Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
“osmanlı, ailesi, ailesi”, itibariyle, osmanli, tabakalari, toplumsal

“Osmanlı Ailesi”,Toplumsal Tabakalari İtibariyle Osmanli Ailesi

Eski 09-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

“Osmanlı Ailesi”,Toplumsal Tabakalari İtibariyle Osmanli Ailesi



“Osmanlı Ailesi”,TOPLUMSAL TABAKALARI İTİBARİYLE OSMANLI AİLESİ
“Osmanlı Ailesi”,TOPLUMSAL TABAKALARI İTİBARİYLE OSMANLI AİLESİ

OSMALI AİLESİNİN TOPLUMSAL ÇERÇEVESİ
“Osmanlı Ailesi” çok geniş içerikli bir kavramdırBu kavramın içinde her şeyden önce imparatorluğu yöneten “hanedan” vardır Osmanlı içindeki hukuki farklılaşmaya rağmen tarihi-kültürel doku, imparatorluğun her dinden halklarını aile yaşamları ile birbirine benzeştiriyorduBunda Osmanlı kadar Osmanlı öncesinin de payı vardır
Osmanlı ailesi yaşadığı mekan bakımından göz atılırsa bu topluluğun halkının birbirinin kefili olduğu göze çarparBu mekanlar köyler veya mahallelerdirBu fiziki ortamı oluştururAyrıca üç kuşağın bir arada yaşadığı ,ama aynı zamanda bir hukuki ve mali birim olan “hane” kavramı da önem taşımaktadır
Günlük yaşam ve üretimde Osmanlı ailesi ,çekirdek ailenin yaşam kalıplarından çok büyük ailenin yaşam ve üretim kalıplarına uymaya meyillidirZaten geleneksel köyler ve şehirlerde çekirdek aile ,hayatın sürdürülmesi için uygun bir aile tipi değildirAilenin üretimi yıllık tüketim stoklarının hazırlanması ,kırsal alandaki iş bölümü ailenin güvenliğinin sağlanması bakımından üç kuşağın bir arada barınması gerekirBu kültür mirasının aktarımı içinde gereklidirGenellikle hane halklarının ikamet ettiği hane tipleri de birkaç kuşağı barındırmaya müsaittirAvlu etrafında yer alan odalar veya küçük binalarda geniş aile bireyleri yaşar ;aile içi eğitimde çocukların eğitimi kuşaklar tarafından yerine getirilirTüketime yönelik malzeme yiyecek,giyecek ile organik bir bağ içindedir
Ancak bu yapı İstanbul , Selanik ,İzmir gibi büyük liman şehirlerinde daha değişiktiÇekirdek aile tipi daha yaygındıCoğrafyaya ,yetiştirilen hayvana ve askeri yapıya göre aşiretler arasında farklılıklar olsa da şehirlerde ve köylerdeki aile tipi dinlere göre farklılık arz etmediği için “Osmanlı ailesi” kavramı altında inceliyoruz Müslim ve gayrimüslimler arasında önemli yaşam farkı ve aile yapısında akrabalık ilişkilerinde derin ayrılıklar olduğu konusundaki yaygın yanlış kanaattirMillet sistemi farklı dinden insanların evlilik ve akrabalık kurarak kaynaşmasına manidir ve her halk kendi kampında yaşamıştır ama kültürel etkileşim ve hayatın temel kurumlarındaki ortaklık şaşılacak derecede yüksekti
AİLENİN DİNİ AİDİYYET ORTAM OLARAK “MİLLET” SİSTEMİ
Osmanlı devleti bir Müslüman devletti ve son İslam imparatorluğu olma vasfını taşımaktadırGayrimüslimler bu imparatorluk altında himaye altındadır
Kılık kıyafet ayrımı ve ayrı mahallelerde oturma zorunlulukları gayrimüslimlerde benimsemişlerdirGayrimüslim halk için Müslümanlara karışmama ,dini bu yolla

2

devam ettirme söz konusudur Bu nokta önemlidir zira Osmanlıdaki millet biçiminde teşkilatlanma ve ferdin bu kesimdeki aidiyeti
Modern dünyadaki azınlık statüsü ve psikolojisinden hem objektif hem de sübjektif esasları itibariyle farklıdır
“Millet” sözü dini bir aidiyeti ifade eder Osmanlı nizamında fert doğduğu millet kompartımanının içinde o cemaatin otoritesine bağlı olarak yaşar,ancak ihtida ederse bu kompartımanı değiştirirdiMillet ulus anlamında bir kavram olmayıp bir içtimai teşkilatlanma ,bir ruh hali ve tabanın birbirine bakışını ifade ederCemaatler arasındaki ilişki azdır,çatışma azdır ama gerilim devamlı vardır Çekişme rekabet eğilimi Osmanlı cemiyetinde son asırdaki uluslaşma ve modernleşme ile başlamıştır
19 asırda her dinden bir gurup genç imparatorluğun eğitim müesseselerinde bütün diğer insanlarla birlikte eğitilmiş,bürokrasiye girmiş yükselmiş ve Osmanlı seçkinleri içinde yer almışken ;bir gurup bu sürecin dışında kalmış, ulusça akımlar ve çalışmalara katılmış,diğer kalabalık üçüncü grup ise asırlardan beri sürdürdüğü hayatı köylü ve şehirli zanaatkar ve esnaf olarak devam ettirmiştir

