|
|
Konu Araçları |
harfiosmanlı, harfiosmanlıca, osmanlıca, sözlüğü, sözlük, terimleri |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EBB (C: Abâb) Kuru ot Taze ot * Mer'a, otlak, çayır * Kavga etmek veya bir yerden gitmek için hazırlanmak EBBAL Deve çobanı EBBALE Bir yüklük odun * Bir kısım halk Cemaat Cemiyet EBBAR İğneci İğne yapan veya satan kimse EBBAZ Kaçma, ürkme * Sıçrayıp atlayan karınca EBBED-ALLAH (Allah ebedî, dâim eylesin!) mânasına bir dua EBCED Arabça Eski Sâmi alfabesindeki harf sırasının sayı değerine göre tertiplenmesinden meydana gelen birinci kelime Bu tertip İbrâni ve Süryâni Alfabesindeki harfleri içine alır İbâredeki kelimelerin sırası ve harflerin rakam değerleri şu suretle gösterilmektedir $(Ebced) $(Hevvez) $(Hutti) $(Kelemen) $(Sa'fes) $(Kareşet) $(Sehaz) $(Dazig)Bu sekiz kelime bütün huruf-u hecâ denen yirmi sekiz harfi içine almış ve sıra ile eliften gayn harfine kadar, birden bine kadar her harfte aşağıdaki sıra ile gösterildiği gibi değerler verilmiştir Elif: 1, Bâ: 2, Cim: 3, Dal: 4, He: 5, Vav: 6, Ze: 7, Ha: 8, Tı: 9, Yâ: 10, Kef: 20, Lâm: 30, Mim: 40, Nun: 50, Sin: 60, Ayn: 70, Fe: 80, Sad: 90, Kaf: 100 Rı: 200, Şın: 300, Te: 400, Se: 500 Hı: 600, Zel: 700, Dad: 800, Zı: 900, Gayn: 1000 Şimdiki Arabcada alfabe bu sırayı tutmuyorsa da harflerin rakam gibi kullanıldığı zaman, yine eski sıraya uymak için Ebced sırasını da devam ettirmişlerdir Hem birbirine benzeyen harfler bu sırada dizilmiştir Eskiden İslâmlarda matematik ve fizikte bu harflerin rakam yerine kullanıldıklarını biliyoruz EBCEDHAN f Ebced okuyan Mektebe yeni başlayan, acemi EBCED HESABI Ebced harf tertibinde görüldüğü gibi, Kur'ân-ı Kerim daha nâzil olmadan harflere rakam değeri verilerek tarih yazılır ve hâdiseler kaydedilirdi Bundan böyle Arab, Fars ve Türk Ebediyatında hâdiselerin tarihleri Ebced hesâbı ile yazılırdı Birçok muharebe, zafer, büyüklerin doğum ve ölümü, yüksek mevkilere geçiş, câmi, köprü, çeşme yapılış ve açılış tarihleri bu hesaba uyularak mısralarla ifade edilirdi İşte bu ebcede göre harflere sayı değerleri verilerek kuvve-i kudsiye sâhibi ve büyük evliya ve allâmelerden ve ehl-i sünnet ve cemaat eshabı birçok müellifler, Kur'ân-ı Kerim'den, âyet ve hadis-i şeriflerden de mânalar çıkarmışlardır Ebced hesabının Kur'ân'a tatbikinden çıkan şudur ki: Kur'ân'ın her kelimesi ve kelimelerdeki her harf bile Allah'ın ilim ve iradesiyle bilhassa belli maksatlarla seçilmiştir Her harfin bile yerine göre hususi bir vazifesi vardırMeselâ: Elmalı Tefsiri sh: 3956'da Molla Câmi Merhumdan şu tarihî nakil vardır: Kur'ân-ı Kerim'in 34'üncü sure, 15'inci âyetinde (Beldetün Tayyibetün: $ "İyi bir beldedir" ifâdesi ile İstanbul kasdedilmiştir ve İstanbul'un fetih tarihi bu cümlenin ebcedi ile haber verilmiştir) diye gösteriliyor: Bu cümledeki harfleri sıra ile hesab ederek şu neticeyi görmekteyiz: 2 + 30 + 4 + 400 + 9 +10 + 2 + 400 = 857 hicri senesi oluyor Bu tarih İstanbul'un Sultan Fatih Mehmed Hazretleri zamanında milâdi 1453 tarihinde fethine tevâfuk etmektedir (29 Mektub Rumuzât-ı Semaniyede : Kur'ân-ı Kerim'in 108 Suresinde: $ ebcedî makamı 857 olarak, aynen "Beldetün Tayyibetün" gibi İstanbul'un İslâm eline geçmesi olan 857 tarihine tevafuk etmekle işaret ediyor Evet mâdem Sure-i Kevser, Resul-i Ekrem'e (ASM) ihsan edilen fütuhat-ı azîmeye delâlet ediyor Elbette İstanbul'a dahi bakıyor)Bundan başka, Fetih Suresinde $ âyetinin, Sultan Mehmed Fâtih'in Uzun Hasan'a galib geldiği tarih 878 olarak görülmektedirBundan başka Timurleng'in Şâm-ı Şerif'i harab ettiği tarihi hesab edecek olursak, Kur'ân-ı Kerim'in 2'nci suresinin 114'üncü âyetindeki "Harab" $ kelimesinden aynı hesabla: 600 + 200 + 1 + 2 = 803 hicrî tarihi çıkıyorRisale-i Nur Külliyatından Şuâlar Mecmuasında ve İmâm-ı Buhâri Tarihinde Ebi Aliye İbn-i Cerir ve İbn-i Hâtem'den nakledilen ve Kadı Beyzâvi Tefsirinde de mezkur bulunan aşağıdaki rivâyet dahi Ebced Hesabının Kur'ân-ı Kerim ile olan şeksiz alâkasını isbat etmektedir: (Bir zaman Benî İsrâil âlimlerinden bir kısmı huzur-u Peygamberîde surelerin başlarındaki $ gibi mukattaât-ı hurufiyyeyi işittikleri vakit, hesâb-ı cifir ile dediler: "Yâ Muhammed! Senin ümmetinin müddeti azdır" Hz Resul-ü Ekrem onlara mukabil dedi: "Az değil!" Sâir surelerin başlarındaki mukattaâtı okudu ve ferman etti "Daha var" Onlar sustular Ş) EBCEL EBCEL Cüssesi büyük olan iri yapılı adam * Atta ve devede bulunan bir damar (İnsanda o damara, "ırk-ı ekhal" derler) EBDA' (Bedi' den) En bedi Ziyade bedi' ve güzel Daha çok dikkati çeken EBDAL (Bedil veya Bedel C) Evliyâdan, ziyâde nuraniyyet kazanmış olanlar Evliyâ zümresinden bir cemaat Arapçada halkın lüzumlu işlerinin tasarrufuna memur bir cemaata denir (Mâsivâ alâkasından mücerret ve Cenab-ı Hakk'ın muhabbetinde fâni ve müstağrak olan zâtlar OS) EBDAN f Kavim, aşiret, kabile * Şayeste, lâyık, münâsib, muvafık, uygun EBDAN (Beden C) Bedenler Tenler EBECC Patlak gözlü adam EBED Ebedîlik Zevalsizlik Sonu olmamak (Bak: Beka)Aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan "kuvve-i hayâliye"ye denilse ki: Sana bir milyon sene ömür ile saltanat-ı dünya verilecek, fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın Tevehhüm aldatmamak, nefis karışmamak şartıyla "Oh" yerine "Ah" diyecek ve teessüf edecek Demek, en büyük fâni, en küçük bir âlet ve cihazat-ı insaniyeyi doyuramıyor İşte bu istidattandır ki, insanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihâta etmiş efkârları ve ebedî saadetlerinin envaına yayılmış arzuları gösterir ki: Bu insan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir Bu dünya ona bir misâfirhanedir ve âhiretine bir intizar salonudur S)(İnsanın fıtrat-ı zişuuru olan vicdanı saadet-i ebediyeye bakar, gösterir Evet, kim, kendi uyanık vicdanını dinlerse, "Ebed! Ebed!" sesini işitecektir Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz Demek o vicdan, o ebed için mahluktur Demek bu vicdanî olan incizab ve cezbe, bir gaye-i hakikiyenin ve bir hakikat-ı câzibedârın yalnız cezbi ile olabilir S) EBED-ÜL-ÂBÂD Tükenmez, ebedî hayat Sonsuzluk * Cennet EBED-ÜL ÂBİDÎN Ebediyyen, sonsuz olarak EBEDD Gövdeli, iri cüsseli kimse İki uyluğunun arası geniş ve etli olan kimse EBEDEN (Ebedâ) Devamlı olarak Kat'â ve aslâ Hiçbir vakit EBEDGÂH f Kabir, mezar EBEDHANE f Kabir, mezar EBEDÎ Sonsuza ve ebediyete âit Ebediyete dâir ve müteallik(Kur'ân bize bu âlemin fâni, geçici olduğunu, herşeyin devamlı değiştiğini ve takdir edilen bir zaman sonunda sona erdiğini ve ereceğini belirtiyor Madde âleminin bir başlangıcı ve sonu olduğunu bundan da anlıyoruz Kur'ân, bize ebedî âlemin varlığını da haber veriyor, bu dünya hayatının ebediyet âlemine geçiş için bir hazırlık, tekâmül ve geçiş dönemi olduğunu, ebediyet âlemindeki hayata uygun bir varlık olmak için bu dünyada Allah'ın emir ve kanunlarına uygun yaşamak gereğini hatırlatıyor ve emrediyor) EBEDİYYEN Ebedî olarak, ilel-ebed * Hiç bir vakit, hiç bir zaman EBELET Çok yemekten gelen ağırlık, hazımsızlık EBEN Töhmetli, kabahatli kişi * Adâvet, düşmanlık EBEN AN-CEDD Babadan, dededen EBER Hurmanın budaklanması ve ıslah edilmesi * Akrep sokması EBERR Çok faziletli, şerefli Çok sâdık ve dindar Çok iyilik sever * Şenlikten uzak, bedevi EBES Çok süt içmekten dolayı midede ve karında meydana gelen şiş $ EBEVEYN Ana ile baba (Eb ile ümm) EBGAZ Çok fazla buğzedilen, hiç sevilmeyen, nefret edilen EBH Unutulan şeyi hatırlatmak EBHAK Bir gözlü EBHAL (Buhl den) En hasis, çok cimri, daha tamahkâr * Büyük gözlü EBHÂR (Bahr C) Bahirler, deryalar, denizler EBHÂR-I VÂSİA Geniş denizler EBHAR Nefesi ve ağzı fena kokan adam EBHAS Gözlerinin üstünde veya altında bir miktar yumruca et parçası olan kişi EBHEKAN Kuzu kulağı adı verilen ot EBHEL Ardıç ağacının yemişi * Ardıç ağacının bir nevi EBHEM Söz söylemeye muktedir olmayan Konuşmaya iktidarı bulunmayan adam EBHER En bâhir, en âşikâr En parlak, daha çok zâhir * Temiz kanı yürekten bedene dağıtan büyük bir damar EBHİRE (Buhâr C) Dumanlar, buğular EBHUR (Ebhar) (Bahr C) Denizler, bahrlar EBHUR (Bahur C) Buharlar Buğular EBİ (Bak: Ebu) EBİ-L BENÂT Kızların babası |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EBİB İri taneli yağmur EBİH Yüzünden örtüyü kaldırmayan tesettürlü kadın EBİL Devenin hâllerinden anlıyan kimse EBİL Nasârâ rahibi ve ekâbiri EBİL-ÜL EBİLÎN İsa Peygamber (Aleyhisselâm) EBİYE İmtinâ edici, çekinen kadın EBKA' Alaca karga EBKA Ağlattı (mânasında mâzi fiili Bak: İbkâ) EBKÂR (Bikr C) Bekârlar * Mc: Evvelce kimsenin söylemediği sözler EBKÂR-I EFKÂR Evvelce söylenmemiş olan fikirler EBKEM (Bükm den) Dilsiz Konuşamıyan EBKEMÎ f Dilsizlik, dili olmamak EBKEM Ü LÂL Cevapsız bırakmak Susmak Dilsiz gibi sükût etmek EBKEMİYET Dilsizlik Konuşamamazlık EBLAD Eser EBLAĞ En beliğ Daha beliğ Daha fasih Çok beliğ EBLAK Rengârenk * Alaca bulaca * Alacalı at EBLAK-SÜVAR f Alaca ata binmiş kişi * Mc: Savaşçı, cenkçi yiğit EBLEC Açık kaşlı * Mc: Nurlu, parlak, vuzuhlu EBLED Ebleh, ahmak, bön Söylenilen şeylere aklı hemen taalluk etmeyen kimse * Açık kaşlı * Şişman gövdeli kişi EBLEH Ahmak Bön Budala EBLEHÂNE f Ahmakçasına Eblehçesine EBLEHÎ f Ahmaklık, saflık, bönlük EBLEHİYYET Ahmaklık, eblehlik, bönlük, salaklık, saflık, kalın kafalılık EBLEK f Alacalı renk EBLEM Kalın dudaklı adam EBLİM Bal, asel EBLUÇ f Ezilmiş tozşekeri Nebat şekeri EBLUK f Münafık, iki yüzlü adam * Şarlatan EBNÂ (İbn C) Oğullar Çocuklar Veledler Ferzendeler EBNÂ-İ ÂDEM Adem oğulları İnsanlar EBNÂ-İ BEŞER İnsan oğulları EBNÂ-İ CİNS Kendi sülâlesinden gelenler Aynı cinsten olanlar EBNÂ-ÜD DEHALİZ Anası babası belli olmayıp etrafa atılmış, sokağa bırakılmış çocuklar EBNÂ-YI MAZİ Mâzinin insanları EBNÂ-YI SEBİL Yolcular, seyahat edenler, seyyahlar EBNÂ-YI VATAN Vatan evlâtları EBNİYE (Bina C) Binalar Yapılar EBNİYE-İ ATİKA Eski binâlar EBNİYE-İ MÜRTEFİA Yüksek binalar EBR Ürkmek Kaçmak EBR f Bulut EBR-İ BAHAR Bahar bulutu EBR-İ BÂRÂN Yağmur bulutu EBR-İ İHSAN İhsan, lütuf bulutu EBRAC Burçlar, kaleler EBRAH Zor olmak, güç olmak EBRAK Fazlaca parıltılı * Taşlı, kumlu, balçıklı yer * Alaca renkli at * İki renkli lekeli bir şey EBRÂR (Berr C) Özü sözü doğru olanlar, hamiyetliler Sâdıklar İyiler EBRÂR-I ÜMMET Ümmetin iyileri Hayırlıları EBRAS İnsanın rengini degiştiren alaca ve miskin eden çok fena bir maddi hastalık ismi EBREC Gözünün akı çok olan güzel gözlü kimse EBRED (Berd den) Çok soğuk EBREHE Peygamberimizin (ASM) doğumundan elli gün kadar evvel Kâbenin tahribine gelen Habeş Ordu Kumandanının ismi (Bak: Ebabil)(Fillerle varıp Kâbeye, hem Ebrehe zâlimİsterdi ki, yapsın nice bin türlü mezâlimİsterdi ki; o beyt yıkılıp şöhreti sönsünHalk Kâbeyi terkederek, kiliseye dönsünİsterdi ki; çeksin doğacak nura bir sedHem doğmadan ölsün diye "Mahbub-u Müebbed"Günlerce gidip Kâbeye hem yaklaşan orduBirdenbire bir tehlike sezmiş gibi durduSür'atle gelip bir sürü kuş, semt-i bahirden Taş harbine başlar, pek acib hepsi birdenİndikçe havadan o muamma gibi taşlar Cansız yıkılıp yerlere yatmış nice başlarŞahıyla beraber kocaman orduyu Mevlâ Olsun diye mahbuba nişan eyledi mevta EL) EBREK En bereketli EBRENCEN