|
|
Konu Araçları |
harfiile, harfiosmanlıca, ilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MÂ f Biz mânasınadır (Bak: Şahıs zamiri) * Mim ile elif harfinden ibâret "Mâ" Arabçada muhtelif isimleri vardır Ve çeşitli mânalara gelir Cansız şeylere işaret eder "Şu nesne, o şey ki" mânâlarına gelerek kelimelerle birleşir Meselâ: (Mâ-ba'd: Sondaki, alttaki) MÂ-İ İSTİFHAMİYYE Sual için kullanılan kelimenin başında gelir (Mâhâzâ: Bu nedir? Mâindek: Yanındaki nedir?) suallerinde olduğu gibi MÂ-İ MASDARİYE Başında bulunduğu cümleyi masdar mânasına ve hükmüne sokar MÂ-İ MEVSUFE Şey mânasında nekre olup bir sıfattan evvel kullanılır $ (Nazartu ilâ mâ mu'cebin leke: Sana hoş gelen şeye baktım) cümlesindeki gibiBazan da sıfatsız olur $(Ni'me-mâ: Ne güzeldir) $ (Meselen-mâ: Bir misâl olarak) kelimelerinde gördüğümüz gibi MÂ-İ MEVSULE Buna ism-i mevsul de denir Kendinden sonra gelecek küçük cümleyi daha önce geçen cümleye bağlar $ (Ketebtu mâ kultü: Söylediğimi yazdım, ne söyledimse yazdım) cümlesinde olduğu gibi MÂ-İ NÂFİYYE $(Ben kâmil değilim) misâlinde olduğu gibi mânayı nefyeder MÂ-İ ŞARTİYE İki muzariyi cezmeder, şart ve cezâ mânasını ifade eder $(Ne yazarsan, yazarım) misalinde olduğu gibi MÂ-İ ZÂİDE Bazı edat ve fiillerin sonuna fazladan olarak gelir $ kelimelerinde olduğu gibi MÂ' Su Ab MÂ-İ CÂRİ Akarsu (Çay ve ırmak suları gibi) MÂ-İ LEZİZ Lezzetli ve tatlı su MÂ-İ MAGSUL (Mâ-i müsta'mel) Kullanılmış su MÂ-İ MUKATTAR İnbikten geçirilmiş (damıtılmış), saf su MÂ-İ MUTLAK Yaratıldığı vasıf üzere duran su (Yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu sularıdır) MÂ-İ MUKAYYED Herhangi bir maddenin karışması ile yaratılmış oldukları hâlden çıkmış ve hususi bir ad almış sulardır (Gül, çiçek, üzüm, asma, et suları gibi) MÂ-İ MÜKEDDER Bulanık su MÂ-İ MÜNHEMİR Akıp giden su MÂ-İ MÜSTAMEL Temiz olduğu halde temizleyici olmayan, kullanılmış olan sulardır MÂ-İ RÂKİD Durgun su MÂ-İ ZERRİN Altun suyu MÂ-ÜL BAHR Deniz suyu MÂ-ÜL HAYAT Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat) MA' Yer yüzüne yayılıp döşenmek MAA (Beraber) mânasında bir kelime olup, iki türlü kullanılır:1- İzafetle (tamlama hâlinde):a) Zarf olarak: (Celestü maa zeydin: Zeyd ile beraber oturdum)b) Sıla (cümlecik) olarak: (Musaddıkan lima maaküm: Sizdekini tasdik ederek)c) Haber olarak: (Vehüve maahüm: O, onlarla beraberdir)2- İzafetsiz: Bu takdirde tenvinlenir ve hâl olarak bulunur: (Caû maan: Beraber geldiler) MAAB Ayıp, eksiklik * Ayıp şey, utanılacak nesne, ayıp yeri MAABİD (Meâbid) (Mabed C) İbadet edilen yerler Mâbetler * (Abd C) Hizmetçiler Kullar MAABİD-İ İSLÂMİYE İslâm mâbetleri Mescid ve câmiler MAABÎD (Ma'bud C) Ma'budlar MAABİR (Ma'ber C) Köprüler, geçitler, kemerler MAACİL (Ma'cel C) Yollar, MAACÎN (Ma'cun C) Macunlar Hamur kıvamındaki yoğurulmuş şeyler MAAD (Meâd) (Avdet den) Âhiret Dönülüp gidilecek yer * Dönüş * Ahiret işleri Uhrevi işler MAADA Başka Fazla Bundan gayrı (Bak: Adâ) (İstisnâ kelimesidir) MAADİN (Maden C) Madenler MAAFİR Hemedan'da bir kabilenin adı MAA-HAZA Bununla beraber Bununla birlikte MAAHİD (Ma'hed C) Buluşma yerleri Anlaşma yapılan ve sözleşilen yerler MAAHU Onunla beraber Onunla MAAK Meslek, mezheb * Sığınacak yer MAAKAT Derinlik MAAKID (Ma'kad C) Ma'kadlar, akdedilecek yerler Toplantı yerleri * Düğümler Düğüm yerleri veya noktaları MAAKIL (Ma'kıl, Ma'kale ve Ma'kule C) Sığınacak yerler * Kan pahaları MAAKIM (Ma'kım C) Eklemler, eklemeler MAAKKA Çocuğun, anababaya isyan etmesi Veledin valideyne itaatsizliği MAAL Yükseklik İlerilik Şereflilik MAALCEMAA (Maa-l-cemâe) Cemaatle beraber, cemaatle birlikte MAALEM İz Eser Nişân * Dinî mes'ele MAAL-ESEF Yazık ki Maalesef MAAL-FARZ Farzedilerek Doğruluğu kabul edilmekle Kabul edilmiş sayılmakla MAAL-FARIK Yanlış olarak Farklı olarak Farklı olmakla beraber MAAL-GAYR Başkası ile birlikte Gayrısı ile MAALÎ şerefler Yükseklikler * Yüksek fikirler * şerefli vazifeler MAALİF (Ma'lef C) Ot, saman gibi yem konan yerler Samanlıklar MAAL-İFTİHAR İftiharla Sevinerek Kemal-i şevk ile MAALİM (Ma'lem C) Dinî inançlara, itikadlara dair mes'eleler * İzler Nişanlar Eserler MAALİYAT İnsan aklının yetişemediği veya zor yetiştiği yüksek fikir ve derin bilgiler MAAL-KERAHE Kerih, çirkin, kötü olmakla beraber Kerahetle beraber Mekruh olarak MAAL-KİFAYE Kâfi olmakla, yetmekle beraber MAAL-MEMNUNİYYE Memnun olmak suretiyle İsteyerek Gönül rızası ile Memnuniyetle MAAMİ' (Ma'maa C) Ateş çatırtıları MAAN Birlikte Beraber MAAN Menzil, mekân MAANÎ (Mâna C) Mânalar * Belâgatın üç şubesinden biri Lafzın muktezâ-yı hâl ve makama uygunluğuna mahsus bir ilim adı (Bak: Belâgat) MAANÎ-İ KUDSİYYE Kudsi mânâlar MAANÎ-İ MEDLULE Anlaşılan mânâlar MAANÎ-İ MUKADDESE Mukaddes mânâlar MAANÎ-İ MÜTEZAHİME Bir kelimenin çok mânaya gelip birbiri ile yarışma hâli MAANÎ-İ SÂNEVİ İkinci derecedeki mânâlar İşarî, mecazî, remzî mânâlar gibi MAANÎ-İ ÛLÂ Evvelki mânâlar, vesileler MAAR Ar ve hayâya sebep olacak şeyler MAARIZ (MEÂRİZ) (Muarraz C) Bir sözü söyleyip başka bir şey murad etme ve cem' olmak, toplamak itibariyle ma'razlar, ta'rizler, adem-i tasrihler, sarahatsizlikler MAARÎ İnsanın daima çıplak kalan organ veya azası MAARÎC (Mi'rac C) Merdivenler MAARİF Tahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi * Meharet Üstadlık Hüner * Marifetler Mâruflar Kültürler * Çehrenin manzarada zâhir olan yerleri * Bir memleketin okullarını ve tahsil ihtiyacını idâre ve te'mine çalışan bakanlık MAARİF-İ MÜTENEVVİA Çeşit çeşit bilgiler MAARİF-İ UMUMİYE NEZARETİ Maarif vekâleti Milli Eğitim Bakanlığı MAARİF-MEND (C: Maarifmendân) f Bilgili, bilgi sahibi Kültürlü MAARİF-MENDÂN (Maarifmend C) Bilgi sahibi kimseler, bilgililer MAARİF-PERVER f Maarifin yayılıp intişar etmesine çalışan Maârife ait şeyleri muhafaza eden MAARİK (Ma'rek ve Ma'reke C) Savaş meydanları, muharebe alanları Harp sahaları MAARÎZ (Mi'raz C) Kapalı mânâlar * Edb: Birden fazla mânası olan bir kelimenin, en uzak mânasını kasdetmeler MAARÎZ-ÜL KELÂM Kelâmda irad olunan kapalı mânâlar Bir sözün asıl mânâsından başka mânâyı istemeler |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MÂ f Biz mânasınadır (Bak: Şahıs zamiri) * Mim ile elif harfinden ibâret "Mâ" Arabçada muhtelif isimleri vardır Ve çeşitli mânalara gelir Cansız şeylere işaret eder "Şu nesne, o şey ki" mânâlarına gelerek kelimelerle birleşir Meselâ: (Mâ-ba'd: Sondaki, alttaki) MÂ-İ İSTİFHAMİYYE Sual için kullanılan kelimenin başında gelir (Mâhâzâ: Bu nedir? Mâindek: Yanındaki nedir?) suallerinde olduğu gibi MÂ-İ MASDARİYE Başında bulunduğu cümleyi masdar mânasına ve hükmüne sokar MÂ-İ MEVSUFE Şey mânasında nekre olup bir sıfattan evvel kullanılır $ (Nazartu ilâ mâ mu'cebin leke: Sana hoş gelen şeye baktım) cümlesindeki gibiBazan da sıfatsız olur $(Ni'me-mâ: Ne güzeldir) $ (Meselen-mâ: Bir misâl olarak) kelimelerinde gördüğümüz gibi MÂ-İ MEVSULE Buna ism-i mevsul de denir Kendinden sonra gelecek küçük cümleyi daha önce geçen cümleye bağlar $ (Ketebtu mâ kultü: Söylediğimi yazdım, ne söyledimse yazdım) cümlesinde olduğu gibi MÂ-İ NÂFİYYE $(Ben kâmil değilim) misâlinde olduğu gibi mânayı nefyeder MÂ-İ ŞARTİYE İki muzariyi cezmeder, şart ve cezâ mânasını ifade eder $(Ne yazarsan, yazarım) misalinde olduğu gibi MÂ-İ ZÂİDE Bazı edat ve fiillerin sonuna fazladan olarak gelir $ kelimelerinde olduğu gibi MÂ' Su Ab MÂ-İ CÂRİ Akarsu (Çay ve ırmak suları gibi) MÂ-İ LEZİZ Lezzetli ve tatlı su MÂ-İ MAGSUL (Mâ-i müsta'mel) Kullanılmış su MÂ-İ MUKATTAR İnbikten geçirilmiş (damıtılmış), saf su MÂ-İ MUTLAK Yaratıldığı vasıf üzere duran su (Yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu sularıdır) MÂ-İ MUKAYYED Herhangi bir maddenin karışması ile yaratılmış oldukları hâlden çıkmış ve hususi bir ad almış sulardır (Gül, çiçek, üzüm, asma, et suları gibi) MÂ-İ MÜKEDDER Bulanık su MÂ-İ MÜNHEMİR Akıp giden su MÂ-İ MÜSTAMEL Temiz olduğu halde temizleyici olmayan, kullanılmış olan sulardır MÂ-İ RÂKİD Durgun su MÂ-İ ZERRİN Altun suyu MÂ-ÜL BAHR Deniz suyu MÂ-ÜL HAYAT Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat) MA' Yer yüzüne yayılıp döşenmek MAA (Beraber) mânasında bir kelime olup, iki türlü kullanılır:1- İzafetle (tamlama hâlinde):a) Zarf olarak: (Celestü maa zeydin: Zeyd ile beraber oturdum)b) Sıla (cümlecik) olarak: (Musaddıkan lima maaküm: Sizdekini tasdik ederek)c) Haber olarak: (Vehüve maahüm: O, onlarla beraberdir)2- İzafetsiz: Bu takdirde tenvinlenir ve hâl olarak bulunur: (Caû maan: Beraber geldiler) MAAB Ayıp, eksiklik * Ayıp şey, utanılacak nesne, ayıp yeri MAABİD (Meâbid) (Mabed C) İbadet edilen yerler Mâbetler * (Abd C) Hizmetçiler Kullar MAABİD-İ İSLÂMİYE İslâm mâbetleri Mescid ve câmiler MAABÎD (Ma'bud C) Ma'budlar MAABİR (Ma'ber C) Köprüler, geçitler, kemerler MAACİL (Ma'cel C) Yollar, MAACÎN (Ma'cun C) Macunlar Hamur kıvamındaki yoğurulmuş şeyler MAAD (Meâd) (Avdet den) Âhiret Dönülüp gidilecek yer * Dönüş * Ahiret işleri Uhrevi işler MAADA Başka Fazla Bundan gayrı (Bak: Adâ) (İstisnâ kelimesidir) MAADİN (Maden C) Madenler MAAFİR Hemedan'da bir kabilenin adı MAA-HAZA Bununla beraber Bununla birlikte MAAHİD (Ma'hed C) Buluşma yerleri Anlaşma yapılan ve sözleşilen yerler MAAHU Onunla beraber Onunla MAAK Meslek, mezheb * Sığınacak yer MAAKAT Derinlik MAAKID (Ma'kad C) Ma'kadlar, akdedilecek yerler Toplantı yerleri * Düğümler Düğüm yerleri veya noktaları MAAKIL (Ma'kıl, Ma'kale ve Ma'kule C) Sığınacak yerler * Kan pahaları MAAKIM (Ma'kım C) Eklemler, eklemeler MAAKKA Çocuğun, anababaya isyan etmesi Veledin valideyne itaatsizliği MAAL Yükseklik İlerilik Şereflilik MAALCEMAA (Maa-l-cemâe) Cemaatle beraber, cemaatle birlikte MAALEM İz Eser Nişân * Dinî mes'ele MAAL-ESEF Yazık ki Maalesef MAAL-FARZ Farzedilerek Doğruluğu kabul edilmekle Kabul edilmiş sayılmakla MAAL-FARIK Yanlış olarak Farklı olarak Farklı olmakla beraber MAAL-GAYR Başkası ile birlikte Gayrısı ile MAALÎ şerefler Yükseklikler * Yüksek fikirler * şerefli vazifeler MAALİF (Ma'lef C) Ot, saman gibi yem konan yerler Samanlıklar MAAL-İFTİHAR İftiharla Sevinerek Kemal-i şevk ile MAALİM (Ma'lem C) Dinî inançlara, itikadlara dair mes'eleler * İzler Nişanlar Eserler MAALİYAT İnsan aklının yetişemediği veya zor yetiştiği yüksek fikir ve derin bilgiler MAAL-KERAHE Kerih, çirkin, kötü olmakla beraber Kerahetle beraber Mekruh olarak MAAL-KİFAYE Kâfi olmakla, yetmekle beraber MAAL-MEMNUNİYYE Memnun olmak suretiyle İsteyerek Gönül rızası ile Memnuniyetle MAAMİ' (Ma'maa C) Ateş çatırtıları MAAN Birlikte Beraber MAAN Menzil, mekân MAANÎ (Mâna C) Mânalar * Belâgatın üç şubesinden biri Lafzın muktezâ-yı hâl ve makama uygunluğuna mahsus bir ilim adı (Bak: Belâgat) MAANÎ-İ KUDSİYYE Kudsi mânâlar MAANÎ-İ MEDLULE Anlaşılan mânâlar MAANÎ-İ MUKADDESE Mukaddes mânâlar MAANÎ-İ MÜTEZAHİME Bir kelimenin çok mânaya gelip birbiri ile yarışma hâli MAANÎ-İ SÂNEVİ İkinci derecedeki mânâlar İşarî, mecazî, remzî mânâlar gibi MAANÎ-İ ÛLÂ Evvelki mânâlar, vesileler MAAR Ar ve hayâya sebep olacak şeyler MAARIZ (MEÂRİZ) (Muarraz C) Bir sözü söyleyip başka bir şey murad etme ve cem' olmak, toplamak itibariyle ma'razlar, ta'rizler, adem-i tasrihler, sarahatsizlikler MAARÎ İnsanın daima çıplak kalan organ veya azası MAARÎC (Mi'rac C) Merdivenler MAARİF Tahsil ile elde edilen ilim, malûmat, bilgi * Meharet Üstadlık Hüner * Marifetler Mâruflar Kültürler * Çehrenin manzarada zâhir olan yerleri * Bir memleketin okullarını ve tahsil ihtiyacını idâre ve te'mine çalışan bakanlık MAARİF-İ MÜTENEVVİA Çeşit çeşit bilgiler MAARİF-İ UMUMİYE NEZARETİ Maarif vekâleti Milli Eğitim Bakanlığı MAARİF-MEND (C: Maarifmendân) f Bilgili, bilgi sahibi Kültürlü MAARİF-MENDÂN (Maarifmend C) Bilgi sahibi kimseler, bilgililer MAARİF-PERVER f Maarifin yayılıp intişar etmesine çalışan Maârife ait şeyleri muhafaza eden MAARİK (Ma'rek ve Ma'reke C) Savaş meydanları, muharebe alanları Harp sahaları MAARÎZ (Mi'raz C) Kapalı mânâlar * Edb: Birden fazla mânası olan bir kelimenin, en uzak mânasını kasdetmeler MAARÎZ-ÜL KELÂM Kelâmda irad olunan kapalı mânâlar Bir sözün asıl mânâsından başka mânâyı istemeler |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAAS Ayağın siniri çekilip büzülmek * Ayağın eğri olması MAASIR (Ma'sara C) Üzüm, susam gibi şeylerin sıkıldığı yerler MAASÎ (Ma'siyyet C) Günahlar * İsyanlar MAAŞ Geçinilecek şey Yaşayış Aylık para MAAŞAT (Maâş C) Maaşlar Memur, emekli, dul, yetim vs gibi kimselere verilen aylıklar MAAŞEN Yaşayış bakımından MAAŞİR (Ma'şer C) (Bak: Ma'şer - İlticâ - Melce') MAATIF (Ma'tıf ve Mı'taf C) Gözlenilecek veya bakılacak yerler MAATÎR (Mı'târ C) Devamlı güzel koku sürünenler MAA-T-TEESSÜF Yazık ki Esefle Teessüfle beraber MAAVİL (Mi'vel C) Taş, kaya parçalamakta kullanılan sivri kazmalar MAAVİN (Maunet C) Yardımlar, muâvenetler * Yol yiyecekleri Azıklar MAAYİB Ayıplar Lekeler Kusurlar MAAYİR Ayıplanmış MAAYİŞ (Maişet C) Geçinmek için gerekli şeyler MAAZ Sığınacak yer Penah MAAZ Şiddetle gadap etmek, çok fazlasıyla hiddetlenmek * Bir nesne güç gelmek, zor gelmek MAAZALİK Şu var ki Bununla berâber MAAZALLAH Allaha sığındık Allah korusun MAAZIM (Mu'zam C) Bir şeyde en