Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kelimeler, osmanlı, osmanlıca, sözlüğü

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



Osmanlıca Kelimeler
osmanlı sözlüğü - osmanlıca kelimeler

ÂBÂ VÜ ECDAD: Babalar, dedeler, atalar
ABÂ: Bazı dervişlerin ve ilmiye mensuplarının giydikleri yünden yapılmış bir giysi
ABD: Kul, köle, mahlûk Tasavvufta kâmil müslüman
ABD-İ MEMLUK: Kul, köle
ABES: Boş, saçma
ÂB-I HAYAT: Hayat suyu, içene ebedî hayat veren efsanevî su
ÂBİR-İ SEBÎL: Yolda giden yolcu
ACÂİB VE GARÂİB: Anlaşılmaz ve tuhaf
ACÂİB-İ DEKÂİK: Anlaşılmaz hileler, ince oyunlar
A'CEMÎ: Arap olmayan
ACÎB: Şaşılacak ve hayret edilecek şey
ACÛZ: Âcizler, beceriksizler, yaşlı kadın
ACZ-I BEŞERÎ: İnsanın acizliği, güçsüzlüğü
ACZ-I KÜLLÎ: Tam güçsüzlük
A'DÂ: 1 "Adüvv"ün çoğulu Düşmanlar 2 Pek zâlim, pek gaddar
A'DÂD: "Aded"in çoğulu Sayılar
ÂDÂT-I CARİYE: Kullanılan âdetler, yaşayan sosyal kurallar
ADÂVET: Düşmanlık, husumet
ADEM: Yokluk
ADEM-İ KÜLLÎ: Tam yokluk
ADEM-İ MÜSÂVÂT: Eşitsizlik
ADEMÎ: Yokluğa ait
ÂDET-İ CÂHİLİYYE: İslâm'dan önceki putperestlik ve müşriklik devrine ait âdet
ÂDETULLAH: Allah'ın kâinatta câri olan usûl ve kanunu, sünneti
ÂDİL: Adalet sahibi, doğru adaletli
ADÎL: Benzer, eş, akran
ADL: Adalet, çok adaletli
ÂFÂK: "Ufuk"un çoğulu Ufuk, yerle göğün birleştiği gibi görünen uzak daire Âfak, ufuklar, dış âlemler
ÂFÂKÎ: Havâî, herhangi bir dayanağı olmayan şey Mekke'ye mikat sınırları dışından gelenler
ÂFÂT: Âfetin çoğulu, musibetler, büyük felaketler
ÂFÎF: İffetli, namuslu, terbiyeli, haramdan sakınan, nezih
AFV Ü GUFRÂN: Bağışlama ve yarlığama
AFV: Affetme, suçu bağışlama
ÂGÂH: Uyanık, basiretli haberdar
AĞNAM: "Ganem"in çoğulu Davarlar, koyunlar, keçiler
AĞNİYÂ: "Ganî"nin çoğulu Zenginler
AĞRAZ: Maksatlar, arzular, amaçlar
AĞRAZ-I DÜNYEVİYYE: Dünyevî maksatlar, dünyevî niyetler, amaçlar
AĞRÂZ-I FÂSİDE: Bozuk maksatlar, bozguncu niyetler
AĞRAZ-I NEFSÂNİYYE: Nefsanî maksatlar, nefsî arzular
AĞRAZ-I ŞAHSİYYE: Şahsî maksatlar, ferdî niyetler
ÂĞÛŞ: Kucak, sığınılacak yer
AĞYÂR: Başkaları, düşmanlar, yabancılar


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



ÂHAD HABER: Bir kişi tarafından rivayet edilen hadis veya rivayetler
ÂHÂD: "Ehad'in çoğulu Birler, birden dokuza kadar olan sayılar
ÂHAR: Başkası, diğeri, yabancı
AHBÂR: "Haber"in çoğulu Haberler
AHBÂR-I SADIKA: Doğru haberler
AHD U EMÂN: And ve emniyet, korkusuzluk, güvenlik
AHD U MÎSÂK: Yemin ve anlaşma, kesin söz
AHD: 1 Söz verme 2 Yemin, and 3 Devir, zaman, gün
AHD-İ HARİCÎ: Daha önceden ismi bilinen kişilere veya şeylere işaret eden Lâm-ı tarif
ÂHENG: Uygunluk ve düzen
AHFÂ: Çok gizli, en gizli
AHFÂD: "Hafîd"in çoğulu Torunlar
AHİD: (Bak: AHD)
ÂHİR ZAMAN PEYGAMBERİ: Son zaman Peygamberi Hz Muhammed (sav)
ÂHİR ZAMAN: Son zaman, dünyamızın son çağı
AHİZ: (Bak: AHZ)
AHKÂM: Hükümler, kanunlar
AHKÂM-I AMELİYYE: Tatbikata ait hükümler, uygulanan kurallar
AHKÂM-I EZELİYYE: Ezelî hükümler, başlangıcı bilinmeyen hükümler
AHKÂM-I FER'İYYE: Asla ait olmayan, ikinci derecedeki hükümler
AHKÂM-I ULUHİYYET: Allahlık hükümleri, ilâhlık hükümleri
AHKÂM-I UMÛMİYYE: Umûmî hükümler
AHKEMU'L-HÂKİMİN: Hükümdarların hükümdarı, hâkimlerin hâkimi olan Allah
AHLÂK-I ZEMÎME: Kötü huylar, çirkin davranışlar
AHLÂM: "Hulm"ün çoğulu, karışık rüyalar
AHRÂR: Hürler, esir ve köle olmayanlar
AHSEN: "Husn"den En güzel, pek güzel, daha güzel
AHSEN-İ TAKVÎM: En güzel ve en iyi kıvamda en güzel biçimde
AHSENÜ'L-KASAS: 1 Kıssaların, hikâyelerin en güzeli 2 Yusuf Sûresi
AHZ: 1 Alma, tutma, kabzetme, 2 Kabul etme 3 Tessellüm 4 Sorgulama
AKABE: 1 Sarp ve çıkılması zor yokuş, bâdire 2 Tehlike 3 Tehlikeli geçit 4 Bugün Ürdün sınırları içinde bulunan bir şehir
AKÂİD: Akîdeler, inançlar, dinin itikadî hükümleri
AKAR: Gelir, gelir getiren gayr-ı menkuller
AKD: 1 Anlaşma, sözleşme 2 Bağlama, düğümleme
ÂKIBET: Nihayet, sonuç
ÂKIDEYN: Anlaşma veya sözleşme
ÂKIL BÂLİĞ: Ergenlik, olgunluk çağına gelen
ÂKILÂNE: Akıllıca
AKÎDE: İtikad, iman
ÂKİF: 1 İbadette devamlı olan kimse 2 Sebat eden
AKİKA: Yeni doğan çocuk için Allah'a şükür maksadıyla kesilen kurban
AKÎM: 1 Beyhude, boş yere 2 Kısır erkek veya kadın
AKL-I SELÎM: Doğru düşünen, doğru anlayan, doğru karar veren akıl
AKLÎ: Akla ait, akla uygun


