Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cildiye

Cildiye

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye





Bazı Dermatolojik (Cilt) Hastalıklar


Ayakların Mantar Hastalıkları

Deride yerleşen mantar hastalıklarının en sık görülen şekli ayak mantar hastalıkları olduğu gibi, ayak derisinde en sık görülen deri hastalığı da ayak mantar hastalığıdır Yani, sık görülen bir durumdur Sık görülmesine ve çoğu kez yoğun kaşıntısına karşın genellikle ihmal edilen, fazla önemsenmeyen bir hastalıktır Bu ihmalde belki de sık görülmesinin de payı vardır İnsanlar birbirlerine sorarak diğerlerinde de ayaklarının aynı bölgelerinde kaşıntı, soyulma, sulanma vb olduğunu öğrenince normal sağlıklı bir ayağın böyle olması gerektiğini de düşünüyor olabilirler Bunun da ötesinde bazı hastalarımızda tedavi edilmesi durumunda, başka yerlerden başka hastalıklar (örneğin dizlerde, bacaklarda ağrılar) çıkabileceği gibi tamamen asılsız düşünceler de vardır Genellikle çok kaşıntılı olan ayak mantar hastalıkları, bu kaşıntının verdiği rahatsızlığın yanısıra, bazen başka hastalıklara da yol açabilir Kaşınma yoluyla deride yaralar ve sıyrıklar açılması diğer mikroplar için iyi bir giriş kapısı oluşturur ve değişik tiplerde ikinci bir mikrobik hastalık eklenebilir Ülkemizde ''Yılancık'' adı verilen mikrobik hastalığın en sık, ayaklar ve bacaklarda görülme nedeni de tedavi edilmeyen mantar hastalıklarıdır Bunların da dışında bazen bu mantar hastalıklarına karşı bazı allerjik reaksiyonlar gelişerek başka türden sorunlara yol açabilir
En sık görülen şekli, halk arasında ''Mayasıl'' adı verilen ayak parmak arası yerleşimidir Bu tip bazen kuru soyulmalar, bazen kabarcıklı, bazen de yaş, beyaz, peynirimisi bir manzarada görülebilir Ayak tabanında ise genellikle kuru soyulmalar ve bazen kalınlaşmalarla görülebilir
Ayak tırnaklarına yerleştiğinde, tırnaklarda kalınlaşma, kabalaşma, renk değişikliği görülür Bazen kalınlaşmalar çok aşırı olup, ağrıya yol açabilir, ayakkabı giyilmesini ve tırnak kesilmesini zorlaştırır Görüntüsünün çirkinliği ise en belirgin yanıdır
Bulaşması doğrudan ayak ayağa sürtüşme yoluyla olabileceği gibi, terlik, çorap, ayakkabı, havlu gibi ortak kullanılan eşyalardan veya banyo, küvet, plaj, hamam ve benzeri ortak zeminlerden olabilir Ayakların yıkandıktan sonra iyi kurulanmayıp nemli kalması mantar üremesi için çok uygun bir ortam yaratır Tırnaklara bulaşma ise daha çok tırnak makası, törpü gibi tırnakta zedelenme de yapabilen ortak eşyalar aracılığıyla olur
Aynı bölgede yerleşebilen egzema, sedef hastalığı ve benzeri bazı hastalıklar bazen çok yanıltıcı olabilir Ayrımı, bir Deri Hastalıkları Uzmanı tarafından sağlıklı bir şekilde yapılmalıdır Gerekirse laboratuar tetkiklerinden de yararlanılır Tedavisi de Deri Hastalıkları Uzmanının önerdiği şekilde düzgün uygulanırsa sanıldığından çok daha kolay ve etkili olacaktır Ayak derisi için en az bir ay, ayak tırnakları için en az dört ay düzenli tedavi gerekecektir Ayak parmak aralarının kuru tutulması, yani yıkamadan sonra çok iyi kurulanması ve hatta pudralanması yeni bulaşma ve yinelemeleri önlemek için çok önemlidir Ortak eşya kullanımını önlemek ve mantar bulaştığı düşünülen ayakkabı, çorap vb eşyaların dezenfeksiyonu çok önemlidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Beyaz Lekeler


Yaz güneşi ortalığı kavuranda
Eser püfür püfür eyyam-ı buhur
Şaşkınlar cıbıl, hem de ıslak duranda,
Gün gider, yel gider, beyaz lekesi durur

Yukarıdaki dörtlükten de ifade edildiği gibi, halk arasındaki yaygın bir kanıya göre yazın eyyam-ı buhur (Sam Yeli) estiğinde güneş altında, hem de ıslak olarak kalınınca, derideki su damlacıkları mercek (büyüteç=pertavsız) görevi görerek deriyi zedeler ve beyaz lekeler oluşurmuş Pek doğaldır ki geçerliliği olmayan bir düşünce, fakat en azından kendine göre bir mantık silsilesi var Burada akla yanıtları zor olan şu sorular gelebilir: Su damlacıkları niye Sam Yeli estiğinde mercektir de esmediğinde değildir veya Sam Yeli Sam Amca tarafından mı gönderilir?
Sözü edilen hastalık, derideki beyaz lekelerin en iyi tanınanı ''Vitiligo'' veya halk arasındaki adıyla ''Ala'' adlı hastalıktır Beyaza yakın açık renkleriyle dikkati çeken lekeler hastalığın tipik belirtileridir Bunlar, kendi bildikleri gibi azalıp çoğalabilirler Seyirlerini Sam Yeli değil, fırtınalar dahi değiştiremez Görünüşlerinden başka hiçbir zararları yoktur, ağrı, kaşıntı yapmaz, yaşam süresini etkilemez, kimseye bulaşmazlar Yalnızca bir estetik kusur olarak sorun yaratırlar Nedeni bilinmeyen bu hastalıkta pek çok şey suçlanmışsa da kesin nedeni bulunamamıştır Bilinen önemli özelliklerinden biri her hastada olmasa da kalıtımın etkili oluşudur Bunun yanısıra her türlü zedelenme (çarpma, vurma, kesme, yanık vb) hastalığın gelişimini kolaylaştırır Özellikle gövdede yerleşen bir tür mantar hastalığı Vitiligoyu çok taklit eden belirtiler yapar ve bazen hekimler tarafından bile karıştırılır
Bunun dışında, seyrek rastlanan bazı bulaşıcı hastalıklarda bu tür lekelere rastlanabildiği gibi yine bunlara benzeyen bazı doğum lekeleri veya bazı hastalıkların bıraktığı izler de bu hastalığı çok taklit eder
Hastalığın kesin tanımı bir Deri Hastalıkları Uzmanı tarafından rahatlıkla konabilir, fakat tedavisinde başarı bu kadar kesin değildir Güneş ışığı da dahil ışın tedavileri ve bazı yerel ilaçlar zaman zaman iyi sonuç verebilir Fakat sonuç kişilere göre veya zamana göre değişebilir Eğer bu lekeler kişi için önemliyse denemeye değer Ayrıca çok güzel kamuflaj yöntemleri de vardır ve lekeleri çok iyi saklayabilirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Bitlenme



