bu yatkınlıklarının yanı sıra toplam güneşte kalma süreleri de çok önemli bir faktördür Yaşlanma ile birlikte aktinik keratozların sayısında da artış olmaktadır Cinsiyet açısından değerlendirildiğinde erkeklerde daha fazla görüldüğü anlaşılmaktadır Bir çalışmada 16-49 yaşları arasındaki kişilerde erkeklerin %27'sinde bayanlarınsa %13'ünde aktinik keratoza rastlanmıştır Yaş ilerledikçe erkek ve kadın oranı birbirine yaklaşmaktadır Aktinik keratozların görüldüğü bölgeler güneş enerjisine en fazla maruz kalan alanlardır En sık %80 oranıyla üst dudakta, baş ve boyun bölgesinde yerleşim göstermektedirler

Aktinik keratozların dermatoloji polikliniklerinde sık rastlandığı ve halkımız tarafından pek bilinmediği görülmektedir Bu lezyonlar deri kanserlerinin bir çeşidi olan SCC'nin erken evresi olarak kabul edilmektedir Tüm aktinik keratozlar üzerinde SCC gelişmemektedir Fakat hangilerinin üzerinde SCC gelişeceği önceden bilinmediği için aktinik keratozların tedavilerinin mutlaka yapılması ayrıca aktinik keratoz geliştirme riski olan kişilerin kendilerini güneş ışınlarına karşı korumaları önerilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



BEHÇET HASTALIĞI



Genel Bilgiler

İlk kez 1937 yılında bir Türk doktoru olan Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır Tıp Dünyasında bir Türk doktoru tarafından tanımlanan nadir hastalıklardan birisidir
Behçet hastalığının en tipik özelliği, ağızda tekrarlayan aft adı verilen yaralar olmasıdır

Ağız yaraları
Ağız yaralarına hemen hemen her hastada rastlanır ancak % 1 - 3 gibi az bir kısım hastada ağızda yara şeklinde bir belirti görülmeksizin hastalığın diğer belirtileri görülebilir Genellikle ağızdaki yaralar hastalığın ilk belirtileridir ve diğer belirtiler ortaya çıkmadan yıllarca aft yakınması bulunan hastalar az değildir Behçetteki ağız yaraları, tekrarlayıcı basit aftlardan ayırd edilemez ise de çok sayıda olmaları ve daha sık nüks etmeleri gibi farklılıklar vardır Behçette aftlar genellikle ayda bir veya birkaç kez tekrarlar ve bir kaç gün içersinde iyileşirler

Cinsel Bölge Yaraları
Behçet hastalığının diğer bir belirtisi de genital bölgede tekrarlayan yaralardır bu yaralar küçük, deriden kabarık kırmızılık veya sivilce halinde başlar ve bunu, çabucak zımba ile delinmiş görünümde ve yavaş iyileşen yaranın gelişmesi izler Bu yaralar hemen her zaman yerlerinde iz bırakarak iyileşirler Genital bölge yaraları aftlara göre sayıca daha az ve daha uzun sürede iyileşirler

Deri Belirtileri
Behçet hastalığında, koltuk altları ve kasıklar gibi büyük kıvrım yerlerinde de benzer yaralara zaman zaman rastlanabilir
1 Kırmızı ve ağrılı yumrular şeklinde oluşumlar
2 Sivilce benzeri belirtiler
3 Deri damarlarının hastalanmasıyla ilgili belirtiler


Göz Belirtileri
En önemli organ tutulmalarından biri olan gözdeki iltihaplanma hastaların yarısında tespit edilir Gözde kanlanma ve bulanık görme şeklinde kendini gösterir Erkeklerde ve genç kisilerde göz belirtileri daha sık ve daha ağır seyrederken, kadınlarda ve yaşlılarda daha seyrek ve daha hafiftir seyreder Göz belirtileri bazan körlüğe kadar gidebilir

