Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi > Hayatından Kesitler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürkün, gerçek, sebebi, ölümünün

Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi

Eski 05-05-2007   #1
asyaland
Icon4

Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi



Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi!!!

Uzun bir yazı ama sıkılmadan okuyabileceğinizi umuyorum

Bölüm 1

Atatürk fani hayata veda edip gidiyor, herkes ellerini kavuşturmuş, büyük bir acz içinde duruyor, kimsenin elinden bir şey gelmiyordu

Atatürk artık karaciğersiz bir insan gibi büzüşmüş, karnı davul büyüklüğünde seyir etmişti Bazı günler Yatına giderdi bir çocuk mutlu olmayı beklercesine oda orada öylece yatar ve içinden '' keşke iyileşsem '' der gibiydi

Atatürk'ün yanında onlarca emir kolu vardı Atatürk'ün tek dayanakları onlardı Kimse yanına koyulmazdı Doktorları Atatürk'ü iyileştirmek için ellerinden geleni yapmışlardı
Atatürk'ü geç teşhisten yolcu eden doktorlardan bahsediyoruz
Ama onlarında ellerinden bir şey gelmiyordu Belki de onu yolcu edenler doktorlar değildi?
Belki de Atatürk siroz denen o mendebur hastalıktan ölmemişti? İşte olay burada başlıyor ya!

Atatürk'ün Doktorları
Atatürkün tedavisinde sorumlu olan doktorlar müdavi ve müşavir olmak kaydıyla 2 çeşite ayrılıyordu Müdavi doktorları Prof Dr Neşet Ömer İrdelp, Prof Dr Nigad Reşad Belgerdi Müşavir doktorlarıda 5 hekimden oluşmaktaydı Müdavi hekimler Atatürkün sağlık durumunu zamanı zamanına takip edenlerdi Müşavirler ise Gerekli zamanlarda tedavi eden hekimlerdi
Atatürk'ün Hastalığı
Atatürk 1916 yılında Akciğer iltihabıyla yatağa düşüyor, 1918'de böbrek rahatsızlığıyla hastalanıyor, 1919'da Şişlideki evinde kulak ragatsızlığı baş gösteriyor 1921 yılında Atatürkün sol yanağında çıban çıkıyor 1921 yılında Ata binerken 3 kaburgası kırılıyor 1923 yılında bilindiği gibi ufak - tefek kalp rahatsızlıkları geçiriyor 1936 Kasım ayında üşütme olayı geçiriyor Asıl öldürücü hastalık 1936 Sonunda başlıyor
Son dokuz saat Koca bir tarih göçüyor bu diyardan
10 Kasım 1938 Perşembe saat: 00:05'te sonda ile 140 cc'lik idrar boşaltıldı Saat 02,00'de yarım balon oksijen verildi Saat 02,45'te 1cc'lik Huile de Camphree şırınga edildi Saat 3,30'da koltuk altından ateşi alındı(Ateşi normaldi) Aralıklarla oksijen verimi devam etti Saat 06,25'te solunum yüzeyselleşti ve hırıltı azaldı Saat 07,45'te 37,7 cc, nabız 124 olarak kaydedildi Saat 800 glikozlu serum verildi Saat 800'i geçerken Atatürk'ün yüzü daha da soldu Sapsarı oldu Ve birden gırtlağından '' Hi, Hi, Hi'' diye sesler çıkmaya başladı Bu sırada oradaki doktorlardan Kamil Berk gözleri yaşlı ve eli karyolaya dayalı olarak diğer elindeki ıslatılmış pamukla Atatürkün ağzına su verme çabasındaydı Prof Dr Süreyya Hidayet ile Dr Abravaya Marmaralı, tabanla ilgili refleksleri kontrol etmektedit Saat: 8,05'te 1 cc Huile Camphree ve 500 cc glikozlu serum yapıldı Saat: 08,25'te toplar damar için 1/8mgr ouabaine şırınga edildi Saat 8,30 da 500 cclik glikozlu serum tekrarlandı Saat 09,00 Nabız 130 soluk alıp verme 34Atatürkün gözleri kapalı ğöğsü sık sık inip çıkmakta Başta bulunduğu oda olmak üzere, bütün dolmabahçe sarayı derin bir sessizlik içinde
Saat 09,05, Atatürk birden gözlerini açtı, başını sert bir hareketle sağ tarafa çevirdikten sonra tekrar önceki durumuna getirdi Son nöbet defterine şu yazıldı:
Saat: 09,05 vefat etmişlerdir
Hastalığın teşhisi nasıl yapıldı? Kim yaptı?
Atatürke ilk teşhisi koyan Prof Dr Nihat Reşat Belgerdir
''Atatürk geceyi teram oteldeki apartmanında geçirdi Ertesi sabah otelde, kendine mahsus olarak yaptırılan banyo dairesine girdi ve beni çağırdılar Şikayetlerini bana bildirdi Kaşıntıya çare bulmasını istiyordu''
Doktor Atatürkü teşhis eder Atatürk ''kaşınıyı buldunuzmu nedir?'' diye sorar Doktor, evet efendim Kaşıntınızın tek nedeni karaciğer rahatsızlığıdır Karaciğeriniz sertleşmiş ve biraz büyümüştür Atatürk birden şaşkına döndüAma ne çareHer doktor farklı teşhis koyuyordu Kimine göre ise Karınca ısırmasıdır
Atatürk, gerçekten alkole bağlı sirozdan mı ölmüştür?
Bu konudaki en büyük eksiklik Atatürk otopsisinin yapılmamaış olmasıdır Uzun yıllar görev yapan doktorlar bile bunun alkoldenmi olduğunu kestiremiyorlardı
Atatürk'ün ölümüne yönelik iftiralar tümüyle deli saçmasıdır Diğer iftira, yalan, uydurmalarında olduğu gibi ciddiye alınacak yanı yoktur
Biz, ana amaç olarak, bu saçmalıklara yanıt vermeyi değil, sözü edilen konularda bilgilendirmeyi esas alıyoruz Kişiler; doğrularla, gerçeklerle donatılsın ki bu saçmalara kapılmasın diyoruz Atatürk tarafından bedava kazanç yolları kapatılan din tacirlerinin tabanı haline gelinmesin istiyoruz