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



AKRÂN: Birbirine benzeyenler, em-sâl, yaşıt, denk
AKRİBA: Akraba, aralarında soy veya sihriyetçe yakınlık olanlar
AKSÂ: En uzak, en son
AKSÜ'L-AMEL: Tepki, istenilen şeyin zıddının hâsıl olması
AKTAR: Baharatçı
AKTÂR: Kuturlar, çaplar, dairenin merkezinden geçen hatlar, bölgeler, taraflar Her taraf
AKVÂ ve AHZAR: Daha kuvvetli ve daha açık
AKVÂ: Daha kuvvetli, en kuvvetli
AKVÂL: "Kavl"in çoğulu Kaviller, sözler
AKVÂM: Kavimler, milletler
AKVÂM-I SÂİRE: Diğer kavimler
A'LÂ: En yüce
ALADDERECÂT: Derecelere göre
ALÂK SÛRESİ: Kur'ân-ı Kerim'in 96 sûresi
ALAKA: "Alak"dan yapışkan sıvı, embriyo
ÂLÂM: Elemler, kederler, acılar
ALÂMET: İşaret, nişan
ALÂMET-İ FARİKA: Bir şeyi diğerinden ayırıcı işaret Belirgin özellik
ÂLÂT: Âletler, vasıtalar
ÂLÂT-I CİSMANİYYE: Maddî âletler
A'LÂ-YI İLLİYYÎN: Cennette en yüksek derece, olgun kişilerin Allah katındaki dereceleri
ALE'L-HUSÛS: Hususiyetle, özellikle
ALE'L-USÛL: Usûl üzere Usûle göre, usulen
ÂLEM: Kâinat, dünya
ALEMDÂR: Bayraktar, sancaktar
ÂLEM-İ CİSMANİYYE: Maddî âlem, kâinat, dünya
ÂLEM-İ EŞBÂH: "Şebah"tan: 1 Cisimler âlemi, varlıklar âlemi 2 Hayaller âlemi"Şibh ve şebih"den: Misaller âlemi
ÂLEM-İ KABİR: Kabir âlemi
ALESSEVİYYE: Aynı seviyede, eşit olarak
ÂL-İ FİRAVUN: Firavun ailesi Firavun soyu
ÂLİŞÂN: Şan ve şerefi yüksek olan
ALİYYU'L-A'LÂ: Pek iyi Fevkalâ-de
ALLAH BES BÂKÎ HEVES: Allah yeter, başkası gelip geçici istektir, hevestir
ALLÂME: Bilginlerin en bilgilisi
ALLÂMÜ'L-GUYÛB: Esmâ-i Hüs-nâ'dan biri, bütün gizlileri bilen Allah
ÂMÂ: Kör
AMDEN: Kasten, bile bile, isteyerek
AMELDE İ'TİDÂL: Amelde aşırılıktan uzak, dengeli
AMEL-İ SALİH: Allah'ın rızasına uygun olan her iş
AMELİKA: Eskiden Sîna yarımadasında yaşamış olan bir kavim
AMÎK: Derin Bahr-i amîk: Derin deniz Fikr-i amîk: Derin düşünce
ÂMİL: 1 Sebep 2 İş yapan 3 Zekat toplayan memur
ÂMM: Umumî, genel
AMR: Bir erkek ismi
AMÛD: Direkler, sütunlar
ANÂSIR-I MUHTELİFE: Çeşitli unsurlar
ANKA-YI MUĞRİB: İsmi var, cismi yok Ankâ kuşu
ANVETEN: Cebren, kahren, zorla, sıkıntı ile
ANYEDİN: Elden
ÂRÂBÎ: Bedevî Çölde yaşayan köylü
A'RÂF: Cennetle cehennem arasında bulunan bir yer
ARAFAT: Mekke'ye 12 mil yani takriben 20 km uzaktaki bir yer Hacca gidenler Zilhicce'nin 9 günü buraya gelerek bir müddet vakfe yaparlar


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



ARASAT: Mahşer yeri, haşir ve neşir meydanı
ARAZ: 1 İşaret, alâmet 2 Tesadüf 3 Kaza, felaket 4 Kendi kendine vücut bulmayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet
AREFE: Kurban bayramından bir önceki gün
ARIZÎ: Sonradan hasıl olan şey Geçici
ÂRÎ: Temiz, hür, uzak
ÂRİF: Anlayışlı, bilgili
ARŞ: 1 Taht 2 Dokuzuncu gök 3 Çardak 4 Cenab-ı Hakk'ın kudret ve azametinin tecelli ettiği yer
ARZ: yeryüzü, dünya, genişlik
ARZ-I MUKADDES: Kutsal ülke Kudüs, Filistin
ASÂ: Değnek, sopa, baston
ASABÂT: 1 Baba tarafından olan akrabalar 2 Şer'an miras alamayan akrabalar
ASABE: Baba tarafından akraba olanlar
ASAHH-I RİVÂYET: En doğru olan rivayet
ÂSÂR: Eserler
ÂSÂR-I ATÎKA: Eski eserler
ASÂ-YI MÛSÂ: Hz Musa'nın sopası
ASGARİ: En az, en küçük
ASHAB: Hz Peygamber'i mümin olarak gören ve o iman üzere ölen kimseler
ASHÂB-I KEHF: Mağara arkadaşları Bunlar, zamanlarındaki zalim hükümdarlarının şerrinden mağaraya sığınan ve orada yıllarca uyutulduktan sonra tekrar diriltilen, köpekleri ile birlikte, yedi sekiz kişiydiler
ASHAB-I MEŞ'EME: Uğursuz, şerli kişiler, kötüler
ASHAB-I MEYMENE: Uğurlu kişiler, iyi kimseler
ASHAB-I YEMİN: Uğurlu, meymenetli kimseler
ÂSIF: Şiddetli rüzgar, fırtına
ÂSİ: İsyan eden
ÂSİM: Günah işleyen, günahkâr
ASNÂM: "Sanem"in çoğulu Putlar
ASR: 1 İkindi namazı 2 İkindi vakti 3 Yüzyıl, çağ
AŞR: Kur'ân-ı Kerim'den on âyet miktarı okunan kısım
ATÂ: İhsan, lütuf, bağışlama
ATALET: Tembellik, hareketsizlik
ATF-I BEYAN: Kapalı bir sözü, açıklayan cümle
ATIF (ATF): 1 Eğme, meyletme, 2 Bağlama
ÂTİH: Bunak
ATİYYE: Hediyye, ihsan, bahşiş
ATTAR: (Bak: AKTAR)
AVÂLÎ: Yüceler, büyükler Medine etrafındaki semtler
AVAM: 1 Halk 2 Soylu veya bilgin olmayanlar
AVÂMİL: 1 Âmiller, sebepler 2 Arap nahvine ait ve bu isimdeki kitap
A'YÂN: 1 İleri gelenler 2 Gözdeler
A'YÂN-I SABİTE: Allah'ın ilminde varlıkların değişmez suretleri, öz mahiyetleri
ÂYÂT: Âyetler
ÂYÂT-I BEYYİNAT: Açık seçik âyetler
ÂYÂT-I TEKVİNİYYE VE TEŞRİİYYE: Yaratılışa ve şeriata ait âyetler
AYIN: Arap alfabesinin 21 harfi Ebced hesabında sayı değeri 70'dir
ÂYİN: 1 Tören, âdet 2 Dinî bazı gösteriler Mevlevî âyini gibi
AYN: 1 Göz, 2 Pınar 3 Eşyanın hakikatı
AYNE'L-YAKÎN: Müşahede ve keşif ile hâsıl olan ilim
A'ZÂ: Uzuvlar, organlar, üyeler
AZÂB: 1 Büyük sıkıntı, şiddetli elem 2 Dünyada işlenen günahlara karşı ahirette çekilecek ceza
AZÂB-I NÂR: Cehennem azabı
ÂZÂDE: Serbest, hür, kayıtlardan kurtulmuş
AZ'AF-I MUZÂAF: Kat, kat, pekçok
AZAMET: Büyüklük, kibirlilik
AZDÂD (EZDÂD): Zıd olan şeyler
AZHAR: En açık:
AZÎMÜ'Ş-ŞÂN: Şânı büyük
AZÎZ: 1 Allah'ın isimlerinden biri Değerli 2 Ermiş, velî


