Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfiile, harfiosmanlıca, ilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler

Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MÂ f Biz mânasınadır (Bak: Şahıs zamiri) * Mim ile elif harfinden ibâret "Mâ" Arabçada muhtelif isimleri vardır Ve çeşitli mânalara gelir Cansız şeylere işaret eder "Şu nesne, o şey ki" mânâlarına gelerek kelimelerle birleşir Meselâ: (Mâ-ba'd: Sondaki, alttaki)
MÂ-İ İSTİFHAMİYYE Sual için kullanılan kelimenin başında gelir (Mâhâzâ: Bu nedir? Mâindek: Yanındaki nedir?) suallerinde olduğu gibi
MÂ-İ MASDARİYE Başında bulunduğu cümleyi masdar mânasına ve hükmüne sokar
MÂ-İ MEVSUFE Şey mânasında nekre olup bir sıfattan evvel kullanılır $ (Nazartu ilâ mâ mu'cebin leke: Sana hoş gelen şeye baktım) cümlesindeki gibiBazan da sıfatsız olur $(Ni'me-mâ: Ne güzeldir) $ (Meselen-mâ: Bir misâl olarak) kelimelerinde gördüğümüz gibi
MÂ-İ MEVSULE Buna ism-i mevsul de denir Kendinden sonra gelecek küçük cümleyi daha önce geçen cümleye bağlar $ (Ketebtu mâ kultü: Söylediğimi yazdım, ne söyledimse yazdım) cümlesinde olduğu gibi
MÂ-İ NÂFİYYE $(Ben kâmil değilim) misâlinde olduğu gibi mânayı nefyeder
MÂ-İ ŞARTİYE İki muzariyi cezmeder, şart ve cezâ mânasını ifade eder $(Ne yazarsan, yazarım) misalinde olduğu gibi
MÂ-İ ZÂİDE Bazı edat ve fiillerin sonuna fazladan olarak gelir $ kelimelerinde olduğu gibi
MÂ' Su Ab
MÂ-İ CÂRİ Akarsu (Çay ve ırmak suları gibi)
MÂ-İ LEZİZ Lezzetli ve tatlı su
MÂ-İ MAGSUL (Mâ-i müsta'mel) Kullanılmış su
MÂ-İ MUKATTAR İnbikten geçirilmiş (damıtılmış), saf su
MÂ-İ MUTLAK Yaratıldığı vasıf üzere duran su (Yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu sularıdır)
MÂ-İ MUKAYYED Herhangi bir maddenin karışması ile yaratılmış oldukları hâlden çıkmış ve hususi bir ad almış sulardır (Gül, çiçek, üzüm, asma, et suları gibi)
MÂ-İ MÜKEDDER Bulanık su
MÂ-İ MÜNHEMİR Akıp giden su
MÂ-İ MÜSTAMEL Temiz olduğu halde temizleyici olmayan, kullanılmış olan sulardır
MÂ-İ RÂKİD Durgun su
MÂ-İ ZERRİN Altun suyu
MÂ-ÜL BAHR Deniz suyu
MÂ-ÜL HAYAT Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat)
MA' Yer yüzüne yayılıp döşenmek
MAA (Beraber) mânasında bir kelime olup, iki türlü kullanılır:1- İzafetle (tamlama hâlinde):a) Zarf olarak: (Celestü maa zeydin: Zeyd ile beraber oturdum)b) Sıla (cümlecik) olarak: (Musaddıkan lima maaküm: Sizdekini tasdik ederek)c) Haber olarak: (Vehüve maahüm: O, onlarla beraberdir)2- İzafetsiz: Bu takdirde tenvinlenir ve hâl olarak bulunur: (Caû maan: Beraber geldiler)
MAAB Ayıp, eksiklik * Ayıp şey, utanılacak nesne, ayıp yeri
MAABİD (Meâbid) (Mabed C) İbadet edilen yerler Mâbetler * (Abd C) Hizmetçiler Kullar
MAABİD-İ İSLÂMİYE İslâm mâbetleri Mescid ve câmiler
MAABÎD (Ma'bud C) Ma'budlar
MAABİR (Ma'ber C) Köprüler, geçitler, kemerler
MAACİL (Ma'cel C) Yollar,
MAACÎN (Ma'cun C) Macunlar Hamur kıvamındaki yoğurulmuş şeyler
MAAD (Meâd) (Avdet den) Âhiret Dönülüp gidilecek yer * Dönüş * Ahiret işleri Uhrevi işler
MAADA Başka Fazla Bundan gayrı (Bak: Adâ) (İstisnâ kelimesidir)
MAADİN (Maden C) Madenler
MAAFİR Hemedan'da bir kabilenin adı
MAA-HAZA Bununla beraber Bununla birlikte
MAAHİD (Ma'hed C) Buluşma yerleri Anlaşma yapılan ve sözleşilen yerler
MAAHU Onunla beraber Onunla
MAAK Meslek, mezheb * Sığınacak yer
MAAKAT Derinlik
MAAKID (Ma'kad C) Ma'kadlar, akdedilecek yerler Toplantı yerleri * Düğümler Düğüm yerleri veya noktaları
MAAKIL (Ma'kıl, Ma'kale ve Ma'kule C) Sığınacak yerler * Kan pahaları
MAAKIM (Ma'kım C) Eklemler, eklemeler
MAAKKA Çocuğun, anababaya isyan etmesi Veledin valideyne itaatsizliği
MAAL Yükseklik İlerilik Şereflilik
MAALCEMAA (Maa-l-cemâe) Cemaatle beraber, cemaatle birlikte
MAALEM İz Eser Nişân * Dinî mes'ele
MAAL-ESEF Yazık ki Maalesef
MAAL-FARZ Farzedilerek Doğruluğu kabul edilmekle Kabul edilmiş sayılmakla
MAAL-FARIK Yanlış olarak Farklı olarak Farklı olmakla beraber
MAAL-GAYR Başkası ile birlikte Gayrısı ile
MAALÎ şerefler Yükseklikler * Yüksek fikirler * şerefli vazifeler
MAALİF (Ma'lef C) Ot, saman gibi yem konan yerler Samanlıklar
MAAL-İFTİHAR İftiharla Sevinerek Kemal-i şevk ile
MAALİM (Ma'lem C) Dinî inançlara, itikadlara dair mes'eleler * İzler Nişanlar Eserler
MAALİYAT İnsan aklının yetişemediği veya zor yetiştiği yüksek fikir ve derin bilgiler
MAAL-KERAHE Kerih, çirkin, kötü olmakla beraber Kerahetle beraber Mekruh olarak
MAAL-KİFAYE Kâfi olmakla, yetmekle beraber
MAAL-MEMNUNİYYE Memnun olmak suretiyle İsteyerek Gönül rızası ile Memnuniyetle
MAAMİ' (Ma'maa C) Ateş çatırtıları
MAAN Birlikte Beraber
MAAN Menzil, mekân
MAANÎ (Mâna C) Mânalar * Belâgatın üç şubesinden biri Lafzın muktezâ-yı hâl ve makama uygunluğuna mahsus bir ilim adı (Bak: Belâgat)
MAANÎ-İ KUDSİYYE Kudsi mânâlar
MAANÎ-İ MEDLULE Anlaşılan mânâlar
MAANÎ-İ MUKADDESE Mukaddes mânâlar
MAANÎ-İ MÜTEZAHİME Bir kelimenin çok mânaya gelip birbiri ile yarışma hâli
MAANÎ-İ SÂNEVİ İkinci derecedeki mânâlar İşarî, mecazî, remzî mânâlar gibi
MAANÎ-İ ÛLÂ Evvelki mânâlar, vesileler
MAAR Ar ve hayâya sebep olacak şeyler
MAARIZ (MEÂRİZ) (Muarraz C) Bir sözü söyleyip başka bir şey murad etme ve cem' olmak, toplamak itibariyle ma'razlar, ta'rizler, adem-i tasrihler, sarahatsizlikler
MAARÎ İnsanın daima çıplak kalan organ veya azası
MAARÎC (Mi'rac C) Merdivenler
MAARİF Tahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi * Meharet Üstadlık Hüner * Marifetler Mâruflar Kültürler * Çehrenin manzarada zâhir olan yerleri * Bir memleketin okullarını ve tahsil ihtiyacını idâre ve te'mine çalışan bakanlık
MAARİF-İ MÜTENEVVİA Çeşit çeşit bilgiler
MAARİF-İ UMUMİYE NEZARETİ Maarif vekâleti Milli Eğitim Bakanlığı
MAARİF-MEND (C: Maarifmendân) f Bilgili, bilgi sahibi Kültürlü
MAARİF-MENDÂN (Maarifmend C) Bilgi sahibi kimseler, bilgililer
MAARİF-PERVER f Maarifin yayılıp intişar etmesine çalışan Maârife ait şeyleri muhafaza eden
MAARİK (Ma'rek ve Ma'reke C) Savaş meydanları, muharebe alanları Harp sahaları
MAARÎZ (Mi'raz C) Kapalı mânâlar * Edb: Birden fazla mânası olan bir kelimenin, en uzak mânasını kasdetmeler
MAARÎZ-ÜL KELÂM Kelâmda irad olunan kapalı mânâlar Bir sözün asıl mânâsından başka mânâyı istemeler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MÂ f Biz mânasınadır (Bak: Şahıs zamiri) * Mim ile elif harfinden ibâret "Mâ" Arabçada muhtelif isimleri vardır Ve çeşitli mânalara gelir Cansız şeylere işaret eder "Şu nesne, o şey ki" mânâlarına gelerek kelimelerle birleşir Meselâ: (Mâ-ba'd: Sondaki, alttaki)
MÂ-İ İSTİFHAMİYYE Sual için kullanılan kelimenin başında gelir (Mâhâzâ: Bu nedir? Mâindek: Yanındaki nedir?) suallerinde olduğu gibi
MÂ-İ MASDARİYE Başında bulunduğu cümleyi masdar mânasına ve hükmüne sokar
MÂ-İ MEVSUFE Şey mânasında nekre olup bir sıfattan evvel kullanılır $ (Nazartu ilâ mâ mu'cebin leke: Sana hoş gelen şeye baktım) cümlesindeki gibiBazan da sıfatsız olur $(Ni'me-mâ: Ne güzeldir) $ (Meselen-mâ: Bir misâl olarak) kelimelerinde gördüğümüz gibi
MÂ-İ MEVSULE Buna ism-i mevsul de denir Kendinden sonra gelecek küçük cümleyi daha önce geçen cümleye bağlar $ (Ketebtu mâ kultü: Söylediğimi yazdım, ne söyledimse yazdım) cümlesinde olduğu gibi
MÂ-İ NÂFİYYE $(Ben kâmil değilim) misâlinde olduğu gibi mânayı nefyeder
MÂ-İ ŞARTİYE İki muzariyi cezmeder, şart ve cezâ mânasını ifade eder $(Ne yazarsan, yazarım) misalinde olduğu gibi
MÂ-İ ZÂİDE Bazı edat ve fiillerin sonuna fazladan olarak gelir $ kelimelerinde olduğu gibi
MÂ' Su Ab
MÂ-İ CÂRİ Akarsu (Çay ve ırmak suları gibi)
MÂ-İ LEZİZ Lezzetli ve tatlı su
MÂ-İ MAGSUL (Mâ-i müsta'mel) Kullanılmış su
MÂ-İ MUKATTAR İnbikten geçirilmiş (damıtılmış), saf su
MÂ-İ MUTLAK Yaratıldığı vasıf üzere duran su (Yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu sularıdır)
MÂ-İ MUKAYYED Herhangi bir maddenin karışması ile yaratılmış oldukları hâlden çıkmış ve hususi bir ad almış sulardır (Gül, çiçek, üzüm, asma, et suları gibi)
MÂ-İ MÜKEDDER Bulanık su
MÂ-İ MÜNHEMİR Akıp giden su
MÂ-İ MÜSTAMEL Temiz olduğu halde temizleyici olmayan, kullanılmış olan sulardır
MÂ-İ RÂKİD Durgun su
MÂ-İ ZERRİN Altun suyu
MÂ-ÜL BAHR Deniz suyu
MÂ-ÜL HAYAT Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat)
MA' Yer yüzüne yayılıp döşenmek
MAA (Beraber) mânasında bir kelime olup, iki türlü kullanılır:1- İzafetle (tamlama hâlinde):a) Zarf olarak: (Celestü maa zeydin: Zeyd ile beraber oturdum)b) Sıla (cümlecik) olarak: (Musaddıkan lima maaküm: Sizdekini tasdik ederek)c) Haber olarak: (Vehüve maahüm: O, onlarla beraberdir)2- İzafetsiz: Bu takdirde tenvinlenir ve hâl olarak bulunur: (Caû maan: Beraber geldiler)
MAAB Ayıp, eksiklik * Ayıp şey, utanılacak nesne, ayıp yeri
MAABİD (Meâbid) (Mabed C) İbadet edilen yerler Mâbetler * (Abd C) Hizmetçiler Kullar
MAABİD-İ İSLÂMİYE İslâm mâbetleri Mescid ve câmiler
MAABÎD (Ma'bud C) Ma'budlar
MAABİR (Ma'ber C) Köprüler, geçitler, kemerler
MAACİL (Ma'cel C) Yollar,
MAACÎN (Ma'cun C) Macunlar Hamur kıvamındaki yoğurulmuş şeyler
MAAD (Meâd) (Avdet den) Âhiret Dönülüp gidilecek yer * Dönüş * Ahiret işleri Uhrevi işler
MAADA Başka Fazla Bundan gayrı (Bak: Adâ) (İstisnâ kelimesidir)
MAADİN (Maden C) Madenler
MAAFİR Hemedan'da bir kabilenin adı
MAA-HAZA Bununla beraber Bununla birlikte
MAAHİD (Ma'hed C) Buluşma yerleri Anlaşma yapılan ve sözleşilen yerler
MAAHU Onunla beraber Onunla
MAAK Meslek, mezheb * Sığınacak yer
MAAKAT Derinlik
MAAKID (Ma'kad C) Ma'kadlar, akdedilecek yerler Toplantı yerleri * Düğümler Düğüm yerleri veya noktaları
MAAKIL (Ma'kıl, Ma'kale ve Ma'kule C) Sığınacak yerler * Kan pahaları
MAAKIM (Ma'kım C) Eklemler, eklemeler
MAAKKA Çocuğun, anababaya isyan etmesi Veledin valideyne itaatsizliği
MAAL Yükseklik İlerilik Şereflilik
MAALCEMAA (Maa-l-cemâe) Cemaatle beraber, cemaatle birlikte
MAALEM İz Eser Nişân * Dinî mes'ele
MAAL-ESEF Yazık ki Maalesef
MAAL-FARZ Farzedilerek Doğruluğu kabul edilmekle Kabul edilmiş sayılmakla
MAAL-FARIK Yanlış olarak Farklı olarak Farklı olmakla beraber
MAAL-GAYR Başkası ile birlikte Gayrısı ile
MAALÎ şerefler Yükseklikler * Yüksek fikirler * şerefli vazifeler
MAALİF (Ma'lef C) Ot, saman gibi yem konan yerler Samanlıklar
MAAL-İFTİHAR İftiharla Sevinerek Kemal-i şevk ile
MAALİM (Ma'lem C) Dinî inançlara, itikadlara dair mes'eleler * İzler Nişanlar Eserler
MAALİYAT İnsan aklının yetişemediği veya zor yetiştiği yüksek fikir ve derin bilgiler
MAAL-KERAHE Kerih, çirkin, kötü olmakla beraber Kerahetle beraber Mekruh olarak
MAAL-KİFAYE Kâfi olmakla, yetmekle beraber
MAAL-MEMNUNİYYE Memnun olmak suretiyle İsteyerek Gönül rızası ile Memnuniyetle
MAAMİ' (Ma'maa C) Ateş çatırtıları
MAAN Birlikte Beraber
MAAN Menzil, mekân
MAANÎ (Mâna C) Mânalar * Belâgatın üç şubesinden biri Lafzın muktezâ-yı hâl ve makama uygunluğuna mahsus bir ilim adı (Bak: Belâgat)
MAANÎ-İ KUDSİYYE Kudsi mânâlar
MAANÎ-İ MEDLULE Anlaşılan mânâlar
MAANÎ-İ MUKADDESE Mukaddes mânâlar
MAANÎ-İ MÜTEZAHİME Bir kelimenin çok mânaya gelip birbiri ile yarışma hâli
MAANÎ-İ SÂNEVİ İkinci derecedeki mânâlar İşarî, mecazî, remzî mânâlar gibi
MAANÎ-İ ÛLÂ Evvelki mânâlar, vesileler
MAAR Ar ve hayâya sebep olacak şeyler
MAARIZ (MEÂRİZ) (Muarraz C) Bir sözü söyleyip başka bir şey murad etme ve cem' olmak, toplamak itibariyle ma'razlar, ta'rizler, adem-i tasrihler, sarahatsizlikler
MAARÎ İnsanın daima çıplak kalan organ veya azası
MAARÎC (Mi'rac C) Merdivenler
MAARİF Tahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi * Meharet Üstadlık Hüner * Marifetler Mâruflar Kültürler * Çehrenin manzarada zâhir olan yerleri * Bir memleketin okullarını ve tahsil ihtiyacını idâre ve te'mine çalışan bakanlık
MAARİF-İ MÜTENEVVİA Çeşit çeşit bilgiler
MAARİF-İ UMUMİYE NEZARETİ Maarif vekâleti Milli Eğitim Bakanlığı
MAARİF-MEND (C: Maarifmendân) f Bilgili, bilgi sahibi Kültürlü
MAARİF-MENDÂN (Maarifmend C) Bilgi sahibi kimseler, bilgililer
MAARİF-PERVER f Maarifin yayılıp intişar etmesine çalışan Maârife ait şeyleri muhafaza eden
MAARİK (Ma'rek ve Ma'reke C) Savaş meydanları, muharebe alanları Harp sahaları
MAARÎZ (Mi'raz C) Kapalı mânâlar * Edb: Birden fazla mânası olan bir kelimenin, en uzak mânasını kasdetmeler
MAARÎZ-ÜL KELÂM Kelâmda irad olunan kapalı mânâlar Bir sözün asıl mânâsından başka mânâyı istemeler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAAS Ayağın siniri çekilip büzülmek * Ayağın eğri olması
MAASIR (Ma'sara C) Üzüm, susam gibi şeylerin sıkıldığı yerler
MAASÎ (Ma'siyyet C) Günahlar * İsyanlar
MAAŞ Geçinilecek şey Yaşayış Aylık para
MAAŞAT (Maâş C) Maaşlar Memur, emekli, dul, yetim vs gibi kimselere verilen aylıklar
MAAŞEN Yaşayış bakımından
MAAŞİR (Ma'şer C) (Bak: Ma'şer - İlticâ - Melce')
MAATIF (Ma'tıf ve Mı'taf C) Gözlenilecek veya bakılacak yerler
MAATÎR (Mı'târ C) Devamlı güzel koku sürünenler
MAA-T-TEESSÜF Yazık ki Esefle Teessüfle beraber
MAAVİL (Mi'vel C) Taş, kaya parçalamakta kullanılan sivri kazmalar
MAAVİN (Maunet C) Yardımlar, muâvenetler * Yol yiyecekleri Azıklar
MAAYİB Ayıplar Lekeler Kusurlar
MAAYİR Ayıplanmış
MAAYİŞ (Maişet C) Geçinmek için gerekli şeyler
MAAZ Sığınacak yer Penah
MAAZ Şiddetle gadap etmek, çok fazlasıyla hiddetlenmek * Bir nesne güç gelmek, zor gelmek
