Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Marmara Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
istanbul, medreseleri

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




İstanbul Medreseleri

Osmanlı İmparatorluğu’nun süratle gelişmesinde kuruluş yıllarından başlayarak kültürel faaliyetlerin ve eğitimin büyük etkisi olmuştur Osmanlı kültürünü veren kuruluşların başında Selçuklulardan itibaren devam eden medreselerin büyük payı olmuştur Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden sonra eğitim konusuna önem verilmiş ve kısa zaman içerisinde önce belli başlı büyük şehirlerde olmak sureti ile medreseler kurulmuş ve bunların sayıları her geçen gün biraz daha artmıştır

İslâm dininin “Utlubül-ilme minel mehdi ilel lahd” beşikten mezara kadar anlamındaki bu sözüne uyularak medreselerin yapımı camileri yaptıranlar için aynı zamanda da dini bir görev olmuştur Kurulan ilk medreselerden ilim ve kültür yönünden ileri düzeyde olan Asya’daki İslâm ülkelerinden birçok âlim Anadolu’ya davet edilmiştir Bu âlimlere büyük önem verilmiştir Bunun yanı sıra Horasan, Herat ve Buhara gibi devrin kültürel merkezlerinden gelenler olmuştur Anadolu’ya gelen bu âlimlerin yerli meslektaşları ile birlikte, onların yardım ve çabaları ile başta Konya olmak üzere Amasya, Kayseri ve Sivas Selçuklular döneminden itibaren ilk önemli kültür merkezleri olmuştur

Anadolu’da Osmanlılar zamanında ilk medrese Orhan Gazi (1288–1359) tarafından İznik’te kurulmuştur Müverrih Âşık Paşazade’den öğrenildiğine göre; Orhan Gazi İznik’te Yenişehir Kapısı yakınındaki Bizans manastırlarından birisini medreseye çevirmiş ve yanına bir de imaret eklemiştir Zamanına göre oldukça ileri bir öğretimin yapıldığı bu medresede Şerafeddin Davut Kayseri, Taceddin Esved gibi tanınmış müderrisler ders vermiştir

Hoca Sadedin Efendi’nin Tacüd-Tevarih isimli eserinden öğrenildiğine göre de Bursa’nın fethinden sonra Orhan Gazi Hisar içerisindeki bir kiliseyi medrese haline getirmiş ve ona çeşitli vakıflar tahsis etmiştir

Orhan Gazi’den sonra Murad Hüdavendigâr (1325–1389) Bursa Çekirge’de yaptırdığı camisini medrese ile birleştirmiştir Sultan Yıldırım Beyazıd (1360–1403) Bursa Hisar’ı dışında cami ile medrese yaptırmıştır Çelebi Sultan Mehmed’in (1387–1421) Bursa’da yaptırdığı Yeşil Medrese’de Molla Fenari’nin oğlu Mehmet Şah Efendi başta olmak üzere Anadolu’nun ünlü ulemaları ders vermiştir

Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemindeki medreseler arasında Edirne’deki Üç Şerefeli Camisi’nin medresesi de bu yöndeki önemli bir kültür merkezi idi

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet (1444–1446; 1451–1481) yeni medreseler yapılıncaya karda şehirdeki sekiz kiliseyi öğretim müessesesi haline getirmiştir Bunlardan Pantokrator Kilisesi’nde (Zeyrek Camisi) Molla Zeyrek ders vermiş, Fatih Sultan Mehmet döneminde çeşitli medreselerde ders veren âlimler arasında Ali Tusi, Mevlâna Abdülkerim ve Ali Kuşçu’nun isimleri bilinmektedir

Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’da yaptırdığı ilk medreseden sonra kendi ismini taşıyan camisinin kuzey ve güneyine iki sıra halinde sekiz binadan meydana gelen Semaniye Medreselerini yaptırmıştır Burada sekiz ayrı müderrisin ders vermesine olanak sağlamıştır Bunun ardından yüksek düzeydeki Semaniye Medreselerine öğrenci yetiştirmek için Tetüme Medreseleri kurulmuştur Bu medreselerde Molla Hüsrev, Ali Kuşçu, Ali Tusi, Hocazade Musluhiddin Mustafa, Molla Abdülkerim, Kadızade Molla Kasım gibi devrinin önde gelen âlimleri ders vermiştir

Semaniye Medreselerinde mantık, fıkıh, kelam ve tefsir gibi dini bilimlerin yanı sıra matematik, geometri, astronomi ve tıp da okutulmuştur Sultan II Beyazıd (1447–1512) Beyazıt’da kendi ismini taşıyan külliyesini yaptırmış ve burasını devrinin önemli bir bilim merkezi haline getirmiştir Kanuni Sultan Süleyman (1494–1566) seferlere çıkan ordunun doktor, cerrah ve mühendise olan ihtiyacını göz önünde bulundurarak Süleymaniye Cami Külliyesi’nde medreseler yaptırmıştır Bu medreseler Evvel, Sani, Salis, Rabi ve Darül Hadis’den meydana geliyordu Kanuni Sultan Süleyman devrin tefsir ve hadiste önde gelen alimi Yahya Bin Nureddin Efendi’yi bu medreselerin başına getirmiştir Onun yanı sıra devrin ulemasından Kadızade Şemseddin Ahmet, Mimarzade Musluhiddin Mustafa, Karahisarlı Şeyh Mehmed Efendi de ders vermişlerdir Bu arada İdadi mahiyetinde öğrenci yetiştirmek için Tetüme Medreseleri kurulmuş, buradan yetişenlerin Süleymaniye Medreselerinde yüksek öğrenim yapmaları sağlanmıştır

XVII yüzyılda Süleymaniye Medreselerinde yapılan ilavelerle burası on iki dereceye yükseltilmiş ve bu düzenleme Osmanlıların son dönemine kadar sürmüştür Böylece Süleymaniye Medreselerindeki eğitim İptida-i’den başlayarak en yüksek derece olan Darü’l Hadis’e kadar devam etmiştir

Osmanlı hükümdarları ve devletin önde gelen kişileri yaptırmış oldukları camilerin yanına medreseler de eklemişlerdir XV-XIX yüzyıllar arasında İstanbul’da beş yüzden fala medrese olduğu söylenmektedir Medreseler mimari olarak derslerin yapıldığı dershane ile öğrencilerin barındığı hücrelerden meydana gelmiştir Ayrıca şadırvan, gusülhane, helâ gibi birimler de onlara eklenmiştir Medrese dershane ve hücreleri çoğunlukla kare planlı olup, üzerleri kubbe ile örtülmüştür Bazı medreselerde hücrelerin arasına Sultan II Beyazıd, Şehzade ve Edirne Kapı Mihrimah Sultan’da olduğu gibi eyvanlar da yerleştirilmiştir

Medrese planları incelendiğinde buradaki hücrelerin dizilişi, dershane ile olan bağlantılarının çeşitlilik gösterdiği de görülmektedir Bu bakımdan medreseler yan yana tek dizi, karşılıklı iki dizi, L planlı, U planlı, dikdörtgen planlı, sekizgen planlı olmak üzere gruplara ayrılmışlardır Bununla beraber arazi konumundan ötürü zorunlu koşullarda da yeni plan şemaları da uygulanmıştır



Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Ayasofya Medresesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Ayasofya Medresesi Fatih Sultan Mehmet’in (1444–1446; 1451–1481) Ayasofya’yı camiye çevirdikten sonra kuzeyine bir de medrese yaptırmıştır Evliya Çelebi’nin “Ebu’l Feth Sultan Han binası olan Ayasofyayı kebir medresesi” olarak sözünü ettiği bu yapı Ayasofya ile Topkapı Sarayı dış avlu surları arasında yer alıyordu Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre de daha önce bu alanda patrik ve keşişlerin İncilhaneleri bulunuyordu

Ayasofya çevresindeki bu yapılar 1493 yılına ait eski bir Alman tasvirinde görülmektedir PGİnciciyan Ayasofya Medresesi’nin yapım tarihi olarak h857 (1453) yılını işaret etmiş, caminin kuzeyine odalar, darü’l hadis ve 150 talebenin devam ettiği medrese inşa ettirmiştir demektedir Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinde de bu medreseden söz edilmiştir Hüseyin Ayvansarayi Hadikat’ül Cevami isimli eserinde Fatih Sultan Mehmet’in camiyi temizletip, minber koyduğunu, bir tuğla minare ve bir medrese bina eylediğini belirttikten sonra şöyle demiştir: “Ba’dehu medrese höceratının üzerine bir tabaka dahi bina olup, höcerat tarh olunmak Sultan Beyazıd Han’ın’dır ve Bab-ı Hümayun köşesine bir minare dahi onlar icad eylemiştir Müderris vazifesinin nısfı usül-ı vakfından ve nısfı dahi Sultan Beyazıd vakfından verilir

Ayasofya Medresesi dış narteksten avluya açılan yan kapı ile Sultan IIIMurad’ın yaptırdığı minare yanından başlayarak Soğukçeşme Sokağı’ndaki avlu duvarına kadar uzanıyordu Medresenin camiye bitişik olmadığı, Ayasofya ile medrese arasında üstü örtülü bir yol olduğu da Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinden öğrenilmektedir Bu medresenin planının bir örneği Prof Dr ASüheyl Ünver tarafından yayınlanmıştır Ayrıca CGurlitt’in planından öğrenildiğine göre de 5000x4700x3500 m ölçüsünde bir plan şeması göstermektedir Medresenin iç avlusu 1400x2300 mdir Bu plan düzenine göre uzun tarafında on ikişerden otuz dört, küçük avlusunda ise on iki hücre yer alıyordu Büyük avlunun ortasında da tonozlu bir su mahzeni dikkati çekiyordu

Ünlü Osmanlı âlimlerinden Ali Kuşçu, Fatih Sultan Mehmed’in Uzun Hasan üzerine yaptığı sefere katılmış, dönüşünde de burada müderrislik yapmıştır Onun bu medresede verdiği matematik dersleri epey rağbet görmüş ve devrin ünlü âlimleri de Onu dinlemiştir İl kuruluşunda Müderris Molla Hüsrev, Mehmet Biri Feramürz da burada ders vermiştir

Fatih Sultan Mehmet, Fatih Külliyesi’ni yaptırıp, Semaniye Medresesi’ni 1471’de yapı topluluğuna ekledikten sonra bütün öğrenimi burada toplamıştır Bundan sonra Ayasofya Medresesi ikinci planda kalmış, 1479 yılında da terk edilmiştir Ayasofya’da yapılan ilk medresenin ne zaman yıkılarak ortadan kalktığı bilinmemektedir XVII yüzyılda burasının düz bir alan halinde olduğu bazı gravürlerde görülmektedir Sultan Abdülmecit (1839–1861) zamanında toprakla dolu olan bu alana Ayasofya’nın onarımını yapan İtalyan Mimar GFosatti’ye 1847–1849 yıllarında yeni bir medrese yaptırmıştır İlk medresenin temellerinden yararlanılarak yapılan bu yapının planı da OrdProfDrASüheyl Ünver ile YMühEkrem Hakkı Ayverdi tarafından yayınlanmıştır Plan şeması olarak iki medrese karşılaştırıldığında arada büyük bir fark olmadığı da açıkça görülmektedir

İkinci Ayasofya Medresesi ayrı ayrı avlular etrafında on beş hücreli, bir büyük yedi hücre ve bir de küçük bölümden meydana gelmiştir Sonraki dönemlerde Ayasofya Medresesinin üzerine ahşap bir ilave kat yapılmıştır Üst kata çıkışı sağlamak amacı ile birer hücre merdivene dönüştürülmüştür Üst katta ahşap gezinti yerleri meydana getirilmiş, bunun için de alt kata onları taşımak amacı ile ahşap direkler yerleştirilmiştir Böyle olunca da medresenin tümü değişmiş, üzeri çatılı ahşap revaklı, yuvarlak kemerleri taşıyan ahşap sütunların arkasına odalar sıralanmıştır

Ayasofya Medresesi Dârü’l-Hıl’atü’Aliyye Medresesi olarak 1924 yılına kadar kullanılmış, 1934 yılında da yıktırılmıştır

Ayasofya Müzesi’nin 1982–1983 yıllarındaki onarımı sırasında temelleri tamamen toprak altında kalan bu medresenin kazısı YMühMimar Alparslan Koyunlu ve Arkeolog Erdem Yücel tarafından yapılmış, plan düzeni tümü ile ortaya çıkarılmıştır Bundan sonra medresenin yeniden yapılması için restitüsyon planları çizilmiş, Anıtlar Yüksek Kurulu’nca da onaylanmıştır Ancak, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü bilinmeyen bir nedenle medresenin yapımına izin vermemiştir


Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Sultan Ahmet Medresesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Sultanahmet Meydanı’nda, Sultan I Ahmed’in (1603–1617) 1610–1617 yıllarında yaptırmış olduğu yapı topluluğu cami, hünkâr kasrı, türbe, darü’l-hadis medresesi, darü’l-kurra sıbyan mektebi, çeşme, sebiller, darüş’şifa, imaret, hamam ve arastadan meydana gelmiştir Yapı topluluğunun mimarı Sedefkâr Mimar Ağa’dır

