Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Makaleler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kavakçı, makaleleri, merve

Merve Kavakçı Makaleleri

Eski 01-21-2007   #1
feyza

Merve Kavakçı Makaleleri



FİLİSTİN:Barış,Apartheid değil!
Başlık, ABD’de yeni çıkan bir kitabın ismi Yazarı eski ABD Başkanı Jimmy Carter Aslında kitap çıkalı bir süre oldu Ama sesini duyurması zaman aldı Zira ABD’de baskın lobilerin duymak istemeyeceği şeyleri, onlara “rağmen” anlatıyordu

Carter, insancıllığıyla tanınan, Amerikan dış politikasında süregelen zalimden yana olma görüşünden sapma gösteren, mazlumdan yana olmayı tercih eden “farklı” bir devlet başkanı

Onun için dostu da, düşmanı da çok olan bir siyasetçi Şimdilerde kitap ardına kitap yayımlamakla meşgul Bu son kitap Filistin-İsrail sorununa ışık tutuyor ve Amerikalıların alışmadığı bir açık dillilikle İsrail’e “gerçekçi” ve bir o kadar da “acı” eleştiriler getiriyor

Aslında kitabın ismi, özeti de oluyor Filistin halkına yıllardır reva görülen insanlık dışı muameleyi bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermekte bu kitap Kitabın ateşleyici içeriğiyle yükselen itiraz seslerine Carter’ın savunması açık ve net:

“Filistin’le ilgili birçok konu dünyanın her yerinde tartışılıyor, Amerika hariç” ve ekliyor:

“Geçtiğimiz otuz yılda, bu konuda sağlıklı, hür bir tartışmaya nasıl engeller konabildiğine hem şahit oldum hem de kendim yaşadım

Carter, eşitliklerden uzak bu yapay tartışma ortamının varlığını, Amerikan İsrail Siyasi Aksiyon Komitesi’nin (AIPAC) lobi faaliyetlerine ve bunun karşında durabilecek “öteki” sesin olamayışına bağlıyor

ABD Kongresi’nin İsrail’in yaptıklarına objektif bir bakış getirmesinin, Filistinliler için insan haklarını istemesinin veya bölgede daha dengeli bir politika gütmesinin “siyasi” intihar sayılabileceğine de değinen Carter, “Basın-yayın organları da sindirilmiş durumda” diyor

Kitap, Batı Gazze’de yaşayan Filistinlilerin İsrailli işgalcilerin elinde yaşadıkları günlük zorluklara dikkat çekiyor, örülen duvarın ve geçiş kartı sisteminin Filistinliler için ne anlama geldiğini günlük hayattan enstantenelerle izah ediyor

Carter, bugün Filistin topraklarındaki durumun Güney Afrika’daki zencilere reva görülen muameleden kat be kat daha insanlık dışı olduğunu savunuyor

Eleştiriler? Güçlü İsrail lobisinin yanı sıra siyasetçiler ve İsrail ekolüne gönül vermiş akademisyenler de eleştiriyor Carter’ı Demokrat Parti’nin başına çok yakında geçen Nancy Pelosi, o siyasetçiler arasında

Mesela, Carter’ın görüşlerinin partinin görüşlerini yansıtmadığını ifade ediyor Pelosi Carter’a başkanlığı döneminde danışmanlık yapan Kenneth Stein, 23 senedir bağlantılı olduğu Carter Merkezi isimli düşünce kuruluşundan istifa ediyor, kitabın doğruluk derecesini sorguladığını bildiriyor

İsrail konusunda alışılagelmişin dışında görüş beyan edenleri, Carter gibileri “anti-semit” ilan etmek Türkiye’de “irticacı!” demeye benziyor

Carter’da anti-semit listesine adını bu kitapla yazdırmış oluyor O ise, kendine çamur atanlardan çok kitabın içeriğinin yeterince tartışılmamasından yakınıyor

vakit gazetesi(05012007)

