Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
islami, sözlük

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Ahde Vefâ

Sözünde durma, sözünü yerine getirme

Verdiği sözde durmayıp cayan gaddâr (zâlim), hâin kimse için kıyâmet günü bir sancak dikilir ve; "Dikkat olunsun bu sancak falan oğlu falanın ahde vefâsızlık alâmetidir" denilerek teşhîr edilir (gösterilir) (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim, Sünen-i Ebû Dâvûd, Sünen-i Tirmizî)

Ahde vefâsızlığın yaygın hâl aldığı bir millette cinâyet çok olur (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ebû Ya'lâ, Beyhekî, El-Müstedrek)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Ahd ü Mîsâk

Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, kıyâmete kadar bütün zürriyetini (neslini) zerreler hâlinde onun belinden çıkarıp, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye buyurduğunda onların; "Evet, sen Rabbimizsin!" diye söz vermeleri

Ben, Rabbime verdiğim ahd ü mîsâkı hatırlıyorum (Hazret-i Ali)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



AHDNÂME (Ahidnâme)

Devlet başkanının emriyle, bâzı devlet, topluluk ve şahıslara özel haklar tanımak maksadıyle hazırlanan belge

Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem, hıristiyanlarla ilgili olarak, hazret-i Ali'ye yazdırdığı ahidnâmenin bir kısmı şöyledir:

Her kim ki, bu ahidnâmenin aksine hareket ederse, ister sultan, ister başkası olsun, Allahü teâlâya karşı isyân ve dîn-i İslâm ile istihzâ (alay) etmiş sayılır ve Allahü teâlânın lânetine lâyık olur Bütün hıristiyanlar benim himâyem (korumam) altındadır Onlara zor kullanmayın Onların dînî reislerini makâmlarından indirmeyin Onları, ibâdet ettikleri yerden çıkarmayın Bunların, manastırlarının ve kiliselerinin hiç bir tarafını yıkmayın Onları, dâimâ merhamet ve şefkat kanatları altında himâye edin! (Feridun Bey-Mecmu'a-i Münşeâtüs-Salâtîn)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



AHFÂ

Çok gizli, âlem-i emrin (madde ve ölçü olmayan ve arşın üstündeki âlemin) beşinci ve son latîfesi (makamı, mertebesi)

İnsana Âlem-i sagîr yâni küçük âlem denir Âlem-i sagîr on kısımdan meydana gelir Bunların beşi Âlem-i emrdendir Bu beş mertebe; kalb, rûh, sır, hafî ve ahfâdır Bunların asılları, kökleri Âlem-i kebîrde (İnsanın dışındaki âlemde)dir Ahfâ latîfes i, mertebelerin en sonu ve en yukarıdaki mertebedir (İmâm-ı Rabbânî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



ÂHİR (El-Âhiru)

Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Mahlûkâtın (varlıkların) yok olmasından sonra, bâkî olan (varlığı devâm eden) yalnız kendisi kalan, hiç yok olmayan

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

O (Allahü teâlâ) her şeyin başlangıcıdır (Hadîd sûresi: 3)

El-Âhiru ismi şerîfini söyliyenin gönlü temizlenir Safâya kavuşur Günde yüz defa söylenirse, Allahü teâlâdan başka her şeyin sevgisi kalbden çıkar (Yûsuf Nebhânî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Âhir Zuhur

Cumâ namazının dört rekat son sünneti ile iki rekat vaktin sünneti arasında kılınan dört rekatlık namaz

Şehirde bir kaç câmide Cumâ namazı kılınabilir Fakat Hanefî mezhebinin bâzı âlimleri ile üç mezhebin çoğunluğu bir câmiden fazla yerdeCumâ kılınmaz dedi Bunun için şehir olduğu ve Cumâ'nın kabûl olması şüpheli bulunan yerlerde "Üzerime son farz ola n kılmadığım öğle namazını kılmaya" diye niyyet ederek âhir zuhur kılmalıdır (Abdülhak-ı Dehlevî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Âhiret

İnsanın ölümü ile başlayan ebedî (sonsuz) hayat Âhirete îmân, inanılması lâzım olan altı esastan beşincisidir