Bitlenme; yüzyıllardır var olan, günümüzde de tam çözümlenememiş, üstelik yalnız az gelişmiş ülkelerin değil, tüm gelişmiş ülkelerin de ortak bir sorunudur
Bitler, zorunlu insan paraziti olan böceklerdir İnsan vücuduna yerleştiklerinde kıl diplerinde ve elbise kıvrımlarında yuvarlanırlar Deriden kan emerek beslenen bitler, yumurtalarını da kıllara veya elbise kıvrımlarına yapıştırırlar Yerleştikleri bölgelere göre üç türlü bitlenme vardır Baş ve gövde bitlenmesinde aynı bit cinsi yer alırken, cinsel organlar çevresinde yerleşenlerde bitin cinsi de farklıdır En sık görülen ve iyi tanınan baş bitlenmesidir Bu tip, özellikle okul öncesi ve ilkokul çağlarında sık görülür
Çok ihmal edilmiş durumlar dışında; çok az sayıda bit, buna karşılık, saçlara yapışık çokça yumurta vardır Kaşıntı çoktur ve buna bağlı egzama veya mikrobik olaylar da gelişebilir Çocuklarda daha fazla görülen, yakın temasla doğrudan bulaşma olabildiği gibi; tarak, fırça, yastık kılıfı, şapka, eşarp vb eşyalarla da dolaylı olarak bulaşabilir Baş bitlenmesinde saç kazıtmak ne önerilebilir, ne de kabul edilebilir Vücut bitlenmesi - her ne kadar seyrek görülürse de - daha çok toplu yaşam merkezlerinde karşımıza çıkar Bitler, elbiselerde yerleştikleri için; vucutta yalnızca ısırık yerleri ve kaşıntı izleri vardır Cinsel organlar çevresindeki şekil ise, en sık cinsel temasla, daha az olarak da iç çamaşırı, çarşaf vb eşyalarla bulaşabilir Bu hastalıkta; kafalarını kıl diplerine gömmüş bitler ve yumurtaları çok rahat görülürler Kaşıntı çok belirgindir, cinsel organ çevresindeki kılların traşlanması yararlı olur Tedavide çok etkin ilaçlar olmakla birlikte, zaman zaman ilaçlara direnç gelişebilmektedir (DDT en tipik örnektir) Bunu önlemenin temel yolu; hekim kontrolu dışında bu ilaçları gerekli gereksiz kullanmamaktır Ayrıca, ilaçların bitler üzerine etkileri çok iyi olmakla birlikte, yumurtalar bazen etkilenmeyebilmektedir Bunun için de 5 - 7 gün içinde ikinci bir uygulama önerilir İlke olarak tüm aile tedavi edilmeli ve bulaşma kaynakları da çok iyi dezenfekte edilmelidir Kaynamayla bozulmayacak eşyalar için kaynatma iyi bir yoldur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



El Egzamaları


Eller, dış ortamla sürekli temas kurmamızı sağlayan en aktif organlarımızdandır Dış ortamla olan sürekli ilişki, çok çeşitli tahriş edici ve alerji yapabilecek maddelere dokunmanıza neden olabilir En sık görülen egzamalar, tahriş sonucu ortaya çıkan egzamalardır Bunun en tipik şekli ''ev hanımı egzaması''dır
Sürekli olarak suyla temas etmek, sık el yıkamak veya çamaşır, bulaşık yıkamak, işin içinde sabun ve deterjan olmasa dahi, tahriş edicidir Bu, derinin doğal nem ve yağının azalmasına ve kuruyup çatlamasına neden olur Sabunların ve deterjanların güçlü yağ eritici özellikleri eklendiğinde bu sonuç kaçınılmazdır Deri, uzun süre bu saldırılara, belirti vermeden, dayanabilir Bir eşik noktası aşıldıktan sonra deride; kuruma, çatlama, soyulma, sızlama gibi şikayetler görülür ve bundan sonra en küçük bir temasta yinelenir Solak olan kişiler dışında başlangıç, genellikle sağ el baş ve işaret parmaklarından olur
Zaman geçtikçe ve koşullar aynı şekilde sürdükçe, diğer parmaklar ve avuç içine, bir yandan da diğer ele yayılır Hem görüntü olarak kötüdür, hem de hasta eliyle bir şeylere dokunduğunda rahatsız olur Ayrıca, bu çatlaklardan mikrop kapma tehlikesi de vardır Buna ek olarak da, normalde avuç içi derisi kalın olduğu için geçemeyen, alerji yapıcı maddeler daha kolay geçebilir ve reaksiyona neden olabilirler
Ev kadınlarının çoğunda görülen bu olay, suyla uğraşan diğer mesleklerde de görülebilir En sağlıklı korunma yolu, suyla ve diğer tahriş edicilerle teması azaltmaktır İş yapmak zorunda olunduğunda, içi pamuklu, dışı naylon eldiven giymek iyi bir korunma yoludur Fakat bu da terlemeye yol açtığı için; yarım saat çalışmanın sonunda, eldiven çıkarılarak, on dakikalık bir ara verilmesinde yarar vardır Ayrıca, her el yıkamanın sonunda, derinin nemini korumak ve yumuşak, elastik kıvamda kalmasını sağlamak için, bir el kremi kullanmak gerekir Bunlar, hastalığın başlamasını önlemek veya düzeldikten sonra korumak için kullanılırlar, başlamış bir egzamada tedavi edici etkileri yoktur Bu gibi durumlarda, kesinlikle bir deri hastalıkları uzmanının tedaviyi düzenlemesi gerekir İşe başlamadan önce ellere sürülen ve hafif tahriş edicilerden koruyan bazı maddeler, eldiven kullanamayanlarda az da olsa yardımcı olabilir, fakat tam koruma sağlamazlar
Ellerin, dış ortamla sürekli temas ettiği maddeler arasında, çok güçlü alerji yapıcı maddeler de bulunabilir Bu gibi durumlarda; avuç içleri değil, el üstleri ve parmak araları daha çok etkilenir Bu tip egzamalar, daha çok mesleklere bağlı olarak temas edilen özel maddelerle ortaya çıkar En tipik örnekleri: İnşaat işçileri, fayansçılar gibi mesleklerde çimentoya; berberlerde saç boyalarına ve sağlık çalışanlarında eldivenlerin ana maddesi olan latekse bağlı olan egzamalardır
Eğer eller sürekli su ve tahriş edici maddelerle temasta ise, hasar gören deride alerji yapıcıların yerleşmesi daha kolay olur ve bu tür egzamanın ortaya çıkması da kolaylaşır Bunların başlangıç dönemleri; ani olarak ortaya çıkan, çok kaşıntılı, kızarık, sulantılı belirtiler halindedir ve kişiyi çok korkutabilir
Hastalığa neden olan maddeyle yeniden temas olmazsa, yaklaşık olarak 10 - 15 gün içerisinde egzama gerileyebilir Sık sık duzelip, yinelerse olay sürekli bir hal alır; deri sert, kalın, kaşıntılıdır ve her atakta kızarma ve sulanmalar buna eklenir Bir deri hastalıkları uzmanı denetiminde ilk aşamalar kolayca denetim altına alınabilir ve müzminleşmiş olan durumlar, biraz daha inatçı olmakla birlikte, tedaviye iyi yanıt verir Önemli olan, yinelemeleri öneleyebilmektir Örneklerdeki gibi durumlarda egzamayla şüpheli madde ilişkisi çok nettir, fakat her zaman böyle kolay görünmeyebilir Şüpheli durumlarda, özel deri testleriyle, şüpheli madde saptanmaya çalışılır Şüpheli madde her zaman saptanamayabilir, saptansa bile bu maddeye karşı tolerans geliştirilmez, tek yapılacak şey bu maddeden uzak kalmaktır Ayrıca, bu alerji yapan maddelere karşı direnci artırabilmek için ; elin suyla temasını normal ölçülerde tutmak gerekir Yıkamalardan sonra el kremi kullanarak ellerin nem ve elastikiyetini korumak ve şüpheli maddelerle iş yapılması gerektiğinde, eldiven kullanmak yararlı olur Bunların dışında ellerin su kabarcıkları ile seyreden, nedeni bilinmeyen mevsimsel egzamaları (dizidroz) ve özellikle avuç içlerinde nedensiz kaşıntı ve sertleşmeyle seyreden, daha çok da sıkıntı ve gerginliğe bağlanan, egzama tipleri vardır Bu tip egzamalar birçok hastalığı taklit edebilirler Bunların tanıları ve tedavileri, kesinlikle bir deri hastalıkları uzmanı tarafından yapılmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Güneş Işığı ve Zararlarından Korunma Yolları