Bu belirtilerin dışında Behçet hastalarının hemen hemen yarısında eklem ağrısı ve eklemlerde şişme gibi şikayetler, beyin hastalıkları, böbrek iltihabı, damar tıkanma ve genişlemeleri de görülebilir
Behcet hastalığı daha çok 20-30 yaşlarda ve erkeklerde görülür Türkler, Araplar, Yahudiler, Ermeniler ve Japonlarda daha sık görülür Behçet hastalığının en karakteristik özelliklerinden birisi ataklar halinde seyretmesidir Yaşla birlikte hastalığın aktivitesi azalır Behçet hastalığının nedeni bilinmemektedir Tedavi hastalığın etkilediği organa göre değişir Tedavi kesinlikle doktor kontrolünde yapılmalıdır Genetik biliminde sağlanacak gelişmeler Behçet hastalığının tedavisinde yeni ufuklara yol açacaktır Behçet hastalığının en tipik özelliğinin ağızda tekrarlayan yaralar olduğu unutulmamalı ve bu yakınmaları olan hastaların mutlaka Behçet hastalığı yönünden araştırılması gereklidir

Behçet, aslında bir hastalık değil tıbbi adı ile "sendrom" dur, ancak anlaşılır olması nedeni ile "hastalık" olarak yazılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



BİTLENME: PEDİKÜLOZİS






Saç Biti Nedir?

Saç bitleri insan saçında yaşayan ve üreyen çok küçük , kanatsız, günde 2-8 kez kan emerek beslenen gri böceklerdir Sirke denilen yumurtaları görmek bitin kendisini görmekten daha kolaydır ve genellikle enseye yakın, kulakların arkasında ve başın arkasında saç tellerine tutunmuş halde bulunurlar Sirkeler kir veya kepek gibi yıkanarak temizlenemezler Önce etkili bir ürün ile öldürülmeli, sonra bu amaç için yapılmış ürünün kutusundan çıkacak olan özel bir tarak ile saçtan temizlenmelidir

Saç biti insan vücudu dışında yalnızca 48 saat yaşayabilir ve evcil hayvanlar üzerinde yaşayamaz Sirkeler ise insan vücudu dışında kumaş ve battaniye üzerinde 10-15 gün canlı kalabilirler


Nasıl Bulaşır?

Bitlenmenin yaygın olarak düşünüldüğü gibi pislikle bir ilgisi yoktur; aslında bit temiz, sağlıklı saçı, kirli saça tercih eder Yetişkin ya da çocuk, herkes bitlenebilir En yaygın belirtisi, başın ve ensenin şiddetle kaşınmasıdır Saç biti son derece bulaşıcıdır Tarak, fırça, eşarp, yastık, şapka ve tüylü oyuncaklar gibi paylaşılan kişisel eşyalar ile yayılırlar Tekrarlanan salgın riskini azaltmak için bu eşyaları paylaşmaktan kaçınılmalıdır



Bitlendiğimizi Nasıl Anlarız?

Bitlenmeyi gösteren ilk ipucu sık sık kafa derisinin kaşınmasıdır Biti tespit etmek ve yayılmasını engellemek amacıyla, ensenin arka kısmındaki ve kulak arkasındaki saçlar dikkatle incelenmelidir Bitler ışıktan kaçtıkları için, yalnızca saç kılına yapışmış küçük beyazımsı, oval yumurtaları (sirkeleri) görebilirsiniz



İdeal Bir Bitlenme Tedavisi Nasıl Olmalıdır?