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



BAB: 1 Kapı 2 Fasıl, bölümMİNE'L-BAB İLE'L-MİHRAB: Kapıdan mihraba dek, baştan sona kadar
BÂDİYE: Kır, ova, sahra, çöl
BÂGÎ: Âsi, baş kaldırmış, haksızlık eden
BAĞÇE: Bahçe
BAĞTETEN: Ansızın, zulüm, isyan
BAĞY: Azgınlık, zulüm, isyan
BAHIYRE: Cahiliyye devrinde beş batın doğuran devenin beşinci yavrusu erkek olursa kulağı yarılır ve salıverilirdi Artık hiç bir işte kullanılmayan bu deveye bu ad verilirdi
BÂHİL: 1 İşsiz, avare, başı boş 2 Yularsız deve
BAHÎL: Cimri, tamahkâr
BÂHİR: 1 Yalancı, ahmak 2 Ekin sulayıcı, sulayan 3 Belli, açık 4 Işıklı, parlak, güzel
BÂHİRE: 1 Çok koşan cins deve 2 Dikenli ağaç
BAHR Ü BERR: Deniz ve kara
BAHŞ: Bağış, ihsan
BÂİN: Dibi geniş kuyu, bostan kuyusu
BÂİS: 1 Sebep olan, gerektiren 2 Gönderen 3 Yeniden yaratan
BAKAR: Sığır, öküz, manda cinsleri
BAKARA: 1 Sığır, inek 2 Kur'ân-ı Kerim'in ikinci sûresi: Bu sûrede yahudilere bir inek kurban etmeleri emredilip bu konuda geniş bilgi verildiğinden, sûre bu adı almıştır
BAKİYYE: Artan, artık, geri kalan
BÂLİĞ: 1 Erişmiş, vâsıl olmuş, son mertebeyi bulan 2 Yekûn
BÂP: (Bak: BÂB)
BÂR: 1 Allah 2 Yemiş, meyva 3 Yük, ağırlık 4 Yağdıran, serpen, döken
BÂRİD: 1 Soğuk 2Letafetten uzak nâhoş
BÂRİZ: Açık, belli, âşikâr, zâhir
BA'S: 1 Gönderme, yollama, gönderilme 2 Allah'ın bir peygamberi, Hak dinine davete memur buyurması 3 Dirilme veya diriltme
BASAR: 1 Görme, görüş, görme yeteneği 2 Zihnî algı
BÂSİR: Gören, görüp anlayan, ferasetli, zeki
BASÎRET: Doğru görüş, gönül gözü ile görme, uyanıklık
BAST: 1 Yayma, açma 2 Özellikle hurufilikte cezbe ve tefekkür içinde kendinden geçmeyi ifade eder
BÂTIN: 1 İç, içyüz, gizli, sır, derunî 2 Allah'ın isimlerinden
BATN: Karın, kuşak, nesil
BÂYİN: Aralayıcı, ayıran, ayırıcı özellik
BA'Z: Bir şeyin bir bölümü,bir parçası, bazısı
BED NAZAR: Kötü bakış
BED: Kötü, çirkin, işe yaramaz
BEDÂ'-BEDA'AT: Güzellik, yenilik, bediilik
BEDÂHET: 1 Açıklık, bellilik 2 Ansızın ortaya çıkma
BEDÂYİ': İcat edilmiş güzel şeyler Sanat eserleri
BEDBAHT: Talihi kötü olan, talihsiz
BED-BİN: Her şeyi kötü gören, karamsar
BEDEL: 1 Değer, kıymet 2 Başkasının parası ile onun yerine hacca giden kimse yerine geçen
BEDEL-İ BA'Z: Geniş anlamlı bir sözün bir kısmına yapılan açıklama
BEDEL-İ İŞTİM'ÂL: Geniş ve genel anlamlı bir sözün bir noktasını açıklayan cümle
BEDEL-İ KÜLL: Kapalı bir söze bütün yönleriyle yapılan açıklama
BEDEVÎ: Çölde çadırda yaşayan göçebe, çöllü, Arap göçebesi
BEDİA: 1 Yaratma 2 Estetik değeri yüksek, sanat eseri, eşine az rastlanan güzel
BEDİHİ: 1 İspat gerekmeyecek şekilde açık 2 Akla kendiliğinden gelen
BEDİÎ: Güzel, beğenilen, sanatlı söz
BEDR-BEDİR: 1 Dolunay, ayın ondördü 2 Mekke ile Medine arasında bulunan Bedir gazasının yapıldığı yer
BED-TAHRİR: Kötü yazı