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Kim de mü'min olduğu hâlde âhireti ister ve onun için gereken şekilde çalışırsa, işte onların çalışmaları makbûl olur (İsrâ sûresi: 19)

Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış Âhiret için orada sonsuz kalacağına göre çalış Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itâat et Cehennem'e dayanabileceğin kadar günâh işle (Hadîs-i şerîf-Eyyühel Veled)

Sizden öncekiler, âhiret işleri ile uğraşıp, sâdece artan zamanlarını dünyâ işlerine harcarlardı Siz ise, bugün hep dünyâ işleri ile uğraşıyor, zaman kalırsa âhiret işlerini yapıyorsunuz (Avn bin Abdullah)

Âhireti düşünmek akıllılığın alâmeti, kalbin canlılığıdır (Ebû Süleymân Dârânî)

Bir kalbde, âhiret arzusu çoğaldıkça, dünyâ düşüncesi o kalbden kaybolur (Ali Müzeyyen)

Allahü teâlânın bildirdiği bir âhiret günü bin dünyâ senesi kadardır Böyle olduğu Hac sûresinde açıkça bildirilmiştir Niçin bu kadar zaman olduğunu ancak Allahü teâlâ bilir Çünkü âhirette, dünyâda bulunan gece, gündüz, ay ve sene yoktur (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Âhiret Âlimi

Dünyâlığa, mala, mevkiye kıymet vermeyen, ilim ile dünyâlık elde etmeye çalışmayan, âhireti dünyâya tercih eden, ilmiyle amel eden, işi sözüne uyan, ibâdet ve tâate teşvik eden, ilmi âhiretine faydalı olan tevâzu sâhibi âlim

Denildi ki, şunlar Âhiret âlimlerinin alâmetlerindendir: Haşyet (Allah korkusu), tevâzu (alçak gönüllülük), güzel ahlâk ve zühd (dünyâya rağbet etmemek) (İmâm-ı Gazâlî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Ahkâm-ı Fıkhiyye

Fıkıh ile ilgili hükümler Bedenle yapılması ve sakınılması lazım gelen şeyler, emirler ve yasaklar (Bkz Fıkh)

Her müslümanın kendisine lâzım olan ahkâm-ı fıkhiyyeyi öğrenmesi ve yapması lâzımdır (Yûsüf Sinâneddîn Âmesi)

Ahkâm-ı fıkhiyye dört büyük kısma ayrılır: 1- İbâdât (Namaz, oruç, zekât, hac, cihad), 2- Münâkehât (Evlenme, boşanma, nafaka ve dalları), 3- Muâmelât (Alış-veriş, kirâ, şirketler, fâiz, mîrâs), 4- Ukûbât (Cezâlar) (Ahmed Zühdi Efendi)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Ahkâm-ı İctihâdiyye

Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfte açıkça bildirilmeyip, müctehid denilen âlimlerin açıkça bildirilenlere benzeterek elde ettikleri hükümler

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Ahkâm-ı Mâneviyye

Allahü teâlânın zâtına ve sıfatlarına âit bilgiler, tasavvuf bilgileri

Peygamber efendimizin vazîfelerinden biri de, Kur'ân-ı kerîmin ahkâm-ı mâneviyyesini, ümmetinin yüksek (olgun) olanlarının kalblerine akıtmaktır (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



AHLÂK

Huylar, seciyeler, mizaçlar, anlamında bir kavram Hulk, hulûk kelimelerinin çoğul şeklidir Hulk veya hulûk insanın beden ve ruh bütünlüğü ile alâkalıdır Ahlâk bu çerçeve içinde, "insanın bir amaca yönelik olarak kendi arzusu ile iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak olmasıdır" şeklinde tanımlanabilir

