Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çocuklar, için, masallar

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




KRAL İSTEYEN KURBAĞALAR

Çok eski zamanlardan birinde Olimpos dağının doruklarında Tanrı Jupiter yaşarmış Dağların, denizlerin,hayvanların, insaların kralıymış Dağın eteklerinde kocaman bir göl varmış Bu gölün sakinleri de geveze kurbağalarmış

İlk başlarda kurbağalar neşe içinde hür yaşarlarmış İstediklerini istedikleri zaman yaparlarmış Kimse karışamazmış onlara Bir süre sonra kurbağalar bu özgür hayattan sıkılmaya başlamışlar Göklere yükselen vraklamalarla Jüpiter’den kendilerine bir kral göndermesini istemişler:

"Kral hayatımıza yön versin, ne yapacağımızı bize söylesin"

Jüpiter önce pek dikkate almamış kurbağaların bu isteğini Ama öylesine gürültülü, öylesine gevezelermiş ki dayanamamış, eline geçirdiği bir ağaç parçasını yukarıdan gölün ortasına fırlatmış Bir şeyin şrak diye gölün ortasına düşmesi kurbağaları susturmuş Uzun süre bağırmamışlar Bu suskun krallarının yanına yaklaşmaya da korkuyorlarmış

"Tanrı Jüpiter’in gönderdiği bu sessiz kralın sağı solu belli mi olur değil mi? Uysal gibi görünür ama birden yaklaşanın da canını okuyabilir” diye düşünmüşler
Epey bir zamandan sonra genç kurbağalardan biri ağaca yaklaşmış, yavaş yavaş yanına gitmiş, önce dokunmuş, sonra üzerine çıkmış, ardından üzerinde zıplamaya başlamış
Bu kral ne yaparsan yap hiç sesini çıkarmıyormuş!

Göldeki bütün kurbağalar kralın yanına koşmuşlar, üzerine çıkmışlar, tepinmişler Sonunda bir gün içinde kralları pis ve yosunlu hale gelmiş Kurbağalarda krallarından bıkmışlar Ertesi gün krallarından bir kral istemişler Öylesine yüksek perdeden bağırıyorlarmış ki Jüpiter dayanamamış Ama bu sefer kurbağalara kral olarak yılan göndermiş Şimdiye dek krallarının sessiz ve zararsız olduğundan yakınan kurbağalar bu kez de krallarının kendileri için ne kadar zararlı olduğundan yakınmışlar

Yeni krallarının yanına yaklaşamıyorlarmış bile Yılan çevrede bulduğu kurbağaları bir lokmada midesine indiriyormuş

Kurbağalar yeni kral için vraklamaya başlamışlar
Jüpiter de şöyle demiş:

"Size önce iyi ve uysal bir kral gönderdim beğenmediniz O halde şimdi kötü ve vahşi kralı beğenmek zorundasınız Çünkü bunu da istemezseniz, daha kötüsüne razı olmak zorunda kalabilirsiniz"

İşte o günden sonra budala kurbağalara yılanlar krallık edermiş






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




KURBAĞA PRENS

Bir zamanlar yedii güzel kızı olan bir kral varmış Bu kızların en güzeli en küçük olanmışGüzel günlerde sarayın yakınındaki serin gölün kıyısında altın topuyla oynamaya bayılırmış Bir gün kız topunu havaya atmış ve beklenmedik bir şey olmuş Top göle düşmüş! "Topum gitti!" diye ağlamış kız "Ben senin topunu getiririm," demiş gölün kıyısındaki küçük bir kurbağa "Ama benimle arkadaş olacağına, yemeğini paylaşacağına ve geceleri yatağına alacağına söz verirsen, " diye devam etmiş kurbağa "Tamam " demiş kız Ama kurbağa suya dalıp kızın topunu ona gerir vermez koşarak saraya dönmüş

Akşamleyin kral ve ailesi sofraya oturmuşlar Tam yemeğe başlamak üzerelerken kapıdan bir vraklama sesi gelmiş Küçük prenses duymazdan gelmeye çalışmış Ama kral meraklanmış " Kim o?" diye sormuş Prenses bunun üzerine kurbağaya verdiği sözü babasına anlatmış " Söz sözdür kızım," demiş babası Böylece prensesin nefret dolu bakışlarına rağmen kurbağaya sofrada yer verilmiş

Yemekten sonra kız tek başına yatağına yönelmiş Kurbağa masadan, " ya ben ne olacağım? " diye vraklamış Kral kızına, "Verilen sözlerle ilgili söylediklerimi unutma" demişPrenses kurbağayı yanına alıp odasına götürmüş ve bir köşeye bırakmış " Yastığına gelmek isterim demiş," kurbağa Prenses gözyaşları içinde kurbağayı yastığına bırakmış

Tam o anda kurbağa yakışıklı bir prense dönüşmüş "Korkma, " diye gülümsemiş " Bir cadı beni kurbağa yapmıştı ve bu büyüyü ancak bir prenses bozabilirdi Umarım arkadaş olabilirz Hem bak artık bir kurbağa değilim" Prens ve prenses çok geçmeden evlenmişler ve düğünlerinde tabii ki bazı yeşil dostlarını da davet etmeyi unutmamışlar






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




KURT İLE İNSAN

Günün birinde tilki kurda, insanoğlunun gücünden, hiçbir hayvanın ona karşı koyamayacağından, ondan korunmak için hile kullanmak gerektiğinden söz etmiş Bunun üzerine kurt karşılık olarak şöyle demiş:

- Günün birinde bir insanoğlu görürsem üstüne atılacağım:

Tilki:

- Bu işte ben sana yardım edebilirim Yarın sabah erkenden bana gel, sana bir tanesini göstereyim! Demiş

Kurt erkenden yola koyulmuş Tilki onu dışarıya, avcının her gün geçtiği yolun üzerine götürmüş Önce yaşlı, emekli bir asker gelmişkurt sormuş:

- Bir insanoğlu mu bu?

Tilki:

- Hayır, diye yanıt vermiş, vaktiyle öyleymiş

Sonra okula giden bir oğlan gelmiş:

- Bir insanoğlu mu bu?

- Hayır, olmaya çalışıyor

Sonunda omuzunda çifte, yanında av bıçağıyla avcı gelmiş

Tilki kurda:

- Bak işte, bir insanoğlu geliyor Ona saldırmalısın ama ben inime yollanacağım! demiş

Bunun üzerine kurt adama saldırmış Avcı onu görünce:

- Yazıkki tüfeğime mermi koymamıştım, demiş Nişan almış, av fişeğini kurdun yüzüne boşaltmış Kurt yüzünü şiddetle buruşturmuş ama kendini korkuya kaptırmamış, ileri atılmış O zaman avcı ona bir fişek daha sıkmış Kurt acı duyduğunu göstermemiş, avcının üzerine saldırmış Bunun üzerine adam, pırıl pırıl parlayan av bıçağını çekmiş, kurdun sağına soluna birkaç kez öyle saplamışki, kurt her yanı kanlar içinde, uluya uluya koşarak tilkinin yanına dönmüş Tilki:

- Eee kurt kardeş, demiş, insanoğluyla işini nasıl bitirdin bakalım?

Kurt yanıtlamış:

- Aman, insanoğlunun gücünü böyle sanmıyordum Önce omuzundan bir sopa indirdi, içine üfleyince yüzüme doğru birşey uçtu, beni son derece gıdıkladı Ondan sonra sopanın içine bir kez daha üfledi, bu sefer o şey burnumun çev resinde yıldırım gibi, dolu gibi uçtu Ona iyice yaklaştığım zaman da bedeninden parıl parıl bir kaburga kemiği çıkardı Bununla üstüme öyle vurduki, az kalsın ölüp yerlerde serili kalacaktım

Tilki:

- Ne türlü bir palavracı olduğunu görüyormusun? Demiş, baltayı o kadar uzağa atıyorsunki, onu bir daha oradan alıp getiremiyorsun






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




KUSURLU ADAYLAR

Aslan mı ölmüş, yoksa ortalıktan kaybolmuş da bir yerlere mi gitmiş? Belli değil Yanlız hayvanlar toplanmışlar; Kendimize yeni bir baş, bir yönetici seçelim demişler

Deve ile fil adaylıklarını koymuş Ama maymun ordu bozanya, hemen atılmış:
- Onlar kim, yönetici olmak kim? demiş"Herkezi kendinize mi güldüreceksiniz?

