Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürk, cumhuriyeti, türkiye

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-22-2009   #46
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



SADABAD PAKTI



Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında, 8 Temmuz 1937'de Tahran'da Sadabad Sarayı'nda imzalanan dörtlü pakt, İtalya'nın doğu ülkelerini hedef tutan istila politikasından ve bu politikanın oluşturduğu endişeden doğmuştur Orta Doğuya yönelen İtalya'ya karşı bir savunma sistemi kurmak, Orta Doğunun güvenliği için zorunlu görülüyordu İlk defa bu amaçla, 2 Ekim 1935'te Cenevre'de Türkiye, İran ve Afganistan arasında üçlü bir Antlaşma parafe edildi

Buna daha sonraları Irak da katıldı Ancak Irak-İran sınır antlaşmazlığının çözümlenmesi (Şattülarap uyuşmazlığı), Türkiye ile İran arasında dostluk çerçevesi içinde sınır sorunu dahil her alanı düzenleyen Antlaşmaların akti, 8 Temmuz 1937 tarihli Sadabad Paktı'nın imzalanmasına imkan vermiştir Dört Devlet, antlaşma ile dostluk ilişkilerini devam ettireceklerini, Milletler Cemiyeti Paktı ile Briand-Kellog Paktı'na bağlı olacaklarını, birbirinin iç işlerine karışmayacaklarını, ortak çıkarlarını ilgilendiren hususlarda birbirlerine danışacaklarını, birbirlerine karşı saldırıda bulunmayacaklarını ve sınırlarının korunmasına saygı göstereceklerini taahhüt etmişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-22-2009   #47
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



ÖNEMLİ OLAYLAR

SİYASİ GELİŞMELER



Halk Zümresi, Islahat, İstiklal, Tesanüt Grupları 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan TBMM, seçimle gelenler ile eski Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın Ankara'ya katılan üyelerinden oluşuyordu Belirli bir görüşü temsil etmediklerinden ve herhangi bir siyasi partinin temsilcisi olmadıklarından, aralarında bir birlik mevcut değildi Farklı kaynaklardan gelen bu insanlar, aynı zamanda farklı düşüncelerinde sahibi idiler

Aslında, seçilirken Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin temsilcisi olarak Meclise katılan milletvekilleri, Misak-ı Milli amacında birleşmekle beraber, Mecliste bir birlik göstermekten uzak kalıyorlardı Meclisteki gruplaşmalar, Meclis çalışmalarının başarı ile sürmesine engel teşkil ediyordu

Ana ve temel düşünce etrafında birleşen milletvekilleri, değişik düşünce ve inançların da etkisiyle bir takım gruplar kurmuşlardı Tesanüt Grubu (Dayanışma Grubu), İstiklal Grubu (Bağımsızlık Grubu), Müdafaa-i Halk Zümresi, Islahat Grubu ile beraber isimsiz olarak özel amaçlar etrafında birleşen küçük gruplar da TBMM'nde temsil edilmekte idiler İttihat ve Terakkicilerin bir kısmı, Tesanüt Grubunda bulunuyordu Tesanütçüler bir çeşit sendikalizm amaçlayan program etrafında toplanmışlardı Halk Zümresinde, Bolşevik olmaya meyilli, sol eğilimli milletvekilleri bulunuyordu İstiklal grubu milletvekillerinin, pek çoğu ileri görüşlü, hamleci gençlerden oluşuyordu

Mustafa Kemal Paşa ortaya çıkan siyasi Antlaşmazlıkları azaltmak, çeşitli grupları birleştirmek için büyük çaba göstermiş, ancak bir sonuç alamayınca Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grubu adı ile bir grup kurmuştur

CUMHURİYET HALK FIRKASI'NIN KURULUŞU



TBMM'nde mevcut hizipleri birleştirmek veya mevcut hiziplerden birini takviye ederek Mecliste iş ve hizmet görme gayretleri sonuç vermedi 10 Mayıs 1921 günü, Mustafa Kemal Paşanın başkanlığında toplanan 151 milletvekili Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Meclis Grubu kurma kararı aldılar ve grup başkanlığına da Mustafa Kemal Paşa'yı getirdiler
Bir süre sonra Mecliste, Birinci Grup ve İkinci Grup diye bir ayrılma baş gösterdi Birinci Grup, millet iradesine ve milletin egemenliğine değer vererek, milletin maddi ve manevi gücünü seferber etme çabası içinde idiler

Atatürk Birinci Grubun başında bulunuyordu İkinci Grup hilafet ve saltanat makamının ve Osmanlı devlet şeklinin saklı tutulmasını istiyordu İkinci Grup, Ankara'daki siyasi gücü geçici saymakta, Misak-ı Milli'nin sağlanmasından sonra, hükümetin çekilmesi gereğini ifade etmekteydi Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir hükmüne de, Padişahın yetkilerini kısıtlayacağı için karşı idiler Kısaca İkinci Grup, sosyal görüş bakımından gelenekçi ve mukaddesatçı, siyasi görüş bakımından da Osmanlı düzeninden yanaydı


Mustafa Kemal Paşa'nın Ankara'da, Hakimiyeti Milliye, Yenigün ve Öğüt gazetelerine "Halk Fırkası" adıyla siyasi bir parti kurma niyetini açıklaması ile, Meclis'te Birinci Grubu teşkil edenler bu yeni kurulacak partide hizmete hazırlandılar Mustafa Kemal Paşa'ya göre "Halk Fırkası, bütün milletin refah saadetini temine yönelik olcaktır" Atatürk, "ortaya koyacağımız şey müspet millet programıdır" demekte ve "Tam istiklalle, kayıtsız şartsız millet hakimiyetinin, Halk Fırkası'nın programının iki esas maddesini oluşturduğunu" ifade etmekteydi Ayrıca, Atatürk diğer konuşmasında da, "Halk Fırkası'nın halkımıza siyasi terbiye vermek için bir mektep olacağını" dile getirmiştir
Mustafa Kemal Paşa, 8 Nisan 1923'te yapılacak seçimde milletvekillerine vereceği görev ve yetkileri bel

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-22-2009   #48
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI


İktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Fırkası'na karşı bir muhalefet havası esmeye başlamış, çeşitli yönleriyle şikayetler muhalifler tarafından ortaya çıkarılmıştı Parti'nin Meclis üzerinde baskı yaptığı iddia ediliyor, bunun kaldırılması isteniyordu Cumhuriyet Halk Fırkası'ndaki ayrılıklar, 17 Kasım 1924'te Ankara'da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın yani yeni bir partinin doğmasına sebep oldu
Yeni parti, Meclisin ikinci döneminde Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan ayrılan milletvekillerinin katılması ile Meclis içinde kuruldu Fırka'nın başkanı General Kazım Karabekir, İkinci Başkanı HRauf Orbay (eski başbakan) ve genel sekreteri de Ali Fuat Cebesoy'du

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programı şu esaslara dayanıyordu: Partinin sistemi liberalizm ve halkın hakimiyetidir Genel olarak hürriyetlere taraftardır, dinsel düşünce ve inançlara saygılıdır İdari yönden, yerinden yönetimin gerçekleşmesine çalışacaktır Cumhurbaşkanının, seçiminden sonra milletvekilliği ile ilgisi kesilecektir

Mustafa Kemal Paşa, demokratik düzenin kurulmasını, istediğinden, yeni Partinin kuruluşundan memnun olmuştur Yeni parti için; "Bırakınız, karşımıza çıksınlar, memleket işlerini münakaşa edelim ve bizim Meclisimizde de iki parti olmalı, hükümeti denetleme sistemi kurulmalı ve medeni ülkelerin parlamentolarına benzemeliyiz" diyordu Fırka, Mecliste hayli asabi bir hava içinde doğmuş, müzakerelere katılmış, hükümetten çeşitli sorunlar hakkında bilgi istemiştir

Bu sert çekişmeler, özellikle bütçe görüşmeleri sırasında doruğa çıkmıştır Doğu Anadolu'da patlak veren Şeyh Sait İsyanı, İstiklal Mahkemeleri'nin geniş yetkilerle kurulmasına, Takrir-i Sükun Kanununun çıkmasına sebep olmuştur İstiklal Mahkemeleri, Terakkiperver Fırka mensuplarının irticai faaliyetleri hakkında hükümeti ikaz etmişler, önce Diyarbakır İstiklal Mahkemesi kendi yetki alanında bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası şubelerinin kapatılmasına karar vermiştir Hükümet ise, Takrir-i Sükun Kanunu'na dayanarak, 3 Haziran 1925 tarihinde bütün memlekette irticayı tahrik etmesi nedeniyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasını kararlaştırmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-22-2009   #49
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



ŞEYH SAİT AYAKLANMASI


Şeyh Sait, 13 Şubat 1925'te Ergani ilçesine bağlı Eğil bucağının Piran köyünde ilk defa isyana başlamıştır Önce Genç ilinin merkezi Darhani'yi ele geçirmiş, bir alayı geri çekilmeye mecbur ettikten ve bir süvari alayını da pusuya düşürdükten sonra, Elazığ'ı almıştır Daha sonra asiler, Diyarbakır'a yürüyerek şehri ele geçirmek istemişlerse de bundan bir sonuç alamamışlardır
Olayın başlangıcında, Ali Fethi Okyar Hükümeti isyanı bölgesel ve çabuk bastırılacak bir olay olarak değerlendirmiştir

Ancak isyanın süratle yayılması; Diyarbakır, Elazığ ve Genç vilayetlerini içine alması ve genişlemeye başlamış olmasından ötürü hükümet bir ay süre ile bölgede sıkıyönetim ilan etmiştir Olay, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit eden, inkılaplara karşı bir isyandır Bükreş'te toplanan Hilafet Kongresinde Vahdettin taraftarları Türkiye'de suikastlar düzenleyerek ve isyan çıkararak karşı ihtilale teşebbüs kararı almışlardı Karşı ihtilali hazırlamakla görevli ihtilal komitesi, ülke içinde gizli beyannameler dağıtıyor, gezici hocalar ve seyyar satıcılar eliyle devrim (inkılap) hamlelerini kötülüyor, hilafet lehine telkinde bulunuyordu Hilafet komitesi, Şeyh Sait'le anlaşarak ihtilal hazırlığı yapmıştı


I Dünya Savaşı'nın sonucu Osmanlı İmparatorluğunun dağılması ile, Kürtler de bağımsızlık peşine düştüler Bu amaçla kurulan, Kürt Teali Cemiyeti, İngiltere'nin mandası altında bağımsız bir Kürt Devleti kurmayı öngörüyordu Bu cemiyet, Cumhuriyet'in ilanından sonra resmen dağıldı ise de, Kürt İstiklal Komitesi adı altında faaliyetine devam ediyordu İsyan başladıktan sonra, Seyyit Abdülkadir, İstanbul'daki Kürtleri, silahlı bir irtica hareketine sevke teşebbüs etmiş, bu yolda planlar hazırlamıştır

Şeyh Sait olayının ayrıca İngilizlerle de ilgisi vardı Lozan'da halledilmeyen Musul sorununun 1924 yılında İstanbul'da toplanan İngiliz Konferansının sonuç vermemesi üzerine, Milletler Cemiyeti'ne götürülmesi gerekliydi İngiltere bir taraftan Musul halkının Türkiye ile birleşmek isteğini önlerken, diğer taraftan da Türkiye dahilinde, isyan ve kargaşalık çıkararak Türkiye'nin siyasal istikrarını sarsmaya çalışıyordu Bu sırada kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kısa zamanda padişah taraftarı şeriatçı ne kadar muhalif varsa hepsini içine almıştı Sıkı ve sert tedbirler alınması zorunluluğu ile Ali Fethi Bey (Okyar) Başbakanlık görevinden ayrılmış, yeni hükümeti İsmet Paşa kurmuştu Güvenoyu alan yeni hükümetin ilk işi, isyan karşısında hükümete yetkiler veren Takrir-i Sükun Kanunu ve biri Ankara'da diğeri isyan bölgesinde olmak üzere iki tane İstiklal Mahkemesi kurulması hakkındaki kanunu, TBMM'nden çıkarmak olmuştur

Takrir-i Sükun Kanunu, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Şeyh Sait isyanının ve diğer tehlikelerin ortaya koyduğu engelleri önlemek amacıyla 4 Mart 1925 tarihinde yürürlüğe girmiştir Önce iki yıl için çıkarılan kanun, iki yıl daha uzatıldıktan sonra 4 Mart 1929'da yürürlükten kaldırılmıştır Yapılan planlı askeri harekat sonucunda isyancılar mağlup edildi ve elebaşları hemen yakalandı Suçluların, İstiklal Mahkemesinde yapılan muhakemeleri esnasında, asilerin sözde dini ve şeriatı kurtarmak perdesi arkasında, memleketi parçalayıp bir Kürt devleti kurmak amacıyla harekete geçtikleri ve gizli bir şebeke teşkil ettikleri belirlenmiştir Sonuç olarak, Şeyh Sait ve Seyyit Abdülkadir de dahil olmak üzere bütün elebaşılar idama mahkum edilmiş ve hüküm derhal yerine getirilmiştir

Suçluların İstiklal Mahkemesi huzurunda yaptıkları itiraftan kesin olarak anlaşılmıştır ki Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programında yer alan, dini fikir ve inanışlara hürmet edileceğine ve idarelerde yerinden yönetim (Adem-i merkeziyet) usulünün uygulanacağına dair hükümler ve parti mensuplarının bu hükümlere dayanarak yaptıkları propagandalar, ayaklanmayı tertip edenlerin işine yaradığı gibi, halka isyan cesaretini de vermiştir Bu nedenlerle Doğu'da Diyarbakır'da bulunan İstiklal Mahkemesi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kendi bölgesi içinde bulunan bütün şubelerinin kapatılmasına karar vermiş, Ankara'daki İstiklal Mahkemesi de, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adına yapılan propagandalarda dinin ve dince mukaddes olan şeylerin, siyasal amaçlara alet edildiğini belirleyerek, bu Fırka'nın durum ve çalışma tarzı hakkında Hükümet'in dikkatini çekmiştir

Diyarbakır ve Ankara İstiklal Mahkemelerinin kararlarını dikkate alan Cumhuriyet hükümeti, Takrir-i Sükun Kanununa dayanarak, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın bütün şube ve merkezlerinin kapatılmasına 3 Haziran 1925 tarihinde karar vermiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-22-2009   #50
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



TAKRİR-İ SÜKUN KANUNU


Takrir-i Sükun Kanunu, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Şeyh Sait isyanının yarattığı tehlikelerin ve olağanüstü şartların ortaya koyduğu engelleri önlemek amacıyla, 4 Mart 1925 tarihinde yürürlüğe girmiştir Önce iki yıl için çıkarılan Kanun, iki yıl daha uzatıldıktan sonra, 4 Mart 1929'da yürürlükten kaldırılmıştır Takrir-i Sükun Kanununun çıkarılması ile ilgili Atatürk'ün Nutuk'da yaptığı açıklama şöyledir;