İslâm ahlâkı Kur'an-ı Kerîm'e dayanır Yani her yönüyle Cenâb-ı Allah tarafından vahiy yoluyla belirlenmiş bir davranışlar manzumesidir Her şeyden önce İslâm ahlâkı bir vazife ahlâkı şeklinde ortaya çıkmıştır Zira Kuran-ı Kerîm'deki her emir, müminler için bir görev belirlemiştir İnsanın bir mümin olarak bu emirlere muhatap olmayı kabul etmesi, bunları birer görev olarak telâkkî etmesi anlamındadır Kur'an-ı Kerîm'de Resulullah (sas)'a hitaben: "Sen en yüce bir ahlâk üzeresin " (el-Kalem, 68/4) buyurulmuş ve Hz Peygamber'in kendisi de: "Ben ahlâkî prensipleri tamamlamak üzere gönderildim" buyurmuştur (İbn Hanbel, Müsned, II, 381) Aynı şeklide Resulullah'ın bütün hadisleri insanların birbirlerine karşı daha iyi davranmaları konusunda birer emir mahiyetinde olup, Müslümanlara görev yüklemektedir Dolayısıyla İslâm'ın getirdiği ahlâk anlayışı her şeyden önce bir görev ahlâkıdır

İslâm ahlâkının diğer bir yönü de davranışlardaki niyet duygusudur Zira Hz Peygamber (sas), "Ameller niyetlere göredir" buyururken, İslâm'ın önemli bir prensibini belirlemiştir (Buhârî, İmân, 41) Müslüman için bu niyetin arkasındaki en büyük yönlendirici duygu, müminin her davranışında "Allah rızasını" gözetme duygusudur Zira mümin herhangi bir davranışta bulunurken, asla bir dünyevî çıkar yahut bir uhrevî sevap beklemeyip gönlünde sadece Allah rızasını ve onun sevgisini kazanma arzusunu taşımaktadır

"Yoksula, yetime ve esire onun rızası için yemek yedirirler ve "biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz" (derler)" (el-İnsan, 76/8-9)

Niyet ve Allah rızası duygularının yanı sıra, Allah'u Teâlâ'ya karşı bir sorumluluk duygusu taşımak Müslüman ahlâkının temel prensiplerindendir İslâm'a göre Müslümanın bu sorumluluk duygusu Allah'u Teâlâ'dan korkmak, onun emirlerine saygı göstermek ve bu emirleri asla aksatmaksızın yerine getirmek yasakladığı her şeyden kaçınmak İslâm ahlâkının temel ve ilk prensipleridir Diğer bir temel prensip de müslümanın diğer mahlûkâta karşı son derece merhamet, adalet ve şefkâtle davranması, zayıf ve muhtaç olanlarına yardım etmesi, ana ve babaya saygılı olması ve onların gönüllerini kazanmaya çalışması vs hususlarıdır

Bütün bunların yanı sıra insanın kendi duygularına hakim olması, mütevazî, sabırlı, edepli, hayâlı ve insaflı olması gibi prensipler de Müslümanın başkasına karşı sorumlu olduğu hususlardır

İnsanın, dolayısıyla Müslüman'ın, toplum içinde güzel ve hoş karşılanmayan her türlü kötü davranış ve alışkanlıklarını zamanla değiştirebilmesi gerekir Bu kötü huy ve davranışlardan kurtulmanın tek yolu, iradesini kontrol altında tutup ona tam olarak sahip olmasıdır Bu kötü davranış biçimlerinden de ancak Allah'ın bize emrettiği ibadetlere* sımsıkı sarılmak suretiyle kurtulmak mümkündür Ama iradesine hakim olamayan bir kimsenin bu gibi kötü huy ve alışkanlıklardan uzaklaşması kolay değildir İbadetlere sıkı sıkıya bağlanmak, Allah'ı daima bizi görüyor gibi hissedip onu hatırda tutmak, sürekli olarak iyi insanlarla oturup kötülerden uzak kalmak, asî insanların bulunduğu yerlere gitmemek, Allah'ın emirlerine sarılıp yasaklarından kaçınmak suretiyle İslâmî anlamda bir ahlâka sahip olunabilir

