Yönetim Şekilleri İle İlgili Tiyatro Skeç |
09-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yönetim Şekilleri İle İlgili Tiyatro SkeçYönetim Şekilleri İle İlgili Tiyatro Skeç Yönetim Şekilleri İle İlgili Tiyatro Skeç 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ TİYATRO SKEÇ ÖĞRETMEN — Günaydın çocuklar ÇOCUKLAR — Sağol ÖĞRETMEN — Bugün 29 Ekim değil mi? ÇOCUKLAR — Evet öğretmenim ÖĞRETMEN — Bugünün ne olduğunu bilen var mı? ÇOCUKLAR — Biliyoruz,biliyoruz ÖĞRETMEN — Bilenler ellerini kaldırsın (Hepsi birden ellerini kaldırır) ÖĞRETMEN — Söyle bakalım İsmail,bugün ne günüdür? İSMAİL — Atatürk’ün doğduğu gün ÖĞRETMEN — Sen söyle Emine EMİNE — Cumhuriyet’in ilân edildiği gün ÖĞRETMEN — Doğru! Öyle ise İsmail bilemedi ÇOCUKLAR — Bilemedi,bilemedi İSMAİL — Bildim…Atatürk doğmasaydı bugün olur muydu? ÖĞRETMEN — Varol İsmail…Bu buluşun çok güzelNasıl çocuklar güzel değil mi İsmail’in cevabı? ÇOCUKLAR — Güzel,güzel,çok güzel ÖĞRETMEN — Hep beraber söyleyin bakayım bugün ne günü? ÇOCUKLAR — Cumhuriyet’in ilân edildiği gün ÖĞRETMEN — Cumhuriyet’ten önce ne vardı?Bunu bilen var mı içinizde? (Birkaç çocuk ellerini kaldırır) ÖĞRETMEN — Söyle bakalım sen Hacı HACI — Padişahlık varmış ÖĞRETMEN — Ne imiş o padişahlık? HACI — Padişah denilen bir adam varmışSarayı varmış,hiç bu saraydan dışarı çıkmazmış,millete yüzünü göstermezmiş,bütün memleket sanki bu saraymışSonra bir gün düşmanlar memleketi basmışlarPadişah da sarayını kurtarmak için memleketi yabancılara satmak istemişMillet buna kızmışAtatürk milletin başına geçmiş,düşmanları bir güzel pataklamış,memleketten kovmuş,memleketi satmak isteyen padişahın da kulağından tutup memleketten dışarı atıvermiş ÖĞRETMEN — Aferin Hacı,kaç yıl önce oldu bu işler? ÇOCUKLAR — 81 yıl önce ÖĞRETMEN — Demek ki,cumhuriyet 81 yıl önce 29 Ekim günü ilân edilmişPeki cumhuriyet ne demektir?Bunu bilen var mı? ÖĞRETMEN — Sen söyle Yasin YASİN — Cumhuriyet demek,padişahı kovmak demektir ÖĞRETMEN — PekiHanife sen de bir şeyler söylemek istiyorsun galiba…Söyle bakayım HANİFE — Cumhuriyet demek,milletin kendi kendisini idare etmesi demektir ÖĞRETMEN — AferinAtatürk’ü bilen var mı içimizde? ÇOCUKLAR — Var,var,var… ÖĞRETMEN — Hilmi,sen Atatürk’ü anlat bakayım? HİLMİ — 13 Mart 1881’de Selânik’te doğdu,ama kendisi doğum gününü soranlara 19 Mayıs demiştirBu yüzden doğum günü 19 Mayıs olarak kabul edilir10 Kasım 1938’de İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda vefat ettiMillete çok hizmet ettiBiz ona Atatürk yani Türklerin en büyüğü diyoruz ÖĞRETMEN — Seda,sen bu konuda neler biliyorsun? SEDA — Babam dedi ki,eskiden okumak yazmak çok zormuşŞimdi çok kolaymış ÖĞRETMEN — Çocuklar!Hiç size analarınız,babalarınız eski zaman mekteplerinden söz ettiler mi? SEDA — Eskiden yıllarca mektebe giderlermiş de yine doğru dürüst okumasını,yazmasını bir türlü öğrenemezlermiş ÖĞRETMEN — Acaba neden böyle imiş? SEDA — Babam söyledi,ama pek iyi anlayamadımBaşka türlü harfler mi varmış neymiş? ÇOCUKLAR — A…A…A… ÖĞRETMEN — Şaştınız kaldınız demek bu işeBaşka türlü harf de olur mu hiç? SEDA — Ne bileyim babam öyle söyledi ÖĞRETMEN — Babanın hakkı varEskiden Türkçe’yi Arap harfleriyle yazardık ÇOCUKLAR — (Gülerler) Arap…Arap… ÖĞRETMEN — Ya…Şimdi gülüyorsunuz…Arap harflerinden bize ne değil mi?Bu Arap harfleri kargacık burgacık şeylerdiHem de ters yazılırdı ÇOCUKLAR — Nasıl ters? ÖĞRETMEN — Şimdi soldan sağa doğru yazıyoruz değil mi? ÇOCUKLAR — Evet,evet ÖĞRETMEN — Halbuki Arap harfleriyle sağdan sola doğru yazılırdı (Çocuklar yine gülerlerSefa parmağını kaldırır) ÖĞRETMEN — Ne var Sefa? SEFA — Bizim evde bir bacı kadın var ÖĞRETMEN — Eeee… SEFA — Bu bacı kadın eskiden okumasını yazmasını bilmezmişÇocukken bir türli kafası almamış,o Arap harflerini…Şimdi her gün babamın gazetesini okuyor ÖĞRETMEN — Nasıl olmuş bu iş? SEFA — Gece mektebine gitmiş,okumayı kolaycacık öğrenivermişŞimdi bu işi yapanlara gece-gündüz dua ediyorÇorum’da bir oğlu var,ona mektup bile yazıyor ÖĞRETMEN — Demek sizin bacı kadın bile harfleri öğrenmiş,hem okuyor,hem yazıyor SEFA — Okuma yarışında beni solda sıfır bırakıyor öğretmenimBeni imtihan bile ediyorOkulda siz,evde bacı kadın,sınav,sınav,sınav…Bıktım valla benim de bir canım var,herhalde (Çocuklar gülüşürler) ÖĞRETMEN — Aferin,o bacı kadına…Bacı kadının hakkı varOnun gibi Arap harflerini öğrenemeyenler çoktuOkur yazarlar azdıŞimdi harflerimizi kolaycacık herkes öğreniyorBaşka eski zaman mektepleri hakkında neler biliyorsunuz? (Çocuklar ellerini kaldırır) ÖĞRETMEN — Cihan? CİHAN — Eski zaman okullarında çocukları falakaya çekerlermiş,şimdi de sıra dayağına… (Çocuklar gülerler) ÖĞRETMEN — Nereden biliyorsun bunu? CİHAN — Bir gün şinnedim,yaramazlık yaptım da annem kızdı,seni okulda falakaya çekmeli dedi ÖĞRETMEN — Ne imiş o falaka? CİHAN — Ama olmaz ki,siz de hep bana soruyorsunuz,öğretmen ben miyim yoksa?Ben de anlamadım da sordum annemeAnnem de öğretmenine sor dediŞimdi ben soruyorum size,falaka nedir? ÖĞRETMEN — Ya eskiden senin gibi dersine çalışmayan,yaramazlık yapan çocukları okullarda falakaya çekerlermişYani çıplak ayaklarını bir ipe bağlar,değnekle tabanına vururlarmışO kadar vururlarmış ki,ayaklar şişermiş ve çocuklar yürüyemezlermiş… CİHAN — Ariiiiiiii… ÇOCUKLAR — Ne fena,ne fena… ÖĞRETMEN — Neden fena bakayım Emine? EMİNE — O zamanın çocukları hayvan mıymış? (Çocuklar