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 01-21-2007   #2
feyza

KALDIR PEÇENİ!
Musluman kadinin ortusu, uluslararasi iliskiler ve siyaset bilimi talebelerinin tahminlerini dogrular bir hizla pek coklarinin derdi haline gelmis durumda Medeniyetler arasi catisma tezinin olcumu en cok, kadin ve goruntusu uzerinden yapilinca, tesetturun tartisma merkezine oturmasi da kacinilmaz oluyor tabii Bu sefer Londra’da patlak veren tartismanin yansimalari Amerika’ya da ulasmada gecikmedi Tabii, Turkiye medyasinda her konuda yapilan masaya yatirmalarda oldugu gibi, isi oldugundan cikartip, olmamislara endeksledikten sonra iki ara, bir dereye getirip “Gordunuz mu Ingiltere de basortusune karsi!” hayali ve bir o kadar da hulyali sonuclara varmadan, medeni bir sekilde tartisiliyor olay, burada Oyle olunca da bize, konuyu Musluman kadin acisindan degerlendirmek, bir programdan digerine kosturmak, birbiriyle ortusenleri arkadaslara pas etmek kaliyor Soyle bir taradim, son iki haftadir konu buyuk medya merkezlerinin tamami tarafindan islenmis Tartismanin cercevesini en bastan dogru cizmek, ampirik delilleri degerlendirmek kadar onemli Baktim, hem katilimci oldugum hem de takip ettigim tartisma ortamlarinda konu iki ana epistemolojik duzleme indirgenmekte: Birincisi, konuya Islam’in once Museviligin sonra da Hiristiyanligin gecirmis oldugu aydinlanma surecinden gecmemis olmasi, benzer bir degisime zaman ve mekandan bagimsiz olarak direnc gostermis olmasi, bu direnci de otantik olma ve kalabilme ile esasinda, ozunde barindiriyor hale gelmesi uzerine kurulu alan Bu alana giden yolun starti Allah Zul Celal’in mesajinin birligi, Musa AS, Isa AS ve Muhammed SAV’e yuklenen Kelam’in tekligi ve kadina dair ortunmeyi emrettigi uzerinden veriliyor Ikinci alan ise ortunmenin global hak ve ozgurlukler ve medeniles(ebil)me mekanizmasinda yer tutup tutamayacagi uzerine kurulu alan Bu ikinci alan birincisine giden yoldan daha engebeli bir inis cikis izliyor Zira birincisinde inanc ve inancsizlik baglaminda iki taraftan birincisini secmekle aciklik kazanan tesettur konusu (not: bugun dinlerinde reformasyonun gerekliligine inanan Hirisiyan ve Yahudilerin bile dinlerinde kadinlar icin bas ortme geleneginin orijinalde var oldugu konusunda genel bir inanc vardir), ikinci alanda yurutulen tartismada cikmazda kaliyor Bu cikmazin altinda farkli sebepler olabilecegi gibi, biri onceligi digerlerine kaptirmiyor: O da tartisma zeminin hangi medeniles(ebil)me kriterleri uzerine kurgulanacagi sorusunu iciriyor Beyaz, erkek, hiristiyan, aydinlanmaci, yargilayici-yurutucu bakis acisini esas alan kiriterler mi, otekilenmis, defansa oturtulmus, yabancilasmis basortunun hamili (tasiyicisi)ne dayandirilmis degerler mi?
Modernizasyon teorisinin atesli savunucularindan Inkeles ve Smith, bugun bireysel modernizasyonu tanimlayip olcme imkaninin varligini savunuyorlar Ekonomik refahin hedeflendigi sistemde kiside baslayan modernizasyonun, toplumun gelisimi icin tek yonlu bir yol oldugunu iddia ediyorlar Modern insanin karakterinin dort ana ozelligini katilimci bir vatandas olmasi, belirlenmis, kisisel bir etkiye sahibi olmasi, geleneksel etki kaynaklariyla iliskisinde bagimsiz ve kendi basina buyruk olmasi ve yeni tecrubelere acik, esnek kisilikli olmasi olarak siraliyorlar Modernligi, siviliteyi, medeniligi bu dort kiriterle bicak gibi kesip atacak kadar curetkar teorisyenlerin, hipotezlerini deneme asamasinda durumu kurtarmak adina bile olsa hicbir “kadin”la mulakat yapmamis olmalari dogal olarak feministlerden gelen elestiri oklarina hedef yapiyor Bu durum, henuz yabancilasmamis kadinina bile cevap hakki tanimayan modernistin, bugun “oteki”ne uzanan yoldaki engelleri bir turlu asamiyor olmasina da bir aciklama niteliginde oluyor Sonuc: Peceyi elestiren Straw’lar, peceyle basortusunun yerini degistirme ucuzlugu gosteren Turkiye basini, muctehid kimligine burunup Sahin karari alan enternasyonel Mahkeme’ler