Bölüm 2

Atatürk'ün Ölümü Alkolden mi? (Bu bölüm diğerlerine oranla daha detaylıdır Lütfen sıkılmadan okuyunuz)
Atatürk düşmanları, Atatürk'ün ölümünü alkole bağlarlar, içki içtiği için siroz hastalığına tutulduğunu ve içkiden öldüğünü işlerler Amaçları; İslam dinine göre içilmemesi gereken alkollü içkiyi Atatürk'ün içtiğini, dolayısıyla iyi insan olmadığına ve sonucunda da bunun karşılığını ölümle bulunduğuna inandırmak, böylece Atatürk düşmanlığı yaratabilmektir
Dinden geçinenler Atatürk düşmanlığı yaratmak için, O'nun ölümünü bu şekilde işlerlerken, diğer yurttaşlar da bilgi eksikliğinden ve bu konunun yeterince işlenmemesinden dolayı, genelde bu şekilde; Atatürk alkolden ölmüştür şeklinde; bilirler Bu nedenle, konunun ayrıntılı ele alınması ihtiyacı vardır
Atatürk'ün ölüm sebebi, otopsi yapılmasına gerek olmadığına yönelik düzenlenen raporda şöyle belirtilir:
" Atatürk'ün vefatına sebep olan müzmin karaciğer hastalığı 'cirrhose ascitogene' tabii seyrinde devam ederek karaciğer büyük kifayetsizliğine bağlı derin koma ile husule geldiği ittifakla tesbit edilmiş(tir)" (karın içinde sıvı, asit toplanması)
Ölüm raporunda ise hastalığın teşhisi şöyledir:
" hastalığın bir 'hepatite sclerocongestive ethylique' olduğu tesbit edilmiştir" (alkolle ilişkili karaciğer iltihabı)
Birinci raporda ölümün "cirrhose ascitogene" (karın içinde sıvı, asit toplanması)'ndan meydana geldiği; ikinci raporda da hastalığın "hepatite sclerocongestive ethylique" (alkolle ilişkili karaciğer iltihabı) olduğu belirtilmektedir İkinci raporda siroz hastalığı alkolle ilişkilendirilmektedir Ölüm raporunda böyle denilince, ölümün alkolle ilişkilendirilmesi yaygın kanı haline gelmiştir Oysa bugün, tıbbın ulaştığı düzey içinde, konunun uzmanları, biobsi yapılmadan, bazı tıbbi tahliller yapılmadan böyle bir kanıya varılamayacağı görüşündedirler Ayrıca siroz, alkolden de olmuş olabilir, sirozu meydana getiren diğer nedenlerle de olmuş olabilir; bugün bu konuda kesin bir yargıya varmak mümkün değildir; bir karar spekülasyon olur; kanısındadırlar
Atatürk'e biopsi yapılmamış, otopsi de yapılmamıştır Sirozun nedenini belirlemek için bugün gerekli görülen tahliller o günlerde bilinmemektedir
O halde sirozu alkole bağlama, tamamen, siroz konusundaki genel bilgiden ve Atatürk 'ün alkol almasından yola çıkılarak yapılan varsayımdan kaynaklanmaktadır Yani tıbbi bir sonuç değildir, sadece gerekli tıbbi tahliller yapılmadan varılan bir sanıdır
Bunun bir sanı olduğunu, karar olmadığını, bu konuda ölümünden önce de değişik görüşlerin ortaya çıkmış olduğunu, 3 Ağustos 1938 tarihli bir konsültasyon raporunda görüyoruz Raporun konuyla ilgili maddeleri:
"1 Atatürk'te bir siroz vardır Asit yapmış, biraz süb-ikter (gözde sarılık) meydana getirmiştir
2 Bunun esaslı nedeni alkoldür
3 Evvelden Atatürk'ün çektiği malaryanın (sıtma, ki Atatürk 2 kez sıtma geçirir) bir tesiri olmadığını katiyetle (kesinlikle) söylemek mümkün değildir
6 Eppinger'in (yabancı doktor), hepatit sirozu cay-ı sualdir (tartışmaya değerdir)" Görüldüğü gibi sadece bir raporda sirozun nedeni üzerine 3 ayrı görüş var Birinci görüş alkolden, ikinci görüş sıtmadan, üçüncü görüş hepatit virüslerinden
Atatürk'ün hastalığını konu alan kaynakların incelenmesinden, Türk doktorlarının sirozu alkole bağladıkları, yabancı doktorların ise konuya farklı yaklaştıkları görülmektedir Yabancı doktorların iki ayrı yaklaşımını 3 Ağustos 1938 tarihli konsültasyon raporunda gördük Şimdi bir başkasını verelim
Atatürk'ün muayene ve tedavisi için dört kez getirilen Fransız Prof Dr Fissenger ise şöyle diyor:
"Bu hastalığın sırf içkiden geldiği yolundaki düşünce doğru değildir Benim, Fas, Tunus ve Cezayir'den gelen birçok müslüman hastalarım var ki, ömürlerinde ağızlarına herhangi ispirtolu bir içki koymamışlardır Dolayısıyla hastalığın daha başka ve önemli sebepleri olduğunu kabul etmek lazımdır Bence bunlar arasında özellikle dengesiz beslenme tarzı ve devamlı kabızlık gibi sebepler başlı başına yer tutmaktadırlar"
Bu açıklamadan sonra daha önce üç olan siroz nedeni aynı hasta için 4'e çıkıyor; alkol, sıtma, hepatit virüslerinin yanına bir de dengesiz beslenme ekleniyor
Hastalık nedeni bunlardan hangisi veya hangileridir? Bu konuda zamanında bir tıbbi inceleme yapılmadığı için bugün söylenecek her şey havada kalacaktır Tıbbi bir dayanağı olmayacaktır Bu nedenle ölüm raporunda,sirozun alkolle ilişkilendirilmesini bir varsayım olarak görmüştük
Klinik tanı alanındaki bu belirsizlikler nedeniyle Atatürk gibi bir kişiye, ölümünden sonra otopsi yapılarak kesin bir teşhis konmaması, bugün bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır
Günümüzdeki tıp, karaciğer sirozunun pek çok nedeninin yanında başlıca sebebinin dengesiz beslenme olduğunu ve alkollü içkilerin, o da bazı hastalarda, sadece hastalığı hızlandırdığını ortaya koymuştur
