Psikolojinin Alanı |
06-09-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Psikolojinin AlanıPSİKOLOJİNİN ALANI Psikolojinin Tanımı: Psikoloji "Psyche" ve "Logos" kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelen "Ruhbilim anlamında Yunanca bir kelimedir Böyle bir tanımlama bugünkü psikolojinin anlamını tam olarak vermez Psikoloji, insan ve hayvan davranışlarının gözlenebilir ve ölçülebilir olanları ile zihinsel süreçleri inceleyen pozitif bir bilim dalıdır Psikolojinin konusunu daha iyi anlayabilmek için bilim, davranış ve zihinsel süreç kavramlarının tanımlanmasında yarar vardır Bilim: Bilim, belli bir alanda bilimsel bir yöntemle elde edilmiş düzenli ve sistemli bilgiler bütünüdür Psikolojinin de bilim olabilmesi için aşağıdaki koşulları taşıması gerekir: -Objektif olmak -Bilimsel yöntemi kullanmak -Genel-geçer olmak -Eleştirici olmak -Determinizm Davranış: Organizmanınherhangi uyarıcının etkisiyle gösterdiği tepkidir Uyarıcı: Organizmayı harekete getiren her şeydir Davranış Çeşitleri: 1Fiziki(Gözlenebilen)Davranışlar: Başkaları tarafından görülebilen bedensel eylemlerdir Örnek: Yemek yeme, spor yapma, esneme, yazı yazma vb 2Fizyolojik(Ölçülebilen) Davranışlar: Başkaları tarafından görülemeyen sadece zihinsel etkinlikleri ifade eden davranışlardır Örnek: Sevilme, üzülme, düşünme, rüya görme vb 3İradeli(İstemli) Davranışlar: Bireyin kendi isteğiyle yaptığı davranışlara denir Örnek: Koşma, uyuma, gülme vb 4İrade Dışı (İstemsiz) Davranışlar: Bireyin kendi isteğine bağlı olmadan gerçekleşen davranışlardır Örnek: Refleks Refleks: Etkiye karşı hemen yapılan irade dışı basit tepkilere denir Bu tepkiler organizmayı tehlikelerden korur Örnek: Gök gürültüsü duyunca irkilme, ışık karşısında göz bebeğinin küçülmesi vb Davranışları etkileyen faktörler a) Organizmanın biyolojik özellikleri Kadın-erkek olma, genç-yaşlı olma gibi b) Kazanılmış tecrübe (öğrenme) İnsanlar hangi uyarıcılara tepki vereceklerini, hangilerine vermeyeceklerini tecrübe yoluyla sonradan öğrenirler c) Organizmanın içinde bulunduğu psikolojik durum Dalgın olma, üzüntülü, heyecanlı olma, içine kapanık olma gibi d) Organizmanın içinde yaşadığı fiziki ve sosyal çevre Bireyin yetiştiği aile ortamı, iş, arkadaş çevresi, içinde bulunduğu ev, oda, okul ve işyeri gibi yerlerin uygun olup olmaması gibi e) Tutum ve beklentiler: Kişinin bir olay veya duruma ilişkin duygu düşünce, bilgi inanç ve değerlendirmeleri ve beklentileri davranışları etkiler Tüm bu etkenler göz önünde bulundurulduğunda insanın şu veya bu şekilde davranmasını bir nedene bağlı olarak açıklayamayız Çünkü; a) Bir uyarıcı birden fazla tepkiye sebep olabilir b) Birden fazla uyarıcı bir tepkiye yol açabilir c) Birden fazla uyarıcı birden fazla tepkiye sebep olabilir Zihinsel Süreçler: Organizmanın doğrudan gözlenemeyen ancak dolaylı yollarla gözlenip ölçülebilen davranışlarıdır Örneğin bir öğrencinin derste öğrendiklerinin ne kadarını hatırladığını gözlemleyemeyiz Ancak sınavda yaptığı hata sayısı ile ne kadar hatırladığını ölçebiliriz Psikolojinin Konusu Psikoloji bireyle ilgili birçok konuları ele alır, bunlar hakkında düzenli bilgiler ortaya koyar Psikolojinin belli başlı konuları Organizmanın davranışları, gelişim, organizmanın çevreye uyumu duyum, tutum, algı, akıl ve ruh sağlığı, öğrenme ve öğrenmeyi etkileyen faktörler, zekâ ve zekâ testleri, düşünme, kişilik ve kişilik testleri, sosyal etki Psikolojinin Amacı Organizmanın duyuş, düşünüş ve davranışlarının bağlı olduğu kanunlara ulaşarak insan davranışları hakkında önceden ön deyide bulunma imkânı sağlamak a) İnsan davranışlarını tanımlama: Psikoloji, öğrenme nedir, davranış nedir, zekâ nedir, yetenek nedir gibi soruların cevaplandırılmasıdır Örneğin, Fatma Hanımın ailesi için yemek pişirmesi, Temel’in ödevini yapması b) İnsan davranışlarını anlama ve açıklama: Davranışları anlamak davranışın ortaya çıkış nedenini bulmak ve neden sonuç ilişkisini kurarak açıklamaktır c) İnsan davranışlarını önceden kestirebilme: Davranışların nedenlerini ortaya koyduktan sonra benzer durumlarda benze davranışların ortaya çıkacağını önceden tahmin edilebilmesidir d) İnsan davranışlarını etkileme ve kontrol etme: Davranışın olumlu yönde gelişmesi için ortaya çıkacak olumsuz durumların kontrol edilmesi ve önlenmesi amaçlanır PSİKOLOJİNİN ALT DALLARI 1 Sosyal psikoloji Toplumun bireylere, bireyin topluma etkisini konu edinir Bireyin grup içindeki davranışlarını inceler Kısaca toplum içindeki bireyin her türlü özellikleri ele alınır Moda, kamuoyu araştırmaları, propaganda gibi konular üzerinde de inceleme yapar 2 Gelişim Psikolojisi Organizmanın döllenmeden ölümüne kadar geçirdiği fizyolojik, psikolojik ve sosyal süreçleri inceler Gelişim psikolojisi organizmanın yaşa bağlı olarak meydana gelen fizyolojik değişiklikler ve bunların psikolojik, sosyolojik değişikliklerle ilgisini inceler Gelişim psikolojisinin bölümleri a) Çocuk psikolojisi: Çocukluk dönemi gelişiminin incelendiği bölümdür b) Ergenlik psikolojisi: c) Yetişkinlik psikolojisi: Ergenlik dönemi sonrası gelişimin incelendiği bölümdür d) Yaşlılık psikolojisi: Gelişimin Kanunları: 1 Gelişim sürekli bir oluşumdur Gelişim bütün bir yaşam boyunca devam eder Büyüme, olgunlaşma ve öğrenme, gelişimi meydana getiren üç öğesidir 2 Gelişmenin hızı her dönemde aynı değildir 3 İnsanın değişik yanlarının gelişimi değişik zamanlarda hızlanır 4 Yetenek ve becerilerin gelişimi belli bir sıra izler 5 Gelişmede belli yönelimler vardır 6 Gelişimi hem iç, hem de dış faktörler etkiler Bu faktörler; kalıtım, organizmanın içinde bulunduğu çevre, beslenme, iç salgı bezleri, hareket, uyku, dinlenme, iklim 7 Gelişimin çeşitli yanları birbirini etkiler Psikolojik, fizyolojik ve sosyal süreçler birbirini etkiler 3 Klinik Psikoloji Şiddetli davranış bozuklukların incelendiği bölümdür Organizmanın çevreye uyumsuzluğunun teşhis ve tedavisini amaç edinir 4 Deneysel Psikoloji Duyum, algı, bellek, öğrenme, güdü ve duygu ile davranışın fizyolojik temelleri üzerinde durur Deneysel psikologlar çeşitli psikolojik problemleri çözmek yerine, davranışların temellerini bulma ve anlama gibi konularla ilgilenirler 5 Danışmanlık Psikolojisi Bireylerin karşılaştıkları problemleri çözmek amacıyla onlara yardımcı olan psikolojinin alt dalıdır Danışmanlık psikolojisi bireylerin çevresine uyum sağlamakta zaman zaman güçlük çektiklerinde, onlara yardımcı olmayı amaç edinir 6 Psikometrik Psikoloji Davranışların ölçülmesi ve