Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
deyim, hikayeleri

Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #1
TiFus
Varsayılan

Deyim Hikayeleri



Konu Bilgi ; Bazı Deyimler Vardır İşte Size O Deyimlerin Bulunuş Hikayeleri Hepsi Gerçek Hepsi Doğal


Aklım Kesiyor

Ünlü bir hekim olan İbni sina aynı zamanda matematik konusunda deha seviyesindeymiş babası onu çocukken matematik konusunda hassas eğitim veren bir okula gönderirancak İbni sina cebir,geometri bir türlü beceremez,okuldan kaçarbabasından korktuğundan ,eve dönmez bir kervana katılır kervanbaşı en küçük yaştaki İbni sinayı su alması için bir kuyuya gönderir sapına ip bağlı kovayı kuyudan çekerken,ipin sürtündüğü taşı kestiğini görür ve kendine sorar:bu ip taşı nasıl keser? biraz daha düşünür:ip çok uzun zamandır,bu taşa sürtünüyorve aynı yere sürekli sürtüne sürtüne demekki taşı kesebiliyor madem ip bile taş kesiyor,benim aklım niye cebiri kesmesin? der okuluna döner ve bildiğimiz tıp dehası İbni sina olur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #2
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



İş İnada Bindi

adamın biri hayatında hiç namaz kılmamış bunu bilen bir arkadaşıda yahu şu mübarek ramazan bari bir-iki rekat namaz kıl demiş o da tamam tamam kılarıziki rekat deyip akşam teravih namazına gitmiş teravih başlamış bir-iki-dört derken namaz devam ediyor bir camdan kafasını uzatıp cami önünde bekleyen oğluna , evlat sen eve git bu iş inada bindidemiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #3
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Bu İşin Altında Bi Çapanoğlu var

Çapanoğlu Ahmet Paşa ,Yozgat şehrinin kurucularındandır 1764 Sivas valisi iken görevden alınır, bir süre sonrada öldürülürYerine büyükoğlu Mustafa bey daha sonra Süleyman bey geçer Süleyman bey Yozgatı imar ettikten sonra,Ankara,Amasya,Elazığ,Maraş,Niğde ve Tarsus gibi illeri idare etmeye başlar Çapanoğullarının bu ünü her yana yayılırYalnız halk arasında değil ,devlet adamları arasındada ‘’Çapanoğlu’’ ismi ünlü olur Rivayete göre ,devlet adamlarından biri,halktan bazı insanların aleyhine verilecek kararı sonuçlandırmak için soruşturma yaparken ,Çapanoğullarından birinin adıda bu olaya karışır Çapanoğullarının nüfuzundan çekinen diğer bir memur, ‘’bu işi fazla kurcalamayalım bence,altından bir Çapanoğlu çıkar’’ der Soruşturma aynen kapatılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #4
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Atı Alan Üsküdarı Geçti

zamanında Bolu beyine baş kaldıran köroğlunun dillerde yağızmı yağız atı çalınırbütün civarı arar tarar yokbir kimse birde istanbuldaki pazarları dolaş deristanbulda pazarları dolaşırken atına rastlar pazar sahibine şu ata bir bineyim hele derpazarcıda buyur der eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala ordan uzaklaşır dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip , ah evlat! atı alan üsküdarı geçtio köroğluydu ,atın gerçek sahibi çok kullandığımız bir deyimde Güme gitti! yeniçeri ler günümüz polisliğini yaptığı dönemlerde olaylara müdahele edip,göz altına alacakları adamları kodeslere götürür içeri atarkende hooopgüümm derlermiş ahalide bir olay sırasında suçsuz yere içeri alınan insanlara vay be! adam bağıra çağıra güme gitti!derlermiş iş inada bindinin öyküsü adamın biri hayatında hiç namaz kılmamış bunu bilen bir arkadaşıda yahu şu mübarek ramazan bari bir-iki rekat namaz kıl demiş o da tamam tamam kılarıziki rekat deyip akşam teravih namazına gitmiş teravih başlamış bir-iki-dört derken namaz devam ediyor bir camdan kafasını uzatıp cami önünde bekleyen oğluna , evlat sen eve git bu iş inada bindidemiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #5
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Ateş Pahası