"Takrir-i Sükun Kanunu'nun ve İstiklal Mahkemelerini istibdat vasıtası olarak kullanacağımız fikrini ortaya atanlar ve bu fikri aşılamağa çalışanlar oldu Biz, olağanüstü sayılan ve fakat kanuni olan tedbirleri, hiçbir vakit ve hiçbir suretle, kanunun üstüne çıkmak için, vasıta olarak kullanmadık, aksine memlekette düzen ve güvenlik kurmak için uyguladık; devletin hayat ve bağımsızlığını temin için kullandık Biz o tedbirleri milletin medeni ve sosyal gelişmesinde istifadeli kıldık

Bu sebeple, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir görüşten istifade ederiz O görüş şudur: Türk Milletini, medeni dünyada layık olduğu yere yükseltmek ve Türk Cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha ziyade kuvvetlendirmek Ve bunun için de, istibdat fikrini öldürmek"




ATATÜRK'E SUİKAST GİRİŞİMİ



16 Haziran 1926 Çarşamba günü İzmir'e gitmek üzere seyahatte bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşaya suikast yapacakları ihbarı üzerine, suikastı fiilen yapmakla görevli olanlar, suç vasıtaları olan bomba ve silahlarıyla birlikte yakalanmışlardır Suikast şebekesi, aylardan beri birtakım özel tertibat ile her ne olursa olsun Gazi'ye karşı suikast yapmayı ve bu suretle de hükümeti devirmeyi kararlaştırmıştı

Suikastı hazırlayanlar, Terakkiperver Cumhuriyet fırkasına mensup bazı kimselerdi En önemli rolü oynayanlar Terakkiperver Fırkadan İzmit Milletvekili Şükrü Bey ile eski İttihat ve Terakkici Kara Kemal'di Suikast önce Ankara'da tasarlanmış, Erzincan Milletvekili Sabit Bey'le Faik Bey'in müdahaleleri ile önlenmiş, daha sonra Bursa'da düşünülmüş, bu da uygun görülmeyerek İzmir'de gerçekleştirilmesine karar verilmiştir

16 Haziran 1926'da İzmir'e gelmesi beklenen trenin gelmemesi sonucu Giritli Şevki durumu İzmir Valisine ihbar etmiş ve suikastçılar silahları ile birlikte yakalanmışlardır
Suikast olayının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası bir kısım mensupları ile ilgili bulunduğu ortaya çıkmış ve eski İttihat ve Terakkicilerin de bu olayın tahrik ve düzenleyicileri oldukları anlaşılmıştır Amaçları, önce irticayı tahrik ve dini siyasete alet ederek Mustafa Kemal Paşa'yı iktidardan düşürmekti

Buna muvaffak olamayınca, İttihat ve Terakki'nin ileri gelenleri, Terakkiperver Fırkanın içindeki adamlarıyla suikast teşebbüsü hazırlıklarına girişmişlerdir Kurulan İstiklal Mahkemesi, suçları sabit olanları idama mahkum etmiştir 14 Temmuz 1926'da başta Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi, Şükrü Bey, Ayıcı Arif, İsmail Canpolat olmak üzere 13 kişi idam edilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-22-2009   #51
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



SERBEST CUMHURİYET FIRKASI


Atatürk, halkın genel eğilimlerini yakından izlemek ve milletin her an nabzını yoklamak istiyordu Bu amaçla çok partili rejimin yerleşmesini istemişti Eski ve kendisine pek bağlı arkadaşı, o sıra da Paris Büyükelçisi olarak hizmet gören Ali Fethi (Okyar) Beyi yeni bir parti kurmakla görevlendirmiştir Mustafa Kemal Paşa, Ali Fethi Bey'e, "Bir parti kur, başına geç ve düşüncelerini Mecliste müdafaa et Bu suretle particilikten beklenen faydayı da temin etmiş olursun" dedi Böylece Serbest Cumhuriyet Fırkası Atatürk'ün arzusu ile çok partili hayata kavuşmak için 12 Ağustos 1930'da kuruldu Atatürk, Fırka Başkanı Ali Fethi Bey'e yazdığı 11 Ağustos 1930 tarihli mektupta, "Reisicumhurluğun uhdeme teslim eylediği yüksek ve kanuni vazifeleri Hükümette olan ve olmayan fırkalara karşı adilane ve bitarafane ifa edeceğime ve laik Cumhuriyet asası dahilinde fırkanızın her türlü faamileü cedelarmadırır sid ergele guramayacağını emniyet edebilirsiniz" diyerek talimat vermiştir Serbest Cumhuriyet Fırkası liberazmi savunan bir muhafelet partisi olarak siyasi mücadeleye girdi Programına göre parti, Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik esaslarına bağlı kalacaktı Parti ayrıca seçimlerin tek dereceli olmasını ve kadınların siyasi haklara sahip olmasını da savunmuştur Parti genellikle Cumhuriyet Halk Fırkası'nın devletçi görüşüne karşı liberalizmi savunuyordu
Serbest Cumhuriyet Fırkası süratle gelişti Fethi Bey'in Ege gezisi, halkın hükümet, devrimler ve laiklik aleyhine gösteri yapmalarına vesile oldu Bütün tedbirlere rağmen gericilik yeniden tehlikeli hüviyeti ile ortaya çıktı Partiye girenleri kontrol mümkün olamıyordu Partiye girenler gerici ve tutucu koyu bir propagandaya giriştiler Fesin tekrar giyileceğini, tekkelerin açılacağını, Arap harflerinin kullanılacağını söylemekten ve hatta Mustafa Kemal Paşa aleyhine konuşmaktan çekinmediler
Fethi Bey'in de kontrolünden çıkan olaylar, onu Mustafa Kemal Paşa ile karşı karşıya getirmiştir Pek kısa bir zaman yaşayabilmiş olan Serbest Cumhuriyet Fırkası zamanında genel ve ara seçimler yapılmamış belediye seçimleri yapılmışsa da bu seçimler büyük çoğunlukla Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından kazanılmıştır Mecliste belediye seçimlerinde baskı yapıldığı iddia edilerek hükümet eleştirilmiştir Bu münakaşalar, çok sert bir mücadele halini almıştır Nihayet Serbest Cumhuriyet Fırkası, 18 Aralık 1930 tarihinde kendi kendini kapatmıştır Fırkanın kendi kendini feshettiğini bildiren belgede, Partinin Gazi Hazretleriyle (Atatürk) siyasi yönden karşı karşıya gelmek durumunda kalabileceği endişesi, feshin önemli sebebi olarak belirtilmiştir



MENEMEN OLAYI




Derviş Mehmet isminde bir yobaz ve altı silahlı arkadaşı 23 Aralık 1930 günü Menemen'e gelmişler ve camiye girerek üzerinde dini ibareler yazılı bir bayrakla, camide bulunanları ve merakla cami önüne toplananları, kendileriyle birlik olmaya davet etmişlerdir Derviş Mehmet halka hitap ederek; "Ey Müslümanlar, ne duruyorsunuz; Halife Abdülmecit hududa geldi, Sancak-ı Şerif çıktı, gelin altında toplanalım, şeriat isteyelim" diye bağırmıştır

Gösteriler ve tekbirlerle dini ibareler bulunan bayrağı Hükümet Konağı önündeki meydana dikmişlerdir Toplanan halkı dağıtıp bu yobazları yakalamaya mesleği öğretmen olan Yedek Asteğmen Kubilay Bey'in askeri müfrezesi görevlendirilmiştir Kubilay Bey, şakilere nasihatta bulunarak; yaptıklarının hatalı, sakıncalı ve kötü bir şey olduğunu belirterek vazgeçmelerini ve dağılmalarını söylemiştir Şakiler buna mavzer kurşunu ile cevap vermişlerdir Kubilay Bey kendisini korumak için tabancasını çekmiş ise de, bir kurşunla yaralanarak yere düşmüş ve gözleri dönmüş canilerden biri, yaralı Kubilay Bey'in üstüne atılarak boğazından kesip başını gövdesinden ayırmıştır Bu arada Hasan adlı fedakar bir mahalle bekçisini de şehit etmişlerdir

Olay yerine yetişen askeri birlik ve jandarmalar şakilerin teslim olmalarını istemiştir Bu isteği reddeden yobazlar ateşle karşılık vermişlerdir Çatışma sonucu Derviş Mehmet ve iki arkadaşı vurularak, ikisi de yaralı ele geçirilmiştir Diğer ikisi de iki gün sonra yakalanmıştır Araştırma sonucu; olayın bölgesel bir nitelik taşımadığı, organize bir şebekenin düzenlediği, Cumhuriyet'i yıkmak amacını güden irticai ve siyasi bir hareket olduğu ortaya çıkmıştır Bunun üzerine Hükümet, Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir illerinde bir ay süre ile sıkıyönetim ilan etmiştir Yakalananlar muhakemeleri sonunda ağır cezalara çarptırılmışlardır

Olaydan hemen sonra Atatürk, Cumhurbaşkanı ve Başkomutan olarak Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa'ya 28 Aralık 1930 günü bir taziye telgrafı göndererek, Cumhuriyet'e karşı suikast tertipleyen mütecavizleri lanetlemiş ve Kubilay Bey'i görevini yapan şehit olarak takdirle anmıştır Atatürk; "Hepimizin, dikkatimiz, bu meseledeki vazifelerimizin icabatını hassasiyetle ve hakkıyla yerine getirmeye matuftur Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet'in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır" demiştir


HATAY SORUNU

15 Mart 1923'te Atatürk Adana'ya geldiklerinde, yol kenarında Antakya ve İskenderun'u sembolize eden iki genç kızın hıçkırıklar arasında, "Bizi de kurtar" feryadına karşılık, "Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz" demiştir 20 Ekim 1921'de imzalanmış olan Ankara Antlaşması, İskenderun Sancağını Suriye'den ayırarak ayrı bir statüye tabi tutuyordu Bu Antlaşmanın 7 Maddesi, İskenderun beldesi için özel bir idare usulü kurulacağını; bu bölgenin Türk ırkından olan sakinlerinin, kültürlerinin gelişmesi için her türlü kolaylıktan faydalanacağını ve Türk parasının orada resmi mahiyet taşıyacağını öngörmüştür Antlaşma hükmüne uygun olarak, 8 Ağustos 1922'de Sancak'ta bir bölgesel idare kurulmuştur

Fransa, Suriye ile anlaşarak manda idaresine son vermeyi kararlaştırmıştı Hatta, 8 Eylül 1936 tarihinde parafe edilen antlaşma ile Suriye'de manda idaresinin son bulduğu öngörülüyor, ancak Sancak'ın durumundan söz edilmiyordu Türkiye'de bu durum Sancak'ın kaderi hakkında genel bir kaygı uyandırdı Türk Hükümeti, Sancak sorununun önemi üzerine eğilerek; 6 Ekim 1936'da Milletler Cemiyeti Assamblesi'nde ve daha sonra 9 Ekim 1936'da Fransa'ya verdiği bir nota ile görüşünü belirtti

Atatürk davaya verilen önemi, 1 Kasım 1936 TBMM'ni açış nutkunda, kesin ve belirli şekilde dünya kamuoyuna duyurmuştur "Bu sırada, milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele hakiki sahibi öz Türk olan İskenderun-Antakya ve havalisinin mukadderatıdır Bunun üzerinde, ciddiyet ve kifayetle durmaya mecburuz Daima kendisi ile dostluğa çok ehemmiyet verdiğimiz Fransa ile aramazda tek ve büyük mesele budur Bu işin hakikatını bilenler ve hakkı sevenler, alakamızın şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve tabii görürler"

Fransa, Sancak'ın Suriye'den ayrılamayacağını açıklamakla, Türk görüşüne kesin red cevabı vermiş oluyordu Sorunun Milletler Cemiyeti'nde görüşülmesi ve bu kurulun tavsiyesi ile Sancak bölgesine üç müşahidin gönderilmesi, Sancak davasının milletlerarası planda da önemini artırmış oldu İngiliz Dışişleri Bakanı Anthony Eden'in aracılığı ile, 24 Ocak'ta bir prensip Antlaşmasına varıldı

Almanya'nın 1938 Martında Avusturya'yı ilhakı, Fransa'nın Almanya'ya karşı Doğu'da kuvvetli bir Türkiye'ye ihtiyacını gösteriyordu Boğazların da Avrupa'da büyüyen kriz ve uyuşmazlıklar sebebiyle önemi artmıştı Haziran 1938'de, Antakya'da Türk ve Fransız askeri heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonucu, 3 Temmuz 1938'de Antlaşma yapıldı Hatay'ın toprak bütünlüğü ile siyasi statüsünü korumak amacı ile her iki devlet 2500'er kişilik askeri kuvvet göndermeyi kabul etmişlerdi Türk Ordusu 4 Temmuz 1938'de Hatay'a girerek görevine başladı

Türkiye ile Fransa arasında imzalanan dostluk antlaşması bu iki devleti birbirine yaklaştırıyordu Yapılan seçimler sonucunda Meclis, 2 Eylül 1938'de ilk toplantısını yaptı ve bağımsız Hatay Cumhuriyeti'ni ilan etti Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen, Başbakanlığa Abdurrahman Melek getirildi 23 Haziran 1939 tarihinde Türkiye ile Fransa arasında yapılan yeni bir antlaşma ile, Hatay halkının da arzusuna uygun olarak Fransa, Hatay'ın Türkiye'ye katılmasını kabul etti

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-23-2009   #52
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



» IIDünya Savaşı


3 Eylül 1939’da İngiltere ve Fransa’nın Polonya’yı işgal eden Almanya’ya savaş ilan etmesiyle başladı Almanya, İtalya ve Japonya’nın oluşturduğu Mihver Devletleri ile Fransa,İngiltere,ABD ve SSCB’nin oluşturduğu Müttefikler dünyanın hemen her bölgesinde savaştı 2 Dünya Savaşı topyekun bir savaştı,yani savaşa giren bütün ülkelerin tüm kaynakları ve insan gücü savaş için kullanıldı Askerlerin yanı sıra milyonlarca sivil insan öldürüldü Savaş Portekiz,İspanya,İsveç,İsviçre dışında bütün Avrupa’ya yayıldı ABD,deniz filosunun Japon uçaklarına bombalanması üzerine Aralık 1941’de savaşa katıldı 2 Dünya Savaşı Eylül 1945’te bitti Bu savaşın sonuçlarından dünyanın pek az bölgesi kendisini kurtarabildi Almanya’da Adolf Hitler’in diktatörlüğü,büyük can kayıpları ve büyük acılar pahasına yıkılabildi Savaşın sonunda, SSCB ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri yeni topraklar kazanırken, Japon ve İtalyan imparatorlukları yıkıldı

Savaşın Nedenleri:

1 Dünya Savaşı’nın sonunda Almanya yenilmiş ve ağır koşullar içeren bir antlaşma yapmak zorunda bırakılmıştı Almanlar 1919’da imzalanan Versay Antlaşması’nın haksız maddeler içerdiğini ve yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorlardı 1920’lerde büyük ekonomik güçlüklerle karşı karşıya kalan Almanya’da 1933’te Adolf Hitler önderliğindeki Naziler iktidara geldi Hitler,bir yandan Versay Antlaşması’nın geçersiz sayılmasına çalışırken,öte yandan da silahlı kuvvetlerini yeniden toparladı

