Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
jinekoloji, kadın, sağlığı

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte Sitomegalovirus CMV enfeksiyonları

Sitomegalovirüs (Cytomegalovirus, CMV) herpes ailesinden bir virüstür Bu aileye dahil olan diğer virüsler uçuğa neden olan herpes simplleks virüsü ile su çiçeğine neden olan virüstür

Tüm coğrafi bölgelerde bulunan bu virüsün neden olduğu enfeksiyon en sık karşılaşılan enfeksiyonlardan birisidir Amerika Birleşik Devletlerinden her 100 kişiden 50 ile 85'inin 40 yaşına gelinceye kadar bu virüsle temas edip enfekte olduğu tahmin edilmektedir

CMV aynı zamanda anneden karnındaki bebeğe bulaşan enfeksiyonlar arasında da en sık karşılaşılanlardan birisidir Amerika Birleşik Devletlerinde doğan her 100 bebekten 1'inde CMV enfeksiyonu görüldüğü ve CMV'nin en sık karşılaşılan konjenital enfeksiyon olduğu kabul edilmektedir

Gelişmekte olan ülkelerde ve düşük sosyoekonomik düzeye sahip toplumlarda daha sık görülür

CMV enfeksiyonları primer (ilk kez geçirilen) ya da rekürren (tekrarlayan) enfeksiyonlar şeklinde görülebilir

Kişi enfeksiyona yakalanıp akut dönemi atlattıktan sonra tüm herpes grubunda olduğu gibi virüs vücutta herhangi bir bölgede yerleşir ve yıllarca sessiz kalır Buna karşılık hastalığın tekrarlaması son derece nadirdir ve genellikle ilaç kullanımı ya da sistemik hastalık nedeni ile (AIDS gibi) bağışıklık sisteminin ileri derecede baskılandığı durumlarda yeniden aktive olur İnsanların büyük kısmında sorun yaratmadığı için CMV enfeksiyonları önemli hastalıklar grubuna dahil edilmez

Öte yandan hastalığın ciddi etkiler ortaya koyabileceği bazı risk grupları vardır Bunlar:

Annesinde aktif enfeksiyon olan doğmamış bebekler

Çocukların yoğun olarak bulunduğu kreş, okul gibi yerlerde çalışan kadınlar

Organ nakil hastaları ya da AIDS hastaları gibi bağışıklık sisteminin ileri derecede baskılandığı kişiler

Bulaşma yolları

CMV enfeksiyonları çocuklar da dahil olmak üzere her yaştan kişiyi etkileyebilir Genelde çocuklardan yetişkinlere bulaşan bu virüs idrar, tükrük, gözyaşı, semen ve süt gibi vücut sıvılarında da bulunduğundan direkt temas yolu ile yayılır Semende ve vajinal sıvılarda da bulunduğundan cinsel ilişki ile de bulaşması olasıdır Çok nadiren kan nakli sırasında da bulaşma gerçekleşebilir Önemli bulaşma yollarından biri de hamile bir kadından karnındaki bebeğe bulaşmasıdır

Enfeksiyon geçirildikten sonra bağışıklık cevabı oluşur ancak bu cevap tam bir cevap değildir ve suçiçeği, kabakulak gibi diğer pek virüs enfeksiyonundan farklı olarak birkez enfeksiyonu geçirmek yeniden geçirilmeyeceği garantisini vermez Ancak burada farklı olarak aynı virüsle yeniden karşılaşıldığında yeni bir enfeksiyon olmaz Kişide var olan ve sessiz (latent) bekleyen enfeksiyon aktif hale gelebilir

Bulaşmada temel yol vücut sıvıları ile direkt temastır Bu temas ile alınan virus ağız ya da burun mukozasına girer ise hastalık bulaşır Bu nedenle enfekte olduğundan şüphe edilen kişilerin vücut sıvıları ile temas ettikten sonra elleri yıkamak bulaşmayı büyük ölçüde önler Örneğin bir çocuğun alt bezini değiştirdikten sonra elleri iyice yıkamak çok etkili bir korunma yöntemidir

Belirtileri

CMV enfeksiyonları genelde herhangi özgün bir belirti vermeden geçirilir Çoğu zaman kişi herhangi bir enfeksiyon geçirdiğini anlamaz En sık karşılaşılan yakınmalar üst solunum yolu enfeksiyonlarına benzer Boğaz ağrısı, hafif ateş, yaygın kas ve eklem ağrısı ile halsizliktir AIDS gibi bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde ise görme bozukluğu gibi ciddi etkiler ortaya çıkabilir

Tanı

CMV tanısı kanda yapılan serolojik testler ile konur Kanda CMV'ye karşı oluşmuş antikorların varlığı aranır Akut aktif enfeksiyonu düşündüren antikorların varlığında ise seri incelemeler yapılarak artış olup olmadığı incelenir Kanda immmunglobulin G (IgG) varlığı ise daha önceden virüs ile karşılaşıldığı ve bağışıklık oluştuğu anlamına gelir Ancak bu değerlerdeki 4 katlık artış da enfeksiyon tanısı koydurur

Gebelikte primer CMV enfeksiyonu

Anne adayında primer CMV enfeksiyonunun görülme olasılığı %04-07 arasındadır Anneden bebeğe geçiş ise değişik çalışmalarda %24-75 arasında olup ortalama %40 olarak kabul edilmektedir Hamilelik sırasında enfekte olan fetuslarda konjenital CMV enfeksiyonu varlığından söz edilir

Enfekte olan %40 bebeğin sadece %10'unda konjenital CMV enfeksiyonuna bağlı belirtiler ortaya çıkar Bir başka deyişle hamilelikleri sırasında primer CMV enfeksiyonu geçiren her 100 anne adayından sadece 4'ünün bebeğinde problem görülürken 36'sında doğum anında sorun yaşanmaz

Etkilenmiş yenidoğanda genel bir enfeksiyon vardır En sık etkilenen organlar beyin, gözler, karaciğer, dalak, kan ve deridir Beyinde kalsifikasyonlar, kafanın normalden küçük olması (mikrosefali), karaciğer ve dalakta büyüme sık karşılaşılan bulgulardır Bu bebekler destekleyici tedavilerle yaşamlarını sürdürürler ancak %80-90'ında yaşamlarının ilk yılları içinde uzun dönem etkiler ortaya çıkar

Uzun dönem etkileri arasında ise işitme kaybı, zeka geriliği, gelişme geriliği ve görme bozuklukları sayılabilir

Doğum sırasında bulguların görülmediği %90 bebeğin (yukarıdaki örnekteki 36 bebek) ise %10-15'inde uzun dönem etkiler ortaya çıkabilir

Gebelikte tekrarlayan enfeksiyon

Gebelikte tekrarlayan CMV enfeksiyonu görülme olasılığı primer enfeksiyon görülme olasılığından çok daha fazladır ve %1-14 arasında karşılaşılır Buna karşılık rekürren enfeksiyonların bebekte konjenital enfeksiyona yol açma riski çok daha düşük olup %02-2 arasında değişmektedir Buna paralel olarak konjenital CMV enfeksiyonu olan bebeklerin de sedece %1'inde bulgular ortaya çıkar Ancak primer enfeksiyonda da söz konusu olan %10-15'lik uzun dönem etki riski tekrarlayan enfeksiyonlarda da mevcuttur

Anne adayından bebeğe CMV bulaşma riski konusunda gebelik yaşının herhangi bir belirleyici değeri yoktur Ancak 20 haftadan önce olan bulaşmalarda problem ortaya çıkma riski daha yüksektir

Hamilelikte CMV'nin tedavisi var mıdır?

Ne yazık ki pekçok viral enfeksiyonda olduğu gibi hamilelik sırasında ya da diğer zamanlarda ortaya çıkan CMV enfeksiyonlarında da etkili bir tedavi seçeneği yoktur Bazı antiviral ajanlar denenmekle birlikte bu ajanların etkinliği halen tartışmalıdır

Korunma yolları

Tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi CMV enfeksiyonlarından korunmanın da en etkili yolu uygun kişisel hijyendir Bebeğin alt bezinin değiştirilmesi gibi herhangi bir vücut sıvısı ile temas edildiğinde eller mutlaka sabun ile yıkanmadan önce ağıza götürülmemelidir Bu en etkili korunma yöntemidir

Özetlemek gerekirse CMV enfeksiyonları çok sık karşılaşılan enfeksiyonlar olmakla birlikte hamilelikte son derece nadir görüldüklerinden ciddi bir risk yaratmazlar Bununla birlikte virüsle ilk kez hamilelikleri sırasında karşılaşan kadınların bebeklerinde düşük de olsa potansiyel risk mevcuttur Daha önceden enfeksiyonu geçirmiş olan kadınlarda ise enfeksiyonun yeniden aktive olması durumunda bu risk ihmal edilecek kadar azalmaktadır

Gebelikten önce ya da gebelik sırasında anne adayında yapılacak olan CMV'ye yönelik antikor taramasının gerekli olup olmadığı tartışmalıdır Ancak kişisel görüşüm bu testin yapılması yönündedir Test yapılıp anne adayının daha önceden bu enfeksiyonu geçirdiği saptandığında, hamilelik sırasında yeniden enfeksiyon ortaya çıkması durumunda bunun tekrarlayan enfeksiyon olduğu anlaşılacağından bebeğin zarar görme olasılığının son derece düşük olduğu kararına ancak bu şekilde varılabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte tükürük artışı

Gebeliğin sık görülen belirtilerinden biri tükürük salınımında artıştır Bu hoş olmayan bir duru olmakla birlikte zararsızdır Ayrıca ilk birkaç aydan sonra ortadan kalkar Sabah bulantıları olan kadınlarda ise diğerlerine oranla daha sık görülür ve bulantıların şiddetlenmesine neden olabilir Bu sorunun kesin bir tedavisi olmamakla birlikte mentollü diş macunu ile dişleri fırçalamak, ağzı çalkalamak ya da sakız çiğnemek yararlı olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte ultrasonografi ultrason

Ultrason ya da ultrasonografi modern tıbbın vazgeçemediği görüntüleme yöntemlerinden birisidir Ultrasonun insan vücudunun içinde olup bitenleri anlamaya yarayan diğer görüntüleme yöntemlerden en önemli farkı bu amaca ulaşmak için X- ışınlarını kullanmaması yani radyasyon içermemesi, bunun yerine insan kulağının duyamayacağı frekansta ses dalgalarından yararlanmasıdır Bir başka olumlu özelliği de elde edilen görüntünün gerçek zamanlı olması yani işlem yapıldığı sırada görüntünün monitör ekranında izlenebilmesidir

40 yıldan fazla zamandır tıp alanında kullanılan ultrason günümüzde kadın doğum pratiğinde rutin uygulamaya girmiş, jinekolojik muayene ve gebelik takiplerinin olmazsa olmaz bileşeni haline gelmiştir

Ultrasonun çalışma prensibi

Ultrason cihazı ses dalgalarının değişik yoğunlukta dokular içinde farklı hızlarda ilerlemesi ve yansıması prensibine dayanan bir mekanizma ile çalışır Bu mekanizma aslında doğaya yabancı bir mekanizma değildir Yarasaların uçarken, balinaların ise denizlerde yüzerken kullandıkları sistem de benzer bir prensibe dayanmaktadır Öte yandan denizaltıların seyir sırasında ya da balıkçıların balık sürülerini ararken kullandıkları sonar cihazları da aynı mekanizma ile çalışırlar

Ultrason cihazının bölümleri

Ultrason cihazları tıpkı bilgisayarlarda olduğu gibi farklı parçalardan oluşur

Prob: Ultrason cihazının inceleme sırasında vücüt ile temas eden en önemli kısmıdır Prob ses dalgalarını üretir ve yansımalarını algılar Basit bir benzetme yapacak olursak ultrason cihazının ağzı ve kulağı gibi görev yapar

