Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
divan, divançe, edebiyatı or, iskender, pala, prof

Divan, Divançe, Divan Edebiyatı/ Prof Dr. İskender Pala

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Divan, Divançe, Divan Edebiyatı/ Prof Dr. İskender Pala



divan (divân) ai

opluluk, meclis, kurul Ortak İslam kültürüyle iç içe olan doğu dillerinde çeşitli anlamlarda kullanılır Muhtelif kelimelerle deyimler, tamlamalar ve terimler kurarak eski Osmanlı kültüründe sağlam bir yer edinmiş olan divân kelimesi bugün bazı anlamlarıyla kullanımdan düşmüştür
Hukukta lüzumu hâlinde, devlet teşkilatındaki yargılama kurullarının üstünde hak ve yetkillerle kurulan özel mahkeme (msl Adalet divânı) Bazan normal mahkemelerle (msl divân-ı âlî) divân denildiği olur Mahkemedeki yargı ve adalet anlamından istifade ile divân-ı ilâhî (kıyamet gününde Allah huzurunda görülecek olan mahkeme) tamlaması da dinî bir terim olarak karşımıza çıkar Mâliyede Pehlevî dilindeki ,"devân (hesap tutma fiili ve hesap defteri"ın aynı anlamıyla Arapçadaki ve oradan naklen Türkçedeki kullanım şeklidir Kuyudat defteri olarak bilinir

Tarihte devlet işlerini idare etmekle yükümlü kişilerin oluşturduğu topluluk, "Divan-ı hümâyûn" adıyla anılırdı Günümüzdeki millet meclisine denk bir kuru-luştur Osmanlılar döneminde, görülen işin özelliğine göre çeşitli adlar alan (msl divânu'l-âm, divânu'l-adl, divân-ı hâs vs) divânın, önce hangi millet tarafından teşekkül ettirildiği hususu şüphelidir Topkapı sarayının Kubbealtı dairesinde toplanan divân, Osmanlılarda, siyasi, idarî, askerî ve kazaî teşkilatların esası olmak üzere ilk defa Fatih devrinde icraata başlamıştır Önceleri yalnızca vezirler, kazaskerler, defterdarlar ve nişancıların bulunduğu divâna daha sonra İstanbul kadısı, yeniçeri ağası kaptanpaşa ve reisülküttâb efendiler de ilâve olunmuştur Divân başkanlığını sadrazam yapar ve divân üyeleri de silsile-i merâtibe tabi olurlardı Divân üyelerinini divândaki yerleri belliydi Divânın toplanması teşrifatla icra edilirdi Divanın çalışması ise haftada dört gün sabah namazlarından sonra devam ederdir Divân esnasında üyeller kendileriyle ilgili muamelelerdeki fikirlerini söler ve gerekli talimatları alırlardı Burada alınan kararlara "hüküm" denirdi ve hükümler padişahın tasdikinden sonra divân defterine kaydolunurdu Divân-ı hümâyûn adı yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra kullanılmaz olmuş ve yerine meclis-i vükelâ adı yerleştirilmiştir
Nitelik ve nicelik bakımından birçok değişikliklere uğramış olan divâna bugün millet meclisi diyoruz Edebiyatta bir şairin şiirlerini belli bir düzene göre toplayan mecmuaya da divan denir Eskiden herhangibir konu ile ilgili olarak yazılmış eserlere bu ad verilirdi (msl Dîvânu Lugâti't-Türk) Kelimenin bu anlamı zamanla daralmış ve içinde seçme şiirler olan kitaplar divân adım almıştır Bu kitaplar günümüz şiir antolojilerini andırırdı Daha sonraları belli bir yazarın şiirlerinden oluşan kitaplara da divân denilmistir (msl Dîvânı Hikmet) Divân keli? mesi en özel ve en yaygın kullanımını İslâm edebiyatlarında, bir şâirin klasik edebiyat çerçevesine uygun olarak yazdığı şiirlerin belli bir düzen içinde derlendiği