f Bilezik Kadınların kollarına taktıkları altından mâmul zinet eşyası EBRESİM İbrişim EBRESİMÎ İbrişimci EBREŞ Alaca benekli at * Kırmızı ve beyazdan meydana gelen alaca renk EBRİC Yayık adı verilen ve yoğurttan yağ çıkarılan nesne EBRKÂR f Şaşkın, sersem, ne yapacağını bilmeyen adam (Ebr'in "bulutun" yerinde durmayıp gezici olmasından kinâye olarak, bu mânayı aldığı sanılmaktadır) EBRU f Kaş * Bir nevi dalgalı kumaş ve kâgıt ismi EBRUFERAH f Güler yüzlü EBRUVÂN f Kaşlar EBS Sütü çok içmekten dolayı karnı şişmek EBSAR (Basar C) Gözler Dikkat sahipleri Görücüler EBTAH (C: Ebâtih) Kumlu ırmak ve dere EBTAL (Battâl C) Yiğitler, cesurlar, döğüşken erler EBTAL (C: Ebâtil) İnsanın böğrü * En boş Boşuboşuna Çok bâtıl EBTER Kuyruğu kesik hayvan * Sonunda oğlu ve kızı kalmayan insan * Ölümünden sonra adı hatırlanıp anılacak hayrı ve ihsanı kalmayan kişi * Eksik, tamamlanmamış EBTİNE (Bâtın C) Çukur yer, kuytu yer |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EBU Peder, baba, ata, eb EBU BEKİR-İ SIDDIK (RA) Asıl adı Abdullah, künyesi Ebu Bekir, lâkabı Sıddık ve Atik Erkekler içerisinde Resul-i Ekreme (ASM) ilk iman eden; bütün muharebelerde ona refakat eden; seferde, hazarda, bütün tehlikeli anlarda Peygamber Efendimizle (ASM) beraber çalışmış ve onun en yakın Sahâbesi Onun sohbetinden feyz almış, nübüvvet sırlarının en samimi mahremi Her şeyini, bütün malını İslâmiyet uğruna, Peygamberimize (ASM) sadakati ile feda etmiş, sırf lillâh için çalışmış, hiç bir maaş kabul etmeden hilâfet makamında bulunmuş, İslâmın ilk Reis-i Cumhuru olmuştu Seçimle başa geçmiş, zekât vermeği kabul etmemek ve irtidad etmek gibi hareketlere karşı mücadele etmişti Kur'ân-ı Kerimin Sure ve Ayetlerini ilk def'a cem' edip bir cilt halinde toplamıştı Hilâfeti zamanında Hz Halid kumandasında İslâm Ordusu Suriye ve Şamı fethetmişti EBU CABİR Ekmek EBU CA'DE Kurt, zi'bEBU CAFER $ Bin Abdullah Bin Cafer bin Ebî Tâlib (RA) : Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'dan 25 Hadis rivayet etmiştir Kureyş'in Haşimî kolundandır 80 senesinde 80 yaşında iken vefat etti (RA) EBU CA'FER Sinek EBU CEHL Cehalet babası demek olan bu kelime, Hazret-i Resul-i Ekrem (ASM) zamanında, mu'cizeleri ve çok delilleri ve Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ı gördüğü halde iman etmeyen din düşmanı puta tapan gururlu bir müşrikin lâkabıdır Bedir Gazasında öldürüldü EBU CEMİL Tere otu EBU DAVUD (Bak: Kütüb-ü Sitte) EBU-D DERDA Uveymir adı ile de meşhurdur Ashab-ı kirâmın âlim ve hakîmlerindendi Peygamberimiz: "Uveymir, Ümmetimin hakimlerindendir" buyurmuştur Uhud'dan itibaren bütün muharebelerde bulunmuştur 179 hadis rivâyet etmiştir Hikmetli sözlerinden birisi şudur: "Âlim olmayınca insan müttaki olamaz, bir âlim âmil olmadığı halde ilim sâhibi sayılamaz" EBU EYYUB Deve, cemel EBU EYYUB-İL ENSARÎ Sahabe-yi Kiramdan olup Halid bin Zeyd-i Hazrecî diye de anılır Hicretten sonra Peygamberimize (ASM) ilk mihmandârlığı yapmış idi Hicretin 50 yılında pir-i fâni olduğu halde teberrüken Kostantiniyye'nin fethine azimet eden İslâm ordusu ile harbe iştirak etmiş, İstanbul surları dışında şehid olmuştur Sonradan ancak Sultan Mehmed Fatih'in Hocası Akşemseddin Hazretleri tarafından mezarı keşf edilmiştir 150 hadis-i şerif nakletmiştir (RA) EBU HALİD Köpek, kelb * Canavar EBU HANİFE (Bak: İmam-ı A'zam) EBU HASAN-I ŞAZELÎ (Bak: şazelî) EBU HUMEYD Ayı denilen canavar EBU HÜREYRE (RA) Peygamberimize (ASM) bütün gücüyle hizmette bulunmuş ve İ'lâ-yı kelimetullâh yolunda Peygamber (ASM) ile bütün muharebelere iştirak etmiş, 5374 aded Hadis-i Şerif nakletmiştir Hicri 75 yılında, Medine-i Münevvere'de, 78 yaşında iken dâr-ı bekaya irtihâl etmiştir (RA) (Bak: Ashab-ı Suffa) EBU İKRİME Güvercin kuşu EBU İYAZ SELEME BİN AMR BİN EL EKVÂ (RA) Biat-ı Rıdvanda hazır bulunan, gayet cesur, nişancı, hamiyetperver bir sahabedir 77 hadis-i şerif rivayet etmiştir Hicrî 74 tarihinde, 80 yaşında iken Medine-i Münevvere'de vefat etmiştir (RA) EBUK Kaçmış köle EBU KALEMUN Bir nevi kumaş ki, göze türlü türlü görünür Bâzıları "gülistân-ı kemhâ" derler EBU KATADE HARİS BİN RİB'İY (RA) Ensardan ve Resül-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın süvarilerindendir 170 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir Uhud Gazvesinden itibaren bütün muharebelere iştirak etmiş bir kahraman olup 74 tarihinde 80 yaşında iken Medine'ye avdetinde vefat etmiştir (RA) EBU KAYS Çakal EBU-L ALA-İ MAARRÎ (Mi: 973 - 1057) Kör olmasına rağmen hafızasının fevkalâdeliği ile tanınmış büyük Arap şairlerinden biridir ki, kasideleriyle meşhurdur EBU-LA-ŞEY Hiçbir şeyin babası Hiç bir şeyi olmayan EBU-L AVN Hurma EBU-L MEYMUN Bal, asel EBU-L MİREH Şeytan EBU-L MUHTAL Katır, bağal EBU MANSUR-U MATÜRİDÎ (Bak: Matüridî) EBU NAFİ' Sirke EBU-N NACİ' Helva EBU-N NECM Tilki EBU SAİD-İL HUDRÎ Ashab-ı Kirâmın en mümtazlarından ve Ensardandır 1170 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir Uzun müddet fetva vazifesinde bulunmuş, Hicri 72'de 86 yaşında iken Medine-i Münevvere'de vefat etmiştir (RA) EBU LEHEB (Ebi Leheb) Asıl adı: Abduluzza'dır Güneş gibi, âlemleri aydınlatan Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın nurundan gözünü kapadı ve küfre hizmete çalıştı, iman etmedi Peygamberimizin amcası idi Karısı ve oğulları sırf düşmanlık için çalıştılar Adı "Alev babası" mânasında olan "Ebu Leheb" kaldı EBU-L EMİN Tokluk, şiba' EBU-L FADL Altun EBU-L HARİS Arslan EBU-L HUSAYN Tilki EBU-L İBER Utanmaz, edepsiz, hayasız adam EBU-L KA'KA' Kuzgun EBU SABİR Tuz, milh EBU SÜFYAN (Mi: 597 - 653) Kureyş kabilesinin bir kolu olan Beni Ümeyyenin Reisi ve Hz Muâviyenin (RA) babası EBU SÜLEYMAN Horoz EBU TALHA ZEYD BİN SEHL (RA) Ashab-ı Kiram arasında, sayılı kahramanlardan ve atıcılardandır Resul-ü Ekreme (ASM) atılan oklara göğsünü germiştir 20 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir Hicri 34 tarihinde vefat etmiştir Bütün muharebelere katılmış bir kahraman-ı İslâmdır (RA) EBU TALİB (-619) Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) amcasıdır (Diyorsunuz ki: Amcası Ebu Tâlib'in imanı hakkında esahh nedir?Elcevap: Ehl-i Teşeyyu, imanına kail; Ehl-i Sünnet'in ekserisi, imanına kail değiller Fakat benim kalbime gelen budur ki: Ebu Tâlib, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın risaletini değil; şahsını, zâtını gayet ciddi severdi O'nun -o gayet ciddi- o şahsî şefkati ve muhabbeti, elbette zâyie gitmeyecektir Evet, ciddi bir surette Cenab-ı Hakk'ın Habib-i Ekremini sevmiş ve himaye etmiş ve taraftarlık göstermiş olan Ebu Tâlib'in inkâra ve inada değil, belki hicab ve asabiyet-i kavmiye gibi hissiyata binaen, makbul bir iman getirmemesi üzerine Cehennem'e gitse de; yine Cehennem içinde bir nevi hususi Cennet'i onun hasenatına mükâfaten halkedebilir Kışta bazı yerde baharı halkettiği ve zindanda -uyku vasıtasıyla- bazı adamlara zindanı saraya çevirdiği gibi, hususi Cehennem'i, hususi bir nevi Cennet'e çevirebilir M) EBU TAYYİB EL-MÜTENEBBİ (Hi: 915 - 965) Kûfe'de doğdu Bağdat'ta öldü Büyük şairlerden olup, divanı vardır EBU-L VAKT Vakit ve hâlin te'siri altında kalmıyanlar EBU-T-TURAB Hz Alinin (RA) bir lâkabı(Bu isim Hz Ali Radiyallahu anh, toprak üzerine oturduğu veya yattığından dolayı tevâzuuna işareten Peygamber Efendimiz (ASM) tarafından verilmiştir) EBÛÜ İkrar ederim, sığınırım, itiraf ederim, tövbe ederim mânasına fiildir EBU ZA'FEL Fil EBU ZENE MaymunEBU ZERR-İ GIFFARÎ $ Cündüb bin Cünâde (RA) : İlk İslâm olanların beşincisi olup ilimde İbn-i Mes'ud hazretlerine müsavi sayılırdı Resül-ü Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâmdan 281 Hadis-i Şerif nakletmiştir Hazreti Ali Kerremallahu Vechehu kendisine "İlim dağarcığı" lâkabını vermiştir Hi: 31'de Hakkın rahmetine kavuşmuştur (RA) EBU ZİYAD Eşek, hımar EBU ZÜBAB Fâre EBU ZÜR'A Domuz, hınzır EBU-Z ZEHEB Çok zengin olan adam, altın babası EBVA' Medine-i Münevvere'ye bağlı olup, Mekke-i Mükerreme yolunda bir köyün adıdır Medine'ye yirmiüç mil uzaklıktadır Köyün üstünde dik ve kuru bir dağın adı da Ebvâ'dır Bu köy iki şey ile meşhurdur Biri: Peygamberimizin annesi Hz Amine'nin kabri orada bulunmaktadır İkincisi ise: Hicretin birinci senesinde birinci defa olarak yapılan gazanın orada olmasıdır EBVÂB (Bab C) Kapılar * Kısımlar Bahisler Parçalar EBVÂB-I MÜZEHHEB Yaldızlı kapılar EBVÂB-I RAHMET Rahmet kapıları EBVÂB-I SEMÂ Semâ kapıları, gök kapıları(78 surenin 18 ve 19 âyetlerinin tefsirinden bir kısmıdır:"O fasl günü o gündür ki, sura üfürülür Yani sur üfürülünce siz ölüler uykudan uyanır gibi uyanır kalkarsınız da, (sure: 17, âyet: 71 mantukunca) her ümmet imamıyla çağırılarak derhal alay alay, ümmet ümmet, cemaat cemaat mahşere gelirsiniz ve o sırada, semâ açılmıştır Nizâm-ı âlem değişmiş; bugün kapalı, sağlam bir bina olan semâ fethedilmiş; (sure : 69, âyet: 16 mazmununca inşikak edip yer yer açılmıştır da hep kapılar olmuştur Her tarafı kapılardan ibaret gibi küşâd edilmiştir" ET)(7 surenin 40 âyetinin meâlinden bir parça: "Şüphe yok o kimselere ki, küfre düştüler ve bizim vâzıh âyetlerimizi tekzib ettiler, onların birer âyet-i İlâhiye olduğunu kabul etmediler ve onlara karşı tekebbürde bulundular, onlara imandan ve muktezasıyla amel etmekten kaçındılar Onlar için gök kapıları açılmaz, onların duaları, amelleri kabul edilmez veya onların ruhları oralara yükselemez Ve deve, iğnenin deliğine girinceye kadar; öyle büyük bir cisim, o kadar dar bir yere girinceye kadar; öyle mümkün olmayan bir hâdisenin vukuuna değin, yani hiçbir zaman cennete giremiyeceklerdir Onların Cennet'e girmeleri, böyle vukuu muhâl birşeye muallaktır, onlar ebediyyen Cehennem'de muazzeb olup duracaklardır" Ömer Nasuhi Bilmen) EBYAN Cömert, eli açık, muhtaçlara ve yoksullara yardım eden kimse * Yemekten tiksinen kişi EBYAT (Beyt C) Beyitler İki mısradan müteşekkil kısımlar EBYAZ Beyaz Akça Parlak Daha parlak Sefid olan EBZ Ürkme, korkma Kaçma, kaçış * Aniden, birdenbire ölmek EBZA Göğsü çıkık EBZAH Göğsü çıkık EBZAR (Bezr C) Yemeklere konulan baharat EBZER Üst dudağında sarkık derisi olan EBZÜN Küvet, banyo * İçinde yıkanılabilinen küçük havuz |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ECAHİL (Echel C) En cahil, daha bilgisiz olanlar E'CAM (Acem C) Arab olmayanlar Güzel arabi bilmeyenler Güzel ve fasih konuşamıyanlar * Acemiler ECAMİRE Taifeler, kabileler, kavimler ECANİB (Ecnebi C) Ecnebiler Yabancılar ECBE Alnı geniş olan adam ECC (C: İcâc) Devekuşu seğirtmek ECCE (C: İcâc) Sıcak fazla olmak * Karışmak ECDA' Burnu kesik olan kimse * Kulağı, eli ve dudağı kesik kimse ECDAD (Cedd C) Dedeler Babalar Büyük babalar ECDAS (Cedes C) Kabirler Mezarlar ECDEL (C: Ecâdil) Çakır doğan kuşu ECDER (Cedir den) Daha büyük Pek münasib ECEBE Büyük alınlı Alnı geniş olan kimse ECEL Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti Âhirete göç etmek * İleride olacağı şüphesiz olan * Allah'ın takdir ettiği ömür ECEL-İ FITRÎ Her mahlukun yaradılışı itibariyle Cenab-ı Allah (CC) tarafından tayin olunan vasati ömrü * Biyolojik ömür ECEL-İ KAZÂ (Bak: Ecel-i mübrem) ECEL-İ MEV'UD Mukadder olan ölüm şüphesiz gelecek