Ultrason probları ses dalgalarını 1880 yılında Pierre ve Jacques Curie tarafından keşfedilen ve piezoelektrik etkisi adı verilen bir sistemle üretirler ve algılarlar Probların içinde çok sayıda piezoelektrik kristali adı verilen quartz kristal bulunur Elektrik akımı uygulandığında kristaller hızla şekil değiştirirler Bu şekil değişikliği titreşime ve sonuçta ses dalgası oluşmasına yol açar Tam tersi olarak kristallere herhangi bir ses dalgası ya da basınç ulaştığında bu kez elektrik akımı üretirler Bu sayede aynı kristaller hem ses üretmek hem de sesi algılamak amacıyla kullanılırlar Probun içinde ayrıca kendi ürettiği sesin oluşturduğu yansımaları ayıran bir bölüm ve üretilen ses dalgalarını odaklamaya yarayan bir de akustik lens bulunur

Tipik olarak bir ultrason probunda yaklaşık 300 kristal bulunur Bu kristaller birbirlerinden bağımsız olarak ses dalgası üretir ve kendilerine ulaşan yansımaları elektrik akımına çevirirler Sonuçta saniyede yaklaşık 30 görüntü elde edilir ve bu 30 görüntü monitörde hareketli film gibi izlenir Bu olaya gerçek zamanlı ultrason adı verilir Diğer görüntüleme yöntemlerinde ise sadace tek bir kare görüntü elde edilmektedir

Ultrason probları çok değişik boyutta ve şekilde olabilir Probun türü elde edilecek görüntü alanını, üretilen ses dalgalarının frekansını, doku içerisinde ilerleyeceği mesafeyi ve elde edilen görüntünün çözünürlüğünü belirler Kadın doğumda en çok frekansı 1-10 MHz aralığında ses dalgası üretebilen vajinal ve konveks abdominal problar kullanılır Probun açısı inceleme amacıyla taranan alanın da genişliğini belirler

Üretilen ses dalgalarının doku içinde ilerleme hızı saniyede yaklaşık 1540 metredir ancak aynı dalgaların gücü dokunun direncine göre değişir Probu terk eden ses dalgası vücut içinde yansıyacağı, kırılacağı ya da emilip ısıya dönüşeceği bir yere ulaşana kadar ilerler Kırılan ses dalgası yönünü değiştirerek ilerlemeye devam eder ve sonuçta ya bir dokuya ulaşıp yansır ya da emilirYansıyan ses dalgası proba geri döndüğünde kristallerde oluşan elektrik akımı merkez üniteye iletilir ve görüntü olarak işlenir

Ses dalgasının frekansı ne kadar yüksek ise elde edilen görüntünün çözünürlüğü yani kalitesi de o derece yüksektir Buna karşılık yüksek frekanslı ses dalgaları dokular içinde çok fazla ilerleyemez Vajinal prob ile abdominal prob arasındaki farkın temeli bu özellikte yatar Abdominal prob ile inceleme yaparken ses dalgaları üreme organlarına ulaşana kadar uzun bir mesafe katetmek durumundadırlar ancak vajinal incelemede prob incelenmesi amaçlanan dokulara çok yakın olduğundan ses dalgasının uzun bir mesafe katetmesine gerek yoktur Bu nedenle vajinal incelemelerde daha yüksek frekanslı problar kullanılabilir ve abdominal proba göre çok daha kaliteli görüntü elde edilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Abdominal konveks prob Vajinal prob

Merkezi işleme ünitesi (Central processing unit, CPU): Prob bir ses dalgası üretip doku içine gönderdikten sonra buradan geri yansıyan ve elektrik akımına dönüştürülen sinyaller merkezi bir işleme ünitesi tarafından değerlendirilir Dokuların yoğunluğu ve uzaklığına göre bu işlem ünitesi sinyalleri yükseltir filtre eder ve sonuçta görüntüye dönüştürür Filtre işlemi sinyali görüntüyü bozabilecek dış seslerden arındırmak için gereklidirBu olaylar tıpkı şu anda kullandığınız bilgisayar işlemsinde olduğu gibi gerçekleşir CPU aynı zamanda ultrason cihazının ve probun gereksinim duyduğu elektrik enerjisini de sağlayan kaynaktır

CPU'nun bir diğer işlevi de elde edilen görünütünün kalitesini sağlamak ve bu görüntüyü çıktı ünitelerine iletmektir Genelde CPU ünitelerinde cihazın kontrolünü sağlayan bir panel ve mouse ya da trackball da bulunur Bunların görevi hem görüntü üzerinde işaretleme hem de ölçüm yapabilmektir

Elde edilen görüntünün kalitesi probun frekansına ve kalitesine bağlı olduğu kadar aynı zamanda CPU kapasitesi ile kullanılan yazılıma da bağlıdır Yazılım aynı zamanda verilerin işlenmesi ve ölçüm sonucunda özellikle gebelik ultrasonografisinde bebeğin büyüme ve gelişiminin değerlendirilmesi ile ağırlığının tahmin edilmesinde de kullanılır

Çıktı üniteleri: Ultrtasonik dalgaların CPU'da işlennmesi ve görüntüye dönüştürülmesi ile elde edilen veriler çıktı ünitelerine aktarılır Bu ünitelerin en çok kullanılanı monitördür Bu monitör bilgisayar monitörü ile benzerdir Pek çok ultrasonda renkli monitör de olsa ekrana yansıyan görüntü siyahtan beyaza dek uzanan gri tonlardan oluşmuştur Ekrandaki koyu renk alanlar ses dalgasını kıran ya da emen oluşumları temsil ederken daha açık renkli alanlar sesi yansıtan ya da proba çok yakın olan dokuları gösterir Örneğin sıvı ses dalgasını absorbe ettiği için içi idrarla dolu bir mesane ya da basit bir yumurtalık kisti ultrasonda siyah olarak görülür Doppler etkisi ile çalışan ultrasonlar ise hareketleri de gösterebilir ve bu hareketler ekranda renkli olarak görülebilir Bu etki en çok kan akımlarını izlemek için kullanılır Probdan uzaklaşan cisimler ekranda mavi, yaklaşanlar ise kırmızı renkte görünür

CPU'dan çıkan ve monitörde yansıtılan görüntü disket ya da CD gibi depolama aygıtlarında saklanabilir, bağlı olan bir video ile kasede kaydedilebilir ya da termal bir yazıcı ile kağıda aktarılabilir

Özet

Bir ultrason incelemesini özetleyecek olursak:

Ultrason cihazı prob yardımı ile yüksek frekanslı ses dalgalarını vücudunuza gönderir

Ses dalgaları vücudunuz içinde ilerlerken farklı yoğunluktaki dokulara çarparak ya emilir ve ısıya dönüşür, ya geri yansır ya da kırılıp yön değiştirirdikten sonra yansıyacağı başka bir dokuya kadar ilerlemeye devam eder

Geri yansıyan dalgalar prob tarafından yakalanarak elektrik uyarısına dönüştürülür ve CPU'ya aktarılır

CPU sesin doku içindeki ilerleme hızına göre dalgayı yansıtan oluşumun probdan olan uzaklığını hesaplar ve bu işlem saniyenin milyonda biri gibi kısa bir sürede gerçekleşir

CPU yansıyan ekoların uzaklığını ve yoğunluğunu işleyerek bunu ekranda görülebilen iki boyutlu bir görüntü haline dönüştürerek monitöre yansıtır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte vajinal akıntı

Sulu, süt kıvamında, hafif kokulu bir akıntı (lökore denir) gebelikte normaldir Bu akıntı pek çok kadında gebelik öncesi dönemde de olur Akıntı gebelik ilerledikçe artar ve daha koyu hale gelir Bu yüzden, bazı kadınlar gebeliklerinin son aylarında hijyenik bağ kullanırlar Tampon kullanmayınız, çünkü vajinanızda istenmeyen mikropların üremesine sebep olabilir

Eğer estetik kaygılarınızı bir yana bırakırsanız (muhtemelen aynı zamanda eşinizin de bu kaygılarından kurtulması gerekecektir, çünkü oral **** yapıyorsa, akıntının tadı ve kokusu onu rahatsız edebilir) akıntıyı dert etmemelisiniz Önemli olan üreme bölgesini temiz ve kuru tutmanızdır Pamuklu iç çamaşırları giyebilirsiniz, dar ve sıkı pantolonlardan da kaçınmalısınız Banyo veya duştan sonra üreme bölgenizi iyice durulayın, deodorantlı sabun veya parfüm gibi tahriş edici maddeleri kullanmayın

Eğer akıntınız kuru, yapışkan ve peynir kıvamındaysa, kötü kokuyorsa veya akıntı yanma, kızarıklık, kaşıntı eşlik ediyorsa iltihaplanma var demektir Hekiminize başvurarak iltihabı , vajinanıza koyacağınız fitil, jel veya kremlerle ortadan kaldırabilirsiniz Ancak ne yazık ki iltihap geçici olarak iyileşerek ve doğumunuza kadar iyileşme ve alevlenmelerle devam edecektir

Basit vajina akıntıları üzülmenize değmez ve bebeğinize zarar vermez

Eğer vajinanızdaki iltihaba mantarlar yol açmışsa, hekiminiz bunu itinayla tedavi edecek ve doğum sırasında bebeğinize geçmesini engelleyecektir Bebeklerin ağız içlerindeki pamukçuk mantar iltihabına bağlıdır Bebeğinizde pamukçuk oluşsa bile tehlikeli değildir ve kolayca tedavi edilir

Titiz bir temizlikle ve beslenmenize dikkat ederek iyileşmenizi hızlandırabilir ve yeniden iltihaplanmayı önleyebilirsiniz Özellikle banyodan sonra banyodan sonra önden arkaya doğru kurulama yapınız, mikropların üremesi için iyi bir ortam sağlayan şekerli yiyeceklerden sakınınız Son araştırmalar laktobasiullus asidofilus adlı bakterinin (yoğurdun mayalanmasını sağlayan bakteri) hızlı bir şekilde vajina iltihabını azalttığını göstermiştir

Eğer cinsel temasla geçen bir iltihabınız varsa, eşinizde ve sizde testlerle mikrop kalmadığı saptanıncaya kadar cinsel ilişkide bulunmayın İltihap geçtikten 6 ay sonrasına kadar prezervatif (kondom) kullanınız Yeniden iltihaplanmayı önlemek için, sevişme sırasında mikropların parmak, penis veya dille anüsten vajinaya geçme riskine karşı dikkatli olunuz

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte varis

Varis nedir, belirtileri nelerdir?

Varis, venlerin (toplardamarların) genişleyerek ve kıvrılarak cilt yüzeyinde belirgin hale gelmesidir Gebelikte varisler sıklıkla bacaklarda meydana gelirler Ancak çok ileri durumlarda vulvada da (genital bölgenin dıştan görünen kısmı) ortaya çıkabilirler Anüs ve rektumda (kalınbarsağın son kısmı) ortaya çıkan varisler ise hemoroid (basur) adını alırlar ve ayrı bir başlık halinde inceleneceklerdir

Varisler sıklıkla kalıtsaldır ve ilk gebelikte varis gelişimi daha az görülmesine karşın gebelik sayısı arttıkça varis ortaya çıkma olasılığı ve varislerin şiddeti artar

Neden varis oluşur?