değerlendirilmesi, istatistik yöntemlerinin psikolojiye uygulanması gibi konularla ilgilenen psikoloji dalıdır Psikolojinin Uygulandığı Alanlar a) Eğitim: Psikolojik verilerin eğitimde uygulanması, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini keşfetme, öğrencilerin okul ve çevreye uyumunu sağlama, verimlerini artırma amacını güder Psikolojinin eğitimde uygulanması sonucu "Eğitim psikoloji"si dalı doğmuştur b) Ordu ve askerlik: Askere alınan bireylerin yeteneklerini belirleme ve sınıflandırma, morali yükseltme disiplini sağlama, savaş anında cesareti artırma amacıyla psikolojiden askerlik alanında yararlanılmıştır Psikolojinin orduda uygulanması sonucu "Psikometri" dalı doğmuştur c) Tıp: Bazı fizyolojik hastalıkların psikolojik kökenli olduğunun anlaşılması sonucu tıpta psikolojiden yararlanılmaya başlandı Tıpta gerek hastalıkların önlenmesinde, gerekse hastaların iyileştirilmesinde psikolojiden oldukça çok yararlanılır Psikolojik kökenli fizyolojik hastalıkların tedavisi için tıpta "Psikiyatri" dalı doğmuştur d) Hukuk: Psikolojinin hukuk alanında uygulanmasından Adalet (Hukuk) Psikolojisi dalı doğmuştur Adalet psikolojisi sanığı, tanığı, suçluyu inceler Sanıkları sorgulama tekniği üzerinde durur Tanıkların düşebilecekleri yanılmaları saptar Hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm olmuş hükümlünün psikolojisini inceler Suçlu çocukların topluma kazandırılmaları gibi konuları inceler e) Ticaret ve Endüstri: Personel seçiminde, verimin arttırılmasında, kişiler arası ilişkilerin düzenlenmesinde psikolojinin verilerinden endüstri ve ticaret alanında yararlanılmaktadır Psikolojik verilerin ticaret ve endüstri alanında uygulanmasıyla "Endüstri Psikolojisi" doğmuştur f) Spor ve Sanat: Sporcunun hazırlanması, etkinliğini sevmesi, kaygıları, çevresi ile ilişkileri, motivasyonu ve spor yaptığı koşullar başarısında önemli etmenlerdir Bunları sağlayabilmek için psikolojinin verilerinden yararlanılır PSİKOLOJİDE YAKLAŞIMLAR 1 Yapısalcı Yaklaşım Kurucusu Wilhelm Wundt'tur Wundt'a göre psikolojinin konusu kişinin doğrudan doğruya deneyimleri, bilinç halleri olmalıdır İnsan hak-kında en doğru bilgi bilincin incelenmesiyle elde edilebilir Bilincin incelenmesi için en güvenilir yöntem "içebakış" olmalıdır İçebakış , bireyden ne duyduğunu, ne düşün-düğünü, ne hissettiğini soran metottur 2 İşlevselci Yaklaşım Temsilcileri William James, John Dewey'dir Bu yaklaşıma göre psikoloji bilincin yanında deney gözleme konu olabilen öğrenme ve unutma gibi konuları da incelemelidir İnsan hakkında doğru bilgiler bilinç gibi gözle görülebilen davranışların da incelenmesiyle elde edilebilir Bu yaklaşımın amacı şu iki özellikle açıklanabilir a) İnsan yaşantısını ve davranışlarını açıklamak b) İnsanın çevreye uyumunu sağlamak Bu yaklaşım insana yönelik fayda sağlamayı amaç edindiği için "Pragmatizm" (Faydacılık) olarak da adlandırılır 3 Davranışçı Yaklaşım Bu yaklaşımın kurucusu John B Watson'dır Watson'a göre psikoloji bilinç, ruh gibi soyut kavramları incelememelidir Psikoloji diğer bilimler gibi mekanik, materyalist ve fizikseldir Bu yüzden doğrudan görülebilen dış eylemleri incelemelidir Bu yüzden gözlem ve deney yöntemini kullanmalıdır İnsan davranışlarını açıklayıcı nitelikte bilimsel ilkeler yalnızca gözlenebilen davranışların incelenmesiyle saptanabilir 4 Psikodinamik Yaklaşım Kurucusu Sigmund Freud'dur Freud bugünkü davranışların sebebinin geçmişte bilinçaltına itilen birtakım duygu ve güdülerin etkisinde olduğunu söyler Freud bilinçaltını insanın özü olarak kabul eder Bilinçaltı bilinç tarafından bilinmeyen tüm halleri ifade eder Bilinçaltına itilmiş doyurulamamış güdü ve duygular bireyin ileriki yaşamında önemli ölçüde etkili olurlar Bunlar rüya, dil sürçmesi olarak bilinç düzeyine çıkarlar Freud, insan hayatında en güçlü dürtünün cinsellik olduğunu söyler Hatta sempati, arkadaşlık, dostluk gibi duygular da bu dürtünün tatmini için ortaya çıkar Freud, ruhsal yapıyı birbirleriyle bağlantılı üç kavramla açıklamıştır Bunlar, bilinç, bilinçaltı ve bilinç dışı olarak bilinmektedir Bilinç: Farkına vardığımız, her türlü malzemeyi içinde barındıran ruhsal alandır Buradaki her şey kolayca bilinir Bu alandaki hiçbir şey bireyi rahatsız etmez Bilinçaltı: Çok rahatsız edici olmayan anılar, bazı isimler, bazı duygular bu alanda yer alır Bu alandaki bilgilerin bilinçli hale getirilebilmesi için zihinsel çaba gereklidir Bilinçdışı: Tamamen bastırılan ve hatırlanması ruhsal sağlığı tehdit eden bazı yaşantılar ve gizli duygular ile çocuklukta yaşanılan güçlü çatışmalar bu bölgede yer alır Bu alanda yer alan malzemenin hatırlanması oldukça zordur Freud ayrıca ruhsal yapıyı id (alt benlik), ego (benlik), süperego (üst benlik) olarak da ele almıştır İd , ruhumuzun çocuk tarafını ifade eder İsteklerini erteleyemez, hemen doyurulmasını ister, kuralsızdır Ego, gerçeklikle ilgili yapımızdır Gerçekliği değerlendirir ve bizi en uygun, en mantıklı davranışa yöneltir Süperego ise ana-babamızın temsil ettiği toplumun kurallarını yansıtan yanımızdır Suçlayıcı ve cezalandırıcıdır 5 Bütüncül Yaklaşım Temsilcileri Wertheimer, Köhler, Koffka Bu psikoloji yaklaşımına göre insan uyarıcıları bir bütün olarak algılar Örneğin bir ağaca baktığımızda, dallarını, yapraklarını, gövdesini ayrı ayrı değil, ağacı bir bütün olarak algılarız Bütün için doğru olan parça için de doğrudur Ama parça için doğru olan bütün için her zaman doğru olmayabilir Bu yaklaşıma göre alfabe öğretimine harflerden değil kelimelerden, cümlelerden başlanmalıdır 6 Bilişsel Yaklaşım Temsilcisi Jean Piaget'dir Bu yaklaşıma göre insan etkin bir varlıktır Birey, algı, bellek ve düşünme yoluyla hem dış dünya hem de kendisi hakkında birçok bilgi edinir Bireyin dünyayı ve kendinin anlamasını sağlayan bireysel birikimleridir Bu nedenle öncelikle incelenmesi gereken zihinsel süreçlerdir 7 Biyolojik Yaklaşım Bu yaklaşımın ana fikri, her davranışın temelinde son derece karmaşık sinirsel süreçlerin bulunduğu ve bu süreçleri düzenleyici merkezin de beyin olduğudur Bu yaklaşım davranışı biyolojik ve nörobiyolojik nedenlerle açıklamaya çalışır 8 Hümanist Yaklaşım İnsanı temele alan hümanistik yaklaşım, varoluşçuluk felsefesinden etkilenerek doğmuştur Bu anlayışa göre insan özgürdür Özgürlük felsefesinden etkilenen hümanist yaklaşım, her bireye saygı duyar Her insanın kendine ait yetenekleri olduğunu kabul eder Bu yaklaşımı benimseyenler insanı merkeze almışlardır İnsan pasif değil