|
|
Konu Araçları |
abdülhamid’i, hikayeleri, kötülemişler, osmanlı, osmanlıları, sultan |
Sultan Abdülhamid’İ Ve Osmanlıları Niçin Kötülemişler - Osmanlı Hikayeleri |
10-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sultan Abdülhamid’İ Ve Osmanlıları Niçin Kötülemişler - Osmanlı HikayeleriSultan Abdülhamid’i Ve Osmanlıları Niçin Kötülemişler, Mehmed Hocaoğlu’nun bir hatırası Mehmed Hocaoğlu Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler (İstanbul, 1976) kitabının yazarıdır Aşağıdaki yazı M Hocaoğlu’nun Abdülhamid Han ve Hatıraları; Belgeler isimli kitabının Giriş kısmından iktibastır (Türkiyat Matbaacılık, İstanbul, 1989) Okul sıralarında iken, tarih kitapları ve hocalarımız Sultan Abdülhamid Han’ı Kızıl Sultan diye adlandırıp; aydınları denize attırdığını, sürgüne yolladığını, hür düşünceye izin vermediğini, memleketi casuslarla (hafiyeler) doldurduğunu, sarayında süt banyosu yaparak cariyeleriyle gün geçirdiğini, her şeyden korkan, evhamlı bir Padişah olduğunu anlatıp, yazdıkları halde, onun zamanını yaşamış yaşlılar bütün bunların tam tersini, II Abdülhamid zamanının tam manasıyla altın devri olduğunu söylemişlerdi Bize anlatılan ve yazılanların gerçeklere tamamıyla aykırı olduğunu da belirtmişlerdi Demokrasi ve hür düşüncenin 1950′de başlaması üzerine tarihin üzerine indirilmiş bu ağır ve karanlık perde yavaş yavaş aralandı Gerçekler birbiri arkasından gözükmeye başladı 1955′de Türkiye Büyük Millet meclisinde, basın kanunu hakkında şiddetli tartışmalar yapılıyordu Bir yaz günü Ankara’da Prof Osman Turan ile Özen Kıraathanesinde oturuyorduk Bir masa ötede Hamdullah Suphi Tanrıöver’in sesini duyan Osman Turan, ona doğru bakınca bizi masasına çağırdı Gittik Şuradan buradan konuşulurken söz basın kanunu üzerindeki sert tartışmalara geldi O sıralarda mahut gazetelerden birisi, kendi düşüncesine ters düştüğü halde, Sultan Abdülhamid Han lehinde tefrika yayınlıyordu Söz buraya gelince Hamdullah Suphi Tanriöver’e : – “Beyefendi! Sultan Abdülhamid birinci Osmanlı Mebusan Meclisini kapamamış olsaydı, şimdiye kadar demokraside bir hayli mesafe almış ve bugünkü sert tartışmalara da yer kalmamış olacaktı” dedim Hamdullah Suphi Tanrıöver büyük bir kızgınlıkla sandalyesinden kalkıp oturduktan sonra : – “Sen ? Birinci Osmanlı Mebusan Meclisi’ni bilir misin?” dedi Yaşımın bunu bilmeme imkan vermediğini söyleyince : – “Tarih kitaplarında resmini görmedin mi?” – “Gördüm” – “Hani (eliyle tarif ederek) lahana başlı hocalar ve yanlarında dal fesli (sadece fes sarıksız demek) kişilerin resmini gördün mü?” – “Evet, gördüm” – “İşte, o lahana başlı hocalar bu memleketin gerçek sahibinin temsilcisi idiler Fakat bunlar medresenin yetiştirdiği, günün gidişinden, politikanın gerçek yüzünden, Hıristiyan mebusların kötü niyetlerinden habersizdiler Dal fesliler de Rum, Ermeni, Yahudi, Arnavut, Durzi, Nasturi ve diğer milletlerin temsilcileri idiler Bunlar Avrupa’da okumuş, politikanın bütün inceliklerini bilen; devleti içinden yıkmak isteyen hainlerdi Bu şeytanlar o saf ve temiz hocaları çabucak kandırıp arkalarına kattılar Memleket çıkarına ters düşen, devleti içinden çökertecek hareketlere giriştiler Eğer Sultan Abdülhamid Birinci Mebusan Meclisini dağıtmamış olsaydı, İmparatorluk daha o günden dağılmış olacaktı Buna göre sen ne dersin, İmparatorluk mu çökmeliydi, yoksa Mebusan Meclisi mi dağılmalıydı ?” dedi – “Şüphesiz meclisin dağılması daha iyidir” dedim – “Öyle ise, Sultan Abdülhamid de senin dediğini yaptı Meclis’i dağıtarak İmparatorluğu otuz üç sene daha yaşatmayı başardı” dedi Hamdullah Suphi Tanrıöver’in bu sözleri kafamı allak bullak etmiş, çocukluğumda yaşlı halkın söylediklerine hak kazandırmış oluyordu İsyan edercesine : – “Beyefendi! Öyle ise neden başında bulunduğunuz Maarif Vekilliği Sultan Abdülhamid’i bize kötü tanıttı ?” Güldü Derin nefes aldı Eliyle havada bir çizgi yaptıktan sonra : – “Bir inkilap yapılmış, saltanat kaldırılmış, cumhuriyet ilan edilmişti Politika gereği saltanat ve sultanları kötülemek lazımdı Biz de öyle yaptık” dedi |
|