Deve dediğin kızgınlık nedir bilmez Kötülük işleyenleri hep hoş görür Fil desen bir domuz yavrusu görmeye Koca gövdesine bakmadan fellik fellik kaçacak delik arar İkisi de baş olmaz" demiş

(İşte böyle Kimsenin aklına düşüne gelmeyeyen bir küçük neden, bazen kişilerin yolunda engeller, alıkoyar )






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




KÜÇÜK DENİZ KIZI

Bir zamanlar altı güzel kızı olan bir kral varmış Ama bu kral insanların kralı değilmiş Ülkesi dalgaların altında balıkların değerli taşlar gibi parıldadığı bir ülkeymiş Genç prenseslerin anneleri çoktan ölmüş ve onları büyükanneleri büyütmüş İçlerinde en güzelleri en küçük olanıymış Saçları altın bukleler halinde omuzlarına dökülüyormuş Kızlar büyükannelerinin anlattığı yeryüzüyle ilgili masalları çok seviyorlarmış Bu masallarda bacak adlı iki şeyin üzerinde yürüyen garip insanlar varmış Küçük denizkızı da bu anlatılanları görmek istiyormuş "Onbeş yaşını beklemen gerekir," demiş büyükanneleri "O zaman gidip görebilirsin"

En büyük denizkızı yaşı geldiğinde yüzeye çıkmış ve gördüğü ilginç şeyleri kardeşlerine anlatmış Yıllar geçmiş ve sonunda küçük denizkızının da yüzeye, insanların dünyasına çıkabileceği gün gelmiş Şimdiye kadar hep merak ettiği dünyayı artık kendi gözleriyle görebilecekmiş Yüzeye doğru yüzerken güneş batıyormuş Yakınlarda bir gemi demir atmış Küçük denizkızı yüzeye çıktığında güvertedeki yakışıklı prensi görmüş Prens kendisini birisinin gözlediğini de, prensesin ondan gözlerini ayıramadığını da bilmiyormuş tabii Birden hava kararmış, gemi çıkan fırtınayla sallanmaya başlamış Çok geçmeden yelkenleri parçalanmış, direği kırılmış ve gemi sulara gömülmüş Küçük denizkızı sularda çırpınan prensi son anda görüp kurtarmış Onu kucaklayıp kıyıya götürmüş ve sahile bırakmış Sabah olduğunda prens hala yattığı yerde uyuyor, denizkızı da başucunda onu bekliyormuş Az sonra birkaç kız koşarak gelmiş Prens gözlerini açmış ve kalkıp yürümüş Küçük denizkızı oracıkta üzüntüsüyle baş başa kalmış

O günden sonra küçük denizkızı prensi görebilmek umuduyla birçok kez yüzeye çıkmış Artık dayanamıyormuş Su cadısına gidip akıl almaya karar vermiş Cadı onu görünce bir kahkaha atmış: "Niçin geldiğini biliyorum denizkızı," demiş "İnsana dönüşüp karaya çıkmak istiyorsun Böylece prensle daha yakın olacağını düşünüyorsun Ama bunun bir bedeli var, biliyor musun?" "Bilmiyordum," demiş küçük denizkızı, "ama insan olabilmek için neyse öderim" "Sesini istiyorum," demiş cadı, "şu şarkılar söyleyen güzel sesini Bana sesini verirsen ben de seni iki ayaklı güzel bir genç kıza çeviririm Ama unutma, prens seni bütün kalbiyle sevmeli ve evlenmeli Yoksa bir deniz köpüğüne dönüşüp sonsuza dek yok olursun" " Çabuk," demiş küçük denizkızı "Ben kararımı çoktan verdim zaten" Bunun üzerine su cadısı küçük denizkızına içmesi için büyülü bir ilaç vermiş Küçük denizkızı prensin karşısına dikildiği an prens bu hiç konuşmayan kızdan çok hoşlanmış ve onsuz yapamayacağına karar vermiş Küçük denizkızı da prensi her geçen gün daha çok sevmiş, ama prens ona bir türlü evlenme teklif etmiyormuş Prensin annesi ve babası, kendine eş bulması için baskı yapıyorlarmış Prens sonunda yakındaki bir ülkenin prensesiyle tanışmaya karar vermiş Yanında küçük denizkızını da götürmüş Zavallı kız çok acı çekiyormuş Prens komşu ülkeye gidip prensesle karşılaşınca aklı başından gitmiş ve hemen evlenmek istemiş Düğünleri muhteşem olmuş Her yer çiçek, ipek ve mücevherle kaplıymış Mutlu çifti görmeye gelen herkes coşku içindeymiş Yalnızca küçük denizkızı sessizmiş Gözyaşları sessizce süzülüyormuş yanaklarından O gece küçük denizkızı güvertede dikilmiş karanlık sulara bakıyormuş Gün doğarken bir deniz köpüğü olup o sulara karışacakmış Birden suların dibinden denizkızının kardeşleri çıkmışlar Saçları kısa kısa kesilmiş "Saçlarımızı su cadısına verdik, karşılığında da bu bıçağı aldık Eğer bu gece bu bıçağı prensin kalbine saplarsan büyü bozulacak" Küçük denizkızı bıçağı almış ama prense asla zarar veremeyeceğini biliyormuş Güneş doğduğunda kendini ağlayarak denize atmış Ama denize düşmemiş Kendini havada uçarken bulmuş Çevresinde altın renkli ışıklar dans ediyormuş "Biz havanın kızlarıyız " demişler "Artık bizimle mutlu olursun" Küçük denizkızı gökyüzüne doğru yükselirken aşağıya, prensin gemisine bakmış ve gülümsemiş






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




KÜL KEDİSİ

Bir zamanlar güzeller güzeli bir kız varmış Annesi ölünce babası yeniden evlenmiş Üvey annesi de ilk evliliğinden olan iki kızıyla birlikte gleip eve yerleşmiş

Bu iki kız, yeni kız kardeşlerinden hiç hoşlanmamış Odasında ne var ne yoksa tavan arasına fırlatıp atmışlar Ona bir kardeş gibi davranmak şöyle dursun, bütün ev işlerini üzerine yıkmışlar

Ev işleri bittikten sonra bile kızın onlarla oturmasına izin verilmiyormuş Akşamları, mutfakta, sönmekte olan ocağın önünde duruyormuş tek başına, ellerini küllere doğru tutup ısınmaya çalışarak Bu yüzden üvey kız kardeşleri ona “Külkedisi” adını takmışla

Bir gün iki kız kardeşe sarayda verilecek bir balo için davetiye gelmiş İkisi de heyecandan deliye dönmüşler Herkes Prens’in evlenmek istediğini biliyormuş ‘Bakarsın ikimizden birini seçer, belli mi olur?’ diye düşünmüşler

İki kız kardeş de kendilerini mümkün olduğunca güzelleştirmek için hemen kolları sıvamışlar Fakat maalesef bu biraz zormuş, çünkü Külkedisi’nin aksine bayağı çirkinmiş her ikisi de!

Balo akşamı, üvey kardeşleri gittikten sonra Külkedisi mutfakta oturmuş ve içn için ağlamaya başlamış “Neyin var, neden ağlıyorsun Külkedisi?” diye sormuş bir kadın sesi
“Ben de baloya gitmek istiyordum,” demiş hıçkırarak Külkedisi
“Gideceksin öyleyse,” demiş ses Külkedisi duyduğu sese doğru dönüp bakmış, şaşkınlıktan donakalmış
Güzel bir kadın duruyormuş yanıbaşında
“Ben senin peri annenim,” demiş kadın “Şimdi kaybedecek zamanımız yok! Bana bir balkabağı getir hemen!”