Bu bilgiler doğrultusunda konuyu irdeleyelim Atatürk'ün siroz hastalığına sebep olarak gösterilen dört ayrı nedenin dördü de Atatürk 'te vardır
Sıtma: İki kez sıtmaya tutulur Biri çocukluğunda, biri Mayıs 1919'da Samsun'da
Hepatit virüsleri: Daha çok diş tedavisi sırasında kapıldığı bilinir Atatürk; birçok diş tedavisi yaptırmış, diş çektirmiş, üç altın diş taktırmış ve sonunda üst damak protezi yaptırmış, bir kişidir Bunların birisinde hepatit virüsü kapma olasılığı, o günkü koşulları düşündüğümüzde çok yüksektir
Dengesiz beslenme: Atatürk, askeri yaşamında özellikle 12 yıllık savaş ortamındaki yaşamında bulduğunu yemiş ve buldukça yemiştir Cumhurbaşkanlığı döneminde de disiplinli yemek düzeni yoktur Sabah kahvaltısı yapmaz, yalnız bir kahve ile sigara içer Öğleyin çoğu kez yemek yerine sadece bir dilim ekmekle ayran veya limonata içer Akşam yemeğini düzenli yer Ancak dengeli beslenmiş olduğunu söylemek zordur
Alkollü içki: İçki içer Gündüz içmez, akşam sofralarında küçük rakının (35 cl) yarısını içer, sürekli içici değildir, ciddi konuların görüşüleceği sofralarda ve önemli devlet işlerinin yürütüldüğü günlerde içmez
Bu durumda siroz nedeni bunlardan hangisidir? Sıtma mı, hepatit virüsleri mi, dengesiz beslenme mi, alkol mü? Yoksa dördü de birden mi? Bugün için sirozun gerçek nedenine ulaşmak pek mümkün görülmüyor
Dolayısıyla Atatürkün ölümü alkolden olmuştur demek doğru değildir, gerçekçi değildir Atatürk'ün ölümü sirozdandır ama siroz nedeni alkol değildir Nedenini bir tıp ada****n görüşü ile açıklamayalım
Prof Dr Utkan Kocatürk'ün Görüşü:
Prof Dr Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü'nün son baskısında, konumuzla ilgili bilinmeyen bir raporu ortaya çıkarır ve orijinalini de verir Rapor 08 Eylül 1938 tarihli; Dr Nihat Reşat Belger, Prof Dr Neşet Ömer İrdelp ve Prof Dr Fiessinger tarafından düzenlenmiştir
Prof Dr Kocatürk, raporda iki cümleye dikkat çeker ve bir tıp adamı olarak bunların yorumunu yapar
Raporda ön plana çıkarılan cümleler:
" Bu vakada 'Laennec' tipinde bir skleröz hepatit söz konusu olamaz Fakat söz konusu olan 'Hanot ve Gilbert' tipinde bir hipertrofi şeklidir""Prof Dr Fiessinger söz konusu rapora ayrıca şu notu koymuştur:
'Teşhis, Mart ayında formüle edilen teşhistir: Hepatite Sclereuse hypertrophique, type Hanot et Gilbert'"
Prof Dr Kocatürk'ün yorumu:
"Bugüne kadar bilinmeyen bu rapor, Atatürk 'e 07 Eylül 1938'de yapılan karın ponksiyonundan (su alınması) bir gün sonraki muayene bulgularına dayanılarak düzenlenmişti Karaciğerin küçülmeyip, yine Mart ayındaki muayenede belirlenen büyüklüğü koruması ve üzerinin pürtüksüz oluşu, Prof Dr Neşet Ömer (İrdelp) ile Dr Nihat Reşat Belger'i de alkole bağlı atrofik siroz tanısından bir ölçüde uzaklaştırıp Prof Dr Fiessinger'in ileri sürdüğü hipertrofik siroz tanısını kabule yönelttiği anlaşılıyor Tıp dilinde 'Laennec tipi skleröz hepatit' alkole bağlı siroz demektir; 'Hanot ve Gilbert tipi skleröz hipertrofik hepatit' ise safra yollarındaki kronik tıkanma sonucu gelişen siroz (biliyer siroz) anla**** taşır
Prof Dr Fiessinger, söz konusu rapora özel olarak kaydettiği notta 'Teşhis, Mart ayında formüle edilen teşhistir: Hanot ve Gilbert tipi skleröz hipertrofik hepatit' ifadesine yer verdiğine göre, Mart ayındaki ilk teşhisinde de Atatürk'teki siroz şeklinin alkole bağlı olmadığını düşündüğünü göstermektedir
Prof Dr Fiessinger'in gerek Mart ayındaki muayenesinde, gerekse 08 Eylül 1938 tarihli raporda yer alan bu tanısına rağmen, sürekli ve danışman hekimler tarafından 10 Kasım 1938 tarihinde düzenlenen 'Atatürk'ün Ölüm Raporu'nda, mevcut sirozun alkole bağlı bulunduğunu ve Prof Dr Fiessinger'in de bu görüşte olduğunu(!) belirtmek üzere ' Mart başlarında Paris'ten çağrılan Prof Dr Fiessinger ile Prof Dr Neşet Ömer İrdelp arasında Ankara'da bir tıbbi danışma daha yapılarak büyük bir karaciğer ve büyükçe bir dalak bir kere daha müşahade edilmiş ve aynı teşhis konularak, hastalığın bir 'hepatite sclerocongestive ethylique' olduğu cümlesine yer verilmiştir"
Prof Dr Kocatürk bu yorumunda, Türk hekimlerince düzenlenen 10 Kasım 1938 tarihli "Ölüm Raporu"nda, sirozun alkole bağlı olduğu tanısına Prof Dr Fiessinger'in de ortak edilmesini nazik şekilde haklı olarak eleştiriyor Ortaya koyduğu rapor ve yaptığı yorum ile sirozun alkole dayalı olmadığını açıklığa kavuşturuyor
Kendileri ile yaptığım görüşmede edindiğim bir bilgi ile konuyu sonuçlandıralım "Alkole bağlı sirozda karaciğer küçülür, diğer nedenlere bağlı sirozda karaciğer büyür ve büyüklüğünü korur" Atatürk'ün ilk muayene raporlarında ciğerin büyüdüğü, son raporlarda, 08 Eylül tarihli raporda olduğu gibi, ciğerin büyüklüğünü sürdürdüğü, küçülmediği belirtilmektedir