Kanuni Sultan Süleyman, adamlarıyla birlikte avlanmaya çıkmıştı Bir ceylanın peşinden koşarlarken zamanın nasıl geçtiğinin ayırdına varamadılar “Biz nerelere geldik böyle?” diyerek çevrelerine bakındıklarında hava kararmaya yüz tutmuştu Gök kararmakla kalmamış, şiddetli bir rüzgar ve ardından da savruntulu bir yağmur bastırmıştı Hünkar ve adamları, bu dağ başında bulabildikleri bir kulübeye kendilerini zor attılar Sığındıkları kulübede, geçimini odunculuk yaparak sağlayan yoksul bir köylü yaşıyordu Adamcağız bu Tanrı konuklarını içeri aldı, onlara elinden geldiğince yardımcı olmaya başladı Padişah kendini özellikle tanıtmak istememişti; ama yoksul oduncu onun kim olduğunu anlamakta gecikmedi O nedenle ocağa büyük büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıttıBir de sıcacık çorba ikram etti Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve adamları bu durumdan pek memnun kalmışlardı Geceyi orada rahatça geçirdiler Hatta padişah bir ara çevresindekilere, “Doğrusu şu ateş bin altın eder” diye de söylendi Ertesi gün yola çıkmadan önce padişah oduncuya önce memnuniyetini bildirdi: “Efendi! Bizi ihya ettin Harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik” dedi ve sordu: “Söyle bakalım borcumuz ne kadar?” Oduncu, kırk yılda bir eline geçen bu olanağı değerlendi ve parayı biraz yüksek söyledi: “Bin bir altın yeter, beyzadem” dedi "Çok fazla istemedin mi?"diye soran padişaha "Yemek ve yatak bedeli bir altın,ateşin bin altın ettiğini de zaten siz söylediniz"dedi Padişah adamın kıvrak zekası karşısında gülümsedi ve bin altını ödedi ATEŞ PAHASI sözü buradan gelir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #6
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Dokuz Doğurmak

vakti zamanında ,Çengeloğlu tahir paşa ,o dönem için asayişi bozuk olan İzmir de geceleri belirli saatler arasında sokağa çıkma yasağı uygulamış bir gece o saatlerde yasağa uymayan yada sokakta olan insanları zaptiyeler toplayıp karakol avlusuna getirmişler,bu sorguyuda bizzat tahir paşa yapmış, sırayla her birine teker teker çok ağır sorular sormuş paşa baştan dokuzuncu sıradakine gelince tekrar sormuş ‘’yahu sen? tellakları duymadınmı?ne diye sokaktasın bu vakitte? adam bir telaşlı bir terli; ‘’paşa hazretleri ,karım doğuruyorduvalla ebe aramaya çıktımbir iki adım sonra zaptiyeler tuttu benizavallı karım ne haldedir bilmiyorum ‘’ demiş tahir paşa bir hata edildiğini anladıysada sakallarını sıvazlayıp, ‘’seni bu kez affediyorumamma, o karın olacak hatuna söyle ,bir daha öyle olur olmaz saatlerde doğurmaya kalkmasın ‘’demiş adam kan ter koşa koşa eve gelip,komşu kadınların arasından karısının yattğı yatağa gelmiş adam;’’nasılsın?nemiz oldu ‘’ demiş karısıda ‘’ sen ne biçim adamsın ebe bulamaya diye gititin? kim bilir nerelerde eğlendin? sen benim nasıl doğurduğumu biliyormusun ? demiş adam ise hararetle, ‘’ah bre hatun sen neler diyosun?? sen bir kere doğurdun ben sıradaki sekiz kişiden sorgu nöbeti bana gelinceye kadar dokuz doğurdum’’ demiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #7
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Derdini Anlat Marko Paşaya