Külkedisi bir balkabağı getirmiş Peri annesi sihirli değneğiyle dokununca, balkabağı birdenbire altından bir fayton oluvermiş
“Şimdi de altı fare” Külkedisi altı fare bulup getirmiş, peri annesi onları hemen ata dönüştürmüş
“Bir sıçan” Onu da arabacı yapmış
“Ve altı kertenkele” Onları da faytonun arkasında koşacak altı uşağa çevirivermiş

Nihayet Külkedisi’ne gelmiş sıra Peri değneğiyle bir dokununca Külkedisi’nin yırtık, pırtık giysileri nefesleri kesecek harika bir elbiseye dönmüşmüş Ayaklarında bir çift camdan ayakkabı pırıl pırıl parlıyormuş

“Bir şey var yalnız,” demiş Peri “Gece yarısına kadar eve dönmelisin Saat on ikide elbisen tekrar eski giysilerine, faytonun balkabağına, atların fareye dönüşecek Prens’in bunu görmesini istemezsin herhalde? Şimdi git, dilediğince eğlen

O gece Külkedisi balonun yıldızı olmuş Baloya katılan hanımlar (özellikle de iki üvey kız kardeşi) onun elbisesini çok beğenmişler ve terzisinin adını öğrenmek için ona yalvarmışlar Beyefendilerin hepsi onunla dans etmek için birbirleriyle yarışmışlar

Prens ise götür görmez ona âşık olmuş! Ve o andan sonra hiç kimseye bu kızla dans etmek için izin verilmemiş

Saatler saatleri, dakikalar dakikaları kovalamış ve Külkedisi saat tam on ikiyi vuracağı sırada evde olması gerektiğini hatırlamış

“Gitme!” diye seslenmiş Prens arkasından, ama Külkedisi bir an bile durmadan koşup oradan uzaklaşmış Sokağa çaktığında elbisesi tekrar eski elbiselerine dönüşmüş Geriye kala kala camdan ayakkabıların bir teki kalmış Diğer tekini nerede kaybettiğini bilmiyormuş

O gece Külkedisi uyuyana kadar ağlamış Hayatının bir daha asla o geceki kadar harika olamayacağını düşünüyormuş

Ama bu doğru değilmiş Ayakkabının diğer tekini sarayın merdivenlerinde bulmuşlar Ertesi sabah Prens ev ev dolaşıp ayakkabıyı tek tek bütün genç kızlara denetmiş “Bu ayakkabının dün gece karşılaştığım güzel sahibini bulamazsam yaşayamam,” demiş

Derken Külkedisi’nin evine gelmiş Üvey kardeşleri ayakkabıyı denemişler Olmamış Ayaklarına girmemiş bile

Prens çok üzgünmüş, çünkü uğramadığı sadece birkaç ev kalmış Tam oradan ayrılacakken evin hizmetçisi dikkatini çekmiş
“Hanımefendi,” demiş Prens Külkedisi’ne, “bir de siz deneseniz?”
“O mu deneyecek? Ne münasebet!” diye haykırmış üvey kardeşler

Fakat Prens ısrar etmiş Külkedisi’nin ne kadar güzel bir kız olduğu gözünden kaçmamış Tabii ayakkabı Külkedisi’nin ayağına kalıp gibi oturmuş Prens diz çöküp Külkedisi’ne evlenme teklif ederken iki üvey kardeşe de öfke ve kıskançlıkla olanları seyretmek kalmış Külkedisi Prens’in teklifini tabii ki kabul etmiş





--->: Masallar / 05 Çocuklar İçin sayfa üç frmacil 3 --->: Masallar / 05 Çocuklar İçin



Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




KİM HAKLI

Dağlardaki koyun sürülerinden birine aç bir kurt dadanmış Çoban ne yapsa ne etse bu kurtla başa çıkamayacağını anlayınca sonunda çareyi bir çoban köpeği edinmekte bulmuş Çoban köpeği gerçekten de kurda karşı yaman direniyormuş Ama koyunların sayısı çok olduğundan kurt, bir o yandan bir bu yandan sürüye yaklaşıyor ve çoban köpeğinin bütün dikkatine rağmen sürüden koyun çalmayı beceriyormuş Köpeğin canına tak etmiş kurdun oyunları Uyuyamaz, dinlenemez olmuş Sahibine karşı yüzünü kara çıkarmak da istemiyormuş

Sonunda köpek dayanamamış ve kurdu ininde bir gün ziyaret etmiş: “Kurt kardeş” demiş “Tamam, seni anlıyorum, senin de karnın acıkıyor ve sana yiyecek veren bir sahibin de olmadığından bir yerden yiyecek bir şeyler bulmak zorundasın Ama sana bu yakışır mı? Kocaman kurtsun, kendinden küçüklerle uğraşıyorsun Onları tuzağa düşürüyor, yakaladığını çalıp götürüyorsun Oysa senin gibi böyle güçlü kuvvetli bir hayvan hep kendi gibi büyüklerle boy ölçüşmeli! Aslanla, kaplanla savaşmalı! Masum koyunları ve körpe kuzuları değil, yaban öküzlerini, zebraları avlamalı” demiş

Kurttan ”Benim sevgili arkadaşım” diye başlayan bir karşılık gelmiş ve devam etmiş kurt; “biz senle uzaktan kuzen sayılırız Ama dünyalarımız farklı Sen kendinden güçlü birinin hizmetine girmiş ve bütün dünyayı onun gözünden görür olmuşsun Ben ise bağımsız yaşarım Hayatımı sürdürmek için önüme çıkan bütün fırsatları değerlendiririm Avımı yakalarken de ayırım yapmam Hangisi kolaysa onu avlarım Ancak böyle yaşayabilirim Benim dostum düşmanım bellidir Koyunlar, benim can düşmanları olduğumu iyi bilirler Ama senin sahibin ne yapıyor? Onların dostu gibi görünüyor Onları koruyor, hatta sen gibi akılsız kuzenlerimi de yanında çalıştırıyor Ama ne için, sana sorarım? O koyunları canı istediğinde kesip yiyebilmek için! Ya da yemeleri için başkalarına satmak için! Gördün mü ya! Şimdi hangimiz daha dürüstüz? Ben aç kalınca, saklamadan gizlemeden gider bir tane yakalarım Senin sahibin ise binlerce koyunu kesip yer O nedenle ben haklıyım Bilinen düşman, dost görünen gizli düşmandan daha hayırlıdır!”

Çoban köpeğinin aklı karışmış bu sözleri duyunca Gerçekten de kurt kendi açısından haklıymış






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




PAMUK PRENSES VE YEDİ CÜCELER

Bir kış günü bir kraliçe pencerenin önünde dikiş dikerken iğne eline batmış Hemen bir parça pamukla elinden akan kanı silmiş Keşke demiş kraliçe " teni şu pamuk kadar beyaz, dudakları kan damlası kadar kırmızı ve saçları şu pencerenin pervazı kadar kara bir kızım olsa"

Bir gün kraliçenin dileği yerine gelmiş Bebeğine Pamuk Prenses adını vermiş Ne yazık ki, kısa süre sonra ölmüş Kral zaman içerisinde yeniden evlenmiş Karısı güzel bir kadınmış ama cok iyi kalpli değilmiş Bütün gün aynanın karşısına geçip, "Ayna ayna dile gel, söyle bana kim daha güzel " diye sorarmış Ayna da şöyle cevap verirmiş; "Bundan kuşku duyan var mıdır bilmem, tabi ki en güzel sizsiniz kraliçem"

