Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
refakatçi

Refakatçi

Eski 08-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Refakatçi




Saat 05,30günün ilk ışıkları etrafa yayılıyor Yumuşak bir ses "GünaydınınNasılız bakalım bu sabah" diyerek hasta odasına girer "Günaydın hemşire hanim iyiyim " "Tansiyonumuzu ölçelimhiiiÇok iyisimdi termometreyi veriniz Bakalım , ateşimiz kaçmış Ver bakalım kolunu , O güzel damarlarından da kan alalım"
Sonra ciddileşerek hasta sahibine döner "kani acile götürün, bir de tüp alin, öğlen kan ölçümü için gerekli" Birazdan tok bir ses duyulur: " Kahvaltı Kahvaltı geldii" Bir parça beyaz peynir,dört beş zeytin tanesi ,aksamdan kalma ekmek ve su bardağı dolusu rengi bozuk çayDaha sonra kocaman paspaslar yuvarlana yuvarlana ortalıkta dolaşmaya baslar, pislikleri toplar mi dağıtır mi bunu anlamak için bir bilene sormak gerekir ! Ama çamaşır suyunun kokusu her yana dağılır Bunun üzerine kolonya şişeleri harekete geçer sözleşmişler gibi "Ne pis koku aman" diyen, kolonyayı sürünürSağa sola bolca serper Salonda ki hava daha da berbatlaşır Gözler yaşarır, geniz yanar
Saat 0730 olur Doçentler, hemşireler ve öğrencilerle hastaları dolaşmaya çıkarlar Her birinin başına kara bir dosya bırakırlar Kendi aralarında durmadan konuşur, yorum yaparlar Anlaşılmaz dedikleri Kendi dillerince konuşurlar Maksat hastaları değil kara dosyaları, hastalıkları ziyarettirEtraflarında kimse yokmuş gibi davranırlar Gözlerinin içine, ağızlarının kıpırtısına odaklanmış hastaları görmezden gelirler Konuşurlar, konuşurlar ve giderler
Hasta refakatçisi, kani acil kan merkezine götürmüştür İki saat sonra, gelip sonucu alması istenir Uzun koridorları geçer, merdivenleri bir solukta iner, bir solukta çıkar Hastasını, profesör gelinceye kadar kontrole hazırlaması gerekir Hastasının yatağını düzeltir, kahvaltı tepsisini kaldırır Karanlık bakan yari açık çelik dolabı, yürüyen masayı sabunlu sularla siler Çiçeklerin suyunu değiştirir, sararmış yapraklarını temizlerOdaya, sabun kokulu sıcak bir hava vermeye çalışır Ve gülümserGünler boyu gülümserHayatından memnun görünür Hastasına moral gereklidir Arzularını, beklentilerini dondurmuştur Elbet iyi günler gelecek ve buzları çözecekti O günler uzakta olmamalıBöyle hisseder ya da böyle görünür Refakatçi başka türlü düşünemez iyimser olmalı, Polyannacılık oynamalıGülümsemeli Buzlar nasıl olsa bir gün çözülecek Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
Saat ,0830 olur Hastabakıcılardan biri odaların kapısında çığırtkanlık yapar :
- Refakatçiler dışarıHoca geliyorLütfen hastaları yalnız bırakın
Bütün refakatçiler emir gereği dışarı çıkar Hastasına " Ben dışarı gidiyorum Kapının önündeyim Merak etme" Demeyi de ihmal etmez Artık saat, 1130 olana kadar içeri girilmez