aktif bir varlıktır Yöntem olarak empatiyi kullanırlar Empati: Kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak onun ne hissettiğini ne düşündüğünü anlamaya çalışmasıdır PSİKOLOJİDE YÖNTEM VE ÖLÇME Yöntem : Bilimlerin doğa ve toplumsal olayları anlamak ve açıklamak için izledikleri sistemli ve düzenli yoldur Psikolojinin Yöntemleri 1 Gözlem a) Doğal gözlem: Araştırmacının organizmanın içinde bulunduğu fiziki durumun ve bu durum karşısındaki davranışları, hiçbir şekilde etkide bulunmadan varolanı tespitle yetinmesidir Gözleme konu olan organizma bunun farkın-da olursa yapay davranışlarda bulunabilir b) Sistematik (Kontrollü) Gözlem : Şartları ve ortamı araştırmacı tarafında oluşturulan ve değiştirilebilen gözleme denir 2 Deney Bir olayın sebebi hakkında yapılan geçici açıklamayı (hipotez) doğrulamak veya yanlışlamak amacıyla yapılan araştırmalardır Deneyle ilgili kavramlar Deneysel kontrol : Psikolojide çeşitli faktörlerden biri değiştirilir, diğerleri sabit tutulursa buna deneysel kontrol denir Denek: Üzerinde araştırma yapılan insan veya hayvana denir Deney grubu : Üzerinde araştırma yapılacak gruba deney grubu denir Kontrol grubu : Karşılaştırma yapmakta kullanılan gruptur Bağımsız değişken : Deneyde etkisi incelenen olaya denir Bağımlı değişken : Üzerinde bağımsız değişkenin etkisi incelenen olaya denir Örnek : Ücret tarifesinin üretim miktarı ve kalitesi üzerindeki etkisini incelemek için bir fabrikada çalışanlardan, yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi , yapılan iş ve çalışma süresi bakımından birbirine denk iki grup oluşturuluyor Gruplardan birindeki bireylere ürettikleri parça başına, diğerindekilere ise haftalık olarak sabit miktarda ücret ödeniyor Bu deneyde parça başına ücret alan grup deney, haftalık ücret alan grup ise kontrol grubudur Ücret ödeme şekli bağımsız değişken, verimin artıp artmaması bağımlı değişkendir 3 Mülakat (Görüşme) Teşhis ve tedavi için kişi hakkında bilgi toplanması gerekir Bu da psikologun kişiyi doğrudan doğruya sorguya çekmesi ile mümkün olabilir Buna görüşme denir 4 Olay incelemesi (Biyografi) Kişinin aile durumu, geçirmiş olduğu hastalıklar, okul hayatı, arkadaşları, başından geçen önemli olaylarla ilgili bilgi toplanmasıdır 5 Test Bireyden onu temsil edecek cevaplar almak üzere hazırlanmış, standart sorular sorularak yapılan testtir 6 İstatistik İstatistiksel metot, sayı ile ifade edilebilen verilerin elde edilmesinde, sınıflandırılmasında sunulmasında ve yorumlanmasında kullanılan bir tekniktir Grafikle Gösterme İstatistiksel verilerin daha somut, daha açık ve kolay anlaşılır olması için grafiklerden yararlanılır a) Histogram (Sütun Diyagramı) İstatistiksel ölçülerin sütunlar halinde grafikle gösterilmesidir b) Frekans Poligonu Histogramdaki her basamağın orta noktasına yatay ekseninden o basamak aralığının puan sayısına kadar ki mesafeye bir nokta koymak ve bu noktaları birleştirmek suretiyle elde edilir 7 Korelasyon İki değişken veri arasındaki ilişkinin miktarını göstermek için kullanılan tekniktir İki veri arasındaki ilişki katsayılarla gösterilir Korelasyon katsayısı 0 ile +1 ve 0 ile -1 arasın-da değişen değerler alır +1 ve -1 ilişkinin en yüksek olduğu noktalardır 0 ' da ise ilişki nötrdür Yani iki değişken arasında hiçbir ilişki yoktur 0 + 1 - 1 Artar Artar Azalır Azalır Nötr a)Negatif Korelasyon : Değişkenlerden biri artarken diğerinin azalması şeklindeki korelasyondur Örnek : Ders çalışma ile başarısızlık arasındaki ilişki gibi b)Pozitif Korelasyon Değişkenlerden biri artarken diğerinin de artması şeklindeki korelasyondur Örnek : Çok yemek yeme ile şişmanlık arasındaki ilişki gibi 8 Farkların Önem Derecesini İnceleme Bir araştırmanın sonucuna bağlı olarak yapılan karşılıklı yorum yapma işine denir ORGANİZMA VE ÇEVRE Organizmanın Çevre ile ilişkileri Herhangi bir organizma sürekli olarak çevre ile ilişki halindedir Bu ilişki insan doğmadan başlamıştır Örneğin bazı anormalliklerle doğan bireyin bu durumunda kalıtımın değil anormal çevre şartlarının etkili olduğu belirlenmiştir Organizma çevre ile ilişkiyi ancak duyu organları aracılığıyla kurabilir Çevre ile ilişki, organizmanın herhangi bir uyarıcıyı alması şeklinde olur Çevre, Fizik ve Toplumsal çevre olarak da ortaya çıkabilmektedir a)Fizik Çevre : Fizik çevre, ışık, ses, ısı ve basınç gibi uyarıcılardan oluşan doğal çevredir b)Toplumsal çevre: İnsanlar arası etkileşimden doğan, toplumsal olay ve olgulardan oluşan çevredir Organizmanın Çevre ile ilişki kurması için gerekli şartlar 1 Organizmayı harekete getiren herhangi bir uyarıcı Ses, görüntü, yiyecek, içecek gibi 2 İnsanın çevreden gelen uyarıcıyı alabilecek yetiye sahip olması 3 Uyarıcıları alınabilmesi için beyin ve sinir sisteminin düz bir şekilde çalışması ve canlı olması 4 Uyarıcının organizma tarafından alınabileceği sınırlar olan duyum eşiği a) Alt duyum eşiği : Herhangi bir uyarıcının organizma tarafından alınabildiği en alt sınırdır b) Üst duyum eşiği : Uyarımların artık alınamadığı en üst sınırdır Örneğin insan için sesin alınabildiği sınırlar 20-20000 frekansları arası, görüntü için 400-700 mikron arasındaki ışık dalgalarının alınabildiği sınırlardır 5 Farklılaşma eşiği : Bir uyarıcının değişip yerine yenisinin geldiğinin organizma tarafından fark edilebilmesi için gerekli olan süre ya da miktara denir 6 Ortam Uyarıcının iletilebilmesi için gerekli olan ortam 7 Bireyin içinde bulunduğu psikolojik durum Sinirli, üzüntülü, sevinçli, heyecanlı olma halleri gibi Alışma, Duyarsızlaşma Çok sürekli uyarımlar sonucunda, duyumların duyarlılığının azalmasıyla meydana gelen alışma olayına denir Örneğin , odadaki bir saatin tik taklarını belli bir süre duymama, kola yeni takılan bir saatin ağırlığını belli bir zaman sonra hissetmeme
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Psikolojinin Alanı |