dergi-kitaplarda bulmuştur Bu kitaplara nisbetle klasik edebiyatımıza daha yaygın bir kullanımla Divân edebiyatı denilmiştir Dolayısıyla şâirlerin bu tür eserlerine de sözgelimi Divân-ı Hafız (Hafız'ın divânı), Divân-ı Fuzulî (Fuzulî Divânı) gibi adlar verilmiştir Şiirlerin bir düzen içinde sıralanmasına divân tertibi denilirdi Böyle divanlara da Mürettep dîvân adı verilir Bir divan, şâirin kendisi tarafından tertip edildiği gibi, özellikle şâirin ölümünden sonra başkası tarafından da düzenlenebilirdi
Mürettep bir divânda manzumeler, bölümlere göre şöyle sıralanır:
1 Bölüm: Kasideler (Tevhîd , münacaât, na't ve pâdişâhlar ile devlet büyüklerine yazılan övgüler vs)
2 Bölüm: Tarihler (Ebced hesabı esas alınarak söylenmiş doğum, ölüm vs önemli zaman dilimlerini bildiren şiirler)
3 Bölüm: Musammatlar (Terkîb-i bend murabba, tahmis, vs şiirler)
4 Bölüm: Gazeller (Her beytin son harfi esas alınarak Arap alfabesine göre alfabetik dizilmiş gazeller)
5 Bölüm: Kıtalar (Kıta, matla, muamma, lugaz, müfret, azade vs küçük şiirler)
Bazan bir şairin bu bölümlerin herbirinden ayrı ayrı eser vermediği görülür O zaman kitabı, divânçe adıyla anılır
Halk edebiyatında saz şairlerinin peşrevden sonra okudukları usulsüz fasılalara da divân denilir Yine saz şâirleri tarafından aruzun "Fâilatün Fâilatün Fâilatün Failün" kalıbıyla yazılan şiirlere de divân adı verilir Bu tür eserler, XVII yy dan sonra Divân şiirinin halk şiirine etkisi sonucu ortaya çıkmıştır Bunlar bestelendikleri makamlara (hüseynî, karcığar, rast, uşşak) göre birbirlerinden ayrılırlar Ey peri dîvâne olurdun hevâ-yı aşk ile
Okusan şevk ile alıp Aşkî'nın dîvânını ( Aşkî )
divânçe (dîvânçe) afb

Küçük divân, küçük şiir mecmuası Divân şâirleri bazan divân'ı oluşturan şiir türleri ve nazım şekillerinden herbirine ayrı örnekler vermezlerdi Daha çok sevdikleri türde şiir söyleyenler yanında mürettep divân oluşturamadan ölen şâirler de vardır Bu şâirlerin az sayıdaki şiirleri tam bir divan oluşturamadığı için "Divânçe" adını alır Ancak şâirlerin bazan kendi istekleriyle de divânçe oluşturduktan görülür, özellikle genç şairlerin eserleri bu tür örneklerdendir Edebiyatımızda ölüm nedeniyle divan oluşturamayan Figani' nin (ölm 1532) ve az şiir yazdığı için divan oluşturamayan Kara Fazlı' nin (ölm 1563) divançeleri meşhurdur Divânçelerin tertibi de genellikle bir divânda olduğu gibi kaside, tarih, musammat, gazel ve kıta sırasını izlerdi

Divan edebiyatı (atrit)

Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra islam medeniyetinin bilim, inanç ve kuralları etkisinde ortaya koydukları edebiyat türü, "İslamî Edebiyat, Yüksek Zümre Edebiyatı, Havas Edebiyatı, Saray Edebiyatı, Enderun Edebiyatı, Klasik Edebiyat, Eski Edebiyat" gibi adlarla da anılan bu edebiyat en yaygın ama eksik bir kullanımla Dîvân edebiyatı adıyla anılmış ve yaygınlaşmıştır Bunun nedeni şairlerin manzumelerini topladıkları eserlere Divan denilmesidir