Venler (toplardamarlar), vücuttan kanı kalbe geri götüren yapılardır Arterler (atardamarlar) kanı kalbin kasılmasıyla pompalarlarken venler kanı başka yöntemlerle kalbe geri götürmek durumundadırlar Genellikle arter ve venler vücutta birbiriyle "sırtsırta vermiş" şekilde bulunurlar ve kalp kanı atardamarlarda ileriye doğru pompaladıkça, ortaya çıkan dalgalanma toplardamar içindeki kanı kalbe doğru götürür Bunu sağlayan mekanizma toplardamarların yapısında bulunan kapakçıklardır Bu kapakçıklar kanın yanlızca bir yönde, kalbe doğru akmasına izin verirler ve böylece kanın geriye kaçışını önlerler Başta bacaklar olmak üzere vücudun kaslı bölgelerinde bulunan toplardamarlar kasların kasılmasıyla oluşan itici güç ve kapakçıkların geri kaçışı engellemesi sayesinde kanı kalbe doğru götütürler İşte varislerde temel patoloji (bozukluk) bu kapakçıkların işlevlerini yitirmiş olmasıdır Böylece kan geriye daha kolay kaçmakta, bu kaçış belli bir bölgede kanın göllenmesine yolaçmakta ve göllenen kan damarın yapısını ve şeklini bozarak damarın ciltten görülür hale gelmesine neden olmaktadır Varisler cilt yüzeyinde mavi, ileri derecede kıvrımlı, dokununca içlerinde kan olduğu kolaylıkla hissedilen ve ileri durumlarda ağrılı olan damar yapılarıdır

Ailesinde varis öyküsü olan anne adaylarında varisler daha sıklıkla ve çoğunlukla ilk gebelik esnasında da ortaya çıkarlar Her gebelikte ortaya çıkan varisler önceki gebeliğe göre daha şiddetlidir Varisler gebelikte sıklıkla önce baldırlarda ve diz arkasında ortaya çıkar Diğer ortaya çıkma yerleri bacaklar ve vulvadır Vulva varisleri bacak varislerine göre daha ender görülür

Varisler büyüdükçe yaptığı şikayetler artar Ağrı, bacakta dolgunluk hissi ve estetik bozukluklar en sık yaptıkları şikayetlerdir

Anne adaylarının yaklaşık %15'inde gebelik döneminde varis ortaya çıkar Bunların önemli bir kısmı gebelik bittikten sonra kendiliğinden kaybolur

Gebelik neden varis ortaya çıkmasını kolaylaştırır?

Gebelikte, büyüyen bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için kan hacmi belirgin bir şekilde artar Dolaşımda daha fazla kan bulunduğundan özellikle bacaklarda kanın göllenmesi kolaylaşır Toplardamarların kapakçık mekanizması kanı kalbe doğru pompalamada yeterince başarılı olamaz Bu da cilt yüzeyindeki venlerin belirginleşmesine ve belli bir süre sonra varisleşmesine neden olabilir Ek olarak büyüyen uterusun ana toplardamarlara yaptığı baskı toplardamarlardaki göllenmeyi artırır Böylece vücudun alt taraflarındaki toplardamarlarda kan akımı yavaşlar, kan göllenir ve bacaklar ve vulvada varisler, anüste ise hemoroidler ortaya çıkabilir Gebelikte artan miktarlarda salgılanan progesteron hormonunun damar düz kasları üzerindeki gevşetici etkisi varis oluşumunu daha da kolaylaştırır

Ne yapılabilir?

Varisleriniz şiddetliyse sabahları kalktığınızda belinize kadar gelen ve bacaklarınızı hafifçe sıkarak destekleyen bir çorap kullanabilirsiniz Bu çorapların özellikle varis için üretilmiş olanları da vardır ve bunlar bacaklarda kanın göllenmesini nispeten önler

Uzun süre oturmak ve özellikle de bacakları çaprazlaştırarak oturmak kan akımını yavaşlatır ve varis oluşumunu kolaylaştırır Yine otururken sandalyenizin baldırınıza temas etmesi ("burayı kesmesi" anlamında) dolaşımı yavaşlatarak varis oluşumunu kolaylaştırabilir Otururken bacaklarınızı yüksekte tutmanız ve uyurken de bacaklarınızın altına yastık koyarak yükseltmeniz varis oluşumunu bir derece engeller

Uzun süre ayakta kalmaktan kaçınmalısınız Kendinize her fırsatta oturma şansı yaratmalı ve mümkünse elde ettiğiniz her oturma fırsatında yarım saat boyunca ayaklarınızı yükselterek oturmalısınız

Yürüyüş bacak kaslarınızı çalıştırır Bacak kaslarınız çalıştığında bacaklarınızdaki toplardamarların kalbe doğru hareketi kolaylaşır Düzenli yürüme alışkanlığı edinirseniz varis oluşma riskinizi ve oluşan varislerin şiddetini önemli derecede azaltabilirsiniz

Özellikle büyük varisler şiddetli darbelerle yırtılabilir Çok ender görülen ve kan kaybına yolaçabilen bu durumu önlemek için varis olan bölgelere darbe gelmesinden (çarpmalar) kaçınılmalıdır

Elastik bandaj şeklinde olan varis çoraplarının piyasada çok çeşitli şekilleri mevcuttur Bunlar hem bacağı sıkma açısından daha farklı olabilir, hem de yükseklikleri yanlızca dizkapağına kadar veya belinize gelecek yükseklikte olabilir Bu çorapları seçerken doktorunuza danışmalısınız

Tedavide son zamanlarda bitkisel kaynaklı olan ve gebeliğin ilk üç ayından sonra kullanımında bir sakınca olmadığı düşünülen tablet şeklinde bazı ilaçlar mevcuttur Bu ilaçlar doktor önerisine göre uygun dozlarda kullanılabilir

Gebelikten sonra varisler genellikle birkaç haftada kaybolur Ancak özellikle çok doğum yapmışlarda ve / veya ailevi eğilimi olanlarda varisler doğumdan sonra da kaybolmayabilir Bu durumda lazer, ameliyatla damarların çıkarılması, enjeksiyonla damarların devre dışı bırakılması yöntemlerinden biri uygulanabilir

Gebelikte varis ameliyatı genellikle yapılmaz Ancak belirtilerin çok şiddetli olduğu (ağrı, varis yırtılması gibi) durumlar da uygun bir cerrahi yöntemle tedavi yapılabilir

Vulva varisleri normal doğumu engeller mi?

Vulvadaki varisler normal doğum için genellikle bir engel teşkil etmezler Böyle durumlarda epizyotomi ("dikişli doğum") kanama miktarını artırabileceğinden mümkün olan durumlarda epizyotomi uygulamasından kaçınılır, ancak epizyotomi yapılmaması geniş bir yırtığa yolaçma riski varsa, epizyotomi de damarların nispeten daha az yoğun olduğu bir bölgeye açılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte İdrar Yolu Enfeksiyonları ve sistit

İdrar yolu enfeksiyonları kadın hastalıkları ve doğum hekimlerinin çok sık karşı karşıya kaldığı hastalıklardan birisidir Jinekoloğa başvuran hastaların yaklaşık %10'unun idrar yolu enfeksiyonu sorunu olduğu tahmin edilmektedir Öte yandan tüm kadınların %15-20'si hayatlarının bir döneminde idrar yolu enfeksiyonuna yakalanırlar

Hamile kadınların ise yaklaşık %8'inde idrar yolu enfeksiyonları görülür Görülen bu enfeksiyon herhangi bir belirti vermeyen ve asemptomatik bakteriüri, mesane enfeksiyonu (sistit) ya da böbrek enfeksiyonu şeklinde olabilir

İdrar vücuttaki atık maddeleri dış dünyaya taşıyan bir madde olmasına karşın kendisi sterildir yani herhangi bir mikrop içermez Bunun nedeni böbreklerde üretilen idrarın mesaneye ve oradan da dış dünyaya atılması sırasında sağlanan mekanik temizliktir İdrar yollarının enfekte olabilmesi için mikropların bir şekilde idrar yolları içine girip burada birikmesi ve çoğalması gerekir Böyle bir durum için en uygun yol mikropların vajina yolu ile üretraya girip (mesane ile dış dünya arasındaki boru şeklindeki ve idrarın yapıldığı bölüm) buradan yukarıya mesaneye çıkması, mesanede çoğaldıktan sonra böbrekler ile mesane arasında bulunan üreter adı verilen borular yolu ile de böbreklere ulaşmasıdır Bu aşağıdan yukarıya doğru gelişen enfeksiyonlara assendan enfeksiyon adı verilir Eğer mesanede idrar varsa bu mikroplar için uygun üreme ortamı yaratır

Mikropların idrar yollarına bir başka ulaşma yolu da kan yoluyla olur Vücudun bir başka bölgesindeki enfeksiyon etkenleri kan ile böbreklere ulaşabilir ve burada ikinci bir enfeksiyona yol açabilir Ancak bu son derece nadir bir durumdur

Kadınlar anatomik yapıları nedeni ile idrar yolu enfeksiyonlarına çok daha yatkındırlar Mesane ile dış dünya arasındaki üretra adı verilen yapı kadınlarda daha kısa olduğundan mikroplar buradan kolayca ve kısa zamanda mesaneye ulaşabilirler Ancak çok su içen ve çok sık idrara çıkan kadınlarda idrar yaparken üretra içinde bulunan mikroplar da dışarıya atıldığından mekanik temizlik gerçekleşmiş olur ve böylece enfeksiyon gelişme şansı azalır

Hamilelikte neden idrar yolları enfeksiyonları daha sık görülür?

Hamile kadınlar hamile olmayanlara göre idrar yolları enfeksiyonlarına yakalanma açısından daha büyük risk altındadırlar Hamilelerde idrar yolu enfeksiyonları genelde 6 haftalarda görülmeye başlarken en sık 22-24 haftalarda ortaya çıkar

Hamilelik sırasında kadınların %90'ında böbreklerde üretilen idrarı mesaneye taşıyan üreterlerde genişleme olur ve bu genişleme doğuma kadar devam eder Salgılanan hormonlara bağlı olarak tüm düz kaslarda olduğu gibi idrar yollarındaki düz kaslarda da gevşeme olur ve bunun sonucunda idrarın akım hızında azalma meydana gelir Buna üriner staz adı verilir Yine benzer hormonal nedenler ile mesaneden üreterlere idrar geri akımı (reflü) olur

Öte yandan hamile kadınların büyük bir kısmında idrarda glukoz yani şeker bulunur Bu tamamen normal bir durum olmakla birlikte bakteriler için uygun bir üreme zemini hazırlar Ayrıca gebelik sırasında idrarın konsantrasyonu yani yoğunluğu artar İdrardaki östrojen ve progesteron hormonu da eklendiğinde idrar yollarının bakteriler ile mücadele etme gücü azalır

Bakteriyoloji

Hamilelerde idrar yolu enfeksiyonuna neden olan mikroorganizmalar hamile olmayanlar ile benzerlik gösterir Olguların %80-90'nında sorumlu mikrop Escherichia coli'dir Halk arasında koli basili olarak da bilinen bu bakteri dışkıda bulunur Bunlar dışında Proteus mirabilis, Klebsiella pneumoniae'da sık görülen bakterilerdir Grup B streptokok and Staphylococcus saprophyticus ise nadir görülen bakterilerdirÇok nadiren Gardnerella vaginalis ve Ureaplasma ureolyticum'da idrar yolu enfeksiyonundan sorumlu olan mikroorganizmalardır

Yakınma ve bulgular

İdrar yolu enfeksiyonları üç değişik şekilde görülebilir Bunlar asemptomatik bakteriüri, sistit (mesane enfeksiyonu)ve pyelonefrittir (böbrek enfeksiyonu)