olan ölüm ECEL-İ MUALLAK Levh-i Mahv İsbat'ta mukadder olarak yazılı, bâzı şartlarla mukayyed olan ecel Ecel-i müsemma ECEL-İ MÜBREM Elinden kurtulunması mümkün olmayan, kaçınılmaz olan ecel ECEL-İ MÜSEMMA f Muayyen bir zamana kadar, Allah'ın takdir ettiği ölüm ECEL-İ NÂ-GEHAN Ansızın gelen ecel Birdenbire âni ölüm, vefat ECELİYYET Sonradan vukuu şüphesiz olan hâdise ECELL (Celil den) Çok güzel çok büyük En üstün Çok celil ECELL-İ MAHLUKÂT Mahlukların en üstünü İnsan ECELL Evet, neam, belî ECEM (C: Acâm) Çok fazla sıcak ECEME (C: Acâm-Ecemât - Ecem-Ücüm) Meşelik * Kamışlık ECEMM Mızraksız adam * Boynuzsuz koyun * Etli kemik * Bacasız ev ECEN Suyun tadı ve rengi değişik olmak ECERRAN İns ve cinn ECEŞŞ Gür sesli ECFAN (Cefn C) Göz kapakları * Asma çubukları * Kirpikler ECHAM Gözü büyük ve kırmızı olan * (Müe: Cahmâ) ECHEL Çok câhil Çok bilgisiz En câhil ECHELİYYET Çok bilgisizlik Çok câhil oluş ECİC Ateş parlaması ECİL İşini geriye bırakan, geciktiren * Geciktirilen, geriye bırakılan şey * Bir yerde birikip toplanmış su ECİLLE (Celil C) Fazilet, ilim ve rütbe itibariyle daha yüksek olanlar Büyükler ECİM Bir şeye çok devam etmekten usanç gelme * Suyun necis olup bozulması * Birini istemediği hâle koymak ECİNNE (Cenin C) Ceninler Ana karnındaki çocuklar ECİNNÎ Cin taifesinden bir fert (Bak: Cinn) ECİR (Bak: Ecr) ECİR Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren Gündelikçi(Devletler, milletler muharebesi tabakat-ı nev-i beşer muharebesine terk-i mevki ediyor Zirâ, beşer esir olmak istemediği gibi, ecir olmak da istemez S) ECİRLİK t Ücretle çalışma, hizmetkârlık ECİRNÂ (İcâret den) Bizi hıfzeyle, muhafaza eyle (meâlinde) ECİRNİ (İcâret den) Beni hıfzeyle, beni koru (meâlinde) ECL İllet, sebeb, cihet İçin, dolayı den Arabçada "Li" ilâve ederek kullanılır Meselâ: Li-eclillâh $ : Allah için, Allah rızası için ECLA Pek âşikâr, pek belli Pek parlak, ziyade güzel * Başında kıl bitmeyen kel ECLA' Dudakları kısa olup dişlerini tamamen örtmeyen ECLAD (Cild C) Hayvan derileri ECLAH Devenin veya üstü düz olan arabaların üzerlerine yapılan ufak kulübe * Başı kel olan adam ECLEC Yumru ve geniş alınlı ECLEF (Cilf den) Çok edepsiz, pek hayasız ECLEL Ulu ve büyük kimse * Azam ECLİYET Cihetiyet, sebebiyet Sebeb oluş ECMA' En toplu Birikmiş Ziyade birleşmiş ECMA Üstü açık ev ECMAİN Hepsi, cümlesi ECMAL (Cemel C) Develer * Cümleler * Yekünler ECMAT (Ecme C) Ormanlar, sık ağaçlı yerler ECME (C: Ücem-Ecmât) Orman, sık ağaçlı yer ECMEL (Cemil den) Çok güzel, en yakışıklı Daha güzel ECNAB (Cenb C) Yanlar Yan taraflar ECNAD (Cünd C) Cündler, askerler, erler, neferler, taburlar ECNÂS (Cins C) Çeşitler, neviler, türler ECNÂS-I MUHTELİFE Çeşitli, türlü cinsler ECNEB Muti ve münkad olmayan İtaatkâr olmayan * Garib, yabancı, ecnebi *Sert başlı at ECNEBİ Yabancı Garip Alışmamış Başka milletten olan ECNEBİYYET Ecnebilik, yabancılık, gariblik ECNEF Haktan, doğruluktan, adaletten uzaklaşan, ayrılan adam * Beli eğri, kambur olan adam ECNİHA (Cenah C) Kanatlar Cenahlar Taraflar ECR (C: Ücur) Bir iş, bir hizmet mukabilinde verilen şey * Ahirete aid mükâfat, hayır ceza * Ücret, mukabil, karşılık Sevab * Tıb: Kırılan bir uzvun sarılması ECR-İ MÜSEMMÂ Mukavele ve pazarlıkla kararlaştırılan ücret ECRA' (C: Ecâri) Bir şey yetişmeyen kumlu yer ECRAM (Cirm C) Ruhsuz büyük varlıklar Cirmler Yıldızlar ECRAM-I SEMAVİYE Gök cisimleri, yıldızlar ECRAM-I ULVİYE Ulvi yıldızlar Büyük cirimler ECRAS (Ceres C) Büyük çıngıraklar, çanlar ECREB Uyuz hayvan veya insan ECRED Tüysüz adam, köse Genç * Çorak, otsuz yer Bir şey yetişmeyen arazi * Tüyü yumuşak ve kısa olan at ECRİBE (Cirâb C) Dağarcıklar, meşin veya bezden yapılmış olan çantalar ECSAD (Cesed C) Cesedler Cisimler Tenler Vücudlar ECSAM (Cisim C) Cisimler ECSAM-I NÂMİYE Büyüyüp yetişen cisimler Nebat gibi büyüyenler ECSAM-I ULVİYE Ulvi cisimler ECSEL Karnı büyük olan kişi ECSEM Cesim, pek iri, gövdesi büyük olan İri yarı kişi E'CUBE (Bak: U'cube) ECUC Işık veren, parlayan Parlak nesne * Suyun tuzlu ve acı olması ECÜME Havuz ECVAD (Cevad C) Sahiler Cömertler Eli açıklar ECVAF (Cevf C) İçler Kovuklar ECVED En cömert En sahi Daha iyi ECVED-İ MENSUCAT Dokumaların en iyisi ECVED-ÜN NÂS İnsanların en iyisi olan Hz Peygamber (ASM) ECVEF Ortası boş Kof * Mc: Boş kafalı Çok cahil * Gr: Ortasında harf-i illet sayılan elif, vav, yâ harfleri bulunan fiil kökü ECVİBE (Cevab C) Cevaplar ECVİBE-İ MÜSKİTE Susturucu cevaplar ECYAD (Cîd C) Uzun boyunlar ECYAF (Cife C) Kokmuş etler Cifeler ECYAL (Cîl C) Soylar Tâifeler Kavimler Nesiller ECYED Uzun boyunlu (adam) ECYEM Gözü büyük ve kırmızı olan (Müe: Ceymâ) ECZÂ (Cüz C) Eczacılıkta kullanılan çeşitli maddeler * Ciltlenmemiş kitab ve saire * Cüz'ler, parçalar, kısımlar * Bir kimyevi terkible vücuda gelip yanma hassası gibi böyle bir kuvvet ve te'siri haiz bulunan şey ECZÂ-İ ASLİYE Vücudda temel teşkil eden parçalar ve kısımlar, unsurlar ECZÂ-YI ŞERİFE Kur'ân-ı Kerim'i meydana getiren otuz cüz ECZÂ-İ UNSURİYYE Esas teşkil eden parçalar ECZÂ-İ ZÂİDE Fazladan olan kısımlar, parçalar ECZAHANE f Eczacı dükkanı Ecza dolabı İlaç satılan mağaza ECZAL (Cizl C) Ağaç kökleri, tomrukları ECZEB Suyu geçirmeyen sağlam zemin ECZEM (Cüzâm dan) Cüzamlı, miskinlik illetine uğramış olan * Parmakları veya eli kesik olan adam ECZEM Burnu kesilmiş |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EDÂ' Yerine getirmek Ödemek Borcunu vermek Vazifesini yapmak * Tarz Üslub * Şive * Tekebbür * Fık: Namazı vaktinde kılmağa "Eda" ve vakit geçtikten sonra kılınan namaza da "Kaza" denir (Bak: Kaza) EDA-İ FERÂİZ Allah'ın (CC) farz olarak emrettiklerini yerine getirmek Farz vazifelerini ifa etmek EDA-YI DEYN Borç ödeme EDA-YI SALÂT Namazı vaktinde kılma ED'AC Gözleri kara renkte ve büyükçe olan * Pek siyah şey EDAKK En dakik, pek ince, çok mühim EDAKK-I UMUR İşlerin en mühimmi EDALL (Bak: Adall) EDÂMALLAH Allah (CC) dâimî eylesin (mealinde duâ) EDANİ (Ednâ C) Ednâlar, en deniler, en alçaklar Alçak, pek bayağı ve aşağılık kimseler EDAT Sebep Âlet Avadanlık * Gr: Kendi başına mâna ifade etmeyip, kelime veya fiillerle birlikte mâna ifade eden kelime veya harf İsim ile fiilden gayri kelime EDB Ziyafet verip, halka yemek yedirmek EDBAR (Dübür ve Dübr C) Ard ve arka taraflar Herhangi bir şeyin sonları ve akibetleri EDBAR-ÜN NÜCUM Fecirden evvel kılınan iki rek'at nafile namaz EDBAR-ÜS SÜCUD Akşam namazından sonra kılınan iki rek'at nafile namaz EDBES Rengi ne kızıl, ne siyah olan hayvan EDD (C: Üdüd) Kuvvet * Yetişmek * Ric'at etmek EDDAİ Mâlum bir duâcı Duâcınız Hayrınızı isteyen meâlinde imza yerine yazılan bir tâbir EDEB Terbiye Kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek Güzel ahlâk Usluluk Hayâ * Ist: Sünnet-i Resul'e (ASM) uygun hareket etmek * Utanılacak şeylerden insanı koruyan meleke; kuvve-i râsiha-i nefsiye * Edebiyat ve ondan bahseden ilim(Kur'anın edebi ise: Öyle bir hüznü verir ki, âşıkane hüzündür Yetimâne değildir Firak-ul ahbabdan gelir Fakd-ül ahbabdan gelmez Lemeat) EDEB-İ KELÂM Söz güzelliği, söz zarifliği * Edb: İfade arasında bayağı ve çirkin tabirlerin bulunmaması İfadenin güzel oluşu EDEB-İ MUÂŞERET (Bak: Âdâb-ı muaşeret) EDEB-AMUZ Edeb öğreten EDEBÎ Edebe dâir Güzel söylenmiş yazı Edebiyata âit Ehl-i edebe, terbiyeli, ahlâklı ve edebli olanlara dâir ve edebe mensup ve müteallik EDEBİYAT Düşünce, duygu veya herhangi bir hakikatı veya herhangi bir fikri yazı veya sözle, manzum veya nesir halinde güzel şekilde ifâde san'atı Bu san'atla uğraşan ilim kolu * Edebiyata âit yazıları toplayan kitapEdebiyatın sözlük anlamından biri de edebe, yani terbiyeye uygun söz söylemektir Demek ki edebiyatçı edepli olmalı, edepsizce söz ve yazılar edebiyat olamaz(Edebiyatta vardır üç meydan-ı cevelân; onlar içinde gezer, haricine çıkamaz: Ya aşkla hüsündür, ya hamâset ve şehâmet, ya tasvir-i hakikat İşte yabani edebse hamâset noktasında hakperestliği etmezBelki zâlim nev-i beşerin gaddarlıklarını alkışlamakla kuvvet-perestlik hissini telkin eder Hüsün ve aşk noktasında, aşk-ı hakiki bilmezŞehvet-engiz bir zevki nefislere de zerkeder Tasvir-i hakikat maddesinde, kâinata san'at-i İlâhî suretinde bakmaz;Bir sıbga-i Rahmanî suretinde göremez Belki tabiat noktasında tutar, tasvir ediyor; hem ondan da çıkamazOnun için telkini aşk-ı tabiat olur Maddeperestlik hissi, kalbe de yerleştirir; ondan ucuzca kendini kurtaramazYine ondan gelen, dalâletten neş'et eden ruhun ıztırabatına, o edepsizleşmiş edeb (müsekkin, hem münevvim); hakiki fayda vermez S) EDEBİYAT-I CEDİDE 1896 - 1901 tarihleri arasında Avrupa te'siri ile meydana gelen edebiyat cereyanına verilen isim Yeni edebiyat Servet-i Fünun Edebiyatına verilen ad EDEBİYAT YAPMAK Mc: Güzel ve uzun uzun sözlerle mevzu dışına çıkarak konuşmak EDEBİYYUN Edebiyatçılar Edebiyatla uğraşanlar EDEME Derinin iç yüzü (Dış yüzüne "beşere" derler) EDEVAT (Edat C) Aletler Takımlar, parçalar * Gr Fiil veya isimlere eklenen küçük kelime veya harfler Edatlar EDEVAT-I KİTABET Yazı vasıtaları EDEYAN f Çok koşan hayvan EDFA (Edfâk) Beli kamburlaşıp bükülmüş kimse * Uzun boynuzlu keçi * Kanadı uzun kuş EDFER İğrenilen, tiksinilen, nefret edilen şey EDGAM Yüzü ve dudaklarının etrafı siyah olup, sâir bedeni başka renk olan at EDHAK Daha uzak, daha ırak EDHAN (Dühn C) Sürülecek güzel kokulu yağlar EDHAR Eb'ad ve erzel kimse EDHEM (C: Dühem-Edâhim) Karayağız at EDHİNE (Duhân C) Duhanlar, dumanlar, sisler * Tütünler EDİ Küçük ve şerir (adam) * Küçük kap EDİB Edebiyatçı Güzel ve san'atlı söz söyleyen veya yazan * Edebli, terbiyeli(Edibler edebli olmalı, hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı Ve onların sözleri, kalb-i umumi-i müşterek-i milletten bitarafane çıkmalı Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyânet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli İk M) EDİB-İ BÎ-MÜDANÎ Eşsiz edebiyatçı EDİBÂNE f Edibe yakışır, terbiyeli bir surette Edebiyatçı gibi EDİLLE (Delil C) Deliller, işaretler Alâmetler Rehberler İsbat vasıtaları EDİLLE-İ AKLİYE Akıl ile bulunan isbat vâsıtaları, akli deliler EDİLLE-İ ASLİYE (Bak: Edille-i erbaa) EDİLLE-İ ERBAA (Edille-i şer'iye) Fık: Fıkıh ilminin istinad ettiği deliller: Kitab (yani Kur'an-ı Kerim'deki deliller), sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha (Usul-ü erbaa ve edille-i asliye tabirleri de aynı mânada kullanılır) EDİLLE-İ KATI'A İtiraz edilmeyecek derecede kat'î ve sağlam deliller EDİLLE-İ KAVİYYE Sağlam deliller EDİLLE-İ ŞER'İYE (Bak: Edille-i erbaa) EDİLLE-İ TÂLİYE Huk: Örf, âdet, teâmül, istishab, asıl ve amel, maslahat-ı mürsele, kaide-i külliye, âsâr-ı sahabe ve âsâr-ı kibar-ı tabiîn gibi deliller EDİM Sahtiyan, tabaklanmış deri * Satıh, yüz, zemin EDİM-İ ARZ Yer yüzü EDİMME Derinin ikinci tabakası ED'İYE (Duâ C) Duâlar ED'İYE-İ HAYRİYE Hayırlı dualar ED'İYE-İ ME'SURE Peygamberimiz (ASM) ile, sahabelerden naklolunan te'sirli ve makbul duâlar EDİYYE Az, kalil EDKEN Bulanık, * Rengi siyaha yakın olan EDLEM Karayağız, siyah adam * Kara eşek * Uzun yanaklı * Uzun boylu EDM Üns tutmak * İttifak etmek, birleşmek * Islâh etmek EDMAS Kaşlarının üç kısmı ince ve dipleri kalın; başının