03112006








Dört yil daha Bush’lu bir dünya…

ABD’nin 2004 baskanlik seçimi kampanyasi “Hangi aday potansiyel baskan olarak Amerika’yi daha güvencede tutar?” sorusuna kilitlendi Son haftaki arastirmalar, Bush’un az bir farkla önde oldugunu gösteriyordu Ilginçtir, 11 Eylül saldirilari ile Saddam Hüseyin arasinda hiç bir baglanti olmamasinin ortaya çikmasi, Bush’un Irak’i isgal etmek için kullandigi Toplu Imha Silahlari’nin varligi tezinin çürütülmüs olmasi, Bush’un, 11 Eylül saldirilari öncesinde kabinesine yapilan her türlü uyariya kulak tikamis olmasi, seçimin yapildigi haftaya girerken pek de fazla bir sey ifade etmiyordu Öte tarafdan, Kerry’nin elinde Bush aleyhine kullanabilecegi, kuvvetli kozlar varken, bunlari bir türlü etkin söylemlere dönüstürememis olmasi, halkdan Bush’a nazaran kopuk kalmis olmasi, insancil bir yüz takinamamasi kampanya boyunca belini dogrultamamasina sebep oldu Irak savasi ile 11 Eylül’ün Bush ve kabinesinin önceki iddialarina ragmen baglanti kurulamadigini Kerry dile getirdiginde, Bush, kendine has alayli tavri ile “Ne yani? Irak’taki askerlerimize “Bu savas yanlis zamanda, yanlis yerde, yanlis sebeple yapilan bir savas’ mi?” demeliyim?” gibi ancak olaylari hafife alanlarin anlasilamaz israrina yakisir bir sekilde cevap verdi Kerry, bir iki defa hatada israrin daha büyük kötülük oldugunu dile getirse de halkla bulusamayan durusu bunun pek de dikkate alinmadigini gösterdi
Yine ilginçtir, Bush döneminin tarihe, 56 trilyon dolar gibi rekor bir borçla geçiyor olmasi, issizlik oraninin son dört yilda dramatik olarak artmis olmasi da seçim yoklamalarinin sonucunu degistirmedi Ya, eski hazine bakanindan, eski Beyaz Saray terörizm eksperinin kitaplari ve Bush’un gözlerinin Irak’a baskanliga adimini attigi ilk günden beri çevrili oldugu bir seyleri degistirdi mi? Hayir… Baskan Yardimcisi, hatta kapali kapilar arkasindaki asil baskan olmasi iddialari ile taninan Dick Cheney’nin eski baskani oldugu Halliburton sirketinin, Irak’taki bütün ihalelerde payi olmasi ve hatta geçen hafta itibariyle, usülsüz sekilde bir ihaleyi almis olmasi ile ilgili olarak sorusturma baslatilmasi da Amerikan halki için pek bir sey ifade etmedi
Bu seçime has gerçekler arasinda oy kullanan seçmen sayisinin fazlaligi vardi 2000 seçimlerinde 106 milyon Amerika’li sandik basina giderken, bu seçimde bu sayi 120 milyona ulasti Bu yilki seçimde vatandaslik görevini yerine getirme sorumluluguna sahip olanlarin sayisinin artmis olmasi, geçen seçimlerde Bush’un Florida’da yasananlarla haksiz bir sekilde seçimi almasi, bunun rövansinin unutulmamis olmasi ile de ilgili olabilirdi…
Bir de seçime bes gün kala ortaya çikan Bin Laden mesaji var tabii Her ne kadar, kürsüden ates püskürülüp, Bin Laden’in bizim seçimlerimizin sonucuna tesir etmesine göz yumamayiz nutuklari atildi ise de, Bush tarafindan iddia edildigi gibi, pek de Afgan daglarindaki magaralardan birinde saklaniyor gibi gözükmeyen Ladin’nin görüntüleri bile Amerikan halkina “Gerçekten bu hükümet ne yapiyor boyle?” dedirtemedi
Seçimin sonucunun “kararsizlarin” olusturdugu bir kac eyalete baglanmis olmasi, ilk defa kadinlarin çogunlugunun her zamankinin aksine Demokrat parti adayi yerine, cumhuriyetçi adayi destekliyor olmalari, Bush’un “Bu seçim kim ülkeyi daha iyi korur?a indirgendi, ve bunu ancak ben yapabilirim” sözlerinin ne derece benimsendigini gösteriyordu
Dört yil daha Bush’a katlanmak zorunda kalan bir dünya…Isimiz ne kadar zor…

