Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi > Hayatından Kesitler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atanın, vasiyeti, ölümü

Ata'nın Vasiyeti ve Ölümü

Eski 01-29-2007   #1
[KAPLAN]
Varsayılan

Ata'nın Vasiyeti ve Ölümü



ATATÜRKÜN VASİYETNAMESİNİ YAZMAYA KARAR VERİŞİ
Atatürk'ün vasiyetnamesini nasıl düzenlendiğini, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak şöyle anlatmıştı;

"1938 senesi sonbaharı, Dolmabahçe Sarayı'ndayız Bir sabah Atatürk'ün yatak odasına girdim Büyük adam, yatağında başı biraz yüksekte arka üstü yatıyordu Salonu solgun bir güneş kaplamıştı Yüzü fildişi rengindeydi Çehresi her gün biraz daha zayıflayıp uzuyor, o gök mavisi gözleri irileşiyordu
Ben yatağının ayak ucuna doğru, gösterdiği yere oturdum Her zaman ki suallerini tekrarladı:
"Ne haber?"
O günlerde Avrupa'da siyasi hava çok bozulmuştu Atatürk umumi endişelere ve bir takım tehlikeli belirtilere rağmen, Almanların henüz, İtalyanların ise hiç hazırlanmamış olduklarını ileri sürerek müsterih bulunuyor O sene harp olmayacağını, ihtilafların behemahal bir pamuk ipliğine bağlanacağını, harbi ancak 1939 senesinde veya ondan sonraki senelerde beklemek lazım geldiğini söylüyorlardı
Son yirmi dört saat zarfında günlük meselelere dair gelen haberleri hülasa ettim Görüşünü teyid eder mahiyette olan bu haberleri alaka ile dinliyor, ara sıra bazı şeyler soruyor ve kısa cümlelerle mütalaalar beyan ediyordu Böyle olmakla beraber düşünceli ve heyecanlı olduğu belliydi
Sözlerimi bitirince sağ kolunu bana doğru uzattı Doktorlar, kati lüzum olmadıkça kuvvet sarfetmesini yasakladıkları için hareketlerinde yardım ediyorduk Elini tuttum, doğruldu, yatağının içinde bağdaş kurdu Birkaç dakika denize ve karşı sahile baktı Belliydi ki heyecanını yenmeye çalışıyordu Gözlerini bana çevirdiği zaman, uzun kirpiklerinin ıslandığını farkettim Bütün hastalığı boyunca yanımda gösterdiği yegane zaaf (eğer bu ulvi sükunete zaaf demek uygunsa) buydu Sonra önüne baktı ve ağır ağır konuşmaya başladı
"Bu yolda konuşmak benim içinde, senin için de, ağır bir şey ama başka çaremiz yoktur Konuşmaya mecburuz çocuk Hani seninle ara sıra bir işimizden bahsederdik Hatta bunun içinde kanun çıkarılmıştı: Şu vasiyetname meselesi Bugün yarın o işi bitirmeliyiz Nasıl olsa bir gün karnımdan su alınacaktır Ne olur ne olmaz Bağırsaklardan biri delinebilir, başka bir arıza olabilir Herhalde ihtiyatlı olmalı"
ATATÜRK'ÜN VASİYETİNİ NOTERE VERİŞİ


"Atatürk, 6 Ekim 1938 'de Noter'in getirilmesini istemişti Noter İsmail Kunter Bey, Prof Neşet Ömer Bey ve ben, yatak odasının altındaki bir odada huzuruna girebilme emrini bekliyorduk Bu daveti alınca hep beraber üst kata çıktık ve yatak odalarına girdik
Vaziyeti şöyleydi; yataktan çıkmış, ipek bir pijama ve yine kırmızı ipek bir rob döşambr giymiş, boynuna koyu vişne renginde ipek bir eşarp bağlamıştı Denize bakan pencerelerin önüne koydurduğu bir şezlongun üzerine oturmuş sigara içiyordu
Bizi görünce hafifçe kımıldandı: "Buyrunuz" dedi
Tam karşısına koydurduğu sandalyelerde üçümüze de yer gösterdi Hatırımda kaldığına göre Noter İsmail Kunter Bey ile, yeni çıkmış olan Noter Kanunu ve İstanbul'daki noterler üzerine görüştü Getirilen kahvelerin içilmesini bekledi Sonra önündeki sigara masasının koyduğu kapalı zarfı aldı:
" Bu benim vasiyetnamemdir İcap ettiği zaman muamelesini yaparsınız" diyerek zarfı notere verdi
ATATÜRK'ÜN VASİYETNAMESİ'NİN TAM METNİ