06-09-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Psikolojinin AlanıYetersiz Uyarılma Organizmanın alıştığı ya da ihtiyaç duyduğu uyarımların altında bir uyarımla karşılaşmasıdır Organizmada oluşturduğu etkiler a) Sıkıntı ve rahatsızlık meydana getirir b) Zeka düzeyini geriletir c) Uyumu güçleştirir d) Yaşama gücünü zayıflatır e) Düşünmeyi zayıflatır ve hallüsinasyonlara neden olur Aşırı Uyarılma Organizmanın alıştığı yada ihtiyaç duyduğu uyarımların üzerinde bir uyarımla karşılaşmasıdır Organizmada oluşturduğu etkiler a) Uyumu güçleştirir b) Direnme gücünü azaltır c) Fizyolojik rahatsızlıklar meydana getirir d) Gerilime neden olur Dengelenme (Uyum) Aşırı ve yetersiz uyarılma sonucunda organizmanın bozulan uyumunu yeniden sağlama çabasına denir Örnek : Vücudun aşırı sıcakta terlemesi, soğukta ise titremesi Duyum ve Algı Duyum : Çevreden gelen uyarıcıların organizma tarafında duyu organları aracılığıyla alınması sonucu meydana gelen olaya duyum denir Örneğin , çevreden herhangi bir ses duymamız, ağzımıza koyduğumuz bir maddenin tadını almamız Bir cisme dokunduğumuzda cismin sertliğini almamız, burnumuzun bir koku alması gibi Duyumun meydana gelmesi için; -İç ve dış uyarıcılara (ısı, ışık, basınç, açlık, susuzluk vb) -Sağlıklı duyu organlarına (göz, kulak, burun vb) -Sağlıklı bir beyne -Uyarıcıları beyne ulaştıracak duyu sinirlerine -Uyarıcıların organizmaya ulaşmasına (İletici ortam, hava) -Uyarıcıların uyarımı oluşturacak şiddete sahip olmasına (duyum eşiği) ihtiyaç vardır Duyum Çeşitleri İşitme, Koklama, Görme, Dokunma, Tatma, Soğukluk-Sıcaklık, Denge, Acı-sızı, Organik, Kas Algı : Duyu organları tarafından alınan duyumların beyinde yorumlanması, onların anlamlandırılması sürecidir Algı çeşitleri 1 Algıda seçicilik Dikkatimizi bir nesneye veya olaya yönelterek sadece onunla ilgili uyarıcıları algılamamıza algıda seçicilik denir Örnek : Spor meraklısı bir gencin gazeteyi aldığında ilk önce spor sayfasını okuması Algıda seçiciliği etkileyen faktörler a) Dış faktörler 1 Uyarıcının büyüklüğü : Normalden daha büyük olan uyarıcılar daha önce algılanır Örnek : Bir gazetede büyük puntolarla yazı-lan yazı diğerlerinden önce algılanır 2 Uyarıcıların kuvvetliliği : Şiddetli uyarıcıların diğerlerine göre daha önce algılanmasıdır Örnek : Kuvvetli bir patlama daha çok dikkati çeker 3 Tekrar : Tekrar eden uyarıcıların diğerlerinden önce algılanmasıdır 4 Değişiklik : Aynı özellikteki uyarıcılar için-deki farklı uyarıcı daha önce algılanır 5 Hareket : Hareket eden uyarıcılar, sabit olanlara göre daha önce algılanır 6 Zıtlık (kontrast) : Aynı ortamda birbirine zıt olan uyarıcılar algıda seçiciliğe neden olur Örnek: Kendi aralarında konuşan kişilerden tartışan kişilerin dikkati çekmesi b) İç faktörler a İlgi: Bireyler ilgi duydukları alanlara ilişkin uyarıcıları öncelikle algılama eğilimindedir Örnek : Haberleri izleyen bir öğrencinin üniversite sınavlarıyla ilgili haberleri daha dikkatli bir şekilde dinlemesi b Meslek: Kişilerin meslekleri algıda seçiciliğe neden olur Örnek: Sosyoloğun bireyin toplum içindeki davranışlarına diğer kişilerden daha çok dikkat etmesi c Güdü ve ihtiyaçlar: Kişilerin güdü ve ihtiyaçları algıda seçiciliğe neden olur Örnek : Acıkan birisinin caddeden geçerken lokantadaki yemeklere dikkat etmesi d Beklenti: Kişinin beklentileri algıda seçiciliğe neden olur Örnek: Üniversite sınavının sonucunu bekleyen öğrencinin gelen mektuplara herkesten çok önce bakması e Tutum: Kişinin tutumları algıda seçiciliğe neden olabilir Örnek : Belirli markadaki elbiselerden hoşlanan bireylerin o elbiseleri öncelikle algılaması f Geçmiş yaşantı: Deneyim ve tecrübelerin birey hayatında bıraktığı olumlu ya da olumsuz etkiler algıda seçiciliğin gerçekleşmesinde etkili olabilmektedir Örnek : Daha önceleri trafik kazası geçirdiği bölgeden geçen bireyin bu bölgeyi her seferinde algılaması gibi 2 Algıda değişmezlik Nesneleri çeşitli nitelikleri ile bir kere öğrendikten sonra, onların içinde bulundukları değişik şartlara rağmen aynı olarak görme eğilimidir a) Büyüklük değişmezliği : Büyüklükleri önceden algılanan bizden uzaklaştıkça küçülüyor olarak görünmelerine rağmen, biz onları aynı büyüklükte algılarız b) Şekil değişmezliği : Şekli bilinen bir uyarıcı mekana nasıl yerleştirilirse yerleştirilsin, yine bilinen şekli ile algılanır c) Renk ve parlaklık değişmezliği : Renkleri bilinen bir uyarıcı loş ışıkta ya da farklı renkli ışık altında yine aynı renkte algılanır d) Yerel değişmezlik : Yerleri sabit olarak algılanan uyarıcılar başın sallanmasıyla gözbebeklerinin hareket etmesiyle uyarıcıların hareketli görünmesine rağmen , insan tarafından sabit olarak algılanır 3 Algıda organizasyon Algılanan uyarıcıların bir biçime ya da kalıba sokulmasına algıda örgütleme denir Örgütlemeyi etkileyen faktörler a) Nesne-fon ilişkisi : Her nesnenin arkasında bir fon vardır b) Benzerlik : Zihin birbirine benzeyen uyarıcıları gruplayarak algılar c) Yakınlık : Birbirine yakın olan nesneler gruplanarak algılanır d) Süreklilik : Hareket halindeki ve sürekli akan nesneler örgütlenerek algılanır e) Bütünleme : Tam olmayan şekiller zihinde bütünlenerek algılanır 4 Derinlik Algısı: Nesnelerin üç boyutlu olarak ve belirli uzaklıklarda algılamaya derinlik algısı denir Örnek: Elektrik direklerinin aynı boyda olmasına rağmen uzaklaştıkça küçülüyor olarak görmemiz, yolculuk ederken yolun gittikçe daraldığını görmemiz 5 Uzay Ve Zaman Algısı: a) Uzay (Mekân) Algısı: Nesneleri belli bir uzay içinde yerleştirerek algılamaktır Bunun için nesnelerin yeri belirlenirken sağda, yukarıda, önde, arkada, ortada gibi deyimler kullanılır b) Zaman Algısı: Olaylar belli zaman dilimlerinde örgütlenir Nesne ve olaylardaki süreklilik, değişiklik, zaman algısını kuvvetlendirir Bunun için uzayda meydana gelen her olay veya durum zamanla belirlenir Birçok fizyolojik süreçlerinde zanla bağlantılı olduğu yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır Örnek: Sabah uyanan insan acıktığını hisseder ve yemek yeme vaktinin geldiğini anlar Örnek: Aynı süre sınavdaki öğrenci için kısa, sınavdaki çocuğunu bekleyen anne için uzun olarak algılanabilir Algılamayı etkileyen faktörler 1 Organizmadaki uyaranları gruplama eğilimi 2 Algılamada uyarının içinde bulunduğu ortam 3 Bireyin yaşantılarının etkisi 4 Duyguların, tutumların ve güdülerin etkisi 5 Algılamada ilgi ve ihtiyaçlar 6 Fertlerin zihni tutumları 7 Kültür 8 Telkin Algı Yanılmaları A İllüzyon Dışımızdaki bir nesnenin yanlış olarak algılanmasıdır Nedeni ya fizikseldir yada psikolojiktir a) Fiziksel illüzyon : Herhangi bir nesnenin, fiziksel özelliklerinden dolayı yanlış olarak algılanmasıdır Örnek : Suya batırılan bir çubuğun suya değdiği noktada kırık gibi algılanması, hareket eden bir bulutun arkasındaki ayın hareket ediyor olarak algılanması gibi b) Psikolojik illüzyon : Bireyin o anki psikolojik durumundan kaynaklanan illüzyondur Örnek : Alaca karanlıkta yerdeki bir ip parçasını yılan olarak algılama, loş ışıkta, çöp bidonunu şişman bir insan olarak algılama gibi İllüzyonun nedenleri a) Uyarıcının nitelikleri