Bu yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan Darü’l-Hadis Medresesi külliyenin kuzeydoğusunda, türbenin yakınında yer almaktadır Medrese kıbleye paralel olarak dikdörtgen planlı bir avlu çevresinde yapılmıştır Medrese revaklar, hücreler ve dershane-mescitten meydana gelmiştir Ayrıca türbenin girişi hücrelerin arasındaki bir geçit ile revaklara bağlanmıştır Kesme taştan yapılan medresenin dikdörtgen planlı avlusunun ortasına da yuvarlak mermer bir havuz yerleştirilmiştir Bu havuzun üzerinin altı sütunla taşınan bir çatı ile örtüldüğü sanılmaktadır Avlu etrafında sıralanmış 24 hücre bulunmaktadır Osmanlı mimarisinde medreselerde genellikle 12 veya 16 hücre olmasına karşılık bu medresede hücre satısının 24’e çıkması yaptıranın padişah ile bağlantılı olduğunu düşündürmektedir

Medrese hücrelerinin çoğunda dışarıya ve revaklara açılan pencereleri bulunmaktadır Hücreler içerisinde nişler ve bir de ocağa yer verilmiştir Hücrelerin üzerleri küçük kubbelerle örtülmüştür Hücrelerin kuzey köşesine yerleştirilen dershaneye kuzeydoğudan girilmektedir Zeminden üç basamakla yükseltilmiş olan bu dershanenin mescit olarak kullanıldığı da kıble duvarındaki mihraptan anlaşılmaktadır Kütlevi görünümdeki dershane kuzeybatıdan hücrelerle birleşmektedir Cephelerinde iki katlı pencerelerin bulunduğu dershanenin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür

Medrese 1924 yılına kadar faaliyetini sürdürmüş, 1935 yılında onarılmış ve avlusu camlı bir çatı ile örtülmüştür Günümüzde Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü’nün deposu olarak kullanılmaktadır

Sokullu Mehmet Paşa Medresesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Sultanahmet’te, Şehit Mehmet Paşa Yokuşu, Suterazisi Sokağı’nda bulunan Sokullu Mehmet Paşa Camisi, Sokullu Mehmet Paşa (1506–1579) tarafından 1571 yılında yaptırılmıştır Mimar Sinan’ın eseridir

Medrese caminin avlusunda yer almakta olup, U şeklinde bir plan düzenine sahiptir Avlu girişinden merdivenle çıkılan medresenin 16 adet üzeri tonoz örtülü hücresi ve bir de dershanesi bulunmaktadır Kesme taştan yapılmış olan medresenin önünde yuvarlak sütunlarla birbirine bağlı revakın arkasında hücreler sıralanmıştır Hücreler içeriye ve dışarıya birer pencere ile açılmakta olup, içlerine bir de ocak yerleştirilmiştir Dershane kısmı avlunun ortasında dikdörtgen planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüş, hücreler ile cami arasında ilginç bir mimari kompozisyon meydana getirilmiştir

Dershanenin duvarlarında dikdörtgen söveli, ikişer pencere bulunmakta olup, üzeri kubbe ile örtülüdür İçerisindeki bezemeden günümüze herhangi bir iz gelememiştir

Beyazıt Medresesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Beyazıt Meydanı’nda Sultan II Beyazıd’ın (1481–1512) yaptırmış olduğu külliye cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret, tabhane, hamam ve kervansaraydan meydana gelmiştir Külliyenin yapımına 1500 yılında başlanmış, 1505 yılında da tamamlanmıştır Mimar Hayreddin’in eseridir

Sultan II Beyazıd Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medrese camiden biraz daha uzakta, bağımsız bir yapı olarak yapılmıştır Sultan II Beyazıd Vakfiyesinde bu medresenin ismine rastlanmamıştır Ancak, Osmanlı arşivinde bulunan 1506 tarihli bir belgeden medresenin caminin yapımı bittikten sonra yapıldığı öğrenilmiştir Bu belgeye göre de medresenin mimarı Yusuf Bin Papas, bina emini de Solakoğlu Ali’dir Buna dayanılarak medresenin 1507 yılında yapımının tamamlandığı sanılmaktadır

Medrese yapımından kısa bir süre sonra 1509 depreminde zarar görmüş, büyük bir bölümü yıkılmış, ardından onarılmıştır Osmanlı eğitiminde önemli bir yeri olan bu medresede şeyhülislâmların ders verdikleri kaynaklardan öğrenilmektedir Ayrıca devrinin ünlü kişilerinden Zembilli Ali Efendi, İbni Kemal de burada ders vermiştir

Medrese 1911–1915 yılları arasında harap bir durumda kalmıştır 1940 yılında İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından onarılmış, 1943 yılında Belediye Şehir Kütüphanesi olarak hizmet vermiştir Belediye Şehir Kütüphanesi Taksim’deki yeni binasına 1983 yılında taşınmıştır Günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Vakıf Hat Sanatları Müzesi olarak hizmet vermektedir

Medrese ilk yapıldığı yıllarda önündeki meydandan taş bir duvarla ayrılıyordu ve meydana açılan klasik üslupta bir kapısı vardı 1940 yılında yapılan onarımdan sonra buradaki avlu duvarının bir bölümü ile avluya giriş kapısı yıktırılmıştır 1956–1959 yılında Beyazıt Meydanı’nın düzenlenmesi ile de bu duvarlar tamamen kaldırılmış ve medrese ortada kalmıştır

Kesme taştan yapılmış olan medrese 4400x3660 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır İç avlunun çevresini üç taraftan kubbeli revaklar çevrelemektedir Buradaki revakların kemerleri taş payeler üzerine oturtulmuştur Avlunun dördüncü kenarında dershane-mescit bulunmaktadır Dershanenin üzeri 740 çapında bir kubbe ile örtülmüştür Medresenin bütününde kesme taş kullanılmış olmasına rağmen dershane taş ve tuğla dizilerinden meydana gelmiştir

Medresenin giriş kapısı sivri kemerli büyük bir eyvan içerisindedir Bu eyvanın üst kısmında da camilerdeki giriş kapılarına benzer silmeler bulunmaktadır Medresenin revakları arkasında kare planlı, üzerleri kubbeli 20 odası vardır Odaların içerisinde ocak, dolap ve dışa yönelik pencereler bulunmaktadır Medrese avlusunda bir şadırvana yer verilmiştir Ayrıca bu avluda bir de güneş saati bulunmaktadır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Süleymaniye Medreseleri (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Süleymaniye’de Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) 1550–1557 yılında yaptırmış olduğu külliye cami, medreseler, türbeler, hamam, imaret, darülkurra, darüşşifa, tabhane, sıbyan mektebi, arastalardan meydana gelmiştir Külliyenin mimarı Mimar Sinan’dır

Külliyenin medreseleri Evvel, Sani, Salis, Rabi, Darü’l-Hadis ve Tıp Medresesi’nden meydana gelmiştir Kanuni Sultan Süleyman ordusunun mühendis ve doktor ihtiyacının yanı sıra eğitim ve bilim için bu medreseleri yaptırmıştır Bunlardan Darü’l-Hadis Müderrisliğine daha önce Bağdat kadılığı yapan ünlü âlim Molla Yahya Bin Mureddin’i getirmiştir Onun yanı sıra devrin ulemasından Kadızade Şemseddin Ahmet, Mimarzade Musluhiddin Mustafa, Karahisarlı Şeyh Mehmet Efendi de burada ders vermiştir Tetüme Medresesinde Süleymaniye medreselerinde yüksek tahsillerini yapacak için de olanak sağlamıştır

Süleymaniye Medresesinin yapımı ile birlikte o zamana kadar devrin ünlü kültür yuvarlarından Fatih Medreseleri ikinci planda kalmıştır XVII yüzyılda Süleymaniye Medreselerinde yapılan düzenleme ile burası 12 dereceye kadar yükseltilmiş ve bu düzen Osmanlıların son zamanına kadar sürmüştür Süleymaniye Medreselerindeki eğitim İptidai’den başlayarak eğitimin en yüksek derecesi olan Darü’l-Hadis’le son bulmuştur

Yapı topluluğunun meyilli bir arazide oturtulması için arazinin meyline uydurularak medreselere en üst kottan girilmiş ve bu kota dershaneler yerleştirilmiştir Hücrelerin önüne kademeli revaklar yerleştirilmiş, revak dışındaki yerlere de iki yandan merdivenlerle inilmiştir Avluya doğru bir cumba ile uzanan dershanelerin altına da birer çeşme yerleştirilmiştir Medreselerde 21’er hücre, birer nişli medrese odası ve helâlar bulunmaktadır Medrese hücreleri kare planlı olup, üzerleri kubbe ve tonozlarla örtülmüştür İçlerine ocak nişleri ile dolap yerleri eklenmiştir Ayrıca bunlar önlerindeki revaklara ve dışarıya dikdörtgen söveli birer pencere ile açılmıştır

Süleymaniye Medreseleri kesme taştan, avlu etrafında sıralanmış medrese hücreleri ile dershaneden meydana gelmiştir Simetrik düzende bir iç avlu ile birbirlerinden ayrılan Salis ve Rabi medreseleri Osmanlıların yapmış olduğu medreseler içerisinde mekân yönünden en zengin kuruluşlardır Caminin girişinin batısında Salis, güneyinde de Rabi medresesi yer almaktadır Bu medreselerin altında dükkânları ile Tiryaki Çarşısı bulunmaktadır Bu medreseler kare planlı bir avlunun çevresinde, kare planlı olarak yapılmışlardır 20 medrese hücresi önlerindeki kubbeli revakların arkasına simetrik olarak sıralanmıştır Rabi ve Salis medreseleri birbirine simetrik düzende yerleştirilmiştir

Darü’l-Hadis Medresesi külliyenin cami mihrabının karşısında yapılmıştır Kesme taştan yüksek kubbesi ile dikkati çeken bu bölümde Hadis ilimleri ile ilgili eğitim verilmekte idi Caminin girişinin doğusunda Evvel, kuzeyinde de Sani Medresesi bulunmaktadır Dar bir yolun iki tarafına simetrik olarak yerleştirilen bu medreselerin altında öğrenci hücreleri bulunmaktadır Bu yapılarda 23 hücre bir dershane, helâlar ve müderrisler için bir ev bulunmaktadır

Tıp Medresesi yapı topluluğuna 1552 yılında eklenmiş olup, Darü’l-Hadis ve Salis medreselerinin arasındadır Bu medrese de dükkânlar üzerine oturtulmuştur Tiryaki Çarşısının doğusunu oluşturan bu medresenin arkasına doğumevi yapıldığından özgün durumu hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır Günümüze bu medreseden yalnızca Tiryaki Çarşısı üzerindeki bir sıra hücresi gelebilmiştir

Cafer Ağa Medresesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Alemdar Caddesi üzerinde bulunan bu medrese, Kanuni Sultan Süleyman dönemi (1520–1566) Babüs-Saade ağalarından Cafer Ağa tarafından 1554–1557 yıllarında yaptırılmıştır Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Teskiretü’l Ebniye, Teskiretü’l Bünyan ve Tuhfetü’l Mimarin’e göre Mimar Sinan’ın eseridir Cafer Ağa’nın 1557’de ölümünden sonra kardeşi Gazenfer Ağa tarafından 1559’da tamamlanmıştır

Cafer Ağa Medresesi Osmanlı mimarisindeki bağımsız medreseler grubundan bir örnektir Arazi eğiminden ötürü Alemdar Caddesi yönünde, altında dükkânları olan bir bodrum katı üzerine yapılmıştır Ayrıca yol üzerindeki dört hücrenin üst kat ile bağlantısı bulunmamaktadır Medresenin Alemdar Caddesi’ne açılan birer kapısı ile alt ve üst penceresi ile ocağı bulunan, üzerleri basık beşik tonozlarla örtülmüş alt kat odaları bulunmaktadır

Medrese düzgün kesme köfeki taşından yapılmıştır Ancak daha az önemli görünen arka cephelerde kaba yontma taş örgü tekniği, Alemdar Caddesi yönünde ise bir taş, üç tuğla dizisi ile duvarlar işlenmiştir

Medresenin asıl girişi Soğukkuyu Sokağı’nın, Soğukkuyu Çıkmazı’ndadır Buradaki basık kemerli bir kapıdan dikdörtgen planlı avluya girilmektedir Bu avlunun çevresinde 15 medrese hücreleri ile dershaneye yer verilmiştir Medrese hücreleri aynı ölçülerde yapılmamış, doğudakiler kareye yakın, batıdakiler de dikdörtgen planlıdır Üzerleri tonoz veya kubbe ile örtülü olan bu hücrelerin revaklara açılan dikdörtgen birer penceresi bulunmaktadır Dış cephelere yönelik pencerelerin üzerinde ikinci sıra pencereye yer verilmiştir Her odanın ayrı birer ocağı ve nişi vardır

Medresenin uzun ekseninde, kuzey-güney doğrultusunda avluya giriş arazi konumundan ötürü dershane ile hücrelerin doğu kanadı arasındadır Bu nedenle de doğu yönündeki hücrelerin sayısı azaltılmış ve burada kolları birbirine eşit olmayan bir U plan düzeni ortaya çıkmıştır Dershane U planının açık ucu üzerinde ayrı bir yapı görünümündedir Ön kısmına saçaklı bir sundurma eklenmiştir Dershane 600x600 m ölçüsünde kare planlı olup, üzeri kasnaksız bir kubbe ile örtülmüştür Dershane giriş kapısı dışında altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır

Giriş cephesine biri kapı üzerinde, diğer ikisi de yanlarda olmak üzere üç kitabe yerleştirilmiştir Bu kitabelerden 1560 tarihli olanında Yerebatan Sarnıcı içerisindeki suyun bu medreseye bağlanması için padişahın izin verdiği belirtilmiştir Diğer iki kitabeler ise medresenin kandillerine zeytinyağı satın alınması ve hayırsever kişilerin yaptığı bağışlarla ilgilidir