Malik olduğum bütün nutuk ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum:
1 Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır
2 Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir
3 Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir
4 Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır
5 İsmet İnönü'nün Çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır
6 Her sene nemedan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir
KAtatürk

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #2
[KAPLAN]
Varsayılan


İLK MUAYENE
Atatürk 1937 yılının ilk aylarından bu yana çeşitli rahatsızlıklar duymaya başlamıştı Burnu kanıyor, vücudu kaşınıyor ve kabarıyordu Yüzü solmuş, sinir dengesi bozulmuştu Kendini iştahsız ve halsiz hissediyordu


Hasta olan arkadaşlarına kızan, doktor muayenesini sevmeyen Atatürk, fırsat buldukça çok güvendiği Neşet Ömer Bey (İrdelp)'e kendini muayene ettirmeye ve sağlık durumu hakkında bilgi almaya başlamıştı Ancak ilk muayene sonunda, kalbinde, karaciğerinde, böbreğinde bir şey bulunamamıştı Buna rağmen Atatürk'ün renginde ve yüzündeki çizgilerde bariz değişiklikler başlamıştı

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #3
[KAPLAN]
Varsayılan


İLK TEŞHİS

Doktorlar Atatürk'e kaplıca tavsiye etmişlerdi Atatürk kür tedavisi için ani bir kararla Yalova'ya gitmeye karar verdi
Prof Dr Nihat Reşat Belger anlatıyor;
"1937 senesinde, Yalova kaplıcalarının hekimiydim O sıralarda, Atatürk de birkaç aydan beri Yalova'da istirahat buyuruyordu Bir gün beni çağırttı Bir müddetten beri kaşıntıdan şikayetçi olduğunu söyledi" Müsaade ederseniz sizi önce bir muayene edeyim"dedim ve ettim Muayenemde, bilhassa bacaklarında kaşıntıdan mütevellit tırnak izleri müşahade ettim Palpasyonda (elle muayenede) karaciğerin, kosta (kaburga kemiği) kenarını üç parmak kadar geçmiş olduğunu ve sertleştiğini tespit ettim Muayene sırasında hiç konuşmadık Kendisine muayenenin bittiğini bildirdiğim zaman, Atatürk kaşıntının sebebinin ne olduğunu sordu
"Efendim, bu kaşıntı kanaatimce yemekle, daha doğrusu içmekle ilgilidir" dedim
Atatürk önce inanmak istemedi Beni imtihan etmek istercesine, "Buna kati olarak emin misiniz?" dedi
"Evet efendim karaciğeriniz normale nazaran büyük ve sert Kaşıntının sebebi budur"dedim
Prof Dr Nihat Reşat Belger'den sonra, Atatürk'ü İstanbul'dan gelen Prof Dr Neşet Ömer'de muayene etti İki doktorun müşterek teşhisi aynı idi Atatürk, Yalova'da rejime alındı Tedaviden bir süre sonra iyileşme sezilmeye başlamıştı Fakat Atatürk Bursa'ya oradan Mudanya'ya geçti Mudanya'dan Ege Vapuru ile İstanbul'a hareket etti Atatürk Şubat ayı başında Dolmabahçe Saray'ında idi Park Oteldeki davetten geç saat saraya dönen Atatürk, ertesi gün şiddetli öksürük ve göğüs ağrısı ile uyandı Prof Dr Nihat Reşat Belger, Dolmabahçe sarayındaki muayenesinde Atatürk'e zatürre teşhisi koydu

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #4
[KAPLAN]
Varsayılan


ATATÜRK'ÜN DOKTORLARI
Atatürk kendisine yabancı doktor getirilmesini ısrarlı ricalardan sonra kabul etmiş, bu arada sağlığını devamlı kontrol altında tutabilmek için ülkenin tanınmış hekimlerinden iki ekip oluşturulmuştu Sürekli ve danışman doktorlar