Bütün bu çizilen prensiplere göz attığımızda İslâm ahlâkının saf ve sağlam bir iyi niyete dayandığı; Allah'ın rızasına önem vermesi müntesibinden dünyevî hiçbir çıkar beklemeyip uhrevî bir fayda peşinde de olmaksızın sırf Allah rızası ve sevgisini göz önünde bulundurmasını talep etmesi gibi özellikleri ile her türlü şekilci ve pragmatist ahlâk anlayışından uzak olduğu görülmektedir

İslâm'da Emr-i Bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i Ani'l-Münker* prensibi insanların ahlâkını daima iyiye doğru yönlendirmek içindir Hz Peygamber'in "Ahlâkınızı güzelleştiriniz", "Allah'ın ve Resulü'nün ahlâkı ile ahlâklanınız" diye tavsiyelerde bulunması Müslümanın daima ahlâkını güzelleştirmesi gerektiğini dile getirmektedir Bunun yanı sıra, Kur'an-ı Kerîm'in birçok yerinde İslâm toplumunun daha mükemmel bir ahlâkî yapıya kavuşması için bir hayli emir ve nehiylerin sıralandığını ve Müslüman için Allah'ın razı olacağı bir hayat tarzının belirlendiğini biliyoruz Bu gibi ahlâkî emir ve yasaklamaların bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

"Rabbin yalnız kendisine ibâdet etmenizi, anneye ve babaya iyilik etmenizi emretti İkisinden birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşır, yaşlanır, yanında kalırlarsa sakın onlara "öf" bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle Onlara acımadan dolayı, tevazu kanatlarını indir (onlara karşı alçak gönüllü ol) ve "ey (her varlığı terbiye edip yetiştiren) Rabbim! Bunlar beni küçükken nasıl (acıyıp) yetiştirdilerse sen de bunlara acı " de Seninle akrabalığı olana, yoksula ve yolcuya hakkını ver (Malını gereksiz yere) saçıp savurma Çünkü (gereksiz yere mallarını) saçıp savuranlar Şeytan'ın kardeşleri olmuşlardır Şeytan ise Rabbi'ne karşı çok nankördür Eğer (elin dar olduğu için) Rabb'inden umduğun bir rahmeti bekleyerek onlardan yüz çevirecek (onlara bir şey vermeyecek) olursan, bari onlara yumuşak söz söyle, gönüllerini al, bolluğa kavuşmaları için Allah'a dua et Ellerini boynuna bağlanmış kılma, tamamen de açma, sonra kınanır, hasret içinde kalırsın (Ellerin boyna bağlanması cimriliği temsil eder Ellerin açılması da israfi ifade eder Yani cimrilik de israf da İslâm nazarında kötü bir alışkanlık olup her iki durumda da insanın pişmanlık duymasına yol açar) Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz Onları da sizi de biz besliyoruz Onları öldürmek büyük günahtır

Zinaya yaklaşmayınız Çünkü o, açık bir kötülüktür, çok kötü bir yoldur

Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyiniz Kim zulmen birini öldürürse, onun velisi (olan mirasçısı)'na yetki vermişizdir (Öldürülenin hakkını arar Ancak o da) öldürmede aşın gitmesin (Katil yerine katilin akrabasını veya katille beraber bir başkasını öldürmesin) Çünkü kendisine yardım edilmiş (yetki verilmiş) tir Katilin akrabası kendisine verilen bu yetkiyi kötüye kullanmasın

Yetimin malına yaklaşmayın, ancak erginlik çağına (yaşına) erişinceye kadar en güzel tarzda (onun malını kullanıp geliştirebilirsiniz) Ahdi de yerine getirin Çünkü insana ahdi sorulacaktır

Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, doğru terazi ile tartın Bu daha iyidir Sonu da daha güzeldir

Bilmediğin bir şeyin ardına düşme Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan (o yaptığın kötü şeyden) sorumludur

Yeryüzünde kabara kabara (böbürlenerek) yürüme Çünkü sen yeri yırtamazsın Boyca da dağlara erişemezsin

Bütün bunlar hepsi kötü olan ve Rabbi'nin katında hoş görülmeyen şeylerdir " (el-İsrâ, 17/23-38)