AİLENİN FİZİK ORTAMI : MAHALLE
Osmanlı mahallesi geleneksel kentin bir kesimidir,yani kapalı bir cemaatin yerleşmesi olarak kendini gösterir Geleneksel yerleşme savunma ve iklim koşullarına karşı koyabilme nedeniyle üst üste inşa edilmiş bitişik nizam binalarından ,serinlik ve havalandırmayı sağlayan dar sokak ve dehlizlerden oluşur Ama önemli olan iklim ve coğrafyaya göre biçimlenen fiziki doku değildir ,mahalle bir içtimai kültürel biçimdir ve birbirini tanıyan ve birbirlerine kefil olan hanelerden oluşurbunu önemi ise mahalle ve köy halkının birbirine yabancılaşmış sosyal ve hukuki yönden bağımsız hanelerden oluşmasını önler,birey ailesi gibi yaşadığı mahallenin de bir üyesidir18yy ve hatta 19 yy başlarında büyük şehirlerin mahallelerinde bile toplumsal sınıflaşmaya göre biçimlenmiş belirli bir mekan farklılaşması yokturDinsel farklılık hariç ,dil ve etnik farklılık önemli değildir , imparatorluğun her sınıf ve her bölgesinden insanlar belirli kurallar ve etiket çerçevesinde yaşarlar Mahalle mescidi ve kahvehane bir toplantı ve tartışma mahalli olup kamuoyunun oluştuğu merkezlerdir
Aslında burada üzerinde durulmak istenen konu mahallenin hukuki varlığından çok ;kültürel içtimai bir birim olduğudur

TOPLUMSAL TABAKALARI İTİBARİYLE OSMANLI AİLESİ
Osmanlı toplumunda yasal olarak kabul edilen ,irsi bir aristokrasi yokturSosyolojik kavramlar çerçevesinde üretici ve denetici veya yönetici ve yönetilen sınıfla mevcutturOrtaya çıkan güçlü derebeyi ve ayanlar ise kısa zamanda silinmiştirKapalı kastlar veya imtiyazlı sınıfları devam ettiren evlilik düzeni , evlilikle doğan soyluluk imtiyazları veya irsi haklar söz konusu değildirDevleti yöneten hanedanın evi olan “Harem” ise özgün bir müessesedirOsman oğulları sülalesinin hakimiyet kalıpları da özgündürHanedanın azalığı , evlilik kuralları , padişah çocuklarının ve soyun devamı için geliştirilen usul ve adetler Osman oğulları hanedanına özgün kurallardırAltı asır boyunca hiç kimse Osman oğulları ailesini uzaklaştırmayı ve tahtlarına gelmeyi düşünmedi , böyle düşünenlerden sırf hükümdarlar değil etraftaki halk da hoşlanmadıhakimiyet Osman oğullarınındı
Osmanlılar onaltıncı asırdan sonra doğulu Müslüman hanedanlarla evlilik bağı kurmadılarPadişah oğulları cariyelerle evlendi , padişah kızları da yabancı veya yerli hanedanlardan olmayan devşirme paşalar veya halktan çıkan rütbe sahipleriyle evlendilerOsman oğulları ailesinin yaşadığı mekan olan saray hanedan azasının ilişkileri ve Harem-i hümayun halkının , sultanların yaşam ve eğitimi , 19yy da büyük