  • Prof Dr Neşet Ömer İRDELP
  • Prof Dr Nihat Reşat BELGER
  • Opr Dr Mim Kemal ÖKE
  • Prof Dr Mustafa Hayrullah DİKER
  • Prof Dr Akil Muhtar ÖZDEN
  • Prof Dr Süreyya Hidayet SERTER
  • Dr Asım ARAR
  • Prof Dr Abravaya MARMARALI
  • Dr Mehmet Kamil BERK

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #5
[KAPLAN]
Varsayılan


BEN HASTAYIM ÇOCUK
Zatürre'den kurtulur kurtulmaz Atatürk, İsmet İnönü ile birlikte 27 Şubat 1938'de Ankara'ya geldi

Celal Bayar Anlatıyor:
"Balkan Antantının Ankara toplantısı günleri idi Yugoslav Başbakanı Dr Stoyadiniçle görüşüyordum Şükrü Kaya yaklaştı :
"Sağlık Bakanlığı müsteşarı Dr Asım derhal görüşmek istiyor"dedi Mevzuun, Atatürk'ün sağlığı ile ilgili olduğunu hemen anladım Çünkü meslek ve şahsiyetine güvendiğim Dr Asım Arar hükümet namına, Ata'nın müdavi tabipleriyle daima temasta idi Bana endişelerini açıkladı:
"Burnundan kan geldiğini söylediler Bu hastalığın yeni merhalesidir Dışardan mütehassıs getirilmesi tavsiyemi tekraren arzediyorum" dedi
Atatürk'ün gerek görmediği tavsiyeyi bu sefer ısrarla rica ve kabul ettirmek kararıyla Çankaya'ya gittim Beni beklemiyordu Arzumu sükunetle dinledikten sonra:
"Ortada Hatay meselesi var Hastalığımın dışarıda duyulmasını istemem Neşet Ömer'le konuş Burada zaten tıp kongresi var Bizim doktorlar konsültasyon yapsınlar" cevabını verdi
Doktorlar geldiler Muayeneden sonra alkol ve sigara almaması, mutlak dinlenmesi gibi şart, fakat bir anda hepsinin birden yerine getirilmesi güç tavsiyelerini tekrar ettiler
Atatürk hekimlerin ortak kararını dinledikten sonra :
"Zannederim haklıdırlar" dedi
Ben sağlığının ülke için asıl şart olduğunu ve bu temel mevzuun yanında Hatay üzerinde menfi tesir yapma dahil, hiçbir ihtimalin düşünülmeyeceğini ısrarla tekrarladım Derin teessürümü mümkün olduğunca saklama gayretime rağmen, benliğime hakim acının elbette ki farkında idi Yavaş bir ses tonu ile:
"ÇOCUKNE YAPACAKSAN YAP, BEN HASTAYIM" dedi
Her şeyini, memleketi için hizmet saydığı emeklerine cömertçe feda etmiş Atatürk, ilk defa hastayım diyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #6
[KAPLAN]
Varsayılan


KUMANDAN BENİM

Atatürk, Celal Bayar'ın ısrarı üzerine Fransız doktor Fissenger'in getirilmesini kabul etmişti ve 28 Mart 1938 günü Fissenger Ankara'ya geldi
Fransız ProfDrFissenger, Atatürk'ü muayene etti, başta Prof Neşet Ömer ve diğer doktorlardan bilgiler aldıktan sonra Atatürk'e;
"Ben sizi iyi edeceğim Fakat benden evvel siz kendi kendinizi iyi edeceksiniz; Şüphesiz ki siz, büyük bir kumandansınız Büyük zaferlerin sahibisiniz Fakat bu işin kumandanı benim Bana yardım edeceksiniz"
Üslubu ve mantık Atatürk'ün hoşuna gitmişti
"Peki dedi, kabul"
Atatürk'ün olumlu yaklaşımı üzerine Prof Fissenger, Atatürk'ün günlük hayatını, bir tablo halinde çizdi Ağzına tek damla alkol almayacak, şezlonga uzanarak istirahat edecekti Yemesi içmesi, düzenlenmiş listeye göre olacaktı Prof Dr Fissenger Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine Atatürk'ün sağlığı ile ilgili bir rapor sundu Bu raporda Atatürk'ün ciddi bir rahatsızlığı olmadığı, bir buçuk aylık bir istirahata ihtiyacı olduğu belirtiliyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #7
[KAPLAN]
Varsayılan