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



BEHA-BAHA: 1 Güzellik, süs, pırıltı 2 Kıymet, değer, bedel
BEHAİM: 1 Dört ayaklı hayvanlar 2 Suriye'de bir sıradağ
BEHÇET: Güzellik, güleryüzlülük, sevinç
BEHİME-İ EN'AM: Deve, sığır, koyun gibi dört ayaklı hayvanlar
BEHİMÎ: Hayvana yakışır tarzda, hayvanlık
BEİS-BE'S: 1 Zarar, ziyan 2 Korku, azap, sıkıntı, fenalık 3 Kuvvet, kudret
BEKA: Devam, sebat, evvelki hal üzere kalmak, ölmezlik, ebedilik
BEKA-YI ERVAH: Ruhların kalıcılığı, devamlılığı
BEKA-YI RUH: Ruhun kalıcılığı, ölmezliği
BELAGAT Ü FESAHAT: Tam yerinde açık ve güzel söz söyleme
BELAGAT: İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği ve sanatı, uzdillik
BELİĞ: 1 Açık, düzgün söz söyleyen 2 Güzel, sanatlı söz Belâ-gatli
BENÂM: Namlı, ünlü, meşhur
BENAN: Parmak ucu
BENÎ İSRAİL: İsrailoğulları, yahudiler
******: 1 Temizlik, arılık 2 Olgunluk, güzellik
BERA'ÂT-I İSTİHLÂL: Söze güzel ve etkili başlangıç
BEREKÂT: Bolluklar, uğurlar, hayırlar
BEREKÂT-I KELÂMULLAH: Allah kelâmının verdiği feyizler, bolluklar, uğurlar
BER-HAYAT: Sağ, diri, yaşayan
BERÎ: Sâlim, kurtulmuş, temiz arınmış
BERİ: Yakın mesafe, ötenin zıddı
BERK: 1 Şimşek, parıltı, kıvılcım 2 Sert, katı
BERR: 1 Doğru sözlü, hayır işleyen kimse 2 Kara, toprak
BER-TARAF: Bir yana atılan, ortadan kalkan Bertaraf etmek: Ortadan kaldırmak, yok etmek
BERZAH ÂLEMİ: Ruhlar âlemi
BERZAH: 1 İki şey arasındaki mesafe, aralık 2 Can sıkıcı 3 İnce uzun kara parçası 4 Dünya 5 Ruhların kıyamete kadar bulunacakları yer
BES: Yeter, yetişir, tamam, kâfi, çok
BE'S: Zarar, ziyan, azap, şiddet, fenalık
BEŞÂRET: Müjde, muştu, iyi haber
BEŞÂRET-ÂVER: Müjdeci, iyi haber getiren
BEŞER: İnsan, bütün insanlar, Ebu'l-Beşer: İnsanlığın babası, Hz Âdem
BEŞERİYYET: 1 İnsanlık 2 İnsanın yaratılış özellikleri
BEŞİR: 1 Müjdeci, iyi haber getiren,güleryüzlü 2 Hıristiyan Araplar'da İncil yazan veya hıristiyanlık akidelerini telkin eden kimse 3 Peygamberimizin bir vasfı
BEY': Satma, satılma, satış
BEYAN İLMİ: Belâgat ilminin,hakikat, mecaz, kinaye, teşbih ve istiare gibi konularından bahseden bölümü
BEYÂN: Anlatma, açıklama sanatı
BEYN: Aralık, arasında, arada
BEYNÛNET: 1 İki şey arasındaki mesafe, aralık 2 İhtilaf, anlaşmazlık, ara açıklığı
BEYT: Ev, mesken, oda, oba
BEYT-İ ATİK: Eski ev, Kâbe
BEYT-İ MAMUR: Kâbe'nin tam üzerinde yedinci kat gökte bulunan ve melekler tarafından tavaf edilen bir köşk
BEYTULLAH: Allah'ın evi, Kâbe, insan kalbi
BEYTÛTET: Geceleme, bir yerde geceyi geçirme
BEYTÜ'L-MAKDİS: Mukaddes ev, Mescid-i Aksa, Kudüs'teki büyük camii
BEYYİN: Belli, açık, âşikar
BEYYİNÂT: Açık, belli şeyler
BEYYİNE: 1 Delil, şahit 2 Kur'ân'ın 97 sûresi
BEYZÂ: 1 Çok beyaz 2 Demirden savaşçı başlığı 3 YumurtaMİLLET-İ BEYZÂ: Beyaz millet, müslümanlar
BEZL: Bol bol verme
BÎA-BİYAT: Birinin hakimiyetini kabul etmek, emirlerine uyacağına söz vermek
BİAT OLUNMAK: Birine itaat edilmek, hükmüne girmek
BİD'AT: 1 Sonradan ortaya çıkan şey 2 İslâm'da Peygamberimizden sonra ortaya çıkan değişik âdetler
BİD'AT-I HASENE: Beğenilebilir, güzel yenilikler
BİD'AT-I SEYYİE: Kötü yenilikler
BİDÂYET: Başlama, başlangıç
BİDAYETEN: Başlangıçta, ilkin
BİİZN-İ HÜDA: Allah'ın izni ile
BÎKARAR: 1 Kararsız 2 Rahatsız
BİKR: Dokunulmamış, bekâret, bâ-kire
BİKR-İ FİKR: Hiç söylenmemiş, yeni fikir
BİLÂ BEDEL: Bedelsiz, karşılıksız
BİLÂ KAYD Ü ŞART: Kayıtsız şartsız
BİLÂ: sız


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



BİLAD: Beldeler, şehirler, memleketler, kasabalar
BİLÂD-İ ARAB: Arab ülkeleri
BİLAFASILA: Fasılasız, aralıksız
BİLÂH: Arkaları büyük olan kadınlar
BİLLUR: 1 Duru, kristal 2 Necef taşı
BİN: OğulBİN MEHMED: Mehmed'in oğlu
BİNA: 1 Yapı, ev 2 Yapma, kurma 3 Göz, gören, görücü
BİNAEN ALA ZÂLİK: Bunun üzerine, bundan dolayı
BİNAEN: den dolayı, den ötürü
BİNÂENALEYH: Ondan dolayı, onun üzerine, şu halde
BİRR: İyilik, güzellik, hayır, anaya babaya itaat 2 Dininde ibadetinde kuvvetli olan 3 Bağışta bulunma
Bİ'SET: Gönderme
Bİ'SET-İ MUHAMMEDİYE: Hz Muhammed (sav)'in peygamberlikle görevlendirilmesi
Bİ'SET-İ NEBEVİYYE: Peygamberin, peygamberlikle gönderilişi
BU'D: Uzaklık, aralık, boyut
BU'D-İ MESAFE: Gidilen yolun uzaklığı
BUĞZ: Düşmanlık duyma, nefret, kin
BUĞZETMEK: Kin gütmek, düşman olmak
BUHÛL: Cimrilik, tamahkârlık
BUK'A: 1 Ülke, yer 2 Büyük bina 3 Benek, leke
BURAK: Peygamberimizin mirac gecesi bindiği binek
BURC: 1 Kale, yüksek bina 2 Herhangi bir şekli gösteren ve özel ad alan sâbit yıldızlar topluluğu, galaksi 3 Güneşin girip çıktığı on-iki burçtan her biri: Yengeç, kova, akrep
BURC-İ ÂBÎ: Suya ait burçlar: Yengeç, akrep, balık
BURC-İ BÂDÎ: Havaya ait burçlar: İkizler, terazi kova
BÜHTAN ETMEK: İftira etmek
BÜHTAN: Yalan, iftira, birine işlemediği suçu yükleme
BÜLEGA: Belegat sahipleri, düzgün ve güzel konuşanlar, beliğ olanlar
BÜLEGA'-İ BEŞER: Belegat ilmi mütehassısları
BÜLEGÂ-İ ULEMÂ: Belagat bilginleri ve âlimler
BÜLÛĞ: 1 Erginlik, olgunluk çağına girme, yetişme 2 Yaklaştırma
BÜNÜVVET: Oğulluk, evlatlık
BÜNYÂN: Yapı, bina, bir şeyin yapısı
BÜNYAN-I MERSUS: Birbirine lehimlenmiş, kenetlenmiş yapı
BÜRHAN: Kesin delil, hüccet


