Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
tapınak, şövalyeleri

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



GİRİŞ

Tapınak Şövalyeleri, daha önce Yeni Masonik Düzen (1995) ve Global Masonluk (2002) gibi eserlerimizde de kısmen incelediğimiz gibi, kökeni Haçlı Seferleri'ne dayanan bir örgüttür Hıristiyanlık uğruna savaşmaya and içmiş bir Haçlı tarikatı olarak kurulmuş, ancak zamanla hem sapkın bir öğretiye kapıldığı hem de maddi çıkara dayalı kapitalist bir düzen kurduğu için Kilise ile ters düşmüştür Tapınakçılar hakkındaki söylentiler sonucunda tarikat, Fransa Kralı ve Papa'nın ortak kararıyla dağıtılmış ve şövalyeler tutuklanmıştır Yıllar süren sorgulamalar sonucunda tarikatın gerçekten sapkın bir öğretiye inandığı, bugün Satanizm gibi akımlarda gördüğümüze benzer kara büyü ayinleri yaptığı ortaya çıkmış ve örgüt tamamen yasaklanmıştır Bazı tarihçiler, Tapınakçıların yargılanması ve dağıtılmasının Ortaçağ'ın en önemli sosyal olaylarından biri olduğunu belirtirler Çünkü tarikat, yasaklanmadan önce gerçekten büyük bir güce ulaşmıştır
Hikayenin asıl ilginç yönü ise, Tapınak Şövalyeleri tarikatının dağıtılmasından sonra başlar Yaygın kabule göre, tarikat varlığını yer altında sürdürmüş, Kilise'ye ve genel olarak İlahi dinlere karşı şiddetli bir aleyhtarlık geliştirerek yaşamış ve uzun vade içinde masonluk olarak bildiğimiz örgüte dönüşmüştür Masonların, din karşıtı felsefelerin, devrimlerin veya siyasi hareketlerin içinde hep aktif olmaları, söz konusu Tapınakçı geleneğin bir sonucudur

Bunun anlamı şudur: Tapınak Şövalyeleri bugün de yaşamaktadırlar Ancak "masonluk" ismi altında Bugün masonluğun en üst derecelerine varanlar "Tapınağın Koruyucusu" gibi Şövalye ünvanları alırlar Amerika'da halen Tapınak Şövalyeleri (Knight Templar) adıyla toplanan localar, masonlukla içiçedir Masonluk ise, hem Tapınakçı geleneğin başlıca özelliği olan din aleyhtarlığını sürdürmekte, hem de kimi zaman illegal mafya yöntemlerini de kullanarak uluslararası bir çıkar örgütü olarak faaliyet göstermektedir Bu illegal yöntemlerin P2 mason locası ve Karın Deşen Jack cinayetleri gibi ilginç örneklerini kitabın ilerleyen bölümlerinde inceleyeceğiz Dahası Tapınakçı/mason örgütlenmesinin Türkiye'nin yakın tarihi üzerindeki bazı etkilerini de ele alacağız
Ve tüm bunlar, bizlere; tarihin ve güncel olayların akışının kimi zaman göründüğünden farklı olduğunu, doğal olarak geliştiği zannedilen süreç ve olayların ardında bazen karanlık amaçlar bulunduğunu göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Tapınakçılar'ın Kuruluşu

Tapınakçılar, Haçlıların Kudüs'ü ele geçirmelerinden ve bir Latin Krallığı kurmalarından yaklaşık 20 yıl sonra tarih sahnesine çıktılar 1118 yılında kurulan ve herkesçe tanınan adı "Tapınakçılar" veya "Tapınak Şövalyeleri" (İngilizce'de Templars ya da Knights Templar) olan bu tarikatın tam ismi "İsa'nın ve Süleyman Tapınağı'nın Yoksul Şövalyeleri" idi ("Pauperes Commilitones Christi Templique Salomonis") Kurucuları ise toplam 9 şövalyeden oluşuyordu: Hugues de Payens, Godfrey de St Omar, Godfrey Rossal, Gundemar, Godfrey Bisol, Payen de Montdidier, Archibald des St Aman, Andrew de Montbard ve Provins Kontu Ortaçağ Avrupasının en güçlü, en etkili ve hakkında en çok konuşulan örgütlerinden biri olacak bu tarikatın kuruluşu Kudüs'te sessiz sedasız gerçekleşti (Bu tarikat hakkındaki bilgilerin önemli bölümü, 12 yüzyılda yaşayan tarihçi Guillaume de Tyre kanalıyla günümüze ulaşmıştır)

Yukarıda adı geçen kurucular dönemin Kudüs Kralı II Baldwin'in huzuruna çıktılar ve Birinci Haçlı Seferi'nin ardından Kudüs'e akın eden Hıristiyan hacıların mallarını ve canlarını koruma işine talip olduklarını belirttiler Kral Tapınakçılar'ın ilk "Büyük Üstadı" olan Hugues de Payens'i yakından tanıyordu Kendilerine büyük destek verdi; aynı zamanda onlara bir zamanlar Süleyman Tapınağı'nın yer aldığı (Mescid-i Aksa'yı da kapsayan) bölgeyi tahsis etti Büyük İslam kumandanı Selahaddin Eyyubi'nin Hıttin Savaşı'nın ardından Kudüs'ü geri almasına kadar geçen 70 yıl süresince "Tapınak Tepesi", Tapınakçılar'ın merkezi oldu Kendilerine "Süleyman Tapınağı" ile bağlantılı bir isim verilmesinin nedeni de işte buydu Özellikle burasını kendilerine üs olarak belirlemeleriyse rastgele bir seçim değil, bilinçli bir tercihti Tapınak, Hz Süleyman'ın gücünün bir simgesiydi; Tapınak'tan geriye kalanlar ise büyük gizler barındırıyordu
Kurucu şövalyelere göre, bir araya gelmelerinin, diğer bir deyişle bu tarikatı kurmalarının amacı, kutsal toprakların ve Hıristiyan hacıların güvenliğini sağlamaktı Ancak Tapınakçılar'ın gerçek amacı çok farklıydı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Tapınakçılar'ın Amacı