Medrese avlusunun ortasında bir kuyu ile mermer bir su haznesi bulunmaktadır Cafer Ağa Medresesi değişik dönemlerde onarılmış, son olarak 1989 yılında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından onarılmış ve medrese Kültür Merkezi ismi altında Geleneksel Türk el sanatlarının üretildiği, öğretildiği ve satıldığı bir turizm merkezine dönüştürülmüştür






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Cedid Mehmet Efendi Medresesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Kabasakal Caddesi ile Mimar Mehmet Ağa Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunan, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun restore ederek otel olarak kullanılan Yeşil Ev’in bitişiğindeki Cedid Mehmet Efendi Medresesi aynı zamanda Kabasakal Medresesi olarak da tanınmaktadır Medresenin tarihi geçmişi ile ilgili kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır Banisi olarak söylenen Cedid Mehmet Efendi’nin kim olduğu konusunda da Sicil-i Osmanî’de bu isme rastlanmamıştır Bu nedenle Cedid Mehmet Efendi’nin halktan bir kişi olduğu ve bu medreseyi yaptırdığı sanılmaktadır Medresenin mimari yapısı da XVIII yüzyılda yapıldığını göstermektedir

Cedid Mehmet Efendi Medresesi’nin kitabesi bulunmamaktadır Medresenin bütünü tamamlanmadan öğrenime açıldığı avlu revaklarının sütun başlıklarından yalnızca birinin işlenip, diğerlerinin eksik bırakılmasından anlaşılmaktadır Büyük olasılıkla da banisi medreseyi tamamlamadan ölmüş olmalıdır Bu medrese ile ilgili Ceride-i İlmiye ve Ders Vekâleti Medrese ve Müderris Defteri’nde ismi geçmektedir Buna göre, Cedid Mehmet Efendi Medresesi Taliyye üç sınıftan oluşmuş ve 30 öğrencisi bulunuyordu Bunun yanı sıra Esin Yücel’den öğrenildiğine göre Ders Vekâleti Medrese ve Müderris Defteri’nde medrese ile ilgili bir kayıt bulunmaktadır:

“Cedid Mehmet Efendi

Sultanahmed Hücre sayısı:12

Zemînî harabca, cereyân-ı havâya müsâ’id değil ise de, nufûz-ı ziyâya müsâ’idce 12 odası ve harab bir dershâne ile muhtâc-ı tathîr ve kûfi vüs’atde bir havli ve şadırvan ve bir de kuyusu mevcûd olup, abdesthâne, gusûlhâne, çamaşırhânesi ta’mîr olunduğundan kâfidir Lâyıkıyla ve mükemmel bir ta’mîr-i fennî ile talebe iskân edebilir Hâl-i hâzırdı pek iyi değildir 7 talebesi vardır 12 kadar talebe ikâmet edebilir Fî 20 ağustos 1330

Müderrisleri:

Ders-î âmmdan Kastamonulu

Mustafa Âsım Efendi

Ders-î âmmdan Filibeli Ahmed

Cevded Efendi

……77 İshak Paşa

Boş olub, biraz ta’mir edilir ise, talebe ikamet eder Birkaç zâbid namzedi vardır, memlekete gitmek üzeredir Fi 19 Kanun-ı evvel Sene 334

Medrese İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü’nün mülkiyetinde olup, 4 Nisan 1984 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu ile yapılan protokol ve Bakanlar Kurulu’nun 8 Mayıs 1983 gün ve 6506 Sayılı Kararı ile on yıllığına kuruma tahsis edilmiştir Bu tarihte bakımsız olan medrese Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nca YMimar Mustafa Pehlivanoğlu ve YMüh Vasıf Pehlivanoğlu tarafından yapılan restorasyonu 1987 yılında tamamlanmıştır

Medrese kesme taştan avlulu plan tipindedir Medreseye Kabasakal Caddesi üzerinde sıralanmış dükkânların arasından girilmektedir Mermer söveli, basit bir girişten sonra beşik tonozlu bir geçitten avluya ulaşılmaktadır Bu avlu dikdörtgen planlıdır İçerisinde kime ait olduğu bilinmeyen bir mezar, kuyu ve su haznesi bulunmaktadır Avlu üç taraftan dokuz sütunun taşıdığı sivri kemerli bir revak ile çevrelenmiştir Revaklardaki ince ve mermer sütunlar birbirleri ile sivri kemerlerle bağlanmıştır Bu revakların arkasında 12 adet üzeri kubbeli medrese hücresi bulunmaktadır Bu medrese odaları kare planlı olup, birer pencere ve kapı ile avluya açılmaktadır Medresenin Kabasakal Caddesi’nin köşesine rastlayan yerine yine kare planlı ve hücrelerden daha büyük bir dershane-mescit yapılmıştır

Günümüzde medrese Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun yönetiminde Osmanlı kültürünü yansıtan İstanbul El Sanatları Çarşısı olarak hizmet vermektedir

Hacı Beşir Ağa Medresesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Alemdar Mahallesi, Alay Köşkü Caddesi, Hükümet Konağı Sokağı ve Hacı Beşir Tekkesi Sokağı’nın sınırladığı alanda bulunan Hacı Beşir Ağa Külliyesi, cami, sıbyan mektebi, medrese, kütüphane, tekke, sebil ve iki çeşmeden meydana gelmiştir Bu yapı topluluğu Sultan III Ahmed (1703–1730) ve Sultan I Mahmud (1730–1754) dönemlerinde Darüs’saade Ağalığı yapan Hacı Beşir Ağa tarafından 1744–1745 yılları arasında yapılmıştır XIX yüzyılın ilk yarısında onarılan yapı topluluğu günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir

Medrese kesme taş ve tuğladan yapılmış olup, caminin minare kaidesinin yanında yer almaktadır Medresenin girişi kilit taşında küçük bir rozet bulunan basit bir kemerli kapıdır Girişi çepeçevre çeviren dikdörtgen çerçevenin arasına Şair Rahmi’nin 1744 tarihli manzum kitabesi yerleştirilmiştir

Dikdörtgen planlı medresenin avlusu batıda Hacı Beşir Tekkesi Sokağı boyunca devam eden dayanak duvarları ve diğer üç yönde de sivri kemerli revaklarla çevrilidir Kesme köfeki taşından yapılmış olan medresenin 15’i kare planlı ve kubbeli, istinat duvarına bitişik olan iki tanesi de tekne tonozlu ve dikdörtgen planlı 17 hücresi bulunmaktadır Hücrelerin önündeki yuvarlak revak kemerleri mermer sütunlar üzerine oturtulmuştur Medrese hücreleri birer kapı ve dikdörtgen söveli, demir lokmalı pencerelerle avluya açılmıştır Doğu kanadındaki hücrelerin cami avlusuna açılan ayrı birer penceresi de bulunmaktadır Odaların içerisinde ocaklar ve nişlere yer verilmiştir Ocakların tuğla örgülü, kare kesitli bacaları kurşun kaplı piramidal külahlarla dikkati çekmektedir Bu medresenin bir özelliği de dershane bölümünün bulunmayışıdır

Rüstem Paşa Medresesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Cağaloğlu’nda Rüstem Paşa ile Hoca Hanı sokaklarının kesiştiği yerde bulunmaktadır Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan ile evlenen ve 1544–1553; 1555–1561 yıllarında sadrazamlık görevinde bulunan Rüstem Paşa Eminönü’ndeki külliyesinin yanı sıra bu medreseyi de 1550–1551 yıllarında yaptırmıştır

Medrese Haliç’e doğru eğimli bir arazide olup, kuzeyi dayanak duvarları ile desteklenmiş bir teras üzerindedir Medresenin kuzeydoğu duvarı da bu dayanak duvarından yaklaşık 750 m geriye çekilmiştir Bulunduğu yerden kuzeybatıya doğru kıvrılarak devam eden medrese, XVIII yüzyıl sonrasında yapılmış bir su terazisi ile birleştirilmiştir

Kesme köfeki taşı ve tuğladan yapılan medrese Mimar Sinan’ın eseridir Bu medresede Mimar Sinan Amasya’da Kapı Ağası Medresesinde uyguladığı sekizgen planlı avlu düzenini tekrarlamıştır Ondan farklı olarak bu medrese dıştan kareye dönüştürülmüş ve köşe dönüşlerinde değişik bir çözüm uygulamıştır Güneydoğu cephesinin ortasındaki kemerli bir kapıdan içerisine girilen sekizgen planlı avlunun ortasına kümbet şeklinde bir şadırvan yerleştirmiştir Avlu birbirine eşit yükseklikte çepeçevre revaklarla çevrilmiştir Kıble yönüne 4200x4300 m ölçüsünde kareye yakın dershane yerleştirilmiştir Bu dershanenin yarısı hücrelerin içerisinde, yarısı da dışarıya taşacak biçimdedir Revak zemininden bir basamak yüksekliğindeki dershaneye basık kemerli bir kapıdan girilmektedir

İç mekân dışarıya açılan pencerelerin yanı sıra kemerli nişlerle hareketlendirilmiştir Güneydoğu duvarının ortasında da sonradan yapıldığı sanılan küçük bir mihrap nişine yer verilmiştir Dershanenin pencereleri ana yapıdan dışarıya çıkıntı yapan cephelere, yan duvarlarda bir alt ve bir üst; kuzeydoğu cephesinde iki alt ve birbirine eşit yükseklikte üç üst pencere düzenindedir Kubbe geçişi içeriden mukarnaslı tonoz üçgenlerle sağlanmıştır Avlu revaklarının arkasına hücreler sıralanmıştır Dershaneye bitişik olan hücrelerin üzeri kubbe ve piramidal yarım kubbelerle örtülmüştür

Medresenin kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde derinliklere yerleştirilmiş iki eyvan vardır Bu bölümlere de üçü eyvandan girilen beşer hücre sığdırılmıştır Toplam 22 adet olan medrese hücreleri değişik boyut ve plan düzenindedir Medresenin güneybatı köşesindeki hücreler dışta sekizgeni oluşturacak biçimde sıralanmıştır Kare ve sekizgen arasında kalan alçak plandaki bahçe duvarı ile sınırlanan yere de helâ ve gusülhaneler yerleştirilmiştir

Medresenin güney köşesi diğerlerinden farklı olan bir üst örtü düzenine sahiptir Diğerlerinden farklı olan bu mekânın bazı araştırmacılar tarafından hamam olduğu ileri sürülmüştür Bununla beraber bu mekânın mutfak olarak tasarlandığı da düşünülmektedir

Medrese değişik zamanlarda onarılmış ve bu yüzden de bazı yerlerine ilaveler yapılmıştır 1869 yılında kadar medrese görevini sürdüren yapı, 1918 yangınında, yangından zarar görenler tarafından işgal edilmiş, Cumhuriyet döneminde önce Kimsesizler Yurdu, 1966’dan sonra üniversite öğrencilerinin yurdu olarak kullanılmıştır 1987’den itibaren de Eminönü İlçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından kullanılmaktadır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Çarşıkapı’da Divan Yolu Caddesi üzerinde bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi’ni Sultan IV Mehmet (1648–1687) döneminde Kaptan-ı Derya ve Sadrazamlık görevlerini yapmış olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yaptırmaya başlamıştır Ancak sadrazamın II Viyana Kuşatmasındaki başarısızlığından ötürü 1683 yılında yapı topluluğu yarıda kalmıştır Dershane üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre de oğlu Ali Bey tarafından Mimar Hamdi’ye 1690 yılında tamamlattırılmıştır

Yapı topluluğu Darül Hadis Medresesi, dershane-mescit, sıbyan mektebi, sebil, dükkânlar ve hazireden meydana gelmiştir Külliyenin dershane-mescidi avlunun kuzeydoğu köşesinde sekizgen planlı bir yapı olup, kesme köfeki taşından yapılmıştır Dershane-mescidin üzeri içten pandantifli, dıştan da sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Avlu zemininden biraz daha yüksek olan dershanenin girişi önünde dört, yanlarında da birer tane olmak üzere altı mukarnas başlıklı, sivri kemerlerle birbirine bağlanmış bir revak bulunmaktadır Revakın üzeri ahşap tavanlı olup, ortadaki kemer diğerlerine göre daha geniş ve yüksektir Buradaki kemer üzerinde bulunan kitabe sülüs yazı ile yedi beyitten meydana gelmiş olup, yarıda kalan külliyenin Kara Mustafa Paşa’nın oğlu Ali Bey tarafından Mimar Hamdi’ye tamamlattırdığı yazılıdır

Dershane-mescit çift sıralı pencerelerle aydınlatılmış olup, alt sıradaki pencereler köfeki taşından sivri hafifletme kemerli dikdörtgen sövelidir Üst sıra pencereler ise sivri kemerlidir İç kısmında mihrap nişi ve duvarlarda da dolaplara yer verilmiştir

Dershane-mescidin karşısındaki avluda medrese odaları U şeklinde sıralanmıştır Önlerinde revaklar bulunan medrese hücreleri batı ve güneyde on odadan meydana gelmiştir Medrese hücrelerinin revak cepheleri kesme köfeki taşından olup, batı ve güney yönlerindeki cepheleri taş-tuğla duvar örgüsüne sahiptir Baklava başlıklı dokuz mermer sütuna oturan ve sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmış olan revaklar ile medrese odalarının üzerleri pandantifli kubbelerle örtülmüştür Bunlardan köşe odası dikdörtgen planlı, diğerleri ise kare planlıdır Dikdörtgen olan odanın güneyinde kubbe, kuzeyinde de içeriye girişi sağlayan yer beşik tonozla örtülmüştür Köşe odasında girişi sağlayan kapı diğer odalarda da basık kemerli birer kapı ile ikişer dikdörtgen penceresi bulunmaktadır Medrese odalarının içerisinde yuvarlak kemerli ocak nişi ve bunun iki yanında da birer dolap nişine yer verilmiştir Bu pencereler dıştan tuğladan yuvarlak kemerli ve dikdörtgen söveleri köfeki taşından yapılmıştır