b) Duyu organlarının özellikleri c) Geçmiş yaşantılar d) Duygular, heyecanlar e) Kuvvetli istekler f) Korku ve kaygı 2 Hallüsinasyon Bireyin, gerçekte varolmayıp uyarıcı varmış gibi algıladığı yanılmalardır Gerçek algı aldanmaları olmayıp tamamen zihnin icadı olan imgelerdir Örnek : Gece ormanda yalnız kalan birinin olmadığı halde kurt sesleri duyması, çocuğu ölen bir kadının çocuğunun sesini duyduğunu söylemesi gibi İllüzyon ile Hallüsinasyon arasındaki farklar 1 İllüzyon için mutlaka bir dış uyarıcıya ihtiyaç vardır Hallüsinasyon da ise herhangi bir uyarıcı söz konusu değildir 2 İllüzyon normal olan her bireyde görülebilir Hallüsinasyon ise anormal bireylerde görülür 3 Normal insanlarda aynı durum aynı illüzyonu meydana getirir Hallüsinasyon da ise yanılma farklı farklıdır Güdülenme UYARILMA İHTİYACI VE GÜDÜLENME Uyarılma organizmanın yaşamını sürdürebilmesi için zorunludur Organizma neye ihtiyacı olduğunu uyarılma sonucu fark eder Organizmanın yaşamını sürdürmesi ve mutlu olması için denge durumunu koruması gereklidir İnsanın hem fizyolojik hem de psikolojik yönden bu denge durumunu koruyabilmesi için ihtiyaçlarını gidermesi gerekir Güdülenme süreci İhtiyaç→Dürtü→Güdü→Güdülenme→ Rahatlama aİhtiyaç Organizmada bir eksiğin ortaya çıkması demektir İnsanın gelişimi ve uyumu için zorunlu olan koşulların eksik olması da bir ihtiyaçtır bDürtü İhtiyacı gidermek için organizmada beliren güç dürtüdür Örneğin, organizmada besin azalması ihtiyacı doğurur Bu ihtiyaçtan doğan açlık duyumuna ise dürtü denir cGüdü Organizmanın var olan ihtiyacını gidermek için belli bir yönde etkinlik gösterme eğilimidir Örneğin, her acıkan insan da açlık dürtüsü ortaya çıkar fakat her acıkan insanda açlık güdüsü oluşmaz Dürtü organizmanın ihtiyacını fark etmesidir Güdü ise organizmanın ihtiyacını giderme davranışıdır dGüdülenme Organizmanın ortaya çıkan ihtiyaçlarını karşılamak için harekete geçip ihtiyacını gidermesi ve rahatlaması sürecine güdülenme denir Örnek: Su organizma için temel bir ihtiyaçtır Susayan insanda su bulmak için ortaya çıkan güç dürtü; dürtü aracılığıyla davranışa yönelme de güdüdür Suya ulaşan organizma suyu içer İhtiyaç giderildiği için rahatlar e Güdü Çeşitleri: 1-Fizyolojik Güdüler Doğuştan gelen, organizmanın hayatını sürdürebilmesi için karşılanması zorunlu olan güdülerdir Ör: Annelik, susuzluk, açlık, cinsellik, uyku, boşaltım, solunum vb gibi Özellikleri 1 Öğrenilmemiş, doğuştandır 2 Organizmayla ilgilidir, yaşamayı sağlar(Açlık gibi) 3 İlk yıllarda davranışlarda etkilidir 4 Çatışma durumunda sosyal motivlerden genellikle üstün gelir 5 Değişmeden aynı biçimde görülür(uyku) 2-Sosyal Güdüler İnsanların toplu halde yaşamasına bağlı olarak, öğrenmeyle ortaya çıkan güdülerdir Ör: Bağlılık, güvenlik, kendini gösterme, beğenilme, üstün olma, özgürlük, sosyal onay vb gibi Özellikleri 1 Daha çok öğrenilmiştir 2 Diğer insanlarla ilgilidir Kendini gerçekleştirmeyi sağlar (Başarı, saygı) 3 Bireylere ve kültürlere göre değişir Avrupa kültüründe bireycilik hâkimken bizim ülkede daha çok kollektiftik hâkimdir 4 Fizyolojik güdülerin tersine, organizmada daha çok ilerleyen yıllarda ortaya çıkar 5 Namus, bağımsızlık, vatan sevgisi gibi yüksek değerler söz konusu olduğunda fizyolojik güdülerden üstün gelebilir f Güdülenmiş davranışın güdülenmemiş davranıştan farkı Güdülenmiş bir insan ihtiyacını karşılamak amacıyla çalışma yapar Güdülenmemiş insan ise rasgele davranışlarda bulunur -Güdülenme organizmaya enerji verir Güdülenmiş davranış yorucudur - Güdülenme, davranışa yön verir -- İçgüdü Doğuştan gelen, organizmanın niçin yaptığı kendisi tarafından bilinmeyen, bir türün bütün fertlerinde aynı şekilde görülen, kalıtıma bağlı davranış şekillerine içgüdü denir Örnek: İpek böceğinin koza yapması, örümceğin ağ örmesi, bazı kaplumbağaların yumurtlamak için her yıl aynı sahile gitmesi, leyleklerin belli mevsimlerde göç etmesi vb Özellikleri: 1 İçgüdüler bir türün bütün fertleri için ortaktır 2 İçgüdüler doğuştandır 3 İçgüdüler zaman zaman belirirler a Öğrenmenin Tanımı Yaşantı ve tekrar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça kalıcı davranış değişikliklerine öğrenme denir Buna göre; Davranış değişikliğinin öğrenme sayılabilmesi için; 1- Davranışın kalıcı olması gerekir 2- Tecrübe ve bilgi yoluyla meydana gelmesi gerekir Dolayısıyla içgüdü ve refleks davranışları ile olgunlaşmaya bağlı olarak kendiliğinden ortaya çıkan değişmeler öğrenme değildir b Öğrenme Türleri Ve Süreçleri 1 Klasik koşullanma yoluyla öğrenme İnsan veya hayvanların önceleri tepkide bulunmadıkları bir uyarıcıya belirli şartlar sonucunda tepki bulunmayı öğrenmesine klasik koşullanma denir Bu öğrenme kısmen veya tamamen irade dışı olarak ortaya çıkmaktadır Bireyin davranışları kendisi tarafından denetim altında tutulamaz Klasik koşullanmada iki uyaran söz konusudur a) Koşullu uyaran : Herhangi bir işlem ya da yöntem sonucu tepkiye yol açan uyarıcıdır (Zil) b) Koşulsuz uyaran: Herhangi bir koşula gerek kalmadan doğal olarak tepkiye yol açan uyarandır (Et) Birçok öğrenmeler de koşullanma sonucu olmaktadır Örneğin; ağlayan bir çocuğa biberonla süt verildiğinde susar Sütü her zaman biberonla içen bir çocuk bir süre sonra biberon ağzına deymeden susar ve bekler Buna birincil dereceli koşullanma denir Daha sonra ise çocuk sadece kendisine biberonla süt getiren annesinin sesini duyunca susmaya başlar Buna da ikincil dereceli koşullanma denir Bu şekilde koşullanmalar zinciri devam eder Ancak doğal tepkilerde çevresel koşullara göre değişmeler olur Klasik koşullanma ile ilgili bazı kavramlar: a) Genelleme : Belli bir problem durumu karşısında başvurulan herhangi bir davranış istenilen başarılı sonucu verirse çeşitli benzer durumlarda da tekrarlanır Örnek: Tüylü bir kediyi gören çocuğun bütün tüylü hayvanlara kedi olarak bakması b) Ayırt etme: Beli bir durumda kendisine başarıya götüren bir davranışın başka benzer bir durumda başarıya götürmediğini görürse bu ikisi arasında bireyin ayırt etmesi söz konusudur Örnek : Her tüylü canlının kedi olmadığını öğrenme c) Deneysel çözülme (Sönme): Öğrenilmiş bir tepki tekrar edildiğinde bir süre pekiştirilmez veya ödüllendirilmezse aynı tepki aynı şartlar altında daha az görülür ve gittikçe sönüp kaybolur d) Kendiliğinde geri gelme: Deneysel çözülen ile sönen davranış tarzları bir süre sonra yeniden canlanır 2 Edimsel koşullanma yoluyla öğrenme İlk defa Skinner, tepkilerin değil aynı zamanda edimlerinde