Günlerden bir gün ayna kraliçenin bu sorusuna farklı bir yanıt vermiş; "Bunu nasıl söyleyeceğim bilemem ama Pamuk Prenses sizden güzel kraliçem" Bunun üzerine çok sinirlenen kraliçe hemen bir avcı bulmuş ve ona "Pamuk Prensesi alıp ormana götür ve bana onun yüreğini getir," diye emretmiş Adamcağız Pamuk Prensesi ormana götürmüş ama öldürmeye kıyamamış Durumu anlayan Pamuk Prenses "beni burada bırak Bir daha asla geri dönmem merak etme" diyerek avcıya yalvarmış Avcı da merhamete gelmiş ve onu orada bırakıp bir ceylanın yüreğini kraliçeye götürmüş Pamuk Prenses ormanda saatlerce yol almış Tam kaybolduğunu düşünürken küçük bir kulübe görmüş Kapıyı çaldığı halde kimse açmayınca da içeri girmiş Ne ilginç bir evmiş bu böyle Masada yedi küçük tabak ve yedi küçük bardak duruyormuş Zavallı Pamuk Prenses çok aç olduğu için hemen bir şeyler yemiş Sonra da üst kata çıkmış Bir kaç saat sonra Pamuk Prenses öfkeli seslerle uyandırılmış "Bizim evimizde ne arıyorsun sen?" Pamuk Prenses işçi giysileriyle evin içinde dolaşıp duran yedi küçük adama bakmış Başına gelenleri onlara anlatmış "Gördüğünüz gibi," demiş "gidebileceğim hiçbir yer yok "Hayır var" diye bağırmış yedi cüceler hep bir ağızdan "Burada kalabilirsin! Ama biz yokken kapıyı hiç bir yabancıya açmamalısın"

Böylece Pamuk Prenses cücelerin evinde yaşamaya başlamış Eskisinden çok farklı bir hayatı varmış artık Uzun günler boyunca konuşacak birini özlüyormuş Bir sabah yaşlı bir kadın kapıyı çalmış Elindeki sepette bir sürü ilginç şey varmış Pamuk Prenses açık pencereden uzanarak kadınla konuşmaktan kendini alamamış

Pamuk Prenses o yaşlı kadının aslında kılık değiştirmiş olan kraliçe olduğunu anlamamış Meğer kraliçe aylarca aynaya bakmadıktan sonra bir gün bakmayı denemiş de ayna ona, "bunu nasıl söyleyeceğimi bilemem, ama Pamuk Prenses sizden güzel kraliçem," deyivermiş Kraliçe bunun üzerine öfkeyle yollara düşüp Pamuk Prenses'in gizlendiği yeri bulmuş

"Kapıyı yabancılara açmaman akıllıca," demiş kraliçe "Ama lütfen şu elmayı bir iyi niyet belirtisi olarak kabul et" Böyle bir şeyi reddetmek ayıp olacağı için Pamuk Prenses elmayı almış ve kadın gidince kocaman bir ısırık almış Cüceler işten eve döndüklerinde Pamuk Prenses'i yerde cansız yatar bulmuşlar Elma hala elinde duruyormuş Cüceler ağlayarak, "Bu kraliçenin işi!" demişler Büyük bir kederle Pamuk Prenses'in cansız bedenini taşıyıp camdan bir tabuta koymuşlar

Bir sabah oralardan geçmekte olan bir prens tabutu ve içindeki güzel kızı görmüş Görür görmez de aşık olmuş "Onu saraya götürmeliyim" demiş "Bir prensese böylesi yakışır" Cüceler karşı çıkmamışlar Prense tabutu taşımasında yardım etmişler Ama tam bu sırada Pamuk Prensesin boğazındaki elma parçası çıkmış Pamuk Prenses yattığı yerden doğrulup gülümsemiş Pamuk Prenses ve prens çok mutlu bir hayat sürmüşler Kötü kalpli kraliçe ise öfkesinden çok kısa bir süre sonra ölmüş






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




RAPUNZEL

Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş

Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki güzel çiçekleri ve sebzeleri seyrederken, kadının gözleri sıra sıra ekilmiş özel bir tür marula takılmış O anda sanki büyülenmiş ve o marullardan başka şey düşünemez olmuş

“Ya bu marullardan yerim ya da ölürüm” demiş kendi kendine Yemeden içmeden kesilmiş, zayıfladıkça zayıflamış

Sonunda kocası kadının bu durumundan öylesine endişelenmiş, öylesine endişelenmiş ki, tüm cesaretini toplayıp yandaki evin bahçe duvarına tırmanmış, bahçeye girmiş ve bir avuç marul yaprağı toplamış Ancak, o bahçeye girmek büyük cesaret istiyormuş, çünkü orası güçlü bir cadıya aitmiş

Kadın kocasının getirdiği marulları afiyetle yemiş ama bir avuç yaprak ona yetmemiş Kocası ertesi günün akşamı çaresiz tekrar bahçeye girmiş Fakat bu sefer cadı pusuya yatmış, onu bekliyormuş

“Bahçeme girip benim marullarımı çalmaya nasıl cesaret edersin sen!” diye ciyaklamış cadı “Bunun hesabını vereceksin!”

Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya Karısının bahçedeki marulları nasıl canının çektiğini, onlar yüzünden nasıl yemeden içmeden kesildiğini bir bir anlatmış

“O zaman,” demiş cadı sesini biraz daha alçaltarak, “alabilirsin, canı ne kadar çekiyorsa alabilirsin Ama bir şartım var, bebeğiniz doğar doğmaz onu bana vereceksiniz” Kadının kocası cadının korkusundan bu şartı hemen kabul etmiş

Birkaç haftasonra bebek doğmuş Daha hemen o gün cadı gelip yeni doğan bebeği almış Bebeğe Rapunzel adını vermiş Çünkü annesinin ne yapıp edip yemek istediği bahçedeki marul türünün adı da Rapunzel’miş

Cadı küçük kıza çok iyi bakmış Rapunzel oniki yaşına gelince, dünyalar güzeli bir çocuk olmuş Cadı bir ormanın göbeğinde, yüksek bir kuleye yerleştirmiş onu Bu kulenin hiç merdiveni yokmuş, sadece en tepesinde küçük bir penceresi varmış

Cadı onu ziyarete geldiğinde, aşağıdan “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş Rapunzel uzun örgülü saçlarını percereden uzatır, cadı da onun saçlarına tutuna tutuna yukarı tırmanırmış

Bu yıllarca böyle sürüp gitmiş Bir gün bir kralın oğlu avlanmak için ormana girmiş Daha çok uzaktayken güzel sesli birinin söylediği şarkıyı duymuş Ormanda atını oradan oraya sürmüş ve kuleye varmış sonunda Fakat sağa bakmış, sola bakmış, ne merdiven görmüş ne de yukarıya çıkılacak başka bir şey

Bu güzel sesin büyüsüne kapılan Prens, cadının kuleye nasıl çıktığını görüp öğrenene kadar hergün oraya uğrar olmuş Ertesi gün hava kararırken, alçak bir sesle “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş Sonrada kızın saçlarına tutunup bir çırpıda yukarı tırmanmış

Rapunzelönce biraz korkmuş, çünkü o güne kadar cadıdan başkası gelmemiş ziyaretine Fakat prens onu şarkı söylerken dinlediğini, sesine aşık olduğunu anlatınca korkusu yatışmış Prens Rapunzel’e evlenme teklif etmiş, Rapunzel’de kabul etmiş, yüzü hafifce kızararak

Ama Rapunzel’in bu yüksek kuleden kaçmasına imkan yokmuş Akıllı kızın parlak bir fikri varmış Prens her gelişinde yanında bir ipek çilesi getirirse, Rapunzel’de bunları birbirine ekleyerek bir merdiven yapabilirmiş

Her şey yolunda gitmiş ve cadı olanları hiç farketmemiş Fakat bir gün Rapunzel boş bulunup da “Anne, Prens neden senden daha hızlı tırmanıyor saçlarıma?” diye sorunca herşey ortaya çıkmış

“Seni rezil kız! Beni nasıl da aldattın! Ben seni dünyanın kötülüklerinden korumaya çalışıyordum!” diye bağırmaya başlamış cadı öfkeyle Rapunzel’i tuttuğu gibi saçlarını kesmiş ve sonrada onu çok uzaklara bir çöle göndermiş