Medresenin avlu kapısının yanına revak cephesinin üst köşesine de bir kuş köşkü yerleştirilmiştir Medrese avlusundaki havuz günümüze gelememiştir Revak kemerleri yakın tarihte Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyon sırasında camekânla kapatılmıştır Külliyenin Divan Yolu Caddesi’ne bakan cephesindeki dükkânlar 1956–1957 yıllarında caddenin genişletilmesi sırasında yıkılmıştır Bu arada önündeki sebil ve hazire yan sokağa taşınmıştır

Yapı topluluğu Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1960 yılında restore edilmiştir Günümüzde medrese ve yanındaki sıbyan mektebi İstanbul Fetih Cemiyeti ile Yahya Kemal Enstitüsü’ne tahsis edilmiştir

Sinan Paşa Medresesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Beyazıt Çarşıkapı’da Yeniçeriler Caddesi ile Bileyciler Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan Sinan Paşa Külliyesi’ni Sadrazam Koca Sinan Paşa Mimar Davut Ağa’ya 1593 yılında yaptırmıştır Yemen Fatihi Sinan Paşa’nın yaptırmış olduğu bu külliye medrese, dershane-mescit, türbe ve sebilden meydana gelmiştir

Külliye simetrik olmayan bir plan düzenine göre avlu içerisinde yer almaktadır Külliyeyi oluşturan medrese, türbe ve sebil güney ve batı yönlerindeki kesme taş duvarlar içerisine alınmıştır Ayrıca ana caddeye bakan avlu duvarının türbe hizasına sivri kemerli demir şebekeli pencereler açılmıştır Avlu duvarı ile medrese arasındaki bahçe XVIII yüzyılın sonlarında hazireye dönüştürülmüştür Böylece içerideki mezarların dışarıdan görünebilmeleri için duvarın bir bölümü yıktırılmış ve barok üslupta bir kemerle yükseltilmiştir Yapı topluluğunun basık kemerli avlu giriş kapısı da bu cephenin üzerindedir Bunun biraz ilerisinde cadde ile sokağın kesiştiği yere de sebil yerleştirilmiştir

Medrese Klasik Osmanlı üslubunda yapılmıştır Dikdörtgen planlı, revaklı avlulu olan medresenin üç tarafı hücrelerle çevrilmiştir Dershane-mescit ise Osmanlı medrese planlarının geleneksel düzeninden ayrı olarak medrese hücrelerine bitiştirilmiştir Böylece dershane revakı hem medreseye, hem de dershaneye girişi sağlamıştır Avlu çevresindeki medrese hücresi on altı adet olup, hepsi kare planlıdır Üzerleri kubbe ile örtülüdür Hücreler avluya birer kapı ve birer pencere ile dışarıya ise altlı üstlü iki pencere sırası ile açılmıştır Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, üst sıradakiler de alçı şebekeli sivri kemerlidir Hücrelerin önündeki baklava başlıklı on dört sütun birbirlerine kemerlerle bağlanmış, üzerleri de kubbelerle örtülmüştür

Medresenin iç avlusunda sekizgen planlı bir şadırvan bulunmaktadır Bu şadırvan baklava başlıklı sekiz sütunun taşıdığı bir çatı ile örtülüdür Şadırvanın ortasına sekizgen planlı mermerden yapılmış bir de havuz eklenmiştir Ayrıca avlu içerisine bir su kuyusu ile mermerden su teknesi de eklenmiştir

Medresenin batısında bulunan dershane-mescit Erken Osmanlı mimarisini anımsatacak biçimde ters T planı göstermektedir Önünde iki sütun ve bir paye üzerine oturmuş üç gözlü bir revaka yer verilmiştir Bu revakların iki bölümü kubbe diğerleri de tonozla örtülüdür Dershanenin duvarları bir sıra taş ve üç sıra tuğlanın alternatifli olarak örülmesinden meydana gelmiştir Dershanenin üzeri sekizgen kasnaklı tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe içerisindeki kalem işleri XIX yüzyılın sonlarında yapılmıştır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Şehzade Mehmet Medresesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) kendisinden sonra padişah olmasını arzu ettiği Şehzade Mehmet’in ölümü üzerine yaptırmış olduğu külliyenin bir bölümünü medrese oluşturmaktadır Caminin kitabesinden öğrenildiğine göre külliyenin yapımına 1544 yılında başlanmış ve 1548 yılında da tamamlanmıştır Medresenin giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1546–1547 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır

Medrese kesme köfeki taşından yapılmış olup, yapı topluluğunun dış avlu kuzey duvarını oluşturmaktadır Klasik Osmanlı medrese mimarisinden simetrik olmayışından ötürü ayrılmaktadır Dershane ve 20 medrese hücresinden meydana gelmiştir Medrese hücrelerinin önünde yuvarlak mermer sütunlar baklava başlıklı olup, birbirleri ile yuvarlak kemerlerle birleştirilmişlerdir Bunların üzeri kubbe ile örtülüdür Revakların arkasındaki medrese hücreleri kubbeli olup, avluya bir kapı ve bir de dikdörtgen söveli pencere ile açılmaktadır İçlerinde ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır Girişin karşısına bir eyvan ve helâlar yerleştirilmiştir Dershane kısmının içerisinde bulunan mihrap burasının aynı zamanda mescit olarak da kullanıldığını göstermektedir

İstanbul medreseleri arasında üst düzey eğitim veren bir kurum olup, zamanla harap olmuş, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir 1950 yılından sonra da Yüksek Eğitim Kız Öğrenci Yurdu olmuştur

Seyyid Hasan Paşa Medresesi (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesi, Beyazıt Vezneciler’de, Kimyager Derviş Sokağı üzerinde bulunan bu medrese Sultan I Mahmut (1730–1754) dönemi sadrazamlarından Seyyid Hasan Paşa tarafından yaptırılan külliyenin medresesidir Külliye medresenin yanı sıra sıbyan mektebi, sebil, çeşme ve dükkânlardan meydana gelmiştir Mimarbaşı Çelebi Mustafa Ağa tarafından yapılmıştır

Medrese fevkâni olarak kesme köfeki taşı ve tuğladan yapılmıştır Zemin katın ortasında giriş kapısı, bunun iki yanında beşik tonozlu ikişer dükkâna yer verilmiştir Sol taraftaki dükkânların yanında sıbyan mektebinin kapısı ile çeşme ve sebil bulunmaktadır Giriş kapısı kesme köfeki taşından yuvarlak kemerlidir Üzerine Şair Nimet’in on sekiz mısralık talik yazılı kitabesi yerleştirilmiştir Giriş kapısından merdivenle çıkılan üst katta medrese ve sıbyan mektebi bulunmaktadır

Dershane kısmı konsolların yardımı ile zemin katın üzerine oturtulmuştur Buradaki medrese hücreleri sekiz tane olup, revaklı avluyu L şeklinde kuşatmaktadır Medresenin üst katı bir sıra taş, üç sıra tuğla ile yapılmıştır Medresenin beş hücresi sol yan cephede olup, burası on sekiz pencere ile dışarıya açılmaktadır Bunlar dikdörtgen mermer söveli olup, demir parmaklıklıdır Ayrıca sağ yan cephede bulunan dershane-mescit ile pencereler de dışarıya açılmaktadır Yapının tümü iki sıra halinde kirpi saçaklıdır Medrese içerisindeki dershane bölümü tromplu bir kubbe ile örtülüdür Buradaki kalem işleri barok üslupta olup, yapının tümünde başka bir bezemeye rastlanmamaktadır

Cafer Paşa Medresesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Merkez Mahallesi’nde Kalenderhane Caddesi ile Kızıl Değirmen Sokağı’nın birleştiği yerde bulunan medrese, dergâh ve türbeden meydana gelen yapı topluluğunu XVI yüzyıl vezirlerinden Cafer Paşa yaptırmıştır Külliyenin dergâh üzerindeki manzum kitabesindeki ebcet hesabına göre yapı topluluğu 1575 yılında yaptırılmıştır

Medrese on oda ve bir de dershaneden meydana gelmiştir Avlu etrafında U şeklinde sıralanmış medrese hücreleri ve dershane kesme köfeki taşından yapılmıştır Plan düzeninde dershane kısmı U şeklindeki planın kısa kenarındaki hücreye bitiştirilmiştir Kare planlı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür İç kısmında girişin karşısına gelen bir mihrap nişi, bunun iki yanında da birer dolap bulunmaktadır Dışarıya girişin iki yanında, dergâha yönelik cephesinde de dikdörtgen söveli ikişer penceresi bulunmaktadır Medrese hücreleri U planının kısa kenarında üçer tane, uzun kenarında da altı adettir Bu hücrelerin üzerleri pandantifli kubbeler ile örtülmüş, dışarıya ikişer pencere ile açılmışlardır Medresenin avluya yönelik cepheleri taş ve tuğladan, arka cepheleri ise moloz taşla örülmüştür

Yapı topluluğu Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1975 yılında restore edilmiştir Günümüzde Kuran Kursu olarak kullanılmaktadır

Fatih (Eyüp Sultan Cami Medresesi) Medresesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Eyüp Camisi’nin avlusunda bulunan bu medrese Fatih Sultan Mehmet (1441–1446/1451–1481) döneminde Eyüp Sultan Külliyesi ile birlikte yaptırılmıştır Neşri Tarihi’nde “Ebu-Eyyüb-ı Ensari’den bir imaret ve bir medrese ve bir cami ve bir hamam yapılmıştır” yazılıdır Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinde de “cami hariminde her neci güzelliklerle bezenmiş ve kubbelerle süslü, altı hücreli değerli bir medrese bina etti” yazılıdır

Ekrem Hakkı Ayverdi bu medrese odalarının on altı tane olduğunu belirtmiştir Bu medresenin hücreleri cami revakından başlayarak türbenin sağ ve soluna kadar uzanıyordu Sağ taraftaki medrese odalarının bulunduğu yere sonradan Beşir Ağa Türbesi, Cüzhane; sol tarafındaki hücrelere de Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa’nın türbesi yapılmıştır

Medrese cami ile birlikte 1766 depreminde zarar görmüş, 1798 yılında cami yenilenmişse de medrese odaları tamamen ortadan kaldırılmış ve bugün avluya dönüştürülmüştür

Küçük Emir Efendi 1528 yılında ölümüne kadar bu medresede ders vermiştir






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




İsmihan Sultan (Yazılı Medrese, Sokullu Mehmet Paşa Medresesi) Medresesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Cami-i Kebir Caddesi’nde Sokullu Mehmet Paşa Türbesi’nin karşısında bulunan bu medrese kitabesinden öğrenildiğine göre, Yavuz Sultan Selim’in (1512–1520) kızı İsmihan Sultan tarafından 1568 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır

Medresenin avlu kapısı üzerinde üç satır halinde Arapça bir kitabe bulunmaktadır:

“Hazret’üs-Sultan bint-i Han Selim

Ehl-i Hayrât alâ vü ceh’ül-umum

Medresenin 12 mısralı tarih beyti:

“Kâle târihen nihadi behâ

İnhâ dar’üd-tahsil-i ulum

976 (1568)

Medrese hücrelerine açılan kapısında kitabe bulunmamaktadır Kesme köfeki taşından yapılmış olan medrese odaları dikdörtgen bir avlunun iki tarafına yerleştirilmiş on dokuz hücreden meydana gelmiştir Avlunun iki tarafında sıralanmış olan hücrelerin on dokuzu öğrenci odası, biri giriş holü ve ikisi de eyvandır Eyvanlardan biri iç, diğeri de dış avluya bakmaktadır Dış avluya bakan eyvanın yanında iki odalı bir hizmet bölümüne yer verilmiştir Avluyu çevreleyen duvarlar kapılar dışında sağırdır Hücreler birbirinin eşi ölçüdedir Bu hücrelerin üzerleri 340 m çapında pandantifli kubbelerle ile örtülü olup, içlerinde ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır Medresenin girişi dershanenin hemen altında yer almaktadır Hücrelerin önünde üzerleri kubbeli ikisi mermer, diğerleri de köfeki taşından yirmi dört sütunlu bir revak bulunmaktadır

Medresenin dershanesi hücrelere göre daha yüksek olup, üzeri kurşun kaplı bir kubbe ile örtülüdür İç mekân altta dikdörtgen söveli altı pencere, üstte de alçı şebekeli, vitraylı üç pencere ile aydınlatılmıştır Kubbenin içerisi XIX yüzyılda yapılmış kalem işleri ile bezelidir Ayrıca avlunun orta yerine de dikdörtgen bir şadırvan yerleştirilmiştir

Dershane-mescit Sokullu Mehmet Paşa’nın eşi İsmihan Sultan adına yaptırılmış olup, önünde tek kubbeli küçük bir revakı bulunmaktadır Dershane on iki köşeli kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür İç mekândan kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır Medrese ile birlikte dershane de üç sıra tuğla hatıllı köfeki taşından yapılmıştır

Medrese Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1957 yılında onarılmıştır

Zal Mahmut Paşa Medresesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Defterdar Caddesi ile Zal Paşa Caddesi arasında bulunan Zal Mahmut Paşa Külliyesi’ni Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) sadrazamı Zal Mahmut Paşa ile karısı Yavuz Sultan Selim’in (1566–1574) kızı Şah Sultan tarafından cami, medrese, türbe ve çeşmeden oluşan bir külliye olarak yaptırılmıştır Bu yapı topluluğunun üzerinde kitabesi olmadığından yapım tarihi konusunda kesin bir tarih verilememektedir