koşullandırılabileceğini ileri sürmüştür Psikolojide edim, belirli bir iş durumuyla karşılaştığımız zaman içten gelerek yaptığımız davranışlardır Tepkiler belirli çevresel uyarıcılara karşılık yapılır Fakat edimler gözlenebilen çevresel uyarıcılardan bağımsız adeta kendiliğinden yapılan hareketlerdir Örneğin aç bir fare bir kutu içine bırakıldığı zaman çeşitli edimlerde bulunur Bu sırada rastlantı sonucu mandala dokunduğunda altındaki kaba yiyecek düşer Böylece fare ödüllenmiş olur Bundan sonra tekrar tekrar aynı durumda kutuya bırakılan fare daha kısa zamanda bu edimde bulunur Başlangıçta gelişigüzel hareket eden fare daha sonraki edimlerinde mandala daha çabuk yaklaşmaya başlar Ve nihayet doğrudan doğruya mandala varıp yiyeceği elde eder Klasik koşullanma ile edimsel koşullanma arasındaki farklar: I) Klasik koşullanmada organizma edilgin olduğu halde edimsel koşullanmada etkindir II) Edimsel şartlanma uyarıcılar arsında olmayıp organizmanın edimleri ile elde ettiği sonuçlar arasındadır III) Edimsel koşullanmada olumlu sonuç veren bir edimin tekrarlanma olasılığını artırmak söz konusudur Bunun için belli bir edimin ödüllendirilmesi gerekir Bu ödüllendirme işi olumlu veya olumsuz şekilde olabilir a) Olumlu pekiştirme: Ortama davranışın kazanılmasını sağlayan istenen bir uyarıcının katılmasına denir b) Olumsuz pekiştirme: Ortamda bulunan sıkıntı veren bir uyarıcının ortamdan kaldırılmasını sağlayan davranışın kazandırılmasına denir c) Davranışın biçimlendirilmesi: Hayvanların tam istediğimiz davranışları yaptığında pekiştirici verilmesiyle davranışlarının biçimlendirilmesidir Örnek : Aslana ateş çemberinden atlatmayı öğretme 3 Deneme-Yanılma Yoluyla Öğrenme: Tekrarlara dayalı öğrenmedir Tekrar ve denemeler esnasında olumlu nitelikteki davranışlar ( hedefe götürücü ) sürdürülür Olumsuz nitelikteki davranışlar ( hedefe götürmeyen ) terk edilir Deneme sayısı ile hata miktarı arasında ters bir orantı vardır Deneme sayısı arttıkça hata miktarı azalır, yani öğrenme artar 4 Model alarak öğrenme Bireyin bir başkasını taklit ederek bazı davranışların kazanılmasıdır Örneğin ; küçük bir kız çocuğunun annesini taklit ederek kendi oyuncak bebeğini giydirmesi ve uyutması gibi Model alarak öğrenmeyi etkileyen faktörler a) Modelin benzerliği: Seçilen modelin bireyle olan benzerliği Kız çocuğunun annesini, erkek çocuğun babasını taklit etmesi gibi b) Modelin önemi: Model alınan bireyin, önemli toplumsal konuma vb özelliklere sahip olması c) Model alarak öğrenmede pekiştirme süreci : Bir davranış model alınıp öğrenildikten sonra model alınan davranış tekrarlanırsa davranış pekiştirilmiş olur 5 Bilişsel Öğrenme Biliş, insanın dünyayı tanıma, anlama ve öğrenmeye yönelik zihinsel etkinlikleri ( bilinç, dikkat algı, bellek, düşünme, vb ) anlamında kullanılır Bilişsel öğrenmenin en önemli özelliği, yeni bilgilerin depolanması ve eski bilgilerin yeni anlamlar ve bağlar kazanmasıdır a) Kavrayış Yoluyla Öğrenme: Olaylar ve durumlar arası ilişkinin bir anda görülmesiyle meydana gelen öğrenme biçimidir Problem bütün halinde algılanarak çözüme kavuşur Örnek: Bir öğrencinin matematik problemini aniden çözmesi, polisin cinayeti birden çözmesi, Arşimet’ in suyun kaldırma kuvvetini bulması, vb b) Sözel Öğrenme: Okumaya, dinlemeye dayalı olarak bir bilginin aktarılmasıyla kazanılır Örnek: Masa tenisinin nasıl oynanacağını göstermenin yanında sözel olarak da öğretilebilir c) Yer Öğrenme: Genellikle çevredeki nesnelerin yerleriyle ilgilidir Çevreyle ilgili mekanı belirten bilişsel bir harita oluşturulmuştur Örnek: Almanya, Türkiye’nin batısında, Afrika’nın kuzeyinde gibi d) Motor öğrenme: Bu öğrenme türünde psikomotor davranışların kazandırılması sağlanır Psikomotor davranış beyin-kas koordinasyonuyla gerçekleşen davranışları ifade eder Bir hareketin daha iyi nasıl öğrenilebileceği ile ilgili kassal öğrenmedir Bu öğrenme genellikle davranışın yapılmasındaki hız ve hatasızlıkla ölçülür Örnek: Araba kullanma, daktilo kullanma, yüzme, bağlama çalma vb c Öğrenmeyi etkileyen faktörler 1 Öğrenen İle İlgili Faktörler: a) Motivasyon: Organizmanın iç ve dış uyarıcıların etkisiyle davranışa hazır hale gelmesi ve davranışta bulunmasıdır İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, motivasyon olmadıkça öğrenme derecesinin düşük olduğunu, hatta hiçbir şey öğrenmediğini göstermiştir Bunun içindir ki öğrenme için yeterli motivasyon gereklidir b) Yaş ve Olgunlaşma: bedensel ve zihinsel olarak öğrenme seviyesine ulaşma c) Zeka: Öğrenmeye yardım eden etmenlerin başında zeka gelir Zekâ ile öğrenme derecesi arasında doğru orantılı bir ilişkinin olduğu söylenebilir Zeka seviyesi yükseldikçe öğrenme derecesi de artar Öğrenme Düzeyi Zekâ d-Genel Uyarılmışlık Hali: Yetersiz ya da aşırı uyarılma öğrenmeyi olumsuz yönde etkiler Öğrenmenin sağlıklı olabilmesi için dikkatin öğrenilecek olayı durum ya da nesne üzerinde yoğunlaşması gerekir Orta uyarılma düzeyinde öğrenme düzeyi en yüksek olur Öğrenme Düzeyi Yüksek Düşük Yetersiz Orta Aşırı e) Psikolojik Durum: Kişinin öğrenme anındaki kaygı, korku, heyecan, sıkıntı gibi durumu öğrenmeyi etkiler Örnek: Az ve aşırı heyecan öğrenmeyi olumsuz yönde, normal heyecan ise olumlu yönde etkiler f) Fiziksel Durum: Organizmanın yeterli fizyolojik özelliklere sahip olup olmaması öğrenmeyi etkiler Örnek: Kör bir kişiye atıcılığı öğretmeye çalışmak g-Transfer ( Geçiş ): Eski öğrenilenlerin, yeni öğrenmeleri olumlu ya da olumsuz yönde etkilemesine transfer denir İkiye ayrılır: I- Pozitif Transfer ( Olumlu geçiş ): Önceki öğrenilenlerin sonraki öğrenmeleri olumlu yönde etkilemesidir Örnek: Bisiklet kullanan kişinin motosiklet kullanmayı hiç bilmeyene göre daha çabuk öğrenmesi II-Negatif Transfer ( Olumsuz geçiş ): Önceki öğrenilenlerin sonraki öğrenmeleri olumsuz yönde etkilemesidir Örnek: İki parmak daktilo yazmasını bilen bir kişinin on parmak daktilo yazmasını hiç bilmeyene göre daha geç öğrenmesi 2 Öğrenme Yöntemleri İle İlgili Faktörler a) Aralıklı ya da toplu öğrenme: Öğrenmeyi zaman içine yayarak kısa çalışma süreleri ile yapmaya aralıklı öğrenme denir Bir öğrenmeyi kısa çalışma süresi içinde ara vermeden yapmaya toplu öğrenme denir Örnek: Son günün gecesi sınava hazırlanma b) Okuma ya da anlatma: Öğrenmenin okuyarak gerçekleştirilmesinin yanında, okuduktan sonra zihne yerleştirilenleri anlatmak ya da konunun özetini çıkarıp yazmak öğrenmeyi kolaylaştırır c) Uygulamalara yer verme: Bireyin aktif olarak öğrenmeye katılması