büyük kısımlar MAAZİR (Bak: Meâzir) MAAZİYADETİN Fazlasıyla, ziyadesiyle, çok miktarda, bol bol MA-BA'D Sonra Gelecekteki MA-BA'DETTABİA (Mâba'de-t tabia) Metafizik Beş duygu ile bilinmeyen varlıklar hakkında fikrî araştırma yapan felsefe kolu Bu felsefe ile alâkalı olan MABA'Dİ (Mâbadi) Sonrası Bundan sonrası MABAKİ Geri kalan, kalan, artan MA'BED (Mâbet) (İsm-i mekân) İbadet edilen yer (Mescid, câmi gibi) MA'BED-İ FERSUDE f Eskimiş, yıpranmış mâbed MA-BEKA Arta kalan, bâkiye, geri kalan MA'BER (C: Maâbir) (Ubur dan) Geçit, kemer, köprü * Geçilecek yer MABEYN Ara Aradaki şey İki şeyin arası * Haremle selâmlık arasındaki oda * Padişah yakınlarının bulunduğu oda MABGUZ (Bugz dan) Nefret ve buğzedilmiş Sevilmemiş MA-BİHİ-L-HAYAT Yaşamaya sebep olan, hayata vesile olan MA-BİHİ-L-İFTİHAR Kendi ile ve onunla iftihar edilecek şey MA-BİHİ-L-İMTİYAZ Kendisi ile imtiyaz kazanılan şey MA-BİHİ-L-İSTİHKAK Hak etme sebebi MA-BİHİ-L-İ'TİMAD İtimada vesile ve sebep olan şey MABSARA Bedihî ve zâhir olan hususlar Açık ve meydanda olan hususlar MA'BUD (Mâbud) Kendine ibadet edilen Allah (CC) MA'BUD-U Bİ-L HAK Hak olan ma'bud Hakkıyla ibadete lâyık olan Allah (CC) MA'BUD-U HAKİKÎ Hakiki ma'bud olan Cenab-ı Hak (CC) MA'BUDE Şirk, evham ve putperestlikten doğan kadın heykeli ve emsali put MA'BUDİYYET Mâbud oluş Kendine ibâdet edilmeğe lâyık olan, ki bu sıfat ancak Allah'a mahsustur Uluhiyyet(İşte şu vaziyette bir insana hakiki ma'bud olacak; yalnız, her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazinesi yanında, her şeyin yanında nâzır, her mekânda hâzır, mekândan münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, nakstan muallâ bir Kadir-i Zülcelâl, bir Rahim-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl olabilir Çünkü, nihayetsiz hâcat-ı insaniyyeyi ifa edecek ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sâhibi olabilir Öyle ise mabudiyete lâyık yalnız Odur S) (Bak: Taabbüd) MA'C Süratle gitmek, hızlı gitmek * Yürürken dolaşmak MAC Tuzlu su MACC Ağzından sular akan yaşlı deve MA'CEL (C: Maâcil) Yol Menzile ulaştıran yol MA'CEME Sabırlı, tahammüllü kimse MACERA Olup geçen şey Baştan geçen hadise MACERAPEREST f Maceracı Macera meraklısı MA'CES Yay kabzası MA'CEZ Çalışmaktan ve maişetten âciz oldukları yer MACİD Çok âli Şerif Yüce Kerim * Hoş Nâzik meşreb MACİN (C: Micân) Her dileğini yapan kimse * Hile yolunu öğreten MACUN Hamur kıvamındaki ilâç * Hamur gibi yoğurulmuş şey MACUŞUN Gemi, sefine * Boyanmış elbise MAÇ f Öpüş MAÇİN Çin'e tâbi, Doğu Türkistan tarafındaki çöllerde ve Târim nehrinin güneybatısındaki dağlarda oturan Türk milletinden bir kavimdir ve simaca Moğol ile Aryâ cinslerinden mürekkeb oldukları anlaşılıyor İçlerinde sarı saçlı ve mavi gözlü adamlar dahi bulunuyorsa da lisan bakımından Doğu Türkistan'ın ahalisinden farkları yoktur Çağatay dili konuşurlar Kendileri çok tembel; ve zevk ve eğlenceye çok düşkündürler Ziraat vs işleri kadınları tarafından yapılır Tamamı müslüman ve sünnîdirler MAD Yumuşak taze ot MA'D Taze hurma * Taze ot * Yumuşak * Yoğunluk, gılzat * Gitmek * Çekmek MADAHİK (Madhek C) Güldürücü ve komik kimseler Soytarılar MADAK Sıkıntı, darlık MADALLE Yolun kaybolduğu yer MADALYA İtl Büyük işlerde muvaffak olanlara veya büyük fedakârlık ve kahramanlık gösterenlere hediye ve hatıra olarak verilen ve çok defa yuvarlak biçimde, göğüse takılacak şekilde olan kıymetli madeni parça MÂ-DÂM Çünkü Mâdem Böylece olunca Dâim ve bâki oldukça MÂ-DÂM-EL MELEVAN Gece gündüzün devamı müddetince MADARİB (Madrab C) Darbedilecek, dövülecek yerler MADCA' Yatılan yer * Kabir Mezar MADDE Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan * Asıl, esas, cevher, mâye * Bend, fıkra, kısım * İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey * Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara MADDE-İ ACİNİYE Hamur gibi yoğurulmuş cisim MADDE-İ MUSAVVİRE Tıb: Kanın küreciklerinden başka gıda maddesinden olup, azot ve sair maddeleri içine alan sulu cisim Canlı hücrelerin vücudunu teşkil eden ve içinde çoğunun çekirdek bulunan albüminli madde Protoplazma MADDE-İ ULYÂ Kıymetli cevher maddesi, yüksek madde Çok kıymetli şey MADDETEN Cismen Madde ve cisim olarak * İş olarak, iş ile * Gözle görülür ve elle tutulur şekilde MADDÎ (Maddiye) Cismâni Madde ile alâkalı olan Maddeye ait * Paraca ve malca * Paraya ve mala fazlaca ehemmiyet veren * Dokunma, koklama, görme, işitme, tatma ile hissedilip duyulan şeyler MADDİYAT (Maddiyet C) Maddi ve cismâni şeyler Gözle görülüp elle tutulur cinsten şeyler MADDİYET (C: Maddiyât) Gözle görülüp elle tutulan şey Cismâni MADDİYYUN (Maddiyun) Maddeciler Her şeyin esası madde olduğunu iddia edip, ruhaniyatı inkâr eden dinsizler Her şeyi madde ile ölçenler Masnuât-ı İlâhiye olan mahlukatı ve zerrelerin muntazam hareketini, tesadüf eseri gibi kabul ve tevehhüm edip dinsizliğe yol açmağa çalışanlar(Maddiyyun denilen bir kısım ehl-i dalâlet, zerrattaki tahavvülât-ı muntazama içinde Hallâkiyet-i İlâhiyyenin ve kudret-i Rabbâniyenin bir cilve-i âzamını hissettiklerinden ve o cilvenin nereden geldiğini bilemediklerinden ve o kudret-i Samedâniyenin cilvesinden gelen umumi kuvvetin nereden idare edildiğini anlıyamadıklarından, madde ve kuvveti ezeli tevehhüm ederek, zerrelere ve hareketlerine âsâr-ı İlâhiyyeyi isnad etmeye başlamışlar Fesübhanallah! İnsanlarda bu derece hadsiz cehalet olabilir mi ki, mekândan münezzeh olmakla beraber herbir yerde herbir şeyin icadında herşeyi görecek, bilecek, idare edecek bir tarzda bulunur bir vaziyetle yaptığı fiilleri ve eserleri; câmid, kör, şuursuz, iradesiz, mizansız ve tesadüf fırtınaları içinden çalkanan zerrâta ve harekâtına vermek, ne kadar câhilâne ve hurafetkârâne bir fikir olduğunu, zerre kadar aklı bulunanların bilmesi gerektir Evet bu herifler vahdet-i mutlakadan vazgeçtikleri için, hadsiz ve nihayetsiz bir kesret-i mutlakaya düşmüşler; yâni; bir tek İlâhı kabul etmedikleri için, nihayetsiz İlâhları kabul etmeye mecbur oluyorlar Yâni; bir tek Zât-ı Akdesin hassası ve lâzım-ı zâtisi olan Ezeliyeti ve Hâlikıyeti, bozulmuş akıllarına sığıştıramadıklarından; o hadsiz, nihayetsiz câmid zerrelerin ezeliyetlerini, belki Uluhiyetlerini kabul etmeye mesleklerince mecbur oluyorlar L) |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MADDİYUNLUK Maddiyunların mesleği Maddecilik Hiçbir müsbet delile dayanmıyan ve sadece maddeye istinad eden ve ruhâniyatı ve mâneviyatı inkâr edenlerin bâtıl akideleri(Maddiyunluk, mânevi tâundur ki, beşere müthiş sıtmayı tutturdu; gazab-ı İlâhiye çarptırdı Telkin ve tenkid kabiliyeti tevessü' ettikçe o tâun da tevessü' eder M)(Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise, mâneviyatta kördür M) MADE f Dişi Erkeğin zıddı MA'DELE(T) (Ma'dilet) Adalet eylemek Hak ile hükmeylemek * Adalet yeri MA'DELE-İ ULYÂ Büyük adalet yeri, yüksek adaletle herkesin muhakemesi görülen yer Huzur-u İlâhiyedeki adâlet MA'DELETGÜSTER f İnsaflı, adaletli, vicdanlı ve doğru kimse MA'DELETKÂR f Âdil, adaletli MA'DELETPERVER f Doğru, insaflı, adaletli ve vicdanlı kimse MA'DEN Maden * Bir haslet veya hususiyetin kaynağı * Herşeyin aslî mekânı, menbâ ve me'hazı olan yer * Toprak, taş, kum gibi maddelerle karışık demir vesairelerin vaziyetlerine de maden denir MA'DENÎ Madenden yapılmış * Madenle alâkalı MA'DENİYAT Madenî oluşlar Madenler Madenden çıkan şeyler Maden ilmi MÂDER f Ana Çocuğu doğuran Ümm MÂDERANE f Annece Anaya yakışır surette MÂDERENDER f Üvey ana MÂDERÎ f Analık Annelik MÂDERZÂD f Anadan doğma Anadan doğduğu gibi MADG Çiğneme Ağızda çiğneyiş MADGARE Mukabil iki tarafın şiddetli hücumları ile meydanda gelen savaş MADHEK Maskara Gülünecek şey Soytarı Komik MADİH (Medh den) Öven, medheden MADİH Keskin MA'DİL Sapılacak yer Ma'dul MA'DİN (C: Meâdin) Hak Teâlâ'nın yerde halk ettiği * İkamet ettikleri mevzi MADİYAN f Dişi at Kısrak MADREB (MADRIB) (C: Madarib) Darb edilecek, vurulacak yer * Kakma, çakma yeri MADREBE Kılıncın ağzı MADRUB Vurulmuş Döğülmüş Çarpılmış Darbolunmuş * Damgalanmış * Mat: Darbedilen (çarpılan) sayı MADRUBEYN Mat: Birbirine çarpılan iki sayıdan herbiri MADRUS Örülerek yapılmış Örülmüş şey MA'DUD Hesabedilen Sayılan Addedilen * Muayyen Belli MA'DUDAT Yumurta gibi sayı ile satılıp alınan şeyler MA'DUM Mevcut olmayan Yok olan Yok MA'DUM-ÜL CİSİM Cismi olmayan MA'DUMAT Yok olanlar Yokluklar MA'DUMAT-I HÂRİCİYYE İlm-i İlâhide olup, maddi vücudu olmayan şeyler MA'DUMAT-I MÜMKİNE Var olacağı ilm-i İlâhîde mâlum olup, henüz mevcud olmayan hâdisat MA'DUMİYET Yokluk, ma'dumluk, yok olma MA-DUN Aşağı Alt Alt derece MA-FAT Kaybolan Fevt olan Elden çıkan şey Kaybedilen MA-FEVK Üstünü Üstün olanı * Bir şeyin üstü, üst tarafı Baş MA-Fİ-HA İçindekiler O şeyin içinde olanlar MA-Fİ-L-BAB Kapı içinde Bir kitabın içindeki bölümde (babda) olan şey MA-Fİ-L BAL Gönülde olan maksad ve meram (Mâ-fi-z zamir de denilir) MA-Fİ-L YED Fık: Bir terekenin taksimi yapılmadan varislerden biri veya birkaçı ölürse, bunların terekelerinden varislerine düşen kendi mikdarları MA-Fİ-Z ZAMİR Kalbde ve gönülde olan MAFSAL Tıb: Vücuddaki kemiklerin ekli olan oynak yerleri Eklem MAFSAL-I MÜTEHARRİK Tıb: Oynar eklem MAFTUR (Fıtrat dan) Yaradılışta olan Fıtratta bulunan * Yaradılmış MA'FUC Dübürüne vurulmuş MA'FUN Bozulmuş ve çürümüş şey * Kokmuş et MA'FÜVV Suçu afvedilmiş Bağışlanmış * İstisnâ edilmiş, müstesnâ kılınmış, ayrı tutulmuş MAGABBE Akıbet, son, netice MAGABIT İmrenilme Gıpta edilme MAGABİN (Magben C) Kasıklar, uyluk kemikleri MAGAFİR (Miğfer C) Çelik başlıklar, miğferler MAGAFİR Çirkin kokulu bir zamk MAGAK f Çukur MAGAKÇE f Küçük çukur Çukurcuk MAGALE şer, kötü MAGALIK (Mağlak C) Kilitler, sürmeler MAGALIB Üstün gelen, galebe eden MAGAMİZ (Magmaz C) Karanlık yerler Karanlık ve çukur yerler MAGAMİZ Ayıplı, ayıplanmış MAGANİ (Magni C) Evler, hâneler, menziller MAGANİM (Magnem C) Ganimetler Düşmandan ele geçirilen mallar MAGARAT (Magare C) Mağaralar MAGARE (C: Magarât) Mağara MAGARİB (Magrib C) Batılar, magribler, garplar * Akşamlar MAGARİM (Magrem C) Diyetler * Ödenecek borçlar MAGARİS (Magris C) Fidanlıklar, fidan bahçeleri MAGAS (C: Emgâs) Kıymetli iyi deve MAGASİL (Magsel ve Magsil C) Gusülhâneler, yıkanılacak yerler MAGAVİR (Mugâvir C) Kıtal eden, harbeden, çarpışan MAGAZİ Muharebeye âit hikâyeler Gazâ hikâyeleri * Savaşlar, muharebeler, gazalar MAGAZİN Çeşitli mevzulardan bahseden resimli mecmua MAGBAT (C: Magabit) Gıpta edilecek ve imrenilecek yer MAGBEN (C: Magabin) Uyluk kemiği Kasık MAGBUN (Gabn dan) Alışverişte aldanmış olan * Şaşkın Şaşırmış MAGBUNİYET Şaşkınlık MAGBUT (C: Magabit) İmrenilmiş, gıpta edilmiş MAGD Kurutan otu * Yerüç otu MAGDUB Hiddet ve gadaba uğramış Doğru ve hak dini tanıyamamış ve rahmetten mahrum kalmış Lütf-u İlâhîden mahrum olmuş * Fık: Gasbolan mal MAGDUBEN (Gadab dan) Öfke ve hiddet ile Gadap ile MAGDUBUN MİNH Fık: Malı gasbolan kimse MAGDUR (Mağdur) Gadre, haksızlığa uğramış ve gadir görmüş MAGDURE Mağdur kadın Haksızlığa uğramış ve gadir görmüş kadın veya kız MAGDURİYYET Mağdurluk Gadre uğramış kimsenin hali MAGFELE Dudak altında biten kılların çevresi MAGFİRET (Mağfiret) Cenab-ı Hakk'ın kullarının günahlarını örtmesi, affetmesi, rahmeti ile lütfu MAGFİRET-İ İLÂHİYE Allah'ın mağfireti, affetmesi MAGFUR (Mağfur) Rahmetlik olmuş Günahlarının afvı için kendine dua edilmiş olan Allah'ın, kendisini affı için dua edilen ölmüş kimse MAGİB Kaybolma MAGİN Mazaryon otu MAGİZ İçinde ağaç bitmiş olan su birikintisi MAGL Yürek ağrısı, kalp ağrısı MAGLAK Kilitlenecek yer MAGLATA Mugalata Boş ve mânasız söz Zihin yanıltmak için söylenen saçma sapan söz MAGLATA-İ ŞEYTANİYE İnsanları aldatmak ve yoldan çıkarmak için söylenen karıştırıcı sözler Şeytanın insan kalbine vesvese vermesi MAGLATA-İ VEHMİYYE Vehmin, insanı yanıltmak için yanlışı doğru göstermesi MAGLE Yılda iki kez doğuran koyun ve keçi MAGLUB (Mağlub) Yenilmiş Kendisine galib gelinmiş Yenilen kimse MAGLUBANE f Mağlub olana yakışır surette Yenilmiş bir kimseye uygun şekilde MAGLUBİYYET Yenilme Bir kuvvetlinin idaresi altında bulunuş MAGLUK Kapalı Kilitli MAGLUL Susuz kalmış Su sıkıntısında bulunan * Eli bağlı Zincirle bağlanmış kimse * Hapsedilmiş olan MAGLUL-ÜL YED Eli bağlı MAGMA yun Jeo: Yanardağlardan çıkan hamur kıvamındaki yoğun madde MAGMAG Boğaz düdüğü * Yemeği yağlı yapmak MAGMAGA Karışmak, ihtilat MAGMAS (C: Megâmıs) Çok fazla çukur olan yer MAGMUM Gamlı Kederli Tasalı Sıkıntılı * Bulutlu Kapalı MAGMUMÂNE Kederlice Gamlı olarak * Mübhem olarak MAGMUMİYET Kederli, gamlı olma * Hava bulutlu ve kapalı olma MAGMUR Şöhretsiz Adı sanı silinmiş olan * Harap Yıkık MAGMURİYET Mağmurluk, viranlık, haraplık * Adı sanı kaybolmuş MAGMUZ Kabâhatli, suçlu MAGN (C: Megân) Menzil MAGNA Durmak MAGNATIS Mıknatıs MAGNEM (C: Maganim) Ganimet Harpte düşmandan ele geçirilen mal MAGNETİK yun (Manyetik) Mıknatıs gibi çekici kuvveti olan MAGRE (C: Migrât) Aşı dedikleri kırmızı balçık MAGREFE Geniş yer MAGREM Bir şeye çok düşkün, haris kimse Tutkun Aşık * Borçlu * Zarar, ziyan * Cürüm, cinayet |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAGRES Fidan bahçesi