Yapı topluluğunun bölümlerinden biri olan bu medresenin, Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tuhfetü’l Mimarin’de ismi geçmektedir XVI yüzyılda yapılmış Klasik Osmanlı medreselerinden bir örnektir Medresenin 1580 yılında cami ile birlikte yapıldığı sanılmaktadır CBaltacı medresenin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki arşiv kayıtlarına göre 1579–1580 yıllarında fevkâni olarak yapıldığını belirtmiştir Yapı topluluğunun 1569–1570 tarihli vakfiyesinde medresenin 9 danişmende ikişer akçe, müderrise de 30 akçe verildiğini yazmaktadır

Medrese arazi eğiminden ötürü kuzey doğu yönünde, caminin yan sahnının aşağı kotunda kalmıştır Kot farkından ötürü de medrese hücreleri alt yapı üzerine oturtulmuştur Bu nedenle de simetrik olmayan bir düzen yapıya hâkim olmuştur Medrese hücreleri caminin karşısında U şeklinde avlu etrafına sıralanmış, üzerleri kubbeli on üç oda ve bir dershaneden meydana gelmiştir Dershane hücrelerin bir köşesindedir Revaklar yalnızca iki oda grubunun önünde kalmış, arazi eğiminden ötürü de güneybatıdaki odaları üzerleri aynalı tonozlu dikdörtgen planlar halinde düzensiz olarak yapılmıştır Caminin son cemaat revakı ile medrese revakları arasında bazı uyumsuzluklar görülmektedir

Medresenin üst katındaki avlusu merdivenle aşağı kottaki avluya bağlanmıştır Alt kattaki avluda ise değişik biçimde üst örtüleri ile dikkat çeken, kuzey tarafında altı, bunun sağında da dört oda yer almakta olup, simetrik olmayacak şekilde yerleştirilmiştir Doğu tarafındaki üzeri kubbeli üç oda, tonozlu bir büyük oda ve yüksek kubbeli bir dershane bulunmaktadır Odaların önüne de sütunlu bir revak eklenmiştir

Medrese külliye ile birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1960 yılında onarılmıştır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Behram Kethüda Medresesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesinde Mahpeyker Kösem Sultan’ın kethüdası olan Behram Kethüda’nın yaptırmış olduğu medresenin ismine kaynaklarda rastlanmakla beraber, Eyüp’teki yeri ve yapım tarihi bilinmemektedir Behram Kethüda’nın 1646 yılında ölümünden önce yapıldığı sanılmaktadır

Cezeri Kasım Paşa Medresesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Çömlekçiler civarında, Zal Paşa Caddesi ile Akar Çeşme Sokağı’nın bulunduğu yerdeki Cezerizade Kasım Paşa’nın 1515’te yaptırmış olduğu camisinin avlusunda bulunan medrese günümüze gelememiştir Kaynaklarda ahşap olduğu belirtilen bu medresenin mimari yapısı ile ilgili de bilgi bulunmamaktadır Necmeddin Mehmed Efendi bu medresede ders vermiş ve caminin mihrabı önüne gömülmüştür

Defterdar Nazlı Mahmut Efendi Medresesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi Çömlekçiler semtinde, Defterdar Caddesi’nde bulunan 1541 yılında yapılmış Defterdar Camisi’nin yanındaki medrese günümüze gelememiştir Medrese ile ilgili olarak yalnızca Hüseyin Ayvansarayi Hadikat’ül Cevami adlı eserinde bazı bilgiler vermektedir:

“Ahşap medrese, mütevelli reyi ile evli olanlara oda oda kiraya verilmiştir

Bu medresenin yanındaki sıbyan mektebi ile birlikte 1766 yılında yıkıldığı sanılmaktadır

Kazasker Arif Efendi Medresesi (Eyüp)

İstanbul ili Eyüp ilçesi, Yusuf Muhlis Paşa Caddesi ile Ruznameci Çıkmazı’nın birleştiği yerde bulunan bu medrese günümüze gelememiştir Bugün arsası üzerinde Ziraat Bankası bulunmaktadır

Kazasker Abdülbaki Arif Efendi, Selanik, Bursa ve Mısır Mollası olmuş, 1700 tarihinde de İstanbul Kadılığı’na getirilmiştir Son olarak Rumeli Kazaskerliği görevini yapmış, 1713 tarihinde de ölmüştür Mezarı Eyüp Sultan Camisi’nin Bostan İskelesi’ne açılan avlu kapısının solundadır Medreseyi ölümünden sonra vasiyeti üzerine damadı ve talebesi Abdürrahim Faiz Efendi yaptırmıştır

Medresenin mimari yapısı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır

Taşköprüzade Medresesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesinde, Taşköprüzade İsameddin Ahmet Efendi’ninm yaptırmış olduğu bu medresenin Eyüp’teki yeri ve yapım tarihi bilinmemektedir Taşköprüzade’nin 1561 yılında öldüğü dikkate alınacak olursa medresenin bu tarihten önce yapıldığı sanılmaktadır Medresenin mimari yapısı ile ilgili kaynaklarda hiçbir bilgiye rastlanmamıştır

Kangırılı Mustafa Efendi Medresesi (Eyüp)

İstanbul, Eyüp ilçesi, Nişanca’da Nişancı Mustafa Paşa Caddesi ile Davut Ağa Caddesi’nin birleştiği yerde bulunan bu medrese ile ilgili kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır Yalnızca bu medresenin sonradan Şeyh Murat Efendi dergâhına dönüştüğü bilinmektedir Hüseyin Ayvansarayi Hadikat’ül Cevami’de Şeyh Murat Efendi Tekkesi mescidi ile ilgili bazı bilgiler vermektedir:

“Banisi Şeyhülislâm Minkârizade Yahya Efendi’nin damadı Anadolu’dan mazulen vefat eden Kangırılı (Çankırı) Mustafa Efendi’dir Aslında medrese olarak yapılmıştır

Medreseyi Damat Mustafa Rasih Efendi yaptırmıştır İstanbul kadısı ve Rumeli payesi verilen Mustafa Rasih Efendi 1684 yılında ölmüştür Medreseyi hangi tarihte yaptırdığı kesinlik kazanamamakla beraber burada bulunan 1652 tarihli mezar taşına göre, bu tarihten önce yaptırıldığı sanılmaktadır

Medrese L şeklinde bir plan düzeninde olup, üzeri kubbelidir Hücrelerin önünde kubbeli revaklar bulunuyordu Bu revaklar XX yüzyılın başlarında yıkılmış ve 1983 yılında da yeniden yapılmıştır Medrese odalarının arkasındaki bahçede ise tekke şeyhinin eliböğründelerle çıkmalı üç katlı ahşap bir meşrutası bulunuyordu Bu meşruta da 1983 yılında yıkılmıştır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Gazenfer Ağa Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Kırkçeşme Mahallesi, Atatürk Bulvarı üzerinde, Bozdoğan Kemeri’ne bitişik olan Gazanfer Ağa Medresesi 1596 tarihli vakfiyesinden öğrenildiğine göre Sultan III Mehmet’in (1595–1603) Kapı Ağalarından, Hasodabaşısı Gazanfer Ağa tarafından yaptırılmıştır XVI yüzyılın sonlarında yapılan bu medrese Davut Ağa’nın mimarbaşılığı sırasında yapılmıştır

Medrese türbe ve sebilden meydana gelmiştir Girişteki ön avlunun karşısına medrese hücreleri, kuzeydoğu köşesine Gazanfer Ağa’nın türbesi, güneydoğu köşesine de dışarıya taşkın biçimde sebil yerleştirilmiştir Avlu duvarı ile türbenin arasına sonradan yapılan gömülerle küçük bir de hazire meydana gelmiştir

Medrese 1782 yangınında harap olmuş, çeşitli zamanlarda onarılmış, son olarak da 1943–1944 yıllarında onarılmış ve günümüze iyi bir şekilde gelebilmiştir Ön avlunun batısında yer alan medresenin avlusu kare planlıdır Kesme köfeki taşı ile yapılmış olup, batı yönündeki duvarları taş ve tuğla dizilerinden oluşturulmuştur Medresenin doğu cephesinin ortasındaki kapı basık kemerlidir Ön avludan iki basamakla çıkılan sahanlığın üzeri ahşap bir saçakla örtülmüştür Baklava başlıklı on iki sütunun taşıdığı revakların üzeri pandantifli geçişlerle on altı kubbe ile örtülmüştür Revakların arkasındaki giriş dışında medrese U şeklinde on dört hücreden meydana gelmiştir Güneybatı köşesine ise bir oda daha eklenmiştir Medrese hücreleri kare planlı, üzerleri de pandantifli kubbelerle örtülmüştür Bu odalar birer kapı ve pencere ile avluya açılmışlardır Avlunun kuzey ve güneyindeki odalar ikişer üst pencere ile aydınlatılmıştır Kuzey ve güneydeki odalar alt ve üst pencerelerle arkadaki iç avluya da açılmıştır Odaların içerisinde birer ocak nişi ile onun iki yanında da birer dolap nişine yer verilmiştir

Girişin karşısına gelen dershane-mescit kare planlı olup, zeminden 050 m yükseklikte ve dışarıya taşkın olarak yapılmıştır Avluya iki renkli taşın alternatifli sıralanması ile meydana gelmiş bir yay kemerle açılmıştır Dershanenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür İkisi altta, üçü de üstte olmak üzere revaklara, altlı üstlü beşer pencere ile de arkadaki iç avluya açılmıştır

Dershanenin içerisinde karşılıklı birer niş iki yan duvara yerleştirilmiştir Bu nişlerden biri mihrap nişi olarak kullanılmıştır Bu nişlerin yanına da birer dolap nişi yapılmıştır

Gazanfer Ağa Medresesi 1943–1944 onarımından sonra Belediye Müzesi olarak kullanılmıştır Günümüzde Büyükşehir Belediyesi tarafından Karikatürcüler Derneği’ne 1989’da kiralanmış olup, günümüzde Karikatür ve Mizah Müzesi olarak hizmet vermektedir

Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Saraçhanebaşı’nda, Mimar Ayas Mahallesi’nde bulunan Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi, dershane-mescit, kütüphane, sıbyan mektebi, on altı medrese hücresi, sebil ve sonradan bunlara eklenen bir çeşmeden meydana gelmiş olup, 2580 m2’lik bir alana yayılmıştır Medreseyi Sultan II Mustafa (1695–1703) devrinin sadrazamı Köprülüzade ailesinden Amcazade Hüseyin Paşa yaptırmıştır

Amcazade Hüseyin Paşa, Sultan IV Mehmet (1648–1687) zamanında Osmanlı devletinin çeşitli görevlerinde bulunmuş, 1683’te Viyana’yı ikinci kez kuşatan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın yanında bulunmuştur Viyana Kuşatması’nın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine diğer devlet yöneticileri gibi tüm yetkileri alınarak Rikab-ı Hümayun’a gönderilmiştir Daha sonra Gelibolu yakınındaki Çardak’a muhafız olmuş, Suyolcuzade Vezir Ali Paşa’nın 1688’de ölümü üzerine Seddülbahir muhafızlığına vezir unvanı ile getirilmiştir Bundan sonra bir süre sadaret kaymakamlığı, yeniden Seddülbahir muhafızlığı ve kaptan-ı deryalık görevlerinde bulunmuştur Bu dönemde Sakız Adası Osmanlı topraklarına katılmıştır Ardından Anadolu’da çıkan ayaklanmaları bastırmaya çalışmış, Sultan II Mustafa döneminde Macaristan’da Alman ordusu ile savaşmış, sadrazamlık makamına getirilmiştir Kendi arzusu ile bu görevden ayrıldıktan sonra Silivri’deki çiftliğinde 1702’de ölmüştür

Amcazade Hüseyin Paşa Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı ve gerilemeye başladığı zor döneminde sadrazamlık yapmıştır Paşanın bu medreseden başka Boğaziçi’nde yalısı, Edirne’de Buçuktepe’de yaptırdığı kasır ve Bursa’da bir tekkesi bulunmaktadır Ayrıca Edirne’de başta çeşmeler olmak üzere çeşitli hayır eserleri de vardır

Amcazade Hüseyin Paşa Medreseyi 1697–1702 yıllarında devam eden sadareti sırasında yaptırmıştır Mimarbaşı İbrahim Ağa tarafından yapılmıştır Yapı topluluğu doğal afetlerden ve yangınlardan ötürü zaman zaman harap olmuştur Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1940 ve 1957, 1958 yıllarında onarılmıştır Yapı topluluğunun yıkılan bölümleri, özellikle medrese hücreleri, kütüphane ve sıbyan mektebi yeniden onarılmış ve 1966 yılı sonlarında orijinal görünümüne uygun biçimde restore edilmiştir Yapı topluluğunu ilk defa 1940 yılında Ekrem Hakkı Ayverdi 1957–1958 yıllarında da Y Mimar Fikret Çuhadaroğlu restore etmiştir

Medresenin yuvarlak kemerli girişinin yanında 1739 yılında eklenmiş Şeyhülislâm Mustafa Efendi Çeşmesi ile altında dört dükkân bulunan sıbyan mektebi bulunmaktadır Kapının diğer yanında da üç ayrı bölüm halinde hazire ve sebil bulunmaktadır Yuvarlak kemerli giriş kapısı köfeki taşından olup, profilli silmelerle daha belirgin bir şekle sokulmuştur Kapının üzerine kartuşlar içerisine alınmış on iki mısralık sülüs yazılı Arapça bir kitabe yerleştirilmiştir

