Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
osmanlı, tarihi

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #16
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



YILDIRIM BAYEZID DÖNEMI
Babasi, Murad Hüdavendigâr'in tahta cülûs etikleri 761 (1360) yilinda dünyaya gelen Bâyezid, âdil, yigit, bilginlerle yoksullari seven, zenginlere sefkat, zahidlerle iyi insanlara saygi gösteren bir hükümdar idi Ela gözlü, arslan simali, kumral sakalli, görünüsü kirmiziya mail, ak, müdevver ve berrak idi Heykel gibi saglam ve güçlü kuvvetli idi Cenk ve savas günlerinde korkusuz bir padisah idi Giydigi elbise genellikle Bursa kadifesindendi Annesi Gülçiçek hatundu
Osmanli pençesinin kavradigi Rumeli agacinda, harp sahasinda hükümdar ilân edilip babasinin tahtina oturan Yildirim'in bâzusu, daha nice meyvelerini Osmanlilarin etegine düsürmek üzere bekleyici idi O, harp sahasinda hükümdar ilân edildiginden muharebeye devam etmekten geri durmadi Ayrica komutanlardan Pasa Yigit'i Bosna, Firuz Bey'i de Vidin taraflarina akina gönderdigi gibi bizzat kendisi de Kratova gümüs madenlerini zapt ile Üsküp sehrine Türk göçmenlerini iskân ettirdi
Avrupa'nin siyaset aktörleri, Yildirim ünvani ile anilan Bâyezid'in fikir ve düsüncelerini pek de bilmez sayilmazlardi Babasinin biraktigi hududu, mucizeli ordusuyla gögüsleyip alabildigine açan, açarken de karsilastigi sayisiz müsküllere yutkunmadan katlanan, özellikle kilise için bir Isa düsmani sayildigi halde, feth ettigi Hiristiyan ülkelerinin halkina bu kilise mensuplarindan, hatta papalardan daha müsfik ve anlayisli davranan koca Hüdâvendigâr gibi, oglu da acaba ayni siyaset ve insanlik yolu üstünde mi yürüyecekti?
YAKUB ÇELEBI OLAYI
Sultan Murad'in, Kosova Savasi'nda sehid olmasindan sonra devlet adamlari ile askerî erkânin ittifaki üzerine yerine büyük oglu Bâyezid geçti Askerî hareketlerdeki sür'ati yüzünden "Yildirim" ünvanini alan Bâyezid, Kosova savasinda Rumeli askeri ile sag cenaha kumanda etmisti Savasin kazanilmasinda da büyük bir rol oynamisti Bâyezid, henüz düsmani kovalamakla mesgul olan kardesi Yakub'u çagirtarak hükümdarliga ortak olur endisesiyle onu öldürtmüstü Böylece yeni bir buhranin çikmasina da engel olmustu Bu olay, bazi devlet adamlari ile askerler arasinda ve Osmanli sinirlari disinda kalan Anadolu Beylikleri arasinda Yildirim Bayezid'e karsi bir hosnutsuzlugun dogmasina sebep olur Âsikpasazâde, bu olayla ilgili olarak "Ol gece askere izdirap düstü" diyerek, askerin bu hadiseden nasil müteessir oldugunu anlatmaya çalisir
Gerçekten bazi yazarlar, Yildirim Bâyezid'in bu hareketini çok dramatik bir sekilde vermekte ve bunu, Yildirim'in Timur karsisindaki maglubiyetinin sebeplerinden biri olarak görmektedirler Bu cümleden olarak Fatma Aliye sunlan söyler:
"Sehzadeler ve askerî komutanlar, hezimete ugrayanlan takib ediyorlardi Yildmm Bâyezid'e haber verildi Hemen gelip zât-i sâhâneye mahsus olan ak sancak altina oturdu O ak sancak, Selçuklu Sultani'nin Osman Gazi'ye vermis oldugu sancakti ki o zaman o sancagin altina zat-i sâhâneden baskasi oturamazdi Yildirim Bâyezid, o sancagin altina oturmakla ilan-i saltanat etmis oldu
Zavalli Yakub Çelebi, hadiseden habersiz olarak ordugâha geldiginde yorgunlugunu geçirmeye ve rahat bir nefes almaya firsat bulamadan "pederin seni istiyor" diyerek Hüdâvendigâr'in mübarek cesedi üzerine kurulan çadira götürülüp orada bogduruldu Bu vak'a, bütün tarih kitaplarinda mühim bir konunun açilmasina sebep olmustur Bunu, Yildirim'in maglubiyet sebeplerinden biri ve belki birincisi olarak kayd edenler de olmustur Savci Bey de buna bir örnek teskil etmiyor Çünkü Savci Bey, isyan bayragini çekmisti Andronikos ile birlikte bir eskiya grubunun basina geçmisti Yakub Çelebi ise o zaman önemli bir vilayet olan Karesi'yi çok iyi idare etmis, harplerde zaferler kazanmis ve herkesi kendinden memnun etmisti"
Murad Hüdâvendigâr'in sehadeti üzerine meydana gelen saltanat degisikligi, Anadolu Beylerinin ve özellikle kendisini Selçuklularin mirasçisi sayan Karamanlilarin ortadan kalkmis gibi görünen düsmanligini tekrar ortaya çikardi Sehzade Yakub'un öldürülmesini bahane ederek, güya onun intikamini almak üzere Bâyezid'e karsi harp açip her taraftan tecavüze kalktilar Karamanaoglu Alaeddin Bey tarafindan kiskirtilan bu beylikler, Aydinli, Saruhanli, Germiyanli, Menteseli ve Hamideli beylikleri idi Nitekim Germiyanogullari'ndan Sah Çelebi oglu Yakub Bey, daha önce Osmanlilar eline geçmis olan Germiyan kasaba ve bölgelerini geri aldigi gibi Karamanlilar da Beysehri'ni zapt ettiler Anadolu'da Kara Tatar denilen Mogollarin reisi Mürüvvet Bey de Kirsehir'i zapt edip Sivas emiri Kadi Burhaneddin'e teslim etti Diger beylerin her biri, bu karisikliktan istifade ederek bir takim yerlerin zaptina kalkistilar Bu durum, Osmanli Devleti'ni çok zor durumlara sokmustu Babasi tarafindan saglanmaya çalisilan Anadolu birligi yeniden tehlikeye girmisti Sultan Yildirim Bayezid'in bunlara süratli bir sekilde çare bulmasi ve isleri düzeltmesi gerekiyordu Bunun için Bâyezid, Anadolu'ya geçmeden önce Rumeli'deki durumu derhal düzeltmek gerektigini düsünerek kendisine muhalefette bulunan emir ve askerleri yeniden kendine bagladi Sonra Sirp Krali Lazar'in henüz küçük yastaki oglu Istefan Lazaroviç'in vasisi olan annesiyle anlasti Bu yeni Sirp despotu da vergi (harac) ve gerektiginde muharebelerde bütün askeri ile birlikte padisahin maiyetinde bulunmayi taahhut ettigi gibi her yil Osmanli padisahini ziyaret etmeyi de kabul ediyordu
Kosova maglubiyetinden sonra gerek Istefan Lazaroviç, gerek Pristine hakimi Vuk Brankoviç yerlerinde kalabileceklerini hiç ümid etmiyorlardi Onlar, Yildirim'la anlasmayi canlarina minnet bildiler Bu antlasmayi kuvvetlendirmek için yeni Osmanli hükümdari, maktul Lazar'in kizi Marya Despina'yi nikahlamisti Bayezid'in bu sekildeki genis müsamahasina Anadolu'daki vaziyetin kritik durumu sebep olmustu Bu baris sayesinde Rumeli'de, disardan gelebilecek ve özellikle Macarlar tarafindan yapilacak tahrik ile meydana gelmesi muhtemel bir muhalefet önlenmis oluyordu Böylece meydana gelen dostluk, samimi bir sekilde Bâyezid'in vefatina kadar devam edecekti Sirplar, Kosova'da hâkimiyetlerine son veren darbeyi yemis olmalarina ragmen, dinî ve millî degerlerine karsi gördükleri genis müsamaha ve müsaade yüzünden fatihlerin (Osmanlilarin) idaresine tereddüdsüz katildilar Hele Arnavud, Macar ve Dalmaçyalilara karsi yapilan akinlarda ganimetlere istirak etmeleri, anlari yeni idareye çarçabuk isindirdi
Yildirim Bayezid, Balkanlar'da kuvvetli kalabilmek için akinci teskilatini yeniden canlandirmak ihtiyacini hissederek Evrenos Bey, Pasa Yigit Bey ve Firuz Bey gibi komutanlarin, basta Bosna olmak üzere Eflak ve Tuna'nin kuzey taraflarina kadar akinlar düzenlemelerini emr etti Daha önce de kisaca temas edildigi gibi bu akinlar esnasinda Üsküp alinarak sehre Türk ahali yerlestirilmisti Bu sirada Edirne'ye dönen Bâyezid, Anadolu'ya hareket etmeden önce burada dinî ve sosyal müesseselerin kurulmasini emr etti Böylece Edirne bir kültür merkezi haline gelmeye basladi Gerçekten de hâlâ bu gün Yildirim adi ile anilan mahallede bir imâret ile kubbesi dört kemer üzerinde durmakta olan caminin temellerini atti Bu arada kendisini tebrike gelen Venedik ve diger Italyan siteleri ile olan ticaret antlasmalarini yeniledi Yeni hükümdar, Venedik ticaretini himaye etmeyi kabul ediyorsa da gelecek için fazla teminat vermiyordu Bu antlasma, daha sonraki Anadolu seferi için büyük bir önem tasiyacakti Zaten bu yüzden Bâyezid müsamahali davranmisti
Bâyezid, Bursa'ya dönmeden önce hemen hemen bir sehir devleti haline gelmis olan Bizans gailesini de ber taraf etmek istiyordu Bunu gerçeklestirebilmek için de Bizans'taki taht kavgalarindan istifade etmeyi düsünüyordu Böylece Anadolu'da girisecegi faaliyet esnasinda Bizans tarafindan gelebilecek tehlikelerden emin olmak istiyordu
Osmanli Sultani, vaktiyle Savci Bey ile müstereken isyan edip fesat çikarma suçundan dolayi hapse atilmis olan Imparator Ioannis'in oglu Andronikos ile onun oglu Ioannis'in müracaatlarini kabul ederek bir miktar askerle Edirne'den Istanbul'a yürür Imparator Ioannis ile saltanat ortagi olan Manuel'i hal' ederek hapse attirir Bu arada hapisteki prensleri de kurtarip hükümdar yapar ve bir vergi ile kendine baglar Fakat kisa bir müddet sonra iki mahpus hapisten kurtularak sultana iltica ederler Onlar, daha önceki vergiden baska belli bir miktarda asker vererek seferlere katilmayi da taahhüd ederler Bunun üzerine Bâyezid, onlari tekrar hükümdarliga getirir Bununla beraber Bâyezid, Andronikos ile oglunu hapse attirmayip kendilerine Bizans topraklarindaki Silivri, Eregli, Selanik vs gibi yerlerin hâkimiyetini verir
BATI ANADOLU'DA TÜRK BIRLIGININ KURULMASI
Osmanli tahtinda meydana gelen degisiklikten istifadeyi düsünen ve Yakub Çelebi'nin öldürülmesini bahane eden Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, komsu beylikleri de Osmanlilar aleyhine kiskirtmaktan geri kalmiyordu O, bununla da yetinmeyerek Osmanlilara ait bazi yerleri de isgal etmisti
Bâyezid, Balkanlar'da gerekli tedbirleri aldiktan sonra Anadolu harekâtina baslamak üzere eski taht sehri olan Bursa'ya gelir O, burada, Rumeli'de bulunup devletin sinirlan üzerinde gerekli tedbirleri almakla mesgul olan komutanlarin islerini bitirip gelmelerine kadar bekledi Bu esnada Bursa'da imar faaliyetlerine devam ederek sehirde cami, medrese, imâret, misafirhane, dâru's-sifa gibi hayir eserleri yaptirir Ayrica Seyh Ebu Ishak dervisleri için de büyük bir zaviye insa ettirdi Sükrullah, onun Bursa'da insa ettirdigi hayir müesseselerinden bahs ederken söyle der:
"Bursa'da bir Dâru'l-hayr, bir hastahâne, Ebu Ishakhâne, iki medrese, bir cami yaptilar Onlarin evkafini tayin buyurdu Daru'l-hayrin evkafindan olmak üzere as ve yemden baska her yil bilginlere ve yerli yabanci yoksullara 600 müd bugday verilmek, her gün konuga ve yerliye et ile birlikte 300 çanak as eristirilmek üzere vakiflarini tayin buyurdu Hastahâne, Ebu Ishakhâne, medreseler ve caminin her biri için ayrica vakiflar tayin buyurdu Görenek oldugu üzere bunlara seyh, tabib, imam, müezzin ve müderris dikip akçalarini tayin ettirdi 30 hafiz, daru'l-hayra, 30 hafiz, camiye tayin buyurdu ki, her gün biri Tanri kelamindan bir cüz okuya" Keza o, kaynaklarin ifadesine göre üç degirmen çalistiracak kadar bol ve lezzetli içimi ile taninan Akçaglayan adindaki suyu kapali künklerle Uludag'dan sehre indirterek yaptirdigi imâret yaninda kemerler üzerinden geçirip cami, medrese ve hamama taksim etmisti Artan suyu da mahallelere taksim edip çesmelerden akitmisti Bütün hayir ve sosyal tesisler için de vakiflar tahsis etmisti
Rumeli ve Bizans islerini yoluna koyan Bâyezid, Sirp kralini maiyeti ile birlikte ordusuna çagirip harekete geçmek istiyordu Bizans Imparatorunun oglu Manuel de kuvvetleri ile birlikte Sultan'in ordusuna katilir Padisah, bundan sonra Kastamonu emîri Candarogullari'ndan Kötürüm Bâyezid'in oglu Süleyman Pasa'yi da ittifaka çagirir Bu arada Edirne'de muhafiz olarak kalan Beylerbeyi Kara Timurtas Pasa'yi da Rumeli kuvvetleri ile birlikte Anadolu'ya getirtir Bu kadar büyük bir kuvvet toplamis olan Bâyezid, bir taraftan Bizans Prensi Manuel'i Rum kuvvetleri ile Alasehir üzerine göndererek Bizans Imparatorlugu'na tabi olan bu sehri zapt ettirir Bütün Osmanli kaynaklan ve özellikle bu olayin meydana geldigi anda yasayan Ahmedî bu sehrin Bâyezid zamaninda feth edildigine isaretle:
"Ne Alasar kodi vü ne Saruhan Ne Aydin u ne Mentese ne Germiyan" der
Öbür taraftan Saruhan üzerine yürüyen Sultan Bâyezid, burayi harpsiz denecek bir sekilde almis ve emir Hizir Sah ile kardesi Orhan'i Bursa'ya gönderip haps ettirmisti Bundan sonra Aydin iline giren Bâyezid, Isa Bey'in fazl, kemal ve yasina hürmet ederek ona kendinin ve ecdadinin evkafina mutasarrif olmak üzere kayd-i hayat ile (ölünceye kadar) kendisine Tire'yi ikta olarak vermisti Bu arada Yildirim, Isa Bey'in kizi Hafsa Hatun ile evlendi
Sultan Bâyezid, daha sonra kayin biraderi olan Germiyan oglu Yakub Bey'in de üzerine yürüyerek basta Kütahya olmak üzere bütün ülkesini alir Anadolu birligini kurma gayretinde olan Bâyezid, bütün islerini tamamlamadan bu hareketten vaz geçecege benzemiyordu Onun için Ahmed ve Mehmet Bey ismindeki iki kardesin idaresinde bulunan Mentese üzerine de yürüdü Burayi da kendisine baglayan Sultan, aldigi bu yeni yerlerin her birine kendi ogullarini vali olarak tayin etti Bu arada Kütahya merkez olmak üzere meydana getirdigi Anadolu beylerbeyligine Kara Timurtas'i getirmisti Bundan sonra Hamidogullari beyligine ait yerlerin pek çogunu ele geçiren Bâyezid, bu arada beylige bagli olan Antalya'yi da Osmanlilara bagli bir sancak haline getirdi Bütün bu hareketleri ile Yildirim Bayezid, Anadolu'yu bir Osmanli vilayeti haline getirerek merkeziyetçi bir devlet kurmak düsüncesinde oldugunu gösteriyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #17
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