İslâm'da ahlâkı iman'dan ayırmak mümkün değildir Zira bütün Kur'anî emirlere boyun eğmek imanın gereğidir Bu emirlere uymakla da en üstün ahlâkî değerler elde edilir Resulullah (sas):

"Müminlerin iman* açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır" (Buhârî, Edeb, 39) buyurmuştur Bu duruma göre ahlâkî açıdan mükemmel bir anlayış ve davranışa sahip olmayan kişi iman açısından da kemâle ermiş olamaz Diğer bir hadiste de şöyle buyurur:

"İman yetmiş türdür En üstünü 'Lâ ilâhe illâllah'tır en aşağısı da yol üzerinde insanlara eziyet verecek bir şeyi kaldırmaktır Hayâ da imanın bir bölümüdür" (Ebû Dâvud, Sünnet, 14)

"Allah'a yemin olsun ki, hiç bir kul, kendi nefsi için istediği güzelliği kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz " (Buhârî, İman, 7; Müslim, İman, 71-72)

"Haklı olduğu halde bile çekişmeyi bırakan kimseye Cennet'in avlusunda bir köşk verileceğine, yalan söylemekten kaçınan kimseye Cennet'in ortasında bir köşk takdim edileceğine, ahlâkı güzel olan kimseye de Cennet'in en güzel yerinde bir köşk sunulacağına ben kefilim " (Ebû Dâvud, Edeb, 7)

"Mîzana konan ameller arasında güzel ahlâktan daha ağır gelecek hiç bir pey yoktur İnsan güzel ahlâkı sayesinde, oruç tutup namaz kılan kimseler derecesine yükselir (Tirmizî, Birr, 62 )

Bu ve buna benzer hadislerde Hz Peygamber güzel ahlâkın üstünlüğünü dile getirmiştir

Ayrıca: "Müslüman, müslümanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir" (Müslim, İman, 14) "İnsanların en hayırlısı ömrü uzun olup amelleri de güzel olandır " buyurmakla iyi müslümanı tarif etmiştir

Sahâbilerden biri Resulullah'a şöyle sorar:

-İslâm'da en hayırlı iş nedir? Peygamber Efendimiz şöyle cevap verir: "Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığına selâm vermendir" Ashâbın ileri gelenlerinden Abdullah İbn Mes'ud da buna benzer bir soru sorunca Resulullah şöyle buyurmuşlardır:

"Vaktinde kılınan namaz,* ana babaya itaat*, Allah yolunda cihad*" İslâm ahlâkının temel prensipleri olarak sadece bunlarla amel eden ve bu prensipler çerçevesinde hareket eden bir toplum her zaman dimdik olarak ayakta durabilir

İnsanlara karşı daima yumuşak davranmak, hatalarına rastladığında, bu hatalarını son derece yumuşak bir ifadeyle ve onları üzmeyecek bir tarz ve uslüpla söylemek gerekir İnsanları ikaz ederken de aynı üslûbu uygulamak müslümanın prensibi olmalıdır İslâm'ın insanların hayatlarında görülen pratik ahlâkı insanın kendisine, hemcinslerine, çevresinde ve Allah'a karşı olan bütün görevlerini içine alır Bütün bunlara baktığımızda İslâm ahlâkı hürmet, hizmet, merhamet, edep, hayâ, nefse hâkimiyet, tevazu, adalet, ve benzeri hususlar üzerinde yükselmiştir

Ayrıca İslâm yalan, küfür, lânet okuma, alay etme, kibirlenme, koğuculuk yapma, gıybet etme, riyâ, cimrilik, kıskançlık, vs gibi duygu ve davranışların kesinlikle yasaklandığını bildirerek, müslümanın bütün bunlardan da uzak kalması gerektiğini açıklamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #43
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Âdet Zamânı Nedir?