kılları ise az olan kimse EDMEN f Hâlis ve katıksız misk EDMİGA (Dimağ C) Beyinler, dimağlar EDMU' Göz yaşları Aberat EDNA Pek aşağı, en alçak Pek az, pek cüz'i * Çok yakın EDNANÎ (Denâvet den) Beni yaklaştırdı (meâlindedir) EDNAS (Denes C) Pislikler, necisler, kirler * En aşağılar, âdi ve bayağı kişiler EDNEF Burnu kısa olan adam EDNİK Çengel EDRA' Vücudu beyaz, başı siyah olan at * Hecin EDRED Dişsiz, dişi çıkmamış veya dökülmüş kimse EDREM Topukları etli kimse (ki, topuğu etten belli olmaz) * Dişleri dökük adam * Düz şey EDREM f Eğerin altına konulan keçe EDRENG f Sıkıntı, içdarlığı Musibet, belâ, felâket, âfet EDSAK Ağzı büyük olan adam EDSEM Çok yağlı (şey) EDSER Gaflette bulunan, gafil adam |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EDV Aldatmak, hud'a EDVA (Da' C) İlletler, hastalıklar EDVAR (Devr C) Devirler, zamanlar EDVAR-I HAMSE Beş devir, beş vakit(Beşer esirliği parçaladığı gibi ecirliği de parçalayacaktır: Bir rü'yada demiştim: Devletler milletlerin hafif muharebesi; tabakat-ı beşerin şedid olan harbine terk-i mevki ediyor Zira beşer, edvarda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı Şimdi ecir olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor Beşerin başı ihtiyar; edvar-ı hamsesi var Vahşet ve bedeviyet, memlukiyet, esaret, şimdi dahi ecirdir, başlamıştır geçiyor S) EDVAR-I SÂBIKA Geçen zamanlar EDVAR-I SEB'A Yedi devreler Dünyanın yaradılışından beri geçirdiği devreler ki, nazariye olarak söylenir EDVAR-PERDAZ Devirleri dile getiren Devirleri terennüm eden EDVEK Devenin, misvak ağacını yemesi * Bir yerde sâkin olmak * Yaranın veremi sakin olmak EDVEŞ Gözü dumanlı adam EDVİYE (Devâ C) İlâçlar, devâlar EDVİYE-İ MÜESSİRE Te'sirli ilaçlar EDYAK (Dîk C) Dîkler, horozlar EDYAN (Din C) Dinler EDYAN-I BÂTILA Bâtıl dinler Bozuk, hükmü hakikatten ayrılmış olan dinler EDYAN-I MEFSUHA Hükmü kaldırılmış eski dinler Hıristiyanlık, Yahudilik gibi (Bak: Mensuh) EDYAN-I SEMAVİYE Allah tarafından gönderilmiş hak dinler EDYAR (Deyr C) Manastırlar, kilisler Hıristiyanların ibadethâneleri EF'A Engerek yılanı * Mc: Fena huylu, tabiatı kötü olan adam EFADIL (Efâzıl) Faziletliler, iyiliksever ve temiz kimseler EFAHİM (Efhâm C) Büyük zatlar Pek büyük, muhterem kimseler EFAHİS (Ufhus C) Taşların aralarında veya kayalıkta bulunan kuş yuvaları EFAİ (Ef'a C) Engerek yılanları EFAİK (Efike C) Yalanlar, dolanlar, düzme sözler İftiralar EFAİM Vâsi olmak, geniş olmak, bol olmak EFAKİL (Efkel C) Titrekler, titreyenler EF'ÂL (Fiil C) Fiiller, işler, ameller EF'ÂL-İ HASENE İyi ve güzel ameller, fiiller, işler EF'ÂL-İ İHTİYARİYYE Kişinin kendi isteğiyle yaptığı işler, Kişinin kendi ihtiyârî fiilleri EF'ÂL-İ MÜKELLEFÎN Mükellef olanların (yani; Cenâb-ı Hakk'ın teklif ve emirlerini kabul ve vazifeli kimselerin) yaptıkları amel ve işler Bunlar şu isim altında sıralanır: Farz, vâcip, sünnet, müstehab, mübah, mekruh, haram, sahih bâtıl, fâsid, helâl EF'ÂL-İ SEYYİE Kötü ve çirkin ameller, fiiller ve işler EFANİN (Üfnûn C) Değişiklikler * İşler, şartlar, hâller * Sarmaşık gibi birbirine sarılmış sık ağaç dalları EFARİT (İfrit C) İfrit gibi, ifrite benzer adamlar Hilekârlar, kurnazlar, cüretliler * Pek hain cinler * Şeytanlar, iblisler EFATİH Mantar ve ona benzer bitkiler EFAVİC (Efvâc C) Bölükler, takımlar, kısımlar EFAVİK (Fuvâk C) Hıçkırıklar EFAVİYE Yemeklere konulan kokulu baharat EFAYİK (Efike C) Uydurma, düzme, asılsız, yalan sözler İftiralar EFÂZIL (Efdal C) Fâzıllar, faziletliler Mümtaz ve çok bilgili kimseler EFÂZIL-I UKALÂ Akıllıların en ileri gelenleri EFÂZIL-I VÜKELÂ-YI FİHÂM Büyük vekillerin bilgilileri EFDA' Eli ve ayağı eğrilmiş EFDAH (Fadih den) Çok rezil, daha rezil EFDAL (Fazl C) Ziyadeler, fazlalar, çoklar * İhsanlar, ikramlar, iyilikler, meziyetler, hünerler EFDAL Daha faziletli, daha lâyık, daha iyi EFDALAN Emn ile adâlet EFDALİYET Faziletçe üstünlük Fazileti, iyiliği ziyâde olmak EFDER (Evder) f Amca Babanın erkek kardeşleri * Yeğen Amca, hala, teyze çocukları EFEK Sarfetmek, harcamak EFEKK Zayıflıktan dolayı omuzu mafsaldan ayrılmış olan kimse EFEKTİF Fr Nakit para, elde bulunan para EFELL Güdük kılıç EFENDİ (Rumcadan) Sahib, mâlik, mevlâ Ağa Şer'î hâkim, kadı, molla (Saygı ve nezâket mübalağası olarak kullanılır Eskiden büyüklere ve şâyân-ı hürmet zâtlara Efendimiz denildiği gibi, her zaman için Hz Peygamber Aleyhissalâtu Vesselâm'a da, mü'minler Efendimiz diyerek hürmet ve sevgilerini ifade ederler) EFERR Çok koşan, pek çok kaçan EFFAF Çok of! çeken Sıkıntılı, muztarib ve kederli kimse Elemli, gamlı, tasalı adam EFFAK (İfk den) Çok iftira eden, çok yalan isnad eden kişi EFFAK Ticaret için bütün dünyayı dolaşıp gezen tüccar adam EFGAN f Acı ile bağırıp çağırmalar Feryatlar ve istimdat EFGAR (Figâr) f Yaralı, kötürüm, sakat, cerih EFGEN (Figen) f Düşüren, yere atan, yıkan, yere atıcı, düşürücü, yıkıcı EFGENDE f Yere atılmış, düşürülmüş Yıkılmış, yıkık Bozulmuş, tahrib edilmiş * Biçare, zavallı, düşkün EFHAM (Fahim den) Çok büyük, pek büyük EFHAM Anlayışlar, zihinler, anlamalar EFHAS (Fahs C) Her şeyin içleri, boşlukları EFHAZ (Fahz C) Akrabalar, yakın hısımlar EFHEM Anlayışlı, kolay anlayan EFİD (Eftid) : f Medhedici, öven, sena eden * Hayret edilecek, şaşılacak, taaccüb edilecek şey EF'İDE (Fuâd C) Kalbler Gönüller EF'İDE-İ HÂLİSE Temiz ve saf kalbler Bozulmamış, tahrib edilmemiş kalbler, gönüller EFİH Bir adamın beynine vurmak EFİK Dibâgatı tamam olmamış deri EFİKA Fenâ, hoş olmayan, çirkin ve kötü şey EFİKE (C: Efâik) Yalan, dolan, iftira EFİL(E) (C Afâl-Efâil) Genç küçük deve EFİN Çürük ceviz * Zayıf fikirli ahmak kimse EFK (Ufuk) Yalan söyleme * Kaçmak Bir işten sapmak EFK Çok fazla atâ ve ihsan etmek * Gitmek, zehab EFKAM Eğri EFJÛL f Kandırma * Kışkırtma, tahrik etme * Dağınık, perâkende EFKAR Pek fakir, çok fakir EFKAR-I FUKARA Fakirlerin en fakiri, çok fakir EFKÂR (Fikir C) Fikirler Düşünceler EFKÂR-I ÂLİYE Yüksek düşünceler, fikirler EFKÂR-I ÂMME Halkın düşüncesi ve fikirleri EFKÂR-I SÂİBE Maksada uygun fikirler, doğru sözler EFKÂR-I UMUMİYE (Bak: Efkâr-ı âmme) EFKEL (C: Efâkil) Titremek EFL Gurub etmek, batmak EFLAH Çok felah bulan, kurtulan, selâmete çıkan Taleb ettiği şeye, arzusuna vasıl olan EFLÂK (Felek C) Felekler, gökler Dünyalar, âlemler Asumanlar EFLAK Osmanlı İmparatorluğu zamanında, Romanya'yı meydana getiren asıl ülke (Merkezi Bükreş'tir) EFLATUN Plâton (MÖ 429 - 347) Aristo'nun üstadı, Sokrat'ın talebesi, eski Yunan filozofudur EFLATUNÎ Leylakî ile ergüvanî arasında, hafif mor karışık renk EFLATUNİYE Eflâtuna göre olan felsefe, düşünüş (Plâtonizm) Çok ileri veya parlak devir EFLEC (Felc den) Seyrek, sık olmayan diş Bazıları dökülmüş olan diş * Geniş omuzlu, kollarının arası açık olan adam * Nüzul hastalığına tutulmuş olan kimse EFLEC-ÜL ESNÂN Seyrek dişli EFLES Çok müflis, iflâs etmiş, züğürt EFLUD Yetişkin, gürbüz (çocuk) |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EFN Noksan etmek İçmek * Sağmak * Davarın sütü az olmak EFNAD (Fened C) Bunaklar, yaşlarının ilerlemesinden bunamış olanlar EFNAN (Fen C) Neviler, çeşitler * (Fenen den) İnce dallar * Üslublar, şubeler EFNAN-I ELVAN Renk çeşitleri EFNİYE (Finâ C) Avlular EFRA' İşi gücü olmayan adam Boş dolaşan kişi * Kuruntulu, vesveseli adam * Başının saçı tamam olan kimse (Müe: Für'â) EFRAD (Ferd C) Fertler Askerler EFRAD-I ADÎDE Çok kalabalık fertler EFRAH Ferahlamalar İç açılmaları Sevinmeler EFRAHTE f Yukarı kaldırılmış, yükseltilmiş, yükselmiş EFRAK Ayrılmış * Çatal ibikli horoz EFRAN Neş'eli, keyifli, sevinçli olan kimse Mesrur EFRAS (Fers C) Atlar Beygirler EFRAŞTE f Yükseltilmiş, yukarı kaldırılmış EFRAZ f Kaldırma Yükseltme Yüksek Yukarı Bülend EFRENC (Fr: Franc dan) Bu kelime, Ortaçağda teşekkül ederek, o sıralarda Frankların ve bilhassa Charlemagne'in hükmü altında bulunanlara ve zamanla genişleyerek bütün Avrupalılara denmiştir Frenk Avrupalı ve hasseten Fransız EFRENCÎ (EFRENCİYYE) Frenklere yani Avrupalılara mahsus ve aid * Frengi hastalığıyla alâkalı ve münasebetdar EFREND f Debdebe, gösteriş, süs, bezek EFREZ Arkası kambur gibi olan (adam) EFRUG f şu'le, nur, ziya, ışık EFRUHTE f Şu'lelenmiş, parlamış, ziyalanmış, nurlanmış, ışıklanmış, aydınlanmış * Yanmış, tutuşmuş EFRUŞE f Un helvası EFRUZ f (Efruhten: Tutuşturmak, ziyalandırmak mastarının emir kökü) Şule Aydınlatıcı Parıltı EFSA f Sihirbaz Efsuncu İnsanı teshir edici EFSAH Daha fasih En fasih Pek çok güzel ifade EFSAH-I FÜSEHÂ Fasih ve güzel konuşanların en fasihi ve güzeli EFSAK En fâsık, çok edepsiz EFSAL (Fesl C) Alçak, âdi ve aşağılık kişiler EFSANE Masal Uydurulmuş yalan hikâye EFSANE-CUYÎ f Masal, efsane arayıcılık EFSANE-GU(Y) Masal söyleyen, efsane anlatan EFSANE-PERDAZ f Hikâye yazan, masal uyduran, meddah, romancı EFSAR f Yular EFSED Pek fena, çok bozuk, fazlaca kötü EFSER f Tâc Padişah tâcı EFSUN f Sihir, büyü, üfürük Sihirbazların tuzağı Hile ile yapılan kötü işler (Efsun İslâmiyetçe men'edilmiş ve büyük günâhlardan sayılmıştır) EFSUNGER f Büyücü, sihir yapan Efsun yapan kimse EFSUS f Yazık! Hay! Eyvah! gibi bir teessür edatı EFSÜRDE f Soluk, donmuş, hissizleşmiş EFSÜRDE-DİL f Kalbi hissizleşmiş Donuk gibi olmuş kalb EFSÜRDE-DİMAG f Beyni donmuş * Mc: Kabiliyetsiz EFSÜRDE-GÂN (Efsürde C) Duygusuz, gayretsiz adamlar EFSÜRDE-MİZAC f Kanı soğuk, soğuk kanlı, mizâcı soğuk adam EFŞAL (Feşil C) Korkaklar, cesaretsizler EFŞAN f Dağıtan, saçan, serpen EFŞAR f Çimdikleme * Sıkılmış, sıkma (meyve suyu gibi) EFŞE f Bulgur EFŞÜRDE f Sıkılmış, posası çıkartılmış (şey) EFŞÜRE f Lübb, hülasa, öz, usâre EFŞÜRE-İ ENGÜR Üzüm suyu EFTAH Yassı burunlu EFTAH Parmaklarının boğumu yassı ve yumuşak olan * Tırnaklarının boğumları yumuşak olan kuş EFTAN f Düşerek Düşen EFTAR (Fitr C) Baş ile şehâdet parmaklarının araları EFTEL (C Fütul) Ön ayaklarının arası geniş olan at EFUK Gezi ufanmış ok EFUR Sıçrayıp seğirtme EFVAC (Fevc C) Cemaatler, takımlar, kısımlar, bölükler, grublar EFVAF Nâzik, ince kumaşlar EFVAG Ağzı büyük olan adam EFVAH Menfezler, ağızlar, delikler * Mc: Yemeğe lezzet için konan baharat EFVAH-I NÂRİYYE Ateşli silâhlar (Top, tüfek gibi) EFVAHÎ f Avam sözü, halk kelâmı, ehemmiyetsiz EFVEH Ağzı büyük ve ön dişleri uzun olan adam EFVEK Yalancı, yalan söyleyen EFYAL (Fil C) Filler EFYUN f Haşhaştan çıkarılan uyutucu madde Afyon EFYUN-KEŞ f Afyon kullanmaya alışmış olan Afyon tiryakisi EFZA' (Fezâ C) Korku ile bağırıp çağırmalar EFZA f (Sonlarına eklenen kelimelere) Artıran, çoğaltan mânasını verir Meselâ: Hayret-efzâ $ : Hayret verici, hayret artıran EFZA' Şiddetli, katı, eşed EFZAR f Ayakkabı, kundura * Gemi yelkeni * Yemeklere koku ve tad vermesi için konulan baharat * San'atkârların kullandıkları san'at âletleri EFZAYİŞ f Artma, çoğalma, tezayüd, tekessür EFZÛD f Çoğalan, artan, tekessür eden, tezayüd eden EFZUN f Fazla, çok ziyade EFZUNÎ f Kesret, çokluk, fazlalık, ziyadelik EFZUNÎ-Yİ ÖMR Ömrün çokluğu, ömrün uzun olması EFZUNTER f Daha fazla, daha çok |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EGALİT (Uglute C) İnsanı yanıltacak hatalı sözler, yanlış kelâmlar EGAMM Saçları yüzüne ve ensesine sarkan ve çok olan kimse