Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
nöroloji, nörosrüji

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji





AKROMEGALİ: KONTROLSÜZ BÜYÜME HASTALIĞI



TANIM

Akromegali, hipofiz bezinin aşırı büyüme hormonu salgılaması sonucunda oluşan bir hastalıktır Ergenlik öncesinde ortaya çıkışı oldukça nadirdir ve bu durumda hastalığa jigantizm (devlik) ismi verilir Çoğunlukla 30-60 yaş arasındaki erişkinlerde görülür Hastalık erkeklerde ve kadınlarda eşit oranda görülür Büyüme hormonu aşırı salgısı sonucu yüz görüntüsü değişir, kabalaşır, hastalar baş ağrısı, terleme, el-ayaklarda büyüme ve yorgunluktan şikayet ederler Fazla salgılanan büyüme hormonu; kalp, solunum sistemi, hormonal sistem başta olmak üzere pek çok organı etkiler ve ölüm riskini 2-4 kat arttırır

AKROMEGALİ SEBEPLERİ:

Hastaların % 90'ında sebep hipofiz bezindeki tümördür Hipofiz bezi beyin tabanında bulunan, büyüme-gelişme, üreme ve metabolizma ile ilgili hayati hormonların salındığı ufak bir bezdir Büyüme hormonu da hipofiz bezinden salınan ve isiminden de anlaşılacağı üzere büyümeyi sağlayan bir hormondur Akromegaliye sebep olan tümörler çevredeki sağlam beyin dokusuna baskı yaparak baş ağrısı ve görme bozukluklarına neden olurlar


AKROMEGALİ TEŞHİSİ:

Akromegali bulgularının çok yavaş ilerlemesi nedeniyle tanı hastalık başladıktan yıllar sonra konulmaktadır Şüphenilen durumlarda; büyüme hormonunun vücutta etkisini gerçekleştiren, insülin benzeri büyüme faktörlerinin düzeyi, şeker yükleme sırasında büyüme hormonu, prolaktin ve diğer hipofiz bezi hormonlarının tayini yapılır Hastanın eski fotoğraflarının yenileriyle karşılaştırılması da tanıyı desteklerAkromegaliye sebep olan tümör çok yavaş büyüdüğü için şikayetler uzun zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar Sık karşılaşılan yakınmalar aşağıdaki gibidir:


- Ellerde ve ayaklarda büyüme, ayakkabı

numarasında artış,

- Yüzüklerin parmağa dar gelmesi

- Yüz hatlarında kabalaşma, çenenin uzaması

- Ciltte kalınlaşma ve / veya esmerleşme,Terlemede artma

- Seste kalınlaşma

- Dil, dudaklar, burunda büyüme

- Eklem ağrısı

- Genişlemiş kalp

- Diğer organların büyümesi

- Kollarda ve bacaklarda yorgunluk

- Horlama

- Yorgunluk ? halsizlik

- Baş ağrısı

- Görmede daralma

- Kadınlarda adet bozuklukları

- Kadınlara göğüsten süt gelmesi

- Erkeklerde iktidarsızlık



AKROMEGALİ TEDAVİSİ:

Tedavinin amacı artmış olan büyüme hormonu seviyelerini normale indirmek, büyüyen tümörün sebep olduğu baskıyı ortadan kaldırmak, normal hipofiz fonksiyonlarının devamının sağlanması ve hastanın şikayetlerinin giderilmesidir Tedavi seçenekleri cerrahi ile tümörün çıkarılması, ilaç tedavisi ve radyoterapidir Hastalık tedavisiz bırakıldığında, diabetes mellitus, yüksek tansiyona sebep olmakta, hastaların kardiovasküler hastalıklardan ve çeşitli kanserlerden ölümleri, kendi yaş grupları ile karşılaştırıldığında artmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



Akustik nörinom işitme siniri tümörü


Akustik nörinom = işitme siniri tümörü, çok ağır büyüyen selim (kanser olmayan) bir tümör (ur)dür 8inci kafatası sinini üzerinde ekseriyetle kafatasından çıkıp iç kulağın kemik yapısına girdiği yerde oluşur Bu tümöre bazen açı tümörü de denir Çünkü bulunduğu yer beyin parçalarının (cerebellum ve pons) bir açı oluşturdukları yerdir


Belirtiler


- Hafif baş dönmesi


- Kulak çınlaması


- işitme kaybı


Teşhis


Eğer hafif baş dönmesi, dengesizlik hissederseniz, kulakta çınlama veya kulakta seslen duyarsanız ve gitgide işitme kaybı başlarsa bu durum işitme sinini unu olabilir Hafif baş dönmesi Menier Sendromundaki gibi tek başına görülen bin belirti değildir Doktorunuz bin işitme gücünü ölçme testi (Odiometri) ve sinirlenle ilgili inceleme yapacaktır Sinirlerde zedelenme varsa bunu bulmak için bin baş röntgeni veya CT (bilgisayarlı tomognafi) muayenesi isteyebilir


Tedavi


Selim karakterli olduğu halde ve ağır büyümesine rağmen kafatasının içinde hayati önemi olan birçok beyin yapısına bitişik olduğu için bu tümör tehlikeli olabilir Büyüdükçe bu yapılana basınç yapıp zarar verebilir Tek tedavi ameliyatla alınmasıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



ALZHEİMER HASTALIĞI, BUNAMA,PRESENİL DEMANS


TANIMLAMA:

Alzheimer hastalığı, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır

Beynin belli bölgelerinde, bilinmeyen bir nedenle birtakım proteinler birikir Bu da beyindeki haberleşmeyi sağlayan sinir hücrelerinin hasar görmesine yol açarTanısı ön planda öykü almaya dayanmaktadır Demans sebepleri arasında birinci sırada gelirBellek ve bilişsel işlevlerde günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayacak derecede kronik ve ilerleyici kayıpla karakterizedir Yaşamın orta ve ileri evrelerinde ortaya çıkar ve 50 yaş altında görülmesi pek nadirdir Alzheimer hastalığı'nın görülme sıklığı yaşla birlikte artar, 65 yaşında gözülme sıklığı yüzde 5’lerdeyken, 60 yaş üstünde yüzde 30’a çıkar


BELİRTİ VE BULGULAR:

Alzheimer hastalığının ilk belirtisi genellikle unutkanlıktır Yakın zamana ait bilgileri hatırlama ya da yeni bilgiler öğrenme güçlüğü görülür Ayrıca konuşma bozukluğu, karar verme güçlüğü, kişileri tanıyamama ya da yolunu kaybetme gibi başka zihinsel sorunlar' da başgösterir

Alzheimer hastalarında tabloya çoğu kez davranış ve kişilik bozuklukları da eşlik eder Özellikle hastalık ilerledikçe, birçok hastada depresyon, saldırganlık, huzursuzluk, hayaller görme, uyku bozuklukları ya da amaçsızca dolaşma gibi ruhsal sorunlar görülebilir

Zihinsel bozukluklar:

• Unutkanlık

• Öğrenme güçlüğü

• Konuşma bozukluğu

• Yolunu kaybetme

• Kişileri tanıyamama

• Karar verme güçlüğü


Ruhsal bozukluklar:

• Huzursuzluk

• İlgisizlik

• Saldırganlık

• Uyku bozukluğu

• Amaçsız dolaşma

• Gerçekdışı hayaller

• Depresyon


TANI:

Alzheimer belirtileri ile başvuran hastalara yapılacak radyolojik ve laboratuvar incelemeleri sonrası uygulanacak tanı kriterleri ile Alzheimer Teşhisi % 90 doğruluk ile konulabilmektedirAlzheimer hastalığı bunamanın en sık nedenidir, ancak benzer belirtiler veren başka hastalıklar da vardır Bu nedenle, Alzheimer hastalığının diğer bunama nedenlerinden tam olarak ayırt edilmesi gerekirSinir hastalıkları uzmanları, yani nörologlar ve ruh hastalıkları uzmanları, yani psikiyatristler, çeşitli testler, beyin filmleri ve laboratuvar tetkikleri sayesinde bugün büyük oranda kesin teşhis koyabilmektedir


HASTALIĞIN SEYRİ:

Alzheimer hastalığı yavaş ilerleyen, ancak zaman içinde günlük yaşamı etkileyerek, hastayı geri dönüşsüz bir şekilde bakıma muhtaç bırakan bir hastalıktır

Genel olarak 3 evreye ayrılır:

•Birinci evrede, unutkanlık, bildiği yerleri tanıyamama, bazı kelimeleri bulamama, işine ve hobilerine karşı ilgisini yitirme gibi erken belirtiler verir ve genellikle hasta olduğunu kabul etmek istemez

•İkinci evrede, bellek kaybı belirginleşir, yakınlarının isimlerini unutabilir, yolunu kaybedebilir, konuşma bozukluğu artar, yıkanma, giyinme gibi gündelik işlerinde yardıma ihtiyaç duyabilir ve bazı hayaller görebilir

•Üçüncü evrede, artık aile üyelerini tanımayabilir, yemek yemede ve yürümede güçlükler başlar, idrarını ve dışkısını tutamayabilir ve ciddi davranış bozuklukları görülebilir

Alzheimer hastalığı, yaklaşık 5-8 yıllık bir ilerleme süreci içinde hastayı yatağa bağlı ve tamamen bakıma muhtaç duruma getirir




TEDAVİ:

Alzheimer hastalığını tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi bugün için ne yazık ki yoktur Ancak belli bir süre hastalığın ilerleme hızını durduracak ya da yavaşlatacak bazı yeni tedavi olanakları bulunmaktadır Kolinesteraz inhibitörleri adı verilen bu yeni ilaçlar, beyindeki sinir hücrelerinin hasarı sonucu azalmış olan asetilkolin adlı haberci madde miktarının dengelenmesine yardım ederek zihinsel işlevleri korurlar İlaç tedavisi, Alzheimer hastalığını tamamen durdurmaz, ancak bellek kaybı dahil, çeşitli zihinsel bozukluk belirtilerinin hafiflemesini sağlar Böylelikle hastanın günlük yaşam aktiviteleri daha uzun süre korunur Depresyon, huzursuzluk, uykusuzluk ya da hayaller görme gibi davranış bozukluklarını tedavi etmek için de uzun zamandır kullanılmakta olan çok sayıda etkili ve güvenilir ilaç bulunmaktadır İlaç tedavisine karar verecek olan kişi, nörolog (sinir hastalıkları uzmanı) veya psikiyatristtir (ruh hastalıkları uzmanı) Sonuçta ilaç tedavisi, hastanın yaşam kalitesini artırır ve daha uzun süre kendine bakabilmesini sağlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZ : ALS : MOTOR NÖRON HASTALIĞI


TANIM:

ALS 19 yüzyıldan beri bilinen, sinsi başlangıçlı, ilerleyici ve ön boynuz hücre dejenerasyonuyla seyreden bir hastalıktır ALS'nin nedeni hala bilinmese de 1990'lı yıllarda hastalığın fizyolojisinin anlaşılmasına ilişkin önemli adımlar atılmıştır Bazı ailevi ALS tiplerine neden olan gen bulunmuş, ilk ALS ilacı piyasaya verilmiş, hastalığın hayvan modeli gerçekleştirilmiş, ALS'de motor sinir hücrelerinin ölüm mekanizması konusunda çok önemli bilgiler edinilmiştir Bazı bilim adamları hastalığın nedeninin keşfedilmesinin an meselesi olduğunu düşünüyor Bu durumda kesin tedavinin mümkün olması da beklenebilecek

ALS'de omurilikte lateral sinirlerin dejenerasyonu sonucu kaslar skleroza uğrar Hastalık ABD'de Lou Gehrig hastalığı olarak biliniyor Bazı Avrupa ülkelerinde MNH yani motor sinir hastalığı ya da Charcot hastalığı olarak da geçiyor Aslında MNH, ALS'nin de içinde olduğu ön boynuz hastalıklarının genel adı Fransız nörolog Charcot ilk kez 1874 yılında hastalığın özelliklerini tanımlamış, omurilik ve kas belirtilerine dayanarak ALS ismini vermişti Uluslararası metinlerde ALS/MND olarak da geçmektedir


NEDENLER:

Tüm ALS vakalarının yaklaşık %10'unda hastalığın ailesel olduğu saptanmış Ailesel ALS'nin yaklaşık %20'sinde serbest radikalleri parçalayan süperoksit dismutaz tip I geninde mutasyon bulunuyor Yani toplam popülasyonun ancak %2'sinde hastalığın nedeni biliniyor Kalan %98 hastada hastalığın nedenine ilişkin pek çok teori bulunuyor Bunlar şöyle sıralanabilir:

•Glutamat eksitotoksisitesi

•Oksidatif hasar

•Protein agregatları

•Otoimmün kaynaklı kalsiyum akımı

•Viral enfeksiyonlar

•Sinir büyüme faktörü eksikliği

•Apoptoz (programlı hücre ölümü)

•Travma

•Çevresel toksinler


KLİNİK BULGULAR:

ALS hastalarında beklenen ömür ortalama tanıyı takiben 2-5 yıl kadardır Tanı koyulduğunda genellikle hastalık % 20-50 arasında ilerlemiş durumdadır Hastalığa yakalananların yarısı tanıdan sonra üç yıldan fazla yaşayabilirler ALS'li hastaların %20 kadarı beş yıl ve üzerinde bir yaşam süresine sahip olabilir Yirmi yıl yaşayanların oranı ise %5 civarındadır

ALS'li hastaların arasında hastalık ilerlemesinin durduğu ve az da olsa semptomların tamamen ortadan kalktığı vakalar da görülmüştür

