Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Sanat Tarihi / Arkeoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gravür

Gravür

Eski 05-08-2009   #1
ysnkrks
icon111

Gravür



Tahta maden ya da taş üstüne şekiller veya harfler çizerek, bu motifi kâğıt üzerine basma tekniği ve sanatıdır Tahta, gravürcünün ilk malzemesidir Ağacın lifleri yönünde kesilerek hazırlanmış olan gravür tahtası'na ancak ana çizgileriyle çizilmiş, basit bir desen yapılabilir Bu az-çok pürtüklü yüzeyde, kâğıt üzerine çıkması istenen hatlar siyahla belirlenir ve çevreleri çakıyla kazınarak şeklin yüzeyden daha kabarık olması sağlanır; sonra beyaz kalan kısımlar oluklu oyma kalemi'yle kazınarak gravüre bir kabartma görünüşü verilir



Tahta üzerine yapılan bu çeşit yontma gravür Dürer'in eserleriyle doruğuna erişmiştir

Sırsız boyalı gravür ya da uç tahta gravür'de, baskı altında birleştirilmiş veya birbirine yapıştırılmış kare veya dikdörtgen biçiminde küçük tahta parçaları kullanılır Bu pürüzsüz, her yönde kazınması kolay yüzey, yassı oyma kalemiyle (yassı çapla) veya içi dolu oyma kalemiyle (yuvarlak çapla) işlenir



Uç tahta, gravürcüye, desenin en ufak inceliklerini ve her renk boyayı (açık kurşunîden koyu siyaha kadar) kullanma olanağını verir Bugün fotomekanik teknikleriyle tahtından indirilmiş olan gravür, XIX yy da, çok büyük ustalık isteyen kopya gravürcülerinin uzmanlık konusu olmuştu Günümüzde, kalın linoleum da (mantarlı muşamba) aynı teknikle, çakı veya oluklu oyma kalemiyle işlenir



Maden Üzerine Gravür

Tahtanın tersine, maden üzerine gravür, kalemle oyularak yapılır Maden olarak asıl gereç bakırdır, ama çelik, çinko ve pirinç de kullanılır

Maden üzerine gravür yapan gravürcüleri birbirinden ayıran nitelik her şeyden önce kullandıkları kalemdir Dürer ile İtalyan gravürcüsü Mantegna kazı kalemi ustasıydılar, Rembrandt hakkak kalemi'yle ünlüdür, buna karşılık beşik kalem (ucu çok dişli geniş kalem) XVIII yy İngiliz gravür sanatının belirgin özelliğidir

Kezzapla gravür yapma yöntemi XVI yyda ortaya çıktı Verniğe bandırılmış bakır levhalar çelik kalemle oyuluyor, sonra asit banyosuna daldırılıyordu; kalemle verniği kazınan yerler asitten etkilenerek eriyip oyuluyordu

Kazı kaleminden daha kolay, hattâ daha aslına sadık iş gören kezzap pek çok ressamın ilgisini çekti, Jacques Callot, Claude Lorrain, İtalyan mimarı Piranesi gibi bir kısım sanatçılar ikinci bir ifade aracı olarak ondan yararlandılar



Estamp

Estamp, sanat eserlerinin birçok kopyasını çıkarmak ihtiyacından doğdu: Hıristiyan keşişler kiliselerin duvarlarını süsleyen dinsel resimleri yanlarında taşımak istiyorlardı Gezici vaizlerin, her biri için bir hikâye anlatmak üzere albüm şeklinde biraraya getirdikleri bu gravürler, Gütenberg'in bastığı ilk kitapların (1475) öncüsü oldu

XIV yyın sonunda, kâğıt parşömenden daha ucuz olduğundan estamp yapımı yaygınlaştı ve resim çoğaltmada en geçerli usul oldu Eserlerinden birçok kopya yapmak isteyen sanatçılarca çok kullanılan estamp sanatı, büyük sanatçılar tarafından da uygulandı, hattâ eskiden yapılmış eserleri çoğaltmak isteyen basit kopyacılar ve kitap resimleme ustaları da ondan yararlandılar

Bugün bu çeşit gravürcülüğün yerini fotoğrafçılık almıştır Buna karşılık modern ressamların gözde anlatım araçlarından biri olan asıl gravür, etkisini daha da artırdı Şimdi gravür yapma usulleri, özellikle fotogravür gibi başka tekniklerin işe karışması nedeniyle karmaşıklaşmış, plastik maddeler gibi yeni malzemenin kullanılması nedeniyle de kabartma estamp sayısı zenginleşerek çeşitlenmiştir
Litografi (Taşbasması)