1919’da barışı korumak ve uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti,bu görevleri yürütebilmek için gerekli olan yaptırım gücünden yoksundu ABD bu örgütün dışında kaldı; öbür üyeler arasında da kararlara uymayan devletlere karşı zor kullanma konusunda görüş birliğine varılamadı Bu sorun, 1931’de Japonya’nın protestolara aldırmayarak Cin’in Mançurya bölgesini ele geçirmesiyle iyice açığa çıktı Japonya 1930’lar boyunca gücünü arttırdı 1935’te faşist Benito Mussolini yönetimindeki İtalyanlar,Etiyopya’yı işgal ettiler Milletler Cemiyeti bu kez de etkin önlemler alamadı

Bu zayıflıktan yararlanan Hitler, 1936 Mart’ında Almanya’nın Ren Irmağı’nın batısında kalan topraklarına askeri birliklerini gönderdi Oysa 1925’te Almanya ile Milletler Cemiyeti arasında yapılan antlaşmaya göre bu bölgede hiçbir devlet asker bulunduramayacaktı Milletler Cemiyeti bu konuda da protestolar dışında yaptırım uygulamadı Ardından İtalya ve Almanya,İspanya’daki iç savaşta cumhuriyetçi yönetime karşı faşist General Francisco Franco’nun saflarında savaşmak üzere asker gönderdi böylece yeni silah ve uçaklarını da denediler Yeni toprak kazanımları ve dünya egemenliği için Almanya,İtalya ve Japonya, Berlin-Roma-Tokyo Mihveri diye adlandırılan bir ittifak kurdular Bu yüzden bu ülkeler Mihver Devleri adıyla anıldı

1937’de Japonya,Çin’e karşı topyekun bir savaş başlattı Bir yıl sonra Almanya,Avusturya’yı işgal etti; ardından da Çekoslovakya’da Alman asıllıların çoğunlukta olduğu Südet bölgesi üzerinde hakkı olduğunu ileri sürdü İngiltere ve Fransa,Çekoslovakya’yı Hitler’in bu isteğine boyun eğmesinin yararlı olacağına inandırdı ve Eylül 1938’de yapılan Münih Antlaşması’yla bölge Almanya’ya bırakıldı 6 ay sonra Hitler başkent Prag’ı bombalayacağını söyleyerek gözdağı verince Çekoslovakya Almanya’nın boyunduruğuna girdi

Almanya’nın sonraki kurbanı 1 Dünya Savaşı’nın ardından bağımsız bir devlet olarak yeniden kurulan Polonya’ydı İngiltere ve Fransa bu kez Alman saldırısına karşı Polonyalılara yardım edecekleri konusunda kesin güvence verdiler Almanya,Polonya’ya saldırınca da 2 Dünya Savaşı başlamış oldu

Avrupa’da Savaş Başlıyor:

Almanya Ağustos 1939’da SSCB ile 0 yıl geçerli olacak bir saldırmazlık paktı imzaladıktan sonra,1 Eylül’de Polonya’ya girdi İngiltere ile Fransa sözlerini tutarak 3 Eylül’de Almanya’ya savaş ilan etti Avusturya,Kanada ve Güney Afrika’nın da aralarında bulunduğu başka ülkeler de İngiltere ve Fransa’nın yanında yer aldı Ama Müttefikler,Alman kara ve güçlerince hızla işgal edilen Polonya’ya yardım edemdi17 Eylül’de SSCB de doğudan Polonya’ya girdi Polonya teslim oldu 80 bin kadar Polonya askeri mücadeleyi sürdürmek amacıyla önce Romanya’ya daha sonra da Fransa’ya giderek burada toplandı

Ekimde SSCB, olası bir Alman saldırısına karşı bir batıda “tampon devletler” oluşturmak amacıyla,üç Baltık ülkesini, Estonya,Letonya ve Litvanya’yı işgal etti Ardından SSCB,Finlandiya’dan birliklerine Finlandiya topraklarına girme hakkının verilmesini istedi Finlandiya SSCB’nin koşullarını kabul etmek zorunda kaldı

Bunlar olurken batı oldukça hareketsizdi Fransa,Alman sınırında Maginot Hattı adıyla anılan savunma hattını kurdu Kuzeydeki İngiliz birlikleri,Belçika’nın savaşa girmemesi nedeniyle Almanlar’la hiç karşılaşmadı

1940 Nisan’ında Almanlar,Norveç’e saldırdı Amaçları denizaltıları için üsler kurmak ve İsveç’in kuzeyindeki madenlerden çıkartılarak denizyoluyla Norveç’in Narvik limanına getirilen demire el koymaktı Alman birlikleri gemilerle geldi ve bir bölümü hiçbir engele karşılaşmazsınızın Norveç kıyılarına çıktı Bir bölümü de İngiliz deniz güçleriyle,iki tarafın da eşit kayıplar verdiği sert çatışmalara girdi Ama Almanlar kısa sürede Norveç’te Müttefikler’in asker çıkarma girişimlerini önleyebilecek hava üsleri kurdular Norveç 9 Haziran’da teslim oldu Almanlar’ın nisanda saldırdığı Danimarka da pek az direnebildi

10 Mayıs 1940’ta başlayan Alman saldırısı,kısa sürede Belçika,Hollanda ve Lüksemburg’un işgaliyle sonuçlandı Yardıma gelen İngiliz ve Fransız orduları da püskürtüldü 13 Mayıs’ta Sedan’da Alman tankları Meuse Irmağı’nı geçti ve Fransa’nın içlerine doğru ilerledi Hollanda 14 Mayıs’ta teslim oldu Alman tankları kuzeye,kıyıya doğru ilerledi ve geri çekilen Müttefikler’in önünü kesit Belçika 27 Mayıs’ta teslim oldu

Belçika’da sıkışıp kalan İngiliz ve Fransız birlikleri büyük kayıplar verdi İngiliz deniz güçlerinin yardımıyla Dunkerque kıyılarından 346 bin kadar Müttefik askeri kurtarıldı; ama silah,araç ve gereçler geride bırakıldı

14 Haziran’da Almanlar Paris’e girdiler, 22 Haziran’da da Fransızlar ateşkes antlaşmasını imzaladılar Alman güçleri Kuzey Fransa’yı ve bütün Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti Mareşal Henri Philippe Petain Vichy’de Almanlar’ın denetiminde bir hükümet kurdu İngiltere’de bulunan General Charles de Gaulle savalın sonuna kadar varlığını koruyan Özgür Fransa Hareketi’ni kurarak işgalcilere karşı direnişe geçti İngiltere’de ayrıca “özgür” Polonya,Norveç,Belçika,Hollanda ve Çek askeri birimleri de oluşturdu

Hitler bir sonraki hedef olarak İngiltere’yi seçti Alman hava kuvvetleri Güney İngiltere’deki havaalanlarını ve limanlarını her gün bombalamaya başladı İngilizler’in kesin direnişiyle karşılaşan Almanlar,ardından Londra’yı ve İngiltere’nin iç bölgelerindeki kentleri de bombaladı Bu baskınlar pek çok sivilin ölümüne ve büyük zarara yol açtı Buna karşılık İngiliz hava kuvvetleri de Fransa ve Belçika limanlarında askerleri Manş Denizi’nden geçirmek üzere toplanmış Alman gemilerini batırdı İngiltere göklerinde Ağustos-Ekim 1940 arasında yapılan üstünlük savaşından sonra,Alman hava saldırıları gece bombardımanlarına dönüştü; 1941 ortalarına kadar İngiltere’deki kentler yoğun hava akınlarının hedefi oldu Haziran 1940’tan sonraki bir yıl içinde yaklaşık 43 bin sivil yaşamını yitirdi;50 bin kişi ağır yaralandı

Almanya SSCB’ye Saldırıyor:

Hitler’in SSCB ile 1939’da yaptığı saldırmazlık paktının asıl amacı,Almanya’nın aynı hem batıda,hem doğuda savaşmak zorunda kalmasını önlemekti 1940’ta Alman orduları Fransa’yı göçertip İnglizler’i Avrupa’dan sürünce Hitler, SSCB’ye saldırmaya karar verdi Hızlı bir harekatla SSCB üzerinden Ortadoğu’ya inmeyi tasarlamıştı SSCB’ye saldırı Napolyon’un 1812’deki başarısız Rusya seferinden bir gün önce 22 Haziran 1941’de başladı Finlandiya,Bulgaristan,Macaristan ve Romanya da SSCB’ye savaş açtılar Savaş başlangıçta Almanlar için oldukça olum gelişti Almanlar sonbaharda Leningrad kentine, aralık ayında da Moskova’nın banliyölerine ulaştılar Daha güneyde de Don Iramağı ağzındaki Rostov kentine ulaştılar,ama kış gelince Alman birlikleri yorulmuş, savaşma güçleri azalmıştı

Ardından SSCB’nin karşı saldırısı başladı Hitler’in tasarılarında bu harekatın kıl gelmeden tamamlanması öngörüldüğü için,Alman askerlerinin giysileri soğuk kış günlerine uygun değildi Büyük kayıplar verdiler ve SSCB’nin içlerinde tutunabilmelerine karşın başlangıçtaki güçlerini bir daha kazanamadılar

1942’de Hitler, Karadeniz ile Hazar Denizi arasında bulunan Kafkasya petrol yataklarını ele geçirmeyi hedefledi Bir Alman ordusu ağustosta Maykop’taki petrol merkezine ulaştı Daha kuzeydeki Stalingrad kentine yönelik saldırıları ise başarısız oldu SSCB birlikleri kenti sonuna kadar savundu ve kış bastırınca karşı saldırıya geçtiler 250 bin kişilik Alman ve Romanya birliklerini kuşattılar ve Şubat 1943’te bu birlikler teslim oldu SSCB’nin 2 Dünya Savaşı ,’nın en büyük kara çarpılmasındaki başarısı Almanlar’ı,Kafkasya’dan çekilmek zorunda bıraktı 1943 yazı başlarken SSCB orduları Almanlar’ı geri sürdü ve 1944 balında Polonya’ya, çok geçmeden de Romanya’ya girdi Bu savaşta SSCB büyük yıkıma uğradı ve yaklaşık 20 milyon insanını yitirerek 2 Dünya Savaşı’nda en çok can veren ülke oldu

ABD Savaşa Giriyor:

ABD savaşta tarafsız kalmasına karşın İngiltere’ye destek sağlıyordu Örneğin, 1940’ta ABD,deniz kuvvetlerinin 50 destroyerini İngiltere’ye ödünç vermişti

7 Aralık 1941’de Pazar günü sabah saatlerinde,Japon uçak gemilerinden havalanan 360’ın üzerinde savaş uçağı, Hawaii Adaları’ndaki Pearl Harbor deniz üssünde bulunan ABD savaş gemilerine saldırdı Japonlar bombaladıkları sekiz savaş gemisinden altısını batırdı ya da çalışamaz duruma getirdi; ama üssü kendisi pek zarar görmedi Uçak gemileri o anda başka bir yerde olduğu için bu saldırıdan kurtuldu Bu olay üzerine ABD kongresi, 8 Aralık 1941’de Japonya’ya, üç gün sonra da Almanya ve İtalya’ya savaş ilan etti

Pearl Harbor baskınıyla aynı gün, Formoza’dan kalkan Japon uçakları Filipin Adaları’na saldırdı Bu adalar daha sonra Japon birliklerince işgal edildi General Douglas MacArthut komutasındaki ABD ve Filipin güçleri yenildiler ve bölgeyi boşaltmak zorunda kaldılar Japonlar 1942 Mayıs’ında Filipinler’i ele geçirdiğinde 36 bin kadar asker ve 25 bin sivili esir aldı Japonlar ,saldırını sürdürerek ABD’den Guam ve Wake adalarını,İngiltere’den de Hong Kong’u aldılar Japon askerleri Taylan üzerinden hareketle Malaya’yı da işgal etti ve yarımadanın alt bölümlerine,Singapur’a doğru ilerlediler; Singapur 1942 Şubat’ında teslim olduDaha sonra,Saravak,Brunei,Borneo,Timor,Cava,Sumatra,Sel ebes,Yeni Britanya,Solomon Adaları,Yeni Gine’nin doğusu,Gilbert Adaları da Japonya’nın eline geçti Buraları savunmaya çalışan Müttefik deniz güçleri büyük kayıplar verdi,askerlerinin pek çoğu öldü ya da esir edildi

Bu saldırılar sonucunda Japonya,Güney doğu Asya’nın denizden ulaşımını denetleyen adaları ele geçirdi Japonlar ayrıca Çinhindi ve Taylant’dan geçerek Birmanya’yı da işgal etti ve oradaki İngiliz birliklerini Hindistan’a çekilmek zorunda bıraktılar Güneydoğu Asya’da kurdukları üslerden Avustralya’ya hava saldırıları düzenlediler

Batıdaki Deniz Savaşları:

Savaş başladığında İngiltere ve Fransa’nın güçlü donanmaları vardı Alman donanması ise, daha küçük olmakla birlikte, modern ve etkiliydi Uçak gemisi yoktu,ama güçlü savaş gemiler ve hızla artan denizaltı gücüyle ticaret gemilerine büyük zararlar verebiliyordu

Akdeniz’ed İngiliz deniz gücünün üstünlüğü sayesinde,asker ve erzak taşıyan düşman gemileri batırılarak Kuzey Afrika harekatına yardımcı olundu Ne var ki, İngiliz donanması da Alman denizaltılarının ve kıyıda üslenmiş savaş uçaklarının yarattığı tehlike yüzünden İngiliz gemileri Batı Çölü’ndeki savaş için gerekli desteği Cebelitarık Boğazı ve Akdeniz’den getirmek yerine,çoğunlukla Ümit burnu ve Süveyş kanalı yolunu izleyerek sağladılar

Durmaksızın bombalanan Malta yalnızca denizaltılar ve küçük gemilerce kullanılabiliyordu Bu yüzden İngilizler’in ana deniz üssü Mısır’da,İskenderiye’deydi Zaman zaman Alman savaş gemileri Müttefik ticaret gemilerine saldırmak üzere Atlas Okyanusu’na açılıyordu Daha sonra da ticaret gemisi görünümde,silahlandırılmış gemiler göndermeyi sürdüler

Atlas Okyanusu’ndaki asıl savaş Alman denizaltılarıyla oldu Bu savaş gece gündüz durmaksızın sürdü Müttefikler’in,asker,savaş araç ve gereçleri de taşıyan ticaret gemileri konvoylar oluşturarak savaş gemilerinin koruması altında yol alabiliyorlardı Uçak gemilerinden ve kıyıdaki hava üslerinden kalkan savaş uçakları da deniz savaşlarına katılıyordu,ama Alman denizaltılarına engel olmak çok güçtü Savaş süresince bu denizaltılar Müttefikler’in 23351 ticaret gemisini batırdı Buna karşılık 782 Alman denizaltısı yok edildi

Kuzey Afrika Çıkarması:

Müttefikler,mihver güçlerini yenmek için,önce Almanya’yı yenmek gerektiğini düşünüyordu 1942’de Kuzey Avrupa’yı geri alacak güçleri olmayan Müttefikler,düşmanu önce Kuzey Afrika’dan sürmeye karar verdiler Bu nedenle,General Dwight D Eisenhower komutasındaki İngiliz ve ABD askerlerinden oluşan 100 bin kişilik bir kuvvet Fas ve Cezayir kıyılarına çıkarma yaptı

Bu ülkeler,o sırada Vichy Fransa’sının denetimindeydi Vichy yönetimi önce bu çıkarmaya karşı çıktıysa da,hemen ardından Müttefler’le işbirliğine girdi Müttefikler önce doğuya,Tunus’a doğru ilerledi,ama Akdeniz üzerinden hava ve denizyoluyla getirilen güçlü Alman birliklerince durduruldu

1943 Ocak ayı sonunda Montgomery’nin ordusu Batı Çölü’nü geçerek Tunus’a girdi Zorlu çarpışmalardan sonra Müttefik orduları Mayıs 1943’te Alman ve İtalyan kuvvetlerini çökertti ve Mihver ordularının ancak küçük bir bölümü esir düşmekten kurtulabildi

Müttefikler Kuzey Afrika’daki başarılarını,1943 Temmuz’unda Sicilya’yı işgal ederek sürdürdü Bu harekat,limanları ele geçirerek değil,açık plajlara asker çıkararak yürütüldü Daha önce önemli yol ve köprüleri ele geçirmek üzere planör ve paraşütlerle hava birlikleri indirilmişti Ağustosun ortalarında ada ele geçirildi

Sicilya’nın yitirilmesi ve İtalya’nın Müttefiklerce bombalanması İtalya diktatörü Bento Mussolini’yi çekilmeye zorladı Eylül başlarında İtalya teslim oldu ve Malta’daki donanmasına el kondu Bu olay İtalya’da Müttefikler ile Almanları karşı karşıya bıraktı

Müttefik güçler 3 Eylül’de güney İtalya’ya birkaç gün sonra da Salerno Körfezi’ne çıktılar Almanlar inatla direndiler Ekimde Napoli’ye ulaşan Müttefikler yarımadanın ortalarında güçlü bir Alman savunması tarafından durduruldu

1944 Ocak’ında Müttefikler, Anzio’ya çıkarak bu savunma hattının ardına geçmeye çalıştılar Aynı zamanda bu hattın asıl güçlü noktası olan Cassino’ya yönelik saldırılar düzenlediler Müttefikler Polonya birliklerinin Cassino’yu almasından sonra Anzio’daki kuvvetlere katılmak üzere kuzeye doğru ilerlemeyi başardılar 4 Haziran’da Roma alındı

Avrupa’da Savaşın Sonu:

İtalya’daki Müttefik güçler 13 Ağustos 1944’te Floransa’yı aldı Almanlar bunun üzerine Pisa ile Rimini arasında bir savunma hattı oluşturarak kış gelene kadar burada tutundular Nisan 1945’te Müttefikler Po Irmağı’nı geçti ve Alp Dağları’na doğru ilerledi İtalya’da Almanlar 2 Mayıs’ta teslim oldular İki gün sonra da Müttefikler Avusturya’dan güneye doğru ilerleyen ABD askerleriyle buluştu SSCB birlikleri ise 1944 Haziran’ında Doğu Avrupa’da bir harekat başlattı Temmuz sonunda Varşova’nın karşısında Vistül Irmağı’nın doğu kıyısına geldiler Daha güneyde SSCB ordu,Romanya ve Bulgaristan’ı aldı Finlandiya eylülde düştü Ağustosta SSCB orduları iki koldan ilerlemeye başladı Biri Baltık Denizi’nin doğu kıyıları boyunca,öbürü de Tuna vadis üzerinden Macaristan’a doğru hareket etti Almanlar bu ilerlemeyi durduramayarak geri çekildiler

1945 başlarında,Almanya’nın artık uzun süre savaşamayacağı ortaya çıkmıştı Müttefik liderler,ABD Başkanı Roosevelt,İngiltere Başbakanı Churchill ile SSCB’nin önderi Stalin Kırım’daki Yalta kentinde toplandılar ve Almanya’nın koşulsuz olarak teslim alınması konusunda anlaştılar Ayrıca savaş sonrası Avrupa’ya ilişkin planlar da yaptılar Ocak 1945’te SSCB askerleri Oder Irmağı’nı Budapeşte’ye,nisan başında da Viyana’ya girdiler ve Berlin’e doğru ilerlediler 25 Nisan’da Berlin’i kuşattılar Kentin merkezinde ki bir yer altı sığınağından savunmayı yönetmekte olan Hitler savaşın yitirildiğini kavrayarak 30 Nisan’da intihar etti Amiral Karl Dönitz’i kendi yerine atamıştı

Dönitz’in temsilcileri Reims’e Müttefiklerle görüşmeye geldi Batıda Müttefiklere teslim olmayı; ama doğuda SSCB’ye karşı savaşı sürdürmeyi istiyorlardı Eisenhower Almanlar’ın her yerde koşulsuz teslim olmaları konusunda ısrar etti Almanya’nın teslim olması 8-9 Mayıs 1945’te gece yarısı gerçekleşti

Japonya’nın Teslim Olması:

ABD,Japonya’nın kıyı kentlerini yoğun bir biçimde bombaladığı sırada Başkan Truman,Japonlar’ın direnişini kırmak ve savaşı kısaltmak gerekçesiyle atom bombası kullanmaya karar verdi Atom bombası ABD’de,gizlice geliştirilen ve büyük yıkım gücü olan bir silahtı 6 Ağustos 1945’te ABD hava kuvvetlerinin bir bombardıman uçağı Hiroşima kenti üzerine ilk atom bombasını attı

3 gün sonra gücü azaltılmış bir atom bombası da Nagasaki’ye atıldı Bu bombalar Hiroşima’da 200 bin, Nagasaki de ise 80 bin sivlin ölmesine ve on binlerce kişinin yaralanmasına yol açtı Bu kentler büyük ölçüde yıkıldı; bitki örtüsü çok zarar gördü Atom bombasının yol açtığı radyasyon etkisi yıllarca Radyasyon nedeniyle insanlar; daha sonra sakatlandılar ve öldüler Uzun yıllar sonra bile özürlü çocuklar doğdu8 Ağustos’ta SSCB de Japonya’ya savaş açtı ve Japonların elinde bulunan Mançurya ve Kore’yi işgale başladı Bunun üzerine Japonya 2 Eylül’de resmen teslim oldu ve 2 Dünya Savaşı sona erdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-23-2009   #53
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



Kurtuluş Savaşında Cepheler





1DOĞU CEPHESİ :

1878 Berlin Antlaşması’nda Rusya’nın Ermeniler’in koruyuculuğunu üstlenmesiyle Ermeni sorunu ortaya çıkmıştır Özellikle Rusya’nın, ayrıca İngiltere ve Fransa’nın kışkırtmaları söz konusudur Brest-Litowsk Antlaşması’ndan sonra Kafkaslarda ilerleyişe geçen Osmanlı ordusu Mondros’tan sonra geri çekilmiş, burada Ermenistan ve Gürcistan devletleri kurulmuşturErmeniler Wilson ilkelerine göre nüfus çoğunluğunda olduklarını iddia etmişler, Çukurova ve Doğu Anadolu’yu içine alan bölgede bir Ermeni devleti kurmak istemişlerdir General Harbord yayınladığı raporda Ermeni iddialarının doğru olmadığını açıklamıştırTBMM açıldığı sırada Ermeniler saldırılarını artırmış, bunun üzerine Doğu Cephesi komutanlığına getirilen Kazım Karabekir Paşa’ya hareket emri verilmiştir (24 Eylül 1920) Sarıkamış, Kars ve Gümrü ele geçirilmiş, Ermeniler barış istemiştir

Sorgulayınız:Kurtuluş Savaşı'na Doğudan başlanması bir rastlantı olabilir mi? Niçin ilk açılan cephe doğu cephesi olmuştur?


Gümrü Antlaşması (3 Aralık 1920) :* Çıldır gölü Aras nehri sınır olacak
* Berlin Antlaşması ile kaybedilen Kars çevresi ile Ardahan’ın bir bölümü TBMM’ye bırakılacak
* Ermenistan TBMM’nin onaylamadığı hiçbir anlaşmayı imzalamayacak
* Doğu Anadolu’da Ermeniler’in çoğunlukta olmadığı kabul edilecektir

Önemi : TBMM’nin ilk askeri ve siyasi zaferidir
Notlar :
*
Sevr’in geçersizliği ilk kez belirtilmiştir
*
Misak-ı Milli kısmen gerçekleştirilmiştir
*
Doğu sınırı belirlenmeye başlanmıştır
*
Ermeni meselesi çözüme kavuşturulmuştur
*
İlk kapanan cephe Doğu cephesidir Buradaki birlikler batıya kaydırılmıştır
*
Gürcistan’a bir nota verilmiş, Yapılan Batum Antlaşması’yla (23 Şubat 1921) Ardahan, Batum TBMM’ye verilmiştir
* Halkın TBMM1ye güveni artmıştır
2GÜNEY CEPHESİ :

Urfa, Antep ve Maraş bölgesi İngilizler, daha sonar Fransızlar tarafından işgal edilmiştir İngiliz işgaline ayaklanmayan halk Fransızlar’ın Ermeniler’i kışkırtmaları ile yapılan katliamlar karşısında direnişe geçmiştir Maraş ve Urfa TBMM açılmadan kurtarılmış, Antep bir yıllık bir kuşatmadan sonra düşmüştür Çukurova bölgesinde de bazı mücadeleler yapılmıştır Sivas Kongresi’nde alınan kararla güneyde Kuvay-ı Milliye kurulmasına çalışılmıştır Bölgenin işgal altında tutulmasının mümkün olmadığını anlayan Fransızlar Sakarya Savaşı’ndan sonra imzalanan Ankara Antlaşması’yla askerlerini çekmişler, Hatay hariç Suriye sınırımız belirlenmiştir

Not-1: Güney Cephesindeki başarılar bir şehir halkının düzenli orduya karşı kazandığı başarılardır Bu cephede düzenli ordu kurulamamıştır

Not-2: Fransa , Ankara Antlaşması ile TBMM’yi tanıyan ilk itilaf devleti olmuştur

3GÜNEYBATI ANADOLU CEPHESİ :
Savaş sırasında yapılan gizli anlaşmalar ile Ege ve Akdeniz İtalya’ya verilmiş iken Doğu Akdeniz
’de güçlü bir İtalya’yı menfaatlerine uygun bulmayan İngiltere Ege Bölgesi’ni Yunanistan’a verince İtalya’nın diğer İtilaf Devletleri ile arası açılır ve Milli Mücadele’den yana tavır koyar Her ne kadar İtalyanlar Antalya yöresini işgal etmişlerse de Ankara Hükümeti orduları başarılar kazanmaya başlayınca TBMM ile çatışmayı göze alamaz ve II İnönü’den sonra kısmen, Sakarya Zaferi’nden sonra da tamamen Anadolu’dan çekilir

Not : İtalya ile silahlı mücadeleye girilmemiştir

4BATI CEPHESİ :

Düzenli ordunun kurulması : Yunanlılar’ın Bursa – Uşak arasındaki ilerleyişlerinin durdurulamaması, Gediz muharebelerinde alınan mağlubiyet, Kuvay-ı Milliye birliklerinin vatanı topyekün kurtaramayacağının, düzenli ordular karşısında başarılı olamayacağının anlaşılması ve zaman zaman halka baskı ve zulüm yapmaları düzenli ordu kurma çalışmalarını hızlandırmıştır Ali Fuat Paşa ‘nın yerine Batı Cephesi komutanlığına getirilen İsmet ve Refet beylerin çalışmalarıyla düzenli ordu kurulmuştur

I İNÖNÜ SAVAŞI (6 – 10 OCAK 1921)


Yunanlılar :
* Sevr-i TBMM’ye kabul ettirebilmek,
* Eskişehir’i alıp Ankara’ya ulaşarak milli mücadeleyi sona erdirmek,
* Gücünü göstererek itilaf devletlerinden daha fazla yardım sağlamak,
* Çerkez Ethem’in isyanından faydalanmak gibi amaçlarla harekete geçmişler, İnönü mevkiinde mağlup olarak geri çekilmişlerdir Hemen arkasından Çerkez Ethem mağlup edilmiş, Yunanlılar’a sığınmıştır

Sonuçları :* TBMM’nin kurduğu düzenli orduların ilk zaferidir
* Düzenli ordu çalışmaları sona ermiş milli birlik ve bütünlük sağlanmıştır
* Halkın kendisine ve düzenli orduya duyduğu güven artmıştır
* Teşkilatı Esasiye kabul edilmiştir (20 Ocak 1921)
* Londra konferansı toplanmıştır (23 Şubat – 12 Mart 1921)
* İstiklal Marşı kabul edilmiştir (12 Mart 1921)
* Afganistan ile dostluk antlaşması imzalanmıştır (1 Mart 1921)
* Ruslar’la Moskova Antlaşması imzalanmıştır (16 Mart 1921)
* İsmet Bey generalliğe yükselmiştir
* İstiklal mahkemeleri kaldırılmıştır

LONDRA KONFERANSI (23 ŞUBAT – 12 MART 1921)

TBMM’nin arka arkaya aldığı başarılar özellikle de I İnönü zaferinden sonra İtalya ve Fransa’nın ısrarıyla Londra’da bir konferans toplanarak Sevr’in yeniden gözden geçirilmesine sebep olmuştur Amaçları küçük değişikliklerle Sevr’i TBMM’ye kabul ettirmek ve Yunan ordusuna zaman kazandırmaktır İkilik çıkarmak amacıyla hem İstanbul Hükümeti hem de TBMM davet edilmiştir

TBMM’nin Amaçları :
* Misak-ı Milli’yi dünya kamuoyuna duyurmak
* Savaş taraftarı olmadıklarını göstermektir

İstanbul Hükümeti temsilcisinin sözü TBMM temsilcisine bırakması ikilik çıkmasını önlemiştir TBMM temsilcisi Bekir Sami Bey Misak-ı Milli’yi İtilaf devletleri ise Sevr’i savunmuşlar, neticede konferans bir netice alınmadan dağılmıştır

Not-1 : Londra Konferansı’nın önemi TBMM’nin varlığının İtilaf Devletleri tarafından resmen tanınmış olmasıdır

Not-2 : Milli mücadelenin savaş meydanlarında kazanılacak başarılardan sonra gerçekleşebileceği anlaşılmıştır

Not-3 : İtilaf devletleri arasındaki görüş ayrılığı artmıştır

Not-4 : İtilaf devletlerince Yunanlılar’a bir şans daha tanınarak taarruz emri verilmiştir



İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ (12 MART 1921)

TBMM’nin açtığı ödüllü yarışmaya istemeyerek de olsa katılan Mehmet Akif “Kahraman Ordumuza” hitaben yazdığı şiirle birinci gelmiştir