Dolayısıyla Atatürk'ün sirozu, alkole bağlı bir siroz değildir Çünkü karaciğeri büyümüştür Ölümü sirozdandır ama sirozu alkolden değildir Ölümü alkolden olmamıştır
Bu bölüme kadar Atatürk'ün ölümü üzerine konuştuk, neden öldü, neydi hastalığı, detaylarıyla verdik Peki Atatürk ya öldürülmek istendiyse Kesinleşen tek şey Atatürk'ün alkolden ölmediğidir!
Sır perdesini şimdi aralıyoruz

Bölüm 3


Atatürk'ün Ölümündeki Sır Perdesi


Atatürk acaba Masonlarca mı öldürüldü?

Atatürk bilindiği gibi İttihat ve Terakki partisinde bulunuyordu Bu dönemler içerisinde dönmeler ve masonlarla sık sık karşılaşmıştır Atatürk 'e Anadolu'da ki bazı kimseler ciddi bir tavırla ''mason'' ünavını koyuyorlardı Atatürk masonlukla ilgili hiç konuşmazdı Atatürk 1935'lerde telgraf üstüne telgraflar alıyordu Masonlar Atatürk 'e hoşgörülerini sunuyorlardı Atatürk daha sonra bu masonların taksimat ve ahvaline ilişkin bilgileri halk partisine vererek kapanmasına dalalet etmesini istiyordu Atatürk 2 şeyi sevmezdi bu konuda Biri masonlar, diğeri dönmelerdi Çünkü masonluk Yahudi tarikatından başka şey değildi Memleketimizde de olmamalı , ne gerek var? sözleri ülkede yankı buluyordu! Ve Atatürk'te sevmiyor ve saymıyordu! Daha sonraki günlerde meclise gelen Recep Peker ''Arkadaşlar masonluk kalmamıştır, localar kapatılmıştır'' diyerek sözü noktalıyor ve salon alkışa boğuluyordu Artık Atatürk 'ün, milletin ve Atatürk'ün yakın arkadaşlarının istekleri de yerine başarıyla gelmiş oluyordu Anadolu ajansı 10 Ekim 1935'te gazetelerin merkezlerine '' Masonların mallarının, mülklerini her şeylerinin sosyal kurumlara gönderildiğini de beyan etti'' Ama gelin görün ki İnönü'nün emriyle 1948 yılında masonlar tekrar devreye giriyorlar
Bu olay yurtdışında da yankı buldu İstiklal Savaşı gazetesinde yayınlandı Ardından yunan gazetelerine de sıçradı Bu olayı öğrenen yurtdışında ki masonlar Atatürk ü ortadan kaldırmak amacıyla girişimlere başladılar 33 dereceli farmason Bulgar yahudi kıdemli komünist mübeşşiri varnalı Avram Benaroyas yazısında '' Mefkuremizi (Masonluğuma anlamında) imha edici darbe vuranların akıbeti , feci şartlar altında ölümdür Nihayet bir gün Kremlin kati kararını verdi Onun ölümü esrarengiz olacak ve kendine göre esrar arz edecekti '' İşte Atatürk 'e saldırı başlamış oldu
Doktorlar Atatürk'ün ani ölümünü asla kabul etmezler çünkü ülkede büyük bir tehlike yaratır ve suikast sonucu gittiği anlaşılır diyerekten İsmini açıklamak istemediği doktor Atatürk 'e ilk vurucu darbeyi sinir organlarına yaptı Ve maalesef başarılı olundu Atatürk'ün sinir organları felce uğradı Ve Atatürk 'te zaman zaman burun kanamaları, baş dönmeleri, istifralar, karşısındakini tanımama gibi sorunlar baş gösterdi
Evet, Atatürk Masonları sevmezdi Ve zararlı oldukları için kapattırdı Ardından masonlar Atatürk 'ü yok etmek için girişimlere başladılar Bu masonlar içinde Türk 2 Mason lideri Mustafa Hakkı Nalçaçı da vardı
Şimdi elimizdekilere bir bakalım Masonlar öldürdü meselesi : Masonların öldürdüğü kesin değildir Çünkü masonlar öldürseydi, Atatürk hiçbir hastalıktan ölmemiş olacaktı Bilindiği gibi Atatürke 4-5 adet hastalık teşhisi koyuldu Ve bu belirtiler Atatürk 'te oluştu Yani Eğer masonlar öldürseydi Atatürk bu hastalıkları sağ geçirmiş olacaktı Oysaki Atatürk onlarca hastalık atlattı Ama yenildiAtatürk masonlarca öldürüldü iddaası net olmamakla birlikte, doktorlarcada açık ve delilli bir şekilde söylenmektedir

Bölüm 4
Atatürk'ün İşte Asıl Ölüm Nedeni?