Üst motor sinirlerin yani beynin motor korteksinin hasarı sonucu kas spastisitesi ve katılık oluşur Beyin sapı ve omurilikte bulunan alt motor sinirlerin hasarı ise kas güçsüzlüğü, atrofi ve fasikülasyonlara neden olur ALS genellikle hem üst hem de alt motor sinirleri tutar

Hastalığın başlangıç belirtileri çok hafif olduğundan çoğu kez farkedilmeyebilir Hastaların %25'inde konuşma, yutkunma fonksiyonları etkilenirken %50'sinde kollarda, %20'sinde ise bacaklarda ilk belirtiler görülür Hastalık genellikle kol ve bacaklarda olmak üzere kas güçsüzlüğü ile başlar Konuşma, çiğneme ve nefes alma etkilenir Yutma zorluğu nedeni ile ağızda tükürük birikmesi de konuşmayı zorlaştırır

Kaslarda zamanla atrofi gelişir Kol ve bacaklar incelir Özellikle el ve ayak kaslarında seyirme ve kramplar olabilir Kişi kol ve bacaklarını iyi kullanamaz Kontrol edilemeyen ağlama ve gülmeler olabilir

Başlangıç belirtileri her hastada aynı olmaz Kimi hasta halının saçaklarına takılmaya, tökezlemeye başlar; kimi hasta eşyaları kaldırmakta zorlanır, kimisi de konuşurken kelimeleri yuvarladığını farkeder

Kas güçsüzlüğü önce bir kas grubundan başlar, yavaş yavaş diğer kas gruplarına yayılır Kaslardaki iş görememenin derecesi ve hastalığın ilerleyişi hastadan hastaya değişir Solunum kaslarının giderek daha fazla etkilenmesi ve buna bağlı solunum güçlüğü hastalıkta gelinen son aşama olur

Hastalıkta genel olarak duyular, idrar ve barsak işlevleri, cinsel işlevler etkilenmez Kalp kası zarar görmez Göz kasları çoğu kez en son etkilenen kas grubu olur, kimi zaman da hiç etkilenmez Kişinin zihni yetenekleri normaldir


GÖRÜLME SIKLIĞI:

Hastalık her kesimden insanda görülebilmesine karşın ALS'ye erkeklerde ve yaşlılarda daha fazla rastlanır Ortalama başlangıç yaşı 55 olsa da, son zamanlarda daha genç kişilerde teşhis edildiği gözleniyor 12 yaşında da, 98 yaşında da ALS vakası olmuş bugüne dek

Hastalığın insidansı 100000'de 05-24 olarak veriliyor Prevalansın ise 100000'de 11 olduğu tahmin ediliyor ABD'de halen 30000'in üzerinde ALS hastası bulunuyor Bu sayıya her yıl 3000 ile 5000 arasında tanısı yeni koyulan hasta ekleniyor

Tüm ALS hastalarının yaklaşık %10'unda hastalık kalıtsaldır Bu duruma ailevi ALS deniyor Kalıtımla ilgisi olmayan tipe ise sporadik ALS denir


TEŞHİS:

ALS'ye spesifik bir test yoktur Pek çok nörolojik hastalık aynı semptomları vermesine karşılık bunların çoğunluğunu tedavisi mümkün durumlar oluşturur ALS teşhisi ayırıcı tanı ile diğer nörolojik hastalıkların dışlanmasıyla elde edilir

•Elektromiyogram, sinir ileti hızı (NCV) gibi elektrodiyagnostik testler

•Yüksek çözünürlüklü protein elektroforezi, tiroid ve paratiroid hormon düzeyleri, ağır metallerin varlığını araştırmak için 24 saat idrar toplanması dahil kan ve idrar analizleri

•Beyin omurilik sıvısı incelenmesi

•Manyetik rezonans görüntüleme dahil röntgen incelemeleri

•Servikal omuriliğin miyelogramı

•Kas ve/veya sinir biyopsisi

•Ayrıntılı nörolojik muayene



Bazı kişilerde sonradan ALS'nin sık rastlanan türüne dönüşebilen bazı motor sinir hastalıkları görülür Bunlar:

Progresif bulbar felç: Beyin sapını etkileyerek konuşma ve yutma güçlüğüne neden olur

Progresif kas atrofisi: Alt motor sinirleri etkileyerek iskelet kaslarında güçsüzlüğe neden olur

Primer lateral skleroz: Üst motor sinirleri etkileyerek spastisiteye neden olur, ilerleyişi daha yavaştır



TEDAVİ VE PROGNOZ:

Hastalığın nedeni henüz belirlenmediği için ALS ancak semptomatik olarak tedavi edilebiliyor Doğrudan nedene yönelik bir ilaç bulmak için araştırmalar sürüyor Bu zamana dek ise komplikasyonların önlenmesi, olabilecek en fazla işlevselliğin sağlanması ve hastanın yaşam kalitesinin mümkün olduğunca yüksek tutulması başlıca tedavi hedefini oluşturuyor Hastalığın ileri evrelerinde hastanın bilinci yerinde olmasına karşın felç gelişeceğinden ve hasta yatağa bağımlı durumda olacağından hemşire veya başka bir yardımcı destek görevlisi gerekecektir ALS tedavisinin uzun süreceği ve yüksek maliyetli olacağı akılda tutulmalıdır


ALS hastalarının takip ve tedavisi birçok farklı alanda çalışan hekim ve diğer sağlık personelinin koordinasyon içinde hizmet vermesini gerektiriyor Hasta yakınları da bakım ve takipte çok önemli bir rol oynadığından bu kişilerle hızlı ve kapsamlı bir işbirliği sağlanması özel bir önem taşıyor


Diğer kronik ve ciddi hastalık tablolarında olduğu gibi ALS'de de anksiyete ve depresyon sık karşılaşılan bir durum olduğu için psikolojik yaklaşım hızla planlanmalıdır İlaç tedavisi, psikolojik danışma yanında destek gruplarıyla ilişkiye geçilmesi hasta ve yakınlarının yalnız olmadıklarını hissettirmesi açısından çok önemlidir Halen Türkiye'de ALS Çalışma Grubu ile de işbirliği yapan, yardımlaşma ve paylaşımı hedefleyen bir oluşum olan ALS-MNH Derneği bulunmaktadır


Hastalığın ilerlemesini etkileyen ilk ilaç olan riluzol 1995 yılında Amerika'da ruhsat aldı Bu etken maddenin motor sinir harabiyetine neden olduğu düşünülen uyarıcı bir nörotransmiter olan glutamatı engellediği sanılıyor İlacın hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı, hastanın ömrünü uzattığı, hastanın daha uzun süre iş görmesini sağladığı düşünülüyor


Beslenmenin önemi

ALS'ye yönelik tedavi sağlayan ilaçlar bulunana kadar hayat kalitesini artırmak için yapılabileceklerden bir diğeri de beslenmeye özen göstermek İtalya'da gerçekleştirilen yeni bir çalışma sondayla yapılan iyi bir beslenmenin ALS'de hayatta kalma oranını artırdığı gösterilmiştir


Solunum desteği

ALS eninde sonunda solunum kaslarındaki güçsüzlüğe bağlı olarak solunum yetmezliğine neden olur Bu nedenle hastalığa yakalananların yarısı solunumlarını cihazla yapay olarak sürdüremezlerse üç yıl içinde kaybedilirler Aslında mekanik solunum sağlandığı ve ortaya çıkan diğer komplikasyonlar giderildiği sürece ALS fatal bir hastalık değildir Yapay solunum nazal veya trakeostomi aracılığıyla yapılabilir Konuşma ve yutması iyi olup fazla ağız salgısı olmayan hastalarda nazal solunum denenebilir Daha ucuz olan bu yöntem basit bir maskeyle kolaylıkla evde uygulanabilir Nazal solunum uygun hastalarda solunumun rahatlatılması ve ömrün uzatılmasına yardımcı olan mükemmel bir seçenektir Özellikle bulbusun etkilendiği hastalarda tercih edilen trakeostomi ise uzun süreli yaşam desteği sunar


Hastalarla işbirliğinin önemi

ALS'li hastalarla yakınlarına yapay solunumla ve diğer tedavi uygulamaları ile ilgili yeterli bilgi verilmeli, en uygun yönteme kendilerinin karar vermesi sağlanmalıdır Her bireyin kendi hayatı ile ilgili kararları alma hakkı olduğu unutulmamalıdır Bu nedenle hasta ve yakınlarının hastalıkla ilgili tüm bilgilere ulaşma, tedavi seçeneklerinin hepsini bilme, tedaviye başlama ve tedaviyi sonlandırma haklarının gözetilerek hareket edilmesi, her aşamada işbirliğine özen gösterilmesi önemlidir


Halen ALS hastasının karşılaştığı sorunların çözümüne yönelik çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır Etkin bir bakım ile karşılaşılabilinecek komplikasyonlar engellenebilir, ömür uzatılabilir ve mümkün olan en iyi hayat kalitesine ulaşılabilir Oluşabilecek değişikliklere hazırlıklı olup hızla uygun çözümlerin bulunması ALS hastasına daha sağlıklı bir hayatın sunulması açısından büyük önem taşır

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



anevrizma baloncuk




Genel Bilgiler

Halk arasında baloncuk olarak bilinen anevrizma denince, genel olarak, temiz kan taşıyan damarlara (arter) ait genişlemeler anlaşılır Anevrizmalar aort damarı gibi çok geniş damarlarda oluşabildiği gibi, küçük ve orta boy damarlarda da teşekkül ederler Bu bölümde konu edilen, ani kanamalarla bazen çok dramatik sonuçlar veren beyin anevrizmalarıdır


Anevrizmalar yapı itibarı ile damar duvarının doğuştan zayıf olduğu noktalarda, genellikle de damarın daha küçük dallara ayrıldığı noktalarda oluşur Damar duvarının zayıf olduğu noktada damar içi basınç (tansiyon) nedeniyle her kalp atımında damar duvarı zayıf noktadan dışarı doğru bombeleşerek baloncuk oluşur Baloncuk duvarı basınca dayanamadığı anda da patlar, patlama ya kendiliğinden olur ya da eforla oluşur Örn öksürme, ıkınma, cinsel temas gibi basınç artmasına neden olan aksiyonlar


Anevrizma kimlerde oluşur, risk faktörleri nelerdir

Damar duvarındaki yetersizlikler (Doğumsal)

Damar duvarındaki Arteriosklerotik veya hipertansif değişiklikler

Travmatik (darp veya kaza sonucu kafa yaralanmaları)

Enfeksiyona bağlı

Risk Faktörleri:

Hipertansiyon

Sigara kullanımı

Oral Kontraseptifler (Doğum kontrol ilaçları)

Alkol (Şüpheli)

Kokain

Anevrizmanın beyinde oluştuğu yerler:

Beyni besleyen damarlar, beyin tabanında birleşerek willis poligonu adı verilen damar ağını meydana getirirler Anevrizmalar genellikle bu willis poligonunda oluşur

Anevrizması olan insanların büyük bir bölümünün hiçbir şikayeti yoktur Ancak bazen migren tarzında ya da spesifik olmayan baş ağrıları olabilir Ayrıca anevrizmanın büyük olduğu durumlarda kitle etkisi nedeniyle beyinde komşuluk yaptığı sinirlerle ilgili belirtiler görülebilir Koku ve görme duyularındaki bozulmalar gibi


Anevrizma nasıl ortaya çıkar?


Genel amaçlı yapılan tomografi veya MR tetkikinde tesadüfen

Kafa sinirlerine ait belirti vererek Örneğin görme sinirine ait felçler

Kanama sonucu: Kanama da sızıntı şeklinde beyin zarları arasına (subaraknoid kanama) veya beyin dokusu içerisine olmak üzere iki türlü olabilir

Yukarıdaki nedenlerden en önemlisi kanamadır Aniden, çok şiddetli baş ağrısı, arkasından menenjit belirtisi olan ense sertliği, kusma, kanamanın cinsi ve ağırlığına göre bilinçte bozulma ve bazen bel ağrısı ile ortaya çıkabilir Teşhis için yapılacak ilk iş bir nörolog ya da beyin cerrahisine müracaat etmektir Anevrizmalarda ilaçsız olarak çekilen ilk beyin tomografisi kanama olup olmadığı konusunda yeterli bilgiyi verir İkinci aşamada MR veya kateter anjiografi mutlaka yapılmalıdır Anevrizmaların rastlanma oranı Amerika'daki istatistiki verilere göre yüzbinde 6-10 arasında bulunmuştur Anevrizmaların tedavisi cerrahidir Ancak buradaki önemli olan nokta anevrizmaya kanama olmadan müdahele etmek, ya da hiç değilse birinci kanamdan sonra hastanın genel durumu uygunsa ameliyatını yapmak şarttır Ameliyat mikroşirürji uygulanarak yapılmaktadır Son yıllarda endovasküler girişimde başarıyla uygulanmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji





Baş Ağrıları


Yaşamının herhangi bir döneminde baş ağrısından yakınmayan insan yoktur Ancak baş ağrılarını iki şekilde değerlendirmek gerekir Birincisi çeşitli hastalıkların bulgusu olarak baş ağrısı, ikincisi ise başlı başına bir hastalık olarak baş ağrısı Birinci gruptaki baş ağrıları genellikle gözlerden, kulak, burun, boğaz hastalıklarından, dişlerden kaynaklanan baş ağrılarıdır Genellikle bu tür baş ağrılarının teşhis ve tedavisi daha kolaydır

Baş ağrılarını şu şekilde sınıflandırmak mümkündür:


Migren tipi damarsal baş ağrıları,

Gerilim baş ağrısı,

Kombine yani damarsal ve gerilim baş ağrısının birlikte bulunuşu,

Migren dışı damarsal baş ağrısı,

Psikiyatrik nedenlere bağlı baş ağrısı,

Kafa içinde inflamasyona bağlı baş ağrısı,

Gözden, kulaktan, dişlerden, burun ve sinüslerden kaynaklanan baş ağrıları,

Boyundaki yapılardan kaynaklanan baş ağrıları


Migren


Migrenin Belirtileri Nelerdir?