MAAZALİK Şu var ki Bununla berâber
MAAZALLAH Allaha sığındık Allah korusun
MAAZIM (Mu'zam C) Bir şeyde en büyük kısımlar
MAAZİR (Bak: Meâzir)
MAAZİYADETİN Fazlasıyla, ziyadesiyle, çok miktarda, bol bol
MA-BA'D Sonra Gelecekteki
MA-BA'DETTABİA (Mâba'de-t tabia) Metafizik Beş duygu ile bilinmeyen varlıklar hakkında fikrî araştırma yapan felsefe kolu Bu felsefe ile alâkalı olan
MABA'Dİ (Mâbadi) Sonrası Bundan sonrası
MABAKİ Geri kalan, kalan, artan
MA'BED (Mâbet) (İsm-i mekân) İbadet edilen yer (Mescid, câmi gibi)
MA'BED-İ FERSUDE f Eskimiş, yıpranmış mâbed
MA-BEKA Arta kalan, bâkiye, geri kalan
MA'BER (C: Maâbir) (Ubur dan) Geçit, kemer, köprü * Geçilecek yer
MABEYN Ara Aradaki şey İki şeyin arası * Haremle selâmlık arasındaki oda * Padişah yakınlarının bulunduğu oda
MABGUZ (Bugz dan) Nefret ve buğzedilmiş Sevilmemiş
MA-BİHİ-L-HAYAT Yaşamaya sebep olan, hayata vesile olan
MA-BİHİ-L-İFTİHAR Kendi ile ve onunla iftihar edilecek şey
MA-BİHİ-L-İMTİYAZ Kendisi ile imtiyaz kazanılan şey
MA-BİHİ-L-İSTİHKAK Hak etme sebebi
MA-BİHİ-L-İ'TİMAD İtimada vesile ve sebep olan şey
MABSARA Bedihî ve zâhir olan hususlar Açık ve meydanda olan hususlar
MA'BUD (Mâbud) Kendine ibadet edilen Allah (CC)
MA'BUD-U Bİ-L HAK Hak olan ma'bud Hakkıyla ibadete lâyık olan Allah (CC)
MA'BUD-U HAKİKÎ Hakiki ma'bud olan Cenab-ı Hak (CC)
MA'BUDE Şirk, evham ve putperestlikten doğan kadın heykeli ve emsali put
MA'BUDİYYET Mâbud oluş Kendine ibâdet edilmeğe lâyık olan, ki bu sıfat ancak Allah'a mahsustur Uluhiyyet(İşte şu vaziyette bir insana hakiki ma'bud olacak; yalnız, her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazinesi yanında, her şeyin yanında nâzır, her mekânda hâzır, mekândan münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, nakstan muallâ bir Kadir-i Zülcelâl, bir Rahim-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl olabilir Çünkü, nihayetsiz hâcat-ı insaniyyeyi ifa edecek ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sâhibi olabilir Öyle ise mabudiyete lâyık yalnız Odur S) (Bak: Taabbüd)
MA'C Süratle gitmek, hızlı gitmek * Yürürken dolaşmak
MAC Tuzlu su
MACC Ağzından sular akan yaşlı deve
MA'CEL (C: Maâcil) Yol Menzile ulaştıran yol
MA'CEME Sabırlı, tahammüllü kimse
MACERA Olup geçen şey Baştan geçen hadise
MACERAPEREST f Maceracı Macera meraklısı
MA'CES Yay kabzası
MA'CEZ Çalışmaktan ve maişetten âciz oldukları yer
MACİD Çok âli Şerif Yüce Kerim * Hoş Nâzik meşreb
MACİN (C: Micân) Her dileğini yapan kimse * Hile yolunu öğreten
MACUN Hamur kıvamındaki ilâç * Hamur gibi yoğurulmuş şey
MACUŞUN Gemi, sefine * Boyanmış elbise
MAÇ f Öpüş
MAÇİN Çin'e tâbi, Doğu Türkistan tarafındaki çöllerde ve Târim nehrinin güneybatısındaki dağlarda oturan Türk milletinden bir kavimdir ve simaca Moğol ile Aryâ cinslerinden mürekkeb oldukları anlaşılıyor İçlerinde sarı saçlı ve mavi gözlü adamlar dahi bulunuyorsa da lisan bakımından Doğu Türkistan'ın ahalisinden farkları yoktur Çağatay dili konuşurlar Kendileri çok tembel; ve zevk ve eğlenceye çok düşkündürler Ziraat vs işleri kadınları tarafından yapılır Tamamı müslüman ve sünnîdirler
MAD Yumuşak taze ot
MA'D Taze hurma * Taze ot * Yumuşak * Yoğunluk, gılzat * Gitmek * Çekmek
MADAHİK (Madhek C) Güldürücü ve komik kimseler Soytarılar
MADAK Sıkıntı, darlık
MADALLE Yolun kaybolduğu yer
MADALYA İtl Büyük işlerde muvaffak olanlara veya büyük fedakârlık ve kahramanlık gösterenlere hediye ve hatıra olarak verilen ve çok defa yuvarlak biçimde, göğüse takılacak şekilde olan kıymetli madeni parça
MÂ-DÂM Çünkü Mâdem Böylece olunca Dâim ve bâki oldukça
MÂ-DÂM-EL MELEVAN Gece gündüzün devamı müddetince
MADARİB (Madrab C) Darbedilecek, dövülecek yerler
MADCA' Yatılan yer * Kabir Mezar
MADDE Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan * Asıl, esas, cevher, mâye * Bend, fıkra, kısım * İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey * Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara
MADDE-İ ACİNİYE Hamur gibi yoğurulmuş cisim
MADDE-İ MUSAVVİRE Tıb: Kanın küreciklerinden başka gıda maddesinden olup, azot ve sair maddeleri içine alan sulu cisim Canlı hücrelerin vücudunu teşkil eden ve içinde çoğunun çekirdek bulunan albüminli madde Protoplazma
MADDE-İ ULYÂ Kıymetli cevher maddesi, yüksek madde Çok kıymetli şey
MADDETEN Cismen Madde ve cisim olarak * İş olarak, iş ile * Gözle görülür ve elle tutulur şekilde
MADDÎ (Maddiye) Cismâni Madde ile alâkalı olan Maddeye ait * Paraca ve malca * Paraya ve mala fazlaca ehemmiyet veren * Dokunma, koklama, görme, işitme, tatma ile hissedilip duyulan şeyler
MADDİYAT (Maddiyet C) Maddi ve cismâni şeyler Gözle görülüp elle tutulur cinsten şeyler
MADDİYET (C: Maddiyât) Gözle görülüp elle tutulan şey Cismâni
MADDİYYUN (Maddiyun) Maddeciler Her şeyin esası madde olduğunu iddia edip, ruhaniyatı inkâr eden dinsizler Her şeyi madde ile ölçenler Masnuât-ı İlâhiye olan mahlukatı ve zerrelerin muntazam hareketini, tesadüf eseri gibi kabul ve tevehhüm edip dinsizliğe yol açmağa çalışanlar(Maddiyyun denilen bir kısım ehl-i dalâlet, zerrattaki tahavvülât-ı muntazama içinde Hallâkiyet-i İlâhiyyenin ve kudret-i Rabbâniyenin bir cilve-i âzamını hissettiklerinden ve o cilvenin nereden geldiğini bilemediklerinden ve o kudret-i Samedâniyenin cilvesinden gelen umumi kuvvetin nereden idare edildiğini anlıyamadıklarından, madde ve kuvveti ezeli tevehhüm ederek, zerrelere ve hareketlerine âsâr-ı İlâhiyyeyi isnad etmeye başlamışlar Fesübhanallah! İnsanlarda bu derece hadsiz cehalet olabilir mi ki, mekândan münezzeh olmakla beraber herbir yerde herbir şeyin icadında herşeyi görecek, bilecek, idare edecek bir tarzda bulunur bir vaziyetle yaptığı fiilleri ve eserleri; câmid, kör, şuursuz, iradesiz, mizansız ve tesadüf fırtınaları içinden çalkanan zerrâta ve harekâtına vermek, ne kadar câhilâne ve hurafetkârâne bir fikir olduğunu, zerre kadar aklı bulunanların bilmesi gerektir Evet bu herifler vahdet-i mutlakadan vazgeçtikleri için, hadsiz ve nihayetsiz bir kesret-i mutlakaya düşmüşler; yâni; bir tek İlâhı kabul etmedikleri için, nihayetsiz İlâhları kabul etmeye mecbur oluyorlar Yâni; bir tek Zât-ı Akdesin hassası ve lâzım-ı zâtisi olan Ezeliyeti ve Hâlikıyeti, bozulmuş akıllarına sığıştıramadıklarından; o hadsiz, nihayetsiz câmid zerrelerin ezeliyetlerini, belki Uluhiyetlerini kabul etmeye mesleklerince mecbur oluyorlar L)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MADDİYUNLUK Maddiyunların mesleği Maddecilik Hiçbir müsbet delile dayanmıyan ve sadece maddeye istinad eden ve ruhâniyatı ve mâneviyatı inkâr edenlerin bâtıl akideleri(Maddiyunluk, mânevi tâundur ki, beşere müthiş sıtmayı tutturdu; gazab-ı İlâhiye çarptırdı Telkin ve tenkid kabiliyeti tevessü' ettikçe o tâun da tevessü' eder M)(Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise, mâneviyatta kördür M)
MADE f Dişi Erkeğin zıddı
MA'DELE(T) (Ma'dilet) Adalet eylemek Hak ile hükmeylemek * Adalet yeri
MA'DELE-İ ULYÂ Büyük adalet yeri, yüksek adaletle herkesin muhakemesi görülen yer Huzur-u İlâhiyedeki adâlet
MA'DELETGÜSTER f İnsaflı, adaletli, vicdanlı ve doğru kimse
MA'DELETKÂR f Âdil, adaletli
MA'DELETPERVER f Doğru, insaflı, adaletli ve vicdanlı kimse
MA'DEN Maden * Bir haslet veya hususiyetin kaynağı * Herşeyin aslî mekânı, menbâ ve me'hazı olan yer * Toprak, taş, kum gibi maddelerle karışık demir vesairelerin vaziyetlerine de maden denir
MA'DENÎ Madenden yapılmış * Madenle alâkalı
MA'DENİYAT Madenî oluşlar Madenler Madenden çıkan şeyler Maden ilmi
MÂDER f Ana Çocuğu doğuran Ümm
MÂDERANE f Annece Anaya yakışır surette
MÂDERENDER f Üvey ana
MÂDERÎ f Analık Annelik
MÂDERZÂD f Anadan doğma Anadan doğduğu gibi
MADG Çiğneme Ağızda çiğneyiş
MADGARE Mukabil iki tarafın şiddetli hücumları ile meydanda gelen savaş
MADHEK Maskara Gülünecek şey Soytarı Komik
MADİH (Medh den) Öven, medheden
MADİH Keskin
MA'DİL Sapılacak yer Ma'dul
MA'DİN (C: Meâdin) Hak Teâlâ'nın yerde halk ettiği * İkamet ettikleri mevzi
MADİYAN f Dişi at Kısrak
MADREB (MADRIB) (C: Madarib) Darb edilecek, vurulacak yer * Kakma, çakma yeri
MADREBE Kılıncın ağzı
MADRUB Vurulmuş Döğülmüş Çarpılmış Darbolunmuş * Damgalanmış * Mat: Darbedilen (çarpılan) sayı
MADRUBEYN Mat: Birbirine çarpılan iki sayıdan herbiri
MADRUS Örülerek yapılmış Örülmüş şey
MA'DUD Hesabedilen Sayılan Addedilen * Muayyen Belli
MA'DUDAT Yumurta gibi sayı ile satılıp alınan şeyler
MA'DUM Mevcut olmayan Yok olan Yok
MA'DUM-ÜL CİSİM Cismi olmayan
MA'DUMAT Yok olanlar Yokluklar
MA'DUMAT-I HÂRİCİYYE İlm-i İlâhide olup, maddi vücudu olmayan şeyler
MA'DUMAT-I MÜMKİNE Var olacağı ilm-i İlâhîde mâlum olup, henüz mevcud olmayan hâdisat
MA'DUMİYET Yokluk, ma'dumluk, yok olma
MA-DUN Aşağı Alt Alt derece
MA-FAT Kaybolan Fevt olan Elden çıkan şey Kaybedilen
MA-FEVK Üstünü Üstün olanı * Bir şeyin üstü, üst tarafı Baş
MA-Fİ-HA İçindekiler O şeyin içinde olanlar
MA-Fİ-L-BAB Kapı içinde Bir kitabın içindeki bölümde (babda) olan şey
MA-Fİ-L BAL Gönülde olan maksad ve meram (Mâ-fi-z zamir de denilir)
MA-Fİ-L YED Fık: Bir terekenin taksimi yapılmadan varislerden biri veya birkaçı ölürse, bunların terekelerinden varislerine düşen kendi mikdarları
MA-Fİ-Z ZAMİR Kalbde ve gönülde olan
MAFSAL Tıb: Vücuddaki kemiklerin ekli olan oynak yerleri Eklem
MAFSAL-I MÜTEHARRİK Tıb: Oynar eklem
MAFTUR (Fıtrat dan) Yaradılışta olan Fıtratta bulunan * Yaradılmış
MA'FUC Dübürüne vurulmuş
MA'FUN Bozulmuş ve çürümüş şey * Kokmuş et
MA'FÜVV Suçu afvedilmiş Bağışlanmış * İstisnâ edilmiş, müstesnâ kılınmış, ayrı tutulmuş
MAGABBE Akıbet, son, netice
MAGABIT İmrenilme Gıpta edilme
MAGABİN (Magben C) Kasıklar, uyluk kemikleri
MAGAFİR (Miğfer C) Çelik başlıklar, miğferler
MAGAFİR Çirkin kokulu bir zamk
MAGAK f Çukur
MAGAKÇE f Küçük çukur Çukurcuk
MAGALE şer, kötü
MAGALIK (Mağlak C) Kilitler, sürmeler
MAGALIB Üstün gelen, galebe eden
MAGAMİZ (Magmaz C) Karanlık yerler Karanlık ve çukur yerler
MAGAMİZ Ayıplı, ayıplanmış
MAGANİ (Magni C) Evler, hâneler, menziller
MAGANİM (Magnem C) Ganimetler Düşmandan ele geçirilen mallar
MAGARAT (Magare C) Mağaralar
MAGARE (C: Magarât) Mağara
MAGARİB (Magrib C) Batılar, magribler, garplar * Akşamlar
MAGARİM (Magrem C) Diyetler * Ödenecek borçlar
MAGARİS (Magris C) Fidanlıklar, fidan bahçeleri
MAGAS (C: Emgâs) Kıymetli iyi deve
MAGASİL (Magsel ve Magsil C) Gusülhâneler, yıkanılacak yerler
MAGAVİR (Mugâvir C) Kıtal eden, harbeden, çarpışan
MAGAZİ Muharebeye âit hikâyeler Gazâ hikâyeleri * Savaşlar, muharebeler, gazalar
MAGAZİN Çeşitli mevzulardan bahseden resimli mecmua
MAGBAT (C: Magabit) Gıpta edilecek ve imrenilecek yer
MAGBEN (C: Magabin) Uyluk kemiği Kasık
MAGBUN (Gabn dan) Alışverişte aldanmış olan * Şaşkın Şaşırmış
MAGBUNİYET Şaşkınlık
MAGBUT (C: Magabit) İmrenilmiş, gıpta edilmiş
MAGD Kurutan otu * Yerüç otu
MAGDUB Hiddet ve gadaba uğramış Doğru ve hak dini tanıyamamış ve rahmetten mahrum kalmış Lütf-u İlâhîden mahrum olmuş * Fık: Gasbolan mal
MAGDUBEN (Gadab dan) Öfke ve hiddet ile Gadap ile
MAGDUBUN MİNH Fık: Malı gasbolan kimse
MAGDUR (Mağdur) Gadre, haksızlığa uğramış ve gadir görmüş
MAGDURE Mağdur kadın Haksızlığa uğramış ve gadir görmüş kadın veya kız
MAGDURİYYET Mağdurluk Gadre uğramış kimsenin hali
MAGFELE Dudak altında biten kılların çevresi
MAGFİRET (Mağfiret) Cenab-ı Hakk'ın kullarının günahlarını örtmesi, affetmesi, rahmeti ile lütfu
MAGFİRET-İ İLÂHİYE Allah'ın mağfireti, affetmesi
MAGFUR (Mağfur) Rahmetlik olmuş Günahlarının afvı için kendine dua edilmiş olan Allah'ın, kendisini affı için dua edilen ölmüş kimse
MAGİB Kaybolma
MAGİN Mazaryon otu
MAGİZ İçinde ağaç bitmiş olan su birikintisi
MAGL Yürek ağrısı, kalp ağrısı
MAGLAK Kilitlenecek yer
MAGLATA Mugalata Boş ve mânasız söz Zihin yanıltmak için söylenen saçma sapan söz
MAGLATA-İ ŞEYTANİYE İnsanları aldatmak ve yoldan çıkarmak için söylenen karıştırıcı sözler Şeytanın insan kalbine vesvese vermesi
MAGLATA-İ VEHMİYYE Vehmin, insanı yanıltmak için yanlışı doğru göstermesi
MAGLE Yılda iki kez doğuran koyun ve keçi
MAGLUB (Mağlub) Yenilmiş Kendisine galib gelinmiş Yenilen kimse
MAGLUBANE f Mağlub olana yakışır surette Yenilmiş bir kimseye uygun şekilde
MAGLUBİYYET Yenilme Bir kuvvetlinin idaresi altında bulunuş
MAGLUK Kapalı Kilitli
MAGLUL Susuz kalmış Su sıkıntısında bulunan * Eli bağlı Zincirle bağlanmış kimse * Hapsedilmiş olan
MAGLUL-ÜL YED Eli bağlı
MAGMA yun Jeo: Yanardağlardan çıkan hamur kıvamındaki yoğun madde
MAGMAG Boğaz düdüğü * Yemeği yağlı yapmak
MAGMAGA Karışmak, ihtilat
MAGMAS (C: Megâmıs) Çok fazla çukur olan yer
MAGMUM Gamlı Kederli Tasalı Sıkıntılı * Bulutlu Kapalı
MAGMUMÂNE Kederlice Gamlı olarak * Mübhem olarak
MAGMUMİYET Kederli, gamlı olma * Hava bulutlu ve kapalı olma
MAGMUR Şöhretsiz Adı sanı silinmiş olan * Harap Yıkık
MAGMURİYET Mağmurluk, viranlık, haraplık * Adı sanı kaybolmuş
MAGMUZ Kabâhatli, suçlu
MAGN (C: Megân) Menzil
MAGNA Durmak
MAGNATIS Mıknatıs
MAGNEM (C: Maganim) Ganimet Harpte düşmandan ele geçirilen mal
MAGNETİK yun (Manyetik) Mıknatıs gibi çekici kuvveti olan
MAGRE (C: Migrât) Aşı dedikleri kırmızı balçık
MAGREFE Geniş yer
MAGREM Bir şeye çok düşkün, haris kimse Tutkun Aşık * Borçlu * Zarar, ziyan * Cürüm, cinayet