O dönemde Kudüs'te Tapınakçılar'dan başka askeri tarikatlar da vardı Ancak onlar kuruluş amaçlarına uygun işlerle iştigal ediyorlardı Örneğin Tapınakçılar'la aynı dönemde kurulan ve büyük bir teşkilat olan St John Şövalyeleri ya da diğer adlarıyla Hospitaler Şövalyeleri örgütü hayır işleri yapıyor, kutsal topraklardaki hastaların ve fakirlerin yardımına koşuyordu Diğer taraftan, 9 Tapınak şövalyesinin, ilan ettikleri gibi, Hayfa'dan Kudüs'e kadar olan bir bölgeyi kendi başlarına korumaları fiziksel olarak imkansızdı Tapınakçılar'ın yardımseverlik değil, aksine ekonomik ve siyasi çıkarlar peşinde oldukları açıktı
Masonluğun en tanınmış isimlerinden biri olan 33 dereceden büyük üstad Albert Pike (1809-1891), masonluğun temel eserlerinden biri kabul edilen Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) adlı kitabında, Tapınakçılar'ın gerçek amacını şöyle açıklamıştır:
"1118'de, aralarında Geoffroi de Saint-Omar ve Hugues de Payens'in bulunduğu, Doğu'daki dokuz haçlı şövalyesi kendilerini dine adadılar ve Photius zamanından beri Roma'nın dinsel otoritesine gizli ya da açık daima düşmanlık gösteren bir Piskoposluk olan Constantinople'nin Patriğinin önünde ant içtiler Tampliyelerin ilan edilen görevi, kutsal yerleri ziyarete gelen Hıristiyanları korumaktı Gizli amaçları ise, Ezekiel'in haber verdiği modele uygun olarak Süleyman Mabedi'ni yeniden inşa etmekti Tapınakçılar, en baştan beri Roma'nın (Papalık) ve onun krallarının egemenliğine karşıydı Amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak Kabalistik dogmayı yerleştirmekti"10

Her ikisi de mason olan İngiliz yazarlar Christopher Knight ve Robert Lomas da, The Hiram Key (Hiram Anahtarı) adlı kitaplarında Tapınakçılar'ın kökeni ve amaçlarına yer vermektedirler Onlar Pike'ın verdiği bilgilere bazı ekler yaparlar Yazarların tezine göre, Tapınakçılar Kudüs'te bulundukları dönemde gerçekten de büyük bir değişim yaşamışlar, Hıristiyanlık inancı yerine başka öğretiler kabul etmişlerdir Bunun temelinde ise, Kudüs'teki Süleyman Tapınağı'nda "keşfettikleri bir giz" yatar Zaten Tapınakçılar'ın Kudüs'teki asıl hedefleri, Süleyman Tapınağı'nın harabelerini araştırmak olmuştur Yazarlar, Tapınakçılar'ın "Filistin'e giden Hıristiyan hacıları korumak" şeklindeki görüntüsünün sadece bir kılıf olarak kullanıldığını, tarikatın asıl hedefinin çok daha farklı olduğunu şöyle açıklarlar:
"Tapınakçılar'ın kurucularının herhangi bir zaman hacılara koruma sağladıklarına dair hiçbir kanıt yoktur, ama öte yandan Herod Tapınağı'nın (Süleyman Tapınağı'nın yeniden inşa edilmiş hali) yıkıntıları altında yoğun araştırma kazıları yaptıklarına dair son derece ikna edici kanıtlar buluyoruz"11

Bu konuda kanıtlar bulan yegane araştırmacılar The Hiram Key kitabının yazarları değildir Fransız tarihçi Gaetan Delaforge şu benzer yorumu yapmaktadır:
"(Tapınakçılar tarikatını kuran) Dokuz şövalyenin gerçek amacı, Yahudiliğin ve Eski Mısır'ın gizli geleneklerinin özünü içeren kalıntılar ve yazıları bulabilmek için bölgede araştırma yapmaktı Bu özel görevi yerine getirdiklerine hiç kuşku yoktur"12
19 yüzyılın sonlarında Kudüs'te arkeolojik bir çalışma yürüten İngiliz Kraliyet araştırmacısı Charles Wilson da, Tapınakçılar'ın Kudüs Tapınağı'nın kalıntılarını araştırmak için oraya gittikleri kanısına varmıştır Wilson, Tapınak'ın temellerinin altında bazı araştırma ve kazı izlerine rastlamış ve incelemeleri sonucunda bunların Tapınakçılar'a ait araçlar olduğunu belirlemiştir Söz konusu araçlar halen Tapınakçılar hakkında büyük bir arşive sahip olan İskoçyalı Robert Brydon'un kolleksiyonundadır13
The Hiram Key kitabının yazarları, Tapınakçılar'ın bu araştırmalarının sonuçsuz kalmadığını, bu tarikatın gerçekten de Kudüs'te, "dünya görüşlerini değiştiren" önemli bir şeyler bulduklarını yazmaktadırlar Pek çok araştırmacı da aynı kanıdadır Tapınakçılar'ın Hıristiyan bir dünyada doğmalarına, Hıristiyan kökenden gelmelerine rağmen, Hıristiyanlıktan tamamen farklı bir inanca ve felsefeye bağlanmalarına neden olan, onları sapkın ayinlere, kara büyü ritüellerine yönelten bir "kaynak" olmalıdır
İşte bu kaynak, pek çok tarihçinin ortak görüşüyle, Kabala'dır
Kabala, kelime anlamıyla "sözlü gelenek" demektir Ansiklopedilerde veya sözlüklerde, Yahudi dininin mistik, ezoterik (batıni) bir kolu olarak tarif edilir Bu tanıma göre, Kabala, Tevrat'ın ve diğer Yahudi dini kaynaklarının gizli manalarını araştıran bir öğretidir Ancak konuyu biraz daha yakından incelediğimizde, karşımıza daha farklı gerçekler çıkmaktadır Bu gerçeklerin bizi ulaştırdığı sonuç ise, Kabala'nın, Yahudiliğin temeli olan Tevrat'tan da önce var olan, Tevrat'ın vahyedilmesinden sonra Yahudiliğin içinde yayılan, "pagan" yani putperest kökenli bir öğreti olduğudur (Bu konuda detaylı bilgi için bkz Harun Yahya, Yeni Masonik Düzen, Global Masonluk)
Kabala, binlerce yıldır hemen her türlü büyü ritüelinin temel taşlarından birini oluşturmuştur Yahudi olmayan pek çok insan da Kabala'nın gizeminden etkilenmiş, bu öğretiyi kullanarak büyü ile uğraşmıştır Tapınakçılar da bunlardandır; "büyü gücüne sahip olmak" için Kabala üzerinde çalışmalar yapmışlardır Dahası gerek Kudüs'de, gerekse Avrupa'da Kabalacılarla ilişkilerini sürdürmüşlerdir (İlerideki bölümlerde detaylı olarak ele alınacaktır) Bu görüş, konuyu araştıran pek çok araştırmacı tarafından paylaşılmaktadır14