EGANİ (Ugniyye C) Nağmeler, şarkılar, türküler, âhenkler EGANN Sözü burnu içinden söyleyen, burnundan konuşan * Otlu dere EGARE f Kandırma, kışkırtma, teşvik etme EGARİB Firak anı, ayrılış zamanı Savaş ânı EGARR Çok parlak ve kıymetli Beyaz şey * İşi güzel ve hatırlı olan kimse, aziz ve şerefli (Müennesi daha çok müsta'meldir: Şeriat-ı Garrâ gibi) EGBİYA (Gabi den) Gabiler Akılsızlar Anlayışı kıt olanlar EGDİYE (Gıdâ C) Gıdalar EĞE Maden vesaire yontmaya mahsus ince dişli âlet Törpü EĞERÇİ (Eğerçend) f ise de, her ne kadar, olsa da EGLAK (Galak C) Kilitler, kilitli şeyler Mc: Anlaşılması zor olan ifadeler EGLAL (Gull C) Halkalar Kelepçeler Mahkemenin cezaya müstehak kılıp mahkum ettiği kimselerin boyun ve ayaklarına vurulan zincirler * (Galel C) Ağaçlar arasında korulukta akan sular EGLEB (Bak: Ağleb) EGMAK (Bak: A'mak) EGMİS (Gams dan) Batır, daldır (meâlinde) EGNAM Koyunlar EGNİŞ f İnşa etme, bina yapma Yapı meydana getirme EGNİYA (Gani C) Zenginler EGO Lât Ben Ene EGOİST Bencil, hodpesent, hodbin, kendini beğenmiş, menfaatperest EGOİZM Fr Bencillik Kendi menfaatını ön plâna alma Her işi ve davranışta kendini düşünme Bencillik, hem ahlâk, hem de dinde reddedilen kötü bir huydur Bencillikten kurtulmanın çaresi, İslâm terbiyesidir EGOSANTRİZM Fr Psk: Benmerkezcilik Zihnî gelişmenin ilk çocukluk safhası Bebek büyüyüp kendi varlığı ile başka varlıkları ayırmaya başladığı zamanlarda kendine has bir düşünce tarzı ile düşünür Sanki dünyada en önemli varlık kendisi, herşey onun emrine ve isteğine hazır olmalı Annesi, babası, diğer insanlar ve eşya, isteği gibi kendisine davranmasa ağlamaya başlar Herşeyin merkezi olduğu hissini taşırİnançsız insanlar, bu çocuktan farklı mı düşünüyor? Her varlık kendi nefsine maliktir Kendisi için çalışır, kendi zevki için çabalar, gayesi yaşamak ve varlağını devam ettirmektir diyen ve benliklerini dünyanın merkezi yapan, kendilerini firavun gibi tanrı sanan bu insanlar, egosantrik düşünüşten daha aşağı seviyede değiller mi? EGRAZ (Garaz C) Garazlar EGSAN (Bak: Ağsân) EGŞİYE (Bak: Ağşiye) EGTAŞA Karartı EGTİYE (Bak: Ağtiye) EGUL f Hiddet ve öfke ile yan yan bakma EGVAL (Gul C) Büyük felâketler, âfetler, musibetler, belâlar * şeytanlar * Gulyabaniler EGVAR (Gavr C) Dipler, çukurlar, kuyular Sonlar, uçlar EGZOST ing İçten yanmalı motorlarda yanmış akaryakıt gazı Bu gazın boşaltılması tertibatı EHABB Çok sevgili En sevgili EHABB-I EHİBBA $ Dostların, ahbabların en sevgilisi EHABB-I EMVAL Malların çok sevileni EHACC Pek katı, çok sert şey EHACÎ (Uhcüvve C) Bilmeceler, bulmacalar, yanıltmacalar EHAD Bir Tek İnfiradla muttasıf sıfât-ı kâmileyi cami' olan (Bak: Ehadiyyet) EHAD-ÜL-ÂHÂD Eşsiz, tek, emsalsiz Teklerin teki, bir tek EHADD (Hadd den) Çok keskin EHADD-İ SÜYUF Kılıçların en keskini EHADİD (Bak: Ahadid) EHADİS Hadisler Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) sözleri, hareketleri ve emirlerini bildiren hakikatler (Bak: Hadis) EHADİS-İ KUDSİYE (Bak: Hadis-i Kudsî) EHADİS-İ MERFUA (Bak: Hadis-i Mürsel) EHADİS-İ MEVZUA (Bak: Hadis-i Mevzu') EHADİS-İ MÜRSELE (Bak: Hadis-i Mürsel) EHADİS-İ SAHİHA (Bak: Hadis-i Sahih) EHADİYYET (Ahadiyet) Allah'ın (CC) her bir şeyde kendine âit birlik tecellisi (Ehadiyyet, her bir şeyde Halik-ı Külli Şey'in ekser esmâsı tecelli ediyor demektir Meselâ: Güneşin ziyası, bütün zemin yüzünü ihata ettiği haysiyeti ile vahidiyyet misâlini gösterir ve her bir şeffaf cüz'de ve su katrelerinde, güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması ehadiyyet misâlini gösterir Ve her bir şeyde, hususan zi-hayatta ve bilhassa her bir insanda o Sani'in ekser esması onda tecelli ettiği cihetle ehadiyeti gösterir M) (Bak: Rahmaniyyet) EHADÜ HÜMA Onlardan biri Her ikisinden biri EHAFF Çok hafif EHAFF-İ MÜCÂZÂT Cezâların en hafif olanı EHAKK Daha haklı, pek haklı Daha doğrusu En hakiki(Ey talib-i hakikat, madem hakta ittifak, ehakta ihtilaftır Bazan hak, ehaktan ehaktır Hem de olur hasen, ahsenden ahsen S) EHALİ (Ehl C) Bir memleket, şehir, kasaba köy veya semt veyahut da mahallede yerleşip oturanlar * Avam, halk umum EHAMM Yakın * Kara, esved EHANN Genzinden konuşan kimse, hımhım EHASİN Pek güzel, en güzel olan şeyler EHASİN-İ AHLÂK Ahlâkın en iyisi, en güzeli Hz Peygamberimizin (ASM) ahlâkı gibi olan ahlâk EHASS En hasis En bayağı EHASS Daha uyanık Daha hassas EHASS Saçı dökülmüş kişi EHASS Daha hususi, daha yakın, daha hâlis Hususi Ziyade hâs(Eamm'ın zıddıdır) EHASS-I ÂMÂL Emellerin en hası EHASS-ÜL HAVÂS En hâlisin hâlisi Şuhudi imân sahibleri olan evliyalar Cenab-ı Hakk'a yakınlık kazananların en hâlisi olan enbiyâ ve evliya Efdallerin efdali, sâlihlerin sâlihi EHATT En ucuz, daha ucuz * Daha cilâlı EHAVEYN iki kardeş |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EHBAR (Habr C) Âlimler Yahudi âlimleri * Sürurlu anlar EHDÂB (Hüdb C) Kirpikler EHDÂB-I MÜHTEZZE Titrek kirpikler EHDAF (Hedef C) Hedefler, nişan alınan yerler * Yüksek yerler * Meramlar, talebler, arzular, istekler, gayeler, maksadlar, kasıtlar EHDAK (Bak: Ahdâk) EHDAM İnce belli EHDEB Kirpikleri sık ve uzun olan adam EHDER Sarkık dudaklı EHEMM Çok mühim olma, daha mühim Çok kıymetli, çok lüzumlu EHEMMİYET Mühim olma, ağırlık, değerlilik, dikkate değer olma, dikkat ve ihtimam, kıymet, nazar-ı dikkati çekme EHEVAT (Uht C) Kız kardeşler * Kadın arkadaşlar * Benzer şeyler EHEVATININ MA-Fİ'Z-ZAMİRLERİ Kardeşlerinin içinde gizli olan şeyler EHİBBA (Habib C) Habibler, dostlar, sevgililer EHİL (Bak: Ehl) EHİLLA Dostlar, kardeşler (Bak: Ahillâ) EHİLLE (Hilâl C) Hilâller Yeni hilâl şeklinde olanlar EHİR (Bak: Ahîr) EHL (Ehil) Yabancı olmayan, alışık olduğumuz * Dost, sahip, mensup Evlâd, iyal Kavm, müteallikat Usta, muktedir ve becerikli anlamıyla ehil ve ehliyet İslâmiyette önemli bir husustur Dinimiz, bize işleri ehline vermemizi emreder Cemiyette işler, mevkiler, makamlar, görevler, ehline verilirse işler düzgün gider, sonuçtan herkes memnun olur Eğer İslâma aykırı olarak ehliyet yerine eş, dost, adam kayırma, parti menfaati vs bayağı, hasis düşüncelere yer verilirse ve işler ehliyetsizlere terkedilirse bundan herkes zarar görür EHL-İ ÂLEM Âlemin ehli olan insanlar EHL-İ ARZ Dünyadakiler Yerdekiler EHL-İ BEYT Ev ehli, evdeki çoluk çocuk Daha ziyade Hz Peygamberimizin (ASM) evine mensub olanlar bu isimle anılırlar (Bak: Âl-i Abâ) EHL-İ BİD'A (Bak: Bid'at)(Ehl-i bid'a, ecnebi inkılâbcılarından böyle meş'um bir fikir aldılar ki: Avrupa, Katolik Mezhebini beğenmeyerek başta ihtilâlciler, inkılâbcılar ve feylesoflar olarak, Katolik Mezhebine göre ehl-i bid'a ve Mu'tezile telâkki edilen Protestanlık Mezhebini iltizam edip, Fransızların İhtilâl-i Kebirinden istifade ederek, Katolik Mezhebini kısmen tahrip edip, Protestanlığı ilân ettilerİşte, körü körüne taklidciliğe alışan buradaki hamiyet-füruşlar diyorlar ki: "Mâdem Hristiyan dininde böyle bir inkılâb oldu, bidâyette inkılâpçılara mürted denildi, sonra Hristiyan olarak yine kabul edildi Öyle ise İslâmiyette de böyle dinî bir inkılâb olabilir?"Elcevap : Din-i İsevîde, yalnız esasat-ı diniye Hazret-i İsâ Aleyhisselâm'dan alındı Hayat-ı içtimaiyeye ve füruât-ı şer'iyeye dair ekser ahkâmlar, Havariyyun ve sâir rüesâ-yı ruhaniye tarafından teşkil edildi Kısm-ı a'zamı, kütüb-ü sâbıka-i mukaddeseden alındı Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, dünyaca hâkim ve sultan olmadığından ve kavânin-i umumiye-i içtimaiyeye merci' olmadığından; esâsât-ı diniyesi, hariçten bir libas giydirilmiş gibi, Şeriat-ı Hıristiyaniye nâmına örfi kanunlar, medeni düsturlar alınmış, başka bir suret verilmiş Bu suret tebdil edilse, o libas değiştirilse, yine Hazret-i İsâ Aleyhisselâm'ın esas dini bâki kalabilir, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmı inkâr ve tekzib çıkmaz Halbuki : Din ve Şeriat-ı İslâmiyenin sahibi olan Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm iki cihanın sultanı, şark ve garb ve Endülüs ve Hind, birer taht-ı saltanatı olduğundan, Din-i İslâmın esasatını bizzat kendisi gösterdiği gibi, o dinin teferruatını ve sâir ahkâmını, hattâ en cüz'i âdâbını dahi bizzat o getiriyor O haber veriyor, O emir veriyor Demek, füruat-ı İslâmiye değişmeye kabil bir libas hükmünde değil ki; onlar tebdil edilse, esas din bâki kalabilsin Belki; esâs-ı dine bir ceseddir, lâakal bir cilddir Onunla imtizaç ve iltiham etmiş; kabil-i tefrik değildir Onları tebdil etmek, doğrudan doğruya sâhib-i şeriatı inkâr ve tekzib etmek çıkarMezâhibin ihtilâfı ise: Sâhib-i şeriatın gösterdiği nazari düsturların tarz-ı tefehhümünden ileri gelmiştir "Zaruriyat-ı diniye" denilen ve kabil-i te'vil olmıyan ve "muhkemat" denilen düsturları ise, hiçbir cihette kabil-i tebdil değildir ve medâr-ı içtihad olamaz Onları tebdil eden, başını dinden çıkarıyor M) EHL-İ CEBR Cebriyye, cebriyye fırkasından olan (Bak: Ceberiye) EHL-İ CEHL Bilgisizler, câhiller EHL-İ DALÂLET Dalâlette olanlar EHL-İ DİKKAT Dikkatliler, dikkat sahipleri EHL-İ DİL (Ehl-i kalb) Kalbi uyanık, basireti ziyade olan Gönül ehli Mâneviyata çok kıymet veren, kalben Cenab-ı Hakk'a çok yakınlık hissedip çok hikmetlerden anlayan zât EHL-İ DİYÂNET Din işlerinden anlayanlar Dindarlar EHL-İ DÜNYÂ Dünyaya haddinden ziyade kıymet veren, maddeci kimse EHL-İ EBED Ebedî olanlar, ebedîler EHL-İ EMSAR Şehir halkı, kasaba halkı EHL-İ GAFLET Gafletde olanlar Gafiller EHL-İ GARET Yağmacı, çapulcu EHL-İ HADARET şehirlerde yaşayan Medeni EHL-İ HAK f İmân, İslâmiyet ve Hak yolunda olan Hak mezhebde olan Hakka, hakikata vâsıl olmuş olan EHL-İ HÂL f Hâlden anlayıp, duruma göre idâre eden kimse İlâhi tecellilere ve mânevi feyze mazhar olan EHL-İ HİBRE f Ehl-i vukuf Bilirkişi Meselenin künhüne vâkıf mütehassıs zât EHL-İ HİDAYET Hidâyette ve doğru yolda olanlar Hidâyete erişmiş kimseler EHL-İ HİKMET Hikmet ehli, hikmet bilen EHL-İ HÜKÜMET Hükümete mensup kimseler, milleti idare edenler EHL-İ IRZ Yüz aklığı ve şan, itibar sahibi olan, namuslu kimse Şerefli ve temiz olan Namuslu, iffetli ve ismetli Irz ehli EHL-İ İHTİSAS İhtisas sahibi olan kimseler Bu kişiler yalnız kendi meslekleriyle uğraşırlar, çeşitli meslek ve meselelerle fikirlerini dağıtmazlar (Bak: İhtisas) EHL-İ İLHAD f Doğru meslek ve dinden, Hak yolundan çıkıp bâtıl yola sapan, imansızlar, dinsizler EHL-İ İSLÂM İslâm topluluğu Müslümanlar EHL-İ İSTİĞRAK Manevi bir coşkunlukla kendinden geçmiş hâle giren zatlar EHL-İ KELÂM (Bak: Mütekellimîn) EHL-İ İ'TİZAL Mu'tezile'den olan (Bak: Mu'tezile) EHL-İ KALB (Bak: Ehl-i dil) EHL-İ KEŞF f Perdeli olan ve zâhir hislerle bilinmeyen hakikatları, Cenab-ı Hak'kın lütf u ihsanı ile bilen veliler EHL-İ KEŞF-İL KUBUR Kabir âleminde olanları bilen, kabirdeki ölünün ahvâlini keşfedip doğru olarak haber veren veli, evliya(Ehl-i keşf-il kuburun müşahedesiyle müteaddid vâkıatla, tahsil-i ulum ânında vefat eden bazı müştak ve ciddi bir talebe-i ulum, şehidler gibi kendini hayatta ve kendi dersiyle meşgul görüyor Hattâ meşhur bir ehl-i keşf-il kubur, vefat eden ve İlm-i Sarf ve Nahv okuyan bir talebenin kabrinde Münker, Nekir'e nasıl cevap verecek diye murakabe etmiş ve müşahede edip işitmiş ki; melek-i sual, ondan sordu: $ "Senin