O gece cadı kalede kalıp Prensi beklemiş Prens, “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenince cadı Rapunzel’den kestiği saç örgüsünü uzatmış aşağıya Prens başına neler geleceğini bilmeden yukarıya tırmanmış

Prens kederinden kendini pencereden atmış Fakat yere düşünce ölmemiş, yalnız kulenin dibindeki dikenler gözlerine batmış Yıllarca gözleri kör bir halde yitirdiği Rapunzel’e gözyaşları dökerek ormanda dolaşıp durmuş ve sadece bitki kökü ve yabani yemiş yiyerek yaşamış

Derken bir gün Rapunzel’in yaşadığı çöle varmış Uzaklardan şarkı söyleyen tatlı bir ses gelmiş kulaklarına

“Rapunzel! Rapunzel!” diye seslenmiş Rapunzel, prensini görünce sevinçten bir çığlık atmış ve Rapunzel’in iki damla mutluluk göz yaşı Prensin gözlerine akmış Birden bir mucize olmuş, Prensin gözleri açılmış ve Prens görmeye başlamış

Birlikte mutlu bir şekilde Prensin ülkesine gitmişler Orada halk onları sevinçle karşılamış Mutlulukları ömür boyu hiç bozulmamış






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




RÜZGARIN YARAMAZLIĞI

Söğütlü köyde herkes rüzgardan şikayetciydi Yaşlı dede, ekmek pişirdiği fırında ateşi söndürdüğü için kızıyordu rüzgara Yaşlı nine, sokağa çıkmasına izin vermediği için içerliyordu Ayakkabıcı ustası, dükkanının pencere pervazları arasındaki deliklerden içeri girip soğuttuğu için sinir oluyordu

Köyde sadece küçük çocuk seviyordu rüzgarı
"Anneciğim gel bak rüzgar ne tatlı esiyor"
"O tatlı değil yavrucuğum Hınzırın tekidir rüzgar Onun insafsızlığından bu yıl hiç ürün vermeyecek bitkiler Çünkü bitki tozlarını çok uzağa götürüyor Belki ekmeğimiz bile olmaz bu yıl"

Ekmek lafı küçük çocuğa rüzgarı unutturmaya yetmişti bile

"Anneciğim bana yağlı ekmek verir misin?"

Rüzgar ise kimsenin kendisini sevmediği bu köyü terketti
"Gerçektende beni sevmemekte haklılar" diye düşündü
"Islık çalar gibi eserim, fırtına gibi kükrereim Benden korkuyorlar, bu doğru Ama başka nasıl davranılır bilmiyorum Ne yapabilirim?"
Rüzgar horozun yanına gitti Ondan kendisine şarkı söylemeyi öğretmesini istedi Ama horoz sadece ötmesini biliyordu Kurbağaya gittiOda yardım edemedi

Çaresiz kırlarda dolaşırken karşısına bir korkuluk çıktı Ama bu korkuluk ekinlerin ortasına yerleştirilip, kuşları kaçırması gereken diğer korkuluklardan farklı idi
Güzel bir genç kız gibi giydirilmişti bu korkuluk Başında zarif bir şapka, ayaklarında ipek eteklik vardı

Rüzgar bu kıza yaklaşmaktan korktu Önce hanımeline gitti, ondan güzel kokular aldı Sonra kıza yaklaştı Ama o kadar tedirgindiki acemilikle gerektiğinden fazla esti Kızın şapkası uçtu, etekleri havalandı Rüzgar çok utandı Korkuluk kızla konuşamadan oradan uzaklaştı

Ağlamaklı oldu, köye dönmeye karar verdi Yolda buğday tarlasında küçük çocuğu gördü Annesi tarlada çalışıyor, ekin topluyordu Küçük çocuk ise ağaca salıncak kurmuştu salıncakta uyuyordu

Rüzgar kendisini seven tek insan olan küçük çocuğu görünce çok sevindi Onuda sevindirmek istedi Usul usul esmeye başladı okadar tatlı ve uysal esiyorduki bütün ekinler başlarını diktiler Başaklar açıldı Artık küçük çocuğun annesi daha rahat çalışabilirdi Küçük çocuk ise bunlardan habersiz tatlı tatlı uyuyordu Rüyasında rüzgarla oynuyordu






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




SİHİRLİ FASULYE

Bir zamanlar yoksul ve dul bir kadın varmış Oğlu çok tembel bir delikanlı olduğu için paraları yok denecek kadar azmış Bir gün o kadar zor bir duruma düşmüşler ki, kadıncağız ellerinde kalan tek mal varlığını, Süt Beyazı isimli ineklerini satmaya karar vermiş Oğluna ineği pazara götürüp satabileceği en iyi fiyata satmasını söylemiş

Dalikanlı pazara giderken yolda tuhaf bir yaşlı adama rastlamış Yaşlı adam ineğe bir göz atmış ve delikanlıya, “Bak çocuğum, bana bu ineği verirsen karşılığında sana çok değerli şeyler veririm,” demiş Sonra cebinden beş fasulye tanesi çıkarmış

“Fasulye tanesi mi?” demiş delikanlı tereddütle

“Ama bunlar sihirli,” demiş yaşlı adam Adam öyle deyince bu iş delikanlının aklına yatmış ve fasulyeler karşılığında Süt Beyazı’nı yaşlı adama vererek yaptığı değiş tokuştan memnun, eve dönmüş

“Anne! Bak elimde ne var!” diye seslenip olanları anlatmış delikanlı eve dönünce Ama annesi ona çok kızmış Fasulye tanelerini dışarı, eline geçirdiği tavayı da delikanlıya fırlatmış Sonra da ceza olsun diye onu odasına yollamış ve ona yemek vermemiş

Sabah olunca delikanlı gözlerine inanamamış Yatak odasının penceresinden, dışarıda bir bitkinin hızla büyüdüğünü görmüş Bu ne bir ağaç, ne de dev bir ayçiçeğiymiş; göğe doğru büyümüş sihirli bir sırık fasulyesiymiş Delikanlı hemen pencereden sarkıp sihirli fasulyeye tutunmuş ve tırmanmaya başlamış

Yarım saat sonra kendini, her şeyin normalden daha büyük olduğu garip bir ülkede bulmuş Tarlaların ötesinde çok büyük bir ev varmış Delikanlı evin yanına gidip kapıyı çalmış Kapıyı bir kadın açmış

“Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sormuş delikanlı
“Var,” demiş kadın “Ama dev kocam gelince ortadan kaybolman gerek Çünkü çocuklara hiç dayanamaz, onları hemen yer

Delikanlı tam bir şeyler yemek üzere sofraya otururken dışarıdan birinin gür bir sesle şunları söylediğini duymuş:

“Fee-fi-fo-fum,
işte bir çocuk kokusu duydum
Ölü de olsa, diri de olsa güzeldir onları yemek
Kemiklerini öğütür, yaparım kendime ekmek

“Fırına saklan Hemen!” demiş kadın delikanlıya Sonra da kocasına, “Ne çocuğu hayatım, dün kediye verdiğim et parçalarının kokusunu aldın herhalde,” diye seslenmiş

Yemekten sonra dev kese kese altınlarını saymaya başlamış Kısa bir süre sonra altın saymaktan yorulup uykuya dalmış Deliknalı saklandığı yerden çıkıp bir kese altın almış Keseyi sihirli fasulyesinden aşağıya atmış, ardından fasulyenin sırığına tutuna tutuna aşağıya inmiş Annesi artık şanslarının döndüğüne bir türlü inanamamış

Ama birkaç ay sonra ellerindeki tüm altınlar bitmiş Delikanlı tekrar sihirli fasulyesine tırmanarak devin yaşadığı ülkeye gitmiş Devin karısı bu kez ona kuşkucu bir şekilde davranıyormuş

“Geçen gelişinde bir kese altınımız kayboldu,” diye iğnelemiş onu Ama yine de delikanlıyı içeri almış

Çok geçmeden dev çıkagelmiş “Fee-fi-fo-fum,” diye bir şarkı söylüyormuş Bunu duyan delikanlı hemen yine fırına saklanmış

“Ne çocuğu, hayatım,” demiş devin karısı “Dün yediğin piliç haşlamanın kokusunu duydun herhalde Sen etli böreğini yemene bak!”