Kitabe:

Lillâhi darun benahu

Lil ilmi sardun mücedded

Nizâmu ikdil meani

Fi ısrı hayrın muarded

Hayfu tefada yakinen

Annalgana imâ suyed

Fâzet simahu münibin

Hüsnü’l mesâi tezevved

Tarih-i tekmil-ia kad

Alhâ tamamen bimuhrad

Şedel Hüseynu vezirân

Lil ilmi dâran veceddet

Giriş kapısından külliyenin ortasında şadırvan bulunan oldukça geniş bir avluya girilmektedir Avlunun sağ tarafında kütüphane ile sıbyan mektebi ve dört medrese hücresi, girişin karşısında on bir medrese hücresi, sol tarafta da iki medrese hücresine yer verilmiştir Böylece medrese on yedi hücreden meydana gelmiştir Avlunun sol tarafında ise dershane-mescit bulunmaktadır

Medrese hücreleri dershane-mescit ile kütüphane arasında kalan alanda, avluyu U şeklinde çevrelemektedir Amcazade Hüseyin Paşa vakfiyesinde on altı medrese hücresinin ismi geçmesine rağmen bugün on yedi medrese hücresi bulunmaktadır Bunlardan on yedinci hücre kuzey ve doğu medrese hücrelerinin birleştiği köşede üzeri açık bir mekândır Bunun on yedinci hücre olup olmadığı da tartışmalıdır

Medrese hücrelerinin önünde baklava başlıklı, yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış, üzerleri kubbeli bir revak bulunmaktadır Bunların üzeri kubbelerle örtülmüştür Medrese hücreleri 400x400 m ölçüsünde kare planlı olup, üzerleri küçük kubbelerle örtülüdür Bu kubbelerin birbirleri ile eş olmadıkları dikkati çekerse de bu durum büyük olasılıkla değişik dönemlerde zarar gören yapının onarımı sırasında meydana gelmiştir Köfeki taşından basık kemerli bir kapı ile içerisine girilen hücrelerin her birinin içerisinde iki veya üç dolap nişleri ve bir de ocak bulunmaktadır

Medresenin dershane-mescidi üç taraftan yirmi iki mermer sütunun çevrelediği bir revakla görkemli bir konumdadır Bu revakların üzerleri kubbe, çapraz ve ayna tonozlarla örtülmüştür Bunların da üzerlerini düz ve meyilli bir çatı örtmektedir Revakları meydana getiren sütunlar beyaz mermerden olup, başlıkları stalaktitlidir Yalnızca güneydeki üç başlık baklavalıdır Dershanenin girişi özellikle belirtilmiş ve burada içten malakâri sıvalı bir kubbeye yer verilmiştir Girişin iki yanına da birer niş yerleştirilmiştir Girişin üzerinde koyu mavi zemine yaldızlı bir sülüsle bir kitabe konulmuştur

Kitabe:

Kad bena hâzihil buk’at-ül mübâreket-ül hasenete fid devlet-i Sultan Mustafa Han veziri-ül âzam Hüseyin Paşa fi seneti İsnâ aşere ve miete ve elf h1112 (1700)

Dershane kesme köfeki taşından olup, her kenarı 450–700 m arasında değişen sekizgen planlı olup, üzeri 1100 m çapında merkezi bir kubbe ile örtülüdür Kubbe kasnaksız olup, tamamen duvarlar üzerine oturtulmuştur Altlı üstlü iki dizi halinde ve sekizgenin her kenarında ikişer tane olmak üzere yirmi sekiz tane pencere ile aydınlatılmıştır Alt sıra pencereler dikdörtgen mermer söveli, üst sıradaki pencereler ise sivri kemerlidir Giriş ekseni üzerinde bulunan mihrap yedi köşeli mermerden olup, mukarnaslı olarak sonuçlanır Mihrabın üzerine sülüs yazı ile “kalellâhu taâlâ küllemâdahale aleyha zekeriyyel mihrap” yazılıdır

Medrese avlusunun sağında dershane karşısında iki katlı kütüphane bulunmaktadır Ampir üslubuna yakın kütüphanenin üzerindeki h 1168 (1755) tarihli kitabesinden öğrenildiğine göre 1755 depreminden sonra Amcazade Hüseyin Paşa’nın kızı Rahmiye Hatun tarafından buraya eklenmiştir

Külliyenin ön cephesinde bulunan sıbyan mektebine dış cephedeki dükkânların arasında bulunan yuvarlak kemerli bir kapıdan küçük bir girişe, oradan da merdivenle çıkılmaktadır Dikdörtgen planlı olan, üzeri tonozlu sıbyan mektebi iki bölümden meydana gelmiştir

Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi 1966 yılı onarımından sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün “Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi” haline getirilmiştir






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Fatih Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Fatih Sultan Mehmet’in (1444–1446/1451–1481) 1463–1470 yıllarında yaptırmış olduğu külliyesinin bir bölümünü oluşturan medreseleri İstanbul’un fethinin hemen arkasından Ayasofya’daki medresesinden sonra yaptırmıştır

Caminin iki yanında sıralanan medreselere “Sahn-i Seman” isimleri verilmiştir Bu medreselerin dışında ve yine caminin iki yanında, arazinin meyilli olmasından ötürü daha aşağıda olduğundan “Tetimme” denilen öğrencilerin eğitime hazırlık medreseleri bulunuyordu Bu medreselerden caminin Marmara Denizi yönünde olanlar Fatih’ten Edirnekapı’ya kadar uzanan Fevzi Paşa Caddesi’nin genişletilmesi sırasında yıktırılmış, Haliç tarafındakilerin yerlerine de bir ilkokul yapılmıştır Bu medreselerden Haliç tarafındakilere Karadeniz Medreseleri ismi altında “Bahr-i Siyah”, Marmara tarafındakilere de Akdeniz anlamına gelen “Bahr-i Sefid” isimleri verilmişti Saraçhanebaşı’ndan Edirnekapı’ya doğru uzanan yol üzerinde “Baş Kurşunlu”, “Baş Çifte Kurşunlu”, “Ayak Çifte Kurşunlu”, “Ayak Kurşunlu” şeklinde de isimlendirilmişlerdir

Fatih Sultan Mehmet, caminin kuzey ve güneyine iki sıra halinde sekizer yapıdan meydana getirdiği Semaniye Medreselerinde sekiz ayrı müderrisin ders okutmasına karar vermiştir Bunların arkasındaki yüksek derecede öğretim kurumu olan Semaniyeye öğrenci yetiştirmek amacı ile de Tetimme Medreselerini yaptırmıştır Medreselerin yapımında Veziri Azam Mehmet Paşa’yı derslerin düzenlenmesinde Molla Hüsrev ile Ali Kuşçu’yu görevlendirmiştir Bu medreselerde Tusi, Hocazade Musluhiddin Mustafa, Molla Abdülkerim, Kadızade Molla Kasım gibi devrin âlimleri müderrislik görevini üstlenmişlerdir Semaniye Medreselerinde Mantık, Fıkıh, Kelam, Tefsir gibi ilimlerin yanı sıra Matematik, Geometri, Astronomi ve Tıp da okutulmuştur

Kesme köfeki taşı ve tuğladan yapılmış olan bu medreselerin her biri on dokuzar hücre ve bir de dershane mescitten meydana gelmiştir Medrese hücreleri kare planlı olup, avluya birer kapı ve pencere ile açılmışlardır Ayrıca arka cephelere de altlı üstlü birer pencereleri bulunmaktadır Bunların üzerleri kasnaklı kubbelerle örtülmüştür Dershane olarak nitelenen bölüm ise yine kare planlı olup, diğer hücrelerden daha yüksek ve gösterişli biçimdedir Dershanenin üzeri de kasnaklı kubbe ile örtülüdür

Medreselerin ortak özelliği ortalarında revaklı birer avlularının bulunmasıdır Tetimme Medreseleri ise günümüze gelemediğinden bunların mimarisi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır Bazı kaynaklara dayanılarak bunların üzerlerinin çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır

Fatih Külliyesini oluşturan medreseler 1766 depreminde cami ve diğer yapılarla birlikte zarar görmüşse de kısa süre içerisinde yeniden onarılmışlardır Tetimme Medreselerinin yıktırılması ve temel altı toprak tabakasının ortaya çıkması üzerine Akdeniz Medreseleri yıkılma tehlikesi ile karşılaştığından bunlar kalın gergi demirleri ile desteklenmiştir Bu medreseler 1955 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ve bir bölümü öğrenci yurdu olarak kullanılmıştır

Feyzullah Efendi Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Macar Kardeşler Caddesi ile Feyzullah Efendi Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan bu medrese, kitabesinden öğrenildiğine göre; Sultan II Mustafa’nın (1695–1703) hocası Şeyhülislâm Feyzullah Efendi kitaplık, mektep ve çeşme ile birlikte adeta küçük bir külliye konumunda 1700 yılında yaptırılmıştır Mimarının kim olduğu bilinmemektedir Ancak Şeyhülislâm Feyzullah Efendi döneminde Mimarbaşı olarak görev yapan Kayserili Mehmet Ağa tarafından planının tasarlandığı düşünülmektedir

Bunlardan mektep 1912 yılında Macar Kardeşler Caddesi’nin genişletilmesi sırasında ortadan kaldırılmıştır Buradaki onarım çalışmaları medreseyi olumsuz yönde etkilemiştir Kaynaklardan öğrenildiğine göre de bu medresenin yıkılması da kararlaştırılmıştır Ancak, İstanbul’da 1910 yılında bulunan Fransız elçisinin eşi Madam Bombar’ın o yıllarda İstanbul Eski Eserlerini Koruma Encümeni Onur Üyesi olmasından ötürü onun çabaları ile bu medrese yıkılmaktan kurtulmuştur Harap durumdaki bu yapı 1916’da İstanbul Muhibleri Cemiyeti tarafından onarılmış ve Ali Emiri Efendi’nin çoğu yazma olan eserlerinden oluşan kitaplarının buraya bağışlanması ile kütüphaneye dönüştürülmüştür

Medresenin önünden geçen yolun genişletilmesinden sonra medresenin kitaplık olarak kullanılan dershanesi ana cadde üzerinde kalmış, medrese avlusunun güneydoğu yönündeki sınırları taş babalar ve aralarına yerleştirilen demir parmaklıklarla belirtilmiştir

Osmanlı Klasik dönem medrese mimarisini yansıtan bu yapı Lale Devri’nin özelliklerini de taşımaktadır Medresenin Feyzullah Efendi Sokağı’nda bulunan cephesinde iki çeşme ile bir de girişi vardır Basık kemerli kapının üzerinde h1112 (1700) tarihli yapım kitabesi bulunmaktadır Buradaki sokak zemininin yükseltilmesi nedeni ile medresenin çeşmeleri ile girişi çukurda kalmıştır Bundan ötürü de medresenin asıl girişi 1983 yılında yapılan restorasyon sırasında yenilenmiştir Bu giriş kubbe ile gösterişli biçimde belirtilmiştir

Dikdörtgen planlı olan medresenin avlusunun kuzeydoğusuna dershane-mescit ile kitaplık, güneydoğu ve güneybatı kenarlarına da L şeklinde on medrese hücresi yerleştirilmiştir Kitaplık ve hücrelerin kuzey kenarları giriş yönündeki bahçe duvarı ile birleştirilmiştir Medrese hücrelerinin önündeki revaklar yalnızca hücrelerin önünde bulunmaktadır Ayrıca avluya altı sütunun taşıdığı ahşap kubbeli mermer hazineli, köfeki taşından bir de şadırvan yerleştirilmiştir

Kitaplık ve dershane bölümleri ortak bir ana mekânın iki yanına yerleştirilmiş ve böylece Osmanlı mimarisinde çok ender görülen bir plan tipi ortaya çıkarılmıştır Bunun benzeri Şehzadebaşı’ndaki Damat İbrahim Paşa Külliyesi’nde de uygulanmıştır Dershane-mescit ile kitaplık avludan biraz yüksek olup, kare planlı iki ayrı yapıdır Eyvan niteliğindeki açık bir sofanın yanında yer almışlardır Üç basamakla çıkılan giriş sahanlığındaki basık kemerli bir kapıdan sonra sekiz basamakla dershane ve kitaplığa ulaşılmaktadır Her iki bölüm arasındaki dikdörtgen planlı bu ara mekânın merdiven ve geçitlerden arta kalan bölümleri sekiler halindedir Bu mekânın oturma ve okuma amaçlı kullanıldığı sanılmaktadır Geniş bir saçakla güneyden gelecek güneş ışıklarından korunmuştur Dört demir eliböğründe ile desteklenen bu saçağın altı ahşap kaplamalıdır Buradaki açık sofanın altı sütun ve duvarlara dayanmış kubbe ve tonozlarının almaşık düzeni ile farklı bir mimarisi vardır

Medrese Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Millet Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır Günümüzde restore edilmektedir İçerisindeki kitaplar ve yönetim birimi geçici olarak Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndedir

Cevap: İstanbul Medreseleri frmacil sayfa 2iki Cevap: İstanbul Medreseleri




Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Sultan Selim Medresesi (Halıcılar Medresesi) (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Vatan Caddesi ile Oğuz Han Caddesi’nin kesiştiği noktada bulunan bu medrese Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) tarafından, babası Yavuz Sultan Selim (1512–1520) anısına yaptırılmıştır

Medresenin bulunduğu alan çevre düzenlemeleri ve önünde açılan Vatan Caddesi nedeni ile çukurda kalmıştır Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkiretü’l-Ebniye, Tezkiretü’l Bünyan ve Tuhfetü’l Mimarin’e göre Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır Yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmamaktadır Ancak kaynaklarda medresenin 1548–1549 yıllarında yaptırıldığı belirtilmektedir Medresenin dershanesi 1562–1563 yılında bir minare ve minber eklenerek mescide çevrilmiştir