Alman Senefelder (1771-1834) tarafından bulunan litografi yöntemi, resmin kabartısız ve oyuksuz bir yüzey aracılığıyla basılmasını sağlar Bunun için çok ince dokulu bir kalker kullanılır; sanatçı koyu ve yumuşak bir kursun kalemle ya da fırçayla mürekkep kullanarak resmi bu taşın üstüne çizer Renkli olarak da yapılabilen litografi gravürcülük gibi özel bir öğrenim de gerektirmez

Alıntı Yaparak Cevapla

Gravür, Gravure

Eski 06-16-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Gravür, Gravure



gravür a (fr gravure) 1 Kazıma sanatı, yöntemi ya da eylemi

—2 Kazınmış bir matrisin ya da bir levhanın boya vermeden sonra, basılması yöntemiyle elde edilen resim, estamp (Bk, ansikl böl Grav)


i —Camc Malzemenin yüzeyinde istenen motifin çizgilerini hafifçe oyarak elde edilen cam ya da kristal süslemesi, (iki yöntem kullanılır; önce Bohemya ve Almanya'da uygulanmış olan, XVIII yy'ın ikinci yarısında Fransa'ya giren çelik çarkla gravür ve 1862'ye doğru Paris'te uygulamaya konmuş hidrofluorik asit gravürü Gravür, bir çift camın alt tabakasını ortaya çıkararak renk kontrastı elde etmek için vitrayda da kullanılmaktadır) —Graf Pudralamasız gravür, tipografik klişelerin bir tek banyoyla hazırlanmasını sağlayan kimyasal gravür yöntemi (Yedirme asit banyosunda, harf tabanını kemirici çözeltinin yan etkilerinden koruyan bir katkı vardır)

—Grav Özgün gravür, röprodüksiyon gravür, kazınmış bir levha yardımıyla elde edilen özgün estamp, röprodüksiyon estamp

—Metalürj Bir metal parçayı sıcak biçimlendirme sırasında bir oksit taneciğinin yüzeye gömülmesiyle oluşan çukur biçiminde özür

—ANSİKL Grav Basılı sanatsal gravür, iki temel tekniğe göre gerekleştirilir: ağaç üzerine yüksekbaskı gravür (mürekkep alacak bölümler çıkıntılıdır) ve metal üzerine çukurbaskı gravür (mürekkep alacak bölümler çukurdur)

ağaç üzerine yüksekbaskı gravür
• Lif yönlü kesilmiş ağaç levha üzerine gravür Kazınacak levhanın, rendelenmiş ve perdahlanmış yüzeyi ağacın tüm liflerini gösterir Bu lifler, ters yönde kazındıklarında, sık sık aletin altında çatlarlar; dolayısıyla sanatçı, nispeten kaba hatlı, elden geldiği ölçüde liflerin doğrultusunda yönlendirilmiş, az taramalı basit bir resim uygulamak zorundadır Resim, levha üzerine tersten çizildikten sonra gravürcü, böylece belirlenmiş kabartmaya daha dayanıklı bir taban vermek amacıyla, çizgi ya da yüzey biçimindeki her siyah öğeyi, dışa doğru hafifçe eğik bir biçimde fırdolayı çenterek "ayırır" Daha sonra, oluklu kalem ya da yontma kalemiyle beyaz bölümleri kaldırır

Lif yönlü kesilmiş ağaç levha üzerine gravür, XV yy'ın ikinci yarısı ile XVI yy'ın ilk yarısında, germen ülkelerinde doruk noktaya ulaştı (Dürer, Cranach vb) XIX yy'ın sonundan başlayarak yeniden değerlendirildi (Lepöre, Gauguin vb)

• Ağaç kesitinden levha üzerine gravür Tahtanın lif yönü (zaten çok sıkışık olan), titizlikle birleştirilmiş ya da preste yapıştırılmış, kare ya da dikdörtgen biçimli küçük şimşir bloklarından oluşan levhanın yüzeyine dik olduğundan, herhangi bir düzensizlik göstermez ve çatlama korkusu olmaksızın, tüm yönlerde çizilerek ya-rılabilir Ağaç kesitinden levha üzerinde, büyüklükleri ve kesitleri farklı (kare, eşkenar dörtgen, oval) kazıma kalemleri, düz çapla denen kazıma kalemleri, dolu oluklu kalemler ya da yuvarlak çapla'larla çalışılır