halinde öğrenme düzeyi de artmaktadır Örnek: Öğretmenin sorusuna öğrencinin cevap vermesi d) Sonucun bilinmesi: Öğrenenin konuyu ne derece öğrendiği veya öğrenme anında yaptığı bir davranışın ne derece isabetli olduğu kendisine bildirilirse veya öğrenen bilirse öğrenmenin derecesi artar e-Bütün ya da parçalara bölerek öğrenme: Öğrenilen konunun tümünün bütün olarak öğrenilmesine bütün halinde öğrenme, konuyu bölümlere ayırarak, her bölümü tek tek öğrenmeye de parçalara bölerek öğrenme denir f-Programlı öğrenme: Öğrenilecek konuların çok küçük ünitelere ayrılması öğrenmeyi kolaylaştırır Öğrenen öğrenme sırasında aktif durumdadır I- Öğrenen birey aktif olduğundan dikkatini konu üzerinde yoğunlaştırabilir II - Öğrenen kişiler kendi öğrenme hızlarına göre öğrenerek, diğer bireylerden bağımsız olarak ilerleyebilirler III- Öğrenme malzemesi soru ve problemler şeklinde küçük adımlara ayrıldığından, öğrenme adım adım olur IV- Öğrenen öğrenme sonuçları hakkında geriye dönük bilgi sahibi olabilmektedir 3 Öğrenilecek Malzemenin Özellikleri: I- Çağrışımı kolay konular II- Hoşa giden konular III- İhtiyaç hisseden konular IV- Daha önce çalışılmış konular V- Kolayca ayırt edilebilen konular VI- Benzer kavram kategorilerine ait konular VII- Birbirini destekleyici konular 4ÖğrenmeniYapıldığı Ortam: a-Fiziki ortam: Gürültü, ışık, koku, darlık, sıcaklık gibi özellikler öğrenmeyi etkiler b-Sosyal ortam: Kalabalık, aile ortamı, arkadaş çevresi, ekonomik şartlar vs öğrenmeyi etkiler
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Psikolojinin Alanı |
06-09-2009 | #3 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Psikolojinin AlanıBellek ve Bellek Süreçleri Bellek (Hafıza) : Yaşam boyunca öğrenilen bilgilerin, davranış kalıplarının, deneyimlerin, anıların depolanıp saklanması ve hatırlanmasıdır Belleğin İşleyişi Aşamaları: Belleğin işleyişi üç aşamada gerçekleşir Kodlama : Dış dünyadaki uyarıcıların belleğe kaydedilebilecek biçime dönüştürülmesidir Depolama : Kodlanan bilginin zihinde saklanmasıdır Ara bul geriye getir : Depolanan bilginin gerektiği zaman aranıp bulunmasıdır Bellek Türleri : Bellek ikiye ayrılır : Kısa Süreli Bellek : Bilgileri tutma süresi 30 saniyeden daha kısa olan bellektir Kısa süreli belleğin depolama kapasitesi 7± 2 birim yada kümedir Yani kısa süreli bellekte en fazla 9 birimlik bilgi tutulabilir 9 birimden sonra bilgiler bellekte daha önceden bulunan bir birimi dışarı atar Uzun Süreli Bellek : Uzun süreli belleğe alınan bilgi uzun zaman aralığında hatırda tutulur, unutulmaz Bu zaman aralığı 30 saniyeden başlayarak organizmanın tüm yaşamı boyunca sürebilir Cumhuriyet ne zaman kuruldu sorusuna, 29 Ekim 1923 dediğinizde bu bilginiz uzun süreli bellekten gelmektedir Bellek Süreçleri : Tanıma ve Hatırlama : Tanıma : Bir uyarıcının, önceden görülüp görülmediğine karar verilmesidir Hatırlama : Kişilerin, nesnelerin, olayların, yaşam deneyimlerinin, öğrenilen bilgilerin istenildiğinde bellekte yeniden canlandırılmasıdır Hatırlama, belleğin tanımadan daha ileri ve üst düzeydeki bir işlevidir Unutma : Önceden kazanılan bilgi ve becerilerin bellekteki izlerinin zamanla aşınması ya da silinmesidir Unutmanın nedenleri şunlardır: Beyindeki nöronlar arasındaki bağın zamanla silinmesiyle unutma ortaya çıkar (Fizyolojik kuram) Ödüllendirilmemiş tekrarlar unutmaya yol açar (Koşullanma yoluyla öğrenme kuramı) Kişiye acı veren anılar bilinçten uzaklaştırılarak bilinç altına atılırlar (Psikanaliz) Güdülenme yetersizliği Zihinde anlam kazanmayan bilgiler daha kolay unutulur İlgi ve gereksinmeleri karşılamayan bilgiler daha kolay unutulur UYARI : Transferle, ket vurma birbirine karıştırılmaktadır Transfer, öğrenmeyi zorlaştırma ya da kolaylaştırmayla ilgili bir kavramken, ket vurma unutmayla ilgili bir kavramdır Geriye Ket Vurma : Yeni öğrenilen bilgilerin önceki öğrenilenleri unutturmasıdır Örneğin, matematik dersinden öğrendiğiniz pratik çözüm yolu uzun ispatlara dayalı eski bilgilerinizi unutturabilir İleriye Ket Vurma : Eski öğrenilen bilgilerin yeni öğrenilenleri unutturmasıdır Örneğin, arkadaşınızın eski telefon numarası yeni öğrendiğiniz telefon numarasını unutturabilir Belleğin Güçlendirilmesi : Öğrenilen konular arasında benzerlik kurma, Zaman ve mekan ilişkilerinden yararlanarak öğrenilen bilgileri göz önünde canlandırma Çalışma süresini parçalara bölme Okuma ve anlatma Tekrar etme Unutmayı en aza indirir Düşünme Düşünme, olay ve nesneler yerine onların simgelerini (işaretlerini) kullanarak yapılan zihinsel bir işlem ve sorunlara çözüm arama yoludur Düşünme yeteneği en fazla olan canlı insandır Fare, maymun gibi üst düzey canlılarda da düşünme yeteneği vardır Fareler eski deneyimlerinden yararlanarak karşılaştıkları problemleri çözebilirler Düşünme Süreçleri : İmgeleme : Düşünülen durum ya da olayın imgesinin (hayalinin – görüntüsünün) zihinde canlandırılmasıdır Örneğin, çalışma odanızı düzenlemeyi düşündüğünüzde çalışma masanızın, kitaplığınızın önce nerede daha iyi duracağını gözünüzün önüne getirir, sonra yerlerini değiştirirsiniz Bazı kişiler ise gördükleri durum ve nesneleri olduğu gibi tüm ayrıntılarıyla zihinlerinde canlandırabilirler Buna fotoğrafsı imgeleme denir İmgeleme, kavramlardan oluşan önermelerden farklı olarak somut bir nesneyi zihinde canlandırmaktır Yani köpekleri değil “Karabaş” ı zihinde canlandırmaktır Sessiz Konuşma : Düşünme işleminin imgelemede olduğu gibi nesnelerin görüntüleriyle değil, kavramların ve sözcüklerin zihinde canlandırılmasıyla yapılmasıdır Davranışçı ruh bilim uzmanlarından olan Watson’a göre içimizden söylediğimiz (o sözcüğü içimizden söylerken farkında olmadan küçük kas hareketleri de yaparız) bir sözcük başka bir sözcük için uyaran görevi yapar ve bu işlem zincirleme olarak devam eder ve düşünme gerçekleşir Bir davranış bazen sözel olarak düşünülemez motor alışkanlıkla “içsel hareket” şeklinde zihnimizde canlandırılarak düşünülür Dil : Duygu ve düşünceleri yapay işaretlerle anlatmaya yarayan bir dizgedir (sistemdir) Dilin özellikleri şunlardır : - Dil insana özgü bir düşünme aracıdır Toplumsallaşma sonucunda öğrenilir - Dil kendi başına değişir ve gelişir - Dil düşünme için zorunlu koşul değildir; ama dil, düşünmeyi zenginleştirir - Dildeki sözcüklerin büyük çoğunluğu kavramlardan oluşur Kavramlar dilin temelidir Düşünme de kavramlara dayandığından düşünmeyle dil arasında sıkı bir bağlantı vardır Simge : Sözcüğün, aynı varlığa, durum ya da eyleme