Medrese kesme köfeki taşından ve yer yer tuğladan yapılmış olup, bir duvar içerisine alınmıştır Bu duvarın Aksaray’a yönelik cephesine anıtsal bir giriş, yanına da kitabesi bulunmayan bir çeşme eklenmiştir Üzeri kubbe ile örtülü olan bu girişten sonra ikinci bir kapı ile avluya geçilmektedir Bu avlunun çevresinde medrese hücreleri U şeklinde sıralanmıştır Medrese, on dokuz hücreden meydana gelmiş olup, bir eyvan ile avluyu üç yönden çevrilmiştir Avlunun ortasında bulunan şadırvan günümüze ulaşamamıştır Medrese hücrelerinin önündeki taş ayaklar üzerine oturtulmuş kubbeli kasnaklı revaklar yuvarlak kemerlerle birbirleri ile bağlantılıdır Kare planlı olan hücrelerin üzerleri pandantifli kubbelerle örtülmüştür Bu hücreler revaklara birer kapı ile açılmaktadır Ayrıca bunların dışarıya ikisi altta biri üstte olmak üzere üçer penceresi vardır İçlerinde bulunan ocakların yaşmakları günümüze ulaşamamıştır Ocakların üzerindeki dörtgen ve altıgen prizma şeklindeki bacaları kurşunla örtülü yüksek külahlar şeklindedir

Medresenin dershanesi güneybatı yönünde olup, avlunun simetrik ekseninden yana kaydırılmıştır Yalnızca revak kısmı avlu içerisinde olup, dershanenin ana kütlesi dışarıya taşırılmıştır Dershane giriş revakı kırma çatı ile örtülüdür Kare planlı olan dershanenin girişine mukarnaslı bir mihrap yerleştirilmiştir Dört cephesinde iki alt, iki de üst penceresi bulunmaktadır Dershanenin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüş olup, kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır İçerisinde ilk yapılışına ait bezemesi günümüze ulaşamamıştır

Medrese 1914 yılından sonra çevresindeki yangından zarar görmüş, 1918’de aşhane olarak kullanılmış ve aynı yıl yeni bir yangınla da harap olmuştur Vatan Caddesi’nin açılması sırasında ortaya çıkan medrese 1958–1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir Bundan sonra İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü’nün yazma eserler ve halılardan oluşan teberrükât deposu olarak kullanılmıştır 1968 yılında da medrese Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul Vakıflar Baş Müdürü İhsan Erzin’in çabaları ile Yazı Sanatları Müzesi’ne dönüştürülmüştür Bu müzenin Beyazıt Külliyesine taşınmasından sonra da 1994 yılından itibaren Sağlık Vakfına bağlı Şadiye Hatun Teşhis Kliniği olarak kullanılmaktadır

Bayram Paşa Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Haseki’de Haseki Külliyesi’nin yanında yer alan bu medrese, sıbyan mektebi, dergâh, türbe, sebil, çeşme ve dükkânlarla birlikte Veziriazam Bayram Paşa tarafından 1634–1635 yıllarında yaptırılmıştır Mimarı kesin olmamakla beraber devrin Hassa Başmimarı Kasım Ağa olduğu sanılmaktadır

Medrese XVIII yüzyıldan bu yana çeşitli onarımlar geçirmiş, bunlardan sıbyan mektebi dışında kalanlar orijinal konumunu koruyarak günümüze gelebilmiştir Günümüzde Haseki Caddesi bu yapıların kuzey yönündeki sınırını oluşturmuştur Ayrıca bu caddeyi kesen, kuzey-güney doğrultusundaki Haseki Kadın Sokağı da yapıları iki ayrı parçaya bölmüştür Haseki Kadın Sokağı’nın doğusunda medrese, sıbyan mektebi ve dükkânlar; batısında ise tekke, türbe, hazire, sebil ve çeşmeler bulunmaktadır

Yapılar kesme köfeki taşından yapılmış, yer yer de moloz taş ve mermerler kullanılmıştır Medrese Osmanlı medreselerinin büyük çoğunluğunda olduğu gibi açık avlulu ve revaklı olarak düzenlenmiştir Kare planlı avlu çepeçevre sivri kemerli revaklar ve bunların arkasındaki medrese hücrelerinden meydana gelmiştir Üzerleri pandantifli kubbelerle örtülü olan on altı dilimli revakların arkasında ise on dört adet medrese hücresi ve bir de dershane bulunmaktadır Medrese hücreleri kare planlı, pandantifli kubbelidir Kubbelerin her biri sekizgen kasnaklar üzerine oturtulmuştur İç kısımda ocaklar ve dolap nişlerine yer verilmiştir Medrese hücrelerinin kuzey kanadında kare planlı, üzeri on iki köşeli kasnaklı kubbe ile örtülmüş dershane bulunmaktadır Bu bölüm medrese hücrelerinden ayrı olarak tasarlanmıştır

Haseki Sultan Medresesi (Fatih)

İstanbul Fatih ilçesi, Haseki semtinde, Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan’ın Mimar Sinan’a 1538–1551 yıllarında yaptırmış olduğu külliyesi, cami, medrese, imaret, darüşşifa ve sıbyan mektebinden meydana gelmektedir Medresenin caminin kitabesine dayanılarak 1538–1540 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır

Caminin karşısında yer alan medrese, kare avluyu çeviren revakların arkasındaki odalardan meydana gelmiştir Sokak cephesinin merkezindeki bir kapıdan içerisine girilen revaklı avlunun üç yanı medrese hücreleri ile çevrelenmiştir Giriş ekseni üzerinde de üzeri büyük bir kubbe ile örtülü dershanesi bulunmaktadır Böylece Klasik Osmanlı medrese plan şeması burada uygulanmıştır Dershane giriş kapısının karşısında, revakların ortasında yer almaktadır Medrese hücrelerinden dışarıya taşkın olan dershanenin üzeri 680 m çapında bir kubbe ile örtülüdür Dershanenin iki yanına üçerden altı, avlunun iki yanına da beşerden on oda yerleştirilmiştir Bu hücrelerin üzerleri kubbe ile örtülü olup, içlerine ocak ve dolap nişleri yerleştirilmiştir

Medresenin yan tarafındaki hücreler arasına karşılıklı iki dar mekân yerleştirilmiştir Üzerleri beşik tonozla örtülü olan bu mekânlardan doğudaki dar ve karanlık hücre görünümündedir Batıdaki bölüm ise sıbyan mektebi ile diğer yapılara geçit veren bir dehliz özelliğindedir

Medresenin giriş tarafında hücreler bulunmamaktadır Kesme taştan yapılmış olan medrese hücrelerinin üzeri kasnaklı kubbelerle örtülmüştür Hücrelerin önündeki revak kemerleri kırmızı ve beyaz taştan almaşık düzende yapılmış olup, beyaz mermer ve somaki sütunlar tarafından taşınmaktadır Bu sütunlardan dördü Nilüfer çiçeği biçiminde, diğerleri de baklava başlıklara sahiptir Buradaki ana kapı ile dershane kapısı üzerinde bulunan renkli sır tekniğinde yapılmış 1539–1540 tarihli iki çini pano medresenin harap olduğu yıllarda korunma amacı ile Çinili Köşk’e götürülmüştür Bunun dışında pencere alınlıklarında bulunduğu sanılan çinilerden günümüze hiçbir iz gelememiştir

Haseki Külliyesi ile birlikte medrese de çeşitli yangın ve depremlerden zarar görmüş ve onarılmıştır Son olarak 1963–1974 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Club Mediterrane arasında yapılan anlaşma ile cami dışındaki binalar turistik amaçlı olmak üzere restore edilmiş, ancak semt sakinlerinin itirazı üzerine bundan vazgeçilmiştir Günümüzde medrese Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İstanbul Haseki Eğitim Merkezi olarak kullanılmaktadır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Mihrimah Sultan Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Hatice Sultan Mahallesi’nde Edirnekapı surlarından girişteki Fevzi Paşa Caddesi üzerinde bulunan Mihrimah Sultan Külliyesi, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) döneminde kızı Mihrimah Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış olup, cami, sıbyan mektebi, çifte hamam, çarşı ve medreseden meydana gelmiştir

Yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan medrese caminin iç avlusunun güneybatı ve kuzeydoğu kenarında on dokuz hücre ve iki küçük eyvandan meydana gelmiştir Cami ve medrese avlusuna Edirnekapı surları tarafındaki iki kapıdan ve kuzeydoğudaki kayyum odasının altındaki merdivenlerden çıkılmaktadır Medresenin yan girişlerindeki iki küçük hücre imam ve kayyum odaları olarak ayrılmıştır Avlunun uzun kenarına hücre yerleştirilmemiştir Bu medresenin bir özelliği de dershanesinin bulunmayışıdır Medresenin güneybatısında, hücrelerin arkasındaki küçük avluya helâlar yerleştirilmiştir

Kesme köfeki taşı ve tuğla hatıllı medrese odalarının önüne yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış bir revak yerleştirilmiştir Bu revakların üzeri küçük kubbelerle örtülmüştür Bunların arkasındaki medrese hücreleri kare planlı olup, üzerleri kubbelidir İçlerine birer ocak nişi ile dolap nişleri yerleştirilmiştir Ocakların dikdörtgen planlı, ince uzun bacaları kubbelerin arkasına sıralanmıştır Avluda on altıgen planlı mermer bir şadırvan bulunmaktadır

Medrese doğal afetlerden zarar görmüş ve kısmen de özelliğini yitirmiştir Dershane kısmının bu afetler nedeni ile ortadan kalktığı sanılmaktadır

Şeyhülislâm Esat Efendi Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Çarşamba Semtinde Manyasizâde ve İsmail Ağa caddelerinin kesiştiği noktada bulunan bu medreseyi Sultan I Mahmut (1730–1754) döneminde Şeyhülislâm Esat Mehmet Efendi yaptırmıştır Medrese yanındaki cami avlusundan köfeki taşından pencereleri olan bir duvarla ayrılmaktadır Bu duvarın ortasındaki bir kapıdan Darülhadis’e girilmektedir Bu kapının basık kemeri üzerindeki mermer kitabede de 1748 yılında yapıldığı yazılıdır

Medrese dikdörtgen planlı olup, yine dikdörtgen planlı avlunun üç yönünü çeviren revakların arkasındaki hücrelerden meydana gelmiştir Bu hücreler de aynı ölçüde olmayıp, güneydoğudaki avluya girişe yakın ucunda bulunan iki hücre dikdörtgen planlı tekne tonozlu olup, bu bölümün dershane olarak kullanıldığı sanılmaktadır Medresenin kuzeyindeki hücre dikdörtgen planlıdır ve doğrudan doğruya revaka açılmaktadır Üzeri kubbe ve tonozla örtülüdür Bunun dışında kalan diğer hücreler kare planlı ve pandantif kubbe ile örtülüdür Hücrelerin içerisinde birer ocak ve dışa açılan pencereler bulunmaktadır Bu pencerelerin üzerine tuğla dolgulu hafifletme kemerleri yerleştirilmiştir

Medrese Osmanlı mimarisinde Klasik ve Barok mimari arasındaki geçiş döneminde yapılmış olmasına rağmen, klasik dönemin mimari üslubu daha etkindir Yalnızca avlu kapısının kemerlerindeki rozet ve yan sövelerdeki motifler barok özellikleri yansıtmaktadır

Kaynaklardan 1869 yılında işlerliğini koruyan medresenin 1914 yılında harap olduğu ve 1918 yılında Fatih yangınında zarar gören ailelere tahsis edildiği anlaşılmaktadır Medrese yanındaki İsmail Ağa Camisi ile birlikte 1952 yılında onarılmıştır Bunun ardından 1979 yılında bir kez daha onarılmıştır Günümüzde İsmail Sağa Camisi İlim ve Hizmet Vakfı tarafından kullanılmaktadır

Cedid Abdürrahim Efendi Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Darüşşafaka Caddesi ile Yeşil Sarıklı Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan bu medreseyi Rumeli Kazaskeri olan Cedid Abdürrahim Efendi 1747 yılında yaptırmıştır Medresenin banisi Abdürrahim Efendi 1757 yılında ölmüş ve medresenin yanındaki mezarlığa gömülmüştür

Osmanlı medreselerinde bir külliyeye bağlı olmayan tek medrese tipinde olan bu yapı Barok dönemde yapılmış olmasına rağmen yapı üslubu Klasik dönem özelliklerini taşımaktadır Çarşamba Caddesi’nin açılması sırasında medrese kısmen zarara uğramıştır

Dikdörtgen planlı, köfeki taşından yapılmış olan medrese avlusuna Darüşşafaka Caddesi’ndeki mermer söveli, basık kemerli bir kapıdan girilmektedir Girişin güneydoğusunda üç dükkân sonraki yıllarda cephesi örülerek odaya dönüştürülmüştür Medresenin avlusu kare planlı olup, üç yönde revak arkasındaki odalarla U düzeninde bir plan şeklindedir Buradaki hücreler ve bir de dershaneden meydana gelmiştir Avlunun güneydoğu yönünde hücrelerin arasında bulunan dershaneye mermer söveli barok kemerli bir kapıdan girilmektedir Dershanenin yan duvarlarında birer pencere, birer dolap bulunmakta olup, hazireye bakan güneydoğu cephesi üç pencere ile dışarıya açılmıştır Üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülüdür Medrese hücreleri kare planlı, üzerleri kubbe ile örtülmüştür Bunlar dışarıya ikişer pencere ile açılmış olup, içlerinde birer ocak ile dolap nişine yer verilmiştir