MERVE Kavakçı(05112004)






DİNSEL/IRKSAL PROFİLLEME
Bush dönemi Amerika’nın Müslüman azınlığına karşı ayrımcılığın belirgin bir şekilde arttığı bir dönem olarak hatırlanacak

“Güvenlik mi yoksa haklar mı?” sorusu çerçevesinde yürütülen tartışma, güvenliğin ne pahasına olursa olsun öncelenmesi gerektiğini savunanların baskın çıkmasıyla ve etkilerini günden güne artırmalarıyla devam ediyor Karşı kampta ise insan hakları, sivil haklar organizasyonları, ayrımcılıkla mücadele eden toplum örgütleri, akademisyenlerin çoğunluğu, izan ve vicdan sahibi, genelde demokrat veya bağımsız siyasetçiler bulunuyor
ABD basını, İslâmofobinin yayılmasında çanak görevi yapıyor Muhafazakar sağcı kanallar, İslâm ve Müslüman düşmanlığını “vatanseverlik” maskesi altında seyircilerine sunuyor Sonuç: Zaten İslâm’la 11 Eylül sonrası tanışmış bir toplumun önyargılarını besleyen damarların her çeşit kulaktan dolma bilgi kırıntılarıyla enjekte edilmesi, yıllardır tanıdığı (veya tanımadığına inandığı) komşusundan korkar, çekinir hale gelmesi, sakal ve koyu renk deri kombinasyonunun gayri ihtiyari tüyleri diken diken etmesi… Geçenlerde bir radyo kanalında program sunucusu, ABD’de yaşayan Müslümanların hepsinin hilal şeklinde dövme yaptırmalarının şart kılınmasını savunduğunda, bir dinleyici teklifi çok beğenmiş olmalı, o dövmeyi alınlarının ortasına yaptırmalılar diyerek alkışlıyordu mesela İşi, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki kamplara benzer kamplar oluşturma hayaline kadar götürenler de vardı Çok değil, sadece bir ay kadar önce imamların eğitimi ile ilgili hazırlanan Amerika çapındaki bir konferansa katılmak üzere Minnesota Havaalanı’nda aktarma yapan altı imam, bir yolcunun şikâyeti üzerine “şüpheli davranış” sebebiyle uçaktan indirilmiş, elleri kelepçelenerek bir buçuk saat sorgulandıktan sonra özür dahi dilenmeden serbest bırakılmıştı Söz konusu hava şirketi US Airlines, imamlara sonraki bir uçuşta yer vermeyi kabul etmeyince başka bir hava şirketiyle yolculuklarını tamamlamak zorunda kalmışlardı İmamların bütün “kabahati” Ortadoğu “görünüşlü” olmak ve aynı uçağa aynı zamanda biniyor olmaktı Gördüklerinden rahatsız olan bir kadın ve fakat “beyaz” ve bir o kadar da “Hıristiyan” yolcunun yazdığı şu not imamların tutuklanması için yeterli sebepti: “6 şüpheli Arap adam uçakta, kendi dünyalarında dalgın oturuyor koltuklarında Uçağa binmeden hepsi beraberlerdi, “Allah, Allah” diyorlardı ABD’nin Irak’ta yaptıklarına karşı çıkıyorlardı Biri şimdi en öndeki sırada oturuyor, diğeri birinci sınıfta, diğeri 8 D, iki tanesi de 22 E ve F’de” Belli ki cahil yolcu her gördüğü Müslümanı Arap zannediyor, uçağa binmeden önce namaz kılan altı adamı Allah demekle suçluyordu Hoş, o öyle yapıyordu da ABD hükümetinin tavrı çok mu farklıydı? İki-üç sene önceydi, Mısır’da bir uçak düşmüş, daha sonra ele geçen karakutudan pilotun; “Düşüyoruz, Allahu Ekber!” nidası çıkmıştı Bunun üzerine Amerikan Hükümeti’nden gelen ilk tepki: “Evet, bu bir terörist eylemidir” olmuştu Pilotun zavallı karısı, kocasını kaybetmenin acısına yanmayı unutmuş, onun terörist olmadığını ispata koyulmuştu Tabii sonradan uçağın teknik nedenlerle düştüğü ortaya çıkmıştı, ama olan da olmuştu
ABD’nin önde gelen araştırma merkezlerinden Gallup’ın yaptığı bir çalışmaya göre, Amerikalıların yüzde 39’u Müslümanların özel bir kimlik kartı taşımalarını istiyor Araştırmaya katılanların yüzde 25’i Müslümana komşu olmak istemeyeceklerini, üçte biri ise Amerika’da yaşayan bütün Müslümanların teröristlere sempatizan olduklarına inandıklarını söylemişler
MERVE KAVAKÇI(29122006)