Türklerin İslâm dinim kabul etmeleriyle, divan edebiyatı ürünleri vermeleri rasında uzun zaman geçmiştir Goktürkçe'den Oğuzca'ya ve nihayet Türkiye Türkçesi'ne geçiş XIII yy a dek sürmüştür Uygurca ise XI yy a kadar Hakâniye lehçesi adı altında birer Divân edebiyatı ürünü sayabileceğimiz Kutadgu Bilig ve Atabetül-Hakâyık'ı ortaya koymuştur Aynı dil XV yy ve sonrasında Çağatayca diye adlandırılmış ve Ali Şir Nevai'yi yetiştirmiştir Bu bakımdan Divân edebiyatının coğrafyası Osmanlılar ile sınırlı kalamayacağı gibi, dili de Osmanlıca ile sınırlandırılamaz Harezm, Hakani, Çağatay ve Azerî Türkçesi de Osmanlı Türkçesi kadar bu edebiyatta önemli rol oynar
Türklerin İslâm dinini kabul etmeleriyle toplum yapılarında köklü değişmeler olmuştu XIIIyy a gelindiğinde ise sadece konak, medrese ve halk arasında değişik sanat ve edebiyat anlayışları kendini gösterdi Çağın genel çerçevesi içinde arapça, bilim dili; Farsça, kültür ve sanat dili olarak benimsenmişti Böylece Osmanlıca denilen bir karma dil ortaya çıktı ve arı Türkçeyi kullanan halk şâirleri yanında bir de Osmanlıca ile eserler veren avamlar sınıfı oluştu Bu sınıfın ortaya koyduğu edebiyat iki kola ayrılırDindışı (Profane) ve Dinî-Tasavvufi Divân edebiyatı Dinî-Tasavvufi Divân edebiyatı her ne kadar Divân edebiyatının genel kurallarıma uygunluk gösteriyorsa da adından da anlaşılacağı gibi tasavvuf konularıyla ilgilidir
Divân edebiyatı bu aydınlar sınıfı tarafından XIII yy da Arap ve daha çok Fars edebiyatlarının estetik yapısı üzerine kurulmuştur Arapça ve Farsçanın medreselerde okutulması o devrin aydınlan diyebileceğimiz okuma-yazma bilen iran edebiyatı ve sanatını Türk dili ile yavaş yavaş bağdaştırmalarına yol açtı Oysa dilde bir bozulma başlamıştı Bunun başlıca nedenlerinden biri, hecelerin açık (kıta) veya kapalı (uzun) oluşunu esas alan aruz ölçüsüdür Türkçe'de uzun ünlü bulunmayışı aruz nedeniyle dilin yozlaşmasına ve Osmanlıcaya kaymasına neden oldu
Divân edebiyatı beyit bütünlüğüne dayanan bir edebiyattır Her ne kadar murabba, muhammes, vs bend bütünlüğü esasına dayalı bir çok nazım şekilleri kullanılmışsa da ev (beyt)e, kapı (mısra)dan girilir ve içindeki insan (mânâ)a ulaşılır Bu şiirde mânâ herşeydir Bir beyit çeşitli anlamlarla yüklü olabilir "Mânâsız bir şiir, içi olmayan badem gibidir (Nabi)" Bu edebiyatta mânânın daha önce söylenmemiş olmasına özen gösterilirdi Bu amaca erişmenin yolu kıvrak bir zekâya sahip olmak, dilin inceliklerini bilmek ve birçok şâiri okumuş olmaktan geçerdi Bir şâirin bütün birikimlerini edebî sanat denen süslerle de donatması şarttır Mânâ bir dilber ise, edebî sanatlar onun ziynet eşyasıdır Gerek dilber, gerekse süs malzemesi her şâir için aynıdır Mânâ denen dilberi alımlı ve değişik şekilde süslemek, bir yetenek ister Gerçek yenilik ise kimsenin aklına gelmeyen şeyi söylemek, gidilmemiş yolda gitmektir
Bu edebiyatın bir diğer özelliği kâfiye* üzerinde titizlikle durulmasıydı Tam ve zengin kâfiyenin dışına pek taşmayan şâirler redif*in geniş imkanlarından da azamî ölçüde faydalandılar Şâir, kelimeleri akıcı bir söyleyişe uygun gelecek şekilde seçmeli, onları bir kuyumcu titizliğiyle işlemelidir Üslûp ve edayı sağlamalı, ancak bu konuda kendinden önce yaşamış şairlerin yolundan ayrılmamalı, Divân edebiyatının çerçevesi dışına taşmamalıdır Anlamı zenginleştitrecek hikaye, latife, atasözü vs ile sanatlar yapmalı, akıcı vezinler ile estetik güzellikler ortaya koymalıdır