En sık rastlanan belirti, hafiften başlayarak çok şiddetli, zonklayıcı karaktere dönüşen baş veya boyun ağrılarıdır Ağrı genelde (ama her zaman değil) başın bir tarafında olur ve en az bir kaç saat devam eder Ağrı geçtikten sonra migren hastası kendini genellikle yorgun ve bitkin hisseder Bazen de bir mutluluk duygusu taşıyabilir


Diğer belirtiler (bu belirtiler baş ağrısından önce veya baş ağrısı esnasında olabilir):


Kabızlık veya ishal

Sinirlilik

Mide bulantısı ve / veya kusma

Işığa karşı duyarlılık

Gürültüye karşı duyarlılık

Kokulara karşı duyarlılık

Kafa derisinde hassasiyet

Kan damarlarında gözle görülebilen genişleme

Boyun ve / veya omuz ağrısı veya tutukluğu

Vücudun uç noktalarında (eller, ayaklar) ağrı, sızı

Dokunma hissinde azalma


Aura dönemi ( Genelde klasik migrende ağrı başlangıcından önce) belirtileri:

Görme duyusunda bozukluklar

- Kör noktalar

- Işık noktaları görme

- Görme duyusunun tünel gibi olması

Görme ve duyma ile ilgili halusinasyonlar (yanılsamalar)

- Zikzak şekilleri görme

- Gelin teli şeklinde görüntüler

Vücudun bazı bölgelerinde uyuşma

Kulak çınlaması

Konuşma bozuklukları

Başka duyular ile ilgili bozukluklar


Diğer sık rastlanan belirtiler:

Karın şişliği

Üşüme, el ve ayaklarda soğukluk

Esneme

Ağız kuruluğu

Vücutta su toplanması

Terlemede artış

Burun akması

Sık idrara çıkma

Açlık – tatlı yeme isteği veya iştahsızlık

Konsantrasyon bozukluğu, dikkatin azalması, düşüncede yavaşlama

Kelime bulma güçlüğü, konuşurken takılma

Durgunluk, donukluk bazen de aktivitede aşırı artış

Kalp atışlarının hızlanması

Yüksekten başı dönme


Migreni Başlatan Etkenler Nelerdir?

Migrenin fizyolojik nedenleri ne olursa olsun, pek çok migren hastası, migreni başlatan bazı faktörler tespit etmişlerdir Bu faktörler her migren hastası için farklılıklar göstermekle birlikte en sık ifade edilenleri şunlardır:


Çevresel faktörler:

- Yükseklik değişiklikleri

- Hava kirliliği (ozon ve sis)

- Parlak güneş ışığı veya lamba ışığı

- Flüoresan ışıklar veya titreyen herhangi bir ışık (örneğin; tavan vantilatörlü odalar, jaluzi içinde

süzülen güneş ışığı, bilgisayar monitörleri)

- Saçın kuyruk şeklinde sıkıca bağlanması veya saç tokaları

- Yüksek ve devamlı gürültü (örneğin; bebek ağlaması, vantilatör sesi, güç kaynaklarının sesi,

yankılanan koridorlar vs)

- Parfümler

- Kuvvetli diğer kokular ve kimyasal maddeler: Kumaş boyası, duvar boyası, çöp kokusu, araba

egzoz dumanı vs

- Hava durumundaki değişiklikler (basınç farklılıkları, nemde farklılık, hava sıcaklığında değişiklik,

kuvvetli rüzgar, kasırga)

- Havasız ortamlar

- Mevsimsel değişiklikler (sonbahar ve ilkbahar en kötü zamanlardır)



Cacophony - Rosemary El'Hage


Yiyecek ve içecekler:

- Alkol ( özellikle kırmızı şarap)

- Sentetik tatlandırıcılar

- Kafein ( fakat bazı hastalarda migreni azaltır)

- Hindistan cevizi ve hindistan cevizi yağı ( güneş losyonları da dahil)

- Narenciye

- Çin yemekleri

- Hazır çorbalar

- Hazır peynir tozu maddeleri

- Soya proteini ve soya sosları

- Baharat ve hazır soslar

- Et terbiyesi için hazır soslar

- Bira mayası

- İçlenmiş şarküteri ürünleri

- Hazır, yağsız kavrulmuş fındık ve fıstık

- Bazı patates cipsleri

- Peynir suyu

- Zeytinyağı

- Turşular

- Tuz

- Ekşi krema veya yoğurt

- Soğan, Domates, Ispanak, Taze bezelye, Patlıcan, Fasulye gibi sebzeler

- Kızartmalar

- Deniz ürünleri

- Tavuk ciğeri

- Yiyeceklerde kullanılan boya maddeleri ( özellikle kırmızı)

- Buğday ürünleri

- Muz, Kivi, Mango, Ananas, Kırmızı erik, Çilek gibi bazı meyveler

- Çikolata

- Mısır

- Papaya


Davranış kalıpları:

- Öğün atlama

- Fazla uyuma veya uyku eksikliği

- Temizlik maddeleri veya kokulu deterjanlar

- Uçak yolculukları

- Doğum kontrol hapları

- Sigara ve diğer tütün ürünleri

- Su kaybı

- Kadınlarda hormonal değişiklikler ( migrenler adet öncesi, adet esnasında veya adetin sonunda

artabilir ve genellikle hamileliğin üçüncü ayından sonra yok olur)

- Oruç tutmak, fazla karbonhidratı bir anda almak gibi kan şekerinin düşmesine neden olan

durumlar

- Fiziksel travma

- Başa basınç uygulama ( fakat bazen migreni azaltır)

- Uyku düzeninde değişiklik

- Stres, özellikle stresin birden yok olması ( hafta sonu baş ağrısı sendromu)


İlaçlar dışında neler migren ağrısını azaltmakta yardımcı olur?

Esas yöntem ,karanlık ve sessiz bir odada uyumak gibi görünmekte Bazıları için fonda hafif bir müzik veya gürültüsüz bir TV kanalının olması daha rahatlatıcı olabilir Diğer önleyici yöntemler:


- Akupunktur

- Soğuk hava veya duş

- Egzersiz

- Boyun arkasına sıcak kompres

- Saf oksijen

- Baş ve boyun masajı

- Duş: Bir kaç dakika sıcak sonra soğuk sonra tekrar sıcak duş

- Ayakları sıcak suya sokma

- Kusma

- Başa buz kompresi

- Başın bir tarafına sıcak, diğer tarafına buz kompresi yapmak


GERİLİM BAŞAĞRISI


Gerilim baş ağrısı baş ağrıları içinde en sık görülen tiptir Çevresel faktörlerin değişmesi, aşırı sorumluluk yüklenme, düş kırıklıkları, ailesel ve ekonomik sorunlar gibi insan yaşamındaki önemli değişiklikler sonucu yüz, baş ve boyun kaslarının sürekli gerilmesi ile ortaya çıkan şiddetli baş ağrısıdır Çoğu kez hasta kendi kendisine migren tanısı koyar Oysa hem mekanizma hem de tedavi yönünden gerilim baş ağrısı migrenden çok farklı bir biçimde ele alınmaktadır

Gerilim baş ağrısının en önemli özelliği genellikle boyun bölgesinden başlayarak tepeye doğru yükselmesi ve sıkıştırıcı bir ağrı şeklinde seyretmesidir Hastalar çoğu kez bu durumu başın cendereye alınmış gibi sıkıştırılması şeklinde nitelendirirler Bu belirtinin yanı sıra bir çok hastada başta yanma hissi, keçeleşme, dokunma ile hassasiyet gibi bulgular ortaya çıkar


Migrenli hastalar kuytu sessiz bir yer ararken gerilim baş ağrısından yakınan hastalar tam tersi gezmek dolaşmak isterler


Gerilim baş ağrısı migrenin aksine tek bir bölgeyi tutmaz Daha yaygın bir seyir gösterir Gün ilerledikçe şiddetlenir Saatler boyunca sürer gider


Migrende ağrı öncesinde görülebilen görme bozukluğu ve diğer belirtiler gerilim baş ağrısında yoktur


Gerilim baş ağrısında baş, boyun ve omuz bölgesi kaslarında basınç uygulamakla yansıyan ağrının ortaya çıkmasına neden olan tetikleyici noktaların (trigger points) ortaya çıkması önemli bir bulgudur


Kas kasılması baş ağrısının tedavisinde son yıllarda önemli adımlar atılmıştır Kas gevşetici ilaçların yanı sıra depresyona karşı kullanılan ilaçlar son derece etkili olmaktadır


İlaçların yanı sıra çeşitli ilaç dışı yöntemler de baş ağrılarının kontrolünde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır Bu yöntemlerin başında gevşeme eğitimi ve biofeedback gibi psikolojik girişimler gelmektedir Hastalara nasıl gevşeyecekleri öğretilmekte ve bunun için biofeedback adı verilen elektronik cihazlardan yararlanılmaktadır Bu yöntem özellikle kas kasılması baş ağrılarının tedavisinde son derece etkilidir


İlaç tedavisine ve gevşeme eğitimine dirençli ağrılarda baş, boyun ve omuz bölgesinde tespit edilen tetikleyici noktalara çeşitli enjeksiyonlar yapılarak kasların gevşetilmesi ve böylece ağrının kontrol altına alınması yoluna gidilir


GÜNLÜK SÜREN BAŞAĞRISI

Her insan zaman zaman baş ağrılarından yakınır Baş ağrıları her zaman belirgin bir nedene ya da hastalığa bağlı olmayabilir Günlük süreğen baş ağrısı terimi bu ağrıları tanımlamak için kullanılmaktadır


Baş ağrısı kliniklerine başvuranların %30-40’ını günlük süreğen baş ağrılı hastalar oluşturur Pek çoğuna önceden yanlış olarak migren tanısı konmuş ve migren tedavisi uygulanmıştır Ancak hastalar bu tedaviden fayda görmediklerini ifade ederler Bu hastaların yarısından fazlası hemen hemen her gün kontrolsüz bir şekilde ağrı kesici ilaç kullanmakta olduklarını belirtirler Tüm ilaçlar gibi ağrı kesici ilaçların da doktor kontrolü olmadan gelişigüzel kullanımı istenmeyen sonuçlar doğurur Bu hastalarda baş ağrısının günlük hale gelmesinin en önemli sebebi ağrı kesicilerin aşırı kullanımıdır Ağrı kesici alınmadığında baş ağrısı ortaya çıkmaktadır Bu nedenle bu baş ağrısı tipine analjezik (ağrı kesici) çekilme baş ağrısı da denir


Hastalarda baş ağrısı neredeyse her gün vardır Sabah kalkar kalkmaz ağrı fark edilir Ağrının tipi ve yeri değişkenlik gösterir Ağrı ile birlikte bulantı, yorgunluk, uyku bozuklukları, hafıza ve konsantrasyon bozukluğu görülebilir


Günlük süreğen baş ağrılı hastalar genellikle değişik doktorlara başvurup gerekli gereksiz tetkikleri yapılmış ve çeşitli tedaviler uygulanmış, ya da tedaviyi kendileri şekillendirmişlerdir


Tedavide kullanılan ilaçların doktor kontrolü altında kesilmesi gereği vardır İlaçların kesilmesiyle birlikte bir süre artan baş ağrılarıyla karşılaşılabilir Bu dönemde hasta ağrı kesici ilacın çekilmesi nedeniyle oluşabilecek belirtilerin giderilmesi için hekiminin önereceği çeşitli ilaçları kullanmalıdır


Unutulmaması gereken bir başka nokta ağrı kesici ilaçların kontrolsüz şekilde aşırı kullanımının sindirim sistemi ve böbrekler başta olmak üzere vücuda ciddi zararlar verebileceğidir Hem günlük baş ağrılarından kurtulmak hem de bu zararlardan korunmak için kontrolsüz ilaç kullanımı doktor kontrolü altında sonlandırılmalıdır



Boyun Kaynaklı Baş Ağrısı


Sanılanın aksine baş ağrıları her zaman beyinden ya da baştaki diğer yapılardan kaynaklanmaz Baş ağrılarının boyundan da kaynaklanabileceği çok önceleri düşünülmüş, yıllarca tartışılmış ve 1983 yılında servikojenik (boyun kaynaklı) baş ağrısı terimi tıbba girmiştir


Boyun veya kafa arkasında yer alan sinir kökü, kemik, kas, eklem ve disk gibi yapıların çeşitli bozuklukları baş ağrısı şeklinde belirti verirler

Ağrı prensip olarak tek taraflı baş ağrısıdır Ancak boyundaki bozuklukların yerine ve derecesine göre her iki tarafta da ağrı ortaya çıkabilir Boyun hareketlerinde çeşitli yönlerde hareket kısıtlılığı, baş ağrısının çeşitli boyun hareketleriyle ortaya çıkarılabilmesi mevcut olabilir


Boyun kaynaklı baş ağrısından yakınan hastalarda sert spor yapma, baş ve boyun travması (örneğin, trafik kazası) öyküsüne sıklıkla rastlanır Basit bir çarpma şeklindeki bir trafik kazası bile sonradan boyun kaynaklı baş ağrısına neden olacak bir hasara yol açabilir Böyle bir durumda başın kamçı şeklinde hızla ileri geri hareket etmesi hasarı oluşturabilir