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAGRES Fidan bahçesi Fidanlık
MAGRİB (Mağrib) Batı taraf Garb Güneşin battığı cihet Akşam vakti Afrikanın şimâl tarafı Türkiye'ye nisbetle garbda bulunan Fas, Tunus, Cezayir ve İspanya tarafı
MAGRUK Gark olmuş Suda batmış olan
MAGRUKÎN (Mağruk C) Suda Boğulanlar
MAGRUR (Mağrur) Gururlu Boş bir şeye güvenen Fâni ve faydasız şeylere güvenip kendini aldatan Mütekebbir Kibirli kimse Müteazzım
MAGRURANE f Gururlanarak Kendini beğenircesine Kibirlenerek Güvenilmesi boş olan şeye güvenip kendini aldatırcasına (Sen ey mağrur nefsim! Üzüm ağacına benzersin, fahirlenme; salkımları o ağaç kendi takmamış, başkası onları ona takmış S)
MAGRUREN Gururlanarak Güvenerek, itimad ederek * Aldanarak
MAGRURİYET Gururluluk, kibirlilik * Bir şeye itimad edip, güvenip aldanma * Kibirlenme, gurulanma, övünme, tefahhur, tekebbür
MAGRUS(E) (Gars dan) Toprağa dikilmiş
MAGRUZ Taze Bayatlamamış ve bozulmamış
MAGS Bağırsak ağrısı
MAGSEL (C: Magasil) (Gasl den) Gusülhâne Ölü yıkanan yer
MAGSUB(E) (Gasb dan) Zorla ve cebren alınmış Gasbolunmuş
MAGSUL Gaslolmuş Yıkanmış Gusletmiş
MAGŞİ (Gaşy den) Baygın Gaşyolmuş Kendinden geçmiş
MAGŞİYANE f Bayılmış gibi, baygıncasına
MAGŞİYY Aklı gitmiş hayran kimse
MAGŞİYYEN Bayılmış olarak, baygın bir halde
MAGŞİYYÜN ALEYH Bayılmış, baygın
MAGŞUŞ Katışık Karışık Saf olmayan
MAGŞUŞE Gümüş ve bakır karışığı akçe
MAGŞUŞİYYET Halis ve saf olmayış Karışıklık
MAGT Çekmek
MAGTUS Su, gaz veya hava gibi şeylerin içine batırılmış
MAGTUŞ Karanlık yer
MAGUSE Medet gelmek, yardım gelmek
MAGV Kedi miyavlaması
MAGZ Beyin * Öz İç Lüb İlik * Dimağ
MAGZA Maksad, gaye, meram, istek, arzu * (C: Magazi) Harb hikâyeleri Muharebe ve gazaya ait hikayeler * Savaş, muharebe, gaza, harb
MAGZAB Gazap edecek yer
MAGZEBE Hiddetlenme, öfkelenme, kızma * Hiddet ve gazabı icâb ettiren şey
MAGZUB (Bak: Magdub)
MAH Mahveden * Resul-i Ekrem'in (ASM) bazı kitablarda geçen bir ismidir Nübüvvet ve risaletinin nuru, küfür karanlıklarını mahvettiğinden bu isim verilmiştir
MAH (Meh) f Senenin onikide birisi Yirmisekiz, yirmidokuz, otuz veya otuzbir günlük zaman * Gökteki ay Kamer
MAH-İ TÂBÂN (Meh-i tâbân) Parlayan ay Parlak ay
MAHABİB (Mahbub C) Sevilen ve muhabbet edilenler Mahbublar
MAHABİR (Mahber C) Mürekkep hokkaları
MAHABİS (Mahbes C) Ceza evleri, zindanlar Hapishaneler
MAHABİS (Mahbus C) Hapsedilmişler, mahbuslar Bir yere kapatılmış olanlar
MAHABİZ (Mahbeze C) Ekmekçi fırınları
MAHACİR (Mahcer C) Göz çukurları
MAHACCE Geniş yol
MAHADİM (Mahdum C) Mahdumlar, oğullar
MAHAFET Korku Korkmak
MAHAFETULLAH Allah korkusu
MAHAFFE Mahfe Deve veya katır üzerine konan ve içinde iki kişi oturabilecek yeri olan kapalı mahmil
MAHAFİL (Mahfil C) Mahfiller * Toplantı yerleri Oturulup görüşülecek yerler * Büyük câmilerde eskiden hükümdarlara veya müezzinlere ayrılmış ve etrafı parmaklıklarla çevrilmiş olan yerler
MAHAFİR (Mihfer C) Beller, kazmalar
MAHAK Her arabî ayın son üç gecesi
MAHAKİM Mahkemeler
MAHAKİM-İ ADLİYE Adliye mahkemeleri
MAHAKİM-İ ASKERİYE Askerî mahkemeler
MAHAKİM-İ ŞER'İYE şer'î mahkemeler şeriat mahkemeleri
MAHAKK Mehenk Ayar taşı
MA-HALA (Bir istisnâ edatıdır) Mâadâ mânasına gelir, kendinden sonraki kelimeyi nasb eder $ (Allah'tan başka herşey fânidir) cümlesinde olduğu gibi
MA-HALAKALLAH Allah'ın (CC) yarattığı ve halkettiği her şey * Kalabalık, izdiham
MAHALE Çare, tedbir * Hile
MAHALİB (Mahleb C) Yırtıcı hayvanların tırnakları, çengelli pençeleri
MAHALL Yer Mekân Cây
MAHALL-İ SADAKA Sadaka olarak verilen mal veya parayı şer'an almağa ehil olan kimse
MAHALL-İ TEVARÜD Vâsıl olunan yer * Birisine yetişilen mahal
MAHÂLL (Mahall C) Yerler Mekânlar
MAHALLE (C: Mahallât) Şehir ve kasabaların bölündüğü parçalardan herbiri
MAHALLETAN Çömlek ve değirmen
MAHALLÎ Bir yere mahsus Yerli
MAHAMİD (Mahmedet C) İyi ve güzel huylar İyi hasletler * Şükürler, senâlar, medihler Şükür edilmeğe değer davranışlar
MAHAMİL Deve üzerine konan oturulacak sepetler Mahmiller * Kılınç bağ askıları * İhtimâller
MAHANE f Aylık maaş
MAHARET (Bak: Mehâret)
MAHARİB (Mihrâb C) Mihrâblar
MAHARİC Çıkacak yerler Huruc edecek yerler
MAHARİC-İ HURUF Gr: Ağızda harflerin çıktığı yerler
MAHARİM (Mahrem C) Mahrem olanlar Haram olan şeyler
MAHARİT (Mahrut C) Mahruti şekilller Koniler
MAHAS Udul etmek, dönmek
MÂHASAL Hâsıl olan, meydana gelen * Netice, sonuç
MÂHASAL-I ÖMR Evlât Çocuk * Hayat boyunca çalışılarak vücuda getirilen eser veya elde edilen şey
MAHASİN (Mehâsin) İyilikler İyi ahlâklar * İnsanın vücudunda hüsün ve cemal yerleri * Güzel tavırlar * İnsanın yüzüne güzellik veren bıyık ve sakal(İşte şu kâinat hadsiz mehasin-i maddiyesiyle bir ma'nevî ve ilmî mehasinin tereşşuhâtıdır Ve o ilmî ve ma'nevî mehasin ve kemalât, elbette hadsiz bir sermedî hüsn ü cemalin ve kemalin cilveleridir S)
MAHASİN-İ AHLÂK Ahlâk ve huy güzelliği
MAHAŞŞE Kıç, dübür, makad
MAHATİM (Mahtum C) Bağlanmış ve kilitlenmiş şeyler * Mühürlenmiş şeyler
MAHATT Konak, menzil Yolculuk esnâsında inilip durulacak yer
MAHATTA İstasyon
MAHAVİF (Mahuf C) Tehlikeli ve korkulu yerler
MAHAVİR (Mihver C) Mihverler, eksenler
MAHAYİL Alâmet, işaret * (Mahile C) Hayâl eserleri
MAHAZ Su akacak yer * Tıb: Doğum ağrısı Doğum esnalarında gelen sancı
MÂHÂZÂ Bu nedir? * Bu değil
MÂHÂZÂ KELÂM-ÜL-BEŞER Bu, insan sözü, beşer kelâmı değildir
MÂHAZAR Daha evvelden hazır olan Hazır olarak ne varsa
MAHAZIR (Mahzar C) Mahzarlar, mürâcaatlar Umumi istidatlar
MAHAZİ Rezalet ve kepazelik sebebi olan kötü huylar
MAHAZİL (Mahzul C) Rezil ve kepaze olmuş kimseler
MAHAZİN (Mahzen C) Mahzenler, sığınaklar, bodrumlar
MAHAZİR (Mahzur C) Korkulacak ve sakınılacak şeyler Maniler, engeller
MAHAZZ Kat'edecek, kesecek yer
MAHBA (C: Mehâbi) Elbise saklayacak mevzi Kiler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAHBEL Hayvanın gebelik zamanı
MAH BE MAH Aydan aya
MAHBER (Mahbere) Mürekkep hokkası Divit
MAHBES Hapishane Hapsedilen yer Cezaevi
MAHBEZ (C: Mahâbiz) Ekmekçi dükkânı Ekmekçi fırını
MAHBUB Muhabbet edilen Sevilen
MAHBUB-U HÜDÂ Allah'ın sevgilisi Hz Muhammed Mustafa (ASM)
MAHBUB-U LİGAYRİHÎ Faydalarından veya başkası sebebi ile sevilen Dolayısı ile sevilen
MAHBUBAT Sevilenler Sevgililer
MAHBUBE (Hubb dan) Sevilmiş veya sevilen kadın Muhabbet edilen kadın veya kız * Vaktiyle çok kıymetli ve pahalı olan lâle cinsinden bir çiçek
MAHBUBETÜN Lİ-ZÂTİHÂ Zâtı için sevilen Kendi zâtında sevgili olan
MAHBUBİYYET Sevilen olmak Mahbub olmaklık Sevilecek hâlde bulunuş (Cenab-ı Hakk'ın kullarını her çeşit nimetler ile besleyip yetiştirmesi ve ihtiyaçlarına cevap vermesi; onları sevdiğini ve mahbubiyyetini gösteriyor)
MAHBUK Katı, şiddetli, şedid
MAHBUN Kıtlık için saklanan şey * Edb: İkinci harfi düşürülmüş vezin
MAHBUS Hapsedilmiş olan
MAHBUSHANE f Cezaevi, hapishâne, zindan
MAHBUSÎN (Mahbus C) Hapsolunmuş kimseler Bir yere kapatılmış olanlar
MAHBUSİYET Hapislik, mahbusluk Hapis kalınan müddet
MAHC Soymak * Yontmak
MAHC Cima etmek * Kovayı azıcık çekip yine dolsun diye suya vurmak
MAHCAH Lâyık olacak mevzi
MAHCER Ev, hane Hususi yer * Göz çukuru
MAHCİR (C: Mehâcir) Göz çukuru * Gözün çevre yanı Yüzde perde varken gözden ve etrafından görünen yerler * Bahçe
MAHCUB Utanan Utangaç * Perdeli, örtülü Kapalı * A'ma * Yaşmak veya perde ile mestur olan
MAHCUBÂNE f Utanarak, utanmış bir hâlde Sıkılganlıkla
MAHCUBE Namuslu ve utangaç kadın veya kız Sıkılgan kadın * Kapı ardına konulan ağaç
MAHCUBİYET Utangaçlık, sıkılganlık, mahcubluk
MAHCUC Kasdolunmuş olan * Çok gidilip gelinen * Delil ve bürhanla isbat edilmiş olan * Mekke-i Mükerreme'nin bir adı * Kendi yerine hacca gidilmiş olan
MAHCUCUN ANH (Bak: İhcac)
MAHCUR (Hacr den) Huk: Hacir altına alınmış, malını kullanmaktan men' edilmiş, hacredilmiş
MAHCUZ (Hacz den) Huk: Hacz edilmiş Mahkeme kararıyla rehin altına alınmış
MAHÇE f Minare, kubbe, sancak gibi şeylerin başına konulan hilâl
MAHÇEHRE f Ay yüzlü (Aslı: Mâhçihre'dir)
MAHDEM Baldırın köstek takacak yeri
MAHDU' Hileye aldanmış olan Kandırılmış kimse * Boyun damarı kesilmiş kişi
MAHDUD Sınırlanmış, çevrilmiş Az sayılı Hududlanmış
MAHDUDİYET Sınırlılık Darlık
MAHDUD Dikeni kesilmiş ağaç
MAHDUD Tesviye edilmiş Silinmiş, düzgün * Meyvesi çok olup da dalları eğilmiş
MAHDUM Oğul Evlâd * Kendisine hizmet olunan Efendi
MAHDUMİYET Mahdumluk, oğulluk, evlâtlık * Efendilik
MAHDURE Örtülü ve kapalı kadın veya kız
MAHDUŞ Vesveselendirilmiş, kuşkulandırılmış * Tırmalanmış
MAHE f Matkap, burgu
MA'HED (C: Maâhid) Sözleşilen ve antlaşma yapılan yer Buluşma yeri
MAHFAS Yuva
MAHFAZA (Hıfz dan) Küçük kutu, kap Zarf
MAHFED (C: Mehâfid) İkamet yeri Oturulan yer * Bir renk cinsi
MAHFEL (C: Mehâfil) Dernek yeri
MAHFÎ Gizli, saklı
MAHFİL (C: Mahâfil) Toplanılacak yer Toplantı ve görüşme yeri * Büyük câmilerde eskiden pâdişahlara veya müezzinlere ayrılmış olan etrâfı parmaklıklarla çevrilmiş yüksekçe yer
MAHFİYYEN Gizlice Gizli ve saklı olarak
MAHFUF Zarar gelmesin diye etrafı çevrili, kuşatılmış
MAHFUK Hafakanlı, ikide bir yüreği oynıyan
MAHFUR Kazılmış toprak Hafriyat olunmuş
MAHFUZ Alçalmış veya alçatılmış
MAHFUZ (Hıfz dan) Hıfzolunmuş, saklanılmış * Ezberlenmiş Hafızaya alınmış * Korunup gözetilmiş * Gizlenmiş, saklanmış
MAHFUZAT (Mahfuz C) Mahfuz olunmuş, gizlenilmiş şeyler * Hıfzedilip ezberlenmiş şeyler
MAHFUZEN Polis veya jandarma gibi resmi bir muhafaza altında olarak
MAHFUZ LİMAN Bütün rüzgarlara kapalı olan ve her türlü hâllerde emniyet ile barınmağa müsâit bulunan limanlar
MAHH Yumurtanın akı
MAHICİYY Palan vurdukları at
MAHIK (Mahk dan) Yok eden Silen Ortadan kaldıran
MAHIZ (C: Muhaz) Ağrısı tutmuş hâmile kadın
MAHİ f Balık Semek
MAHİ (Mahv den) Yok eden, mahveden, perişan eden
MAHİ-İ EMRAZ Hastalıkları yok eden
MAHİC Sâfi, saf, katıksız
MAHİDAN f Balık havuzu
MAHİFÜRUŞ f Balık satan Balıkçı
MAHİGİR f Balık tutan Balık yakalayan Balık avlayan
MAHİHAR f Balık yiyen Balık avlayan, balıkçıl
MAHİLE (C: Mahâyil) Düşünmeğe sebebiyet veren işaret, alâmet
MAHİN (C: Mihne-Mihan) Hizmetkâr
MAHİR Becerikli, hünerli, san'atkâr
MAHİRANE f Ustaca, ustalıkla, maharetle
MAHÎS Kaçacak yer Kaçamak * Kurtulmak
MAHİYAN (Mâh C) Aylar * (Mâhî C) Balıklar, semekler
MAHİYANE f Ay hesabıyla verilen ücret Aylık
MAHİYAT Mahiyetler Esaslar Hakikatlar İç yüzleri
MA-HİYE O şey ki
MAHİYET Bir şeyin içyüzü, aslı, esası Bir şeyin neden ibâret olduğu, künhü, esası, hakikatı (Mâhiyet, hakikatten daha umumidir Hakikat, mevcudatta, mahiyet ise, hem mevcudat hem ma'dumatta müstameldir) (LN)(İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir Mahiyetin değeri ise, himmeti nisbetindedir Himmet ise, hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar İİ)
MAHİYET-İ CÂMİA Çok vasıfları içinde toplayan mahiyet (Bak: Himmet)
MAHİYYE Aylık
MAHÎZ Hayız hali zamanı (Bak: Hayız)
MAHÎZA (C: Mehâyız) Hayız bezi
MAHK Gidermek * İptal etmek, saymamak * Eksik, noksan
MAHK İnat etmek * Birbirini tutup çekmek
MAHKEDE İkamet mevzii, oturulan yer
MAHKEME (Hüküm den) Dâvaların görülüp hükme, karara bağlandığı yer İcra-yı adalet için çalışan resmî daire
MAHKEME-İ EVKAF İkinci meşrutiyetin ilânından sonra evkaf müfettişliği dairesine verilen ad
MAHKEME-İ KÜBRA Öldükten sonra, âhiretteki ve Allah (CC) huzurundaki mahkeme Bütün insanların muhakemesinin huzur-u İlâhiyede yapılacağı yer
MAHKEME-İ NİZAMİYE Adliye mahkemeleri Temyiz mahkemeleri ile hukuk ve ceza mahkemeleri
MAHKEME-İ ŞER'İYYE şeriat mahkemesi şeriat hükümlerine göre dâvalara bakan mahkeme
MAHKEME-İ TEMYİZ Adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme ve tahkik mercii olan yüksek mahkeme
MAHKEME-İ UZMA Büyük mahkeme Mahkeme-i Kübra
MAHKÎ Hikâye olunmuş Anlatılmış Rivayet olunmuş olan
MAHKİYYUN ANH Kendisinden bahsedilen, kendisinden anlatılan
MAHKUD Hased edilen, hased olunan
MAHKUK Hakkedilmiş Sert bir şey üzerine sert kalemle kazılarak yazılmış
MAHKÛM Aleyhinde hüküm verilmiş olan Dâvayı kaybedip cezalanan * Birisinin hükmü altında bulunan * Zorunda ve mecburiyetinde olma Katlanma
MAHKÛMUN-ALEYH Kendi aleyhinde hüküm verilmiş olan
MAHKÛMUN-BİH Kendisi hakkında hüküm verilmiş olan
MAHKÛMUN-LEH Dâvayı kazanmış olan Lehine hükmolunan
MAHKUN Suçsuz, masum
MAHKUN-UD-DEM Fık: Katli lâzım olmayan kimse
MAHKUR (Bak: Muhakkar)
MAHL Kıtlık, kaht

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAHLAS Nâm Lâkab Bazı muharrirlerde olduğu gibi, isme ilâve edilen başka bir isim * Halâs olacak, kurtulacak yer
MAHLASNAME şiir söylemeye yeni başlayan bir şâire, usta şâir tarafından mahlas verildiğine dair yazılan manzume
MAHLEB Bal * Süt sağacak kap * Bir cins ot
MAHLEB (C: Mahâlib) Kedi, arslan gibi hayvanların pençesi
MAHLECE (C: Mehâlic) Hallaçların yün ve pamuk attıkları yer
MAHLEFE Söğütlük
MAHLU Hal' edilmiş Tahtından indirilmiş padişah * Reddedilmiş olan
MAHLUB Sağılmış hayvan
MAHLUC (Pamuk gibi) Atılmış, hallaçlanmış
MAHLUCE Rey ve fikri doğru olmak
MAHLUF Yemin etme, and içme, kasem etme
MAHLUF-ÜN ALEYH Hakkında yemin edilen husus
MAHLUK Traş olmuş
MAHLUK Yaratılmış Yoktan var edilmiş olan
MAHLUKA Başkasının olup da benimsenen manzum parça