Lif yönlü ağaç levha üzerine gravürde olduğu gibi, önce siyahlar, eşkenar dörtgen kazı kaleminin hafif bir darbesiyle açığa çıkarılır; çeşitli griler tarama ya da boyanın yoğunluğuna göre az ya da çok geniş, aralarında az ya da çok uzaklık bulunan nokta sıralarıyla elde edilir; daha sonra beyazlar yuvarlak ya da düz çaplayla çukurlaştırılır Çalışma süresini kısaltmak ve son derece düzenli tarama sıraları elde etmek için kimi sanatçılar çok uçlu bir kazıma kalemi türlü kullanırlar; buna yivli çapla ya da daha yaygın olarak tarama bıçağı denir Uçlarının kalınlığına ve aralarındaki açıklığa göre tarama bıçağı, la-vide grinin çeşitli tonlarını elde etme olanağı verir Ancak bu aletin gereğinden çok kullanımı, gravüre mekanik bir görünüm kazandırır

Ağaç kesitinden levha, gravürcüye, resmin en küçük inceliklerini ve en açık griden en koyu siyaha dek, renklerin tonlarını yansıtma olanağı sağlar (bu nedenle bu yönteme kimi kez renk tahtası adı verilir) XVIII yy sonunda bulunan bu gravürü özelikle XIX yy'da, röprodüksiyon gravürcüleri olağanüstü bir ustalıkla kullandılar Fotomekanik yöntemlerin kullanımıyla gözden düşen bu gravür günümüzde ender olarak uygulanmaktadır

• Delme gravür Ağaç kesitinden planş, ayrıca da metal üzerine (özellikle XV yy'da) de uygulanan bu gravür, levhayı çok sayıda küçük delikle kaplamaya dayanır; birbirine az ya da çok yakın olan bu delikler, yüzeye boya verme ve basım işlemlerinden sonra, siyah zemin üzerindeki beyaz noktaları ortaya çıkartır

• Linogravur Ağaç üzerine gravüre benzeyen, ancak bir oyma çakısı ya da oluklu kalemle llnoleum üzerine uygulanan bu gravür XX yy'da kullanılmıştır (Matisse vb)

• Yüksekbaskı gravürlerin basımı Yüksekbaskı gravürler, kollu tipografik baskı makinesinde basılır, ama elle de güzel deneme baskıları gerçekleştirmek mümkündür Bunun için, levha üzerine konan kâğıt tabakasının sırtını, örneğin bir kazıma ve parlatma kalemiyle ovuşturmak yeterlidir Ama bu durumda, elden geldiğince, çin ve japon pelür kâğıdı gibi, sürtmeyle ka-barmayan ve boyayı İyi emen, ince ve dayanıklı kâğıtlar kullanmak gerekir

Tahta üzerine yapılan ilk resme, önemli rötuşlar ve değişiklikler uygulamak olanaksızdır Tek kaynak, levhayı düzleme işçisine vermektir; bu işçi kamalar ya da yeni parçalar yardımıyla, hatalı bölümü yeni bir kullanıma uygun işlenmiş tahtayla kaplar

• Japon gravürleri Bunlar lif yönlü ağaç levha üzerine oyulur ve suluboyayla elle basılır; bu basım işleminde karton bir disk ve İpten oluşan, bambu yapraklarıyla kaplı, saplı bir baskı tamponu kullanılır (-
metal üzerine çukurbaskı gravür ya da tarama gravür
Bu teknik tahta üzerine yüksekbaskı gravürün tam tersidir Tek farkı çizginin metale oyulmuş olmasıdır Kırmızı bakır bu alanda en sık kullanılan metaldir, ama çelik, çinko, pirinç, kalay (müzik gravürü) da kullanılabilir

• Çelik kazıma kalemiyle gravür Gravür-oü, su verilmiş çelikten kalemler ve ağaç kesitinden levha üzerine gravürde kullanılanlara benzer çelik kazıma kalemleri kullanarak, doğrudan doğruya bakırı işlemeye geçer El ayasıyla, levhaya hemen hemen koşut olarak itilen alet, metali kolayca keser ve bakır üzerinde (az çok) geniş ve derin bir iz bırakır Model, şekle göre, düz ya da eğri kazımalarla elde edilir; bu kazımalar dört köşe, noktalarla, dalgalı çizgilerle bezeli geniş ya da dar baklava dilimi ve kısacası, sanatçının hayalinde canlanabilen tüm biçimlerde olabilir Belli belirsiz izler ve en ince çizgiler bile, bu gravür türünde, baskıya uygundur ve baskıda belli olur Çizginin net ve temiz olması için, çok ince kazıma kalemlerinin oluşturduğu çapakları bir üçgen kazımaçla temizlemek gerekir