Asemptomatik bakteriüri

Hastada herhengi bir yakınma olmamasına karşılık idrar kültüründe mililitrede 100000'den fazla bakteri kolonisi saptanması durumunda asemptomatik bakteriüri tanısı konur Hamile kadınların yaklaşık %10'unda saptanır Tedavi edilmediğinde pyelonefrit görülme riskinde artış olduğu ileri sürülmektedir Bu nedenle bazı yazarlar her hamile kadında ilk kontrolde idrar kültürü yapılmasını önermektedir

Asemptomatik bakteriürinin sistit ya da pyelonefrite yol açma olasılığı %30-50 arasında değişmektedir Öte yandan bu durumun düşük doğum ağırlıklı bebeklere ya da rahim içi gelişme geriliğine neden olabileceği de ileri sürülmektedir

Amerikan Jinekoloji ve Obstetrisyenler Birliği ilk gebelik kontrolündeya da 12-16haftalarda idrar kültürü yapılmasını ve bunun son trimesterda tekrarlanmasını önermektedir

Hamile kadınlarda asemptomatik bakteriüri saptandığında mutlaka tedavi edilmelidir Bu amaçla en sık karşılaşılan mikroplara karşı antibiyotikler kullanılabileceği gibi ideal olan antibiyogram yapılarak, üreyen bakterinin hangi antibiyotiklere karşı duyarlı, hangilerine karşı dirençli olduğu saptamak ve buna göre antibiyotik kullandırmaktır Kullanılacak olan antibiyotik gebelik sırasında kullanılmasında sakınca olmayan bir gruptan seçilmelidir

Geçmişten gelen yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanma alışkanlığı nedeni ile pekçok mikrop geleneksel ve ucuz antibiyotiklere karşı direnç geliştirdiğinden bunlar günümüzde etkinliğini yitirmiş, ve basit mikroorganizmaları yok edebilmek için çok daha karmaşık ve pahalı antibiyotikler geliştirilmek zorunda kalınmıştır Bu nedenle hangi hastalık için olursa olsun doktor önerisi olmadan antibiyotik kullanılması ileride olumsuz sonuçlar yaratacaktır

Asemptomatik bakteriüri tedavisinde değişik protokoller olmakla birlikte genelde 7-10 günlük tedavi ile enfeksiyon ortadan kaldırılabilmektedir

Tedavi sonrasında yeniden kültür yapılarak tedavinin etkili olup olmadığı araştırılmalırdır

Akut sistit

Akut sistit, yani mesane enfeksiyonu, asemptomatik bakteriüriden idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, idrar tutamama gibi yakınmaları varlığı ile ayrılır Sistitte hasta kendini çok hastaymış gibi hissetmez ve ateş görülmez Çok nadiren idrarda kan görülebilir Hamilelerin %1-3'ünde sistit ortaya çıkmaktadır

Genel olarak sistit varlığında kültür sonucu beklenmeden ampirikolarak antibiyotik tedavsine başlanır Tercih edilecek antibiyotik en sık görülen mikroorganizmalara yönelik bir tane olmalıdır Kültür ve antibiyogram sonucu çıktığında eğer başlanan antibiyotiğe direnç saptanır ise duyarlı olarak bulunan başka bir antibiyotiğe geçilir Sistitin klasik tedavisi 7-10 gün sürmekle birlikte 3 günlük tedavi protokolleri de vardır ve hamile olmayanlarda benzer tedavi etkinliği sağlamaktadır Ancak bu protokollerin hamile kadınlar üzerindeki etkisi henüz açık değildir Kısa protokoller ile tedavi edilen hamile kadınlarda durumun tekrarlama olasılığı daha yüksek gibi görünmektedir

Piyelonefrit

Böbrek enfeksiyonu olan piyelonefrit çok ciddi bir sistemik hastalıktır ve annede kan enfeksiyonu (sepsis), bebekte ise erken doğuma neden olabilir Tanı genelde idrarda bakteri saptanması ile birlikte ateş, titreme, bulantı, kusma ve yan ağrısının olması ile konur Ateş sıklıkla 39 derecenin üzerindedir Alt idrar yolu enfeksiyonlarında bulunan idrar yaparken yanma ve sık idrara çıkma gibi yakınmalar görülmeyebilir

Piyelonefrit hamilelerin %2'sinde görülen bir enfeksiyondur ve bunların %20'sinde aynı gebelik sırasında hastalık tekrarlamaktadır

Piyelonefritin erken dönemde agresif şekilde tedavi edilmesi komplikasyonların önlenmesi açıından kritik önem taşır Genelikle hastanede yatarak ve damardan antibiyotik uygulanarak tedavi edilir Ancak yapılan yeni çalışmalarda ağzıdan alınan antibiyotikler ile de etkili tedavi sağlanabildiği gösterilmiştir

Tedaviye kültür sonucubeklenmeden başlanır ve kültür sonucuna göre eğer gerek olursa kullanılan antibiyotik değiştirilir Zaman zaman farklı mikroorganizmalara yönelik iki antibiyotik aynı anda kullanılabilir Tedavi sırasında hastanın yeterli hidrasyonunun yani sıvı alımının sağlanması önemlidir

Tedaviye hastanın ateşi düşünceye ve genel durumu düzelinceye kadar devam edilir Hastaların çoğu antibiyotik ve sıvı tedavisine 24-48 saat içinde yanıt verir Tedavinin başarısız olmasında en önemli etken kullanılan antibiyotiğe karşı direnç olmasıdır bununla birlikte tedaviye dirençli olgularda altta yatan "idrar yollarında taş" gibi başka bir neden olup olmadığı araştırılmalıdır

Hamilelerin %4-5'inde idrar yolu enfeksiyonları tekrarlarBöyle bir durumda idrar yollarında anatomik ya da fonksiyonel bozukluklar detaylı bir ürolojik inceleme ile araştırılmalıdır

İdrar yolu enfeksiyonlarının hamilelik üzerindeki etkileri

İdrar yolu enfeksiyonlarının gebelik ve bebek üzerindeki etkileri değişkendir Yapılan bir çalışmada 25000'den fazla gebe kadın incelenmiş ve idrar yolu enfeksiyonlarının erken doğum eylemi, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon, anemi, ve amniyon iltihabına neden olduğu saptanmıştır İdrar yolu enfksiyonları ayrıca düşük oğum ağırlığı ve prematürite riskini de arttırmaktadır

İdrar yolu enfeksiyonlarının neden olduğu durumlar ve risk artış oranları şu şekildedir

Durum Risk artşı

Düşük doğum ağrılığı (2500 gramdan az) 12-16 kat

Prematürite (37 haftadan önce doğum) 11-14 kat

Erken doğum ağrıları 14-18 kat

Hipertansiyon/preeklempsi 12-17 kat

Anemi 13-20 kat

Amniyon iltihabı 11-19 kat

KAYNAKLAR

Kass EH Pregnancy, pyelonephritis and prematurity Clin Obstet Gynecol 1970;13:239-54

Lucas MJ, Cunningham FG Urinary infection in pregnancy Clin Obstet Gynecol 1993;36:855-68

Mikhail MS, Anyaegbunam A Lower urinary tract dysfunction in pregnancy: a review Obstet Gynecol Surv 1995;50:675-83

Patterson TF, Andriole VT Bacteriuria in pregnancy Infect Dis Clin North Am 1987;1:807-22

Romero R, Oyarzun E, Mazor M, Sirtori M, Hobbins JC, Bracken M -analysis of the relationship between asymptomatic bacteriuria and preterm delivery/low birth weight Obstet Gynecol 1989;73:576-82

Schieve LA, Handler A, Hershow R, Persky V, Davis F Urinary tract infection during pregnancy: its association with maternal morbidity and perinatal outcome Am J Public Health 1994;84:405-10

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte yemeklerden iğrenme ve aşerme

Yapılan araştırmalar anne adaylarının % 66 - % 90'ının en azından bir besine aşerdiğini % 50 - %85 kadının da en az bir besinden iğrendiğini gösteriyor gebelikte aşermenin ilk üç ayda yoğun olması, hormonal değişikliklerin en fazla ilk üç ayda olmasıyla açıklanabilmektedir

Yemeklerden iğrenme ya da aşerme sadece hormonlarla açıklanmamaktadır Uzun süredir kabul gören bir kuram da bunların vücudumuzdan gelen duyarlı sinyaller olduğudur Bir şeyden hoşlanmadığımız zaman genelde vücudumuz için kötüdür, ya da aşırı istek duyduğumuz şey o an vücudumuzun gereksinimi olanıdır Yemeklerden iğrenmeyi ya da aşermeyi yok sayamazsınız Aşerdiğiniz şeyler kahve, alkol, dondurma gibi şeylerse, iğrendikleriniz C vitaminli meyveler ya da sebzeler değilse vücudunuzdan gelen bu işaretlere aldırmayın

Gerçekte, besinlerle ilgili olarak vücudunuzdan gelen işaretler gereksinim duyulan temel maddelere göre doğru yorumlanmalıdır Dondurmaya aşeriyorsanız gereksinim duyulan şey karbonhidrat ve kalsiyumdur O zaman dondurma yerine meyve, süt yada peynir yiyebilirsiniz Günümüzde bir çok baştan çıkarıcı (ama besleyici olmayan) yiyecek var Bu nedenle bedeninizin yaşayacağı karışıklığı merak edilecek bir yanı yok

Aşermeyi ya da iğrenmeyi tamamen yok sayamazsınız Ama kendiniz ve bebeğiniz için gerekli olduğunda onlara uyabilirsiniz Eğer bir şeylere aşeriyorsanız (bebeğiniz ve sizin için şeylere aşeriyorsanız bebeğinizin beslenmesini bozmayacak ve istediğiniz şeyin yerine geçebilecek besinler bulun Şekerli tatlılar yerine, çikolata, kuru kayısı, meyve suyuyla tatlandırılmış çörekleri çok tuzlu çörekler yerine az tuzlu olanları yeğleyebilirsiniz Eğer bunlar sizi tatmin etmezse alıştırma yapın , okuyun, ılık duş alın ya da sizi bu tür dürtülen uzak tutacak başka uğraşlar bulun

İğrendiğiniz şeyler kahve, alkol, çikolatalı dondurma gibi şeylere onlardan uzak durmayı kolaylaştıracağı gibi bu iyi bir sonuçtur İğrendiğiniz şeyler balık, lahana ya da sütse kendinizi zorlamamalısınız; ama bunların yerini alacak besleyici besinler yemelisiniz (uygun yerine koymalar için Dengeli Beslenme Diyeti bölümüne bakın)

4 ayda bu tür iğrenme ve aşermelerin çoğu kaybolur Uzun süren aşermelerin temelinde biraz daha fazla ilgi ve duygusal destek gereksinimi yatabilir Eğer siz ve eşiniz bunun farkındaysanız sorunu çözmeniz kolaylaşır geceleri rahatlamak için birkaç yudum buzlu viski yerine, sıcak bir kucaklaşmayı ya da birlikte romantik bir banyoyu tercih edebilirsiniz

Bazı kadınlar kil, toprak, ya da çamura aşerebilirler Bu tabloya "Pika" denir Çoğunlukla demir eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkar Hemen hekiminize haber vermelisi

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelik ve saç boyama

Hamile kadınların en büyük sıkıntılarından birtanesi de gebelik sırasında alınan ilaçlar, karşılaşabilecekleri radyoaktif ışın veren cihazlar ve kimyasal maddelerdir Bu kimyasal maddeler, solunum yoluyla, ağız yoluyla veya tensel temas ile alınabilirler İlaçların içerisindeki reçetelerde kullanılacak olan ilacın gebe bir kadın tarafından kullanılıp kullanılamayacağı veya kullanılmasındaki kar zarar hesabının hekime danışılması belirtilmiştir Bazı maddeler anne karnındaki bebeğin ( yani fetus'un) gelişimini olumsuz etkileyeceği gibi bazı maddelerinde hiçbir yan etkisi olmadığı deneylerle gösterilmiştir Bazılarının ise, kötü etkilerinin olup olmadığı halen bilinmemektedir Bazıları ise, gebeliğin belirli sürelerine kadar zararlı etkili, daha sonraki aylarda zararsızdır Bu yan etkiler, bebeğimize hem fiziksel hemde zihinsel zararlar verebilir, gelişimini engelleyebilir