Rabbin kimdir?" dediği zaman, o Nahv dersiyle iştigal ederken vefat eden talebe, o meleğin cevabında demiş:"Â mübtedâdır, onun haberidir" Nahiv ilmince cevab vermiş, kendini medresede zannetmiş Ş) EHL-İ KIBLE Müslüman, kıble ehli EHL-İ KİTAB f Allah'ın gönderdiği kitaplara inanan * Müslüman, Hristiyan veya Yahudi olan (Hakiki Hristiyanlık veya Yahudilikten çıkmamış bulunan)(Kur'an-ı Kerim, o cümlede ehl-i kitabı imana teşvik etmekle, onlara bir ünsiyet, bir sühulet gösteriyor Şöyle ki:Ey ehl-i kitab! İslâmiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur Size ağır gelmesin! Zira, size bütün bütün dininizi terketmenizi emretmiyor Ancak, itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz; diye teklifte bulunuyor Zira Kur'ân, bütün kütüb-ü sâlifenin güzelliklerini ve eski şeriatlarının kavaid-i esasiyelerini cem'etmiş olduğundan, usulde muaddil ve mükemmildir Yâni ta'dil ve tekmil edicidir Yalnız, zaman ve mekânın tegayyür etmesi tesiriyle tahavvül ve tebeddüle maruz olan füruat kısmında müessistir Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur Evet, mevasim-i erbaada giyecek, yiyecek ve sair ilâçların tebeddülüne lüzum ve ihtiyaç hasıl olduğu gibi, bir şahsın yaşayış devrelerinde, talim ve terbiye keyfiyeti tebeddül eder Kezalik, hikmet ve maslahatın iktizası üzerine, ömr-ü beşerin mertebelerine göre ahkâm-ı fer'iyede tebeddül vardır Çünkü, fer'î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat iken, diğer bir zamana göre mazarrat olur Veya bir ilâç, bir şahsa deva iken, şahs-ı âhere dâ' olur Bu sırdandır ki, Kur'ân, fer'î hükümlerden bir kısmını nesh etmiştir Yâni vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir İİ) EHL-İ KUBUR Kabir ehli Ölüler EHL-İ KURA Köylerde, kasabalarda yaşayan EHL-İ MEDER Evde oturan Medeni EHL-İ NAMUS Namuslu kimse, namus ehli EHL-İ NÂR Cehennemlik olan Cehennem ehli EHL-İ NEFİY Nefyedenler, aksini veya olmadığını iddia edenler EHL-İ NÜBÜVVET Peygamberler EHL-İ RUM f Osmanlı Eskiden Anadolu'da yaşayanların bir ismi Çünkü: Osmanlılar Romalıların (Rumların) çok bulunduğu memleketlerini fethedip yerleştiler EHL-İ SALÂH Huk: Hâli mestur, nâmuslu, doğru, adaletli olan kimse Sâlih kimseler EHL-İ SALİB f Bayrağında salib (haç) bulunanlar Hristiyanlar * Osmanlılardan 209 sene evvelki tarihte Haçlı Seferlerine katılan Hristiyan Ordusu EHL-İ SEKR f Aklı ile hareket edemeyip hissi ve zevki ile hareket eden, sarhoş * Tas: İlâhî bir tecelli ile istiğrak halinde olanın kendinden geçmesi hali EHL-İ SEVAHİL f Sahilde, deniz veya göl kenarında yaşayanlar EHL-İ SUFFA (Bak: Ashab-ı Suffa) EHL-İ SÛK f Çarşı halkı, esnaf EHL-İ SÜNNET f Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) söz ve hareketlerine şüphesiz, kat'i ve sağlam delillerle uyan Sahabe ve onlara tâbi' olanların mezhebi ve o mezhepte olan Bunların muhaliflerine "ehl-i bid'a" veya "fırak-ı dâlle" denir EHL-İ ŞEKAVET İslâmiyetin müsâade etmediği çeşitli rezâlet işleyen bedbaht EHL-İ ŞİA şia ehli (Bak: şia) EHL-İ ŞUHUD f Kâinatta tevhid delillerini aynen seyreden, İlâhi ve gizli sırlarını Hakkın izni ile gören şuhud ehli Veli * Görecek derecede kat'i kanaat sâhibi olan enbiyâ ve evliyalar EHL-İ TAHKİK Hakikatleri delilleri ile bilen âlimler * Tahkik ehli EHL-İ TAKİB Takip edenler, peşinden gidenler EHL-İ TEŞEYYU' şiilik iddia edenler (Bak: şia) EHL-İ TEVHİD Cenab-ı Hakk'ın birliğini bilip inanan ve sadece bir Allah'a bağlanıp ibadet eden kimse (Bak: Tevhid) EHL-İ UKUL Akıllılar, akıl sâhibleri EHL-İ VEBER VE BÂDİYE Çadırda oturan bedevi Arab, çöl ahalisi EHL-İ VİFAK Beğenilen işlerde birbirine muvafakat edip uyanlar, anlaşanlar EHL-İ VUKUF Bir mes'ele hakkında bilgi sahibi olan salâhiyetli kimseler Vukuf ehli Bilirkişi EHL-İ ZEVK Zevklenenler, lezzet alanlar * Tas: Cenab-ı Hakk'a yakınlıkla, kurbiyetle veya uyanık kalble iman ve Kur'an hakikatlarından zevk alanlar EHL-İ ZİMMET İslâm Devletinin tâbiiyetinden olan Hıristiyanlar İslâm Devleti tarafından korunan müslümandan başka kimse Zimmi EHLEB Kuyruğu kıllı olan at EHLEN VE SEHLEN Hoş geldiniz, safâ geldiniz (meâlinde söylenir) |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EHLÎ Munis, alışık Yabancı olmayan Kendisi ile ünsiyet edilen EHLİYYET Yeterlik Bir işin ehli olduğuna dâir vesika İktidar Liyâkat İstihkak Meharet ve mensubiyet EHLULLAH Allah'a itaat edip, O'nun sevgisi ile O'na yaklaşmış olan Veli Allah'ın sevgisine mazhar olan Evliya EHME f Eksik, nâkıs noksan * Bulunuş EHNAME f Aşk, muhabbet, sevda * Kendine çekidüzen verme EHRAM Mısır'da Firavunların piramit şeklindeki mezarları EHRAM-I MÜREBBAÎ Dörtgen piramit Dört köşeli ehram EHRAM-I MÜSELLESÎ Üçgen piramit EHRAMEN f şeytan, iblis * Dev EHRAS Dilsiz (Bak: Ahras) EHRE Büyük ağızlı EHRED Yırtık şey (Üstbaş hakkında kullanılır) EHRİMAN (Ehrimen, Ehremen) f Ateşperestlerin şer ilâhının ismi Bâtıl bir ilâh ismi EHSA Şaşmış, şaşa kalmış, hayret etmiş ve taaccübüne gitmiş olan kimse EHSÂS (Hiss C) Hisler, duygular EHSÂS-I RAKİKA İnce hisler, ince duygular EHŞA Karındaki iç uzuvlar Karında olan EHTAT Bir bölük cemaat EHTEM Ön dişi gedik olan EHUN f Toprakta meydana gelen delik, yarık EHVA (Havvâ dan) Siyah Kararmış olan EHVA (Heva C) Nefsin istek ve arzuları Muhabbetler Hahişler * Kasdetmek * Atmak EHVAL (Hevl C) Korkular Korkulacak hâller Fenalıklar EHVAL-İ MUHAVVİFANE Dehşetli korkular EHVAR f Şaşkın, şaşırmış kimse Alık, sersem adam EHVEC En muhtaç, pek muhtaç (Bak: Ahvec) EHVEC Uzun boylu ahmak adam EHVEK Ahmak kimse EHVEL Korkunç nesne EHVEN Daha aşağı Daha ucuz Bayağı Adi * Zararı az olan En zararsız EHVEN-ÜŞ ŞER Ehven-i şerreyn de denir İki şerli işin veya şeyin daha az zararlısı (Bak: Adalet-i izafiye) EHVENİYET Ucuzluk, ehvenlik, daha hafif, daha zararsızlık EHVER f Sevgili, mâşuk EHYA (Bak: Ahyâ) EHYA Ucuzluk EHYAN (Hîn C) Zamanlar (Bak: Ahyân) EHYEB Daha heybetli, daha büyük EHYEF İnce belli ve yakışıklı genç * Çelimli at EHYEMİN (Heyeman C) Âşık olmalar, şaşkınlıklar EHYUN Örümcek, ankebut EHZA' Ok mahfazası içinde sona kalan ok EHZAB (Bak: Ahzab) EİMME (İmam C) İmamlar (Bak: İmam) EİMME-İ ÂLÎŞAN $ Çok yüksek mertebesi ve büyük kıymeti olan imamlar İmam-ı A'zam, İmam-ı Şâfiî gibi EİMME-İ DİN Din imamları, müçtehidler, müceddidler EİMME-İ EHL-İ BEYT Ehl-i Beyt'ten yetişen, saltanata bilfiil girmeyen ve karışmayan en salâhiyetli, mânevi nüfuz ve ilim ve riyaset sahibi imamlar EİMME-İ ERBAA Dört imâm Müslümanların en büyük ve yüksek âlimleri ve müctehidlerinden hak mezheb müessisleri olan ve ehl-i imâna rehberlik eden büyük imâmlar İsimleri şöyle sıralanabilir: İmâm A'zam Ebu Hanife, İmâm-ı Şâfii, İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Ahmed ibn-i Hanbel (RA) EİMME-İ İSNÂ AŞER On iki imâm Silsile-i sâdâttan olup müceddit olan imâmlar hakkındaki bir tâbirdir Bu zâtlar esasât-ı İslâmiye ve hakaik-i Kur'âniye ve imâniyenin, dini esasların ve şeriatın muhafazasına çalışan, saltanat işlerine karışmayan mânevi riyâset ve ilim sahibi şahsiyetlerdir EİMME-İ SELÂSE Üç imâm Fıkıh kitablarında ekseriyetle İmâm-ı A'zam, İmâm-ı Şâfi'i, İmâm-ı Malik için söylenir Hanefi Mezhebine dâir mes'elelerin bahsolduğu kitablarda "Eimme-i Selâse"den maksad; İmâm-ı A'zam ile iki talebesi olan İmâm-ı Muhammed ve İmâm-ı Ebu Yusuf'dur EİMME-İ VERESE Vâris olan imamlar Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mânevi vârisi olan büyük zâtlar, mürşidler, imamlar EİNNE (İnân C) Yularlar Dizginler EİZZE (Aziz C) Azizler EJAH f Vücutta ve bilhassa ellerde çıkan ufak urlar, siğil, sivilce EJDER (Ejderha) f Büyük canavar Büyük yılan EJGAN (Ejgehân) : f Tenbel, miskin, iş yapmaktan hoşlanmayan EJHAN f Tenbel EJİR f Akıllı, uyanık, açık göz EKABB İnce belli EKÂBİR (Ekber C) En büyükler Pek büyükler Devlet ricali Rütbece büyük olanlar EKÂBİR-İ ULEMÂ En büyük âlimler, en büyük İslâm âlimleri Âlimlerin en ileri derecede olanları EKADİH (Kıdh C) Kıdhlar, oklar EKAHİ (Ukhuvan C) Papatyalar, papatya çiçekleri EKALİM (İklim C) İklimler, memleketler, mıntıkalar EKALİM-İ BÂRİDE Soğuk iklimler, soğuk memleketler EKALİM-İ HÂRRE Sıcak iklimler, ülkeler EKALİM-İ SEB'A Yedi iklim * Yedi kıt'a EKALL Daha az, en az, pek az En küçük (Bak: Akall) EKALL-İ KALİL Azın azı, pek az, en az EKALLİYET (Akalliyet) Bir hükümetin tebaiyyeti altında yaşayan, yabancı din ve milliyete mensub olup, ekseriyeti teşkil etmeyen halk Azlık Azınlık EKAM (Ekme C) Tepeler, bayırlar EKANİM (Uknum C) Asıllar, rükünler, zatlar EKANİM-İ SELÂSE Üç unsur (Bak: Teslis) EKARİB Akrabalar Yakın hısımlar EKARİM (Kerim C) Kerem sâhibi olanlar EKASIR (Akser C) En kısalar, pek kısalar EKASİ (Aksâ C) En uzaklar, pek uzaklar EKASİ-İ BİLÂD Uzak beldeler, en uzak şehirler EKASİM (Aksam C) Aksamlar, paylar, kısmetler EKASİRE (Kisrâ C) Kisralar, şahlar Eski Acem padişahları EKASİS (Kıssa C) Kıssalar, ibretli hikâye ve dersler EKATİ (Kati C) Sürüler, koyun sürüleri |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EKAVİL (Akvâl C) Kaviller, sözler EKAVİL-İ BÂTILA Bâtıl sözler, doğru olmayan sözler EKAVİL-İ KÂZİBE Uydurma ve yalan sözler EKAZİB Yalanlar, kizbler, yalan ve uydurma sözler, asılsız kelâmlar EKAZZ Yeleksiz ok EKBA' (Kibâ C) Süprüntüler EKBAD (Kebed ve Kebid C) Kebedler, ciğerler EKBER Daha büyük, en büyük EKBER-ÜL KEBÂİR Kebâirin kebâiri Büyüklerin en büyüğü Büyük günahların en büyüğü (Bak: Mubikat-ı seb'a) EKBES Alnı yumru ve başı büyük kimse EKDÂR (Keder C) Kederler, acılar, üzüntüler EKDÂR Ü ÂLÂM Kederler, acılar EKDAS (Küds C) Küdsler Hurmalar EKDER Bulanık * Bozrenkli EKELE (Âkil C) Çok yiyenler, oburlar, pisboğazlar EKEME Bayır, yüksekte olan taşlık tepe EKERAT Ziraat ve imar için, sahiblerinin rençberlere verdikleri arazi EKESS Ufak dişli, küt dişli EKFA' (Küfv C) Eşler, benzerler, denkler, eşitler, uygunlar, müsaviler, muadiller EKFAL (Bak: Akfâl) EKFAN (Kefen C) Kefenler, ölülerin sarıldıkları bezler EKHAL (Kühl C) Göze çekilen sürmeler EKHEB Gök renkli, mavi renkli EKHEL Gözü sürmeli* Baş ve gövde damarı EKİD(E) Sağlam, metin, muhkem * Sarih, kesin, açık, kat'i, muhakkak Kuvvetli, te'kidli EKİDEN Metin, muhkem ve sağlam şekilde * Açık ve kesin olarak Sarahaten ve kat'iyyen * Mükerreren, tekrar olarak EKİLE Yenmiş, yenilmiş yemek EKİNOKS Fr Altı aylık fasılalarla gece ve gündüzün eşit oluşu EKİR (C: Ekere) Ekinci EKKAF Eğerci, semerci EKKAL Çok yeyici, obur EKKE Pek sıcak gün EKL Yemek yeme EKL Ü ŞÜRB Yeyip içme EKLE Bir kere doyana kadar yemek EKLEF Yüzü çilli olan adam * Koyu renkli arslan EKLEKTİZM yun Fls: Birbirinden farklı görüşlerin bazı ortak taraflarını bulup uzlaştırıcı bir görüş ileri sürme EKLİPTİK Güneşin dünya etrafında yapmış olduğu zahirî hareketinde çiziyor gibi göründüğü yol EKMAM (Kimm C) Tomurcuklar Ağaç çiçeklerinin kapçıkları EKMAM (Kümm C) Elbisenin kolları, yenleri, kol ağızları EKME (C: Ekemât-Üküm) Yüksek yer EKMEH Anadan doğma kör * Tepe,bayır, yüksek yer EKMEHİYYET Ekmehlik, anadan doğma körlük EKMEL Mükemmel, en kâmil, eksiği olmayan, en mükemmel EKMEL-İ ENBİYA Nebilerin en mükemmeli, Peygamberimiz Hz Muhammed (ASM) EKMEL-İ MAHLUKAT Yaradılmışların en mükemmeli, Hz Muhammed (ASM) (Bak: Mefhar-i