Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Sanat Tarihi / Arkeoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çağları, tunç

Tunç Çağları

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tunç Çağları



Tunç Çağları (MÖ3200-2000)

MÖ 4 binyılın sonlarına doğru, bakıra arsen ve kalay karıştırılması ile tunç elde edilmiş ve Anadolu'da Eski Tunç Çağı başlamıştır Bu çağ ilk, orta ve geç olmak üzere üç evrede incelenmektedir Kalay dışında maden yatakları bakımından oldukça zengin olan Anadolu'da madencilik gelişmeye ve dolayısıyla çevreyle daha çok ticaret yapılmaya başlamıştır Dolaylı olarak kentleşme hızlanmış, çeşitli kent beylikleri kurulmuştur MÖ 3 binyılda Anadolu'da yazı henüz bilinmediğinden bu beylikler ve onların yaşam biçimleri hakkındaki bilgiler, arkeolojik kalıntılardan ve Mezopotamya yazılı kaynaklarından edinilebilmektedir

İlk Tunç Çağı'nda çömlekçi çarkı henüz keşfedilmediğinden, elde şekil verilen seramikler gri hamurlu ve parlak siyah perdahlıdır Müzede sergilenen bu çağa ait buluntular Orta ve Batı Anadolu bölgesinin özelliklerini taşımaktadır Troia ve Batı Anadolu kökenli, devetüyü hamurlu, parlak kırmızı hamur ve astarlı çanak çömlekler çağın tipik özellikleriyle biçimlendirilmiştir

Bu yeni dönem, önceki çağların tarım hayvancılık, dokumacılık, çömlekçilik gibi buluşlarına, daha güçlü silahların üretilmesine, daha ince süs eşyalarının yapılmasına olanak veren bakır ve kalay alaşımı olan tuncun keşfini eklemiştir Besin üretimi alanında olduğu gibi, metal işleme alanında da teknolojik gelişmeler her bölgede eş zamanlı olarak yaşanmamıştır Tunç Çağına Anadolu'da MÖ 3000, Girit, Ege Adaları ve Yunanistan'da MÖ 2500, Avrupa'da ise MÖ 2000 yıllarında ulaşılabilmiştir Anadolu'da MÖ 3200-1200 yılları arasında ele alınan Tunç Çağı kazılarında bulunan çanak çömleğin yapısına, üretimde ve mimaride kullanılan teknolojinin düzeyine göre Erken, Orta ve Geç Tunç olmak üzere üç evrede incelenir

Erken Tunç Çağı (MÖ 3200-2500)

Erken Tunç I, II, III olarak incelenen bu evrenin ilk döneminde daha çok, Kalkolitik dönemin tarıma dayalı köy kültürü sürdürülmektedir Bronz alet kullanımı çok yaygın değildir Mezopotamya ve Mısır'da MÖ 4 binin sonlarından itibaren yazının kullanılmasına rağmen Anadolu henüz bu aşamaya ulaşamamıştır Çömlekçi çarkıda henüz kullanıma girmemiş olmasına rağmen daha gelişmiş koyu renkli ve iyi açkılı seramikler yapılmıştır Yapılar yine taş temeller üzerine kerpiçten megaron planlı olarak inşa edilmiş olup, bazı yerleşim alanlarının etrafı bir surla çevrilmeye başlanmıştır Ölüler artık yerleşim alanı dışına, ölü armağanlarıyla birlikte ve bacaklar karına çekik (hoker) durumda gömülmektedir (Extramural) Çağın inanışlarındaki bir başka özellik de daha çok Batı Anadolu'da rastlanan keman biçimli mermer idollerdir Anatanrıça'yı temsil eden bu idoller eski dönemin gerçekçi figürinlerinin aksine tümüyle soyutlaşmışlardır Bu dönemin en önemli teknolojik buluşu kağnı biçimindeki dört tekerlekli arabadır Bu evrede Anadolu'da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan en önemli yerleşim yerleri Troia I, Demircihöyük, Semahöyük, Beycesultan, Tarsus, Alişar, Alacahöyük, Karaoğlan, İkiztepe, Kültepe ve Norşuntepe olarak sayılabilir