Elimizdeki her şeyi bir kenara koyuyoruz ve işte asıl nedenini topladığım farklı metinlerle size ispat ediyorum
Atatürk'ün ölüm nedeni Alkole bağlı Siroz değildir Siroz'dan ölseydi Karaciğeri şişmiş olmazdı Farklı çeşit bir sirozdan ölseydi de böyle farklı teşhisler koyulmazdı Atatürk böbreklerindeki iltihap ve sıtma hastasıdır fakat ölüm nedeni kendisine verilen civalı diüretikdirBu da onun öldürürdügünü bilimsel omxlarakta ortaya koyar
Atatürk Sıtma hastalığına daha öncedende yakalanmıştı Bu hastalık ilerlediği zaman siroz ve daha birçok pis hastalığa neden oluyor Erken teşhis edilseydi bu sıtma denen hastalık düzeltilebilirdi Ama geç teşhis edilmesinden ötürü hastalık ilerliyor ve akabinde sirozu , karaciğer rahatsızlıklarını ve masonlar sorununu açıyor Böylece Atatürk 'ün ölümü esrarengiz bir olaya dönüyordu
Ogün Deli'nin yazmış olduğu Siyasi Suikast adlı eserde şöyle yazmaktadır
Atatürk'ün hastalığının geç teşhis edilmesi o günkü ve bugünkü tıp bilimiyle ilgilenen ve eli kalem tutanların hep dile getirdikleri ana temadırAslında bu konuyu teyit eder en önemli bilgilerin başında bizzat Atatürk'ün şu sözleri de mevcutturAtatürk'ün Afet İnan'a 14 Haziran 1938 tarihli yazdığı mektubunda;
"Afet, Vaziyetim şudur;bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış ilerlemiştir…" Demekteydi Fakat yıllar sonra ortaya çıkacak olan bilgi ve belgelerin Atatürk'ün bir hastalık sebebiyle değil bir suikast sonucuyla öldüğünün işaretlerini ortaya koymaktadır Salyrgan ilaç Atatürk'ün karnında oluşan asitin alınması yani tedavi edilmesi maksadıyla verildiği söylenmektedir
Bu ilaç bir DiüretiktirDiüretikler, idrar itrahını çoğaltan ilaçlara verilen bir isimdirDirek olarak böbreklere olan tesirleri bilinmektedir ki burada Atatürk'ün yukarda da anlattığımız gibi Böbrek hastalığı mevcutturVücutta anormal toplanan mayi (asit-ödem) çıkarmak için yahut kanda toplanmış olan toksin cisimlerin itrahını kolaylaştırmak için kullanılırlarBunların kullanım çeşitleri ise; A-Su B-Osmatik tesirli olanlar C-Xanthine türevleri;Kafein vb… D-Civalı Diüretikler ,Civanın organik bileşikleri,Salyrgan,Novurit,Neptal E-Indırek Diüretikler,Kardiyotonikler,Dijital cisimler F-Dokuların su tutma kabiliyetini azaltan Troid Tozu Civalı Diüretiklerin kısa tarihine baktığımız da 16 yüzyılda Paracelsus Kalomeli Diüretik olarak kullanılmıştırBu 1950'li yıllarda diüretik olarak kullanılan ilaçlar civanın organik bileşikleridir Bunlar mevcut diüretiklerin en kuvvetlisidir Civanın büyük bir organik molekülle birleşmesinden meydana gelmiştir Cıvalı Diüretikler dokulardan çabuk imtisas olunurlarTeofilin ilavesi imtisası şiddetlendirirİtrah tübülilerden pek çabuk başlar % 70-80 'i ilk günde itrah olunur,gerisi organizmada tutulurBu kısmın itrahı yavaş olur
Vücutta bu bileşiklerden cıva iyonu yavaş yavaş serbest hale geçerek diüretik tesir gösterirBilindiği gibi cıva'nın diüretik tesiri toksin tesirinin en erken belirtisidir Fakat 1928 yılında GOVAERTS direk böbreklere tesir ettiğini gösterdiŞu halde Bu ilacın tesiri direk böbrekler üzerinedir Cıva'lı Diüretikler verildikten sonra,ödemli dokulara konulan kanülden mayiin akımı hızlanır ve çoğalır ki bu da dokulara direk tesir lehinedir…cıvalı diüretiklerin renal tesirleri yanında ekstrarenal tesirleri vardır…cıvalıların teofilinle birleşmeleri ilacı daha az toksin kılar ve itrahı hızlandırır Cıva'lı diüretiğin tesiri adaleye şırıngasından iki saat sonra başlar6-9 ncu saatte maksimuma erişir ve 12-24 saatte biterTek bir şırıngadan sonra,ödemli hasta da 3-5 ve bazen 10 lt idrar çıkabilirLakin her diüretik gibi bazen tesirsizde kalabilirTesir sonra ki şırıngalarda hafifler,lakin tahammül husule gelmezCıva'lı diüretik tesiri ile tuz itrahı çoğalır;günde çıkan tuz miktarı 30-80 gr olabilir İşte ince nokta , Atatürk'ün ölümü
Cıva'lı diüretik kullanırken bazen cıva ile Akut zehirlenme arazına benzeyen belirtiler olur Albüminuri, silendrüri,hematüri,salivasyon,stomatit,hemoraji k ,kolit ve dolaşım kollapsı gibi bazı şahısların cıva'ya karşı mutad dışı hassas olmaları veya cıva itrahının çabuk olmaması ve böbreklerin çalışmalarında evvelden mevcut olan bozukluk buna sebeptir…Bazı Şahıslarda nadir tesadüf olunan cıvalılara karşı idyosen krızi,ateş ve deride erüpsiyon ile kendini gösterir
Civalıların damara şırıngalarında ventrikül fibrilasyonları ile ölüm vak'ası kaydedildi
Bilhassa bu yoldan verildiği zaman,kalp üzerine olan fena tesiri elektrokardiyogram da ritim ve iletim bozuklukları ile kendini gösterir Diğer bir takım toksik belirtileri,Civalı diüretiklerin husule getirdikleri şiddetli diürez ve tuz kaybı neticesi olarak meydana gelen elektrolit muvazenesi bozulmasından ileri gelir Bu hallerde sodyum kaybına (depletion of Sodium) ait belirtiler; ZAFİYET,BULANTI, KUSMA,ADELE KRAPLARI, KARIN KOLİKLERİ,APATİ UYUKLAMA,DELİR, NİHAYET KOMA DA ÖLÜM görülür Dıjıtalin tedavisinde bulunan yaygın ödemli bir hasta da dijıtal mobilizasyonu ile birden ölüm,nadir de olsa görülebilir İşte bu kadar tehlikeli olan ilacı 3 Ağustos 1938 tarihinde yapılan konsültasyondan sonra hazırlanan raporun "Tedavi kısmında şöyle geçmektedir: " a-Asiti Salyrgan şırıngalarıyla giderilmeye çalışılmalıdır b-2-3 defa dan sonra Ponksiyon yapılacaktırSalyrgan'dan evvel chloryre d'ammonium'la hazırlanmalıdır" Yine Fransız doktor Fissinger'ın karşı olmasına rağmen " c- Oubaine şırıngaları (Kalbi güçlendirecek iğneler) yapılacaktır" Bu vücuttaki asidin atılmasına dair verdiğimiz cıvalı diüretiklerin yanında birde karından ponksiyon yapılması yani su alınması da gündeme gelmektedir