OSMANLI DONANMASININ EGE VE AKDENIZDEKI FAALIYETLERI
1390 senesinin yumusak geçen sonbahar ve kis mevsimleri, Osmanlilarin faaliyetlerini daha rahat bir sekilde yapmalarina sebep olmustu Bati Anadolu'daki beyliklerin Osmanli hâkimiyetine girmesi ile Osmanlilar, Ege ve Akdeniz kiyilarinda uzun sahillere sahip olmuslardi Latinlerin idaresinde bulunan Izmir hariç olmak üzere bütün bir Ege sahilinin alinmasi ile özellikle Aydin ve Mentese Beyligine bagli bulunan deniz kuvvetleri de Osmanlilara geçmis oluyordu Bu da Osmanli deniz gücünün gelismesine sebep oluyordu Nitekim Osmanlilarin ilk mühim deniz faaliyeti bu zamanda yapilmis ve Sarica Pasa komutasindaki 60 parça gemiden mütesekkil bir Osmanli filosunun, Sakiz ve Egriboz adalari ile Yunanistan sahillerini vurmasi üzerine Venedikliler, adalardaki garnizonlan ve istihkamlari takviyeye baslamislardi Sarica Pasa'nin faaliyetlerinden bahs ederken Hammer: "Bu siralarda Azepler komutani Sanca Pasa da Edirne'de baska bir cami yaptirmaya basladi Bir kara kuvveti firkasinin (tümen) komutanligi ile Osmanli donanmasi komutanligini elinde toplamis olan bu vezir, Akdeniz Bogazi (Çanakkale) girisinde bir Frenk gemisini esir etmisti Bu geminin içinde Imparator Manuel'le evlendirilecek olan bir prenses bulunuyordu Sarica Pasa bu nisanli prensesi sultana takdim edince Bâyezid, onun güzelligine hayran olarak kendisiyle evlendi" diyorsa da gerçekte böyle bir olay cereyan etmemisti Çünkü Yildirim Bâyezid, sadece üç hanimla evlenmistir ki bunlar da Germiyan oglu Süleyman Sah'in kizi ve Mevlânâ Celaleddin Rumî'nin torunu olan Devletsah Hatun, Sirp Krali Lazar'in kizi Maria Despina ve Aydinoglu Isa Bey'in kizi Hafsa Hatun'dur
KARAMAN SEFERI
Sultan Bâyezid, Bati Anadolu'daki beylikleri ortadan kaldirip kendine bagladiktan sonra Karamanogullari üzerine yürür Çünkü Karaman Beyi Alaeddin Ali Bey, Sultan Murad'in vefatini müteakip Hamideli taraflarindaki Osmanli topraklarindan bir kismi ile Beysehri'ni alarak o taraflari vurmustu Sultan Bâyezid, önce Hamideli'ne geçti, oradan da Teke yani Antalya taraflarina indi Antalya'yi alip Firuz Bey'e tevcih etti 1391 senesinde meydana gelen bu hadiseler esnasinda daha önce Osmanli müttefiki olan Candaroglu II Süleyman, Osmanli'yi kendisi için tehlike saymis olacak ki Osmanlilarla olan ittifakini bozup Sivas'ta hüküm süren Kadi Burhaneddin ile görüsmelere baslamisti Bâyezid, Karamanogullari topraklarina girince Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, Osmanlilara karsi koyabilmek için Kadi Burhaneddin ile Candaroglu Süleyman'dan yardim istedi Fakat Bâyezid, bu birlik ve yardimlarin birlesmesine firsat vermeden Karamanogullari'na ait bazi yerleri alip Konya'yi muhasara altina aldi Bu arada Bâyezid ile basa çikamayacagini anlayan Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, Taseline çekilmisti Kusatma, hasad zamanina tesadüf etmisti Yildirim Bayezid de babasinin yaptigi gibi halkin mahsulüne asla el dokundurulmamasini emr etti Sehir halkindan, kale disinda mahsulü olanlara teminat verilerek onlarin rahatlikla disari çikabileceklerini söyledi Bu teminat üzerine sehir halki kaleden disari çikabiliyor, hasad edebiliyor ve istedikleri bedel ile Osmanli ordusuna satis yapabiliyorlardi Gerçekten Bayezid, babasi gibi bölge halkina çok iyi davranmis ve satis yapmak isteyen halkin herhangi bir korkuya kapilmadan zahiresini getirip satabilecegini bildirmisti Halk sattigi esyanin karsiligini tamamen aldiktan sonra çavuslar refakatinda yerlerine gönderiliyordu Hammer, Aksehir, Aksaray ve Nigde gibi sehirlerin sirf bu sekildeki bir muamele üzerine teslim olduklarini ve kapilarini tekrar Osmanlilara açtiklarini yazar
Alaeddin Ali Bey, Kadi Burhaneddin ile Candaroglu Süleyman'dan yardim gelmedigini görünce, kayinbiraderi olan Yildirim Bayezid'den baris istemek zorunda kalir Bunun üzerine Yildirim Bâyezid, barisi kabul ederek zaten Osmanlilara ait olan ve Karamanoglunun eline geçmis bulunan Beysehir, Aksehir ve diger bazi yerleri almak suretiyle antlasma yapar Böylece iki devletin arasinda Konya Ovasi'ndaki Çarsamba Suyu sinir olarak kabul edilir Yapilan antlasmadan sonra buralarin idaresi Sari Timurtas Pasa'ya birakildi Böylece, daha sonra da devam edecek olan Karaman seferinin bu ikinci safhasi bitmis oldu Bu seferde Bizans Imparatoru V Ioannes'in oglu Manuel de Yildirim'in ordusunda bulunuyordu
ISTANBUL'UN MUHASARASI VE SEHIRDE TÜRK MAHALLESININ KURULMASI
Yildirim Bâyezid, Anadolu'daki seferlerle mesgul oldugu sirada Bizanslilar, bu durumdan istifade ile bazi tedbirler almaya basladilar Bu meyanda Bizans Imparatoru loannis, ayagindaki agrilara ve yatalak bir halde bulunmasina ragmen, Istanbul surlari ile kulelerinin bazi yerlerini tamir ettirmeye basladi Bu durumdan haberdar olan Yildirim Bâyezid, bu harekete çok sert bir tepki göstererek tamir ettirilen yerlerin derhal yiktinlmasini ister Imparator, Yildirim'in yaninda bulunan ve tahtin yegane varisi olan Manuel'i düsünerek tamir edip yaptirdigi yerleri tekrar yiktirir Ancak Imparator, surlarin yiktirilmasindan kisa bir müddet sonra ölünce, Osmanlilarla birlikte Anadolu seferlerine istirak eden ve Bursa'da bulunan Manuel, bir yolunu bularak Bursa'dan kaçip Istanbul'a gelir ve babasinin yerine tahta oturur
Âdet oldugu üzere, babasinin matem günlerini geçirdikten sonra Bâyezid'in kendisine ve sehre karsi takindigi tavri düsünmeye baslar Bâyezid, yeni imparatordan (II Manuel) vergi artirimi, Istanbul'da bir Müslüman mahallesinin kurulmasi ve bir cami insasi ile bir kadi tayin etmesini ister Bizans tarihçisi Dukas bu konuyu su ifadelerle dile getirir:
"Bâyezid, Imparator Manuel'e elçiler göndererek, Istanbul içerisinde Türklerin "kadi" tabir ettikleri bir hâkimin devamli olarak bulunmasini arzu ettigini bildirdi Bu kadi, Istanbul'da ticaretle istigal eden veya o maksatla oraya gidecek olan Müslümanlar arasinda meydana çikacak olan muamelat ve ihtilaflari muhakeme ve hallu fasl edecekti Bâyezid, Müslümanlarin gâvur mahkemesinde muhakeme olunmalarinin caiz olmadigini, müslümani, kendi hâkiminin muhakeme etmesi icab ettigini, iftiralar ve haksizliklari, daha bir çok seylerle beraber bildirmis, nihayet sunu da ilave etmisti: "Sana emr ettiklerimi yapmak ve taleplerimi yerine getirmek istemezsen, kapilari kapa ve sehrin içinde hükümdarligini yap Hariçte bulunan her yer ve her sey kâmilen benim olacaktir" Yildirim'in bu talebi redd edilince, Istanbul'u teslim almak için uzaktan muhasaraya basladi 1391 senesinde baslayan bu tazyik sonucunda Bâyezid, Istanbul surlarina kadar olan bütün Bizans köylerini muhasaraya basladi Bu kusatma sonunda Manuel, Istanbul'da birkaç yüz ev ile cami ve mahkemesi olan bir Müslüman mahallesinin kurulmasini ve Haliç'in kuzey tarafinda bir Türk garnizonunun bulunmasini kabul etti Ayrica her sene Osmanlilara vermekte oldugu vergiyi de artirdi
YILDIRIM BAYEZID'lN ANADOLU SULTANI ÜNVANINI ALMASI ve diger OLAYLAR
Abbasî Halifeligi döneminde Islâm dünyasinda ortaya çikan yeni devletler, Memlûk hükümdarlarinin yaninda (Misir) bulunan ve fakat siyasî etkinligi fazla olmayan Abbasî halifelerinin kendi hükümdarliklarini tasdik etme arzusunu bir gelenek olarak devam ettiriyorlardi Böylece devletlerinin taninmasi, mesrulugu ve siyasî nüfuzlarinin artacagina inaniyorlardi
Filhakika, daha Murad Hüdavendigâr zamaninda baslayan Osmanli-Memlûk münasebetlerinin iyi bir sekilde devam ediyordu Bu iyi münasebetler, Yildirim zamaninda da devam eder Bu sebeple 794 senesi Rebiülahir (Subat 1392) ayinda, Rum ülkesinde (Anadolu) sultan olmak için halifeden "tesrif" isteyen Bâyezid'e, Karak Naibi Âmir Hüsameddin Hasan el-Kuckunî'yi birçok hediye ile gönderen Sultan Berkuk'un bu vesile ile dostluk hislerini izhar ettigi görülür
Kendisine, halife tarafindan gönderilen tesrifi, Bursa'da giyen ve kiliç kusanan Bâyezid, bundan sonra Rum ülkesinin sultani ünvanini almis olur Bu arada adi geçen elçinin ricasi üzerine Bâyezid, Karamanoglu gibi Kadi Burhaneddin Ahmed ile dostça geçinmeye razi olur Bununla beraber Bâyezid ile Kadi Burhaneddin arasinda mücadele uzun süre devam edecektir
Bâyezid'in, halifeden sultan ünvanini almasi, onun Anadolu'daki Türkmen beylikleri üzerine yapacagi seferleri bir mânâda mesrulastiriyordu Bu, ayni zamanda Anadolu birliginin saglanmasi için de gerekli idi
Bâyezid, gerek bu hadiseden önce, gerekse sonra Anadolu isleri ile mesgul olmaya baslar Bu maksatla daha önce kendisine bagli olan, fakat sonradan Kadi Burhaneddin tarafina geçmis bulunan Kastamonu'daki Çandaroglu Süleyman Pasa'yi ortadan kaldirmak ister Bir taraftan da Anadolu'da Kadi Burhaneddin'e düsman olan beyleri ve özellikle Amasya'da hüküm süren Haci Sadgeldioglu Emir Ahmed'i kendi tarafina çekmeye çalisir 1391'de Kastamonu üzerine gerçeklestirilen bu harekette Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in tarafsiz kalmasini ister Fakat bu konuda ondan müsbet bir cevap alamaz
Ancak tam bu sirada Bâyezid, Eflâk voyvodasi Mirçe'nin daha önce kendisine karsi yapilmis bir akinin intikamim almak üzere, Tuna'yi geçip 'Karin Ovasi (Karinâbâd)'ni yakip yiktigini ögrenince Kastamonu seferini birakarak Rumeli'ye geçer Arkus Ovasinda yapilan siddetli bir muharebede voyvoda esir edilerek kendisinden agir bir fidye alinmis ve Osmanli tabiiyetini kabul ettikten sonra yine memleketine gönderilmisti Ayni sene hudud beyleri de büyük akinlar yapmislardi Bu akinlar sonucunda Bosna'ya girerek Naglazinze'ye kadar ilerlemislerdi
Yukarida belirtilen hadiseden sonra tekrar Anadolu'ya dönen Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in, Candaroglu ile birlesmesine meydan vermeden tekrar Kastamonu üzerine yürür Fakat bu defa da mevsimin kis olmasindan dolayi geri çekilmek zorunda kalir Zira böyle bir mevsimde hareket üssünden uzak bir mintikada, düsman ülkesinde kalmak dogru bir hareket olmazdi Bu sebepten dolayi Bâyezid, tekrar Bursa'ya döner Nihayet 794 (1392) ilkbaharinda Kastamonu bölgesine giren Bâyezid, Candaroglu Süleyman Pasa'nin ölümü ile sonuçlanan savasta, beyligin Kastamonu kolunu ortadan kaldirir Bununla beraber Süleyman Pasa'nin kardesi olan ve Sinop'ta hüküm süren Isfendiyar Çelebi, Osmanlilarla dost geçindigi için kendisine dokunulmadigi gibi Sinop'ta ayni sekilde kalmasina müsaade edildi
Bâyezid'in, Kastamonu'yu ilhak etmesi ve Osmancik'i kusatmasi üzerine bir kismi açiktan açiga, bir kismi da istemeyerek Kadi Burhaneddin'e bagli görünen Kelkit, Yesilirmak ve Canik bölgelerindeki beylerin, birer birer Osmanlilara iltihak ettikleri görülür Bu vaziyet, Osmanlilar ile Kadi Burhaneddin Ahmed arasindaki münasebetleri oldukça gergin bir safhaya soktu Iki tarafin öncü kuvvetleri arasinda Çorumlu sahrasinda meydana gelen savasta Osmanli askeri bozguna ugrayarak geri çekilmek zorunda kalir Bu savasta, Bâyezid'in, Karesi ve Saruhan sancaklari valisi bulunan büyük oglu Ertugrul öldürülmüstü Bu galibiyet, Anadolu'da Kadi Burhaneddin'in söhretini bir kat daha artirdi Hatta Kadi Burhaneddin, psikolojik etkisinden istifade ile Bâyezid'in Rumeli isleri ile mesgul oldugu ani, firsat bilerek Amasya'yi kusatma altina alir Fakat mevsimin kis olmasi ve muhtemel bir Osmanli taarruzundan çekindiginden Tokat'a döner Bu arada Osmanli kuvvetlerinin büyük bir ordu ile Amasya üzerine dogru geldikleri haberini alinca açik bir sahrada onlarla karsilasmamak için Sivas'a çekilir Böylece Amasya Osmanli idaresine girer Sancak beyligine de Bâyezid'in oglu Mehmed Çelebi tayin edilir(1393)
Bu hareket üzerine Taceddinogullari, Tasan oglu ve Bafra emiri, Sultan Bâyezid'e bagliliklarini bildirerek onun idaresine girdiklerini kabul ederler Süleyman Pasa'nin, Bâyezid ile yapilan harpte öldürülmesinden sonra Kadi Burhaneddin'e iltica eden 500 kadar Kastamonu atlisi da Taceddinogullan ve dolayisiyla Osmanlilar tarafina geçmis oluyordu Bu arada Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, Kadi Burhaneddin'e elçi gönderip Amasya'nin Osmanlilarin eline geçmesinden dolayi taziyetlerini bildirmek ve müsterek düsmanlari olan Bâyezid'e karsi birlikte tedbir almak ve görüs ahs verisinde bulunmak üzere kendisini Nigde'ye davet etti Alaeddin Ali Bey ile görüsüp birlesmek üzere Sivas'tan hareket eden Kadi Burhaneddin, Karaman oglu ile anlasmak söyle dursun, büsbütün bozusup harbe tutusurlar Aralarindaki düsmanligin gittikçe büyümesi her ikisinin de zayiflamasina ve rakipleri olan Bâyezid'in daha fazla kuvvetlenip Anadolu'daki kuvvetini daha saglamlastirmasina sebep oldu Rakiplerinin arasinda meydana gelen anlasmazligi gören Bâyezid, artik kendisinin Anadolu'da durmasina gerek kalmadigini anlayarak yeniden Rumeli'deki faaliyetlerine baslar
Sultan Bâyezid'in bu dönemdeki faaliyetlerini inceleyen Mükrimin Halil Yinanç, kaynaklarin verdigi bilgilere dayanarak söyle der:
"1393 senesi Nisaninda Venedik Senatosu, Türklere karsi birlikte harp etmek üzere Macar Krali ile bir antlasma yapmaya karar vermis ve Macar Kralini harbe tesvik etmeye baslamisti Diger taraftan uzun zamandan beri Istanbul'da kusatilmis olan Imparator Manuel, Hiristiyan devletlere müracaat ediyordu"
"Macar Kralinin, Tuna kenarina gelmis olmasi ve Bulgarlarin bunlarla birlesme ihtimali, Bâyezid'i endiselendirdiginden Bulgar kralliginin son kisminin da ortadan kaldirilmasina karar verir Bunun için büyük oglu Süleyman komutasinda bir ordu gönderdi Bu ordu, Bulgarlarin payitahti olan Tirnova'yi uzun ve siddetli bir muhasaradan sonra feth etti Daha sonra Tuna sahilinde birer müstahkem mevki olan Silistre, Nigbolu ve Vidin zapt olundu Nigbolu'ya kapanan Bulgar Krali Sisman, oglu Aleksandr ile birlikte esir edildi Rivayete göre kral öldürülmüs, oglu da Müslüman olarak Bâyezid'in maiyetine girmistir Macar Krali Sigismond, Bulgar ülkesinin Türkler tarafindan alinmasi üzerine Hiristiyan devletlere müracaat etmis ve Türklere karsi müsterek bir Haçli hareketi yapilmasi için papayi tesvik etmisti"
YENI BIR HAÇLI ITTIFAKI VE NIGBOLU SAVASI
Osmanli sinirlarinin Macaristan'a kadar dayanmasi, Macar Krali Sigismond'u korkutmaktaydi Zira Sigismond, ufuktan azametle yuvarlanip gelmekte olan Osmanli dalgasinin, er geç kendi ülkesini de basacagini görmekteydi Tek basina altindan kalkamayacagini bildigi bir tehlikeye karsi gece rüyalarini, gündüz hülyalarini tutan ümid, her seye ragmen yine de bir Haçli ordusunun yardiminda görüyordu Fakat imdadina çagirabilecegi devletlerden Venedik, bu Katolik dindasina müzaheret eder görünmekle beraber, Sigismond'un zaferinin Balkanlarda bir Macar hegemonyasina yol açacagindan da endiseleniyordu Cenevizliler ise siyasî ve iktisadî hayatlarinin saglikli bir sekildeki devamini Osmanlilarin teveccühünü kazanmakta gördüklerini gizlemiyorlardi
Sigismond, Osmanli tehlikesini bertaraf etmek ve hatta Kudüs'e kadar gidebilmek için Avrupa'nin muhtelif memleketlerine elçiler göndererek yeni bir Haçli ittifakinin kurulmasini istiyordu Bu ittifakin kurulmasi için Papalik makami da, yogun bir faaliyete giriserek kiliselerde Müslüman Türkler aleyhinde vaazlar verdirmeye basladi Bu tesebbüsler, hedef Türkler oldugu için kisa bir süre içinde olumlu bir sonuç verdi Böylece Sigismond ile isbirligi yapan Avrupa, heyecan ve ümid içinde idi Yalniz Fransizlar degil, Ingiltere, Iskoçya, Lehistan, Avusturya, Italya, Isviçre ve Güneydogu Avrupa ülkelerinden gelen kuvvetler, Bulgaristan'da Sigismond 'un komutasi altinda toplanmaya basladi Avrupa'nin her kösesinden süzülüp gelen cengaver, cesur ve tecrübeli sövalyeler, Osmanli ordusunu aramaya basladi
Birlesik Avrupa kuvvetlerinden meydana gelen bu birlikler, Sigismond'un kendilerine bildirdigi gibi, karsi tarafta bir tecavüz hareketi göremeyince, arastirmaya basladilar Onlar, bu salib (haç) düsmanini bulup tepelemek istiyorlardi Onlara göre bunu yapmak bir zaruret idi Zira bu bir haç seferi idi Ona tapmayani ezmek yolunda gecikmek olmazdi Üstelik Eflak Voyvodasi Mirçe ile Bizans Imparatoru da Osmanlilar ile olan ittifaklarini bozmus, gizli gizli hazirliklarini tamamlamislardi
Papanin destegi ile tertiplenen bu Haçli seferine batili bütün sövalye ve asilzâdelerin katildiklari görülmektedir Osmanlilara karsi büyük bir kin ve nefret hissi ile dolu olan Haçlilar, Avrupa'yi bunlardan (Müslüman Osmanlilar'dan) temizlemek istiyorlardi Bunun temini için de her sey yapilabilirdi Büyük bir birligin toplanmasi gerekiyordu ki bu da gerçeklesmisti Nitekim, maiyetinde 1000 Fransiz sövalyesi ile 7000 civarinda yardimci ve ücretli asker bulunan Burgonya dukasi Jean de Nevers basta olmak üzere birçok asilzâdenin maiyetindeki Alman, Ingiliz, Italyan, Ispanyol ve Polonyali sövalyeler oldugu gibi, 1394 seferinin intikamini almak isteyen Eflâk Voyvodasi Mirçe ve bir kisim Erdel kuvvetlerinin istiraki ile mevcudu 100000'i (Sükrüllah, Behçetu't-Tevârih 130000 kisi) bulan ve Türkleri Avrupa'dan sürmek gayesini güden bu Haçli ordusu, Tuna boyunca ilerleyerek Vidin ve Rahova'yi aldiktan sonra 12 Eylül 1396'da Nigbolu önüne gelmisti Venedik ve Rodos gemilerinden mütesekkil bir donanmanin da yardimi ile kaleyi muhasaraya basladilar
Osmanli tarihi bakimindan önemli olan bu zaferi, kaynaklarin müsterek dili ile kisa ve ana hatlari ile buraya almak istiyoruz Nigbolu kalesini kusatma altina alan Haçli ordusuna karsi kale muhafizi Dogan Bey, siddetli bir müdafaada bulunur 15 gün devam eden bu kusatma esnasinda Istanbul önlerinde bulunan Sultan Bâyezid, Haçlilarin hareketini duyar duymaz, muhasara manciniklarini yakip, Sucaeddin Evrenos Bey'i ileri göndermisti Kendisi de Islâm âlemine müracaat edip durumu bildirdikten sonra yaninda bulunan 10000 askerle yola çikar Anadolu ve Rumeli kuvvetlerinin Kara Timurtas ile sehzadelerin komutasinda sür'atle toplanip Edirne'de kendisine ulasmalari üzerine 60000 kisiden meydana gelen Osmanli ordusunun basina geçen Sultan Bâyezid, sür'atle Sipka geçidini asmis ve Timova'da Stephan Lazaroviç ile birlestikten sonra Osma vadisinde Nigbolu ovasina hakim bir tepede ordugâhini kurar Kaynaklarin verdigi bilgilere göre kalenin erzak ve mühimmat durumunu bizzat tesbit eden Bâyezid, 25 Eylül 1396 pazartesi günü (Osmanli kaynaklarinda Cuma) Nigbolu önünde meydana gelen savasta mahirâne bir manevra ile iki kisma ayirdigi ordusunun yaya askerini yani yeniçerileri merkeze koyup onlarin etrafinda kapikulu süvarilerini tesbit ile sag ve sol kollara timarli sipahileri koymustu Arkada da ihtiyat kuvvetleri bulunuyordu Osmanli ordusunun harb nizami hilâl veya agzi açik kerpeten seklinde idi
Iki ordu, Nigbolu kalesi yakininda karsilastilar Galibiyet serefini kazanmak isteyen Fransiz süvarileri, baslangiçta Bâyezid'in merkezde yeniçerilerin önündeki ilk kademede bulunan ve Azep denilen hafif yaya kuvvetleri üzerine yüklenip onlari maglub ve imhaya basladilar Fransizlar, teslim olanlari bile öldürdüler Bundan sonra da Azeplerin gerisindeki Yeniçeri kuvvetleri üzerine yüklendiler Fakat Yeniçerilerin ok yagmuruna tutularak epey telefat verdiler Ayni zamanda da sol kanatta Anadolu askerine komuta eden Sehzade Mustafa kuvvetlerinin yandan taarruzuna ugradilar Fakat, bunlari da bertaraf ederek ilerlediler Plân geregince Osmanli merkez kuvveti bir miktar geri alindi Bu çekilmeden cesaret alan Fransizlar, daha da ileri giderek kiskacin içine girdiler Onlar, Osmanli plânini bilen Sigismond tarafindan ileri gitmemeleri ve kiskacin içine girmeyip beklemeleri hakkinda verilen emri dinlemediler Bu defa plân geregi Osmanlilarin üçüncü hatti da ikiye ayrildi Böylece Fransizlar tepeyi isgal etmis ve muharebenin Türklerin maglubiyeti ile neticelendigini zannettikleri sirada bizzat pusudan çikan Bâyezid'in komutasindaki kuvvetlerle karsilasinca sasirdilar Fakat fazla zayiat vermemek için daha önce atlardan inmis ve yaya olarak harb eden Fransizlar, geri dönüp atlarina binmek istedilerse de kaçacaklari kapinin kapanmis oldugunu görerek sasirdilar Bunlari kurtarmak için Sigismond'un gönderdigi kuvvetler ilerleyemeyerek geri çekilmek zorunda kaldilar Tuzaga düsmüs olan kuvvetler kismen imha ve kismen esir edildiler
Osmanli ordusunun merkezine hücum eden Fransiz kuvvetleri ile olan muharebe, üç saat kadar sürmüstür Eflâk Voyvodasi Mirçe, muharebenin gidis seklini görünce neticeyi kestirerek hemen memleketine dönmüstü Muharebenin en tehlikeli olan ilk safhasi bittikten sonra Türk kuvvetleri, derhal ve siddetle Sigismond'un kuvvetlerine hücum etmislerdi Ihtiyat kuvvetlerini bile muharebeye sokmus olan Macar Krali, hiçbir basari elde edemedi Sonunda kesin sonucun alinma zamaninin geldigini gören Yildirim Bâyezid, kendi ihtiyat kuvvetlerini taarruza geçirmek suretiyle Haçlilari müthis bir panige ugratti Sigismond, maiyetindeki bazi adamlarin yardimi ile Tuna nehrine gelip kendini bir balikçi kayigina zor atti Nehirdeki Venedik amirali Mocenigo'nun kadirgalarindan birine yanasarak Karadeniz yolu ile Istanbul'a gelebildi Oradan da Marmara ve Çanakkale Bogazindan geçip Modon limanina ugradiktan sonra Dalmaçya'ya çikarak memleketine gidebildi
Nigbolu muharebesinde Haçli ordusuyla gelen prens ve asilzâdelerden bir kismi öldürülmüs bir kismi da esir alinmisti Muharebe sonunda savas meydanini gezen Yildirim Bâyezid, kendi hudud muhafizlarinin ve teslim olmalarina ragmen bir kisim esirlerin insafsizca öldürüldüklerini görünce fevkalâde müteessir olup gözlerinden yaslar akmisti Kendi esirlerine yapilan bu muameleyi gören Bâyezid, buna karsilik olmak üzere düsmandan ele geçirilen esirlerin bir kismini öldürttü Harbe istirak etmeden kaçmis olan Eflâk kuvvetleri ile Hirvat askerlerinden baska, diger bütün düsman kuvveti ya imha edilmis veya kaçarken nehirde bogulmustu
Nigbolu'da esir düsenlerden bir kismi önce Edirne'ye oradan da Gelibolu'ya götürülüp Haçli donanmasi ile bogazdan geçmekte olan Sigismond ve maiyetindekilere teshir edildikten sonra Bursa ve Mihaliç'e nakledilmislerdi Bunlardan bir kismi da Memlûk sultani el-Meliku'z-Zahir Ebu Said
Berkuk'a gönderilmisti Nigbolu'da esir düsen asilzâdeler, sonradan Macaristan, Fransa ve Kibris krallarinin tesebbüsü ve Midilli prensinin kefaleti ile 200000 altin florin fidye karsiligi serbest birakilmislardir
Nigbolu'da elde edilen parlak zaferden sonra daha önce düsmanin eline geçmis olan kaleler geri alindigi gibi Osmanli himayesinde bulunan Vidin Bulgar kralligina da son verilmisti Bundan sonra Macaristan'a büyük bir akin yapilarak külliyetli miktarda esir alinmisti Bu savastan sonra Garp dünyasi bir anda en seçkin asilzâdelerini kayb etmis, süngüden kurtulan veya Tuna'da bogulmayan kiliç artiklari ise bassiz, idaresiz ve perisan kafileler halinde geldikleri yerlere dogru daglara düsmüslerdi
Öte yandan Nigbolu muzafferiyetinden elde edilen ganimet ve fidyelerden alinan hisseler ile Anadolu ve Rumeli'de birçok hayrat yaptiran Bâyezid'in Nigbolu'da ismine izafe edilen camii de bu sirada yaptirmis olmasi muhtemeldir
Savasi müteakip, akinci ve sekbanlar yerlestirilmek suretiyle uç beylerinin faaliyet merkezi haline getirilen Nigbolu, serhad livasi olarak Osmanli idaresinde mühim bir rol oynamistir Genellikle Tuna geçitlerine hakim bir noktada, Eflâk'i tehdid eden bir üs özelligini tasiyan Nigbolu, Osmanli hükümdarlarinin zaman zaman Eflâk ve Macaristan seferlerine çiktiklari bir yer olarak Eflâk ve Macar krallarinin taarruzlarina hedef olmustu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #18
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