GÜNEY GEZİSİ

O günlerde Hatay Sorunu had safhadaydı Kendisini iyi hissettiğini söyleyen Atatürk, Hatay meselesini istediği şekilde sonuçlandırmak için önce Mersin'e oradan Adana'ya sınıra kadar uzanmaya karar verdi Doktorları önce bu isteğe şiddetle karşı çıktıysalar da, muayeneden sonra "gidebilir" dediler
Atatürk, Hatay konusundaki kararlılığını, Mersin'e hareketinden iki gün önce Celal Bayar'a şöyle bildirmişti:
"Benim, kırk asırlık Türk yurdu, Hatay esir kalamaz dediğimi unutmuş olanlar olabilir Ama ben unutmadım, unutamam, sen de unutamazsın"
20 Mayıs 1938'de Mersin'e doğru yola çıktı Mersin'den Tarsus'a oradan Adana'ya geçti Hatay konusunun en kritik döneminde, sağlığı üzerindeki olumsuz düşüncelerin neticeyi etkileyeceği düşüncesiyle, sınıra kadar otomobiliyle giderek askeri birlikleri denetledi, resmi geçitlerde sürekli ayakta bekledi Sağlıklı olduğunu hissettirmek için her şeyi denedi
24 Mayıs 1938'de Adana'dan ayrıldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #8
[KAPLAN]
Varsayılan


SAVARONA

Atatürk yurt gezisinden geldikten sonra çok yorulmuştu karnındaki şişlikte giderek artıyordu Florya'dan Dolmabahçe'ye dönerken küçük bir de kriz atlatmıştı

31 Mayıs 1938'de Atatürk'ün sabırsızlıkla beklediği Savarona Yatı gelmiş Dolmabahçe önünde demirlemişti 1 Haziran 1938'de Atatürk, Savarona'ya geçti
İtina ile giyinmiş olan Atatürk önce her yeri gezdi, ayrıntılarla meşgul oldu bu da onu yordu Deniz havasının kendisine iyi geleceğini hissediyor ve orda şifa bulacağını düşünüyordu Ama Savarona'daki tedaviden de müspet sonuç alınamamıştı Bedeni sürekli güç kaybediyor, karnındaki şişlik giderek artıyordu Dr Fissenger tekrar davet edildi 25 Temmuz akşamı Atatürk fenalaşmıştı Atatürk yatı terkederek saraya çıkmayı düşündü Saraydaki odalarının daha serin olabileceğini ve orada daha rahat edebileceğini düşünüyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #9
[KAPLAN]
Varsayılan


KARNINDAN SU ALINMASI

Profesör Fissenger 4 kez İstanbul'a gelmişti Fissenger saraya gelir gelmez Atatürk'ü baştan aşağıya tekrar muayene etti Atatürk artık ıstıraba dayanamıyor; karnında toplanan suyun verdiği sıkıntıdan kurtulabilmek için bir an evvel alınmasını istiyordu Hastalık artık iyice ilerlemiş son ve en tehlikeli dönemine girmişti Birinci ponksiyon 7 Eylül 1938'de Profesör Fissenger ve Profesör Neşet Ömer İrdelp nezaretinde, Operatör Mim Kemal Öke tarafından yapıldı
Kılıç Ali Anlatıyor:
"Ponksiyondan sonra derhal odalarına girdim Gördüğüm manzara şuydu
Atatürk adeta birdenbire zayıflamış, çok zayıflamıştı İki kolunu başının altına alarak arka üstü yatıyorlardı Karnını büyük bir sargı ile sarmışlardı Odadan içeriye girer girmez yanlarına koştum
" Geçmiş olsun paşam!" diyerek başının altına aldığı kollarının pazusunu öptüm Bana doktorların duyamayacağı kadar yavaş bir sesle ;
"Çıkan suyu gördün mü? Bu kadar bir su kabı insanın karnının üstüne konsa nasıl tahammül eder ? Bak ben ne haldeyim, nasıl tahammül etmişim ?"
"Geçmiş olsun Paşam, bunların hepsi geçecek" dedim ve gözyaşlarımı kendilerine göstermeden ve teessürümü hissettirmemek için bir fırsat bularak doktorların arkasından sıyrılıp hemen odadan dışarı çıktım"
Atatürk'ün artık tam bir istirahate ihtiyacı vardı Fazla konuşmaması ve yanlarında konuşulup kendilerinin yorulmaması lazımdı Bu konuya doktorları büyük önem veriyorlardı