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



CÂFÎ: Cefâ çektiren, eziyet eden
CÂH: İtibar, makam, mevki
CÂHİLİYYE: Kelime olarak cahilliğe ait mânâsına gelir Terim olarak İslâmiyetten önceki putperest dönemi ifade eder
CAHÎM: Cehennem
CÂİL: "Ceale" kökünden yaratıcı, yapıcı
CÂİLU'N-NÛR: Nûr'un yaratıcısı
CÂİZE: Armağan, övücü şiirleri için eskiden şairlere devlet büyükleri veya aşiret büyükleri tarafından verilen para veya mal
CA'L: Yapma, meydana getirme, yaratma
CA'LÎ: Sahte, yapmacıklı, düzme
CÂLİB-İ DİKKAT: Dikkat çekici
CÂMİ: 1 Toplayan, derleyen 2 İçerisinde namaz kılınan ve mescidden büyük olan ibadethane
CÂMİD: 1 Donmuş, hareketsiz 2 Gelişmeyen, gelişme kabiliyeti olmayan
CÂNİB: Cihet, yön, taraf, yan
CÂRİYE: 1 Savaşta gayr-i müslimlerden esir olarak alınan kız ve kadınlar 2 Hizmetçi kız
CÂY-İ İŞKÂL: Güçlük, zorluk, müşkülât noktası
CÂZİBE: Cezbeden, çeken, yer çekimi
CÂZİBE-İ FÂNİYE: Geçici güzellik, fânî güzellik
CÂZİBE-İ MUTLAKA: 1 Mutlak çekici kuvvet 2 Yegane çekici kuvvet 3 Geçici güzelliğin zıddı olan ebedî güzellik
CÂZİBE-İ UMÛMİYYE KANUNU: Yerçekimi kanunu
CEBÂBİRE: Cebredenler, zorbalar, zâlimler
CEBBÂR: 1 İlâhî isimlerdendir Dilediğini yapan, kudret ve güç sahibi Allah 2 Zalim, müstebit kişi 3 Gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi
CEBBÂRÂNE: Cebbârcasına, zorbalıkla
CEBEL: Dağ
CEBR U İKRAH: Zorlama ve baskı yapma
CEBR-İ MAHZ: Sırf cebir, mutlak cebir
CEBRİYYE: Cüz'î iradeyi inkâr eden mezhep
CEDİD: Yeni
CEHD: Çalışma, çabalama
CEHELE: Cahiller
CEHL U DALÂLET: Cehalet ve sapıklık
CEHL: Bilmezlik, cehalet
CEHR: Açıktan söyleme, açık olarak okuma
CELÂDET: Kahramanlık, yiğitlik
CELÂL: Büyüklük, ululuk Zü'l-celâl: Celâl sahibi Allah
CELÂL-İ KİBRİYÂ: Allah'ın büyüklüğü
CELB-İ MASLAHAT: İyilik, dirlik ve düzeni sağlayıcı, fayda getirici
CELB-İ MENFAAT: Menfaat celbedici, çekici, fayda sağlayıcı
CELDE: Kamçı ile vücuda vuruşlardan her bir vuruş (Fıkhî ıstılah)
CELÎ: Aşikar, belli, parlak, açık
CEM U TEVFİK: Toplama ve uygunlaştırma, uzlaştırma
CEMAAT: Topluluk, imam arkasında namaz kılan topluluk
CEMAAT-I NÂCİYE: 1 Cehennemden kurtulacak ehl-i sünnet cemaatı 2 Selâmete, kurtuluşa erecek cemaat
CEMÂDÂT: Cansızlar


