Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
birgül, cahide, mısın, tutku, öldürür

Ah Tutku Beni Öldürür Müsün - Cahide Birgül

Eski 09-07-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ah Tutku Beni Öldürür Müsün - Cahide Birgül



Ah Tutku Beni Öldürür müsün

Yazarı: Cahide Birgül
Yayınevi: İş Bankası Yayınları
Basım Tarihi: Haziran 2004
Sayfa Sayısı: 245

Sanki lanetlenmişlerdir; dedenin vefatının ardından Mabeyinoğulları ailesinin fertleri bir bir ölmektedir Ailenin ve evlerinin gizemi, ayyuka çıkan dedikodularla iyice artar ve kiracılar 'perili' evi terk edip giderler Farklı amaçlarla eve giren ve büyük sırrı çözmeye çalışan iki adam, hem tüyler ürpertici esrarın hem de tutkularının esiri olurlar

Cahide Birgül'ün polisiye tadındaki yeni romanı hırs, tutku, kıskançlık, merak gibi duyguları gerilim dolu bir atmosferde canlandırıyor; okuru insan psikolojisinin karmaşık yollarında soluk soluğa gizemli bir yolculuğa çıkarıyor

KİTAP HAKKINDA
“Cahide Birgül Sesveren, Ankara’da doğdu ADMMA Mimarlık Bölümü’ni bitirdi Yirmiye yakın radyo oyunu Ankara Radyosu’nda yayınlandı TRT İstanbul Televizyonu için metinler yazdı “Emin Bey Pansiyonu” adlı tiyatro oyunu 1999 Devlet Tiyatroları Tiyatro Oyunu Yarışması’nda üçüncülük ödülü kazandı 1993’den beri İstanbul’da yaşıyor “Gölgeler Çekildiğinde”(1998) ve “Geceye Uyananlar”(2000) adlı romanlarının yanı sıra hazırladığı Nehir Söyleşi kitabı da “Aklın Yolu Bindir-Talat Halman Kitabı” adıyla yayımlandı

Polisiye-Gerilim
Cahide Birgül, yeni romanı “Ah Tutku Beni Öldürür müsün”de İstanbul’un köklü ailelerinden Mabeyinoğulları’nın son birkaç ayını gerilim dozu yüksek bir polisiye kurguyla anlatmış Hikayenin merkezinde mimarlık eğitimi için “Allah’ın unuttuğu uzak bir Anadolu şehrinden” İstanbul’a gelen Melih adlı bir genç var Dar gelirli babasının gönderdiği harçlığı yetmediği için boş vakitlerinde çocuk bakıcılığı yapan Melih, yanında çalıştığı Yeşim Hanım’ın tavsiyesiyle Mabeyinoğulları ailesiyle tanıştığında başlıyor macera; Melih’e önerilen, bir kaza sonucu belkemiği zedelenen Olcay’a okula gidip gelirken refakat etmekten ibarettir Kendi yaşıtı bir erkeğe bakıcılık yapmak fikri pek hoşuna gitmemekle birlikte alacağı ücreti düşünerek işi kabul eder Melih
Mabeyinoğuları ailesinin son iki ferdi olan Olcay ve teyzesi Sevil, bütün daireleri boş aile apartmanının hatıraların kasveti ve gizemi sinmiş giriş katında yaşıyorlar Bir süre sonra Melih de o hatıraların gizemine kapılacak, hayaller görüp sesler duymaya başlayacak ve Olcay’ın kazada ölen kızkardeşi Gülce’ye platonik bir aşkla bağlanacaktır Romanın diğer platonik aşığı yetenekli hırsız Selim ise, arkadaşı Recai’nin baskısıyla Mabeyinoğulları’nın sahip olduğu rivayet olunan antika “büst”ü çalma planları yaparken kaptırır gönlünü Sevil’e Ne var ki, hem varlığı şaibeli bu kıymetli antika eşyayı hem de Sevil’in kalbini elde etmek kolay olmayacaktır< p> Günler ilerledikçe Sevil Hanım ve Olcay kadar Yeşim Hanım’la –eski kocası- Bora Bey’in, hatta üniversiteden arkadaşı Kadir’in bile büstün peşine düştüğünü fark eder Melih Üstelik Sevil Hanım’ın isteğiyle hırsız Selim’in adresini bulmak da ona düşmüş, yani için içine o da katılmıştır Kimin kim ve kimler için çalıştığı, iyinin kim kötünün kim olduğunun belirsizleştiği, üstelik cinayetlerin işlenmeye başlandığı bir anda, Melih de “şeytana” uyacak ve arkadaşı Kadir’le birlikte evi kendi adına soymaya karar verecektir İki genç, Sevil Hanım ve Olcay’ın Yeşim Hanım’lara gittiği bir gece soyguna giriştiklerinde aynı niyetle eve giren Selim’le burun buruna gelecekler, mahzende gördükleri karşısında dehşete düşeceklerdir…