Ağrının şiddeti ve süresi hastadan hastaya değişmektedir Ağrı genellikle boyundan başlar, zonklayıcı ve batıcı olmayan bir karakterdedir Bulantı, ışığa ve sese hassasiyet gibi migrende belirgin olarak ortaya çıkan bazı belirtiler boyun kaynaklı baş ağrılarında da görülebilirse de bunlar, migrendekinden daha seyrek ve daha az belirgindirler Fakat ne yazık ki pek çok baş ağrısı tipinde olduğu gibi, boyun kaynaklı baş ağrısı hastaları da yanlış olarak migrenli muamelesi görmüş ve migren tedavisi almışlardır


Tedavide ağrı kesici ilaçlardan sınırlı fayda sağlanır Fizyoterapinin boyun hareketlerinin rahatlamasını sağlayarak ve boyundaki kas kasılmalarını gidererek fayda sağladığı bilinmektedir En etkili tedavi yöntemi boyunda yer alan ve ağrıyı ileten sinirlerin radyofrekans termokoagülasyon yöntemiyle bloke edilmesidir Bunların içinde en belirgin olanı da boyun hareketlerini sağlayan ve boyun omurları arasında yer alan faset eklemler dediğimiz eklemlerin sinirleridir

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



Baş dönmesi




Baş Dönmesi Nedir: Baş dönmesi diyince hastanın dengesini sağlamadaki her türlü problem anlaşılır Bu durum hastayı yatağa düşürüp gözlerini dahi açamayacağı şiddetten, sadece zaman zaman bir kayma hissine kadar değişebilir Hatta sadece bir göz kararması şeklinde ortaya çıkabilir Tıp dilinde genel olarak vertigo adı verilir


Denge Nasıl Sağlanır: Dengenin sağlanması hala tam olarak çözülememiş çok karmaşık ve çok fazla organın rol oynadığı bir durumdur Bu konuda rol oynayan organ ve sistemler arasında beyin, omurilik, iç kulak (labirent), gözler, eklem ve kaslar sayılabilir Bu organları etkileyen herhangi bir hastalık baş dönmesi ile birlikte o organa ait diğer belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir Bu kadar çok organın rol oynadığı bir belirti olan baş dönmesi doğal olarak sadece bir branş uzmanı tarafından değerlendirilemez Genellikle başlangıçta KBB ve Nöroloji doktorları muayene etsede göz, dahiliye veya fizik tedavi branşlarında da muayene olmak gerekebilir


Ne Gibi Şikayetler Hissedilir: Baş dönmesi her hasta tarafından farklı anlatılır Her taraf dönüyor, yer ayağımın altından kayıyor, bir yana doğru kayıyorum, kafamın içi boşalıyor, gözlerim kararıyor şeklinde açıklamalar sık duyulur Bunkarın hepsine birden baş dönmesi denir Baş dönmesi olan hastalarda, sebebin ne olduğuna göre başka belirtilerde olur Kulak hastalıklarına bağlı baş dönmelerinde bereberinde kulak çınlaması, işitme azlığı, kulakta basınç hissi, bulantı-kusma, kulak akıntısı ve gözlerde anormal hareketler (nistagmus) saptanabilir Nörolojik hastalıklara bağlı baş dönmelerinde ise baş ağrısı, uyuşmalar, felçler, göz hareketlerinde anormallikler olabilir Baş dönmesi ile bulunabilecek diğer şikayetler çok değişken olabilir Ancak birçok hastada da sadece baş dönmesi mevcuttur


Sebepleri Ne Olabilir: Yukarıda anlatıldığı gibi baş dönmesi birçok organa bağlı olabilir Ancak burada daha çok iç kulaktaki baş dönmesi yapan hastalıklardan bahsedilecektir İç kulaktaki herhangi bir hastalık diğer kulak şikayetleri ile beraber baş dönmesi yapabilir Ancak sadece baş dönmeside oluşabilir Baş dönmesi yapan kulak hastalıkları arasında şunlar sayılabilir:

-ÜSYE (üst solunum yolu infeksiyonları) sonrası iç kulak tutulumu

-Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç kulakta dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyolojisinin bozulması)

-Meniere Hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapması)

-Vestibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanması)

-Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit)

-Menenjit veya diğer ateşli hastalıkların içkulağı etkilemesi

-İç kulakta veya iç kulak sinirindeki tümöral hastalıklar


Yukarıda belirtilen iç kulak hastalıkları hakkında kendi bölümlerinde daha ayrıntılı bilgi verilecektir


Muayenede Ne Görülür: Baş dönmesi eğer iç kulaktaki bir hastalığa bağlı ise genellikle kulak muayenesinde bir problem görülmez Sadece orta kulak iltihaplarının iç kulağı etkilemesine bağlı baş dönmesi varsa kulak zarında delik ve orta kulakta iltihaplanma görülür Hastada anormal göz hareketleri saptanabilir Bu göz hareketlerinin yönü hangi kulağın hasta olduğuna dair bazı bilgiler verebilir Baş dönmesi gözle görülen bir problem olmadığı için mümkün olduğunca çok bilgi edinilmelidir Bu amaçla doktorunuz ayakta yada yatarken hatta yürürken bazı testlere tabi tutacaktır


Ne Gibi Tetkikler Yapılır: Baş dönmesi için ne gibi tetkiklerin yapılacağı muayene sonunda elde edilen bilgilere göre yapılır Eğer muayene sonucunda kulakla ilgili bir hastalık olmadığı kararına varılırsa doktorunuz sizi diğer branşlara sevkedecektir Ancak buna karar verirken muayene sonrası bazı tetkikler genellikle yapılır Bu tetkikler arasında en sık başvurulan odiometri adı verilen ve hem işitme hemde iç kulak fonksiyonları hakkında bize bilgi veren test uygulanır Ayrıca yine kulakla ilgili normal filmler, bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans (MR) tetkiki yapılabilir Bu testlere bazı kan tahlilleri de eklenebilir Ancak birçok kulak hastalığında dahi odiometri, bilgisayarlı tomografi ya da MR' ile bile birşey görülmemektedir Bu gibi testler genellikle tümör gibi daha ciddi problemleri ekarte etmek için uygulanır


Nasıl Tedavi Edilir: Baş dönmesi kendisi bir hastalık olmayıp başka hastalığın belirtisi olduğu için öncelikle asıl sebebin tedavisi gerekir Ancak birçok başdönmesi hastasında ortaya net bir sebep konamamaktadır Bu nedenle asıl amaç baş dönmesini ortadan kaldırmak haline dönmektedir Kulak hastalıklarına bağlı baş dönmeleri (tümörler hariç) genellikle kısa ya da uzun zamanda kendiliğinden ortadan kalkmaktadır Çünkü diğer kulak zaman içinde hasta kulağın problemini kompanse etmektedir Bu bazen 6 ay ya da 1 yıla kadar uzayabilir Baş dönmesi eğer pozisyonel baş dönmesi (BPPV) ise bunun tedavis Epley manevrası denen ve doktorunuzun size muayene masasında uygulayacağı bazı hareketlerle olmaktadır Bu hareketler iç kulaktaki bazı partiküllerin yerine oturmasını sağlamaktadır Diğer sebeplerde ilaç tedavisi kullanmak gerekir Bu amaçla değişik ilaçlar kullanılsada hemem hemen hepsi belli oranda baş dönmesini azaltırlar Baş dönmesi şiddetli olan hastalar bazen serum takılıp hastaneye yatırmak gerekebilir Tümörlere bağlı baş dönmelerinin tedavisi tümörün çıkarılmasıdır yani ameliyattır İlaç tedavisine cevap vermeyen Meniere hastalığında da bazen ameliyat yapılır


Nelere Dikkat Etmeliyim: Baş dönmesi olan hastaların, bu durumu azaltmak için evde uygulayabileceği bazı hareketler vardır Bunları ya doktorunuz size tarif edecektir ya da verilecek broşürlerle size bilgi verilecektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



bebek beyin cerrahisi


Dünya ve Avrupa Çocuk Beyin Cerrahisi Dernekleri yönetim kurulu üyesi olan Prof Dr Memet Özek, genç bir nüfusa sahip olan Türkiye’de akraba evliliklerinin yaygın görüldüğünü bunun da doğumsal beyin anormalliklerini artırdığını vurguluyor


Beyin ameliyatı yapılan hastaların yüzde 34-40’ının çocuklardan oluştuğuna dikkat çeken Prof Dr Memet Özek, “Amerika’da ise bu oran yüzde 20’dir İskandinav ülkelerinde ise hamile kadınlar gebelik döneminde ücretsiz izlenir Anormallikler anne karnında saptanır ve bu bebeklerin doğmaları engellenir ve tüm hasta verileri devlet istatistiklerine girer" diyor Çocuklardaki beyin ameliyatlarının üçte birini doğumsal beyin ve omurilik problemleri oluşturuyor Prof Dr Özek, doğumsal kranial anomalilerin dörde ayrıldığını belirtiyor ve şu bilgileri veriyor:


Doğumsal problemler

1 Hidrofesali: Beynin içinde dolaşan beyin omurilik sıvısının (BOS) dolaşım yollarındaki tıkanıklığa bağlı olarak bu boşluklarda BOS’un birikmesidir Bu birikmeye bağlı olarak kafa büyür, gözler aşağı doğru bakar ve bir süre sonra beynin gelişimi etkilenir ve gelişme bozukluğu gözlenir Beyin omurilik sıvısının dolaşımının olumsuz etkilenmesi beyin dokusundaki gelişim problemleri veya intrauterin enfeksiyonlardan kaynaklanabiliyor Bebek doğduktan sonra ortaya çıkan bir menenjit de bu soruna yol açabiliyor Beyin kistleri ise sıvının aktığı kanallara baskı yaparak hidrosefaliye neden olur

2 Doğumsal beyin kistleri (intrakranial kistler): Beyin kistleri çocuklarda nöbetlere, kafada şekil bozukluğuna yol açar Ameliyat edilmesi şarttır

3 Kraniosinostoz: Kafa kemikliklerinin uyumsuz gelişmesi ve erken kaynaması sonucunda oluşan şekil bozukluklarıdır Sorun sadece kozmetik değil, göz küresi ve beyin dokusu üzerine olan basıdır Bu nedenle yüz ve ön kafatasına ait kemikler çıkarılarak tel ve vidalarla yeniden şekillendirilip kafatasına volüm kazandırılır

4 Ansefelosel: Beynin bir bölümünün kafatası dışında yer almasıdır Mutlaka erken ameliyat edilmelidirler


Omurilikle ilgili problemler

Pedatrik beyin cerrahisinin ikinci önemli konusunu omurilikle ilgili problemler oluşturuyor Bu problemler “spina bifida aperta" ve “kapalı spinal disrafizm" diye iki ayrılıyor

1 “Spina Bifida aperta" probleminde bebeklerin omuriliğin kendisinin veya ondan çıkan sinirlerin açıkta doğduğunu söyleyen Prof Dr Memet Özek, “Bu bebekler 36 saat içinde ameliyat edilmelidir Bu çocuklar lezyonun altındaki seviyelerde motor kayıp sergilerler Ayrıca idrar ve gaita inkontinansı ve cinsel fonksiyonlarında sorunları olur Bu nedenle erken müdahale çok önemlidir" diyor

2 “Kapalı spinal disrofizm" de ise omurilik dışardan gözükmüyor Bebekler normal gözükseler bile zamanla bacaklarda hareketsizlik ve ortopedik problemler doğuyor


Pediatrik beyin cerrahisinin özellikleri

Pediatrik beyin ameliyatlarının süresi 1-9 saat arasında değişiyor Çocuk beyin ameliyatları erişkinlerden önemli farklılıklar gösteriyor Prof Dr Memet Özek, “Çocuklardaki problemlerin önemli bir kısmı doğumsaldır Erişkinlerdeki sorunlar zamanın vücutta yarattığı tahribe bağlıdır" diyor ve ekliyor:

“Bebeklerin genel durumları erişkinlerden çok daha çabuk bozulur Şu anda normal tepkiler veren bir bebeğin 15 dakika sonra bilinci kapanabilir Ama bebekler tedaviye de erişkinlerden daha çabuk yanıt verirler Ancak sorunlarını anlatamadıkları için hekimin klinik tecrübesi büyük önem taşır Ufacık bir bebekte cerrahi dikkatın yanı sıra anestezistin ve yoğun bakım ekibinin rolü çok önemlidir Yenidoğan bebekler ameliyattan sonra muhakkak yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tecrübeli ekip tarafından izlenmelidir"


Farklı ameliyat teknikleri

Nöroendoskopi ameliyatı: Hidrosefalide kullanılan şant tekniğiyle ilgili sorunlar bu yöntemin geliştirilmesine neden oldu Nöroendoskopi ameliyatında beyine açılan 3 milimetre çapındaki deliklerden endoskopla girilerek tıkalı kanallar açılıyor Ya da yeni kanallar oluşturuluyor Prof Dr Memet Özek endoskopinin beyin cerrahisinde uygulanmasının kadın doğum veya ürolojiden çok farklı olduğuna dikkat çekiyor:

“Biz içinde su olan bir ortamda çalışıyoruz Genel cerrahide ise batın gazla şişirilip net görüntü sağlanıyor Bizde ise en ufak bir kanamada sıvı bulanıklaşr ve görüş bozulur Bu ameliyatları yaparken anatomik bilginizin çok iyi olması gerekiyor Aksi halde oluşan kanama ile hastanızı kaybedebilirsiniz Biz ameliyatta eğer sıvının dolaştığı kanallar doğumsal olarak tıkalıysa yeniden açıyoruz Ya da beyine zarar vermeden farklı noktalarda yeni kanal açmaya çalışıyoruz Hastanın BT ve MR sonuçlarından yola çıkarak bu ameliyatı yaptığımızda iyi seçilmiş hastalarda sonuçlar yüz güldürücüdür Ancak risk yüksektir Bunun için de cerrahın tecrübeli olması gerekir Şant taktığınızda hastalarda her yıl için yüzde 15 olan yeniden ameliyat riski, nöroendoskopi ile ortadan kalkar Hastaları 3 gün içinde taburcu ediyoruz Hastalar iyileştikten sonra cine MR yöntemleriyle tetkikleri yapılıyor Açtığımız kanallardan sıvının geçip geçmediğini kontrol ediyoruz"