İlaç kullanmamız gerekiyorsa ve gebeysek, yalnız ve yalnız hekimimizin önerdiği ilaçları, veya başka bir hekimin önerdiği ilaçları ona gebe olduğunuzu hatırlatarak ve doğum doktorunuzun onayını alarak kullanınız

Kozmetik ( saç boyaları, kremler, parfümler, temizleyici maddeler ve bu gibi) kullanımında, genelde, en sık problem saç boyalarıdır Hanımlarımız gebelik esnasında da, saç renklerini ve modellerini değiştirmek isteyeceklerdir Sıklıkla kullanılan, kalıcı ve yarı kalıcı boyaların içindeki maddelerle yapılan deneylerde anne karnındaki bebek üzerine zarar verici etkileri görülmemiştir Fakat tedbirli davranmak için, doğum sonrasına kadar saçlarını boyatmayabilirsiniz, saçınızda değişiklik yapmak, beyazlarınızı gizlemek veya dip boya yaptırmak istiyorsanız, gebeliğin ilk üç ayından sonra, bitkisel saç boyaları kullanabilirsiniz Saç düzelticilerin ( straightener) ki bunlar sodyum hidroksit ve bisülfit denilen kimyasal oluşumlardır ve kullanılmaları tavsiye edilmemektedir Saç düzeltmelerin, hava ısı ve press yolu ile yapılması daha güvenlidir Perma gibi yöntemlerde ise kullanılan kimyasal maddeler saçlı deriden emilip kana karışabilir Bunların kullanılması ile bebekte doğumsal sakatlık gelişmesi arasında ilişki saptanamamıştır, fakat tamamen güvenilir olduğunu söyleyebilmek içinde daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır Bu yüzden tedbiri elden bırakmamak için doğum sonrasına kadar saçlarınız doğal kalmasında fayda vardır Daha evvel perma yaptırmışsanız şayet, merak etmeyiniz hiçbir rizikosu yoktur

Halen piyasada olan deodorant, şampuan, ve diğer cilt bakım ürünlerinin, bebek gelişimi üzerine zarar verici etkileri olup olmadığı üzerine yeterli bilimsel araştırma olmamakla beraber şimdiye kadar herhangi bir problem rapor edilmemiştirCilt için kullanılan kremleri rahatlıkla kullanabilirsiniz Cilt çatlaklarının oluşmasını azaltmak için kakao ve lanolin kremleri kullanılabilir

Temizlik maddelerinden özellikle çamaşır suyu , tuz ruhu gibi buharlaşabilen temizleyicilerden ve bunların kullanıldığı yerlerden iyi bir havalandırma sağlanana kadar uzak durmanızı öneririz

Sevgili hanımlar, Bebeğin gelişimindeki en önemli zaman ilk üç aydır Bu süre içindeki zararlar diğer aylara göre daha fazla olmaktadır,kısa bir süre için biraz daha dikkatli olmak hem bizim hemde bebeğimizin sağlığı açısından faydalı olacaktır

Aklınıza gelebilecek her soruyu hekiminize danışınız

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelik ve troid hastalıkları guatr

Gebelik, tiroid bezi hastalıkları açısından kritik ve bu yüzden de araştırılması gereken bir dönemdir Genç kadınların gebelik dönemlerinde guatr oluşumu ve mevcut olan guatrın hızlı büyüdüğü ve daha belirgin hale geldiği bilinmektedir Bu olay iyot eksikliği olan coğrafi bölgelerde oldukça sıktır Gebelik dönemindeki kadınların iyot ihtiyaçları diğer genç insanlara göre çok daha fazladır Genellikle gebeler gebelik dönemlerinde çocuğa zarar verir gerekçesiyle ilaç kullanmaktan kaçınırlar Ancak iyot eksikliği durumlarında gebelerin gereken iyot ihtiyaçları karşılanmalıdır Bu yüzden bu durumdaki gebelerin iyot tabletleri almaları gerekir Şu unutulmamalıdır ki; iyot eksikliği de çocukta zararlı etkilere neden olur

Gebelerdeki iyot eksikliğinin nedeni ise artmış iyot kaybıdır Kısmen çocuğa, kısmen de idrarla iyot atılımının artmasına ve sonuçta iyot dağılım alanının çoğalmasına bağlıdır Gebelikte günlük iyot ihtiyacı ve gıdalarla alınan iyot miktarı arasında mevcut olan fark iyot eksikliğinde daha da artmaktadır

Gebelerde Guatr:

Yeni oluşan guatr veya var olan guatrın hızlı büyümesi genç ve gebe kadınlarda sıktır Nedeni ise günlük ihtiyaç ile günlük alınan iyot miktarı arasındaki farkın artmasıdır Tiroid bezinin uyum mekanizmasından dolayı guatr oluşur

İyot eksikliğinin fazla olduğu 2 gebelik haftasında çocukta guatr oluşma riski vardır Buna yenidoğan guatr'ı denir Bu hastalıkta iyot eksikliğinin olduğu coğrafi bölgelerde sık görülür Gebe kadınların bu iyot ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için iyotlu tuz tüketimi önerilmez Çünkü çok yüksek miktarlarda iyotlu tuz almaları gerekir Bu da gebelerde yüksek tansiyon gelişme ve ödem oluşma riskini arttırmaktadır Bu yüzden de gebeler günlük 200 mikrogram'lık tabletler halinde iyot almalıdırlar Bu tedavi sayesinde annede yeni guatr oluşumu ve var olan guatrın büyümesi önlenir Ayrıca çocuktaki iyot eksikliği de giderilip yenidoğan guatr oluşumu engellenir

Genç kadınlarda gebe kaldıkları sırada guatrları mevcutsa bu tedavi guatrlarının büyümesini engelleyemez Bu yüzden de bu hastalar da tiroid hormonu preparatları kullanılmalıdır Bu tedavinin çocuğa hiçbir yan etkisi ve zararı yoktur Çünkü tiroid hormonları plasentadan geçemez

Sonuç olarak guatrsız gebelerde mutlaka iyot tedavisi uygulanmalı, guatrlı gebelerde ise buna ek olarak tiroid hormon tedavisi de uygulanmalıdır Bu tedavi çocuğa zarar yerine fayda getirir Eğer tedavi uygulanmazsa çocukta guatr gelişme riski yüksektir

Gebelerde Hipotiroidi:

Belirgin hipotiroidisi olan kadınlar nadiren gebe kalabilirler Kısırlık nedenleri içinde önemli bir yer alır Gebe kaldıkları taktirde de önceden gördükleri tiroid hormon tedavilerine devam edilir Gebelik esnasında hipotiroidizm oluşursa da hormon tedavisine başlanılır Hipotiroidili gebe kadınlar gebelikleri sürece tedavi görmezlerse erken doğum , düşük vs istenmeyen sonuçlarla karşılaşabilirler Bu hormon tedavisi ile bu olaylar minimal gözlenir Bu tedavinin de çocuklar üzerine hiçbir zararlı etkisi yoktur Aksine faydaları çoktur

Gebelikte Hipertiroidi:

Hipertiroidi, gebelikte nadiren görülür ve bu durum sevindiricidir Çünkü hipertiroidili bir gebenin tedavisi guatrlı ve hipotiroidili gebeninkinden oldukça zor ve sorunludur Bunun nedeni de annenin tiroid bezini frenlemek için kullanılan ilaçların plasentadan geçip çocuğun kan dolaşımına geçmesindendir Ancak bu geçişin, kullanılan ilaçların dozlarına bağlı olduğu biliniyor Bu ilaçların yüksek dozları çocukta hipotiroidi ve guatr oluşturmaya yeterlidir Bu kesinlikle istenmeyen bir durum olup, çocuğun zihinsel ve motor gelişimini kötü yönde etkiler Belirli bir dozun altında da çocuğun tiroid bezine etki etmediği biliniyor Sonuçta bu tür, hipertiroidili gebelere mümkün olan en düşük doz ilaç verilmelidir Öte yandan tedavi edilmeyen hipertiroidili gebelerde düşük, erken doğum, plasentanın erken ayrılması gibi istenmeyen olayların sıklığı artar Ayrıca çocuklarda anomali oluşma sıklığı da artar

Basedow hastalığı olan gebelerin tedavisi sonucu çocuklarında % 3 doğumsal guatr ve yaklaşık % 1 doğumsal hipotiroidi geliştiği gözlenmiştir Bunlar tamamen tedavi sonucu oluşur Oysa Basedow'lu gebelerin çocuklarında % 1-3 oranında doğumsal hipertiroidi görülme olasılığı var Bu durum tedaviden kaynaklanmaz Annedeki tiroid bezini stimüle (uyaran) eden antikorların çocuğa geçmesiyle oluşur

Sonuçta hipertiroidili kadınların gebelikleri yüksek riskli gebelik grubuna girer Mutlaka kadın-doğum ve Endokrinoloji uzmanının denetimi altında olmalıdırlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



GESTASYONEL (gebeliğe bağlı) DİABET

Tanım:

Daha önceden diabeti olmayan bir gebede ikinci trimester ve sonrasındaki bir zamanda diabet ortaya çıkmasına gestasyonel diabet adı verilir

Gebelikte fetusun gelişmesini sağlamaya yönelik olarak glikoz metabolizmasında önemli değişiklikler meydana gelir Plasentadan salgılanan HPL (Human placental lactogen) adlı hormon gebelikte fetusa yeterince glikoz gitmesini sağlamak amacıyla insülinin kan şekerini düşürücü etkisini frenler Böylece gebelikte doğal bir hiperglisemi eğilimi ortaya çıkar Bu eğilim bazen patolojik boyutlara ulaşabilir Özellikle HPL'nin en etkili olduğu 24 gebelik haftasından itibaren anne adayı diabetik hale gelebilir

Gestasyonel diabet kimlerde görülür?

Gestasyonel diabet tüm gebelerin yaklaşık %5'inde ortaya çıkar Gebelikle beraber görülen şeker hastalıklarının %90'ı gestasyonel diabet özelliklerini taşır

Gestasyonel diabet gelişme riskinin yüksek olduğu gebeler:

Daha önce ölü doğum yapmış , anomalili bebek doğurmuş, iri bebek (4000 gram üzerinde) doğurmuş; birden fazla sayıda düşük yapmış olan;

daha önceki gebeliğinde gestasyonel diabet geçirmiş olan;

gebelik öncesi kilosu normalden fazla olan;

yaşı ileri olan (35 yaş ve üzeri);

birinci derece akrabalarından birinde diabet olan;

tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu ya da mantar enfeksiyonu olan anne adaylarında mevcut gebelikte gestasyonel diabet gelişme riski artar

Mevcut gebeliğinde bebeği gebelik haftasına göre daha iri olan;

gebelik esnasında fazla kilo alışı preeklampsiye bağlı olmayan;

nedeni açıklanamayan polihidramnios (amnios sıvısının artması) saptanan;

bebeği beklenmedik bir şekilde ölen;

idrarda glikoz çıkışı saptanan ya da diabet belirtileri gösteren (çok yemek yeme ve su içme, bol idrar yapma gibi) gebelerde de gestasyonel diabet mevcut olabilir ya da gebeliğin kalan kısmında gelişebilir

Gestasyonel diabet tanısı nasıl konur?