Medrese 1976 yılında onarılmış ve bu onarım sırasında özgünlüğünden oldukça uzaklaşmıştır Günümüzde Kuran Kursu olarak kullanılmaktadır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Cedit Ali Paşa Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Karakümrük’te Hasan Fehmi Paşa Caddesi üzerinde bulunan bu medreseyi Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) dönemi sadrazamlarından Semiz Ali Paşa yaptırmıştır Medrese ve çevre düzenlemesinde ve Fevzi Paşa Caddesi’nin açılması sırasında medresenin arka cephesi ana cadde üzerine çıkmıştır Bu nedenle de kuzeydoğuda bulunan asıl giriş kısmı kapatılmıştır Ancak, buradaki duvarda ocak ve niş izleri görülmektedir Günümüzde Fevzi Paşa Caddesi üzerinden içeriye girilmektedir

Medrese 1729 Balat yangınından ve 1894 depreminden zarar görmüştür Bu nedenle de kuzey köşesine yapılan payandalarla yıkılması önlenmiştir Medresenin Mimar Sinan’ın eserleri arasında ismi geçmektedir Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Ancak bazı kaynaklarda 1558 yılında buraya müderris tayin edildiği belirtilmekte olup, 1550–1560 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır

Medrese mimari yönden Süleymaniye Evvel ve Sani, Sultan Selim ve Cafer Ağa medreselerine benzerlik göstermektedir Kesme taş ve tuğladan yapılan medrese dikdörtgen planlı olup, medrese hücreleri avluyu U şeklinde çeviren revakların arkasındaki hücrelerden meydana gelmiştir Avlu girişi yana kaydırılmış olmasına rağmen dershane avlunun simetrik eksenindedir Bugün Hasan Fehmi Paşa Caddesi’nden yüksekte olan medreseye birkaç basamakla çıkıldığı sanılmaktadır Avlunun giriş yönünde medrese hücrelerine yer verilmemiştir Medrese kare planlı üzerleri kubbeli on beş hücreden meydana gelmiş olup, bunlar kuzeybatı, güneydoğu ve güneybatı yönlerine yerleştirilmiştir Medrese hücrelerinin önündeki revaklar kare planlı ayaklar üzerine oturtulmuştur Bunların üzerleri güneydoğu, güneybatı ve kuzeybatı yönlerinde çapraz tonozla, giriş yönünde de kubbe ile örtülüdür

Dershanenin batısındaki ilk hücre ile köşe hücre arasında bir de eyvan bulunmaktadır Dershanenin yanındaki güneybatı ve güneydoğu hücreler arasındaki tonozlu bir geçitle de yandaki bahçeye geçilmektedir Dershane kare planlı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür İki yanındaki geçitlerle de yanındaki hücrelerden ayrılmıştır Dershanenin avluya açılan girişinden başka yan revakları iki ile bağlantı kapısı bulunmaktadır Dershanenin güneybatı cephesinde yalnızca üst pencereler bulunmaktadır Diğer cephelerde ise iki alt bir de üst penceresi vardır

Medrese 1960 yılında onarılmış, hücreler içerisindeki ocaklı kısımlar kapatılmış ve bodruma inmek üzere merdivenler yapılmıştır Avlunun ortasındaki şadırvan günümüze ulaşamamıştır Medrese bugün Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık ocağı olarak hizmet vermektedir

Şemsi Paşa Medresesi (Üsküdar)

İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Şemsi Paşa Semtinde, cami, türbe, sıbyan mektebinden meydana gelen Şemsi Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medrese, külliye ile birlikte 1580 yılında Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır

Şemsi Ahmet Paşa, Sultan II Selim (1566–1574) ve Sultan III Murad (1574–1595) dönemlerinde vezirlik yapmıştır İsfendiyar ailesinden Kastamonu Beyi Kızıl Ahmet Bey’in torunu, Mirza Paşa’nın da oğludur Osmanlı Saray Okulu olan Enderun’da yetişmiştir Avcıbaşı, Bölük Ağası, Müteferrika ve Sipahiler Ağası olmuştur 1554 yılında Anadolu, bir süre sonra da Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır Sultan II Selim tarafından vezirliğe yükseltilmiştir

Yapı topluluğunun avlusunun kuzeybatı yönüne medrese hücreleri bir şerit gibi yerleştirilmiştir On iki medrese hücresinden meydana gelmiş olan bu bölüm bir sıra kesme taş dizisi ve üç sıra tuğladan yapılmıştır Hücrelerin ön kısmında baklava başlıklı on yedi sütunun taşıdığı bir revak bulunmaktadır Buradaki sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmışlardır Ancak medrese hücrelerinin duvarları üzerinde bu revaklarla ilgili kemer bağlantılarının izlerine onarım sırasında rastlanmamıştır Revakların üzeri düz bir çatı ile örtülmüştür Revak sütunlarında yeşil ve siyah porfir sütunlara da yer verilmiştir Üsküdar İskele Meydanı’nın düzenlenmesi sırasında yeşil bir sütunun bulunarak cami avlusuna getirildiği, bunun bir benzerinin de itfaiye binasında bulunarak aynı yere taşındığı dikkate alındığında revaklarda kullanılan sütunların ne şekilde olduğu da ortaya çıkmaktadır Bu bakımdan revakların orijinalinde yeşil ve siyah porfir olduğu sanılmaktadır

Günümüzde medrese hücrelerine revakların kenarından ve ortasında bir de sütun bulunan bir kapıdan girilmektedir Medrese hücreleri 295x295 m ölçüsünde kare planlı olup, duvar kalınlıkları 080 m dir Hücrelerden her birinin içerisinde birer ocak ile bir veya iki niş bulunmaktadır Hücreler altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Köşe odalarında cephe görünümü olduğundan buradaki pencere sayısı daha artmıştır

Medresenin dershane-mescidi hücrelerin ortasında, yapı topluluğunun da kuzeybatısındadır Yuvarlak kemerli bir kapıdan girilen bu bölüm 700x700 m ölçüsünde kare planlıdır Üzeri basık sekizgen bir kasnağa oturtulmuş kubbe ile örtülüdür İçerisi altlı üstlü on altı pencere ile aydınlatılmıştır Yapı topluluğunun diğer bölümlerinde olduğu gibi burada da süsleyici bir elemana rastlanmamıştır

Şemsi Paşa Külliyesi ile birlikte medrese de 1894 depreminde hasar görmüş ve İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü YMimarı Süreyya Yücel tarafından 1940 yılında onarılmıştır Medrese 1953 yılından itibaren Şemsi Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır






Alıntı Yaparak Cevapla

İstanbul Medreseleri

Eski 10-13-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul Medreseleri




Mihrimah Sultan Medresesi (Üsküdar)

İstanbul Üsküdar ilçesi, İskele Meydanı’nda Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) kızı Mihrimah Sultan tarafından Mimar Sinan’a 1548 yılında yaptırılmış olan, cami, türbe, sıbyan mektebi ve handan meydana gelen külliyenin bir bölümünü oluşturan medrese külliye ile birlikte aynı tarihte yaptırılmıştır Medresenin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmamaktadır Medresenin on dokuz kubbesi kurşunla kaplı olduğundan Kurşunlu Medrese ismi ile de tanınmaktadır

Kaynaklardan öğrenildiğine göre medresenin yapımından sonra devrin ünlü müderrislerinden İmamzade Mehmet Efendi burada ders vermiştir Onun ardından Şemseddin Ahmet Efendi, Arapzâde Mehmet Efendi, Şah Mehmet Çelebi, Hacı Muradzâde Dursun Efendi, Şeyhülislâm Çivizâde Mehmet Efendi de burada ders vermiştir Mihrimah Sultan’ın vakfiyesinden öğrenildiğine göre medresede belirli günlerin dışında mazereti olmaksızın öğrenimi terk etmeyecek müderrise günde 50 akçe, öğrenciler arasında en bilgili olanına günde 5 akçe, medresede talebe olan ve mazereti olmaksızın dersi terk etmeyen 14 öğrencinin her birine günde 2'şer akçe, sabah namazından önce kapıyı açarak yatsıdan sonra kapayacak kapıcıya da günde iki akçe ve temizlik işlerine bakan ferraşa günde bir akçe verilmesi şart koşulmuştur

Mihrimah Sultan Camisi’nin kuzey yönünde yer alan medrese kesme köfeki taşından yapılmıştır Caminin avlusuna bakan görkemli giriş kapısının iki yanına birer üzeri stalaktitli mihrabiye yerleştirilmiştir Giriş kapısı kırmızı ve beyaz mermerlerin alternatifli sıralanması ile oluşmuş yuvarlak kemerlidir Medrese avlusunun iki uzun cephesine on dört oda yerleştirilmiştir Bu odaların önünde baklava başlıklı mermer sütunların yuvarlak kemerlerle birbirine bağlandığı, üzerleri kubbeli bir revak bulunmaktadır Medrese hücreleri kare planlı olup, içlerinde birer ocak ve dolap nişleri vardır Üzerleri kubbe ile örtülmüştür

Medrese avlu girişinin karşısına gelen mekâna kare planlı dershane yerleştirilmiştir Dershanenin üzerinde kitabesi bulunmamaktadır Dershanenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Dershane beş adet pencere ile aydınlatılmıştır

Medrese Cumhuriyetin ilk yıllarında Çocuk Dispanseri ve Ruh Sağlığı binası olarak kullanılmıştır Günümüzde özel bir tıp merkezidir

Rumi Mehmet Paşa Medresesi (Üsküdar)

İstanbul Üsküdar ilçesinde, Şemsi Paşa Camisi’nin üst tarafında, Marmara Denizi ile Boğaz’a hâkim bir tepe üzerinde bulunan Rum Mehmet Paşa Camisi, medrese, hamamı ve imaretten meydana gelen yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan medrese, külliye ile birlikte 1471–1472 yıllarında yaptırılmıştır Kitabesi günümüze gelememiştir Bu yapı topluluğundan günümüze yalnızca cami ile türbe gelebilmiştir

Hüseyin Ayvansarayi’nin Hadikatü’l Cevami isimli eserinden medresenin 1770 yılına kadar harap durumda olduğu öğrenilmektedir Ne zaman yıkıldığı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır

Rum Mehmet Paşa, Fatih Sultan Mehmet (1444–1446/1451–1481) devri Sadrazamlarından olup, Osmanlı saray okulu olan Enderun’dan yetişmiştir Saraydan çıktıktan sonra Beylerbeyi Serdar ve Vezir görevlerinde bulunmuş, 1466 yılında Mahmut Paşa’nın yerine Sadrazam olmuştur 1470 yılında da azledilerek idam edilmiştir

Medrese bugünkü Eşref Saat Sokağı (Medrese Sokağı) üzerinde bulunuyordu Günümüze gelemeyen bu medresede İstanbullu Ahmet Çelebi, Ahizâde Hasan Efendi, Mu'idzâde Mehmet Efendi, Ayaşî Ahmet Efendi, Mollazâde İbrahim Efendi, Bakkalzâde Bostan Efendi, Geylânî Mehmet Efendi ders vermiştir

Ahmediye Medresesi (Üsküdar)

İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Ahmediye Semtinde Gündoğumu Caddesi ile Esvapçı Sokağı’nın birleştiği köşede meyilli bir arazi üzerindeki bu medrese, Tershane Kethüdası Eminzâde Hacı Ahmet Ağa tarafından 1721–1722 tarihinde yaptırılan cami, kütüphane, türbe, sebil ve çeşmelerin bir bölümünü oluşturmaktadır Mimarının Kayserili Mehmet Ağa olduğu sanılmaktadır

Yapı topluluğunun medresesi güneyde L şeklinde bir plan göstermektedir Kesme köfeki taşından yapılmış olan medresenin hücreleri önünde yuvarlak kemerli ve kubbeli bir revak bulunmaktadır Baklava başlıklı sütunların yer aldığı bu revakın arkasında medrese odaları sıralanmıştır Kare planlı medrese odalarının üzeri kubbelerle örtülü olup, içerisinde ocak nişleri ve dolap yerleri bulunmaktadır Medresenin hücrelerinin arka tarafında da helâlar yer almıştır

Medresenin dershanesi Gündoğumu Caddesi’ne açılan ve aynı zamanda Tekke Kapısı denilen giriş kapısının üzerine fevkâni olarak yapılmıştır Sekiz köşeli dershanenin üzeri ana duvarlar üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür Dershanenin önünde mukarnaslı sütunların meydana getirdiği bir revak bulunmaktadır Bu revakın ortası çapraz tonozlu, yanları da kubbe ile örtülüdür Dershanenin giriş kapısı üzerine beş satırlı 1722 tarihli bir de kitabe yerleştirilmiştir Dershane altlı üstlü iki sıra pencere ile aydınlatılmıştır İç kısımdaki mermer mihrap mukarnaslı olup, dışarıya çokgen ve yarım kubbeli olarak taşırılmıştır

Dershane-mescit Mahmut Raci Efendi tarafından 1724 tarihinde Rıfai tekkesi haline getirilmiş, sonradan terk edilmiştir Caminin son cemaat yerinin olduğu yere ahşap olarak eklenmişse de dergâh 1931’de çökmüştür Dershanenin içerisinde yakın tarihlere kadar dergâha ait eşyalar bulunuyordu

Medrese odaları, Hilâl-i Ahmer'in sonra da Kızılay'ın imareti haline getirilmiş ve 1965 yılına kadar Üsküdar’daki yoksul halka yemek dağıtılmıştır






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.