Epilepsi cerrahisi

Yaygın bir halk sağlığı sorunu olan epilepsinin tedavisinde de cerrahi iyi seçilmiş hastalarda başarılı sonuçlar veriyor Epilepsi ya da halk arasındaki deyimiyle sara denilen hastalığın öncelikli tedavisi ilaç tedavisi olarak kabul ediliyor Hastalar nöroloji uzmanları tarafından izleniyor Ancak tedaviye rağmen bu hastaların yüzde 30’u ilaca direnç gösteriyor Prof Dr Memet Özek, “Bu hastalar içinde iyi bir seçim yapılır BT, MR gibi tetkikler ve EEG, uyku EEG’si, video EEG’si çekilerek uygun adaylar seçildiğinde 3 tip farklı ameliyat yöntemi uygulanabilir" diyor ve şu bilgiyi veriyor:

1 Rezektif cerrahi: Ameliyat öncesinde hastanın nöbet geçirmesine yol açtığı saptanan beyin alanının beyine zarar vermeden çıkarılmasıdır

2 Diskonneksiyon: Bu yöntemin uygulandığı hastaların beyninde krize yol açan birden fazla elektrik odağı vardır Hepsinin çıkarılması mümkün olmadığı için anormal elektrik boşalımının yayıldığı yollar kesilir

3 Vagal sinir stimülasyonu: Diğer iki yöntemden yararlanamayan hastalara uygulanır Vagal sinir stimülatörü adı verilen bir pil vücuda yerleştirilir Bu pilden çıkan kablolar vagus sinirine bağlanır Pil bilgisayarla ayarlanır ve beyine düzenli sinyaller gönderilir Hastanın beyninde anormal elektik boşalması olacağı zaman gönderilen sinyaller krizi engeller


Spastisite cerrahisi

Spastisite doğum travmalarından, bebeğin doğar doğmaz yeterince oksijen alamamasından kaynaklanmaktadır Türkiye’de yenidoğan yoğun bakım merkezlerinin tıp fakülteleriyle sınırlı olması sorunu büyütmektedir Bebekler yaşamın en değerli ilk 10 dakikası sırasında yeterince hizmet alamıyor Spastisite ile zihinsel gelişim farklı iki olaydır Prof Dr Memet Özek, şu bilgiyi veriyor:

“Bu çocuklarda kasların kıvamı artmıştır Bu yüzden çocuğun vücudunu hareket ettirmesi kısıtlıdır Hareketlerini kontrol etmekte zorlanır İki tip yöntemle kasların katılığının yumuşatılıp hareketlerin kontrolünün arttırılması sağlanıyor Ancak bu durumda ailenin beklentisiyle hekimin vereceklerinin örtüşmesi gerekiyor Yatakta kıpırdamadan yatan bir çocuğun oturur hale getirilmesi, sıvı gıdalarla beslenirken katı gıdalarla beslenebilmesinin sağlanması ulaşılabilir hedeftir Ya da duvara tutunarak yürüyen bir gencin yürümesi, ulaşılabilir bir başarıdır Biz hastalarımızın ameliyat öncesinde ve sonrasındaki hareketlerini videoya alarak gelişimi görüntülüyoruz Uyguladığımız yöntemler ise şunlar:

1 Baclofen pompası takılması: Bu yöntemde vücuda baclofen pompası takılıyor Ve aynı konsatrasyonda baclofen adı verilen bir ilaç düzenli olarak omuriliği çevreleyen subaraknoidal mesafeye veriliyor Kaslar yumuşatılıyor

2 Selektif dorsal rizotomi: Bu yöntemde ise bel bölgesinde omurilikten çıkan vücudun anormal kasılmasına yol açan sinir lifleri bulunarak devre dışı bırakılıyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



BEL AĞRISI


Bel ağrısı günümüz toplumunun %60-85 inde hayatın her hangi bir döneminde görülebilen, sebebleri çok çeşitli olan bir sendromdur Özellikle mekanik bel ağrılarında tedavi maliyetlerinin yüksek olmasının yanında, ağrının kronikleşmesinin hasta üzerindeki olumsuz etkileri çok önemlidir

Bel ağrıları yaygın sanılanın aksine, kaçınılmaz olan yaşlanmanın sonucu değildir Tüm organlar gibi omurganın aşınıp yıpranması da fizyolojik bir olaydır Omurganın zamanla esnekliği yitirerek sertleşmesi, gittikçe zayıflayan kaslara karşı ek dayanıklılık sağlayan bir denge unsurudur


Bel ağrısı bütün yaşlarda görülebilir Hatta 15 yaşında dahi ameliyat olan hastamız mevcuttur Kronik hastalık tedavisi açısından kalp hastalıklarından sonra 2 sıradadır Bel ağrısının önemi özellikle sanayi kesiminde ve çalışan toplumda ortaya çıkmaktadır Ağrı nedeniyle iş günü ve iş gücü kaybı yüklü bir yekün tutmaktadır


Bel ağrısı olan hastaların % 70-80'i ilk akut ataktan sonra her hangi bir tedaviye gerek kalmadan iyileşebilmektedirler % 20-30 unda ise 2 - 3 tekrar olabilmektedir Burada önemli olan bu tekrarların gelmesini önlemektir Çünkü tekrarlarla ağrı kronikleşir ve hasta bel ağrısı nedeniyle hiç iş yapamaz hale gelir Bunu önlemek de belin eğitimi ile olur Kişinin belini tanıması, belin hangi hareketle ne kadar zorlanacağını bilmesi, bel ağrısına yol açan risk faktörlerini, egzersizlerin ağrıda nasıl korunabileceğini öğrenmesi gereklidir


Bel ağrısının oluşumunda, omurgadaki yıllara bağlı aşınıp yıpranma yanısıra, omurganın uygun olmayan duruşu (kötü postür) ve beli zorlayan bedensel hareketler sorumludur Bunun için günlük yaşantıda ve mesleki çalışmalarda doğal olmayan bedensel davranışların neler olduğu tanımlayıp, doğrusunu öğrenip omurganın aşırı zorlanmasını önlemek gerekir BELMER ‘de bel ağrılarını yok edebilme ve önleme yolları size öğretilerek az ağrıyla yada hiç ağrısız yaşam için pratik öğütler verilecektir Bel koruma prensipleri, yalnız akut ağrılı dönemde değil, tüm yaşam boyunca gereklidir Üstelik bunlar, hiç de zor olmayan doğal davranışlardır




Bel Ağrısının Sebebleri Nelerdir ?





Bel ağrısının pek çok sebebi vardır Bizim en sık rastladığımız mekanik bel ağrısıdır Bundan başka tümör, infeksiyon, inflamatuar romatizmal hastalıklar, kireçlenmeler, bel fıtığı dediğimiz “disk kayması”, doğuştan olan kemik anomalileri ve bel kaymaları (spondilolistezis), bel ağrısı sebebidir


Bel Ağrısında Ne Zaman Doktora Başvurulmalıdır ?



Sık sık tekrar eden ve istirahatle geçmeyen, şiddeti gittikçe artan bel ağrılarında, bel ağrısı ile birlikte bacakta ağrı, uyuşma vs varsa mutlaka doktora başvurulmalı ve hastalığın teşhisi konmalıdır


Bel Ağrısında Risk Faktörleri Nelerdir ?



Meslekle ilgili olan faktörler:


Ağır fiziksel aktivite ve ağır kaldırma gerektiren meslekler (Ör: İnşaatlarda çalışanlar)

Devamlı öne eğilme, eğilerek dönme gerektiren meslekler

Araba, otobüs, kamyon, kullanma gibi vücudu sürekli vibrasyona maruz bırakan meslekler

Uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren meslekler

Bütün bu saydığımız durumda çalışmak zorunda olan kişilerde bel ağrısı ve bel fıtığı görülme riski artmaktadır


Sportif aktivitelerle ilgili risk faktörleri:


Futbol, halter, kürek ve güreş sporlarıyla uğraşan kişilerde bel ağrısı sıklığı artmaktadır


Kişisel risk faktörleri:


Yaş: Bel ağrısı bütün yaş gruplarında görülmekte beraber yaşın ilerlemesi ile birlikte görülme sıklığı artmaktadır Bunda da en önemli etken omurganın dejenerasyonudur Postür bozuklukları, karın ve sırt kaslarında güç azalması yine önemli risk faktörüdür


Psikolojik risk faktörleri


İşinden memnun olmama, işini sevmeme veya takdir edilmeme,aile içi sorunlar gibi durumlar bel ağrısında risk faktörleri arasında sayılmaktadır





Omurganın Yapısı ve İşlevi


Omurga vücut hareketlerinin eksenini oluşturur, gövdeye destek verir ve omuriliği korur Boyunda ve belde açıklığı arkaya, sırtta ise açıklığı öne bakan normal eğrilikler vardır Bunlar vücudun dengesi yönünden önemlidir


Omurganın hareket birimi, üst üste duran iki omur gövdesiyle, bunların arasındaki etrafı liflerle çevrili, ortası katı jel kıvamındaki disk, omurga eklemleri ve bu eklemlerin kapsüllerinden oluşan bölümdür Kaslar ve bağlar omurların değişik yerlerine tutunur Omurga, omurga kasları yardımıyla dik durur ve hareket eder Bağlar ve eklem kapsülleri de ek destek verir


Duruşları normal olmayan ve egzersiz yapmayan insanlarda, eklem kapsülleriyle bağlar aşırı gerilir ve gevşer Omurga eklemleri üzerine binen yük artar Doğal duruşları bozulur Sonuç; ağrı ve erken dönemde yıpranmadır


Özellikle beldeki eğriliğin artması ve belin çukurlaşması, eklem yüzeylerinin birbirine yaklaşmasına ve birbiri üzerinde kaymasına sebeb olur Bu da eklem kapsülünü gerer ve belde sık görülen ağrılara sebeb olur


Bel bölgesi, 5 bel omurundan oluşur Bu omurların arasında 5 adet disk vardır ve omurganın en geniş yüzeye sahip diskleridirler Bu disklerin görevi yük taşımak ve omuriliği korumaktır Disk üzerine gelen kuvvet postür (duruş) ile yakından ilişkili olup, sırtüstü yatar durumda 25 kg iken, eğik oturur pozisyonda 250 kg'a kadar çıkmaktadır




Bel Eğitiminde Neler Yapılabilir?



Vücut postürünün düzeltilmesi

(Postür, insanın duruş biçimidir)


Belin fonksiyonunu sağlıyan tüm kaslarda yeterli gücün yeniden elde edilmesi


Günlük yaşam aktivitelerinde uygun postürün ve bunu devamlı korunmasının öğrenilmesi


Günlük yaşam aktivitelerinde beli zorlamadan eğilme, kaldırma, itme, çekme, dönme ve oturma hareketlerinin nasıl yapılacağının öğrenilmesi


Bel ağrısına katkıda bulunan bütün psikososyal, mesleki ve kişisel emosyonel faktörlerin araştırılması ve ortadan kaldırılması gereklidir




Bel Ağrısında Egzersizin Önemi Nedir ?



Egzersizler bel ağrısında tedavinin önemli bir parçasıdır Egzersizin etkilerini şu şekilde sıralayabiliriz:


Gevşemeyi sağlamak,


Ağrıyı azaltmak, spazmı çözmek


Zayıf kasları güçlendirmek


Spinal dokularda (belde) mekanik yüklenmeyi azaltmak


Vücudun genel fiziksel uyumunu artırarak olası zorlanmaları önlemek


Postürü düzeltmek


Omurganın mobilitesini artırmak


Denge ve koordinasyonu artırmak


Orta hızla tekrarlanan hareketler spesifik dokuların, özellikle disklerin beslenmesini artırır


Kısa sürede işe dönüşü sağlar


Ayrıca egzersizler sıkıntı ve depresyonu azaltarak, kişide bir gevşeme ve rahatlama sağlamaktadır




Bel Sağlığı Eğitiminde Ne Gibi Kurallara Dikkat Edilmelidir ?