Hayat kaynağı, ısı, ışık ve enerji kaynağı olan, bir zamanlar adına tapınaklar yapılıp, kurbanlar verilen güneş, son 30-40 yıldır deri üzerindeki olumsuz etkilerinin farkedilmesinden sonra, sakınılması gereken bir güç olarak da gündemde yerini almıştır Yönetici yıldızı güneş olan bir ''Aslan Burcu'' erkeği olarak güneş hakkında olumsuz şeyler yazmak bana çok zor gelmekle birlikte, görev sorumluluğum gerçekleri yazmamı emrediyor Güneş ışığının deri üzerindeki olumlu etkisi yok denecek kadar azdır Bazı mikropları öldürmesi, sedef hastalığı gibi bazı hastalıklara iyi gelmesi olumlu etkilerindendir Fakat en yararlı ve en etkileyici yanı sıcak ve aydınlık yüzüyle verdiği moral etkisi ve çevremize ne kadar iyi yandığımızı ve tatilimizi nerelerde geçirdiğimizi göstererek hava atma olanağı sağlamasıdır Oysa 1950'li yıllara kadar yanık ten yalnız güneş altında çalışanlarda (inşaat işçisi, çiftçi, balıkçı vb) görülür ve pek makbul sayılmazdı Yüz ve kolların alt kısım veya atletin dışında kalan alanlarda yanık ''amele yanığı'', sol kolda yerleşeni ''şoför yanığı'', yüz ve el sırtlarında yerleşen ''çiftçi yanığı'' diye adlandırılırdı
Yanık ten modasından on yıllar sonra zararlı etkiler daha çok ortaya cıkmış ve anlaşılmaya başlanmıştır
Güneş ışığının içerisindeki Ultraviyole (morötesi) bölümü deri üzerindeki zararlı etkilerin sorumlusudur Başlangıçta tüm zararlı etkilerden Ultraviyole B (UVB) Ônin bir sorumlu tutulmuşsa da son zamanlarda UVA'nın da daha düşük güçte olmakla birlikte aynı zararlı etkilere sahip olduğu farkedilmiştir Bu etkiler beyaz ırk için geçerlidir ve ten rengi açıldıkça zarar oranı artar
Uzun yıllar güneş ışığı altında kalındığında, alınan toplam doza bağlı olarak deride hasar oluşur, incelme, yer yer lekelenmeler görülür ve daha sonra deri kanseri oluşur Bunlar en çok yüz ve dudakta görülür Aralıklı ve yüksek dozlarda, ani güneş yanıkları ise (özellikle çocukluk yaşlarında daha çok etkilidir) bir başka deri kanserine zemin hazırlar Deride leke ve ben oluşumu ile bu benlerin bir kısmının kanserleşmesi de söz konusudur Ayrıca uzun süreli, yüksek doz güneş ışığı, vücudun bağışıklık sistemini de zayıflatır Fakat, hepsinden daha önemlisi derinin erken yaşlanmasına yol açar Deri, ince, gevşek, mat, buruşuk, kırış kırış, lekeli ve çabuk zedelenir bir durum alır ki bu dayanılası bir durum değildir

Güneşin Zararlarından Korunmanın Yolları
Bilinmesi gereken ilkeler:
1 Korunma ne kadar erken başlarsa o kadar yararlı olur
2 Kızarma, su toplama, soyulmalara neden olacak yanıklara hiçbir zaman yol açılmamalıdır
3 Kuru ve sık dokulu giysiler iyi koruyucudur
4 Bulutlu havalarda, gölgede, şemsiye veya saçak altında güneş ışınlarının %50'sinden fazlası süzülür, yansır ve yine zararlı etkilerini yaparlar
5 Yüksek yerlerde, denizde, kumda, karada etkilenme daha fazladır
6 Yüz ve eller için güneşten korunma yalnız tatilde, plajda değil, gündelik yaşamda, sokağa çıkılırken de yapılmalıdır
7 Güneşin dik olduğu saatlerde güneş altında mayo ile kalınmamalıdır Bu saatler, gün ortasının 2 saat öncesi ve sonrası olarak kabul edilir, fakat bölgelere gore değişebilir Pratik olarak saat 11 ile 15 arası sakınılması uygun olur
Güneşten korunmak için krem veya losyon şeklindeki koruyucu ürünler kullanılır Bunlar, koruma güçlerine göre derecelendirilir ve bu derecelerin adı ''güneşten korunma faktörü''dür (Sun Protecting Factor = SPF) 1'den 100'e kadar değişik güçte koruma faktörlü ürünler bulunmaktadır Kullanımda önemli olan nokta, ışığın altına çıkılmadan 20-30 dakika önce koruyucunun sürülmesi ve en az 3 saatte bir yenilenmesidir Yeni ürünler, belli ölçülerde suya dayanıklı olmakla birlikte, denizde çok uzun süre kalındığında da yenilenmesinde yarar vardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye





NEVÜSLER (BENLER)


''Ben''ler

''Ben'' sözcüğü, yaşamdaki en önemli sözcüklerden biridir Bedensel kimliğimizi ifade ettiği gibi ruhsal kimliğimizi, dürtülerimizi, megalomanilerimizi de ifade eden, derin anlamları olan, psikiyatri biliminde ve edebiyatta da çok önemli yeri olan bir sözcüktür Oysa deri üzerindeki ''ben''lerden söz edildiğinde anlamı da, yerleşimi de bu kadar derin değildir Halk arasında derideki pek çok oluşuma ''ben'' adı verildiği halde bizim için önemli olan benler, renk hücrelerinin (Melanosit) biraraya gelerek oluşturduğu açık kahverenginden - gri veya siyaha kadar değişebilen renkteki oluşumlardır Bazen, deri düzeyinde kabarık olabilirler Bu benleri önemli kılan deri üzerinde görülen kanserlerin en habisi olan ''Malin Melanoma'' adlı kansere dönüşebilmesidir Bu benlerin bir kısmı doğumsal iken, bir kısmı da sonradan ortaya çıkabilir Halk arasında doğumsal olanların emniyetli olduğuna dair bir kanı varsa da bu tamamen yanlıştır Aynı tehlike doğumsal olanlarda da vardır, hatta biraz daha fazladır Doğumsal olanların bir kısmı büyük boyutlarda ve kabartılıdır (Dev nevus) Bunlarda kanserleşme oranı daha fazladır ve çok dikkatle izlenmelidir Çarpma, vurma, kesme ve benzeri zedelenmeler, her türlü benin kanserleşme olasılığını artırır Sonradan oluşan benlerin, gelişiminde kalıtsal zeminin yanısıra en önemli etken güneş ışığıdır Özellikle kısa sürede alınan yüksek doz güneş ışını ve oluşan güneş yanıkları ben artışını hızlandırdığı gibi, kanserleşme olasılığını da artırır Her bir güneş yanığı tehlikeyi daha çok arttırır ve özellikle çocukluk yaşlarındaki güneş yanıkları daha tehlikelidir Bu nedenle benlerin artış ve kansere dönüşünü engellemek için güneşten iyi korunmak gerekir Genellikle 05 cm'nin üzerindeki benlerde tehlikenin olduğu ve boyut büyüdükçe tehlikenin arttığı kabul edilir Benlerin bir Deri Hastalıkları Uzmanı tarafından görülüp değerlendirilmesi gerekir Varolan benler üzerindeki hızlı değişiklikler, olumsuz bir değişimin habercisi olabilir Özellikle 1-2 ay içerisinde olan hızlı değişiklikler önemlidir Hızlı büyüme, hızlı renk değişiklikleri ve hızlı şekil değişiklikleri ciddi uyarıcı belirtilerdir Ayrıca benin üzerinde bir kanama, şişme, kızarma, şiddetli kaşıntı da uyarıcı belirtilerdir Bu tip değişiklikler görüldüğünde hiç vakit geçirmeden bir Deri Hastalıkları Uzmanına görünmek gerekir Şüpheli olan ben, hemen cerrahi olarak çıkarılıp tetkik edilmelidir Halk arasında çok yanlış bir şekilde yerleşmiş olan bir kanıya göre benlerin aldırılmasının tehlikeli olduğu düşünülür Tamamen yanlış bir düşünce olup, çıkarılan benin kişi için hiçbir tehlikesi olamaz Aksine, melanomların erken yakalanması kişinin hayatını kurtarabilir ''Ben''lerimize dikkat edelim

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Malign Melanom


Malign Melanom Nedir?
Derinin de vücudun diğer organları gibi iyi ve kötü huylu olmak üzere tümörleri vardır ve maalesef bu tümörlerin görülme sıklığı her geçen gün artmaktadır Deri kanserlerini melanomlar ve epiteliomalar olmak üzere kabaca iki sınıfta toplayabiliriz Bu tümörlerden,insan yaşamını etkilemesi açısından, önemle üzerinde durulması gereken Malign Melanomlardır (MM) Dünyada her yıl 25 000-30 000 arasında yeni MM olgusuna rastlandığı tahmin edilmekte ve bu sayı giderek artmaktadır Bu kansere bağlı ölüm oranı erken tanı ve tedavi ile oldukça azalmaktadır Ancak ihmal veya klinik olarak geç tanı konulması bu oranları düşürebilmektedir