Yemeğini bitirdikten sonra dev, karısına, “Kadın, bana tavuğumu getir,” demiş Karısı hemen tavuğu getirmiş “Yumurtla!” diye emretmiş dev ve delikanlının hayret dolu bakışları altında tavuk altın bir yumurta yumurtlamış Tabii delikanlı tavuğu da alıp evine götürmüş

Delikanlı ile annesi böylece zengin olmuşlar Ama bir yıl sonra çocuk şansını bir kez daha denemeye karar vermiş ve tekrar sihirli fasulyesine tırmanmış Bu sefer eve, devin karısına görünmeden girip, bir bakır tencerenin içine saklanmış

Dev girmiş içeri “Fee-fi-fo-fum,” diye başlamış yine tekerlemesine

“Eğer bu yine o lanet olası çocuksa, fırına bak hayatım, kesin oradadır,” demiş karısı

Delikanlı orada değilmiş tabii ki
“Buralarda bir yerde, eminim,” diye gürlemiş dev, ama karısıyla birlikte evin altını üstüne getirmelerine rağmen onu bulamamışlar

Bu sefer dev yemekten sonra altın bir harp çıkarmış ortaya “Söyle!” diye emretmiş ve harp ninniler söyleyip onu uyutmuş O an delikanlı bu harpı her şeyden çok istediğini anlamış Horlamakta olan devin dizine tırmanmış, masaya atlamış ve harpı kapmış

“İmdat!” diye bağırmış harp Delikanlı, sırtında harp, masadan aşağıya atlamış Dev peşine takılmış Delikanlı sihirli fasulyesini yarıladığında harp, “İmdat!” diye bağırmış yine Dev delikanlının peşinden sırık fasulyesine atlamış

Delikanlı aşağıya ulaşınca, “Anne! Çabuk bir balta getir,” diye bağırmış İkisi birlikte sihirli fasulyeyi baltayla kesmeye başlamışlar Bir süre sonra sihirli fasulyeyle birlikte dev de yere düşmüş ve anında ölmüş

“Üf!” demiş çocuk “Az kalsın gidiyorduk!”

O günden sora delikanlıyla annesi zenginler gibi yaşamışlar Onlar söyledikçe tavuk altın yumurta yumurtluyormuş İnsanlar altın harpı dinlemek için onlara para ödüyorlarmış Delikanlının güzel bir prensesle evlendiği de söyleniyor Kim bilir belki de gerçekten evlenmiştir






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




TOHUMLAR

O Sabah güneş yine her zamanki gibi yükselmiş, ısı ve ışınları bereketli topraklar üzerine cömertçe göndermeye başlamıştı Ali dayı, sabah namazından hemen sonra yola koyulmuştu Tarlasına ha vardı, ha varacaktı Başını kaldırıp güneşe baktı

- Allah'a şükürler olsun, diye mırıldandı

Arabanın üstünde, uykusundan henüz uyanmış olan küçük Abdullah merakla başını kaldırıp babasına baktı
- Durup dururken niye şükrettin baba?
Ali dayı tebessümle oğluna baktı ve;
- Şükür her zaman yapılır evlat, dedi Çünkü Allah'ın bize ihsan ettiği ni'metlerden her an faydalanıyoruz Beş dakika nefes almazsan ne olur?

Abdullah dudak büktü:
- Ne bileyim, ölürüm herhalde
- Gördün mü ya, dedi babası Şükretmemiz gereken ne çok nimete sahibiz
Derin bir nef es aldı ve;
- Az önce güneş nimetine şükretmiştim, dedi
Abdullah merakla babasına bakıyordu Babası devam etti:
- Güneş olmasa tohumlar canlanıp yeşermez, büyümezler

Abdullah'ın küçük kafasında şimşekler çaktı Öyle ya; tohumlar canlanıp büyümeseler hem insanlar, hem bütün canlılar aç kalırdı Yani hayat olmazdı Heyecanla babasına döndü:
- O halde toprak da nimet, su da! diye söyledi
Babası gülerek onun saçlarını okşadı
- Elbette yavrum, elbette! dedi

Tarlaya gelmişlerdi Ali dayı tohum çuvallarını arabadan indirdi Karasabanı hazırladı Küçük Abdullah sabırsızlanıyordu
- Ben de tohum ekmek istiyorum baba! Ektiğim tohumların büyüdüğünü görünce çok sevineceğim!
- Tabii ekeceksin oğlum, dedi babası Ama hemen değil Ekilen tohumun bereketli olması için dua etmek gerek Şimdi sen gölgede dinlen, ben iki rekât namaz kılıp dua edeyim Sonra başlarız
Abdullah gölgeye gidip oturdu Ne çok şey öğrenmişti bugün İyi ki babasıyla tarlaya gelmişti "Keşke abimler de gelseydiler" diye düşündü "Ama onlar büyük, benim öğrendiklerimi zaten biliyorlardır" diye avundu
Babası namaz kılmış dua ediyordu " Acaba babam nasıl dua edecek?" diye meraklandı Yanına gidip oturdu İşte duyabiliyordu:
- Yâ Rabbi! Yeri, göğü, her şeyi yaratan, yoktan var eden sensin Ben de senin zayıf ve âciz bir kulunum Şimdi toprağa atacağım tohumları Senin kudret ve merhametine emanet ediyorum Onları yeşert, büyüt ve canlılar için bereketli kıl Allahım; çünkü biz hepimiz bunlara muhtacız

Abdullah da babası gibi "âmin" diyerek minik ellerini yüzüne sürdü O gün, küçük Abdullah için unutulmayacak kadar güzel geçmişti O da babası gibi avuç avuç tohum serpmişti tarlaya Ve, tarla sürüldükçe o tohumların toprak altında kalışını ilgiyle seyretmişti

Akşam eve dönünce, o gün yaşadıklarını heyecanla anlattı annesine Abileri ise, onun bu heyecanına gülüp geçiyorlardı Bir de bağı vardı Ali dayının O yıl tarla gibi bağı da çok verimli olmuştu Birkaç gün sonra bağbozumu başlayacak, meyveler toplanacaktı Bir sabah kahvaltıda büyük oğlu bu mevzuyu açtı:






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




UYUYAN ASLANLA KABADAYI SIÇAN

Aslan yan gelmiş yatmış, hor hor uykuya dalmış Sıçanın biri deliğinden çıkmış Başlamış aslanın üzerinde oynayıp cirit atmaya Aslan uyanmış, tedirgin tedirgin bakınmış;
-Ne oluyor üstümde diye aranıyorken kapı önünden geçen bir tilki aslanın bu durumunu görünce, hemen taşı deliğine koymuş, aslanı alaya almış:
"Ne o aslan kardeş, sen de minicik bir sıçandan mı korktun? Ne ayıp ne ayıp? Aslanlığa bu yaraşır mı hiç? " demiş

Aslan burnundan solumuş:
-Sıçandan mıçandan korktuğum yok Benimkisi sadece merak! Uyuyan koca aslanın üstünde kim, hangi kabadayı dolaşmayı göze almış? Ben asıl onu merak ettim, demiş

( Hayatta güvenli olun, küçük, dış görünüşte önemsiz gibi gelen şeylere aldırmazlık etmeyin Kişinin gerçek güçlülüğü çokluk bu çeşit davranışlardan doğar )