Gebelikte şeker hastalığı tarama testi (PPG):

Gestasyonel diabet tanısı konan gebelerin yarısında yukarıda bahsedilen risk faktörlerinden hiçbiri bulunmaz Bu nedenle hiç bir şikayeti olmasa bile tüm gebeler 24-28 gebelik haftalarında yani HPL hormonunun kanda en yüksek seviyelere ulaştığı ve diabet gelişme riskinin en yüksek olduğu dönemde şeker hastalığı tarama testine tabi tutulurlar

Postprandial glikoz (gıda alımı sonrası glikoz) (PPG) testinde 12 saatlik açlık süresinden sonra damardan alınan kanda açlık kan şekeri ve suda çözünmüş 50 gr saf glikoz içilmesinden bir saat sonra tokluk kan şekeri ölçülür Testte bozukluk çıkması mutlaka diabet olduğunu göstermez Oral glikoz tolerans testi (şeker yükleme testi) (OGTT) uygulanarak kesin tanı konur PPG'de bozukluk çıkan gebelerin ancak %15'lik kısmında gestasyonel diabet saptanır

Gebelikte şeker hastalığı tanı testi (Şeker yükleme testi) (OGTT):

Yine 12 saatlik bir açlık süresi sonunda açlık kan şekeri ve suda çözünmüş 100 gram glikozun içilmesinden bir, iki ve üç saat sonra damardan kan alınarak tokluk kan şekeri ölçümü yapılır Bu dört ölçümden iki ya da daha fazlasının yüksek çıkması durumunda gestasyonel diabet tanısı kesinleşir

Ölçümlerden yanlızca biri patolojik çıkan anne adayları yakın takibe alınır Bu anne adaylarında belli bir süre sonra OGTT tekrarlanır

Gestasyonel diabet gelişme riski yüksek olan anne adaylarında tanı için şeker tarama testi (PPG) değil, direkt olarak şeker yükleme testi (OGTT) yapılır Test normal çıksa bile 32-34 gebelik haftaları arasında tekrarlanır

Gestasyonel diabetin yarattığı tehlikeler nelerdir?

Gestasyonel diabet tanısı konduktan sonra tedavi ya diyetle ya da insülin kullanılarak yapılır Tablet şeklindeki şeker düşürücü ilaçlar gebelikte kullanılmazlar

Özellikle insülinle tedavisi gereken gestasyonel diabetli hastalarda istenmeyen durumların ortaya çıkma riski yanlızca diyetle kontrol altına alınabilen gestasyonel diyabete göre belirgin şekilde yüksektir Ancak diyetle kontrol altına alınan gebelerin %10'luk bir kısmında antenatal kontrollerin birinde diyete uyamama ya da diyetin yetersiz gelmesi nedeniyle insülin tedavisi başlamak gerekebilir

Anne adayı için varolan tehlikeler:

Gestasyonel diabette Tip I diabetin aksine ketoasidoz ("şeker koması") daha az görülür

Gestasyonel diabet uygun bir şekilde kontrol altına alınmazsa piyelonefrit (böbrek enfeksiyonu) gibi ciddi enfeksiyonların ortaya çıkma olasılığı artar Dirençli vajinal kandidiyazis (mantar) gelişebilir

Gestasyonel diabette ve özellikle de diyet ile kontrol altına alınabilen tipinde preeklampsi gelişme riski normal gebeliklerle eşittir

Bebek için varolan tehlikeler:

Gestasyonel diabet organ gelişimi tamamlandıktan sonra ortaya çıkan bir durum olduğundan bu anne adaylarının bebeklerinde anomali ortaya çıkma riski normal gebeliklerle eşittir

Kan şekerinin yüksek seyretmesi gebeliğin tüm dönemlerinde bebeğin anne karnında aniden ölme riskini artırır Bu risk özellikle insülinle kontrol altına alınmaya çalışılan gestasyonel diabetli gebelerde veya kontrolü aksatan gebelerde daha yüksektir

Kan şekeri yüksekliği kontrol altına alınamayan gestasyonel diabet bebeğin normalden iri olmasına, amnios sıvısının artmasına neden olabilir

Gestasyonel diabetlilerin, özellikle de kan şekeri diyetle kontrol altına alınabilen anne adaylarının bebeklerinin akciğer olgunlaşmasının normal gebelere göre daha geç olduğuna dair bir bilimsel veri yoktur

Kontrol edilmemiş gestasyonel diabeti olan anne adaylarının bebeklerinde antenatal dönemde fetal distres gelişme riski normal gebeliklere göre çok daha fazladır

Gebelik öncesinden varolan diabette olduğu gibi gestasyonel diabette de doğum eylemi esnasında bebek açısından bazı problemler ortaya çıkabilir Bu gebelerin bebeklerinde antenatal dönemde (doğum öncesi) olduğu gibi intrapartum dönemde de (doğum eylemi esnasında) fetal distres daha sık gelişir

İri bebeğin doğumu esnasında doğum eyleminin yavaş seyretmesi ya da durması yanında çıkım esnasında omuz takılması problemi ortaya çıkabilir

Bebek doğduktan sonra da özellikle doğum eyleminin hemen öncesinde ya da doğum eylemi esnasında kan şekeri yüksek seyreden annelerin bebeklerinde başta hipoglisemi (kan şekeri düşmesi), hipokalsemi (kalsiyum düşüklüğü) ve hiperbilirubinemi (bilirubin yüksekliği) olmak üzere ciddi yenidoğan problemleri ortaya çıkabilir

Tüm bu sayılanlar gestasyonel diabet tanısı konduktan sonra diyet ya da gerektiği durumlarda insülin kullanılarak kan şekerinin etkili bir şekilde kontrol altına alındığı durumlarda daha az sıklıkla ortaya çıkar

Bu nedenle gestasyonel diabeti olan anne adayı tanı konduktan sonra tüm gebelik boyunca sıkı bir takipte tutulur, normal gebelikten daha fazla sayıda kontrole çağırılır ve daha fazla sayıda tetkik yapılır

Gestasyonel diabetlilerde yaklaşım:

Diabetli gebenin ve bebeğinin antenatal değerlendirilmesi:

Diabet tanısı konan gebelerin takibi normalden farklıdır Tanı konduktan hemen sonra ya da önceden diabetli olduğu bilinen bir gebede genel gebelik muayeneleri yapıldıktan sonra tüm vücut sistemleri ayrıntılı olarak gözden geçirilir Bu gebeler daha sık aralıklarla antenatal kontrollere çağırılır ve bu antenatal kontrollerin her birinde kan şekeri değerlendirilerek diyetin ve/veya insülin tedavisinin etkinliği gözden geçirilir Gerekli durumlarda tek başına diyet tedavisinden vazgeçilerek diyet+insülin tedavisine geçilir İnsülin tedavisi yetersiz geldiği görülen gebelerin insülin dozları tekrar ayarlanır Belli bir gebelik haftasından sonra fetal iyilik hali testlerine başlanır

Gestasyonel diabeti olan anne adayı gebelik boyunca kan şekerini evinde düzenli olarak kontrol etmeli, verilen diyete ve alıyorsa insülin tedavisine uymalı ve doktorunun çağırdığı aralıklarla kontrole gelmelidir Kontrollerde insülin dozlarının tekrar ayarlanması, ya da dietin tekrar ayarlanması veya yanlızca diyet alanlarda diyete ek olarak insülin tedavisine geçilmesi gerekebilir

Kontroller esnasında ultrason incelemesiyle bebekte irileşme, polihidramnios (amnios sıvısı artışı) aranır

Belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle 36 hafta) fetusun iyilik hali NST ve BFP gibi testlerle haftada bir ve belli bir gebelik haftasından sonra haftada iki kez araştırılır

Diyetle kan şekeri kontrol altına alınan gebelerde fetal iyilik hali testlerine daha geç bir dönemde başlanabilir

Anne adayının bebek hareketlerine duyarlı olması gerekir Her bebeğin kendine özgü hareket etme alışkanlığı vardır Anne adayı bebeğinin az oynamaya başladığını farkettiğinde bu durumu hemen doktoruna haber vermelidir

Gestasyonel diabeti olan ve insülin kullanan anne adayı belli bir gebelik haftasından sonra (genellikle 38 hafta) hastaneye yatırılarak izlenir Bu aşamada fetal iyilik hali testleri sıklaştırılır, kan şekerleri düzenli olarak kontrol edilmeye devam edilir ve gerekirse tekrar insülin doz ayarlaması yapılır Gebeliğin sonuna doğru doğum şekli hakkında karar verilir

Doğumun zamanı ve şekli konusunda karar verilmesi:

Gestasyonel diabetli anne adayının kan şekeri diyetle kontrol altına alınabiliyorsa doğum eyleminin kendiliğinden başlaması beklenir Normal gebeliklerde miad geçmesi durumundaki yaklaşım şeması bu gebeler için de geçerlidir

Ancak gestasyonel diabetli anne adayının kan şekerleri insülinle kontrol altında tutuluyorsa gebelik süresinin 40 haftayı geçmesine genellikle izin verilmez Bu gebelik haftasına gelinmesine rağmen doğum eylemi başlamazsa indüksiyon (suni sancı) ile doğum gerçekleştirilmeye çalışılır

İri bebek ya da başka bir nedenle sezeryan gerekli değilse gestasyonel diabetli anne adayı normal doğum yapabilir

Normal doğum yapmasına izin verilen gebeler doğum eylemi esnasında CTG ile sürekli monitorizasyona tabi tutulurlar ve en ufak bir fetal distres bulgusunda doğum sezeryan ile gerçekleştirilir

Diabetik anne adayının doğum yapacağı hastanenin yenidoğan ünitesinin diabetik anne çocuğu bakımı konusunda tecrübesi olmalıdır

İnsülin kullanan gestasyonel diabetli annelerde doğumun hemen sonrasında insülin ihtiyacı azaldığından insülin dozları tekrar ayarlanır

Gebeliklerinde gestasyonel diabet tanısı konmuş annelere lohusalık bitiminde 75 gram glikozla OGTT (şeker yükleme testi) uygulanır Bu test normal çıksa da annenin sonraki gebeliklerinde ya da hayatının ileriki dönemlerinde şeker hastalığına yakalanma riskinin diğer insanlara göre daha fazla olduğunu bilmesi gerekir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte alkol alımı

İkinci aya kadar genellikle gebe kalındığından habersiz olduğundan, bunu bilmemiz halinde asla yapmayacağımız şeyleri yaparız Birkaç vesileyle içilen bir iki duble içkinin erken gebelikte gelişmekte olan cenine zarar verdiğine ilişkin hiçbir kanıt yoktur Gerçekte son çalışmalardan birinde, gebeliğin erken döneminde, hiç içmeyenlere oranla daha fazla doğumsal sakatlık ya da gelişme geriliği olmadığı gösterilmiştir

Gebelik sürecinde fazla içki içmenin ise bebekte bir çok soruna yol açtığı gösterilmiştir Bebeğin kan dolaşımına giren alkol miktarının anne kanındaki kanındaki alkol yoğunluğuna yaklaşık olduğu ve annen aldığı alkolü bebeğinde paylaştığı göz önüne alınırsa bu pek de şaşırtıcı sayılmaz Alkolü bedenden atmak için gereken süre bebekte annenin iki katı olduğundan, anne hafif çakırkeyifken bebek sarhoştur