Alıntı Yaparak Cevapla

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Tarikatın Gelişimi

Tapınakçılar örgütü kısa bir süre sonra yeni katılımlarla hızla büyümeye başladı 1120'de Foulgues d'Angers, 1125 yılında Champagne Kontu Hugo Tarikat Şövalyesi oldular Tarikatın gizemli havası ve mistik öğretisi pek çok Avrupalı "asil"in ilgisini çekmişti Bu gelişim, tarikatın 1128 yılındaki Troyes Konseyi'nde Papalık tarafından resmen tanınmasıyla daha da hız kazandı15
Tapınakçılar'ın Roma Kilisesi tarafından resmen tanınması Türk masonlarının en büyük yayın organı Mimar Sinan dergisinde şöyle anlatılır:
"Bu dinsel onayı gerçekleştirmek üzere, tarikatın önderi Büyük Üstad Hugues de Payens beş şövalyeyle birlikte gider Papa II Honorius'u ziyaret eder Kudüs Patriğinin ve Kral II Baudoin'in mektuplarını sunar; Tampliyeler'in görevlerini, hizmetlerini ve yararlarını anlatır 13 Ocak 1128'de Troyes'da konunun müzakeresi için konsil toplanır Konsile çok sayıda yüksek din görevlisinin yanında özellikle Citeaux Başrahibi Etienne Harding ve Clairvaux Başrahibi Saint Bernard da katılır Büyük Üstad, konsillere Tampliye örgütünü yeniden takdim eder Tatmin olan Troyes Konsili, İsa'nın Fakir Şövalyeleri adıyla dinsel şövalyelik tarikatının kurulmasına ve tüzüğünün Saint Bernard tarafından hazırlanmasına karar verir Böylece Tampliye tarikatı resmen kurulur"16

Tapınakçılar'ın gerek örgütlenmesinde gerekse ilerlemesinde en çok katkısı olan kişi Saint Bernard'dı Saint Bernard (1090-1153) henüz 25 yaşında Clairvaux Manastırı'nın Başrahibi olmuş, Katolik Kilisesi içerisinde yükselmiş, Hıristiyan dünyasının sözcüleri arasında yerini almış, hatta Fransa Kralı ile Papa'ya sözü geçer duruma gelmişti Şunu da eklemek gerekir ki Saint Bernard, Tapınakçılar örgütünün kurucularından Andrew de Montbard'ın kuzeniydi Tapınak Şövalyeleri'nin nizamnamesini, kendi mensubu olduğu Cistercian mezhebinin ilke ve kuralları doğrultusunda kaleme aldı Diğer bir ifadeyle Tapınakçılar onun belirlediği ilkeleri kendilerine rehber edindiler Ancak şunu özellikle belirtmek gerekir ki, bunların bir kısmı sadece kağıt üzerinde kaldı, hayata geçirilmedi Tapınakçılar Kilise tarafından yasaklanan işleri yapmaktan çekinmediler
Bernard muhtemelen aldatılmış, bilmeyerek Tapınakçıların pis işlerine alet olmuştu Nitekim Tapınakçılara destek vermek için yazdığı "De Laude Novae Militae"de ("Yeni Şövalyeliğe Övgü"), "büyük üstad" Hugues de Payens'in kendisinden böyle bir şey yazmasını üç kez istediğini özellikle vurgulamıştı17 Yani Tapınakçılar onun iyi niyetinden, Hıristiyan Avrupasındaki güvenilirliği ve itibarından yararlanarak büyük çıkarlar sağlamıştı Zira o sırada Bernard, "Christendom" yani "Hıristiyanya"da Papa'dan sonra en nüfuzlu kişiydi

Bernard'ın desteğinin ne kadar etkili olduğu bir kaynakta şöyle ifade edilmektedir:
"Bernard'ın belgesi, De Laude Novae Militae (Yeni Şövalyeliğe Şükran), Christendom'un bir ucundan diğer ucuna kasırga gibi geçti, hemen ardından Tapınakçı askerlerin sayısı arttı Aynı zamanda Avrupa'nın kralları ve baronlarından bağışlar, hediyeler Tapınakçılar'ın kapısına düzenli olarak ulaşıyordu Şaşırtıcı bir süratle, dokuz şövalyeden oluşan küçük grup, Tapınakçılar Şirketi'ne dönüştü"18
Kısacası onun sayesinde Tapınakçılar benzeri görülmemiş ayrıcalıklara sahip oldular; diğer dini tarikatlara tanınmayan imtiyazlar elde ettiler Bu konudaki araştırmalarıyla tanınan Alan Butler ve Stephen Dafoe'nin ifadesiyle, "Ortaçağ'ın en başarılı askeri, ticari ve mali organizasyonlarından biri" oldular Kutsal topraklardan Avrupa'ya kadar her yerde bir "efsane" olarak dilden dile dolaşmaya başladılar Örgüt kısa bir zaman diliminde, dokuz şövalyeden iyi eğitimli on binlerce çalışana ve muazzam bir sermayeye sahip dev bir şirkete dönüştü: "Yeni üyeler, para ve arazi teklifleri her yerden akmaya başladı Kısa zamanda inşa edilen pek çok kale, çiftlik ve kilise, Tapınak Şövalyeleri ve hizmetçileri tarafından kullanıldı Tapınakçılar gemileri teçhiz ettiler, hem ticaret hem de savaş gemileri filosu oluşturdular Zamanla dönemlerinin en tanınmış savaşçıları, seyyahları, bankerleri ve finansörleri oldular"19