ISTANBUL KUSATMASI
Nigbolu zaferinden önce Istanbul'un Yildirim tarafindan kusatma altina alindigini, fakat zaferle sonuçlanacak olan Nigbolu hadisesi sebebiyle muhasaranin kaldirildigina daha önce temas edilmisti
Yildirim Bâyezid, Haçli ittifakinin tesvikçisi durumundaki Imparator Manuel'e elçi göndererek Istanbul'un teslimini istemisti Manuel bu istege cevap bile vermedi Bunun üzerine sehrin dis dünya ile irtibati kesilerek kusatma daraltildi O dönemlerde kale surlarini yikacak büyüklükte toplar bulunmadigindan sehir halkinin açlik sikintisi ile teslim olacagi düsünülüyordu Gerçekten de halk, bu yüzden sehri teslim etmeye meyilli idi Zira Istanbul halki, Manuel ve Silivri Beyi Ioannis taraftan olmak üzere ikiye bölünmüstü Henüz deniz kuvvetleri fazla güçlü olmayan Osmanlilar, denizden bir sey yapamadiklari gibi, gelecek olan yardima da mani olamayacaklardi Bununla beraber, Bizans'in Karadeniz ile olan baglantisini kesmek için Bogaziçi'nde müstahkem bir kale, yani Anadolu Hisan (Güzelce Hisar) insa ettirilip Istanbul'un muhasarasi siddetlendirildi Tam bu esnada bas gösteren Timur tehlikesi üzerine Yildirim Bâyezid, muhasarayi kaldirmak zorunda kaldi Bu arada Bizans, Yildirim'in sartlarim da kabul ediyordu Buna göre:
1- Her sene Osmanli hazinesine verilmekte olan haracin arttirilmasi
2- Istanbul'da bir Türk mahallesi kurularak bir cami yapilmasi
3- Istanbul'daki Müslümanlarla Rumlar arasindaki anlasmazliklari Islâm hukuku çerçevesinde karara baglamak üzere bir kadi tayin edilmesi
4- Silivri de dahil olmak üzere Silivri'ye kadar olan yerlerin Osmanlilara terki
Bizans Imparatoru, bu antlasmaya riayet ederek Istanbul'da Sirkeci'de Türkler için yedi yüz hâne ile bir mescid tedarik etmisti Padisah da Istanbul'da ikamet etmek üzere Tarakli Yenicesi ile Göynük ve Karadeniz sahili taraflarindan buraya göçmen nakl ettirerek iskan etmisti Ayrica kadi (hakim, yargiç) ve imam da tayin etmisti
3- KARAMANOGULLARI'NIN OSMANLILARA BAGLANMASI
Osmanlilarin, Rumeli'de yeni sefer ve fetihlerle ugrasmasini firsat bilen ve Osmanogullari'nin bütün bir Avrupa'ya karsi gelemeyecegini düsünen Karamanoglu Alaeddin Ali Bey, bu sirada Osmanlilara ait olan Ankara'ya yürüyerek orayi ele geçirdi Burada bulunan Anadolu Beylerbeyi Sari Timurtas Pasa'yi esir aldigi gibi maiyetinden bir çok kimseyi de öldürdü 1395 ve 1396 yillarinda Kadi Burhaneddin ile yaptigi muharebelerde yenilen ve Aksaray sehrini kayb eden Alaeddin Ali Bey'in Ankara'yi ele geçirmesi, büyük bir hata idi Çünkü Nigbolu savasindan sonra kendisini çok daha kuvvetli gören ve Avrupa'dan hiç bir tehlike beklemeyen Yildirim Bâyezid'le tek basina karsi karsiya kalmisti Bu hareketi ile o, Karamanlilari, Anadolu Selçuklulari'nin mirasindan da mahrum etmis oluyordu Bununla beraber Alaeddin Ali Bey, vaziyetin kendisi için kötü olacagini anlamakta gecikmedi Bunun üzerine derhal Sari Timurtas Pasa'yi serbest biraktigi gibi yanina bir elçi katarak af dilemek ve yeni bir antlasma yapmak üzere Yildirim'a gönderir Baris teklifini red eden Bâyezid, Anadolu ve Rumeli'deki bütün kuvvetlerini toplayip Karamanoglu üzerine yürür bu durum karsisinda Alaeddin Bey, bütün gücü ile Bâyezid'e mukabele edebilmek için harekete geçer Basta Varsak, Turgutlu ve Bayburtlu asiretleri olmak üzere birçok Türkmen boyundan ve bu arada hizmetinde bulunan Kara Tatarlardan kuvvetli bir ordu meydana getirir
Iki ordu Konya ovasinda karsi karsiya gelir Iki günlük bir muharebeden sonra sonucu belli edecek bir netice alinmayinca ikinci günün aksami gece yarisindan sonra otuz bin kadar Osmanli askeri, Karamanoglu kuvvetlerinin gerisini çevirir Iki ates arasinda kalan Karamanoglu, Konya kalesine kaçmak suretiyle kendini zor kurtarir Konya, on bir gün kadar muhasara edildi Konya halki, mal ve canlarina dokunulmamak sartiyla sehri teslim edebileceklerini gizlice Bâyezid'e bildirirler Alinan tertibat üzerine sehir teslim oldu Kaleden çikan Alaeddin Ali Bey, Osmanli askerleri ile çarpisti ise de muvaffak olamayacagini anlayinca kaçmaya baslar Fakat bu esnada attan düserek yakalanir Yakalanir yakalanmaz derhal Yildirim Bâyezid'in huzuruna getirilir Padisah, enistesi olan Alaeddin Bey'e niçin böyle yaptigini ve kendisine niçin itaat etmedigini sorar O da: "Niçin sana itaat edeyim, ben de senin gibi bir hükümdarim" cevabini verir Bu söze cani sikilan Bâyezid, onu, Ankara'da basip esir aldigi San Timurtas Pasa'ya teslim eder Timurtas Pasa da derhal onu katl eder Alaeddin Bey'in acele katlinden müteessir olan Yildirim Bâyezid, Pasa'yi tekdir etmis, fakat onun ikna edici konusmasi ve ileri sürdügü deliller üzerine sükûnet bulmustur Bâyezid, bundan sonra Konya'ya bir vali tayin ederek Larende (Karaman) üzerine yürüdü Burada Yildirim Bâyezid'in kizkardesi ve Alaeddin Ali Bey'in hanimi, iki oglu ile birlikte kardesinin karargâhina gelir Padisah, çadirindan çikarak kiz kardesini disarida karsilar Böylece Larende 1397 yilinda Osmanlilarin idaresine girer Padisah, kiz kardesi ve çocuklarini Bursa'ya gönderir
Alaeddin Ali Bey'in katli üzerine Karamanlilar'a ait sehirlerin Toroslarin kuzeyindeki sehirler (Konya, Larende, Nigde, Develi, Karahisar) Osmanlilara geçmisti Sadece Toros daglarinin güneyinde kalan Mut, Ermenek, Taseli ve Içel, Karamanoglu ailesinin diger kolundan gelen beyler elinde kalmisti
Karaman Beyligi'nin ortadan kaldirilmasi, Anadolu tarihi bakimindan mühim bir hadise idi Zira bu hadiseden sonra Sivas'ta bulunan Kadi Burhaneddin Ahmed, Osmanlilarla ayni siniri paylasir olmustu Bu da onun Osmanlilardan çekinmesine sebep olmustu Zira daha önceki bazi faaliyetleri, onu Osmanlilarla hasim hale getirmisti Osmanlilara karsi mukavemet etmesi mümkün olmadigindan bütün gururuna ve Memlûk Devleti ile olan geçmisine ragmen bu devlete tabi olmak zorunda kaldi
KADI BURHANEDDIN DEVLETI'NIN OSMANLI HÂKIMIYETINE GIRMESI
Karamanogullari'nin, Osmanlilar'a baglanmasindan sonra Anadolu'da merkeziyetçi bir idare kurmak ve Anadolu birligini saglamak düsüncesinde olan Bâyezid, Canik bölgesindeki bazi Türk beylerini idaresi altina almak için harekete geçer Bu gayenin gerçeklesmesi için 1398 ilkbaharinda o taraflara dogru bir sefere çikarak Canik Beyi Kubadoglu Cüneyd'in üzerine varir Sonunda bunun merkezi olan Müslüman Samsun'u zapt eder Osmanli hâkimiyeti altinda bulunmak sartiyla Cüneyd Bey'e Ladik ve diger bazi kaleler birakilir Samsun ve havalisi bir sancak itibar edilerek, Bulgar Krali Sisman'in, Müslüman olan oglu Aleksandr'a verilir
Yildirim Bâyezid, daha sonra Bafra ve Giresun bölgesindeki beyler ile Çarsamba ve Terme havalisine hâkim olan Taceddinogullari'ni, sonra da Havza ile Merzifon'a hâkim olan Tasanogullari'ni Osmanlilara baglar Bu bölgelerin zapti ile Karadeniz bölgesindeki Osmanli sinin, Trabzon Rum Imparatorlugu sinirina kadar dayanmis oluyordu
Anadolu'daki bu basarilar sonucunda Yildirim Bâyezid, Kadi Burhaneddin Devleti'nin kuzey, bati ve güneybati taraflarini ele geçirmisti Fakat Sivas merkez olmak üzere Anadolu'nun büyük bir kismi hâlâ Kadi Burhaneddin'in idaresinde idi Yildirim Bayezid ile Kadi Burhaneddin birbirlerine bu kadar yaklasmis olmalarina ragmen müsterek bir düsmana karsi koymak için isbirligi yapmaktan çekinmediler Bu tehlike, dogudan gelen ve daha sonra Anadolu'yu kasip kavuracak olan Timur tehlikesiydi
Anadolu'ya gelecegi haberi alinan Timur'un, Kadi Burhaneddin'e elçi gönderdigi ve kendisine tabi olmasini istedigi anlasilmaktadir Bunun üzerine Kadi Burhaneddin, Osmanli hükümdari ile Misir Sultani (Memlûk)na mektuplar göndererek tehlikeyi haber vermis ve "bilesiniz ki ben her ikinizin de komsusuyum ve benim memleketim sizin memleketiniz demektir Ben, sizin hududlarinizin siperiyim ve askerlerinizin öncüsüyüm Yoksa ben ona nasil mukavemet edip ve nasil müsademe edebilirim Halbuki onun ahvalini isitmissinizdir Nice ordular bozmustur Eger siz bana imdad ederseniz ben ona karsi dururum, beni yalniz birakirsaniz beni ona karsi harcamis olursunuz Sizin önünüzde bulunan ben, size gelecek belalara kâfiyimdir Maazallah eger ondan bana bir zarar gelirse pek me'muldur ki size de sirayet edecektir Benim, Timur'un mektubuna cevap vermemekligini sizden alacagim cevaba göre bir cevap olacaktir"
Yildirim Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in mektubundan son derece memnun olup mütalaasini begenmis ve kendisine su cevabi göndermisti:
"Eger Timur seni birakip giderse ne âla Sayet vaz geçmezse karsi koyacak bir orduyu ona karsi sevkederiz ve onun için istedigin kadar ona mukavemet et Basiret ve hüsnü niyet üzere olup onun askerinin çoklugundan korkma Zira nice az cemaat (topluluk) çok cemaata galebe etmistir Eger sizce lüzum görürseniz bizzat kendim geleyim ve askerimle oraya ineyim Sizin bayraklariniz daima basta ve ayakta olsun Ben, senin kilicina kol ve sana bazu olayim" Fakat bu muhabere devam ederken, kaderin bir cilvesi olacak ki, Timur daha Anadolu'ya gelmeden Kadi Burhaneddin vefat eder
1398 yilinda Kadi Burhaneddin'in, Akkoyunlu hükümdari Karayülük Osman Bey ile yaptigi savasta ölmesi, Osmanlilarin onun ülkesine sahip olmalarina sebep oldu
Sivas, Kayseri ve çevresi hükümdari Kadi Burhaneddin, bir zaman kendisine tabi olan ve daha sonra muhalefete kalkismis bulunan Akkoyunlu asiretinin reisi Karayülük Osman Bey'i takib ederek onunla meydana gelen muharebede yakalanip katledilmisti Sivas halkinin karan ile oglu Alaeddin Ali Bey (Zeynelâbidin) babasinin yerine hükümdar olmustu Fakat Karayülük diye söhret bulan Osman Bey, Sivas'i muhasara edip almak istediginden Sivas'in ileri gelenleri Osmanli hükümdarini yardima çagirmislardi Yildirim Bâyezid bu daveti kabul ederek oglu Süleyman Çelebi vasitasiyle Sivas üzerine yirmi bin atli ve dört bin yaya göndermisti Bu birlik, Karayülügü maglub ederek Sivas'i kurtarmisti
Süleyman Çelebi, Sivas'i kendisi zapt etmeyip babasini davet ettiginden büyük bir kuvvetle gelen yildirim Bâyezid, sehre girmisti Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in oglu Zeynelâbidin'i, enistesi olan Dulkadiroglu Nasiruddin Bey'in yanina gönderdi Böylece Kadi Burhaneddin'in ülkesi (Sivas, Tokat, Niksar, Sarkî Karahisar, Kayseri, Kirsehir ve Aksaray), yani Orta Anadolu'nun dogu kismi da Osmanli Anadolu birligine katilmis oldu Bâyezid, oglu Süleyman Çelebi veya Mehmed Çelebi'den birini buraya vali tayin eder Kadi Burhaneddin'in devlet erkanini ve bütün askerlerini maiyetine alir Böylece, Kara Tatarlar da Osmanli Devleti'nin hizmetine girerler
Kadi Burhaneddin Ahmed'in ülkesinin alinmasindan sonra Osmanli Devleti, Anadolu'nun yarisindan fazlasina hâkim oluyor, kuvvet ve kudretçe Misir Memlûk hükümdarligina rakib olacak bir hale geliyordu Ayni zamanda Misir Devleti'nin hâkimiyeti altinda bulunan Malatya ve çevresi ile Divrigi ve civarini da tehlikeye sokmus oluyordu Is bu kadarla da kalmiyordu Zira Memlûk hâkimiyetini tanimis olan Dulkadirogullari Beyligi de tehlikeye giriyordu Bu durumdan endiselenen Memlûk hükümdari Berkuk, Bâyezid'in çok kisa zamanda kazandigi bu parlak zaferlerden ürkmeye baslamis ve bilhassa onun Hiristiyan dünyasinda elde ettigi zafer ve fetihler dolayisiyla, kendi Müslüman tebeasinin ona karsi dogacak sevgi ve hissiyatini da düsünerek, o dönemde Misir'da Malikî Mezhebi'nin bas kadisi olan meshur Ibn Haldun'a kendisinin Timur'dan çekinmedigini, asil Bâyezid'den korkmakta oldugunu söylemisti
Yildirim Bâyezid'in Bati ve Iç Anadolu'nun tamamini idaresi altina alarak doguya dogru bir genisleme siyaseti gütmesi, Osmanli Devleti ile Timur'un Imparatorlugunu da karsi karsiya getirdi Bu arada Osmanli Devleti tarafindan bagimsizliklarina son verilen Anadolu beyleri, bu iki Müslüman devleti karsi karsiya getirmek için gayret sarf ediyorlardi Bunlar, savas atesini alevlendirmek için olaylarin üzerine körükle varmaya basladilar
MALATYA'NIN ZAPTI
Sultan Bâyezid, Kadi Burhaneddin'in ülkesini kendi ülkesine ilhak ettikten sonra Bursa'ya dönmüstü Bundan kisa bir müddet sonra 15 Sevval 801 (20 Haziran 1399) günü vefat eden Memlûk Sultani Berkuk'un bu ani vefati, gerek ülkesinde gerekse disarda bazi tesirlerin meydana gelmesine sebep olmustu Timur'un, kendisinden çekindigi Berkuk'un ölümüne sevindigi anlasilmaktadir Nitekim Ibn Hatib en-Nâsiriya'nin bildirdigine göre Berkuk'un ölümünden büyük bir ferah ve sevinç duyan Timur, ölüm haberini getirene 15000 dinar vermisti Ibn Arabsah ise, Hind seferinde iken bu haberi alan Timur'un sevinçten adeta uçtugunu tasvir eder
Memlûk Sultani Berkuk'un ölümü üzerine yerine geçen oglu Ferec'in küçük ve tecrübesiz olmasi yaninda emirler arasinda meydana gelen ihtilaflar ayni zamanda Yildirim Bâyezid'i de memnun etmis görünmektedir Sayet Ahmedî'nin verdigi bilgileri dogru kabul edersek Yildirim'in da buna sevindigini söyleyebiliriz Fakat bu sevincin dogrudan dogruya ve sadece ölüm sebebiyle mi yoksa baska bir maksattan mi kaynaklandigi belirtilmemektedir Ahmedî bu konuya bir açiklik getirmeden söyle der:
"Buni isidüb Sam'a ol kasd eyledi
Misir benüm oldi deyü söyledi
Demedi ol öldi ben dahi ölürem
Söyle kim ol oldi ben dahi oluram"
Gerçekten, Ferec'in küçük ve tecrübesiz olmasi, o esnada Timur'un da Hindistan'da büyük bir istila ile mesgul olmasini firsat bilen Bâyezid, daha önce Anadolu Selçuklulari ülkesinde iken bilahare Misirlilar eline geçmis olan bölgelerin zaptina karar verir Bunun için daha önce Kadi Burhaneddin'e ait oldugunu belirttigi Malatya'nin kendisine verilmesi için Nasirüddin Ferec'e bir elçi gönderir Red cevabi almasi üzerine Sivas'tan Malatya'ya gider Sehrin müdafaa edildigini görünce sehri kusatir Bu kusatmanin devam etmesinin aleyhlerine olacagini anlayan Malatyalilar teslim olur Yildirim, oraya bir miktar asker koyarak geri döner Bu arada Memlûklara ait Kâhta, Besni, Divrigi ve Darende kaleleri de Osmanlilara geçmis olur Böylece Elbistan da, Orta Firat havzasina kadar uzanan Osmanli hududu içine girmis olur
Misir'da meydana gelen saltanat degisikliginden istifade ile Malatya ve çevresini alan Yildirim Bâyezid'e karsi kader, baska bir sekilde tecelli edecekti Bu tecelli de Ahmedî'nin dedigi sekilde olacakti
Misir'da meydana gelen sarsintiyi dikkatle takip edenlerden biri de süphesiz ki Timur'du O, Osmanlilar ile Memlûklular arasindaki çatismayi çok iyi degerlendirip her iki düsmanini ortadan kaldirmak için zamanin geldigine karar verir Timur, 1400 yilinda Azerbaycan ve Dogu Irak'ta hâkimiyetini yeniden kurduktan ve Gürcistan'i zapt ettikten sonra Pasinler'e dogru yol almaya baslar Bu sirada Bâyezid'e itaati kabul etmeyen Erzincan Emiri Mutahharten Bey ile Bâyezid tarafindan beyliklerine son verilen Mentesoglu, Saruhanoglu Hizir Sah, Germiyanoglu Yakub Bey, Aydinoglu Isa Bey'in oglu Musa Bey, Timur'a bas vurarak kendisine olan bagliliklarini bildirip topraklarini geri almak için yardim isterler Buna karsilik, Timur'un önünden kaçan ve Bagdad'da hüküm süren Celayirli Sultan Ahmed ile Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf, Sultan Bâyezid'e siginirlar Bunlara büyük bir iltifat gösteren Bâyezid, Sultan Ahmed'e Kütahya sehrini, Kara Yusufa da Aksaray'i ikamet yeri olarak tahsis eder Ayrica bu sehirlerin gelirlerini de onlara verir
Bu iki düsmaninin, Bâyezid tarafindan kabul ve himaye edilmesi, zaten savasmak üzere Anadolu'ya gelmis olan Timur'a savas için bir firsat verir Iki hükümdar arasinda teati edilen mektuplar müsbet bir netice vermez Hatta Timur, Osmanli idaresindeki Sivas'a girerek (Agustos 1400), sehri savunan herkesi kiliçtan geçirtti Timur, yalniz Sivas'i tahrib ile kalmamis, hatta kendisini mushaflar (Kur'an ve Kur'an sayfalan) ve tevhidler ile karsilamaya çikan çocuklari, ordusundaki atlarin ayaklari altinda çignetmistir Âli'nin, Künhü'l-Ahbar (III, s 96)'inda zikr edilen bu vak'a, Timur ile ayni zamanda yasamis olan Ermeni tarihçisi Thomas de Medzoph tarafindan da kayd edilmistir Böyle bir katliamdan sonra Sivas adeta bir harabeye dönmüs oldu Timur, daha sonra güney istikametinde hareket ederek Malatya ve Suriye'yi isgal eder Gerek Haleb, gerekse Suriye'nin diger sehirlerinde büyük zulümler yapar Sam'da (Dimask) büyük bir katliama girisen Timur, sonunda Yezid b Muaviye'nin kabrini buldurarak açtirir Kemiklerle birlikte kabri yaktirip içine pislik doldurur
Timur'un güneye inmesinden istifade eden Bâyezid, Sivas ve Erzincan'i da alarak Timur'a karsi stratejik bir üstünlük saglamaya çalisti Bir ayaginin sakat olmasindan dolayi Osmanli tarihlerinde "Timurlenk" veya "Aksak Timur" diye isimlendirilen Timur ile Bâyezid arasinda teati edilen mektup ve gönderilen hediyeler de bir fayda saglayamamisti Zira, Timur'un teklifleri bir bakima Osmanli hükümdarinin diger beyler gibi tamamen kendisine tabi olmasini emr eden bir mahiyet tasiyordu Nitekim o, Sultan Bâyezid'den su isteklerde bulunuyordu:
1- Kemah'in Mutahharten'e geri verilmesiyle ailesinin serbest birakilmasi
2- Sehzadelerinden birinin kendi yanina gönderilmesi
3- Metbuiyet alâmeti olarak kendisine gönderilecek olan külah ile kemerin kabul edilmesi
4- Anadolu beylerinden alinan yerlerin yine eski sahiplerine iade edilmesi
5- Kara Yusuf'un kendisine teslimi Bu esnada Kara Yusuf, Osmanlilar'in yanindan ayrilmis oldugundan istenenin Kara Yusuf'un ailesi oldugu anlasilmaktadir Yildirim Bâyezid gibi bir hükümdar için çok olmasina ragmen o, bu sartlan degerlendirmek için çevresiyle istisarede bulunur
Bununla beraber, bütün bunlara karsi ihtiyatli hareket edilmesini tavsiye eden vezir-i azam Ali Pasa'ya Sultan Bâyezid söyle diyecektir:
"Serefimiz ve karsi koyacak kuvvetimiz vardir Tâbi olamayiz ve istiklâlsiz yasayamayiz" Bu esnada o, Timur'la meydana gelebilecek bir savasi düsünerek Bizans Imparatoru ile anlasir ve Istanbul muhasarasini kaldirip oradaki askerini geri çeker

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #19
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