-ZİPCAR-

Amerikan televizyonundaki aksam haberleri spikeri soyle diyor: “Okullar acildi, bu sene universiteye baslayip 2010 yili mezunu olacaklar bakin nelerden habersizler?: Internetsiz bir dunyanin varligindan, defter deyince akla ilk elektronik cipler yerine sogut agacinin gelebileceginden, soguk savasin ne oldugundan, kominizm tehditinden, cep telefonsuz yasanabileceginden, plastiksiz (yeni neslin kredi karti tabiri) alim yapilabileceginden, cebinde ne varsa sadece onun karsiliginda alisveris yapildigindan, sanal alemin wikipedia’si yerine deri ciltli Britanica ansiklopedisinden odev hazirlandigindan, kagit kalem elde mektup yazmanin duygusalligindan” “Bizim zamanimizda…” diye baslayan cumlelerin sahibinin artik ben oldugumun idrakinde sakli endiseyle goz ucuyla bakiyorum ekrana…Duymali miyim, dusunmeli miyim…Gelisimin, degisimin, yeniligin, eskinin cope atilisinin pesinden kosar adim ilerlesek de yetisemedigimiz, multi-task (cokyonlu islevsellik) yeteneginden yoksun beyinlerin acimasizca elendigi bir gezegende yasiyoruz artik Kablo yayin servisimle ilgili soracagim sorular icin ucretsiz 800 hatli numarayi tusladigimda ahizenin diger ucunun Hindistan’da kaldirilmasini yadirgamadigim bir garip dunya…Pazar alisverisinin sanal alemde hem de daha ucuza yapildigi, gondereceginiz kargoyu postaneye goturmek yerine postanenin kapiniza geldigi, yollamak fiilinin fedexlemekle yer degistirdigi, google’lamanin her derde bir nebze derman oldugu, Cin’in uzaklikla degil, evimizdeki her seylerle ozdeslestigi yeni bir ortam Zipcarli bir dunya Zipdiskten sonra simdi zipcar E-mailime gelen duyuru universite yonetiminden: “Ogretim uyelerine zipcar kullaniminda indirimli tarifeler…” Cagin yeni tasima gelenegi simdi zipcarli Hektik metropolde park yeri buldum bulacagim, bulunca ceza almayacagim derdini “Istediginizde surdugunuz zipcar”la asiyorsunuz Telefon konturu misali internette yuklediginiz krediyle sehrin bilmem kac yerinde sizi bekleyen arabalari akbil benzeri elektronik biletinizle aciyor, binip gidiyorsunuz Arabaniz var ama yok, yok ama var Isiniz bitince oracikta bir sonraki surucusunu beklemeye terk ediyor, sehrin hizli hayatina biraktiginiz yerden devam ediyorsunuz Alim satimin yerini leasinge (kiralama) biraktigi, aracla ayakkabi canta takimi almanin arasinda modasi veya hevesi gecince degistirme bakimindan pek de farkin kalmadigi, basini sokacak evladiyelik bir yuvanin pesin fiyatina alindigi degil, 5 de degil, tam 35 senelik taksitinin ilk ikisi odenmis dairenin bir baskasina devredildigi, nefislerin azdikca azdigi, canli cansiz her turlu seyin cesidinin geometrik arttigi, hayatin bir o kadar da basitlestigi ve fakat basitlestikce daha da cetrefillendigi, kapitalist sistemin yutmak adina degil, kucaklamak adina birbirinden “sirin” yuzler takindigi bir supermarket gezegen…Icinde gittikce kuculen, detaylasmadan nasibini alan, boylece ozgurlesen, ozgurlestikce esaretin alasini tadan insan…

Her seyin degistigi, sadece ilmi Veren’in ve Mesaj’inin baki kaldigi bir evren…
(15092006)



YENİ LAİKLİK
Cumhurbaşkanlığı'ndan, laikliğin kabulünün yetmişinci yıldönümü sebebiyle bir mesaj yayınlanmış Mesaj, laikliğin ne olup ne olmadığını belirliyor, yani tarif ediyor