gülerler) ÖĞRETMEN — Bu hayvana bile yapılmaz çocuklar…Başka,başka eski zaman okullarından ne biliyorsunuz? YASİN— Oyun yasakmış (Çocuklar güler) ÖĞRETMEN — Kim söyledi sana? YASİN — Babam dediBizim zamanımızda dedi,okullarda oyun yasaktı dedi ÖĞRETMEN —Doğru söylemiş babanEski zaman okullarında oyun oynamak yasaktıOnun için böyle falakalı oyunsuz okulu çocuklar sevmezlerdiŞimdi öyle mi ya?Söyleyin bakayım okulu seviyor musunuz? ÇOCUKLAR — Seviyoruz,seviyoruz ÖĞRETMEN — Okula sevinerek geliyorsunuzBurada güle oynaya çalışıyorsunuzSize falaka çekiyorlar mı? ÇOCUKLAR — Yok,yok… ÖĞRETMEN — Tabiî yokÇünkü doğru ve iyi sözü anlıyorsunuzCumhuriyet okullarında çocuklara insan muamelesi yapılırSöyle bakalım İsmail elbisen ne malı? İSMAİL — Yerli malı… ÖĞRETMEN — Yerli malı ne demek? İSMAİL — Bu memlekette yapılan mal demek ÖĞRETMEN — Demek memleketimizde böyle bezler yapılıyor?Neden yapılıyor bu bez? İSMAİL — Pamuktan… ÖĞRETMEN — Bizim memleketimizde pamuk yetişiyor mu? (İsmail susar) ÖĞRETMEN — Bilen var mı? HİLMİ — Ben biliyorumBizim memlekette pamuk yetişiyor ÖĞRETMEN — Öyle ya Hilmi,sen Adanalısın bilmen lâzım… HİLMİ — Evet,Adana’da pamuk yetişir SEFA — Çorum’da da leblebi öğretmenim… ÖĞRETMEN — Sana da aferinSonra böyle bez hâline nerde girer? ÇOCUKLAR — Fabrikada ÖĞRETMEN — Bizim memlekette fabrika var mı? ÇOCUKLAR — Var…Var… ÖĞRETMEN — İşte çocuklar padişahlık zamanında memleketimizde fabrika da yoktuŞimdi birçok fabrikalarımız varKendi yünümüzü kendimiz dokuyoruzKendi ipeğimizi kendimiz dokuyoruzKendi pamuğumuzu kendimiz dokuyoruzVe hep yerli malı giyiyoruzHangisi daha iyi siz söyleyin bakalım,pamuğu,yünü,ipeği yabancılara satıp,pamukluyu,yünlüyü,ipekliyi onlardan satın almak mı,yoksa bunları kendimiz dokumak mı? ÇOCUKLAR — Kendimiz dokumak…Kendimiz dokumak… ÖĞRETMEN — Ve kendi dokuduğumuz kumaşları giymek…Söyleyin bakayım içinizde yabancı malı giyen var mı? SEDA — Benim formam yerli malı değil ÖĞRETMEN — Neden? SEDA — Annem dedi ki bu eskisin yenisini yerli malından alırız dedi ÖĞRETMEN — Annenin hakkı varBir şey eskimeden yenisini almak doğru değilSonra babanızın parasını sokağa atmış olursunuzFakat Seda bu eskiyince yenisini muhakkak yerli malından alacaksın değil mi? SEDA — Şart olsun öğretmenimZaten babam bu niye yerli malı değil diye fena hâlde kızdı ÖĞRETMEN — Doğru,yerli malı varken yabancı malına para vermemeliHep beraber söyleyin bakalımYerli malı varken,yabancı malına para vermeyeceğiz ÇOCUKLAR — Yerli malı varken,yabancı malına para vermeyeceğiz ÖĞRETMEN — Sinan,söyle bakayım senBirkaç gün okula gelmedinNeyin vardı? SİNAN — Hasta idim,öksürüyordum,boğazım şişti ÖĞRETMEN — Kim iyi etti