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



CEMÂL: 1 Allah'ın lütf ve ihsan sıfatıyla tecellisi 2 Yüz güzelliği
CEMÂL-İ HAK: Allah'ın güzelliği ki, müminler cennette onu temaşa edeceklerdir
CEMÂLULLAH: 1 Allah'ın cemâlı, Allah'ın güzelliği 2 Allah'ın lütfu ihsaniyle tecellisi
CEMEL: Deve
CEM'-İ KILLET: Arapça'da türlü vezinlerde cemileri olan isimlerin, bu cemilerinden dokuzdan aşağı mahsus olanları
CEM'İ MAHLUKÂT: Bütün yaratıklar
CEMM-İ GAFÎR: Büyük cemaat, insan kalabalığı
CENÂBET: 1 Gusül abdesti almayı gerektiren durum 2 Gusül gerektiği halde henüz gusül yapmamış kimse
CENAH: 1 Yan taraf, cihet 2 Kol, pazu 3 Kanat, kuş kanadı
CENNATU'N-NAÎM: Naîm Cennetleri, nimetlerle dolu olan cennetler
CERAD: "Cerâde"nin çoğulu 1 Çekirgeler 2 Yağmacılar
CERH: Yaralama, yaralatma, çürütme
CERİME: "Cürm"ün çoğulu Suçlar, günahlar
CESTE CESTE: Bölüm bölüm, yavaş yavaş
CEVAD-I MUTLAK: Şarta bağlı olmaksızın çok ihsanda bulunan, cömertlik eden Cenab-ı Allah
CEVAHİR: Cevherler, çok değerli olan şeyler
CEVÂMİU'L-KELİM: Kelimeler topluluğu
CEVÂRİH: "Cerh"den yaralayanlar, yırtıcı hayvanlar, yırtıcı kuşlar
CEVAZ: İzin, müsaade, caiz olma
CEVELAN: Dolaşma, gezme
CEVF: 1 Boşluk, oyuk, çukur 2 Orta yarı
CEVHER: 1 Varlığı için başkasına muhtaç olmayan 2 Bir şeyin özü
CEVR Ü ZULM: Ezâ ve zulüm
CEVR: Ezâ, eziyet, haksızlık, sitem
CEYB: Yakanın göğüs üzerindeki açık yeri
CEYŞ-İ USRET: Güçlük ordusu
CEYYİD: İyi, güzel, hoş
CEZÂLET: Rekaketsizlik, peltek kekeme veya pepe olmayış
CEZÎRETÜ'L-ARAB: Arap yarımadası
CEZM: 1 Kesin karar, niyet 2 Kesme, katı
CİBAYET: Câbîlik, vergi, gelir toplama
CİBİLLİYET: Huy, yaratılış
CİBRİL: Dört büyük melekten biri, vahiy meleği olan Cebrail
CİBT VE TAGUT: Haç ve put Allah'tan başka canlı cansız mabut edinilmiş şeyler
CÎD: Boyun
CİDD: 1 Bir işi gerçekten çalışıp işleme 2 Ciddilik
CÎFE: Lâşe, leş
CİHAD: 1 İslâm için düşmanla yapılan maddî, manevî savaş 2 Nefisle yapılan her türlü mücadele
CİHAD-I EKBER: 1 Büyük savaş 2 Benlikle savaş
CİHANŞÜMÛL: Cihânı içine alan
CİHAZ: 1 Çeyiz ve avadanlık 2 Cenazenin kaldırılması için gerekli olan eşya
CİHET: Yön, taraf
CİM SECÂVENDİ: Kur'ân-ı Kerim'deki durma yerlerinden biri Bu secâvendde durmak veya geçmek caizdir
CİMA: İnsanların cinsî münasebetleri
CİNÂS: Münasebet, benzeyiş Birçok mânâlara yorulabilen söz İmalı, telmihli söz Telaffuzu aynı anlamı ayrı olan kelimelerin bir söz içinde kullanılması
CİNNET: Delilik, çılgınlık
CİNS-İ KARÎB: Yakın cins
CİRM: 1 Cisim 2 Büyüklük, hacim cirmi ne kadardır?
CİSR: Köprü


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



CİSR-İ CEHENNEM: Cehennem köprüsü
CİZYE: Müslüman olmayan teb'a-dan alınan vergi
CÛD: Cömertlik Karşılık beklemeden yapılan cömertlik
CÛDİ: Şırnak şehrinin 6 kilometre güney doğusunda bulunan büyük bir dağ
CUHÛD: Çıfıt, yahudi
CUMHÛR: Halk, kalabalık, ahâlî, çoğunluk
CUMHÛR-İ MÜFESSİRÎN: Müfessirler topluluğu, müfessirlerin çoğunluğu
CUMHÛR-İ UKALÂ: Akıllılar topluluğu Akıl sahiplerinin hepsi
CÜDERÎ: Çiçek hastalığı
CÜMLE-İ İSMİYYE: İsim cümlesi
CÜMLE-İ MU'TARIZA: Parantez içinde bulunan cümle, açıklayıcı mahiyetteki cümle Ara cümlecik
CÜMLE-İ VECÎZE: Kısa ve öz söz
CÜNAH: Günah
CÜND: Asker, asker topluluğu
CÜNÛD: Askerler
CÜNÜB: Gusül abdesti gerekmiş kimse
CÜZ-İ MAKSÛM: Bölünmüş parça
CÜZ'İ: Az miktar, bir parça
ÇÂK: 1 Yarık, yırtık 2 Yırtmaç


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



DÂB: 1 Adalet, doğruluk, 2 İhsan, vergi
DÂBBE: Yük ve binek hayvanı
DÂBBETÜ'L-ARZ: Kıyâmet alametlerinden olup topraktan çıkan varlık
DÂD-I HAKK: 1 Allah vergisi 2 Veriş, satış
DÂFİ': 1 Def' eden, savan, savuşturan, iten 2 Cenab-ı Hak
DÂĞ-DÂR: 1 Kızgın demirle nişanlanmış, dağlanmış 2 Pek müteessir, çok üzgün
DÂİN (DÂYİN): Borç veren, alacaklı
DAKİK: 1 İnce, ufak, nâzik 2 Toz haline getirilmiş şey, un 3 Dikkatli ölçülü davranan titiz kimse
DALÂLÂT-I BEŞERİYYE: İnsanlığın sapıklığı, beşerî sapıklık
DALÂLET: Hak yoldan sapma, sapıklık, azgınlık
DALÂL-İ MUBÎN: Apaçık sapıklık
DÂLL Bİ'L-İŞÂRE: İşaretle delâlet etme Sözün işaretle mânâya delâlet etmesi
DÂLL U MUDILLE : Doğru yoldan çıkanlar ve çıkaranlar, sapanlar ve saptıranlar
DÂLLÎN GÜRÛHU: Sapıklar, azgınlar topluluğu
DÂLLİN: Doğru yoldan sapmış olanlar, azgınlar
DÂR: Ev, yer, yurt, dünya
DARBE-İ AZÂB: Azap darbesi, azap verici vuruş
DARB-I MESEL: Ata sözü
DÂREYN: İki dünya: Dünya ve ahiret
DÂR-I DÜNYA: Dünya
DÂR-I HARP: Müslümanlarla savaş halinde olan gayri müslim ülke
DÂR-I İSLÂM: İslâm ülkesi
DÂR-I KÜFÜR: Gayr-i müslimlerin ülkesi
DÂR-I SAADET: Mutluluk yeri
DÂR-I UHRA: Ahiret yurdu
DARÎRU'L-BASAR: Kör, âmâ
DÂRU'N-NEDVE: Mekke şehir meclisi
DÂRU'S-SELÂM: 1Selamet yurdu, cennet 2 Bağdat şehrinin ünvanı
DÂRÜ'L-HİLAFET: İstanbul
DE'B-İ KADÎM: Eski gelenek, eski usûl, eski âdet
DEBÛR: Batı rüzgarı, batı taraftan esen yel
DECCÂL: Kıyametten az önce çıkacak, insanlardan bir kısmını sapıtacak ve daha sonra Hz İsa tarafından öldürülecek olan şahıs
DEF': Öteye itme, savma, savulma
DEF-İ İHTİYAÇ: İhtiyacın giderilmesi, ihtiyacın karşılanması
DEF-İ MAZARRAT: Zararı giderme
DEF-İ MEFSEDET: Fesadı ortadan kaldırma
DEFTER-İ A'MÂL: Amel defteri, insanların dünyadaki hayır ve kötülüklerin kaydedildiği defter
DEHA: 1 Olağanüstü zeka ve anlayış kabiliyeti 2 Olağanüstü zeka sahibi kimse
DEHLİZ: Hol, koridor