NE ZAMAN KUŞKULANILMALI ?
Her insanın vücudunda ben olabilir ancak bunların hepsini MM olarak düşünmek doğru değildir Vücutta mevcut benlerde ani bir değişiklik (büyüme, kanama, renk değişikliği ve kaşıntı gibi) olduğunda veya ortada hiç olmayan bir renkli oluşumun hızla oluştuğu farkedilirse, bunların erkenden biyopsi yapılıp değerlendirilmesi gerekir Asimetrik görünen, sınırları düzensiz olan, kendi içerisine farklı renkler içeren ve 6 mm den büyük çaplı renkli benler ise tehlikeli kabul edilip incelenmesi gerekir

KİMLER ETKİLENEBİLİR ?
MM her yaş grubunda görülebilen bir deri kanseridir; ancak özellikle 20 li yaşlardan sonra görülmeye başlar Çocuk yaş grubunda nadir görülür Görülmesini arttıran faktörleri vardır Özellikle açık tenli ve/veya mavi gözlü olmak, sarı veya kızıl saçlı olmak, güneşle fazla temas, ailede veya kendisinde displastik nevüs sendromu hikayesi, ailede veya bireyin kendisinde MM öyküsü, vücutta 20 nin üzerinde ben olması gibi bazı özel durumlarda kişinin özellikle dikkatli olması gerekir Özellikle baş ve boyun bölgesinde görülmelerine rağmen son zamanlarda kadınların kol ve bacaklarında ve erkeklerin de gövdelerinde görülme sıklığında bir artış vardır

MALİNG MELANOM NASIL TEDAVİ EDİLİR?
MM un en etkili tedavisi erken tanı ve tedaviden geçer Bir milimetre kalınlığın altında yakalanan MM larda yaşama oranı yeterli tedavi ile % 100 lere ulaşmaktadır Erken tanı için aylık periyotlarla kişilerin kendi vücutlarını muayene ederek yeni oluşan lezyonların hızlı şekilde farketmek ve bir uzmana danışmaktir Tedavide en önemli basamak lezyonun ilk çıkarıldığında yeterli genişlikte ve derinlikte çıkarılmasıdır Toplumumuz içindeki yanlış birtakım inanışlardan dolayı (beninle oynama veya oynatma kanser olursun vb) maalesef hastalar doktorlara geç gelmekte ve tedavi sonuçları bu durumdan olumsuz etkilenmektedir Çünkü MM için geç kalındıgında tedavi ve sonuçları erken aşamada olduğu gibi yüz güldürücü değildir Geç olgularda cerrahi sonrası bölgesel lenf bezlerinin temizlenmesi, bölgesel veya sistemik kemoterapiler veya immunoterapiler gibi ilave tedavi yöntemleri de vardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Saç Dökülmeleri



Saç dökülmesi, insanoğlunun en eski ve en önemli güzellik sorunlarından biridir ve deri hastalıkları uzmanlarına başvuru nedenleri arasında önemli yer tutar Tıbbi olarak saç dökülmesi, saç köklerini tam olarak yıkıma uğratarak; iz bırakan, yani saçın yeniden çıkma şansı olmayan dökülmeler ve iz bırakmayan dökülmeler olarak ikiye ayrılabilir Halk arasında tanınan, iz bırakmayan dökülmelerdir İz bırakanlar; yanıklar, kellik hastalığı ve daha az tanınan, çok sık görülmeyen bir grup deri hastalığıdır ve çoğu kez saçlı deri içerisinde bölgesel dökülme alanları şeklinde görülür İz bırakmayan dökülmelerde ise; dökülme nedeni ortadan kaldırılabilirse saçların tekrar çıkma şansı yüksektir Bunların arasında en iyi tanınanı, erkekler için neredeyse kader olarak kabul edilen doğal dökülmedir (fizyolojik veya androjenik dökülme) Bu dökülme tipinde kalıtımın önemli payı olmakla birlikte etkileyen diğer faktörler pek bilinmemektedir En çok üzerinde durulan ve tartışılan konu, erkeklik hormonlarının (androjen) etkileridir Bir şekilde bilinmeyen bir mekanizmayla etkileri olabilecek gibi görünmekle birlikte, doğrudan bu hormonun fazlalığına bağlı değildir Erkeklik hormonlarının kel erkeklerde fazla olduğu varsayımı uzun süre gündemde kalmış ve en güçlü savunucuları da kel kafalı erkekler olmuşlardır Bu kişilerde erkeklik hormonlarında fazlalık saptanamamış olmakla birlikte, kadınlık hormonları (östrojen) verildiğinde veya erkeklik hormonlarının etkisini azaltılıp, ilşevlerini engelleyen ilaçlar verildiğinde gerçekten saçlarda yeniden çıkmalar olabilmektedir; fakat bununla birlikte göğüs ve kalça büyümesi gibi bazı kadınsı özelliklerin oluşması da müessesenin hediyesi olarak gelen kaçınılmaz bir sonuçtur Günümüzde ilaç araştırıcılarının en önemli araştırma konularından biri, promosyonlarından arındırılmış bir saç ilacıdır Saçların yağlı ve kepekli olmasının da saç dökülmesi üzerinde etkili olduğu düşüncesi çok uzun zamandan beri vardır ve neredeyse her on yılda bir, etkiliyor - etiklemiyor şeklinde gündeme gelmektedir
Son zamanlarda güneş ışınlarının da saç dökücü etkisinden söz edilir olmuştur Psikolojik faktörlerin etkisi ise çok açık değildir Erkek tipi dökülmede, seyrelme alnın iki yanı ve tepenin arka kısmından başlar ve yavaş yavaş ilerleyerek aradaki saçlar dökülmezler Bu tip dökülmelerde kesin bir çözüm bulma olanağı yoktur Dökülme ağız yoluyla alınan bazı ilaçlar ve dıştan uygulanan bazı ilaç veya kozmetiklerle yavaşlatılabilir
Kadınların saç dökülmelerinde ise çok farklı bir durum vardır Kadınlarda, cinsiyet özellikleri nedeniyle erkeklerdeki gibi doğal kabul edilen ve kaçınılmaz dökülmeler yoktur Erkeklerdekine benzer bir dökülme söz konusu ise, muhakkak altında bir neden aramak gerekir Kadınlarda sık karşılaştığımız sorunlardan birisi ''yalancı dökülmelerdir'' Bu hastalar, genellikle bize avuç avuç, topak topak, ''lavabo lavabo ve küvet küvet'' saç dökülmesinden yakınarak gelirler Bunlar arasında gerçek saç dökülmesi olanlar çok fazla değildir Çünkü tanımlanan dökülmeler saç yıkama ve fırçalama sırasında olan dökülmelerdir, yani dökülme aşamasında olan saçların doğal dökülmesidir; yerlerine yenileri gelecektir Daha önceki derslerimizde (özür dilerim! sohbetlerimizde) bu konudan söz etmiştirk Bir tutam saç alınarak bunların incelenmesiyle (trikogram) gerçek saç dökülmesi olup olmadığına karar verilebilir Bazen saçların aniden son faza geçmeleri görülebilir ki, bunlar çok özel hastalık durumları veya ilaç yan etkilerine bağlı olarak seyrek görülen olaylardır Gerçek dökülmenin bir başka belirtisi de saçlarda seyrelme görülmesidir Seyrelmenin genel veya belirli bir bölgede olması da yol göstericidir Özellikle tepede, erkek tipi dökülmeye benzer seyrelme varsa, bu hormonal bir bozukluğun işareti olabilir ve bulgular bu yönde araştırılmalıdır Beraberinde adet görme (menstrüasyon) bozuklukları, kıllanma artışı görülüyorsa bu hormonal bozukluk olasılığını arttıran bir durumdur Bir başka önemli neden kansızlığın bazı şekilleri, özellikle demir eksikliği anemisidir Doğum yaptıktan 3 - 4 ay kadar sonra başlayan ve tam nedeni anlaşılaamış bir özel dökülme şekli daha vardır ve 6 ay kadar sonra düzelir Uzun süren çok sıkı zayıflama rejimleri de saç dökülmelerine neden olabilir Bu neden erkekler için de geçerlidir, fakat gerek erkeklerde doğal dökülme nedeniyle gözden kaçması, gerekse kadınların fazla diyetsever olmaları nedeniyle, kadınlardaki saç dökülme nedenleri arasında yer almaktadır Kadınlarda saç dökülmesine neden olan üçüncü önemli etken ise psikolojik nedenlerdir Özellikle dertli olmanın meziyet sayıldığı ülkemizde, dert ve sıkıntı bolluğu bu nedeni biraz daha ön plana çıkartmakta ve olayı daha romantik bir hale getirmektedir Üstelik bu dökülen saçlar, eşlerin ve çocukların yoluna süpürge edilmiş saçlar olduğu için durum daha da vahimleşmektedir Psikolojik neden aslında erkekler için de geçerli olması gereken bir nedendır; fakat erkeklik gururu böyle şeylere izin vermez Erkekler güçlüdür, sağlamdır, ağlamaz, açık vermez, bağırlarına taş basarak sıkıntılara erkekçe göğüs gerer
Hem kadınlarda hem erkeklerde geçerli olan bazı saç dökülme nedenleri de vardır, fakat bunlar daha seyrek görülürler ve neden ortadan kalkınca durum düzelir Bu tip dökülmelerde, genellikle saçlı derinin her tarafında eşit oranda seyrelmeler görülür
Başta kanser ilaçları olmak üzere bazı ilaçlar ve kimyasal maddeler, tifo gibi yüksek ateşli, ağır seyreden ve uzun süren hastalıklar, tiroid bezinin guatr gibi hastalıkları böyle dökülmelere neden olabilir İz bırakmayan, parçalı dökülmelerin en önemlisi ''pelade-alopecia areata'' adı verilen ve kesin nedeni belli olmayan hastalıktır Halk arasında, mantarlara bağlı olan ''kellik'' hastalığı ile karıştırılarak ''saçkıran'' veya ''saçkesen'' gibi adlarla anılmaktadır Akşam saçlı yatılıp, sabah saçsız kalkma diye tanımlanabilecek bir şekilde ani dökülme olur Başlangıç genellikle 1 - 2 cm çapında kılsız, parlak bir alan şeklindedir, bazen yavaş bir yayılma da görülebilir Genellikle tedavi edilmese bile 3 - 6 ayda kendiliğinden iyileşir (sirke veya sarımsak sürülmese de iyileşebilir)
Ender olarak, hızla ilerleyen ve tüm saçı, hatta kaş, kirpik ve vücut tüylerini de döken daha şiddetli türleri de görülebilir En çok üzerinde durulan nedenler, psikolojik gerginlik ve sıkıntılardandır Bununla karışabilecek bir hastalık da, saçlı derinin yüzeysel mantar hastalıklarıdır Bunlarda da parçalı dökülmeler vardır, fakat üzerindeki kepekler ve kırık saçlar sayesinde ayırdedilir Psikolojik nedenlere bağlı saç koparmalar, saçları sürekli gererek toplamalar da önceleri geçici, zamanla kalıcı dökülmelere neden olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Sedef Hastalığı