MAHLUKAT (Mahluk C) Yaratılmışlar Mahluklar Allah'ın yarattığı şeyler(Şu mahlukat, İzn-i İlâhi ile, zaman nehrinde mütemadiyen akıyor Alem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zâhiri giydiriliyor Sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor İniyor M)
MAHLUL Çözülmüş, dağılmış Hallolmuş, erimiş * Murisi ölen sahipsiz mal Mirasçısı bulunmayıp hükümete kalan miras
MAHLUL-U MUFASSAL Tapu usulüne ait bir tâbir olup, köyler ve mezarlar tımarıydı Berat ile verilirdi
MAHLUL-U SIRF Fık: Hakk-ı intikal ve hakk-ı tapu sahibi bırakmaksızın mutasarrıfının vefatiyle mahlul kalan arazi
MAHLUL Delinmiş * Öbür tarafına işlenmiş olan şey
MAHLULAT Mirasçısı olmadığı için evkâfa veya hükümete kalan miraslar
MAHLULİYET Mahlul olma hali, mahlulluk
MAHLUT (Halt dan) Karıştırılmış Katılmış Karışık
MAHLUTA Bulgurla karışık mercimek çorbası
MAHMASA Azlık * Açlıktan zayıf düşme
MAHMEL Üzerine yük konulan şey
MAHMİ Korunan, himaye gören Hıfzolan
MAHMİDET (C: Mahâmid) Övme, senâ etme, medhetme
MAHMİDETSÂZ f Senâ ve medheden
MAHMİL Harameyne hacı kafilesi ile birlikte gönderilen hediyeler * Deve üzerine konulan sepet Mahfe Sürre * Bir ibareye hamledilen mâna ihtimâllerinden her birisi
MAHMİL-İ ŞERİF Mekke ve Medine'ye, sürre namiyle gönderilen hediye ve paraların yüklendiği vasıta
MAHMİYE (Himâye den) Bir şeyi koruma, muhafaza ve himâye etme * (Muhâfazalı) büyük şehir
MAHMUD Medh olmaya müstehak, medhe lâyık Öğülmüş, medh ü senâ olunmuş * Peygamberimizin isimlerindendir * Tar: Ebrehe'nin Kâbeyi yıkmak için getirdiği filin adı
MAHMUD-U BİL-ITLAK Her cihetle ve bütün hallerde medhe ve hamde elyak olan Cenab-ı Hak(Hiç mümkün müdür ki: Bir baharı halk edemiyen ve bütün meyveleri icad edemiyen ve yeryüzünde sikkeleri bir olan bütün elmaları inşa edemeyen; onların bir misal-i musaggarı olan bir elmayı halk edip o elmayı ni'met olarak birisine yedirsin, şükrünü kazansın, Mahmud-u Bilıtlak'a hamd noktasında iştirak etsin Hâşâ! M)
MAHMUD-ÜL HİSÂL İyi ahlâk sahibi
MAHMUD-ÜŞ ŞİYEM Medhedilecek huylara sâhib olan Beğenilen ve takdir edilen hasletler kendinde bulunan
MAHMUDİYE Sultan 2 Mahmud adına yapılan ve kalyon büyüklüğünde olan eski bir harp gemisi * Sultan 1 Mahmud zamanında basılan 23 ayar altın * Sultan 2 Mahmud zamanında basılan ve yirmibeş gümüş kuruş değerinde olan ince altın sikke
MAHMUL Yüklenilmiş Hamlolunmuş Bir şey arkasına yüklenmiş olan Üzerine alınmış * Gr: Bir cümlede fâile yükletilen işi, oluşu veya hâli gösteren fiil * Man: Müsned, haber "İnsan nâtık" cümlesinde "İnsan" mevzu, "nâtık" mahmuldur
MAHMULE Yük Hamule
MAHMULEN Mahmul olarak, yüklü olarak
MAHMUM Hummaya, sıtmaya tutulmuş Sıtmalı olan Ateşli olan Mecnun Saçma sapan konuşan
MAHMUMANE f Sayıklarcasına, sayıklıgirsin bir tarafına !!! * Ateşler içinde, ateşli olarak
MAHMUR (Hamr dan) Sarhoşluğun verdiği sersemlik * Uyku basmış ağırlaşmış göz Baygın göz
MAHMURANE f Baygın bir şekilde Mahmurcasına
MAHMUZ Oksitlenmiş, hamızlanmış
MAHMUZ (Mihmaz dan) Binilen hayvanın sür'atini arttırmak maksadıyla dürtme için potin yahut çizmenin ökçesine takılan demirden yapılmış âlet * Kovanların çerçevelerine peteği tesbit etmek için kullanılan mâden tekerlekçik * Bir yapıyı veya duvarı, dıştan beslemek için kullanılan destek, payanda * Bir köprünün ayaklarının uç kısmında çıkıntı yapan taş kütlesi * Düşman gemisinin bordasına girmek ve onu batırmak için bazı eski harp gemilerinin ön tarafında bulunan, ileriye doğru uzanmış takviyeli kısım
MAHN Kuyudan su çıkarmak * İmtihan etmek * Bahşiş vermek * Vurmak
MAHN Cima etmek * Ağlamak * Kuyudan su çekmek * Uzun boylu adam
MAHNAK Boğazın boğacak yeri
MAHNİYE (C: Mehâni) Derenin dar ve kısık yeri
MAHNUK Boğulmuş Boğazı sıkılmış Boğuk
MAHNUKAN Boğazı sıkılarak, boğulmuş olarak
MAHNUN Sar'alı Cin taifesi dokunmuş hasta Mecnun
MAHPARE f Pek güzel kimse * Ay parçası
MAHPERVER f Mehtaplı
MAHPEYKER (Bak: Mehpeyker)
MAHR (MUHUR) (C: Mevâhır) Yarmak * Yükseltmek * Rüzgârın çıkardığı gürültü
MAHRA Değerli ve itibarlı insan * Uygun, münâsib ve elverişli şey
MAHRAB (C: Mehârib) Cenk edecek, dövüşülecek yer
MAHREC Çıkacak yer * Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer * Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı (Payda) * Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir) * Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye vesile-i irtika addolunan bir rütbe * Mevleviyet * Dahilde çıkarılan mahsulât ve emtianın sarfı için hariç memlekette bulunan mahal
MAHREF Bostan Hurmalık * Yemiş sepeti
MAHREFE Yol
MAHREK (Mahrak) Yakılacak yer Bir şeyin yandığı yer
MAHREK Koz: Bir gezegenin bir devrede üzerinden gittiği farzedilen dâirevi hat, hareket yeri Mermi yolu
MAHREK-İ SENEVÎ Bir seyyarenin, bağlı olduğu kürenin etrafında dönmesiyle hâsıl olan farazî daire
MAHREM Gizli * Dince ve şer'an müsaade olunmayan * Birisinin hususi hâllerine ait gizli sır * Nikâh düşmeyen, evlenilmesi haram olan yakın akraba (Baba, dede, anne, nine, erkek ve kızkardeş, amca, dayı, hala ve teyzeler arasında bir neseb yakınlığı, bir ebedî mahremiyet vardır Bunlar arasında nikâh asla caiz değildir) * Çok samimi ve içli-dışlı olan kimse
MAHREM-İ ESRAR Gizli sırlara vakıf olan çok yakın kimse Gizli sır söyleyen kimse
MAHREM İki dağ arasındaki yol
MAHREMAN (Mahrem C) Sırlar Gizli şeyler Esrar * Sırdaşlar
MAHREMANE f Gizli ve saklı olarak Mahrem bir tarzda
MAHREMİYYET Gizlilik Mahrem olma hali
MAHRU (C: Mâhruyân) f Ay yüzlü Yüzü ay gibi parlak olan Güzel
MAHRUB Mahrum edilmiş Elinden varı yoğu alınmış Bomboş bırakılmış
MAHRUB Harabedilmiş, dağıtılmış
MAHRUF Toplanılmış devşirilmiş meyve
MAHRUK Yanan Yanmış
MAHRUK-UL FUAD Yüreği yanık
MAHRUKAT Yakılacak madde Yanan şeyler
MAHRUKAT-I MÂYİA Akaryakıt
MAHRUM Maddi veya manevi nimetlerden uzak kalmak * Malı bereket bulmaz olan bedbaht Felâhtan nasibsiz olan * İffetinden dolayı zengin zannedildiğinden sadakadan mahrum olan
MAHRUMANE Mahrumcasına Bahtsız ve nasipsizcesine
MAHRUMİYYET Elde edemeyiş Yokluk Mahrumluk İstediğini elde edememe
MAHRUR Hararetli Ateşli İçi hararetli olan
MAHRURÂNE f Ateşli ateşli Hararetli bir surette
MAHRUS Himâye edilen Korunan Gözetilen
MAHRUS Hırsla istenilmiş
MAHRUSA Büyük şehir
MAHRUT Geo: Tabanı daire olup, yan kenarları bir noktada birleşen geometrik şekil, koni
MAHRUTÎ Mahrut şeklinde olan Altı daire ve üstü sivrilerek bir noktada birleşen, huni şeklinde olan Konik
MAHRUTİYYET Mahrutilik, konik olma hâli
MAHRUT Kasnı denilen zamkın ağacı
MAHRUYAN f Güzeller, ay yüzlüler * Mc: Veliler Allah'a itaatten ayrılmayan manevî güzellik sâhibi kimseler
MAHRUZ Kepâze, rezil, rüsvay, aşağılık, âdi İtibarsız
MAHS Hayaları çıkarılmış İğdiş edilmiş
MAHS Hâlis olmak, saf ve katışıksız olmak
MAHSAD Ekini biçilmiş yer
MAHSEBE şüphe etme, şüphelenme, sanma
MAHSER Huy, tabiat
MAHSUB Sayılmış Hesaplanmış Hesabına kaydedilmiş * Bir zata mensub kabul edilen

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAHSUBÂT (Mahsub C) Hesab edilmiş olanlar Hesaba dahil edilmişler
MAHSUBEN Hesaplanarak Hesaplı olarak Hesabına kaydedilerek
MAHSUBİYET Mahsubluk, mensubluk
MAHSUB Kızamık çıkarmış kişi
MAHSUD Kendine hased edilen Kıskanılan kimse
MAHSUD Biçilmiş ekin * Ekini biçilmiş tarla
MAHSUF Husufa uğramış Gölgelenmiş Perdelenmiş
MAHSUL Husul bulan Hâsıl olan * Elde edilen şeyler * Toprak ve hayvanlardan elde edilen şey
MAHSULÂT (Mahsul C) Mahsuller Hâsılat Tarladan, bahçeden veya hayvanlardan elde edilen gıda maddeleri
MAHSULÂT-I ARZİYE Toprak mahsulleri
MAHSULÂT-I SINÂİYE Endüstri mahsulleri
MAHSULDAR f Verimli, bereketli Mahsul veren
MAHSUN İstihkâmlı Kuvvetlendirilmiş Sarp, sağlam ve metin kılınmış
MAHSUR Fersiz göz Yorulmuş, uzun uzadıya bakmaktan donuklaşmış ve göremez olmuş göz
MAHSUR Etrafı çevrilmiş Muhasara altına alınmış Hasrolunmuş Hududlanmış Kuşatılmış
MAHSUS Duyulmuş Hissedilmiş Derk olunmuş Duyulan * Aşikâr, belli, zâhir, meydanda
MAHSUS Ayrılmış, tâyin edilmiş * Herkese âit olmayıp bazılara âit olmuş olan Yalnız birine âid olan Hususileşmiş Müstakil * Bile bile, istiyerek * Yalandan, şakadan, lâtife olarak
MAHSUSA Mahsus, hususi
MAHSUSAT Gözle görülen, hisle anlaşılan şeyler (Ma'kulât'ın zıddı)
MAHSUSEN Ayrıca, bile bile, mahsus olarak
MAHSUSİYET Mahsusluk Hususi olma hâli
MAHŞ Yakmak
MAHŞER Toplanma yeri Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplanmaları ve toplandıkları yer Haşir meydanı * Çok kalabalık
MAHŞER-İ ACÂİB Herkesi hayrete sevkeden toplanma Veya toplanma yeri * Hayret edilecek harika şeylerin bulunduğu yer
MAHŞUB Kesilmeye elverişli olmadan kesilen ağaç
MAHŞUD Toplanmış Yığılmış
MAHŞUR Toplanmış
MAHŞUŞ Kuru ot
MAHŞUŞ (Haşşe den) İçine girilmiş * Buğzedilmiş * Gizlice bir şey verilmiş * Karalanmış
MAHŞÜV Fazla * İçi doldurulmuş
MAHT şiddetli
MAHT Çıkarmak * Çekmek
MAHTAB (Bak: Mehtâb)
MAHTAB (C: Mehâtıb) Odun yığacak yer, odunluk
MAHTAM (C: Mehâtım) Burun
MAHTELEF-EL MELEVAN Gece ve gündüzün ihtilâfı ve değişmesi müddetince
MAHTİD Kişinin durduğu mekân
MAHTUBE Evlenmek için istenilen kadın
MAHTUM Mühürlenmiş Damgalanmış * Kilitlenmiş * Bağlanmış
MAHTUMANE f Bir kitabı hatmettikten sonra verilen ziyafet
MAHTUN Sünnet olunmuş Hitan edilmiş
MAHTUR (Hatar dan) Hatara, tehlikeye yakın * Düşünme Fikir ve endişe
MAHTUT (Mahtute) Çizilmiş Çizgilenmiş Yazılmış
MA'HUD(E) Vaad edilen Söz verilen Belli olan * Mezkur, sözü geçen * Mc: Fena bilinen kadın
MAHUDANE Bir ot adı
MA'HUDİYYET (Ahd den) Söz verilmiş olma Ahdedilmiş bulunma Belli olma
MAHUF Korkulu Tehlikeli
MAHULE Kocası ölmüş kadın
MAHUR f Kumarhâne Meyhâne
MAHUZA Temiz İtibarlı, şerefli, asil * Saf, hâlis, katıksız
MAHV Harab olma Yıkılma Ortadan kalkma Çökme Bozulma * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli
MAHV VE SEKİR Fenafillâh makamında kendi varlığını hiç görmek ve bu mânevi hâlin zevk ve te'sirinden ruhi bir coşkunlukla kendinden geçme hâli
MAHVA Secdede karnını uyluklarından çekip ayıran kimse
MAHVAR f Ay gibi
MAHVARE f Aylık maaş
MAHVE Kuzey rüzgârı
MAHVEŞ f Ay gibi
MAHVİYYET Alçak gönüllülük Tevâzu Kendi kusurunu bilip kendine haddinden fazla kıymet vermemek Tevâzu içinde olmak
MAHY Gidermek
MAHYA Hayat Canlılık
MAHYA Ramazanlarda, kandillerde veya bayramlarda çifte minâreli olan camilerde iki minare arasına gerilen ipe asılmak suretiyle ışıklarla yazılan yazı veya yapılan resim * Dam çatısında iki eğik sathın birleştiği çizgi ve buradaki aralığı kapatmak için kullanılan uzunca, oluk biçiminde kiremit
MAHYANE f Aylık Aydan aya verilen maaş
MAHYERE Muhayyerlik, beğenip seçmede serbestlik
MAHZ Safi ve hâlis Katıksız Sırf Hâs Hulus ile muhabbet * Tâ kendisi * Sadece * Su katılmamış hâlis süt
MAHZ-I EDEB Edebin ta kendisi Sırf terbiye ve edeb
MAHZ-I HİKEM Akıllılığın ve filozofluğun ta kendisi Hikmetlerin ta kendisi
MAHZ-I KERAMET Tam bir keramet gibi Kerametin ta kendisi
MAHZ Yoğurdu çalkalayıp yağını almak
MAHZ Nikâh
MAHZA Ancak Yalnız Tek * Sâde Hâlis Katıksız Tam
MAHZAN Ancak Yalnız Sadece Tek
MAHZANE Güvercinlik
MAHZAR (Huzur dan) Hazır olma Gösteriş, görünüş * Huzur yeri Büyük bir insanın önü * Birçok kimse tarafından imzalı dilekçe * Mahkeme sicili
MAHZEM (C: Mehazim) Atın kolan yeri
MAHZEN Hazine ve define gibi şeyleri koyacak yer * Erzak yeri * Bodrum Yeraltı
MAHZEN Yalnız, ancak, tek
MAHZÎ Kepâzelik ve rüsvaylığa sebep olan huy Rezil olmağa sebebiyet veren kötü huy
MAHZU' Boyun eğmiş
MAHZUB Boyanmış
MAHZUD (Mahdud) Silinmiş, tesviye edilmiş * Düzgün * Meyvesinin çokluğundan dalları basıp bükülmüş
MAHZUF Silinmiş * Yerinden düşürülmüş Kaldırılmış Hazfolunmuş * Edb: Noktasız harflerle yazılmış olan (Bak: Mücerred)
MAHZUL Hakir Kıymetsiz Perişan Hor Rüsvay
MAHZULEN Hakir, kepaze, rezil ve rüsvay olarak
MAHZUM Burnunun halkasıyla tutulan sığır ve deve * Her delinmiş nesne
MAHZUN Hazinede saklanan şey
MAHZUN Tasalı Kederli Hüzünlü Gamlı
MAHZUNANE f Kederlice, düşünceli, üzgünce
MAHZUNİYET Mahzunluk Kederli ve kaygılı oluş Üzüntülü olma
MAHZUR Hazer edilecek şey Özür Korkulacak şey Müsaade olmayan Mâni Çekinilecek şey
MAHZUR (Hazr dan) Haram Memnu şey Yasak olan şey
MAHZURAT Yasaklar Mâniler Haram şeyler
MAHZURAT Hazer edilip korunulacak şeyler Yasak olanlar Engeller
MAHZURE Çekinme, sakınma, içtinâb etme * Cidâl, muharebe
MAHZURE (C: Mahzurât) Şer'an yasaklanmış olan şey Men ve haram edilmiş şey

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAHZUZ Memnun Hoşnud Zevkli Hoşlanmış Hazzetmiş
MAHZUZÂT Hoşa giden şeyler Hazlar
MAHZUZİYET Mahzuzluk, hoşlanma, hoşa gitme
MAIZ (C: Mevâız) Keçi
MAÎ Su cinsinden Akıcı, su renginde, mâvi Katı ve sert olmayıp su gibi, akıcı olan
MAÎB (C: Maâyib) Kusur, eksiklik, noksanlık Leke * Ayıplanmış
MAİC Dalgalı deniz
MAİDE Yemek sofrası Üzerinde nimetler bulunan sofra Ziyafet * Kur'an'ın 5 Suresinin adıdır ve Medine-i Münevvere'de nâzil olmuştur
MAİDE-İ SENİYYE Pâdişah ziyâfeti
MAİDESÂLÂR f Sofracı başı
MAİKA Derin, amik
MÂİL Eğik Bir tarafa eğilmiş Eğri * Meyilli Hevesli İstekli * Düşkün * Benzer
MÂİL-İ İNHİDÂM Yıkılmağa yüz tutmuş
MÂİL-İ KAMER Ayın dünya etrafında dolaştığı dâire Ayın mahreki, yörüngesi
MAÎL Ehil, iyal, çoluk çocuk
MÂİLE Coğ: Dağların bir yana doğru alçalıp giden taraflarından her biri * Eğri, eğilmiş
MÂİLİYYET Eğiklik Meyillik