AFGANİSTAN İLE DOSTLUK ANTLAŞMASI (1 Mart 1921) :

Moskova’da Ruslar’la görüşmeler sürerken, Afganistan ile bir dostluk antlaşması imzalanmış, birbirlerini tanımışlar ve yardımlaşma sözü vermişlerdir

Not : TBMM’yi tanıyan ilk Müslüman Asya devletidir

MOSKOVA ANTLAŞMASI (16 Mart 1921) :


Ortak düşman karşısında yalnızlık politikasından da kurtulmak isteyen Sovyet Rusya ve TBMM birbirlerine yakınlaşmışlar ve Moskova Antlaşması imzalanmıştır Buna göre :

* Batum Gürcistan’a verilmek şartı ile Kars, Ardahan ve Artvin’in TBMM’ye ait olduğu kabul edilmiştir (Misak-ı Milli’den ilk taviz verilmiştir)
* Osmanlı Devleti’yle Çarlık Rusya arasında imzalanan anlaşmalar geçersiz sayılmıştır
* Taraflardan birinin onaylamadığı bir antlaşmayı diğeri de onaylamayacaktır
* Sovyet Rusya, TBMM’ye yardım yapacaktır

Önemi : İlk kez bir Avrupa Devleti tarafından TBMM ve Misak-ı Milli tanınmıştır

Not-1: Kapitülasyonların kaldırılması ilk kez Sovyet Rusya tarafından kabul edilmiştir

Not-2 : Doğu sınırımız büyük ölçüde çizilmiştir (Kesin olarak Kars’ta belirlenmiştir)


II İNÖNÜ SAVAŞI (23 MART – 2 NİSAN 1921)


Londra Konferansı’nın hiçbir sonuç alınamadan dağılmasından sonra, İtilaf devletleri Yunanlılar’
a bir şans daha tanıyıp taarruz emri vermişlerdir Yunanlılar Türk ordusunun daha fazla güçlenmesini önlemek, Sevr’i kabul ettirebilmek, Eskişehir’i ele geçirip Ankara’ya geçmek, Milli Mücadele’yi sona erdirmek amacıyla harekete geçmişler fakat inönü mevkiinde mağlup olarak geri çekilmişlerdir 8 Nisan’da Afyon da Yunanlılar’dan geri alınmıştır

Sonuçları :* Fransızlar Zonguldak’ı, İtalyanlar Güneybatı Anadolu’yu boşaltmaya başlamışlardır
* Batı cephesi birleştirilmiş ve İsmet Bey’in emrine verilmiştir
* Düzenli orduya duyulan güven artmıştır
* Mustafa Kemal çektiği bir telgrafla İsmet Paşa’yı tebrik etmiştir
* Türk ordusu Dumplupınar ve Aslıhanlar’da bir taarruz denemesinde bulunmuş, fakat yeterli taarruz gücüne ulaşılamadığı için başarılı olamamıştır

KÜTAHYA – ESKİŞEHİR MUHAREBELERİ (10 – 24 TEMMUZ 1921) :

II İnönü Savaşı’
ndan sonra taarruz için yeterli gücü olmadığı anlaşılan Türk ordusuna karşı, iyi donatılmış ve üstün sayıda bir kuvvetle saldırılması durumunda başarılı olacaklarına inanan Yunanlılar, taarruza geçerek Afyon, Kütahya ve Eskişehir’i ele geçirmişlerdir Mustafa Kemal’in emri ile Türk Ordusu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmiştir

Sonuçları :* Yunanlılar Sakarya Nehri’ne kadar olan yerleri işgal etmiş
* Halkta ve mecliste bir panik başlamış
* Meclisi Kayseri’ye taşıma ve yeniden Kuvay-ı Milliye’ye dönme tartışmaları başlamış
* Mustafa Kemal’e karşı muhalefet güçlenmeye başlamış
* 5 Ağustos’ta “başkomutanlık Yasası” çıkarılmış
* 8 Ağustos’ta Tekalif-i Milliye emirleri çıkarılmış
* İstiklal mahkemeleri yeniden kurulmuştur

BAŞKOMUTANLIK YASASI (5 Ağustos 1921)


Mustafa Kemal işleri daha hızlı yürütmek ve kötü gidişe son vermek amacıyla meclisten geniş yetkiler istemiş, 3 aylığına başkomutanlığa atanmıştır Buna göre yasama, yürütme, İstiklal Mahkemeleri vasıtasıyla yargı yetkisine sahip olmuştur Birkaç kez uzatılan görev, 1922 Temmuzu’nda süresiz olarak uzatılmıştır Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar bu görevde kalmıştır

TEKALİF-İ MİLLİYE EMİRLERİ (8 Ağustos 1921)

Orduyu Sakarya Savaşı’na hazırlamak amacıyla halktan son bir kez fedakarlık istenmiş, elinde bulunan yiyecek ve giyecek maddelerinin yük ve binek araçlarının bir kısmını, silah ve cephane olarak ne varsa hepsini orduya istemişlerdir İllerde ve ilçelerde vergi komisyonları kurulmuş, vergilerin toplanması ve askerden kaçmaların önlenmesi için yeni İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur
Not : Tekalif-i Milliye Emirleri’ne göre toplanan yardımlar Sakarya Savaşı’na yetişmemiş, daha çok Büyük Taarruz’da kullanılmıştır

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (23 Ağustos – 13 Eylül 1921)


Yunanlılar Sakarya Nehri’nin doğusuna geçerek taarruza başlamışlar, Türk savunma hattını yer yer aşarak Ankara yakınlarına kadar gelmişlerdir Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır O satıh bütün vatandır” sözüyle uyguladığı yeni taktik başarıyla uygulanmış, Yunanlılar durdurulmuş, sonra Sakarya Nehri’nin batısına atılmışlardır Taarruz gücüne ulaşmamış olan Türk ordusu daha ileriye gitmemiştir

Sonuçları * Bir dönüm noktası niteliğindedir 1683 II Viyana kuşatmasından beri devam eden geri çekilme son bulmuştur
* Son savunma savaşıdır
* Yunanlılar’ın taarruz gücü kırılmış, savunmaya çekilmiştir
* Sovyet Cumhuriyetleri’yle Kars Antlaşması imzalanmıştır (13 Ekim 1921)
* Fransa ile Ankara Antlaşması imzalanmıştır (20 Ekim 1921)
* Ukrayna ile dostluk Antlaşması imzalanmıştır( 2 Ocak 1922)
* İtalyanlar Anadolu’yu tamamen boşaltmışlardır
* Mustafa Kemal ‘e gazilik ünvanı ve mareşallik rütbesi verilmiştir(19 Eylül 1921)
* İngilizler teker teker müttefiklerince terkedilince çareyi savaşı durdurmakta bulmuşlar ve 22 Mart’ta iki tarafa ateşkes teklifinde bulunmuşlardır Türk ordusunu hareketsiz bırakmak, milli hükümeti gevşetmek amaçlarını taşıyan teklif TBMM tarafından kabul edilmemiş, kesin barış için kesin zaferin lazım olduğu anlaşılmıştır
* Yunanlılar, İngiliz desteğini kaybetmişlerdir
* İngilizler ile Esir Mübadelesi Antlaşması yapılmıştır (22 Ekim 1921)

KARS ANTLAŞMASI (13 Ekim 1921)

Sakarya’dan sonar Kafkas Cumhuriyetleri ile (Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan) imzalanmıştır Buna göre; Moskova Antlaşması şartları tekrar edilmiş ve Doğu sınırımız kesinlik kazanmıştır

ANKARA ANTLAŞMASI (20 Ekim 1921)

II İnönü’den sonra TBMM ile anlaşmak için Ankara’ya elçiler gönderen Fransa, Kütahya – Eskişehir yenilgisinden sonra bekleme yoluna gitmiş, Sakarya Savaşı kazanılınca Ankara Antlaşması
imzalanmıştır Buna göre :
* Fransa işgal ettiği toprakları boşaltacak
* Boşaltılan topraklarda genel af ilan edilecek
* Hatay’daki Türklere geniş haklar tanınacak ve Hatay özerk bir bölge olacak
* Fransa TBMM ve Misak-ı Milli’yi tanıyacak
* Caber kalesi Türk bayrağı altında, Türk mülkü olarak kalacaktır

Not-1: TBMM’yi ve Misak-ı Milli’yi tanıyan ilk itilaf devleti Fransa’dır

Not-2 : Bu durum itilaf devletleri arasındaki görüş ayrılığını arttırmıştır Güney cephesi kapanmış, buradaki askerlerimiz batıya kaydırılmıştır
Not-3: Batum’dan sonra Hatay’ın Fransa’ya bırakılması Misak-ı Milli’den verilen ikinci tavizdir


BÜYÜK TAARRUZ (26 Ağustos – 18 Eylül 1922)
Mustafa Kemal’in başkomutanlığındaki Türk ordusu 1 yıl kadar hazırlık devresi geçirmiş, sürenin uzaması bir ara muhalefetin yoğunlaşmasına sebep olmuştur 26 Ağustos’ta taarruza geçilmiş, (Afyon üzerinden) 4 günde Yunan savunma hattı aşılmış, Dumlupınar mevkiinde 20 Ağustos’ta Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Yunan ordusu büyük ölçüde imha edilmiştir “ Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir İleri” emriyle harekete geçen Türk ordusu 9 Eylül’de İzmir’i kurtarmış, 18 Eylül’de bütün Batı Anadolu Yunanlılar’dan temizlenmiştirTürk ordusu kuzeye, Marmara, İstanbul ve Boğazlar’a doğru yönelmiş, İngilizler’le savaş durumu ortaya çıkmıştır Fakat iki taraf da savaşı göze alamadığı için Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır


MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (11 EKİM 1922)

İngiltere, dominyonlarının ve İngiliz basınının baskısı ve müttefiklerinin yalnız bırakması sonucu savaşı göze alamayarak barış görüşmelerine razı olmuştur Mudanya’daki barış görüşmelerine İngiltere, İtalya, Fransa ve TBMM katılmıştır Görüşmelere katılmayarak Mudanya yakınlarında bir gemide bekleyen Yunanlılar’ı İngilizler temsil etmiştir


Bu antlaşmaya göre :
* Meriç Nehri’ne kadar olan Doğu Trakya 15 gün içinde boşaltılacak ve 1 ay sonra Türk ordusu buraya girebilecek
* Barış imzalanıncaya kadar Doğu Trakya’daki Türk askeri 8 bin Jandarma kuvvetini geçmeyecek
* İstanbul ve Boğazlar TBMM’nin denetimine bırakılacak
* Barış imzalanıncaya kadar İstanbul İtilaf devletlerinin denetiminde kalacak, Türk ordusu gösterilen sınırı geçmeyecektir

Notlar :
*
Kurtuluş Savaşı’nın askeri safhası sona ermiş, siyasi safhası başlamıştır
*
Savaşılmadan Doğu Trakya, Marmara ve İstanbul çevresi kurtarılmıştır
*
Mudanya’da TBMM’yi temsil eden İsmet Paşa bu başarısından dolayı Lozan’a baş temsilci olarak gönderilmiştir
*
Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir
*TBMM’nin varlığı İtilaf Devletleri tarafından tanınmış, Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir


SALTANATIN KALDIRILMASI (1 Kasım 1922)


Amasya genelgesinden beri bahsedilen millet egemenliği TBMM’nin açılmasıyla gerçekleştirilmiş ve TBMM’nin üstünde hiçbir güç olmadığı belirtilmiştirMillet egemenliğinin yanında saltanatın da devam etmesi manasızdır Üstelik Lozan görüşmelerine İtilaf Devletleri ikilik çıkarmak için İstanbul Hükümeti’ni de davet etmişlerdir İçte birliği sağlamak amacıyla 1 Kasım 1922’de saltanat hilafetten ayrılarak kaldırılmıştır Böylece Osmanlı Devleti resmen sona ermiştir Vahdettin sadece halife ünvanını kullanarak İngilizler’e müracaat etmiş ve ülkeyi terk etmiştir TBMM Vahdettin’deki halifelik sıfatından İngilizler’in faydalanmasını engellemek için halifeliği Osmanlı hanedanından Abdülmecid Efendiye vermiştir

Not-1 : Osmanlı Devleti resmen sona ermiştir
Not-2 : Laikliğin ilk aşaması gerçekleşmiştir
Not-3 : Milli egemenlik yolunda önemli bir adım atılmıştır

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (20 Kasım 1922 – 4 Şubat 1923, 23 Nisan 1923-24 Temmuz 1923)
TBMM barış görüşmelerinin yeri olarak İzmir’i teklif etmişse de kabul edilmemiş, tarafsız bir bölge olan Lozan’da anlaşılmıştır TBMM’yi kimin temsil edeceği tartışma konusu olmuş, Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndaki başarılarından dolayı İsmet Paşa gönderilmiştir TBMM kapitülasyonlar ve Ermeni yurdu meselesinde taviz verilmemesini istemiştirGörüşmelere birçok İtilaf devletinin yanında Boğazlar konusunda Sovyetler ve Bulgaristan da katılmıştır ABD ise yalnızca gözlemci göndermiştir Görüşmeler 20 Kasım’da başlamış ama bir çok konuda anlaşılamamış, 4 Şubat’ta kesilmiştir İki tarafın orduları savaşa hazır hale getirilmişse de savaş olmadan 23 Nisan’da görüşmeler yeniden başlamıştır Karşılıklı tavizlerle 24 Temmuz 1923’te anlaşma imzalanmıştır

Maddeleri :**Sınırlar :* Yunanistan ile sınır Mudanya’da olduğu gibi Meriç nehri olacak
* Bulgaristan ile sınır İstanbul ve Nöyyi Antlaşmaları’na göre olacak
* Bozcaada ve Gökçeada dışındaki Ege adaları Yunanlılar’a verilecek, özellikle sınırlarımıza yakın olan adalar silahlandırılamayacak
* 12 ada İtalyanlar’a bırakılacak
* Türkiye-Suriye sınırı Ankara Antlaşması’na göre belirlenmiştir
*Türkiye-Irak sınırı ilgili devletlerin (Türkiye, İngiltere) ikili görüşmelerine bırakılmış, Musul sorunundan dolayı anlaşma sağlanamamıştır
* Türkiye-İran sınırı 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndaki gibi kalmış, Zağros Dağları sınır kabul edilmiştir
* Doğu sınırımız, Moskova ve Kars antlaşmalarına göre belirlenmiştir

*Boğazlar : Boğazlar Türkiye’nin başkanı olduğu bir komisyon tarafından idare edilecek, her iki yakası askerden arındırılacaktır
**Kapitülasyonlar : Kesin olarak kaldırılmıştır

**Savaş Tazminatı : Savaş tazminatı olarak Yunanlılar’dan Karaağaç kasabası alınmıştır

**Azınlıklar : Türkiye vatandaşı kabul edilerek ayrıcalıkları kaldırılmıştır
**Nüfus Mübadelesi : İstanbul’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler haricinde kalan nüfus karşılıklı değiştirilmiştir