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




UYUYAN GÜZEL

Bundan yıllar önce uzak ülkelerin birinde bir kralla güzeller güzeli bir kraliçe yaşıyorduKocaman görkemli bir şatoda oturan kral ve kraliçeyi ülkenin halkı çok seviyordu Özellikle güzel olduğu kadar iyi kalpli olan kraliçeye herkes hayrandı Bu iyi yürekli kraliçenin hayattaki en büyük dileği bir çocuk sahibi olmaktı Sonunda bu dileği gerçekleşti ve güzel bir ilkbahar sabahı harika bir kız çocuğu dünyaya getirdi Genç kralla Kraliçenin mutluluğuna diyecek yoktu Küçük prensesle doğumunu kutlamak için o güne kadar görülmemiş bir şenlik düzenlendi Bu şenliğe o ülkedeki bütün insanlar ve periler davet edilmişti

Şenlikler şatonun büyük salonlarında kutlanıyordu Her taraf o günün şerefine süslenmişti Bütün davetlerin dikkati, yatağında uslu uslu yatan minik prensesin üzerindeydi Melek yüzlü iyilik perileri beşiğin çevresinde toplanmıştı Her biri sırayla bebeğe iyi dileklerde bulundular Kimi ona güzellik, kimi akıl, kimi de cömertlik armağan etti Fakat büyük bir talihsizlik olmuş ve yaşlı bir periyi şenliğe davet etmeyi unutmuşlardı Bütün konuklar neşe içinde eğlenirken yaşlı peri birden ortaya çıkıverdi Şenliğe davet edilmediği için çok kızmıştı Öfkeyle küçük prensesin beşiğine yaklaşarak "Onaltı yaşına geldiğinde parmağına bir iğ batacak ve öleceksin" dedi Oradaki herkes şaşkınlıktan donakalmıştı İşte tam bu sırada henüz dilekte bulunmayan perilerin en genci ileri atıldı " Üzülmeyin, dedi yavrunuz ölmeyecek Küçük prenses yüz yıl sürecek derin bir uykuya dalacak ve bir prens gelip onu öptüğünde bu uzun uykudan uyanacak"

Kral ve Kraliçe genç periye teşekkür ettiAma kral yinede bu kehanetin gerçekleşmesinden büyük kaygı duyuyordu Hemen bütün muhafızlarına, ülkedeki iğlerin kaldırılmasını emretti Bu emre uymayanların cezası ölüm olacaktı Böylece aradan uzun yıllar geçti

Mutlu bir hayat süren prenses hergün biraz daha büyüyüp güzelleşiyordu Onaltı yaşına geldiğinde bir gün şatoyu gezmeye karar verdi Şato okadar büyüktü ki, bilmediği pek çok yeri vardı O zamana kadar görmediği küçük bir odada yaşlı bir kadına rastladı Kadın elindeki iğ ile iplik eğiriyordu Bu iğ nasıl olduysa muhafızların gözünden kaçmıştı Çok meraklanan prenses tanımadığı bu garip alete dokunmak istedi ve iği eline alır almaz eline battı Kötü kehanet sonunda gerçekleşmişti

Hemen uykuya dalan güzel prenses ipek örtüler içinde altından yapılmış bir yatağa yatırıldı Prensesle birlikte bütün şato yüz yıl sürecek derin bir uykuya daldı Kral Kraliçe muhafızlar, hizmetkarlar ve saray çalgıcıları da uyumuştu Sadece onlarda değil Sahibiyle birlikte avludaki köpek, ahırdaki koşulmuş at, hatta dallardaki kuşlar bile uyudu

Her tarafa derin bir sessizlik çökmüş onları uyandırmamak için rüzgar bile susmuştu Ağaçların yaprakları da kımıldamaz olmuştu Bu arada uyuyan şatonun çevresinde sık bir orman göğe doğru yükselip onu bütün gözlerden gizledi Bu arada aradan tam yüz yıl geçmişti

Yine ilkbahar gelmiş bütün doğa uyanmıştı günlerden bir gün genç ve cesur bir prensin ormana yolu düştü Uyuyan güzel efsanesini duymuş ve onu bulmaya karar vermişti Günlerce aradıktan sonra, önüne geçemediği bir duygu onu bu ormana çekmişti Sonunda şatoyu buldu ve prensesin uyuduğu odaya girdi Daha onu görür görmez yüreğini tarifsiz bir sevgi kapladı

Prenses'e daha o anda aşık olmuştu Genç kıza doğru eğildi ve onu hafifçe öptü Güzel bir prenses sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi hemen gözlerini açtı Onunla birlikte şatodakilerde gözlerini açtı Kötü kalpli perinin büyüsü artık bozulmuştu İki genç kısa süre sonra görkemli bir düğünle evlendiler ve uzun yıllar birlikte mutlu bir hayat sürdüler






Alıntı Yaparak Cevapla

Masallar 0.5 Çocuklar İçin

Eski 10-19-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Masallar 0.5 Çocuklar İçin




YOKSUL ODUNCU

Yoksul bir oduncu, ıssız bir ormanın kıyısındaki küçük bir kulübede karısı ve üç kızıyla birlikte oturuyormuş Bir sabah yine işine giderken karısına demiş ki "Bugün öğle yemeğimi büyük kızla ormana gönder Çünkü öğleye kadar işimi bitiremeyeceğim Kız yolunu şaşırmasın diye yanıma bir torba darı alıp yollara serpeceğim" Güneş ormanın tepesine kadar yükselince, kız bir tas çorbayla yola çıkmış Fakat ormanlarda, kırlarda uçuşan serçeler, çayır kuşları, ispinozlar, kara tavuklar, kanaryalar darı tanelerini çoktan toplayıp yemişlermiş Bu yüzden kız yolu bulamamış Gün batıncaya, gece oluncaya kadar sağ ve esen dolaşıp durmuş Gecenin karanlıkları içinde ağaçlar uğulduyor, baykuşlar ötüyormuş Kızın içine bir korku girmeye başlamış O sırada uzakta, ağaçların arasında parıldayan bir ışık görmüş "Orada insanlar olsa gerek Bunlar beni gece yanlarında misafir ederler" diye düşünmüş; ışığa doğru ilerlemiş Çok geçmeden bir evin önüne varmış Pencerelerinde ışık görünüyormuş Kız kapıyı çalmış İçeriden boğuk bir ses "gel" diye bağırmış Kız evin karanlık taşlığına girmiş Odanın kapısını vurmuş Aynı ses "girsene içeri" demiş Kız kapıyı açtığı zaman saçı sakalı bembeyaz bir adamın masanın başında oturduğunu görmüş Adam yüzünü iki eliyle kapamışmış Ak sakalı masanın üzerinden yere kadar uzanıyormuş Sobanın yanında üç hayvan uzanmış, yatıyormuş: küçük bir horoz, mini bir tavuk, alaca tüylü bir inek Kız başından geçenleri yaşlı adama anlatmış Geceyi geçirmek için ondan bir yer istemiş Adam hayvanlara seslenmiş "güzel tavuk, güzel horoz, alacalı güzel inek! Ne dersiniz buna siz? " Hayvanlar hep bir ağızdan "bizce uygun" demişler Yaşlı adam kıza dönerek "burada her şeyden bol bol var! Haydi ocağa git, bize akşam yemeği pişir" demiş Kız mutfakta ne aradıysa bulmuş Güzel bir yemek pişirmiş, ama hayvanları hiç düşünmemiş Doldurduğu tabakları sofraya getirip koymuş Ak saçlı adamın yanına oturmuş, karnını tıka basa doyurduktan sonra "o kadar yorgunum ki demiş, uzanıp uyuyacağım yatak nerde? " Hayvanlar seslenmişler "onunla yedin içtin bizleri düşünmedin Geceyi nerede geçirirsen geçir! Bunun üzerine yaşlı adam "haydi merdivenden yukarı çık Orada iki yataklı bir oda göreceksin O yatakları düzelt, beyaz keten çarşaflarını yay Biraz sonra ben de gelip yatarım" demiş Kız yukarı çıkmış Yatakları düzeltip çarşaflarını yaydıktan sonra, yaşlı adamı beklemeden, bunlardan birinin içine girip uzanmış Bir süre sonra ak saçlı adam gelmiş Elindeki ışığı kızın yüzüne tutmuş Başını sallamış Kızın derin uykuda olduğunu görünce döşemedeki kapağı açmış Kızı, odanın altındaki mahzene indirmiş