Çelik kazıma kalemiyle gravür yapmış başlıca gravürcüler arasında Dürer, Man-tegna ve R Nanteuil ustaları saymak gerekir; bunlardan özellikle "düzenli" çelik kazıma kalemi ustası R Nanteuil, değişik çalışmalarıyla gravürcünün renklerini hayli zenginleştirmiştir XVIII yy'da röprodüksiyon gravürcülerlnin büyük ustalığıyla, ayrıntılar ve ara renkler çoğaldı, beyazlar hemen hemen tamamen ortadan kalktı, bu da, gravürdeki canlılık ve göz alıcılığın yitimine neden oldu XX yy'da, çelik kazıma kalemiyle gravür, asalet ve niteliğini yeniden kazandı

• Doğrudan kazıma ucuyla gravür Bu gravür türü, çelik kazıma kalemiyle gravürde olduğu gibi doğrudan çıplak bakır üzerine uygulanır Sanatçı, çelik ya da elmas bir uçla, çizginin önemine göre, bakırı az ya da çok derin oyarak, levha üzerinde serbestçe çalışır Bu uç, çok ince olması gereken bölümler dışında, temizlenmeyen, oldukça kaba bir çapak bırakır Bu çapak, baskı mürekkebini tutarak çizginin kalınlığını artırır ve yerinde kullanılırsa ona estampın güzelliğini artıran, kadifemsi bir görünüm verir Çapaklar ve hatta çizgi, levhanın basım sırasında uygulanan çok büyük basınca dayanamaması nedeniyle doğrudan kazıma ucuyla gravürde fazla örnek çıkartılamaz Levhaların bu dayanıksızlığı, elektroliz tekniğiyle çelik kaplanarak giderilir

XVI yy alman okulunun bazı gravürleri, çapakları özenle alınmış doğrudan kazıma ucuyla gravürlerdir Daha sonraları gravürcüler, çapağın siyahını, yedirme baskı, resimlerine (ofortlarına) daha koyu ve kadifemsi bir görünüm vermede kullandılar Rembrandt, en güzel gravürlerinin bir bölümünde örneğin Üç haç\a sadece, bakıra derinlemesine gömülen ve oluşturduğu izlerin her iki yanında metalden kabarıklıklar bırakan kazıma ucu kullandı

• Mezzotinto Bu gravür türünde, dişli'bıçak denen, geniş, çelik bir alet kullanılır; bu aletin tümsek olan ve çok sayıda sivri uçla ya da birbirine yakın çizgilerle bezenmiş bölümü, bakır üzerinde çeşitli yönlerde uzun uzadıya gezdirildiğinde, levha sayısız pürtükle kaplanır Bu pürtükler mürekkebi tekdüze bir biçimde tutar ve gravürcünün çalışmaya başlamasından önce bir deneme baskı alınacak olursa tekdüze bir siyahlık ve kadifemsi bir görünüm elde edilir Böylece bu siyah zemin üzerinde, motifin ışıklarının ve ara renklerinin ortaya çıkarılması sözkonusudur Bu da, pürtüklerin az ya da çok düzleştirilmesiy-le sağlanır, böylece grinin çeşitli tonları ve zemin kazınarak ve bakır parlatılarak beyazlar elde edilir Mezzotinto gravürler oldukça zarif, ama biraz canlılıktan yoksundur ve çoğunlukla bir çelik kazıma kalemi ya da kazıma ucuyla birtakım tamamlayıcı yoğunluklar gerektirir

Özellikle çağlarının ressamlarına ait tabloları büyük bir ustalıkla yorumlayan XVIII yy ingiliz röprodüksiyon gravürcülerlnin kullandığı bu yöntem, XX yy'da yeniden belli bir saygınlık kazandı • Yedirme baskıresim Araplar, Ortaçağ' dan başlayarak nitrat tuzlarının metaller üzerindeki etkisini biliyor ve bu kimyasal ürünü silah ve zırh kakmacılığında kullanıyorlardı XV yy'ın sonuna doğru, gravürcüler işlerini basitleştirmek ve zamandan kazanmak için bu yöntemden yararlanmayı düşündüler; bu fikrin ilk olarak italyan kuyumcu Maso Finiguerra'dan çıktığı sanılmaktadır Özenle pası alınan ve ispanya beyazıyla (bir tür doğal kalsiyum karbonat) temizlenen levha, esas maddesi asfalt ve zift olan yumuşak ve dayanıklı bir vernikle kaplanır Top biçiminde olabilen bu vernik, bir tampon yardımıyla, önceden ısıtılmış levha üzerine yayılır, sonra mum isiyle karartılır Vernik, yumuşak macun kıvamındaysa jelatin bir merdaneyle, sıvı haldeyse fırçayla yayılır Sanatçı bu vernik üzerine irili, ufaklı, sivri ya da yuvarlak uçlu çelik kazı kalemiyle serbestçe resmini çizer, ama çalışırken, kazı kaleminin verniği yırtarak metale ulaşmasına ve bakır üzerinde elden geldiği ölçüde hafifçe iz bırakmasına özen göstermelidir Arka yüzü alkollü vernik yardımıyla korunan levha yedirmeye hazır duruma gelmiştir Artık yapılacak işlem, gravürü, metali etkileyebilecek bir yedirme eriyiğiy-le dolu bir küvete daldırmaktır Bu madde, genellikle, sulandırılmış nitrik asittir