Bel ağrısından yakınan kişilere bel eğitimi için bazı önerilerde bulunabiliriz


Hareketsiz kalmayın Yetersiz hareket, vücuttaki doku ve organların gereği gibi beslenmesini düzenleyen, yaşam için önemli metobolizma olaylarını olumsuz yönde etkiler Yeteri kadar hareket etmeyen organizmada, belli vücut bölgelerinin beslenmesi aksar ve metabolizma artıklarının vücut dışına atılması azalır Yetersiz hareketin en önemli olumsuz sonucu, kas ve kemiklerin zayıf kalmasıdır


Hareketli olmak, tüm vücut fonksiyonlarını canlı tuttuğu gibi, aşınma, yıpranma ve kuvvet yitirilmesini de önler Tüm eklemler gibi, omurga disklerinin beslenmesi de emme-basma tulumba mekanizmalarıyla gerçekleşir Bu yüzden sürekli oturmak veya ayakta durmak bel hastası için sakıncalıdır Vücut pozisyonunun sık sık değiştirilmesi, omurganın kemik yapısının ve disklerin daha iyi beslenmesini sağlar, dolayısıyla vaktinden önce aşınıp yıpranmasını önler


Bel ve sırtınızı dik tutun Omurga için en rahat ve uygun olanı bel ve sırtın düz durduğu pozisyondur Güçlü bel ve karın kasları, belin düz durmasını kolaylaştırır Bu nedenle de düzenli egzersiz gereklidir


Kötü duruş sırtta kamburluğu, belde de iç çöküklüğü artırır Erken dönemde kalıcı kambur oluşur


Yerden bir şey alırken öne doğru eğilmeyin, çömelin Omurganın en çok zorlandığı pozisyonlardan biri, gergin dizlerle öne eğilip yerden bir şey almaktır En iyisi çömelmektir Bu durumda omurga düz duracağı için çok daha az zorlanır


Sizin için ağır cisimleri kaldırmayın Ağır kaldırmak, belin alt bölgesindeki diskleri zorlar Sık sık bel ağrısından yakınanlar, kesinlikle ağır yük taşımamalıdır Eğer ağır bir yük taşıma zorunluluğu varsa, eldeki eşya olabildiğince vücuda yaklaştırılarak, hatta dayanarak götürülmelidir


Taşıdığınız ağırlıkları ikiye bölün ve vücudunuza yakın tutun Bu şekilde omurgaya binen yük eşit dağılacağı için diskler tek yönlü zorlanmayacaktır


Otururken belinizi düz tutun ve sırtınızı bir yere dayayın

Zamanın çoğunu oturarak geçiren insanlar, sürekli masa başında çalışanlar, sürekli araba kullanmak zorunda olanlar için bu önemli Sürekli masa başında oturmak zorunda olanlar, ayakların altına küçük bir yükselti veya iskemle koysunlar ve kolları da koltuğun yanlarına dayasınlar Otururken de sık sık pozisyon değiştirsinler


Ayakta dikilirken dizleri gergin tutmayın Yüksek topuklu ayakkabılar da beli çukurlaştıracağı için omurgayı zorlar Topukları ve tabanları yumuşak ve alçak topuklu ayakkabı giyilmelidir


Yatarken bacaklar gergin olmasın Sırtüstü yatarken dizlerin altına konacak küçük bir silindir yastığın büyük yardımı dokunur Yan yatarken de dizlerin arasına yastık konmalı Yüzüstü yatış bel ağrısı olanlar için uygun bir pozisyon değildir


Spor yapın, imkanı olanlar için yüzme bel ağrısında yapılabilecek en ideal spordur (serbest, sırtüstü) Ayrıca hızlı tempolu yürüyüş yapılabilir ve bisiklete binilebilir

Omurga kaslarını düzenli çalıştırın Bu da düzenli egzersizle olur Bu egzersizler hiçbir zaman zorlanarak ve sert yapılmamalıdır




Aniden Ortaya Çıkan Bel Ağrısında Ne Yapılmalı ?



Bir ağır kaldırma, ani hareket veya ani bir öksürme, hapşurma neticesi bir anda oluşan ve kişiyi hareketsiz bırakan bel ağrılarının önde gelen nedeni aşınmış yıpranmış disklerin kayarak omurga bağları yada sinirler üzerine baskı yapmasıdır Bu durumda hemen sırtüstü yatıp, dizlerin, bacakların altına birkaç minder veya bir sandalye koyarak gevşemeye çalışılmalı Bu tür ağrılarda 5-10 dakikalık buz mesajı yapılabilir Ağrıyı ve kas spazmını azaltmada faydası olur Akut durumda soğuk uygulama faydalıdır Bu dönemde uygulanacak sıcak ağrıları daha da artırabilir Sıcak tedavi, ağrılar devamlı hale gelince (kronikleşince) uygulanır



Günlük Yaşantı İçin Öğütler:



Bel ağrısı olan kişilerin bel eğitimi kurallarını günlük yaşantıya aktarmaları çok önemlidir


Sürekli oturmaktan yada ayakta dikilmekten kaçının Sık sık pozisyon değiştirin


Ev hanımları, işinize sık sık ara verin ve gevşemiş olarak dinlenin


Ütü yaparken, üzerinde bastığınız ayağınızı sık sık değiştirin Ayağınızın birini yüksekçe bir yere koyarsanız belinizin yükünü azaltmış olursunuz


Bulaşık makinanızı vücudunuz dönük iken boşaltmayın Elinizi bir yere dayayın, çömelin ve makinayı öyle boşaltın


Bacaklarınız gerginken öne eğilmeyin Yerden bir şey alırken dizlerinizi biraz bükün Ağır bir şey kaldırırken de belinizi düz tutun, cismi vücudunuza mümkün olduğunca yaklaştırarak kaldırın


Yatak ve koltuklar çok yumuşak olmamalı

Elektrik süpürgesini kullanırken dik durun Faraşla yerden bir şey alırken çömelin


Omurgadaki erken aşınma ve yıpranmalar bir kez yapılan yanlış davranış değil, sık sık tekrarlanan hatalı hareketler sonucudur Onun için yapılan hareketlere her zaman dikkat edilmelidir


Her gün biraz spor yapmayı deneyin




Bel Sağlığında Beslenmenin Önemi Nedir ?



Bel ağrısı olan kişilerin bel eğitimi kurallarını günlük yaşantıya aktarmaları çok önemlidir

Bel ağrısında beslenmenin ne etkisi olabilir diye düşünülebilir Ancak dikkat edilirse, toplumumuzda bel ağrısından yakınanların bir çoğunun az hareket ettiği, çok yemek yediği ve yediklerine de dikkat etmedikleri gözlenebilir


Sonuç; fazla kilolar, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, damar sertliği, romatizmal hastalıklar ve eklemlerde erken dönemde aşınma ve yıpranmalar Beslenmede temel kural, yaşam boyu normal kilonuzu koruyabilecek ölçüler içinde yemenizdir


Gıdalarla yeterli kalsiyum alımı, D vitamini ve güneş ışığı kemik yapısı için son derece önemlidir Bunlara dikkat edilmezse erken yaşta osteoporoz gelişebilir Bu da yaşlılıkta bel ve sırt ağrılarının önde gelen nedenidir



Bel Fıtığında Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon ?



Bel fıtığında fizik tedavinin amacı; dolaşımı sağlamak, beslenmesi bozulan bel bölgesindeki kas spazmını çözmek, enflamasyonu gidermek ve disklerin beslenmesini normale getirmektir Bunun için çeşitli fizik tedavi uygulamaları yapılır


Bunlar:

Yüzeyel sıcak: Hot pack, Enfraruj

Derin ısıtıcılar: Ultrason, kısa dalga diatermi

Vakum

TENS, Enterferansiyel, diadinamik akımlar

Laser

Traksiyon

Egzersizdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



Bel fıtığı ve tedavisi




Bel bölgemizde bulunan omurgaların arasındaki kıkırdak yapının yırtılarak, omurilikten çıkan sinirleri sıkıştırmasıdır Önce şiddetli bel ağrısı, daha sonrada ayağa yayılan ağrıyla ortaya çıkar Yatak istirahati ve bazı ağrı kesicilerle tedaviye rağmen, ağrısı geçmeyen, sosyal yaşantısı etkilenen ve ayakta felçler ortaya çıkan hastalarda uygulanan cerrahi girişimler bu gün hızla gelişmekte, hasta kısa sürede eski yaşantısına dönmektedir Tedavisinde gecikilen vakalardaysa, ağrılar ve felçler kalıcı olmaktadır


OMURGANIN YAPISI

Kafa tabanından, kuyruk sokumuna kadar devam eden kemik sistemine omurga denir Omurga Yastıkçık (disk) dediğimiz kıkırdaklarla birbirine bağlanmış omur cisimciklerinden meydana gelir Bu karmaşık yapının ortasında omurilik bulunur ve beyinden gelen emirleri , sinirler vasıtasıyla çevre organlara iletir Omurga aynı zamanda gövdenin dik durmasını sağlayan kemik sistemidir

Vücut ağırlığının 2/3 kadarına taşıma görevi görür Bu zorlu görevi sadece omur ve yastıkçık dediğimiz kemik ve kıkırdak sistemiyle değil, bunlar arasındaki bağ dokusu, sırt adeleleri ve karın adelelerinin gücüyle sağlar Beş adet bel omuru bulunur

İNTERVERTEBRAL DİSK MESAFESİNİN YAPISI


İntervertebral disk dediğimiz yapı, kısaca omurgalar arası yastıkçık olarak adlandırılır Omurgalar arası bir eklem olması yanında, omurgalara binen yükü emici göreve sahiptir

Yapısına baktığımızda 3 ayrı kısma ayrıldığını görürüz:

1-Kıkırdak doku: Alt ve üst omurgalara bütünüyle yaslanan ve tüm omurga genişliğindeki kıkırdak yapıdır Her iki omurga arasındaki çekirdek kısmı sınırlar

2-Bağ dokusu (anulus ): Ortadaki çekirdek kısmı çepeçevre saran kuvvetli bir yapıdır Bu elastik bağ dokusu omurganın ön kısmında en kuvvetli, omurilik ve sinirlerin yer aldığı arka kısım ve özellikle yanlarda daha zayıftır

3-Çekirdek kısım (nukleus): Jelatin kıvamında , su içeriği fazla bir yapıdır Çevresini saran elastik bağ dokusuyla birlikte, omurgaya binen basıncı karşılar


Çekirdek dediğimiz kısmın , bağ dokusu dediğimiz elastik kısmı yırtarak, omurilik kanalı ve sinir köklerine bası yapacak tarzda yırtılmasına bel fıtığı diyoruz Bu yırtılma sonucu çekirdek kısım sadece bağ dokusunu omuriliğe doğru ittiği gibi (en hafif şekli -bulging) , bağ dokusunun tam yırtılmasıyla omurilik kanalında serbest parçacık şeklinde yer alabilir (en ağır durum- akmış, serbest disk)

TEDAVİ PRENSİPLERİ 4 ANA BAŞLIKTA ÖZETLENEBİLİR Sayfayı yazıcıya gönder


-YATAK İSTİRAHATİ : EVRE 1-2-3-4

-İLAÇ KULLANIMI: EVRE 1-2-3-4-5

-FİZİK TEDAVİ ve EGZERSİZ: 1-2-3

-CERRAHİ TEDAVİ: EVRE 3-4-5


YATAK İSTİRAHATİ: ilk 4 evrede de kısmen fayda sağlar Özellikle 1 evredeki hastalar için vazgeçilmezdir Tedavi planında özellikle başlangıçtaki yatak istirahati çok önemlidir Omurgalar arasında yırtılan kıkırdağın omurilik ve sinirleri sıkıştıran kıkırdağın yapısı % 80 oranında su içerir Hareketsizlik ve istirahat altında yırtılan kıkırdağın su içeriğinin vücut tarafından emilmesiyle, kıkırdağın hacmi küçülür ve sinire olan bası azalır Ayrıca iki omurga arasındaki kıkırdaktaki basınç yatan insanda 1 kabul edilirse, ayağa kalkıldığında 2, oturma durumunda 4 misline ulaşır Görüldüğü gibi hem kıkırdağın su kaybederek küçülmesi ve bu arada omurgalara yansıyan basıncın düşük olması için, bel fıtığının başlangıcında kesin yatak istirahati gerekir Ancak bu istirahat 5 günü geçmemelidir Uzatıldığında adelelerde hareketsizliğe bağlı erimeler başlar ve aktif hayata dönen kişide zorluklar yaratır


İLAÇ KULLANIMI: 1-2-3-4-5 evrelerde kullanılır Yatak istirahatine ek olarak bazı analjezik- antienflamatuar ve adele gevşetici ilaçların kullanımından hastalar fayda görür Bu ilaçlar ağrı kesici özellikleri yanında, yırtılan kıkırdak ve bası altındaki sinir kökünün çevresindeki ödemide çözerek etki ederler Adele gevşetici ilaçların ise sadece kesin yatak istirahati yapanlarda kullanılması önerilir İşine dönen, günlük aktivitesine devam eden hastalarda kullanılması, adelelerin gevşemesiyle, omurgalara daha fazla yük binmesine neden olarak , bel fıtığı oluşmuş mesafede basıncı arttırabilir Buda yırtılan yastıkçığın iyileşmesini engeller Bel fıtığı nedeniyle kullandığımız bütün ilaçların uzun süreli kullanımda, özellikle karaciğer fonksiyonlarını bozmak ve mide ülseri gibi hastalıkları alevlendirmek gibi yan etkileri vardır Kullanımları mutlak hekim kontrolünde yapılmalıdır


FİZİK TEDAVİ VE EGZERSİZ: Bel fıtığı sonucu oluşan adele spazmı ve ödemi çözmek için kullanılır Egzersizlerle de amaçlanan karın ve sırt kaslarının gücünü arttırarak, omurganın kemik sitemine düşen gücün dengeli dağılımını sağlamaktır


Egzersiz programı başlangıçta 3-5 dakika gibi kısa süreli başlar Gün geçtikçe süresi arttırılır Ameliyat sonrasıda aynı egzersiz programı kullanılmaktadır


CERRAHİ TEDAVİ: Yırtılan yastıkçığın , sinirlere ve omuriliğe olan basısını ortadan kaldırmayı amaçlar 3-4-5 evrelerdeki hastalarda cerrahi uygulanmalıdr Bu gün için bilinen cerrahi teknikler :