Gerçekten de tarikat tam bir özerklik kazanmıştı Krallara, imparatorlara ya da piskoposlara karşı sorumlu değillerdi Yalnızca Papaya karşı sorumlulukları vardı Zenginlikleri günden güne artmaya başlamıştı Kuruldukları günden, Akka'nın düşüşüne kadar Kutsal topraklarda çok büyük güç kazandılar Avrupa'dan Filistin'e gelen Hıristiyan hacıların ve yüklerin rotası tamamen bu tarikatın kontrolündeydi Ama bunlar bile Tapınakçıların genel faaliyetlerinin içinde çok küçük bir bölümü oluşturuyordu
"İsa'nın yoksul askerleri" olma iddiasıyla ortaya çıkmışlardı Oysa hiçbir şey, gerçeklerden bu kadar uzak olamazdı Tapınakçılar arasında Avrupa'nın en zengin insanlarını, Paris ve Londra'nın önde gelen bankerlerini görmek mümkündü Champagne Kontu Hugh, Blanche of Castile, Alphonso de Poitiers, Robert of Artois gibi Aragon Kralı I James ve Napoli Kralı I Charles'in maliye bakanları, Fransa Kralı VII Louis'nin başdanışmanı Tapınakçıydı20

1147 yılına gelindiğinde sadece Kudüs'te 700 şövalye, 2400 hizmetli ve o dönemde bilinen dünyanın bütün önemli noktalarına yayılmış 3468 adet şato vardı Hem denizde, hem karada önemli ticaret yolları ve merkezleri oluşturmakla kalmamış, bir çok savaşa katılarak ganimetler ve Avrupa devletleri arasında politik güç elde etmişlerdi Devlet içinde devlet görüntüsü veren Tapınakçılar o kadar güçlüydüler ki, anlaşmazlıklarda veya krallar arasındaki çatışmalarda bile hakem olarak görev alıyorlardı
13 yüzyılda 20 bini şövalye olmak üzere toplam 160 bin Tapınakçı olduğu tahmin edilmektedir Elbette o günün şartlarında bu büyük bir rakamdır
İ
ngiliz yazarlar Baigent, Leigh ve Lincoln'ün The Temple and the Lodge (Tapınak ve Loca) adlı kitaplarında da belirtildiği gibi, etkinlik alanları çok genişti; Hıristiyan Avrupası'nda karışmadıkları hiçbir iş yok gibiydi Magna Carta'nın imzalanmasındaki rolleri buna bir örnek olarak verilebilir
Çok büyük bir servet biriktirmeyi başarmışlardı Batı'nın yalnızca en büyük askeri gücü olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda en etkin bankerleri olarak da göze çarpıyorlardı Ayrıca katedraller inşa ettiriyorlar, uluslararası ilişkilerde arabuluculuk yapıyorlar, hatta tüm saraylarda mabeyincilik görevlerini üstleniyorlardı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Örgütün Yapısı

Tapınakçılar'ın en dikkat çekici özelliği, gizliliğe son derece önem vermeleriydi Kuruluş ile kapanış arasında geçen iki yüzyıl boyunca, bu ilkelerinden asla taviz vermediler Bu ise akla, mantığa ve sağduyuya ters bir durumdu Çünkü böyle bir gizlilik için hiçbir neden yoktu Eğer söyledikleri gibi Katolik Kilisesi'ne bağlılarsa, zaten o dönemlerde Avrupa tamamen Katolik Kilisesi'nin egemenliği altındaydı Eğer Hıristiyanlığın gereklerini yerine getiriyorlarsa, saklanacak, gizlenecek hiçbir şey yoktu; ketumiyetin hiçbir anlamı yoktu Yalnızca bu bile Kilise'nin uygulama ve öğretilerine aykırı işler yaptıklarını gösteriyordu Öyle ya, gizliliği temel ilke edinen hayırsever ve yardımsever bir örgüt düşünülebilir miydi?
Tapınak Şövalyeleri'nin kendi içlerinde uyulması gereken ve başka hiçbir yerde olmayan sıkı disiplin kuralları vardı Her şeyden önce çok katı bir emir komuta zinciri vardı "Üstadlar"a ve "Büyük Üstad"a itaat en önemli şartlardandı Bu, Tampliye Tüzüğü'nde, "Üstad ya da onun yetkilendirdiği kişi emrederse, sanki Tanrı'dan gelen bir emirmiş gibi hemen yerine getirilmelidir" şeklinde ifade ediliyordu

Kıyafetleri de kendilerine özgüydü Zırhlarının üzerine, kırmızı renkli büyük bir haç işlenmiş, uzun beyaz bir elbise giyerlerdi Böylece gittikleri her yerde ayırt edilebiliyorlardı Tapınakçılar'ın sembollerinden olan kırmızı haçı kendilerine veren, Saint Bernard'ın yetiştirdiği Papa III Eugene'di
Her şey tarikatın malıydı Bir Tapınakçı'nın kişisel mal varlığı yoktu Atlar, gemiler, silahlar, çiftlikler, ürünler, kaleler ve her türlü mal varlığının tamamının sahibi tarikat idi

Bu tarihi örgütün dikkat çekici diğer bazı kuralları ise şunlardı: Evlenmek, aile sahibi olmak ve akrabalarla iletişim kurmak yasaktı Kimsenin kendine özel bir hayatı olamazdı21 Yemeklerini topluca yerlerdi Tapınak Şövalyeleri'nin mühründe, aynı ata binmiş iki kişi olarak tasvir edildiği gibi ikili gruplar halinde dolaşırlardı Bu iki şövalye herşeyi ortak kullanır, aynı kaptan yemek yerdi Birbirlerine "kardeşim" şeklinde hitap ederlerdi Her şövalyenin üç at ve bir hizmetçi bulundurma hakkı vardı Kuralları çiğneyenler veya ihmali görülenler ağır şekilde cezalandırılırlardı
Tapınakçılar üç ana sınıfa ayrılırdı İlk sınıfta "asil" şövalyeler ve çeşitli rütbeli askerler yer alırdı İkinci sınıf din adamlarından, üçüncüsü ise hizmetkarlardan oluşurdu