Tek uygulama ile kısa sürede etki göstermeli
Güzel kokulu, saçları dolaştırmayan, taramayı zorlaştırmayan, etrafa bulaşmayan, boyalı ve permalı saçlarda problem yaratmayan özelliklere sahip olmalı
Kalıcı etkisiyle bitlerin saça tekrar yerleşmesini engellemeli
Sadece bitleri değil,sirkeleri de yok etmeli
Kullanıcı tarafından iyi tolere edilmeli, yan etkileri olmamalı
Kullanıcıya toksik etkisi olmamalı
Bugüne kadar pek çok yolu kullanarak insanoğlu bitle mücadele etmeye çalışmıştır Kötü kokulu gaz ve kimi zehirli maddeler içeren ilaçlar bunlardan bazılarıdır Daha çok çocuklarda rastlandığı için tedavinin çocuklar için güvenli, yüksek oranda etkili, sadece bitleri değil yumurtalarını da öldüren bir bit ilacı ile yapılması gerekir

Oysa günümüzde artık bu alanda kullanılan madde ve ilaçlarda büyük gelişmeler kaydedilmiş, hatta koruyucu etkili permetrin etken maddesi içeren ilaçlar geliştirilmiştir Saç biti tedavisinin bitleri olduğu kadar yumurtaları da öldürmesi ve tekrar bulaşmayı önlemesi gerekir Piyasada birkaç bit öldürücü ilaç vardır ve değişik şekillerde bulunmaktadır; şampuan, saç kremi gibi Fakat bunların hepsi bit tedavisinde istenen etkiyi göstermez!!!

Bitlenme tedavisinde kullanılan çeşitli maddeler şunlardır:

Gamma Benzen Hekzaklorid

Böceğin sinir sistemini felç ederek etki gösterir Ülkemizde yasaklanmıştır

Benzil Benzoat

Deri ve mukozayı tahriş ettiği için bit tedavisinde pek tercih edilmez

Fenotrin (Sumitrin)

Işıkta stabilitesini koruyamaz Uygulamadan sonra güneş ışığı altında etkinliğini yitirir Bu nedenle kalıcı etkisi yoktur

Piretroidler 1 Jenerasyon

Krizantem çiçeğinin böcek öldürücü etkisi Farslar zamanında fark edilmiştir Eski Yugoslavya toprakları üzerinde olan Dalmaçya'daki bir halk hikayesine göre, yaşlı bir kadın beyaz papatyalara benzeyen bir çiçeği toplar Çiçek solduğunda bir köşeye atar, daha sonra dönüp baktığında solmuş çiçeklerin çevresinde ölü böcekleri fark eder ve krizantem ailesinden olan bu çiçek çeşidinin böcekler üzerinde öldürücü etkisi bu şekilde fark edilir 1800'lü yıllardan başlayarak kuru çiçekler böcek öldürücü olarak ABD'ye ihraç edilir 1900'lü yıllarda piretroid olarak adlandırılan bu madde bit tedavisinde kullanılmıştır, ancak ışıkta bozulması sorun oluşturmuştur

Permetrin 2 Jenerasyon 1973'de ışığa dayanıklı piretroid olan permetrin İngiltere'de geliştirilmiştir Permetrin aynı zamanda bit tedavisinde en az iki haftadan altı haftaya kadar koruyucu etkiye de sahiptir Günümüzde permetrin koruyucu özelliği, kullanım kolaylığı, yan etkilerinin az olması ve güvenilir olması nedeniyle en çok tercih edilen ilaçlardandır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



BÖCEK SOKMALARI : ISIRMALARI



Böcek sokmaları özellikle yaz ve sonbahar başlarında tarlada çalışan, tatil ve piknik yapan insanlar için keyif kaçırıcı bazen de yaşamı tehdit edici bir sorun olmaktadır Ülkemizde de en önemli böcek sokmaları yaban arısı, eşek arısı ve bal arısı ile ortaya çıkmaktadır

Böcek sokmalarından sonra yerel reaksiyon, sistemik reaksiyon ve sistemik toksik reaksiyon oluşabilmektedir Seyrek olarak böcek sokmasından 1 ya da 2 hafta sonra serum hastalığı ya da anafilaksi ortaya çıkabilir