MAİN Saf, akar su * Göz önünde akan su * Cennet şerbeti * Zâhir, görünen * Göz değmiş, nazar değmiş
MAİN MEHİN Zayıf, hakir su * Meni
MAİS Ağaçları sık bitmiş olan yer
MAİŞET (Ayş dan) Yaşayış Yaşama Ömür * Yaşamaya lüzumlu bulunan maddeler
MAİŞETGÂH f Maişet yeri Geçim te'min edilen yer
MA-İ TESNİM Cennet ırmaklarından biri
MAİYYET Beraberlik Arkadaşlık * Yüksek rütbeli bir kimsenin emri altında bulunan hey'et * Yan Nezd
MAİYYET-İ SENİYYE Pâdişâhın maiyyeti Pâdişahın yakınında bulunanlar
MAİZ Keçi * Az miktar keçi Ufak keçi sürüsü
MAJÜSKÜL Büyüklük bakımından diğerlerinden biraz daha farklı olan harfler
MA'K (C: Emâık-Emâik) Derinlik * Sahradan bir taraf
MAK (C: Amâk-Emâık) Göz pınarı
MA'K Ovmak * Tehir etmek, sonraya bırakmak
MAK' Atmak * Emmek
MAKA Hıyarşenber denilen nebat
MAKABİH (Makbaha C) Çirkin ve yakışıksız davranışlar
MAKABİR (Kabr C) Kabirler Mezarlar
MA-KABL Öndeki Üstteki Geçmişteki
MA'KAD Ahidnâme yapılan, anlaşma akdedilen yer
MAK'AD Oturulacak yer Minder * Oturulduğunda bedene temel olan âzâ Kıç
MAKADE Davar yedmek
MAK'ADE Kurbağa
MAKADİM (Makdem C) Geri gelmeler Dönüp gelmeler
MAKADİR (Ka, uzun okunur) Kuvvetler Kudretler
MAKADİR Mikdarlar Kısımlar Ölçüler * Muayyen ve mâlum olan kısımlar
MAKAL Söz Lâkırdı Kavl Söyleyiş
MA'KAL (C: Meâkıl) Sığınacak ve saklanacak yer * Kale
MAKALAT (Makale C) Makaleler Söz ve yazılar Bahisler
MAKALE Söylenen söz Söyleme Söyleyiş Kelâm Nutuk * Bir bahsin kaleme alınışı
MAKALİD (Ka, uzun okunur) Hazineler * Kilitler Anahtarlar
MAKALİD-İ İNKIYAD İnkıyad, bağlılık kilitleri
MAKALİM (Maklem C) Ucu budanmış ve sivrilmiş şeyler
MAKAM Durulacak yer * Rütbeli yer * Câh Mesned Mansab * Musikide usul Tempo
MAKAM-I ÂLÎ Yüce ve âli makam Eskiden bu tabir, bakanlıklar hakkında kullanılırdı
MAKAM-I CİFRÎ Cifir hesabına göre olan netice, sayı değeri
MAKAM-I HİTABÎ Zanni delil ile iktifa edilen makam
MAKAM-I HİZMET Hizmet makamı İş görme yeri
MAKAM-I İBRAHİM (Bak: Kâbe)
MAKAM-I MAHMUD (Şefaat-ı Uzmâ) En yüksek şefaat makamı Peygamberimizin (ASM) kavuşacağı, Allah tarafından vaad edilen makam $ Cenab-ı Hak va'dettiği halde, her ezan ve kametten sonra edilen mervî duada $ deniliyor; bütün ümmet o va'di ifa etmek için dua ederler Bunun sırr-ı hikmeti nedir?Bu kadar tekrar ile kat'i verilecek olan bir şeyin vermesini istemesinin sırr-ı hikmeti şudur: İstenilen şey, meselâ Makam-ı Mahmud bir uçtur Pek büyük ve binler Makam-ı Mahmud gibi mühim hakikatları ihtiva eden bir hakikat-ı âzamın bir dalıdır Ve hilkat-ı kâinatın en büyük neticesinin bir meyvesidir Ve ucu ve dalı ve o meyveyi duâ ile istemek ise; dolayısiyle o hakikat-ı umumiye-i uzmanın tahakkukunu ve vücud bulmasını ve o şecere-i hilkatın en büyük dalı olan âlem-i bâkinin gelmesini ve tahakkukunu ve kâinatın en büyük neticesi olan haşir ve kıyametin tahakkukunu ve dâr-ı saadetin açılmasını istemektir Ve o istemekle, dâr-ı saadetin ve Cennet'in en mühim bir sebeb-i vücudu olan ubudiyet-i beşeriyeye ve daavât-ı insaniyyeye kendisi dahi iştirak etmektir Ve bu kadar hadsiz derecede azim bir maksad için, bu hadsiz duâlar dahi azdır Hem Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'a Makam-ı Mahmud verilmesi, umum ümmete şefaat-ı kübrasına işarettir Hem o, bütün ümmetinin saadetiyle alâkadardır Onun için hadsiz salâvat ve rahmet duâlarını bütün ümmetten istemesi ayn-i hikmettir ş)
MAKAMAT (Makam ve makame C) Makamlar, mertebeler * Cemaatler, cemiyetler, kalabalıklar, topluluklar
MAKAMAT-I ÂLİYE Yüksek şerefli mevkiler, makamlar Yüce makamlar
MAKAME (C: Makamât) Meclis * Topluluk, cemaat, cemiyet, kalabalık * Nutuk tarzında söylenen sözler
MAKAMİ' (Mikmaa C) Gürzler, topuzlar
MAKANİ' (Mıkna' ve Mıknaa C) Başörtüleri, eşarplar
MAKARİZ (Mikrâz C) Makaslar, kesecek âletler
MAKARR (Karar dan) Karar yeri Karargâh Kararlı yer Merkez Pâyitaht
MAKARR-I HÜKÜMET Hükümet merkezi Pâyitaht
MAKARR-I İDARE İdare merkezi Pâyitaht Hükümet merkezi
MAKARR-I SALTANAT Saltanat merkezi Hükümetin idare edildiği baş şehir
MAKASID Maksadlar, istekler, gayeler Niyetler
MAKASID-I AKSÂ En uzak, en son ve en büyük maksadlar
MAKASID-I İNSÂNİYET İnsanlık maksadları İnsanlığın gayeleri
MAKASİM (Maksim C) Su taksim edilen yer
MAKASİR (Maksure C) Bir hânedeki en mahrem taraflar Bir evin en mahrem tarafları * Câmilerde etrâfı parmaklıklarla çevrili yüksek yer
MAKASS Makas
MAKATI' (Ka, uzun okunur) Kesmeler Kesişmeler Kesişen yerler * (Kat' C) Sözdeki veya nazımdaki durak yerleri Heceler
MAKATİL (Maktel C) Katlin yapıldığı yerler, öldürme fiilinin geçtiği yerler, makteller
MAKATİR (Maktar C) Damlalar, katreler
MAKAVİD (Mekud C) Yularlar
MAKAVİL Sözler Kaviller Lisânlar Diller
MAKAZZ Başın arka tarafından iki kulağın arası
MAKBAH (C: Mekâbih) Çirkin olmak Çirkin olacak yer
MAKBAHA (C: Makabih) Kabih, yakışıksız ve çirkin hareket
MAKBER(E) (C: Mekabir) Mezar Kabir
MAKBERE-İ ŞÜHEDÂ Şehidlerin mezarı Şehidlik
MAKBIZ Kılıcın ve yayın kabzası
MAKBUH Beğenilmeyen Çirkin ve kabih görülen
MAKBUHA Kabih olan ve hoşa gitmeyip beğenilmeyen hâl veya iş
MAKBUL (Makbule) Kabul olunan Beğenilen Sevablı
MAKBUL-ÜŞ ŞAHÂDE Şahâdeti kabul edilen Şahidliği kabul edilmiş olan
MAKBULİYET Beğenilmişlik, makbullük
MAKBUL Ayağı bağlı olan
MAKBUR (Kabr den) Gömülmüş, defnedilmiş, kabre konulmuş
MAKBUZ (Kabz dan) Alınmış, kabzolunmuş Alınan * Daraltılmış, sıkılmış * Bir şeyin alındığına karşı verilen imzâlı ve mühürlü kâğıt
MAKBUZAT (Makbuz C) Alınan paralar Satıştan veya borçlulardan toplanan paralar
MAKDEM (C: Makadim) (Kudum dan) Dönüp gelme Gelme

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAKDEM-İ BEHÂR Baharın gelmesi
MAKDERET (Kudret den) Kuvvet, kudret, güç, zor
MAKDİS Mukaddes yer
MAKDUD Uzun boylu kişi
MAKDUH(E) (Kadh den) Beğenilmemiş, ayıp
MAKDUNİS Maydanoz
MAKDUR Güç Kuvvet Kudret * Takdir olunmuş Allah'ın takdiri Daha evvelden takdir olunmuş
MAKDUR-İ BEŞER İnsanın yapabileceği şey
MAKDUR-ÜT TESLİM Ele geçirilmesi mümkün olan
MAKDURAT (Makdur C) Takdir-i İlâhi olanlar Güç ve kuvvet Elden gelenler Takdir edilenler
MA'KED (C: Meâkıd) Akdedecek yer
MA'KES Akis yeri Akseden yer (Ayna güneşin ma'kesi olduğu gibi)
MAKET Fr Bina, şehir gibi eserlerin, belirli bir ölçüde küçültülmüş modeli
MAKH Sür'at, hız
MAKHUR (Kahır dan) Kahredilmiş Mahvedilmiş Bozguna uğratılmış Mağlub Mahkum Allah'ın (CC) gazabına uğramış Yenilmiş Hakaret görmüş
MAKHUR-U KAHR-İ İLÂHÎ Allah'ın gazabına uğramış Allah'ın kahrıyla kahrolmuş
MAKHURANE Kahr ve gazaba uğramış hâlde Gazaba uğramış olanlara benzer şekilde
MAKHURİYET Kahrolmuşluk, ezilmişlik, bitkinlik Allah'ın kahr ve gazabına uğrama
MA'KIL Melce' Sığınacak yer
MAKIT Dar yer
MAKİ Coğ: Çalı ve küçük ağaçlarla kaplı arazi
MAKİD Kesilmeyen ve daimi olan
MA'KİD Düğüm yeri Bağ Akdedilecek yer
MAKÎL Öğle uykusuna yatılacak yer Kaylule yeri Rahat edecek yer Kuşluk uykusu
MAKİNİST Makine ustası Makineyi çalıştırmakla vazifeli kişi
MAKİR Hile yapan Mekreden
MAKİS (Mâkise) Durup dinlenen, duraklayıp eğlenen
MAKÎS (Kıyas dan) Kıyas edilebilen Benzetilebilen
MAKİS Öşür ve vergi toplayan kimse
MAKÎT Buğz edilmiş Mebğuz Nefret edilmiş, sevilmemiş, menfur
MAKİYAN f Tavuk
MAKK Yarmak
MAKL Suya batırmak * Nazar etmek, bakmak
MAKLEB Kalbetme Bir şeyin altını üstüne çevirme * Kalbedilecek, çevrilecek veya değişecek yer
MAKLETE Helâk olacak yer
MAKLU' Sökülmüş, kökünden çıkarılmış, kal' olunmuş
MAKLUAN Sökülerek, kökünden çıkarılmış olarak
MAKLUB (Kalb den) Altı üstüne çevrilmiş, kalbolunmuş Ters döndürülmüş Başka şekle sokulmuş * Harfleri tersinden okunduğu zaman yine aynı olan kelime veya cümle (Anastas mum satsana cümlesi gibi)
MAKLUBİYET Ters döndürülmüşlük, altı üstüne getirilmişlik Maklub olma hâli
MAKLUD Fitil gibi bükülmüş olan
MAKLUM Yontulmuş ve kesilmiş olan
MAKLUV (MAKLİYY) Pişirilmiş kebap
MAKMAKA Sözü boğazı içinden söylemek
MAKMENE Lâyık ve münâsip olacak yer
MAKNA' Kanaat edip râzı olacak yer * Şâhid, adâlet şâhidi
MAKNAT Ümit kesecek yer
MAKNEE (MAKNEUT) Güneş görmeyen yer
MAKR Çok acı olmak
MAKREBE Hısımlık, yakınlık Karâbet
MAKREME (Bak: Mikrame)
MAKRU' Okunan Okunmuş olan
MAKRUF Töhmetli kimse * Yabana atılmış nesne
MAKRUH Yaralanmış, kahredilmiş Mecruh
MAKRUN (Karn dan) Ulaşmış Kavuşmuş Yakın * Müsaadeye mazhar * Çatık kaşlı olmak
MAKRUN-U MÜSÂADE İzin almış, izne kavuşmuş
MAKRUN-U SIHHAT Sıhhat ve hakikata yakın Doğruluk derecesi fazla
MAKRUNİYET Yaklaşma Yakınlık
MAKRUT Selem ağacının yaprağıyla dibâgat olan gön ve sahtiyan
MAKRUZ (Karz dan) Ödünç verilmiş İkraz edilmiş Borç olarak verilmiş
MAKS Suya dalmak Daldırmak
MAKSAD (C: Makasıd) (Kasd den) Kasdolunan ve istenilen şey Merâm, gâye
MAKSAD VE MÜSTEKARRIN TEMEYYÜZÜ Kelâmın maksadının ve karar kıldığı yerin açık olarak belli olması
MAKSAL Mahsul ekilen yer
MAKSAR Nihâyet, son, netice
MAKSARA (C: Mekâsır-Mekâsir) Köşk, kasr
MAKSEBE Sazlık, kamışlık
MAKSEE Hıyar tarlası
MAKSİM (C: Makasim) Taksim edilecek, dağıtılacak yer * Suyun kollara ayrılma yeri Masluk, savak
MAKSUD Kasdedilmiş Kasdedilen * İstenilen şey İstek Arzu Gâye
MAKSUM Taksim edilmiş, ayrılmış, bölünmüş * Kısmet, nasib
MAKSUR Zoraki, cebren Elinde ve ihtiyarında olmadan
MAKSUR (Kasr dan) Kasrolunmuş, kısaltılmış, kasılmış, alıkonulmuş * Mahbus * Kasrolunmuş nesne * Gelinin üzerine tutulan duvak * Gr: Bir kısım arapça kelimelerin sonunda yâ şeklinde yazılan, fakat elif gibi okunan harf ( : Dâ'vâ) kelimesinde olduğu gibi Buna, "Elif-i maksura" denir
MAKSURE (C: Makasir) Câmilerde etrafı parmaklıkla çevrilmiş biraz yüksekçe yer
MAKSUS Kesilmiş, kırpılmış
MAKSUV (MAKSIYY) Kulağının ucu kesilmiş deve veya koyun
MAKSÜE Hıyar tarlası
MAKŞUR Soyulmuş, kabuğu çıkarılmış
MAKŞUVV Men' ve kahrolmuş Tab'ından çıkarılmış
MAKT Kin, hiddet İğrençlik Şiddetli buğz
MAKT Vurmak
MAKTA' Kesilen yer, kat'edilen yer, kesinti yeri * Uzun bir cismin enliğine kesildiği yerin görünüşü * Edb: Her manzumenin, hususen gazellerin ve kasidelerin ilk beytine matla', son beytine makta' denir; makta'da şâirin ismi bulunur
MAKTAA Eskiden üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemikten veyâ mâdenden yapılmış âlet
MAKTANE Pamuk tarlası
MAKTAR Damla, katre
MAKTEL Birinin öldürüldüğü yer Bir katlin yapıldığı yer
MAKTEM Tozlu yer
MAKTU' (Maktua) (C: Makati') Kesilmiş, kat olunmuş * Pazarlıksız, değeri ve pahası biçilmiş * Götürü
MAKTUAN Götürü olarak, toptan
MAKTUL Öldürülmüş, katledilmiş olan
MAKTULEN Öldürülerek, katledilerek
MAKTULÎN (Maktul C) Öldürülmüş insanlar Vurulmuş veya katledilmiş kimseler
MAKTUR Katranlı Katran sürülmüş
MA'KUD (U, uzun okunur) Akdolunmuş, bağlanmış, düğümlü, bağlı
MAKUL (Kavl den) Denilmiş, söylenilmiş * Söylenilen söz
MA'KUL Akla yakın, aklın kabul edeceği
MA'KUL-ÜL-MA'NA Bir sebebe, illete ve maslahata dayanan şer'i mesele (Fakat, hakiki sebeb ise emr-i İlâhidir) Bir hikmete ve bir maslahata binâen tercih edilmiş veya o hükmün teşriine müreccih olmuş olan şer'i mes'ele (Bak: Taabbüdi)
MAKULAT (Makule C) Çeşitler, takımlar Kategoriler
MA'KULAT (Ma'kul C) Aklın uygun bulduğu, ancak akıl ile bilinir ve nakle müstenid olmayan meseleler ve ilimler (Bak: Akliyat)
MAKULE Takım, çeşit Kategori
MA'KULE Diyet
MA'KULİYET Akla uygunluk, mantıki oluş * Menkul olmayış
MA'KUM Kapalı

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MA'KUS(E) Tersine dönmüş, aksetmiş, başaşağı çevrilmiş, zıddı * Uğursuz
MA'KUSEN Ters olarak, aksine, zıddına olarak
MA'KUSEN MÜTENASİB Mat: Tersine olan müvâzene Yâni, birbirine nisbet edilen iki şeyden, biri çoğaldığı oranda diğerinin eksilmesi veya birinin azaldığı nisbetinde diğerinin çoğalması Ters orantılı
MA'KUSİYET Terslik, zıdlık, aksilik
MAKV Cilâ yapmak * Yıkamak * Saklamak
MAKYA Kusmak * Kusma yeri
MAKYE Duracak yer, konak yeri
MAKZABA Yonca ekilen yer
MAKZÎ Kaza olunmuş, ödenmiş, te'diye olunmuş olan Ümid edildiği üzere tamam ve ikmâl edici olan Ödeyici Sâhib-i mucib ve muris * Fık: Kendi irade ve kesbimizin neticesi olmak üzere Cenab-ı Hakk'ın (CC) yaratıp vücuda getirdiği bazı şeyler vardır ki, bunlar Allah'ın rızasına muhalif olduğundan, bunları irtikâb etmesi caiz değildir Bu usul-ü kaideye, "makzî" denilmektedir
MAKZUF (Kazf den) İftira edilmiş Namusu hakkında lâf edilmiş * Hazfolunmuş Atılmış
MAL Fık: Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli, lüzumlu şey (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi)
MAL-İ CİZYE Araziden alınan haraç
MAL-İ GAYBÎ Bulunmuş ve sahibi çıkmamış mal
MAL-İ HULYA f Vesvese, kara sevdâ, kuruntu, boş hayaller
MAL-İ KARUN Mc: Çok zengin
MAL-İ MAZMUN Emânet olmayan mal
MAL-İ MENKUL Taşınabilen ve nakledilebilen mal (Arâzi ve binanın haricindekiler)
MAL-İ MİRÎ Miri malı Hükümete veya devlete ait mal
MAL-İ MÜTEKAVVİM Huk: İki mânada kullanılır: Birisi, intifâı mübah olan şeydir Diğeri, mâl-i mührez demektir Meselâ, denizde iken balık gayr-i mütekavvim olup, tutmak ile ihraz olundukta, mâl-i mütekavvim olur İntifâı mübah olmayan mal veya elde edilmemiş olan mal gayr-ı mütekavvimdir Şirâ ile intifa' mübah olduğundan, mâl-i mütekavvimdir (IstFK)
MAL-İ NÂTIK Canlı mal (At, deve, koyun gibi)
MAL-İ UHREVÎ Âhiret için kazanılan sevap Uhrevî mal
