Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilim, kültür, osmanlılarda, sanat, yüzyılda

15 Yüzyılda Osmanlılarda Bilim Kültür Sanat

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

15 Yüzyılda Osmanlılarda Bilim Kültür Sanat



osmalıda bilim - osmanlıda sanat - 15 yüzyıl osmanlı
15 yüzyılda osmanlılarda bilim kültür sanat


Yeni çağı aydınlatan büyük eserler bu asırda meydana getirildi Onbeşinci yüzyıl, Osmanlı Devleti'nin zirveye tırmanış dönemidir Bu tırmanış yalnız askerî, siyasî ve ekonomik alanda değil, bilim ve sanatın her dalında görülür Bu asırda Osmanlılar, güçlü bir devletten güçlü bir imparatorluğa giden yolun büyük bir bölümünü aşmışlardır Özellikle İstanbul'un fethinden sonra yükseliş hızlanmış, imparatorluğun her tarafında büyük sanat eserleri meydana getirilmiştir Bu asırda Türkler, karanlık Orta Çağ'ı geride bırakmış, bütün dünya için aydınlık Yeni Çağ'ı başlatmışlardır Onbeşinci yüzyıla damgalarını vuran dört hükümdar bilim ve sanatı seven, teşvik eden hükümdarlardı Hem idarecilik ve askerlik bakımından üstün yetenekli, hem de birer ilim adamı ve şair idiler

* ÇELEBİ MEHMED

Edirne ve Bursa'da güzel camiler, saraylar, medreseler yaptırdı Bursa'daki Yeşil Türbe ve Yeşil Cami, Edirne'deki Eski Cami, onun devrinden kalan şaheserlerdir Hekimbaşısı Şeyhî, büyük bir tıp âlimi idi Bu devirde hattatlık; süsleme sanatı, edebiyet, tarım, deniz ticareti gelişti İmparatorluğun temellerini sağlamlaştırmış, yerini alacak oğlunun tahta lâyık olması ve dolayısıyla Türk milletini yüceltmesi, mutlu kılması için/çok iyi yetiştirilmesine gayret etmiştir Nefeslerinin sayılı olduğunu anladığı anda bir kâğıt ve kalem istemiş, şunları yazmıştır: " Karanlıklar yaklaşıyor, ama bizi daha aydınlık günler bekliyor; hayatımızın geçici çiçeği soluyor, fakat o başka bir hayat içinde yeniden açacaktır"

* IIMURAD

Bilgelik ve devlet adamlığı vasıflarını şahsında toplayan bir hükümdardı Anadolu'yu ve Rumeli'yi süsleyen saraylar, medreseler, yollar, su kanalları, köprüler yaptırdı: 174 kemerli Ergene Köprüsü'nü yaptıran odur Edirne'de yine onun yaptırdığı Üç Şerefeli Cami, Osmanlı mimarisinin dönüm noktası sayılan bir âbidedir Osmanlı mimarisini Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmet1 lere, ulaştıran hamlenin "Üç Şerefli Fatihası" bu eserdir IIMurad, saray divanının ve ordunun teşkilâtlanmasını, bir disiplin altına alınmasını da sağladı O da Türk kültürüne büyük hizmeti olan hükümdarlardan biridir Türk dili, felsefe, tarih bilimleri gelişti Onun devrinde pek çok Türkçe eser yazıldı İlim ve sanatta Türkler, İran ve Mısırlılar'ı onun zamanında geçtiler Onun zamanında musiki de büyük bir gelişme gösterdi Uluslararası ilk müzik yarışmasında en büyük ödülü kazanan Meragah Abdülkadir "Makaşidü'lElhan" adlı musiki kitabını Sultan IIMurad adına yazmıştır