**Patrikhane : Bütün çabalara rağmen patrikhane yurt dışına çıkarılamamıştır Ancak yabancı kiliselerle irtibat kurması yasaklanmıştır(Okuyucunun dikkatineBu link i izleyerek patrikhane sorunu hakkında bilinçlenmek ulusal bir görevdir)
**Dış Borçlar : Osmanlı’dan kalma dış borçların ödenmesi isteğimize göre çözülmüş, borçlar Osmanlı’dan ayrılan devletler arasında paylaştırılmış, payımıza düşen kısım kağıt para olarak taksitle ödenmiştir Duyun-i Umumiye kaldırılmıştır
**Yabancı Okullar : Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış, bu konuda yabancı devletlerin müdahalesine izin verilmemiştir

**İstanbul’un Boşaltılması : Lozan’ın onayından sonra 6 hafta içinde gideceklerdir

Not-1: I Dünya Savaşı’nın en son imzalanan barış antlaşması Lozan’dır
Not-2 : Uluslar arası bir anlaşmadır ve geçerliliğini günümüzde de korumaktadır

Not-3 : Yabancı okullar, dış borçlar, nüfus mübadelesi, boğazlar, Musul meselesi ve Hatay sorunu sonradan tekrar gündeme gelmiş ve çoğu lehimize çözülmüştür

Not-4 : Sevr’in geçersiz olduğu kabul ettirilmiştir

Not-5 : İtilaf Devletleri Misak-ı Milli’yi ve Türk Devleti’nin bağımsızlığını kabul etmişlerdir

Not-6: Musul meselesi Lozan’da çözülemeyen ve sonraya bırakılan tek meseledir

Not-7: Türk isteklerine en fazla direnen devletler İngiltere ve Fransa’dır

Not-8 : Türk Kurtuluş Savaşı sömürge altındaki milletlere örnek olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-23-2009   #54
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



» Kurtuluş Savaşı Hazırlık Dönemi





13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelen Mustafa Kemal siyasi yollarla mücadele etmek, bir hükümet kurmak ve kurulacak hükümette bakan olabilmek için çalışmıştır Baskı altındaki İstanbul’da amacına ulaşamayacağını anlayınca Anadolu’ya geçmek ve milli mücadeleyi başlatmak istemiştir
Kurtuluş Çareleri :
Aydınlar arasında vatanın kurtuluşu için şu görüşler ileri sürülmüştür:

- Amerikan mandasına girmek
- İngiliz mandasına girmek
- Bölgesel kurtuluş gerçekleştirmek
- Milli iradeye dayalı, tam bağımsız yeni bir devlet kurmak


MUSTAFA KEMAL’İN SAMSUN’A ÇIKMASI
(19 MAYIS 1919)

Samsun çevresindeki Türkler’in silahlanmasını ve teşkilatlanmasını engellemek için 9 Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Samsun’a gönderilmiştir Samsunda yayınladığı raporda Rumlar’ın siyasi emellerinden vazgeçmeleri halinde karışıklığın kendiliğinden sona ereceğini belirtmiştir
Not : 19 Mayıs 1919 Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı kabul edilmektedir


HAVZA GENELGESİ (28 MAYIS 1919)

Mustafa Kemal daha güvenli bir bölge olan Havza’ya gitmiş, orada halkı bilinçlendirmek ve işgallere karşı tepkisini artırmak için bir genelge yayınlamıştır Buna göre,

- İşgallere karşı mitingler düzenlenecek
- İtilaf devletleri temsilcilerine ve İstanbul Hükümeti’ne işgalleri kınayıcı telgraflar çekilecek
- Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri yaygınlaştırılacak
- İşgallerin ciddiyeti halka anlatılacak
- Bütün bunlar yapılırken azınlıklara iyi davranılacak

Genelge etkili olmuş, ilk önce Havza’da daha sonra başta İstanbul olmak üzere birçok bölgede mitingler düzenlenmiştir Mustafa Kemal Harbiye Nezareti tarafından İstanbul’a çağrılmışsa da dönmemiş, Amasya’ya hareket etmiştir


AMASYA GENELGESİ (22 HAZİRAN 1919)

Kurtuluş Savaşı'nın;amacını,gerekçesini ve yöntemini ortaya koyan bir ihtilal bildirgesidir
Mustafa kemal milli birliği gerçekleştirmek ve Kurtuluş Savaşı’na çağrıda bulunmak amacıyla çeşitli komutanların da imza ve desteğini alarak Amasya’da yeni bir genelge yayınlamıştır (Ali Fuat, Kazım Karabekir vs)

Buna göre ;
- Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir (Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesidir)
- İstanbul hükümeti üzerine aldığı vazifenin gereğini yerine getirmemekte, bu da milletimizi yok göstermektedir
- Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır (Kurtuluş Savaşı’nın amaç ve yöntemi)
- Milletin haklarını tüm dünyaya duyuracak bir kurul toplanmalıdır (Temsil heyetinden bahsediliyor)
- Her bakımdan güvenli bir bölge olan Sivas’ta milli bir kongre toplanmalıdır (Davet)
- Bunun için yurdun her yanında 3 delege seçilmeli, seçimlerin yapılmadığı yerde halkın güvenini kazanmış 3 kişi belirlenip derhal yola çıkarılmalıdır
- Delegelerin belirlenmesinde, Müdafa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri ve belediyeler görevlendirilmiştir (Böylece kurtuluş savaşını yayma ve millete maletme hedeflenmiştir)
- Bütün bu işler büyük bir gizlilik içinde yapılmalı ve milli bir sır olarak saklanmalıdır
- 10 Temmuz’da Erzurum’da doğu illeri adına bir kongre toplanacaktır

Not-1: Türk inkılabının ihtilal safhası başlamıştır İlk kez millet egemenliğine dayalı bir yönetim kurulacağından bahsedilmiştir

Not- 2: Halk milli mücadeleye davet edilmiştir

Not-3: Sivas Kongresi’ne çağrı yapılmış, Erzurum Kongresi’nin toplanacağı duyurulmuştur

Not-4 : Mustafa Kemal’in Amasya Genelgesi ile yetkilerini aşması önce İstanbul Hükümeti tarafından daha sonra padişah tarafından geri çağrılmasına sebep olmuş, Mustafa Kemal, 7-8 Temmuz gecesi askerlikten istifa etmiştir


ERZURUM KONGRESİ
(23 TEMMUZ – 7 AĞUSTOS 1919)

Erzurum’da 15 Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa Mustafa Kemal’e destek vermiş, Erzurum Kongresi’ne katılmasını ve başkan seçilmesini sağlamıştır Kongrede çok önemli kararlar alınmıştır
- Milli sınırlar içerisinde vatan bir bütündür parçalanamaz (Misak-ı Milli’ye temel teşkil etmiştir)
- İşgallere karşı topyekün savunmaya geçilecektir
- Osmanlı hükümeti vatanın bütünlüğünü koruyamazsa geçici bir hükümet kurulacak, bu hükümet üyeleri milli kongre tarafından seçilecek, milli kongre toplanana kadar hükümet görevi yapacak olan temsil heyeti oluşturulacaktır
- Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır

- Azınlıklara milli birliğimizi ve sosyal dengemizi bozacak haklar verilemez
- Manda ve himaye kabul edilemez (ilk kez reddedilmiştir)
- Osmanlı Mebusan Meclisi’nin bir an önce toplanmasına çalışılacaktır
- Doğu Anadolu’daki cemiyetler, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir

Not-1: Toplanışı yönüyle bölgesel, kararları yönüyle millidir
Not-2 : İhtilal özelliği belirgindir
Not-3 : Sivas Kongresi’nin ve Misak-ı Milli’nin temelini oluşturmuştur
Not-4 : Erzurum Kongresi’ni toplayan Doğu Anadolu’daki müdafaa-i hukuk cemiyetleri Türklerin bölgeden izinsiz göçünü yasakladıkları gibi kültürel faaliyetlere de önem vermişlerdir


BALIKESİR VE ALAŞEHİR KONGRELERİ
(26-31 TEMMUZ) (16 – 25 AĞUSTOS 1919)

Batı Anadolu’da Yunanlılar’a karşı elde edilen bazı başarılar birliklerimizin desteklenmesi düşüncesini doğurmuştur Bu amaçla Edirne, Balıkesir, Alaşehir ve Nazilli’de kongreler toplanmıştır
Balıkesir Kongresi Kararları :
- Yunanlılar’a karşı mücadele devam ettiği sürece seferberlik vardır
- İdareyi tek elden sağlamak için merkez heyeti kurulacaktır
- Sancaklarda ve kazalarda levazım birlikleri oluşturulacaktır
- Ayvalık kıyılarından başlayan Soma, Akhisar, Salihli, Nazilli kasabalarından geçen bir hat üzerinde Batı cephesi oluşturulmuştur (Kurtuluş Savaşı’nın ilk cephesi)

Not-1 : Erzurum Kongresi kararlarından habersizdir
Not-2 : Bölgeseldir
Not-3 : Alaşehir Kongresi’nde Balıkesir Kongresi kararları onaylanmıştır


SİVAS KONGRESİ (4-11 EYLÜL 1919)

Amasya Genelgesi’nde toplanması istenilen Sivas Kongresi yurdun her yerinden gelen delegelerin katılımıyla toplanmıştır İtilaf devletlerinin Sivas’ı işgal etme tehdidi ve Elazığ Valisi Ali Galip’in kongreyi basma girişimi sonuç vermemiştir Kongrede Mustafa Kemal’in başkanlığı, manda fikri ve Erzurum Kongresi kararları tartışılmıştır

Alınan Kararlar :
- Erzurum Kongresi kararları kabul edilmiş, bazı konularda değişiklik yapılmıştır

* “ Temsil Heyeti, Doğu Anadolu’yu temsil eder” cümlesi “ Temsil Heyeti bütün vatanı temsil eder” Şeklinde değiştirilmiştir
*Bütün cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir

- Manda ve himaye kesin olarak reddedilmiştir
- İrade-i Milliye adıyla bir gazete çıkarılmalıdır
- Mebusan Meclisi’nin açılması için yapılan çalışmalar hızlandırılacaktır
- Yurdun bölünmesi düşünen, Ermeni ve Rum devleti kurmayı amaçlayan cemiyetlerin çalışmalarına izin verilemez

Özellikleri :
- Toplanması ve aldığı kararlar yönüyle millidir
- Mustafa Kemal’in güç ve otoritesi artmış milli bir lider olarak ortaya çıkmıştır
- Kurtuluş Savaşı bütün vatana yayılmış, millete mal edilmiştir
- Sivas Kongresi’nde Ali Fuat Paşa Batı Cephesi Komutanlığı’na getirilmiş, böylece Temsil Heyeti yürütme gücünü ilk kez kullanmıştır

Sonuçları :
- Mustafa Kemal İstanbul ile haberleşmeme emrini vermiştir
- Padişahtan Mebusan Meclisi’nin bir an önce toplanmasını ve Damat Ferit’in istifa etmesini istemiştir
- Anadolu’daki gelişmeleri önleyemeyen Damat Ferit Paşa istifa etmiş ve yerine Ali Rıza Paşa kabinesi kurulmuştur

Not : Temsil Heyeti’nin ilk siyasi başarısı Damat Ferit’in istifasıdır

- Vatansever bir kişi olan Ali Rıza Paşa milli mücadelecilerle iyi geçinmeye çalışmış, gönderdiği temsilcilerle Amasya Görüşmeleri’ni yapmıştır


AMASYA GÖRÜŞMELERİ (20-22 EKİM 1919)

Ali Rıza Paşa Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı Amasya’ya göndermiş, Temsil heyeti ile 3 gün süren görüşmeler sonunda Salih Paşa, ileri sürülen konuları şahsen kabul etmiş, İstanbul Hükümeti’ne de kabul ettirmeye çalışacağını belirtmiştir Görüşülen konular :
- Vatanın bütünlüğü, işgallere izin verilmemesi gerektiği
- Mebusan Meclisi’nin İstanbul dışında, güvenli bir bölgede toplanması
- Temsil heyetinin haberi olmadan düşmanla barış görüşmelerine gidilmemesi
- Azınlıklara dengeyi bozucu imtiyazlar verilmemesi

İstanbul Hükümeti meclisin toplanması dışındaki konulara sıcak bakmamıştır

Not : Temsil heyeti böylece ilk kez İstanbul Hükümeti tarafından tanınmış olmaktadır

TEMSİL HEYETİ’NİN ANKARA’YA GELİŞİ (27 ARALIK 1919) :

Mustafa Kemal meclisin İstanbul dışında toplanmasını istemişse de arkadaşları bile mevcut kanunlara göre bunun mümkün olmadığını belirtince ısrarlı olmamış, seçimlerin yapılmasını beklemeye başlamıştır Bu arada Temsil heyeti’nin merkezi Ankara’ya taşınmıştır Bunun sebepleri :

- Ulaşım ve haberleşme yönünden elverişli olması
- Coğrafi konumunun uygunluğu
- Batı cephesine yakınlığı
- Güvenli bir bölge olması
- İstanbul’daki meclisin çalışmalarının daha yakından takip edilebilmesi


SON OSMANLI MEBUSAN MECLİSİ’NİN TOPLANMASI
(19 OCAK 1920)

Seçimler hiçbir müdahale olmadan yapılmış ve genellikle Müdafaa-i Hukuk taraftarları kazanmıştır
Mustafa Kemal görüşmelere katılacak arkadaşlarından bazı önemli isteklerde bulunmuştur

- Kendisinin meclis başkanı seçilmesi (Böylece meclis başkanı sıfatıyla, meclisin dağıtılması durumunda, yeni bir meclis toplayabilecektir)
- Müdafaa-i Hukuk adlı bir grup oluşturmaları
- Misak-ı Milli kararlarının kabul edilmesi

Not : İstanbul’daki padişah taraftarlığı havasından etkilenen mebuslar fikirlerini değiştirmişler, Mustafa Kemal başkan seçilmemiş, Felah-ı Vatan adlı bir grup oluşturulmuş, fakat Misak-ı Milli kararları kabul ve ilan edilmiştir


MİSAK-I MİLLİ (28 OCAK 1920)

- Mondros imzalandığı tarihteki sınırlar milli sınırlarımızdır Bu sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür
- Mondros’tan önce işgal edilmiş olan üç bölgede ise halk oylamasına gidilecektir

* Kars, Ardahan, Batum
* Batı Trakya
* Arapların yaşadığı bölgeler

- İstanbul, Marmara ve Halife’nin güvenliğinin sağlanması şartıyla Boğazlar’dan geçiş serbest olacaktır
- Azınlıklara tanınan haklar, komşu devletlerdeki Türkler’e tanınan haklar kadar olacaktır
- Siyasi, adli ve ekonomik bağımsızlığımızı kısıtlayıcı ayrıcalıkların varlığı kabul edilemez

(Dış borçların ödenmesi de bununla ilgilidir)

Önemi :

- Yeni kurulacak Türk devletinin sınırlarını tespit etmiştir
- Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarına dayanır
- Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nce belirlenmiş, ilk TBMM tarafından gerçekleştirilmiştir
- Kabul edilebilecek askeri şartları içerdiğinden bir barış programı niteliğindedir
- Wilson ilkeleri esas alınmıştır