Sedef Hastalığı (Psoriasis), deri hastalıkları arasında dedikodusu en çok yapılanlarındandır Halk arasında sürekli ''Sedef'' sohbetleri ve birbirlerine tedavi veya şifalı yerler ve bitkiler önermeler sık görülür Sürekli gündemde oluşunun nedeni, bazen çok göz önüne çıkabilen ve göze batan belirtileri ve tedavisindeki zorluklardır ''Sedef'' adını almasına neden olan tipik belirtileri; pembe - kırmızı, hafif kabarık bir zemin üzerinde yerleşik olan, beyaz, irice, parlak ve kuru kepeklerdir Bu belirtiler 1 - 2 mm'den 30 - 40 cm'ye kadar büyüklükte, çok değişik şekillerde ve bir veya daha fazla sayıda olabilir Ender olarak vücudun çok geniş alanlarını kaplayan tipleri de vardır Çocuklarda daha az görülür Tipik belirtiler daha çok gövde, kollar ve bacaklarda görülür ve bunlar doktor olmayanlar tarafından dahi çok kolayca tanınırlar Saçlı deride, avuç içinde, ayak tabanında, büklüm yerlerinde yerleşenler ise mantar hastalığı, egzama ve benzeri başka hastalıkları çok taklit ederler ve bazen doktorlar dahi bunları ayırd edemeyebilirler Ancak deri hastalıkları uzmanlarının bu konudaki deneyimleri tanı için yeterli olacaktır Tırnaklarda da yerleşebilir ve yalnızca tırnakta dahi görülebilir Tırnakta kalınlaşma, renk değişikliği, çukucuklar görülebilir
Hastalığın kesin nedeni belli değildir Kalıtımın %60 - 70 oranında geçerli olduğu kabul edilir Kalıtıma bağlı olsun ya da olmasın, hastalığa yatkın bir zemin vardır ve çevre faktörleri de bu zemin üzerinde etkili olur Bu faktörler arasında en iyi bilinenler psikolojik olanlarıdır Ani şoklar, sıkıntı, gerginlik, sevgi eksikliği, anne - çocuk ilişkisi bozuklukları önemli tetikleyici faktörler olup; hastalığı başlatabilir veya alevlendirebilir Diş çürüğü, bademcik iltihabı, idrar yolları iltihabı gibi mikrobik odaklar ve sürtme, çarpma, kaşıma gibi zedelemeler de tetikleyici etki yapabilir Bunların dışında bilinen ciddi bir tetikleyici yoktur Hastalığın karaciğer veya başka bir organla ilgisi olmadığı gibi, yenilen yiyeceklerle de hiçbir ilgisi yoktur, fakat çok canı çekip de yenilemeyen yiyeceklerin etkili olma olasılığı daha fazladır
Sedef hastalığının tedavisinde, hastalığın nedeni bilinmediği ve neden yönelik tedavi yapılmadığı için köklü çözüm getirip hastalığı ortadan kaldıracak bir yöntem ve olanak yoktur Fakat var olan belirtiler tedavi edilir ve yenilerin çıkmasını önlemek için gereken önlemler yeterince alınırsa, uzun süre belirtisiz kalınan dönemler sağlanabilir Tedavide amaç en az yan etki ile olabilecek en iyi iyileşmeleri elde etmek ve iyilik halini uzun süre sürdürebilmektir Hastalığın , her hastaya uyabilen tedavi şekilleri yoktur Hekim, her hasta için uygun olan tedaviyi ayrı ayrı belirleyecektir Önemli olan hastayla hekimin karşılıklı güven ve uyumlarıdır Hastanın her şeyden önce iyileşmeyi istemesi ve tedaviye uyum göstermesi gerekir Tedaviler hakkındaki tereddütlerini de hekimine danışmalı, kulaktan dolma bilgi veya komşu önerileriyle yorum yapmamalı ve tedaviyi bırakmamalıdır Var olan belirtileri tedavi etmek için yan etkileri daha az olan, yerel uygulanan (deriye dıştan sürülen) ilaçlardan başlanılır Bu uygulamalarda önce kepek dökücü ilaçlarla yüzey temizlenir ve diğer ilaçların etkinliği arttırılır Değişik 4 - 5 çeşit yerel uygulama vardır ve genellikle 20 -30 gün içerisinde güzel sonuçlar alınır Belirtilerin çok yaygın olduğu durumlarda ultraviyole ışını ile özel tedaviler uygulanır (UVB, PUVA, vb) Bu tedavilerde de bir aydan sonra sonuç görülmeye başlanır ve ülkemizde en az 15 yıldır uygulanmaktadır Doğal gün ışığı da değişik şekillerde yararlı olmaktadır Çok inatçı ve ağır tiplerinde yan etkiler göze alınarak çok iyi bir takiple ağız yolu veya iğne şeklinde tedaviler devreye sokulur Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın tetikleyici etkenler de aradan çıkartılmaya çalışılır Tedavinin başlangıcından itibaren hastanın bir psikiyatrist denetimine alınması, sonucu çok etkiler ve tekrarları azaltır Banyolardan sonra sürekli nemlendiriciler kullanılıp, derinin kuruma, kaşıntı ve zedelenmesi, dolayısıyla yinelemeler önlenmeye çalışılır Sedef hastalığı sık tekrarlama eğiliminde olduğu için, hastaların da arayışları çok olacaktır Tıp dışı tedaviler, kutsal ve şifalı sayılan yerler bu seçenekler arasındadır Sedef hastalığı, psikolojik kökeni nedeniyle telkine çok yatkın bir hastalıktır ve hasta yapılan işleme inanmasına paralel olarak bu tür işlemlerden etkilenebilir Bu yönüyle hastaların sömürülmesine de çok yatkındır Belli bölgelerde sedef tedavisi konusunda ünlü yerler ve buralara sedef turizmi de vardır İsrail'de Lut Gölü, ülkemizde Kangal Balıklı kaplıcası bu tip alanlardandır Bu gibi alanların hiçbir tedavi edici özellikleri yoktur Buradaki etkilenmeler önemli ölçüde psikolojiktir Kişiler, şöhretini duydukları bir yere etkilenmeye hazır giderler, burada ortamlarından ve stresten uzak kalırlar, ayrıca aynı soruna sahip kişilerle oluşan dertleşme ortamı da doğal bir grup tedavisi oluşturacaktır Güneş ışığı ve mineralli sular ise hemen hemen her yerde aynıdır Hele hele içinde ne olduğu bilinmeyen halk işi tedavilere hiç yönelinmemeli; çözüm bir deri hastalıkları uzmanında aranmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Siğil (Verruka)