seni? SİNAN — Doktor Bey ÖĞRETMEN — Ne yaptı doktor? SİNAN — İlâç verdi,gargara yaptırdıBakın şöyle gargırgargırrrrr… ÖĞRETMEN — Anladık tamam,şimdi iyisin ya? SİNAN — Evet iyileştim ÖĞRETMEN — Bakın çocuklar,eskiden doktora inanmazlarmışHastaları nasıl iyi ediyorlarmış biliyor musunuz? (Hanife elini kaldırır) ÖĞRETMEN — Evet Hanife? HANİFE — Doktor yerine bohçacı kadını çağıralım,bir kurşun döksün,bir tüssülesin,çocuk iyi olur diyor (Çocuklar gülüşürler) ÖĞRETMEN — Hiç sana kurşun döktüler mi,tütsü yaptılar mı? HANİFE — Geçen sene çok hasta oldumAteşim hiç düşmediHaminnem boyuna anneme,bak senin doktorların hiçbir şey yapmadılar,ateşi düşmedi,dedi…Bir şu bohçacı kadını çağıralım da bak çocuk nasıl iyi olur dediAnnem bıktı,bohçacı kadını çağırdıBohçacı kadım: Aaa!Bir şeyciği yok bu çocuğun,dediPerhiz filan istemezBen onu bir okur üflerim,geçer dediOkudu,üflediHaminnem de bana gizli gizli yiyecek verdiAz kalsın ölüyordum ÖĞRETMEN — Vah zavallı,ne imiş hastalığın? HANİFE — Tifo imiş ÖĞRETMEN — Ya…Bak şu bohçaçı kadının karıştırdığı işeHiç tifolu çocuğa yiyecek verilir mi?Perhiz yapmak lazımTabiî ateş çabuk düşmezBu doktorun bilmemezliğinden değil,hastalık böyleBakın gördünüz mü çocuklar,işte eski kafalılar tıpkı bu Hanife’nin haminnesi ve bohçacı kadın gibi düşünüyorlarHâlbuki Cumhuriyet’in çocukları böyle değil,bakın Hanife de görmüş doktorla bohçacı kadının farkını…Öyle değil mi Hanife? HANİFE — Öyle,öyle…Şimdi o cadı kadını sokakta görünce yolumu değiştiriyorum (Çocuklar gülüşürler) (Öğretmen,bir fes resmi gösterir) ÖĞRETMEN — Çocuklar,bilin bakayım bu nedir? (Çocuklar ellerini kaldırır) ÖĞRETMEN — Söyle bakayım Veysel? YASİN — Saksı ÖĞRETMEN — Sen Cihan? CİHAN — Yarısı kesilmiş bal kabağı (Çocuklar güler) ÖĞRETMEN — Sen İsmail? İSMAİL — Kilogram ÖĞRETMEN — Çocuklar,hiçbiriniz bilemedinizBilemezsiniz deGörmedinizBuna fes derler ÇOCUKLAR — Fes nedir,öğretmenim? ÖĞRETMEN — Eskiden Türklerin başlarına giydikleri şey YASİN — Eskiden Türkler bunu mu başlarına giyerlerdi? ÖĞRETMEN — Evet,bunu giyerlerdiHem biliyor musunuz,bu ne renkte idi? (Çocuklar susarlar) ÖĞRETMEN — Kırmızı (Çocuklar gülerler) ÖĞRETMEN — Bir de şunun şurasında pırasa bıyığı gibi bir şey varGörüyorsunuz ya,işte o da siyah iplikten yapılmış püsküldüBaşınıza böyle bir şey giymek ister misiniz? ÇOCUKLAR — Hayır,hayır,hayır… ÖĞRETMEN — İşte çocuklar,yabancılar da bize gülerdi,tıpkı sizin güldüğünüz gibiAtatürk bu püsküllü belâyı da başımızdan attırdıŞimdi biz de bütün medenî milletler gibi şapka giyiyoruzİyi yaptı değil mi? ÇOCUKLAR — Çok iyi yaptı,çok iyi ÖĞRETMEN — Atatürk’ün başka yaptığı iyiliklerden ne biliyorsunuz? (Çocuklar ellerini