ATATÜRK SİYASİ BİR SUİKAST SONUCU MU ÖLDÜRÜLDÜ? Maalesef Atatürk siyasi bir suikast sonucu öldürülmüştür! Bununla ilgili ipuçlarına baktığımızda karşımıza pek çok delil çıkmaktadırBunlardan ilki,1 Ağustos 1948 tarihli ve 685 sayılı Yunan Komünist halk Cumhuriyeti, ELD'nin Erkani Harbiye organı "Halkın sesi",Laiki foni gazetesinde,Bulgar Yahudilerinden 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas'ın yazısında; "Mefkûremizi imha edici darbe vuranların âkıbeti, feci şartlar altında ölümdür Türkiye'nin mağrur Sarı Diktatörü Mustafa Kemal Atatürk , 10 Ekim 1935 tarihinde Ankara'da Çankaya köşkünde Doktor Mim Kemal Öke'ye hitaben, 'Mason cemiyetinin faaliyetini inkılâplarıma muarı z gördüğüm için kapatılmasını elzem gördüm Bu dakikadan itibaren bu cemiyeti ölmüş biliniz ve diriltmeye teşebbüs etmeyiniz" demişti Diğer bir Yunan basınında çıkan yazı da ise,Halk cephesi,Laiko Metopa gazetesinde,1-2-3-4-5 Eylül 1949 tarihli yazı Apostolos Grazos kalemiyle neşredilmiştirBu yazıda ise; "Filistin Siyon kolonilerini meydana getirmek için, Osmanlı İmparatorluğu'nu parçaladık Bundan sonra yapılması elzem olan, ikinci, üçüncü ve dördüncü vazifeler geliyor ve bunları seri olarak tatbik etmek isteniyordu ki ; Doktor Abravaya ve Fissenger cidden bu işte fedakarâne çalıştılar Bazı Avrupalı tıp dahileri, siroz mütehassısları, Sarı liderin hastalığı ile meşgul olmak istediklerini bildirmişlerse de; Türkiye'deki mukaddes üçgenimizin meydana getirdiği muhkem mevki ve selâhiyetlerini cemiyetimize muhalif olanlara Sarı liderin tedavisinde vazife vermemekle bize pek âlâ ispat ettiler Sarı liderin ölümü bir gün meselesi hâline gelmişti Onun ölümünden her suretle istifade etmeliydik" Burada dikkat çekilen konular Türkiye'de faaliyet gösteren Masonların Atatürk 'ün emriyle cemiyetlerini kapatmaları,kurulması uzun yıllardan beri belirli bir program dahilinde yürütülen İsrail Devletinin kurulma aşamasını anlatmakta Öncelikli olarak Masonluk ve Masonların Atatürk ile olan ilişkilerine bakmak gerektirAtatürk'ün çevresinde yer alanların büyük bir çoğunluğunun mason cemiyetine üye olduklarını izlemekteyizAslında Masonların Atatürklede ciddi bir sorunları yok gibi gözükmektedirYa da öyle gözükmektedirKonuyu daha iyi anlaya bilmek için granda'nın aktardıklarına bakmak gerekiyor; "Adliye vekili Mahmut Esat (Bozkurt) Karşıyaka'daki Mason Cemiyetinin camlarını tabancayla tuzla buz ettirmişGaliba iki el ateş edilmiş Cemiyet üyeleri korku içindeler"Salih Bozok'un bu sözlerinin ardından öfkelenen Atatürk bir süre sofrada bulunanların Masonluk üzerine yaptıkları konuşmayı sessizce dinledikten sonra, "Bir zamanlar bende Mason olmuştum" sözleri masada derin bir sessizlik oluşmasına neden oldu Atatürk burada locaya nasıl girdiğini ve yaşadıklarını anlatırBu sohbetten bir zaman sonra tekrar kurulan bir sofra da bulunan ,Masonların Büyük Üstadı ,Mim Kemal Öke'ye Atatürk dönerek " Kemal Bey,Şimdi sıra sizin,Bize Masonluğu anlatacaksınızÖnce söyleyiniz masonluğun prensipleri nelerdir?"diye sordu Mim Kemal tek tek anlattıktan sonra Atatürk; "Peki, anlaşıldıReisiniz kim"diye sorduğunda,Mim kemal kimsenin söylemeğe cesaret edemediği şu sözleri söyledi; "Memlekette barış ve huzur isteyen ve bütün dünyaya seslenerek bu idealin gerçekleştirilmesine çalışan zatı devletleridir" Atatürk'ü n birden kaşları çatıldıSesinin tonunu sertleştirerek;
"Ben Mason Cemiyetine girmemBaşkalarının yaptığı prensiplere değil ancak kendi prensiplerime uyarım(Granda,293-296) Bu sözlerin ardından Mason cemiyetinin kapatıldığı anlaşılmaktadırAma bu Yunan basınında farklı tarihlerde yayınlanan haberler dikkate alınarak "katiller şunlardır"dır demek bugün için mümkün değildirÖyle ki Agoni de biyografileri verilen doktorlar (sayfa 33'den 50'ye ) hedef gösterilerek gerçek suçluların ortaya çıkmasına engel teşkil edecektir Diğer bir konuda 1933 yılında Türkiye'yi ziyaret eden Amerika Genel Kurmay Başkanı Mc Artur'a bizzat Atatürk tarafından ikinci Dünya savaşının tüm cepheleri anlatılmış olması onun beklenilen bu savaşta olmasını istemeyenlerin mevcudiyetini ortaya çıkarmaktadırYa da şöyle bir soru atacak olursakAtatürk ' ün sağlığı yerinde bulunduğu bir zamanda ikinci Dünya savaşı çıkar mıydı? Atatürk'ün vefatına ilişkin,neden-sonuç ilişkisine baktığımızda şu ilginç olayla da karşılaşmaktayız ki bu İsrail Devletinin kurulmasıdırİkinci Dünya savaşının hemen ardında , Filistin topraklarında kurulan İsrail Devleti,İkinci Abdülhamit'in karşı çıktığı gibi Atatürk'ünde karşı olduğu bir durumdur Nitekim Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü 20 Ağustos 1937 tarih ve5476/7/1/K SAYI numarası ve dahiliye Vekili Şükrü Kaya imzası ile Başvekalet yüksek mak***** gönderilen tercüme metnin baş tarafında şöyle bir ifade var "Türkçe Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, Kemal Atatürk''ün Türkiye Millet Meclisinde irad etmiş olduğu bir nutuktan bahsediyor
Aşağıdaki satırlar bu nutkun Filistin''e taalluk eden kısmından alınmıştır" Bu ifadeden; Bombay Chronick Gazetesi''nin, Gazi''nin nutkunu Hâkimiyet-i Milliye''den iktibas ettiği anlaşılıyor" Demektedir
Metin aynen şöyle: Beyanat 27 Temmuz 1937 tarihli Bombay Chronick Gazetesi''nde "Filistin''e el sürülemez Kemal Paşa Avrupa''ya ihtar ediyor! Türkler mukaddes topraklarda yabancı hâkimiyetine tahammül etmeyeceklerdir" başlıkları altında yayınlanmış
"Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip, bu sözde istiklâl kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayan-ı teessüftür Kemal Ataürk '', Filistin'in, Arabistan'a vuku bulacak harekâtın merkezini teşkil ettiği takdirde bura Araplarına yapılacak herhangi bir fenalığa Türklerin de tahammül edemeyeceğini söylemektedir Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemezBiz vakıa birkaç sene Araplar''dan uzak kaldıkFakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için, İslamiyet'in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mâni olacağızBinaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz
Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet'e lakayt olmakla itham edildikFakat bu ithamlara rağmen Hazret-i Peygamber'in son arzusuna yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırızCedlerimizin Selahattin'in idaresi altında uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri toprakların yabancı hakimiyet ve nüfusunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah'ın inayeti ile kuvvetliyizAvrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur" İşte bu nutuk ve Atatürk''ün, hemen hemen tamamı İngiliz işgali altında bulunan İslam dünyasının istiklâliyle ilgisidir ki, İngiltere kralı 8Edwartın Gazi''nin ayağına gelmesini sağlamıştırAtatürk'ün bu sözleri söylediği tarihe dikkat edecek olursak,1937'nin Ağustos ayıdırBuna da bir tesadüf müdür gözüyle bakmamız gerekiyor?