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #10
[KAPLAN]
Varsayılan


İLK KOMA

Profesör Fissenger'in fikrinin alınmasından sonra, doktorlar ikinci ponksiyon'un gününü tespit için toplandılar Operatör Doktor Mim Kemal Öke, 21 Eylül günü Atatürk'ün karnında biriken suyu tekrar aldı 26-27 Eylül günü Atatürk ilk kez komaya girdi Komayı atlatan Atatürk Ankara'ya gitmek istiyordu Ancak doktorlar Atatürk'ün Ankara'ya gitmesine izin vermiyorlardı Atatürk isyan edercesine "Ankara'ya gidelim Ne olacaksam orada olayım " diyor, doktorların izin vermemelerinin sebepleri açıklanınca hiddetleniyordu

Atatürk "Beni bir an evvel Ankara'ya götürün yapılacak mühim işler var", demiş, ne yazık ki yapacakları, düşündükleri ne ise yapamamıştı
Yapılan tüm tedavilere rağmen Atatürk günden güne kötüleşiyor, karın bölgesinde su toplanmaya devam ediyordu Viyana'dan Eppinger, Almanya'dan Bergmann adında iki profesör gelmişti Bunların koydukları teşhis ve tedavi aynı idi "siroz" Atatürk 16 Ekim 1938'de ağır bir komaya daha girdi ve 20 Ekim gününe kadar komada kaldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #11
[KAPLAN]
Varsayılan


SON SAATLER

Tüm tedavilere rağmen günden güne eriyen Atatürk, 8 Kasım 1938 günü şiddetli bir rahatsızlık daha geçirdi Saat altı buçuk gibi gelen bu rahatsızlıkta Atatürk'ün midesi bulanmış ve kusmaya çalışmıştı
Sürekli istifra etmeye çalışan Atatürk, bu sırada Hasan Rıza Beye (Soyak) bakarak "Saat kaç?" diye birkaç kez sormuş, Hasan Rıza Bey her soruşunda "Saat 7 efendimiz" diyerek cevap vermişti
Bu sırada kendisine haber verilen Neşet Ömer Bey de gelmişti Abravaya ile Atatürk'e gereken tedavileri yapıyorlar ve bazı önlemler alıyorlardı Neşet Ömer Bey bir ara "Dilinizi göreyim efendim" diye seslendi Atatürk dilini yarıya kadar dışarı çıkardı Neşet Ömer Bey "Biraz daha uzatınız efendim" diye seslenince, Atatürk, Neşet Ömer Bey'e bakarak ;
- "Vealeykümüsselam" diyerek gözlerini kapattı Atatürk son kez komaya girmişti
9-10 Kasım gecesini rahatsız geçiren Atatürk artık derin bir uykuda gibi yatıyor ve ölümü bekliyordu 10 Kasım 1938 günü saat 8 gibi bir ara gırtlağından Hı Hı Hı sesleri çıkarmıştı
Saat dokuzu beş geçe gözlerini son kez açarak, etrafına baktı ve hemen kapattı
Büyük Önder Atatürk ölmüştü

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #12
[KAPLAN]
Varsayılan


HAYATINDAKİ BAZI SONLAR


Anlamlı son sözü, "Saat kaç" olmuştu
Prof Dr Neşet Ömer İrdelp'e, son söz olarak "Vealeykümüsselam " dedi
Koma içinde manası anlaşılamayan ve devamlı olarak tekrarladığı söz "aman dilaman dil"di
Son aldığı gıda, 8 Kasım 1938 Salı günü, saat 1835'de dört kaşık elma suyu oldu
Son yemek istediği sebze, enginardı
Son verilen ilaç, ölüm halinden kırk dakika önce, saat 825'de, 1/8 aubaine'di
Hekimler ölüm raporunu imzalarken, son olarak elini öpen ve gözlerini kapayan Prof Dr Mim Kemal Öke idi