Kadında ve ergenlik çağına gelmiş olan kızlarda hayız (âdet) kanı görüldüğü andan kesilmesine kadar olan günlerin sayısı

Hanefî mezhebinde âdet zamânı en çok on gündür En az üç gündür Şâfiî ve Hanbelî mezheblerinde en çoğu on beş gün, en azı bir gündür (İbn-i Âbidîn)

Bir kadının âdet ve temizlik zamânı çok defâ her ay aynı gün sayısında olur Burada bir ay demek, bir âdet görmenin başından, ikinci âdet görmeye kadar geçen zaman demektir Âdet zamânı belli olan kadın, bir kerre başka sayıda âdet kanı görürse, âdet zamânı değişir (İbrâhim Halebî)

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #44
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Ahmed

Hz Muhammed (sas)'in diğer adı Bu isim İncil'de zikredilmiştir Kur'an-ı Kerîm'de, İsa (as)'ın bu ismi İsrâiloğulları'na müjdelediği ifade edilmektedir

"Meryem oğlu İsa da: Ey İsrâiloğulları, ben size Allah'ın elçisiyim Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir resulü müjdeleyiciyim" demişti Fakat (Resulullah) onlara apaçık delillerle gelince, "Bu apaçık bir büyüdür" dediler " (es-Sâf, 61/6)

Mevcut İncil'lerde bu isme buğun rastlamamaktayız Çünkü mevcut İncil* nüshalarından hiçbiri İsa (as) zamanında yazılmamıştır Bunlar, tahrif edilmiş ve yüzlerce yıl sonra hristiyanların elindeki yüzlerce nüshadan ve kilisenin isteği doğrultusunda yazılmış birbirinden ayrı dört İncil'dir Bunların yukarıdaki müjdeyi ihtiva etmemesi Müslümanlar açısından durumu değiştirmez Ancak kitab-ı Mukaddes'de; "Paraklit" şeklinde bir isim bulunmakta, bu isim kelime anlamı olarak Ahmed ve Muhammed isimlerindeki anlamı vermektedir Gerek Ahmed, gerek Muhammed isimleri "hamd" kökünden türemiş isimlerdir

Ahmed isminin iki anlamı vardır Birincisi, "Allah'ın en çok methini yapan kişi" ikincisi, "en çok methedilen kişi" anlamıdır Muhammed ismi ise "en çok methedilmiş kişi" anlamındadır "Paraklit" ismi de bu iki anlamı vermektedir Yunanca olan "pericletus" kelimesi Yohanna İncil'inde geçmekte ve müjdelenen bir peygamberden söz etmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

İslami Sözlük A

Eski 11-04-2012   #45
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslami Sözlük A



Ahbed B Hanbel

(164-241 /780-855)

Ebu Abdullah Ahmed b Muhammed b Hanbel b eş-Şeybâni el-Mervezî, Hanbelî mezhebinin imamı, muhaddis, mutlak müctehid

164/780 yılında Bağdat'ta doğan Ahmed'in babası Muhammed b Hanbel otuz yaşında ölmüş, onu annesi Sâfiyye binti Meymune büyütmüştür Kendisi Arap olup, Şeybân kabilesine mensuptur ve soyu, Nizar kabilesinde Hz Peygamber (sas)'in soyu ile birleşmektedir Ahmed'in dedesi Hanbel, Emeviler döneminde Serahs valiliği yapmıştır

İlk eğitimini bir ilim ve kültür merkezi ve aynı zamanda Abbâsîlere başkent olan Bağdat'ta aldıktan sonra dini ilimlere yönelen Ahmed, İslâm'ı bütün yönleriyle yaşamak istedi Bu arzu onu Peygamber (sas)'in hadisleriyle uğraşmaya götürdü Daha çocukken Kur'an-ı Kerîm'i ezberlemişti Diğer dini ilimleri okuduktan; Arapça'yı ve dil bilgisini geliştirdikten sonra bütün mesaisini hadislere ayırmıştı O, ayrıca Farsça da bilmekteydi Hadis toplama, ezberleme ve yazma onda bir tutku haline gelince, Basra, Hicaz, Kûfe ve Yemen gibi ilim merkezlerine birçok seyahatler yaparak buralarda bulunan ulema ve muhaddislerle görüşmüş, râvileri bulmuş ve onlardan hadis almıştır (İbnü'l Cevzî, Menakıbu'l İmam Ahmed b Hanbel, s 183 vd) Üçünde parasızlıktan ötürü yaya olmak üzere beş defa hacca gittiği, İmam Şâfiî ile ilk defa Hicaz'da tanıştığı, yolculuklarında fakir olduğundan büyük sıkıntılarla karşılaştığı, Yemen'deki muhaddis Abdurrezzak b Hemmam (ö 211)'dan hadis almak için Yemen'e giderken yolda parası bitince hamallık yaptığı kaydedilmektedir (İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, X, 329) Ravilerden hadislerle birlikte sahâbe ve tabiine dair ulaşan butun rivayetleri almıştır Fıkhi bilgisini ve usûl-i fıkhı Ebu Yusuf* ve imam Şafii'*den aldığı derslerle kuvvetlendirmiş, toplayıp tedvin ettiği hadis ve sahâbe fetvalarını fıkhının dayanağı yapmıştır Kırk yaşından sonra, topladığı beş bine yakın talebeye ders vermiştir