SONUÇ (Siyasi Suikast adlı kitabın sonucunda yazılır)

Mustafa Kemal Atatürk,fenni raporlarına geçtiği şekliyle ,"Alkole bağlı sirozdan ölmüştür" demek çok büyük bir hata olurProfDrNeş'et Ömer ,Atatürk'ün vefatından sonra yaptığı bir açıklamada, "Atatürk'ün hastalığı rakıdan mı idi?bunu kat'i olarak kestirmek mümkün değildir" DemekteAtatürk'ün devamlı süratte hastalığı iki şekilde sınırlandıra bilirizBunlar Böbrek iltihabı ve Sıtma hastalığıdırBu konu da yazılar ve açıklamalarda bulunan Dr Aytekin Ertuğrul,Atatürk'ün vefatını,Alkole bağlı siroz olmayıp,Sıtmaya bağlı siroz olduğunu ileri sürmüştür Agoni isimli kitabımıza koyduğumuz belgelerden birisi olan ilaç listesinde de sıklıkla kinin ilacın alınmış olması bu dönemde sıtma hastalığına karşı kullanılan bu ilacın Atatürk'e de kullanılması Atatürk'ün,Sıtmaya bağlı siroz hastası olduğunu ortaya koymaktadırAma bu hastalık Atatürk'ün vefatına neden teşkil etmez Atatürk'ün vefatında etkili olan bir ilaçtır ki bugün Dünya Sağlık Örgütünün yasakladığı cıvalı ilaçlardırBu ilaçlardan birisi olanda SALYGRAN isimli ilaçtır Atatürk'ün tedavisi amacıyla 3 Ağustos'tan,27 Eylül tarihine kadar verilen bu ilacın yan tesirleri bilinmiş olması ve etkilerinin direk böbrek üzerinde bulunması ki Atatürk Böbrek hastasıdırKonunun uzmanları bu konuda gerekli açıklamaları yapacakları düşünülerek ayrıntıya girmiyorumAma litarütürlere 10 gün içinde kesin ölüm getiren bu ilacın ne amaçla kullanıldığının aydınlatılmaya muhtaç olduğunu görmekteyim Doğaldır ki bir milletin kaderini yeni baştan yazan Mustafa Kemal Atatürk,sadece Türk Milletinin değil,bağımsızlık mücadelesi vermekte olan tüm milletlerin doğal lideri olmuş ve bundan sonra da böyle olmaya devam edecektirBöylesine büyük bir deha'nın bu şekilde "Siyasi suikast"sonucu kaybedilmesi gerçekten kabulü çok zor ve anlaşılmaz olabilirAma tarih boyunca İlahi dinleri yaymakla sorumlu Peygamberlerin bile öldürüldüklerini düşündüğümüzde konu aydınlığa kavuşmaktadır Maalesef ölen bir bedeni diriltmek mümkün olmuyorFakat Atatürk'ün 1923'ten , 1938 tarihine kadar çizdiği ilke ve Programların bileşkesi olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ içinde asırlardır barındırdığı ve kıyamete dek de anaların bağrında yetişecek olan Türk gençliği Atatürk'ün takipçisi olmaya ant içmiştir "Atatürk'ümüz milletini kurtarmak ve çağdaş uygarlığa g*türmek için cepheden cepheye koşarken iki defa yakalandığı sıtma hastalığından ve tedavisi için kullanılan ilaçların bir komplikasyonu olan Banti Sendromu'ndan ölmüştür Yoksa bazı doktorlar tarafından uydurulan alkolik sirozdan ölmemiştir"