Kişisel bakım ve temizlik yapmayı küçük düşürücü ve utanç verici olarak değerlendirirlerdi Bu nedenle nadiren yıkanır, tozlu ve kirli kıyafetlerle, sıcağın ve zırhın etkisiyle terlemiş, pis bir halde dolaşırlardı
Tarihi kaynaklara göre Tapınakçılar iyi denizcilerdi Kutsal topraklarda kaldıkları süre boyunca Yahudi ve Arap kaynaklarından geometri ve matematik gibi bilimleri öğrenmişler, haritalar elde etmişlerdi Bu sayede, Avrupa ve Afrika sahillerini dolaşmalarının yanı sıra uzak denizlere de seyahat etme imkanı buldular

Alıntı Yaparak Cevapla

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Tarikata Giriş

Adayların Tapınakçılar örgütüne kabul edilmeleri için bazı ön koşullar vardı Bunlar, hasta veya sakat olmamak, bekar olmak, borçlu olmamak, başka bir tarikat ile bağlantı içinde olmamak, her koşul ve durumda mutlaka itaat etmek ve "tarikatın kölesi" olmayı kabul etmekti Giriş töreni, Kutsal Kabir Kilisesi'ndekine benzer kubbeli bir odada ve büyük bir gizlilik içinde yapılırdı22 Ezoterik ritüeller (aynı masonlukta olduğu gibi) Tapınakçılar'ın ayrılmaz bir parçasıydı
1128 tarihli tüzüğün tekris töreniyle ilgili bölümü, mason Teoman Bıyıkoğlu'nun "Tampliyeler ve Hürmasonlar" adlı makalesinde şöyle anlatılmaktadır:
"Üstâd, Mâbet'te toplanan kardeşlere "Aziz kardeşlerim, sizlerden bazı kardeşlerim Bay X adlı haricinin kardeşliğimize kabulünü ekseriyetle teklif etmiştir Şayet, sizlerden biri bu kişinin aramıza katılmasına bir engel durumunu biliyorsa şimdiden söylesin" diye sorar Eğer, kardeşlerden itiraz olmazsa, aday Mâbed'in bitişiğindeki hücreye alınır Hücredeki adayı, en tecrübeli üç kardeş ziyaret eder ve katılmasının getireceği zorluklar anlatıldıktan sonra yine de katılma isteyip istemediği sorulur Cevabı olumluysa, diğer sorulara geçilir: evli nişanlı olup olmadığı, başka bir tarikata sözünün olup olmadığı, borcunun olup olmadığı, vücutça sağlıklı olup olmadığı, köle olup olmadığı sorulur Bu cevaplar da olumluysa, soruşturucu kardeşler Mâbed'e döner ve "Kendisine bütün zorluklar ve şartlarımız bildirildi Tarikatımızın kölesi olmakta ısrar etmektedir" derler Aday içeri alınmadan, aynı soru kendisine tekrar sorulur Fikrini değiştirmemişse Mâbed'e alınır, diz çöktürülür ve aday kabulünü rica eder Üstâd, adaya cevap olarak, "Kardeşim, sen bizden çok şey istiyorsun Halbuki tarikatlarımızın sadece dış kabuğunu görmektesin Güzel atlara, iyi koşumlara, iyi yemeğe ve güzel elbiselere sahip olmak istiyorsun Fakat, bizim şartlarımızın ne kadar ağır olduğunu bilebiliyor musun?" der ve zorluklarını sıralar Sonra konuşmasını "Mabedimize intisabını ne zenginlik, ne de asalet için istememelisin" diye sürdürür Aday olumlu cevap verirse, yine dışarı çıkarılır

Üstâd, kardeşlere, aday hakkında söyleyecek bir sözlerinin olup olmadığını sorar Aleyhte bir söz söylenmezse, aday içeri alınıp diz çöktürülür Eline İncil verilir Kendisine evli veya nişanlı olup olmadığı sorulur Olumsuz cevap alınırsa, en yaşlı ve tecrübeli kardeşe , hariciye sorulması unutulan bir sorunun olup olmadığı sorulur Cevap olumluysa hariciye, "Bütün kardeşlerine ve tarikata ölünceye kadar sadık kalacağına ve Mâbed'de yapılan konuşmaları hiç bir şekilde dışarıya ifşa etmeyeceğine" dair yemin ettirilir Üstâd, yemini takiben yeni kardeşi dudaklarından (diğer bir iddiaya göre de ensesinden ve göbeğinden) öper Kendisine bir şövalye elbisesi ve hiçbir şekilde çıkarmaması tembih edilen ipten örülmüş bir kemer verilir"23

Alıntı Yaparak Cevapla

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Tapınakçılar'ın Gizemi ve Gotik Mimari