Erken Tunç II, Orta Anadolu'da güçlü beyliklerin ortaya çıktığı bir dönemdir Batı Anadolu'daki Troia II'nin yanısıra Kızılırmak batısında, Ankara yakınlarnda Karaoğlan, Ahlatlıbel, Etiyokuşu, Polatlı, Kızılırmak doğusunda ise Alişar ve Alacahöyük bu dönemin en önemli yerleşimleri olmuştur Bunlar içinde Alacahöyük'ün özel bir yeri vardır Dönemin sonlarında zengin ve etkin bir beyliğin merkezi gibi görünen Alacahöyük'ün en önemli özelliği Kral Mezarları olarak adlandırılan 13 gömüdür Yerleşme alanı yamaçlarında bulunan bu mezarlıktaki gömülerin dönemin derebeyleri ve eşlerine ait olduğu düşünülmektedir Gömülerin kimileri 3-8 m uzunluğunda, 2-5 m genişliğinde ve 1m kadar derinliğinde dikdörtgen planlı çukurlara yapılmıştır Çevresi ağaç ve taşlarla sınırlandırılan mezar çukurlarına, ayakları karına çekik durumdaki ceset zengin armağanlarla birlikte yerleştirilmiş, sonra üzeri ağaç, çamur ve toprakla örtülmüştür Gömü işlemi bitirildikten sonra mezar üzerinde bir ölü yemeği yenmiş; yemekten geri kalan öküz kafaları ve bacak kemikleri de sıralar halinde bırakılmıştır Bu mezar armağanları Troia hazineleriyle çağdaş olup benzer nitelikte altın, gümüş, elektrum, tunç ve demirdendir Bu mezar hediyelerinin en ilginçlerini hatalı olarak"Hitit Güneş Kursları" diye adlandırılan geyik ve boğa motifli, son derece karmaşık ve gelişmiş dökme ve dövme teknikleriyle yapılmış tunç diskler oluşturmaktadır

Buradan anlaşılmaktadır ki Erken Tunç II döneminde, biri Troia yöresinde, diğeriyse Orta Anadolu ve Karadeniz bölgeleri arasında yer alan iki yerel madencilik okulu bulunmaktadır Diğer bir önemli gelişme ise Anadolu'da ilk kez bu dönemde görülen çömlekçi çarkının Troia'da kullanımıdır Çömlekçi çarkının Troia'ya Mezopotamya'dan deniz yoluyla geldiği düşünülmektedir

Erken Tunç II döneminin sonlarında Batı ve Güney Anadolu'da büyük yangın izlerine rastlanmıştır Birçok yerleşimin ıssızlaşması bu ortak felaketle ilgili görülmektedir Ayrıca bu felaketlerden sonra ortaya çıkan yerleşme yerlerinin sayısında meydana gelen 1/4 oranındaki azalma ve yakılıp yıkılan iskan yerlerinin tekrar iskan edilmemesi bu felaketlere birtakım göçebe toplulukların yol açtığını göstermektedir Aynı dönemde Trakya ve Balkanlar'da meydana gelen ıssızlaşma bu toplulukların Balkanlar üzerinden gelen Hint-Avrupa kökenli Luviler'in olabileceklerini göstermektedir

MÖ 2300 yıllarında ortaya çıkan bu felaketten sonra Erken Tunç III evresine gelinirYerleşim yerleri önceki dönemin özelliklerini küçük farklarla sürdürmelerine rağmen çoğu küçük birer köy niteliğindedir Bu dönemde felaketlerden fazla etkilenmeyen Doğu Anadolu'daki Norşuntepe, Korucutepe, Tepecik, Arslantepe gibi nispeten büyük merkezlere İmikuşağı, Köşkerbaba, Pulur, Değirmentepe gibi yeni yerleşimler eklenmiştir Dikkat çekici bir gelişme görülmeksizin 500-600 yıl kadar yaşayan bu köysel yerleşimler MÖ 1700 yıllarında son bulmuştur

Orta Tunç Çağı (MÖ 2500-2000)

Asur Ticaret Kolonileri Çağı:

MÖ 2 binin başlarında Tunç Çağının orta dönemine girilir Orta Tunç Çağının en belirgin özelliği Meopotamya ile başlayan çok sıkı ve iyi örgütlü ticaret ilişkileri ve bunun sonucunda yazının Anadoluya girişidir

Anadolu ile Mezopotamya ve Kuzey Suriye arasında Aseramik Neolitik Dönemden beri var olan ve obsidyen ticaretine dayanan sistem maden ticaretinin artmasıyla ters yönde işlemeye başlamıştır Tunç yapımında gerek duyulan kalay Anadolu’da az bulunduğu için Mezopotamya kalayına ihtiyaç duyulmuş ve bu kalayı Anadolu pazarına getirme işini de Asurlu tüccarlar üstlenmişti Büyük kervanlarla Anadolu’ya gelen tüccarlar, kalayın yanısıra parfüm, kumaş gibi malları da getiriyor, yerine altın, gümüş ve değerli taşlar götürüyorlardı Bu ticaret karşılığında yerli beylere vergi de ödüyorlardı Asurlular ticaret ağını sağlamlaştırmak amacı ile Anadolu’nun çeşitli yerlerinde KARUM adı verilen ticaret merkezleri kurmuşlardı Bunların merkezi ve en büyüğü Kültepe’deki Kaneş Karumu’dur Bundan başka Hattuşaş, Alişar, Acemhöyük, Karahöyük gibi yerleşimlerin de aralarında olduğu 9 yerde daha karumlar kurulmuştu Asur’dan Orta Anadolu’ya uzanan yol üzerinde ise WABARTUM denen küçük konaklama birimleri oluşturulmuştu Tüm bu olaylardan ötürü bu dönem ASUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI olarak anılmaktadır