Divan edebiyatı her ne kadar İran edebiyatını örnek almışsa da kaynakları yalnızca İran şiiri ile sınırlandırılamaz Bu edebiyatın kültür birikimini oluşturan kaynakların başlıcaları şunlardır: 1 Şâirin inanç esaslarını oluşturan Kur'ân âyetleri ve hadîsler
2 Dinî ilimler Bunlar tefsîr (Kur'ân'ın yorumu), kelâm (Allah'ın birliğinden bahseden ilim), fıkıh (Dinin usul ve hükümlerini inceleyen ilim) gibi dinî bilgilerin yoğun olduğu dallardır
3 İslâm tarihi Meşhur olaylar anlatılır
4 Tasavvuf Şâirlerin şarap, mahbûb gibi kelimeleri tasavvufi manâlarını çağrıştıracak şekilde kullanmaları, söylediklerinden dolayı başlarının ağrımamasını sağlıyordu Dinî Tasavvufi Divân edebiyatı ise zaten tasavvufu konu edinmiştir
5 İran mitolojisi Firdevsî'nin Şehname adlı eseri
6 Peygamber ve evliya hikâyeleri Mucizeler ve kerametler,
7 Tarih, efsanevî olaylar ve kişiler Bunlar esatir denilen hayal gerçek karışımı olaylar ve kişilerdir
8 Çağın ilimleri (Kimya, simya, hikmet, hey'et felsefe, tıp, astronomi, musikî, beşeri ilimler vs)
9 Türk millî kültürü ve yerli malzeme (Günlük olaylar, gelenek ve görenekler vs)
10 Dil Terimler, deyimler atasözleri vs ile zenginleşen dil bu edebiyatın ana malzemesini oluşturur
Bütün bu araçlar kullanılarak bir sanat görünümü kazanan Divân edebiyatının bazı ortak kalıplan vardır Bu kalıpların dışına çıkılmaz Bunlann başında âşık maşuk aşk üçgeni gelir Bunlara bazan rakîp de eklenebilir Bu şiirde aşk esastır Gerek İlahî gerekse beşerî aşkı andıran platonik aşk hemen birçok beytin esasını oluşturur Yani Divân şairi daima âşıktır Sevilen ise her zaman vefasız ve cefakardır Üstelik âşığın rakipleri vardır Sevilen tek, seven yûzlercedir Sözkonusu olan aşk asla ilacı bulunmayan bir derttir Gerçi buna dert de denmez Çünkü Divân şâiri bu durumdan mutlu olur Bu derdin çaresi yine derdin kendisidir Dolayısıyla tabibin yapacağı birşey yoktur
Sevilen ay parçasıdır, zaman zaman güneştir Boyu Tûbâ ağacı, yahut servi, saçlan sünbül veya misktir Yanakları gül ya da lâleyi andırır Gözleri nergis gibi baygın bakar Kaşları yay, kirpikleri oktur Gamzesi kılıç veya hançer olup aşığın bağrına saplanır Dudakları hokka yahut mücevher kutusudur Dişler ise bu kutu içindeki incilerdir Yine dudak bir nokta kadar küçük, bazan hiç yoktur Bu dudak âb-ı hayât bağışlar Ondan bir kere içen bir daha ölmez; ama içebilen olmamıştır Çünkü o daima nazlanır Vâdeder, ama sözünde durmaz vs
Divân edebiyatında kelime çok önemlidir Her kelime tam anlamında ve yerli yerinde kullanılmalıdır Bazan kelimelerin ikinci üçüncü anlamları beyte uygun düşer Bu, tıpkı geometrik bir kompozisyondur Her şeyde aşırı sınırları zorlar Onun için bu edebiyatta büyük, en büyük; küçük ise en küçüktür Bunların ortası olamaz Bu bakımdan Divân şiiri, kahramanları daima birinci sınıf, zaman ve mekânı en uygun olan bir roman gibidir Bu edebiyatın iç güzelliğini de kelime oyunları ve edebî sanatlar oluşturur Manâyı beyitte yoğunlaştıran şair, bütün güzelliği yerine parça güzelliğine önem vermiştir Başka edebiyatların uzun uzun anlattıkları bir konuyu Divân şâiri bir beyte sığdırmayı gaye edinmiştir