* FATİH SULTAN MEHMED,

Yeni Çağ in kapılarını yainız İstanbul'u fethederek değil, Türk dünyası üzerine doğan bilim ve sanat güneşiyle bütün dünyayı aydınlatarak açmıştır Fatih devrinde meydana getirilen bilim, sanat ve edebiyat eserleri saymakla bitmez Fatih, İstanbul'u baştap başa imar etmiş, imparatorluğun her tarafında sayısız mimarlık eserleri meydana getirmiştir Hisarlar, kervansaraylar, su yolları, medreseler, camiler Onun devrinde yapılan güzel camilerin sayısı 380'den fazladır İstanbul Boğazı'nı tutan Rumeli Hisarı (Boğazkesen) onun bu şehre vurduğu ilk mühürdür İstanbul'da çok fakülteli medreseyi, yani ilk üniversiteyi yaptıran odur Sarayburnu'nda ilk sarayı (Çinili Köşk) o yaptırdı Fakat onun İstanbul'u aldıktan sonra yaptırdığı ilk mimarlık eseri, bugün maalesef ayakta olmayan Pehlivanlar Tekkesi, yani 'Spor Sarayı'dır Ok Meydanı'nda yapılan bu sarayda güreşçiler, kılıç kullananlar, okçular, ağır yük kaldıranlar (halterin ilk şekli), ciritçiler, çevgen oynayanlar vb çalışırdı 'Pehlivan' yalnız güreşçilere değil, her çeşit sporcu için kullanılan bir deyimdi


Tunç ve çeliğin en kalitelisi Fatih zamanında döküldü Mikrobu ilk keşfeden Türk bilgini Akşemseddin onun hocasıdır Şemerkant Üniversitesinde astronomi ve matematik dersi veren ünlü Türk bilgini Ali Kuşçu'yu İstanbul'a davet eden ve onunla İstanbul'da ilk ciddî astronomi araştırmalarını başlatan yine Fatih Sultan Mehmed'dir Sarayını bir akademi haline getirmişti Yabancı ülkelerde tanınmış ilim adamlarıyla mektuplâşır, mektuplarını kendi el yazısıyla yazardı Biri kadan olan (Bursalı Zeynep Hatun) otuz meşhur Osmanlı şairi Fatih'ten muntazam maaş alırlardı Kendisi de büyük bir şairdi Ressamlar, hattatlar, bestekârlar, her türlü iMm, sanat ve hüner sahipleri onun tarafından korunmuş, teşvik edilmişlerdir


O yüce, o kudretli hükümdar zamanında ülkenin her tarafında, huzur ve asayiş tamdı, O, ilim, sanat erbabının koruyucusu olduğu gibi, düşkünlerin de dostu idi Neşrî şöyle anlatıyor: " Öyle ki istanbul'un fakirlerinden onun filorisini (altınını) yemedik kişi yoktur Ehli meskenet (düşkün dostu) idi Büyüklüğünün doruğunda iken, bir derviş görse, ona alçak gönüllülük ve zaaf gösterirdi Onun zamanında âlimler, sâlihler (dindar iyi insanlar) ve şairler refahda idi Ve dahi siyasette de öyle bir mertebede idi ki, bir kişi bir kimsenin habbesini alsa, onu derhal helak ederdi Fahişelerin kökünü kesmişti Onun devrinde yol kesiciler tamamen yok olmuşlardı Hattâ bir hatun kişi bir çanta dolusu altını bir iki günlük yola alıp gitse, hiç kimse onun önüne çıkmaya cesaret edemezdi En çok eserleri İstanbul'da idi Ve Edirne'de öyle yüksek bir köşk yaptırdı ki, kimse mislini görmüş değildir Etraf memleketlerde nice kaleler yaptırdı Bütün âlemi mumar etmeye çalışırdı Onun eserleri zamanların sayfalarında gün gibi parlaktır, istanbul gibi şehri kâfir elinden darbe ile alarak imar etmesi, onun gelip geçmiş hükümdarlara üstünlüğünü, eserlerinin büyüklüğünü anlatmaya yeter"

* SULTAN IIBAYEZİD,

Bir velî idi Onun devrinde memleket barış ve huzur içinde yaşadı Bilim, kültür ve sanat alanında gelişmeler devam etti Onun sarayı da bir ilim ve sanat akademisiydi Başta İstanbul olmak üzere imparatorluğun her tarafında imar hareketleri hızlandı Bugünkü Galatasaray Lisesi'ni, Bayezid Camii'ni, Edirne'de büyük bir hastane yaptırdığını söylemiştik Ayrıca Amasya'da imaret ve medrese, Osmancıkta büyük bir köprü, Tunca Suyu üzerinde başka bir köprü, daha nice köprüler ve yollar yaptırdı Bir Osmanlı tarihinin yazılmasını emreden ilk padişahın o olduğunu da tekrar edelim