ANKARA SAVASI
Bâyezid ve Timur arasinda teati edilen mektuplar, ortaligi yatistirmaya kifayet etmeyince muharebe kaçinilmaz bir hal almisti Tarihlerde tafsilatli ve genis bir sekilde verilen Ankara Meydan Muharebesi'nin bütün detaylarina temas etmeyecegimize isaret etmek gerekiyor
Büyük bir casusluk ve haber alma teskilatina sahib oldugu anlasilan Timur, elindeki kuvvetler ile Anadolu'da fazla bir is göremeyecegini anlayarak, Orta Asya'da bulunan en güzide kuvvetlerini getirmeye mecbur olmustu Kisi, Karabag'da geçirdikten sonra Azerbaycan ve Gürcistan'da yeniden toplayip düzene soktugu ordusuyla Anadolu'ya yürümeye karar vermisti Böylece Timur, bu yeni ordusuyla Erzurum ve Kemah yolunu takib ile Orta Anadolu'ya dogru yol almaya basladi Osmanlilardan aldigi topraklan tekrar Türkmen beylerine vererek onlarin destegini sagladi Böylece, Osmanlilarin, senelerce ugrasip sagladigi Anadolu birligini de bozmus oldu
Kirsehir'e dogru yürümekte olan Timur, o sirada Osmanli kuvvetlerinin kendi üzerine dogru gelmekte oldugunu haber alinca, durumun kendisi için müsait olmadigini anlayip telasa kapilir Ordusunun erkâni ile görüserek Osmanli ordusunu arkada birakmak üzere Ankara yolunu tutar
Timur, Ankara önüne gelir gelmez Ankara kalesini kusatir Kale muhafizi Yakub Bey, burayi bütün gücü ile müdafaa eder Timur, Bâyezid'in kendisinin geldigi yoldan gelecegini tahmin ile o cepheyi iyice tahkim eder Ankara kalesini de kuzey dogu yani iç kale tarafindan almak istiyordu Bu maksatla kalenin suyunu keserek Osmanli kuvvetleri gelmeden önce burayi düsürmeye çalisiyordu
Timur, Osmanli ordusunun daha geç gelecegini de tahmin etmisti
Fakat o, bu tahmininde yanilmisti Çünkü Bâyezid'in kuvvetleri seri bir yürüyüsle çok daha evvel ve hem de Timur'un hiç beklemedigi bir yoldan gelip ortaya çikmislardi Halbuki Timur, Osmanli ordusunu güney dogudan gelecek diye beklerken Osmanlilar kuzey dogudan yani Kalecik, Rayli üzerinden gelerek Çubukova'da Meliksah köyüne inmislerdi Buna göre Timur bir baskina ugramis demekti Bu tehlikeli durum karsisinda buhranlar geçiren Timur, itidalini muhafaza ederek bütün gece çalisip cephesini degistirmis ve kale kenarindan da çekilmisti Timur'u bu sekilde hazirliksiz yakalayan Bâyezid ise hayatina mal olacak bir hata isliyordu O, Timur'un bu durumundan istifade etmek için, ogullari ile komutanlarinin hemen taarruza geçilmesi hakkindaki israrlarini dinlemeyerek büyük bir firsati kaçirmis oldu Bâyezid, mertçe bir muharebe olmasini istiyordu Böyle bir anlayis ve bekleme, Timur'a vakit kazandirip onu düsmüs oldugu tehlikeli durumdan kurtarmisti
Ankara Muharebesi diye meshur olan ve Anadolu'daki Osmanli hâkimiyeti ile Istanbul'un fethini yarim asir geciktiren bu savasin, gün olarak tarihi hakkinda farkli görüsler bulunmaktadir Bununla beraber dogruya en yakin olan görüse göre 27 Zilhicce 804 (28 Temmuz 1402) tarihinde yapilmistir
Her iki ordunun mevcudu hakkinda kaynaklar farkli bilgiler vermekte iseler de, Timur'un ordusunun daha kalabalik oldugunda (160 bin) birlesmektedirler Bu büyük güce karsilik Osmanli ordusunun mevcudu ise yetmis bin civarinda idi Ankara yakinindaki Çubuk Ovasi'nda yapilan savasin baslangicinda Osmanlilar üstün bir duruma gelmislerdi Fakat Osmanli ordusundaki Kara Tatarlarin ihaneti ve Anadolu Beylerine bagli timarli sipahilerin Timur tarafina geçmeleri, harbin Osmanlilar tarafindan kayb edilmesine sebep oldu
Bu tehlikeli hal üzerine Bayezid'e geri çekilmesi tavsiye edildiyse de o, bunu kabul etmedi Harbin kayb edildigini gören Yildirim Bâyezid, Vezir-i Azam Ali Pasa ile Murad Pasa, Yeniçeri Agasi Hasan Aga ve Karesi subasisi Inebeye, büyük sehzade Süleyman Çelebi'yi alip kaçirmalarini emr eder Böylece Yildirim'in basina bir sey gelse bile devleti yeniden kurmak ve toparlamak için bir sehzade kurtulmus olacakti Bu esnada ihtiyat kuvvetlerinin basinda bulunan Çelebi Mehmed de maiyetinde bulunan bin kadar adam ile sancak merkezi olan Amasya'ya dogru gitmisti Bundan baska Osmanli ordusunda bulunan Sirp despotu ile kardesinin komutasi altindaki kuvvetler de kaçmislardi Bütün bunlara karsi Yildirim Bâyezid yerinde duruyor ve Minnet Bey'in kaçma teklifini red ederek serefle ölmeyi tercih ettigini söylüyordu Fakat bulundugu yerde kalmasinin uygun olmadigini anlayarak daha gerideki Çataltepe'ye çekildi Maiyetinde iki üç bin yaya ve atli kuvveti kalmisti Bu kuvvetlere karsi yetmis bin kisilik Timur kuvvetleri merkezden hücum ediyordu Çataltepe bir kaç kat Timur kuvvetleri ile sarilmisti Bâyezid, elinde balta ile hücum edenleri orada hemen yere seriyordu Bâyezid, bu durumdan kurtulabilmek ve Timur'un kat kat olan saflarini yarmak için ortaligin kararmasini bekliyordu Bir ara az bir kuvvetle ilk muhasara hattini yarip firlamaga muvaffak oldu Fakat sayisiz çenberle çevrilmis oldugundan her muhasara hattini zorlukla geçiyordu Bâyezid'in kaçtigi haberi alininca takibi için büyük bir kuvvet gönderildi Nihayet son müdafaa tepesinden üç saat ayrildiktan sonra ati yere yuvarlandi Yeni bir ata binmesine meydan verilmeden yakalandi Böylece Bâyezid, Timur'a esir düstü (28 Temmuz 1402) Böylece kaderin, savaslarda süratli hareket etmesinden dolayi, kendisine layik gördügü Yildirim ünvanina sahip olan bu mert ve cesur hükümdar, aleyhine örülen agin içine düserek esir alinmis oldu
Mevlânâ Hatifî, Sehnâmesinde Yildirim Bâyezid'in hücumlarindan ve kahramanca çarpismasindan bahs ederken söyle der:
"Bâyezid Han, öyle bir siddetle hücum eylemis ki, önüne geleni yere düsürüp Timur'un önüne kadar varmis Timur, kendi üzerine dogru yildirim gibi bir fedainin geldigini görünce ürkmüs ve fena halde korkmustu O esnada Timur'un yaninda bulunan Germiyanoglu, kendisine "Han'im, gafil olma bu firsat bir daha ele geçmez Bu fedai Yildirim Han'in kendisidir" deyince Timur hemen kemandazlarina "Sakin Yildirim'a bir zarar getirmeyiniz, sag olarak ele geçiriniz" diye emir vermisti Dört bir taraftan kemendler atilarak Yildirim'i attan düsürdüler Yaya kalinca etrafini sardilar Yildirim Han hançerle bir çok kisiyi hâk-i helâke serdi (öldürdü) Nihayet birçok kisi etrafini sarip onu yakaladilar Yildirim teslim olmadi, silahini da teslim etmedi Bununla beraber onu kullanamayacak sekilde her taraftan tutmuslardi
Ankara galibiyeti ile Anadolu'yu harabeye çevirecek olan Timur, bu galibiyetini Fransa krali VI Sari ile Ingiltere krali IV Henri'ye bildirmek üzere mektuplar yollamis ve kendilerinin Nigbolu Muharebesinde yenemedikleri Osmanli hükümdarini yenip esir aldigini bildirmistir Farsça metni elimizde bulunan mektuba göre Timur, Fransa kralindan büyük bir övgü ile bahs etmekte ve müsterek düsman olarak kabul ettigi Osmanli Devletini perisan ettigini bildirmektedir Isin önemli noktalarindan biri de Fransa kralinin mektubunu getiren F Fransiskos adindaki papaza Timur'un çok iyi davranmis olmasidir Fransa kralina devamli iyi dualarda bulundugunu ifade eden Timur, "bizim ve sizin düsmanlarimizi müzmahil eyledim" gibi bir ifade ile âdeta Osmanlilari ortadan kaldirmak için bati ile is birligi yapmis ve belki de onlarin tesviki ile Anadolu'ya gelmis görünmektedir Nitekim sözü edilen mektupta Timur söyle demektedir:
"Bu muhibbinin, yüz bin selam ve hayirhahligini dünyalar kadar çok hulusunu Fransa krali kabul buyursun Ed'iye (dualar) tebliginden sonra siz emir-i kebirin re'y-i âlilerine arz olunur ki, Ferrari Fransiskos adindaki vaiz rahib tarafimiza geldi Ve mulûkî mektuplari getirdi Ve siz emir-i kebirin iyi adini ve azamet-i sanini bize bildirdi Çok mesrur olduk Su dahi beyan olunur ki, leskerenbuh ile gidüp yaver-i bari-i Teala ile bizim ve sizin düsmanlarimizi müzmahil eyledim Bundan sonra sultaniye sehrinin murahassasi F Cevanî'yi huzurunuza gönderdim Her ne ki vaki oldu ise arz ve takrir eder Simdi siz emir-i kebirden rica ederim ki, daima nâme-i humayunlarinizin irsal kilinup bize haber-i selamet ve afiyetiniz ilâm oluna"
Timur, muharebeden sonra Osmanli kuvvetlerini takib için asker sevk ettigi gibi Osmanli sehzadesi Süleyman Çelebi'yi yakalamak üzere de torunu Mehmed Mirza'yi otuz bin kisilik bir kuvvetle Bursa üzerine göndermisti
Ankara önünde sekiz gün kalan Timur, oradan Kütahya'ya gelir Burayi begendigi için bir ay kadar burada kalir Bursa üzerine hareket eden Mehmed Mirza'nin maiyetinde amcasinin oglu Ebu Bekir Mirza, Emir Cihan Sah, Emir Seyh Nureddin ve Emir Süyüncük bulunuyordu Bursa'ya kadar olan yerleri yagmalayan bu 30 bin kisilik birlik, henüz Bursa'ya ulasamadan Süleyman Çelebi kizkardesi Fatma ile küçük kardesi Kasim Çelebi'yi yanina alarak kaçmaya muvaffak olmustu Bursa halkinin bir kismi Uludag'a çekilmis, bir kismi da sahile dogru firara baslamisti Kaçmaya çalisanlarin çogu esir edildi Semseddin Cezerî, Seyyid Semseddin Muhammed Buharî ve Semseddin Muhammed Fenarî gibi Bursa'nin önemli sahsiyetleri de bu esirler arasinda bulunuyorlardi Emir Seyh Nureddin, Bursa'yi elde edince yagmaya baslar ve mal için Bursa halkina her türlü zulüm ve iskenceyi reva görür Bunlar, halka bir sey birakmayacak derecede onlari soyarlar Bursa'nin çevresi de bu talihsizlikten nasibini alir Bu soygun ve tahribattan sonra tamamen ahsab mimariye dayali olan Bursa atese verilir Böylece Bursa tamamen yanar Timur'un kuvvetleri, Süleyman Çelebi'nin kaçirmaya muvaffak olamadigi bütün Osmanli hazinesini ele geçirmisti Bunca senelik seferlerin sonunda toplanan bu zengin hazine ile sarayin kiymetli esyasi Timur'un veziri Serafeddin Ali ile Müstevfî Seyfeddin Tunî tarafindan defter yapilip kayd edildi Bu arada daha önce Sehzade Mustafa'ya nisanlanmis bulunan Ahmed Celayirî'nin kizi, Bursa'da esir alinanlar arasinda idi Bâyezid'in zevcesi (Sirp kralinin kiz kardesi) ile iki kizi da galiplerin eline düstü Bütün bunlar, Kütahya'da bulunan Timur'a götürülüp takdim edildi
Timur, Kütahya'da bulundugu sirada etrafi vurdurup kendi emniyetini sagladiktan sonra Bâyezid'in, memleketlerini almis oldugu Karaman, Germiyan, Aydin, Saruhan, Mentese ve Hamid ogullari'nin beyliklerini tekrar kendilerine iade eder Bunlar, Timur'un yüksek hâkimiyeti altinda dedelerinden kalan yerlere tekrar sahip olurlar Timur, Bâyezid'in oglu Süleyman Çelebi'ye mektup yazarak kendisine tabi olmasini bildirmisti Bunun üzerine o da Seyh Ramazan ismindeki elçisi vasitasiyle bu teklifi kabul ettigini bildirmisti Buna karsilik Timur kendisine baglilik alâmeti olarak tac ve hil'at göndermisti Böylece o, Süleyman Çelebi'ye Trakya'yi, Çelebi Mehmed'e Amasya ve çevresini, Isa Çelebi'ye de Bursa ve havalisini vererek yüksek hâkimiyeti altinda Osmanli Devleti'ni üç parçaya böldü Bu vesile ile ileride meydana gelecek olan ve Osmanli tarihinde "Fetret devri" diye anilacak kardesler arasindaki taht mücadelelerine zemin hazirlamis oldu
Anadolu'da sekiz ay kadar kalan Timur, birçok sehri yakip yagmalattirdiktan sonra Rumeli, adalar, Bizans imparatoru ve Memlûk sultanini nüfuzu altina aldi Anadolu'da eski beylikleri ihya edip kurduktan ve Osmanli Devleti'ni dagittiktan sonra memleketine döndü Giderken, Selçuklular zamaninda Mogollar tarafindan Anadolu'ya getirilip yerlestirilen Kara Tatarlari da yaninda götürmüstü
YILDIRIM BÂYEZID'IN ÖLÜMÜ
Bazan Anadolu'da, bazan da Rumeli'de ismine yarasir bir sekilde firtina gibi esip simsek gibi çakarak Osmanli Devleti'nin lehinde olacak sekilde bütün Türk beyliklerini tasfiye eden, Bizans'i muhasara ve tehdid eyleyen, Dogu Roma tahtinin mukadderatini Müslüman Türk menfaatleri adina istedigi gibi tasarruf eden, Nigbolu'da Haçli ordularina kesin cevabi veren, bu sürekli zaferlerinden dolayi Abbasî halifesi tarafindan "Sultan-i Iklim-i Rûm" ünvani tevcih edilen Yildirim Bâyezid, Timur'un eline düstükten sonra onunla birlikte Bati Anadolu seferlerinde hazir bulunuyordu Timur, cengaver ve bir zamanlar firtina gibi esmis olan bu esirini gittigi her yere kendisiyle birlikte götürüyordu Onbes gün gibi kisa bir zamanda Izmir'i zapt eden Timur, dönüsünde henüz Osmanlilara bagli bulunan Uluborlu ve Egridir kalelerini zapt ettirdi Bâyezid, Egridir'in zapti esnasinda hastalanmisti Bunun üzerine Timur, onu Aksehir'e göndermisti Tedavisi için de meshur tabiplerinden Izzeddin Mesud Sirazî ile Celaleddin Arabî'yi göndermisti
Yildirim Han'in tedavisine memur edilen doktorlarin bütün çabalarina ragmen, cevval, izzet-i nefis sahibi, magrur ve zaferden zafere kosmaya alismis bir hükümdar olan Yildirim, maglubiyet ve esarete tahammül edemedi
Zaman zaman Timur'la yapilan sohbetlerde Timur'un kendisini serbest birakacagina ve tekrar Osmanli Devleti'nin basina geçecegine dair söyledigi sözlere de inanmayan Yildirim Bâyezid'in, keder ve üzüntüden gelen bu hastaligina çare bulunamadi Bunun için 14 Saban 805 (9 Mart 1403) Persembe günü ruhunu teslim edip intikal-i dâr-i beka eyledi Öldügü zaman kirk iki yaslarinda oldugu bildirilen Yildirim'in zehir kullanmak suretiyle intihar ettigine dair bilgiler varsa da bunlar gerçegi yansitmamaktadirlar Zira çagdasi ve Yildirim'i yakindan taniyan tarihçi Ibn Arabsah ile Osmanli tarihçilerinden Enverî, Sükrüllah, Karamanî Mehmed Pasa, Hoca Saadeddin ve Solakzâde gibi kaynaklar ile Timur'un tarihçisi Serafeddin Ali Yezdî ve Nizameddin Samî kesin olarak intihardan bahs etmezler Bunlara göre o, nefes darligi ve hunnaktan ölmüstür Solakzâde (Tarih, I, 122) gerçekleri bilmeyen bazi kimselerin tarih yazmaya basladiklarini, cahil olduklari için hakiki sebepleri bilmediklerini söyleyerek bu zehir meselesine söyle temas eder: "Buldugunu yazan ve tarihi zapt etme yolundan azan bazi ozanlar, tarih yazmaya ölçümlenip pek çok farkli kaviller irad etmislerdir Bunlar ne saltanatin sanina layik gönüller begenen tabirleri bilirler, ne de cülûs tarihleri ve halifelik müddetlerine vâkiftirlar Padisahlarin ölümlerinin sebepleri beyaninda da nice lâyik olmayan sözler yazip ser'ce cevaz verilmeyen meseleleri o yüce padisahlara isnad edip zehir içti veyahut Timur'un hekimleri zehirlediler diye buhtan ve iftira etmislerdir" der Gerçekten onun hastaliklarina esaret zilleti ve keder de eklenince kisa bir süre içinde vefat etmistir Hükümdarligi 14 sene kadar devam etmistir Ölümü müteakip cesedi tahnit edilerek Aksehir'de Mahmud Hayranî türbesine konulmustur Timur, onun vefati üzerine yaninda bulunan ailesine taziyetlerini bildirerek ihsanlarda bulunmustu Semerkand'a dönerken cesedi oglu Musa Çelebi'ye teslim ederek hükümdarlara yarasir bir merasimle defn edilmesini istemis, Musa Çelebi'ye de babasinin mülkünde hükümdarlik için kemer, murassa kiliç ve yüz at vermistir Yildirim Bâyezid'in na'sinin Bursa'da kendisinin insa ettirdigi Cami yanina defnini vasiyet ettigini söylemeleri üzerine Timur, Yildirim'in tabutunu ve Musa Çelebi'yi Germiyanoglu Yakub Bey'e teslim ederek Bursa'ya gönderdi
Tarihlerde, azim ve irade sahibi, cesur, cevval, mert, dobra dobra konusan bir kimse olarak zikr edilen Yildirim Bâyezid, ayni zamanda dindar bir kimseydi Mizac itibariyle sert, hirçin ve inatçi olan Yildirim Bâyezid, Sirp prensesi ile evlendikten sonra, Vezir-i Azam Ali Pasa'nin da tesvikiyle içkiye baslar Bu sefahat ve isret hayati zamanla saray muhitinden disari tasarak kütleye de sirayet etmekte gecikmez Özellikle ikbal ve mevki hirsi iliklerine kadar islemis olan Vezir-i Azam Ali Pasa, kendine uydurdugu arkadaslari ile gerek devletin adalet ve insaf töresine, gerek politika ve cemiyet gidisatinda hayli gedikler açti Bu sebepledir ki, memlekette meydana gelen ahlâkî çöküntü, zamanla kadilarin bile rüsvetle is görmesine sebep olmustu Nitekim Hoca Saadeddin Efendi'nin ifadesine göre (Tâcu't-Tevârih, I, 139-140) Osmanli tarihinde "kadiyân-i fi'n-nâr" diye tarihlere geçen hadise, insanlarin can ve mali üzerinde genis bir tasarruf yetkisine sahip olan ve günümüz ifadesiyle yargiç denen kadilarin, adalete göre hükm etmemeleri yüzünden Sultan Bâyezid tarafindan yakilmak suretiyle cezalandirilmalarinin istenmesi hadisesidir Gerçeklesmeyen ama düsünülen bu hadise bize, Bâyezid'in adalet anlayisina ne kadar önem verdigini gösterdigi gibi, onun ne kadar dindar bir kimse oldugunu da göstermektedir Gerçekten onun, Ali Pasa'nin igva ve tesiri ile sadece kendi sahsi ile ilgili yaptigi bazi islerden ve içkiden tamamen tevbe ettigi, bir daha içki âlemlerine katilmayacagini belirterek söz verdigi, tarihî kaynaklardan anlasilmaktadir Nitekim Sükrüllah (Behcetu't-Tevârih, 57) gerek adalet anlayisi, gerekse bu içki meselesine temasla söyle der:
"Yeniden adalet gösterdi Kadilari topladi Onlarin kiyiciliklarindan sorusturdu Taaddiden, seriata aykiriliktan, rüsvetten özge nesne bulmadi Kimden, seriata aykiri nesne almislarsa ödenmesini buyurdu Onlarin terbiyesini verdi Azli gerekeni azl etti Halk, ülkeler alanin yüksek adalet ve sefkatini isitince ekim biçimleri, is güçleri ile, yurtlarini senlendirmekle ugrasir oldular Osmaneli her ne kadar senlik idiyse de on kat daha senlendi Gazi sultan, kötü ve süpheli islerden çekinmeyi ve Tanri'dan korkmayi kamudan ileri tuttu Beglerle sultanlarin görenegi olan seriata aykiri eglence, çalgi ve bunun gibi aldatici Albizin (seytan) kuruntusundan gelen ne ki varsa hepsini birakti O zamanin bilginleri ve seyhleri onun arkadasligi ile yücelirlerdi"
Kaynaklar, onun Bursa Ulu Camii'nin insasi esnasinda bir hatirasini bize nakl ederler Buna göre Bursa'daki Ulu Cami insa edildigi zaman Bâyezid, Emir Sultan diye söhret bulan Semseddin Muhammed Buharî ile birlikte caminin binasini kontrol etmeye gelir Konusma esnasinda padisah, bu güzel binanin Hz Emir'in hosuna gidip gitmedigini sorar Emir Hazretleri de yapinin saglamligi, güzelligi, alaninin genisligi ve çatisinin yüksekliginin tam bir ölçü ve olgunlukta oldugunu söyledikten sonra söyle der:
"Pek güzel olmus, lakin civarinda dört köseye de birer meyhane yapilsaydi" deyince Sultan Bâyezid: "Cami-i Serif, Allah'in evidir Civarinda meyhanenin ne isi var?" der Bunun üzerine Emir Sultan: "Padisahim, gerçekte Allah'in evi mü'minin kalbidir Niçin kalbinizi içki ve münkeratla dolduruyorsunuz?" diyerek tarihî bir nasihatta bulunmus olur Emir Sultan'in bu nasihati derhal tesirini gösterecek ve sultan bundan böyle içki içmeyecegine söz vererek eski hatalari için de tevbe eder Biraz önce de temas edildigi gibi o, sadece içkiyi terk etmekle kalmaz, ayni zamanda bütün islerin, Allah'in rizasina uygun bir sekilde görülmesini, dogruluk ve adaletten sapilmamasini, memleketin imar edilmesini, hayir tesislerinin insa edilip halka hizmetin saglanmasini ister Bizzat kendisi bu neviden faaliyetlere ön ayak olarak her sahada halkina örnek olur Zaten hareket ve davranislari da bunu ortaya koyar Nitekim Bursa kadisi olan Semseddin Muhammed Fenarî'nin mahkemede sahidlik yapmak üzere gelen padisahin, cemaatla namaz kilmayi terk ettigi için sehadetini sahih saymayarak kabul etmemesi, bunu göstermektedir Bizans tarihçileri, padisahin özellikle Nigbolu zaferinden sonra kendisini zevk ve eglenceye kaptirdigini zikr ederler Bu sebepledir ki son asir Avrupa müellifleri, zamanindaki hükümdarlarin çogundan daha üstün olan Bâyezid'in isret ve sefahat yüzünden fikrî ve bedenî kabiliyetlerini kayb ederek inhitata ugradigini ve bu sebeple tac ve tahtini kayb ettigini yazarlar Bu ifadelerde büyük bir mübalaga oldugu anlasilmaktadir Zira her sene Anadolu'nun bir ucundan Rumeli'nin öteki ucuna kadar, bazan bir kaç defa at kosturan, mütemadiyen harp ve devlet islerini tedvir ile mesgul olan hükümdarin isret ve sefahata ne kadar zaman ayirabilecegini düsünecek olursak mesele daha bir kolaylikla anlasilmis olur
Bâyezid'in ne kadar âdil, hak perest ve tebeasini seven bir hükümdar oldugu hakkinda tabip Ibnu's-Sagir'den naklen Misir tarihçilerine geçen malumat dikkat çekicidir Buna göre o, her gün herkesin belli zamanda kendisini uzaktan bile görebilecegi genis bir yere gelir ve her taraftan gelen tebeasinin sikâyet ve arzularini birer birer dinler Tebeasinin maruz kaldiklari zulümleri derhal izale ederdi O, idaresinde bulunan memleketlerde adalet ve asayis tesis etmisti
Bâyezid, azim ve irade sahibi, mütehevvir, aceleci ve her seyden nem kapan bir hükümdardi Bununla beraber âlim ve seyhlere karsi mütevazi ve hürmetkârdi Muasiri olan hükümdarlara karsi ise magrur oldugu gibi, sahsen pek cesur oldugundan en büyük tehlikelere atilmaktan çekinmezdi Zamaninda yasamis olan Misir ve Suriye tarihçileri, Bâyezid'in Islâm hükümdarlarinin en hayirlisi ve en büyügü oldugunu zikr ederler Bundan baska onun, çagdasi olan diger Islâm hükümdarlarinin cihad ve gazayi birakmalarindan dolayi onlara kizdigini da yazarlar Keza bunlar, Yildirim Bâyezid'in Müslüman hükümdarlarin kendi tebealarindan kanunsuz vergi almalarina tahammül edemedigini ve bu yüzden onlara kizdigini da açikça belirtirler
Bu hükümdar, bir asirdan beri anarsi ve mücadelelerle çalkalanan Anadolu'ya bir vahdet getirerek buradaki insanlara siyasî bir birlik kazandirmis ve onlari bir bayrak altinda toplamaya muvaffak olmustu Böylece Bâyezid, Anadolu Selçuklu sultanlarinin gerçek halefi oldugunu isbatlamisti Ancak Ankara maglubiyeti ile Anadolu'daki birlik bozularak bölge tekrar tefrika içine sokulmustu
ANKARA SAVASI'NIN SONUÇLARI
Ankara Muharebesi'ndeki maglubiyet, Osmanli tarihi için oldugu kadar Anadolu'daki Türk tarihi için de büyuk bir felaket oldu Zira bu savasin verdigi zafer sarhoslugu ile Timur, bir kasirga gibi eserek bütün bir Anadolu'yu yakip yikmisti Bu arada çocuklar dahil olmak üzere binlerce kisiyi esir alip hunharca katl etmekten de çekinmemisti Onun bu zulümleri, Anadolu insaninin hafizasinda silinmeyerek hâlâ canliligini muhafaza etmektedir
Timur, Anadolu beyliklerini yeniden canlandirarak Osmanlilar da dahil olmak üzere hepsini kendine bagladi Böylece Anadolu birligini de parçalayarak Osmanli Devleti'nin büyük mücadeleler sonucunda kurmaya muvaffak oldugu bu birligi ortadan kaldirarak, bölgedeki Islâmî hareketin zayiflamasina sebep oldu Böylece Islâm topraklarinin ortasinda bir ada gibi duran Hiristiyan Istanbul'un fethi ve Anadolu birliginin yeniden kurulmasi yarim asir gecikmis oldu
Osmanli Devleti'ni üçe bölen Timur, bu hareketi ile Yildirim Bâyezid'in çocuklari arasinda taht kavgalarinin baslamasina sebep olmustu Osmanli Devleti'nin Anadolu'daki sinirlan ise hemen hemen Sultan I Murad'in devri baslarindaki sinirlarina çekilmisti Buna karsilik Timur'un tesir sahasindan uzakta kalan Rumeli, bütünlügünü koruyarak Osmanli Devleti'nin agirlik merkezi durumuna yükseldi
Gerçekten Ankara'da ugranilan hezimet, Balkanlar'daki Hiristiyan tebea üzerinde kötü denebilecek hiç bir tesir yapmamisti Hiristiyan Balkan halklari, Osmanli idaresine bagli kalmislardi Bu durum, Rumeli'deki Osmanli idaresinin komsu Hiristiyan devletlerden daha âdil oldugunu gösteren en açik delillerden biridir Osmanli Devleti, bagli bulundugu dinin geregi olarak gayr-i müslim tebeasina karsi âdilâne bir idare ve siyaset takip ediyordu ki, bu da, o firtinali ve tehlikeli havada Rumeli'nin hadisesiz olarak elinde kalmasina sebep olmustu Bazi yabanci kaynaklar, Osmanli Devleti'nin, Timur'un darbesini yeyip parçalandigi ve sehzadeler arasinda taht kavgalari basladigi halde Balkan devletlerinin Osmanlilar'a karsi birlesememelerini, kiliselerinin birlesmemesine baglamislardir Halbuki Osmanli idaresi, tebeasi arasinda adalet ve âhengi temin etmek ve onlarin dinî islerine karismamak suretiyle bu güveni saglamis oldu Bundan baska Osmanlilar, Balkanlardaki Hiristiyan Ortodoks mezhebine mensub mutaassib halkin Katoliklere karsi âdeta müdafaasini üstlenmislerdi Bu anlayisla, onlarin dinî ve vicdanî akidelerine karsi saygi gösteriyorlardi Bu sebeple onlarin bu akidelerine kimsenin müdahale etmesine de izin vermiyorlardi Bunun içindir ki Rumeli'deki Ortodoks tebea huzur içinde yasiyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #20
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



FETRET DEVRI
Osmanli tarihinde, kardeslerin saltanat mücadelisi verdikleri ve 1413 yilina kadar devam eden karisikliklar dönemi diyebilecegimiz "Fetret Devri", Timur'un uyguladigi bir siyasetin sonucu olarak ortaya çikmistir
Yildirim Bâyezid, Ankara Savasi'nda Timur'a esir düstügü zaman en büyükleri Süleyman olmak üzere Isa, Mehmed, Musa, Mustafa ve Kasim adlarinda alti erkek çocuga sahipti Bunlardan besi babalari ile birlikte Ankara Savasi'na katilmislardi Kasim ise çok küçük oldugundan Bursa'da kalmisti
Süleyman Çelebi, muharebenin kayb edildigini görünce babasinin emri üzerine Vezir-i Azam Çandarlizâde Ali Pasa, Murad Pasa, Yeniçeri agasi Hasan Aga ve Subasi Eyne Bey ile birlikte yanindaki kuvvetlerle Bursa'ya gelmis, buradan da küçük sehzade Kasim'i alarak büyük zorluklarla Rumeli'ye geçebilmisti Isa Çelebi, muharebe meydanini terk ettikten sonra Balikesir taraflarinda saklanmis, Mehmet Çelebi Amasya'ya çekilmis, Musa ve Mustafa ise babalari ile birlikte esir düsmüslerdi
Asil gayesi, güçlü bir Osmanli Devleti yerine, kendisine bagli ve onun yüksek hâkimiyetini taniyan parçalanmis birkaç Osmanli Beyligi meydana getirmek olan Timur, baslangiçta bu gayesine ulasmis görünmekteydi Ayrica o, Yildirim Bâyezid tarafindan kurulmaya çalisilan Anadolu birligini de parçalamak istiyordu Bu sebeple Anadolu beylerine ait yerleri Osmanlilardan atip tekrar eski sahiplerine verdi Geriye kalan Osmanli ülkesini de Bâyezid'in dört oglu arasinda paylastirmisti Edirne'de bulunan Emir Süleyman'a Rumeli'deki yerleri verip kendisine tabi oldugunu ifade eden hükümdarlik alâmeti olarak kemer, külah ve hil'at göndermistir Diger sehzadelerden Isa Çelebi Balikesir ve Bursa'da, Mehmed Çelebi Amasya'da, Musa Çelebi ise Isa'yi Bursa'dan çekilmeye mecbur ederek Bursa'da Timur'un al damgasiyla hükümdar olmuslardi
Ankara Savasi'ndan sonra Anadolu'da sekiz ay kadar kalan Timur, uyguladigi siyasetin meyvelerini verdigini gördükten sonra Doguya dönüp Çin seferine çikarken arkasinda biraktigi Anadolu'nun politik yapisi Sultan I Murad'in hükümdarligi sonundaki durumu andiriyordu Timur, Bâyezid'in ele geçirdigi topraklari geri almisti Böylece Sultan Murad'in Ankara'dan Akdeniz'e açtigi Osmanli koridoru kapanmis oluyordu
Karamanoglu Mehmed Bey, Anadolu'nun üçte birini kaplayan ve içlerinde Hamidogullari ve Germiyanogullari'nin topraklarinin dogu bölgeleri ile Kayseri, Isparta, Antalya ve Alaiyye gibi kentler bulunan büyük bir devletin basina getirilmisti Timur, Anadolu'da Osmanlilara karsi koyabilecek bir güç meydana getirmek için böyle yapmisti Mehmet Bey, Osmanlilar da dahil olmak üzere bütün beyliklerin emiri olarak ilân edilmisti
Timur'un, Anadolu'da uyguladigi bu parçalama politikasi sonucunda Osmanli ülkesi sehzadeler arasinda taksim edilmis, on bir sene süren ve tarihlerde Osmanli Devleti'nin parçalanmasindan dolayi "Saltanatta Ara" denilen ve kanli hadiselerle dolu bir devrin açilmasina, fetihlerin durmasina, Istanbul Imparatoru'nun türlü entrikalarla bu durumu körüklemesine sebep olmustu Hatta bazi Avrupalilar, yeni bir Haçli Seferi düzenledikleri takdirde Osmanlilar'i Avrupa'dan atabileceklerini düsünür olmuslardi
Ankara Savasi ve bunun sonucunda bir daha kalkinamamasi plâni ile Osmanli Devleti'nin parçalanmasi bu devlet için mühim ve büyük bir darbe olmakla birlikte çeyrek asirda kendisini sür'atle toplamaya muvaffak olmasi bu devletin teskilât ve müesseselerinin saglamligini göstermektedir Buna karsilik Hindistan, Iran, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Ege Denizine kadar genis topraklar üzerinde fetihlerde bulunmus olan Timur'un, ölümünden kisa bir müddet sonra devletinin ortadan kalkmasi, onun sadece tedhise dayali bir devlet kurdugunu göstermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #21
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