Bu siğilleri okutsak da mı saklasak Okutmasak da mı yasaklasak Diğer bütün tedavi seçenekleri gibi siğilleri okutmak veya yasaklamak da sonuçları kesin olmayan ve tıbbi tedavi yöntemlerinden farklı olarak bilimsel olmaktan uzak tedavi yöntemleridir
Sözü edilen siğiller ise halk arasında çok iyi tanınan ve sık rastlanılan, sıradan bir hastalıktır Bulaşma ve yayılma özellikleri ve zor tedavi edilmeleriyle gündemdeki yerlerini hep korurlar Siğiller, virüslerin etkisiyle oluşan küçük tümörümsü belirtilerdir Oluşumlarında kurbağaların rolü olup olmadığı konusunda yeterli kanıt bulunamadığı için kurbağalar salıverilmişlerdir Ayrıca bu hastalığa halk arasında niye ''Tavuk G'' dendiği konusunda elimizde hiç bir bilgi yoktur ve tavuklar da bu konuda suçsuzdurlar Siğiller, kişiden kişiye doğrudan veya çıplak ayakla basılan zemin, daha az olarak da eşyalar aracılığıyla bulaşabilirler Bunun yanı sıra aynı kişide var olan bir siğilden başka alanlara da bulaşma olabilir Zedelenmiş deriye daha kolay bulaşır Özellikle, siğillerin üzerleri kopartılır, kanatılırsa bulaşma çok daha kolay olur Eğer ısırılırsa ağız içerisine dahi bulaşabilir En iyi tanınan şekli, ellerde, kollarda yerleşen şeklidir ve esmer, kabarık, sert çıkıntılar halindedir Avuç içi ve ayak tabanında çıkıntıları az olup, derine doğru gelişirler ve ağrılıdırlar, nasırlarla çok karışırlar Yüzde yassı, ince, esmer kabartılar halinde veya yine yüzde ve bazen de boyunda fırça gibi olabilirler Bir de cinsel ilişkiyle bulaşan ve özellikle de cinsel organlar ve çevresinde yuvarlak, esmer, yumuşak kitleler şeklinde yerleşen özel tipleri vardır Tedavide doğrudan virüsleri öldürme olanağı olmadığı için var olan belirtiler yok edilse bile yinelenmeleri önelenemez Elektrik akımıyla yakarak veya soğuk uygulamayla dondurarak yıkıma uğratma yöntemleri genellikle başarılıdır, fakat biraz can yakar ve iz kalır Yineleme ve yayılma tehlikesini artırabileceği gerekçesiyle cerrahi girişim hiç önerilmez Bazı asitli ilaçlar veya kanser ilacı tipi ilaçlar sabırla ve istikrarlı kullanıldığında yararlı olabilmektedir Hastalığın kendiliğinden geçebilme özelliği de vardır ve bu özellik çocuklarda çok fazladır Ağız içi ve cinsel organlar yerleşimi dışındakilerde, eğer ağrı ve yayılma eğilimi de yoksa kendiliğinden iyileşme beklenebilir Her türlü telkin yöntemi, eğer kişi yapılan işlemle iyi olacağına inanırsa, etkili olabilir Telkinin bağışıklık sistemini harekete geçirdiği düşünülmektedir Çalınmış pirinç basma gibi törenler, okutma, boyalı su verme vb yöntemler olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye





Sivilce


Sivilce ve ergenlik sivilcesi de denilen ''Akne'' adlı hastalık, yaşamsal önemi olmamakla birlikte estetik açıdan önemli sorunlar yaratmakta, hatta psikolojik bozukluklara da neden olmaktadır
Konu hakkında öncelikle bilinmesi gereken, Akne'nin tedavi edilebilir bir hastalık olduğu ve pek çok tedavi olanağımızın olduğudur ''Sivilce iyileşmez'' önyargısı hastayı umutsuzluğa, hekimi başarısızlığa ???ürecektir Başarı ise uzun vadeye yayılmış iyi bir hasta-hekim diyaloğu ile olur Hastalığın nedeni kesin belli olmamakla birlikte yağ bezlerinin irileşmesi ve anormal çalışması temel bozukluk olup, yağ bezleri ağzındaki bakterilerin dolaylı bir katkısı vardır; yağ bezlerinin çalışmasındaki bozukluğun nedeni ise henüz kesinliğe kavuşmamıştır Hormonlar sınırlı bir ölçüde etkilidir Buna karşılık, yiyeceklele (kuruyemiş, kola, kızartma vb) hiçbir ilgisi yoktur Karaciğerin bu konudaki suçsuzluğu kanıtlarıyla belgelenmiştir Psikolojik faktörlerle ilişkisi ise tavuk-yumurta ilişkisi gibi olup, kimin neden, kimin sonuç olduğu belli değildir Makyajın etkisi ise abartıldığı kadar fazla olmayıp, yalnızca yağlı ürünler, arttırıcı etki yapar
Sivilcelerin başlangıç yaşı 13-15 arasıdır Zaman içinde kendiliğinden geriler fakat, gerileme yaşı kişiden kişiye değişir ve bazılarında 35 yaşına kadar uzayabilir
Yüzün dışında sırt ve göğüs diğer yerleşim alanlarıdır Erken belirtiler siyah noktalar olup, kırmızımsı kabartılar, cerahatli oluşumlar ve daha şiddetli olgularda derin kistler görülür Derin yerleşmiş alanlarda iz kalma şansı fazladır ve daha inatçıdırlar Tedavide hastanın da, hekimin de başarıya inanması ve gerekli direnci göstermesi ön koşuldur Hastanın tedaviden ne bekleyeceğini bilmesi gereklidir Çünkü Akne yavaş iyileşir, tedaviyle ikinci ayın sonunda %30-40, altı ayın sonunda %80-90 iyileşme beklenir Tedavinin bitiminden sonra ise uzun aralıklı takiplerle bir idame tedavisi düzenlenerek tekrarlamalar önlenir Zaman zaman ağız yoluyla alınan ilaçlara başvurulsa da, temel tedavi yerel ilaçlarla olur Bakterileri baskılayan ilaçlar ve soyucu ilaçlar tedavinin aslını oluşturur Tedavide amaçlanan, en az yan etkiyle en iyi sonucu almaktır Sonuç almakta zorlanılırsa, kademe kademe yeni tedaviler denenir Aknenin tipi ve şiddetine göre doktor tedaviyi düzenleyecektir Tedavi sırasında deride bazı tahriş belirtileri, yani kızarma, kepeklenme ve soyulma gibi yan etkiler olabilir Bunlar geçici olup tedavi sürdürüldükçe azalacaktır Eğer doktorunuza güvenir ve sonuç alınacağına inanırsanız, sivilceli dolaşmanız için hiçbir neden yoktur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Şark Çıbanı

Şark Çıbanı (Deri Layşmanyozisi):

Hastalığın bir doğu kökeni olmakla birlikte, doğuyla batının sınırı çok net olmadığı için, her ulus kendinden daha doğudan bir isim yakıştırmıştır Antep Çıbanı, Halep Çıbanı, Delhi Çıbanı gibi isimlerle de anılmaktadır Orta ve Güney Amerika, Avrupa, Afrika, Asya yaygın olduğu alanlardır Ülkemizde de geleneksel olarak şark çıbanı izleri, doğu kökenli yurttaşlarımızın ''alamet-i farikası'' gibidir Fakat son zamanlarda ulaşımın kolaylaşması, turizmin gelişmesi, hem insanların hem de hastalığı taşıyan böceklerin bir yerden bir yere gidişini, dolayısıyla hastalığın da görülebilme olasılığını arttırmış ve bölgesellik özelliğini azaltmıştır