Asit, bakırın açıkta kalan bölümlerine etkimeye başlar Belli bir süre sonra çizgiler derinleşir; bu süreç asidin niteliğine ve dış ortam ısısına bağlıdır; soğuk ve nemli bir dış ortamdaki hızı sıcak ve kuru bir or-tamdakine oranla çok daha yavaştır Yedirme ne ölçüde derinse çizgi de o ölçüde siyah olur Bu nedenle asidin etkimesi itinayla izlenmelidir Bu sırada, bu etkimeyi sık sık denetlemek, zaman zaman levhayı küvet dışına alarak incelemek, yedirme derecesini anlayabilmek için, bir köşeden verniği kazımak, yeterince aşınmış yerleri alkollü vernikle kapamak ve ihtiyaç duyulduğu sürece bu işlemleri sık sık yinelemek gerekir işlem sonunda benzinle verniği giderilen gravür bol arı suyla yıkanır Böylece resim, parlak bakır yüzeyinde siyah çizgiler halinde ortaya çıkar Zeminin düz kaldığı kazıma kalemiyle gravürün tersine, ofortta elde edilen yedirme hafifçe pütürlüdür ve böylece daha çok mürektep tutar; bu da daha koyu bir ton elde etmeye olanak verir Nitrik asit buharları tehlikeli olduğundan, kimi sanatçılar onun yerine 40°'ye kadar seyreltilmiş demir perklorür kullanır Bu kimyasal madde, zararlı değilse de pek sağlıklı sonuçlar vermez

Önceleri, düzenli kazımalarla elde edilen doğrudan kazıma ucuyla gravürün estetiğine göre yapılan ofort (Callot'nun ve A Bosse'un gravürleri), aynı levha üzerinde tarama gravürün olanaklarından (kazıma ucu, kazıma ve parlatma kalemiyle devrik tarama, çok ince kazıma kalemi ve hatta bazen bilerek bırakılan vernik ve yedirme aksamaları) yararlanan Rembrandt tarafından bu kurallardan kurtarıldı Bu arada, Claude Lorrain'in ve XVIII yy yedirme baskıresmi ustalarının da adlarını anmak gerekir Bunlar yedirme baskıre-simlerini serbest bir yöntemle yarattılar: bu yüzden yapıtlarına "ressam yedirme baskıresim" denir (özellikle G de Saint Aubin) Piranesi kendi türünde birer başyapıt sayılan bir dizi büyük yedirme baskıresim yaptı (Hapishaneler, Roma'dan görüntüler) XIX yy'da Corot, Delacroix, Méryon, Millet ve daha birçok sanatçı başarılı yedirme baskıresimler yaptılar Birçok çağdaş sanatçı da resimle gravürü birlikte yürütmektedir

• Akuatinta XVIII yy'ın ikinci yarısında bulunan bu yöntemle gravüre laviyle süslenmiş bir resim görünümü verilir


Bu yöntemle önce, yedirme baskıresim yapılır, sonra verniği temizlenen levha, gren kutusu adı verilen bir araç yardımıyla püskürtülen kolofanla tamamen kaplanır Bu araç, içine reçine ya da kolofan konan bir kutudur; altında bulunan öğütücü ya da üfleyici bir bölüm dışardan harekete geçirildiğinde bir toz bulutu oluşturur Bu toz bulutu İki destek üzerine yerleştirilen levhaya düzgünce yayılır ve onu kaplar Reçine tozu yeterli kalınlığa ulaşınca metal levha kutudan çıkarılır ve arka tarafı yavaşça ısıtılarak grenin pişmesi sağlanır Reçine erir ve levhaya yapışmaya başlar; sıcaklığın derecesine ve tozun kalınlığına göre grenler biçimlenir Bu grenler aralarında çok küçük bakır yüzeylerini açıkta bırakacak şekilde birleşir Beyaz kalması gereken yerler alkollü vernikle korunur, kalan yerler sıradan bir yedirme baskıresim-de olduğu gibi asit etkisinde bırakılır Asit, zeminde aşındırmanın gücüne ve süresine göre gri ya da siyah sık bir ağ oluşturur Bu da yapıta bir lavi görünümü verir