Kâinat) EKMELÂNE Ekmel olana yakışacak şekilde EKMELİYYET Pek mükemmel ve kusursuz olanın hâli Kusursuzluk, mükemmellik, noksansızlık, eksiksizlik EKNAN (Kinân C) Mahfazalar, perdeler * Evler, odalar, hücreler Çadırlar EKNUN f şimdi, el'an, hâlâ EKOL (Fr Ecole) Fikir üzerinde işleyen bir nevi mekteb * Bir üstadın talebeleri Bir üstadın mesleği, tarzı EKOLALİ yun Psk: Sesleri taklit etme, yansıtma Çocuk dünyaya geldiği zaman çevresinde konuşulan dilin seslerini çıkaramaz Kendine mahsus sesleri çıkarır Çevrede konuşulan dilleri dinleye dinleye çevredeki sesleri taklid etmeye başlar, bu taklid edebildiği sesleri sık sık tekrar eder Meselâ: ba, ba, ba gibi Bu dilin gelişmesinde psikolojik bir safhadır İslâm terbiyesinde dünyada çocuğun duyacağı ilk ses olarak ezan okunur Çocuk bununla bırakılmamalı, Kur'an sesine küçükten itibaren alıştırmalı, anadili gibi kendine yakın bulmalıdır EKOLOJİ yun Canlı varlıklarla çevreleri arasındaki münasebetleri araştıran biyoloji kolu EKONOMİ yun İktisad Tutum Geliri gideri hesaplıgirsin bir tarafına !!! lüzumsuz masrafı bırakıp artırmağa çalışmak Ölçülü ve idâreli harcamak İnsanların sınırsız olan ihtiyaçlarıyla bunları sağlamaya yarayacak sınırlı imkân ve vasıtalar arasında mümkün olan azami uygunluğu temin için (sağlamak için) yapılan çalışma ve faaliyetler Bu faaliyetlere hâkim olan kaideleri inceleyen ilimİktisadî hâdiseler istihsal (üretim), istihlâk (tüketim), mübadele (değişim) ve tevzi (bölüşüm, dağıtım) olmak üzere dört çeşite ayrılır İktisat ilmi bu hâdiselerin birbirleriyle olan ilişkileri, müvazeneleri (dengeleşimleri), teşkilâtlanma ve idaresi bakımlarından şekillerini inceletmekte ve hâdiselerin matematikî olarak mümkün modellerini bulmaya çalışmaktadır Günümüzde iktisat politikaları büyük bir ehemmiyet kazanmıştır İktisadî politikalar, bugünkü dünyamızda iki ana sisteme ayrılmıştır 1- Kapitalizm; 2- Sosyalizm Bunlar arasında zikredilen "karma ekonomi" şekli esas itibariyle bunlardan birine dâhil edilmektedir İslâm iktisat sistemi bunlardan esastan ayrılmaktadır Bu iki sistem, dünya hayatını esas alan maddeci sistemlerdirKapitalist sistem, emeği ferdî sermayeye sosyalist sistem, emeği devlet tahakkümüne bağlar Kapitalist sistemde sermaye sahipleri, sosyalist sistemde devlet ve toplum adına bir grup hakim olur Her iki sistem istismar "sömürme" ve tahakküme dayandığı için cemiyet hayatında anarşiyi ve ihtilâlleri doğurmakta, insanlık, barış, huzur ve saadete ulaşamamaktadırİslâmiyet ise kapitalizmin ferdin istismarını; sosyalizmin kollektif tahakküm ve istismarını ortadan kaldırır Herkesin kazancı, emeğine göre olur EKPEK-ÜL KÜPEKA Köpeklerin en köpeği * Çok âdilik ve alçaklık EKRA' (Bak: Ker') EKRAD Kürdler EKRAM Küçük burunlu * Küçük boylu EKRAN Üzerine bir cismin hayalinin aksettirildiği saydam olmayan düz satıh EKREH Çok iğrenç, en kerih EKREH-İ MAHLUKAT Mahlukların en kerihi, en iğrenci EKREM Çok cömert, daha kerim, en kerim(Arkadaş! Şu Zat-ı Nurâni (ASM) mürşid-i imâni, Resul-i Ekrem (ASM) bak nasıl neşrettiği hakikatın nuriyle, Hakkın ziyasıyla, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâb ile âlemin şeklini değiştirerek nurâni bir şekle sokmuştur MN)a |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EKREM-ÜL EKREMÎN Ekremlerin en ekremi Cenab-ı Hak (CC) EKREMANE Ekremce, ekrem olana yakışacak şekilde Çok elaçıklığıyle, cömertlikle EKREMİYYET Ekremlik, ekrem olma hâli EKSA Üstüste pek çok giyinen (adam) EKSANTRİK Lât Merkezden uzakta kurulmuş * Mat: İç içe olduğu hâlde merkezleri ayrı olan daireler * Müstesna, taaccüb edilip şaşılacak, hayret verici EKSEH Aksak kimse EKSELANS Fr Eskiden bakanlar, elçiler ve cumhurbaşkanları için kullanılan bir ünvan EKSEM Büyük karınlı, şişman adam EKSER Pek fazla Daha çok Kesrette olan En çok EKSERİ f Çoğu zaman, çok defa, ekseriyetle EKSERİYA (Ekseriyya) Pek çok zaman, en ziyade, sık sık, ekseriyet üzere, alel-ekser EKSERİYET (Ekseriyyet) En büyük kısım, çokluk* Bir topluluk ve hey'etin yarısından fazlası * Bir mecliste üyelerin verdikleri rey'lerin büyük kısmı ve bunların üstünlüğü EKSERİYET-İ MUTLAKA f Yarımın bir fazlasıyla elde edilen ekseriyet, mutlak ekseriyet EKSERİYET-İ SÜLÜSAN Ekseriyet kazanacak tarafın en az mevcudun sülüsânı (üçte ikisi) miktarında olması şartıyla olan ekseriyet EKSERİYETLE Daha ziydesiyle Çoklukla EKSİBE (Kesib C) Büyük çöllerde ve sahralarda, rüzgârın biriktirdikleri kum yığınları EKSİYYE f Boza EKSPER Fr Uzun tecrübe neticesi bir sahada ihtisas kazanan, meleke sahibi olan kimse EKSPRES ing Seyahatı esnasında ancak büyük duraklarda duran ve çok hızlı giden vasıta EKŞEF Açık nesne * Savaşta kalkanı olmayan kimse EKŞEM Doğuştan kusurlu olan Burnu, kulağı kesik veya noksan doğan (adam) * Pars denilen vahşi hayvan EKTAD Cemaatler, topluluklar, kalabalıklar, bölükler, takımlar * Misaller, temsiller, örnekler EKTAF (Ketif C) Omuzlar Omuz kemikleri, kürek kemikleri EKTAR (Keter C) Haysiyetler, onurlar, şerefler, şanlar, ünvanlar, soylar Nesebler, dereceler, mertebeler EKTEM Çok sır saklayan, esrar gizleyen kimse * Büyük karınlı ve şişman olan adam EKUL (Ekl den) Çok fazla yiyen, obur, pisboğaz EKULÂNE f Oburcasına EKULÎ Oburluk EKULÜ Ben derim, ben söylüyorum (meâlinde) EKULÜ KEMÂ KÂLE Onun söylediği gibi söylerim (meâlinde) EKVA Daha kuvvetli, en kuvvetli EKVA' Eli eğri olan EKVAB Küpler, kadehler Sırçalar E Gr: İstifham, sorgu edatı (Ezehebe Nuri: Nuri gitti mi? derken Ezehebe'nin başındaki "E" harfi gibi) * Arapça kelimelerin sonuna "e" gelerek onları müennes yapmaya yarar Âdil, Âdile Emin, Emine Kâmil, Kâmile Nuri, Nuriye gibi (Bak: Müennes) EÂCİB (U'cube C) Çok tuhaf ve acaib, şaşılacak şeyler EÂCİB-İ DEHR Dünyanın ve zamanın çok şaşılacak yerleri, şeyleri EACİM (Acem C) Yabancılar, Arap olmayanlar İranlılar EADİ (Adüv C) Düşmanlar Hasımlar EALİ (A'lâ C) İtibarı ve şerefi yüksek zâtlar İyiler Günahtan sakınan temiz ve sâlih amel sâhibi kimseler EAMM Pek şumullü, daha umumi ve geniş EARİB (A'rabî C) Çölde yaşayan, göçebe Arablar EARİZ (Aruz C) Aruzlar, şiir vezinlerinden bahseden ses kalıpları Şiirde beytin birinci mısraının son kısımları EARR Hörgücü küçük deve EASİR (İ'sâr C) Şiddetli fırtınalar, kasırgalar EÂZIM (A'zam C) İleri gelen büyükler Büyük adamlar EÂZIM-I ESMÂ İçinde çok isimlerin mânası bulunan, isimlerin en büyükleri Cenab-ı Hakk'a mahsus isimlerin en mühim ve büyükleri EÂZIM-I MİLLET Millet büyükleri EÂZIM-I ÜDEBÂ Ediplerin, edebiyatçıların en büyükleri EAZZ Galip * Daha aziz, daha şerefli, en şerefli, azizler EAZZ-İ AHİBBÂ Dostların en azizi EB (Ebâ, Ebu, Ebi) Baba, peder Ced EB-İ MÜŞFİK şefkatli baba, merhametli peder E'BA Yükler, hamuleler, çuvallar EBAB Bir yere gitmek için hazır olmak EBABİL Dağ kırlangıcı Kuş sürüsü Sürüler, bölükler(Hz Resul-ü Ekrem'in (ASM) doğumundan evvel, Hristiyan Habeşliler dinlerini yaymak için San'ada bir mâbed yaparak, Kâbe yerine Arabları bu mâbede çekmeğe çalıştılar Kâbe-i Muazzama durdukça buna muvaffak olamıyacaklarını anladıkları için Kudsi Kâbe'yi tahribe karar verdiler Ebrehe kumandasındaki Habeş Hristiyan Ordusu Mekke'ye kadar geldiği sırada Ebâbil kuşlarının gökten taş yağdırmaları üzerine mahvoldular Habeş ordusunun önünde bir fil yürütüldüğü için bu meşhur irhâsatdan olan tarihi hâdiseye "fil vak'ası" denir) (BOL) (Çendan velâdet gecesinde değil, fakat velâdete pek yakın olduğu cihetle, o hâdiseler de İrhâsât-ı Ahmediye'dir ki (ASM) Sure-i Elemtera Keyfe'de nass-ı kat'i ile beyan edilen "Vaka-i Fil"dir ki; Kâbe'yi tahrib etmek için, Ebrehe nâmında Habeş Meliki gelip, Fil-i Mahmudi namında cesim bir fili öne sürüp gelmiş Mekke'ye yakın olduğu vakit fil yürümemiş Çare bulamamış, dönmüşler Ebâbil kuşları onları mağlub etmiş ve perişan etmiş; kaçmışlar Bu kıssa-i acibe, tarih kitablarında tafsilen meşhurdur İşte şu hâdise, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın delâil-i nübüvvetindendir Çünki velâdete pek yakın bir zamanda, kıblesi ve mevlidi ve sevgili vatanı olan Kâbe-i Mükerreme, gaybi ve hârika bir surette Ebrehe'nin tahribinden kurtulmuştur M) (Bak: Ebrehe) |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EB'AD Çok uzak, en uzak, daha uzak EB'ÂD (Bu'd C) Mesafeler, uzaklıklar EB'ÂD-I BÎNİHAYE Sonsuz uzaklıklar EB'ÂD-I NÂMAHDUD Hudutsuz uzaklıklar ve mekânlar EB'ÂD-I SELÂSE Üç uzaklık ki bunlar : En, boy, yükseklik (derinlik) EBADİD Müteferrik, dağınık EBAET (C: Abâ) Kamışlık yer * Kamış EBAHH Sesi kısık olan kimse Avazı tutkun kişi (Müe: Buhhâ) EBAHİR Kuş kanadının üçüncü mertebede olan yelekleri EBAİD (Eb'ad C) Yakın olmayan (hısım ve akraba) * En uzak yerler EBALİS (Ebâlise) (İblis C) İblisler, şeytanlar EBARİK (İbrik C) Su kapları, ibrikler EBARİK Balçıklı, kumlu yer * (Ebrak C) Alaca atlar EBATIL Böğürler, yanlar EBATİH (Ebtah C) Kumlu dereler ve ırmaklar EBATİL (Ubtule C) Beyhude, bâtıl, hurâfe, mantıksız, hakikatsız şeyler EBAZER (Bak: Ebu Zerr-i Gıffarî) EBAZİR (Ebzâr C) Yemeklere katılan baharatlar, kurumuş kekikler ELİBBA' (Lebib C) Akıllılar, kâmiller, kemalât sahipleri, olgun kimseler ELİF Birinci harf-i hecânın adı (Bak: Ebced) * (Ülfet den) : Bütün harflerle ülfet edebildiği için böyle isimlendirilmiştir Ebcedî değeri de bire delâlet eder ELİF Munis, sahip, dost EL-İHSAN ALE-L İHSAN $ İhsan üzerine ihsan, lütuf üzerine lütuf ELİL İnlemek, enin ELİM (Elime) Acı veren, acıtan, ağrıtan Çok şiddetli ağrı veren EL-İNSAF İnsaf edilsin, insaf edilmeli, insaf edelim ELİPS Fr Odaklar adı verilen sabit iki noktasından uzaklıkları toplamı sabit olan noktaların gösterdiği kapalı eğridir Eğri ve kapalı bir geometrik şekildir Karşılıklı iki tarafından genişlemiş bir çemberi andırır EL-İYAZÜ-BİLLAH Allah'a sığınır, Allah'a iltica ederiz Allah korusun, Allah saklasın (meâlinde duâ) ELİYY Çok yemin eden adam ELİZ f Sıçrama * Çifte, tekme ELKAB (Lakab C) Lakablar, namlar Rütbe ve makam sahiblerinin derecelerine göre söylenen ve çok zaman hürmet ifâde eden isimler EL-KARİA Kıyâmet EL-KÂSİBÜ HABİBULLAH Cenab-ı Hakk'ın (CC) ma'rifetini ve rızâsını kazanan onun habibidir, sevgili kuludur (Hadis meâli) ELKEN Dilinde tutukluk olan, kekeme, peltek ELKISSA Sözün kısası, sözden anlaşıldığına göre, hülâsa ELL Hastanın inlemesi * Harbe ile vurmak * Sürmek Sâfi * Sür'at etmek, hız yapmak ELLEYS Mutlak hiçlik Adem-i sırf ELLEZİ Mânası kendinden sonra gelen cümle ile tamamlanan bir kelimedir (Bak: Mevsule) ELMA Karamtıl dudaklı * Çok koyu gölge ELMA' (Elmaî) Çok zeki, zekâveti kuvvetli, idrak derecesi üstün olan kimse EL-MACİD Allah (CC) ELMAH(İ) Her gördüğü şeyi araştırmağa ve tedkik etmeğe meraklı olan kişi ELMAS Çok kıymetli, beyaz, şeffaf mâden Cevher Kıymetli taş (En saf karbondur) ELMAS Küçük kaşlı olan ELMAS-PARE Elmas parçası * Mc: Çok güzel ELMAS-RİZE Elmas kırıntısı, döküntüsü ELMAS-TIRAŞ Elmas gibi yontulmuş olan makbul bir cam, kristal ELMAZ Yalnız üst dudağı beyaz olup, burnu bile ak olmayan at EL-MECİD Esmâ-i İlâhiyedendir EL-MİNNETÜ LİLLAH Minnet ancak Allah'ındır "Ancak Allah'a minnet edilir" EL-MÜHEYMİN Her şeye dikkat edip koruyan ve emin eden (Allah CC) ELSA' Sık dişli * Sin telâffuz edecek yerde sâ telâffuz