Ahmet Haşim'in Şiirleri |
09-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ahmet Haşim'in ŞiirleriAhmet Haşim Şiirleri GECE Titreyen ellerimle penceremi Açtım afaki leyle karşı Yine Gecenin gölgeden manazırına İmtizac eylemiş nücumü bahar Sihri eb`at içinde şimdi gümüş Bir sehap andıran miyah uyumuş Kalbi seydayı leyl olan rüzgar Esiyor gölgelerde velvelekar Ah o bir aşkı bi-tenahi mi Geceden, tudei manazırdan Yükselen rasei humarü buhar? Sanki hulyayı vasla müstağrak Sebi bir itri hisle doldurarak Dolaşan, titreşen kadınlardı Sanki bir savti gaibü mühtez Kalbe bir aşkı bi-vefa yetmez 'Seviniz, muttasıl sevin! ' derdi GELDİM Bir gün Akşamın ölgün Duran o namütenahi ziya denizlerine Gark olan eşcar, Gark olan ovalar Oluyorken sükut ü hüzne makar Geldin alam-ı kalbi teskine GELMEDEN EVVEL Kalbim Benim bir ormandı, İsimsiz, asude, Bir büyük orman; Ve gölgelerinde revan Olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi Dağıtırken sükutu bihude, Düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman, Ne zaman Girecektin o kalb-i mes'ude? Etmeden zehr-bad-ı fasl-ı elem Reng-i eşcar ü abı fersude, Dolacak mıydı seslerin, bilmem O tehi saye zar-ı mesdude? Sanki hicrana bir teselliydi Şeceristan-ı kalb içinde revan Olan hafi suların musiki-i nevmidi Ey şebabın hayal-ı cavidi, O melul akşamın havası kadar Gelişin bir sükun-ı saridi GELDİN Bir gün Akşamın ölgün Duran o namütenahi ziya denizlerine Gark olan eşcar, Gark olan ovalar Oluyorken sükut ü hüzne makar Geldin alam-ı kalbi teskine Ey şebabın hayal-ı cavidi, O melul akşamın havası kadar Gelişin bir sükun-ı saridi KARANLIK Aşkın bu karanlık gecesinde Bülbül yine vahşi müterennim Mecnûn'u terk etti mi Leylâ? Vahşî sesi firkat sesi sandım Aşkın bu karanlık gecesinde, Hicrânımı duydum, seni andım, Firkatzede bülbül gibi yandım O ESKİ HÜCREYE BENZER Kİ Ziya-yı şemse kapanmış bütün deriçeleri Bir öyle hücreye benzer ki ömrümün kederi Gubar-ı ye's ü fena sinmiş orda elvana Emel, heves bırakılmış sükut u nisyana Bütün hadayık-ı histen o toplanan ezhar Uyur mekaabir-i minada bi-ümid-i bahar Bu penbe gül, bu gül ağır ağır erimiş Üzerlerinde değiştikçe her mükedder kış Ocak harab ü tehi, lamba kimsesiz, a'ma Bu samt-ı haste eder hüzn ü uzleti ima Soluk cidara asılmış, durur garik-i melal O çehreler ki uyur gözlerinde eski hayal O eski hücreye benzer ki ömrümün kederi Çekilmiş ufk-ı teselliye karşı perdeleri ORMAN Su değil, mesimin havası akan Duyduğun yaprağın, dalın sesidir Suda yıldızların parıltısıdır Bu karanlıkta bazı bazı çakan ŞAİRSİZ DÜNYA Şairdir şiiri anlatan Şairdir seni tanıyan Şairdir duyguları yaşayan Şairdir size bakan SEHER Ağaçların seheri zirvesinde titreşiyor Tuyûr-ı fâniye-i âlem-i tahayyül ü hâb Semâyı kaplayacak, şimdi, gâzeler gibi nûr Zavallılar kalacaklar esir-i ufk-ı türâb Ve onların gözü eyler nücûm-ı fecre itâb Ve onların sesi eyler «nihayet»i işrâb SONBAHAR Bir taraf bahce, bir tarafta dere Gel uzan sevgilim benimle yere Suyu yakuta döndüren bu hazan Bizi gark eyliyor düsüncelere SÜVARİ Şu bakır zirvelerin ardından Bir süvari geliyor kan rengi Başlıyor şimdi malül akşamda Son ışıklarla bulutlar cengi Bir bakır tasta alev şimdi havuz Suya saplandı kızıl mızraklar Açılıp kıvranarak göklerde Uçuyor parçalanan bayraklar AĞAÇ Gün bitti Agacta nes`e söndü Yaprak ates oldu, kus da yakut; Yaprakla kusun pariltisindan Havzun suyu erguvana döndü Bir Günün Sonunda Arzu Yorgun gözümün halklarında Güller gibi fecr oldu nümayan, Güller gibisonsuz, iri güller Güller ki kamıştan daha nalan; Gün doğdu yazık arkalarında! Altın kulelerden yine kuşlar Tekrarını ömrün eder ilan Kuşlar mıdır onlar ki her akşam Alemlerimizden sefer eyler? Akşam, yine akşam, yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam; Üstümde sema: Kavs-i mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam! AKŞAM YİNE TOPLANDI DERİNDE Canan gülüyor eski yerinde Canan ki gündüzleri gelmez Akşam görünür havuz üzerinde, Mehtab, kemer taze belinde Üstünde sema, gizli bir örtü Yıldızlar, onun gülüdür elinde BAHÇE Bir Acem bahçesi, bir seccade Dolduran havzı ateşten bade Ne kadar gamlı bu akşam vakti Bakışın benzemiyor mutade Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar Dalmış üstündeki kuşlar yâda Bize bir zevk-i tahattur kaldı Bu sönen, gölgelenen dünyada BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU Yorgun gözümün halkalarında Güller gibi fecr oldu nümâyân, Güller gibi sonsuz iri güller, Gün doğdu yazık arkalarından! Altın kulelerden yine kuşlar, Tekrârını ömrün eder i'lân, Kuşlar mıdır onlar ki her akşam, Âlemlerimizden sefer eyler? Akşam, yine akşam, yine akşam, Bir sırma kemerdir suya baksam; Akşam, yine akşam, yine akşam, Göllerde bu dem bir kaçmış olsam! TAHATTUR Bir Acem bahçesi, bir seccâde, Dolduran havzı ateşten bâde Ne kadar gamlı bu akşam vakti Bakışın benzemiyor mu'tade Gök yeşil, yer sarı, mercân dallar, Dalmış üstündeki kuşlar yâda; Bize bir zevk-i tahattur kaldı |
|