Fidanlık MAGRİB (Mağrib) Batı taraf Garb Güneşin battığı cihet Akşam vakti Afrikanın şimâl tarafı Türkiye'ye nisbetle garbda bulunan Fas, Tunus, Cezayir ve İspanya tarafı MAGRUK Gark olmuş Suda batmış olan MAGRUKÎN (Mağruk C) Suda Boğulanlar MAGRUR (Mağrur) Gururlu Boş bir şeye güvenen Fâni ve faydasız şeylere güvenip kendini aldatan Mütekebbir Kibirli kimse Müteazzım MAGRURANE f Gururlanarak Kendini beğenircesine Kibirlenerek Güvenilmesi boş olan şeye güvenip kendini aldatırcasına (Sen ey mağrur nefsim! Üzüm ağacına benzersin, fahirlenme; salkımları o ağaç kendi takmamış, başkası onları ona takmış S) MAGRUREN Gururlanarak Güvenerek, itimad ederek * Aldanarak MAGRURİYET Gururluluk, kibirlilik * Bir şeye itimad edip, güvenip aldanma * Kibirlenme, gurulanma, övünme, tefahhur, tekebbür MAGRUS(E) (Gars dan) Toprağa dikilmiş MAGRUZ Taze Bayatlamamış ve bozulmamış MAGS Bağırsak ağrısı MAGSEL (C: Magasil) (Gasl den) Gusülhâne Ölü yıkanan yer MAGSUB(E) (Gasb dan) Zorla ve cebren alınmış Gasbolunmuş MAGSUL Gaslolmuş Yıkanmış Gusletmiş MAGŞİ (Gaşy den) Baygın Gaşyolmuş Kendinden geçmiş MAGŞİYANE f Bayılmış gibi, baygıncasına MAGŞİYY Aklı gitmiş hayran kimse MAGŞİYYEN Bayılmış olarak, baygın bir halde MAGŞİYYÜN ALEYH Bayılmış, baygın MAGŞUŞ Katışık Karışık Saf olmayan MAGŞUŞE Gümüş ve bakır karışığı akçe MAGŞUŞİYYET Halis ve saf olmayış Karışıklık MAGT Çekmek MAGTUS Su, gaz veya hava gibi şeylerin içine batırılmış MAGTUŞ Karanlık yer MAGUSE Medet gelmek, yardım gelmek MAGV Kedi miyavlaması MAGZ Beyin * Öz İç Lüb İlik * Dimağ MAGZA Maksad, gaye, meram, istek, arzu * (C: Magazi) Harb hikâyeleri Muharebe ve gazaya ait hikayeler * Savaş, muharebe, gaza, harb MAGZAB Gazap edecek yer MAGZEBE Hiddetlenme, öfkelenme, kızma * Hiddet ve gazabı icâb ettiren şey MAGZUB (Bak: Magdub) MAH Mahveden * Resul-i Ekrem'in (ASM) bazı kitablarda geçen bir ismidir Nübüvvet ve risaletinin nuru, küfür karanlıklarını mahvettiğinden bu isim verilmiştir MAH (Meh) f Senenin onikide birisi Yirmisekiz, yirmidokuz, otuz veya otuzbir günlük zaman * Gökteki ay Kamer MAH-İ TÂBÂN (Meh-i tâbân) Parlayan ay Parlak ay MAHABİB (Mahbub C) Sevilen ve muhabbet edilenler Mahbublar MAHABİR (Mahber C) Mürekkep hokkaları MAHABİS (Mahbes C) Ceza evleri, zindanlar Hapishaneler MAHABİS (Mahbus C) Hapsedilmişler, mahbuslar Bir yere kapatılmış olanlar MAHABİZ (Mahbeze C) Ekmekçi fırınları MAHACİR (Mahcer C) Göz çukurları MAHACCE Geniş yol MAHADİM (Mahdum C) Mahdumlar, oğullar MAHAFET Korku Korkmak MAHAFETULLAH Allah korkusu MAHAFFE Mahfe Deve veya katır üzerine konan ve içinde iki kişi oturabilecek yeri olan kapalı mahmil MAHAFİL (Mahfil C) Mahfiller * Toplantı yerleri Oturulup görüşülecek yerler * Büyük câmilerde eskiden hükümdarlara veya müezzinlere ayrılmış ve etrafı parmaklıklarla çevrilmiş olan yerler MAHAFİR (Mihfer C) Beller, kazmalar MAHAK Her arabî ayın son üç gecesi MAHAKİM Mahkemeler MAHAKİM-İ ADLİYE Adliye mahkemeleri MAHAKİM-İ ASKERİYE Askerî mahkemeler MAHAKİM-İ ŞER'İYE şer'î mahkemeler şeriat mahkemeleri MAHAKK Mehenk Ayar taşı MA-HALA (Bir istisnâ edatıdır) Mâadâ mânasına gelir, kendinden sonraki kelimeyi nasb eder $ (Allah'tan başka herşey fânidir) cümlesinde olduğu gibi MA-HALAKALLAH Allah'ın (CC) yarattığı ve halkettiği her şey * Kalabalık, izdiham MAHALE Çare, tedbir * Hile MAHALİB (Mahleb C) Yırtıcı hayvanların tırnakları, çengelli pençeleri MAHALL Yer Mekân Cây MAHALL-İ SADAKA Sadaka olarak verilen mal veya parayı şer'an almağa ehil olan kimse MAHALL-İ TEVARÜD Vâsıl olunan yer * Birisine yetişilen mahal MAHÂLL (Mahall C) Yerler Mekânlar MAHALLE (C: Mahallât) Şehir ve kasabaların bölündüğü parçalardan herbiri MAHALLETAN Çömlek ve değirmen MAHALLÎ Bir yere mahsus Yerli MAHAMİD (Mahmedet C) İyi ve güzel huylar İyi hasletler * Şükürler, senâlar, medihler Şükür edilmeğe değer davranışlar MAHAMİL Deve üzerine konan oturulacak sepetler Mahmiller * Kılınç bağ askıları * İhtimâller MAHANE f Aylık maaş MAHARET (Bak: Mehâret) MAHARİB (Mihrâb C) Mihrâblar MAHARİC Çıkacak yerler Huruc edecek yerler MAHARİC-İ HURUF Gr: Ağızda harflerin çıktığı yerler MAHARİM (Mahrem C) Mahrem olanlar Haram olan şeyler MAHARİT (Mahrut C) Mahruti şekilller Koniler MAHAS Udul etmek, dönmek MÂHASAL Hâsıl olan, meydana gelen * Netice, sonuç MÂHASAL-I ÖMR Evlât Çocuk * Hayat boyunca çalışılarak vücuda getirilen eser veya elde edilen şey MAHASİN (Mehâsin) İyilikler İyi ahlâklar * İnsanın vücudunda hüsün ve cemal yerleri * Güzel tavırlar * İnsanın yüzüne güzellik veren bıyık ve sakal(İşte şu kâinat hadsiz mehasin-i maddiyesiyle bir ma'nevî ve ilmî mehasinin tereşşuhâtıdır Ve o ilmî ve ma'nevî mehasin ve kemalât, elbette hadsiz bir sermedî hüsn ü cemalin ve kemalin cilveleridir S) MAHASİN-İ AHLÂK Ahlâk ve huy güzelliği MAHAŞŞE Kıç, dübür, makad MAHATİM (Mahtum C) Bağlanmış ve kilitlenmiş şeyler * Mühürlenmiş şeyler MAHATT Konak, menzil Yolculuk esnâsında inilip durulacak yer MAHATTA İstasyon MAHAVİF (Mahuf C) Tehlikeli ve korkulu yerler MAHAVİR (Mihver C) Mihverler, eksenler MAHAYİL Alâmet, işaret * (Mahile C) Hayâl eserleri MAHAZ Su akacak yer * Tıb: Doğum ağrısı Doğum esnalarında gelen sancı MÂHÂZÂ Bu nedir? * Bu değil MÂHÂZÂ KELÂM-ÜL-BEŞER Bu, insan sözü, beşer kelâmı değildir MÂHAZAR Daha evvelden hazır olan Hazır olarak ne varsa MAHAZIR (Mahzar C) Mahzarlar, mürâcaatlar Umumi istidatlar MAHAZİ Rezalet ve kepazelik sebebi olan kötü huylar MAHAZİL (Mahzul C) Rezil ve kepaze olmuş kimseler MAHAZİN (Mahzen C) Mahzenler, sığınaklar, bodrumlar MAHAZİR (Mahzur C) Korkulacak ve sakınılacak şeyler Maniler, engeller MAHAZZ Kat'edecek, kesecek yer MAHBA (C: Mehâbi) Elbise saklayacak mevzi Kiler |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAHBEL Hayvanın gebelik zamanı MAH BE MAH Aydan aya MAHBER (Mahbere) Mürekkep hokkası Divit MAHBES Hapishane Hapsedilen yer Cezaevi MAHBEZ (C: Mahâbiz) Ekmekçi dükkânı Ekmekçi fırını MAHBUB Muhabbet edilen Sevilen MAHBUB-U HÜDÂ Allah'ın sevgilisi Hz Muhammed Mustafa (ASM) MAHBUB-U LİGAYRİHÎ Faydalarından veya başkası sebebi ile sevilen Dolayısı ile sevilen MAHBUBAT Sevilenler Sevgililer MAHBUBE (Hubb dan) Sevilmiş veya sevilen kadın Muhabbet edilen kadın veya kız * Vaktiyle çok kıymetli ve pahalı olan lâle cinsinden bir çiçek MAHBUBETÜN Lİ-ZÂTİHÂ Zâtı için sevilen Kendi zâtında sevgili olan MAHBUBİYYET Sevilen olmak Mahbub olmaklık Sevilecek hâlde bulunuş (Cenab-ı Hakk'ın kullarını her çeşit nimetler ile besleyip yetiştirmesi ve ihtiyaçlarına cevap vermesi; onları sevdiğini ve mahbubiyyetini gösteriyor) MAHBUK Katı, şiddetli, şedid MAHBUN Kıtlık için saklanan şey * Edb: İkinci harfi düşürülmüş vezin MAHBUS Hapsedilmiş olan MAHBUSHANE f Cezaevi, hapishâne, zindan MAHBUSÎN (Mahbus C) Hapsolunmuş kimseler Bir yere kapatılmış olanlar MAHBUSİYET Hapislik, mahbusluk Hapis kalınan müddet MAHC Soymak * Yontmak MAHC Cima etmek * Kovayı azıcık çekip yine dolsun diye suya vurmak MAHCAH Lâyık olacak mevzi MAHCER Ev, hane Hususi yer * Göz çukuru MAHCİR (C: Mehâcir) Göz çukuru * Gözün çevre yanı Yüzde perde varken gözden ve etrafından görünen yerler * Bahçe MAHCUB Utanan Utangaç * Perdeli, örtülü Kapalı * A'ma * Yaşmak veya perde ile mestur olan MAHCUBÂNE f Utanarak, utanmış bir hâlde Sıkılganlıkla MAHCUBE Namuslu ve utangaç kadın veya kız Sıkılgan kadın * Kapı ardına konulan ağaç MAHCUBİYET Utangaçlık, sıkılganlık, mahcubluk MAHCUC Kasdolunmuş olan * Çok gidilip gelinen * Delil ve bürhanla isbat edilmiş olan * Mekke-i Mükerreme'nin bir adı * Kendi yerine hacca gidilmiş olan MAHCUCUN ANH (Bak: İhcac) MAHCUR (Hacr den) Huk: Hacir altına alınmış, malını kullanmaktan men' edilmiş, hacredilmiş MAHCUZ (Hacz den) Huk: Hacz edilmiş Mahkeme kararıyla rehin altına alınmış MAHÇE f Minare, kubbe, sancak gibi şeylerin başına konulan hilâl MAHÇEHRE f Ay yüzlü (Aslı: Mâhçihre'dir) MAHDEM Baldırın köstek takacak yeri MAHDU' Hileye aldanmış olan Kandırılmış kimse * Boyun damarı kesilmiş kişi MAHDUD Sınırlanmış, çevrilmiş Az sayılı Hududlanmış MAHDUDİYET Sınırlılık Darlık MAHDUD Dikeni kesilmiş ağaç MAHDUD Tesviye edilmiş Silinmiş, düzgün * Meyvesi çok olup da dalları eğilmiş MAHDUM Oğul Evlâd * Kendisine hizmet olunan Efendi MAHDUMİYET Mahdumluk, oğulluk, evlâtlık * Efendilik MAHDURE Örtülü ve kapalı kadın veya kız MAHDUŞ Vesveselendirilmiş, kuşkulandırılmış * Tırmalanmış MAHE f Matkap, burgu MA'HED (C: Maâhid) Sözleşilen ve antlaşma yapılan yer Buluşma yeri MAHFAS Yuva MAHFAZA (Hıfz dan) Küçük kutu, kap Zarf MAHFED (C: Mehâfid) İkamet yeri Oturulan yer * Bir renk cinsi MAHFEL (C: Mehâfil) Dernek yeri MAHFÎ Gizli, saklı MAHFİL (C: Mahâfil) Toplanılacak yer Toplantı ve görüşme yeri * Büyük câmilerde eskiden pâdişahlara veya müezzinlere ayrılmış olan etrâfı parmaklıklarla çevrilmiş yüksekçe yer MAHFİYYEN Gizlice Gizli ve saklı olarak MAHFUF Zarar gelmesin diye etrafı çevrili, kuşatılmış MAHFUK Hafakanlı, ikide bir yüreği oynıyan MAHFUR Kazılmış toprak Hafriyat olunmuş MAHFUZ Alçalmış veya alçatılmış MAHFUZ (Hıfz dan) Hıfzolunmuş, saklanılmış * Ezberlenmiş Hafızaya alınmış * Korunup gözetilmiş * Gizlenmiş, saklanmış MAHFUZAT (Mahfuz C) Mahfuz olunmuş, gizlenilmiş şeyler * Hıfzedilip ezberlenmiş şeyler MAHFUZEN Polis veya jandarma gibi resmi bir muhafaza altında olarak MAHFUZ LİMAN Bütün rüzgarlara kapalı olan ve her türlü hâllerde emniyet ile barınmağa müsâit bulunan limanlar MAHH Yumurtanın akı MAHICİYY Palan vurdukları at MAHIK (Mahk dan) Yok eden Silen Ortadan kaldıran MAHIZ (C: Muhaz) Ağrısı tutmuş hâmile kadın MAHİ f Balık Semek MAHİ (Mahv den) Yok eden, mahveden, perişan eden MAHİ-İ EMRAZ Hastalıkları yok eden MAHİC Sâfi, saf, katıksız MAHİDAN f Balık havuzu MAHİFÜRUŞ f Balık satan Balıkçı MAHİGİR f Balık tutan Balık yakalayan Balık avlayan MAHİHAR f Balık yiyen Balık avlayan, balıkçıl MAHİLE (C: Mahâyil) Düşünmeğe sebebiyet veren işaret, alâmet MAHİN (C: Mihne-Mihan) Hizmetkâr MAHİR Becerikli, hünerli, san'atkâr MAHİRANE f Ustaca, ustalıkla, maharetle MAHÎS Kaçacak yer Kaçamak * Kurtulmak MAHİYAN (Mâh C) Aylar * (Mâhî C) Balıklar, semekler MAHİYANE f Ay hesabıyla verilen ücret Aylık MAHİYAT Mahiyetler Esaslar Hakikatlar İç yüzleri MA-HİYE O şey ki MAHİYET Bir şeyin içyüzü, aslı, esası Bir şeyin neden ibâret olduğu, künhü, esası, hakikatı (Mâhiyet, hakikatten daha umumidir Hakikat, mevcudatta, mahiyet ise, hem mevcudat hem ma'dumatta müstameldir) (LN)(İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir Mahiyetin değeri ise, himmeti nisbetindedir Himmet ise, hedef ittihaz ettiği maksadın derece-i ehemmiyetine bakar İİ) MAHİYET-İ CÂMİA Çok vasıfları içinde toplayan mahiyet (Bak: Himmet) MAHİYYE Aylık MAHÎZ Hayız hali zamanı (Bak: Hayız) MAHÎZA (C: Mehâyız) Hayız bezi MAHK Gidermek * İptal etmek, saymamak * Eksik, noksan MAHK İnat etmek * Birbirini tutup çekmek MAHKEDE İkamet mevzii, oturulan yer MAHKEME (Hüküm den) Dâvaların görülüp hükme, karara bağlandığı yer İcra-yı adalet için çalışan resmî daire MAHKEME-İ EVKAF İkinci meşrutiyetin ilânından sonra evkaf müfettişliği dairesine verilen ad MAHKEME-İ KÜBRA Öldükten sonra, âhiretteki ve Allah (CC) huzurundaki mahkeme Bütün insanların muhakemesinin huzur-u İlâhiyede yapılacağı yer MAHKEME-İ NİZAMİYE Adliye mahkemeleri Temyiz mahkemeleri ile hukuk ve ceza mahkemeleri MAHKEME-İ ŞER'İYYE şeriat mahkemesi şeriat hükümlerine göre dâvalara bakan mahkeme MAHKEME-İ TEMYİZ Adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme ve tahkik mercii olan yüksek mahkeme MAHKEME-İ UZMA Büyük mahkeme Mahkeme-i Kübra MAHKÎ Hikâye olunmuş Anlatılmış Rivayet olunmuş olan MAHKİYYUN ANH Kendisinden bahsedilen, kendisinden anlatılan MAHKUD Hased edilen, hased olunan MAHKUK Hakkedilmiş Sert bir şey üzerine sert kalemle kazılarak yazılmış MAHKÛM Aleyhinde hüküm verilmiş olan Dâvayı kaybedip cezalanan * Birisinin hükmü altında bulunan * Zorunda ve mecburiyetinde olma Katlanma MAHKÛMUN-ALEYH Kendi aleyhinde hüküm verilmiş olan MAHKÛMUN-BİH Kendisi hakkında hüküm verilmiş olan MAHKÛMUN-LEH Dâvayı kazanmış olan Lehine hükmolunan MAHKUN Suçsuz, masum MAHKUN-UD-DEM Fık: Katli lâzım olmayan kimse MAHKUR (Bak: Muhakkar) MAHL Kıtlık, kaht |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAHLAS Nâm Lâkab Bazı muharrirlerde olduğu gibi, isme ilâve edilen başka bir isim * Halâs olacak, kurtulacak yer MAHLASNAME şiir söylemeye yeni başlayan bir şâire, usta şâir tarafından mahlas verildiğine dair yazılan manzume MAHLEB Bal * Süt sağacak kap * Bir cins ot MAHLEB (C: Mahâlib) Kedi, arslan gibi hayvanların pençesi MAHLECE (C: Mehâlic) Hallaçların yün ve pamuk attıkları yer MAHLEFE Söğütlük MAHLU Hal' edilmiş Tahtından indirilmiş padişah * Reddedilmiş olan MAHLUB Sağılmış hayvan MAHLUC (Pamuk gibi) Atılmış, hallaçlanmış MAHLUCE Rey ve fikri doğru olmak MAHLUF Yemin etme, and içme, kasem etme MAHLUF-ÜN ALEYH Hakkında yemin edilen husus MAHLUK Traş olmuş MAHLUK Yaratılmış Yoktan var edilmiş olan MAHLUKA Başkasının olup da benimsenen manzum parça MAHLUKAT (Mahluk C) Yaratılmışlar Mahluklar Allah'ın yarattığı şeyler(Şu mahlukat, İzn-i İlâhi ile, zaman nehrinde mütemadiyen akıyor