SEHZADELERIN HAKIMIYET MÜCADELESI
Ankara bozgunu, yüz sene zarfinda Anadolu'nun hemen hemen tamamina yakin bir kismi ile Rumeli'nin Tuna boylarina kadar en mühim yerlerini zapt eden Osmanli Devleti için büyük bir felaket olmustu Ankara hezimeti ile bassiz duruma düsen Osmanli Devleti'nin Rumeli'deki topraklari Hiristiyan devletlerle çevrili olmasina ragmen bu devletin yikilip ortadan kalkmayisi, onun ne kadar saglam temeller ve müesseseler üzerine kuruldugunu göstermektedir Böyle tehlikeli bir dönemde Balkanlar'da, Osmanli Devleti'ne karsi ayrilma veya isyan etme seklinde bir hareketin görülmemesi, Osmanlilarin, buralarda yasayan Hiristiyan halka gösterdikleri âdilâne muameleden kaynaklanmaktadir Müslüman Türkler, Balkanlar'daki Ortodoks halki, Katoliklerin baskisindan kurtarmak, onlarin dinî inançlarina kimseyi karistirmamakla din ve vicdan hürriyetine sayginin en güzel örneklerini vermislerdi Gerçekten de hiç bir devletin idare tarzi, Osmanlilarin idaresi kadar iyi olamazdi Balkan halklari bu gerçegi çok aci tecrübeler sonunda anlamislardi
Öyle anlasiliyor ki, Osmanli sehzadeleri arasindaki çekisme, Timur henüz sahnede iken ortaya çikmisti Bu da Bursa'yi elde etme yüzünden olmustu Nitekim Mehmet Çelebi, ailesinin Bursa'daki topraklarini istemeye kalkismis, fakat Timur'un Musa Çelebi'yi tutmasi yüzünden bundan vaz geçmisti Babasi Yildirim Bâyezid ile birlikte Timur'a esir düsen ve onun yaninda bulunan Musa Çelebi, Timur'un destek ve yakinligini kazanarak, Bursa ve Karesi bölgesine hâkim olan kardesi Isa Çelebi ile çatismaya girer Bu mücadeleden basarili çikan Musa Çelebi, Bursa'ya hâkim olur Fakat, Timur'un Anadolu'yu terk etmesinden sonra kuvvetlenen Isa Çelebi, eski payitaht olan Bursa'yi tekrar ele geçirir Maglup olan Musa Çelebi ise Kütahya'daki dayisi Germiyanoglu'nun yaninda kalmaya mecbur olur Muhtemelen oradan da Karamanoglu'nun yanina gitmisti
Amasya'da bulunan sehzade Mehmed, Amasya, Canik, Tokat, Niksar ve Sivas taraflarinda bulunan yerli beylerden Kara Devletsah Kubadoglu, Gözleroglu, Köpekoglu, Kadi Burhaneddin Ahmed'in damadi Mezid Bey'le miicadele edip o havaliyi tamamen kendi nüfuz ve hükmü altina almisti Subasi Eyne Bey'in tavsiyesi ile Bursa taraflarinda bulunan biraderi Isa Çelebi'ye müracaatla Anadolu'yu aralarinda taksim etme teklifinde bulundu ise de Isa Çelebi'nin kendisinin büyük kardes oldugunu söyleyip teklifi red etmesi üzerine Ulubat'ta baslayan muharebede (1404) Isa Çelebi, maglub olarak önce Yalova'ya, oradan da Istanbul'a gitti Edirne'de bulunan Emir Süleyman'in, Imparator'dan Isa'yi istemesi üzerine, antlasma geregi olarak Isa Edirne'ye gönderildi
Ulubat savasinda, Yildirim Bâyezid'in meshur komutanlarindan olup Mehmed Çelebi'nin maiyetine giren Subasi Eyne Bey ile Isa Çelebi'nin yaninda yer alan Sari Timurtas Pasa maktul düsmüslerdi Savasi müteakip Bursa'ya giren Mehmed Çelebi, hükümdarligim ilân etmesine ragmen, bir ihtiyat tedbiri olarak Timur'un adinin da bulundugu para bastirarak zekice bir siyaset takip etmistir "Sikke-i müstereke" adi ile anilan bu paranin Bursa'da hicrî 806 tarihinde basildigi anlasilmaktadir Mehmet Çelebi, daha sonra Germiyanoglu Yakub Bey'in yaninda bulunan babasinin cesedini getirterek camiinin yanina gömdürmüstür
Anadolu'daki bu mücadeleler devam ederken, en büyük sehzade olan Süleyman Çelebi (Emir Süleyman), Edirne'de Hiristiyan unsurlarin destegiyle güvenlik içindeydi Bu esnada Sirbistan'da Lazar'in yerine geçen oglu Stefan (Istefan) hüküm sürüyordu Georg Brankoviç de güney Sirbistan'da gücünü yaymaya çalisiyordu Emir Süleyman, bu iki Sirp prensin çatismalarindan istifade etmeyi basardi O, babasinin Anadolu topraklarini ele geçirmek ve kardeslerini ortadan kaldirarak Osmanli Devleti'ni yeniden eski durumuna getirmek istiyordu Bu gayesini gerçeklestirebilmek için Selanik, Makedonya'nin bir bölümü, Mora, Trakya kiyilari, Marmara ve Karadeniz'de Istanbul'a en yakin kiyi kasabalari verilmek suretiyle Bizans'tan para ve askerî yardim saglandi Bizans'in daha önce Osmanlilara ödemek zorunda oldugu vergi de kaldirildi Böylece Emir Süleyman, kendi kardeslerine karsi yardim saglamak için agir bir bedel ödemis oluyordu Kendisine en büyük rakip olarak Mehmed Çelebi'yi gören Emir Süleyman, kuvvetli bir ordunun basinda Isa Çelebi'yi Bursa üzerine gönderir Mehmed Çelebi'ye bagli kalan Bursa'lilarin mukavemeti üzerine muvaffak olamayan Isa Çelebi, Bursa'yi atese verip yaktiktan sonra, Kastamonu'da bulunan Isfendiyar Bey'in yanina çekilir Onunla ittifak halinde bulunan Aydinoglu Cüneyd, Saruhanoglu Hizirsah Bey ve Menteseoglu Ilyas Beylerle Mehmed Çelebi üzerine varip onunla savasmak istemisti Fakat bu son tesebbüsünde de muvaffak olamayinca Karaman iline siginmak ister Fakat bu arzusunu gerçeklestiremeden Eskisehir yakinlarinda yakalanarak öldürülür Cesedi, Bursa'da Murad Hüdavendigâr türbesi yanina gömülür Isa Çelebi'nin öldürülmesi üzerine onunla ittifak halinde bulunan ve yukarida adi geçen Ege beylikleri, Mehmed Çelebi'nin hükümdarligini tanimak zorunda kalirlar Böylece Mehmed ve Süleyman Çelebiler, devletin Anadolu ve Avrupa bölümlerinin hükümdarlari oldular
Bununla beraber Emir Süleyman, devletin tamamini istiyordu Bu yüzden ordusu ile kardesinin üzerine varip önce Bursa, sonra da Ankara'yi zapt etmisti Bu kayiplardan sonra Amasya'ya çekilmek zorunda kalan Mehmed Çelebi, mücadeleden vaz geçme niyetinde degildi Nitekim 1406 yilinda Yenisehir ovasinda kardesi Emir Süleyman ile savasmis, fakat maglub olarak tekrar Amasya'ya çekilmis ise de onu Rumeli'ye dönmek zorunda birakmak için çareler aramaya baslamisti Anadolu'da dört yil kadar kalan Emir Süleyman'in, Sivrihisar yüzünden Karamanlilar'la arasinin açilmasini firsat bilen Mehmed Çelebi, yeni bir taktik deneyerek Karaman'da bulunan kardesi Musa Çelebi'yi kendisine bagli kalmak sartiyla Rumeli'ne göndermeye karar verir Bu maksatla Karamanlilar'la Kirsehir'in Malya ovasinda bulunan Cemale kalesinde bulusan Mehmed Çelebi, Candaroglu Isfendiyar Bey ve Eflak voyvodasi Mirçe ile de müzakerelerde bulunmustu Onlarin da muvafakati üzerine Candar iline gelen Musa Çelebi, Temmuz 1409'da Sinop'tan gemilerle Eflâk'a geçer Gerçi Emir Süleyman'in giiçlenip kendi bagimsizligini tehdid etmesinden korkan Eflâk'in ve Sirp krali Stefan'in da destekleri saglanmisti Musa Çelebi, Eflâk'ta prensin kizi ile evlendi Böylece Türkler, Ulahlar, Sirplar ve Bulgarlar'dan olusan bir ordu toplamayi basaran Musa Çelebi, Edirne üzerine yürür
Musa Çelebi, Istanbul'a kaçmak üzere yola çikan Emir Süleyman'in yakalanip öldürülmesi ve bütün timarli sipahiler gibi sancak beylerinin de kendisine bagliliklarini bildirmeleri üzerine Rumeli'deki Osmanli eyaletlerinin yegane hâkimi olarak Edirne'de tahta geçer Böylece Emir Süleyman'in devleti, daha yetenekli ve enerjik Musa Çelebi'ye kalmisti Gerçekten, cesur, gözü pek, faal bir kimse olan Musa Çelebi, Çelebi Mehmed'e olan bagliligini red ve inkâr ederek hükümranligini ilân eder Subat 1411 yilinda gerçeklesen hükümdarlik ilânindan sonra adina para bastiran Musa Çelebi, gerçek bir hükümdar gibi davranmaya baslar Saray protokol ve merasimlerinde eski Osmanli saray geleneklerini kurmaya yeniden tesis etmeye çalisir
Musa Çelebi, Emir Süleyman'a yardim eden Sirp despotu Stephan Lazaroviç üzerine yürüyerek önemli bir maden sehri olan Novo Brodo'yu zapt eder Pravati ve köprü kalelerini de ele geçirmek suretiyle, karisiklik döneminde Osmanlilar'in Balkanlar'da kayb ettikleri topraklan geri alir Bu esnada Emir Süleyman'in Rumeli'ye geçisi esnasinda Bizans'a biraktigi yerlerin çogunu geri alan Musa Çelebi, böylece Bizans'i da cezalandirmaya çalisiyordu Istanbul'u karadan ve denizden kusatma altina alan Musa Çelebi, 1411 yilinda Silivri'ye gelmis ve Istanbul'u açlikla teslime zorlamak istemisti Çagdas kaynaklarin ifadesine göre Musa Çelebi'nin tutumundan çekinen Manuel, Venedikliler'in de yardim etmemeleri üzerine sehri teslim etmeye karar verir Ancak daha önce Musa Çelebi tarafindan Bizans'a gönderilen ve bilahare Manuel ile is birligi yapan Candaroglu Ibrahim Pasa'nin tavsiyesi ile hareket eden Manuel, Çelebi Mehmed'i Rumeli'ye geçirmek suretiyle Istanbul kusatmasini kaldirmak tesebbüsünde bulunur Nitekim, Gebze kadisi Fazlullah'i Manuel'e göndererek onunla anlasan Çelebi Mehmed, önce Istanbul'a gelmis, 1412 senesinin Ekim ayinda da Çatalca yakininda bulunan Incegiz'de Musa Çelebi ile savasa girmistir
Kardesler arasindaki mücadele esnasinda sik sik taraf degistirmekle dikkat çeken bir sahsiyet vardir Aydinoglu Cüneyd Bey adini tasiyan bu zat, Aydin ilindeki mevkiini saglamlastirmak için bir dizi faaliyetlerde bulunmustu Fakat sonunda Çelebi Mehmet duruma hâkim olup eski birligi saglayinca onu Nigbolu muhafizligina getirmek zorunda kalmistir Bununla beraber ona güvenemeyen Çeîebi Mehmet, onu bölgesinden alip uzaklastirmak ihtiyacini duymustu
Baslangiçta gayet halim selim görünen Musa Çelebi'nin, sonralari sert bir tavir takinarak gerek beylerinin gerekse askerlerinin kendisine olan bagliligini kayb etmesi, yenilmesinde büyük bir rol oynamistir O, Sofya'nin güneyinde bulunan Samakov kasabasi civarindaki Çamurlu sahrasindaki savasta ordusunun maglub olmasi üzerine yarali olarak Eflâk'a dogru kaçmak isterken yakalanip 10 Temmuz 1413'te öldürülür Musa Çelebi'nin ölüm haberi, büyük bir üzüntüye sebep olmustu Nasinin Bursa'ya gelmesi üzerine sehri muhasara eden Karamanoglu Mehmed Bey, sür'atle geri çekilmek zorunda kaldi
Musa Çelebi'nin vefati üzerine Osmanli hanedaninin bölünmesi sona ermis oluyordu Çelebi Sultan Mehmed, babasinin topraklarini yeniden toparlamaya gayret ediyordu Onbir yil süren bu karisiklik döneminden sonra Osmanli Devleti, Güneydogu Avrupa'daki bütün stratejik noktalari, Edirne, Sofya ve Üsküp'ü; Dogu Balkanlar'da da eski sehir ve yerlesim bölgelerini tekrar elde etmis oldu Bunun sadece bir istisnasi vardi o da Çelebi Sultan Mehmed'e yardim karsiliginda Sirbistan'a birakilmis olan Nis'ti

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #22
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