Böcek sokmasından sonra ortaya çıkan reaksiyon kişiden kişiye ve böcekten böceğe değişiklik gösterir Isırıklar tek tek ya da bir böcek, bir alanda birden çok ısırık yaptığı için gruplar halindedir Bebekler genellikle reaksiyon göstermezler, küçük çocuklar gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonu, büyük çocuklar hem gecikmiş, hem hızlı aşırı duyarlılık reaksiyonu gösterirler Olağan reaksiyon ağrı, şişme ve sokulan bölgede etrafında oluşan renk değişikliğidir

Bölgenin su ve sabunla yıkanması en basit ve etkili tedavidir, buz uygulanması şişliği ve ağrıyı azaltabilir

Geniş yerel reaksiyon; sokulan bölgenin çevresindeki geniş bir alanın da etkilenmesi durumudur (örneğin dizden sokulan bir kimsede tüm bacağın şişmesi) Bu durumda tedavi normal reaksiyondaki gibidir Ancak yakınmaları azaltmak için ağızdan bazı ilaçlar vermek gerekebilir Bu ilaçlara bir doktorun karar vermesi uygun olur

Bal arısı soktuktan sonra deri içinde kalan iğneyi çıkartma çabaları daha çok, venomun deri içine sokulması ile sonuçlanmaktadır

Karınca ile sokulmadan 30-60 dakika sonra yerel kaşıntı ve küçük su toplamış kabarcık (vezikül) ortaya çıkmaktadır Bunu 8-24 saat sonra püstül oluşumu izler Karınca sokmasından sonra ikincil enfeksiyonlara engel olmak için bol su ve sabunla yıkanmalı, içi su dolu kabarcık sıkılmamalıdır Topikal steroidli merhemler ve ağızdan H1 antihistaminikler kaşıntıyı azaltmak için kullanılabilir

Böcek sokması sonrası olan alerjik belirtiler nelerdir?

Böcek sokması olan bölgeden uzakta şişme, kızartı, ürtiker, kaşıntı, kolik şeklinde karın ağrısı, kusma, ishal, göğüste sıkışma hissi, nefes almada zorluk, hırıltılı solunum, at sesi (larinks ödemi bulgusu), dilde şişme olabilir Bu bulgular, ciddi alerjik reaksiyon ve anafilaksi bulgularıdır ve birkaç dakika içinde ortaya çıkar Nabzın alınamaması ve kan basıncının düşmesi, bilinç bulanıklığı ve kalp durması yaşamı tehdit eden bulgulardır

Anafilaksi gelişen her böcek sokması acil tedavisi yapıldıktan sonra alerjiste gönderilmelidir

Böcek sokmalarından nasıl kaçınabiliriz?

Otların üzerinde açık ayakkabı ve çıplak ayakla yürünmemeli

Pikniğe, çocuk bahçesine giderken parlak renkli, kol ve bacağı açıkta bırakan giyecekler giyilmemeli

Yakında uçuşan arı görüldüğünde panik yaratıp, kaçması için saldırıya geçilmemeli (yaban arıları kendilerine saldırıldığında sokmaktadırlar), bir yüzeye yapışmışsa nazikçe kaldırılmalıdır

Ağzı açık kalmış tatlı içecekler yeniden içilmemelidir

Çöp tenekelerin ağzı sıkıca kapalı tutulmalıdır

Ev dışında yenilen yiyeceklerin paketleri sıkıca kapatılmalı, uzun süre ağzı açık bırakılmamalıdır

Pikniğe, parka giderken tatlı ve bitki kokulu parfümler sıkılmamalıdır

Evlerin ve arabaların camları kapalı olmalıdır

Böcek sokmalarında anafilaksi geliştiğinde tedavi nasıl olmalıdır?