Alem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zâhiri giydiriliyor Sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor İniyor M) MAHLUL Çözülmüş, dağılmış Hallolmuş, erimiş * Murisi ölen sahipsiz mal Mirasçısı bulunmayıp hükümete kalan miras MAHLUL-U MUFASSAL Tapu usulüne ait bir tâbir olup, köyler ve mezarlar tımarıydı Berat ile verilirdi MAHLUL-U SIRF Fık: Hakk-ı intikal ve hakk-ı tapu sahibi bırakmaksızın mutasarrıfının vefatiyle mahlul kalan arazi MAHLUL Delinmiş * Öbür tarafına işlenmiş olan şey MAHLULAT Mirasçısı olmadığı için evkâfa veya hükümete kalan miraslar MAHLULİYET Mahlul olma hali, mahlulluk MAHLUT (Halt dan) Karıştırılmış Katılmış Karışık MAHLUTA Bulgurla karışık mercimek çorbası MAHMASA Azlık * Açlıktan zayıf düşme MAHMEL Üzerine yük konulan şey MAHMİ Korunan, himaye gören Hıfzolan MAHMİDET (C: Mahâmid) Övme, senâ etme, medhetme MAHMİDETSÂZ f Senâ ve medheden MAHMİL Harameyne hacı kafilesi ile birlikte gönderilen hediyeler * Deve üzerine konulan sepet Mahfe Sürre * Bir ibareye hamledilen mâna ihtimâllerinden her birisi MAHMİL-İ ŞERİF Mekke ve Medine'ye, sürre namiyle gönderilen hediye ve paraların yüklendiği vasıta MAHMİYE (Himâye den) Bir şeyi koruma, muhafaza ve himâye etme * (Muhâfazalı) büyük şehir MAHMUD Medh olmaya müstehak, medhe lâyık Öğülmüş, medh ü senâ olunmuş * Peygamberimizin isimlerindendir * Tar: Ebrehe'nin Kâbeyi yıkmak için getirdiği filin adı MAHMUD-U BİL-ITLAK Her cihetle ve bütün hallerde medhe ve hamde elyak olan Cenab-ı Hak(Hiç mümkün müdür ki: Bir baharı halk edemiyen ve bütün meyveleri icad edemiyen ve yeryüzünde sikkeleri bir olan bütün elmaları inşa edemeyen; onların bir misal-i musaggarı olan bir elmayı halk edip o elmayı ni'met olarak birisine yedirsin, şükrünü kazansın, Mahmud-u Bilıtlak'a hamd noktasında iştirak etsin Hâşâ! M) MAHMUD-ÜL HİSÂL İyi ahlâk sahibi MAHMUD-ÜŞ ŞİYEM Medhedilecek huylara sâhib olan Beğenilen ve takdir edilen hasletler kendinde bulunan MAHMUDİYE Sultan 2 Mahmud adına yapılan ve kalyon büyüklüğünde olan eski bir harp gemisi * Sultan 1 Mahmud zamanında basılan 23 ayar altın * Sultan 2 Mahmud zamanında basılan ve yirmibeş gümüş kuruş değerinde olan ince altın sikke MAHMUL Yüklenilmiş Hamlolunmuş Bir şey arkasına yüklenmiş olan Üzerine alınmış * Gr: Bir cümlede fâile yükletilen işi, oluşu veya hâli gösteren fiil * Man: Müsned, haber "İnsan nâtık" cümlesinde "İnsan" mevzu, "nâtık" mahmuldur MAHMULE Yük Hamule MAHMULEN Mahmul olarak, yüklü olarak MAHMUM Hummaya, sıtmaya tutulmuş Sıtmalı olan Ateşli olan Mecnun Saçma sapan konuşan MAHMUMANE f Sayıklarcasına, sayıklıgirsin bir tarafına !!! * Ateşler içinde, ateşli olarak MAHMUR (Hamr dan) Sarhoşluğun verdiği sersemlik * Uyku basmış ağırlaşmış göz Baygın göz MAHMURANE f Baygın bir şekilde Mahmurcasına MAHMUZ Oksitlenmiş, hamızlanmış MAHMUZ (Mihmaz dan) Binilen hayvanın sür'atini arttırmak maksadıyla dürtme için potin yahut çizmenin ökçesine takılan demirden yapılmış âlet * Kovanların çerçevelerine peteği tesbit etmek için kullanılan mâden tekerlekçik * Bir yapıyı veya duvarı, dıştan beslemek için kullanılan destek, payanda * Bir köprünün ayaklarının uç kısmında çıkıntı yapan taş kütlesi * Düşman gemisinin bordasına girmek ve onu batırmak için bazı eski harp gemilerinin ön tarafında bulunan, ileriye doğru uzanmış takviyeli kısım MAHN Kuyudan su çıkarmak * İmtihan etmek * Bahşiş vermek * Vurmak MAHN Cima etmek * Ağlamak * Kuyudan su çekmek * Uzun boylu adam MAHNAK Boğazın boğacak yeri MAHNİYE (C: Mehâni) Derenin dar ve kısık yeri MAHNUK Boğulmuş Boğazı sıkılmış Boğuk MAHNUKAN Boğazı sıkılarak, boğulmuş olarak MAHNUN Sar'alı Cin taifesi dokunmuş hasta Mecnun MAHPARE f Pek güzel kimse * Ay parçası MAHPERVER f Mehtaplı MAHPEYKER (Bak: Mehpeyker) MAHR (MUHUR) (C: Mevâhır) Yarmak * Yükseltmek * Rüzgârın çıkardığı gürültü MAHRA Değerli ve itibarlı insan * Uygun, münâsib ve elverişli şey MAHRAB (C: Mehârib) Cenk edecek, dövüşülecek yer MAHREC Çıkacak yer * Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer * Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı (Payda) * Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir) * Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye vesile-i irtika addolunan bir rütbe * Mevleviyet * Dahilde çıkarılan mahsulât ve emtianın sarfı için hariç memlekette bulunan mahal MAHREF Bostan Hurmalık * Yemiş sepeti MAHREFE Yol MAHREK (Mahrak) Yakılacak yer Bir şeyin yandığı yer MAHREK Koz: Bir gezegenin bir devrede üzerinden gittiği farzedilen dâirevi hat, hareket yeri Mermi yolu MAHREK-İ SENEVÎ Bir seyyarenin, bağlı olduğu kürenin etrafında dönmesiyle hâsıl olan farazî daire MAHREM Gizli * Dince ve şer'an müsaade olunmayan * Birisinin hususi hâllerine ait gizli sır * Nikâh düşmeyen, evlenilmesi haram olan yakın akraba (Baba, dede, anne, nine, erkek ve kızkardeş, amca, dayı, hala ve teyzeler arasında bir neseb yakınlığı, bir ebedî mahremiyet vardır Bunlar arasında nikâh asla caiz değildir) * Çok samimi ve içli-dışlı olan kimse MAHREM-İ ESRAR Gizli sırlara vakıf olan çok yakın kimse Gizli sır söyleyen kimse MAHREM İki dağ arasındaki yol MAHREMAN (Mahrem C) Sırlar Gizli şeyler Esrar * Sırdaşlar MAHREMANE f Gizli ve saklı olarak Mahrem bir tarzda MAHREMİYYET Gizlilik Mahrem olma hali MAHRU (C: Mâhruyân) f Ay yüzlü Yüzü ay gibi parlak olan Güzel MAHRUB Mahrum edilmiş Elinden varı yoğu alınmış Bomboş bırakılmış MAHRUB Harabedilmiş, dağıtılmış MAHRUF Toplanılmış devşirilmiş meyve MAHRUK Yanan Yanmış MAHRUK-UL FUAD Yüreği yanık MAHRUKAT Yakılacak madde Yanan şeyler MAHRUKAT-I MÂYİA Akaryakıt MAHRUM Maddi veya manevi nimetlerden uzak kalmak * Malı bereket bulmaz olan bedbaht Felâhtan nasibsiz olan * İffetinden dolayı zengin zannedildiğinden sadakadan mahrum olan MAHRUMANE Mahrumcasına Bahtsız ve nasipsizcesine MAHRUMİYYET Elde edemeyiş Yokluk Mahrumluk İstediğini elde edememe MAHRUR Hararetli Ateşli İçi hararetli olan MAHRURÂNE f Ateşli ateşli Hararetli bir surette MAHRUS Himâye edilen Korunan Gözetilen MAHRUS Hırsla istenilmiş MAHRUSA Büyük şehir MAHRUT Geo: Tabanı daire olup, yan kenarları bir noktada birleşen geometrik şekil, koni MAHRUTÎ Mahrut şeklinde olan Altı daire ve üstü sivrilerek bir noktada birleşen, huni şeklinde olan Konik MAHRUTİYYET Mahrutilik, konik olma hâli MAHRUT Kasnı denilen zamkın ağacı MAHRUYAN f Güzeller, ay yüzlüler * Mc: Veliler Allah'a itaatten ayrılmayan manevî güzellik sâhibi kimseler MAHRUZ Kepâze, rezil, rüsvay, aşağılık, âdi İtibarsız MAHS Hayaları çıkarılmış İğdiş edilmiş MAHS Hâlis olmak, saf ve katışıksız olmak MAHSAD Ekini biçilmiş yer MAHSEBE şüphe etme, şüphelenme, sanma MAHSER Huy, tabiat MAHSUB Sayılmış Hesaplanmış Hesabına kaydedilmiş * Bir zata mensub kabul edilen |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAHSUBÂT (Mahsub C) Hesab edilmiş olanlar Hesaba dahil edilmişler MAHSUBEN Hesaplanarak Hesaplı olarak Hesabına kaydedilerek MAHSUBİYET Mahsubluk, mensubluk MAHSUB Kızamık çıkarmış kişi MAHSUD Kendine hased edilen Kıskanılan kimse MAHSUD Biçilmiş ekin * Ekini biçilmiş tarla MAHSUF Husufa uğramış Gölgelenmiş Perdelenmiş MAHSUL Husul bulan Hâsıl olan * Elde edilen şeyler * Toprak ve hayvanlardan elde edilen şey MAHSULÂT (Mahsul C) Mahsuller Hâsılat Tarladan, bahçeden veya hayvanlardan elde edilen gıda maddeleri MAHSULÂT-I ARZİYE Toprak mahsulleri MAHSULÂT-I SINÂİYE Endüstri mahsulleri MAHSULDAR f Verimli, bereketli Mahsul veren MAHSUN İstihkâmlı Kuvvetlendirilmiş Sarp, sağlam ve metin kılınmış MAHSUR Fersiz göz Yorulmuş, uzun uzadıya bakmaktan donuklaşmış ve göremez olmuş göz MAHSUR Etrafı çevrilmiş Muhasara altına alınmış Hasrolunmuş Hududlanmış Kuşatılmış MAHSUS Duyulmuş Hissedilmiş Derk olunmuş Duyulan * Aşikâr, belli, zâhir, meydanda MAHSUS Ayrılmış, tâyin edilmiş * Herkese âit olmayıp bazılara âit olmuş olan Yalnız birine âid olan Hususileşmiş Müstakil * Bile bile, istiyerek * Yalandan, şakadan, lâtife olarak MAHSUSA Mahsus, hususi MAHSUSAT Gözle görülen, hisle anlaşılan şeyler (Ma'kulât'ın zıddı) MAHSUSEN Ayrıca, bile bile, mahsus olarak MAHSUSİYET Mahsusluk Hususi olma hâli MAHŞ Yakmak MAHŞER Toplanma yeri Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplanmaları ve toplandıkları yer Haşir meydanı * Çok kalabalık MAHŞER-İ ACÂİB Herkesi hayrete sevkeden toplanma Veya toplanma yeri * Hayret edilecek harika şeylerin bulunduğu yer MAHŞUB Kesilmeye elverişli olmadan kesilen ağaç MAHŞUD Toplanmış Yığılmış MAHŞUR Toplanmış MAHŞUŞ Kuru ot MAHŞUŞ (Haşşe den) İçine girilmiş * Buğzedilmiş * Gizlice bir şey verilmiş * Karalanmış MAHŞÜV Fazla * İçi doldurulmuş MAHT şiddetli MAHT Çıkarmak * Çekmek MAHTAB (Bak: Mehtâb) MAHTAB (C: Mehâtıb) Odun yığacak yer, odunluk MAHTAM (C: Mehâtım) Burun MAHTELEF-EL MELEVAN Gece ve gündüzün ihtilâfı ve değişmesi müddetince MAHTİD Kişinin durduğu mekân MAHTUBE Evlenmek için istenilen kadın MAHTUM Mühürlenmiş Damgalanmış * Kilitlenmiş * Bağlanmış MAHTUMANE f Bir kitabı hatmettikten sonra verilen ziyafet MAHTUN Sünnet olunmuş Hitan edilmiş MAHTUR (Hatar dan) Hatara, tehlikeye yakın * Düşünme Fikir ve endişe MAHTUT (Mahtute) Çizilmiş Çizgilenmiş Yazılmış MA'HUD(E) Vaad edilen Söz verilen Belli olan * Mezkur, sözü geçen * Mc: Fena bilinen kadın MAHUDANE Bir ot adı MA'HUDİYYET (Ahd den) Söz verilmiş olma Ahdedilmiş bulunma Belli olma MAHUF Korkulu Tehlikeli MAHULE Kocası ölmüş kadın MAHUR f Kumarhâne Meyhâne MAHUZA Temiz İtibarlı, şerefli, asil * Saf, hâlis, katıksız MAHV Harab olma Yıkılma Ortadan kalkma Çökme Bozulma * Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hâli MAHV VE SEKİR Fenafillâh makamında kendi varlığını hiç görmek ve bu mânevi hâlin zevk ve te'sirinden ruhi bir coşkunlukla kendinden geçme hâli MAHVA Secdede karnını uyluklarından çekip ayıran kimse MAHVAR f Ay gibi MAHVARE f Aylık maaş MAHVE Kuzey rüzgârı MAHVEŞ f Ay gibi MAHVİYYET Alçak gönüllülük Tevâzu Kendi kusurunu bilip kendine haddinden fazla kıymet vermemek Tevâzu içinde olmak MAHY Gidermek MAHYA Hayat Canlılık MAHYA Ramazanlarda, kandillerde veya bayramlarda çifte minâreli olan camilerde iki minare arasına gerilen ipe asılmak suretiyle ışıklarla yazılan yazı veya yapılan resim * Dam çatısında iki eğik sathın birleştiği çizgi ve buradaki aralığı kapatmak için kullanılan uzunca, oluk biçiminde kiremit MAHYANE f Aylık Aydan aya verilen maaş MAHYERE Muhayyerlik, beğenip seçmede serbestlik MAHZ Safi ve hâlis Katıksız Sırf Hâs Hulus ile muhabbet * Tâ kendisi * Sadece * Su katılmamış hâlis süt MAHZ-I EDEB Edebin ta kendisi Sırf terbiye ve edeb MAHZ-I HİKEM Akıllılığın ve filozofluğun ta kendisi Hikmetlerin ta kendisi MAHZ-I KERAMET Tam bir keramet gibi Kerametin ta kendisi MAHZ Yoğurdu çalkalayıp yağını almak MAHZ Nikâh MAHZA Ancak Yalnız Tek * Sâde Hâlis Katıksız Tam MAHZAN Ancak Yalnız Sadece Tek MAHZANE Güvercinlik MAHZAR (Huzur dan) Hazır olma Gösteriş, görünüş * Huzur yeri Büyük bir insanın önü * Birçok kimse tarafından imzalı dilekçe * Mahkeme sicili MAHZEM (C: Mehazim) Atın kolan yeri MAHZEN Hazine ve define gibi şeyleri koyacak yer * Erzak yeri * Bodrum Yeraltı MAHZEN Yalnız, ancak, tek MAHZÎ Kepâzelik ve rüsvaylığa sebep olan huy Rezil olmağa sebebiyet veren kötü huy MAHZU' Boyun eğmiş MAHZUB Boyanmış MAHZUD (Mahdud) Silinmiş, tesviye edilmiş * Düzgün * Meyvesinin çokluğundan dalları basıp bükülmüş MAHZUF Silinmiş * Yerinden düşürülmüş Kaldırılmış Hazfolunmuş * Edb: Noktasız harflerle yazılmış olan (Bak: Mücerred) MAHZUL Hakir Kıymetsiz Perişan Hor Rüsvay MAHZULEN Hakir, kepaze, rezil ve rüsvay olarak MAHZUM Burnunun halkasıyla tutulan sığır ve deve * Her delinmiş nesne MAHZUN Hazinede saklanan şey MAHZUN Tasalı Kederli Hüzünlü Gamlı MAHZUNANE f Kederlice, düşünceli, üzgünce MAHZUNİYET Mahzunluk Kederli ve kaygılı oluş Üzüntülü olma MAHZUR Hazer edilecek şey Özür Korkulacak şey Müsaade olmayan Mâni Çekinilecek şey MAHZUR (Hazr dan) Haram Memnu şey Yasak olan şey MAHZURAT Yasaklar Mâniler Haram şeyler MAHZURAT Hazer edilip korunulacak şeyler Yasak olanlar Engeller MAHZURE Çekinme, sakınma, içtinâb etme * Cidâl, muharebe MAHZURE (C: Mahzurât) Şer'an yasaklanmış olan şey Men ve haram edilmiş şey |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAHZUZ Memnun Hoşnud Zevkli Hoşlanmış Hazzetmiş MAHZUZÂT Hoşa giden şeyler Hazlar MAHZUZİYET Mahzuzluk, hoşlanma, hoşa gitme MAIZ (C: Mevâız) Keçi MAÎ Su cinsinden Akıcı, su renginde, mâvi Katı ve sert olmayıp su gibi, akıcı olan MAÎB (C: Maâyib) Kusur, eksiklik, noksanlık Leke * Ayıplanmış MAİC Dalgalı deniz MAİDE Yemek sofrası Üzerinde nimetler bulunan sofra Ziyafet * Kur'an'ın 5 Suresinin adıdır ve Medine-i Münevvere'de nâzil olmuştur MAİDE-İ SENİYYE Pâdişah ziyâfeti MAİDESÂLÂR f Sofracı başı MAİKA Derin, amik MÂİL Eğik Bir tarafa eğilmiş Eğri * Meyilli Hevesli İstekli * Düşkün * Benzer MÂİL-İ İNHİDÂM Yıkılmağa yüz tutmuş MÂİL-İ KAMER Ayın dünya etrafında dolaştığı dâire Ayın mahreki, yörüngesi MAÎL Ehil, iyal, çoluk çocuk MÂİLE Coğ: Dağların bir yana doğru alçalıp giden taraflarından her biri * Eğri, eğilmiş MÂİLİYYET Eğiklik Meyillik MAİN Saf, akar su * Göz önünde akan su * Cennet şerbeti * Zâhir, görünen * Göz değmiş, nazar değmiş MAİN MEHİN Zayıf, hakir su * Meni MAİS Ağaçları sık bitmiş olan yer MAİŞET (Ayş dan) Yaşayış Yaşama Ömür * Yaşamaya lüzumlu bulunan maddeler MAİŞETGÂH f Maişet yeri Geçim te'min edilen yer MA-İ TESNİM Cennet ırmaklarından biri MAİYYET Beraberlik Arkadaşlık * Yüksek rütbeli bir kimsenin emri altında bulunan hey'et * Yan Nezd MAİYYET-İ SENİYYE Pâdişâhın maiyyeti Pâdişahın yakınında bulunanlar MAİZ Keçi * Az miktar keçi Ufak keçi sürüsü MAJÜSKÜL Büyüklük bakımından diğerlerinden biraz daha farklı olan harfler MA'K (C: Emâık-Emâik) Derinlik * Sahradan bir taraf MAK (C: Amâk-Emâık) Göz pınarı MA'K Ovmak * Tehir etmek, sonraya bırakmak MAK' Atmak * Emmek MAKA Hıyarşenber denilen nebat MAKABİH (Makbaha C) Çirkin ve yakışıksız davranışlar MAKABİR (Kabr C) Kabirler Mezarlar MA-KABL Öndeki Üstteki Geçmişteki MA'KAD Ahidnâme yapılan, anlaşma akdedilen yer MAK'AD Oturulacak yer Minder * Oturulduğunda bedene temel olan âzâ Kıç MAKADE Davar yedmek MAK'ADE Kurbağa MAKADİM (Makdem C) Geri gelmeler Dönüp gelmeler MAKADİR (Ka, uzun okunur) Kuvvetler Kudretler MAKADİR Mikdarlar Kısımlar Ölçüler * Muayyen ve mâlum olan kısımlar MAKAL Söz Lâkırdı Kavl Söyleyiş MA'KAL (C: Meâkıl) Sığınacak ve saklanacak yer * Kale MAKALAT (Makale C) Makaleler Söz ve yazılar Bahisler MAKALE Söylenen söz Söyleme Söyleyiş Kelâm Nutuk * Bir bahsin kaleme alınışı MAKALİD (Ka, uzun okunur) Hazineler * Kilitler Anahtarlar MAKALİD-İ İNKIYAD İnkıyad, bağlılık kilitleri MAKALİM (Maklem C) Ucu budanmış ve sivrilmiş şeyler MAKAM Durulacak yer * Rütbeli yer * Câh Mesned Mansab * Musikide usul Tempo MAKAM-I ÂLÎ Yüce ve âli makam Eskiden bu tabir, bakanlıklar hakkında kullanılırdı MAKAM-I CİFRÎ Cifir hesabına göre olan netice, sayı değeri MAKAM-I HİTABÎ Zanni delil ile iktifa edilen makam MAKAM-I HİZMET Hizmet makamı İş görme yeri MAKAM-I İBRAHİM (Bak: Kâbe) MAKAM-I MAHMUD (Şefaat-ı Uzmâ) En yüksek şefaat makamı Peygamberimizin (ASM) kavuşacağı, Allah tarafından vaad edilen makam $ Cenab-ı Hak va'dettiği halde, her ezan ve kametten sonra edilen mervî duada $ deniliyor; bütün ümmet o va'di ifa etmek için dua ederler Bunun sırr-ı hikmeti nedir?Bu kadar tekrar ile kat'i verilecek olan bir şeyin vermesini istemesinin sırr-ı hikmeti şudur: İstenilen şey, meselâ Makam-ı Mahmud bir uçtur Pek büyük ve binler Makam-ı Mahmud gibi mühim hakikatları ihtiva eden bir hakikat-ı âzamın bir dalıdır Ve hilkat-ı kâinatın en büyük neticesinin bir meyvesidir Ve ucu ve dalı ve o meyveyi duâ ile istemek ise; dolayısiyle o hakikat-ı umumiye-i uzmanın tahakkukunu ve vücud bulmasını ve o şecere-i hilkatın en büyük dalı olan âlem-i bâkinin gelmesini ve tahakkukunu ve kâinatın en büyük neticesi olan haşir ve kıyametin tahakkukunu ve dâr-ı saadetin açılmasını istemektir Ve o istemekle, dâr-ı saadetin ve Cennet'in en mühim bir sebeb-i vücudu olan ubudiyet-i beşeriyeye ve daavât-ı insaniyyeye kendisi dahi iştirak etmektir Ve bu kadar hadsiz derecede azim bir maksad için, bu hadsiz duâlar dahi azdır Hem Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'a Makam-ı Mahmud verilmesi, umum ümmete şefaat-ı kübrasına işarettir Hem o, bütün ümmetinin saadetiyle alâkadardır Onun için hadsiz salâvat ve rahmet duâlarını bütün ümmetten istemesi ayn-i hikmettir ş) MAKAMAT (Makam ve makame C) Makamlar, mertebeler * Cemaatler, cemiyetler, kalabalıklar, topluluklar MAKAMAT-I ÂLİYE Yüksek şerefli mevkiler, makamlar Yüce makamlar MAKAME (C: Makamât) Meclis * Topluluk, cemaat, cemiyet, kalabalık * Nutuk tarzında söylenen sözler MAKAMİ' (Mikmaa C) Gürzler, topuzlar MAKANİ' (Mıkna' ve Mıknaa C) Başörtüleri, eşarplar MAKARİZ (Mikrâz C) Makaslar, kesecek âletler MAKARR (Karar dan) Karar yeri Karargâh Kararlı yer Merkez Pâyitaht MAKARR-I HÜKÜMET Hükümet merkezi Pâyitaht MAKARR-I İDARE İdare merkezi Pâyitaht Hükümet merkezi MAKARR-I SALTANAT Saltanat merkezi Hükümetin idare edildiği baş şehir MAKASID Maksadlar, istekler, gayeler Niyetler MAKASID-I AKSÂ En uzak, en son ve en büyük maksadlar MAKASID-I İNSÂNİYET İnsanlık maksadları İnsanlığın gayeleri MAKASİM (Maksim C) Su taksim edilen yer MAKASİR (Maksure C) Bir hânedeki en mahrem taraflar Bir evin en mahrem tarafları * Câmilerde etrâfı parmaklıklarla çevrili yüksek yer MAKASS Makas MAKATI' (Ka, uzun okunur) Kesmeler Kesişmeler Kesişen yerler * (Kat' C) Sözdeki veya nazımdaki durak yerleri Heceler MAKATİL (Maktel C) Katlin yapıldığı yerler, öldürme fiilinin geçtiği yerler, makteller MAKATİR (Maktar C) Damlalar, katreler MAKAVİD (Mekud C) Yularlar MAKAVİL Sözler Kaviller Lisânlar Diller MAKAZZ Başın arka tarafından iki kulağın arası MAKBAH (C: Mekâbih) Çirkin olmak Çirkin olacak yer MAKBAHA (C: Makabih) Kabih, yakışıksız ve çirkin hareket MAKBER(E) (C: Mekabir) Mezar Kabir MAKBERE-İ ŞÜHEDÂ Şehidlerin mezarı Şehidlik MAKBIZ Kılıcın ve yayın kabzası MAKBUH Beğenilmeyen Çirkin ve kabih görülen MAKBUHA Kabih olan ve hoşa gitmeyip beğenilmeyen hâl veya iş MAKBUL (Makbule) Kabul olunan Beğenilen Sevablı MAKBUL-ÜŞ ŞAHÂDE Şahâdeti kabul edilen Şahidliği kabul edilmiş olan MAKBULİYET Beğenilmişlik, makbullük MAKBUL Ayağı bağlı olan MAKBUR (Kabr den) Gömülmüş, defnedilmiş, kabre konulmuş MAKBUZ (Kabz dan) Alınmış, kabzolunmuş Alınan * Daraltılmış, sıkılmış * Bir şeyin alındığına karşı verilen imzâlı ve mühürlü kâğıt MAKBUZAT (Makbuz C) Alınan paralar Satıştan veya borçlulardan toplanan paralar MAKDEM (C: Makadim) (Kudum dan) Dönüp gelme Gelme |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MAKDEM-İ BEHÂR Baharın gelmesi MAKDERET (Kudret den) Kuvvet, kudret, güç, zor MAKDİS Mukaddes yer MAKDUD Uzun boylu kişi MAKDUH(E) (Kadh den) Beğenilmemiş, ayıp MAKDUNİS Maydanoz MAKDUR Güç Kuvvet Kudret * Takdir olunmuş Allah'ın takdiri Daha evvelden takdir olunmuş MAKDUR-İ BEŞER İnsanın yapabileceği şey MAKDUR-ÜT TESLİM Ele geçirilmesi mümkün olan MAKDURAT (Makdur C) Takdir-i İlâhi olanlar Güç ve kuvvet Elden gelenler Takdir edilenler MA'KED (C: Meâkıd) Akdedecek yer MA'KES Akis yeri Akseden yer (Ayna güneşin ma'kesi olduğu gibi) MAKET Fr Bina, şehir gibi eserlerin, belirli bir ölçüde küçültülmüş modeli MAKH Sür'at, hız MAKHUR (Kahır dan) Kahredilmiş Mahvedilmiş Bozguna uğratılmış Mağlub Mahkum Allah'ın (CC) gazabına uğramış Yenilmiş Hakaret görmüş MAKHUR-U KAHR-İ İLÂHÎ Allah'ın gazabına uğramış Allah'ın kahrıyla kahrolmuş MAKHURANE Kahr ve gazaba uğramış hâlde Gazaba uğramış olanlara benzer şekilde MAKHURİYET Kahrolmuşluk, ezilmişlik, bitkinlik Allah'ın kahr ve gazabına uğrama MA'KIL Melce' Sığınacak yer MAKIT Dar yer MAKİ Coğ: Çalı ve küçük ağaçlarla kaplı arazi MAKİD Kesilmeyen ve daimi olan MA'KİD Düğüm yeri Bağ Akdedilecek yer MAKÎL Öğle uykusuna yatılacak yer Kaylule yeri Rahat edecek yer Kuşluk uykusu MAKİNİST Makine ustası Makineyi çalıştırmakla vazifeli kişi MAKİR Hile yapan Mekreden MAKİS (Mâkise) Durup dinlenen, duraklayıp eğlenen MAKÎS (Kıyas dan) Kıyas edilebilen Benzetilebilen MAKİS Öşür ve vergi toplayan kimse MAKÎT Buğz edilmiş Mebğuz Nefret edilmiş, sevilmemiş, menfur MAKİYAN f Tavuk MAKK Yarmak MAKL Suya batırmak * Nazar etmek, bakmak MAKLEB Kalbetme Bir şeyin altını üstüne çevirme * Kalbedilecek, çevrilecek veya değişecek yer MAKLETE Helâk olacak yer MAKLU' Sökülmüş, kökünden çıkarılmış, kal' olunmuş MAKLUAN Sökülerek, kökünden çıkarılmış olarak MAKLUB (Kalb den) Altı üstüne çevrilmiş, kalbolunmuş Ters döndürülmüş Başka şekle sokulmuş * Harfleri tersinden okunduğu zaman yine aynı olan kelime veya cümle (Anastas mum satsana cümlesi gibi) MAKLUBİYET Ters döndürülmüşlük, altı üstüne getirilmişlik Maklub olma hâli MAKLUD Fitil gibi bükülmüş olan MAKLUM Yontulmuş ve kesilmiş olan MAKLUV (MAKLİYY) Pişirilmiş kebap MAKMAKA Sözü boğazı içinden söylemek MAKMENE Lâyık ve münâsip olacak yer MAKNA' Kanaat edip râzı olacak yer * Şâhid, adâlet şâhidi MAKNAT Ümit kesecek yer MAKNEE (MAKNEUT) Güneş görmeyen yer MAKR Çok acı olmak MAKREBE Hısımlık, yakınlık Karâbet MAKREME (Bak: Mikrame) MAKRU' Okunan Okunmuş olan MAKRUF Töhmetli kimse * Yabana atılmış nesne MAKRUH Yaralanmış, kahredilmiş Mecruh MAKRUN (Karn dan) Ulaşmış Kavuşmuş Yakın * Müsaadeye mazhar * Çatık kaşlı olmak MAKRUN-U MÜSÂADE İzin almış, izne kavuşmuş MAKRUN-U SIHHAT Sıhhat ve hakikata yakın Doğruluk derecesi fazla MAKRUNİYET Yaklaşma Yakınlık MAKRUT Selem ağacının yaprağıyla dibâgat olan gön ve sahtiyan MAKRUZ (Karz dan) Ödünç verilmiş İkraz edilmiş Borç olarak verilmiş MAKS Suya dalmak Daldırmak MAKSAD (C: Makasıd) (Kasd den) Kasdolunan ve istenilen şey Merâm, gâye MAKSAD VE MÜSTEKARRIN TEMEYYÜZÜ Kelâmın maksadının ve karar kıldığı yerin açık olarak belli olması MAKSAL Mahsul ekilen yer MAKSAR Nihâyet, son, netice MAKSARA (C: Mekâsır-Mekâsir) Köşk, kasr MAKSEBE Sazlık, kamışlık MAKSEE Hıyar tarlası MAKSİM (C: Makasim) Taksim edilecek, dağıtılacak yer * Suyun kollara ayrılma yeri Masluk, savak MAKSUD Kasdedilmiş Kasdedilen * İstenilen şey İstek Arzu Gâye MAKSUM Taksim edilmiş, ayrılmış, bölünmüş * Kısmet, nasib MAKSUR Zoraki, cebren Elinde ve ihtiyarında olmadan MAKSUR (Kasr dan) Kasrolunmuş, kısaltılmış, kasılmış, alıkonulmuş * Mahbus * Kasrolunmuş nesne * Gelinin üzerine tutulan duvak * Gr: Bir kısım arapça kelimelerin sonunda yâ şeklinde yazılan, fakat elif gibi okunan harf ( : Dâ'vâ) kelimesinde olduğu gibi Buna, "Elif-i maksura" denir MAKSURE (C: Makasir) Câmilerde etrafı parmaklıkla çevrilmiş biraz yüksekçe yer MAKSUS Kesilmiş, kırpılmış MAKSUV (MAKSIYY) Kulağının ucu kesilmiş deve veya koyun MAKSÜE Hıyar tarlası MAKŞUR Soyulmuş, kabuğu çıkarılmış MAKŞUVV Men' ve kahrolmuş Tab'ından çıkarılmış MAKT Kin, hiddet İğrençlik Şiddetli buğz MAKT Vurmak MAKTA' Kesilen yer, kat'edilen yer, kesinti yeri * Uzun bir cismin enliğine kesildiği yerin görünüşü * Edb: Her manzumenin, hususen gazellerin ve kasidelerin ilk beytine matla', son beytine makta' denir; makta'da şâirin ismi bulunur MAKTAA Eskiden üzerinde kamış kalemin ucu kesilerek düzeltilen kemikten veyâ mâdenden yapılmış âlet MAKTANE Pamuk tarlası MAKTAR Damla, katre MAKTEL Birinin öldürüldüğü yer Bir katlin yapıldığı yer MAKTEM Tozlu yer MAKTU' (Maktua) (C: Makati') Kesilmiş, kat olunmuş * Pazarlıksız, değeri ve pahası biçilmiş * Götürü MAKTUAN Götürü olarak, toptan MAKTUL Öldürülmüş, katledilmiş olan MAKTULEN Öldürülerek, katledilerek MAKTULÎN (Maktul C) Öldürülmüş insanlar Vurulmuş veya katledilmiş kimseler MAKTUR Katranlı Katran sürülmüş MA'KUD (U, uzun okunur) Akdolunmuş, bağlanmış, düğümlü, bağlı MAKUL (Kavl den) Denilmiş, söylenilmiş * Söylenilen söz MA'KUL Akla yakın, aklın kabul edeceği MA'KUL-ÜL-MA'NA Bir sebebe, illete ve maslahata dayanan şer'i mesele (Fakat, hakiki sebeb ise emr-i İlâhidir) Bir hikmete ve bir maslahata binâen tercih edilmiş veya o hükmün teşriine müreccih olmuş olan şer'i mes'ele (Bak: Taabbüdi) MAKULAT (Makule C) Çeşitler, takımlar Kategoriler MA'KULAT (Ma'kul C) Aklın uygun bulduğu, ancak akıl ile bilinir ve nakle müstenid olmayan meseleler ve ilimler (Bak: Akliyat) MAKULE Takım, çeşit Kategori MA'KULE Diyet MA'KULİYET Akla uygunluk, mantıki oluş * Menkul olmayış MA'KUM Kapalı |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MA'KUS(E) Tersine dönmüş, aksetmiş, başaşağı çevrilmiş, zıddı * Uğursuz MA'KUSEN Ters olarak, aksine, zıddına olarak MA'KUSEN MÜTENASİB Mat: Tersine olan müvâzene Yâni, birbirine nisbet edilen iki şeyden, biri çoğaldığı oranda diğerinin eksilmesi veya birinin azaldığı nisbetinde diğerinin çoğalması Ters orantılı MA'KUSİYET Terslik, zıdlık, aksilik MAKV Cilâ yapmak * Yıkamak * Saklamak MAKYA Kusmak * Kusma yeri MAKYE Duracak yer, konak yeri MAKZABA Yonca ekilen yer MAKZÎ Kaza olunmuş, ödenmiş, te'diye olunmuş olan Ümid edildiği üzere tamam ve ikmâl edici olan Ödeyici Sâhib-i mucib ve muris * Fık: Kendi irade ve kesbimizin neticesi olmak üzere Cenab-ı Hakk'ın (CC) yaratıp vücuda getirdiği bazı şeyler vardır ki, bunlar Allah'ın rızasına muhalif olduğundan, bunları irtikâb etmesi caiz değildir Bu usul-ü kaideye, "makzî" denilmektedir MAKZUF (Kazf den) İftira edilmiş Namusu hakkında lâf edilmiş * Hazfolunmuş Atılmış MAL Fık: Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli, lüzumlu şey (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi) MAL-İ CİZYE Araziden alınan haraç MAL-İ GAYBÎ Bulunmuş ve sahibi çıkmamış mal MAL-İ HULYA f Vesvese, kara sevdâ, kuruntu, boş hayaller MAL-İ KARUN Mc: Çok zengin MAL-İ MAZMUN Emânet olmayan mal MAL-İ MENKUL Taşınabilen ve nakledilebilen mal (Arâzi ve binanın haricindekiler) MAL-İ MİRÎ Miri malı Hükümete veya devlete ait mal MAL-İ MÜTEKAVVİM Huk: İki mânada kullanılır: Birisi, intifâı mübah olan şeydir Diğeri, mâl-i mührez demektir Meselâ, denizde iken balık gayr-i mütekavvim olup, tutmak ile ihraz olundukta, mâl-i mütekavvim olur İntifâı mübah olmayan mal veya elde edilmemiş olan mal gayr-ı mütekavvimdir Şirâ ile intifa' mübah olduğundan, mâl-i mütekavvimdir (IstFK) MAL-İ NÂTIK Canlı mal (At, deve, koyun gibi) MAL-İ UHREVÎ Âhiret için kazanılan sevap Uhrevî mal MAL-İ ZIMAR Bir kimsenin mâlik olduğu halde, onlardan faydalanması kabil olmayan; başka