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



DEHRİ: Dünyanın sonsuzluğuna inanıp ahireti inkâr eden kimse Materyalist
DELÂLET: Yol gösterme, kılavuzluk etme
DELÂLET-İ AKLİYYE VE MANTIKIYYE: Akıl ve mantık yardımıyla, akıl ve mantığın yola göstermesiyle
DELİL: 1 Kılavuz, yol gösterme 2 Kanıt
DELİL-İ NAKLÎ: Naklî delil, Kitabî delil Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i şeriflere istinad eden delil
DELÎL-İ ŞUÛDÎ: Görgüye dayanan delil
DEM: 1 Kan, 2 Soluk, nefes 3 Zaman, an
DEM': Göz yaşı, göz yaşı dökme, ağlama
DEM-İ MESFUH: Dökülmüş kan
DENÂNET: Alçaklık, zillet
DENÎ: Alçak
DERMİYÂN: Ortada
DERPİŞ: Göz önünde, en önde
DERS-İ İNTİBAH: Uyandırma dersi
DERÛN: İç taraf, dahil, kalp
DEVR-İ CÂHİLİYYE: Cahiliyye devri, İslâm'dan önceki devir
DEVR-İ SABAVET: Çocukluk çağı
DEYN: Borç
DEYYÂN: Mükâfatlandıran veya cezalandıran, hâkim Allah
DEYYÂR: 1 Manastır sahibi 2 Biri, bir kimse, fert
DÎBÂCE: Başlangıç, önsöz, mukaddime
DİĞERGÂM: Başkalarını düşünen, bencil olmayan
DİL-ÂVÎZ: Gönül çeken, câzip
DİL-NİŞÎN: Hoşa giden, kalpte yerleşen
DÎN U DİYÂNET: Din dindarlık, din ve din duygusu
DÎNÂR: Bir altın liranın dörtte bir değerinde olan eski bir para
DÎN-İ HAK: Hak din İslâmiyet
DİRAYET: Zekâ, iktidar, beceriklilik Akıl ve ilim yoluyla yapılan çözüm
DİRHEM: 1 Okkanın dörtyüzde biri olan eski ağırlık ölçüsü 2 Gümüş para
DİVAN: Arap şiiri, Divan-ı Arab, Arab'ın şiir külliyatı
DÛN: 1 Alçak, aşağılık 2 Aşağı 3 Altta
DÜBB-İ ASGAR: Küçük ayı (yedili yıldız grubu)
DÜBB-İ EKBER: Büyük ayı (yedili yıldız grubu)
DÜLDÜL: Hz Muhammed (sav)'in Hz Ali'ye verdiği beyaz at
DÜSTÛR: Kânun, kaide, kural, esas


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



EAMM: Daha geniş, pek şümullü, en umumî
EÂZIM: Büyükler, ulu kişiler
EB: Baba, ata
EBB: Kuru ot, taze ot Mera, otlak, çayır
EBEDÂ: Ebedî olarak, ebediyyen
EBEDÎ: Devamı, sonu olmayan Ezelînin zıddı
EBED-ŞÜMÛL: Ebedî içine alan
EBEVEYN: Ana-baba
EBRÂR: İyiler
EBSÂR: "Basar"ın çoğulu Gözler, görme hassaları
EBTER: 1 Eksik, tamamlanmamış 2 Dölsüz, çocuğu olmayan kimse
EBU'L-BEŞER: İnsanlığın atası Hz Âdem
EBU'L-HAYR: İyilik babası
ECÂNÎB: Ecnebîler, yabancılar
ECEL-İ KAZÂ: Tehlikeye uğramak suretiyle gelen ecel
ECEL-İ MÜSEMMÂ: Allah tarafından tayin edilmiş ömrün sonunda gelen ecel
ECİR: 1 Karşılık, ücret 2 İyi bir amelin karşılığı olarak verilen manevî mükâfat
ECR U MESUBÂT: Karşılık ve mükâfat İyi amele karşılık Allah tarafından ahirette verilen sevap
ECR U SAVÂB: Yapılan bir şeyin karşılığı olarak verilen ücret ve sevab
ECR: Yapılan bir iş karşılığında verilen ücret
ECRÂM U ECSÂM: Cansız varlıklar ve cisimler
ECRÂM-I SEMÂVİYYE: Gök cisimleri, yıldızlar
ECSÂM-I MUHTELİFE: Muhtelif cisimler
ECSÂM-I SAKÎLE: Ağır cisimler
ECSÂM-I SELÂSE NAZARİYESİ: Üç cisim nazariyesi
ECZÂ: Cüzler 1 Eczacılıkta kullanılan maddeler 2 Bir kitabın parçaları Kur'ân-ı Kerim'in cüzleri
EDÂ: 1 Ödeme, verme 2 vaktinde yerine getirme 3 Tarz, üslûp
EDÂ-İ EMANET: Emaneti yerine getirme
EDAT: 1 Kendi kendine anlamı olmayıp isim ve fiillere katılarak anlam gösteren kelime 2 Âlet
EDEB-İ KUTSÎ: Kutsî edeb, iyi ahlâk
EDEB-İ UBUDİYYET: Kulluk edebi
EDGÂS U AHLÂM: Karışık rüyalar
EDİLLE: Deliller
EDİLLE-İ AKLİYYE: Aklî deliller
EDİLLE-İ HAKK: Hak deliller, gerçek deliller
EDİLLE-İ KÂTIA: Kesin deliller
EDİLLE-İ ŞER'İYYE: Şer'î deliller; Kitap, sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukahadan ibaret dört delil
EDİLLE-İİ İLMİYYE: İlmî deliler
EDNÂ: Pek aşağı, en alçak
EDVÂR: Devirler, çağlar