XV yüzyıl mimarlık eserlerinden örnekler Osmanlı Devleti'nde onbeşinci yüzyılda meydana getirilen bilim, kültür ve sanat verimlerini tek tek tanıtmak bu kitabın hacmi içinde mümkün değildir Ancak, onbeşinci yüzyılın silinmez damgalan niteliğindeki mimarlık harikalarının başlıcalarını, ünlü bilginleri ve buluşlarını kısaca tanıtacağız Yazılı eser veren tarihçi, edib, ve şairlere daha fazla yer ayırarak eserlerinden örnekler sunacağız

* YEŞİL CAMİ VE YEŞİL TÜRBE

Bursa'nın en güzel anıtlarından olan Yeşil Cami'in yapılmasını Sultan Çelebi Mehmed emretmiş, Hacı İvaz Paşa da emri uygulayarak 1420-1421 yıllarında eseri meydana getirmiştir Ölçülerinin ahenk ve asaleti, kabartma ve süslemelerinin zerafeti ve bolluğu, çinilerinin pırıl pırıl ışıldamasiyle ünlü olan Yeşil Cami ve onunla birlikte Yeşil Türbe, Orta Çağ'ın doğudaki en güzel sanat eserlerindendir Giriş kapısının üzerinde bulunan kitabede Ahi Bayezid oğlu Vezir Hacı İvaz Paşa'nın, Çelebi Sultan Mehmed'in emriyle bu camiin planını çizip ölçülerini tespit ettiğini ve süslerini ısmarladığını okuyoruz


Caminin içinde, üzerleri 12,5 metre çapında birer kubbe ile örtülü iki şahın vardır Duvarlar üç metre yüksekliğine kadar koyu yeşil, açık ve koyu mavi çinilerle örtülüdür Eşsiz güzellikteki bu çinileri Mehmed Mecnun, tahta oymacılığını ise İlyas Ali ustalar yapmışlardır Caminin yanındaki Yeşil Türbe'nin mimarı da Hacı ivaz Paşa'dır Sekiz köşeli bir yapı olan türbenin kubbesi çadıra benzer Dış duvarlar yeşile çalan ve İznik çiniciliğinin şaheseri olan çinilerle süslenmiştir Bu türbede yatanlar Çelebi Sultan Mehmed, oğulları Şehzade Mustafa, Mahmud ve Yusuf ile kızları Hafize, Ayşe ve Daya hatunlardır

* RUMELİ HİSARI (BOĞAZKESEN)

Fatih Sultan Mehmed tarafından 1452 yılında yaptırılan Rumeli Hisarı, kale mimarisi bakımından bir harika, Türk tarihi için kalebelgelerden biridir Bu muazzam eser sadece 4 ay 16 günde yapılmıştır ve bu bir rekordur Bu kadar kısa sürede yapılan hisarın üç büyük kulesi dünyanın en büyük kale burçlarına sahiptir ve bu da bugüne kadar aşılamayan ikinci rekordur


Hisarın inşaatına 3 Nisan (12 Rebiülevvel) sabahı başlandı ki bu Hz Muhammed'in doğum günüdür İnşaat 132 günde tamamlandı 132 rakamı ebced hesabı ile 'Muhammed' adını verir Yukarıdan bütün ile

seyredildiği zaman eski yazı ile Muhammed (Mehmed) ismi okunur Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'ailk mührünü ismini kale ile yazmak suretiyle vurmuştur 'Hisarın projesi, Fatih'in belirttiği esaslar dikkate alınarak mimar Muslihiddin tarafından çizilmiş, her bölümün yapımı bir paşanın denetimine verilmiştir Fatih deniz tarafına düşen bölümün denetimini kendi üzerine almıştı Denizden bakıldığı zaman sağ tarafta kalan kuleninyapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağnos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına ise Halil Paşa nezaret etmişti Bugün bu kuleler bu paşaların adlarını taşıyor