"Alkol içmeye bağlı siroz olması riski en az 10 - 15 yıl günde rakı biriminde 3 bardak ve her gün içilmesi koşuluyla olabilir Oysa Atatürk bu sıklıkla ve sürede içmiyordu Ülkemizde çok daha fazla alkol tüketilmekle birlikte alkole bağlı siroz hemen hemen sıfıra yakındır"
Atatürk'e konulan alkole bağlı karaciğer sirozu teşhisinin, o dönem elde bakteriyolojik veriler olmadan konulduğunu, sirozda sıtmanın da etkili olduğunu söyledi (Milliyet)
Opr Dr Aytekin Ertuğrul'un bu konuda yaptığı doktora tezi vardır Orada Atatürk 'e yanlış tedavi uygulandığı anlatılmaktadır Atatürk sanıldığı gibi siroz hastası değildi Atatürk'e sıtma tedavisi yapılmış, aşırı "kinin" yüklenmiş ve karaciğeri bu yüzden iflas etmiş, siroza dönüşmüştü Tedaviyi yapan doktor mason locası üstadı azamlarından doktor Mim Kemal'dir
Durumu iyice fenalaştıktan sonra Celâl Bayar'ın ısrarı ile dışarıdan bir doktor getirilir Yanlış tedavi yapıldığını, karaciğerinin bu yüzden iflas ettiğini rapor eden bu yabancı doktordur
İstirahat için 2 ay kadar kaldığı Savarona'da nemli sıcaktan durumu daha da kötüleşmiş, son günlerinde Dolmabahçe Sarayı'na g*türülmüştü
Peki, nasıl oldu da sirozdan öldüğü açıklandı ve bütün yazılı kaynaklara da böyle girdi?
Büyük Millet Meclisinde ölüm raporu gündeme getirildi Mason locaları 1935'de kapatılmasına rağmen Mecliste hala mason milletvekilleri vardı "Efendim, gençlerimize terbiye olur, onun alkol ve sigaradan öldüğünü duyuralım…" denir ve kabul edilir Arkasından Yeşilay icad edilir, tarih kitaplarına da böyle girer…



Sansasyon yaratan uydurmalar
Ölümü çok içki içmesindenmiş (!)
Ölürken iman etme teşebbüsü de pek işe yaramamış, ebediyen cehennemlik olmuş (!)
Ölüm saati olan 0905 tamamen uydurmaymış (!)
Öldükten sonra, Hristiyanlık dini gereği elbiseler giydirilerek tabuta konmuş (!)
Ölürken cenaze namazı kılınmasını istememiş (!) ve cenaze namazı kılınmamış (!)
Katafalkın önünden geçen bazı vatandaşların belgesellerde, fotoğraflarda görülen ağlamaları, üzüntüden değil, zorla getirilmeleri sırasında Jandarmanın vurduğu dipçik acısındanmış (!)
Gömülürken toprak bile kabul etmemiş (!)
Gerçekler
- Atatürk'ün Ölümü Alkolden Değildir!
- Saat 0905'te Vefat Etmiştir!
- Cenaze Namazı Kılınmıştır!
- Kefen İle Tabuta Konmuştur!

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi

Eski 08-06-2009   #2
Gözyaşı
Varsayılan

Cevap : Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi





Çoğu insan bunu uyurken bilir ama gerçekte ilk bölümde dediği gibi



Atatürk artık karaciğersiz bir insan gibi büzüşmüş, karnı davul büyüklüğünde seyir etmişti Bazı günler Yatına giderdi bir çocuk mutlu olmayı beklercesine oda orada öylece yatar ve içinden '' keşke iyileşsem '' der gibiydi

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi

Eski 08-08-2009   #3
dejavu2009
Varsayılan

Cevap : Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi



Bu yazı için çok teşekkür ederim

çok doğru bir yazı olmuş

__________________
CURIOSITY "MERAK"

İLGİNÇ BİR DİZİ;

http://www,dizimag,com/stephen-hawki...eady-dizi.html
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi

Eski 02-12-2010   #4
bukett
Varsayılan

Cevap : Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi



Atatürk düşmanları, Atatürk'ün ölümünü alkole bağlarlar, içki içtiği için siroz hastalığına tutulduğunu ve içkiden öldüğünü işlerler Amaçları; İslam dinine göre içilmemesi gereken alkollü içkiyi Atatürk'ün içtiğini, dolayısıyla iyi insan olmadığına ve sonucunda da bunun karşılığını ölümle bulunduğuna inandırmak, böylece Atatürk düşmanlığı yaratabilmektir
ben bu söze kesinlikle katılmıyorum i
Atatürk düşmanları, Atatürk'ün ölümünü alkole bağlarlar, içki içtiği için siroz hastalığına tutulduğunu ve içkiden öldüğünü işlerler Amaçları; İslam dinine göre içilmemesi gereken alkollü içkiyi Atatürk'ün içtiğini, dolayısıyla iyi insan olmadığına ve sonucunda da bunun karşılığını ölümle bulunduğuna inandırmak, böylece Atatürk düşmanlığı yaratabilmektir

bu sözlere kesinlikle katılmıyorum ben!sonuçta vatanımız onun sayesınde kurtuldu o olmasa buralara kadr gelemzdıkiçki içmek ne kdr dinimize gre yasak olsa da içki içiyor diye asla ve asla o insan kötü şeklinde bir yargılama yapılamazdinimizin koydugu o kdr yasklar varkn hangılerıne dogru duzgun uyuyoruz ki !? dinime küfreden müslüman olsa !!

süper paylasım tesekkurler


__________________





G€rç€k ßana bîr adım daha yaklş gafl€t ßnd€n ßîr adm daha g€rî at ama uzak dr ßnd€n d€ssas



Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi

Eski 02-12-2010   #5
delishhhh
Varsayılan

Cevap : Atatürk'ün ölümünün gerçek sebebi



ya hala içkidenmidir değilmidir muhabbeti yapıyorlar çok mu önemli içkiden olması Atatürkün yerinde kim olsa içerdi ayrıca kafasında kimsenin düşünmediği fikirler satılmış bir ülkenin tüm yükü ve o ülkeyi yeniden yaratmak o içmesinde kim içsin Allah aşkına fikirleri yaptığı iyilikler karakteri hepsibir kadeh rakıdan çok daha önemli
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.