3

gelişme ve değişim geçirdiOsmanlı sarayı elli yıldan kısa bir süre içinde şaşılacak bir hızla değişen dünyanın diplomasisine ve protokol şartlarına uyum sağlamakta, hanedan mensupları ve saray hizmetlileri bünyesel bir değişiklik geçirmekte ama bu arada klasik Osmanlı saray teşkilatının bazı temel müessese ve ananatı da kendini koruyabilmektedir
Osmanlı toplumunun seçkin zümresi ilmi gücünden elde etmiş olan ulema aileleridirulema sınıfı hiyerarşiye bağlanan bir eğitimden gerçek belli bir bürokratik hiyerarşiye göre terfi etmektedir17 ve 18 yüzyıllarda ilmiye aileleri gerçekten irsiyet kazanmış hanedanlar haline dönüşmüştürOsmanlının modernleşmesinde üst sınıf ilmiye üyelerinin daha çok merkezi devlet paralelinde hareket etmeleri de dikkate değer bir konudur Onlar diğer toprak sahibi nüfuzlu grupla birleşip merkezi devlete uyum sağladıkları görülmüştürYine Osmanlı ilmiye sınıfının servet , eğitim ve görgü sahibi bir sınıf olması dolayısıyla bu sınıf kadınlarının da modernleşme hareketlerinde öncü rol üstlenmeleri doğal karşılanmalıdır görüşü yaygındır
AİLENİN HUKUKİ TEMELİ
Yazar bu bölümde aile hukukunu araştırırken sadece büyük merkezleri değil aynı zamanda eski köy ve aşiret yapısını muhafaza eden diğer küçük yerleşmelerde rastlanan hukuki uygulamaları da dikkate almak gerektiğini anlatmaktadırÖrneğin kız tarafına damat adayının “mehr” adı altında bir para ödediği görülüyorBu olay sadece Türkiye’ye yada diğer Arap ve İslam ülkelerine mahsus değildirevlilikte bu tür para ödemeler veya taraflardan birinin maddi istismarı bütün geleneksel-kırsal toplumlarda rastlanan bir özelliktir
İslam hukukuna göre mehr’in mutlaka verilmesi gerekir ve İslam hukuku mehr konusunu evlenen kız lehine düzenlemiştirAncak toplum yapısının bu gibi düzenlemeleri ne derece kabullendiği tartışılırimparatorlukta ilk bakışta bölgeden bölgeye, şehirden şehre ;aynı şehirde mahalleden mahalleye farklı renkler ve adetler göze çarpsa da genelde Akdeniz dünyasının binlerce yıllık bir ortak kültür çevrisi olduğu gerçeğinden diyebilirizBu kültürel çevre bir aile tipi ortaya çıkarmıştırAncak 150 yıldır metropolleşen ve kentleşen dünyada eski yapılar değişime uğramakta ve aslında bu değişim ülkelerde ve toplumlarda benzerlikler ve paralellikler taşımaktadırGeçen zaman ve kentleşme Osmanlı toplumunda da aileyi ve ilişkiler sistemini değiştirmiştir19 yy İstanbul ailesi her ne kadar bu günkü modern aile tipinden farklıysa da aile yapısının temelden değişmeye başladığı açıktır

EVLENME
Bir çok geleneksel toplumda olduğu gibi Osmanlı toplumunda da ayrı dinden gruplar arasında evlenme pek azdıGeleneksel ailenin yapısı içinde en önemli üye kadındırFakat gerek aile içindeki gerekse toplumdaki statüsü , üretim fonksiyonu ile orantılı değildirKadının aile ve toplum içindeki konumu çocuklarının sayısı ve yaşlılık ile yükselirGeleneksel toplumda kadının özgürlüğü söz konusu değildiyine üretim sürecine kendi özgün kararıyla katılmadığı için bu toplumda erkeğin özgürlüğünden söz etmekte mümkün değildirAncak kadının ailenin erkeklerine bağımlılığı ,evlilikten sonrada devam eder ve kırsal kesimdeki kadın; şehirdeki hemcinsinin aksine bir aileden diğerine transfer edilen üretim unsuru konumundadır
Osmanlı imparatorluğunda şer’i hukukun , özellikle kamusal alanda ve toprak düzenine ilişkin işlemlerde yerini geniş ölçüde örfi hukuka bıraktığını biliyoruz Bugünkü ayrıma göre özel hukuk alanına giren düzenlemelerin ise şer’i hukuka bırakıldığı fikri yaygınsa da yazar aynı kanaatte değildirözellikle aileye ilişkin ,evlenme boşanma gibi konularda şer’i hükümlerin dışına çıkıldığı anlaşılmaktadır

4

Farklı uygulama daha çok yerel örf ve adetin etkisinden dolayı olmaktadır
Görünen o ki Osmanlı kadısı tayin edildiği ve kısa müddet kaldığı bölgelerde mutlaka şer’i hukuk kurallarını ısrarla uygulamazBüyük çelişki yoksa örf ve adete iltifat eder ve yerel geleneklerle çatışmaktan kaçınır
EVLİLİK DIŞI İLŞKİLER
Bütün geleneksel toplumlarda olduğu gibi 16yy Omsalı toplumunda da evlilik dışı ilişkiler, çocuk doğurmak gibi olaylar tepki ile karşılanıyordu Aslında genel olarak dünya üzerinde toplumların ortak tutumu bu yönde idiAncak bu konuda 16yy Osmanlı toplumunun eski doğu toplumlarının katı ceza uygulamasını terk ettiğini söylemek gerekir
Babasız çocuk doğuran veya nikahsız yaşayan kandınlar toplumca hoş karşılanmamış, şehrin asayiş amirinin gözetimine bırakılmışlardıÖrneğin 16yy sonlarında taşrada da bu gibi kadınların derhal subaşına teslim edildiklerini görüyoruzOsmanlı şehirlerinde konut bölgesinde bekar,Nüfusun bulundurulmamasına gayret edilirdiBüyük şehir İstanbul da bile ,çalışmak için gelen bekar erkek nüfusun merkezi iş bölgesindeki bekar hanlarında barındırıldığı ve bir tür gözetim altında tutulduğu, hele mahallelerdeki münferit bekarların mutlaka ayrı kaydedildiği görülmektedir