Bu yöntem daha çok renkli gravürler için kullanılır, içinde reçine bulunan küçük bir kumaş torbayı levha üzerine hafifçe vurarak elde edilen tanecikler daha az düzgün olmakla birlikte daha "canlf'dır Goya, Kaprisler ve Savaşın yıkımları gibi ünlü dizi yapıtlarında akuatintanın tüm olanaklarını kullanmıştır

• Öbür akuatinta yöntemleri Her zaman reçineye başvurmak şart değildir Asidin bakır üzerindeki oyucu etkisi son derece ince bir gren oluşturur Ancak baskıya çok dayanıksız bu gren tekdüzedir ve pek güzel siyah renkler elde etmeye olanak vermez

Zeytinyağıyla karıştırılmış kükürt çiçeği de çok ince bir gren bırakarak bakırı aşındırır

Tamponla verniklenmiş ve henüz sıcak olan levhaya ince tuz serperek ve vernik alındıktan sonra levhayı suya daldırıp tuzu eriterek bir gren elde etmek olanaklıdır; böylece geriye, daha sonra asidin etkisiyle oyulacak, sonsuz sayıda küçük bakır noktası kalır

"Şekerli" adı verilen gravür iyice temizlenmiş ve parlatılmış bakır üzerine kalem ucu ya da biraz sulandırılmış ve İçerisinde doyma noktasına kadar şeker çözündürülmüş çini mürekkebine batırılmış fırça kullanarak uygulanır Bakır levha daha sonra fırça yardımıyla, hafif bir vernikle düzgün olarak kaplanır Vernik kuruyun-ca, levha suya daldırılır Eriyen şeker çizgiyi açığa çıkarır; levha tümüyle akuatinta greniyle örtülür, sonra her zaman olduğu gibi asit etkisine bırakılır

• Dişli makarayla gravür XVIII yy'da bulunan bu yöntemi yedirme baskıresimden ayıran tek özellik kullanılan aletin farklılığıdır Burada, kazıma ucu yerine, sivri uçlarla ya da sık çizgilerle donatılmış ve bir eksene ya da sopaya monte edilmiş küçük bir dişli tekerlek kulllanılır Dişil makaranın levha üzerinde oluşturduğu çizgi yedirme işleminden sonra küçük noktalardan oluşmuş bir çizgi izler, bu da pütürlü kâğıt üzerinde kalem izi izlenimi uyandırır

Bu gravür türünü daha çok XVIII yy röprodüksiyon gravürcüleri kullanmıştır

• Yumuşak vernik tekniği Yumuşak vernik, estampa kurşun kalemle çizilmiş görünümü verme açısından dişli makaradan daha başarılı sonuçlar sağlar

Levha, içyağıyla hazırlanmış özel bir vernikle kaplanır; fazla sertleşmeyen bu vernik, bakırın üzerine kolayca yapışır Böylece hazırlanan levha üzerine gravür-cü fazla kalın olmayan, hafif nemli, grenll bir kâğıt koyar Kâğıdın yanlarını kıvırarak bakırın arkasına doğru katlar Kâğıt kurur ve tamamen gerilir Sanatçı oldukça sert bir kalemle bu kâğıdın üzerine resim çizer Kalemin geçtiği yerde vernik kâğıda yapışır ve bakırdan ayrılır Resim böylece, tüm ayrıntılarıyla levhaya işlenmiş olur Yedirmeden ve titizlikle seçilmiş bir mürekkeple basımdan sonra resim tamamlanır Bu yöntem, çelik kazıma kalemiyle gravürün ya da yedirme baskıresmin zor tekniklerinden yılmış olan çağdaş ressamlar tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır

• Çukurbaskı gravürlerin basımı Levha, içinde ısı kaynağı bulunan üstü çelik bir eritme kabı üzerine yerleştirilmiş ısıtma tablası'na konur Bu levha, tampon ya da merdaneyle yaydırılan çok koyu ve çok yapışkan bir mürekkeple örtülür Sonra bu mürekkep, hafifçe kolalanmış bir muslinle (tarlatan) birçok kere silinir, daha sonra levha ispanya beyazına bulanmış el aya-sıyla yüzeysel olarak ovulur Mürekkep böylece çizili yerlerde kalır Yukarıda sayılan işlemler mürekkebi hafifçe almış ve azaltmıştır Bakırı yumuşak bir muslinle son kez silen sanatçı çukurluklardaki mürekkebi bakırın yüzeyine kadar çıkarır ve böylece taramalara gerçek değerini verir Eğer kıvrımlar gereğinden çok destekli ve levha çok sıcaksa mürekkep çukurluklardan taşar, yayılır ve resmi bozar