Gebelik boyunca ağır işçilik (5-6 kadeh şarap, bira ya da rakıyı bir günde tüketmek) ciddi doğum komplikasyonlarının yanı sıra bebekle ilgili alkol sendromuna da yol açar Yaşama boyu süren bir akşamdan kalmalık olarak tanımlanabilecek olan bu durumda bebek normalden daha küçüktür ve genellikle zihinsel özürlüdür Baş, yüz, kollar, bacaklar ve merkezi sinir sisteminde (beyin omurilik) birçok yapı bozukluğu vardır ve yeni doğan döneminde ölüm oranı yüksektir Bebekte daha sonra da öğrenimsel, davranışsal ve toplumsal uyumla ilgili sorunlar olur

İçki içmeyi sürdürmenin riski doza bağlıdır ne kadar çok içerseniz, bebeğinize vereceğiniz karar daha çok olur Ama gebelikte içki tüketimi bile (günde 1-2 kadeh, ara sıra 5-6 kadehin tüketildiği durumlar) düşük riskinin artması, düşük doğum ağırlığı ve doğum sırasında komplikasyonlar gibi çeşitli ciddi sorunlara yol açabilir Ayrıca bebekte alkol etkisi sendromla, çeşitli gelişimsel ve davranışsal sorunlar ilişkilendirilmiştir Günde 1 ya da 2 kadeh düşük, ölü doğum, büyüme bozukluğu ve baş, yüz, kol, bacak, kalp, merkezi sinir sistemindeki gelişimsel sorunların riskini arttırmaktadır Çocuklar büyüdüğünde de öğrenme, davranış, toplumsal uyum ve yargılama bozuklukları göstermektedir

Bazı kadınların gebelikleri süresince hafif, örneğin geceleri bir kadeh içmelerine karşın sağlıklı bebekleri olur Bunun akıllıca bir davranış olduğunu bir garantisi yoktur Gebelikte güvenli alkol dozu, eğer varsa bile, bilinmemektedir

Alkol ve gebelik hakkında bilinenlerin tümü, gebe olduğunuzu fark etmeden önce içtiğiniz içki için kaygılanmayı bırakıp, gebeliğin geri kalan süresi boyunca içkiyi kesmenin öngörülü bir davranış olduğunu düşünmektedir (Doğum günü ya da yıl dönümünde yemekle alınan yarım bardak şarap dışında, çünkü besinler alkol emilimini azaltmaktadır)

Bazı kadınlar, özellikle gebeliğin erken döneminde içkiye karşı tiksinti duymaya başlayanlar için kokteyl almayı ya da akşam yemeğinde şarap içmeyi âdet haline getirenler için alkolü bırakmak yoğun bir çaba, belki de yaşam biçimini değiştirmeyi gerektirir Gevşemek için içki alıyorsanız müzik, ılık banyo, masaj, alıştırma, okuma gibi başka yöntemleri deneyin Eğer içki, bırakmak istemediğiniz günlük alışkanlıklarınızın bir parçasıysa alkolsüz bira, üzüm suyu, köpüklü elma şarabı alabilirsiniz

Ağır içiciler gebeliğin ne kadar erken döneminde içkiyi bırakılırsa, bebekleri o kadar az risk altında kalır İçkiyi bırakmayı ya da alkol tedavi programını reddeden ya da bu konuda uzman hekimden yardım almayan bir ağır içici gebeliğini sonlandırmayı düşünebilir ve hastalığı kontrol altına alınana kadar çocuk edinmeyi erteleyebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte baygınlık ve baş dönmesi

Gebelikte baş dönmelerini sık olmakla birlikte bayılma seyrektir Gebe bir kadında sersemlik hissi veya baş dönmesinin bilinen veya kuşkulanılan pek çok nedeni vardır

Birinci üç aylık dönemde hızla genişleyen dolaşım sistemini, varolan kan hacminin yeterli derecede doldurmaması baş dönmesinin nedeni olabilirken, ikinci üçayda genişleyen rahmin anne adayının kan damarları üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilirken , ikinci üç ayda genişleyen rahminin anne adayının kan damarlı üzerine basınç yapması baş dönmesinin nedeni olabilir Baş dönmesi yatar veya oturur durumdan her kalkışınızda olabilir Buna durumsal kan basıncı düşüklüğü (postural hipotansiyon) denir Kan basıncının hızla düşmesiyle birlikte birdenbire beyne daha az kan gitmesi buna neden olur Çözümü basittir : Her zaman yavaş yavaş ayağa kalkın Telefona yanıt vermek için hızla fırlamak boylu boyunca yere uzanmak demektir, unutmayın!

Kan şekeriniz düşünce de baş dönmesi hissedebilirsiniz Bunun nedeni genellikle uzun süre aç kalmaktır ve bu durumda her yemekte kan şeker düzeyinizi korumaya yardım edecek proteinler alarak veya sık ve azar azar yemek yiyerek, öğünler arasında alıştırarak kendinizi koruyabilirsiniz Gerektiğinde kan şeker düzeyinizi hızla yükseltebilmek için bir kutu meyve suyu, bir iki meyve veya yulaflı kraker taşıyın

Çok sıcak alışveriş merkezlerinde, ofiste veya otobüste de çok fazla giyinmişseniz baş dönmeniz olabilir Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey dışarı çıkarak veya pencereyi açarak biraz temiz hava almaktır Üzerimizdekilerin bir kısmını çıkarmak ve boyun ve göğüs bölgesi olmak üzere kıyafetlerinizi gevşetmek de size yararlı olur

Eğer sersemlik hissediyorsanız ve/veya biraz sonra bayılacağınızı düşünüyorsanız, beyninize giden kan dolaşımını arttırmaya çalışın Bunun için eğer mümkünse yere uzanın ve bacaklarınızı havaya kaldırın Bu sırada başınız yerde olmalıdır Eğer yere uzanmak mümkün değilse, baş dönmeniz geçene kadar, başınızı dizlerinizin arasına alarak oturun Her ikisini yapmak içinde uygun yer yoksa, bir dizinizi yere koyun ve ayakkabı bağlarını bağlıyormuş gibi yapın Gerçekte bayılma oldukça nadir görülür Fakat eğer bayılırsanız , üzülmeye veya endişelenmeye gerek yoktur Çünkü bu durumda her ne kadar beyninize giden kan akımı azalsa da, bu bebeğinizi etkilemeyecektir

Bir dahaki hekim kontrolünüzde hekiminize baş dönmenizi ve baygınlık hissinizi anlatın Gerçek bayılmayı hemen bildirin Sık sık bayılma şiddetli bir kansızlığın veya başka bir hastalığın belirtisi olabilir, bu nedenle araştırılmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte bebek hareketleri tekmelemeleri

Bebeğinizin hareketlerini hissetmek, gebeliğinizde yaşayacağınız en hoşunuza gidecek şeydir Sizi en çok üzecek şey de doğal olarak, hareketlerin kaybolmasıdır İçinizde yeni bir yaşamın filizlenip boy attığını, pozitif bir gebelik testi veya karnınızın büyümesinden, bebek kalp atımlarından bile daha fazla gösteren en önemli şey bebeğinizin hareketleridir

Bebeğin hareketlerinin yedinci haftada başlamasına karşın, bu anne tarafından fark edilmez Hareketlerini veya "canlandığını" 14 ile 26 haftalar arası herhangi bir dönemde, genellikle de 18 ile 22 haftalar arasında hissedebilirsiniz Daha önce bebek sahibi olmuş bir kadın, sıklıkla bebeğin hareketlerini daha önce fark eder; çünkü nasıl bir hareket bekleyeceğini biliyordur Doğal ki, zayıf bir kadın da şişman bir kadına göre bebeğin hareketlerini daha erken fark eder

Bazen son tahmini doğum tarihi yanlış hesaplandığından, bebek hareketleri geç hissedilmiş olabilir

Hiç kimse ilk kez anne olduğunu bilmenin nasıl bir şey hissettirdiğini tam olarak söyleyemez, yüz gebe kadın ilk bebek hareketlerini yüz farkı şekilde betimleyebilir En çok tanımlanan tanımlar "karında bir kanat çırpınma hareketi" ve "kanımda bir kelebek gibi" şeklindedir Daha erken bebek hareketleri de "çarpma veya dirsek atma", "seğirme", "guruldama", "birisinin karna vurması", "kabarcık patlaması", "kıvranma" , "çok güzel bir parka tepe taklak yürümeye başlamak gibi" diye de tanımlanır İlk bebek hareketi genellikle yanlış bir şekilde açlık ve gaz ağrısı zannedilir Hatta bir kadın, "Bluzumda bir böcek geziniyor zannettim, fakat sonradan bunun bebeğimin hareketi olduğunu fark ettim" diye anlamıştır

Yirminci haftaya kadar bebek hareketlerinin hissedilmemesi beklenen bir durum olmadığından, hekiminizin ultrasonla değerlendirmesi gerekir Eğer bebeğinizin kalp atımı güçlü ve her şey yolunda gidiyor gibi görünüyorsa, hekiminiz test yaptırmaya gerek duymayacaktır

İlk bebek hareketleriyle ilgili kaygılar, daha sonra yerini hareketlerin yeterince sık olmaması ya da bir süre fark edilmemesinden kaynaklanan kaygılara bırakır Bununla birlikte gebeliğin bu döneminde bu kaygılar gereksizdir Fark edilebilir hareketlerin sıklığı büyük değişkenlik gösterir Hareketlerin özelliği değişken olmasıdır Bebek sürekli hareketli olduğu halde bunların yalnızca bir bölümü duyulabilir ölçüde kuvvetlidir Öteki hareketler bebeğin rahim içindeki duruşundan (örneğin dışa değil iç tarafa dönük tekmelemesinden) dolayı, ya da sizin faaliyetinize bağlı olarak duyulmayabilir (siz yürürken çocuğunuz uyuyabilir ya da uyanık olabilir, veya çok meşgulseniz küçük hareketleri fark etmeyebilirsiniz) Ayrıca siz tam da bebeğinizin en hareketli olduğu dönemde uyuyor olabilirisiniz (Birçok bebeğin en hareketli olduğu zaman gece yarısıdır)

Gün boyu hiç bebek hareketi duymamışsanız, durumu aydınlatmanın en iyi yolu akşamleyin tercihen bir bardak süt ya da iki saat uzanmanızdır Sizin hareketsizliğiniz ve içtiğiniz şeyin vereceği enerji bebeğinizi harekete geçirecektir Yine olmazsa bu kez birkaç saat uzanın, ama bu kez de olmamışsa kaygılanmayın Birçok anne, 20 haftadan önce bir dönem bir yada iki gün, hatta bazen üç-dört gün boyunca hiçbir hareket hissetmeyebilirler 20 haftadan sonra telaşa kapılacak bir durum olmasa da (kuşkusuz tahmin edersiniz ki bebeğinizin hareketleri başlamışsa), 24 saat boyunca bebek hareketi duymazsınız hekiminizi aramanız iyi bir düşüncedir

28 haftadan sonra bebek hareketleri daha düzenli ve kararlı olmaya başlar Artık yeri iyice daraldığı için hareketleri de sınırlanır Daralmış yuvasında ancak dönebilir ve kıpırdanabilir Başı leğene yerleştiğinde artık daha da az hareket edebilir Araştırmalar, annelerin her gün bebeklerinin hareketlerini kontrol etme alışkanlığını edinmelerinin iyi bir uygulamaya olduğunu göstermiştir Bu evrede, her gün hareket hissetmeniz koşuluyla, hareketin ne olduğu önemsizdir Eğer hiç hareket hissetmiyorsanız veya ani panik benzeri bir hareket olursa hekiminize danışın