AİLEDE ÖLÜM
Ölüm cemaati harekete geçiren, bireyin kaçınılmaz sonudurBurada da dinler ve mezhepler arasında fark vardı Kilisenin kutsamadığı birinin cenazesi Hıristiyanlar arasında bir sorunduMüslümanlar ve Yahudiler arasında ise böyle bir aforoz söz konusu olmazdıDürziler için ölüm yeniden dirilişti,cenaze cemaatin mutlaka katılması ve desteği gereken bir başlangıca yolculuktuOsmanlı toplumunda ölüm aile mensuplarını,akrabayı ama her şeyden önce mahalle halkını ilgilendiren bir olaydıOsmanlı devirlerinde ölüm vakası bugünkü gibi tıbben bir hekim tarafından gözden geçirilip tasdik edilmezdiÖlümün ve defnin olağan olduğuna cemaat şahitlik eder ve cenazeyi kaldırmakla bunu tasdik ederdicenaze evinin ,tören ve duanın örgütlenmesi;hane halkı ve misafirlerin ağırlanması,dua ve cenaze yemeği her dinden Osmanlıları birbirine bağlayan müşterek adetlerdi
AİLEDE MİRAS
Miras İslam hukukunun bugün dahi en kalıcı öte yandan da en çeşitli içtihat ve yorumlara konu olan bölümüdürÖzellikle 1926 da Kanun-u Medeni’nin İsviçre kaynağının Türkiye’de kabulü İslam aleminde de aile hukuku alanında önemli veya önemsiz yeni yorum ,farklılık ve tartışmalar getirmiştir
Osmanlı cemiyetinde ve ailesinde miras dini farklara göre taksim edilirMüslüman ailede kız çocuğa verilen hisse erkek evladının yarısı kadardırMuris olmak veya varis olmak serbest iradeye bağlı değildirKanuni mirasçıların korunmuş hakları vardır
ÇOK EŞLİLİK
Müslüman Osmanlı ailesinin çok eşli bir düzene dayandığı yaygın bir düşüncedir,fakat yanlıştırOsmanlı cemiyetinde poligami hoş karşılanmazGelir grupları ve toplumsal konumları yakın eşlerin kurduğu yuvada kuma getirilmesi mümkün değildirGelir düzeyi düşük geniş halk kesiminde ise bütün bir kurumun yerleşmesi zaten mümkün değildir
Çok eşlilik saygıyla karşılanan bir uygulama değildir ve mesela kuzey Türkleri arasında yoktur, Rumeli’de de hemen hiç görülmezAnadolu’da da yaygın olduğu

5

söylenemez,dar bir zümreye has olgudurEski dönemlerde çok eşli evliliğin sayı ve oranını tespit mümkün değildir,fakat nüfus kayıtlarının daha mükemmel tutulduğu 19yy İstanbul’u gibi yerlerde çokeşlilik oranını saptamak mümkün oluyordu
AİLENİN GÜNLÜK YAŞAMI
Osmanlı toplumunda ailenin günlük yaşamı, her yerde her zaman olduğu gibi çocukların eğitimi ve beslenmesi,karı koca ilişkileri ve hayatın yükünün paylaşılması,evin idaresi,sağlık ve beslenme sorunlarının çözülmesi ve gündelik uygulaması etrafında oluşurBu sorunların çözümü ve gündelik uygulamaya konuşu aynı zamanda bir toplumun kültürel hayatı ve kurumlarını oluşturur
AİLEDE ÇOCUK
20-30 kişilik ailelere de rastlanmasına rağmen Osmanlı ailelerinin ise tıpkı Bizans’taki gibi temelde çekirdek aile özelliğini gösterdiği anlaşılıyor Ancak kırsal ve kentsel yapı arasındaki fark ise daha çok çocuk ve geniş aile tipinin kırsal alanda daha çok tespit edilmiş olmasıdır