MAL-İ ZIMAR Bir kimsenin mâlik olduğu halde, onlardan faydalanması kabil olmayan; başka tabir ile, elinden çıkıp galib-i hale nazaran bir daha eline girmeleri umulmayan mallar
MAL f "Süren, sürülen, sarılan, takılan" anlamlarıyla terkibler yapılmada kullanılır (Meselâ: Pâymal: Ayak altında çiğnenen)
MA'L Evmek, acele etmek, tez tez gitmek * Alıp kaçmak
MALAK Manda yavrusu Buzağı
MALAKELAM Diyecek yok Söz götürmez
MALAMAL Çok dolu, lebâleb, ağzına kadar dolu
MALANİHAYE Sonsuz, nihâyetsiz Uçsuz bucaksız
MALARYA ing Sıtma
MA'LAT (C: Maâli) Derin ve yüksek fikir * Ululuk, şeref, itibar
MALAYA'Nİ (Mâlâyâni) Mânasız, faydasız, boş söz(Elbette en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyani şeylerle ömrünü telef etmesin Kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin Selâmetle kabir kapısını açıp saâdet-i ebediyeye girsin M)
MÂLÂYA'NİYYÂT Faydasız boş sözler, boş konuşmalar, faydasızlık
MALAYUTAK Tâkat getirilmez, güç yetmez, dayanılmaz
MALAZ Sürülmüş toprak * Sular altında kalmış tarla
MALDAR f Malı mülkü çok olan Zengin
MALDARÎ Zenginlik, servet
MALE f Duvarcı malası
MA'LEB (C: Meâlib) Oyun yeri
MA'LEF (C: Maâlif) Ot ve saman gibi hayvan yemi konan yer Samanlık
MA'LEM (C: Maâlim) Eser, iz, nişan, alâmet
MALEMYEKÜN Sözden ibâret
MALEZİM (Mâlezime) Lüzumlu ve gerekli şey Malzeme
MALÎ f Dolu * Fazla, çok
MALÎ (Maliye) Mala ve paraya mensub Mal ve para cinsinden Mala ait
MALİDE f Sürülmüş, sürmüş
MALİH Tuzlu
MALİHULYA (Bak: Mâl-i hulya)
MALİK Sâhib Malı elinde bulunduran Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan * Her şeyin sâhibi olan Allah * Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı
MALİK-ÜL MÜLK Bütün mülkün hakiki mâliki olan Allah (CC)
MALİK-İ YEVMİDDİN Herkesin dünyâda yaptığının mükâfat ve cezasını göreceği yer olan âhiretin, din gününün, mâliki, sahibi olan Allah (CC)
MALİKANE f Büyük ve gösterişli köşk * Tar: Bir kimseye, gelirinden hayatı boyunca istifade etmek; fakat satamamak ve miras bırakamamak şartıyla verilen beylik arazi
MALİKÎ (Bak: İmam-ı Mâlik)
MALİKİYET Malik ve sahib olma
MALİŞ f Sürme, sürüştürme
MALİŞGÂH f Yüz sürülecek yer
MALİŞGER f Sürtücü, oğucu * Tellak
MALİYAT Maliye işleriyle alâkalı Maliye bilgisi
MALİYE Devletin gelir ve masraflarının idaresi * Gelir gider hesablarına bakan resmi dâire
MALİYET Kıymet Mâlolma değeri
MALİYYUN Maliyeci
MALİZME Eskiden yirmi sayfadan meydana gelen cüz, broşür
MALKOÇ Osmanlı İmparatorluğu devrinde akıncıların başı * Akıncı beylerinden meşhur bir hânedan
MAL MÜDÜRÜ Kazâ mâliye memuru
MALPEREST f Malı, mülkü ve parayı çok seven Mala düşkün olan
MA'LUFE Yulaf verilen davar
MA'LUL İlletli, hasta, sakat, kötürüm * Harpte bir uzvunu kaybetmiş gazi
MA'LULEN Mâlul olarak, sakat olarak
MA'LULÎN (Ma'lul C) Sakatlar Hastalıklı ve illetli kimseler
MA'LULİYET Hastalıklı olma, illetlilik
MA'LUM Resul-i Ekrem'in (ASM) bir nâmıdır Onun geleceği, melekler, resuller ve nebiler tarafından mâlum olduğundan ve dünyaya teşriflerinden evvel kendilerinin ta'zim edilmesi ve ona intisab dileklerinden dolayı bu isim verilmiştir * Bilinen, belli olan
MA'LUMAT Bilinen şeyler, bilinenler Bir iş veya mevzu hakkındaki bilgiler
MA'LUMAT-I CÜZ'İYE Az ve hafif bilgi Cüz'i mâlumât
MA'LUMAT-I ZARURİYE Lüzumlu ve zaruri mâlumat
MA'LUMATFÜRUŞ f Mâlumat ve bilgi satan Bilgiçlik taslıyan
MA'LUMİYET Ma'lumluk Bilinme, belli olma * Bilinen ve belli olan şeyin hâl ve sıfâtı
MA'MA' Kimseye birşey vermeyen kadın
MA'MAA (C: Meâmi) Acele etmek * Ateşten çıkan ses * Bahâdırların cenk içindeki haykırmaları
MA'MAFİH Öyle olmakla beraber
MA'MEAN Çok fazla sıcaklık
MAMELEK Elinde bulunan şeyler, sâhib olduğu şeyler Nesi var ise, hepsi * Huk: Bir şahsın alacak ve borçlarının hepsi
MA'MER Geniş menzil
MAMEZA Geçen veya geçmiş şey Geçmiş zaman Mazi
MAMHURAN Adilcevaz, Patnos, Erciş ve bilhassa Beytüşşebab havalisinde meskun olan bir aşiret ismi
MAMİSA Bir ot cinsi
MAMİZAN Vers denilen ot
MA'MUL (Amel den) Yapılmış, işlenmiş * Gr: Avamil'in ikinci bâbı
MA'MULÂT İmal edilmiş, yapılmış şeyler Makine veya elle işlenmiş eşya
MA'MULÂT-I DÂHİLİYE Dâhilî mamulat Memlekette yerli olarak yapılan şeyler
MA'MULÜN BİH Kendisi ile amel olunan (Hukuk, nizam, program kaidesi)
MA'MUR İ'mar edilen, tamir edilmiş
MA'MURE İnsanların bulunduğu bayındır yer Ma'mur olan yer Şehir, kasaba
MA'MURİYET Bayındırlık, ma'murluk
MA'N Az miktar * Kolay
MA'NA (Mânâ) İç, içyüz Bir sözden veya birşeyden anlaşılan Lâfzın delâlet ettiği şey * Rüya, düş * Dilemek, irade
MA'NA-YI HARFÎ Kendisini değil de başkasını veya sahibini, ustasını, kâtibini anlatan, bildiren, tarif eden mânâ
MÂNÂ-YI İSMÎ İsme dair mânâ Bir şeyin sadece kendisini bilip tanımak Bir şey başka şeyleri tanıttığı, bildirdiği veya sevdirdiği için olan mânâya da mânâ-yı harfî denir Bir ağacı gölgesinden, zahirî görünüşünden, bize verdiği meyvesinden dolayı alâka gösterir ve seversek mânâ-yı ismî ile seviyoruz demektir Ağacı görmek ve tanımakla ve meyvelerini almakla Rahmet-i İlâhiyeyi tanıyor, Cenab-ı Hakk'a sevgi ve şükrümüzü arttırıyor ve O'nun emri dairesinde ağaca Rabbimizin iltifatı, rahmeti olarak alâka gösteriyor isek; bu mânâya da mânâ-yı harfî deniyor(Dünyayı ve ondaki mahlukatı mânâ-yı harfî ile sev Mânâ-yı ismî ile sevme! " Ne kadar güzel yapılmışlar" de " Ne kadar güzeldir" deme ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme Çünkü, bâtın-ı kalb, âyine-i Samed'dir ve O'na mahsustur Meselâ; nasıl ki bir pâdişâh-ı âli, sana bir elmayı ihsan etse, o elmaya iki muhabbet ve onda iki lezzet var: Biri; elma, elma olduğu için sevilir ve elmaya mahsus ve elma kadar bir lezzet var Şu muhabbet pâdişaha ait değil Belki, huzurunda o elmayı ağzına atıp yiyen adam, padişahı değil, elmayı sever ve nefsine muhabbet eder Bazan olur ki, padişah o nefisperverâne olan muhabbeti beğenmez, ondan nefret eder Hem elma lezzeti dahi cüz'idir Hem zeval bulur, elmayı yedikten sonra o lezzet dahi gider, bir teessüf kalır İkinci muhabbet ise; elma içindeki elma ile gösterilen iltifâtât-ı şâhânedir Güyâ o elma, iltifât-ı şâhânenin nümunesi ve mücessemidir, diye başına koyan adam, padişahı sevdiğini izhar eder Hem iltifatın gılâfı olan o meyvede öyle bir lezzet var ki, bin elma lezzetinin fevkindedir İşte şu lezzet ayn-ı şükrandır Şu muhabbet, padişaha karşı hürmetli bir muhabbettir! S)(Aynen onun gibi, bütün nimetlere, meyvelere, zatları için muhabbet edilse, yalnız maddî lezzetleri ile gafilâne telezzüz etse, o muhabbet nefsanîdir O lezzetler de geçici ve elemlidir Eğer Cenab-ı Hakk'ın iltifâtât-ı rahmeti ve ihsânâtının meyveleri ccihetiyle sevse ve o ihsan ve iltifâtâtın derece-i lütuflarını takdir etmek suretinde kemâl-i iştiha ile lezzet alsa; hem mânevî bir şükür, hem elemsiz bir lezzettir S)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MANAHNÜ FÎH Üzerinde durduğumuz, bahsini ettiğimiz mes'ele Hakkında konuştuğumuz
MANA MERTEBELERİ Kur'an-ı Kerim'deki âyetlerin anlaşılmasında bilinen muhtelif ma'nâlar Zâhirî, bâtınî, sarihî, harfî, ismî, işarî, remzî, mecazî, mefhumî, riyazî mânâlar gibi
MA'NAT Dilemek, iradet * Kasdolunmuş nesne
MANCINIK Eskiden kale kuşatmalarında ağır taşlar fırlatmak için kullanılan, bir ucunda bir kepçe, öbür ucunda da bir karşı ağırlık bulunan kaldıraç biçiminde eski bir savaş âleti
MANÇURYA (Mançu memleketi) Asya'nın kuzeydoğu tarafında büyük bir memleket olup, son zamana kadar kuzeyde Ohurcuk Denizine ve Sahalin Adasını ayıran Tataristan Boğazı'na kadar uzandığı halde; doğudan Japon Deniziyle sınırlanmış iken, sonraları kuzey ve kuzeydoğu tarafları Ruslar tarafından zaptedilerek Sibirya'ya katılmıştır Bir kısmı da Amur ismiyle bir eyalet halinde kalmış ve diğer bir kısmı da sahiller eyaletine eklenerek o taraflardan Mançurya'nın sahili kalmamış ve kuzeyde Amur Irmağı ve doğuda Usuri Nehri Mançurya'nın hududunu teşkil etmiştir Şimdiki siyasî coğrafyada Mançurya ismi, bu memleketin sadece Çin'e tâbi olan kısmına verilmektedir
MANDA Fr Kendini idare edemeyen bir memleket ahalisini başka bir yabancı devletin idare etmesi * t Camız denen hayvan Kömüş
MANDE f Kalmış, gitmemiş olan
MANDIRA yun Süt ve süt ürünlerinin elde edildiği; süt veren hayvanların barındığı yer
MA'NE Ekmek * Az olan akıcı su * Şey
MANEN Mânâca Mânâ cihetiyle Ruhca Esasca Bâtınen İç varlık bakımından
MANEND f Benzer Denk Gibi
MANEND-ÂBÂD Ölümle kıyamet arasında geçen zaman
MANENDE Benzeyen, mümâsil
MANEVÎ (Ma'nevi) Mânaya âit Maddî olmayan Mücerred Ruhani
MANEVİYYAT Maddi olmayan kuvvet Mânâ âlemine âit olanlar Dinden, imândan, mukaddesât ve imândan gelen kuvvet (Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir Göz ise, mâneviyatta kördür H)
MANEVİYYUN Allah'a, dine, mukaddesata inanmış olanlar
MANEVRA Fr Bir makinenin, bir cihazın işleyişini düzenleme veya idare etme işi ve şekli * Ask: Muharebede düşmanın savaş gücünü yok etmek maksadıyla eldeki askerî kuvvetlerin en te'sirli bir biçimde düzenlenmesini te'min eden bütün hareketler * Barış zamanında kıt'alara ve kurmay hey'etlerine harptekilere benzer şartlar içinde eğitim sağlamak için yaptırılan hareket
MANGA Ask Tek bir kumandanın kolaylıkla sevk ve idare edebileceği kadar erden kurulu küçük askerî birlik (Yaklaşık olarak on erden kurulabilecek olan mangada birkaç makinalı tüfek veya tabanca ile avcı erleri bulunur) * Savaş gemilerinde erlerin yattığı koğuş
MÂNİ' Men'eden Geri bırakan Esirgeyen Engel Özür
MÂNİ-İ ŞER'Î şeriatça kabule engel olan, mâni' olan hâl
MÂNİA Men'eden şey Engel Özür Zorluk
MA'NİDAR (MÂNİDAR) f Bir mânâyı mutazammın olan * Nükteli, ince mânâlı Bir mâna ifade eden Bir mânayı şâmil olan (Farsça bir ifade olup, mânâ; ma'ni diye okunmuştur)
MA'NİDARANE f Mânâlı şekilde
MANİVELA Ağır şeyleri çekmek ve kaldırmak için vasıtanın dönen merkezine bir ucu takılıp döndürülen kol
MANKEN Fr Elbiseleri prova veya teşhir etmek için terzilerin ve hazır elbise satıcılarının kullandığı tahtadan, kartondan, madenden vb insan şekli
MANSAB (Mınsab) Rütbe (Bak: Mansıb)
MANSIB (Nasb dan) Devlet hizmeti * Memuriyet * Bünyad Merci'
MANSIBDÂR f Mansıbda bulunan
MANSUB Nasbolunmuş, me'muriyete konulmuş * Konulmuş, dikilmiş * Gr: Sonu fetha (üstün) kılınmış kelime Meftuh olan
MANSUBÎN (Mansub C) Memuriyette bulunanlar Hizmette olanlar
MANSUR Yardım edilen, yardım görmüş * Gâlib, muzaffer (Bak: Mensur)
MANSURİYYET Allah'ın (CC) yardımıyla muvaffak ve muzaffer olma, başarma
MANSUS Nass ile sâbit kılınmış Âyetle tesbit edilmiş İzhar ve beyan edilmiş * Kur'anda açıkça anlatılmış
MANŞET Fr Bir gazetede ilk sayfanın en üst kısmındaki büyük puntolu başlık * Bir gömleğin kol kısmına geçirilen ve elbisenin kolundan dışarı çıkan kumaş parçası
MANTIK (İntak dan) Konuşturan, söyleten * Doğru muhakeme ve doğru düşünceyi öğreten ilim Akıl kaidesi * Akıl, nutuk, söz
MANTIKAN Mantığa göre Mantıkça
MANTIKÎ Mantıka dâir Aklî ve müsbet olan düşünce, fikir Mantık kaidelerine uygun
MANTIKÎ KIRÂET Acele etmeyerek fakat imlâ kaidelerine dikkat ederek, yâni virgüllerde biraz, noktalı virgüllerde biraz daha durmak, teâcüb ve istifhamları anlatmak, muhaverelerde konuşanların sözlerini ayırmak suretiyle okumaktır
MANTIKİYYÂT Mantıkla alâkalı mes'eleler
MANTIKİYYUN Mantıkla uğraşanlar Mantık âlimleri
MANTUH Boynuzlu hayvan tarafından yaralanan veya öldürülen
MANTUK Bir lâfzın nutuk hâlinde, söz sahasında üzerine delâlet ettiği şey " Şu kitabı satın aldım", sözünde bu lâfzın mantuku, o kitabın satın alınmış olmasıdır * Söz, nukut, mânâ, mefhum
MANYATİZMA Birisinin bâzı hareketleri ile başkası üzerinde uyuşukluk verici te'sir (Bak: İpnotizma)
MANYETİK (Bak: Magnetik)
MANZAM (C: Menâzım) Sıra, dizi
MANZAR (Manzara) (Nazar dan) Bakılan yer, görülen yer Görünüş
MANZAR-I ÂLÂ En yüksek bakış yeri Kudsi ve en yüksek manzara Cennet manzarası, arş-ı azam
MANZAR-I ÇEŞM Gözbebeği
MANZARA Dışarıyı görecek pencere
MANZARANÎ Gösterişli ve güzel adam
MANZARÎ Güzel, gösterişli ve yakışıklı adam
MANZUD Sık yetişmiş ağaç * Üstüste istif edilmiş
MANZUM Ölçülü, mizanlı, tertibli * Vezni ve kafiyesi olan söz Edebi ölçüsü olan sözler (Kaside ve şiirler gibi) * Dizilmiş, sıralanmış, düzenlenmiş
MANZUMAT Manzumeler
MANZUME Tertibli, ölçülü yazı, şiir Vezinli ve kafiyeli olan söz * Sıra, dizi Sistem