Bizler de yıllardır Demokles'in kılıcı gibi kafamızda sallandırılan şu laikliğimize açıklık getirilmesini, üzerindeki sis bulutunun kaldırılmasını istiyorduk, ama sesimizi duyuramıyorduk zaten Hatırlıyorum; 1982 Anayasası’nı hazırlama aşamasında öğretim üyelerinin inputunun istenmesi üzerine babam, hukukçu kimliğiyle, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e bir yazı yazmış ve Anayasa’da geçip de Türk milletinin diline yabancı olan tek ilkenin laiklik olduğunu, bu sebeple de tarifiyle değiştirilmesi gerektiğini savunmuştu Sonra, 38 milletvekiliyle uzun bir aradan sonra TBMM’ye giren Refah Partisi de hem o ilk dönemde, hem de iktidarda olduğu kısa dönemde konuyu gündeme getirmiş, ama gerekli desteği bulamamıştı Nihayet istenen, konunun açıklığa kavuşmasıydı da, bu da bir türlü mümkün olmuyordu Laiklik; malum/bazı kesim(ler) için altın yumurtlayan tavuğu andıran çok bilinmeyenli bir denklemdi İnsan hiç altın yumurtlayan tavuğu keser miydi? Bu, öyle sizin başka kümeslerde gördüğünüz tavuğa da benzemiyordu Altınlar, bizde bankaların içinin boşaltılması, tüyü bitmemiş yetimin hakkının afiyetle yenmesi, halkı yanına alarak yükselen siyasetçilerin demir parmaklıklar arkasına gönderilmesi, siyasî düşüncenin kapısına kilit vurulması şeklinde yumurtlanıyordu Öyle olunca da bu düzen sürüp gidiyordu İnsan hiç altın yumurtlayan tavuğu keser miydi?
Dönelim Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya: Sonunda, beklenen tarif yapılmış Bizim altın yumurtlayan tavuk da artık platin yumurtlar hale gelmiş: Nasıl mı? Açıklamada söylenen şu: "Laiklik, din ve vicdan özgürlüğü değildir Laiklik, bütün özgürlüklerin, bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir Laiklik, dinin devlet işlerine, politikaya ve toplumsal hayata kesinlikle karıştırılamayacağı, Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır Anayasa'da ve Anayasa Mahkemesi kararlarında laikliğin açıkça tanımı yapılmışken, madde gerekçesinden yola çıkılarak laikliği tanımlamaya çalışmanın ya da ‘gerekçedeki tanımı benimsemenin’ hiçbir geçerliliği olamaz ve bu yaklaşımlar Anayasa'yla bağdaşmaz" Cümle cümle okuyalım: “Laiklik, din ve vicdan özgürlüğü değildir” E, doğru Laiklik, din ve vicdan özgürlüğü olsaydı, din ve vicdan özgürlüğü demek yerine laiklik derdik Laiklik, din ve vicdan üç ayrı mefhum olduğuna göre üçünü de temsil edecek üç kelime kullanıyoruz, değil mi?