Böcek sokmasına bağlı anafilakside tedavi:

ABC (Airway= havayolu açıklığı, Breathing= solunum, Circulation=dolaşım) sağlanması
Bacakların yükseğe kaldırılması,
Sokulan bölgenin üst kısmına turnike uygulanması,
Oksijen desteği sağlanması,
Ayrıca, hastaya uygulanacak ilaçlara bir doktorun karar vermesi gerekir
Hastalar anafilaksiye yönelik gerekli tedavileri yapıldıktan sonra en az 48 saat gözlem altında tutulmalıdır Daha önce anafilaksi geçiren bir kişinin yanında her zaman hazır şırınga edilebilir adrenalin bulunmalıdır Bu preparatlar ülkemizde yoktur Daha önce anaflaksi geçirmiş hastalar için Türk Eczacılar Birliği ya da firmalar aracılığı ile bu preparatlar sağlanabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



cilt yapısı ve yara iyileşmesi



Cilt insan vücudunu kaplayan en geniş organ olup organizmanın çevreye karşı dış duvarıdır; dolayısıyla bazı fonksiyonları yerine getirmekle yükümlüdür

Mekanik, kimyasal ve biyolojik etkilere karşı koruma sağlar Su dengesini ve vücut sıcaklığını düzenler Dokunma, basınç, sıcaklık ve acı gibi duyuları ileten bir duyu organıdır Kızardıklarında veya sarardıklarında açık tenli kimselerin cildinde duyguları gözükür Cilt aynı zamanda bağışıklık süreçleriyle de ilgilidir ve metabolik fonksiyonlara (D2 vitamini ve kolesterol sentezi) sahiptir

Cildin icra ettiği fonksiyonların çeşitliliği karmaşık yapısına yansımıştır Cilt, her biri farklı bir doku yapısına sahip üç tabakadan oluşur





Bir araya gelerek cildi oluşturan üç tabaka dıştan içe doğru epidermis, dermis (corium) ve sub kutistir Her tabaka bundan sonraki bölümde ayrıntılı olarak açıklanmaktadır

Yaralar kavramıyla iki fizyolojik yara iyileştirme yolu da açıklanmaktadır Epidermis cildin en dıştaki tabakasıdır Birkaç keratinosit tabakadan oluşur Kalınlığı vücudun bölümüne, yaşa ve cinsiyete bağlı olarak değişir Epidermis hücreleri dört tabakaya ayrılabilir İçten dışa doğru bunlar stratum basale epidermidis (tek tabakalı), stratum spinosum epidermidis, stratum granulosum epidermidis (tek katlı veya çok katlı) ve stratum corneum epidermidis

Keratinositler epidermisin stratum basalede teşekkül eder Süreç sırasında yapılarını değiştirerek üst tabakalara yayılırlar Stratum spinosumda diken hücreleri, Stratum granulosumda granüler hücre ve stratum corneum da horny hücreler şeklinde bulunurlar Bir keratinositin bütün tabakaları kat ederek cansız bir horny hücre olarak yüzeye düşmesine kadar geçen süre turnover olarak adlandırılır ve genellikle dört hafta kadar sürer

Epidermiste mevcut diğer hücreler arasında melanositler (pigment üreten hücreler), Meckel hücreleri, Langerhans hücreleri lenfositler bulunur Dermisten farklı olarak epidermiste damar bulunmaz Beslenme, altta bulunan dermisten difüzyon yoluyla olur

Dermis, cilde elastikliğini veren lifli ve iyice damarlaşmış bir dokudur İki dokudan oluşmuştur, stratum papillare ve stratum reticulare

İnce yüzey tabakası olan stratum papillare ince elastik lifler içerir ve bağ doku kabarcıklarıyla epidermise bağlanır Bu kabarcıklar yoğun bir kılcal damar ağıyla çevrelenmiş olup, epidermise kan gitmesini sağlarlar Stratum papillare aynı zamanda histositler, fibroblastlar, meme hücreleri ve bağışıklık hücreleri, serbest sinir uçları ile dokunma ve basınç algılayıcıları gibi hareketli bağ doku hücreleri bakımından da zengindir