Baskının biçimine göre, aynı levha çok değişik sonuçlar verebilir
Tarama gravür basımında kullanılan makine bir tür hadde tezgâhı gibidir Merdaneyle tabla arasına üst üste birçok keçe yerleştirilmiştir Bunlar levhayı kırılmaktan korur ve bakır üzerine uygulanan basıncın şiddetini azaltır Baskı makinesi tablasına, yüzü yukarı gelecek şekilde yerleştirilen mürekkeplenmiş levha fazla yapışmayan, ıslatılmış ve dikkatle fırçalanmış bir kağıtla örtülür Keçeler bu kâğıtlanmış bakırın üzerine yerleştirilir ve baskı makinesi çalıştırılır Merdanenin altından geçerken kâğıt taramaların arasına girer ve mürekkebi emer Elde edilen baskılar kurumaya bırakılır ve mukavvalar arasına yerleştirilerek buruşmaması için üzerine dökme ağırlıktık konulur

• Bakır üzerinde silme Silinmek istenen yer küçük bir alanı kaplıyorsa ve fazla derin değilse, bu iş kazıma ve parlatma kalemiyle yapılabilir Tersine, eğer bakır derin kazılmışsa, silinecek yerin arkasını ka-lınlaştırıcı pergelle işaretlemek gerekir Bundan sonra bakır, gravür tam olarak kaybolana kadar kazınır ve "itme çekici" denen yuvarlak başlı küçük bir çekiçle bakırın işaretli yerlerine vurulur; böylece küvetin içinde aşındırılarak çukurlaştırılan bakır normal düzgünlüğüne yeniden kavuşur, Iskoçya taşı ve söğüt kömürüyle düzeltilir, kazıma ve parlatma kalemiyle kazınır

renkli gravür
ister tahta, isterse metal üzerine olsun genelinde bu gravür türü işaretleme yöntemiyle üst üste getirilen çeşitli levhalar yardımıyla elde edilir Sanatçı önce çizgiyi yani resmin esasını kazır Daha sonra bu baskının bir kopyasını çıkarır ve bunları bir ya da daha çok renk alabilecek levhalara yerleri çok doğru olarak belirleyerek işler

Taslağa göre bu resimde ayrı renk bölgelerini belirler ve her boya için ayrı bir levha kazır, istediği yerde iki ya da daha çok rengi üst üste koyarak ara renkler ve tamamlayıcı renkler elde etmeye çalışır (örneğin maviyle sarı üst üste getirildiğinde yeşil verir) Bu levhalar peş peşe aynı kâğıda geçirilir, bunu yaparken en solgun renkten başlanır, çizgi levhası en sona verilir

Eğer renkli bölümlerin durumu uygun düşerse, aynı levha üzerinde birçok ara renk elde etmek mümkündür Bu, tahta üzerine fırçayla, tarama gravür üzerine küçük bir kumaş ya da muslin tamponcuk-la yapılır Bakır üzerine uygulanan bazı gravürler tek bir levhayla tamamen renklendirilmiştir; ama, bu yolla elde edilen örnekler canlılıktan ve netlikten yoksundur

XVIII yy'da fransız Debucourt (Palais -RoyaTde gezinti) ve ingiliz okulunun gra-vürcüleri son derece ustalıklı renkli gravürler yaptılar Bu gravür türü bugün yine revaçtadır

• Karışık baskı tekniği Karışık baskı gravür, renkli kâğıt üzerine çizilmiş karakalemle desenin beyaz taramayla benzerini çıkarma sanatıdır Tahta üzerinde, biri çizgi, öteki yumuşak tonlu baskı için olmak üzere iki ayrı levhayla elde edilir Çizgi levhası kazıma eylemi ya da yedirme baskı-resimle tarama gravür tekniğine göre uygulanmış olabilir Yumuşak tonlu baskı levhası her zaman tahta üzerindedir Bu ikinci levhada beyazlar kazıma kalemi ve oluklu kalemle elde edilmiştir ve baskı üst üste koyma yöntemiyle gerçekleştirilir

Günümüzde az kullanılan karışık baskı tekniği özellikle, XVI yy'da italya'da ve Almanya'da yaygındı