Bu dönemde Ticaret Kolonileriyle birlikte yazı da anlaşmalardan ticarete, evlenme belgelerinden evlat edinmeye kadar her alanda kullanılmaya başlanmıştır Kaneş, Hattuşaş, Alişar ve Karahöyük gibi yerleşmelerde yapılan kazılarda binlerce tabletten oluşan arşivlere rastlanmıştır Bu tabletler pişmiş kilden yapılmış olup Asur Çivi Yazısıyla yazılmışlardır

Dönemin ikinci büyük gelişmesi çömlekçi çarkının tüm Anadolu’da yayılmasıdır Çarkın kullanımıyla birlikte çok değişik formlarda kaplar yapılmaya başlanmıştır Kalkolitik dönemde görülmeye başlanan insan ve hayvan şeklindeki kaplar en favori kap formlarını oluşturmaktadır Her ne kadar Anadolu’nun eski gelenekleri sürdürülse bile ticaretle birlikte Mezopotamya etkisi kap formlarına da yansımıştır Mezopotamya’dan gelen diğer bir etki de mühürlerde görülmektedir Artık Anadolu’nun geleneksel damga mühürlerinin yanı sıra Mezopotamya’dan gelen silindir mühürler de yaygın şekilde kullanılmaya başlanmıştır Koloni Çağı’nın sonlarında Kültepe Karum’u Orta Anadolu’nun birçok yeriyle birlikte MÖ 1725 yıllarında bir yangınla son bulmuştur Olasılıkla yerli beyler arasındaki çekişmelerden kaynaklanan bu olaylardan sonra Hitit Devleti belirmeye başlamıştır

Geç Tunç Çağı (MÖ 2000-1200)

Hitit tarihinin son dönemi aynı zamanda Tunç Çağının da sonu olmuştur MÖ 1400 yıllarında Hitit Devleti Işuppiluliuma önderliğinde imparatorluk haline gelmiştir Sınırların Suriye’ye değin genişlemesi üzerine bu ülke üzerinde çıkarları olan Mısırlılarla ilişkiler gerilmiş, sonunda Muwatalli zamanında Mısır Firavunu IIRamses ile Suriye egemenliği için Kadeş savaşı yapılmıştır (MÖ 1296) Her iki tarafın da birbirine belirgin bir üstünlük sağlayamaması üzerine MÖ 1280 de ünlü Kadeş barışı imzalanmıştır Fakat Kadeş savaşının yarattığı yıpranma kolay kolay tamir edilemez ve IIIHattuşili ve IVTudhaliya gibi son güçlü krallardan sonra imparatorluk hızla çökmeye başlamıştır Bu devirde Anadolu’da büyük bir kuraklık ve kıtlığın yaşanması bu çöküşü hızlandıran etkenlerdendir Sonunda başkent Hattuşaş, MÖ 1200 yıllarında Karadeniz dağlarından gelen Kaşkalar tarafından yakılıp yıkılmış ve Hitit İmparatorluğu sona ermiştir

İmparatorluk Çağı kültürü hemen hemen her yönüyle Eski Hitit kültürünün devamıdır Ancak bu dönemde gerek mimarlık gerekse betimleme sanatında imparatorluğa yakışan eserler ortaya konmuştur Özellikle başkent Hattuşaş imparatorluğun tüm görkemini yansıtmaktadır Özellikle IV Tudhaliya döneminde başkentte toplanan tapınaklarla, Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı mimarisi ve kabartmaları ile dikkat çekicidir Yine bu dönemde İmparatorluğun dört bir yanı kaya kabartmaları ile bezenmiştir Ele geçirdikleri ülkelerin tüm tanrılarını kabul etmelerinden dolayı çok tanrılı bir dine sahip olan Hititler bu kaya kabarmalarında daha çok dinsel sahneleri işlemişlerdir Bu dönemde çivi yazısı resmi yazışmalarda, Hiyeroglif ise kaya kabartmalarında kullanılmıştır İmparatorluk döneminde Hitit seramiği hem teknik hem de form yönünden oldukça gerilemiştir Hayvan şeklindeki kap yapımı ise devam etmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.