Osmanlı ailesinde çocuk, babanın hukuki denetimi velayeti altındadır Çocuğun eğitimi aile içinde ön planda anneye ve büyük anneye aittirBu nedenle modernleşme döneminde yazarlar kadının; yani annenin eğitimli olmasının üzerinde önemle durmuşlardır Hiç kuşkusuz, ailenin geleceğine yönelik ana unsuru ve tüm kültürel ekonomik faaliyetlerinin amacı çocuklardırtoplumun geleceği nasıl inşa ediliyor, hangi kültürel kalıplarla idame-i hayat ettiriliyor ve üretim süreci için nasıl hazırlanıyor;bir uygarlığın kendisi hakkında sorulan suallere vereceği en iyi cevap bu görünümdürOsmanlı ailesini anlamak ve bugünkü gelişmeleri belirleyebilmek açısından ele alınması gereken konular çocuk edebiyatı ve çocuk eğitimidir
Bir gerçek var ki dünkü toplumda aile ve cemaatin ağırlığını üstünde hisseden çocuk,bugünkü toplumda başka bir atmosferin ve dünyanın üyesidirPedagojik değişimin 19 yyda ortaya çıkışı gözlenmiştirancak bütün geleneksel toplumlarda olduğu gibi çocuğa verilecek ilk eğitim dinidirAyrıca onun toplumsal kültüre uyumunu sağlayacak iki davranışının,itaat ve edebin öğretilmesidir19 ve20 yüzyılın modern ve modernleşen devleti,eğitimi düzenlemeyi model yurttaşı yaratmak için gerekli görmüştür
19yy politikaları,Osmanlı toplumunun klasik dönemdeki çocuk tipini ve çocuk eğitimini üst-orta tabakada değiştirmeye başlamasını gerektirmiştir
ÇOCUK EĞİTİMİ VE DEĞİŞMESİ
Osmanlı modernleşmesi içinde çocuk eğitimi hem değişen,hem değişmeyen bir alandır ve 19yynin Batı Avrupa eğitimleriyle karşılaştırılamazÇocuk ailesinin ve cemaatinin geleneksel sözlü kalıpları içinde eğitimine devam ettiGerçekte çocuk eğitimi ve çocuğa yönelik edebiyat,bir tarih ve toplum bilincinin ürünüdürÇocuğun eğitimi üzerinde konuşmak ve düşünmek çağlar boyu her toplumda rastlanan bir konudurAma “Rönesans insanı” dediğimiz toplum ve insanın değişirliği bilincine ulaşmış tarihsel tip,çocuğun eğitimine ve çocuk edebiyatına da bu değiştirme süreci açısından yaklaşmıştırTürkiye bu anlamdaki bir çocuk edebiyatına ve eğitimine,ancak son 150 yılda eğilmiştir
TOPLUMSAL ALANDA KADIN VE ERKEK VEYA KARI-KOCA
Osmanlı toplumunda olmayan unsur kadınla erkeğin beraberliğidirİki cinsiyetin diyalogu ,kadınla erkeğin beraberliği bu toplumda yoktuGeçmişte bu toplumda kadınlar ve erkekler ayrı eğleniyorlardıOrta oyunu oynanır,karagöz seyredilir,fasıllar dinlenir,taklitler yapılırdıKadınlar hamamlarda ve mesire yerlerindeydi ve hep erkek veya hep kadın cemiyeti olarak ayrı törenler,ayrı eğlenceler tertip ediliyorduKapalı kompartımanlar halinde yaşam devam ediyordu