Zemin katları ile birlikte Saruca Paşa ve Halil Paşa kuleleri dokuzar kat, Zağnos Paşa kulesi sekiz kat idi Saruca Paşa kulesinin çapı 23,30 m, duvar kalınlığı 7 m, yüksekliği 21 metredir Halil Paşa kulesinin çapı da 23,30 ve yüksekliği 22 metredir Büyük kuleleri birleştiren çevirme duvarlarının kuzeyden güneye uzunluğu 250, doğudan batıya uzunluğu ise 125 metredir Zağnos Paşa kulesinin kapısı üzerinde hisarın inşa yılını gösteren mermer bir kitabe bulunuyor İstanbul'daki en eski Osmanlı kitabesi budur ve şöyle denilmektedir: "Bu güzel kalenin yapılmasını Murad'ın oğlu Sultanı Azam ve Hakanı Muazzam Mehmed Han emretti Vezirlerinden Abdullah oğlu Zağnos Paşa tarafından 856 (1452) yılında inşa ettirildi"

* FATİH CAMİ

İstanbul'un fethinden 9 yıl sonra yapımına başlanan Fatih Camii, "külliye" denilen diğer binalarıyla 100 bin metrekarelik bir alanı kaplar Camiin iç alanı 2450 metre karedir Duvarların ve iki ayâğının üzerine oturtulan kubbesi 26 metre çapında idi Ayrıca mihrab tarafında iki yarım kubbemle, yanlarda üçer küçük kubbesi vardı


Fatih Camii külliyesi (kompleksi) bir medrese (üniversite) ile öğrenci, memur ve hocaların parasız yemek yediği bir imaret; bir hastane (darüşşifa), bir kütüphane, bir kervansaray (büyük otel) ve tabhane denilen bir dinlenme evinden oluşuyordu Fakat bu cami 1765'te vukubulan kckunç bir depremden sonra yıkılmış, 1771 yılında III Mustafa tarafından ilk plana uygun olarak yeniden yaptırılmıştır

* ÇİNİLİ KÖŞK

Topkapı saraylarının ilk yapılarından biri, 1472'de Fatih Sultan, Mehmed tarafından yaptırılan Çinili Köşk'tür Bu köşk, Selçuk çini sanatının Osmanlılar'da devamını gösterir Aynı zamanda mimaride Türk sanatının bir

atılımıdır İki asır sonra yapılacak şaheserlerin bir müjdecisidir Mimar Atik Sinan tarafından yapılan bu köşk iki katlıdır Ortada tonozlar üzerine oturtulmuş bir ana kubbeden, köşelerde ise yine kubbeli bölmelerden meydana gelmiştir, ön tarafta tek parça beyaz mermerden ondört sütuna dayanmış bir revak vardır

Köşkün özelliği ve güzelliği çinilerindedir İçi boydan boya beyaz, kahverengi, lâcivert, firuze çinilerle süslenmiştir Bugün de sanatseverlerin hayranlıkla seyrettikleri çinilerinin güzelliğinden dolayı adına Çinili Köşk denmiştir 1875'ten beri müze halinde kullanılıyor

* KAPALIÇARŞI

İstanbul'un en ilgi çekici tarihi yerlerinden biri de Kapalıçarşı'dır Üzeri dam ve kubbelerle örtülü dükkanlar topluluğu olan Kapalıçarşı'da Fatih devri yadigârıdır Yapıldığı devirde bugünkü gibi değerli eşya ve mücevherler alınıp satılan Kapalıçarşı'da o zaman 1800 den fazla dükkân vardı Kanunî Sultan Süleyman zamanında ahşap ilavelerle büyütüldü Çeşitli zamanlarda meydana gelen yangınlarda ve depremlerde çok zarar gördü Bugünkü seklini II Abdülhamid zamanında dört yıl süren bir onarımdan sonra aldı


Bugün Kapalıçarşı'da 65 sokak, 4000 civarında dükkan, 20 han, 1 okul, 1 mescit, 1 kitaplık, 7 çeşme, 1 dolaplı kuyu, 1 şadırvan, 1 sebil bulunuyor Sekizi büyük olmak üzere 18 de kapısı var XV yüzyılda yaşamış bazı ünlüler "Zamanımda Akşemseddin gibi bir alimin bulunmasından duyduğum mutluluk, İstanbul'un fethinden duyduğum mutluluktan daha az değildir" Onbeşinci yüzyılda tarih, edebiyat, şiir dallarında eser veren ünlüleri aşağıda, ayrı bir bölümde tanıtmaya çalışacağız Daha önce, diğer ilim ve sanat dallarındaki bazı ünlüleri de kısaca hatırlatmak istiyoruz:

* MERAGALI ABDÜLKADİR (Bestekar)

Onbeşinci yüzyılın en büyük müzik otoritesi olan Abdülkadir Meragî (Meragalı) özbeöz Türk'tür Şöhretini önce Celâyir Devleti'nin başkenti olan Bağdat'da yaptı Bağdat, doğunun belli başlı ilim ve kültür merkezlerinden biriydi Bilginler ve edebiyatçılardan başka ünlü besteciler de Celâyir sarayında yaşar, himaye görürlerdi


XIV yüzyılın sonlarında Bağdat'da düzenlenen beste yarışmasına tanınmış besteciler yanında vezirler ve yüksek dereceli devlet adamları da katılmıştır Bu yarışmaya Azerbaycan'ın Meraga şehrinae yetişen Abdülkadir Meragî de katıldı ve birincilik kazandı Birincilik ödülü 100 bin dinar idi ki bugünkü para ile karşılığı Nobel ödülünü kazananların aldıklarından çok fazladır ve halen Kırılamayan bir rekordur

Abdülkadir Meragî sırasiyle Sultan Ahmed Celayir'in (Bağdat), Timur'un (Semerkant), oğlu Şahrun'un (Herat), II Murad'ın (Bursa) saraylarında yaşadı Bursa'ya 1421'de gelmiş ve Makasidü'm Elhan (Nağmelerin Maksadı) adlı eserini II Murad'a sunmuştur 1405 te Şahruh adına yazılmış ve en önemli musiki nazariyat kitabı sayılan Camiü'lElhan (Nağmeler Derlemesinin kendi el yazısiyle yazılmış nüshası Bodleian kütüphanesindedir Kenzü'lElhan (Nağmeler Hazinesi) adlı eserinde ebced notasiyle yüzlerce besteyi toplamıştı, fakat bu eser kayıptır Bugün elimizde Meragî'ye ait 30 parça kâr, beste ve semai vardır Son eseri Şenhü'l Edvar Nuruosmaniye kütüphanesindedir


Meragî, Anadolu'da meydana gelen kargaşalıktan dolayı tekrar Türkistan'a gitmiş ve 1435'te Herat'da ölmüştür Meragî'nin küçük oğlu Abdülaziz, babasının işini devam ettirmiş ve İstanbul'a yerleşerek Nakaratü'l Edvar adlı eserini Fatih'e sunmuştur II Bayezid devrinde yaşayan torunu Mahmud'un ise Makasidü'l Edvar adlı bir musiki kitabı vardır

* EMİR SULTAN

1369 da Buharada doğan ve 1429'da Bursa'da ölen Emir Sultan, ömrünün 40 yılını Anadolu'da geçirdi Anadolu'ya, Mekke ve Medine'yi dolaştıktan sonra gelmiş, Bursa'nın Gökdere yöresinde dünyadan el etek çekerek bir mağaraya yerleşmiş, kısa zamanda Anadolu Müslümanları arasında büyük bir üne kavuşmuştur

Emir Sultan Yıldırım Bayezid'in dikkatini de çekmiş ve onun kızı ile evlenmiştir Timur ile Yıldırım Bayezid arasındaki savaşa katıldı (1402) ve tutsak oldu Derler ki, iki Türk devletinin savaşını istememiş, sonucu tahmin etmiş ve Yıldırım'ı uyarmıştır, takat caydıramamıştır II Murad'ın İstanbul kuşatmasına da katıldı

Emir Sultan, hayatında ve ölümünden sonra birçok halk ve tasavvuf şairlerini etkilemiştir Yaratıcı halk düşüncesi onu, yüzyıllarca, insanüstü başarılarla, menkıbelerle, kerametlerle anmıştır O, gerçekten, Anadolu tarikat ulularının en büyüklerinden biri idi Türk halkının dinî gelenek, ahlâk ve inanışlarının oluşmasında etkisi büyük olmuştur Yaşadığı devrin hükümdarları (Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed, II Murad) ona saygı duyar, görüşlerinden yararlanırlardı Emir Sultan, 1429 yılının sonbaharında veba salgını sırasında öldü Bugün Bursa'da onun adını taşıyan bir mahalle ve bir cami vardır Türbesi de bu camiin avlusundadır