Akşam üstü ortalık kararırken oduncu evine dönmüş Kendisini bütün gün aç bıraktığı için karısına çıkışmaya başlamış Kadın "benim suçum yok Kız yemeği alarak çıkıp gitmişti Herhalde yolunu şaşırmış olacakSabahleyin dönüp gelir" Oduncu güneş doğmadan kalkmış Yine ormana gidecekmiş Bugün de öğle yemeğini ortanca kızın getirmesini tembih etmiş: "Yanıma bir torba mercimek alıyorum Taneleri darınınkinden iridir Kız bunları daha iyi görür, yolunu şaşırmaz!" Öğle üzeri kız yemeği alıp yola çıkmış Fakat mercimekler ortada yokmuş Ormandaki kuşlar bunları da, dünkü gibi, yiyip bitirmişlermiş Kızcağız bütün gün ormanda dolaşıp durmuş Akşam olunca o da yaşlı adamın evine varmış İçeri alınmış Yiyecek bir şeyle, yatacak bir yer istemiş Ak saçlı adam yine hayvanlara sormuş "Güzel tavuk, güzel horoz, alacalı güzel inek! Ne dersiniz buna siz?" Hayvanlar aynı yanıtı vermişler "bizce uygun" demişler Bundan sonra her şey bir gün önceki gibi olmuş: Kız güzel yemekler pişirmiş Yaşlı adamla birlikte yemiş, içmiş; fakat hayvanları düşünmemiş Yatacağı yeri sorunca hayvanlar "onunla yedin içtinBizleri düşünmedin Geceyi nerde geçirirsen geçir!" Kız uykuya dalınca yaşlı adam gelmiş Kafasını sallayarak kızı seyretmiş Onu da mahzene indirmiş

Üçüncü gün sabah oduncu karısına demiş ki bugün bana yemeği küçük kızla gönder! Bu çocuk her zaman usludur, söz dinler Herhalde dosdoğru yoluna gidecek, öbür haylaz kardeşleri gibi ormanda dolaşıp durmayacak!" Fakat annesi bu kızını da göndermek istemiyormuş "En sevgili yavrumu da mı yitireyim?" demiş Adam da "merak etme, kız yolunu şaşırmaz! Bu kez bezelye götüreceğim Yollara serpeceğim Bunlar mercimekten daha iridirler Ona yolu gösterirler" Fakat kız kolunda bir sepetle yola çıktığı zaman kuşlar bezelyeleri yiyip bitirmişlermiş Kızcağız nereye gideceğini şaşırmış Üzüntü içindeymiş Babasının acıkacağını, yiyecek bir şey bulamayacağını, gecikirse anneciğinin merak edeceğini düşünüyormuş Sonunda ortalık kararınca uzaktaki ışığı görmüş Ormandaki evin yanına varmış Geceyi orada geçirmesini güler yüzle rica etmiş Ak sakallı adam yine hayvanlara sormuş "güzel tavuk; güzel horoz, alacalı güzel inek! Ne dersiniz buna siz?" Onlar da bir ağızdan "bizce uygun" demişler! Bunun üzerine kız, önünde hayvanların yattığı sobaya doğru gitmiş Tavukla horozun parlak tüylerini okşamış Alaca ineğin alnını hafif hafif kaşımış Yaşlı adamın isteği üzerine güzel bir çorba pişirmiş Tasa koymuş Sofraya getirmiş Sonra "ben karnımı doyururken bu hayvancıklara hiçbir şey yok mu? Dışarıda her şeyden bol bol var Önce onlara yiyecek getireyim" demiş Dışarı çıkmış; arpa getirerek tavukla horozun önüne serpmiş İneğe de bir kucak dolusu güzel kokulu saman vermiş: "Afiyetle yiyin sevgili hayvanlar! Susadığınız zaman içersiniz diye size serin su da getireyim" demiş Bir kova su getirmiş Tavukla horoz hemen kovanın kıyısına sıçramışlar, gagalarını suya daldırmışlar; sonra kafalarını havaya kaldırmışlar Böylece su içmeye başlamışlar Alaca inek de bu sudan kana kana içmiş Hayvanlar yemlerini yiyince kız, yaşlı adamın yanına giderek sofraya oturmuş Ondan artan yemekleri yemiş Çok geçmeden tavukla horoz başlarını kanatları arasına sokmaya başlamışlar Alaca inek de gözlerini kapamış Bunun üzerine kız "artık ben de dinlenmeliyim" demiş Kız merdivenlerden çıkmış, yatağı düzeltmiş, tertemiz örtüler örtmüş İşi bitince yaşlı adam gelmiş, yataklardan birine yatmış Ak sakalı ayaklarına kadar uzanıyormuş Kız ikinci yatağa girmiş, duasını etmiş, uykuya dalmış Küçük kız gece yarısına kadar rahat bir uyku uyumuş Fakat ondan sonra evin içinde bir karışıklık olmuş Evin köşe bucağından gıcırtılar, çıtırtılar duyuluyormuş Kapılar kendiliğinden açılıyor, duvarlar yumruklanıyormuş Tavanın kirişleri yerlerinden fırlayacaklarmış gibi büyük bir gürültü olmuş Az sonra daha güçlü bir çatırtı duyulmuş Bu kez de evin damı çöker gibi olmuş Sonunda her yanı yine sessizlik kaplamış Keza hiçbir şey olmamış Yattığı yerden kımıldanmamış, yine uykuya dalmış

Sabahleyin ortalık aydınlandıktan sonra uyandığı zaman bir de ne görsün? Kendisi büyük bir salonun ortasında yatıyormuş Kız sanki bir saraydaymış Duvarlarda yeşil ipekten fon üzerinde altından çiçekler fışkırıyormuş Yatak fil dişindenmiş Üstündeki yorgan kırmızı kadifedenmiş Yanındaki bir sandalyenin üzerinde incilerle işlenmiş bir çift terlik duruyormuş Kız bunları düşte gördüğünü sanmış Fakat içeriye çok şık giyinmiş üç uşak girmiş Ne gibi buyrukları olduğunu sormuşlar Kız "gidin, şimdi yataktan kalkacağım, yaşlı adama çorba pişireceğim Güzel tavukla güzel horoza, alacalı güzel ineğe de yem vereceğim" Kız yaşlı adamın kalktığını sanıyormuş Onun yatağına bakmış Fakat yatakta yaşlı adamın yerine yabancı bir erkek yatıyormuş Dikkatle bakınca bu adamın hem genç, hem de güzel olduğunu görmüş Adam uyanmış Yatakta doğrulmuş "ben bir prensim demiş, kötü bir cadı beni ak saçlı, ak sakallı bir yaşlı kılığına sokarak ormanda yaşamaya zorlamıştıBir tavuk, bir horoz ve alacalı bir inek kılığında üç uşaktan başka hiç kimse benim yanıma gelemiyordu Eski durumuma dönmem için yalnızca insanlara değil; hayvanlara da iyilik etmeyi seven, temiz yürekli bir kızın yanıma gelmesi gerekti İşte bu kız sen oldun Cadının yaptığı tılsım, bu gece yarısı senin yardımınla bozuldu Eski orman kulübesi yeniden sarayıma dönüştü"

Yataktan kalkınca prens üç uşağını kızın ana-babasına yollamış Onları düğüne çağırmış Bu sırada kız "ama benim öbür kız kardeşlerim nerede?" diye sormuş Oğlan yanıt vermiş: "Onları mahzene kilitledim Sabahleyin ormana götürülecekler Kötü huylarını düzeltinceye, zavallı hayvanları aç bırakmayıncaya kadar bir kömürcüye hizmetçilik edecekler! "






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.