Süleyman Çelebi dönemi ve sehzadeler
I MEHMED
Osmanli sultanlari içinde "Mehmed" adini tasiyan ilk hükümdar olan Çelebi Sultan Mehmed'in gerek dogumu, gerekse Yildirim Bâyezid'in kaçinci oglu oldugu hakkinda farkli görüsler bulunmaktadir
"Nizâm-i âlem" için, kardesi Musa Çelebi'yi de bertarafedip 1413 yilinda Edirne'de tek basina tahta geçip idareyi ele aldigi zaman Osmanli ülkesinde genel bir sevinç ve memnuniyet havasi esmeye basladi Özellikle ordu, büyük bir cosku ile onu alkislamaktan geri kalmadi Çünkü o, kardesleri arasinda moral ve fizikî nitelikleri bakimindan en çok dikkat çekeni idi Hemen hemen bütün beden eksersizlerinde maharetli olusu, güzelligi, gönül yüceligi, düsünce çekiciligi ile hem beden gücü hem de huy güzelligini belirten Güresçi Çelebi ünvanini almisti Organlari birbirine mütenasib olarak uygundu Halk tarafindan kendisine pehlivan lakabi takilmisti Teni pembeye yakin beyazlikta idi Gözleri ve kaslari kara idi Uzun boylu, gür sakalli ve sik biyikli olmakla birlikte seklen zarifti Alni açik, çenesi yuvarlak, gögsü genis, kollan uzundu Kartal bakisli, arslan güçlü idi Atalarindan farkli bir sekilde basina tülbent sarardi Basinin etrafina kat kat sarilan bez, birçok çikintilar teskil ederek sirmali külahinin ucundan baska yerini göstermezdi Kendisinden önceki hükümdarlarin kaftanlarina uygun bir sekilde biçilmis olan kaftanina, astar yerine baska bir renkle samur kaplanmis ve etrafina kürk dürülmüstü
Sultan Mehmed'i davranislarina, hareketlerinin çabukluguna ve vekarina ait bütün övgülerin üstüne çikaran sey, Osmanli tarihçileri gibi, Bizans tarihçileri tarafindan da adaleti, sefkati, gönül yüceligi, dostlugunda sebati, hem Türkler hem de Rumlar için iyilik severligi hakkinda belirtilen ortak sehadettir O, hiristiyanlara düsmanlik göstermemekle kalmamis, ayni zamanda onlara karsi dostça davranmistir Çok iyi yetismis, mümtaz bir egitim görmenin bütün sonuçlarini ve ince düsünürlügün örneklerini göstermistir Osmanli tarihçilerinin deyimi ile o, Tatar Tufani'nin tehlikeye düsürdügü devlet gemisini kurtaran Nuh gibidir
împarator Manuel, müttefiki olan Mehmed'in son ve korkunç rakibini yendigine dair aldigi haber üzerine basarilarini tebrik edip kutlamak ve antlasma sartlari ile kendisinin yapmis oldugu hizmetleri hatirlatmak üzere 816 (1413)'da elçiler gönderir Politikadan çok iyi anlayan Mehmed, taahhüdlerine bagli kalarak Karadeniz ve Marmara Denizi'nde elinde bulunan kuleler ile Teselya kalelerinin imparatora verilmesini çabuklastirir Manuel'in elçilerini, hediyelerle sevindirip geri dönmelerine izin verdigi zaman onlara su sözleri söyledi:
"Imparatora söyleyiniz ki, yardimi sayesinde atalarimin ülkesini elde ettim Bu hizmetinin hatirasi gönlümde daima sakli kalacaktir Onun hosuna gitmek için bütün firsatlari arayacagim"
Çelebi Sultan Mehmed, ayni sekilde Sirp, Ulah ve Bulgar hükümdarlarinin, Yanya dukasinin, Makedonya despotunun, Ahaiya prensinin elçileri ile diger zevati kabul etti Bunlarla birlikte bir sofrada yemek yiyerek hepsinin san ve söhretini oksayici sözler söyledi Hepsini sulh ve selametle geri gönderdi Bunlara dedi ki:
"Hükümdarlariniza deyin ki, ben, herkes ile baris ve sulh içinde kalmak istiyorum Barisi hile ile bozmak isteyen kimse, sulhün hamisi olan Allah'a karsi hareket etmis bulunacaktir"
Gerçekten de Çelebi Sultan Mehmed, her seyden önce Timur'un istila ve yagmasiyla parçalanan, sonra saltanat kavgalari ile kani çekilen memleketi, tedbirli, basiretli ve uyanik bir idareci dehasiyla avucunun içine alir almaz, babasinin ve kardeslerinin Bizans'a karsi kullandiklari politikaya derhal son vererek memleketi o yönden gelecek olan tehlikelere karsi emniyete almis oldu O, böyle davranmak zorunda idi Zira idare ve iradesinin gücünü bekleyen, daha nice tehlikeler ve gaileler boy boy himmet ve gayret istiyordu
Bir kere kardeslerini yenip tek basina idareyi ele aldigi zaman, devlet bünyesinde hâsil olmus çatlak ve çöküntülerden nice yabanci ve zararli unsur içeri sizmis bulunuyordu Bir yandan bunlari temizlerken, bir yandan da kayb olan topraklan yeniden Osmanli hududlari içine kazanmakla, memleketin sarsilmis olan itibarini iade ile ise basladi
Çelebi Sultan Mehmed, Edirne'de, bütün bir Osmanli ülkesinin hükümdari oldugunu ilân etti Bundan sonra da bazi faaliyetlerde bulunarak memleketin bozulmus bulunan idaresini yeniden düzenlemeye çalisti Bu cümleden olarak, kardesi Musa Çelebi'nin beylerbeyi yaptigi Mihaloglu Mehmed Bey'i tevkif ettirerek Tokat kalesine gönderdi Öbür taraftan, ileride devletin basina büyük gaileler açacak olan Simavna kadisi oglu Bedreddin Mahmud'u fazl ve keremine hürmeten 1000 (bin) akça maas ile Iznik'te oturmaya memur eyledi
Daha önce de belirtildigi gibi, cülûsunu tebrik için gelen çevre imparator ve hükümdarlarin elçilerini kabul ederek onlarla sulh içinde yasama teminati verdikten sonra Anadolu'ya geçer Otuzbir veya otuziki günden beri muhasara ettigi Bursa'yi yakip yikan Karamanoglu'nu te'dib etmeden önce Ohri'den kaçip Izmir'e gelen ve Musa Çelebi'nin taraftari olan Aydinoglu Cüneyd Bey üzerine yürür Bu arada Ayaslug (Selçuk)u zapt eden Cüneyd, Mehmed Çelebi'nin üzerine gelmekte oldugu haberini alir almaz kurtulusu kaçmakta bulur Bunun üzerine Çelebi Mehmed, Menemen, Kayacik ve Nif (Kemalpasa) kalelerini alarak Cüneyd'in ailesinin içinde bulundugu Izmir kalesini kusatmaya baslar Cüneyd'in tesebbüslerinden endiselenen civarin Türk ve hiristiyan beylikleri, donanmalarini göndermek suretiyle Mehmed Çelebi'nin yaninda Izmir muhasarasina katilip ona yardimci olmuslardi Nitekim Izmir kalesi önüne gelen Rodos, Midilli ve Sakiz Hiristiyan donanmalari gibi, Mentese donanmasi da Mehmed Çelebi ile isbirligi yaparak Izmir'in zaptinda rol oynamislardi
Bununla beraber ihtiyatî bir tedbir olmak üzere Izmir kalesinin surlarini yiktiran Çelebi Mehmed, ayni körfezde, sövalyeler tarafindan eski Izmir (Gavur Izmir) kalesinin yerinde yaptirilmakta olan kaleyi de bütün tehdid ve karsi koymalara ragmen yiktirmaktan çekinmemistir Bununla beraber aradaki dostlugu büsbütün bozmak istemeyen Çelebi Sultan Mehmed, Rodos sövalyelerinin, Osmanli hakimiyeti altinda bulunan Mentese ilindeki
Halikarnas (Bodrum)'da Petronion kalesini yapmalarina müsaade etmisti
Öte yandan Çelebi Sultan Mehmed, Cüneyd Bey'in annesinin ricasi üzerine onu affetmis ise de kendisine Anadolu'da degil, Rumeli'de Nigbolu sancak beyligini vermis, onun yerine de Aydin sancak beyi olarak Bulgar krali Sosmanos (Sisman)'un müslüman olan oglu Süleyman (eski adi: Alexandr)'i getirmistir 816 (M 1413) yilinda gerçeklesen bu hareket sonucunda, Cenevizlilerin Ege sahillerinde bulunan kolonilerinden Foça, Midilli ve Sakiz adalari, ekonomik bakimdan da Osmanlilar'la daha siki münasebetlerde bulunmus ve onlarin nüfuzu altina girmis oluyorlardi
BURSA KUSATMASI VE ÇELEBI MEHMED'IN KARAMAN SEFERI
Karamanoglu Mehmed Bey, Osmanlilar'in fetret dönemi içinde bulunduklari ve Çelebi Mehmed ile Musa Çelebi'nin Rumeli'nde savastiklari bir sirada Bursa üzerine yürümeye karar vermisti 1413 yilinda yaninda Türkmen boylari oldugu halde önce Sivrihisar üzerine yürüyüp burayi zapt eden Mehmed Bey, daha sonra Bursa önüne gelip Bursa hisarini kusatma altina alir Otuz iki gün devam eden bu kusatma sirasinda hisarin subasisi bulunan Haci Ivaz Pasa, Bursa halkinin yardimi ile siddetle mukavemet etmisti Bu arada burçlara yapilan hücumlari da bertaraf etmisti Özellikle Karamanoglu'nun Bursa hisarina giren pinar suyunu kesmek suretiyle halkini teslime zorlama tesebbüsünü, zaman zaman yaptigi huruç hareketleri ile bertaraf eden Haci Ivaz Pasa, esir aldigi Karaman askerlerini surlar üzerinde Karamanoglu'nun gözleri önünde astiriyordu Böylece onun maneviyatini bozmaya gayret ediyordu Haci Ivaz Pasa, Karamanlilar tarafindan bir gece mesalelerle girisilmek istenen hücumu da tesirsiz hale getirip önledikten sonra hisarin Kaplica kapisini açtirarak karsi hücuma geçmis ve Karaman ordusunu perisan etmisti Ivaz Pasa'nin yigitleri, büyük ganimetlerle salimen geri dönüp elde ettikleri ganimetleri ona arz ettiler O da bütün ganimetleri askerlere taksim ederek daha nice vaadlerde bulundu
Gerçi muhasaranin uzamasi, Bursa hisarinda bulunanlari bir hayli sikintiya sokmustu Hatta Haci Ivaz Pasa bile birkaç yerinden ok yarasi almis olmasina ragmen anlari gizleyip kale muhafizlarina yardimda bulunuyor ve anlari teselli ediyordu Bununla beraber kaledekilerin durumu gün geçtikçe zorlasiyordu Fakat Karamanoglu da artik bir sey yapamayacagini anlamisti Hele son hareket, onun maneviyatini büsbütün bozmustu Böyle psikolojik bir çöküntü içinde bulunuldugu bir sirada Musa Çelebi'nin tabutu, dedesi Murad Hüdavendigâr'in kabri yanina defn edilmek üzere Bursa'ya getirilir Karamanoglu, bundan haberdar olunca cenazenin düzme olma ihtimalini düsünerek bizzat kendisi kontrol etmek ister Bu maksatla varip kefeni açar ye cenazenin yüzüne bakar Cenazenin gerçekten Musa Çelebi'ye ait oldugunu görünce maneviyati daha fazla bozulur Bunun üzerine sehri atese verir O, bununla da yetinmeyerek dayisi Yildirim Bâyezid'in kabrine hakaret ederek ülkesine geri döner Fakat gelirken takib ettigi güzergâh tutuldugundan oradan dönmeye cesaret edemediginden Kirmasti (Mustafa Kemal Pasa) ve Isparta üzerinden Karaman iline gider
Osmanli kaynaklan, bu dönüs esnasinda cereyan eden bir konusma daha dogrusu bir hadiseden bahs ederler ki, Karamanoglu'nun durumunu ortaya koymasi bakimindan dikkat çekici bir hadisedir Buna göre Musa Çelebi'nin cenazesini görüp teshis ettikten sonra devlet idaresinde tek basina kalan Çelebi Sultan Mehmed ile basa çikamayacagini anlayinca, Bursa kusatmasini kaldirip sür'atle ülkesine dönerken Harman Danasi denilen ve sisman olan nedimi, kaçmaktan yorulunca Karamanoglu Mehmed Bey'e:
"Hanim, Osmanoglu'nun ölüsünden böyle kaçarsin, ya dirisi gelmis olsaydi ne çare ederdin?" deyince bu söze gücenen Karamanoglu, onu bulundugu yerde bir agaca astirarak cezalandirmistir
Osmanli, Memlûklu ve Bizans kaynaklarinin bildirdiklerine göre Karamanoglu, Bursa'yi atese verdigi zaman Orhan Gazi Camiini de yaktirmistir Keza o, dayisi Bâyezid'in kabrini açtirarak kemiklerini yaktirmisti Nitekim bugün Bursa Orhan Camii kapisi üstünde bulunan bes satirlik bir kitabe, bu yangini açik bir sekilde ortaya koyup o günü hâlâ hatirlatmaktadir
Daha önce de belirtildigi gibi Izmir ve çevresini zapt edip Cüneyd'i bertaraf eden Çelebi Sultan Mehmed, yukarida belirtilen hareketlerinden dolayi Karamanoglu üzerine yürümeye karar vererek süratle Inegöl'e gelir Buranin kadisi Mevlânâ Kivamuddin'i bir elçilik heyeti ile Memlûk sultanina gönderir Bundan sonra Kastamanu hakimi Candaroglu Kasim ve Germiyanoglu Yakub Bey'le birlestikten sonra Aksehir, Beysehir, Seydisehir ve Konya üzerine yürümüstü 1414 yilinda cereyan eden bu hadisede Karamanoglu, Konya önünde Ortakuyu mevkiinde Osmanli ordusuna mukavemet etmek istediyse de maglub olarak kaçmak zorunda kalir Oglu Mustafa ise Konya kalesine siginir Bu maglubiyete ragmen Karamürsel'i elçilikle Çelebi Mehmed'e gönderen Karamanoglu, siddetli yagmurlardan dolayi zor durumda bulunan Osmanlilar'la barismistir Bu baristan sonra Canik üzerine gitmek zorunda kalan Çelebi Sultan Mehmed, çok geçmeden Karamanlilar'in tekrar sözlerini bozduklarini ve anlasarak Osmanlilar'a biraktiklari yerleri geri alma tesebbüsünde bulunduklarini ögrenir Bunun üzerine tekrar o tarafa döner Fakat Karamanoglu'nun yaptigi bu hareketten dolayi üzülür ve üzüntüsünden hastalanir Bu sirada Bâyezid Pasa, ani bir baskinla Konya önünde bulunan Karamanoglu'nu yakalayip Mehmed Çelebi'nin yanina getirir Çelebi Sultan Mehmed, Karamanoglu'nu, Karaman askeri ile Konya kalesine siginan oglu Mustafa'yi yanina getirmesi sartiyla affeder Bunun üzerine yaninda Osmanli kuvvetleri oldugu halde Konya surlari önüne gelen Karamanoglu, hisar üstünde kendisiyle konusan oglunu ikna ederek birlikte Osmanli sultaninin yanina gelirler Bu defa basini kurtarmak için öncekinden daha agir olan bir muahede imzalamak zorunda kalan Karamanoglu, Beypazari, Sivrihisar, Aksehir, Yalvaç, Beysehri, Seydisehri ve Nigde'yi Osmanlilar'a terk etmek zorunda kaldi Hicrî 818 (M 1415) yilinda gerçeklesen bu antlasmaya göre Karamanoglu, gerektigi zaman Osmanlilar'a askerle yardimda da bulunacakti Bu sartlarla Karamanoglu Mehmed Bey'i affeden Çelebi Mehmed'e karsi Karamanoglu söyle demistir:
"Madem ki bu can bu tendedir, memleket-i Osman'a kat'a yaramaz nazarla bakmayayim Eger bakacak olursam Kelâm-i Kadîm (Kur'an) benden davaci olsun" seklinde yemin etmis, yeminden sonra da kendisine hil'at giydirilip at, deve, tabl (davul) ve âlem verilmistir Ancak koyu bir Osmanli düsmani olan Karamanoglu, daha ordugâhtan çikar çikmaz yeminini bozmus ve ovalara yayilmis bulunan Osmanli atlarini, maiyetindeki askerlerine yagmalattirmistir Kendisine Kur'an-i Kerim üzerine ettigi yemin hatirlatilinca: "Bu can su tende durdukça" sözü ile kendi canini degil, koynunda saklamis oldugu güvercini kast etmis oldugunu söylemistir Nitekim bu maksatla koynunda sakli bulunan güvercini saliveren Karamanoglu, süratle Konya'ya çekilirken söyle diyordu:
"Bizim, Osmanoglu ile adavetimiz (düsmanligimiz) besikten mezara kadardir, isimizin geregi de ahdi bozmaktir"
Karamanoglu'nun bu hilesi, dönemin efkâr-i umumiyesinde Karamanlilar hakkinda bazi fikir ve görüslerin ortaya çikmasina sebep olmustur Nitekim Asikpasazâde tarihinde söyle denilmektedir:
"Karaman'da bulunmaz dogru bir yar
Veliler çok bile kulmas ve ayyar
Eder kavl ü karar ahd u peyman
Içer andlar, yalan çok, eyler inkar
Beyi ve kadisi hem çeyhi müderris
Hiledir isleri hem hâr u mekkâr
Tekebbür, kel ve foduldur
Karaman Aninçün kahr eder ani Kahhar"
Yine bu cümleden olarak "Karaman'in koyunu, sonra çikar oyunu" darbimeseli, bazi degisikliklerle günümüze kadar gelmistir
Karamanoglu'nun bu hilesinden sonra Çelebi Sultan Mehmed tekrar ve süratle Konya üzerine yürümüs ve kisa bir çarpismayi müteakip müstahkem hisarini zapt etmisti Osmanli saldirisina karsi koyamayan Mehmed Bey, Silifke'nin kuzeyinde bulunan Varsaklar arasina kaçip kurtulmustu Bununla beraber Çelebi Sultan Mehmed, Memlûklular'in himayesinde bulunan Karamanlilar'i fazla tazyik etmekten de uzak durmaya çalisiyordu Bu sebeple, Memlûklular'la arasinin açilmasini istemeyen Çelebi Sultan Mehmed, Konya'yi Osmanli ülkesine katmaktan vaz geçer
VENEDIKLILER'LE YAPILAN ILK DENIZ SAVASI
Bir kara devleti olarak kurulan Osmanli Devleti, daha Orhan Gazi zamanindan itibaren denizciligin önemini kavramis ve gelismesinin denizcilik sayesinde daha kolay olacagini anlamisti Bu sebeple olacak ki 1321'lerden itibaren üç yönde denizlere çikma hareketine basladi Yildirim Bâyezid zamaninda Gelibolu tersanesinin yapilmasi ile gelismeye baslayan Osmanli denizciligi, henüz Venedikliler'le boy ölçüsebilecek bir güce sahip degildi
Ege Denizi'nde Venedikliler'e bagli Andros adasi beyi olan Pietro Zeno, Osmanli ticaret gemilerine karsi düsmanca bir muamele içinde bulundugu için hicrî 818 (M 1415) yilinda Gelibolu tersanesinde hazirlanan 30 kadirga, Çali Bey komutasinda Akdeniz'e çikar Otuz gemiden meydana gelen bu Osmanli donanmasi, Venedikliler tarafindan Türk ticaret gemilerine karsi girisilen hareketlere mukabele etmek üzere Andros, Paros ve Milos adalarina hücum etmis, bir hayli de esir alip dönmekte iken Egriboz adasi sahilinde rastladigi birkaç Venedik ticaret gemisini de zapt ederek geriye dönmüstü Bu hadiseden bir sene sonra, Venedikliler'in Pietro Loredano komutasinda sevk ettikleri donanma, Lapseki önlerine gelir Venedik amirali, Türkler tarafindan kendisine bir taarruz olmadikça, kendisinin taarruz etmemesi hakkinda senatodan kesin talimat almisti Bu talimat geregi o, Türklerden zapt ettikleri gemileri geri isteyecekti Bununla beraber her iki donanma da harp tertibati almisti Tam bu sirada Istanbul taraflarindan gelmekte olan bir Middili gemisini, Türklere ait oldugunu zannederek yakalamak isteyen Venedik amirali, geminin Osmanli donanmasina dogru kaçip onlara siginmasi üzerine geminin kendisine verilmesini ister Bu istegi red eden Osmanli amirali, olaya müdahale ettiginden Marmara adasi ile Gelibolu arasinda siddetli bir muharebe meydana gelir Henüz yeni gelismekte olan Osmanli donanmasi, bu ilk ciddi deniz muharebesinde maglub olurken komutani (amiral) olan Çali Bey de sehid olur (1 Rebiülâhir 819/29 Mayis 1416) Yaralanmis olan Venedik amirali ise Bozcaada'ya çekilir 1417 yilinda Pietro Loredano tekrar gelerek Lapseki'yi almak istediyse de muvaffak olamaz Sonunda Imparator Manuel'in araya girmesi ile iki taraf arasinda baris saglanmis ve esirler iade edilmisti
Öyle anlasiliyor ki Osmanlilar, yeni yeni ögrenmeye basladiklari bu denizcilik mesleginde henüz tam bir olgunluga erismis degillerdi Bu sebeple, kahramanca savasmis olmalarina ragmen Venedikliler'le basa çikamamislardi Zaten Venedikliler de kendileri ile denizde rekabet edebilecek bir gücü istemiyorlardi Bunun için Osmanli denizciligini baltalamaya yönelik her çareye basvuruyorlardi Nitekim bu ilk savasta maglub olan Osmanli donanmasi ve askerine karsi giristikleri katliam bunun açik bir delili olarak tarih sayfalarinda yer almaktadir Gerek çagdas tarihçi Dukas, gerekse daha sonraki tarihçiler bu katliami tafsilatli bir sekilde anlatirlar Bunlarin verdigi bilgiye göre Gelibolu sahilinde cereyan eden muharebeyi seyr eden çocuk ve kadinlarin gözleri önünde o anda ele geçirilen Osmanli amiral gemisi ile alti kadirga ve alti çektirmede ele geçirilen bütün esirler, topluca öldürülerek büyük bir katliama tabi tutuldular Bu arada bütün savas boyunca yirmi yedi gemi, Venedikliler'in eline düstü Ertesi gün, ölümden kurtulmus bulunan esirler, tekrar gözden geçirildi Bunlar içinde kendi istekleri ile Osmanli gemilerinde bulunan Ceneviz, Katalan, Sicilyali, Fransiz ve Giridli gibi Hiristiyan gemiciler de, gemilerin seren direklerine asilmak suretiyle öldürüldüler Bu arada Osmanli amirali ile isbirligi yaptiklarini sandiklari vatandaslarini da amiral gemisinde iskence ile öldürdüler Katliamdan kurtulan Müslüman gemici ve askerlerin bir kismi da idareleri altinda bulunan Ege adalarina çalistirilmak üzere götürnldüler
Dukas, bu muharebedeki katliami su ifadelerle nakl eder: "Evvela amiral Çali Bey'in kadirgasina taarruz ederek, gemide mevcud bütün erleri kiliçtan geçirdiler Hatta Çali Bey'i de yakalayarak vücudunu parça parça ettiler Sonra baska kadirgalara da taarruz ederek bütün Türk kadirgalarini zapt ettiler Türkleri, kanlarinin ve çocuklarinin gözleri önünde merhametsizce parçaladilar Bu muharebe, Gelibolu'dan bir mil kadar uzakta cereyan etmisti
Venedikliler, aksama dogru muharebeye son verdiler 27 adet Türk gemisini alarak Bozcaada limanina girdiler Burada tahkikat yaparak erler arasinda Türk aslindan olanlari kâmilen bogazladilar Hiristiyan erler hakkinda da arastirma yaparak Türk donanmasina angarya olarak cebren (zorla) alinmis olanlarin hayatlarini bagisladilar Ücret ve diger menfaat temini maksadiyla Türklerin hizmetine girmis olanlarini Bozcaada'da kazikladilar Bütün adada çepeçevre bag kütükleri ve bu kütüklerden sarkmis üzüm salkimlari gibi asilmis erler görünüyordu"
Istanbul'un fethinden tam otuz yedi sene önce cereyan eden bu hadise, Venedikliler'in vahsetini ortaya koymaktadir Osmanlilar'in, simdiye kadar tanimadiklari ve sahidi olmadiklari böyle bir olay, onlarin daha sonra denizcilikte de maharet kesb etmek için çok daha ciddi çalismalarina sebep olmustu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #23
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