Divân edebiyatı şiir ağırlıklı bir edebiyattır Ancak bu, düzyazı alanında eser verilmediğini göstermez Bu edebiyatta düz yazı, süslü ve yalın biçimlerde kendini gösterir Yüksek düzeydeki birkaç ilmî, felsefi, dinî, edebî eser ile mektup ve yazışmalarda süslü nesir hâkim ise de pek az yazar dışında bu tür yazılara fazla önem veren olmamıştır Çoğu tercüme ya da adapte olan düzyazı eserlerin büyük çoğunluğu öğretici, aydınlatıcı ve yol gösterici özelliklere sahiptir Din, ahlak, tasavvuf, terbiye, kültür, menkıbe, tıp, tabiat vs konulanndaki bu eserlerde dil, şiirde kullanılandan daha yalındır Arı bir üslupla kaleme alınanlarda cümleler kısa ve tabiîdir Noktalama işaretlerinin olmadığı bu nesirlerin birkaçı, fazla süslü ve sanatkârane ise de genelde halkın okuyup anlayabileceği bir dil yapısına sahiptirler Arapça ve Farsça ile de eserler kaleme alan sanatçı veya ilim adamları çok zamanorta nesir diyebileceğimiz bir dil ile didaktik eserler ve tarih kitaptan da yazmışlardır Divân edebiyatında şiir gibi düzyazı alanında hiçbir zaman kesin ve katı kurallara bağlı kalınmamıştır Ancak bu edebiyatta düzyazı asla şiir kadar da edebî sayılmamıştır
Divân edebiyatında düzyazı ile meydana geterilen ürünler aşağı yukan şunlardır: Tefsir, hadîs, kelâm, dinî konular, sürnâme, münşeat, pendnâme, nasihatnâme, tasavvuf, tarih, vekâyinâme, gazavatnâme, kısas-ı enbiyâ, maktel, menâkıpnâme, tezkire, seyahatname, sefâretnâme, ilmî eserler, ansiklopedik eserler, hikâyeler, tercüme vs yolla ortaya konulmuş çeşitli eserler Ancak bunlardan bir kısmı şiir şeklinde yazılmış olabilir Divân edebiyatındaki tür ve nazım şekillerinde büyük bir genişlik göze çarpar Bu edebiyatın türlerini şöyle sıralayabiliriz:
1Divân Değişik nazım şekilleriyle kaleme alınan şiirler
2 Hamse Beş adet mesnevi
3 Münşeat Mektuplar ve örnek düzyazı metinleri
4 Tezkire Çeşitli sınıftan meşhur insanların biyografileri
5 Hilye Hz Peygamberin iç ve dış özellikleri
6 Mevlîd Hz Peygamberin doğumundan itibaren hayatının belli kesitleri
7 Siyer Hz Peygamberin hayatı ve savaşları
8 Sûrnâme Büyük düğün törenleri
9 Gazavatnâme Çeşitli kahramanların savaşları
10 Nasihatnâme Öğüt verici kitaplar
11 Şehrengîz Bir şehrin ve kişilerinin birçok yönden tanıtımı
12 Kırk Hadîs Kırk adet hadîsin anlam ve açıklanması
13 Tarih Tarih olayları
14 Seyahatname Gezi yazıları
Divân edebiyatındaki türler bu kadarla bitmez Müstakil kitap olmamakla birlikte divânlan dolduran şiirler de tür bakımından farklılık gösterirler Tevhîd (Allah'ın varlığı ve birliğini anlatır), münacaât (Tanrı'ya yakarış), na't (Peygambere övgü), medhiye (bir büyüğün övgüsü), fahriye (şairin övülmesi), hicviye (birini veya bir şeyi yerme), mersiye (ağıt), lugaz (şiir bilmece); muamma (kişi adlan bilmeceleri), tarih (ebced hesabıyla yıl belirtme) bunlardandır
Divan edebiyatında nazım şekilleri de oldukça çeşitlidir Nazım biriminin beyit oluşu, beyit sayısı ve kâfiyelenişine göre yeni nazım şekilleri ortaya koymuştur Bu şekiller ya beyit esasına (msl kasîde) veya bend esasına (msl musammatlar) dayalı olurlar Bu edebiyatın başlıca nazım şekillerini şöylece sıralayabiliriz:
1 Kasîde (3399 beyit)
2 Gazel (aşk, kadın, şarap konusunda 512 beyit)
3 Müstezâd (bir uzun bir kısa dizeli gazel)
4 Mesnevi (her beyit kendi arasında kafiyeli olmak üzere değişik uzunluktaki şiir)