Klasik diskektomi

Mikrodiskektomi

Endoskopik diskektomidir

Bize göre artık klasik diskektomi tarihe karışmıştır Mikrodiskektomi ve endoskopik diskektomi tercih edilmesi gereken yöntemlerdir Hastaların kısa sürede işlerine dönmesi, ameliyat sonrası rahat bir nekahat dönemi geçirmesi gibi hastaların en büyük beklentilerini karşılayan bu yöntemler, ilerde fıtığın tekrarlama oranınıda en aza indirmektedir Hastanın ben şu yöntemi istiyorum demesi yeterli değildir Size uygulanacak tekniği mevcut durumunuz ve filimlerdeki görüntü sonrası doktorunuz seçecektir Her iki ameliyat tekniğininde kendine göre avantaj ve dezavantajları göz önüne alınarak, size en uygunu seçilmekte ve uygulanmaktadır

Ancak endoskopik diskektominin avantajları ve uygulama alanı hızla artmaktadır Çünkü bu yöntemde, omurilik kanalı içindeki serbest fıtık parçalarıda rahatlıkla görülüp çıkarılmakta, iki omurga arasına sokulabilen görüntü kamerasıyla içerde kalan fakat hastayı rahatsız etmesede daha sonra tekrarlamalara neden olabilecek parçaların çıkarılmasına olanak tanınmaktadır Diğer hiçbir endoskopik bel fıtığı ameliyatında bu avantajlar mevcut değildir Ayrıca bütün bel fıtıklarının % 10 kadarını oluşturan yan yerleşimli fıtıklar bu endoskopik teknikle hiç zarar vermeden kolayca çıkarılmaktadır

Ameliyata pozitif katkıda bulunan etkenler:

-Hastanın şikayetleri, muayenesi ve çekilen MR arasında uyumluluk

-Bası gelişen sinir dokusunda hasar tam yerleşmeden ameliyat edilmesi

-Hastanın normal kilolu olması

-Hastanın diabetik ve hipertansiyonu bulunmaması

-Hastanın ağrı eşiğinin normal olması

-Hastanın tedavi prensiplerini iyi anlayarak, hekimine güvenmesi Parasal problemlerin hastayla hekim arasında sorun teşkil etmemesi

-Hastanın ameliyat sonrası rehabilitasyon programını anlayabilecek düzeyde psikolojik yönden stabil olması

-Hastanın ameliyat nedeniyle başka çıkarlar beklememesi (örneğin bu ameliyattan sonra emekli olmayı bekleyen kişi)

-Cerrahın tecrübesi ve hastaya uygun ameliyat yöntemini seçebilmesi

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji





beyin kanaması


Beyin kanamalarını iki ana gurupta inceleyebiliriz


BEYİN İÇİNE OLAN KANAMALAR: Beyini besleyen damarların cidarının yırtılması sonucu,kanın beyin içine sızması ve beyin dokusunu tahrip etmesidir Beyin damarları yaş ilerledikçe yıpranırlar ve elastiki özelliklerini kaybederlerBu nedenle özellikle tansiyon yüksekliği olan yaşlı insanlarda sıklıkla yırtılarak beyin kanamaları oluştururlarHastaların bir tarafları felç olurAyak ve el (tutulan tarafda) tamamen veya kısmen felç olurAyrıca konuşma merkezinin tutulduğu durumlarda hasta konuşamaz Genç yaşlarda beyin damarlarının cidarının zayıflaması sonucunda balonlaşması ve bu balonlaşan kısmın yırtılması neticesinde beyin kanaması oluşabilirDamarlarda oluşan bu balonlara "ANEVRİZMA" adı verilir Anevrizma rüptürü, yani anevrizma yırtılması her yaşta görülebilir Önceden tespit edilmeleri mümkün değildir Hastanın hiç bir şikayeti olmaz Ani bir zorlanma,heyecanlanma ile balonlaşan damar yırtılabilir


Beyin içine olan kanamalar

Beyin dışına olan kanamalar

Sanatçı Ebru Gündeş'in kameralar önünde hastalanmasını hatırlarsınız Anevrizma yırtılması ve oluşan beyin kanaması sanatçıyı anında komaya soktu Yaşı 40 civarında olanlar hatırlarlar Türk sinemasının kralı Ayhan Işık'da yine anevrizma kanaması sonucunda vefat etmişti Anevrizma kanamaları aniden oluşur ve hastaların büyük çoğunluğu komaya girerler Tedavi ameliyatdır Ameliyat ile balonlaşan ve yırtılan damar bağlanır Çok ince,hassas bir ameliyat olup,ancak büyük merkezlerde,bu işler için özel eğitim almış beyin cerrahisi uzmanları tarafından yapılırlar


BEYİN DIŞINA OLAN KANAMALAR: Genelde travmalar sonucunda oluşurlar Beyinin üzerinde DURAMATER denen bir zar vardır Bu zarın üstünde bulunan damarlar travma neticesinde kırılan veya çatlayan kafatası kemiklerinin zedelemesi ile kanama yapabilirler Oluşan kanama beyin zarı duramater ile kafatası kemikleri arasında birikir ve beyinin sıkışmasına neden olur Ameliyat edilmezse beyin ölümü husule gelir ve hasta ölür Bu kanamalara EPİDURAL HEMATOM adı verilir Şiddetli travmalarda beynin üzerindeki damarlarda zedelenebilir Bu damarlardan sızan kan duramater (Beyin zarı) altında birikerek yine beyinin sıkışmasına neden olurBu kanamalara SUBDURAL HEMATOM adı verilir Ayrıca beynin üzerini örten çok ince bir zar olan araknoid zarın altına doğru da kanama olabilir Bu tür kanamalarada SUBARAKNOİD KANAMA adı verildir


Kafa travmalarından sonra özellikle hastalar 24 saat müşahade altında tutulurlarBunun sebebi;beyin içinde başlayan bir kanama ilk başlarda belirti vermeyebilirAncak ilerleyen saatlerde kanamanın artması ve beyine baskı yapması sonucunda hasta komaya girebilirBu nedenle kafa darbelerinden sonra 24 saat hastanede gözlem altında tutulurlar hastanız kazadan sonra ilerleyen saatlerde kusmaya başlarsa ve dalgınlaşırsa vakit geçirmeden acil servise müracaat ediniz


TEDAVİ: Bu bölümde daha ziyade kazalar sonucu oluşan beyin kanamalarını anlatacağım Bazen hastaların ufak tefek ağrılar dışında hiç bir şikayeti yoktur Hastahaneye yatmayı kabul bile etmezler Ancak gecenin bir saatinde koma halinde geriye dönen hastalarımız vardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



Beyin tümörleri



Beyin tümörleri yerleşim yerlerine ve tümör çeşitlerine belirtiler verirler Kafa içi basıncının artmasına bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler ortaktır Bu belirtiler,baş ağrısı, bulantı ve kusmadır




HİPOFİZ ADENOMLARI


Hipofiz adenomları hormon salgılayanlar ve hormon salgılamayanlar olarak iki ana gruba ayrılır Hormon salgılayanlar genelde salgıladıkları hormona bağlı olarak belirti verirler Hormon salgılamayan adenomlar ise uzun zaman belirti vermezler ancak optik sinire (Görme ile ilgili sinir) bası yaparak görme bozukluklarına neden olurlar Hormon bozuklukları, adet düzensizlikleri veya olmaması, memeden süt gelmesi, aşırı şişmanlama, hızlı boy uzaması, ellerde, ayaklarda ve çenede büyüme hormon bozukluklarının belirtileridir ve doktora baş vurulması gereklidir Tümör boyutları çok artarsa kafa içi basıncı arttırır ve baş ağrısı , bulantı ve kusma şeklindeki genel belirtilere neden olur






PONTOSEREBELLAR KÖŞE TÜMÖRLERİ

Bu tümörler beyin dokusunun bir bölgesine yerleşmiş tümörlerdir İşitme siniri tümörü ( Akustik nörinom) sık olarak görülen tümördür Ayrıca menegiom ( Beyin Zarı Tümörü ) ve epidermoid tümörlere de rastlanır Beyin tümörlerinin genel belirtilerine ilaveten bu bölge tümörlerinde işitme ve denge bozuklukları da görülmektedir Bu tümörler küçük boyutta yakalandığında işitme korunabilir Tümör çok büyük ise işitme korunamadığı gibi Fasial (Yüz) Siniri de etkilenebilir






MENENGİAL (BEYİN ZARINA AİT) TÜMÖRLER

Menengiomlar genelde büyüyerek kafa içi basıncının artmasına neden olurlar ve baş ağrısı bulantı ve kusmaya neden olurlar Epilepsi (Sara ) nöbeti de görülebilir Ayrıca bu tümörler yerleştikleri yerlere göre de belirti verirler Optik sinir (Görme siniri) yakınında yer alanlar görme bozukluğuna neden olur iken hareketle ilgili beyin bölgesine yakın olanlar felçlere neden olabilirler Bu nedenle beyin fonksiyonlarındaki bozukluklarda gerekli tetkiklerin yapılması lazımdır






GLİAL (BEYİN DOKUSUNA AİT) TÜMÖRLER


Bu tümörler genelde kötü huylu olup beyin dokusu içinde büyürlerBelirtileri genel belirtilerdir Yine yerleştikleri bölgelere bağlı olarak belirtiler verirler Epilepsi ( Sara nöbeti) bazı hastalarda ilk belirti olarak ortaya çıkabilir




METASTATİK TÜMÖRLER


Metastatik tümörler vücudun diğer bölgelerindeki tümörlerin beyin dokusuna sıçraması nedeniyle oluşan tümörlerdir Bu tümörler kafa içi basıncını arttırarak ve/ veya yerleşim yerine göre sinir sistemi hasarı oluşturarak belirti verirler Genelde bu tip sıçramalar tümörlerin ilk belirtisi olabilir Bu tümörler radyolojik olarak da görüntülenebilen geniş ödem oluştururlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



BOYUN AĞRILARI


Boyun ağrıları bel ağrıları kadar sık görülmemekle birlikte, her yaş grubunda karşılaşılabilen, yaşam kalitesini düşürüp iş gücü kaybına neden olabilen önemli bir sorundur

Boyun ağrısı nedenleri 3 temel grupta incelenebilir:

Kas iskelet sistemi kaynaklı mekanik nedenler

Boyun dışı bölgelerin hastalıklarının neden olduğu ağrının boyun bölgesinde hissedilmesi (yansıyan ağrı)

Boyun bölgesini tutan yangısal, enfeksiyöz ve tümöral hastalıklar


Akut boyun ağrısının en sık nedenleri:

Boyun fıtığına bağlı ağrı atakları

Miyofasyal ağrı sendromu

Boyun bölgesindeki yumuşak dokuların zorlanması (Servikal strain)


Kronik boyun ağrısının en sık nedenleri:

Boyun kireçlenmesi

Sık görülen bazı iltihaplı romatizmal ağrılar (Ankilozan Spondilit, Romatoid artrit)

Fibromiyalji


Yanlış duruş, psikolojik stres, soğuğa maruz kalmak, yorgunluk gibi etkenler boyun bölgesinde ağrı nedenidir Uzun süreli bilgisayar – daktilo kullananlar, sürekli tek noktaya odaklaştıkları için boyun kaslarının yeterince hareket etmemesi sonucu ağrı çekerler


Özellikle stres boyun kaslarında kasılmaya neden olur ve boyun ağrısı ve gerilim baş ağrısı ortaya çıkar Bu şekilde ortaya çıkan ağrılarda kas gevşeticilerin yanı sıra bölgeye yapılan enjeksiyonlar, gevşeme egzersizleri, fizik tedavi yapılması ve antidepresan ilaç verilmesi yoluna gidilir


Boyun Fıtığı


Belde olduğu gibi boyunda da fıtık olabilir Omurları birbirinden ayıran diskler yarı eklem sayılırlar Disk ortasında jel kıvamında bir madde ve bunun çevreleyen yastıkçıklardan oluşur Bu yastıkçıklardan daha dışta olanlar içtekilere göre serttirler Yaşın ilerlemesi ve travmaya maruz kalma durumlarında bu yastıkçıklar yıpranmaya başlar Dıştaki tabaka giderek incelir, ani yapılan ters bir hareket sonrasında yırtılır


İçteki jel kıvamındaki madde bu yırtıklardan dışarı doğru kayarak, omurilikten çıkıp kolumuza giderek o bölgelere hareket emri veren veya o bölgelerin duyusunu algılamanızı sağlayan sinirimize baskı yapar Böylece boyun-kol ağrısı ve o kolumuzda uyuşma, karıncalanma, bazen de güçsüzlük hissederizBöyle durumlarda ilaç tedavisinin yanı sıra öncelikle istirahat, daha sonra fizik tedavi, yetmediği durumda ise son zamanlarda gelişen tekniklerle bölgeye iğne (epidural steroid enjeksiyonu) veya kateter (epidural lizis) adı verilen ince sondalarla girilerek ilaç verilmesi, bu da olmadığı taktirde cerrahi girişim gerekebilir Hasta düzenli olarak boyun egzersizlerini yaparak ve boyun koruma prensiplerine uyarak ağrının sık tekrarlamasını önleyebilir


Boyun Kireçlenmesi

Servikal omurgayı meydana getiren yapıların (kemik, bağ, kas) yozlaşması sonucu ortaya çıkan ve buna bağlı sinir ve damarsal bozuklukları da içeren klinik bir tablodur Nedenlerinin yaşlanma, mikro travmalar, makrotravmalar, duruş bozuklukları ve genetik faktörler olduğu düşünülmektedir Boyun ağrısı, kola yayılan ağrı, baş ağrısı, boyunda tutukluk, kolda güçsüzlük - hissizlik - yanma - batma, ellerde zayıflık - beceri azalması - uyuşma - karıncalanma, kulak çınlaması, baş dönmesi ve bulanık görme gibi yakınmalara neden olabilir

Boyun kireçlenmesine bağlı ağrının tedavisinde kullanılan yöntemler:

İstirahat

Boyun korsesi

İlaç tedavisi

Fizik tedavi

Egzersiz

Enjeksiyon yöntemleri

Eğitim



Servikal Strain


(Boyun bölgesindeki yumuşak dokuların zorlanması):


Travma ve duruş bozukluğu sonucu gelişen, boyunda tutukluk ve lokal ağrı ile karakterize bir tablodur Masa başında çalışanlarda olduğu gibi boynu uzun süre aynı pozisyonda tutmak, yatarak televizyon seyretmek, uygun olmayan yastık ve yatakta yatmak gibi nedenler boyunda zorlanmaya yol açabilirler Kaslarda kasılma gelişeceğinden boyundaki normal olan eğrilik azalır, boyun hareketleri ağrılı ve kısıtlı olur Boyna yönelik radyolojik tetkiklerin sonucu genellikle normaldirTedavi; ilaç, fizik tedavi ve egzersiz yöntemleri ile mümkündür

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



Boyun fıtığı ve tedavisi


BOYUN FITIĞI NEDİR? Sayfayı yazıcıya gönder


Boyunda 7 adet omur cismi bulunur Yapıları itibariyle bir önceki bölümde anlatılan bel omurlarından tek farkları, daha küçük olmalarıdır Her omurga arasında yastıkçık dediğimiz kıkırdaklar mevcuttur Bu kıkırdak yapının yırtılarak , omurga içinde seyreden omurilik veya kola dağılan sinirlere baskı yapması donucu oluşan hastalığa boyun fıtığı denir Hastada şiddetli bir boyun ağrısıyla birlikte kola yayılan ağrı, uyuşma mevcuttur Zamanla yırtılan kıkırdak sinirlere baskı yaparsa kolda kuvvetsizlik, eğer omuriliğin kendisinede bası yaparsa tüm vücutta hareket kusurları ortaya çıkabilir Hastalığın çok ileri dönemlerinde yatağa bağımlı hale gelen hastalara rastlanır


BOYUN OMURLARININ YAPISI:


Kafa tabanından itibaren 7 adet omur cisminden oluşur Her omur cisminin ortasında , beynin devamı olan omurilik bulunur Vücudun çeşitli yerlerinden beyine dönen duyular veya beyinden vücuda dağılan emirler omurilik içinde seyreder Boyun bölgesinde her omur cismi hizasından çıkan sinirlerde kola ve sırta yayılarak, bu bölgelerin duyu ve hareketini sağlar


Omurgalar arası yastıkçık dediğimiz disk dokusunun dış kısmı (anulus fibrosus) ve iç kısmı (nucleus pulposus ) bulunur Jelatin kıvamındaki iç kısmın , daha kuvvetli bir bağ dokusundan oluşan dış kısmı yırtarak omurilik ve sinirlere bası yapması sonucu boyun fıtığı ortaya çıkar Burada dikkat edilmesi gereken ve bel fıtığından başlıca fark, sadece sinirlere değil omuriliğin kendisinede baskı olması sonucu vücudun tamamında kısmi veya tam kuvvetsizlik oluşmasıdır Omurilik ilk bel omuru hizasında sonlandığından ve alt bel omurları içinde sadece ayağa giden sinirler bulunduğundan , bel fıtığında belirli sinirin dağıldığı alanda felçler görülür


BOYUN FITIĞINDA RİSK FAKTÖRLERİ

-Boyun omurları arasındaki kıkırdağın dejenerasyon dediğimiz yıpranması

-Ani ve güçlü boyun hareketleri Ağır kaldırmak, ani ters dönüşler

-Baş öne eğik olarak uzun süreli çalışma: Masa başı işleri

-Özellikle emniyet kemeri takmadan araba kullananlarda ani fren yapılması veya trafik kazası

-Geçirilmiş boyun travması, spor yaralanmaları

-Osteoporoz




BOYUN FITIĞI İLE KARIŞAN HASTALIKLAR:


-Fibromyositis: Sık tekrarlayan boyun ve bel adelelerinin spazmıdır Halk arasında adele romatizması olarak bilinir

-İmpigman Hastalığı: Omuz ekleminin sertleşmesi ve kola yayılan çok şiddetli ağrıyla seyreder Hastalık özellikle geceleri daha şiddetli ağrı yapar

-Sinir Tuzaklanmaları: Omurilikten çıkarak dağılan sinirlerin kolda belli noktalarda sıkışmasıdır En iyi bilineni El-Bilek Kanalı Hastalığı olup, orta yaşı geçmiş özellikle kadınlarda veya bilek kuvveti gerektiren herkeste geceleri kolun tamamına yayılan ağrı ve uyuşmalardır Boyun fıtığı ile birlikte olursa çift tuzaklanma denir ve her ikisininde aynı anda tedavisi gerekir Sinir tuzaklanmaları hakkında bir sonraki konuda ayrıntılı bilgi verilmiştir

-Tenosinovit: Koldaki adelelerin kılıfının zorlama veya romatizmal nedenlerle şişmesi sonucu ortaya çıkar Bölgesel ağrılarla seyreder


BOYUN FITIĞININ TANISINDA KULLANILAN YÖNTEMLER:


Klinik muayene , Servikal MR, Servikal BT, EMG Klinik muayene ve Servikal MR mutlaka yapılmalıdır EMG sinir tuzaklanmalarını ayırmada gerekirse kullanılır



BOYUN FITIĞININ EVRELEMESİ:


Bel fıtığı tanısı alan hasta aşağıdaki klinik durumdan herhangi birinde olabilir

1-Şiddetli boyun ağrısı ve veya kola vuran ağrı

2-Orta düzeyde sık tekrarlayan ağrılar

3-Ağrıyla birlikte kolda kuvvetsizlik veya uyuşma gibi sinir hasarı bulguları

4-Ağrıyla birlikte kollar ve ayaklarda kuvvetsizlik ve uyuşma

5-Kollar ve ayaklarda giderek artan güç kaybı ve uyuşma, ağrı ön planda olmayabilir (Tekrarlayan boyun fıtığı ataklarını takiben omurilik kanalında kireçlenmeye bağlı daralma)


EVRELEMEYE YÖNELİK TEDAVİ PRENSİPLERİ:


Evre 1-2 de öncelikle ilaç tedavisi, boyunluk kullanımı, fizik tedavi denenir Bu dönemde hastalığın iyileşmesi, bu tedavilerle yırtılan disk dokusunun içeriğindeki su miktarının istirahat ve ilaçlarla azaltılmasına yöneliktir Bu süre 1 ay içinde gerçekleşmelidir Bir ayı geçen konservatif tedaviye rağmen düzelmeyen hastalar, cerrahi tedaviye adaydır



Çeşitli tip boyunlukların hepsinin amacı: Başın boyun omurlarına olan basıncını azaltmak ve boynu hareketsiz tutarak istirahat ve iyileşmeyi sağlamaktır Evre 3-4-5 de omurilik ve sinir dokusundaki hasar artmadan cerrahi tedavi uygulanmalıdır Sinir dokusundaki ileri derece hasarlar cerrahi tedaviyle düzeltilemez Bu nedenle uyuşma , kısmi felç gibi bulgular saptanırsa erken dönemde ameliyat başarı sağlar


BOYUN FITIĞININ CERRAHİ TEDAVİSİ, SERVİKAL MİKRODİSKEKTOMİ


Cerrahi tedavinin amacı, omurilik ve sinir dokusuna olan basıyı kaldırmaktır Böylece hastanın, ağrısının geçmesi, uyuşma-kuvvetsizlik gibi bulgulardan kurtulması sağlanır Uygun zamanda ve tecrübeli ellerde yapılan bu girişimler çok iyi sonuç verir Bu gün için kullanılan yegane yöntem servikal mikrodiskektomidir Bazı hastalarda, mikrodiskektomiyle beraber, çıkartılan kıkırdağın yerine vücuttan alınan bir kemik veya sentetik protezlerde uygulanır Servikal mikrodiskektominin avantajları:


-Ameliyata bağlı doku hasarının,kan kaybının ve enfeksiyon riskinin en az olması

-Mikroskop altında yırtılan kıkırdağın tam olarak çıkartılabilmesi

-Ameliyat sonrası ağrı ve hareket kısıtlamasının olmaması

-Hastanın kısa sürede evine ve işine dönebilmesi


BOYUN FITIĞI AMELİYATINDA POZİTİF FAKTÖRLER:


-Hastanın mevcut şikayet ve bulgularının çekilen MR ile uyumlu olması

-Omurilik veya sinir dokusunda kalıcı hasar oluşmadan cerrahi müdahale zamanlaması

-Diabet, hipertansiyon, sigara kullanımı gibi risk faktörlerinin olmaması

-Ameliyattan sekonder kazanç dediğimiz , psikolojik beklentiler olmaması

-Ameliyat öncesi ve sonrası tedavi prensiplerinin hekim-hasta ilişkisi çerçevesinde , güvene dayalı olarak anlaşılması

-Cerrahın konu hakkındaki tecrübesi, gerektiğinde servikal füzyon dediğimiz kemik veya protez uygulamasını aynı seansta yapabilmesi



Ameliyat Genel anestezi altında, boynun ön yüzü, tercihen sağ taraftan uygulanır Omurga ön yüzüne varan cerrah, skopi kontrolüyle istenilen omurga mesafesine ulaşır Bu andan itibaren mikroskop kullanarak iki omurga arasındaki kıkırdağı temizlemeye başlar En sonunda, sinire veya omuriliğe bası yapan yırtılmış kıkırdak kısımda alınarak, bası kaldırılır



Bu andan itibaren kemik veya protez greft kullanımı yırtılan kıkırdağın omurgada yaptığı hasara bağlı olarak uygulanır Yumuşak fıtık dediğimiz ve omurgada kireçlenmelere yol açmamış boyun fıtığında bu işlem gerekli değildir Omurgada kireçlenme yapmış boyun fıtıklarında füzyon dediğimiz protez uygulamasının yapılması gerekir

Alıntı Yaparak Cevapla

Nöroloji Ve Nörosrüji

Eski 08-17-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nöroloji Ve Nörosrüji



charcot marie tooth hastalığı


CHARCOT-MARIE-TOOTH hastalığı üç doktor tarafından tanımlandıktan sonra 1886 yılında bu ismi almıştır Profesör Jean-Martin Charcot (1825-1893) Pariste önceleri barut fabrikası iken sonradan Salpetriere Hastanesi adını alan ve halen ayakta duran hastanede birlikte çalıştıkları öğrencisi Pierre Marie (1853-1940) ve Londra’da DrHoward Tooth (1926-1956)


CMT aynı zamanda peroneal muskuler atrofi olarak ta anılır (PMA) ,çünkü ilk olarak ayağı yukarı doğru kaldırmayı sağlayan ve baldırın ön kısmından aşağı inen peroneal kas etkilenir Zayıflamış peroneal kas dağınık yürümeye, düşük ayak ise takılıp düşmeye neden olduğundan parmak uçları kurtuluncaya kadar hasta bacağını kaldırma gereğini hisseder,yere koyduğunda ise ayak bir tarafa eğilir


CMT nin üçüncü ve en son adı HMSN yani (herediter motor and sensoriel neuropathy) kalıtsal motor ve duyu siniri bozulmasıdır Bu isim sendromu daha eksiksiz tanımlamaktadır çünkü CMT kalıtsaldır, hem hareket ve hem de duyu sinirlerini etkileyebilir Çoraplarının üzerinden bacak veya ayaklarıyla hissedemeyen,ayak bilek ve parmaklarını oynatamayan ve hatta dizden alt tarafını hiç hareket ettiremediği gibi hiçbir şey hissetmeyen hastalar vardır En çok görülen de hareket kaybıdır


CMT, sinir üzerindeki myelin veya miyelin izolasyon kılıfının bozulmadan sağlam durumda kalamaması ve buna bağlı olarak beyinden alınan mesajların sinirler vasıtasıyla kaslara düzenli iletilememesi nedeniyle, primer bir sinir hastalığıdır Bu da, doğuştan normal yapıda kasları olan CMT hastalarını muskuler distrofisi olanlardan ayırteder Kas atrofisi CMT’nin sinirleri etkilemesinden ve beyinden gelen hareket mesajlarının düzenli iletilmemesinden kaynaklanır Bu nedenle, kullanılıyor olsa da kaslar atrofiye olabilir


Muskuler distrofisi olanların ise doğuştan kaslarıyla ilgili sorunları vardır Pek tanınmamasına rağmen CMT nadir bir hastalık değildir Aile içinde nesilden nesile taşındığı halde bile bazı insanlar nasıl hasta oldukları hakkında fikir sahibi olamamışlardır Doğru teşhis konan bir üye ailedeki herkes için bir ışık teşkil etmektedir CMT Tip 1A bu hastalık genini taşıyan ebeveynden kalıtımla geçer Bu dominant geçiş formudur Ayrıca x kromozomuna bağlı olarak otozomal resesif geçiş te meydana gelmektedirCMT kalıtım yoluyla 3 şekilde geçmektedir fakat olayların çoğunda otozomal dominant örnekler vardır bu da ebeveynden çocuğa doğrudan geçişi ifade eder Bu kalıtım formunda her hamilelikte,çocuğun CMT hastası olma şansı %50 dir


CMT kalıtım yoluyla soydan soya geçtiği gibi, önceki nesillerde bu hastalığı taşıyan kimse olmadığı halde spontan mutasyon yoluyla genetik yapıda meydana gelen bir defektle hastalık ortaya çıkmakta ve o andan itibaren sonraki nesil bireyleri için bir risk faktörü oluşturmaktadır En çok görülen CMT tipi 17 kromozomdaki periferal myelin protein genindeki dublikasyonun yol açtığı tiptir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.