Dışarıda, terlikli, uzun entarili kadınlarla, saçı sakalı karışmış erkekler buluşurlar Ellerinde sigara, gözlerinde hüzün, umutsuzluk, uykuya karışmış bir yüz " Haydi çay içmeye inelim" Der birisi Öteki; " Ben gidemeyeceğim" der Yorgun ve umutsuzdur Bir başkası; " çarsıya gidelim mi ?" der " Gidelim ama , ya; arar, sorarlarsaBenim hasta, bu gece iyi değildi ilâç filan lazım olur Ben en iyisi gelmeyeyim Siz gidin, bana da gazete alırsınız" " Sabaha kadar uyuyamadım Hastamın sancısı vardı" Der birisi "Hemşire hanim bakmadı mi?" "Baktı, baktı ama; ne yapsın ! Doktorun dediklerinden dışarı çıkamıyor ki " "Doğru öyleYapacak bir şey yok" Doktorlar, hemşireler odalara girerler, çıkarlar Sonu gelmeyen çalışma vardır Bütün hastalara bakılır, gerekli her şey belli bir düzen içinde yapılır Onlar, yorulmaz ve usanmazlar Bu ise bas koymuşlardır Ne ilaç saatleri karışır, ne dosyalar Hep dimdik, enerji dolu, yumuşak, sessiz, usul usuldürler
Refakatçiler, dışarıda yatılı okulda çarsı iznine çıkan öğrenciler gibidirler Kısa zamanda çok is başarmak isterler Ama; ya zaman yetmez, ya da içerinden gelmez Çoğu hiçbir şey yapamadan zamanı tüketir Bazıları, gece volta attığı koridorları, gündüz de ölçmek ister gibi, elleri cebinde, kamburu çıkmış halde duvarlar boyu gider-gelir Kim bilir aklından neler geçiyordur ? Geçmişte elinden kaçırdığı güzellikler mi, şimdiki durumunu mu, yoksa; onun için gelecek de mi bir şey ifade etmiyor ? Dertli mi, hınçlı mi , önceleri hiç sevinmiş miydi?Bilinmez Gözleri de bakışları da artık hiçbir duyguyu ele vermez
Birbirlerini tanımayan insanlar dertleşirler Çoğu, birbirlerinin adlarını bile bilmez Merak da etmez Doktorlar, hemşireler de onları yok sayarlar Hatta hizmetliler bile Hastanede hasta hizmetinin tamamı omuzlarına yüklendiği halde onları kimse bilmez Nasıl uyur? Dinlenir mi? Sağlıklı mi? Üşür mü ? Korkar mi? Sorulmaz Her halde kısa süre içinde refakatçileri da hasta yatağında görmeyi ümit etmektedirler Onlar kimliksizdir Oda numaraları adları olmuştur 570,565
Refakatçinin adi yok Adsızlar grubu, öyle güzel anlaşırlar ki, sanki akraba olurlar Onlar hasta değiller ama; adsız dertlilerdir Bazen hastalar mi, adsız dertliler mi daha iyi durumda diyesi gelir insanin Hasta bakimi ve hizmeti ile ilgili bilgileri kısa sürede öğrenirler Çünkü; bu hastalık hastaneye bir kere gelip, ameliyat olmakla geçmiyor " Geçmiş olsun" dileği de çoğu zaman manasız bir kelime olarak kalıyor
Kimi çarsıya, kimi kahve içmeye gider dışarı atıldıkları zamanlarda Kimileri de merdiven başında beklerİçeri girmeyi bekler, telefon etme sırası beklerHasta için değil de; kendisi için birini bekler "Sen nasılsın ?" diyecek, " Bir isteğin var mi?" diye soracak, ya da; , Gel, sana bir hava aldırayım , dışarı çıkalım" Diyecek birini bekler Bazen böyle biri gelir 0 zaman saatler daha hızlı çalışır, sanki, akrep at olur, tadına doyulamayan zaman akar gider Bazen de beklenmeyenler , ağzından çıkanları duymayanlar gelir Zaman uzar da uzar Yelkovan akrepleşir, hava bozulur " Artık gidin, yeter artık " diye bağırmak istersiniz Bağıramaz, kendi içinizde boğulursunuz Gülümsersiniz Boğazınızda bir şeyler düğümlenir Ağlamak istersiniz;" Hayır olmaz Sen refakatçisin, kendine gel" der,gülmek ister, gülemezsiniz içinizi sikan bilemediğiniz, anlayamadığınız bir şeyler vardır Ama; gülümsersiniz