5 Terkîb-i bend ve Tercî-i bend (7-10 beyitlik bendler)
6 Rubaî ve tuyuğ (4 dizeli kıta) Şarkı (bestelenmiş murabba)
8 Musammat (bendlerden oluşan, dize sayısı 3-10 arasında değişen ve ayrı adlar altında gösterilen şiirler) Bunlardan başka az kullanılan müfred (tek beyit) ile azade (tek dize) yi de burada söyleyebiliriz
XIII yy dan XIX yya gelesiye dek geçen altı asır içinde Divân edebiyatını yaklaşık tarihler vererek devrelere ayırabiliriz:
1 Kuruluş devri: Türkçe kelimelerin daha çok kullanıldığı ve İran edebiyatı etkisinin yavaş yavaş kendini hissettirdiği dönem Fatih zamanına dek (1451) sürer
2 Geçiş devri: Dilin Osmanlıca özellikleri gösterdiği ve şâirlerin edebiyatta köklü değişiklikler yaptıkları dönem Yavuz zamanına dek (1512) sürer
3 Klasik devir: Divân edebiyatının yaklaşık bir asırlık ihtişam dönemi Ahmed I zamanına dek (1603) sürer
4 Sebk-i Hindî devri: Bir yandan klasik şiir devam ederken bir yandan da şiirimizde Sebk-i Hindî (Hind üslûbu) denilen bir akım kendini gösterir Hindistan'da Babürlü Türk-Hind hükümdarlarının saraylarında gelişerek ortaya çıkmış bir tür olan Sebk-i Hindî'de aşırı süs ve sanata, fikri gizlemeye, uzayıp giden tamlamalara ve ince hayallere önem verilmiştir Şeyh Galib'i dışta bırakırsak bu dönem Mehmed IV zamanına dek (1748) sürer
Divan şiiri başlangıcından sonuna dek yüzlerce şâir yetiştirmiştir Bu şâir ve yazarların en önemlilerinin adlannı yüzyıllar içerisinde şöyle sıralayabiliriz: 13Yüzyıl Divan Edebiyatı: Anadolu'da Divân edebiyatı XIII yy da Ahmed Fakîh ve Hoca Dehhanî ile başlar Yüzyılın ikinci yansında ise Şeyyâd Hamza ve Sultan Veled vardır Ancak bu yüzyılı -eserlerini Türkçe yazmış olmasa da- Mevlanâ ve -küçük bir mesnevisi ile Divân şairi sayabileceğimiz- Yunus Emre doldurur
14Yüzyıl Divan Edebiyatı: XIV yy da dinî-tasavvufî, tarihi, ahlakî ve hamasi eserler dikkati çeker Aşık Paşa, Gülşehri, Hoca Mesûd, Yusufi-Meddâh, Suli Fakîh, Şeyhoğlu Mustafa ve Mustafa Darir gibi isimler yanında da asnn en büyük şairi hiç şüphesiz Ahmedî'dir Azerî Türkçesi ile eserler veren Kadı Burhanedîn ile Seyyid Nesimî ise Divân edebiyatının Osmanlı sahası dışındaki güçlü temsilcileridir
15Yüzyıl Divan Edebiyatı: XV yyda ilk isim Ahmed-i Dâî'dir Hemen arkasından bu çağın Şeyhü'ş-şuârası Şeyhi gelir Bir müddet sonra gelecek olan Ahmed Paşa ise yer yer Şeyhi'yi de aşacaktır Çağ içinde Necatî'nin yeri apayrıdır O, Türk şiirinde dil ve öz bakımından yeni bir merhaledir Diğer şairler içinde Avnî (Fatih), Adlî (II Beyazıd), Cem Sultan, Harimî (Şehzade Korkut), Hümamî, Cemalî, Nişanı, Meliki, Mihrî ve usta şair Mesihî sayılabilir Mesnevi sahasında ise Hamdullah Hamdî, Behiştî ve Revani vardır Tacizâde Cafer Çelebi hem şiirde hem de düzyazıda ustadır Düzyazı sahasında Sinan Paşa, Mercimek Ahmed, Ahmed Bican, Firdevsi-i Tavîl ve büyük tarihçi Aşıkpaşazade çağa damgalarını vururlar Çağatay sahasında ise Ali Şir Nevaî'nin güçlü şiiriyle karşılaşırız