Cildin Anatomisi

Epidermisin yapısı

stratum corneum
stratum granulosum
stratum spinosum
stratum basale
Fonksiyonu

vücudu dış çevreden korur
Ana hücre tipleri

keratinositler
ömrü: yaklaşık dört hafta
Dermisin yapısı
Damarlı ve lifli doku iki tabakadan oluşur:

stratum papillare
stratum reticulare
Fonksiyonu

epidermisi difüzyonla besler
cilde elastikliğini verir
sıcaklığı ve kan basıncını düzenler
Bağlantıları

ter bezleri
kıllar
yağ bezleri
Alttaki geniş stratum reticulare esas olarak vücut yüzeyine paralel uzanan kalın kollajen lif demetleri ve elastik liflerden ibaret bir ağ yapısı oluşturur Ter bezleri, kıl bezcikleri ve yağ bezleri gibi epitel uzantılarının kökleri buradadır Subcutise bitişik olan dermis ana fonksiyonları vücut sıcaklığı ile kan basıncını düzenlemek olan küçük ilâ orta boy damarların oluşturduğu bir ağ yapısını içerir Subcutis dermisin altında bulunur ve iki tabakayı ayıran belli bir sınır yoktur

Subcutis yapısı

yağ doku
bağ doku
Fonksiyonu

taşıyıcı ve bağlayıcı tabaka
ısı ayarlama
mekanik tampon
Subcutis dermisin altında bulunur ve iki tabakayı ayıran belli bir sınır yoktur Subcutis fasyanın başladığı yerde biter

Subcutis, içinden kan damarları, sinirler ve lenf damarlarının geçtiği bağ doku perdelerinin birbirine bağladığı yağ doku lobüllerinden oluşur Subcutis cildi matrixle irtibatlandıran taşıyıcı ve bağlayıcı bir tabakadır Enerji deposu ve mekanik tampon görevi yapar ve vücudu sıcaklık dalgalanmalarından korur Subcutis yapısı cinsiyete, vücudun hangi bölümünde bulunduğuna, yaşa, besleme durumuna ve diğer bazı faktörlere göre farklılık gösterir

Yara, normal fonksiyonlarını kesintiye uğratacak tarzda bir dokunun yaralanması veya tahrip olmasıdır Organizmanın doğal tepkisi yaraları mümkün olduğunca kısa sürede kapatmak ve yapıların normal sürekliliğini geri getirmektir Bu süreç yara iyileşmesi olarak adlandırılır Yara iyileşmesi tüm dokularda aynı biyolojik ve biyokimyasal prensipleri takip eder Yara iyileşmesi, yaranın şiddet ve durumuna bağlı olarak birincil ve ikincil olmak üzere iki tipte olabilir Birincil yara iyileşmesi yara iyileşmesinin optimum çeşididir Birincil yara iyileşmesinin meydana gelebilmesi için yaranın kenarları düzgün ve aynı hizada bulunmalı, yara temiz ve iyi pansuman yapılmış olmalıdır Birincil yara iyileşmesi, hissedilir hiçbir yangı olmadan yaranın dört - altı günde süratli ve karmaşıklaşmamış kapanmasıyla sonuçlanır Çok az kabuk bağlama meydana gelir ve yapı ile fonksiyon büyük oranda eski haline döner

Doku kaybı, hizası bozuk yara kenarları, enfeksiyon veya kan beslemesinde yetersizlik varsa, ikincil yara iyileşmesi meydana gelir İkincil yara iyileşmesi bir haftadan uzun süren ve genellikle iki - üç haftayı geçmeyen gecikmeli bir iyileşme süreciyle tanınır

İkincil yara iyileşmesi değişmez olarak fonksiyon görmeyen büyük bir kabuğun teşekkülüyle sonuçlanır

Yara iyileşmesi tipleri

Tanım

fonksiyon kaybı eşliğinde doku yırtılması veya tahribi
Yara iyileşmesi tipleri

birincil ve ikincil yara iyileşmesi
Birincil yara iyileşmesi

optimum iyileşme
dört ile altı günde iyileşme
karmaşıklaşma yok
kabuk bağlama çok az veya hiç yok, fonksiyon kaybı hiç yok
İkincil yara iyileşmesi

karmaşıklaşma dolayısıyla geç iyileşme
kayda değer kabuk bağlama
iki ilâ üç haftada iyileşme