Tarihte büyük müctehidlerin birçoğuna zulmedildiği görülmektedir imam Ahmed de bu gruptandır Abbasîler zamanında "Halku'l-Kur'an Kur'an mahluktur" ideolojisi yayılıp, halife Me'mun'un (813-833) bunu zorla ulemaya kabul ettirmek istemesi, hristiyan âlimi Yuhanna el-Dimaşkî'nin fitnesi ve Mutezile'nin ortalığı karıştırmasıyla başlayan zulüm, devlet desteği ve despotluğuyla ilim çevrelerine dayatılmak istenince ulemanın çoğu bu görüşü kabul ettiğini söylerken, (h 218) Ahmed b Hanbel, el-Kavârîrî, Muhammed b Nuh, Sücâde gibi bir grup âlim "Kur'an mahluktur" görüşüne katılmadıklarından dolayı zincirlere vurularak hapse atılmışlar, işkence görmüşlerdir Bu arada Kavârîrî ve Sücâde de resmi görüşü kabul ettiklerini söyleyerek serbest bırakılmışlardır Halife Me'mun ortada kalan Hanbel ve Muhammed b Nuh'la görüşmek istemiştir Ancak, halife vefat edip, Muhammed b Nuh da yolda ölünce Ahmed b Hanbel Bağdat'ta tekrar hapsedilmiş, Mu'tasım (833-842) zamanında kadı İbn Ebu Duâd'ın teşvik ve etkisiyle işkence edilmiştir Yirmi sekiz ay hapiste kalan Ahmed b Hanbel, serbest bırakıldıktan sonra iktidara gelen el-Vâsık (ö 232/847) devrinde de aynı muhalifliğini sürdürdüğünden gözetim altında tutulmuş, beş yıl hadis dersi verememiştir Nihayet el-Mütevekkil (ö 247/861) devrinde Me'mun'un "Kur'an mahluk değildir diyen kimse kalmasın" vasiyetine ve bu katı siyasete son verildikten sonra yeniden hadis çalışmalarına dönmüştür Onun bu zorluklarla dolu günleri ondört yıl sürmüştür Halife el-Mütevekkil'in gönlünü almak amacıyla hediye ve maaş vermek istemesini de reddetmiş, hatta halifenin yardımını kabul eden oğullarına kırılmış, kendisi hiçbir zaman kimseden bir karşılık almamıştır

İmam Ahmed b Hanbel, 241/855 yılında Bağdat'ta vefat ettiğinde cenazesine on binlerce kişi katılmış, namazı Cuma günü kılınmıştır Türbesi VII asırda Dicle nehrinin taşmasında sulara kapılıp kaybolmuştur

İmam Ahmed'in hayatı -babasından kalan bir kira geliri dışında- fakirlik ile geçmiş iki evliliğinden, oğulları Salih ile Abdullah, cariyesinden de üç oğlu, bir kızı olmuştur imam ibn Hanbel halk arasında mihne olaylarındaki tavrı dolayısıyla sevilmiş, takvası ve sünnete her yönden bağlılığıyla meşhur olmuştur Yoksul olmasına rağmen, devlet bünyesinde görev almamış, hiç kimseye muhtaç kalmadan sünnete uygun bir şekilde yaşamıştır Onun hakkında "Yahudiler arasında çıksaydı peygamber olurdu" gibi övgüler nakledilmiş, kimseden onun aleyhinde söylenen bir söz işitilmemiştir