6

AİLENİN TÜKETİMİ
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşam düzeyi ve kültürü açısından birbirine çok benzeyen aile türleri vardıBir ailenin oturduğu ev mali vaziyetine göre düzenlenir Coğrafyaya göre de mimari fark ederdiAma Türk hayatında özgün bir yeri olan alandı
Osmanlı hayatında tüketim kısıtlı idiÖrneğin “Ayna” lüks eşyadan sayılırdı Osmanlı ailesi demek mümkün olduğunca tükettiğini kendi üreten bir birimdiAilenin kadınları yüksek düzeyde bir üretim faaliyetlerinde bulunuyorlardı18yy da ki dış ticaretin artışı bazı kentleri zenginlik getirmişti ve bazı merkezler zenginleşmiş ilginç mimari eserler ortaya çıkmıştır Bursa, Selanik ,İzmir ,Beyrut gibiFakat bu arada muhafazakar ve kanaatkar şehirlerde vardır Ankara gibi
İmparatorlukta ,başkentten taşralara kitap, dergi gibi yayınlar fazla akmıyor,düzenli okuyucu ,düzenli bir kültür akışı görülmüyorduraile hayatı ile ilgili birkaç ayrıntıya daha değinmekte fayda varbunlardan ilki aile hizmetlileridirÇok fakir olmadıkça ora sınıf halkın dahi evinde evin de yardımcılar vardıKölelik Osmanlı imparatorluğunda bir üretim gücü değildiTürk mutfağında Türk aile yaşamının ve kültürünün en önemli kurumudurTürk mutfağı bir imparatorluğun mutfağıdır, içinde değişik iklimlerden ve kavimlerden esintiler ve unsurlar vardır ve bazılarının sandığı gibi sadece İstanbul ve Rumeli’den ibaret değildirKaradeniz’den Akdeniz’e orta Anadolu’dan Trakya’ya Kırım’dan Girit’e bütün Osmanlı ülkesinde bir mutfak zenginliği vardır
19 YÜZYIL AİLE YAPISINDA DÖNÜŞÜM
Devlet erkanının Tanzimat dönüşümü ile ne toplumu ne aileyi nede bireyi düşündüğü söylenebilirsadece idarede dönüşüm 19 asrın modern devleti ailenin iktisadi ,kültürel yapısını sağlamlaştırmayı, gençlerin eğitimini yönlendirmeyi, çocuk ve kadının hukukunu korumayı vazife ediniyor ve buna yönelik tedbirler almayı istiyordu
Devlet her ne kadar gerçekleşeceği belirsiz olsa da toplumun nasıl yaşadığını öğrenmek istiyor ferdin hayatına inmek onu tanımak ve hayatını iyileştirmek, geliştirmek niyetindedirAilenin hukuku Osmanlı cemiyetinde en son değişebilecek en mukaddes, daha doğrusu en kapalı olandırOsmanlı hukuk reformlarının gerekçeleri , dış dünyaya karşı diplomatik temsil meselesine uyum ve dış ticaret uygulamalarıdır Bu nedenle mevcut hukuki yapıdaki değişme ve düzenlemeler bu alanlarda başlayıp mali ıslahat nedeniyle idari mevzuata sıçrayacaktırHukuk düzeni,kendini içten içe kemiren ve deyişimi hazırlayan bir düşünce sistemi ve prensipler bütünüdür
19yy dünyasının koşulları içersinde merkeziyetçi ve bürokratik yapıya ve bu tür bir yönetimin gereği olan standart,derlenmiş bir hukuki mevzuata sahip olması kaçınılmaz olan Osmanlı imparatorluğu modernleşmenin ilk adımlarını askeri mekteplerdeki ıslahatla beraber hukuk alanında atmıştırİmparatorluk dünyanın yeni ekonomik düzenine ayak uydurmak için ilk önce Fransız ticaret kanununu kabul ettiyargı usulünde de nizami mahkemelerin kurulup yargı alanının günden güne şer’i mahkemeler aleyhine genişlemesi Tanzimat tan sonra görülen bir gelişmedir
Avrupalılaşan Osmanlı yargı düzeninde istinaf ve temyiz gibi müesseselerle, mahkemeler bir hiyerarşiye bağlanıyor ve bir tür denetim geliyorduKadı’nın hukuken tek otorite olduğu İslami sistemden oldukça uzaklaşılmıştır

7

MODERN AİLE ÖZLEMİ
19 yüzyılın sonunda bir modern aile tipine özlem başladı Ailede fakirlik , halen cariyeliğin sürmesi , kadınların cehaleti , nedeniyle ortaya çıkan bu gibi özlemler değişikliği teşvik ediyor ,sorunların tartışılmasına sebep oluyor , ama öte taraftan da gerçeği görmeyi ve gerçekçi bir yaklaşımla geleceği planlamayı da önlüyordu IIMeşrutiyet döneminde modernleşmeci fikir akımları ve siyasal girişimler aile ve evlilik kurumuna da dikkatle eğilmekte, yöneticiler hukukçular ve düşünürler arasındaki tartışmalar olmakta ve devrin romancılığı, Türk kadınının sorunlarını didaktik bir üslupla ele almaktaydıTürkiye bütün Ortadoğu’da son yüzyılın ekonomik yönden en hızlı değişim geçiren ülkesidir Bu değişimde sadece tarımsal-sınai gelişme değil; önemli ölçüde hukuk reformları , sosyo-kültürel reformlar da etkin olmuştur Modernleşen Türkiye’de ailenin geçirdiği yapısal değişimi bilmek bu nedenle evrensel bir anlam taşır

20yüzyılda toplumsal gelişme kadar, değişme ideolojisi de değişmeyi hızlandırmış ve iktisadi refah ve şehirleşme ve kadın-erkek ilişkileri de eski çizgilerini kaybetmeye başlamıştır
Türk ailesi sosyolojik değişim geçirmektedir Toplumsal değişimin getirdiği zorlamalar kadar; kültürel ve dünya görüşü kalıplarının değişimi ve bireylere sunumu ile de büyük aile yıpranmaktadır
20yüzyıl sonunda Türk ailesi çocukların eğitimine fizik anlamda yetiştirilmesine ,tüketimine geçmişte olduğundan çok daha fazla önem vermektedir Nüfus artışının azalmasına rağmen 21 asrın ortalarında faal nüfusu ve dinamik gençliğimiz ile olumlu bir konumda olacağız Zira Osmanlı’dan bu yana toplumumuz ve ailemiz en önemli görevini büyük başarıyla yerine getirmiş, savaşlar, iktisadi sıkıntılar, salgın hastalıklar zincirini kırarak Türk tarihine sağlıklı ve dinamik nesiller yetiştirmiştir