Adaylığı St Bernard tarafından desteklenmiş olan, II Innocent, Papa seçilince, Tampliyelere verdiği ilk ayrıcalık kendi kiliselerini inşa etme hakkıydı Böyle bir ayrıcalık Kilise'nin tarihinde ilk defa görülüyordu Bu ayrıcalık, bugün için çok fazla bir anlamı olmasa da, Kilise'nin hüküm sürdüğü ve en yetkin güç olduğu o dönemde çok fazla anlam içeriyordu Tapınak şövalyeleri sadece Papa'ya karşı sorumlu olduklarından, diğer yetkililerin -ki bunların arasında krallar da vardı- kontrolünden kurtuluyorlardı Elde ettikleri bu hakla Papa'ya olan sorumluluklarını da asgariye indirmiş oluyorlardı Kendi kiliselerini inşa etmek demek; aynı zamanda kendi vergilerini toplamak ve kendi mahkemelerini oluşturmaları demekti En önemlisi de kendilerine has dünya görüşlerini de kilisenin hiçbir baskısı olmadan buralarda gerçekleştirebileceklerdi
Bu amaçla kendilerine özgü bir mimari anlayış oluşturdular Bu mimari anlayışa "Gotik" adı verildi Graham Hancock, The Sign and the Seal (İşaret ve Mühür) adlı kitabında gotik mimarinin 1134 yılında Chartres Katedrali'nin kuzey kulesinin yapım çalışmaları sırasında doğduğunu belirtiyordu Bu çalışmaların arkasındaki kişi de gene Tapınakçılar'ın ruhani lideri St Bernard'dı St Bernard kabalistik anlayış ve Tapınakçıların çok önem verdiği gizemlerin bu mimari şeklinde bulunmasına çok önem veriyordu Aynı eser bu konuyu şöyle anlatıyordu:
"Tampliyelerin dinsel önderi St Bernard, gotik mimarinin erken döneminde, bu stilin yaygınlaşması ve gelişmesinde yapıcı bir rol oynamıştır 1134 yılında, Chartres Katedrali'nin kuzey kulesinin inşası sırasında St Bernard gücünün doruklarındadır ve bu harika yapının inşasında, ama özellikle kuzey kulesinin yapımında kullanılan kutsal geometri ilkelerini sürekli olarak eserlerinde vurgulamıştır"

Tüm Chartres Katedrali, büyük bir dikkatle, derin dinsel gizemlerin bir anahtarı olarak, özellikle dizayn edilmiştir Örnek olarak; mimarlar ve duvarcı ustaları, yapının birçok farklı yerinde, taşlar üzerine karanlık anlamlar taşıyan törensel sözleri kazırken "gematria" (alfabedeki harfler yerine sayıların kullanıldığı eski bir ibrani şifre sistemi) kullanmışlardır Aynı şekilde, süslemeciler ve heykeltraşlar da, yarattıkları binlerce farklı bezeme ve figürlerde, insan doğası, geçmiş olaylar ve İncil'in anlamı hakkında karmaşık mesajları dikkatlice gizlemişlerdir Bir diğer örnek, kuzey kapısı üzerinde yeralan bir sahnede, bir öküz arabasına yerleştirilmiş olan Ahit Sandığı'nın bilinmeyen bir yöne doğru taşınması temsil edilmektedir Silinmiş ve yıpranmış yazıtta "Hic Amicitur Archa Cederis" (Ahit Sandığı burada gizlidir) sözleri bulunmaktadır"
"Tampliyelerin mimari ustalıkları neredeyse doğaüstü bir gelişmişlikte olup, özellikle kavisler ve sivri çatılarla dikkat çekmektedir Sivri çatılar ve kavisler, aynı zamanda gotik mimari düzeninin ayırt edici özelliği olup, 12 yüzyılda inşa edilen Chartres ve diğer fransız katedrallerinde belirgindir Bu yapıları, bilimsel anlamda, o dönemin mimari bilgilerinin izin verdiğinden çok daha üstün olarak değerlendiren uzmanlar vardır"29

Alıntı Yaparak Cevapla

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Tapınakçıların Gerçek Yüzü

Tapınakçılar, misyoner bir Hıristiyan tarikatı görünümünde, cahil halkın gözünü boyayarak büyük ve haksız bir üne kavuşmuşlardır Halk için onlar, Hıristiyanlığın koruyucusu, fakirlerin yardımcısı, üstün ahlaki değerlere sahip birer aziz ve bir tür destan kahramanıdırlar Bu sahte imaj o kadar güçlüdür ki, Tapınakçılar, hiç rahatsız edilmeden, Hıristiyanlıkla taban tabana zıt bir hayatı sürdürmeyi başarmışlar, ticaret, yağma, bankerlik gibi faaliyetlerle elde ettikleri fahiş kazançların yanı sıra, yapılan bağışlarla da, servetlerine servet katmışlardır Bu durumu az çok fark eden kişiler ise, bu güçlü örgüte karşı gelmeye cesaret edememişlerdir Fransa Kralı IV Philippe ise doğru yoldan çıkmış Tapınakçıların elde ettikleri maddi gücün ortaya çıkarabileceği tehlikelerden korkmaktadır
Tapınakçıların gerçek yüzünü ortaya çıkartmanın vakti gelmiştir 18 yüzyıldan kalma, masonik bir belgede şu yorum yapılmaktadır:
"Birçok savaşçının yorgunluğa, kayıplara ve de felaketlere rağmen inançlarını ispatladığı bu savaş, tapınakçılar için ganimet elde etme ve ün kazanmak için bir fırsat oldu Birkaç göz alıcı eylemle kendilerini gösterdiyseler de, müttefikleri bile yağmalayarak elde ettikleri ganimetlerle kendilerini zenginleştirmeleriyle, ihtişam ve azamet konusunda saltanat sahibi bir prensle rekabet edecek kadar kibirli olmalarıyla, son olarak, Dağların Yaşlı Adamı Haşhaşilerin kralı adındaki, korkunç ve kan dökücü kralla işbirliği yapmalarıyla birlikte, amaçları şüphe olmaktan çıktı"
Tapınakçılar, kitleler üzerinde yarattıkları sahte olumlu imaja güvenerek, gizli öğretilerini yaymak ve uygulamak konusunda gitgide daha rahat ve pervasız davranmaya başlamışlar; bu da sapkınlıklarına şahit olan ve dile getiren kişilerin sayısını arttırmıştır
Tapınakçıların, gizli törenler için kapandıkları özel şatolarda yaşananlar, hem yerel halkın hem üst düzey Kilise yöneticilerinin hem de krallığın merakına sebep olmuştur Papalık, özel izniyle hareket eden, ancak üzerinde hiçbir kontrol kuramadığı bu grubun, din dışı bir hayat yaşadığından neredeyse emindir
Tapınakçılar hakkında çok sayıda şikayet ve söylenti yayılmaya başlamıştır Dindar bir tarikatın büyük bir gizlilik içinde hareket etmesi, yanlış ve yasak bir şey yaptıkları iddiasını güçlendirmiştir Şövalyelerin açgözlülüğü, vicdansızlığı, servet tutkuları ve hırsları yaygın olarak bilinmektedir Ayrıca şatolarda düzenlenen gizli törenler, şeytana tapma ayinleri, ahlak dışı ilişkiler halkın diline düşmüştür