MANZUME-İ ŞEMSİYE Güneş sistemi, güneş ve etrafında dönen seyyâreler topluluğu(Şu kâinatın lâmbası olan güneş, kâinat Sânii'nin vücuduna ve vahdâniyyetine güneş gibi parlak ve nurani bir penceredir Evet, manzume-i şemsiye denilen küremizle beraber oniki seyyare: Cirmleri, küçüklük - büyüklük itibariyle pekçok muhtelif ve mevkileri, uzaklık - yakınlık noktasında pek çok mütefâvit ve sür'at-i hareketleri, çok mütenevvi' olduğu halde kemal-i intizam ve hikmet ile ve kemal-i mizan ile ve bir saniye kadar şaşırmıgirsin bir tarafına !!! hareketleri ve deveranları ve güneş ile, câzibe kanunu tâbir edilen bir kanun-u İlâhi ile bağlanmaları, yâni onlar imamlarına iktidaları, büyük bir mikyasta bir azamet-i kudret-i İlâhiyyeyi ve Vahdâniyyet-i Rabbâniyyeyi gösterir Çünki: O câmid cirmleri, o şuursuz büyük kütleleri, nihayet derecede intizam ve mizan-ı hikmet içinde muhtelif şekillerde ve muhtelif mesafelerde ve muhtelif hareketlerde döndürmek, istihdam etmek, ne derece bir kudreti ve bir hikmeti isbat ettiğini kıyas et Bu büyük ve ağır işe zerre miktar tesadüf karışsa, öyle bir patlayış verecek ki, kâinatı dağıtacak Çünki: Bir dakika, tesadüf birisini tevkif etse, mihverinden çıkmasına sebebiyet verir, başkaları ile müsademe etmesine yol açar Küre-i arzdan bin def'a büyük cirmlerle müsademenin ne derece dehşetli olduğunu kıyas edebilirsinManzume-i şemsiyenin, yâni şemsin me'mumları ve meyveleri olan oniki seyyarenin acâibini ilm-i muhit-i İlâhiye havale edip, yalnız gözümüzün önünde seyyaremiz bulunan arza bakıyoruz Görüyoruz ki: Bu seyyaremiz bir azamet-i şevket-i Rububiyyeti ve haşmet-i saltanat-ı Uluhiyyeti ve kemâl-i rahmeti ve hikmeti gösterir bir surette Güneşin etrafında, emr-i Rabbâni ile - Üçüncü Mektupta beyan edildiği gibi - pek büyük bir hizmet için bir uzun seyr ve seyahat, ona ettiriliyor Bir sefine-i Rabbâniye olarak acâib-i masnuât-ı İlâhiye ile doldurulmuş ve zişuur ibâdullaha seyrangâh gibi bir mesken-i seyyar vaziyeti verilmiş Ve evkat ve hesabı bildirecek saat akrebi gibi, Kamer dahi dakik hesaplarla azim hikmetlerle ona takılmış ve o Kamere başka menzillerde ayrı seyr ve seyahat verilmiş İşte bu mübarek seyyaremizin şu halleri, küre-i arz kuvvetinde bir şehadetle, bir Kadir-i Mutlak'ın vücub-u vücudunu ve vahdetini isbat eder Mâdem şu seyyaremiz böyledir Manzume-i şemsiyeyi ona kıyas edebilirsin Hem Şemse, kendi mihveri üstünde cazibe denilen mânevi ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadir-i Zülcelâl'in emriyle döndürüp, o seyyaratı o mânevi iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratı ile saniyede beş saatlik bir mesafeyi kestirecek kadar bir sür'atle, bir tahmine göre "Herkül Burcu" tarafına veya Şems-üş-şümus cânibine sevk etmek, elbette ezel ve ebed Sultanı olan Zât-ı Zülcelâl'in kudretiyle ve emriyledir Güya haşmet-i Rububiyyetini göstermek için, bu emirber neferleri hükmünde olan manzume-i şemsiye ordusu ile bir manevra yaptırır S)
MANZUR Görülen, bakılan, nazar edilen * Beğenilen
MANZURE Belâ, musibet, felâket, âfet * Noksan ve kusuru olan, ayıplanacak kadın
MAR f Yılan
MA'RA Vücudun çok zaman çıplak olan yeri
MARAN (Mâr C) f Yılanlar
MARATON yun Kırk kilometreden uzun bir yolda mukavemet için yapılan hız koşusu
MARAZ Hastalık, illet, dert Belâ
MARAZ-I MÜSTEVLÎ Salgın hastalık
MARAZ-I SÂRÎ Tıb: Bulaşıcı hastalık
MA'RAZ (Ma'rez-Ma'riz) Bir şeyin arzolunduğu yer Göründüğü yer Sergi, meşher
MA'RAZ-I ACÂİB Acâiblerin teşhir olunduğu yer
MA'RAZGÂH Arzolunan yer, sergi
MARAZÎ (Maraz dan) Hastalıkla alâkalı Hastalığa ait Hastalıklı
MARAZİYYÂT Hastalıklar ilmi, patoloji
MA'REC Çıkacak yer, merdiven
MA'REF Yüzün, devamlı olarak açık görünen yeri
MA'REFE Atın yelesi bittiği yer
MAR-EFSA f Yılan tutan, yılan efsuncusu * Yılan sokmuş kimseyi tedâvi eden kişi
MA'REKE Muhârebe meydanı, çarpışma yeri * Çarpışma Kıtal Cenk
MAREŞAL Fr (Bak: Müşir)
MA'RET Kabahat, suç, ayıp, günah
MAR-GİR f Yılan tutan, yılan tutucu
MARHİC Yılan balığı
MARHUK Kuşkonmaz bitkisi
MARIK Dinsiz, mürted, hak dinden çıkan
MARIN (Mârına) Çekiçle dövülerek açılmağa müsait olan * Kireçtaşı * Çeşitli renklerde olan bir çeşit toprak
MA'RIZ (Ma'raz dan) Bir şeyin görünüp çıktığı yer Bir şeyin bildirildiği, arzolunduğu makam
MARIZ Hasta, alil, mariz
MARİC Dumansız ateş, alev * Dumansız barut
MA'RİC Merdiven, yükseliş yeri
MARİD Azgın, sapkın İnad ve isyanda benzerlerinden çok ileri gitmiş olan Kibir, inad ve dinsizlikle tanınmış olan Mütemerrid
MA'RİFE Gr: Arabçada mübhem olmayan " " harf-i ta'rifi ile bildirilen kelime Böyle bir kelimeden tenvin kalkar, kelime belirli olur (Bak: Lâm-ı ta'rif)
MA'RİFET Bilme, bir şeyi cüz'i vecihle bilmek * Hüner Üstadlık San'at * Tuhaflık, garib hareket * Vasıta, tavassut * İlim ve fenlerle tahsil olunan mâlumat İrfan kazanmak (Bak: İrfân)
MA'RİFET MERTEBELERİ (Bak: Yakin)
MA'RİFETPERVER f Hünerli, marifetli

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MA'RİFETULLAH Masnuat-ı İlâhiyeyi ve Kur'âni hakikatleri tefekkür ve tahsil ile veya lütf-i İlâhi ile kalbi inkişâf ve basirete sâhib olmak Esmâ-i İlâhiyyeyi tanımak İlâhi hakikatlara vukufiyet Her işte Allah rızâsına en uygun hareket tarzını bilip amel etmek (Ma'rifetin zıddı; inkârdır İlmin zıddı ise; cehildir) (Bak: Vicdan-İrfân)(Muhyiddin-i Arabi, Fahreddin-i Râzi'ye mektubunda demiş: "Allah'ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır" Bu ne demektir? Maksad nedir soruyor?Usul-üd-din imamları ve ulema-i ilm-i Kelâmın akaide dair ve vücud-u Vâcib-ül-Vücud ve Tevhid-i İlâhiye dair beyanatları, Muhyiddin-i Arabi'nin nazarında kâfi gelmediği için, İlm-i Kelâm'ın imamlarından Fahreddin-i Râzi'ye öyle demişEvet, İlm-i Kelâm vasıtasiyle kazanılan Mârifet-i İlâhiye, mârifet-i kâmile ve huzur-u tam vermiyor Kur'an-ı Mu'ciz-il Beyan'ın tarzında olduğu vakit, hem mârifet-i tâmmeyi verir; hem huzur-u etemmi kazandırır ki, inşâallah, Risale-i Nur'un bütün eczaları, o Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın cadde-i nurânisinde birer elektrik lâmbası hizmetini görüyorlarHem, Muhyiddin-i Arabi'nin nazarına, Fahreddin-i Râzi'nin İlm-i Kelâm vâsıtasiyle aldığı mârifetullah ne kadar noksan görülüyor; öyle de; tasavvuf mesleğiyle alınan mârifet dahi, Kur'an-ı Hakim'den doğrudan doğruya veraset-i Nübüvvet sırriyle alınan mârifete nisbeten o kadar noksandır Çünki: Muhyiddin-i Arabi mesleği, huzur-u dâimiyi kazanmak için $ deyip, kâinatın vücudunu inkâr edecek bir tarza kadar gelmiş Ve sâirleri ise, yine huzur-u dâimiyi kazanmak için $ deyip, kâinatı nisyan-ı mutlak altına almak gibi, acib bir tarza girmişler Kur'an-ı Hakim'den alınan mârifet ise, huzur-u dâimiyi vermekle beraber, ne kâinatı mahkum-u adem eder, ne de nisyan-ı mutlakta hapseder Belki, başıbozukluktan çıkarıp, Cenâb-ı Hak nâmına istihdam eder Herşey mir'at-ı mârifet olur Sa'di-i Şirazi'nin dediği gibi: $ Herşeyde Cenâb-ı Hakk'ın mârifetine bir pencere açarBâzı Sözlerde ulema-i İlm-i Kelâm'ın mesleğiyle, Kur'andan alınan minhâc-ı hakikinin farkları hakkında şöyle bir temsil söylemişiz ki; meselâ: Bir su getirmek için, bâzıları küngân (su borusu) ile uzak yerden, dağlar altında kazar, su getirir Bir kısım da, her yerde kuyu kazar, su çıkarır Birinci kısım çok zahmetlidir; tıkanır, kesilir Fakat her yerde kuyuları kazıp su çıkarmağa ehil olanlar, zahmetsiz herbir yerde suyu buldukları gibi, aynen öyle de: Ulema-i İlm-i Kelâm, esbabı, nihayet-i âlemde teselsül ve devrin muhâliyeti ile kesip, sonra Vâcib-ül Vücud'un vücudunu onunla isbat ediyorlar Uzun bir yolda gidiliyor Amma Kur'an-ı Hakim'in minhâc-ı hakikisi ise, her yerde suyu buluyor, çıkarıyor Her bir âyeti, birer Asâ-yı Musâ gibi nereye vursa âb-ı hayat fışkırtıyor $ düsturunu, herşeye okutturuyorHem imân yalnız ilim ile değil, imânda çok letâifin hisseleri var Nasılki: Bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor İlim ile gelen mesâil-i imâniye dahi, akıl midesine girdikten sonra derecata göre ruh, kalb, sır, nefis ve hâkezâ letâif, kendine göre birer hisse alır, masseder Eğer onların hissesi olmazsa, noksandır İşte Muhyiddin-i Arabi, Fahreddin-i Râziye bu noktayı ihtar ediyor M)
MARİN Burun ucunda olan yumuşak kemiksiz yer
MARİSTAN f Hastahâne
MARİZ (Maraz dan) Hasta İlletli Dertli
MARİZANE f Hasta olarak
MÂRR Geçen, geçmiş, yürüyen
MÂRR-ÜL BEYAN Beyânı yukarıda geçmiş olan
MÂRR-ÜZ ZİKR Yukarıda zikri geçmiş olan, yukarda bahsedilmiş olan
MÂRRE Fık: Herkesin gittiği umumi yoldan yürüyen
MÂRRÎN (Mâr dan) Geçenler
MÂRRİN Ü ÂBİRÎN Gelip geçenler Gelen giden
MARSUS (Bak: Mersus)
MARTULOS (Martoloz) Osmanlı Devletinin teşekkülü sıralarında ve yeniçeri teşkilâtından önce, Hristiyanlardan, ordunun geri hizmetlerinde çalışmış olan teşekküllerden biridir Silâhlanmış kişi mânasında Rumca bir kelimedir * Eskiden Tuna gemicileri, korsanı mânasında da kullanılmıştır
MA'RUF Bilinen, tanınmış Belli, meşhur * Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği * Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele (Bak: Emr-i bi-l ma'ruf)
MA'RUF-İ CİHÂN Dünyaca tanınan ve meşhur Cihânın bildiği
MA'RUFAT Bilinen şeyler Şeriatın emrettiği hususlar
MA'RUFİYET Ma'rufluk Ünlülük, meşhurluk, tanınmışlık
MA'RUR Uyuz
MA'RUŞ Üstü çardak şeklinde yapılı bina
MA'RUZ Bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak * Arzolunmuş, arzolunan * Serilmiş, yayılmış * Verilmiş, sunulmuş * Anlatılmış * Bir şeye karşı siper alan
MA'RUZÂT (Ma'ruz C) Arz olunanlar Arzedilenler, takdim edilenler Küçükten büyüğe bildirilenler
MARZAT Rızâ Memnuniyet, hoşnudluk
MARZÎ Razı olmağa dâir * Kabul edeceği, razı olacağı
MARZÎ-İ İLÂHÎ Cenab-ı Hakk'ın rızasına uygun işler
MARZİYAT Razı olunacak şeyler Allah'ın rızasına dair olanlar
MARZİYE Razı olma, hoşnud olma, memnuniyet
MA'S Tıb: Adalelerin tutulması, kasların büzülmesi Kramp
MAS Yeyni, hafif kimse
MAS' Davarın kuyruğunu salması * Vurmak * Parlamak
MA'S Ovmak * Dürtmek
MASA' Kılıçla vuruşmak
MASABAK (Bak: Masebak)
MAS'AD (C: Masâid) Yukarı çıkılacak yer Suud yeri
MASAD (C: Musdân-Emside) Dağın yüksek ve yüce yeri
MASADAK Bir sözü veya hükmü tasdik eden husus "Söylendiği gibi, denildiği şekilde, doğru, sâdık, olduğu gibi, muvâfıktır, mutâbıktır, tıpkısı" gibi mânâlara gelir Mânânın fertlerine de mâsadak denilebilir
MASADIR (Masdar C) Masdarlar
MASAFF Savaş, muhârebe, harp, cidâl yeri
MASAHA Sıhhat mevzii * Kamer, ay
MASAİB (Bak: Mesaib)
MASAİD (Mas'ad C) Yukarı çıkacak yerler
MASAİF (Masif C) Sayfiyeler, yazlıklar Yaz mevsiminde oturulacak yerler
MASAK Darlık
MASAL Az miktar olan şey
MASALE Sızıntı
MASAM Duracak yer
MASAME Duracak yer
MASAN Eşya saklanacak yer
MASANİ' (Masna C) Sarnıçlar Su mahzenleri
MA'SARA (Üzüm ve susam gibi şeylerin) sıkıldığı yer
MASARİ' (Mısrâ' C) Mısrâlar * (Masra' C) Güreş meydanları
MASARİF (Masraf C) Sarfiyatlar, masraflar (Masârifât da denir)
MASARİF-İ UMUMİYE Umumi masraflar
MASARİF (Masruf C) Harcananlar, sarfolunanlar
MASARİFAT (Masârif C) Masraflar, giderler Harcanan paralar
MASARÎN Bağırsaklar
MASBAH Doğacak zaman ve yer
MASBU' Kibirli, gururlu, mağrur Kendini beğenmiş
MASBUG (C: Mesâbig) Boyalı, boyanmış Mülevven
MASD Cima etmek * Emmek
MASDA' Taşlık yerlerden geçen düz yol
MASDAR Bir şeyin sudur ettiği (çıktığı) menba * Gr: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şekli, fiil kökü Okumak, yazmak, kitabet, kıraat, ahz, almak gibi Masdar kelimesi; ism-i mekândır, sudur etmek mânasına gelir Fiilin mâna ve lâfız ciheti ile mebde' ve me'hazidir
MASDAR-I CA'LÎ (Mec'ul) yapma olan masdar Arapçada, bazı isim ve sıfatların sonlarına (-iyyet) ilâve edilerek yapılır Meselâ: İnsan: İnsaniyyet, Şâir: Şâiriyyet Câhil: Câhiliyyet Merbut: Merbutiyyet gibiArapça veya Farsça kelimenin sonuna (-îden) eki getirilerek yapılır Meselâ: Cenk den, Cengîden: Cenk etmek Fehm den, Fehmîden: AnlamakTaleb den, Talebîden: istemek
MASDAR-I MERRE Fiilin bir defa yapıldığını belli eden masdar Merre, kerre, lem'a, darbe gibi, "fa'le" vezninden gelen masdarlardır
MASDAR-I MİMÎ Başında mim harfi bulunan masdar (Ketb: Yazmak) masdarının mimisi (mekteb) olduğu gibi
MASDU' Baş ağrısına tutulmuş olan Başı ağrıyan
MASDUK Doğruluğu kabul edilmiş, tasdik edilmiş
MASDUKA (C: Masdukat) Doğru söz Hakikat ve gerçek olan kelâm
MASDUM Çarpılmış Kendisine vurulmuş
MASDUR Gönderilmiş, yollanmış olan * Göğsü incinmiş veya ağrımış olan
MASEBAK Geçen, geçmiş olan, geçmişteki
MASELEF Evvelki, geçmiş
MA'SERE (Ma'seret) Zorluk, güçlük
MASFUF (Masfufe) Saf bağlamış, dizilmiş Sıra ile dizilmiş
MASH Tutmak * Çekmek
MASH (MUSUH) Sâbit olma * Mahvolup belirsiz olmak * Kısa olmak
MASHARA Maskara, soytarı * Tuhaflıklar yapan kimse * Komik, gülünç * Zevklenme, eğlenme * Kepaze, utanmaz, rezil
MASHARA-İ ÂLEM Âlemin maskarası Kepaze, rezil
MASHARA (C: Mesâhır) Büyük taşlı yer
MASHUB (C: Mesâhib) Beraber alınıp götürülmüş Kucaklanmış
MASHUBEN Beraberce, birlikte olduğu halde Yanında bulunarak
MASI' Sağlam vücutlu kimse
MASIR Mâni, engel
MASÎ f Pervasız, korkusuz
MASİF (C: Mesâif) (Sayf dan) Yazlık Yazın oturulacak yer Sayfiye yeri
MASİK Yapışkan * Zapteden, istilâ eden, tutan
MASİLE Üzerinde mum veya fitil yakılan çıra ve şamdan
MASÎR (C: Masâyi) (Sayruret den) Sürüp giden * Karargâh * Suyun aktığı yer * Rücu etmek, dönüp gitmek * Dönüp varılacak yer
MASİT Acı su * Bir ot cinsi
MASİVA Ondan gayrısı (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler (Bak: Taabbüd)(Ey insan! Kur'anın desâtirindendir ki; Cenab-ı Hakkın mâsivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma Çünkü mahlukat ma'budiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi mahlukiyet nisbetinde de birdirler MN)