Tedavi Yolları

Yara temizleme geç iyileşen yara yönetiminde yaygın olarak uygulanır Bazı enzimsel, mikrop kırıcı, fiziki ve cerrahi temizleme teknikleri kullanılabilir Bunlar gelecek bölümde açıklanmaktadır

Bir yara temizlenirken hijyenik çalışma şartlarının muhafazası, pansuman karışıklıklarının önlenmesi ve yaranın kurumasının durdurulması önemlidir

Enzim preperatları yara temizliğinin temel dayanaklarından biridir Enzimler, exudatif fazda nekrotik malzemeyi ve kabuğu seçici olarak parçalayarak fizyolojik yara temizliğine takviyede bulunurlar Bu da yeni dokunun (granülasyon ve epitelleşme) üretilmesini hızlandırır Enzimle temizlemenin önemli avantajlarından biri sağlıklı doku el değmeden kalırken nekrotik dokunun ayrılmasıdır

Doğal kollajen en önemli insan bağ dokusu proteinidir ve öyle olunca cildin önemli bir yapısal elemanıdır İnsan kollajeni, doku tipine göre farklı biçimde düzenlenmiş paralel tropokollajen moleküllerden ibaret örgüye benzer fibrillerden meydana gelir

Kollajenin temel bileşeni olan tropokollajen helixel olarak birbirlerine sarılmış polipeptit zincirlerinin üçlü helixinden yapılmıştır

Her polipeptit esas olarak amino asitler, glisin, hidroksiprolin ve prolinden meydana gelir Bu bileşenler glisinle başlayan üçlü spiral oluşturur

Kollajenaz kollajeni parçalayabilen tek enzimdir Yara iyileşmesinin exudatif safhasında, yer değiştiren fibroblastlar, keratinositler, makrofajlar ve granülositler tarafından yaranın içine endojen kollajenazlar salınır Kollajenaz kollajen liflerini daha sonra proteazlar tarafından daha da parçalanabilen dörtte bir ve dörtte üçlük parçalara ayırır Böylece ortaya çıkan çok küçük kollajen parçalanma ürünleri granülosit ve makrofajların yer değiştirmesi için kemotatik çekici olarak hareket ederler Granülosit ve makrofajlar nekrotik malzemeyi fagositoza tâbi tutarak yara temizleme sürecine devam ederler Makrofajlar aynı zamanda granülasyonu hızlandıran (proliferatif faz) kollajenazlar ve biyolojik bakımdan aktif maddeler de salgılar Yeni granülasyon dokusu teşkil edildiğinde, yeni dokuda fazla hücre çoğalmasını önlemek için, kollajen aktifliği azaltılır Geç iyileşen yaralarda, bir endojen kollajenaz ek-sikliği vardır Bu da, kollajen lifleriyle yaranın taba-nına bağlanan nekrotik dokunun yeterince parçalanamaması demektir

Endojen kollajenaz aktifliğini artırıp iyileşmeyi hızlandırdığından, yaraları geç iyileşen hastalarda bakteriyel kollajenaz preperatlarının kullanılması özellikle tavsiye edilmektedir

Geç iyileşen bütün yaralara bakteriler koloni kurar Ancak, bu tedavi gerektiren bir enfeksiyonun varlığını göstermez Bu nedenle, antibiyotikler ancak milimetreküp başına 105'ten çok koloni teşkil eden birim kültürü gelişmişse ve bitişik dokunun süzmesi nedeniyle kızarıklık ve acı, yaradan su ve püy sızıntısı veya ateş gibi sistemsel belirtiler varsa kullanılmalıdır

Yara enfeksiyonuna neden olan en yaygın patojenlerden bazıları Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa ve streptococ'dur