marko paşa ,sultan abdülaziz döneminde yaşayan run hekimidir Üstad bir hekim olan paşa çokça hastayı tedavi eder ve sağlığına kavuşturur halk arasındada çok ünlü dür,her gün belki yüzlerce insan kapısını çalar,hastalıklarına çare arar bunca insanın bırakın derdine çare olmayı ,dinlemek bile imkansız bir hal alır bu duruma kendince bir çözüm bulur kapısına gelen hastalarını dikkatle dinler, onlara şöyle der; ‘’anladım ,anladım ama ne??’’ biçare hastada bu anlamsız soru karşısında ,herhalde iyi anlatamadım diye düşünür ve tekrar anlatır ama yine marko paşa ; ‘’anladım ama ne??’’der bu böyle olunca ,hastalar çareyi oradan uzaklaşmakta bulurlar zamanla marko paşanın ünü unutulur gider

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #8
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Kaz Gibi Yolmak

pek çok şekilde anlatılır,ben birisini anlatayım padişah yanında veziri ile birlikte tebdil-ikıyafet yola düşmüşbir evin önünden geçerken bahçede çalışan bir kız görmüş selamdan sonra aralarında şöyle bir konuşma geçmiş: -bacanız eğri -baca eğri ama dumanı doğru tüter -annen nerde? -biri iki etmeye gitti -baban nerde? -azı çok etmeye gitti -sana bir kaz göndersem yolar mısın? -hem de ciyaklamadan vezirle birlikte kızın yanından ayrılmışlar fakat vezir merak içindekonuşmalardan hir şey anlamamışne konuştuklarını sormuş padişahapadişah;sen vezirsin anlamış olman gerekirdi,akşama kadar ya açıklarsın ya da kellen gider demiş vezir padişahı saraya bıraktıktan sonra gerisi geri kızın yanına dönmüşpadişahla ne konuştuklarını sormuş kız: bir kese altın verirsen söylerim almış bir kese altını ve -padişah bana bacanız eğri derken gözümün şaşı olduğunu ima etti ben de gözüm şaşı ama doğru görüyorum dedim -ya ikinci soru? tekrar bir kese altın alan kız -benim annem ebedir bir kadını doğum yaptırmaya gitti dedim tekrar bir kese altın -babam çiftçidir tarlaya tohum ekmeye gitti dedim -ya bir kaz göndersem yolar mısın?derken vezir başına geleni anlamış

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #9
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Dolap Çevirmek

eskiden paşa,vezir,sadrazam,komutan gibi ileri gelen veya mal varlığı iyi olan kişilerin konakları olurdubu büyük evler kadınların kısmına haremlik ,erkeklerin kısmına selamlık adı altında iki kısım bulunur kadınlar kısmı iel erkek kısmı arasındaki duvarda tam bir ekseni etrafında dönen,silindir biçiminde kapaksız bir dolap yerleştirilirdi yarısı açık ,yarısı kaplalı bu dolabın içinde sıra sıra geniş ,dar raflar bulunurdu kadınlar kısmında pişen yemekler,içecekler diğer ikramlar bu dolap ile erkekler kısmına servis edilirdi kadınlar ikram edilecekleir dolabın kapalı kısmına yerleştirip ,erkekler kısmıan çevirir, tabaklar ,fincanlar boşalınca erkekler tarafından kadınlar kısmına çevrilirdi böylece kadın erkek biribirini görmeden servis yapılmış olurdu İşet bu servis dolaplarının zaman zaman gönül işlerinde kullanıldığı da olurmuş Örneğin delikanlının biri sevdalısına kimsenin haberi olmadan çaktırmadan mektup,çiçek vesaire verecek olursa bu dolaptan yararlanırmış delikanlıya mendilmi gelecek yine bu dolap hizmet verirmiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #10
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Eli Kulağında