Bebekler de insandır Onların da bizim gibi topuklarıyla diz veya dirsekleriyle tekmeledikleri "hareketli" ya da uzanıp kaldıkları, "sakin" zamanları vardır Çoğunlukla onun hareketliliği sizin ne yaptığınıza bağlıdır Rahim dışındaki bebekler gibi, rahim içindeki bebekler de sallandıklarında uyurlar Bu nedenle gün boyunca hareketli olduğunuz zamanlarda bebeğiniz gündelik ritminizle hareketsizleşir Böylece -kısmen bebek yavaşlamış olduğundan, kısmen de siz meşgul olduğunuzdan- tekmeleri pek fark etmezsiniz Siz yavaşlar yavaşlamaz bebeğiniz hareketlenmeye başlar Bu yüzden bir çok gebe kadın bebek hareketlerini geceleyin veya sabahleyin yatakta hisseder Ayrıca anne öğünde ya da öğün arasında bir şeyler yiyince, belki de kanındaki şeker miktarının artışına tepki olarak, bebeğin hareketliliği artabilir Bazı gebeler kendileri sıkıntılı ya da sinirli olduklarında da bebeğin hareketlerinin arttığını bildirmişlerdir; bu durumda bebek annenin adrenaliyle uyarılmış olabilir

Bebekler 24 ve 28 haftalar arasında en hareketli dönemlerini yaşarlar, anca bu dönemdeki hareketler düzensiz ve genellikle kısadır ve ultrasonda görülebilirse de meşgul olan annenin hissedemeyeceği niteliktedir 28 ve 32 haftalar arasında bebek hareketleri, dinlenme ve hareketlilik olarak tanımlanan dönemlerle daha düzenli ve sürekli hale gelir

Başka gebe kadınların bebekleriyle kendi bebeğinizin hareketlerini karşılaştırmayın Her yeni doğan gibi ana karnındaki her bebek de hareketlilik ve gelişme yönünden kendine özgüdür Bazılar her zaman hareketlidir, bazılarıysa çoğunlukla sakin Bazılarının tekmeleri düzenlidir; bazılarının hareket düzenleri anlaşılamaz Hareketliliğin kesin yavaşlaması ya da kesilmesi olmadığı sürece pek çok durum normaldir

Son araştırmalar 28 haftadan itibaren bebeğin hareketlerini annenin günde iki kez, bir kez annenin daha hareket olduğu sabah saatlerinde ve bir kez de daha hareketli akşam saatlerinde kontrol etmesinin yerinde olacağını gösteriyor Hekiminiz başka bir test önermediyse, aşağıdaki testi uygulayabilirsiniz:

Saymaya başladığınızda saate bakın Her türden hareketi (tekme, çalkalanma, dönme) sayın 10'a ulaştığınızda saymayı kesin ve saate bakın Genellikle on dakika içinde on kadar hareket saymış olursunuz Bazen biraz daha fazla olabilir

Bir saat sonunda hala on hareket sayamadıysanız, süt için veya hafif bir şeyler atıştırın; sonra sırtüstü uzanın, gevşeyin ve saymayı sürdürün On hareket saymadan iki saat geçmişse gecikmeden doktorunuzu arayın Hareketin olmayışı mutlaka bir sorun olduğu anlamına gelmese de, zaman zaman bebekte sıkıntı işareti olabilir Böyle durumlarda hızla eyleme geçmek gerekebilir

Doğum yaklaştıkça bebek hareketlerini düzenli olarak kontrol etmek de giderek daha fazla önem kazanır

Bebeğiniz rahimde büyüdükçe daha güçlenir ve bir zamanlar kelebek dokunuşu gibi olan hareketler artık iyice güçlü bir hale gelir Kaburgalarınıza, rahim ağzına veya karnınıza canınızı yakacak kadar güçlü bir tekme yerseniz şaşırmayın Özellikle güçlü bir saldırıya maruz kalırsanız, duruş şeklinizi değiştirmeyi deneyin Bu, küçük saldırganın dengesini değiştirerek saldırıyı geçici olarak durdurabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Sağlığı + Jinekoloji

Eski 10-10-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Sağlığı + Jinekoloji



Gebelikte cilt değişiklikleri hastalıkları

Gebelik kadın vücudunda pekçok değişime neden olan bir süreçtir Hormonal ve mekanik nedenlere bağlı olarak gelişen bu değişimler gerek direk gerekse dolaylı yollardan kadının psikolojisini de etkiler Bazı kadınlar gebeliğin vücudunda meydana getirdiği değişimlerden büyük bir hoşnutluk duyar ve gebeliğin kendisini güzelleştirdiğini düşünürken, oldukça önemli bir grup kadında çirkinleştiğini düşünür ve hatta kendi vücudundan utanır hale gelir Oysa gebelik her kadına yakışan çok güzel ve farklı bir olaydır

Gebelikte kilo artışı, ve karnın büyümesi dışında görülebilen en önemli fiziksel değişim ciltte yaşanır Hem hormonların hem de büyüyen karnın etkisi ile ortaya çıkan bu değişikliklerin bir kısmı gebelik sonrası eskiye dönerken, bir kısmı da kalıcı olur

Çatlaklar

Gebelikte ortaya çıkan cilt değişimlerinden en sık bilineni karın çatlaklarıdır Stria Gravidarum adı verilen bu çatlaklar tüm gebe kadınların %50 ile 90'ında ortaya çıkar Hemen hemen bütün kadınlar bu çatlakların ortaya çıkmasından korkmakta ve çekinmektedir Büyük çoğunluğu karnın alt kısmında görülen lezyonlar gebeliğin ikinci yarısından itibaren belirmeye başlar Nadiren uyluklar, kalçalar, memeler ve kollarda da görülebilir

Tipik görüntüsü deride ufak ve fazla derin olmayan çöküntüler şeklindedir Açık tenli kadınlarda pembemsi bir rengi olabilir Esmer tenlilerde ise etrafındaki cilt bölümlerinden oldukça açık renkte, hatta gümüş rengindedir Ciltte bulunan kollajen adı verilen maddenin ayrılmasından dolayı görülürler Ağrılı değillerdir ancak hafif bir kaşıntıya yol açabilirler Hem mekanik gerilmeye bağlı olarak hem de hormonal nedenler ile ortaya çıkabilirler

Çatlakların önlenmesi her zaman mümkün olmaz Piyasada gebelik çatlaklarını engellemek için satılan pekçok ürün olmasına karşın etkinlikleri her zaman tatminkar değildir Ailevi yatkınlık söz konusudur Annesi ya da kızkardeşinde bu türden çatlaklar olanlarda daha sık görülür Irkın da etkisi olduğu tahmin edilmektedir Örneğin siyah ırkda daha az rastlanır Ani ya da olması gerekenden fazla kilo artışı olanlarda çatlaklar daha kötü olur Önlemek için yapılabilecek en iyi şey bol sıvı almaktır Sıvı miktarı yüksek olan sağlıklı bir cilt gerilmeye daha iyi yanıt verir

Çatlakların büyük bir kısmı doğumdan sonra kaybolmaz Rengi biraz daha açılarak gümüşi bir hal alır Pekçok kadın bu durumdan rahatsızlık duymaz ve bunu anne olmanın bir işareti olarak gururla taşır Daha az sayıda kadın ise çatlaklardan kurtulmak ister Bu amaçla geliştirimiş pek çok cerrahi teknik vardır ve bu teknikler plastik cerrahlar tarafından uygulanır Sonuçlar tatminkar olmaktadır

Özetleyecek olursak:

Aile öyküsü ve genetik yatkınlık çatlakların ortaya çıkmasında önemlidir Anneniz ya da kızkardeşlerinizde varsa büyük olasılıkla sizde de görülecektir

Eğer önceki hamileliklerinizde çatlak olduysa bu hamileliğinizde de oluşması kuvvetli bir olasılıktır Önceden kalan çatlakların rengi geçici olarak koyulaşabilir

Ani kilo artışı Çok hızlı ve fazla miktarda kilo aldıysanız çatak ile karşılaşma olasılığınız yüksek demektir

Beslenme durumu Yeterli miktarda sıvı alan ve dengeli beslenen kadınlarda daha az ve daha hafif şiddette çatlak olduğunu unutmayın

Irkın önemini akılda tutun

Gebelik Maskesi

Cholasma olarak da adlandırılan gebelik maskesi gebelik esnasında yüzde meydana gelen değişimleri ifade eder Gebelik sırasında melanotropin adı verilen madde fazla miktarda salgılanır Bu madde burun, yanaklar ve alın civarında pigmentasyon artışına yani koyulaşmaya yol açar Güneş ışınları duruma yol açmamakla birlikte olayın şiddetini arttırabilir Gebe kadınların %45 ile 70'inde gebeliğin 4 ve 5 ayından başlayarak gebelik maskesi görülebilir Kalıcı olmayan bu durum doğumdan sonra birkaç ayda kendiliğinden geriler ve kaybolur Gebeliği sırasında makyaj yapan kadınlar cholasma'yı saklayabilirler Gebelk maskesini önlemenin en kolay yolu güneşe çıkarken çok yüksek faktörlü koruma kremleri sürmektir Kış aylarında da güneşin bu tür etkisi olabileceği unutulmamalı ve koruyucu krem sürmek ihmal edilmemelidir

Koyulaşmalar sadece yüzde olmaz Meme başları, koltuk altları, genital bölge de de gebeliğin sonlarına doğru renk değişiklikleri görülebilir Bu değişiklikler önemli değildir ve doğumdan sonra kaybolurlar

Linea nigra

Orta hat üzerinde, kasıktan göbek deliğine kadar uzanan koyu renkli bir çizgidir İlk gebeliğini yaşayanlarda gebeliğin üçüncü ayından başlayarak ortaya çıkar Tecrübeli annelerde ise daha erken dönemde görülebilir Her kadında görülmezBazı toplumlarda bu çizginin görülmesi bebeğin erkek olduğu şeklinde yorumlanır ancak bunun gerçekle bir ilgisi yoktur

Sivilce

Gebelikte meydana gelen hormonal değişimler ciltte yağlanma ve sivilceye neden olabilir tamamen geri dönüşümlü olan bu sivilceler gebelik sırasında bol sıvı alımı ve düzenli yapilan cilt temizliği ile bir ölçüde engellenebilir

Damarlanma

Gebelik sırasında kanda artan östrojen seviyelerine bağlı olarak özellikle yüz, boyun, göğüs, kol ve bacaklarda değişik şekillerde damarlanmalar ortaya çıkabilir Bu damarlanma yıldız şeklinde ve ciltten hafif kabarık yapılardır Üzerine baskı uygulayınca renkleri solmaz Bu yapılara örümcek ağına benzedikleri için İngilizce'de örümcek anlamına gelen spider kelimesinden esinlenerek "spider veins" adı verilir Kadınların %60 civarında görülür ve doğumdan sonra kendiliğinden kaybolur

Palmar Eritem

Tıbbi adı palmar eritem olan avuç içlerinde kızarıklık ve beneklenmenin nedeni tam olarak bilinmemektedirBununla birlikte artmış östrojen miktarına bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir Gebe kadınların %50-55'inde rastlanır Zencilerde daha nadir görülür Nadiren ayak tabanlarında da saptanabilir Herhangi bir yakınma yaratmayacağı gibi hafif yanma ve kaşıntı olabilir Her zaman kullanılan nemlendiriciler yararlı olabilir

Karaciğer hastalıklarının önemli bir bulgusu olan palmar eritem varlığında kan tetkileri ile karaciğer fonksiyon testleri yapılmasında fayda vardır Palmar eritem doğumdan sonra östrojen düzeylerinin normale inmesi ile kaybolur

Diğer değişiklikler

Gebelik sırasında bazı kadınlrda saç ve tırnaklar normalden daha hızlı uzar Tırnaklarda incelme ve kolay kırılma görülebilir Bazı bölgelerde aşırı tüylenme olabilir Terleme artabilir Tüm bu değişiklikler hormonal artışlara bağlıdır ve gebelik sona erdikten sonra gerilerler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.