Bütün bu gerçekler, şatolarda hizmet eden ya da şatolara yakın yerlerde yaşayan halkın korkunç gözlemleriyle birleşince Papalık çok zor bir durumda kalmış, ne yapacağını şaşırmıştır Özellikle 1305 yılında Papa olan ve konuyla birinci dereceden ilgilenen V Clement, Tapınakçılar yüzünden Hıristiyanlığın, dolayısıyla Vatikan'in uğrayacağı zararı hesap etmekte ve bu olayı en hafif şekilde atlatmanın yollarını aramaktadır Fransa Kralı ve yerel dini teşkilatlardan gelen baskıları da durdurmak zorundadır Aynı yıl, Tapınakçıların lideri olan Jacques de Molay, Kıbrıs'ta savaş hazırlıkları içinde olmasına rağmen Fransa'ya geri çağrılmış ve Papa tarafından, bu suçlamaları araştırması için görevlendirilmiştir
Fransa Kralı için bu kabul edilebilecek bir durum değildir, bu yüzden hemen harekete geçmiş ve bir kanun çıkartarak 13 Ekim 1309 yılında, ülkesindeki bütün Tapınakçıları tutuklatmıştır Fransa'da Tapınakçıları yargılayan mahkemede, yöneltilen suçlamalar şunlardır:
1 Tarikata giriş töreninde, adaylardan Hzİsa'yı, Allah'ı ve kutsal şeyleri inkar etmesi istenmektedir
2 Tarikat üyeleri törenler sırasında Hıristiyanlıkça kutsal sayılan haç, kutsal figürler gibi şeylere tükürmek, idrarını yapmak gibi iğrenç yöntemlere baş vurmuşlardır
3 Vücudun çeşitli bölgelerine uygulanan ve "The Oscolum Infame" ya da "Utanç Öpücüğü" adı verilen tören uygulanmaktadır
4Kutsama töreni yapılmamakta ve buna inanılmamaktadır
5 Biraderler bir kedi veya kafa figürüne tapınmaktadırlar
6 Tarikat üyeleri homoseksüelliği teşvik etmekte ve uygulamaktadırlar
7 Büyük Üstad tarikat üyelerinin günahlarını affetmekte, onları sözde günahtan kurtarmaktadır
8 Tarikat üyeleri kabul törenlerini ve sapkın uygulamalarını geceleri, gizlice yapmaktadırlar
9 Tapınakçılar, varlık elde etmek ve zenginliklerini arttırmak için kanun dışı yollara başvurmuş ve Kilise kurallarının dışına çıkmışlardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tapınak Şövalyeleri

Eski 07-25-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tapınak Şövalyeleri



Tapınakçıların Sapkın İnanç ve Uygulamaları

Eldeki belgeler ve yapılan suçlamalar Tapınakçılığın sıradan bir şövalye tarikati olmadığını ortaya koymaktaydı Bu iddialar birleştirildiğinde ortaya kimsenin beklemediği karanlık bir tablo çıktı Karşımızda farklı sapkın inançlarıyla, korkunç yöntemleriyle, kurnaz stratejileriyle, geniş çaplı ve ileriye dönük planlarıyla, büyük bir hazırlık içinde olan, o güne kadar eşine rastlanmamış tehlikeli bir örgüt vardı
Tapınakçıların, Ortadoğu'da bulundukları dönemde çeşitli inançlara bağlı akımlarla, mistik tarikatlarla, gizemciler ve büyücülerle bağlantı kurdukları bilinmektedir Örneğin Tapınakçılar o dönemde Ortadoğu'da fazlasıyla etkin olan ve Müslümanlar tarafından da sapkın olarak bilinen Haşhaşilerle yakın bağlantı içinde olmuş, onlardan bazı mistik öğretileri, tarikat örgütlenmesini, vahşi yöntemleri öğrenmişlerdir Ayrıca sonraki bölümlerde de göreceğimiz gibi Yahudi Kabalasına bağlı mistik öğretiler, Bogomillerin etkisi, Satanizm gibi sapkın eğilimler, Tapınakçıların inanç ve yöntemlerine temel oluşturmuştur Bu çerçevede tarikatın özellikle üst kademesi Hıristiyanlığı terk etmiş, Satanizmi ve Kabala mistisizmini temel alan bir anlayışa yönelmiştir Tapınakçılara göre Hz İsa başka bir dünyada hüküm süren ve bu dünyada fazla gücü olmayan bir tanrıdır, bu yüzden onun yerini, maddi dünyanın efendisi olan Şeytan almalıdır

Tarikata kabul töreni sırasında yeni adayların kurallara göre Allah'ı, Hz İsa'yı ve azizleri reddetmeleri, Hz İsa ve kutsal değerler üzerine birçok saygısızlık yapmaları, haça tükürmeleri ve idrarlarını yapmaları, daha eski olan Tapınak şövalyeleri tarafından ağızlarından, göbeklerinden ve kalçalarından, "Oscolum Infame" ya da "Utanç öpücüğü" adı verilen yöntemle öpülmeleri, homoseksüelliğin ve cinsel sapıklıkların serbest bırakılması, büyük üstadın her türlü yetkiye sahip olması, Kabala sembolizmine ve büyü törenlerine baş vurmaları tarikatın, Hıristiyanlıktan çıkarak, bütünüyle sapkın bir tarikata dönüşmüş olduğunun açık delilleriydi Cinsel sapkınlıklarının yanı sıra tapınakçıların diğer gizli bir yönü daha ortaya çıkmıştır Sorgudan geçirilen bazı tapınakçılar kendi aralarında yaptıkları törenler sırasında bir tür idole tapındıklarını itiraf etmişler, bunun ne olduğu ilk başta anlaşılmamış olsa da, sorgulamalar devam ettikçe tapınak şövalyelerinin açık açık şeytana taptıkları ortaya çıkmıştır Tapınakçıların taptıkları put, daha sonra Şeytan Kilisesi'nin de sembolü olacak olan Baphomet adlı keçi başlı şeytanın sembolik figürüdür Peter Underwood tarafından yazılan "Ökült ve Doğaüstü" sözlüğünde Baphomet terimi şu şekilde açıklanmaktadır:
"Baphomet, tapınak şövalyelerinin tapındığı tanrıydı ve kara büyüde kötülüklerin kaynağı ve yaratıcısıydı; Sabbath cadılarının satanik keçisiydi"