gerçekleşmesi pek yakın olan işler hakkında “henüz olmadı ama eli kulağında” deriz bu deyimin kaynağı asr-ı saadet’te bilal-i habeşi’ye kadar uzanır İslamiyet yayılmaya başlayıp da müslümanların sayısı artınca, namaz için onları biraraya toplamak üzere ezan okunması kararlaştırılmış ve sesi güzel olduğu için habşistanlı eski köle hz bilal, bu vazifeye seçilmişti ne var ki medine’de nmüşrikler ve diğer dinlere mensup olanlardan bazı tahammülsüz insanlar, ezan okunurken sesi duyulmasın diye gürültü yapmaya, çocukları toplayıp bilal-i habeşi ile alay etmeye başlamışlardı bunun üzerine hz bilal, ellerini kulaklarına tıkayarak ezan okumaya başladı biilahare müezzinler ellerini kulaklarına tıkamyı bir tür bilal-i habeşi sünneti gibi gördüler ve ezanı öyle okudular eskiden birisi yakındakine, - ezan okundu mu, dediğinde, eğer vakit çok yakın ise, - okunmadı ama müezzinin eli kulağında; dermiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #11
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Eline Su Dökemez

İki kişiyi karşılaştırırken, daha önemsiz, değersiz, yeteneksiz, geri gördüğümüz kişi için, ‘ötekinin eline su bile dökemez deyimini kullanırız eskiden, namaz abdesti alınırken, abdest alan kişi, bir usta ise, çırakları, kalfaları, medrese hocası ise mollaları, öğretmen ise öğrencileri, eline ibrikle su dökerek abdest almasına yardımcı olurlardı böyle önemli bir kişinin eline, yolu yordamınca, ibrikten su dökmek için, o kişiye biraz yakın olmak, onun yanında iyi kötü bir yer almış bulunmak gerekirdi yoksa her önüne gelenin yapacağı iş değildi İşte bu nedenle, iki değerli kişi ölçülürken, bilgisi, yeteneği, zekası daha az olan için, bu deyim kullanılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #12
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Devlet Kuşu Konmak

deyimin kullanıldığı söz gelişi: beklenmeyen, büyük, önemli kısmet; şans bir rivayete göre, vaktiyle İran’da hükümdarlar öldüğü zaman, bütün şehir halkı sarayın önündeki meydanda toplanırmış sarayın balkonundan, adına devlet kuşu denilen bir kuş uçurulur, kimin başına konarsa, o adam ülkeye hükümdar olurmuş gerçi tarihte, gerek İsa’dan önce İran’da yaşayan medler ve persler, gerek İsa’dan sonra yaşayan kavimler zamanında, böyle garip bir yolla hükümdar seçildiğini gösterir bir kayıt yoktur; üstelik böyle bir seçim yapılmış olması, mantığa da uygun düşmemektedir ama hak etmediği yerlere, şans eseri gelenler için, ‘başına devlet kuşu kondu’ denmesi, yukarıda sözü edilen masaldan gelmiş olsa, yerinde ve anlamlı bir sözdür

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #13
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Çekirge Bir Sıçrar iki Sıçrar