Toplumsal geri plan
Yukarıda özetlemeye çalıştığım polisiye hikayeyi kurgularken paralel bir kurgu kullanmış Birgül Melih ve Selim, aynı tarihte karşılaşıyorlar Mabeyinoğulları ailesinin adıyla, ancak birbirlerinden haberleri olmuyor ve aynı olayları farklı algılarla yaşıyorlar Aynı zaman dilimi önce Melih, ardından Selim merkezli aktarıldığı için biz de ne olup bittiğini bir karşılaştırma fırsatı bulduğumuzda anlayabiliyoruz İlk bakışta karmaşık görünen bu kurgu, bölüm başlıkları dikkate alındığında basitleşiyor Zaten romanın ilk sayfalarında Melih ve Selim’in kaderlerinin kesiştiği üç ayın kronolojisi de var Sonuçta, baştan sonra hiç sarkmayan, giderek hızlanan, merak duygularını sonuna kadar dorukta tutmayı başaran bir roman okuyoruz
Polisiye hikayesi ve gerilimli atmosferine rağmen “Ah Tutku Beni Öldürür müsün” alışılageldik polisiye kalıplarının ötesine taşan bir roman Özellikle suçun –yerli polisiyelerde ihmal edilen- toplumsal boyutunu çok iyi yakalıyor İnsan, eşya, mekan ve sınıfsal aidiyet arasındaki karmaşık ilişkileri, gelir ve imkan farklılıklarının insan psikolojisine yaptığı etkileri, bireyi suça iten tutkuların ardındaki maddi nedenleri başta Melih olmak üzere bütün roman kişileri üzerinden çözümleyebiliyoruz Aslında polisiye edebiyatı yaratan tam da budur; önce Gotik edebiyatın, ardından Dickens'in açtığı yoldan ilerleyen polisiye roman türü, toplumsal gelişmeyi, :-):-):-):-) tüketimini, kentlerdeki mekansal ayrışmayı eksiksiz vurgulamış, kapalı mekanlarda, burjuvanın konutunda geçen ilk dönem polisiyelerde bile, evin mimarisi, zenginler ve yoksullar arasındaki ayrımı vurgulayacak biçimde anlatılmış, her tür karmaşanın altı kazındığında hemen kendini ele veren suç ile maddi çıkarlar arasındaki sıkı bir bağ sergilenmiştir
“Ah Tutku Beni Öldürür müsün”ün kahramanlarının içindeki kötülükleri deşen de yine aynı çıkarlar Cahide Birgül, insan psikolojisi ile sahip olma arzusu arasındaki ilişkiyi hikayenin içine yedirerek gösterirken yalnızlık duygusunu, sevgi açlığını, mekansal farklılıkları ve bugünkü toplumsal durumun yarattığı çarpıklıkları çok iyi kullanıyor Mesela Selim’in küçük yaşta hırsızlar dünyasına düşmesi kadar Sevil Hanım’a aşık olması da rastlantı gibi görünen zorunluluklardandır Üstelik çok rahat bir dille açığa çıkarıyor göstermek istediklerini Birgül Melih’in hırslarını kavrayabilmemiz için uzun uzadıya tasvirlere girmek yerine, genç öğrencinin çalıştığı evler ve o evlerdeki eşyanın parıltısıyla öğrenci evinin kırık döküklüğünü yan yana getirmiş Sınıfsal bir bakışı olmayan Melih, artık o evlerdeki insanlar gibi hissedecektir kendisini Aslında ölmüş bir genç kıza aşık olmasının anlamsızlığını zorunluluğa dönüştüren tam da üst sınıfla kurduğu bu özdeşleşme hayalidir Ondaki öfaaai, kıskançlığı ve kötülüğü açığa çıkaran budur işte; onlar gibi yaşayıp onlar gibi olamamak!