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



EDYÂN-I BÂTILA: Bâtıl dinler Hak olmayan dinler
EDYÂN-I MÜNZELE: Allah tarafından gösterilen dinler
EDYÂN-I SEMAVİYYE: Semavî dinler Musevîlik, Hıristiyanlık ve İslâm dinleri
EF'ÂL: Fiiller, işler
EF'ÂL-i İBÂD: Kulların işleri
EF'ÂL-İ KULÛB: Kalbin işleri, kalbe doğan çeşitli duygu ve düşünceler Arapça'da kalbî fiiller (bilmek, görmek gibi)
EFDÂL: Daha faziletli, en faziletli
EFLÂK: 1 Felekler, gökler 2 Her gezegene ait gök tabakaları
EFRADINI CÂMİ AĞYÂRINI MANİ: Kendisine ait olanları toplayan, olmayanları dışarda bırakan
EFSANE: Masal, destan, mitoloji
EHAD: Bir, tek Allah'ın sıfatlarından
EHÂDÎS-İ ŞERİFE: Hz Muhammed (sav)'in söz, hareket ve ikrarlarından meydana gelen hadis-i şerifler
EHADİYYET: Birlik Allah'ın her bir şeyde kendilerine ait sıfatı Her şeyde birliğinin tecellisi
EHAKK: Çok haklı, daha haklı
EHASS: 1 En has, en özel 2 En bayağı
EHASS-I MAKSAT: En özel maksat
EHL U İYÂL: Bir kimsenin geçindirmek zorunda olduğu aile efradı ve diğer kimseler
EHL: 1 Sahip, malik, 2 Maharetli, usta 3 Bİr yerde oturan 4 Karıkocadan herbiri
EHL-İ BEYT: Hz Muhammed (sav)'in ailesi, hane halkı, (Hz Ali, Hz Fatma, Hz Hasan, Hz Hüseyin)
EHL-İ BİD'AD: Dinde olmadığı halde sonradan çıkan şeylere uyanlar
EHL-İ DİRÂYET: Zeka, bilgi, tecrübe ehli
EHL-İ EHVÂ: Heva ehli, arzu ve isteklerine tabi olanlar
EHL-İ İCTİHAD: Müctehid olan kişi, içtihad ehli
EHL-İ İMAN: İman ehli
EHL-İ İNSÂF: Merhametli, adil olanlar
EHL-İ KARYE: Köylü, köy halkı
EHL-İ KİTAP: Allah'ın gönderdiği kitaplara inananlar Terim olarak yahudiler ve hıristiyanlar
EHL-İ KÜFR: İnkârcılar
EHL-İ SALİB: Haçlılar, hıristiyanlar
EHL-İ SUFFE: Suffe ehli ki bunlar, Medine'deki Mescid-i Nebevî'nin sofasında kalırlar ve burada Hz Peygamber'den dni öğrenirlerdi
EHL-İ SÜNNET: Hz Muhammed (sav)'in yolunda gidenler, sün-nîler
EHL-İ ZİMMET: İslâm devletinin himaye ve tabiiyyetinde bulunan hıristiyanlar
EHLULLÂH: Allah'a itaat eden, Allah'ın sevdiği kimse, velî
EHREMEN: Zerdüştîlerin inandıkları, kötülük ve karanlık tanrısı, şeytan, dev
EHVEN-İ SIRREYN: İki gizliden en zararsızı
EHVEN-İ ŞERR: Şerrin en hafif olanı
EİMME: İmamlar
EKÂLİM: İklimler, memleketler, ülkeler
EKALLİYET: Azınlık, azlık
EKÂNİM-İ SELÂSE: Hıristiyanların baba, oğul ve Ruhu'l-Kudüs'ten oluştuğuna inandıkları Allah Allah, İsa, Ruhu'l-Kudüs üçlüsü
EKBER: En büyük
EKL: Yemek
EKMEL: En mükemmel, eksiği olmayan, en olgun
EKREMÜ'L-EKREMÎN: Cömertlerin en cömerdi Çok kerim, çok cömert olan Allah
ELFÂZ: Sözler


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



ELFÂZ-I GARÎBE: Şaşılacak, tuhaf sözler
EL-FURKAN: Kur'ân-ı Kerim
EL-HAKK: 1 Gerçeğin ta kendisi, tam doğrusu 2 Allah
ELHÂN: Nağmeler, besteler
ELHÂN-I TAYYİBE: Güzel nağmeler, güzel sesler
EL-HÜDÂ: Hidayet, Kur'ân-ı Kerim
ELVÂH: Levhalar, tablolar
ELVÂN: Renkler, çeşitler
EL-YEVM: Bugün
EMÂN: 1 Eminlik, korkusuzluk 2 Aman dileme 3 Şikayet 4 Rica
EMÂNET-İ İLÂHİYYE: İlâhî emanetler
EMİR, EMR: Buyruk
EMN: Eminlik, korkusuzluk
EMNİYYET-İ KÂMİLE: Tam güven, tam itimat
EMR-İ Bİ'L-MA'RÛF VE NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER: Dinin iyi gördüğü şeyleri emretmek ve kötü gördüğünden sakındırmak
EMR-İ Bİ'L-MA'RUF: İyiliği emretmek
EMSİLE: Misaller, örnekler
EN'ÂM: Davar, koyun, keçi, sığır ve deve gibi hayvanlar
ENBİYA: Peygamberler, nebîler
ENE: Ben, benlik
ENE'L-HAKK: "Ben hakkım" anlamına gelen ve ilk defa Hallac-ı Mansûr tarafından söylenen söz
ENFÂL: "Nefel"in çoğulu Harpte düşmandan alınan mallar, ganimetler Kur'ân-ı Kerim'in 8 Sûresi
ENFÜS: "Nefs"in çoğulu Canlar, ruhlar
ENFÜSÎ: Nefsî, nefiste meydana gelen, ferdî zihne ait bulunan, subjektif
ENSÂR: Hz Muhammed (sav)'in Medineli arkadaşlarından olan ve muhacirlere yardım eden ashabı
ENVÂ: Türler, çeşitler
ENVÂ-I VÂHİDE: Bir çeşitten olma
ERBÂB-I HALL-U AKD: Halife seçmeye yetkili olan kişiler Medine halkının ileri gelenleri
ERBÂB-I HASENAT: İyilik sahipleri
ERCAH: Daha üstün, en üstün
ERDÂN: "Beden"in çoğulu Cisimler, vücutlar, gövdeler
ERHÂM: 1 Kadınlardaki çocuk yatağı, rahimler 2 Akrabalar
ERHAM: Çok merhametli, çok acıyan
ERKÂN: Rükunlar, esaslar, direkler, üniteler, bölümler
ERVÂH: Ruhlar
ERVÂH-I HABÎSE: Kötü ruhlar
ERZEL-İ ÖMÜR: İhtiyarlığın sonları, bunaklık günleri
ESAHH: Çok sahih, en doğru
ESÂTİR: Efsaneler, masallar
ESATÎR-İ EVVELÎN: Eskilerin masalları
ESBÂB: Sebepler
ESFEL-İ SÂFİLÎN: Cehennemin en alt tabakası, aşağının aşağısı
ESHÂB VE ETBA: Sahabeler ve tabiin
ESHÂB: Mümin olarak Hz Muhammed (sav)'i gören ve mümin olarak ölen müslümanlar (Bak: ASHAB)
ESHÂB-I EYKE: Şuayb Peygamberin gönderildiği kavim
ESHÂB-I HİCR: Salih Peygamberin gönderildiği kavim
ESLÂF: "Selef"in çoğulu Eskiler, yerlerine geçilmiş kimseler
ESLÂF-I MÜFESSİRÎN: Eski müfessirler, geçmiş müfessirler
ESLAH: En salih, en iyi, en uygun
ESMÂ: Adlar, isimler


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.