yalanın elbet bir gün ortaya çıkar; kötülüğünü uzun süre gizleyemezsin anlamında bir deyim i murat zamanında bursa’da ihtiyar bir eskici varmış eskici ve karısı basit, temiz, yoksul bir yaşam sürerlermiş günlerden bir gün eskicinin karısı hamama gitmiş yıkanıp çıktıktan sonra, soyunduğu yerde bohçasını bulamamış bohçayı koyduğu yerde, değerli halılar üzerinde işlemeli kadife bohçalar, sedefli takunyalar olduğunu görünce, hamamcı kadına sormuş o da; —buraya müneccimbaşının hanımı soyundu senin bohçanı soğukluğa koyduk orada giyiniver, demiş bu hareket zavallı kadına çok dokunmuş ağlamış, üzülmüş fakir, silik, parasız, rütbesiz bir adamın karısı olduğuna yanmış bu üzüntü ile akşam yorgun argın eve gelen kocasına “-ya müneccimbaşı olursun, ya da beni boşarsın” diye diretmiş Çaresiz kalan ihtiyar eskici, ertesi sabah bir çekmece, biraz kâğıt, bir divit alarak, işlek bir yol üzerinde oturup müneccimliğe başlamış İçinden de; —yarabbi, halimi sen biliyorsun bunca yıllık yuvam yıkılmasın, sana sığındım, beni utandırma, diye yalvarmış İlk müşteri olarak varlıklı bir hanım gelmiş, telaşla: —aman müneccim efendi, demiş İri elmas taşlı, çok değerli bir yüzüğüm vardı, kaybettim hiçbir müneccim bilemedi bir de sen bak besmele ile önündeki kâğıda bir şeyler çiziktirmeye başlayan yaşlı adamın içine doğmuş, birden: —ya hatun, demiş senin yüzüğün bir hayvan kursağında görünüyor hemen eve koşan kadın, hamur yoğurduktan sonra ellerini yıkadığı, evin bahçesindeki çeşmenin kenarında unuttuğu yüzüğü, hindilerin yutmuş olabileceğini düşünmüş nitekim hindilerden birinin kursağında yüzük bulunmuş o günden sonra ihtiyar eskici müşteriden başını alamaz olmuş attıklarının da hepsi tutuyormuş Ünü yaygınlaşmış, kazancı artmış namı, sultan murat hüdavendigâr’a kadar ulaşmış meğer padişahın da kocaman pırlanta taşlı bir yüzüğü kaybolmuş padişah yüzüğün hemen bulunmasını emretmiş İhtiyar müneccim zaman kazanmak için: —Şevketlim, demiş emriniz başım üstüne lakin bu yüzük padişah yüzüğüdür Öyle halktan birinin haceti gibi kolay bulunmaz İşimi gücümü bırakıp 40 gün 40 gece esaslı okumam ve çalan adamı davul gibi şişirmem gerekir bana 40 gün izin padişah kabul etmiş ertesi günden itibaren sabah, öğle, akşam saray tablakârları, müneccimin evine yemek taşımaya başlamışlar tablakârların başındaki haremağası her gelişinde: \"buyurun efendim, bunlar etliler, bunlar sütlüler, bunlar tatlılar afiyetle yiyip; Şevketli efendimize de dua edin\", dermiş arap kapıya geldikçe, ihtiyar başına bu işleri açan karısına dönüp bağırırmış: —hatun, hatuuun… kaldı otuz dokuz günümüz harem ağası kapıya gelip, müneccim de her seferinde şu kadar kaldı, bu kadar kaldı diye seslendikçe, harem ağasında bir heyecan başlamış nihayet bir gün yemekleri verip tablakârları uzaklaştıran haremağası eskicinin ayaklarına kapanmış: —allah aşkına müneccim efendi, şu okumayı kes karnım davul gibi şişmeye başladı neredeyse pat diye patlayacağım ben çaldım yüzüğü, demiş yufka yürekli ihtiyar, yüzüğü almış ve 40 günün sonunda yüzüğü verince sultan murat hayret etmiş İhtiyarı müneccimbaşı yapmış, eskisini de o’nun emrine vermiş ayrıca bir dileği olup olmadığını sormuş İhtiyar da karısının hamamda uğradığı hakaret yüzünden bu hallere geldiğini anımsayarak, o hamamı istemiş buraya kadar allah’ın yardımıyla başarıya ulaşan müneccimbaşı, padişahın başka bir işi olursa ne halt edeceğini düşündükçe uyku tutmaz olmuş varıp, görevden affını istemeye karar vermiş bu niyetle saraya gitmiş bahçede gezinen padişah, müneccimbaşını huzura almış o daha söze başlamadan, kapalı avucunu uzatarak sormuş: —bil bakalı müneccimbaşı, avucumun içinde ne var? bileceğini hiç ummayan ihtiyar, kendi kendine söylenmiş: —bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde yakalanırsın çekirge, deyince padişah avucunu açmış, elindeki çekirgeyi göstererek, seni kutlarım, demiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #14
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Abbas Yolcu