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #13
[KAPLAN]
Varsayılan


ÖLÜM İLANI


Atatürk'ün ebediyete intikal edişi Türk Halkına şöyle duyuruluyordu;
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin resmi tebliğidir:
"Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen SON raporu, Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir
Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti Milletimize, içimiz yanarak, bu tarife sığmayan ziya'dan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız
Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O'nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan, onun büyük eseri, Cumhuriyet Türkiye'sidir Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda, bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır Müesses olan nizam ve idame hususunu, büyük Türk milletinin hükümetiyle tek vücut olarak teyit ve temin edeceğine şüphe yoktur
Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 33 maddesi mucibince Büyük Millet Meclisi derhal yeni reisicumhuru intihap edecektir Türkiye'nin en büyük makamına, Teşkilat-ı Esasiye Kanununa göre geçecek zatın etrafında hükümetiyle, şanlı ordusuyla ve bütün kuvvetleriyle Türk Milleti sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesine devam edecektir
Bugün ayrılığına ağladığımız büyük şefimiz Atatürk, her vakit Türk Milletine güvendi Eserlerini bu güvenle yaptı İdamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı Ebedi Türk Milleti onun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır Türk gençliği onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyetini daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir
Kemal Atatürk, Türk'ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır"

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #14
[KAPLAN]
Varsayılan


CENAZE NAMAZI


Son vazifeler yerine getirilirken, dini şart ve örfler itina ve hassasiyetle yerine getirilmiştir Cenaze namazının bir camide kılınıp kılınmama yolunda dinen ne gerektiği konusunda, Makbule Atadan Hanımefendi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a danıştı, İlahiyat Fakültesi kelam ilmi ve İslam Felsefesi ordinaryüs Profesörlerinden Mehmed Şerafettin Yaltkaya'nın fikri alındı Din alimi, cenaze namazlarının muhakkak camilerde kılınması yolunda kesin bir kayıt olmadığını bildirmiş ve daha çok makam, kıdem ve selahiyeti olarak, bir de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görüşlerinin alınmasını tavsiye etmiştir
Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmed Rıfat Börekçi'nin fikri sorulmuştur Milli Mücadelenin meşruiyetine dair Anadolu Uleması fetvasına, ilk imza koyan din adamı, "O'nun cenaze namazı, tertemiz hale getirdiği bütün vatanda, bu farizanın yerine getirilebildiği her yerde kılınabilir" fetvasını vermiştir
Atatürk'ün cenaze namazını, Diyanet İşleri Başkanlığı yapan, Ord Prof Mehmet Şerafettin Yaltkaya kıldırmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-29-2007   #15
[KAPLAN]
Varsayılan


ETNOĞRAFYA MÜZESİ'NE DEFNİ

Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, 10 Kasım 1938'de sabah saat 0905'de Dolmabahçe Sarayı'nda ebedi uykusuna daldı Vefatı bütün yurdu mateme boğarken, dünyada da büyük üzüntü uyandırdı Aziz naaşı, 19 Kasım 1938'e kadar Dolmabahçe Sarayı'nda katafalkta kaldı 19 Kasım günü naaşı top arabası ile Sarayburnu'na, oradan "Zafer" torpidosu ile "Yavuz" zırhlısına nakledildi Bu arada, bütün dünyada bağımsızlık savaşı ve barışın sembolü olan bu büyük insanın cenaze töreni için İstanbul'a gelen Rus, Fransız, Yunan ve Romen savaş gemileri, onu 21 pare top atışı ile son yolculuğunda selamladılar Naaş, "Yavuz" zırhlısı ile İzmit'e, oradan da trenle 20 Kasım 1938'de Ankara'ya getirildi TBMM'nde hazırlanan katafalkta bir gün kalan naaş, buradan alınarak 21 Kasım 1938'de Etnoğrafya Müzesi'ndeki katafalka konarak halkın daha uzun süreli ziyaretine imkan sağlandı 31 Mart 1939'da katafalktan alınan aziz naaş, bir müzede mermerden hazırlanan geçiçi kabre kondu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.