tabir ile, elinden çıkıp galib-i hale nazaran bir daha eline girmeleri umulmayan mallar MAL f "Süren, sürülen, sarılan, takılan" anlamlarıyla terkibler yapılmada kullanılır (Meselâ: Pâymal: Ayak altında çiğnenen) MA'L Evmek, acele etmek, tez tez gitmek * Alıp kaçmak MALAK Manda yavrusu Buzağı MALAKELAM Diyecek yok Söz götürmez MALAMAL Çok dolu, lebâleb, ağzına kadar dolu MALANİHAYE Sonsuz, nihâyetsiz Uçsuz bucaksız MALARYA ing Sıtma MA'LAT (C: Maâli) Derin ve yüksek fikir * Ululuk, şeref, itibar MALAYA'Nİ (Mâlâyâni) Mânasız, faydasız, boş söz(Elbette en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyani şeylerle ömrünü telef etmesin Kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin Selâmetle kabir kapısını açıp saâdet-i ebediyeye girsin M) MÂLÂYA'NİYYÂT Faydasız boş sözler, boş konuşmalar, faydasızlık MALAYUTAK Tâkat getirilmez, güç yetmez, dayanılmaz MALAZ Sürülmüş toprak * Sular altında kalmış tarla MALDAR f Malı mülkü çok olan Zengin MALDARÎ Zenginlik, servet MALE f Duvarcı malası MA'LEB (C: Meâlib) Oyun yeri MA'LEF (C: Maâlif) Ot ve saman gibi hayvan yemi konan yer Samanlık MA'LEM (C: Maâlim) Eser, iz, nişan, alâmet MALEMYEKÜN Sözden ibâret MALEZİM (Mâlezime) Lüzumlu ve gerekli şey Malzeme MALÎ f Dolu * Fazla, çok MALÎ (Maliye) Mala ve paraya mensub Mal ve para cinsinden Mala ait MALİDE f Sürülmüş, sürmüş MALİH Tuzlu MALİHULYA (Bak: Mâl-i hulya) MALİK Sâhib Malı elinde bulunduran Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan * Her şeyin sâhibi olan Allah * Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı MALİK-ÜL MÜLK Bütün mülkün hakiki mâliki olan Allah (CC) MALİK-İ YEVMİDDİN Herkesin dünyâda yaptığının mükâfat ve cezasını göreceği yer olan âhiretin, din gününün, mâliki, sahibi olan Allah (CC) MALİKANE f Büyük ve gösterişli köşk * Tar: Bir kimseye, gelirinden hayatı boyunca istifade etmek; fakat satamamak ve miras bırakamamak şartıyla verilen beylik arazi MALİKÎ (Bak: İmam-ı Mâlik) MALİKİYET Malik ve sahib olma MALİŞ f Sürme, sürüştürme MALİŞGÂH f Yüz sürülecek yer MALİŞGER f Sürtücü, oğucu * Tellak MALİYAT Maliye işleriyle alâkalı Maliye bilgisi MALİYE Devletin gelir ve masraflarının idaresi * Gelir gider hesablarına bakan resmi dâire MALİYET Kıymet Mâlolma değeri MALİYYUN Maliyeci MALİZME Eskiden yirmi sayfadan meydana gelen cüz, broşür MALKOÇ Osmanlı İmparatorluğu devrinde akıncıların başı * Akıncı beylerinden meşhur bir hânedan MAL MÜDÜRÜ Kazâ mâliye memuru MALPEREST f Malı, mülkü ve parayı çok seven Mala düşkün olan MA'LUFE Yulaf verilen davar MA'LUL İlletli, hasta, sakat, kötürüm * Harpte bir uzvunu kaybetmiş gazi MA'LULEN Mâlul olarak, sakat olarak MA'LULÎN (Ma'lul C) Sakatlar Hastalıklı ve illetli kimseler MA'LULİYET Hastalıklı olma, illetlilik MA'LUM Resul-i Ekrem'in (ASM) bir nâmıdır Onun geleceği, melekler, resuller ve nebiler tarafından mâlum olduğundan ve dünyaya teşriflerinden evvel kendilerinin ta'zim edilmesi ve ona intisab dileklerinden dolayı bu isim verilmiştir * Bilinen, belli olan MA'LUMAT Bilinen şeyler, bilinenler Bir iş veya mevzu hakkındaki bilgiler MA'LUMAT-I CÜZ'İYE Az ve hafif bilgi Cüz'i mâlumât MA'LUMAT-I ZARURİYE Lüzumlu ve zaruri mâlumat MA'LUMATFÜRUŞ f Mâlumat ve bilgi satan Bilgiçlik taslıyan MA'LUMİYET Ma'lumluk Bilinme, belli olma * Bilinen ve belli olan şeyin hâl ve sıfâtı MA'MA' Kimseye birşey vermeyen kadın MA'MAA (C: Meâmi) Acele etmek * Ateşten çıkan ses * Bahâdırların cenk içindeki haykırmaları MA'MAFİH Öyle olmakla beraber MA'MEAN Çok fazla sıcaklık MAMELEK Elinde bulunan şeyler, sâhib olduğu şeyler Nesi var ise, hepsi * Huk: Bir şahsın alacak ve borçlarının hepsi MA'MER Geniş menzil MAMEZA Geçen veya geçmiş şey Geçmiş zaman Mazi MAMHURAN Adilcevaz, Patnos, Erciş ve bilhassa Beytüşşebab havalisinde meskun olan bir aşiret ismi MAMİSA Bir ot cinsi MAMİZAN Vers denilen ot MA'MUL (Amel den) Yapılmış, işlenmiş * Gr: Avamil'in ikinci bâbı MA'MULÂT İmal edilmiş, yapılmış şeyler Makine veya elle işlenmiş eşya MA'MULÂT-I DÂHİLİYE Dâhilî mamulat Memlekette yerli olarak yapılan şeyler MA'MULÜN BİH Kendisi ile amel olunan (Hukuk, nizam, program kaidesi) MA'MUR İ'mar edilen, tamir edilmiş MA'MURE İnsanların bulunduğu bayındır yer Ma'mur olan yer Şehir, kasaba MA'MURİYET Bayındırlık, ma'murluk MA'N Az miktar * Kolay MA'NA (Mânâ) İç, içyüz Bir sözden veya birşeyden anlaşılan Lâfzın delâlet ettiği şey * Rüya, düş * Dilemek, irade MA'NA-YI HARFÎ Kendisini değil de başkasını veya sahibini, ustasını, kâtibini anlatan, bildiren, tarif eden mânâ MÂNÂ-YI İSMÎ İsme dair mânâ Bir şeyin sadece kendisini bilip tanımak Bir şey başka şeyleri tanıttığı, bildirdiği veya sevdirdiği için olan mânâya da mânâ-yı harfî denir Bir ağacı gölgesinden, zahirî görünüşünden, bize verdiği meyvesinden dolayı alâka gösterir ve seversek mânâ-yı ismî ile seviyoruz demektir Ağacı görmek ve tanımakla ve meyvelerini almakla Rahmet-i İlâhiyeyi tanıyor, Cenab-ı Hakk'a sevgi ve şükrümüzü arttırıyor ve O'nun emri dairesinde ağaca Rabbimizin iltifatı, rahmeti olarak alâka gösteriyor isek; bu mânâya da mânâ-yı harfî deniyor(Dünyayı ve ondaki mahlukatı mânâ-yı harfî ile sev Mânâ-yı ismî ile sevme! " Ne kadar güzel yapılmışlar" de " Ne kadar güzeldir" deme ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme Çünkü, bâtın-ı kalb, âyine-i Samed'dir ve O'na mahsustur Meselâ; nasıl ki bir pâdişâh-ı âli, sana bir elmayı ihsan etse, o elmaya iki muhabbet ve onda iki lezzet var: Biri; elma, elma olduğu için sevilir ve elmaya mahsus ve elma kadar bir lezzet var Şu muhabbet pâdişaha ait değil Belki, huzurunda o elmayı ağzına atıp yiyen adam, padişahı değil, elmayı sever ve nefsine muhabbet eder Bazan olur ki, padişah o nefisperverâne olan muhabbeti beğenmez, ondan nefret eder Hem elma lezzeti dahi cüz'idir Hem zeval bulur, elmayı yedikten sonra o lezzet dahi gider, bir teessüf kalır İkinci muhabbet ise; elma içindeki elma ile gösterilen iltifâtât-ı şâhânedir Güyâ o elma, iltifât-ı şâhânenin nümunesi ve mücessemidir, diye başına koyan adam, padişahı sevdiğini izhar eder Hem iltifatın gılâfı olan o meyvede öyle bir lezzet var ki, bin elma lezzetinin fevkindedir İşte şu lezzet ayn-ı şükrandır Şu muhabbet, padişaha karşı hürmetli bir muhabbettir! S)(Aynen onun gibi, bütün nimetlere, meyvelere, zatları için muhabbet edilse, yalnız maddî lezzetleri ile gafilâne telezzüz etse, o muhabbet nefsanîdir O lezzetler de geçici ve elemlidir Eğer Cenab-ı Hakk'ın iltifâtât-ı rahmeti ve ihsânâtının meyveleri ccihetiyle sevse ve o ihsan ve iltifâtâtın derece-i lütuflarını takdir etmek suretinde kemâl-i iştiha ile lezzet alsa; hem mânevî bir şükür, hem elemsiz bir lezzettir S) |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MANAHNÜ FÎH Üzerinde durduğumuz, bahsini ettiğimiz mes'ele Hakkında konuştuğumuz MANA MERTEBELERİ Kur'an-ı Kerim'deki âyetlerin anlaşılmasında bilinen muhtelif ma'nâlar Zâhirî, bâtınî, sarihî, harfî, ismî, işarî, remzî, mecazî, mefhumî, riyazî mânâlar gibi MA'NAT Dilemek, iradet * Kasdolunmuş nesne MANCINIK Eskiden kale kuşatmalarında ağır taşlar fırlatmak için kullanılan, bir ucunda bir kepçe, öbür ucunda da bir karşı ağırlık bulunan kaldıraç biçiminde eski bir savaş âleti MANÇURYA (Mançu memleketi) Asya'nın kuzeydoğu tarafında büyük bir memleket olup, son zamana kadar kuzeyde Ohurcuk Denizine ve Sahalin Adasını ayıran Tataristan Boğazı'na kadar uzandığı halde; doğudan Japon Deniziyle sınırlanmış iken, sonraları kuzey ve kuzeydoğu tarafları Ruslar tarafından zaptedilerek Sibirya'ya katılmıştır Bir kısmı da Amur ismiyle bir eyalet halinde kalmış ve diğer bir kısmı da sahiller eyaletine eklenerek o taraflardan Mançurya'nın sahili kalmamış ve kuzeyde Amur Irmağı ve doğuda Usuri Nehri Mançurya'nın hududunu teşkil etmiştir Şimdiki siyasî coğrafyada Mançurya ismi, bu memleketin sadece Çin'e tâbi olan kısmına verilmektedir MANDA Fr Kendini idare edemeyen bir memleket ahalisini başka bir yabancı devletin idare etmesi * t Camız denen hayvan Kömüş MANDE f Kalmış, gitmemiş olan MANDIRA yun Süt ve süt ürünlerinin elde edildiği; süt veren hayvanların barındığı yer MA'NE Ekmek * Az olan akıcı su * Şey MANEN Mânâca Mânâ cihetiyle Ruhca Esasca Bâtınen İç varlık bakımından MANEND f Benzer Denk Eş Gibi MANEND-ÂBÂD Ölümle kıyamet arasında geçen zaman MANENDE Benzeyen, mümâsil MANEVÎ (Ma'nevi) Mânaya âit Maddî olmayan Mücerred Ruhani MANEVİYYAT Maddi olmayan kuvvet Mânâ âlemine âit olanlar Dinden, imândan, mukaddesât ve imândan gelen kuvvet (Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir Göz ise, mâneviyatta kördür H) MANEVİYYUN Allah'a, dine, mukaddesata inanmış olanlar MANEVRA Fr Bir makinenin, bir cihazın işleyişini düzenleme veya idare etme işi ve şekli * Ask: Muharebede düşmanın savaş gücünü yok etmek maksadıyla eldeki askerî kuvvetlerin en te'sirli bir biçimde düzenlenmesini te'min eden bütün hareketler * Barış zamanında kıt'alara ve kurmay hey'etlerine harptekilere benzer şartlar içinde eğitim sağlamak için yaptırılan hareket MANGA Ask Tek bir kumandanın kolaylıkla sevk ve idare edebileceği kadar erden kurulu küçük askerî birlik (Yaklaşık olarak on erden kurulabilecek olan mangada birkaç makinalı tüfek veya tabanca ile avcı erleri bulunur) * Savaş gemilerinde erlerin yattığı koğuş MÂNİ' Men'eden Geri bırakan Esirgeyen Engel Özür MÂNİ-İ ŞER'Î şeriatça kabule engel olan, mâni' olan hâl MÂNİA Men'eden şey Engel Özür Zorluk MA'NİDAR (MÂNİDAR) f Bir mânâyı mutazammın olan * Nükteli, ince mânâlı Bir mâna ifade eden Bir mânayı şâmil olan (Farsça bir ifade olup, mânâ; ma'ni diye okunmuştur) MA'NİDARANE f Mânâlı şekilde MANİVELA Ağır şeyleri çekmek ve kaldırmak için vasıtanın dönen merkezine bir ucu takılıp döndürülen kol MANKEN Fr Elbiseleri prova veya teşhir etmek için terzilerin ve hazır elbise satıcılarının kullandığı tahtadan, kartondan, madenden vb insan şekli MANSAB (Mınsab) Rütbe (Bak: Mansıb) MANSIB (Nasb dan) Devlet hizmeti * Memuriyet * Bünyad Merci' MANSIBDÂR f Mansıbda bulunan MANSUB Nasbolunmuş, me'muriyete konulmuş * Konulmuş, dikilmiş * Gr: Sonu fetha (üstün) kılınmış kelime Meftuh olan MANSUBÎN (Mansub C) Memuriyette bulunanlar Hizmette olanlar MANSUR Yardım edilen, yardım görmüş * Gâlib, muzaffer (Bak: Mensur) MANSURİYYET Allah'ın (CC) yardımıyla muvaffak ve muzaffer olma, başarma MANSUS Nass ile sâbit kılınmış Âyetle tesbit edilmiş İzhar ve beyan edilmiş * Kur'anda açıkça anlatılmış MANŞET Fr Bir gazetede ilk sayfanın en üst kısmındaki büyük puntolu başlık * Bir gömleğin kol kısmına geçirilen ve elbisenin kolundan dışarı çıkan kumaş parçası MANTIK (İntak dan) Konuşturan, söyleten * Doğru muhakeme ve doğru düşünceyi öğreten ilim Akıl kaidesi * Akıl, nutuk, söz MANTIKAN Mantığa göre Mantıkça MANTIKÎ Mantıka dâir Aklî ve müsbet olan düşünce, fikir Mantık kaidelerine uygun MANTIKÎ KIRÂET Acele etmeyerek fakat imlâ kaidelerine dikkat ederek, yâni virgüllerde biraz, noktalı virgüllerde biraz daha durmak, teâcüb ve istifhamları anlatmak, muhaverelerde konuşanların sözlerini ayırmak suretiyle okumaktır MANTIKİYYÂT Mantıkla alâkalı mes'eleler MANTIKİYYUN Mantıkla uğraşanlar Mantık âlimleri MANTUH Boynuzlu hayvan tarafından yaralanan veya öldürülen MANTUK Bir lâfzın nutuk hâlinde, söz sahasında üzerine delâlet ettiği şey " Şu kitabı satın aldım", sözünde bu lâfzın mantuku, o kitabın satın alınmış olmasıdır * Söz, nukut, mânâ, mefhum MANYATİZMA Birisinin bâzı hareketleri ile başkası üzerinde uyuşukluk verici te'sir (Bak: İpnotizma) MANYETİK (Bak: Magnetik) MANZAM (C: Menâzım) Sıra, dizi MANZAR (Manzara) (Nazar dan) Bakılan yer, görülen yer Görünüş MANZAR-I ÂLÂ En yüksek bakış yeri Kudsi ve en yüksek manzara Cennet manzarası, arş-ı azam MANZAR-I ÇEŞM Gözbebeği MANZARA Dışarıyı görecek pencere MANZARANÎ Gösterişli ve güzel adam MANZARÎ Güzel, gösterişli ve yakışıklı adam MANZUD Sık yetişmiş ağaç * Üstüste istif edilmiş MANZUM Ölçülü, mizanlı, tertibli * Vezni ve kafiyesi olan söz Edebi ölçüsü olan sözler (Kaside ve şiirler gibi) * Dizilmiş, sıralanmış, düzenlenmiş MANZUMAT Manzumeler MANZUME Tertibli, ölçülü yazı, şiir Vezinli ve kafiyeli olan söz * Sıra, dizi Sistem MANZUME-İ ŞEMSİYE Güneş sistemi, güneş ve etrafında dönen seyyâreler topluluğu(Şu kâinatın lâmbası olan güneş, kâinat Sânii'nin vücuduna ve vahdâniyyetine güneş gibi parlak ve nurani bir penceredir Evet, manzume-i şemsiye denilen küremizle beraber oniki seyyare: Cirmleri, küçüklük - büyüklük itibariyle pekçok muhtelif ve mevkileri, uzaklık - yakınlık noktasında pek çok mütefâvit ve sür'at-i hareketleri, çok mütenevvi' olduğu halde kemal-i intizam ve hikmet ile ve kemal-i mizan ile ve bir saniye kadar şaşırmıgirsin bir tarafına !!! hareketleri ve deveranları ve güneş ile, câzibe kanunu tâbir edilen bir kanun-u İlâhi ile bağlanmaları, yâni onlar imamlarına iktidaları, büyük bir mikyasta bir azamet-i kudret-i İlâhiyyeyi ve Vahdâniyyet-i Rabbâniyyeyi gösterir Çünki: O câmid cirmleri, o şuursuz büyük kütleleri, nihayet derecede intizam ve mizan-ı hikmet içinde muhtelif şekillerde ve muhtelif mesafelerde ve muhtelif hareketlerde döndürmek, istihdam etmek, ne