SONUÇ:
Osmanlı ailesi 18-19yüzyıl İstanbul’unda çekirdek bir ailedirbir önceki kuşak hane içinde bulunabilir , ama kural değildir Küçük şehir ve köylerde büyük aile ve sülale hakimdir19yüzyıl sonu 20yüzyıl başında ise artık İstanbul ailesinin çekirdek aileden oluştuğu ve İstanbul nüfusunun doğumla artmadığı son araştırmalarla ortaya çıkıyorduKuşkusuz ki Tanzimat dönemiyle başlayan hukuk reformları aile konusuna da yansımıştır
Toplum kendi geleneklerini hukuki metinlere uydurmakta ve bir ölçüde geleneklerini de kanun koyucuya kabul ettirmektedir Ancak gelenek de değişmektedir ve bu değişime de hukukçu yön verebilir Nitekim bizim tarihimizde hukukun bunu önemli ölçüde başardığını da söylemek mümkündür
Aile üniversal özellikleri olan bir kurumdur, ama onun yerel renkleri de bu özellikleri kadar önemlidir

8

YORUM
Yazarın bu eseri herkese ve her yaştan okuyucuya hitap edebilecek nitelikte olmayıp,belirli bir bilgi birikimine ve öngörüye sahip insanların okuyup yorumlayabileceği çok geniş kapsamlı ve konuları derinlemesine irdelenmiş Osmanlı toplumunda aile konusu içeriği bakımından tüm ince ayrıntıları içeren nitelikte olup her türlü ayrıntılı bilgilere ulaşılabilecek bir kaynaktır Gerek bölümlere ayrılış ve inceleniş bakımından bir ders kitabı niteliğini barındırmakla birlikte olayların sosyolojik bakımdan da yorumlanması ve algılanmasına olanak sağlamaktadır Kitabın konu ile ilgili tam bir tarihi analiz olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz , zaten yazarın bilimsel kimliği dolayısıyla da bunun aksini düşünmek mümkün değildir Tüm bilgi birikimini, araştırmalarını aktarmıştır Anlatılanlarla ilgili çok örnek kullanımı da aslında kitabın konuya hakim insanlar açısından kesinlikle olumlu bir yapıya sahip olduğunu gösterse de bazı bölümlerde gereğinden fazla gibi görünmekle birlikte okuyucuyu yorduğu da söylenebilir Bunun yanında okuyucunun belli oranda tarihi terminolojiye sahip olması gereken durumlar da vardır Ancak kitabı okurken yine de bunun en aza indirilmeye çalışılıp gerekli açıklamaklara yer verildiğini de gözden kaçırmamak gerekir Yine kitabın başvurulan ve yararlanılan arşiv evrakı bölümünü de göz önünde tutarsak böylece yazarın bakış açısından elindeki envanterlerin kullanılışı ve bir araya getirilişi ve buna yazarın bilimsel kimliğinin ve bilgi birikiminin eklenmesiyle bu kitabının ve diğer eserlerinin ortaya çıkışı hakkında daha çok bilgi sahibi olma şansına sahip olabiliriz Tüm bunlara ek olarak yazarın kişiliği ve eserleri ile ilgili olarak Murat Bardakçı tarafından 2001 yılında Hürriyet Gazetesinde yayınlanmış olan aşağıdaki makale de tüm bu sentezi açıkça ortaya koymaktadır

9

OSMANLI TOPLUMUNDA AİLE
Bugün sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada 'Türk tarihçisi' denince akla gelen ilk isim olan Prof Dr İlber Ortaylı'yı bilimsel kişiliğiyle yani 'Prof Dr Ortaylı' olarak değil, 'arkadaşım İlber' kimliğiyle anlatmak istedim İlber hakkında söylenecek ilk söz, onun 55 yaşına gelmiş álim bir çocuk olduğudur Aydın Doğan Tarih Ödülü bugün sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada 'Türk tarihçiliği' denince akla gelen ilk isme, Prof Dr İlber Ortaylı'ya verildi ve yerini buldu