Sonuçları :

- Seçimlerin yapılmasına ve meclisin çalışmalarına müdahale etmeyen itilaf devletleri, Misak-ı Milli’nin ilanını büyük bir şaşkınlık ve öfke ile karşılamışlardır
- İstanbul Hükümeti’ne baskı yapmışlar, Ali Rıza Paşa istifa etmiş, Salih Paşa hükümeti kurulmuştur
- İstanbul’u işgal etmişlerdir (16 Mart 1920) Böylece Osmanlı Devleti bir kez daha fiilen sona ermiştir
- Meclis dağıtılmış, üyelerinin bir kısmı tutuklanıp sürgün edilmiştir

- Mebusların bir kısmı Anadolu’ya kaçarak Milli Mücadele’nin kadro yönüyle güçlenmesini sağlamışlardır
- İstanbul’un işgalini kınayan ve baskılara rağmen Milli Mücadele’ye karşı olduğunu bildirmeyen Salih Paşa istifa etmek zorunda kalmıştır Damat Ferit Paşa yeniden hükümeti kurmuştur
- Böylece Temsil Heyeti ile İstanbul Hükümeti arasında başlayan yakınlaşma tekrar gerilimli bir hale dönmüştür
- Mustafa Kemal kurtuluş hareketinin padişah ve halifenin de kurtuluşunu amaçladığını belirtmiştir

Not : Böylece milli birlik ve bütünlüğün sağlanmasına çalışılmıştır

- Anadolu’da yeni bir meclisin toplanması tartışmasız kabul edilir hale gelmiştir


İLK TBMM (23 NİSAN 1920)

İstanbul’daki gelişmeleri yakından takip eden Mustafa Kemal 19 Mart’ta yayınladığı bir genelgeyle bütün yurtta seçimler yapılmasını ve Ankara’da yeni bir meclis toplanmasını istemiştir Buna göre TBMM, 23 Nisan 1920’de Sinop mebusu Şerif Bey’in başkanlığında toplanmıştır İstanbul’dan kaçan Mebusan Meclisi üyeleri de TBMM’ye kabul edilmiştir
Not : Böylece Milli İradeye saygı gösterilmiş, milli birlik ve bütünlüğün sağlanmasına çalışılmıştır

Alınan İlk Kararlar :

- Yeni bir hükümet kurmak zorunludur
- Geçici bir hükümeti tanımak veya padişah kaymakamı atamak doğru değildir (Meclisin bağımsızlığını ve devamlılığını sağlamak amaçlanmıştır)
- TBMM’nin üzerinde hiçbir güç yoktur
- Yasama, yürütme yetkileri, (güçler birliği ilkesi) meclise aittir (İşlerin hızlı yürümesi için böyle bir karar alınmıştır)
- Hükümetin üyeleri meclis içerisinden seçilir Meclis başkanı hükümetin de başkanıdır

- Padişah ve halife baskı ve zorlamadan kurtulduğu zaman meclisin aldığı karara göre uygun olan yerini alır

Yorumlar :

- Amacı Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmek ve vatanı düşman işgalinden kurtarmak olan kişilerden (idealistlerden) kurulmuştur
- Kurtuluştan sonra yapılacak inkılaplar bu meclisin gündemini oluşturmayacaktır
- Bu meclisin gerçekleştirdiği tek inkılap saltanatın kaldırılmasıdır
- Meclisteki subaylar askerlik mesleğini de beraber yürütmüşlerdir (Meclisle,cephelerin irtibatını sağlamak için)
- TBMM’ye karşı çıkan isyanlara karşı 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye kanunu çıkarılmıştır

- İstiklal mahkemeleri vasıtasıyla yargı gücünü kullanmıştır
- Olağanüstü yetkilere sahip, sert tedbirler alan ihtilalci bir meclistir
- 20 Ocak 1921’de Teşkilat-ı Esasiye adıyla ilk anayasa hazırlanmıştır
- Kurucu meclis özelliği taşımasına rağmen, “Olağanüstü yetkilere sahip meclis” adıyla açılmıştır
- Meclis hükümeti sistemi benimsenerek işlerin hızlı yürümesi ve meclis ile hükümetin uyum içinde çalışması sağlanmıştır


TBMM’YE KARŞI ÇIKAN İSYANLAR

Nedenleri :
- İtilaf devletlerinin denetimlerini devam ettirebilmek amacıyla boğazların çevresinde tampon bölgeler oluşturmak istemeleri
- Şeyhülislamdan alınan fetva ile Kuvay-ı Milliyeciler’in dinsiz ilan edilmesi
- Yapılan gıyabi yargılamada Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında idam kararı çıkarılması
- Milli mücadelecilerin bolşeviklikle veya ittihatçılıkla suçlanmaları
- Bütün bu suçlamaların İngiliz uçaklarıyla halka ulaştırılması

- Bazı zengin ve nüfuz sahibi kişilerin çıkarlarını korumak istemeleri
- Azınlıkların bağımsız devlet kurma amaçları
- Bazı Kuvay-ı Milliyeciler’in halka baskı yapması
- Bazı Kuvay-ı Milliyeciler’in düzenli orduya katılmak istememeleri
* İstanbul Hükümeti’nin Çıkardığı İsyanlar :

Anzavur İsyanı : Balıkesir çevresinde iki kez isyan etmiş, Çerkez Ethem kuvvetlerince bastırılmıştır

Kuvay-ı İnzibatiye İsyanı (Halifelik ordusu) : Geyve, Adapazarı çevresinde faaliyet gösteren halifelik ordusu Ali Fuat Paşa birlikleri tarafından mağlup edilmiştir Kuvay-ı İnzibatiye’nin bir kısmı Kuvay-ı Milliye safına katılmışlardır

* İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri’nin Çıkardığı İsyanlar :

Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı İsyanları : İtilaf devletlerinin boğazlar çevresinde tampon bölgeler oluşturmak amacıyla çıkarttıkları isyanlardır Ali Fuat Paşa ve Refet bey birlikleri tarafından bastırılmıştır

Afyon İsyanı (Çopur Musa) : Askerleri firara teşvik eden bu isyanı Kuvay-ı Milliye birlikleri bastırmış, Çopur Musa Yunanlılar’a sığınmıştır

Yozgat İsyanı : Çapanoğlu ailesi nüfuzlarını kaybetmek endişesiyle isyan etmiş, birliklerimizi uzun süre uğraştırmıştır Çerkez Ethem kuvvetlerinin de yardımıyla bastırılmıştır

Konya İsyanı : Delibaş Mehmet adında birisi isyan başlatmış, hükümet konağını basmış ve isyan genişlemiştir Daha sonra Refet Bey tarafından isyan bastırılmıştır

Milli Aşireti İsyanı : Urfa taraflarında Fransızlar tarafından kışkırtılan Milli Aşireti, Fransız ordusuyla beraber Kuvay-ı Milliyeciler’e karşı mücadele etmişse de başarılı olamamıştır

Not : Ayrıca Bayburt’ta Şeyh Eşref İsyanı, Bozkır’da Zeynelabidin İsyanı, Diyarbakır’da Ali Batı İsyanı, Yenihan’da Postacı Nazım isyanı, Garzan’da Cemil Çeto İsyanı, Dersim çevresinde Koçkiri İsyanı gibi isyanlar çıkmıştır

* Azınlıkların Çıkardığı İsyanlar :

Azınlıklar Wilson ilkelerine göre bulundukları bölgelerde bağımsız devletler kurabilmek için isyanlar çıkartmışlardır İtilaf devletleri tarafından da desteklenen bu isyanlar Kurtuluş Savaşı’
nın kazanılmasıyla son bulmuştur

Not : En son bastırılan isyan Karadeniz’den yardım alabilen Pontus Rumları’nın isyanıdır

* Kuvay-ı Milliyeciler’in Çıkardığı İsyanlar :

Çerkez Ethem İsyanı : Emrindeki Kuvay-ı Seyyare adındaki kuvvetlerle Yunanlılar’a ve TBMM’ye karşı çıkan isyanların bastırılmasında önemli rol oynamıştır Fakat düzenli orduya katılmak istemeyerek isyan etmiş, I İnönü Savaşı’nın hemen sonrasında isyanı bastırılmış, Çerkez Ethem Yunanlılar’a sığınmıştır

Demirci Mehmet Efe İsyanı : Demirci Mehmet Efe de düzenli orduya katılmayarak isyan etmiş, Ali Fuat Paşa tarafından isyanı bastırılmıştır

TBMM’NİN ALDIĞI TEDBİRLER

- Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarılmıştır (29 Nisan 1920)
- İstanbul Hükümeti ile bütün haberleşme kesilmiş, evraklar geri gönderilmiştir
- Ankara müftüsü Rıfat Efendi’nin başkanlığında birçok alimin imzasını taşıyan karşı fetva yayınlanmıştır
- Üyeleri milletvekillerinden oluşan İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur (11 Eylül 1920)

Not : TBMM’nin yargı gücünü kullanmasına bir örnektir

- Gezici “Nasihat Heyetleri” oluşturulmuştur

İsyanların Sonuçları :

- Milli mücadelenin uzamasına ve kurtuluşun gecikmesine sebep olmuştur
- Yunanlılar’ın ilerlemesine zemin hazırlamıştır
- Boş yere kardeş kanı akıtılmış, cephane harcanmıştır
- İsyanların bastırılmasıyla Anadolu’da TBMM’nin güç ve otoritesi artmıştır

SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920)

Diğer mağlup devletlerle yapılan barış antlaşmalarının şartları Paris Konferansı’nda belirlendiği halde Sevr’in şartları San Remo görüşmelerinde ortaya konmuştur Bu gecikmenin sebebi :

- Osmanlı’yı paylaşma konusunda anlaşmaya varamamaları
- Geçen süre içerisinde daha fazla toprak işgal etmek istemeleri
- Bir ateşkes antlaşması olan Mondros’un bir barış antlaşması gibi hükümler taşıması

Sevr’deki görüşmelerde şartları çok ağır bulan Tevfik Paşa antlaşmayı imzalamayınca İngilizler’
in desteklediği Yunanlılar bir taraftan Edirne’yi diğer taraftan Balıkesir ve Bursa’yı işgal etmişlerdir Bu gelişmeler üzerine saltanat şurası toplanmış ve Sevr’in imzalanmasına karar verilmiştir

Kararlar :

- Osmanlı Devleti İstanbul ve Orta Anadolu’da küçük bir bölgeyle sınırlandırılacak
- Boğazlar Türkler’in dahil olmadığı bir komisyon tarafından idare edilecek
- Kapitülasyonlar en geniş şekli ile bütün devletlere tanınacak
- Azınlıklar vergi vermeyecek, askerlik yapmayacak
- Yunanlılar’a İzmir dahil Batı Anadolu ve Midye – Büyük Çekmece hattının batısında kalan bütün Doğu Trakya bırakılacak
- İngilizler’e, Musul, Kerkük, Irak, Filistin ve Arabistan bırakılacak

- Fransızlar’a, Adana, Malatya, Sivas çevresi ve Suriye bırakılacak
- İtalyanlar’a, Antalya, Konya ve Güneybatı Anadolu’nun içlerine kadar olan bölgeler bırakılacak
- Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacak (Ermenistan, Kürdistan)
- 50000 kişi haricinde asker bulundurulmayacak, ağır silahlar edinilmeyecektir

Not-1 : Antlaşmanın geçerli olabilmesi için meclis tarafından onaylanması gerekmiş, Mebusan Meclisi kapatıldığı için bu da mümkün olmamıştır Bu yüzden Sevr Hukuki geçerliliği olmayan ölü doğmuş bir antlaşma olarak kalmıştır

Not-2 : TBMM antlaşmayı onaylamamış onaylayanları da vatan haini ilan etmiştir

Not-3 : Kurtuluş Savaşı sonrasında Sevr yerine Lozan Barışı imzalanmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-23-2009   #55
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



» Atatürk İnkilapları





İNKILAP ÇALIŞMALARI


II MECLİS’İN AÇILMASI (11 AĞUSTOS 1923)


23 Nisan 1920’de çalışmalarına başlayan I TBMM, ulusal bağımsızlığı gerçekleştirmeyi amaçlayan vatansever insanlardan oluşuyordu Çok zor şartlarda çalışmış ve bunu başarmıştı Mustafa Kemal mecliste değişik görüşlerde olan insanları bir araya getirmek için “Müdafaa-i Hukuk” grubunu kurmuştu Meclisin 1 Nisan’da kendin feshetmesiyle seçimlerin yenilenmesine karar verildi
Seçimleri çoğunlukla Müdafaa-i Hukuk grubu üyeleri kazandı II TBMM 11 Ağustos 1923’te çalışmalarına başladı23 Ağustos 1923’te Lozan Antlaşması meclis tarafından onaylandı

ANKARA’NIN BAŞKENT OLMASI (13 Ekim 1923)

Lozan Anlaşması uyarınca anlaşmanın TBMM’de onaylanmasını takip eden altı hafta içinde İstanbul İtilaf devletleri askerlerince boşaltıldı (2 Ekim 1923) Bu durum başkent sorununu gündeme getirdi Meclisteki uzun tartışmalardan sonra Ankara başkent olarak kabul edildi


CUMHURİYET’İN İLANI (29 Ekim 1923)


TBMM’nin açılması, arkasından saltanatın kaldırılmasıyla millet egemenliği büyük ölçüde gerçekleşmişti Fakat kamuoyu hazır olmadığı için “Cumhuriyet” adı konmamıştı Üstelik “Meclis Hükümeti” sistemi hükümet bunalımına yol açmıştı Sonunda 29 Ekim 1923’de Cumhuriyet ilan edildi Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı, Feti Bey TBMM başkanı, İsmet Paşa başbakan oldu
Cumhuriyetin ilanıyla :

* Devlet rejiminin adı belirlendi
* Devlet başkanı sorunu halledildi
* Meclis hükümeti sisteminden kabine sistemine geçildi
* Yürütmeye işlerlik kazandırıldı
* Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı, İsmet Paşa Başbakan, Fethi Bey meclis başkanı seçilmiştir


HALİFELİĞİN KALDIRILMASI (3 Mart 1924)


Saltanat kaldırılırken kamuoyu hazır olmadığı için halifelikten ayrılmıştı Fakat Saltanat taraftarlarının halifelik makamı etrafında toplanması, Abdülmecid Efendi’nin saltanatı çağrıştıran davranışları, halifeliğin inkılapların ve laikliğe geçişin önündeki en büyük engel olması, işlevini kaybettiği I Dünya Savaşı’yla ortaya çıkan halifelik gibi bir kurumun çağdaş Türkiye Cumhuriyet’inde yerinin olmaması ve basında gelişen bazı hadiseler yüzünden 3 mart 1924’te halifelik kaldırılmıştır

Aynı Gün ;

* Şer’iye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı (laiklik yolunda önemli bir adım)
* Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edildi (Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi sağlandı)
* Erkan-ı Harbiye Vekaleti kaldırıldı (genel Kurmayın politikayla uğraşması engellendi)
* Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılmasına karar verildi
* Harbiye Nezareti kaldırıldı (Yerine Savunma Bakanlığı Kuruldu)