Burada biraz durmak ve 2004 yılı romanlarına sıklıkla yansıyan öğrenci gençlik hallerine kısaca değinmek istiyorum: 80’lere kadar -popüler metinler de dahildir- Türk romanındaki üniversiteli öğrenci tipinde sorumlu ve ciddi bir yan vardı O, bakılan, imrenilen, haset edilen -her zaman insani vasıflara değilse bile- umut vaat eden bir geleceğe sahip olan adamdı Dahası, siyasi geçmişi Tanzimat’a kadar uzanan, pek çok kez siyasi iktidarı sarsmayı başaran, inançlarının bedelini fazlasıyla ödeyen geleceğe talip bir aydındı 80’lerden sonra, pek çok değerinden sıyrıldığı gibi, geleneksel üniversiteli tipinden de “kurtuldu” Türkiye toplumu Gerçek hayat içerisinde, romanlara bile yazılamayacak bir şiddetle gerçekleşen üniversitelerdeki tasfiyenin ardından gelen restorasyon döneminde yeni bir öğrenci tipiyle karşılaştık Ve beklendiği gibi artık bu öğrenciler yerleştiler romanların merkezine Bu yıl içerisinde yayımlanan Kaya Sancar’ın “Aşkın ve Kaderin Kitabı”, Tolga Gümüşay’ın “Pembe tuvalet”, Fatma Karabıyık Barbaroğoğlu’nun “Hiçbiryer”, Deniz Günal’ın “Işıltılı Venüs”, Yekta Kopan’ın “İçimde Kim Var?”, Ali Ecer’in “Ayın En Güzel Hali” ve Sarp Aydilge’nin “Altın Aşk Vuruşu” romanlarında karşılaştığımız öğrenci tiplemeleri gibi “Ah Tutku Beni Öldürür müsün”ün öğrenci gençleri Melih ve Kadir de kimlik bunalımları ve gelecek korkularıyla çevrililer
İlk iki romanı “Gölgeler Çekildiğinde” ve “Geceye Uyananlar”da da insan ilişkilerinden, siyasi, toplumsal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan gerilim öğesini yerli yerinde kullanan Cahide Birgül, “Ah Tutku Beni Öldürür müsün”ünde bir adım daha atıyor ve polisiye edebiyatımıza katkı sayılabilecek bir roman sunuyor okuyucuya
A Ömer Türkeş

YAZAR HAKKINDA
Cahide Birgül (Sesveren) 9 Nisan 1956'da Ankara'da doğdu Mimarlık okudu 15 yıl süreyle Ankara'da bir devlet kuruluşunda çalıştı Bu sırada yazdığı Radyo Oyunları ve Arkası Yarın'lar TRT Ankara Radyosu'nda yayımlandı 1993 yılı ilkbaharında İstanbul'a taşındı Kurallara uygun kadın - erkek ilişkilerini anlatan "Fotoğraflar" adlı oyunuyla British Council'ın açtığı yarışmayı kazandı Oyun İngiltere'ye gitti ancak Türkiye'deki şehir tiyatrolarında ve devlet tiyatrolarında kabul görmedi Daha sonra "Düşlerin İçinden" ve "Biblolar" adlı tiyatro oyunlarını yazdı Deneme türü bazı yazıları Pazartesi dergisinde yayımlandı 17 yaşında bir oğlu var

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.