eden Râ yerine yâ telâffuz eden (meselâ "er" diyecek yerde "ey" demek gibi) ELSEN Fasih ve düzgün konuşan ELSİNE (Lisan C) Diller Lisanlar ELSİNE-İ ENAM Mahlukatın dilleri Halkın dilleri ELSİNE-İ GARBİYYE Batı dilleri, garb lisanları ELSİNE-İ MUHTELİFE Çeşitli ve birbirinden farklı diller ELSİNE-İ SELÂSE Üç lisan Türkçe, Arapça ve Farsça ELSİNE-İ ŞARKİYE Doğu dilleri ELSİNE-İ TERKİBİYE Birbirine eklenen kelimelerle konuşulan diller Terkibli ifâdesi çok olan, Arabçaya uymayan lisanların hususiyeti (Arabî Lisanına "Tasrifî" denilir Çünkü aynı kökten kelimeler rahatlıkla yapılmaktadır Arabçaya bu hususta yetişen başka bir lisan yoktur) ELT Noksanlaştırmak Hapsetmek * Yemin vermek ELTA' Boz dudaklı Dişlerinin rengi değişmiş olan ELTAF (Lutf C) Lütuflar, iyi muameleler, iyilikler, iyilikseverlikler Nezaketler, nazik davranmalar Okşamalar ELTAF Daha lâtif Daha hoş Çok lâtif ELTİ t İki kardeş zevcelerinin her birine nisbetle diğeri Bir kadının kaynının zevcesi ELUF Ülfeti fazla, herkesle konuşup görüşmeye alışık olan kimse ELUH Kasem, and, yemin ELUK Sefir, büyük elçi ELUKE Risalet ELULE Semiz, besili koyun ELVAH (Levha C) Levhalar Tablolar ELVAH-I ÂLEM Âlemin görünüşü, manzara ve levhaları ELVAH-I MAHFUZA (Bak: Hafiziyyet, Levh-i Mahfuz) EL-VALİ Her şeye mâlik ve sâhib olan Allah (CC) ELVAN (Levn C) Renkler Muhtelif görünüşler ELVAN-I İBADET İbadet renkleri * Mc: İbadet çeşitleri(Nasılki insan, şu âlem-i kebirin bir misal-i musaggarıdır ve Fâtiha-i Şerife, şu Kur'an-ı Azîmüşşan'ın bir timsal-i münevveridir Namaz dahi bütün ibadatın envâını şâmil bir fihriste-i nuraniyedir ve bütün esnaf-ı mahlukatın elvan-ı ibadetlerine işaret eden bir harita-i kudsiyedir S) |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ELVAN-I SEB'A Yedi renk ELVE Yemin etmek, kasem ELVEDA Allah'a emânet olun Allah'a ısmarladık (yerine söylenen bir ta'birdir) EL-VEHHAB Allah (CC) ELVES Zayıf kimse * Ahmak kimse ELVİYE (Livâ C) Livâlar, sancaklar, bayraklar ELVİYE-İ MÜTEMEVVİCE Dalgalanan bayraklar ELYAF (Lif C) Lifler ELYAK Daha münâsib Daha lâyık ELYASA (AS) Benî İsrail Peygamberlerindendir Benî İsrail ise; günden güne Kitabullah'ı dinlemez olmuştu Cenab-ı Hak Asuriye Devleti'ni onlara musallat eyledi Sonra Yunus (AS) Asuriye içinde Ninova şehrinde Peygamber oldu ELYE (C: Eleyât) Koyun kuyruğu * Başparmağın ve dizin aşağı yanlarında olan kabaca etler ELYEL Çok karanlık gece ELYES Bahadır, yiğit ELYEVM Bugün Hâlâ (Bak: Yevm) ELZEM Daha lâzım Çok lâzım Ziyade mucib * Küçük parmaklı ELZEMİYYET Pek lüzumlu ve gerekli olan bir şeyin hâli Son derecede lüzum, gereklilik EM Soru sorma mânasında atıf edatıdır İstifham elifi mânasına da gelir "Yahut, belki, yoksa" kelimeleriyle tercüme edilebilir EM'Â (Miâ C) Bağırsaklar EM'Â-İ GALİZA Kalın bağırsaklar EM'Â-İ RAKİKA İnce bağırsaklar EMACİD (Emced C) Emcedler, en şanlılar, en şerefliler, eşrefler, en fazla haysiyet ve onur sahibi olan kimseler EMAK Uzun, tavil EM'AK (Meak C) Göz pınarları EMÂKİN (Mekân C) Yerler Mekânlar EMÂKİN-İ MUKADDESE Mukaddes yerler, kutsal mekânlar EMALE (Bak: İmâle) EMALİC (Ümluc C) Fidanlar, yapraklar, uzun yapraklı otlar EMALİS (İmlis"e" C) Otsuz ve susuz sahralar, çöller EMAM Bir şeyin ön tarafı EMAN Korkusuzluk * Af ve yardım dileme Eminlik (Bak: Aman) EMANAT (Emanet C) Emanetler EMANET Eminlik İstikamet üzere bulunmak * Birisine koruması için teslim edilen şey Birisine bir şeyi koruması için teslim edilen şey Birisine bir şeyi koruması için bırakma Emniyet edilip inanılan şey * Başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen * Osmanlılar Devrinde bazı devlet dairelerine verilen isim Şehr emâneti, Rusumat emâneti gibi(Dinimiz, emaneti ehline bırakmamızı emreder İdare makamları da birer emanettir Hz Ömer (RA) halifelik makamına getirilince şöyle demiştir: "Ey insanlar! Ben Allah ve Peygamberimize itaat ettiğim sürece, siz de bana uyun ve itaat edin Doğru yoldan saparsam, kılıçlarınızla beni doğrultun" Demek ki müslüman hata ve haksızlık karşısında pasif kalamaz) EMANETDAR f Kendisine birşey emanet edilen kimse, emanetçi EMANETDARÎ f Emanetçilik EMANETEN Emanet yoluyla, emanet olarak * Bir resmî daire tarafından bizzat, ihale şeklinde ve iltizam suretiyle olmayarak EMAN-HAH f Eman isteyen, eman diliyen, aman diyen EMANİ Emniyetler Niyetler, gayeler, istekler Arzular, dilekler * f Eminlik, korkusuzluk EMANİ-İ MAHSUSA Hususi arzular, özel maksatlar EMARAT Emareler, nişanlar, işaretler, ip uçları EMARAT-I HASENE İyi alâmetler EMARE Alâmet, işaret, nişan, iz, ip ucu, belirti(Gizli olan umura Şeriat emarelere göre hükmeder İİ) EMARET Emirlik Bir emir veya bey veya prensin idaresinde olan memleket EMARİD (Emred C) Bıyıkları terlememiş gençler EMASİL (Emsel C) Benzerler, eşler, akranlar, müsaviler * İtibarlı kimseler EM'AT Gövdesinde kılı olmayan kimse * Tüyü dökülen kurda "zi'b-i em'at" derler EM'AZ (C: Emâız) Sert, sağlam, taşlı yer EMAZİR (Mezir C) Kuvvetli ve azamet sahibi olanlar EMBEL Kılıcı ve silahı olmayan * Eyer üstünde doğru oturamayan * Boynu eğri olan EMBRİYOLOJİ yun Biy: Canlıların başlangıçtan itibaren gelişmesini inceliyen biyoloji ilminin bir bölümü İkiye ayrılır: 1- Ontogonez: Yumurtadan yavruların meydana gelişini inceler 2 - Flogenez: Canlıların ilk yaratılışı ile bugünkü şekli arasında meydana gelen değişmeleri inceler Dünyada başlangıçtan bugüne kadar iklim, fizik ve kimyevi şartlar, beslenme şartlarında değişmeler olmuştur Allah, yarattıklarına karşı çok merhametli ve lütufkâr olduğu için zor şartlarda canlıların yok olmaması için vücutlarında gerekli değişikliklerle donatmıştır Meselâ: Kutup tilkisinin kışın karlı ortama uyması için tüyleri beyaz, baharda ve yazın ise boz olur DDT gibi kimyevi ilaçlarla böceklerin tamamen imhâ olmaması için bir müddet sonra böcekler bir muâfiyet "bağışıklık" kazanıyorlar Bunun gibi, canlılar âleminde rahmet eseri sayısız hikmetli hâdiseler var Bu, hâdiselere "İçgüdü" "Mütasyon", "evrim" gibi bir takım isimler takıp tesadüfle izah etmek imkânı yoktur |
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü... |
09-10-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EMCAD (Mecid C) şeref, onur ve haysiyet sahibleri EMCED (Mecid den) Pek büyük, daha büyük, şerefi şânı çok olan EMCED-İ EMÂCİD şereflilerin şereflisi, en şerefli EMCER Karnı büyük kimse EMDEŞ Elinin sinirlerinde rahâvet olup eti az olan kimse EME (C: İmâ-İmât) Câriye, kadın köle EME Unutmak, nisyân * İkrar etmek EMED Son, nihayet Gayet Encam, intihâ EMEDD (Medd den) Daha uzun, pek uzun, daha tavil EMEDD-İ A'MÂR Ömürlerin en uzun olanı EMEK-DAR f Emeği geçmiş, kıdem ve mükafâta hak kazanmış memur, hizmetçi Eski ve sadık hizmetçi EMEL Ricâ, ümid, şiddetli istek Ummak * Gaye (İnsanları canlandıran emeldir, öldüren ye'istir M) EMENE Emn, emniyet, eminlik EMERE (C: İmer) Çöllerde taştan belirlemek için yapılan alâmetler EMERR Pek acı EMESS Çok fazla temâs eden, dokunan En çok messeden EMEVİ DEVLETİ Dört halife devrinden sonra devlet idaresi Beni Ümeyye hanedanına geçmiştir Buna nisbetle bu devlete "Emevi Devleti" adı verilmiştir (Mi: 661-750) seneleri arası Emevi Devletinin saltanat devresidir Muâviye bin Ebi Süfyan'dan başlamak üzere 14 halife gelip geçmiştir Son halife Muhammed bin Mervan (2 Mervan) dır Bu devirde kavmiyetçilik İslâmiyete çok zararlar vermiştir Yine bu devirde Din-i Mübinin aktar-ı İslâmda yayıldığını unutmamak icab eder Doğuda Türkistan ve Endonezya, kuzeyde Kafkasya, batıda Anadolunun yarısı, İspanya ve Kuzey Afrika Emevi topraklarına katıldı Emevi hükümdarlarının Ehl-i Beyt'e ettikleri zulüm ve akıttıkları kan sebebiyle çıkan isyanlar devleti zayıflattı Abbâsi taraftarları ile kavi bir ekseriyet Abbasi tarafına geçti Horasan'lı Ebu Müslim, Emevi Devletini bir muharebede Abbasilere devretti Böylece Emeviler tarihe karışmış oldu (Bak: Endülüs, Muaviye) EMGAZ Kırmızı, kızıl nesne, ahmer * Aşkar at * Koyunu sağdıklarında süt ile birlikte kan çıksa "emgazeti'ş şât" derler EMHAK Donuk beyaz EMHAL (Mehl C) Mehiller, mühletler, vâdeler, zamanlar, bir iş veya vazifenin yapılması için verilen fazla zamanlar EMHAR (Mehr C) Mehrler, nikâh bedelleri Zevceynin ayrılmaları halinde kadına verilecek olan ve nikâhta kararlaştırılan para ve sair eşyalar * (Mühür C) Taylar, at yavruları EMİHE Koyunlarda meydana gelen uyuzluk EMİME Bir cins ot * Demirci çekici EMİN Kalbinde korku ve endişesi olmayıp rahatta olan Korkusuz * Kendisinden korkulmayan * Kendine inanılan İtimat edilen * İnanan, güvenen * Çok iyi bilen, şüphe etmeyen EMİR (Bak: Emr) EMİR Emredici olan Seyyid Şerif Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi * Büyük ve meşhur bir soydan gelen * HzPeygamber'in (ASM) soyundan gelen * Zengin EMİR-ÜL CEYŞ Serasker, serdar, başkumandan EMİR-ÜL MA' Amiral Deniz kuvvetlerinde albaydan büyük rütbede bulunan subaylar EMİR-ÜL MÜ'MİNÎN Müminlerin, İslâmların işlerinde emir ve tedbir eden reis Halife İslâm Devlet Reisi EMİRANE f Emredene yakışır bir surette Emir gibi EMİRBER f Subayların kıt'a ve daire dışında emirlerinde bulunan erler EMİRKULU Aldığı emri yapmağa mecbur olan, verilen emri yerine getirmekle görevli kimse EMİRNAME f Âmirin emri yazılı olan kağıt Üst makamdan verilen emir kağıdı EMKİNE (Mekân C) Mekânlar, hâneler, evler, mahaller, mevkiler, yerler EMKİNE-İ CEDİDE Yeni evler EMLA' (Mele' C) Topluluklar, mele'ler, cemaatler, cemiyetler, bölükler, kalabalıklar EMLAH (Melih den) Pek melih, en melâhatli, çok güzel EMLAH (Milh C) Tuzlar EMLAK (Mülk C) Mülkler İnsanın tasarrufunda bulunan yerler * Melekler EMLED En genç, çok körpe ve nazik vücut veya dal (Müennesi: Meldâ) EMLES Avuç içi gibi düz ve yumuşak olan EMLET Mülk etmek Çiftlendirmek, tezvic EMM Kasdetmek EMMÂ (Şart edâtıdır) "Lâkin, ancak şu kadar var ki" meâlinde EMMÂ-BA'DÜ Bundan sonra manasına olup bir başlangıç hitabından sonra söylenir Buna fasl-ı hitab denir EMMARE Emreden Zorlayan Cebreden EMN Eminlik Korkusuzluk Emniyet Bir şeye itimad etmek İnsanda doğruluk ve imandan ileri gelen yüksek bir meleke ve kabiliyet Rahatlık EMN Ü ÂSÂYİŞ Eminlik ve rahatlık, korkusuzluk, tehlikesizlik, güvenlik EMN Ü EMÂN Korkusuzluk ve emniyet hâli EMN Ü EMÂNET Emniyet ve eminlik EMNİYET (Emniyyet) : Eminlik, emin olma hâli, korkusuzluk, tehlikesizlik * İtimad, güvenme, inanma * Polis ve zabıta teşkilâtı EMNİYET-İ TÂMME Tam bir emniyet ve korkusuzluk EMPERYALİZM Fr Bir devletin, sınırlarını genişletme politikası Sınırları genişletmekteki gaye, başka memleketlerin zenginlik kaynaklarını ele geçirme ve insanlarını kendi hesaplarına çalıştırmaktır Bu maksat için çok defa silâhlı harp, hem masraflı, hem de hürriyet fikriyle bağdaşmadığından zamanımızda daha sinsi ve maskeli bir emperyalizm şekline başvurulmaktadır Modern emperyalizm denilen bu şekil iktisadi ve kültür hayatı bakımından bir ülkeyi kendine bağlamak suretiyle menfaat (yarar) sağlamaktadır Gelişmiş ülkeler, az gelişmiş ülkeleri bu yolla kendilerine bağımlı hâle getirmektedir İnsanlarını kendi kültür ve ideolojileriyle yetiştirdikleri için felsefe, siyasi görüş ve yaşayış bakımından kendilerinden ayrılamaz hâle getirmek isterler |
|