Hastalığı yapan parazit (Layşmanya Tropika) bir hücreli bir hayvancık olup, ''Tatarcık'' adı verilen irice sineklerin ısırmasıyla bulaşır Bu sinekler, hayvanları başka insanlardan veya bazı kemirgenler, köpek, çakal, tilki gibi hayvanlardan alıp, hiç bir ücret talep etmeksizin, emdiği kan karşılığında (boğaz tokluğuna) insanlara taşır Isırılan bölgede parazitin tipine ve hastanın direncine göre, altı aydan bir kaç yıla kadar olabilen (genellikle bir yıl gibidir ve bu nedenle ''Yıl Çıbanı'' adı da verilir) bir süre içerisinde iyileşir Önce bir kızartı, sonra yerinde bir yara ve kabuklanma oluşur, geçerken de çok karakteristik izini bırakır Tedavide erken davranılırsa iz bırakmadan iyileşme şansı olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Tırnaklar ve Tırnak Hastalıkları



Tırnaklar, parmak uçlarını zedelenmeden koruyan, tutmayı kolaylaştıran deri ekleridir Bütün bu işleri yapabilmek için tırnaklar, deriden gelişirken sert boynuzsu bir durum alırlar Bu sert boynuzsu kısma ''Tırnak Plağı'' adı verilir Bu plak yarı saydam olup, altındaki olayları görmemize kısmen izin verir Görünen pembe renk, plağın altındaki tırnak yatağına aittir
Tırnakların şekli kişilere göre değişmekle birlikte, genellikle oval veya üçenimsi şekillerdedir Tırnakların parmağın ucuna bakan kısmı serbesttir, iki yan ve dip kısımlarından deriye tutunmuştur Ayrıca bütün tırnak plağı altındaki tırnak yatağına çok sıkı bir şekilde yapışıktır Yerinden ayrılmaya çalışılırsa çok acı verir, bu nedenle de ''tırnak sökmek'' acı vermenin, eziyet etmenin simgelerinden biridir Tırnakların yapımı, deriye bağlandıkları dip kısmın arkasında gerçekleşir ve tırnaklar bu dip kısımlarından uzarlar Tırnakların uzaması saçlar gibi dönemsel değildir Kesintisiz olarak ömür boyu sürer El tırnakları ayak tırnaklarından daha hızlı uzar El tırnaklarının tam yenilenmesi 3 - 4 ayda, ayak tırnaklarınınki 6 - 8 ayda olur Tırnak yiyenlerin tırnakları, sökülen veya düşen tırnaklar ile hamilelerin tırnakları daha hızlı uzar Bazı vitaminlerin eksikliği, aşırı yorgunluk, aşırı zayıflık, beslenme bozuklukları, bazı süregen hastalıklar ve bazı ilaç zehirlenmeleri tırnak uzamasını yavaşlatabilir
Sağlıklı bir tırnak; parlak, pürüzsüz yüzeyli, esnek ve dış etkenlere dirençlidir Vücuttaki değişik hastalıklar, fiziksel etkenler, ilaçlar, doğrudan tırnakları tutan hastalıklar, tırnaklarda bozukluğa neden olurlar Tırnaklardaki bu bozukluklar hem estetik kusur oluşturur, hem de tırnakların işlevlerini bozar Tırnakların renk değişiklikleri çok önemlidir ve hastalık belirtisi olarak ele alınmalıdır En sık görülen renk değişikliği beyazlaşmadır Beyazlaşmaların hesin nedeni belli olmamakla birlikte; manikür sırasındaki zedelenmeler, bazı mantar hastalıkları, bazı genel hastalıklar, bazı ilaçlar veya kimyasal maddeler, bazı vitamin eksiklikleri neden olabilir Sarı renk; bazı mantar hastalıkları, bazı ilaçlar veya tırnaklara yerleşen bazı boyalarla ilgili olabilir Turuncumsu renk daha çok sedef hastalığında görülür Sürekli sigara içimi de tırnaklarda sarı - esmer renklenmeye neden olur Koyu renkler değişik tonlarda olabilir Gri - esmer ve kahverengi renkler, kalınlaşmanın olduğu durumlarda sık görülür Kalınlaşma olmaksızın bu renkler görüldüğünde; mantar hastalıkları, bazı bakterilerin yaptığı bozukluklar, dıştan temasla tırnağa yerleşen boyalar akla gelmelidir Bazı hormonal nedenler de olabilir Mavi - siyah renk de ilaçlarla ortaya çıkabilir Eğer siyah (veya siyaha yakın) leke sınırlı bir alanı tutuyorsa, ilk önce tırnak altı kanamaları akla gelir Fakat aynı zamanda ''Melanoma'' adlı çok tehlikeli bir kanser türünün de habercisi olabilir Leke, tırnakla beraber ileri gidiyorsa kanamadır Boyuna çizgiler halindeki siyah lekeler, sıklıkla ilaçlara bağlı görülür Fakat tırnak altındaki bir ben veya ''Melanoma''nın belirtisi de olabilir
Tırnak uçlarındaki küçük, siyah çizgiler ise yüzeysel kanamalara bağlıdır En çok zedelenmelerle oluşur Bunun yanısıra sedef hastalığı ve başka bazı hastalıklarda da görülebilir
Tırnaklarda en sık görülen bozukluklardan bir tanesi, tırnakların kalınlaşıp, kabalaşmasıdır Tırnak, kalınlığın yanısıra; sert kuru, gevrek, kolay parçalanır bir haldedir, esnekliğini kaybetmiştir Tırnağın rengi de sarı-esmer, kahverengi bir görünüm alır Bu tür değişikliklerin nedeni daha çok tırnakları tutan mantar hastalıklarıdır (Onikomikoz) Uzun süren ayak mantar hastalıkları sonucu bulaşma olabilir veya ortak kullanılan törpü, tırnak makası gibi tırnaklarda zedelenmeye yol açabilecek aletlerle bulaşır Kalınlaşma ayak tırnaklarındaysa ayakkabı giymeyi dahi zorlaştırabilir ve ağrı yapabilir Sedef hastalığı tırnaklara yerleştiğinde, diğer belirtilerin yanı sıra, mantar hastalığını çok andıran bir kalınlaşma da yapar ve ayırımı çok zor olabilir Renk farklılıkları bazen ayırdettirici olursa da; mantarların, laboratuvarda test ettirilmesi en sağlıklısıdır İleri yaşlardaki kişilerde, dolaşım bozuklukluğuna bağlı olarak, benzer tipte kalınlaşmalar görülebilir Üzerinde belirgin boyuna çizgiler de vardır Ayrıca bazı kalıtsal bozukluklarda da tırnak kalınlaşmaları görülebilir Tırnak plağının yatağından ayrılması, yani tırnak plağıyla tırnak yatağı arasında bir boşluk oluşması da sık görülen bir durumdur Başta sürekli bulaşık ve çamaşır yıkamak olmak üzere; ev işleri, hamur yoğurma, macun ve kil yoğurma, çiğ köfte yoğurma kolaylaştırıcı nedenlerdendir Boşluk, serbest uçtan başlar ve içerisine dolan kirlerden dolayı koyu renkli görülür Bu kirlerin temizlenmesi için sivri ve sert bir cisim kullanılması, boşluğun daha derinleşmesine yol açar ve bu boşluğa bakteri ve mantarlar da yerleşebilir Ayrıca sedef hastalığı, mantar hastalıkları, egzamalar, bazı ilaçlar ve genel hastalıklar da bu boşluklara neden olabilir
Tırnak batmaları, genellikle dar ayakkabıların baskısına bağlı olarak ortaya çıkarlar ve ayak baş parmaklarında görülürler Baş parmak tırnaklarının çok dipten kesilmesi de batmayı kolaylaştırır Tırnakların kısa kesilen yan kenarları, deri içerisine doğru ilerler ve bu alanda; önce ağrı, sonra iltihaplanma ve daha sonra da bu bölgede et parçası gibi anormal bir doku gelişmesine yol açar Bunu önlemek için, geniş ayakkabılar giyilip, tırnak uçları uzunca tutulmalıdır
Tırnak çevresi iltihaplanması (Dolama), zedelenme sonucu bakterilerin ve uzun sürerse mantarların devreye girmesiyle oluşur Ev işleri, sık ıslanma ve kuruma, manikürde zedelenme, kolaylaştırıcı nedenlerdir Şişme, kızarma ve cerahatlenme görülür Zedelenmeden korunması, özellikle manikürde dikkatli olunması ve ev işlerinde eldiven kullanılması önemlidir
Son olarak, tırnakların korunma ve bakımları için birkaç öneri:
· Su, sabun, deterjanla yapılacak işlerde muhakkak eldiven kullanılmalıdır
· Her yıkamadan sonra tırnaklar da, ellerle birlikte, iyice kurulanmalı ve koruyucu kremler sürülmelidir
· Tırnak altında biriken kirler, yumuşak bir firça ve sabunlu suyla temizlenmelidir
· Sıkı, sert ayakkabılardan kaçınmak gerekir
· Yağlı cila sökücüler, daha az hasar yapar
· Tırnak cilaları zararlı değillerdir, hatta tırnak direncini %5 kadar arttırırlar
Takma tırnakların çok sıkı yapıştırılması ve uzun süre kalması, ciddi hasara yol açabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Uyuz