derece bir kudreti ve bir hikmeti isbat ettiğini kıyas et Bu büyük ve ağır işe zerre miktar tesadüf karışsa, öyle bir patlayış verecek ki, kâinatı dağıtacak Çünki: Bir dakika, tesadüf birisini tevkif etse, mihverinden çıkmasına sebebiyet verir, başkaları ile müsademe etmesine yol açar Küre-i arzdan bin def'a büyük cirmlerle müsademenin ne derece dehşetli olduğunu kıyas edebilirsinManzume-i şemsiyenin, yâni şemsin me'mumları ve meyveleri olan oniki seyyarenin acâibini ilm-i muhit-i İlâhiye havale edip, yalnız gözümüzün önünde seyyaremiz bulunan arza bakıyoruz Görüyoruz ki: Bu seyyaremiz bir azamet-i şevket-i Rububiyyeti ve haşmet-i saltanat-ı Uluhiyyeti ve kemâl-i rahmeti ve hikmeti gösterir bir surette Güneşin etrafında, emr-i Rabbâni ile - Üçüncü Mektupta beyan edildiği gibi - pek büyük bir hizmet için bir uzun seyr ve seyahat, ona ettiriliyor Bir sefine-i Rabbâniye olarak acâib-i masnuât-ı İlâhiye ile doldurulmuş ve zişuur ibâdullaha seyrangâh gibi bir mesken-i seyyar vaziyeti verilmiş Ve evkat ve hesabı bildirecek saat akrebi gibi, Kamer dahi dakik hesaplarla azim hikmetlerle ona takılmış ve o Kamere başka menzillerde ayrı seyr ve seyahat verilmiş İşte bu mübarek seyyaremizin şu halleri, küre-i arz kuvvetinde bir şehadetle, bir Kadir-i Mutlak'ın vücub-u vücudunu ve vahdetini isbat eder Mâdem şu seyyaremiz böyledir Manzume-i şemsiyeyi ona kıyas edebilirsin Hem Şemse, kendi mihveri üstünde cazibe denilen mânevi ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadir-i Zülcelâl'in emriyle döndürüp, o seyyaratı o mânevi iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratı ile saniyede beş saatlik bir mesafeyi kestirecek kadar bir sür'atle, bir tahmine göre "Herkül Burcu" tarafına veya Şems-üş-şümus cânibine sevk etmek, elbette ezel ve ebed Sultanı olan Zât-ı Zülcelâl'in kudretiyle ve emriyledir Güya haşmet-i Rububiyyetini göstermek için, bu emirber neferleri hükmünde olan manzume-i şemsiye ordusu ile bir manevra yaptırır S) MANZUR Görülen, bakılan, nazar edilen * Beğenilen MANZURE Belâ, musibet, felâket, âfet * Noksan ve kusuru olan, ayıplanacak kadın MAR f Yılan MA'RA Vücudun çok zaman çıplak olan yeri MARAN (Mâr C) f Yılanlar MARATON yun Kırk kilometreden uzun bir yolda mukavemet için yapılan hız koşusu MARAZ Hastalık, illet, dert Belâ MARAZ-I MÜSTEVLÎ Salgın hastalık MARAZ-I SÂRÎ Tıb: Bulaşıcı hastalık MA'RAZ (Ma'rez-Ma'riz) Bir şeyin arzolunduğu yer Göründüğü yer Sergi, meşher MA'RAZ-I ACÂİB Acâiblerin teşhir olunduğu yer MA'RAZGÂH Arzolunan yer, sergi MARAZÎ (Maraz dan) Hastalıkla alâkalı Hastalığa ait Hastalıklı MARAZİYYÂT Hastalıklar ilmi, patoloji MA'REC Çıkacak yer, merdiven MA'REF Yüzün, devamlı olarak açık görünen yeri MA'REFE Atın yelesi bittiği yer MAR-EFSA f Yılan tutan, yılan efsuncusu * Yılan sokmuş kimseyi tedâvi eden kişi MA'REKE Muhârebe meydanı, çarpışma yeri * Çarpışma Kıtal Cenk MAREŞAL Fr (Bak: Müşir) MA'RET Kabahat, suç, ayıp, günah MAR-GİR f Yılan tutan, yılan tutucu MARHİC Yılan balığı MARHUK Kuşkonmaz bitkisi MARIK Dinsiz, mürted, hak dinden çıkan MARIN (Mârına) Çekiçle dövülerek açılmağa müsait olan * Kireçtaşı * Çeşitli renklerde olan bir çeşit toprak MA'RIZ (Ma'raz dan) Bir şeyin görünüp çıktığı yer Bir şeyin bildirildiği, arzolunduğu makam MARIZ Hasta, alil, mariz MARİC Dumansız ateş, alev * Dumansız barut MA'RİC Merdiven, yükseliş yeri MARİD Azgın, sapkın İnad ve isyanda benzerlerinden çok ileri gitmiş olan Kibir, inad ve dinsizlikle tanınmış olan Mütemerrid MA'RİFE Gr: Arabçada mübhem olmayan " " harf-i ta'rifi ile bildirilen kelime Böyle bir kelimeden tenvin kalkar, kelime belirli olur (Bak: Lâm-ı ta'rif) MA'RİFET Bilme, bir şeyi cüz'i vecihle bilmek * Hüner Üstadlık San'at * Tuhaflık, garib hareket * Vasıta, tavassut * İlim ve fenlerle tahsil olunan mâlumat İrfan kazanmak (Bak: İrfân) MA'RİFET MERTEBELERİ (Bak: Yakin) MA'RİFETPERVER f Hünerli, marifetli |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MA'RİFETULLAH Masnuat-ı İlâhiyeyi ve Kur'âni hakikatleri tefekkür ve tahsil ile veya lütf-i İlâhi ile kalbi inkişâf ve basirete sâhib olmak Esmâ-i İlâhiyyeyi tanımak İlâhi hakikatlara vukufiyet Her işte Allah rızâsına en uygun hareket tarzını bilip amel etmek (Ma'rifetin zıddı; inkârdır İlmin zıddı ise; cehildir) (Bak: Vicdan-İrfân)(Muhyiddin-i Arabi, Fahreddin-i Râzi'ye mektubunda demiş: "Allah'ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır" Bu ne demektir? Maksad nedir soruyor?Usul-üd-din imamları ve ulema-i ilm-i Kelâmın akaide dair ve vücud-u Vâcib-ül-Vücud ve Tevhid-i İlâhiye dair beyanatları, Muhyiddin-i Arabi'nin nazarında kâfi gelmediği için, İlm-i Kelâm'ın imamlarından Fahreddin-i Râzi'ye öyle demişEvet, İlm-i Kelâm vasıtasiyle kazanılan Mârifet-i İlâhiye, mârifet-i kâmile ve huzur-u tam vermiyor Kur'an-ı Mu'ciz-il Beyan'ın tarzında olduğu vakit, hem mârifet-i tâmmeyi verir; hem huzur-u etemmi kazandırır ki, inşâallah, Risale-i Nur'un bütün eczaları, o Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın cadde-i nurânisinde birer elektrik lâmbası hizmetini görüyorlarHem, Muhyiddin-i Arabi'nin nazarına, Fahreddin-i Râzi'nin İlm-i Kelâm vâsıtasiyle aldığı mârifetullah ne kadar noksan görülüyor; öyle de; tasavvuf mesleğiyle alınan mârifet dahi, Kur'an-ı Hakim'den doğrudan doğruya veraset-i Nübüvvet sırriyle alınan mârifete nisbeten o kadar noksandır Çünki: Muhyiddin-i Arabi mesleği, huzur-u dâimiyi kazanmak için $ deyip, kâinatın vücudunu inkâr edecek bir tarza kadar gelmiş Ve sâirleri ise, yine huzur-u dâimiyi kazanmak için $ deyip, kâinatı nisyan-ı mutlak altına almak gibi, acib bir tarza girmişler Kur'an-ı Hakim'den alınan mârifet ise, huzur-u dâimiyi vermekle beraber, ne kâinatı mahkum-u adem eder, ne de nisyan-ı mutlakta hapseder Belki, başıbozukluktan çıkarıp, Cenâb-ı Hak nâmına istihdam eder Herşey mir'at-ı mârifet olur Sa'di-i Şirazi'nin dediği gibi: $ Herşeyde Cenâb-ı Hakk'ın mârifetine bir pencere açarBâzı Sözlerde ulema-i İlm-i Kelâm'ın mesleğiyle, Kur'andan alınan minhâc-ı hakikinin farkları hakkında şöyle bir temsil söylemişiz ki; meselâ: Bir su getirmek için, bâzıları küngân (su borusu) ile uzak yerden, dağlar altında kazar, su getirir Bir kısım da, her yerde kuyu kazar, su çıkarır Birinci kısım çok zahmetlidir; tıkanır, kesilir Fakat her yerde kuyuları kazıp su çıkarmağa ehil olanlar, zahmetsiz herbir yerde suyu buldukları gibi, aynen öyle de: Ulema-i İlm-i Kelâm, esbabı, nihayet-i âlemde teselsül ve devrin muhâliyeti ile kesip, sonra Vâcib-ül Vücud'un vücudunu onunla isbat ediyorlar Uzun bir yolda gidiliyor Amma Kur'an-ı Hakim'in minhâc-ı hakikisi ise, her yerde suyu buluyor, çıkarıyor Her bir âyeti, birer Asâ-yı Musâ gibi nereye vursa âb-ı hayat fışkırtıyor $ düsturunu, herşeye okutturuyorHem imân yalnız ilim ile değil, imânda çok letâifin hisseleri var Nasılki: Bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor İlim ile gelen mesâil-i imâniye dahi, akıl midesine girdikten sonra derecata göre ruh, kalb, sır, nefis ve hâkezâ letâif, kendine göre birer hisse alır, masseder Eğer onların hissesi olmazsa, noksandır İşte Muhyiddin-i Arabi, Fahreddin-i Râziye bu noktayı ihtar ediyor M) MARİN Burun ucunda olan yumuşak kemiksiz yer MARİSTAN f Hastahâne MARİZ (Maraz dan) Hasta İlletli Dertli MARİZANE f Hasta olarak MÂRR Geçen, geçmiş, yürüyen MÂRR-ÜL BEYAN Beyânı yukarıda geçmiş olan MÂRR-ÜZ ZİKR Yukarıda zikri geçmiş olan, yukarda bahsedilmiş olan MÂRRE Fık: Herkesin gittiği umumi yoldan yürüyen MÂRRÎN (Mâr dan) Geçenler MÂRRİN Ü ÂBİRÎN Gelip geçenler Gelen giden MARSUS (Bak: Mersus) MARTULOS (Martoloz) Osmanlı Devletinin teşekkülü sıralarında ve yeniçeri teşkilâtından önce, Hristiyanlardan, ordunun geri hizmetlerinde çalışmış olan teşekküllerden biridir Silâhlanmış kişi mânasında Rumca bir kelimedir * Eskiden Tuna gemicileri, korsanı mânasında da kullanılmıştır MA'RUF Bilinen, tanınmış Belli, meşhur * Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği * Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele (Bak: Emr-i bi-l ma'ruf) MA'RUF-İ CİHÂN Dünyaca tanınan ve meşhur Cihânın bildiği MA'RUFAT Bilinen şeyler Şeriatın emrettiği hususlar MA'RUFİYET Ma'rufluk Ünlülük, meşhurluk, tanınmışlık MA'RUR Uyuz MA'RUŞ Üstü çardak şeklinde yapılı bina MA'RUZ Bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak * Arzolunmuş, arzolunan * Serilmiş, yayılmış * Verilmiş, sunulmuş * Anlatılmış * Bir şeye karşı siper alan MA'RUZÂT (Ma'ruz C) Arz olunanlar Arzedilenler, takdim edilenler Küçükten büyüğe bildirilenler MARZAT Rızâ Memnuniyet, hoşnudluk MARZÎ Razı olmağa dâir * Kabul edeceği, razı olacağı MARZÎ-İ İLÂHÎ Cenab-ı Hakk'ın rızasına uygun işler MARZİYAT Razı olunacak şeyler Allah'ın rızasına dair olanlar MARZİYE Razı olma, hoşnud olma, memnuniyet MA'S Tıb: Adalelerin tutulması, kasların büzülmesi Kramp MAS Yeyni, hafif kimse MAS' Davarın kuyruğunu salması * Vurmak * Parlamak MA'S Ovmak * Dürtmek MASA' Kılıçla vuruşmak MASABAK (Bak: Masebak) MAS'AD (C: Masâid) Yukarı çıkılacak yer Suud yeri MASAD (C: Musdân-Emside) Dağın yüksek ve yüce yeri MASADAK Bir sözü veya hükmü tasdik eden husus "Söylendiği gibi, denildiği şekilde, doğru, sâdık, olduğu gibi, muvâfıktır, mutâbıktır, tıpkısı" gibi mânâlara gelir Mânânın fertlerine de mâsadak denilebilir MASADIR (Masdar C) Masdarlar MASAFF Savaş, muhârebe, harp, cidâl yeri MASAHA Sıhhat mevzii * Kamer, ay MASAİB (Bak: Mesaib) MASAİD (Mas'ad C) Yukarı çıkacak yerler MASAİF (Masif C) Sayfiyeler, yazlıklar Yaz mevsiminde oturulacak yerler MASAK Darlık MASAL Az miktar olan şey MASALE Sızıntı MASAM Duracak yer MASAME Duracak yer MASAN Eşya saklanacak yer MASANİ' (Masna C) Sarnıçlar Su mahzenleri MA'SARA (Üzüm ve susam gibi şeylerin) sıkıldığı yer MASARİ' (Mısrâ' C) Mısrâlar * (Masra' C) Güreş meydanları MASARİF (Masraf C) Sarfiyatlar, masraflar (Masârifât da denir) MASARİF-İ UMUMİYE Umumi masraflar MASARİF (Masruf C) Harcananlar, sarfolunanlar MASARİFAT (Masârif C) Masraflar, giderler Harcanan paralar MASARÎN Bağırsaklar MASBAH Doğacak zaman ve yer MASBU' Kibirli, gururlu, mağrur Kendini beğenmiş MASBUG (C: Mesâbig) Boyalı, boyanmış Mülevven MASD Cima etmek * Emmek MASDA' Taşlık yerlerden geçen düz yol MASDAR Bir şeyin sudur ettiği (çıktığı) menba * Gr: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şekli, fiil kökü Okumak, yazmak, kitabet, kıraat, ahz, almak gibi Masdar kelimesi; ism-i mekândır, sudur etmek mânasına gelir Fiilin mâna ve lâfız ciheti ile mebde' ve me'hazidir MASDAR-I CA'LÎ (Mec'ul) yapma olan masdar Arapçada, bazı isim ve sıfatların sonlarına (-iyyet) ilâve edilerek yapılır Meselâ: İnsan: İnsaniyyet, Şâir: Şâiriyyet Câhil: Câhiliyyet Merbut: Merbutiyyet gibiArapça veya Farsça kelimenin sonuna (-îden) eki getirilerek yapılır Meselâ: Cenk den, Cengîden: Cenk etmek Fehm den, Fehmîden: AnlamakTaleb den, Talebîden: istemek MASDAR-I MERRE Fiilin bir defa yapıldığını belli eden masdar Merre, kerre, lem'a, darbe gibi, "fa'le" vezninden gelen masdarlardır MASDAR-I MİMÎ Başında mim harfi bulunan masdar (Ketb: Yazmak) masdarının mimisi (mekteb) olduğu gibi MASDU' Baş ağrısına tutulmuş olan Başı ağrıyan MASDUK Doğruluğu kabul edilmiş, tasdik edilmiş MASDUKA (C: Masdukat) Doğru söz Hakikat ve gerçek olan kelâm MASDUM Çarpılmış Kendisine vurulmuş MASDUR Gönderilmiş, yollanmış olan * Göğsü incinmiş veya ağrımış olan MASEBAK Geçen, geçmiş olan, geçmişteki MASELEF Evvelki, geçmiş MA'SERE (Ma'seret) Zorluk, güçlük MASFUF (Masfufe) Saf bağlamış, dizilmiş Sıra ile dizilmiş MASH Tutmak * Çekmek MASH (MUSUH) Sâbit olma * Mahvolup belirsiz olmak * Kısa olmak MASHARA Maskara, soytarı * Tuhaflıklar yapan kimse * Komik, gülünç * Zevklenme, eğlenme * Kepaze, utanmaz, rezil MASHARA-İ ÂLEM Âlemin maskarası Kepaze, rezil MASHARA (C: Mesâhır) Büyük taşlı yer MASHUB (C: Mesâhib) Beraber alınıp götürülmüş Kucaklanmış MASHUBEN Beraberce, birlikte olduğu halde Yanında bulunarak MASI' Sağlam vücutlu kimse MASIR Mâni, engel MASÎ f Pervasız, korkusuz MASİF (C: Mesâif) (Sayf dan) Yazlık Yazın oturulacak yer Sayfiye yeri MASİK Yapışkan * Zapteden, istilâ eden, tutan MASİLE Üzerinde mum veya fitil yakılan çıra ve şamdan MASÎR (C: Masâyi) (Sayruret den) Sürüp giden * Karargâh * Suyun aktığı yer * Rücu etmek, dönüp gitmek * Dönüp varılacak yer MASİT Acı su * Bir ot cinsi MASİVA Ondan gayrısı (Allah'tan) başka her şey hakkında kullanılan tâbirdir) Dünya ile alâkalı şeyler (Bak: Taabbüd)(Ey insan! Kur'anın desâtirindendir ki; Cenab-ı Hakkın mâsivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma Çünkü mahlukat ma'budiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi mahlukiyet nisbetinde de birdirler MN) MA'SİYYET İtaatsizlik, günah, isyan(Mâsiyetin mâhiyetinde, bilhassa devam ederse, küfür tohumu vardır Çünki, o mâsiyete devam eden ülfet peyda eder Sonra ona âşık ve mübtelâ olur Terkine imkân bulamıyacak dereceye gelir Sonra o mâsiyetinin ikaba mucib olmadığını temenniye başlar Bu hal böylece devam ettikçe küfür tohumu yeşillenmeye başlar En nihâyet, gerek ikabı ve gerek dâr-ül-ikabı inkâra sebeb olurVe keza, mâsiyete terettüp eden hacâletten