* MOLLA FENARÎ

İlk Türk şeyhülislamı olan Molla Fenari'nin asıl adı Şemseddin Mehmed'dir 1350 yılında Maveraünnehir'de doğmuş, 1430 yılında Bursa'da ölmüştür Devrinin en ünlü bilginlerinden idi Dinî bilgiler yanında

matematik ve astronomide de derin bilgi sahten olan bir müderris (profesör)'tir Yıldırım, Çelebi Mehmed ve II Murad devirlerinde, bu hükümdarlardan ve halktan büyük saygı görerek vaşadı Molla Fenari'nın Enmûzecü'l Ulûm (Bilimler Örneği) adlı eseri, yüz kadar bilim dalında ansiklopedik bilgiler verîr Ayrıca Husûlü'l Bedâi Usûlü Şerait (Şeriat usulünde yenilikler meydana getirme) ve Feraizi Saraciye Şerhi adlı eserleri vardır


Sultan II Murad 1424 yılında ona "Müfti'l Enamlık" görevini verdi ve böylece şeyhülislamlık makamı kurulmuş oldu O devirde şeyhülislam sadrazamdan sonra gelen en yüksek devlet memuru idi ve adalet, eğitim, diyanet işlerini yürütürdü Molla Fenarî, mahkemede Yıldırım Bayezld'in şahitliğini kabul etmeyerek, adalet önünde hükümdarla herhangi bir vatandaşın eşit haklara sahip olduğu ilkesini getirmiştir

* MOLLA GÜRÂNÎ

Molia Güranî 1416'da Irak'ın Güran şehrinde doğdu, 1488'de İstanbul'da öldü II Murad ona Bursa'da yaptırdığı medresede müderrislik görevi verdi "Fatih'i eğiten Hoca" olarak da ün yaptı Fatih, padişah olunca hocasını vezir yapmak istediyse de Güranî bu görevi kabul etmedi Bunun üzerine kazaskerliğe (kadı asker) getirildi


Güranî ilk önemli eseri olan "Tefsir" ini padişaha (Fatih'e) sunduktan sonra şeyhülislamlığa getirildi Bu din bilgini, ilmî çalışmalarının yanısıra çeşitli sanat dallarıyla, özellikle şiirle de ilgilendi Gayetü'lMesanî fîTefsiri Kelamü'rRabbani (Allah Kelamının Açıklanması yolunda Tekrarın Gayesi), El Kevserü'l Câri ilâ Riyazi Sahihül Buhari (Sahihü'l Buhari'nin Bahçelerine Akan Kevser), Keşfü'l Esrar an Kıra'atı Eimmetu'l Ahyâr (Hayırlı İmamların Okuyuşu Konusundaki Sırların Açıklanışı) adlı eserleri dışında, İstanbul'un fethini anlatan bir de Fetihname'si vardır


* AKŞEMSEDDÎN

Akşemseddin çok büyük bir tıp bilginidir Mikrobu, mikroskobun bulunmadığı bir devirde, Pasteur'den yüzlerce yıl önce, ilk keşfeden odur Ama o aynı zamanda "İstanbul'un manevî fatihi" dır Akşemseddin 1389 yılında Osmancık'ta doğdu 1459 yılında Göynük'te vefat etti Babası Hamza, Şahabeddin Suhreverdi (Azerbaycanlı filozof) soyundandır Amasya ve Halep'te öğrenimini tamamladıktan sonra Hacı Bayram Velî'nin müridi oldu Kısa zamanda büyük âlim olarak ün yaptı Köse idi II Murad onu oğlu Mehmed'e lala tayin etti Böylece Fatih Mehmed'in hocası oldu Fatih İstanbul'u kuşatırken o da yanındaydı ve askerin maneviyatını yükseltiyordu