ANADOLU HAREKÂTI
Çelebi Sultan Mehmed, Eflâk harekâtindan sonra askerî harekâtini bir müddet için Anadolu'ya çevirmek zorunda kaldi Bu harekât, plânli bir harekattan ziyade bölgede Osmanli hâkimiyetine karsi ortaya çikip yükselen tehdidlerin sonucu olmustu Nitekim Candar beyleri ile olan münasebet de böyle bir endisenin sonucunda baslamisti
Candaroglu Isfendiyar Bey, Ankara muharebesinden sonra Timur'un yardimi ile, daha önce Osmanlilar'in eline geçmis olan yerlerini geri almisti Kardesler arasinda meydana gelen mücadelede, Isfendiyar Bey'in, Mehmed Çelebi'nin rakiplerini desteklemesi, aradaki dostane münasebetleri bozmus ise de sonradan anlasarak pek çok olayda birlikte hareket etmeye basladilar Nitekim Isfendiyar Bey, Karaman ve Eflâk seferlerinde oglu Kasim Bey komutasinda birlikler göndererek Çelebi Sultan Mehmed'i desteklemisti
Osmanli tarihçilerinin bildirdigine göre Osmanlilar'la birlikte hareket eden Kasim Bey, Eflâk seferinden dönüste babasi Isfendiyar Bey'in, ülkesinin en verimli yerlerini, sevdigi oglu Hizir Bey'e verecegini duyarak Mehmed Çelebi'ye bas vurmus ve onun araciligi ile bazi yerlerin kendisine verilmesini istemistir Bunun üzerine Mehmed Çelebi, Isfendiyar Bey'e bir mektup yazarak Kastamonu, Tosya, Çankiri, Küre ve Kalecik'in Kasim Bey'e verilmesini istemisti Bu isteginin reddi üzerine harekete geçen Osmanli ordusu, Isfendiyar Bey'i Sinop'ta muhasara altina almisti Osmanli hükümdari ile basa çikamayacagim anlayan Isfendiyar Bey, Çelebi Mehmed namina hutbe okutup para bastirmak suretiyle onun hâkimiyetini kabul etmek zorunda kalmisti Ancak, Kastamonu ile Küre hariç olmak üzere adi geçen yerleri oglu Kasim Bey'e degil, Çelebi Sultan Mehmed'e birakan Isfendiyar Bey, Kastamonu'ya dönmüs ve bütün camilerde Mehmed Çelebi adina hutbe okutmustur(1416)
CANIK BÖLGESININ ZAPTI
Osmanlilar'in, Canik bölgesini ilhak etmek üzere ugrastiklari dönemde dogu sinirlarinda Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmen devletleri vardi Bu iki devlet, devamli olarak birbirleri ile mücadele edip bölge halkina zarar vermekte idiler Hayati boyunca Timur'a düsman olmus ve onunla mücadele etmis olan Karakoyunlu Devleti'nin beyi Kara Yusuf, Osmanlilar'in dostu idi Kara Yusuf, Erzincan'i Akkoyunlular'dan alarak kendi adamlarindan olan Pir Ömer Bey'e vermisti Pir Ömer Bey, kendi sahasini genisletmek için Sarkî Karahisar Bey'i Melek Ahmed Bey'in oglu Hasan Bey'i tehdid ederek burayi alip kendi bölgesine katmak istiyordu Bu tehdid üzerine Hasan Bey, yardim istemek üzere o dönemde Amasya valisi bulunan Sehzade Murad'a bir heyet göndermisti Fakat henüz yardim gelmeden harekete geçen Pir Ömer bu beyi yakalayarak Sarkî Karahisar'i da zapt etmisti Bundan sonra biri Sivas, digeri de Karahisar'a tabi iki Canik (bunlardan Samsun ve Çarsamba taraflari Sivas Canik'ine, Ordu taraflari da Karahisar Canik'ine aittir) bölgesinde de faaliyette bulunan Pir Ömer'in bu hareketi, Osmanli Devleti'ni endiseye sevk etmisti Nitekim, 1418 yilinda Pir Ömer'in Karahisar Canik'ini, mahallî beylerden Alparslan oglu Hasan'in da Çarsamba taraflarim almasi, nihayet Candaroglu Isfendiyar Bey'in de Müslüman Samsun'u alarak Bafra Bey'i olan oglu Hizir Bey'e vermesi, Çelebi Sultan Mehmed'in harekete geçmesine sebep olmustur
Daha önce de belirtildigi gibi Sivas Canik'i mintikasinda biri müslüman digeri Cenevizliler'e bagli olan ve kâfir (Gavur) Samsun denen, birbirine yakin iki Samsun vardi Yukarida belirtilen hadiseler cereyan ederken her iki Samsun'un alinmasina karar verilerek Amasya valisi Sehzade Murad'in lalasi Biçeroglu Hamza Bey, Cenevizliler'in elindeki Samsun'a almaya memur edildi Bu haberi duyan Ceneviz Samsun'u halki, sehri atese verdikten sonra gemilere binip buradan ayrilir Böylece bu Samsun, savas olmadan ele geçmis oldu Bundan sonra da Müslüman Samsun kusatma altina alinmisti Sehrin muhafizi Isfendiyar oglu Hizir Bey, mukavemet edemeyecegini anlayarak sehri bizzat sefere katilmis olan Çelebi Sultan Mehmed'e teslim eder Çelebi Sultan Mehmed, Hizir Bey'e kardesi Kasim Bey gibi kendisinin de Osmanli Devleti'nin hizmetine girmesini teklif etmis ise de Hizir Bey, aralarindaki düsmanliktan dolayi kardesi ile bir arada bulunamayacagini belirterek özür dilemis ve babasinin yanina dönmüstür(1419)
Çelebi Sultan Mehmed, Canik seferinden sonra Bursa'ya dönerken Iskilip taraflarinda bir Tatar cemaatine rastlar Bunlar, Mogol istilasi zamaninda buralara getirilip yerlestirilmislerdi Padisah, bunlarin kim olduklarini ve reislerinin nerede bulundugunu sorunca, kendilerinin Samagar Tatarlarindan olduklarini, reislerinin de Minnet Bey adinda biri oldugunu ve su anda bir dügünde bulundugunu söylerler Bunun üzerine Çelebi Sultan Mehmed, "bakiniz, ben harb ederken bu Tatar beyleri dügün pesinde kosuyorlar ve bab-i hümayunumda görünmüyorlar" diyerek, ileride onlardan gelebilecek bir tehlikeye simdiden mani olmak maksadiyla onlarin Rumeli'ye göç ettirilmelerini emr eder Bu emir üzerine yol hazirliklarina baslayan Minnet Bey, yanindaki bütün Tatarlarla birlikte Rumeli'ye geçer Verilen emre göre bunlarin bir kismi Filibe taraflarina, diger bir kismi da Arnavutluk havalisine iskân edileceklerdi Emre uyularak, bunlardan bir kismi Filibe civarindaki Konushisar mevkiine, bir kismi da Arnavutluk tarafina yerlestirilmislerdi Filibe-Istanbul yolu üzerinde ve Filibe'ye yakin bir mesafede bulunan yere yerlestirilen ve sonradan Tatarpazari adini alan bu yer, adi geçen Tatarlar tarafindan kurulmustur Minnet Bey'in oglu Mehmed Bey, sonradan burada cami, imâret ve kervansaray yaptirmistir
IÇ ISYANLAR ve SIMAVNA KADISI OGLU SEYH BEDREDDIN MAHMUD'UN ISYANI
Çelebi Sultan Mehmed devrinin en önemli hâdiselerinden birisi, Seyh Bedreddin Mahmud ve taraftarlarinin çikardiklari isyandir Seyh Bedreddin, gerek memleket içinde, gerekse Kahire, Sam, Haleb gibi Islâm âleminin en namli kültür merkezlerinde uzun zaman dolasip; ciddi ve parlak bir tahsilden sonra Hüseyin b Ahlatî isminde bir zata intisâb ederek seyhlik sifati almis olmasina ragmen, memleketin siyasî ve sosyal bünyesine vurmayi tasarladigi darbeyi vurabilecek yikici bir zekaya sahipti O, ilim ve irfan üstadlarinin egitim ve terbiye nimazlarini kirarak, yerlesmis ve saglam sistemleri ezip geçecek kadar sakat bir yol seçmisti Bilgi bakimindan zamaninin ileri gelenlerindendi Onun bu özelligi daha önce temas edildigi gibi hayatini kurtarmis ve kendisine sürgün yerinde bile maas baglanmasina sebep olmustu Gerçekten Seyh Bedreddin Mahmud, hem zahirî, hem de batinî ilimlerdeki vukuf ve ihatasiyla mümtaz ve müstesna bir mevki isgal etmisti Islâm hukukunda zamaninin imami durumunda idi Bu hususta "Câmiu'l-Fusûleyn" adli eseri, onun degerini ortaya koyma bakimindan yeterlidir Bu eserinden önce fikha dair "Letâifu'l-îsârât" isimli eserini yazmisti Seyh Bedreddin'in, "Kitâbu't-Teshil" adi ile kaleme aldigi eseri, "Letâifu'l-îsârât"in serhidir Seyh Bedreddin bu eserini Edirne'de kadiasker iken yazmaya baslamis, 818 Cemaziyelâhir'in yirmi yedinci sali günü (3 Eylül 1415) Iznik'te ikamet ederken bitirmisti Bedreddin'in bu eserleri ulemaca muteber kabul edilmislerdir Seyh Bedreddin'in tasavvuf sahasindaki görüslerini ortaya koyan eseri, Vâridat adini tasimaktadir Seyh Bedreddin'in bunlardan baska eserleri de vardir
Ülkeye tek basina hâkim oldugu günden beri Seyh Bedreddin'in hareketlerini dikkatle takib eden Çelebi Sultan Mehmed, seyhin baslattigi dinî, siyasî ve ictimaî mahiyetteki ayaklanmayi bastirmaya muvaffak oldu
Seyh Bedreddin, Misir dönüsü Haleb, Konya ve Tire'de dolasmaya basladi Daha sonra Edirne'ye gidip ana ve babasina kavustu Burada, iki seneden daha fazla bir süre, Osmanli tahtini kardesleri ile paylasarak saltanat sürmekte olan Musa Çelebi'nin takdirlerini kazanarak kadiaskerlige tayin edildi Fakat Çelebi Sultan Mehmed'in kardeslerine galip gelmesi üzerine mevkiini kayb ederek Iznik'e gönderildi Göz hapsinde bulunmasina ragmen Seyh Bedreddin burada rahat durmuyor, gizlice adamlarini yetistiriyordu Bu dönemde Bedreddin'e, hareketlerinin sorumlulugunu yüklenecek ve kendisine yol açacak bir âlet lazimdi Bu gaye ile Bedreddin, Izmir körfezinin güney ucunda ve Sakiz adasinin karsisinda Karaburun'da (Çesme) (o zamanki adi ile Stylaryus dagi) üzerinde dogmus, asagi tabakadan birini seçti Bedreddin bu adamda, kendi görüslerini açiklayabilecek enerji ve heyecani buldugundan onu kendine kethuda, vekil ve dinî temsilci olarak seçti Börklüce Mustafa denilen bu hizli fanatik, derhal kendini baba ve ruhanî reis ilân etti Bundan dolayi da taraftarlari ona Dede Sultan adini verdiler Bedreddin'e Torlak Kemal denilen bir yahudi de yardim etti Bu yahudi, o zamanlarda Bedreddin'in görüslerini yaymaya çalisan dervislerin basina geçti Onun görüslerinin temeli, esitlik ve fakr gibi insana cazip gelen sloganlara dayaniyordu Buna göre kadinlar hariç olmak üzere her seyde ortaklik vardi Bu meczuplar söyle diyorlardi:
"Ben, senin evinde kendi evim gibi otururum Sen de benim elbiselerimi giyer, silahlarimi, arabalarini kullanirsin Sadece kadinlar müstesnadir"
Bu safhada Börklüce Mustafa, Aydin, Yahudi Torlak Kemal de Manisa taraflarinda Rafizî Bâtinî bir Sia'nin tehlikeli hüriyeti ile faaliyetlerine basladilar Bunlar, Seriat çerçevesi içine alinmis ahlâk degerlerini hiçe sayarak beser zaaflarina genis müsaadeler tanimak, bir taraftan da ferdî mülkiyeti, din farkini ve evlilik müessesesi gibi kanunun teminati altina alinmis sosyal barajlari da asip cemiyete yeni bir nizam tanimak yoluna koyuldular
Aydin ve Karaburun'da etrafina binlerce insan toplayan Börklüce Mustafa'nin muvaffakiyetleri, seyhin Iznik'te kalmasini tehlikeli bir duruma sokmustu Bunun için ailesini Iznik'te birakarak Sinop'taki Isfendiyar Beyi'nin yanina kaçti Gayesi, oradan Tatar iline geçmekti Isfendiyar Bey, Çelebi Mehmed'den çekindigi için seyhe müsaade etmedi Bunun üzerine Seyh Bedreddin, gizlice bir gemiye binerek Rumeli yakasina geçip Zagra'ya gider Seyhin, nüfuz dairesi burada gittikçe genislemeye baslar Seyh, bir müddet sonra Zagra'dan Silistre'ye, oradan da Dobruca'ya geçer Sonra da halkinin çogunlugu Siî olan Deliorman'a yerlesir Deliorman'dan her tarafa mektup ve adamlar göndererek büyük bir propaganda faaliyetine girisir Asikpasazâde'nin ifadesine göre o söyle diyordu: "Bundan sonra padisahlik benimdir Sancak isteyen gelsin, subasilik isteyen gelsin velhasil her arzusu olan gelsin Ben, halifeyim Mustafa (Börklüce) da benim hizmetkârimdir"
Bedreddin ile sirdaslarinin gizli amaçlari, Avrupa ve Asya'da bir hükümet kurmak oldugundan Hiristiyanlari ve özellikle Rumlari elde etmek istiyorlardi Bu gayelerine erismek için de dervislerin görüsüne göre Hiristiyanlarin, Allah'a ibadet ettiklerini inkâr edenlerin kâfir olduklarini ilân ve kendilerine katilmak için gelen Hiristiyanlari gökten inen melekler gibi bereketli kabul ediyorlardi Gerçekten de Börklüce, Dukas'in da dedigi gibi gayr-i müslimi bol olan Karaburun (Çesme) havalisinde Türklerden ziyade Hiristiyan ve Yahudilere taviz vererek o suretle bu cemaatleri basina toplayabilmisti
Islâm tarihindeki, Batinî Hasan Sabbah hareketinin bir benzeri olarak karsimiza çikan bu hadise, devletin temelini kökten sarsmaya yönelik bir hadise idi Karaburun, Aydin ve Manisa çevresinde baslayan bu fesad hareketinden haberdar olan Çelebi Sultan Mehmed, gerekli tedbirleri almakta gecikmedi Fakat, baslangiçta bütün boyutlari ile büyüklügünün farkina varilamayan bu olay, Müslüman Türk kanina hayli pahaliya mal oldu
Siî karekterli olan bu isyani bastirmak üzere harekete geçen Osmanli hükümdari, önce bölge beylerini bunlarin üzerine gönderecektir Fakat bunlarin fazla bir varlik gösterememesi ve hatta maktul düsmeleri üzerine daha ciddi tedbirlerin alinmasi gerektigine kanaat getirip Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile târaftarlarini ortadan kaldiracaktir
Anadolu'nun bu bölgesinde büyük bir tehlike olarak ortaya çikan bu isyani bastirmak üzere harekete geçen yeni Aydin Beyi Süleyman (Aleksandr) Bey'in maglub ve maktul düsmesi üzerine, Manisa Sancak Beyi Kara Timurtas Ali Bey, asilerin üzerine yürümüs ise de muvaffak olamamisti Bunun üzerine Amasya sancak beyi ve henüz on iki yasinda bulunan Sehzade Murad ile lalasi Bâyezid Pasa, âsileri büyük bir bozguna ugratip Yahudi Torlak Kemal ile Börklüce Mustafa'yi öldürmüslerdi Öbür taraftan etrafina pek çok Hiristiyan ve Yahudiyi toplayan Seyh Bedreddin, üzerine gönderilen kuvvetlere mukavemet edemeyerek teslim olmus ve Serez'de bulunan Çelebi Sultan Mehmed'in yanina götürülmüstü Mehmed Çelebi'nin emri ile kurulan bir ulema divaninda durumu tesbit edilip toplum nizamini bozmakla suçlanan Seyh Bedreddin Mahmud, gayet âdilane cereyan eden bu muhakemede, Türk Islâm birligine karsi giristigi bozguncu hareketin zararini kabul etti Devrin en seçkin âlimlerinden mütesekkil bir mahkemenin karsisinda suçunu kabul eden Seyh Bedreddin için, Saadeddin Teftazanî'nin talebelerinden olan Heratli Mevlânâ Haydar Acemî'nin verdigi "Mali haram, kani helâl" fetvasi üzerine 1420 yilinda Serez pazarinda idam edilmisti
Dinî vecibelerin kalkmasi, kanunlarin bozulmasi, haramlarin helal kilinmasi, bazi kimseler için göz boyayan hos müsaadelerdi Fakat bunlarin hepsinden cazip olani süphesiz ki memleketin muayyen bir zümre arasinda taksim edildi
Gerçekten, sayilari binleri bulan, mürid ve dervisler üzerinde seyhin nüfuzu o derece kuvvetli idi ki, bu adamlar, Allah birdir dedikten sonra peygamberligi sadece seyhlerine lâyik görüyorlardi Seyhe ve halifelerine uyanlar arasinda Türklerden çok Yahudi ve Hiristiyanlar görülüyordu ki, bu da onlarin bol huzur ve kolayca servet temini gibi vaadleri çok cazib bulmalarindan ileri geliyordu Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal gibi propagandacilar, seyhten aldiklari ilham ve hizla, kisa bir zamanda binlerce kisiyi ayaklandirmaya muvaffak olmuslardi Tarihî seyri ve neticesi ne olursa olsun, her kaynasma ve ayaklanmada mühim olan birer figüran rolündeki yiginlarin çikardigi gürültü degil, bu yiginlarin gizli veya asikâr istek, izdirap ve zaaflarini sezip bunlari sahis ve zümre menfaatleri adina kullanmasini bilen anarsi merkezlerinin gayesidir Bu belirli ihtiraslar etrafinda merkezlesen gayeler ise, sosyal sartlarin ve siyasî buhranlarin halk için sikintilar ortaya çikardigi devirlerde meydana gelen hosnudsuz ruh haletinden faydalanirlar Nasil ki, Babaî isyanlari Selçuklu inkirazinin ortaya çikardigi sosyal bir çalkantinin sonucu ise, Bedreddin Mahmud da sahne olarak ayni cografya parçasini seçip on yildan fazla süren sehzadeler mücadelesinin dogurdugu siyasî ve ictimaî huzursuzluktan faydalanmasini bilmistir
Büyük bir mücadele ve gayret sonucu, iç yaralari sarip memleket bünyesinin sagligini iade eden Çelebi Sultan Mehmed'in bu vatana en büyük hediyesi, Ikinci Sultan Murad gibi hükümdar namzedi bir sehzade yetistirip birakmasidir
MUSTAFA ÇELEBI'NIN ISYANI
Yildirim Bâyezid'in ogullarindan biri olan ve saltanat iddiasinda bulundugu için tarihlerde Düzme Mustafa denilen Mustafa Çelebi, Seyh Bedreddin'den sonra devletin ikinci kez sarsilmasina sebep olmustu Onun, bu sarsintida oynadigi rol, Çelebi Sultan Mehmed'in vefatindan sonra oglu II Murad'i da mesgul edecektir
Babasi ile birlikte Ankara savasina katilan Mustafa Çelebi (öl 1422), Hamideli ve Teke sancagi askerlerinin basinda bulunuyordu Ankara savasindan sonra Musa Çelebi ile birlikte kayb oldugu söylenmis, Yildirim Bayezid'in ricasi üzerine arattirilarak bulunmustu Kaynaklarin verdigi bilgiye göre Timur onu Semerkand'a götürmüstü Timur'un ölümü üzerine sehzade Mustafa da diger hükümdarlarin ogullari gibi serbest birakilmisti Yorucu ve zahmetli bir yolculuktan sonra Anadolu'ya gelebilen Sehzade Mustafa, Karamanoglu Ali Bey'e ait Nigde'de bir müddet kaldiktan sonra kardesi Musa Çelebi gibi Isfendiyar Bey'in yanina gider Onun tesviki üzerine Eflâk Bey'i Mirçe ile baglanti kurup o tarafa geçer Fakat, küçük yasta vefat ettigine dair çikarilan sayia ve Çelebi Sultan Mehmed'in siyasî tesebbüsü üzerine orada barinamayarak Bizans Imparatoru Manuel'e iltica edip ve ondan yardim ister Kendi menfaatini gözönünde bulunduran Imparator, görünüste Çelebi Mehmed'in dostu idi Hatta ona bir evlad gözü ile baktigini bile söyleyerek ona bu yönde teminat vermisti Fakat bütün bunlar, menfaat karsiligi idi Gerçekten Manuel, Musa Çelebi'ye karsi, Çelebi Sultan Mehmed'e yardim etmisti Çünkü o siralarda Musa Çelebi Istanbul'u kusatma altina almisti
Bu defa onun karsisina Yildirim Bâyezid'in yasça kendisinden daha büyük olan (bazi kaynaklarda küçük) ve saltanat iddiasinda bulunan Mustafa Çelebi'yi çikarmisti Mustafa, Manuel'e Osmanli ülkesinden daha çok menfaat temin edecegi garantisini veriyordu Bu sebeple Imparator Manuel bu defa Mustafa'mn tarafini tutmaya baslamisti Ulahlar'dan ve iki defa isyan edip iki defa da af edilen Nigbolu Sancak beyi Izmiroglu Cüneyd Bey'den yardim gören Mustafa Çelebi, Teselya ve Selanik taraflarinda faaliyete geçer Burada faaliyette bulunmalarinin sebebi de herhangi bir muvaffakiyetsizlik halinde derhal Selanik kalesine siginabilmeleri içindi
Çelebi Sultan Mehmed, Mustafa ve Cüneyd Bey'in giristikleri hareketleri haber alir almaz derhal harekete geçer Selanik mintikasinda iki ordu karsi karsiya gelir Yapilan muharebede Çelebi Sultan Mehmed galip geldiyse de Mustafa ve Cüneyd'i yakalayip ortadan kaldiramaz Çünkü magluplar Selanik kalesine siginmislardi Selanik valisi Dimitrios Laskaris Leondarios, bunlara izaz ve ikramlarda bulunarak onlari teselli eder Talihlerinin degismis olmalarindan müteessir olmamalarini, cesaretlerini kayb etmemelerini ve Selanik'in Türklere teslimi tehlikesi olsa bile, kendilerini Mehmed'e teslim etmeyecegini bu bakimdan müsterih olmalari gerektigini söyler Onlar da Dimitrios'un teselli veren bu sözlerinden cesaret alarak rahat bir nefes aldilar
Selanik valisi Dimitrios'un, kaçaklari, korumasi altina almasi üzerine Çelebi Sultan Mehmed, maiyeti erkanindan birisini Selanik valisi Dimitrios Laskaris'e göndererek:
"Bizans imparatoru ile aramizda mevcut olan bozulmaz dostluk ve sevgiyi pek iyi bilirsin Bu dostlugu bozmaya ve Bizanslilara büyük zararlar yapilmasina sebep olma Bizimle Bizanslilar arasinda nifak ve düsmanlik sokmaya çalisma Bunun için avlamakta oldugum avi bana teslim et Bunu yapmayacak olursan, dostlugu birakarak düsmanligi ele alacagim Kisa bir zaman içinde sehri zapt edip halkini esir edecegim, senin hayatina da son verip düsmanlarimi avucumun içine alacagim" dedi Bu açik tehdide karsilik Selanik valisi Dimitnos Leondarios su yumusak cevabi verir:
"Ey padisah, pekâla bilirsin ki, ben despot degil bir kulum Yalniz Bizans Imparatorunun kulu degil, ayni zamanda senin de kulunum Zira sen, onun evladi makamindasin Tarafinizdan sadir olan bu emrin icrasi ve neticeye erdirilmesi size ait bir keyfiyettir Halbuki benim de vazifem cereyan eden hali imparatoruma haber vermektir Sunu da biliniz ki, imparatorun himayesine siginan ve bir atmacanin takip ettigi keklik gibi, hayatini kurtarmak isteyen zât, alelâde Türklerden biri degildir Haber aldigima göre o senin kardesindir Zaten alelâde biri olsa dahi yine imparatorun izni olmadikça onu size veremezdim Bu sebeplerden dolayi âbidane istirham ediyorum, biraz sabr ediniz Ben, su dakikada cereyan eden vak'alari imparatora yaziyorum Bu hususta emir vermek ona aittir Ben ise verilecek emri ifa edecegim" diyerek padisahtan özür diler
Validen bu sekilde bir cevap alan Çelebi Sultan Mehmed, imparatora müracaat ile Mustafa Çelebi'nin kendisine teslim edilmesini ister Bu istek karsisinda Bizans Imparatoru Manuel, Çelebi Mehmed'e gönderdigi mektubunda:
"Sen benim evladim, ben de baban makaminda olmayi kabul ederek ahd ettik Eger ettigin yemini tutmak istemiyorsan haksiz olani Allah'in adaleti cezalandirir Bana iltica edenleri teslim hakkindaki teklifini yapmak degil, dinlemek bile istemem Bununla beraber, biz Hiristiyanlarin itikad ettigimiz ekanim-i selâse (Hiristiyanlik'taki üçlü ilâh sistemi)'ye yemin ederim ki, hükümdarligin devam ettikçe ve sen hayatta bulundukça mülteci Mustafa ile arkadasi Cüneyd hapishaneden çikmayacaklardir Sen bu dünyadan göç ettikten sonra talihleri ne ise o olsun Eger isin böylece halline razi degilsen istedigin gibi hareket et" sözleri ile Mustafa ve Cüneyd'in teslim edilmesi teklifini red eder Bu arada, Selanik valisinden de Mustafa ile Cüneyd'in kendisine gönderilmesini ister
Mektuptaki ifadelerden anlasildigina göre Imparator, gerek Sultan Mehmed, gerekse ondan sonra gelecek olan Osmanli hükümdarlarina karsi bunlari, hem bir koz, hem de bir emniyet subabi olarak kullanmak arzusunu tasimaktadir O, bu arzusunu açikça dile getirmese bile "hükümdarligin devam ettikçe" demek suretiyle zimnen buna isaret etmektedir
Sultan Mehmed, daha ileri gitmeyerek imparatorun teklifini kabul eder görünür Selanik kusatmasini da kaldirarak Edirne'ye döner Imparator, Istanbul'a getirilen Mustafa ile Cüneyd'i ve maiyetlerindeki otuz üç kisiyi Limni adasina gönderir
Bu mültecilerin masraflari için Osmanli Devleti, her sene üç yüz bin akça vermeyi, buna karsilik imparator da Çelebi Mehmed hayatta kaldigi müddetçe Mustafa'yi serbest birakmamayi ve Mehmed'in haleflerinin Bizans'a karsi takinacaklari tavra göre hareket etmeyi taahhüd ediyorlardi
Bu hadiselerden sonra Çelebi Mehmed, Mustafa Çelebi'ye yardim edip asker veren Eflâk topraklarina akinlar yaptirmak suretiyle intikamini almis oluyordu
Çelebi Sultan Mehmed, 1420 yilinda Istanbul yolu ile Anadolu'ya geçmek üzere gelir Bu arada Bizans casuslari, padisahin Anadolu'daki islerini bitirdikten sonra Istanbul'u almak üzere kusatacagi haberini getirmislerdi Bu haber üzerine Bizans'in bazi ileri gelenleri, padisah Istanbul yolu ile Anadolu'ya geçerken yolda yakalanip tevkif edilmesini imparatora teklif ettiler Fakat Imparator Manuel, bu teklifi kabul etmez Bununla beraber bu haber yüzünden ihtiyatî bir tedbir olmak üzere Çelebi Sultan Mehmed'i karsilamak için çocuklarini da göndermez Ama Bizans ileri gelenlerinden birçogunu padisahi karsilamak ve hediyeler takdim etmek üzere gönderir Elçiler, Çelebi Mehmed'i sehir disinda karsilayarak Bogaz kenarinda Çifte sutun (Besiktas) denilen yere kadar kendisine refakat ederler Dolmabahçe ve Tophane sahillerine gelen padisahi, burada üç sira kürekli kadirgada bulunan imparator bizzat kendisi karsiladi Padisaha tahsis edilen gemi ile imparatorun gemisi yanyana olmak üzere Üsküdar'a geçtiler Çelebi Sultan Mehmed, burada karaya çikarak çadira iner Aksam olunca maiyyeti ile birlikte Izmit tarafina hareket ederek Bursa'ya gelir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #24
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