• Baskı ayarlama Renkli gravürlerin işaretlenmesi tahta üzerine kertik açmakla ve tarama gravürler içinse her levha üzerine tamamen türdeş küçük delikler açılarak yapılır, ilk baskının arka kısmında görülen bu delikler, basımcı tarafından iğneyle açılır iğne kâğıttaki bu delikten geçirilerek öteki levhalardaki deliklerle aynı doğrultuya getirilirse işaretlenme eksiksiz bir şekilde gerçekleştirilmiş olur

deneme baskılar
Sanatçının gravürü hazırlarken, yani son şekle varmadan önce çektiği deneme baskılara aşama baskıları (birinci aşama, ikinci aşama vb) denir Bu baskılar genellikle sanatseverler tarafından çok aranır, çünkü yapıtın son şeklinden çok değişiktir Özellikle tarama gravürde sanatçının ilk "tasarısı"nı bazen tamamen değiştirdiği, geliştirdiği, sadeleştirdiği kimi zaman da ek işlemlerle zenginleştirdiği sık rastlanan bir olaydır Rembrandt böylece birçok levhanın kompozisyonunu değiştirmiş (Halka gösterilen isa Üç haç), gravürün önemli yerlerini silerek, kişilerin tiplerini ve yerlerini değiştirerek, yeni ışık ve gölgeler ekleyip çıkararak tanınmaz hale sokmuştur

Özellikle XVIII yy'da bakırın bir yanında boşluk bırakmak âdetti Buraya gravürün başlığı, yazarın adı ve yararlı olduğuna inanılan her çeşit bilgi yazılırdı Bu yazılardan çıkarılan baskılar en çok aranan baskılardır Günümüzde levhalar bakırın uçlarına kadar işlenir Boşluk bırakıldığı zamanlar, gravürcü çoğu kez buraya yedirmenin derecesi hakkında fikir sahibi olmak amacıyla herhangi bir motif çiziktirir-di Deneme çizimi adı verilen bu küçük taslaklar daha sonra silinirdi Bu âdet sonradan kalktı

Özgün estamplar gravürün belli sayıda basıldığını doğrulamak için numaralanmıştır; ilk rate'm baskı düzenini, ikinci rakam basılan nüsha sayısını gösterir Sanatçının kendisi için yaptığı deneme baskılarında ve ticari amaçlı olmayan baskılarda bu numaralama uygulanmaz

• Türkiye'de gravür sanatı Öbür sanat dallarına oranla çok yeni bir dal olan gravür çalışmaları, Türkiye'de Sanayii nefise mektebi'nin (Güzel sanatlar akademisi) açılışından (1883) sonraki yıllarda başlar Bununla birlikte daha XIX yy'ın başlarında taşbaskı (lltografi) tekniğiyle harita, kitap ve bazı resimler basıldığı bilinmektedir Sanayii nefise mektebi'nin öğretim programı İçinde yer alan hakkâklık ders-lerindeki uygulamalarsa genelde, batı ürünlerinin yeniden kopya edilmesinden öteye geçmiyordu 1900'lü yılların başlarında kitap, gazete ve dergilere tahta kalıplarla resim basma tekniği denendiyse de, gelişmiş yöntemlere dayalı İlk özgün çalışmaların başlangıcı ancak elli yıl öncesine değin uzanır Fransa'da lüks kitap baskılarının çoğunda yer alan bakır kazısı gravürleriyle tanınmış olan Leopold Levy, Güzel sanatlar akademlsi'nin resim bölümü başkanlığına atandıktan sonra bir gravür atölyesi kurdu, italya'da gravür öğrenimi görmüş olan Sabrl Berkel'I de atölyenin başına getirdi, ikinci Dünya savaşı' nı İzleyen yıllarda Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Eren Eyüboğlu metal, Nurullah Berk İle Ercüment Kalmık linoleum kazılarıyla dikkati çektiler Bu sanatçılara çok geçmeden Nevzat Akoral, Mustafa Aslıer, Aliye Ber-ger, Mustafa Pllevnell, Fethi Karakaş, Cemal Tollu, Turgut Zaim vb çeşitli teknikleri başarıyla deneyen yenileri eklendi Özellikle Mustafa Aslıer tahta ya da linoleum kazılarında hak sanatına özgü motifleri üsluplaştırırken, Fethi Karakaş büyük çaplı gravürlere yöneldi Tahta liflerine plastik bir değer kazandıran Muammer Bakır'ın yanı sıra Gündüz Gülönü renk öğesini ön plana alan bakır kazılarıyla tanındı

1962'de istanbul Devlet güzel sanatlar okulu'nda yeni bir gravür atölyesinin açılması, bazı eğitim enstitülerinde baskı grafiği yapma olanaklarının genişletilmesi kadar, 1970'lerden başlayarak açılan sergiler de tahta ya da lino kazısı, taşbaskı, bakır kazısı, serigrafi gibi tekniklerle çalışmaların yaygınlaşmasına yol açtı Bugün, kesin bir değerlendirme yapmak için henüz erken olmasına karşın Necati Balaban, Güngör iblikçi, Mürşide içmell, Veysel Erüstün, Altan Gürman, Erol Deneç gibi yeni arayışlar, değişik yaklaşımlarla ürün veren sanatçılar bu alanda başta anılan adlardır



























__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.