kaldırırlar) ÖĞRETMEN — Hacı,söyle bakayım,daha ne iyilikler yaptı bize? HACI — Demir yolu yaptırdı,fabrikalar yaptırdı ÖĞRETMEN — Demir yolu iyi bir şey mi? HACI — Çok iyi bir şey ÖĞRETMEN — Neden iyi bakayım? HACI — Biraz hızlı gider de ondan ÖĞRETMEN — Biliyor musunuz çocuklar,demiryolu yokken Sivas’tan Ankara’ya kaç günde gidilirmiş? (Çocuklar susar) ÖĞRETMEN — At arabası ile yirmi günde ÇOCUKLAR — Ooooo… ÖĞRETMEN — Şimdi biliyor musunuz aynı yol trenle ne kadar zamanda gidiliyor? (Çocuklar susar) ÖĞRETMEN — 12 saatte ÇOCUKLAR — Oooooo… ÖĞRETMEN — Bir gün 24 saat olduğuna göre yirmi gün kaç saat eder,düşünün bakayım? (Bir müddet sonra birkaç çocuk el kaldırırlar) ÖĞRETMEN — Söyle Hacı? HACI — 480 saat ÖĞRETMEN — Evet,eskiden Sivas’tan Ankara’ya 480 saatte gidilirmişŞimdi 12 saatteAradaki fark kaç saat tutuyor? ÖĞRETMEN — Söyle bakalım Emine? EMİNE —468 saat ÖĞRETMEN — Demek ki,Ankara’dan Sivas’a trenle gidersek 468 saat kazanıyoruzPeki kazandık da ne çıkar? (Çocuklar ellerini kaldırır) ÖĞRETMEN — Söyle Veysel? VEYSEL — Askerler bile daha çabuk düşmana yetişir ÖĞRETMEN — Aferin Veysel,çok güzelSöyle Hilmi? HİLMİ — Mektuplar daha çabuk varır ÖĞRETMEN — Aferin Hilmi,çok doğruSöyle Sinan? SİNAN — Bir yerden bir yere gönderilen mallar daha çabuk gider ÖĞRETMEN — Çok iyi SinanGörüyorsunuz ya çocuklar Ata’mızın yaptırdığı tren yollarının bize ne büyük iyilikleri dokunuyor ÇOCUKLAR — Evet,evet… ÖĞRETMEN — Atamız bize daha başka ne iyilikler yaptı? (Birkaç çocuk elini kaldırır) ÖĞRETMEN — Söyle Emine? EMİNE — Orman Çiftliği ile Devlet Çiftliklerini yaptırdı ÖĞRETMEN — Orman Çiftliği nerededir? EMİNE — Ankara’da ÖĞRETMEN — Atatürk Orman Çiftliğinin yerinde eskiden ne varmış,biliyor musunuz? EMİNE — Kupkuru bir tepe ÖĞRETMEN —Evet kupkuru bir tepe imişŞimdi nasıl olmuş? EMİNE — Şimdi baştan başa ağaçlık ÖĞRETMEN — Başka? EMİNE — Tarlalar da var ÖĞRETMEN — Nasıl tarlalar? EMİNE — Güzel ekilmiş tarlalar…Yemyeşil oluyor ilkbaharda;yazın da altın gibi ÖĞRETMEN — Demek Ata’mız kupkuru toprakları ağaçlandırmışNe çıkar ağaçtan? (Birkaç çocuk elini kaldırır) ÖĞRETMEN — Söyle İsmail İSMAİL — Kupkuru bir tepe çirkin,ağaçlı bir tepe güzel ÖĞRETMEN — Güzel…Söyle Seda? SEDA — Ağaç gölge yapar,insanları sıcaktan korur ÖĞRETMEN — Güzel,söyle Hanife? HANİFE — Ağaç insana yarar,tahta yapılırKupkuru bir tepe hiçbir işe yaramaz ÖĞRETMEN — Güzel…Ağaçtan yalnız tahta mı yapılır?Tahta yapmaktan başka bir şeye yarayan ağaçlar da yok mu? (Çocuklar ellerini kaldırır) ÖĞRETMEN — Söyle Veysel? YASİN— Yemiş veren ağaçlar da var ÖĞRETMEN — Doğru…Demek ki,ağaç çok faydalı bir şeyAta’mız Devlet Çiftlikleri,ormanlıklar yapmakla bize ağaç sevgisini ve