yola çıkarken, görevinden alınan bir kişi için veya ölecek bir hasta için söylenen bir deyim abbas hoca, abbas molla da denilen azerbaycan’ ı, İran’ ın pek çok yerlerini, hindistan’ ı, arabistan’ ı, mısır’ ı ve kafkasya’ yı dolaşmış bir halk şairidir gittiği yerlerde, tatlı sohbetinden hoşlananların, bir süre daha kalmasını istemelerine karşılık: olmaz, kalamam yolcudur abbas, bağlasan durmaz” der ve yoluna devam edermiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Deyim Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #15
TiFus
Varsayılan

Cevap : Deyim Hikayeleri



Tencere Yuvarlanmış Kapağını Bulmuş

bir zamanlar bağdad’da çok zeki ve bilgili, Şenn adında bir adam yaşamaktaydı bu adam bir gün kendisi gibi bilgin ve akıllı bir kız bulup evlenmek için atına atlayıp yola çıktı yolda bir adama rastladı adam köyüne gidiyordu Şenn de adama katılıp birlikte yolculuk etmeye başladılar Şenn adama sordu: - ben mi seni yükleneyim, yoksa sen mi beni yüklenirsin? adam: - bu nasıl söz? İkimiz de atlıyken birbirimizi nasıl yükleniriz? diye cevap verdi biraz ilerleyip köye yaklaştıklarında, Şenn biçilmiş ekinleri görünce tekrar sordu: - bu ekinler yenmiş mi yenmemiş mi? - be cahil adam! ekini saplarıyla görüyorsun da yenip yenmediğini mi soruyorsun? köye varınca bir cenazeye rastladılar Şenn yine sordu: - bu tabutun içindeki ölü mü, yoksa diri mi? adam: - yahu, senin gibi ahmak ve cahil bir adam görmedim! diye çıkıştı adamcağız, bu sorularına bir anlam veremediği yol arkadaşını o gün evinde misafir etti evde tabaka isminde bir kızı vardı kız babasına misafirin kim olduğunu sordu adam da onun kendisine sorduğu aptalca soruları sıraladı ve pek ahmak bir adam olduğunu söyledi fakat kız dedi ki: - baba, o adam ahmak değil birinci sorusu, ‘ben mi söze başlıyayım sen mi?’ demektir İkincisi, ‘ekin sahipleri onun parasını yemişler mi acaba?’, üçüncüsü de, ‘acaba bu ölü kendi adını yaşatacak evlat bırakmış mıdır?’ demektir bunun üzerine adam, Şenn’in yanına dönüp soruların cevabını aktardı Şenn ise: - bu sözler senin değil sahibini açıklar mısın? deyince, adam kendi kızı olduğunu söyledi Şenn: - ben işte böyle bir kız arıyordum, diyerek onunla evlenmeye talip oldu tabaka ile evlendi! anne-babasının da rızasıyla tabaka ile evlenen Şenn, kızı alıp ailesine götürdü Çevre halkı da bu evlilik karşısında, ‘vâfeka şenn tabaka’, yani ‘kap kapağına uygun düştü’ dediler Çünkü ‘şenn’ su kabı, ‘tabaka’ ise kapak anlamındadır türkçemizde ise bu söz, ‘tencere yuvarlandı, kapağını buldu’ atasözüne dönüşmüştür

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.