Halk arasinda ''Gidişik'' adı verilen hastalık, yalnız insanlarda yaşayabilen ve gözle görülmeyen böceklerde bulaşan, çok kaşıntılı bir hastalıktır
İnsandan insana; aynı yatakta yatmak gibi uzun süreli temasla veya çarşaf, çamaşır gibi ortak kullanılabilen eşyalarla bulaşabilir İlk kez uyuz olanlarda kaşıntı 20 - 30 gün sonra, daha önce geçirenlerde ise çok kısa sürede ortaya çıkar
Kaşıntının şiddeti, yaygınlığı, gece artması ve ailesel özelliği çok tipiktir El parmak araları, dirsekler, karın, kalça, cinsel organlar, memeler en çok yerleştiği bölgelerdir Yoğun kaşıntı izleri ve az sayıda böceğin kazdığı tüneller görelbilir
Aşırı kaşıntı, mikrop kapmalara veya egzama gelişimine neden olabilir Bebeklerde ve bağışıklık sistemi zayıf olan kimselerde, normalde tutmadığı saçlı deri, avuç içi, ayak tabanı gibi alanlarda yerleşerek, daha şiddetli olabilir Her insanda hastalığa yakalanma olasılığı aynıdır; fakat, aynı ev içerisinde çok sayıda insanın yaşadığı, yatılı misafirliğin sık olduğu kesimlerde yayılma daha hızlı olur Tedavisi çok zor olmasa da uğraştırıcıdır ve titiz bir uygulama gerektirir
Birinci ilke; bir kişinin hasta olduğu bir evde herkesin tedavi olması, ikincisi ise bulaşma kaynaklarının dezenfeksiyonudur Çamaşır ve çarşaflar kaynatılabilir, kaynatılamayan eşyalar, kızgın ütüyle ütülenebilir veya bir hafta insandan uzak kalacak şekilde, metal veya plastik bir kapta saklanarak; insan dışında uzun süre yaşayamayan böceklerin ölmesi sağlanır Uzun araştırmalara karşın uyuzun iğne veya hap şeklinde, yaygın deyişle ''içten kesecek'' bir tedavisi bulunamamıştır Bu nedenle deriye sürülerek böcekleri öldüren ilaçlar kullanılır Uygulamada en önemli nokta, böceğin sevmediği baş ve yüz dışında, ilaçların tüm vücuda önerilen aralıklarla sürülmesi ve tedavi süresi içinde bölgenin, ilaçsız kalmamasıdır Bu süre, ilaçlara göre 12 - 72 saat olabilir Önemli olan, erken dönemde doktora başvurup; hastalığı, çevreye yayılmadan ve başka sorunlara neden olmadan denetim altına alabilmektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cildiye

Eski 08-17-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cildiye



Akne Vulgaris Sivilce



TEMEL BİLGİLER


TANIMLAMA :
Akne ( Sivilce) derideki yağ bezlerinin,erkeklik hormonu (Androjen) tarafından uyarılması ile oluşan,içi cerahat dolu veya siyah noktalar ihtiva eden,nadiren nedbe dokusu ile iz bırakarak iyileşen bir deri hastalığıdır

Görülme sıkılığı:
Adolesanların yaklaşık 100 %'ü az ya da çok derecede etkilenir ancak, sadece% 15'i doktora başvurur
Cinsiyet:
Erkek= Kadın (erkeklerde daha ağır seyretme eğilimi vardır)

BELİRTİ VE BULGULAR
• Kapalı komedonlar (beyaz noktalar)
• Açık komedonlar (siyah noktalar)
• Kızarıklık ve ödemin eşlik ettiği ya da etmediği püstüller (kistler)
• Nedbe dokuları
• Lezyonlar, alın, yanak ve burun üzerinde ortaya çıkar ancak sırt ve göğüs ortasına kadar yayılabilir

NEDENLERİ
Erkeklik hormonu yağ bezlerinin ucunun siyah noktalarla tıkanmasına yol açan keratin döngüsünü uyarırlar Yağ bezlerinin ürettiği peynirsi madde (sebum) tıkaçın ardında birikmeye başlarBakteri varlığında, biriken muhteva iltihaplanarak sivilce oluşur

RİSK FAKTÖRLERİ
• Ergenlik çağına giriş
• Erkek
• Bazı ilaçlar( Doğum kontrol hapları,iodidler, bromidler, lityum, fenitoinler, kortizon)
• Temizleyici kremler, nemlendiriciler, yağlı fondötenleri içeren birtakım yağlı kozmetikler
• Deri yüzeyinin herhangi bir şekilde kapatılması
• Sıcak , nemli iklimler


TEDAVİ

GENEL ÖNLEMLER
• Siyah noktalarla tıkanmış alanların boşaltılması
• Temizleme- yumuşak bir sabunla günde birkaç defa hafifçe yıkamak yüzeyel yağlanmayı kontrol edecektir Daha sık yıkanması deriyi tahriş eder
• Yağsız güneş koruyucuları- bazı tedavi olmayan vakalarda ultraviole ışınları ile bir miktar iyileşme sağlanmakla birlikte, tedavide kuilanıjan ilaçlar Ultraviole ile ters etkileşim gösterir Uzun dönem Ultraviole ye maruz kalmak kalıcı deri hasarına neden olur

DİYET
• İyi beslenmeye yönelik öneriler
• Akneyi (Sivilceleri) iyileşlirebilen özel bir diyet tarii edilmemiştir Çikolata ve yağlı yiyecekler akneyi(Sivilceleri) artırmazlar

HASTANIN EĞİTİLMESİ
• Hastanın aknenin kesin bir tedavisinin olmadığını, tedavilerin sadece hastalığı ve lezyonları kontrol altına almak için yapıldığını bilmesi önemlidir
• Tüm tedavi şekillerinde etkinin ortaya çıkması en az 4 hafta sürer
• Topikal ajanlar yüzün kızarmasına ve kurumasına sebep olurlar, bu yüzden bir çok kişinin bu ilaçların kullanımına devam etme konusunda teşvik edilmesi gerekir

TERCİH EDİLEN İLAÇLAR
• Özellikle haifi derecedeki sivilcelerde deriye uygulanan krem ve losyonlar en iyisidir
• Benzoyl peroxide % 5 kuru cilde gece yatarken sürülür
• Retinoik asid % 0,025 oranlarındaki konsantrasyonlardan başlayarak gece yatarken kuru cilde sürülür Jel formu da (Retinojel % 0,025, % 005)0 vardır ve oldukça kurutucudur Başlangıç aşamasında lezyonların artmasına neden olur
• Kislik lezyonlara eritromisin yada Klindamisin % 2 solüsyon uygulanması
• Tetrasıklin 250 mg günde dört defa 7-10 gün kullanılması ve dozun en düşük etkin doza kadar azaltılması

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ
Zaman içinde yavaş yavaş iyileşme meydana gelmesi

GEBELİK:
• Akne lezyonlarında remisyon ya da artışa sebep olabilir

DİĞER NOTLAR
• Akne (Sivilce), genellikle hasta için, doktora ifade ettiğinden daha ciddi bir sorundur
• Akne (Sivilce) zamanla geriler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.