yeni ziraatçiliği öğretmişO hâlde biz de ağacı sevelimAğacı koruyalımAğaçsız yerlere ağaç dikelimPeki başka Ata’mız daha neler yaptı? (Çocuklar ellerini kaldırır) ÖĞRETMEN — Söyle,Cihan? CİHAN — Memlekette bankalar açtırdı ÖĞRETMEN — Sen bankayı nereden biliyorsun? CİHAN — Nasıl bilmem,bankacıyım ben de,kumbaram var ÖĞRETMEN — Ne yapıyorsun o kumbara ile? CİHAN — Para biriktiriyorumKumbaram dolunca babamla bankaya gidiyor, boşaltıyorum ÖĞRETMEN — Aferin Cihan,ne yapacaksın bu paraları? CİHAN — Büyüyünce ev yaptıracağım ÖĞRETMEN — İyi yapıyorsunDamlaya damlaya göl olur,derlerŞimdi böyle küçük yaştan,az da olsa,para biriktirmeğe alışırsanız büyüyünce hepinizin bankada bir alay paranız olurBu paralarla ev yaptırırsınızBir işe girişirsinizSeyahat edersinizBir sanat öğrenirsinizDaha başka çocuklar Ata’mız neler yaptı? SEDA — Kadınları çarşaftan kurtarmış ÖĞRETMEN — O da ne demek? SEDA — Ninem anlattı;eskiden kızları büyünce mektebe göndermezlermiş,çarşafsız sokağa bile çıkarmazlarmış ÖĞRETMEN — Ya çocuklar,çarşaf diye bir şey vardıKadınlar bunu giymeden sokağa çıkamazlardıŞimdi kızlarımız da erkekler gibi okuyorlar,yüksek okullara gidiyorlar,doktor,öğretmen,avukat,mühendis oluyorlar ÖĞRETMEN — Ata’mız daha neler yaptı? (Çocuklar ellerini kaldırırlar) ÖĞRETMEN — Söyle Sefa? SEFA — Ülkemizi bağımsız hâle getirdi ve Ankara’yı başkent yaptı ÖĞRETMEN — Güzel…Ankara eskiden nasıl bir yermiş biliyor musun? SEFA — Küçük bir yermiş ÖĞRETMEN — Şimdi? ÖĞRETMEN —Güzel bir şehir olduEvler yapıldıYollar açıldıElektrik geldiKocaman bankalar,daireler,okullar,fabrikalar,iş yerleri yapıldıModern bir başkent hâline geldi ÖĞRETMEN — Peki çocuklar ise son bir soru soracağımBakalım bilecek misiniz?Atatürk,bu yurdu ve bütün yapılan büyük işleri kime emanet etti? ÇOCUKLAR — Bize…Bize…Bize…Türk gençliğine ÖĞRETMEN — Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okur ÇOCUKLAR — Gençliğin Ata’ya Olan Cevabı’nı okur |
Cevap : Yönetim Şekilleri İle İlgili Tiyatro Skeç |
04-29-2018 | #2 |
Kayıtsız
|
Cevap : Yönetim Şekilleri İle İlgili Tiyatro SkeçPadişah denilen bir adam varmışSarayı varmış,hiç bu saraydan dışarı çıkmazmış,millete yüzünü göstermezmiş,bütün memleket sanki bu saraymışSonra bir gün düşmanlar memleketi basmışlarPadişah da sarayını kurtarmak için memleketi yabancılara satmak istemişMillet buna kızmışAtatürk milletin başına geçmiş,düşmanları bir güzel pataklamış,memleketten kovmuş,memleketi satmak isteyen padişahın da kulağından tutup memleketten dışarı atıvermiş hangi saray? hangi padişah? kim, neyi satacakmış? Bunu nasıl kabul ediyorsunuz anlamıyorum öğrencilere yalan yanlış tarih anlatmayın araştırın, ne ise onu yazın |
|