672 yılında Arap ordusu İstanbul'u kuşatmış, alamamıştı Bu kuşatmada Hz Muhammed'in sahabelerinden olan Eyyub Elensarî, İstanbul önlerinde şehid olmuştu Akşemseddin, bu ünlü şehidin mezarının yerini manevî bir güçle bulmuştu Sultan Mehmed'e, fethin kendisine nasip olacağını, hatta fetih gününü bile bildirmişti Onun için Fatih daha sonra "Zamanımda Akşemseddin gibi bir âlimin bulunmasından duyduğum mutluluk, İstanbul'un alınmasından duyduğum mutluluktan daha az değildir" demiştir

Din ve tıp sahasında derin bilgisi olan Akşemseddin'in en önemli eseri, bugün mikrop dediğimiz çıplak gözle görülmeyen canlıların bulunduğunu ve bunların hastalıklara sebep olduklarını açıklayan Maddetü'lHayat (Hayatın Maddesi) adlı eseridir Bu eserinde şöyle diyor: "Hastalıklar, insan vücuduna giren göze görünmez bir takım canlı tohumlar yüzünden meydana gelir ve yine o canlı tohumlarla insandan insana bulaşır" Tıpla ilgili ikinci eseri "Kitabu'lTıp" tır Bu kitapların ikisini de Türkçe yazmıştır Ayrıca "Halli Müşkilat" (Güçlüklerin Halli), Risaletü'nNuriye (nur Risalesi), Makamatı Evliya (Velilerin Makamları) adlı eserleri de vardır'

* ALİ KUŞÇU

Türkistan ve Maveraünnehir hakanı Uluğ Bey, Semerkant'ta kurduğu dünyanın en büyük ve çağının en modern rasathanesine, doğancıbaşısının oğlu Ali Kuşçu'yu müdür tayin etti (1421) Onu kendisi yetiştirmişti Ali Kuşçu uzun zaman ondan ve Bursalı Kadızade Rumî'den ders almıştı, Uluğ Bey'in ölümünden sonra Akkoyunlu sarayının hizmetine giren Ali Kuşçu, Uzun Hasan'ın elçisi olarak İstanbul'a geldi Fatih onu tanıyınca bilgisine hayran kaldı ve elçilik görevinden sonra yerleşmesi için İstanbul'a davet eü Bu daveti memnuniyetle kabul eden ve bir süre sonra bütün ailesi ile gelen Ali Kuşçu, sınırdan itibaren büyük bir merasimle karşılandı Fatih Sultan Mehmed, Ali Kuşçu'yu Ayasofya medresesine müderris yaptı Burada astronomi ve matematik, kalem ve dilbilgisi dersleri verdi İstanbul'da ilk ciddi astronomi araştırmalarını başlatan odur ve onun çağında İstanbul medreselerinde matematik ve astronomi çok gelişmiştir


Ali Kuşçu, kendisinden önceki Türkistanlı astronomlar gibi Ay'ın tutulmalarını tespit etti Zamanın yetersiz aletleriyle dünyanın meylini (ekliptik eğimini) 23 d 30 sn 17 si olarak bulması, çok büyük bir başarıdır Bugün son derece hassas ve modern âletlerle bulunan ekliptik eğimin 23 d 26 sn 7 si olduğunu biliyoruz Gerçi başka bir Türk astronomu olan El Bîrûnî, Ali Kuşçu'dan beş asır önce ekliptik eğimi doğruya daha yakın bir sonuçla 23 d 27 sn olarak bulmuştu, ama Ali Kuşçu araştırma ve ölçmelere devam etmek gerektiğini göstermiş ve bunun metodıarını Osmanlı medreselerinde okuyan öğrencilerine öğretmişti

1421 yılında Semerkant Rasathanesine müdür olduğunu bildiğimiz Ali Kuşçu, İstanbul'da 1474'de öldü Doğum tarihi bilinmiyor Türbesi Eyüp'tedir Ali Kuşçu nun Risaletü'lfi'lHeyet (Astronomi Risalesi) adlı eseriyle Unkudü'zZevahir fi Nazmü'lCevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım) adlı eserleri çok önemlidir Mahbubü'lHamail fi Keşfi'lMesail (Meselelerin Keşfinde Tılsımların En Makbulü) adlı ansiklopedik bir eseri daha vardır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.