İlber Ortaylı, 1969'da 'Mekteb-i Mülkiye'yi yani Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi, arkasından bir başka fakülteden, Dil-Tarih'in Tarih bölümünden mezun oldu, yüksek lisansını Chicago’da yaptı, doktorasını Siyasal'da verdi ve hem idare, hem tarih profesörü oldu 12 Eylül'de bazı arkadaşlarının üniversiteden atılmasına kızdı, protesto edip Siyasal'dan istifa etti, Viyana'da, Berlin'de ve Moskova'da profesörlük yaptı, sonra yeniden Türkiye'ye, üniversiteye döndü Ciltler dolusu kitap yazdı, dünyanın önde gelen bilimsel kuruluşlarına seçildi, kongrelere katıldı, bildiriler verdi ve adı şimdi dünyanın en seçkin birkaç tarihçisiyle beraber anılıyor

Bunlar, İlber Ortaylı hakkındaki 'resmi' bilgiler ama ben, Aydın Doğan ödülünün yeni sahibini bilimsel kişiliğiyle yani 'Prof Dr Ortaylı' olarak değil, 'arkadaşım İlber' kimliğiyle anlatmak istiyorum İlber, 55 yaşına gelmiş álim bir çocuktur İlmine güvenen álimlerin rahatlığı içindedir, hiçbir şey umurunda değildir, dolayısıyla 'sözünü sakınmak' yahut 'alttan almak' gibisinden kavramlar onun için asla söz konusu olmaz Hiçbir zaman kaybetmediği bu çocuksu hali bilgisiyle ve bol da kahkahayla birleşince ortaya ona haset çekenlerin bile ilminin ve samimiyetinin önünde eğildiği, ideolojilerin ve kalıpların dışında bir bilgin çıkar

Onu diğer meslektaşlarından daha seçkin kılan özelliği aralarında Rusça, Yidiş ve Farsça gibi lisanların da yer aldığı sekiz-dokuz dili gayet iyi bilmesi ama hepsinden önemlisi sadece Türk değil Avrupa tarihine de aşina olması ve konulara mukayeseli bakabilmesidir Meselá 17 yüzyıl Türkiye’sinde meydana gelen bir olayı İlber aynı dönemde dünyada yaşanan diğer hadiselerle beraber değerlendirir ve sonuca bu şekilde varır 'Tarihçilerin önce ekonomi ve sosyoloji gibi sosyal bilimleri okumaları, tarih eğitimini ondan sonra almaları gerekir' demesinin sebebi de budur

İlmi mükemmeldir ama buna karşı çok önemli bazı konulardan, meselá paradan ve puldan habersizdir 8,5 milyon lira tutan taksi parasını 85 milyon zannedip, şoföre 100 milyon uzatır Telif hakkını çekle ödeyen yayınevine 'Peki paramı ne zaman vereceksiniz?' diye soracağı tutar Tıpkı vaktiyle evinin önünden geçen zerzevatçıya 'Domates kaç para?' diye sorup '70 lira' cevabını alınca '80'e vermezsen vallahi almam!' diyen bir başka büyük álim, rahmetli Abdülbaki Hoca (Gölpınarlı) gibi

Prof Dr İlber Ortaylı'nın 'Aydın Doğan Tarih Ödülü'nü alması, bu ödülün 'alanında en láyık olanlara verildiği' kuralını bir kez daha kanıtladı İlber törenden hemen sonra Roma'ya uçtu Orada bilimsel bir kongreye katılacak, birkaç gün sonra dönecek ve dönüşünde aramızda senelerdir kutsal bir emanet gibi muhafaza ettiğimiz 'sokaktaki sıradan insan dedikodu yapar ama aynı işi biz yaparsak biyografi olur' düsturuna sadık kalacak, son haftanın 'biyografik gelişmelerini' değerlendireceğiz
(Murat Bardakçı © 2001 Hürriyet)

10

YAZAR HAKKINDA BİLGİ
İlber Ortaylı 1947de Avustralya’da doğduAnkara Atatürk Lisesi , Siyasal Bilgiler Fakültesi İdari Şube ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yeniçağ Tarihi Bölümünü bitirdiChicago Üniversitesinde Tarih Bölümün de MA derecesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde Tanzimat Döneminde Mahalli İdareler konulu tezlerle doktora derecesi aldı(1974)1979da doçent oldu1983te üniversiteden istifa ettiParis,Berlin ve Viyanada misafir profesörlük yaptıHalen Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesidirYerli ve yabancı dergilerde şehirler ve idare üzerinde makaleleri olan İlber Ortaylı İstanbuldan Sayfalar ve İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı gibi kitaplarıyla da tanınmaktadır(CIEPO) Beynelmilel Osmanlı Etütleri Cemiyeti ve Avrupa İran Tetkikleri Cemiyeti (SIE) üyesidir
KİTAP HAKKINDA BİLGİ
Adı:Osmanlı Toplumunda Aile
Yazarı:İlber Ortaylı
Basım Tarihleri:1basım Aralık 2000 (2000 adet)
2basım Şubat 2001 (2000 adet)
3basım Mayıs 2001 (2000 adet)
4basım Aralık 2001 (1000 adet)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.