İtikadı, ilmi "Halku'l Kur'an" olayında Mutezile* mezhebi, "yalnız Allah kadimdir"diye Kur'an'ın hâdis olduğunu ortaya attığında ve bu görüş zorla herkese kabul ettirilmek için devletin baskı ve zulmü imamlara dayatıldığında Ahmed b Hanbel bunu bir bid'at* olarak gördü Konuyu asr-ı saadette kimse tartışmamıştı Üstelik sünnette "Kur'an Allah kelâmıdır" bilgisi ile nasıl tavır alınmışsa öyle tavır takınılmalıydı Ahmed b Hanbel, Kur'ân'ın mahlûk olduğunu söyleyenin Cehmî, mahluk olmadığını söyleyenin ise bid'atçı olduğuna hükmeder Kendisi bu meselenin sünnette var olmayan, aklen ortaya konulan bir iddia olduğunu savunur Çünkü sünnette bu tür bir tartışma yoktur ve Kur'an "Allah'ın kelâmı" ve indirdiği hükümler olarak nitelenmiştir Zaten sünnet* usûlünde böyle konularda tartışma olmaz; tartışma ihtilafa, ihtilaf kavga ve fitneye götürür

Ahmed b Hanbel itikatta, amelde, ahlâkta sünnetten başka bir yol izlemez Cedelden, münakaşadan, salt rey ile hüküm vermekten kaçınır; sahâbe ve tabiinin yolunu izler Sabırlı, mütevazî, ciddi, yumuşak, kanaatkâr, takva sahibi, ihlâslı bir müctehiddir Onun itikadı, fıkhî nasslardan doğar Daha doğru bir deyimle o, Kitap ve Sünnet olan şeriatın asli delillerini delil olarak alıp birtakım hükümlere varmada, onları kullanmadan çok nassları oldukları gibi alıp, sünnetin açıklamasını aynen uygular iman, kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve uzuvlarla amel olup, artar ve eksilebilir Büyük günah işleyen dinden çıkmış olmaz Allah'ın sıfatları nasslardaki gibidir, tevil edilmez Müteşabihleri yorumlamaktansa susmak evladır Bir halife adil veya zalim olsa da ona itaat edilir, isyan çıkar yol olmayıp, bağiy'dir Ahmed b Hanbel'in yanında yetiştiği Huşeym b Beşir b Ebu Hazim (104/722-183/799) adında bir üstadı vardır Ayrıca Umeyr b Abdullah b Halid Abdurrahman b Mehdi, Ebu Uyeyne, imam Şâfiî, Ebu Yusuf, Abdurrezzak b Hümâm, İsmail b Aliyye, -gıyaben- Ebubekir b Ayaş, Yahya b Saîd'den faydalanmıştır Ahmed b Hanbel'den hadîs rivayet edenler arasında da Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Ali b el-Medîni en önemli muhaddislerdir

Eserleri

Ahmed b Hanbel'in bizzat yazdığı tek eseri "el-Müsned"dir Ona atfedilen eserler, Hanbelî imamlarınca yazılmıştır es-Sünne, Zühd, Salat, Ver'a ve'l-İman; Reddi ale'l Cehmiyye ve'z-Zenadıka; Eşribe; Mesail; Cüz fi Usûlu's-Sünne; Fedailu's-Sahabe; Er-Reddü ala men iddea't-Tenâkuza fi'l-Kur'ân; et-Tefsir; en-Nasih ve'l Mensuh; Tarih; el-Mukaddem ve'l Muahhar fi'l Kur'an; Vücubâtü'l Kur'an; Menâsikü'l Kebir ve's Sağir; el-Cerhu ve't Ta'dil; el-İlel ve Marifetu'r-Rical bunlardandır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.