Antibiyotikler sistemik veya lokal olarak kullanılabilir Antibiotiklerin lokal kullanımı bazı nedenlerden dolayı problemlere yol açabilir Onların kullanılması patojenlerin daha dirençli olmasına yol açabilir veya dokunma alerjilerini ortaya çıkarabilir Buna ek olarak, yara iyileşmesi sürecine zarar vermeden yeterli ilaç seviyelerinin elde edilmesi zordur Lokal tedavinin bir avantajıysa, ilacın kan dolaşımı içine asgari emilmesi nedeniyle neredeyse sistemik yan etkisinin bulunmayışıdır

Hassasiyet riski yüzünden, lokal tedavi için antibiyotikler yerine antiseptikler kullanılabilir

Bununla birlikte, antiseptik kullanılırken etki yelpazelerinin sınırlı olduğu, hassasiyete yol açabildikleri-antibiyotiklerden az olsa bile-uygulandıklarında acıya yol açabilecekleri ve yara iyileşmesi sürecine büyük zarar verebileceklerinin unutulmaması önemlidir

Nekrotik dokunun ayrılıp yaranın temizlenmesini sağlamak için fiziksel tedbirlere başvurulabilir Bu tedbirlerden bir tanesi, ıslak sargı uygulanmasıdır Kullanılacak en iyi çözüm, yaradaki elektrolit dengesini altüst etmediğinden yara iyileşmesi sürecine zarar vermeyen Ringerle yıkanmasıdır Koloni teşkil eden birimlerin sayısını azaltmak üzere denenip test edilen tedbirler arasında H2O2 ile yıkama ve UV-C ışığıyla ışınıma maruz bırakma bulunmaktadır

Cerrahi temizleme geç iyileşen yaralar halinde bir başka alternatiftir Cerrahi yoldan, yabancı cisim dokusu, nekrozlar, kabuk ve kötü pansuman yapılmış doku etkin biçimde çıkarılıp yaranın kenarları kolayca temizlenebilir Enfeksiyona uğrayan bölgeler kesilip çıkarılabilir ve salgıların uzaklaştırılması için çıkışlar bırakılabilir Bununla birlikte cerrahiyle, taze granülasyon dokusunu zedeleme riskinden bahsetmesek bile, yüksek enfeksiyon, kanama ve acı riskiyle ilişkilidir Bu nedenle, cerrahi temizleme ancak doğru eğitim verilmiş personel tarafından yapılmalıdır

Enzim tedavisi

Enzim tedavisinin fonksiyonu

yara temizliğinin takviyesi
granülasyon ve epitelleşmenin hızlandırılması
Kollajenin fonksiyonu ve yapısı

en önemli fizyolojik doku proteini
üçlü polipeptit zinciri bir topokollajen molekülü oluşturur
üçlü tropokollajen molekülleri fibril oluşturur
fibriller birbirine bağlanarak kollajeni teşkil eder
Enzim tedavisi

Polipeptit zincirlerinin bileşimi

prolin
glisin
hidroksiprolin
Endojen kollajenazın fonksiyonu

kollajeni parçalar
granülosit ve makrofajları çekerek yarayı temizler
makrofajlar vasıtasıyla biyolojik bakımdan aktif maddeler salgılayarak granülasyon dokusu üretimini hızlandırır
Bakteriyel kollajenazın fonksiyonu

geç iyileşen yaralarda endojen kollajenaz aktifliğini artırır
Antibiyotikle tedavi

Antibiyotiklerin kullanımı

enfeksiyona dair klinik belirtiler varsa
milimetreküp başına 105'ten çok koloni teşkil eden birim kültürü gelişmişse
Antiseptiklerin kullanımı

lokal antibiyotiklerin yerine
Fizik tedavi/cerrahi

Fizik ve cerrahi tedavinin fonksiyonu

yara temizleme
nekrotik malzemenin daha etkin biçimde çıkarılması

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.