işaret etmesidir UYARI : Hayvanlar birbirleriyle kendileri için anlamlı olan sesler ve işaretler aracılığıyla iletişim kursalar da bu dil değildir Çünkü hayvanların sesler ya da işaretlerle kurdukları iletişim içgüdüseldir, simge niteliği taşımaz Kavram : Herhangi bir tür nesne ya da belli bir tür olayın ortak özelliklerinin bir ad altında toplanmasıdır Kavramlar zihnin soyutlama ve genelleme yetenekleriyle elde edilir Nesnelerin ve yaşanmış olayların izleri önce bireysel ve somuttur Soyutlama : Gerçekte ve günlük yaşantıda nesnelerden ayrılma özelliği olmayan nitelikleri (zihinde) nesneden ayırarak düşünebilmeye soyutlama denir Genelleme : Birbirine benzeyen varlıkları ortak özellikleriyle düşünmektir Örneğin, köpek kavramı sayesinde her gördüğümüz köpeği tek tek incelemeden (tüyleri olduğuna, havladığını, et yediğini, sadık olduğunu) diğer köpeklerle aynı ortak özelliklere sahip olduğunu biliriz Sözel Düşünme : Küçük çocuklar sözcükleri kullanmaya başlamadan önce kavramları kullanmaya başlarlar Örneğin “masa” sözcüğünden önce masa kavramı çocuklarda oluşmuştur Konuşmaya başladıklarında ise yaptıkları şey daha önceden öğrendikleri kavramlarla yetişkinlerin kullandığı sözcükler arasında ilişki kurmaktır Okul eğitiminin başlamasıyla beraber kavramsal düşünmenin sözel düşünmeye dönüşmesi hızlanır Problem Çözme : Birçok durumda düşünme, problem çözmeye yöneliktir Kişinin bir amaca, hedefe ulaşmaya çalışırken bir engellemeyle karşılaşmasına ya da karşılaştığı zorluğu aşamamasına problem denir Problem çözümüne yönelik olarak düşünmenin olabilmesi için öncelikle karşılaşılan engelleme durumunun kişi tarafından problem olarak algılanması gerekir Bir problemle karşılaşıldığında problemin çözümü için bazı süreçlerden geçilir : Problem Çözme Süreçleri Problem Çözme Aşamaları : Kişinin bir durumu problem olarak algılamasından başlayarak problemin çözümüne kadar olan aşamalardır Problem çözmede dört aşama vardır : - Hazırlık : Problemin ne olduğu açık seçik bir dille, ortaya konur Problemle ilgili bilgi ve malzeme toplanır - Kuluçka : problem üzerinde düşünülür ve çeşitli çözüm yolları aranır - Kavrayış ya da aydınlanma : Problemin elemanları arasındaki bağ, ansızın kurularak problem çözüme kavuşturulur - Değerlendirme ve düzeltme : Çözüm yolu defalarca denenerek çözümün geçerliliği test edilir Çözümü Etkileyen Bireysel Etkenler : Problemin çözüme ulaştırılması, kişisel etkenlere de bağlıdır Bunları şu şekilde sıralayabiliriz : - Zeka - Güdülenme - Edinilmiş deneyimler - Alışkanlıklar Akıl Yürütme : Kişiler, geçmiş yaşantıları, gözlemleri ve öğrenmeleri sonucunda oluşturdukları somut ve soyut tasarımlar arasında mantık ilkelerine uygun bağlantılar kurarak yeni yargılara varırlar Buna akıl yürütme denir Üç türlü akıl yürütme vardır : - Tümevarım : Gözlemlerden, tek tek olaylardan ya da nesnelerden yola çıkarak genel yargılara ulaşmaktır - Tümden gelim : Genel yargılardan özel bir olayın ya da nesnenin bilgisinin çıkartılmasıdır - Anoloji : İki benzer olay arasında karşılaştırma yaparak sonuca ulaşmaktır Yaratıcı Problem Çözme : Karşılaşılan sorunlara alışılmışın dışında, orijinal çözüm yollarının bulunmasına yaratıcı düşünme denir Yaratıcı düşünmede akıl yürütmeye ek olarak hayal kurma da (imgeleme) kullanılır Yaratıcı düşünmenin ortaya çıkmasını engelleyen etkenler şunlardır : - Zihinsel Kurgu : Karşılaşılan problemlere hep aynı davranış kalıplarıyla, yöntemlerle çözüm aranması - İşleve Takılma : Nesneleri belli işlevlerinin dışında kullanmamak Örneğin, su motoru su pompalamak için kullanılır Ancak, Anadolu’nun birçok yerinde su motorundan traktör kadar hız yapan “tak tak” adlı bir taşım aracı geliştirilmiştir Bunu ilk yapan usta, su motorunun belli işlevine (su pompalama) takılmadığından yaratıcı düşünmeyi ortaya koyabilmiştir - Duygusal Etken : Kişi, yaratıcı olabileceği bir alanda ya başarısız olursam kaygısıyla başarısız olabilir Bu başarısızlık da bireyin daha sonraki çalışmalarını olumsuz yönde etkiler Bilinç : Belirli bir zaman sınırı içinde insanın kendisinden ve çevresinden haberdar olması haline bilinç denir Bilinç olmadan algılama dikkat, düşünme, hatırlama vb zihinsel işlevlerden söz edilemez Bilinç Durumları Uyku : Uyku, bütün canlıların hava, su, besin kadar önemli bir gereksinmesidir Uykusuzluk en çok merkez sinir sitemini ve beyni etkiler Uykusuz kalan kişide üçüncü günden sonra davranış bozuklukları görülür (Tedirginlik, sıkıntı, algı ve düşünce bozuklukları) Uyku sırasında göz hareketlerini inceleyen araştırmacılar uykuyu iki döneme ayırmışlardır: - Dönemlerden biri hızlı göz hareketlerinin olmadığı (Non Rapid Eye Movement) NREM’dir - Diğer dönem hızlı göze hareketlerinin olduğu (Rapid Eye Movement) REM uykusudur NREM : Bu dönemde kasların gerginliği azalır Kalp vurumu, solunum sayısı azalır Kan basıncı düşer Göz küreleri hareketsizdir Genellikle rüya görülmez En derin uyku evresidir İnsan uyumaya başladıktan hemen sonra NREM dönemine girer REM : Bu dönemde boyun kaslarının gerginliği artar Kan basıncı yükselir Göz küreleri hızla hareket eder Kalp vurum sayısı artar Rüya en çok bu evrede görülür Rüya : Uykuda görülen görsel imgelerdir Rüya, iç yaşantıların bir yanı olup çağlar boyu tüm insanların dikkatini çekmiştir Rüyayı açıklayan kuramlar (teoriler) şunlardır : - Fizyolojik Kuram : Bu kurama göre, biçimsiz yatmak, koku, dokunma, ses, ışık gibi duyusal uyaranlar rüyaya neden olur - Psikanaliz : Freud’a göre rüyalar baskı altında kalmış, doyum bulamamış duygular, isimler ve düşüncelerin uyku sırasında bilinç alanına çıkmasıdır Freud’a göre rüyaları oluşturan imgelerin açık ve kapalı anlamları vardır Kapalı anlamlar rüyaların analiziyle ortaya çıkartılabilir Adler’e göre rüyalarda çözülmemiş sorunlar ve bazı beklentiler yer alır - Gestalt : Bu kuramı benimseyenlere göre günlük yaşamda tamamlanamamış işlerin yarattığı gerilimden kurtulabilmek için harcanan çaba, rüyaya neden olur Meditasyon : Beden üzerinde ruhsal denetim sağlayarak gerginlikten ve kaygıdan kurtulmaya meditasyon denir Meditasyon sırasında kişi, kasların gerginliğini, solunum gibi bedensel işlevleri belirli ölçüde denetim altında tutar Hipnoz : Sözle, Bakışla ya da yardımcı nesneler kullanarak telkinle oluşturulan yapay uyku halidir Hipnoz görünüşte uykuya benzeyen, ancak kişinin, hipnozu yapanın etki ve telkinlerine açık, çevrenin etkilerine karşı kapalı olduğu bir durumdur
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|