Devam edelim: “Laiklik, bütün özgürlüklerin, bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir” E, bu da doğru! Daha doğrusu doğru olmalı da Türkiye’mizde maalesef öyle değil (Bundan sonra öyle olur ümidi içerisinde okumaya devam edelim): “Laiklik, dinin devlet işlerine, politikaya ve toplumsal yaşama kesinlikle karıştırılamayacağı, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır” İşte burada kafalar karışıyor, insan şaşkınlığını hoppala demekten başka bir şeyle ifade edemiyor! Beklenen tarif bu olmalı! Neymiş? “Laiklik, dinin devlet işlerine, politikaya ve toplumsal yaşama kesinlikle karıştırılamayacağı” imiş Devlet işleri ve politikayı anladık, ancak toplumsal yaşam ne oluyor burada? Ne demek dinin toplumsal yaşama kesinlikle karıştırılamayacağı? Cami, toplumsal yaşamın bir parçasıdır Cemaat toplumsalın adıdır Cenaze töreni bir o kadar toplumsaldır Ne diyor Allah aşkına bu açıklama!? Durun, sabredin daha bitmedi: Devamı? Zannedersiniz dinin devlete karışmasıyla/karışmamasıyla ilgili cümleden sonra, şimdi de devletin dine müdahelesi olamayacağından bahsedilecek Öyle ya, bizim bildiğimiz laiklik mefhumu hem devlet hem de dinden bahseder Ama yoook! Bu yeni Sezer tarzı laiklik, ancak dinden dert yanar! Neymiş? “Devlet'in sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adı” imiş Allah bizi dinden korusun öyle mi?


09022007

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 02-18-2007   #3
XXXÇARŞIXXX

Ok olmuş hem de süper olmuş emeğine sağlık
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-11-2007   #4
feyza
Varsayılan


önemli diil,inş yeni makalelerini de koyacağım
Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 03-11-2007   #5
angelesdream
Varsayılan


teşekkürler feyzagüzel bir paylaşım yapmışsınemeğine sağlık
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.