dolayı, o mâsiyetin mâsiyet olmadığını iddia etmekle o mâsiyete muttali olan melekleri bile inkâr eder Hattâ şiddet-i hacâletten yevm-i hesabın gelmiyeceğini temenni ederŞayet yevm-i hesabı nefyeden ednâ bir vehmi bulursa, o vehmi kocaman bir bürhan addeder En nihayet nedâmet edip terketmiyenlerin kalbi küsufa tutulur, mahvolur gider El-iyazü Billâh! MN) |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MASK Muhkem, sağlam (Müe: Maske) MASKAT Düşülen yer MASKAT-I RE'S Doğum yeri Vatan Bir kimsenin doğduğu yer MASKU' Kırağı düşmüş yer MASKUL Cilâlanmış, saykal vurulmuş Mücellâ MASL Tarhana * Yoğurt ve süt içinde bulunan yeşilimsi su MASL-ÜD DEM Kanın sulu kısmı MASLAHAT İş, mes'ele * Sulh yolu * Fayda, maksad, keyfiyet (Zıddı; mefsedettir) MASLAHAT-I MÜRSELE Şeriat tarafından ne itibar ve ne de ibtâl ve ilgâ edildiği mâlum olmayan bir mes'elenin maslahat üzere fakihler tarafından hükümlendirilmesi MASLAHATBÎN f İş yapabilen İş görmesini bilen MASLAHATGÜZÂR f İş bilir * Elçi vekili Elçi namına işleri tâkible vazifeli kimse MASLAHATKÂRÂNE f Maslahata, işe ve maksada uygun surette MASLAHATŞİNÂS f İşten anlıyan, iş bilen MASLAK Su yolu üzerinde bulunan su haznesi * Dâima akan su borusu * Büyük yalak MASLİYE Tarhana çorbası * Koruk aşı MASLUB Salbolmuş, asılmış Asılarak idam edilmiş MASLUBEN Asılarak, asılmış olduğu hâlde Asılma suretiyle MASMASA Ağzın önü MASNA' (Masnaa) Su mahzeni Sarnıç * Şimdiki Arapçada: Fabrika * Bucak, köşe MASNEA İçine yağmur suyu toplanan büyük havuz MASNU' (Sun' dan) San'atla yapılan, yapılmış Yapma, yapmacık MASNU-U VÂHİD Cenab-ı Hakk'ın (CC) (bir tek olan) san'at eseri MASNUAT San'atkârâne yapılan şeyler Yapılanlar MASNUAT-I SAYFİYYE Cenab-ı Hakk'ın yaz mevsiminde yarattığı san'atlı güzel eserler MASNUK Nezleli kimse MASON Fr Duvarcı mânasına bir kelimeden alınmış isimdir Dinsiz, imânsız mânâsına kullanılır Fermeson veya farmason da denir MASR Parmak uçlarıyla süt sağmak * Bir şeyi incelemek * Az olmak * Dağılmak (İmtisar veya immisar ile aynı manadadır) MASRA' Çarpışma, ölme * Güreş meydanı MASRAF Sarfedilen, harcanan Gider MASRİF (Sarf dan) Sarfetme ve harcama mahalli MASRU' Sar'a hastalığına tutulmuş, sar'alı MASRUAN Sar'alı olarak, sar'a hastalığına tutulmuş olarak MASRUF Sarfolunmuş, harcanılmış olan MASS Emmek Bir şeyi eme eme içmek MASS (Mâssa) Emici, massedici MASS Yakın olan * Dokunan Değen MASSA Maraz, hastalık * Zahmet MASSETMEK Emmek, emerek içmek MAST f Yoğurt MASTABA (C: Masâtıb) Sedir, peyke MASTAKİ Sakız MASTİHİ Kıbrıs ve Sakız adalarında yetişen bir ağacın adı MASTUB Damarlardan taşmış kan MASTUR (Satır dan) Çizilmiş, yazılmış MASUBE İsâbet etmiş (felâket, musibet, belâ, âfet) MASUG Kalıba dökülmüş * Örneğe uygun * Düz MA'SUM Günahsız, suçsuz MA'SUMÂNE Günahsızcasına, suçsuz olarak MA'SUME Suçsuz kadın veya kız MA'SUMİYET Ma'sumluk, kabahatsizlik, suçsuzluk MASUN Korunan, mahfuz, emin, muhafaza olunan * Sâlim, sağlam MASUNİYET Eminlik, sağlamlık, muhafaza altında bulunmak, dokunulmazlık MA'SUR Zor, güç, zorlaştırılmış MASUS Sirke ile pişmiş güvercin MASUR Birbirine katılmış şey Mümtezic MA'SUR Sıkılmış Suyu veya yağı çıkarılmış MASVAT Çok bağıran MASVER Sütsüz keçi * Sütü zor çıkan deve MASYEF (C: Mesâyıf) Yaz gününde oturulacak yer * Su yolunun eğri büğrü yeri MAŞAALLAH Allah'ın istediği gibi * Allah korusun, Allah saklasın (meâlinde duâdır) MAŞE f Maşa MA'ŞEB Otlu yer MA'ŞER Cemâat, müttehid cemâat Birinin ehil veya iyâli İns ve cin cemaatı * Bölük, topluluk MA'ŞERÎ Cemiyete âit Topluluğa âit Ortaklaşa Pek çok MAŞITA (Meşşâta) Baş tarayan MAŞÎ (Mâşiyye) (C: Müşşât) (Meşy den) Yürüyen, yürüyücü MAŞİYE (C: Mevâşi) Koyun ve keçi gibi hayvan * Oğlu ve kızı çok olan kadın MAŞİYEN Yaya olarak, yürüyerek MAŞRIK (Bak: Meşrık) MA'ŞUK(A) Aşk ile sevilen, sevgili MA'ŞUKİYET Sevilme hâli Sevilen bir kimsenin hâli MA'ŞUŞ Zayıf ve cılız adam MATA (C: Emtâ) Arka MA'TAB (C: Meâtıb) Helâk olacak yer MATABİ' (Matbaa C) Matbaalar, basımevleri MATABÎH (Matbuh C) (Tabh dan) Tabholunmuş yani pişirilmiş şeyler MATABİH (Matbah C) Mutfaklar Yemek pişirilen yerler MATAF (C: Matâif) (Tavâf dan) Tavâf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yer MATAHİR (Mathare C) Mataralar, su kapları * Gusülhâneler İçinde yıkanılıp temizlenilecek yerler MATAİF (Matâf C) (Tavaf dan) Tavaf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yerler MATAİM (Mat'am C) Yemek yenilecek yerler Yemek odaları MATAÎM (Mıt'âm C) Oburlar, doymakbilmez kimseler * Başkalarını beslemeler MATAİN (Matin C) Balçıkla sıvanmış yerler MATAÎN (Mıt'ân C) Mızrakla yaralamakta mâhir ve usta olan MATALİL (Matlul C) Nemli, ıslak ve yaş şeyler MAT'AM (C: Matâim) Yemek yenilecek yer Yemek odası MATAMİH (Matmah C) Göz dikilen şeyler Göz dikilen yerler MATAMÎR (Matmure C) Mezarlar, kabirler * Bazı şeyleri saklamak için kullanılan toprakaltı yerler MATAR (C: Emtâr) Yağmur MATARA Askerlerin kullandığı üzeri aba ve çeşitli kumaşlarla kaplı madeni su şişesi veya yolculukta kullanılan deriden yapılmış su kabı MATARE Kuşu çok olan yer MATARIK (Mıtrak ve Mıtraka C) Demirci çekiçleri MATARİD (Mıtred C) Mızraklar, zıpkınlar MATARİH (Matrah C) Bir şey atılan yerler * Tarhedilecek yerler MATAVİ (Matvi C) Kıvrımlar Bükülmüş şeyler MATAYA (Matiyye C) Binek hayvanları MATBAA (Tab' dan) Tab'edilen yer Kitab, gazete ve sâir yazıların basıldığı yerler Basımevi MATBAA-İ ÂMİRE Devlet matbaası MATBAH(A) Mutbah Yemek pişirilen yer MATBAH-I ÂMİRE Saray mutfağı MATBAHA-İ KUDRET Cenab-ı Hakk'ın âşikâr kuvvet ve kudreti ile bahçe, bağ, tarla ve bostan gibi yerlerde pişmiş gibi hazır gıda maddelerinin yetiştiği yer Kudret mutbahı MATBU' Tab' olunmuş basılmış, kitap veya gazete haline gelmiş Basılıp matbaadan çıkmış olan MATBUAT Tab' edilmiş neşriyat Basılmış şeyler (Kitap ve gazeteler gibi) MATBUH (C: Matâbih) (Tabh dan) Kaynatılmış veya haşlanmış (ilâç) * Pişirilmiş yemek MATBUHAT (Matbuh C) Kaynatılmış veya haşlanmış ilâçlar * Pişirilmiş yemekler MATE Öldü MATEAHHAR (Mâ-teahhar) Sonra gelen Sonradan gelen MA'TEBE Kızgınlık ve hiddetle hitabetmek MATEKADDEM (Mâtekaddem) Geçmiş zaman, mâzi * Sâbık Geçen şey * Önceleri MÂTEM Ağlama Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama Kederinden yas tutma(Bak! Öyle bir ziya-yı hakikat neşreder ki, eğer O'nun o nurâni daire-i hakikat-ı irşadından hariç bir surette kâinata baksan, elbette kâinatın şeklini bir matemhâne-i umumi hükmünde ve mevcudatı birbirine ecnebi, belki düşman ve câmidatı dehşetli cenâzeler ve bütün zevil-hayatı zevâl ve firakın sillesiyle ağlayan yetimler hükmünde görürsün Şimdi bak; O'nun neşrettiği nur ile o matemhâne-i umumi şevk-i cezbe içinde bir zikirhâneye inkılâb etti O ecnebi düşman mevcudat, birer dost ve kardeş şekline girdi S) |
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler... |
09-10-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MÂTEMDÂR f Mâtemli, acılı, yaslı MÂTEMENGİZ f Mâtemi ve yası iktiza eden MÂTEMFEZÂ f Yası ve mâtemi ziyadeleştirip arttıran MÂTEMHANE f Ağlanılan, yas tutulan yer MÂTEMÎ Yaslı, mâtemli, üzüntülü MÂTEMKÜNÂN f Yas tutup mâtem ederek MÂTEMZEDE Mâtemli Yaslı MATERYAL Fr Bir işin meydana çıkması için lâzım gelen şeyler MATERYALİST Fr Maddeci Her şeyi madde ile kıymetlendiren (Bak: Maddiyyun) MATERYALİZM Fr Maneviyatı ve Allah'ı inkâr eden maddiyyunların mesleği MATFA (İtfâ dan) Söndürülmüş MATH El ile vurmak * Yalamak * Birbiri ardınca sulamak MATHARE (C: Matâhir) Gusülhâne İçinde yıkanılıp temizlenilecek yer * Su kabı, matara MATHUM Dolu, dolmuş MATIR (Matar dan) Yağan, yağıcı MATİ' Uzun, tavil * Her nesnenin iyisi MATÎN (C: Metâyın) Balçıklı yer MATÎR Yağmurlu gün MATÎRAT Tehlikeli yerler MATÎTA (C: Metâyıt) Havuz dibinde kalan balçıklı bulanık su MATİYYE Binek hayvanı Binek * Gerinip sevinerek yürüyen MATİYYE-RÂN Bindiği hayvanı yola süren MATL Atlatma, geçirme, defetme * Çekme MATLA' Güneş veya yıldızların doğdukları yer, ufuktan çıktıkları yer * Yıldız veya güneşin zuhur etmesi * Edb: Kaside ve gazelin kafiyeli olan ilk beyti (Bak: Musarra') MATLAB İstek, istenilen şey * Hallolunacak mesele Mebhas * Kaziye MATLAB-I DİL-HAH Gönlün isteği, arzu, maksad MATLUB İstek, istenilen şey * Alacak Ödünç verilmiş MATLUBAT (Matlub C) İstenilen, talebedilen ve aranılan şeyler * Alacaklar Ödünç olarak verilmiş olan şeyler MATLUL (C: Matâlil) Yaş, ıslâk * Islanmış, nemlenmiş MATMA' Tamâ edilecek şey Çok istenilecek şey MATMAH Tamâh olunan şey, hırsla göz dikilerek bakılan şey veya yer MATMAH-I CİHANÎ Bütün herkese ait tamah olunan ve büyük istekle üzerine bakılan şey MATMAH-I NAZAR Hırsla bakılan şey MATMAZEL Fr Evli olmayan gayr-ı müslim kız MATMU' (Tama' dan) Tama' olunmuş Hırsla istenen şey MATMUR Gömülmüş, defnedilmiş Toprak altına konulmuş MATMURE Toprak altında bazı şeyleri saklamağa mahsus yer * Kabir, mezar MATMUS Gözü doğuştan değil de, sonradan kör olmuş adam MATNEB (C: Metânib) Omuz * Omuzla boyun arası MATRAH (C: Matârih) (Tarh dan) Mahal, yer * Tarh olunacak şey, tarh edilecek nesne * Bir şey atılan yer MATRAN Taç giymiş piskopos MATRED(E) Irak eden, uzaklaştıran MATRİS Fr Dizilmiş harflerin hususi bir mukavva üzerine alınan kalıbı * Dizme makinelerinde harf kalıbı MATRUD Kovulmuş Tardedilmiş Uzaklaştırılmış olan MATRUDÎN Kovulmuş olanlar Kovulmuşlar MATRUH Tarh edilmiş, çıkarılmış * Belirtilmiş, konulmuş (vergi) * Temeli atılmış (Binâ) MATRUK Gevşek ve uyuşuk adam * Kuruduktan sonra yine yağmurla tazelenmiş MATRUŞ Traş olmuş Sakalsız * Sağır kimse MATT Çekmek MATTA İncil kitaplarından birisinin adı Tahrif edilmiş dört yüz muhtelif İncil içinden seçilen biri (Bak: Havari) MATTAL (Mattâle) Devamlı olarak borcunu ileri atıp geciktiren MATTE Vesile, sebep MA'TUF Ait ve râci' olan * Bir tarafa meyletmiş Mâil olan * İsnadedilen Yöneltilmiş MA'TUFUN ALEYH f Bir rabt edatı ile kendisine bağlı olan kelime (Bak: Harf-i atıf) MA'TUH(E) (Ateh den) Bunamış, bunak * Sakat, kötürüm Amelmânde MA'TUHANE Bunakçasına, bunamışçasına MA'TUK(A) (C: Maâtik) (Atâk dan) Azat olunmuş Azatlı MAT'UM (C: Mat'umat) Yenecek yemek Taam MAT'UMAT (Taam dan) Yemekler Taamlar Yenecek şeyler("Hem hiç mümkün müdür ki: Fâtır-ı Kerim, Halik-ı Rahim, küçük midenin cüz'i arzusunu ve muvakkat bir beka için lisan-ı hal ile duasını hadsiz enva-ı mat'umat-ı lezizenin icadiyle kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyâc-ı fıtriden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve külli ve daimi ve haklı ve hakikatlı, kalli, halli bekaya dâir gayet kuvvetli duâsını kabul etmesin? Hâşâ yüzbin defa hâşâ" L) MAT'UN (Tâun dan) Belâya tutulmuş Musibet ve tâuna giriftar olmuş * (Ta'n dan) Ayıplanmış MAT'UNEN Vebâya tutularak MA'TUT Mağlup, yenilmiş MATURİDÎ Mâturidi Mezhebi ve bu mezhebden olan Semerkand şehrinin Mâturid köyünden olan Ebu Mansur-u Mâturidi'yi (Hicri: 280-332) itikadda imam olarak kabul edenler Amelde Hanefi Mezhebinden olanlar, itikadda Maturidi mezhebindendir Çünkü bu Zât, Ehl-i Sünnet itikadına muhalif görüşleri, eserleri ile reddederek ıslâh etmiştir MATV Çekmek MATVÎ Bükülü, dürülmüş, kıvrılmış şey MATVİYY Dürülmüş nesne MATVİYYÂT Dürülmüş ve bükülmüş olanlar Kitap sahifeleri gibi toplanmış olanlar MATVİYYEN Sarılı olduğu halde Dürülerek Kıvrılarak MAUK şer, yaramaz MAUL Üstün gelinmiş MA-UL HAYAT Mc: Haysiyyet Şeref, yüz suyu * Hayat suyu (Bak: Ab-ı hayat) MA-UL VERD Gül suyu MAUN Eve lâzım şeyler Ev eşyası * Malın zekâtı * Ufak tefek ihtiyaçlar * Nefaseti sebebi ile (nefsin çok hoşuna gittiğinden) kimseye verilmek istenmeyen şey MÂUN SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 107 Suresidir "Eraeyte Suresi" de denir MAUN Yardım, imdat * Taat İnkiyad İtaat MAUNE Mavna Yük taşıyan büyük kayık MAUNET Yardım İmdat * Azık Yol yiyeceği * Cenab-ı Hakk'ın salih kullarına olan imdadı, inayeti * Huk: Masarif MA'V Olmuş taze hurma * Ses, avaz MA-VAKAA Vaki' olan Hâdise Sergüzeşt MA-VEKA' (Mâ-Vaka') Vâki olan, olup biten MA'VEL Ağıt edecek yer MA-VERA Bir şeyin gerisinde, arkasında veya ötesinde bulunanlar MÂ-VERAÎ Öteye mensub ve âid * Diğer âlemle alâkalı MAVERA-ÜN NEHR Ceyhun ırmağının doğusunda kalan ülkelere müslüman coğrafyacıların verdiği ad Türklerin yaşadıkları bu ülkeler, Ceyhun ve Seyhun ırmaklarının havzalarını ihtiva ediyordu * Dicle ile Fırat arası MAVİYE Billur taşı MAVNA Limanlarda, şamandıralara bağlı olarak yükleme ve boşaltma yapan gemilerden, kıyılara römorkör yedeğinde yük götürüp getiren tekne MAVTIN (C: Mevâtın) (Vatan dan) Vatan Yurt edinilen ve yerleşip oturulan yer MAVZER Alm Mavzer adında bir Alman'ın yaptığı çaplı harp tüfeği Askerlikte kullanılan bir silâh MA'Y Su arkı Su mecrâsı MAYE Damızlık * Esas Temel * Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde * Para, mal İktidar Güç * İlim * Dişi deve MAYE-İ ŞEB Gece karanlığı MAYEDAR f Kudretli, paralı MAYHOŞ f Biraz ekşice lezzetli tatlı MAYIH (C: Mâha) Kova doldurmak için kuyu içine inen kişi * Bahşiş veren, atâ eden MAYIN ing Karada ve denizde, daha çok gizlendirilerek konulan ve temas edilince patlayan bomba MÂYİ' Akıcı Akıcı madde MÂYİ'-İ NÂRÎ Ateş halinde su veya buhar |
|