Tapınakçıların hemen hepsi, sorgu sırasında Baphomet'ten bahsetmiş ve ona taptıklarını itiraf etmişlerdir Bu putu, uzun bir sakal ve parlak gözlere sahip korkutucu bir insan başı olarak tarif etmişler, bunun yanı sıra kedi ve kurukafa putlarından da bahsetmişlerdir Ortak görüş ise bu putların genel olarak şeytan ve şeytana tapınmayı temsil ettiği yönündedir Tapınak şövalyelerinin taptıkları Baphomet isimli şeytan, o tarihten bugüne kadar şeytana tapmanın sembolü haline gelmiştir Günümüze Baphomet ile ilgili en ayrıntılı bilgi ise 19 yüzyılın önemli okülist ve kabbalistlerinden olan Eliphas Levi' den gelmiştir Levi, Baphomet ile ilgili yaptığı çizim ve tasvirlerde onu genelde iki suratlı, insan vücudunun üstünde bir keçi kafasıyla ve kanatlarla göstermiştir Baphomet'in insan vücudunun üst kısmı bir kadına, altı ise bir erkeğe aittir
Bütün bu itiraflar ve ortaya çıkan gerçekler sonucunda Tapınakçıların çoğu hapse mahkum edilmiş, Tapınakçıların gerçek yüzü de daha açık bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır Mahkemeye yapılan itiraflarda tarikat üyelerinin Hz İsa'ya inanmayıp onu 'sahte peygamber' olarak gördükleri, örgüte giriş töreni sırasında ve daha sonraki aşamalarda homoseksüel uygulamalar yaptıkları, belirli bir puta taptıkları, satanizm yöntemlerini uyguladıkları kayıtlara geçmiştir Tapınakçıların homoseksüel ilişkileri hakkında çok şey söylenmiş, tarikatın armasında, bir atın üzerinde oturmuş iki savaşçı resminin de bunun göstergesi olduğu belirtilmiştir Umberto Eco, Foucault Sarkacı adlı romanında, tarikatın bu yönünü vurgulamıştır
Bu ciddi itiraflar sonucunda Papa 72 Tapınakçıyı kendi huzurunda yeniden sorgulamıştır Bu sorguda doğruyu söylemek için yemin eden Tapınakçılar, önceki itiraflarının doğru olduğunu tasdik etmişlerdir Yani Tapınakçılar Hz İsa'yı reddettiklerini, tarikata kabul edilirken haça tükürdüklerini, ve diğer Kilise kayıtlarındaki ifadeye göre 'korkunç ve iğrenç' şeyleri yaptıklarını itiraf edip onaylamışlardır Daha sonra da diz çöküp, ağlayarak af dilemişlerdir
Sorgular sonucunda ortaya çıkan gerçekler, bu sapkın tarikatın yasaklanmasına ve büyük üstad Jacques de Molay'ın 1314'de haç üzerinde yakılarak idam edilmesine yol açmış, farklı ülkelere kaçmayı başarmış olan Tapınakçılar dahi takibata uğramışlardır Fransa dışında, İtalya, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde de Tapınakçılar sorgulanmış, bazı ülkeler ise çeşitli sebeplerle onları korumaktan vazgeçmemişlerdir Özellikle İngiltere'de kral II Edward 10 Kasım 1307de Papa'ya yazdığı mektupla, Tapınakçıları korumuş ve onlara karşı bir şey yapmayacağını belirtmiştir Ancak iki yıl sonra, V Clement'in yaptığı sorgu ve papalık beyannamesinde geçen ifadeler sonucunda Tapınakçıları yargılamayı kabul etmiştir Papalık tarafından yayınlanan belgeye göre Tapınakçılar 'bilinen sapkınlığa ait söylenemeyecek günahlar ve nefret uyandırıcı suçlar' işlemişlerdir ve bu durum, herkes tarafından bilinmektedir

Sonuçta, 1312'de toplanan Viyana Konsülü'nün kararıyla Tapınakçılık tüm Avrupa'da yasaklanmış, yakalanan üyeleri cezalandırılmıştır Papa V Clement'in 22 Mart 1312'de yayınladığı ve tarihe "Vox in excelso" adıyla geçen fermanıyla tarikat dağıtılmış ve -kağıt üzerinde- resmi olarak tarihten silindiği kabul edilmiştir:
" Dinle! Hiddetlenmeye zorlanmış peygamber: Şehrin halkından bir ses! Tapınaktaki bir ses! Değersizlikleri kötülüklerinden dolayı görülmektedir Onları evinden dışarı at, köklerinin kurumasına izin ver, onların meyva vermelerine izin verme ve bu evin, acının tökezleyen sütunları olmasına, ya da can yakan bir diken olmasına izin verme
Yakın geçmişte, başpiskopos seçimleri zamanında, Lyon'daki taç giydirme töreninden önce ve sonra Tapınak şövalyelerinin öğretmenleri, yönetimi ve kardeşleri tarafından gizli tehditler aldık
Roman kilisesi bu adamları onurlandırdı, Tapınak Şövalyelerini Hıristiyanların düşmanlarına karşı silahlandırdı ve onları özel bir şekilde destekledi Bunlara en yüksek düzeyde vergiler verildi Ancak Hıristiyanların düşmanlarına karşı oldukları zannedilen bu grubun karşısında aslında Hz İsa bulunmaktadır İnançlarını değiştiren bu kafirler (Tapınak şövalyeleri) günahın içine düşmüştü, çok kötü bir alışkanlıkları olan putperestlikleri, ölümcül sonuçlara yol açan homoseksüellikleri ve diğerleri"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.