16Yüzyıl Divan Edebiyatı: XVI yy, Divân şiiri için bir ihtişam, bir gündoğumudur Başta Fuzulî ve Bakî şiirdeki şöhretleriyle kendi çağlarından taşmışlardır Düzyazılarıyla da önemli olan bu iki şair dışında geniş hayalleri olan Zatî, aşk ve rindliğin usta sözcüsü Hayalî, sade diliyle Nevi terkib-i bendiyle şöhrete erişen Ruhî bu yüzyılın usta şairleridir Mesnevide Fuzulî, Taşlıcalı Yahya, Lamiî ve Kara Fazlî vardır Emri, Figanî, Hayretî ve Hilye yazarı Hakani de önemli şairlerdendir Bu çağ, düzyazı sahasında bir çeşitlilik ve bolluk içindedir Sehî, Latifi, Aşık Çelebi, Hasan Çelebi, Beyani ve Ahdi, yazdıkları tezkireler ile; Lütfi Paşa, Hoca Sadettin, Gelibolulu Ali ve Kemalpaşazade tarihleriyle; Seydi Ali Reis ve Piri Reis denizcilikle ilgili eserleriyle; Feridun Bey de münşeatıyla Osmanlılarda düzyazının birdenbire genişlemesine yardımcı olmuşlardır
17Yüzyıl Divan Edebiyatı: XVII yy Divân şiiri bir önceki yy'ın sağlam temelleri üzerinde gelişir Usta kasideci Nefî, Hikmet şairi Nabî, samimî edalı Şeyhülislam Yahya ve Sebk-i Hindi'nin ilk temsilcileri Nailî ile Neşatî bu çağın usta şairleridir Diğer şairler arasında Bahaî, Fehîm, Sabit ve Nadiri ilk akla gelenlerdendir Nesir sahasında yalın ve süslü eserler yan yana yürür Bir tarafta Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si karşısında ise Veysi'nin Siyer'i vardır Katip Çelebi'nin geniş ilmî eserleri ile Naîmâ ve Peçevi tarihleri, Koçi Bey'in de Risâle'si önemli çalışmalardır Nergisi ile Veysî'nin süslü düzyazıları çağa ayrı bir çeşni katmıştır Tezkire yazarları olarak da Riyazi, Güftî, Rızâ ve Faizi'nin adlarını anmamız gerekir
18Yüzyıl Divan Edebiyatı: XVIII yy da Divân şiiri İran edebiyatından uzaklaşıp bir parça mahallîleşir İstanbul Türkçesinin büyük şairi Nedim, bütün Divân edebiyatı içinde dahi orijinal sayılır Şeyh Galib ise Sebk-i Hindî'nin en güçlü temsilcisidir Diğer şairler arasında Nazîm, Vehbî, Enderunlu Fazıl, Koca Ragıp Paşa, Sürurî, Fıtnat ve Haşmet sayılabilir Düzyazı sahasında tarihçiler Silahdarzâde ve Raşid; tezkireciler de Salim, Safayî, Ramiz, Esrar Dede'dir Değişik konularıyla Kani, İbrahim Müteferrika ve Giritli Aziz Efendi de dikkat çeken yazarlardandır
19Yüzyıl Divan Edebiyatı: XIX yy, Divân edebiyatının batı tesirindeki Türk edebiyatı karşısında çökmeye yüz tuttuğu dönemdir Artık usta şair yok gibidir Ancak eskinin tekrarı olabilecek Enderunlu Vasıf, İzzet Molla, Akif Paşa, Şeyhülislam Arif Hikmet, Leskofçalı Galib, Yenişehirli Avnî, Osman Nevres ve Kazım Paşa bu edebiyatın son temsilcileridir Daha sonra yetişecek olan Şinasî, Ziya Paşa, Namık Kemal gibi şairler ise Divan edebiyatını çok iyi bilmekle beraber yıkılışına zemin hazırlayan ve yardımcı olan kişilerdir Bu çağın nesir sahasında Şanizâde Atâullah ile Mütercim Asım ve tarihçi Es'ad efendi ünlü isimlerdir, Tezkireci olarak da Şefkat, Fatin ve Mehmed Emin Bey sayılabilir
Sonuç olarak, kendine özgü bir sanat anlayışı, sınırlı bir duygu ve şiir dünyası, sanatlı bir dili, İslam dini ve Tasavvufa dayalı bir düşünce örgüsü bulunan bu şekilci, kuralcı ve idealist edebiyat; yüksek bir değer taşıması, yer yer saf ve güzel örnekler ortaya koymasıyla, duygu ve heyecanlarıyla, ifade güzelliği ve diliyle, beyit ve dize yapısıyla, yoğun sanat, gücü ve söyleşiyle, altı yyı aşkın bir zaman Türk halkındaki sanat zevkinin en büyük bölümünü oluşturmuştur
Kaynak: Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü / İskender Pala

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.