Hastanede, gözyaşları içinde boğulan insanları gördüm Hem de içlerine akıttıkları gözyaşları ile Keşke bunlar sevinç gözyaşları olsaydı Öyle olsaydı, zaten içlerine akmazdı Nasıl bir yer burası? İnsan, buradayken başka hayat yok sanıyor Her şey o tas duvarların arasında sıkışmış gibiGece güne karışmış, sevinç; hüzne boyanmış
Karanlık saatler refakatçilerindir Dertler, gece depreşir derler Hastaların iniltilerini dinlerken ve elinizden bir şey gelmeden beklerken, geceler suçluymuş gibi; " Kapkara, canavar geceler, beyazlayın ! " diye bağırmak istersiniz Uzun, karanlık koridorlardan rüzgar gibi geçerken, ölümün soğuk nefesini ensenizde hissedersiniz Ama geçersiniz Çünkü; refakatçi olmak, bir ayrıcalıktır Azrail bile dokunmak istemez Rüzgâr kanat olur, iyilik perisi kolunuza girer, kus gibi uçururUzun, soğuk , karanlık koridorları iste böyle geçersiniz Günün ilk ışıkları odaya süzülürken, geceyi düşünür; " 0, ben miydim ?" diye hayret edersiniz kendinize Gece, onun için koşturduğunuz hastaya bakmaya gittiğinizde yatağın boş olduğunu görürsünüz Kimseye bir şey soramazsınız İçinizden bir şeylerin koptuğunu ve terminalde gitme sırasını bekleyen misafirin yola çıkısının derin sessizliğini bütün benliğinizde hissedersiniz Çaresizliğin gerçek anlamı ile yüzleşirsiniz Ve aksama doğru başka hasta yatağı doldurmuştur
Bazı geceler, bütün hastalar iyi gibi olurlar, uyurlar, konuşurlar, inlemezler İşte refakatçilerin sohbet geceleriBildikleri, duydukları ne kadar koca kari ilacı, ne kadar dua varsa birbirlerine öğretirler Fıkra da anlatırlar Ama gülüşlerde hüzün vardır
Nihayet, günlerce süren kan tahlilleri, serumlar, endoskopi, karaciğer fonksiyonları ölçümü, akciğer röntgeni, seker düşürme çalışmaları biter Ameliyat hazırlığı baslar Hasta temizlenir Hem diş temizliği, hem de iç organların temizliği söz konusudur Bütün hastalar o günü bekler Ameliyat olunca, ilahi bir kudretin acılarına son vereceğini umarlar İşte, son an Biri gelir; iri yari, bıyıklı; " Hadi gidiyoruz" der Hastayı tekerlekli yatağı ile alır götürür " İçimin yağları eridi" Derler ya; O tekerlekler dönerken sizin de yağlarınız erir, ayaklarınızın bağı çözülür, üşürsünüz, terlersiniz, titrersiniz Yeni bekleyiş baslar Saatler geçsek bilmez Kocaman, demir parmaklı kapının önünde; sari beniz, donuk bakışlarla, ayrı dünyadan biri gibi beklersiniz iyi haber beklersiniz Neyi beklediğinizi bilmeden beklersiniz Sonra, her şey biter Ameliyat da biter Patoloji raporu da gelir Sonuç yine beklemek Hem de belirsizlikle birlikte beklemek Ne zaman gecenin, pembe kanatlarıyla uçuşan pembe kelebekleri gelecek, sihirli dokunuşlarıyla her şeyi eskisi gibi yapacak diye beklersiniz Taburcu olursunuz Yine refakatçi olursunuz, yine taburcu olursunuz Yine, yine refakatçi, taburcu Olursunuz da bekleme yine bitmez Sizinle beraber gelir O sizden bir parçadır artık
Sonra, sonrası yok hepsi bu Ağlayınız ve bundan utanmayınız Bekleyecek bir şey kaldı mi ?
Hadi gülümse, gülümse bakalım refakatçi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.