ÇOK PARTİLİ SİYASİ HAYATA GEÇİŞ DENEMELERİ

CUMHURİYET HALK PARTİSİ (9 Ağustos 1923)


İlk TBMM’de Mustafa Kemal’in kurduğu Müdafaa-i Hukuk grubundan başka Tesanüt, İstiklal, Halk ve Islahat grupları da bulunuyordu Mustafa Kemal inkılapları yapacak kadroyu bir araya getirmek için 9 Ağustos 1923’te Halk Fırkası’nı kurdu 1950’ye kadar iktidarda kalan partiye (1923 – 1938) yıllarında Mustafa Kemal, (1938-1950) yıllarında da İsmet İnönü başkanlık yapmıştır Bu tarihe kadar partinin başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı idiler

Not : Parti ekonomide “Devletçilik” ilkesini savunmuştur


TERRAKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI (17 Kasım 1924)


1924 yılında ordunun siyasetle uğraşması yasaklanınca pek çok subay askerlik görevinden istifa ederek politikaya girdi Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Rauf Bey (Orbay), Refet Bey (Bele), Adnan Bey (Adıvar) birleşerek aynı görüşü paylaşan kimseleri bir araya getirmek amacıyla bir parti kurdular Parti kısa zamanda rejim muhaliflerinin yuvası durumuna geldi Partinin ilk şubesinin Urfa’da açılması çalışmalarının iyi yolda olmadığının göstergesidir Partinin yaptığı çalışmaların Şeyh Said İsyanı’nın çıkmasında etkisi görülmüş ve Takrir-i Sükun Kanunu’na dayanılarak 5 Haziran 1925’te parti kapatılmıştır

Not : Parti ekonomide “liberalizm” i benimsemiştir

ŞEYH SAİD AYAKLANMASI (13 Şubat 1925)

Nedenleri :

* Terrakiperver partisinin olumsuz çalışmaları
* Türk Devleti’nin Musul’a müdahalesini engellemek isteyen İngilizler’in Güneydoğu’da karışıklık çıkarmak amacıyla buradaki yerli ahaliyi devlet kurma yolunda kışkırtmaları
* Laik Cumhuriyet’e ve inkılaplara karşı olanların bir araya gelmeleri

Diyarbakır’ın Piran köyünde başlayan ayaklanma kısa sürede Doğu Anadolu’ya yayıldı Fethi Bey Hükümeti ayaklanmayı bastırmakta başarısız olunca istifa etti İsmet Paşa Hükümeti 4 Mart 1925’te Takrir-i Sükun Kanunu’nun çıkarılmasını sağladı İstiklal Mahkemeleri yeniden kurularak ayaklananlar cezalandırıldı Musul sorununun aleyhimize çözümlenmesine sebep oldu Ayrıca çok partili hayata geçişin ilk denemesinin başarısız olmasına yol açtı

Not : Rejime karşı yapılan ilk ayaklanma olması yönüyle 31 Mart Vakası’na benzemektedir

İZMİR SUİKASTI (16 HAZİRAN 1926)
Rejim karşıtları ve muhalifler Mustafa Kemal’e karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunmuşlardır Rejime yönelik bu hareket de başarısız kalmıştır


SERBEST CUMHURİYET FIRKASI (12 Ağustos 1930)
Nedenleri :


* 1929 Dünya ekonomik buhranından etkilenen Türkiye’de bu buhranın aşılmasını sağlamak amacıyla değişik görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamak
* Ülkede demokratik bir ortamı oluşturmak
* Hükümetin çalışmalarını denetleyecek bir muhalefet partisi ortaya çıkarmak

Bu sebeplerle Mustafa Kemal, Fethi Bey’den parti kurmasını istedi 12 Ağustos 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası kısa zamanda rejim muhaliflerinin yuvası durumuna geldi Bu durumu gören Fethi Bey, 18 Aralık 1930’da partiyi kapattı Partinin kapatılmasındaki isabet kısa zaman içinde belli oldu 23 Aralık 1930’da rejim karşıtları Menemen’de ayaklanarak Yedeksubay Kubilay’ı öldürdüler Ayaklanma kısa sürede bastırıldı Suçlular ağır şekilde cezalandırıldı

Not-1: Her iki demokrasi denemesi de gösterdi ki Türk toplumu henüz çok partili siyasi rejime hazır değildir

Not-2 : II Dünya Savaşı’ndan sonra 1946 yılında Demokrat parti’nin kurulmasıyla çok partili hayata geçilebilmiş, gerçek demokratik seçimler ise ancak 1950’de yapılmıştır 1950’de Demokrat Parti iktidarı başlamıştır

TÜRKİYE’DE İNKILAP HAREKETLERİ


Atatürk’ün inkılap anlayışı radikal ve köklü değişiklikler yapılması şeklindeydi Özellikle Türk milletini son yüzyıllarda geri bıraktıran kurumları kaldırmak, yerine çağdaş kurumlar getirmek istiyordu Zaten ulusal egemenlik anlayışına uygun kurulan bir devletin de yeni kurumlara ihtiyacı vardı Bundan dolayı birbirini takip eden değişik alanlarda çeşitli inkılaplar yapılmıştır

SİYASİ ALANDA :

* Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922 – Laikliğin ilk aşaması)
* Ankara’nın başkent olması (13 Ekim 1923)
* Cumhuriyet’in ilanı ( 29 Ekim 1923 – Demokratikleşmede önemli bir adım)
* Halifeliğin ilgası (3 Mart 1924 Laikleşmede önemli bir adım)
* Ordunun siyasetten ayrılması (19 Aralık 1924)
*Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır” ibaresinin çıkarılması (10 Nisan 1928)

* Atatürk ilkelerinin anayasaya girmesi (1937)

HUKUKİ ALANDA :

Yenilik Yapılmasının Nedenleri :

* Osmanlı Devleti’nde hukuki birliğin olmaması
* Modern hayatın ihtiyaçlarına cevap verememesi
* Batı medeniyetine bir an önce geçmek için batı hukukuna yönelme gereği
* Osmanlı hukuk sisteminin, laik devletin esaslarına uygun olmaması
* Osmanlı hukuk sisteminde kadın hakları konusunda eksikliklerin olması
* Mecellenin tamamlanamamış olması

Medeni Kanunun Kabulü (17 Şubat 1926) :

Medeni kanun, evlenme, boşanma, miras vb her türlü ilişkileri düzenlemektedir Medeni kanun bu yönüyle toplum hayatının düzenlenmesinde önemli rol oynamıştır

Türkiye laikliği benimsediği için şer’i hukuka göre düzenlenen mecelleyi uygulayamazdı Yeni bir kanun hazırlanması da çok zaman alabilirdi Bundan dolayı Japınlar’ın yaptığı gibi İsviçre Medeni Kanunu’nun alınması kararlaştırıldı En son hazırlanan modern bir kanundu Akılcı ve pratik çözümler getiriyordu Laiklikte önemli bir adım atıldı

Buna göre; tek eşlilik, resmi nikah zorunluluğu, kadınlara da boşanma hakkı, mirasta ve şahitlikte eşitlik, kadınların dilediği işte çalışabilmesi, Patrikhane’nin dünya ile ilgili yetkilerinin kaldırılması, din ve mezhep farkının kaldırılması gerçekleştirilmiştir

Not : Ayrıca Almanya’dan Ceza Mahkemeleri Usülü, İtalya’dan Ceza, Fransa’dan idari hukuk alınmıştır

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA :

Osmanlı Devleti’nde eğitimde birliğin olmaması ve dini nitelikli olması yenilik yapılmasını zorunlu kılıyordu

* Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924) : Eğitim ve öğretim birleştirilerek, devlet denetimine ve Milli Eğitim Bakanlığı emrine verildi Bu kanun çerçevesinde medreseler kapatıldı (Laiklikle ilgilidir)
* Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun (1926) : İlk ve orta öğretimin esasları tespit edildi Eğitim-öğretim hizmetleri laik eğitim anlayışıyla modernleştirildi (Laiklikle ilgilidir)
* Harf İnkılabı (1 Kasım 1928) : Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur ve Arap alfabelerini kullanmışlardı Laik Türkiye Devleti’ne en uygunu olarak görülen Latin alfabesi, yeni Türk alfabesi olarak kabul edildi

* Millet Mektepleri’nin Açılması (1928) : Yeni Türk Alfabesi’ni “halka” öğretmek amacıyla okullar açılmıştır
* Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması (15 Nisan 1931) : Türk tarihini “Milliyetçilik ve Laiklik” ilkeleri esaslarına uygun olarak ele almak, Türkler’in kökenini, hizmetlerini, kurdukları devlet ve medeniyetleri araştırmak amacıyla kurulmuştur
* Türk Dil Kurumu’nun Kurulması (12 Temmuz 1932) : Türkçe’yi yabancı dillerin tesirinden kurtararak gelişmesini ve zenginleşmesini sağlamak, dilde millileşme ve sadeleşme yoluna gitmek, Türkçe’yi bir bilim ve kültür dili haline getirmek amaçlanmıştır

Not : Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun kurulması milliyetçilik ilkesiyle ilgilidir

* Üniversite Reformunun Yapılması (1933) :

- Darülfünun kaldırılarak yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur (31 Mayıs 1933) Modern bilime açık olan bu üniversitede Hitler Almanyası’ndan kaçan bilim adamları da görev aldılar
- Ankara Hukuk mektebi (1925 – İlk yüksekokul), Yüksek Ziraat Enstitüsü (1933)
- Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi (1936 – İlk fakülte)
- Güzel Sanatlar Akademisi, Devlet Konservatuarı açıldı

TOPLUMSAL ALANDA :

*Kılık – Kıyafet İnkılabı :


- Şapka Kanunu (25 Kasım 1925)
- Dini Kıyafetlerle dolaşılmasının yasaklanmadı (3 Aralık 1934)

Not-1 : Çağdaşlaşma ile ilgili bir inkılaptır

Not-2 : Diyanet İşleri Başkanı, Patrik ve Hahambaşı bu kanunun dışında tutulmuştur

* Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925) : Çıkarılan kanunla tekke, türbe ve zaviyeler kapatıldı Yine aynı kanunla “Şeyhlik, dedelik, dervişlik, seyyitlik, çelebilik, türbedarlık” gibi unvanlar da kaldırıldı (Laiklikle ilgilidir)
* Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik : Bu alanlarda birliği sağlamak ve batılılaşmak amacıyla değişiklik yapılmıştır Hicri ve Rumi takvim yerine Miladi Takvim (1 Ocak 1926) kabul edildi

Ağırlık ve uzunluk ölçüsü olarak uluslar arası ölçüler olan metre ve gram kullanılmaya başlandı (1 Nisan 1931)

Devletler arası ilişkilerde düzeni sağlayabilmek için hafta tatili Cuma’dan pazara alındı (1935)

Soyadı Kanunu’nun Kabulü (21 Haziran 1934) : Kişilerin sosyal hayatta kolaylıkla tanınmaları, karışıklıkların önlenmesi için herkese Türkçe ve ahlaka aykırı olmayan birer soyadı verilmiştir TBMM Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadını vermiştir

Bu kanunla beraber eski toplum zümrelerini belirten unvanlar kaldırıldı Aynı kanunla Osmanlı nişan ve rütbelerini taşımak da yasaklandı

* Kadınlara Siyasi Haklar Verilmesi (5 Aralık 1934) : Kadınlara 1930’da belediye meclislerine, 1933’te muhtarlıklara girme hakkı, 5 Aralık 1934’te de milletvekili seçme ve seçilme hakkı bir çok Avrupa devletinden önce verilmiştir

EKONOMİK ALANDA :

Mustafa Kemal, askeri zaferlerin, siyasi ve ekonomik zaferlerle devam ettirilmesi gerektiğine inanıyordu Bu gayeyle ekonomik faaliyetleri bir bütün olarak değerlendirmiş ve Lozan imzalanmadan önce ele almıştır

* İzmir İktisat Kongresi (18 Şubat – 4 Mart 1923) : Lozan’daki barış görüşmelerinin kesildiği bir sırada, İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplandı Değişik kesimlerden 1135 temsilcinin katıldığı bu kongrenin sonucunda “Misak-ı İktisadi” kabul edildi Buna göre ekonomik kalkınmada tam bağımsızlık öngörülüyor, kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesi ve kendi çabamızla kalkınmanın gereği ortaya konuluyordu
* Kapitülasyonların Kaldırılması (24 Temmuz 1923) : Lozan’da kesin olarak kaldırılmıştır

* İş Bankası’nın Kurulması (1924) : Özel sektöre destek sağlamak amacıyla ilk özel Türk bankası olan İş Bankası kuruldu
* Aşar Vergisi’nin Kaldırılması (17 Şubat 1925) : Köylünün rahatlatılması ve üretimin artırılması amacıyla aynı zamanda şer’i bir vergi olan aşar kaldırıldı
* Kabotaj Kanunu’nun Çıkarılması (1 Temmuz 1926) : Türkiye karasularında Türk gemicilerin ticaret yapmasına imkan tanınıyor, denizcilik geliştirilmeye çalışıyordu (Milliyetçilikle ilgilidir)

* Teşvik-i Sanayi Kanunu (1926) : Özel sektörü sanayi alanına çekmek ve ona kredi sağlamak için çıkarılmıştır
* Tarım-Kredi Kooperatiflerinin Kurulması (1928) : Çiftçiye kredi, ucuz alet ve makine imkanı oluşturmaya çalışıldı
* Toprak Reformu (1929) : Topraksız köylüyü toprak sahibi yapmak hedeflenmiştir Fakat tam başarılı olunamamıştır
* Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı (1933 – 1938) : Bu dönemde devlet, temel tüketim ve ara mallar sağlamak gayesiyle üç beyaz ve üç siyah projesine ağırlık vermiştir Un, şeker, pamuk üç beyazı, kömür, demir ve akaryakıt ise üç siyahı oluşturuyordu Bu temel malların üretilmesi ile döviz tasarrufu sağlandığı gibi, bu maddeler ile dışa bağımlılık da ortadan kalkacaktı

Hazırlanan bu plana göre özel sektörün gerçekleştiremeyeceği yatırımlar, devlet eliyle yapılmaya başlandı Plan doğrultusunda dokuma, demir, kağıt, cam ve kimya alanlarında 1937’ye kadar onaltı fabrika kuruldu Fabrikaların işletmeye açılmasıyla, dışarıdan alınan mallar yüzde elli oranında azaldı “İkinci Beş Yıllık Plan” ise İkinci Dünya savaşı’ndan dolayı uygulanamadı Fakat, 1945 yılına kadar süren savaş esnasında Türkiye, dışarıya muhtaç olmadan kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmiştir Sümerbank’ın açılmasıyla elde edilen başarı, kuruluşların açılmasını teşvik etmiş ve maden işleri uğraşacak Etibank kurulmuştur Böylece sanayide devletçilik ilkesi yerleştirilmeye çalışılmıştır

Not : Çağdaşlaşmanın en yoğun olduğu dönem 1923-1934 yılları arasıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.