MA'SİYYET İtaatsizlik, günah, isyan(Mâsiyetin mâhiyetinde, bilhassa devam ederse, küfür tohumu vardır Çünki, o mâsiyete devam eden ülfet peyda eder Sonra ona âşık ve mübtelâ olur Terkine imkân bulamıyacak dereceye gelir Sonra o mâsiyetinin ikaba mucib olmadığını temenniye başlar Bu hal böylece devam ettikçe küfür tohumu yeşillenmeye başlar En nihâyet, gerek ikabı ve gerek dâr-ül-ikabı inkâra sebeb olurVe keza, mâsiyete terettüp eden hacâletten dolayı, o mâsiyetin mâsiyet olmadığını iddia etmekle o mâsiyete muttali olan melekleri bile inkâr eder Hattâ şiddet-i hacâletten yevm-i hesabın gelmiyeceğini temenni ederŞayet yevm-i hesabı nefyeden ednâ bir vehmi bulursa, o vehmi kocaman bir bürhan addeder En nihayet nedâmet edip terketmiyenlerin kalbi küsufa tutulur, mahvolur gider El-iyazü Billâh! MN)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MASK Muhkem, sağlam (Müe: Maske)
MASKAT Düşülen yer
MASKAT-I RE'S Doğum yeri Vatan Bir kimsenin doğduğu yer
MASKU' Kırağı düşmüş yer
MASKUL Cilâlanmış, saykal vurulmuş Mücellâ
MASL Tarhana * Yoğurt ve süt içinde bulunan yeşilimsi su
MASL-ÜD DEM Kanın sulu kısmı
MASLAHAT İş, mes'ele * Sulh yolu * Fayda, maksad, keyfiyet (Zıddı; mefsedettir)
MASLAHAT-I MÜRSELE Şeriat tarafından ne itibar ve ne de ibtâl ve ilgâ edildiği mâlum olmayan bir mes'elenin maslahat üzere fakihler tarafından hükümlendirilmesi
MASLAHATBÎN f İş yapabilen İş görmesini bilen
MASLAHATGÜZÂR f İş bilir * Elçi vekili Elçi namına işleri tâkible vazifeli kimse
MASLAHATKÂRÂNE f Maslahata, işe ve maksada uygun surette
MASLAHATŞİNÂS f İşten anlıyan, iş bilen
MASLAK Su yolu üzerinde bulunan su haznesi * Dâima akan su borusu * Büyük yalak
MASLİYE Tarhana çorbası * Koruk aşı
MASLUB Salbolmuş, asılmış Asılarak idam edilmiş
MASLUBEN Asılarak, asılmış olduğu hâlde Asılma suretiyle
MASMASA Ağzın önü
MASNA' (Masnaa) Su mahzeni Sarnıç * Şimdiki Arapçada: Fabrika * Bucak, köşe
MASNEA İçine yağmur suyu toplanan büyük havuz
MASNU' (Sun' dan) San'atla yapılan, yapılmış Yapma, yapmacık
MASNU-U VÂHİD Cenab-ı Hakk'ın (CC) (bir tek olan) san'at eseri
MASNUAT San'atkârâne yapılan şeyler Yapılanlar
MASNUAT-I SAYFİYYE Cenab-ı Hakk'ın yaz mevsiminde yarattığı san'atlı güzel eserler
MASNUK Nezleli kimse
MASON Fr Duvarcı mânasına bir kelimeden alınmış isimdir Dinsiz, imânsız mânâsına kullanılır Fermeson veya farmason da denir
MASR Parmak uçlarıyla süt sağmak * Bir şeyi incelemek * Az olmak * Dağılmak (İmtisar veya immisar ile aynı manadadır)
MASRA' Çarpışma, ölme * Güreş meydanı
MASRAF Sarfedilen, harcanan Gider
MASRİF (Sarf dan) Sarfetme ve harcama mahalli
MASRU' Sar'a hastalığına tutulmuş, sar'alı
MASRUAN Sar'alı olarak, sar'a hastalığına tutulmuş olarak
MASRUF Sarfolunmuş, harcanılmış olan
MASS Emmek Bir şeyi eme eme içmek
MASS (Mâssa) Emici, massedici
MASS Yakın olan * Dokunan Değen
MASSA Maraz, hastalık * Zahmet
MASSETMEK Emmek, emerek içmek
MAST f Yoğurt
MASTABA (C: Masâtıb) Sedir, peyke
MASTAKİ Sakız
MASTİHİ Kıbrıs ve Sakız adalarında yetişen bir ağacın adı
MASTUB Damarlardan taşmış kan
MASTUR (Satır dan) Çizilmiş, yazılmış
MASUBE İsâbet etmiş (felâket, musibet, belâ, âfet)
MASUG Kalıba dökülmüş * Örneğe uygun * Düz
MA'SUM Günahsız, suçsuz
MA'SUMÂNE Günahsızcasına, suçsuz olarak
MA'SUME Suçsuz kadın veya kız
MA'SUMİYET Ma'sumluk, kabahatsizlik, suçsuzluk
MASUN Korunan, mahfuz, emin, muhafaza olunan * Sâlim, sağlam
MASUNİYET Eminlik, sağlamlık, muhafaza altında bulunmak, dokunulmazlık
MA'SUR Zor, güç, zorlaştırılmış
MASUS Sirke ile pişmiş güvercin
MASUR Birbirine katılmış şey Mümtezic
MA'SUR Sıkılmış Suyu veya yağı çıkarılmış
MASVAT Çok bağıran
MASVER Sütsüz keçi * Sütü zor çıkan deve
MASYEF (C: Mesâyıf) Yaz gününde oturulacak yer * Su yolunun eğri büğrü yeri
MAŞAALLAH Allah'ın istediği gibi * Allah korusun, Allah saklasın (meâlinde duâdır)
MAŞE f Maşa
MA'ŞEB Otlu yer
MA'ŞER Cemâat, müttehid cemâat Birinin ehil veya iyâli İns ve cin cemaatı * Bölük, topluluk
MA'ŞERÎ Cemiyete âit Topluluğa âit Ortaklaşa Pek çok
MAŞITA (Meşşâta) Baş tarayan
MAŞÎ (Mâşiyye) (C: Müşşât) (Meşy den) Yürüyen, yürüyücü
MAŞİYE (C: Mevâşi) Koyun ve keçi gibi hayvan * Oğlu ve kızı çok olan kadın
MAŞİYEN Yaya olarak, yürüyerek
MAŞRIK (Bak: Meşrık)
MA'ŞUK(A) Aşk ile sevilen, sevgili
MA'ŞUKİYET Sevilme hâli Sevilen bir kimsenin hâli
MA'ŞUŞ Zayıf ve cılız adam
MATA (C: Emtâ) Arka
MA'TAB (C: Meâtıb) Helâk olacak yer
MATABİ' (Matbaa C) Matbaalar, basımevleri
MATABÎH (Matbuh C) (Tabh dan) Tabholunmuş yani pişirilmiş şeyler
MATABİH (Matbah C) Mutfaklar Yemek pişirilen yerler
MATAF (C: Matâif) (Tavâf dan) Tavâf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yer
MATAHİR (Mathare C) Mataralar, su kapları * Gusülhâneler İçinde yıkanılıp temizlenilecek yerler
MATAİF (Matâf C) (Tavaf dan) Tavaf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yerler
MATAİM (Mat'am C) Yemek yenilecek yerler Yemek odaları
MATAÎM (Mıt'âm C) Oburlar, doymakbilmez kimseler * Başkalarını beslemeler
MATAİN (Matin C) Balçıkla sıvanmış yerler
MATAÎN (Mıt'ân C) Mızrakla yaralamakta mâhir ve usta olan
MATALİL (Matlul C) Nemli, ıslak ve yaş şeyler
MAT'AM (C: Matâim) Yemek yenilecek yer Yemek odası
MATAMİH (Matmah C) Göz dikilen şeyler Göz dikilen yerler
MATAMÎR (Matmure C) Mezarlar, kabirler * Bazı şeyleri saklamak için kullanılan toprakaltı yerler
MATAR (C: Emtâr) Yağmur
MATARA Askerlerin kullandığı üzeri aba ve çeşitli kumaşlarla kaplı madeni su şişesi veya yolculukta kullanılan deriden yapılmış su kabı
MATARE Kuşu çok olan yer
MATARIK (Mıtrak ve Mıtraka C) Demirci çekiçleri
MATARİD (Mıtred C) Mızraklar, zıpkınlar
MATARİH (Matrah C) Bir şey atılan yerler * Tarhedilecek yerler
MATAVİ (Matvi C) Kıvrımlar Bükülmüş şeyler
MATAYA (Matiyye C) Binek hayvanları
MATBAA (Tab' dan) Tab'edilen yer Kitab, gazete ve sâir yazıların basıldığı yerler Basımevi
MATBAA-İ ÂMİRE Devlet matbaası
MATBAH(A) Mutbah Yemek pişirilen yer
MATBAH-I ÂMİRE Saray mutfağı
MATBAHA-İ KUDRET Cenab-ı Hakk'ın âşikâr kuvvet ve kudreti ile bahçe, bağ, tarla ve bostan gibi yerlerde pişmiş gibi hazır gıda maddelerinin yetiştiği yer Kudret mutbahı
MATBU' Tab' olunmuş basılmış, kitap veya gazete haline gelmiş Basılıp matbaadan çıkmış olan
MATBUAT Tab' edilmiş neşriyat Basılmış şeyler (Kitap ve gazeteler gibi)
MATBUH (C: Matâbih) (Tabh dan) Kaynatılmış veya haşlanmış (ilâç) * Pişirilmiş yemek
MATBUHAT (Matbuh C) Kaynatılmış veya haşlanmış ilâçlar * Pişirilmiş yemekler
MATE Öldü
MATEAHHAR (Mâ-teahhar) Sonra gelen Sonradan gelen
MA'TEBE Kızgınlık ve hiddetle hitabetmek
MATEKADDEM (Mâtekaddem) Geçmiş zaman, mâzi * Sâbık Geçen şey * Önceleri
MÂTEM Ağlama Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama Kederinden yas tutma(Bak! Öyle bir ziya-yı hakikat neşreder ki, eğer O'nun o nurâni daire-i hakikat-ı irşadından hariç bir surette kâinata baksan, elbette kâinatın şeklini bir matemhâne-i umumi hükmünde ve mevcudatı birbirine ecnebi, belki düşman ve câmidatı dehşetli cenâzeler ve bütün zevil-hayatı zevâl ve firakın sillesiyle ağlayan yetimler hükmünde görürsün Şimdi bak; O'nun neşrettiği nur ile o matemhâne-i umumi şevk-i cezbe içinde bir zikirhâneye inkılâb etti O ecnebi düşman mevcudat, birer dost ve kardeş şekline girdi S)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MÂTEMDÂR f Mâtemli, acılı, yaslı
MÂTEMENGİZ f Mâtemi ve yası iktiza eden
MÂTEMFEZÂ f Yası ve mâtemi ziyadeleştirip arttıran
MÂTEMHANE f Ağlanılan, yas tutulan yer
MÂTEMÎ Yaslı, mâtemli, üzüntülü
MÂTEMKÜNÂN f Yas tutup mâtem ederek
MÂTEMZEDE Mâtemli Yaslı
MATERYAL Fr Bir işin meydana çıkması için lâzım gelen şeyler
MATERYALİST Fr Maddeci Her şeyi madde ile kıymetlendiren (Bak: Maddiyyun)
MATERYALİZM Fr Maneviyatı ve Allah'ı inkâr eden maddiyyunların mesleği
MATFA (İtfâ dan) Söndürülmüş
MATH El ile vurmak * Yalamak * Birbiri ardınca sulamak
MATHARE (C: Matâhir) Gusülhâne İçinde yıkanılıp temizlenilecek yer * Su kabı, matara
MATHUM Dolu, dolmuş
MATIR (Matar dan) Yağan, yağıcı
MATİ' Uzun, tavil * Her nesnenin iyisi
MATÎN (C: Metâyın) Balçıklı yer
MATÎR Yağmurlu gün
MATÎRAT Tehlikeli yerler
MATÎTA (C: Metâyıt) Havuz dibinde kalan balçıklı bulanık su
MATİYYE Binek hayvanı Binek * Gerinip sevinerek yürüyen
MATİYYE-RÂN Bindiği hayvanı yola süren
MATL Atlatma, geçirme, defetme * Çekme
MATLA' Güneş veya yıldızların doğdukları yer, ufuktan çıktıkları yer * Yıldız veya güneşin zuhur etmesi * Edb: Kaside ve gazelin kafiyeli olan ilk beyti (Bak: Musarra')
MATLAB İstek, istenilen şey * Hallolunacak mesele Mebhas * Kaziye
MATLAB-I DİL-HAH Gönlün isteği, arzu, maksad
MATLUB İstek, istenilen şey * Alacak Ödünç verilmiş
MATLUBAT (Matlub C) İstenilen, talebedilen ve aranılan şeyler * Alacaklar Ödünç olarak verilmiş olan şeyler
MATLUL (C: Matâlil) Yaş, ıslâk * Islanmış, nemlenmiş
MATMA' Tamâ edilecek şey Çok istenilecek şey
MATMAH Tamâh olunan şey, hırsla göz dikilerek bakılan şey veya yer
MATMAH-I CİHANÎ Bütün herkese ait tamah olunan ve büyük istekle üzerine bakılan şey
MATMAH-I NAZAR Hırsla bakılan şey
MATMAZEL Fr Evli olmayan gayr-ı müslim kız
MATMU' (Tama' dan) Tama' olunmuş Hırsla istenen şey
MATMUR Gömülmüş, defnedilmiş Toprak altına konulmuş
MATMURE Toprak altında bazı şeyleri saklamağa mahsus yer * Kabir, mezar
MATMUS Gözü doğuştan değil de, sonradan kör olmuş adam
MATNEB (C: Metânib) Omuz * Omuzla boyun arası
MATRAH (C: Matârih) (Tarh dan) Mahal, yer * Tarh olunacak şey, tarh edilecek nesne * Bir şey atılan yer
MATRAN Taç giymiş piskopos
MATRED(E) Irak eden, uzaklaştıran
MATRİS Fr Dizilmiş harflerin hususi bir mukavva üzerine alınan kalıbı * Dizme makinelerinde harf kalıbı
MATRUD Kovulmuş Tardedilmiş Uzaklaştırılmış olan
MATRUDÎN Kovulmuş olanlar Kovulmuşlar
MATRUH Tarh edilmiş, çıkarılmış * Belirtilmiş, konulmuş (vergi) * Temeli atılmış (Binâ)
MATRUK Gevşek ve uyuşuk adam * Kuruduktan sonra yine yağmurla tazelenmiş
MATRUŞ Traş olmuş Sakalsız * Sağır kimse
MATT Çekmek
MATTA İncil kitaplarından birisinin adı Tahrif edilmiş dört yüz muhtelif İncil içinden seçilen biri (Bak: Havari)
MATTAL (Mattâle) Devamlı olarak borcunu ileri atıp geciktiren
MATTE Vesile, sebep
MA'TUF Ait ve râci' olan * Bir tarafa meyletmiş Mâil olan * İsnadedilen Yöneltilmiş
MA'TUFUN ALEYH f Bir rabt edatı ile kendisine bağlı olan kelime (Bak: Harf-i atıf)
MA'TUH(E) (Ateh den) Bunamış, bunak * Sakat, kötürüm Amelmânde
MA'TUHANE Bunakçasına, bunamışçasına
MA'TUK(A) (C: Maâtik) (Atâk dan) Azat olunmuş Azatlı
MAT'UM (C: Mat'umat) Yenecek yemek Taam
MAT'UMAT (Taam dan) Yemekler Taamlar Yenecek şeyler("Hem hiç mümkün müdür ki: Fâtır-ı Kerim, Halik-ı Rahim, küçük midenin cüz'i arzusunu ve muvakkat bir beka için lisan-ı hal ile duasını hadsiz enva-ı mat'umat-ı lezizenin icadiyle kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyâc-ı fıtriden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve külli ve daimi ve haklı ve hakikatlı, kalli, halli bekaya dâir gayet kuvvetli duâsını kabul etmesin? Hâşâ yüzbin defa hâşâ" L)
MAT'UN (Tâun dan) Belâya tutulmuş Musibet ve tâuna giriftar olmuş * (Ta'n dan) Ayıplanmış
MAT'UNEN Vebâya tutularak
MA'TUT Mağlup, yenilmiş
MATURİDÎ Mâturidi Mezhebi ve bu mezhebden olan Semerkand şehrinin Mâturid köyünden olan Ebu Mansur-u Mâturidi'yi (Hicri: 280-332) itikadda imam olarak kabul edenler Amelde Hanefi Mezhebinden olanlar, itikadda Maturidi mezhebindendir Çünkü bu Zât, Ehl-i Sünnet itikadına muhalif görüşleri, eserleri ile reddederek ıslâh etmiştir
MATV Çekmek
MATVÎ Bükülü, dürülmüş, kıvrılmış şey
MATVİYY Dürülmüş nesne
MATVİYYÂT Dürülmüş ve bükülmüş olanlar Kitap sahifeleri gibi toplanmış olanlar
MATVİYYEN Sarılı olduğu halde Dürülerek Kıvrılarak
MAUK şer, yaramaz
MAUL Üstün gelinmiş
MA-UL HAYAT Mc: Haysiyyet Şeref, yüz suyu * Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat)
MA-UL VERD Gül suyu
MAUN Eve lâzım şeyler Ev eşyası * Malın zekâtı * Ufak tefek ihtiyaçlar * Nefaseti sebebi ile (nefsin çok hoşuna gittiğinden) kimseye verilmek istenmeyen şey
MÂUN SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 107 Suresidir "Eraeyte Suresi" de denir
MAUN Yardım, imdat * Taat İnkiyad İtaat
MAUNE Mavna Yük taşıyan büyük kayık
MAUNET Yardım İmdat * Azık Yol yiyeceği * Cenab-ı Hakk'ın salih kullarına olan imdadı, inayeti * Huk: Masarif
MA'V Olmuş taze hurma * Ses, avaz
MA-VAKAA Vaki' olan Hâdise Sergüzeşt
MA-VEKA' (Mâ-Vaka') Vâki olan, olup biten
MA'VEL Ağıt edecek yer
MA-VERA Bir şeyin gerisinde, arkasında veya ötesinde bulunanlar
MÂ-VERAÎ Öteye mensub ve âid * Diğer âlemle alâkalı
MAVERA-ÜN NEHR Ceyhun ırmağının doğusunda kalan ülkelere müslüman coğrafyacıların verdiği ad Türklerin yaşadıkları bu ülkeler, Ceyhun ve Seyhun ırmaklarının havzalarını ihtiva ediyordu * Dicle ile Fırat arası
MAVİYE Billur taşı
MAVNA Limanlarda, şamandıralara bağlı olarak yükleme ve boşaltma yapan gemilerden, kıyılara römorkör yedeğinde yük götürüp getiren tekne
MAVTIN (C: Mevâtın) (Vatan dan) Vatan Yurt edinilen ve yerleşip oturulan yer
MAVZER Alm Mavzer adında bir Alman'ın yaptığı çaplı harp tüfeği Askerlikte kullanılan bir silâh
MA'Y Su arkı Su mecrâsı
MAYE Damızlık * Esas Temel * Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde * Para, mal İktidar Güç * İlim * Dişi deve
MAYE-İ ŞEB Gece karanlığı
MAYEDAR f Kudretli, paralı
MAYHOŞ f Biraz ekşice lezzetli tatlı
MAYIH (C: Mâha) Kova doldurmak için kuyu içine inen kişi * Bahşiş veren, atâ eden
MAYIN ing Karada ve denizde, daha çok gizlendirilerek konulan ve temas edilince patlayan bomba
MÂYİ' Akıcı Akıcı madde
MÂYİ'-İ NÂRÎ Ateş halinde su veya buhar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.