MEHMED ÇELEBI'NIN VEFATI
Mehmed Çelebi, kisi Bursa'da geçirdikten sonra 1421 yili ilkbaharinda Gelibolu yolu ile Edirne'ye döner Bir ara Edirne civarinda tertipledigi bir av sonunda ormandan çikan bir domuzu takip ederken ani bir felç geçirerek baygin bir sekilde attan düser Derhal Edirne sarayina tasinan Mehmed Çelebi'nin durumundan süphelenen asker, büyük bir heyecana kapilmis ise de bu heyecani yatistirmaya muvaffak olan devletin ileri gelenleri onu hayatta ve saglikli imis gibi gösterebilmislerdi Hükümdarlarinin hayatta ve saglikli oldugunu gören asker ise sevinmisti
Padisahin hastalandigi Bizans Imparatoru Manuel tarafindan haber alininca, güya hatir sormak için bir elçi göndermisti Çelebi Sultan Mehmed, gelen Bizans elçisini kabul etmemis ve birkaç günden beri hasta oldugunu, bu bakimdan iyilestikten sonra görüsebileceklerini söylemisti Fakat bu hastalikta" kurtulamayacagini anlayinca vezirleri olan Bayezid, Ibrahim ve Haci Ivaz Pasalari davet ederek kendileri ile gizlice görüsmüstü Bu görüsmede, Amasya valisi olan büyük oglu Murad'in hemen davet edilip hükümdar ilan edilmesini vasiyet etmisti Bu vasiyetinde ayrica, hükümdar olacak olan oglu Murad'in, küçük kardeslerini öldürmemesi için de bunlarin imparatorun yanina gönderilmesini bildirmisti Bu görüsmeden sonra Murad'a haber verip onu davet etmek üzere Elvan Bey süratle yola çikarilmisti Kararin ertesi günü hastaligi son haddine vararak aksam üzeri vefat etti Cemaziyelevvel 824 (Haziran 1421) tarihinde meydana gelen vefatin günü hakkinda farkli görüsler bulunmaktadir Behcetu't-Tevârih'te bu tarih 23 Cemaziyelevvel 824 (26 Mayis 1421) olarak gösterilmektedir
Çelebi Mehmed'in, Murad'in derhal getirilmesini istemesi, ölümü halinde kardesi Mustafa Çelebi'nin imparator tarafindan saliverilmesi endisesi idi Çünkü imparator ile yapilan antlasmada kendisi hayatta bulundugu sürece kardesinin saliverilmemesi seklinde idi Halbuki kendisinin ölümü ile bu sart ortadan kalkmis oluyordu Bu yüzden de onun ölümü gizli tutulmustu Âsikpasazâde'nin ifadesine göre asker padisahi görmek istemis, devlet erkani ise bir hekimin tedbiri sayesinde onu sagmis gibi askere göstermeye muvaffak olmustu Bu arada imparator tarafindan padisaha gönderilen Leondari Dimitrios, aradan uzun bir süre geçtigi halde huzura kabul edilmedigi için süphelenmis ve sonunda bir vasita ile padisahin öldügünü ögrenmis Bu haberi derhal Istanbul'a bildirmek için yola çikardigi birkaç ulak, yollarin tamamen tutulmus olmasindan dolayi gidememislerdi Fakat Leondari, deniz yolu ile padisahin ölüm haberini imparatora iletmeye muvaffak olmustu
Çelebi Sultan Mehmed'in cesedi tahnit edilerek sarayda muhafaza edildi Böylece hem asker hem de halk kendisini hayatta biliyordu Bu arada Murad'in Bursa'ya dogru yola çikmasi bekleniyordu Murad'in Bursa'ya geldigi haberi üzerine padisahin Anadolu'ya bir seferinin olacagi, fakat rahatsiz bulundugu için yalniz basina gidecegi söylenerek cenaze Anadolu sahiline geçirildi Onun ölümünü bildirmemek için pek çok tedbir alindi Böylece vefati yaklasik 40 gün kadar saklanabildi Padisahin cesedi, Bursa'da daha önce insa ettirdigi Yesil Türbe'ye defn edildi Çelebi Sultan Mehmed'in bu tarihte 43 veya 47 yaslarinda bulundugu kabul edilmektedir
Kaynaklarin verdigi bilgiye göre Çelebi Sultan Mehmed, beyaz yüzlü, kara gözlü, kara ve çatik kasli, sik sakalli, açik alinli, genis omuzlu, orta boylu, uzun kollu ve güler yüzlü bir hükümdardi Osmanli Devleti'ni tek bir idare altinda topladiktan sonraki hükümdarligi hicrî tarihle 7 sene 11 ay ve birkaç gün, miladî takvim ile de 7 sene 8 ay ve birkaç gün olmaktadir
Çelebi Mehmed'in özelliklerini kaynak eserlere istinaden veren Uzunçarsili, onun hakkindaki kanaatlerini su ifadelerle aktarmaktadir:
"Çelebi Mehmed, ne babasi Bâyezid ve kardesi Musa Çelebi gibi sert, ne de diger kardesi Süleyman Çelebi gibi yumusak ve kayitsiz idi O, makul hareket eden, sabirli, azim ve irade sahibi, sözüne ve vaadine sadik, nazik, vakur ve ciddi bir hükümdardi Yalniz dostuna degil, düsmanlarina da kendisini sevdirerek itimat telkin etmis ve kendisini saydirmistir Çelebi Mehmed hakkinda Osmanli tarihlerinden baska yabanci kaynaklar da iyi sehadette bulunmaktadir Zamaninin olaylari gözden geçirilince bu kanaatte isabet oldugu anlasilir Iyi görüsü, vaziyeti kavrayarak istedigini ve vaziyeti ona göre ayarlamasi, duruma göre uysal davranarak ileri gitmeyisi, seri hareket etmesi de kendisini en tehlikeli gailelerden basari ile çikarmistir Küçük-büyük 24 muharebede bulunarak kirka yakin yara aldigi rivayet edilmektedir (Netâyicu'l-Vukuat, I, 36)"
Annesi, Germiyanoglu Süleyman Sah'in kizi Devlet Hatun olan Mehmed Çelebi, Osmanli Devleti'ni, karsilastigi büyük bunalimlardan basari ile kurtaran bir sahsiyettir O, sehzadeler mücadelesinden galip çikarak devletin birligini saglamisti Onun en büyük emeli, babasi zamanindaki topraklari tekrar ele geçirmekti Bu gaye için çaba sarf etmis ve büyük ölçüde de muvaffak olmustu Daha önce sözü edilen Venediklilerle yapilan deniz muharebesi bir tarafa birakilacak olursa Bizans ve diger devletlerle dostane faaliyetlerde bulunmustur O, Memlûklular ile de dostça geçinmisti Karamanoglu Mehmed Bey'in 822 (1419) yilinda Memlûk ordusu tarafindan esir edilerek Kahire'ye götürülmesi üzerine, Karamanlilar'in, Kayseri'nin zapti konusundaki tesviklerine aldirmayan Mehmed Çelebi, dostlugu bozmamis ve sonucu belli olmayan bir maceraya atilmamistir Yerli ve yabanci hemen bütün kaynaklar, Çelebi Mehmed'in dirayetinden, sebatkârligindan ve iyi ahlâkindan bahs ederler Hammer, onun hakkinda sunlari yazar:
"Hayir ve din isleri ile ilgili müesseseler meydana getirmekte söhretli Selçuk sultani Birinci Alaeddin ile boy ölçüsebilecek olan Birinci Mehmed; din âlimleri ve genellikle Kur'ân'a gönül vermis olanlar hakkindaki cömertligi bakimindan da Misir sultanlari ile rekabet edebilir Osmanli hükümdarlari arasinda ilk defa olmak üzere Anadolu ve Suriye yolu ile Mekke ve Medine'ye giden hacilar kervani ile bu iki kutsal sehrin fakirlerine dagitilmak üzere "Sürre" adi ile altin olarak bir miktar akça gönderen odur"
Günümüz yabanci tarihçilerinden biri olan Norman Itzkowitz, Çelebi Sultan Mehmed'den bahs ederken sunlari söylemekten kendini alamaz:
"Tek yönetici oldugu zaman I Mehmed'in (1413-1421) hükümranliginin basarisini belirgin kilan ihtiyatlikti Timur'un oglu Sahruh'un gücü geri plânda agirligim hissettirdigi sürece Mehmed, topraklarini geri almis bulunan Anadolu beylerine karsi askerî harekata girisemezdi Osmanli tahtinda gözü olanlarin, Bizans destegine tabi olmalari sebebiyle de Kostantiniye ile iliskilerini yumusak tuttu Iç isyanlar, taht kavgalari ve idarî meselelerle sürekli taciz edilen Mehmed, basariya götürmeyi düsündügü yeniden yapilanma tesebbüslerini engelleyecek herhangi bir genel Avrupa tepkisini canlandirmama dikkatini gösterdi Böylelikle onun kisa, ama hayatî önemdeki hükümdarligi, Osmanli topraklarinin tamamen çözülmesini önleyen bir koruyuculuk faaliyeti olma basarisina erdi"
Bazi tarihçiler tarafindan devletin ikinci kurucusu olarak kabul edilen Çelebi Sultan Mehmed, çocuk denecek yastan beri üzerine almak zorunda kaldigi büyük mesuliyetlerden dolayi son derece yipranmisti Vücudunda kirk kadar muharebe yarasi tasiyordu Bitmek tükenmek bilmeyen gailelerle karsilasmis ama bütün bu gailelerin hakkindan gelmesini bilmistir Bununla beraber babasi Yildirim Bâyezid'in son yillarda eristigi güce erememisti
Çelebi Sultan Mehmed'in en büyügü Murad olmak üzere Mustafa, Kasim, Ahmed, Yusuf ve Mahmud adlarinda alti oglu ile yedi kizi olmustur Ogullarindan Kasim ve Ahmed, hükümdarin kendisi hayatta iken vefat etmislerdi Çelebi Sultan Mehmed vefat ettigi zaman Murad Amasya'da, Mustafa da Hamideli (Isparta)'nde sancak beyi olarak bulunuyorlardi Yusuf ile Mahmud ise henüz küçük yaslarda idiler Isparta sancak beyi Mustafa, Ikinci Murad'in hükümdarligi zamaninda saltanat iddiasina kalktigi için Iznik'te yakalanarak bogdurulmustu Yusuf ile Mahmud ise ileride taht kavgalarina sebebiyet vermemeleri için gözlerine mil çekilerek kör edilmislerdi Fakat daha sonralari Bursa'da çikan bir veba hastaliginda ikisi de vefat etmislerdi
Çelebi Mehmed'in yedi kizindan Selçuk, Hafsa, Sultan, Ayse ve Hatice hatunlarin ad ve durumlari bilinmekte ise de diger iki kizinin adi henüz bilinememektedir Bunlardan Selçuk Hatun, Candarogullari'ndan Isfendiyar Bey'in oglu Ibrahim Bey ile evlenmisti Ibrahim Bey'den çocuklari olan Selçuk Hatun, kocasinin ölümü üzerine Bursa'ya dönmüstü 890 (1485) yilinda epey yaslanmis olarak vefat etmistir Hafsa Hatun, Çandarzâde veziriâzam Ibrahim Pasa'nin oglu Mahmud ile evlenmis ve 847 (1443)'ten sonra Hacca giderek Mekke'de vefat etmistir Sultan Hatun, Isfendiyar Bey'in diger oglu Kasim Bey ile evlenmistir 848 (1444) de vefat etmistir Çelebi Mehmed'in diger kizlarina gelince bunlar, Ikinci Murad'in hükümdarligi zamaninda Karamanogullari'ndan Ibrahim, Isa ve Ali Beyler ile evlenmislerdi Kizlardan biri de Varna muharebesinde sehid olan Karaca Bey ile evlenmistir
SULTAN MEHMED'IN HAYRATI
Çelebi Sultan Mehmed, kendisinden önceki Osmanli hükümdarlari gibi vatandaslarini (tebeasini) gözeten, onlar için imkânlar hazirlamaya çalisan bir hükümdardi Bu bakimdan günün ekonomik, sosyal ve dinî sartlarinin gerektirdigi ihtiyaçlari karsilamak için gayret sarf ediyordu Bunun içindir ki o, fakir, kimsesiz ve hatta yolculari doyurmak için imâretler insa ediyordu O, sadece bununla da iktifa etmiyor, ayni zamanda ve özellikle cuma günleri fakirlere ve yoksullara yemek yediriyordu Nitekim Hoca Saadeddin Efendi'nin "her cuma günü fukarayi it'am ve ehl-i ihtiyaca in'am-i amm edüb" dedigi Çelebi Sultan Mehmed, cami, medrese ve çarsilar insa edip onlara vakiflar tahsis ediyordu O, babasi Bâyezid ve dedesi Murad gibi kendisinden önce geçen hükümdarlar gibi devletin iki baskenti olan Bursa ve Edirne'yi camilerle süslemisti Cülusundan kisa bir müddet sonra, Edirne'de Emir Süleyman'in temelini attigi, Musa Çelebi'nin ancak pencerelere kadar insa ettirebildigi camiyi (Eski Cami) tamamlamisti Filibe yolu üzerinde ve Meriç sahiline yakin bir yerde insa edilen bu camiye vakf olmak üzere de Edirne'deki Bedesten insa ettirilmisti Evliya Çelebi, gerek Ulu Cami diye isimlendirdigi bu cami (Eski Cami), gerekse bundan önceki cami hakkinda söyle demektedir: "Edirne'de bundan ulu ve ruhaniyetli cami yoktur Gerçi bundan kadim Mihal köprüsü dibinde Yildirim Han Camii vardir Fakat Timur-i bî nûr (Nursuz Timur) hadisesinde bu cami na tamam kalmagla onu da Çelebi Sultan Mehmed itmam edüb sevabini babasi Yildirim Han ruhuna hibe etmisti"
Sultan Mehmed, dedesi Murad Hüdavendigâr'in Bursa'da baslatip Yildirim Bâyezid'in yarim biraktigi büyük ve hasmetli camii de tamamlatmistir Büyük harcamalarla ortaya çikan bu cami, yirmi bes bölmeye ayrilmis olup bunlardan yirmi dördü birer kubbe ile örtülmüstür Yirmi besincinin ortasinda yüksek ve çevresi yirmi ayak tutan yuvarlak bir pencere vardir Pencerenin altina cami içinde genis ve kare seklinde bir havuz tesadüf eder Bursa Camii, Istanbul ve Edirne camilerinden bu havuzla ayird edilir Istanbul ve Edirne'deki camilerden hiç birinin yukaridan penceresi olmadigi gibi berrak ve devamli akan bir suyun verdigi serinlik te yoktur Eskiden, kuslarin cami içine girip yuva yapmalarina engel olmak üzere açik olan yerlere bakir tellerden bir kafes yapilmisti Havuzda da dülger baliklari yüzermis Minberin oymalari çiçek, meyve, yaprak ve hatta ince islenmis elbise yakalari seklinde idi Osmanli ülkesinin mukaddes mabedleri arasinda sadece Sinop Camii'nde buna benzer bir minber vardi Temeller, dibinden bir insan boyu kadar yaldizlanmisti Duvarlara da "el-Esmau'l-Hüsna" naks edilmisti Binanin iki ucunda iki minare yükselir
Sultan Mehmed, Bursa ve Edirne'de iki büyük camii tamamlatinca, Asya'daki merkezinde yeni bir cami yaptirmaya basladi Yesil-îmâret Camii adi ile söhret bulan bu mabed, gerek yapilisinda kullanilan mermerlerin az bulunusu, gerek onu süsleyen oymalarin inceligi bakimindan, Bursa sehrinin baslica güzelliklerinden biridir Bu camiin duvarlarinin bütün cephelerindeki renkli mermerler, kapi ve pencerelerin içine takildigi kirmizi mermerler üzerine islenmis yazilar, kapi süsleri göz alicidir Camiin içini bezeyen çiniler de pek nefistir Bunlarin üzerine yazilmis Kur'an âyetleri fevkalâde güzeldir Kirmizi mermerden oyulmus mihrabin zerafeti, karsisindaki kapinin güzelligi ile boy ölçüsebilir Zamaninda kubbeler ile minareler yesil çini ile kaplanmis olduklarindan, bu çiniler güneste zümrüt gibi parlar ve yapiya periler sarayi görünümünü verirmis Bundan dolayi bu cami Yesil imâret adini almistir
Caminin yaninda Çelebi Sultan Mehmed'in türbesi bulunur Sekiz köseli bir sekilde olan bu türbe, çok güzel bir bahçenin ortasindadir Yapinin duvarlari, distan ve içten yesil çini ile kaplanmistir Bunun sekiz yönünde, gök renginde bir zemin üzerine gümüs harflerle yazilmis Kur'an âyetleri bulunmaktadir Bu iki yapinin yakininda Birinci Mehmed, bir medrese ile yoksullar için bir imâret tesis ve her ikisine de padisahlara layik bir cömertlikle gelir (vakif) tayin etmistir
Çelebi Sultan Mehmed'in Yesil Camii, bu padisahin sultanlik çaginin bir belirtisi olarak günahtan sakinma ve sanat sevgisinin maddi ve devamli bir delilidir Sultan Mehmed'e "Çelebi" ünvaninin verilmesi onun buyrugu ile yapilan anitlardaki sanat sevgisinden ve ince zevkten dolayidir Bu mânâda kendisine "Çelebi hükümdar" denmistir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #25
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



Mustafa Müftüoglu
”Fetret devri” sonrasi olaylari
580 yil evvel 4 Mayis 1421 Pazar günü Çelebi Sultan Mehmed Edirne’de vefat etmisti Yildirim Bâyezid Hân’in oglu olan ve 1385 yilinda Bursa’da Devlet Hatun’dan dogan bu Osmanoglu’nun annesi Devlet Hatun, Germiyanoglu Süleyman Sah’in kizidir
***
* Fetret Devri-Fasila-i Saltanat: Tarihimize ”Murad-i Evvel/Murad Hudâvendigâr/Melikü’l-mesâyîkh Gaazi Murad” ünvanlariyla geçen Birinci Murad’in Kosova Savasi’nda (1389) sehadetini müteâkib tahta çikip savaslarda gösterdgi secaat ve sür4at dolayisiyla ”Yildirim” ünvanini alan Birinci Bâyezid (1389–1402) kazandigi nice zaferden sonra 1402 yilindaki Ankara muharebesinde türlü ihanetle Timur’a maglûb olup esir edilmis ve Yildirim Bâyezid Hân’in bu maglubiyetiyle Osmanli tarihinde ”Fetret Devri” (1402–1413) baslamistir
***
* Çelebiler/Sehzâdeler Kavgasi: Pâdisahlarin erkek çocuklari önceleri ”Çelebi” diye anilirlarken sonra bunlara ”Sehzâde/Sâhzâde” denilmistir Yildirim Bâyezid’in ogullari arasindaki saltanat mücadelesi bu bakimdan ”Çelebiler Kavgasi”dir
Yildirim’in alti oglundan Kasim Çelebi küçük yasta oldugundan Ankara Savasi’na götürülmeyip Bursa’da birakilmis, digerleri: Süleyman, Mustafa, Mûsâ, Isâ ve Mehmed babalari yaninda bulunup harbe katilmislarsa da, Yildirim’in maglubiyetini müteâkib bassiz kalan devlette ilk saltanat mücadelesi Süleyman, Isa ve Mehmed Çelebiler arasinda baslamis, daha sonra bu mücadeleye Mûsâ Çelebi de katilmis, Mustafa Çelebi ise, Çelebi Sultan Mehmed’in devlete hâkim olmasindan sonra meydana çikarak ”Düzmece Mustafa” olayi ile Sultan Ikinci Murad devrinde de gaaile olmustur! Bu Mustafa Çelebi’nin Ankara Savasi’nda kayboldugu rivayet edilirse de, kuvvetli bir ihtimalle Yildirim’in bu oglu Timur tarafindan esir edilmis, bilâhare firar etmek veya serbest birakilmak suretiyle esâretten kurtulup din ve devlet düsmanlariyla isbirligi yapip isyân etmis ve nice maceradan sonra Ikinci Murad devrinde Edirne civarinda yakalanip idâm edilmek suretiyle cezasini bulmustur (1422)
***
* Mûsa ve Mehmed Çelebiler: Yildirim Bâyezid’in ogullarindan Kasim Çelebi, Çelebiler Kavgasi disinda kalmis, Mustafa Çelebi sonralari ortaya çikip devlete isyân etmis, diger ogullarindan Süleyman Çelebi Edirne’de, Mehmed Çelebi Amasya’da, Isâ Çelebi bursa ve Balikesir havalisinde, Mûsâ Çelebi ise Trakya’da hüküm sürmüslerdir Bu dönemde evvelâ Mehmed Çelebi, Isâ Çelebi’yi, sonra Mûsâ Çelebi, Süleyman Çelebi’yi tasfiye etmis ve böylece devlet 1411 yili baslarinda Mûsâ ve Mehmed Çelebiler elinde kalmistir
***
* Çamurlu-ova Zaferi: Mûsâ ve Mehmed Çelebiler arasindaki mücadele 5 Temmuz 1413 Çarsamba günkü ”Çamurlu-ova” Savasi’na kadar devam etmis ve bu savasi kazanan Çelebi Sultan Mehmed Besinci Osmanli pâdisahi olmustur Çamurlu-ova, Bulgaristan’da Samakov sehri civarindadir Burada kardesine yenilen Mûsâ Çelebi Eflâk taraflarina kaçarken yakalanmis ve idâm edilip cenazesi Bursa’ya götürülmüstür Mûsâ Çelebi’nin Trakya’daki saltanati iki buçuk yil kadar devam etmis ve onun tasfiyesiyle on sene, on bir ay, sekiz gün süren ”Fetret Devri” sona ermistir
***
* Yanlis bir tesbit: Batili bazi tarihçiler Osmanli pâdisahlarini sayarken Edirne ve havalisine hâkim olan Süleyman Çelebi ile onu tasfiye edip yerine geçen Mûsâ Çelebi’yi ”Sultan Birinci Süleyman” ve ”Sultan Mûsâ” ünvanlariyla zikretmekte iseler de, bu tesbit dogru degildir Çünkü Fetret Devri’nde birbirleriyle mücadele eden bu Çelebilerden hiçbiri, Çelebi Sultan Mehmed’in Çamurlu-ova zaferine kadar Anadolu ve Rumeli topraklarinin tamamina sahip olamamislardir Ancak, Çelebi Sultan Mehmed’dir ki, kazandigi Çamurlu-ova zaferiyle Mûsâ Çelebi’yi tasfiye edip Anadolu’dan sonra Rumeli’ye de hâkim olmus ve Osmanli tahtinin tek vârisi olarak tahta oturmus, böylece Osmanogullari Çelebi Sultan Mehmed neslinden yürümüstür
***
* Gayretli bir pâdisah: Çelebi Sultan Mehmed yirmi dört yaslarinda devlete hâkim olmus ve kisa saltanatinda fevkalâde bir gayretle ”Fetret Devri” anarsisine son verip birligi temin ederek devleti yeniden kurmayi basarmistir Ankara Savasi ile kaybettigimiz topraklarin mühim bir kismini geri almis, genis fütûhatinda yirmi dört savasta bulunup kirka yakin yara almistir Böyle savaslar yanisira memleket dahilindeki olaylarla da ugrasan Çelebi Sultan Mehmed, yukarida kaydettigimiz ”Düzmece Mustafa” olayini bastirmis, günümüzde hâlâ bazi çevrelerce sik sik öne sürülüp münakasa mevzuu olan ”Seyh Bedreddin isyani” Seyhin 1420’de idâmiyla sona erdirilmis, bu arada mühim i’mar hareketlerinde de pâdisahin gayreti görülmüstür
***
* I’mar faaliyet: Bursa’da bir semte adini veren ”Yesil Cami” Çelebi Sultan Mehmed tarafindan 1415–1419 yillari arasinda yaptirilmistir Mimari Vezir Haci Ivaz Pasa’dir Cami kesme tastan insa olunmustur Üstü, dünya mimarisinde görülmemis bir sekilde islemeli bir mermerle birbirine tutturulan iki kubbe ile kaplidir! Yesil Cami bu sekildeki kubbelerinden baska, çinileriyle de meshurdur Mihrabi tamamen çini oldugu gibi, duvarlari da iki metre yükseklige kadar yesil içini ile kaplanmistir Bursa’nin pek çok camiinde oldugu gibi Yesil Cami’de de mermer havuzlu bir sadirvan vardir Tek serefeli iki minaresi tugladan yapilmistir Çelebi Sultan Mehmed, caminin karsisindaki ”Yesil Türbe”de medfundur Içi ve disi yesil çini ile kapli bu türbe, oymaciligin saheseri sayilan kapisiyla da meshurdur!
Edirne’deki ”Eski Cami” yapimina Süleyman Çelebi baslamis, daha sonra Mûsâ Çelebi insaata devam etmis, camiin tamamlanmasi ise 1414 yilinda Çelebi Sultan Mehmed’e nasip olmustur
***
* Uzunçarsili diyor ki: Ismail Hakki Uzunçarsili ”Osmanli Tarihi”nde Çelebi Sultan Mehmed’in sahsiyyetinden bahisle: ”Osmanli pâdisahlarinin büyüklerinden olan Çelebi Mehmed, azim ve metaneti, yüksek ahlâkî faziletleri, sözüne, ahdine riayet etmesi, tab’an nezaketi, itidali ve siyasî görüsleri, devlet siyasetine aid islerde ifrata gitmeyerek durumu takdir etmesi ve programli hareketi sayesinde Osmanli Devleti’ni bir idare altinda toplamaya muvaffak olmustur” diyor
***
* Bir sahadet daha: ”Basardigi en mühim mesele, dagilan devleti bir idare altinda toplamaktir Bu, basarilmasi cidden güç isdi ve ancak onun azmi, cesareti ve dirayeti sayesinde elde edilebilecek bir zaferdi En büyük meziyetlerinden birisi de, cidden kadirsinas ve vefali olmasi, zamaninda affetmesini ve kalp kazanmasini bilmesiydi Ciddiyet ve vakari ile sehzâdeliginden beri herkesin hürmetini kazanmasini bilmisti
***
* Vasiyyeti: 4 Mayis 1421 Pazar günü otuz iki yasinda vefa eden Çelebi Sultan Mehmed’in ölüm dösegindeki vasiyyeti onun sahsiyetini tesbit bakimindan mühimdir! Okuyalim bu vasiyyeti: ”Tiz oglum Murad’i (Ikinci Murad) getirin Ben hod bu dösekten kurtulmazim Murad gelmeden ben ölürüm, memleket birbirine tokusur Tedarük edin, benim vefatim duyulmaya
O yillarda Amasya Valisi olan Ikinci Murad Edirne’ye gelinceye kadar, pâdisahin vasiyyetine uyularak büyük bir maharetle Çelebi Sultan Mehmed’in ölümü kirk bir gün gizlenmis, herhangi bir karisikliga meydan verilmemistir!

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #26
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



Yükselme Dönemi



SULTAN IKINCI MURAD DÖNEMI
1404 Haziran'inda Amasya'da dünyaya gelen Murad, babasi Çelebi Sultan Mehmed (Birinci Mehmed)'in vefati üzerine daha 17 veya 18 yasinda bir delikanli iken Osmanli tahtina geçip idareyi eline almak zorunda kaldi Ileride de temas edilip görülecegi gibi onun yönetimde bulundugu dönem, idarî, mülkî ve hukukî mekanizmanin istikrarli bir sekilde intizam ve ahenkle yürüyen bir devir olmustu Bununla beraber hâlâ Timur âfetinden kalma ve islemekte bulunan bazi yaralarin bulunduguna isaret etmek gerekir
Yas bakimindan çocukluktan henüz çikmis olan Ikinci Murad, hem savas sanatinda hem de siyasî deha ve anlayista çocukluktan çok uzakti Gerçekten henüz on iki yaslarinda iken Seyh Bedreddin Mahmud isyaninin bastirilmasinda oynadigi önemli rol, babasi Çelebi Mehmed'in, oglunun yasina göre vaktinden önce tahta çikabilecegini ve buna lâyik olabilecegini sezdigi belirtilmektedir Bunun için de hükümdar, oglunun, hükümdarlarin görmesi gereken egitimden geçirilmesini istemis, veliahdin savaslar ve iktidarin zorluklari ile karsilasmasini arzulamistir Oglunun erken yaslarda tahta geçmesi, babasinin tasarilarina da uygun düsüyordu Genç yasi, yakisikliligi, iliskilerindeki zerafet ve nezaket, gögüs gögüse olan savaslardaki mahareti, kendisinden daha yasli ve tecrübeli savasçilar ile bilhassa vasisi durumundaki Bâyezid Pasa ile yaptigi tartismalarda son derece yumusak basli davranmasi ve çocuksu görünüsüyle askerlerinin onu hem kalpten sevmeleri, hem de kudretine saygi göstermeleri, Ikinci Murad'i ordunun yegane hâkimi durumuna getirmisti Babasinda görülen muntazam yüz hatlari, oldugu gibi ogluna da geçmisti Onun manevî etkisine yakisikliligindan ileri gelmis bir tesir de eklenmisti Velhasil, bir milletin, kendi basinda bulunan hükümdarda görmek istedigi, tabiatin taci olan yakisiklilik, bütünüyle Ikinci Murad'da toplanmisti
Sehzade Murad, 1410 yilina kadar Amasya sarayinda kaldi Sonra babasi Çelebi Mehmed ile Bursa'ya, 1413'te de Edirne'ye gitti 12 yasina girince Rum vilayeti beyligi ile Amasya'ya geldi Amasya, Tokat, Sivas, Çorum ve Osmancik bölgelerini içine alan Rum veya Danismendiye vilayeti, Osmanlilar'in dogu sinir vilayeti olup o dönemlerde fevkalâde bir önemi haiz idi Bu yüzden Osmanli sultani, sarktaki gelismeleri çok dikkatle takip etmek zorunda idi Çünkü burada, küçümsenmeyecek miktarda Türkmen ve Mogol göçebeleri vardi Bunlari, merkezin kontrolü altinda tutabilmek pek kolay bir is degildi Iste Çelebi Sultan Mehmed, büyük oglu Murad'i lalasi Yörgüç Bey ile bu mühim vilayetin basina gönderiyordu Tayininden bir yil sonra Murad, idaresinde bulunan Amasya kuvvetleri ile Börklüce Mustafa isyanini bastirmak üzere Saruhan ve Izmir taraflarina hareket emrini almisti
Babasi tarafindan, ileride hükümdar olabilecek sekilde yetistirilen Murad, babasinin ölüm haberini alinca Amasya ile Bursa'yi birbirine baglayan uzun yolu süratle asip Bursa'ya yetisir Çelebi Sultan Mehmed'in ölümünden ancak o zaman haberdar olan Yeniçeriler, yeni sultani karsilamak üzere sehrin disina çikarlar Yeniçeriler, onunla birlikte saraya kadar gelip huzurunda geçit resmini tamamladiktan sonra bagliliklarini bildirirler Bursa'da, devlet ileri gelenleri ile yeniçeriler tarafindan kendisine bey'at edilen Murad Bey, babasinin cenazesini muhtesem bir törenle Yesil Cami yanindaki türbesine defn ettirip bir hafta yas tutulmasini emr eder 25 Haziran 1421'de, babasinin ölümünden kirk gün sonra Osmanli tahtina geçip hükümdar olan Murad'a, Yildirim Bâyezid'in damadi Seyh Emir Buharî hazretleri kendi eliyle kiliç kusatip hükümdarligini ilan eder Hükümdar olduktan sonra çevresinde bulunan beylikler ile politik bakimdan önemli olan Karaman, Germiyan, Mentese, Dulkadir, Isfendiyar beyleri ile Misir Sultani, Akkoyunlu ve Karakoyunlu emirleri, Hindistan hükümdari, Alman Imparatoru, Macar Krali Sigismond, Bizans Imparatoru ile Eflâk ve Bogdan Voyvodalari, Sirp ve Bosna Krallari, Mora Despotu ve Venedik Cumhuriyeti gibi devletlerin tamamina özel elçiler ile mektuplar gönderip kendisinin Osmanli tahtina geçip hükümdar oldugunu bildirir
Tahta geçtigi sirada babasi gibi baris temayülünde oldugu anlasilan Sultan Ikinci Murad'in bu barisçi arzusu, özellikle Bizans tarafindan farkli bir anlayisla yorumlanacaktir Bu sebeple Bizans, hemen hemen her zaman oldugu gibi, bu sefer de, saltanat degisikliginin meydana getirecegi nazik durumdan yararlanmaya yeltendi
Sultan Murad'in, Osmanli toplumunu taht hakkinda tereddüde düsürecek yasta baska erkek kardesi yoktu Onun, iki kardesi, daha babalarinin sagliginda ölmüslerdi Sadece çocuk denebilecek yasta iki küçük kardesi kalmisti Bunlar da daha sonra vebadan öleceklerdi
Daha önce de temas edildigi gibi, Müslüman ve Hiristiyan devletlere elçiler gönderen Sultan II Murad, Karaman Beyi ve Macarlarla birer baris antlasmasi yapar Barisi seven bir kimse olarak Sultan Murad, bu duygusunu her zaman açiga vuruyordu Fakat Bizans devlet adamlarinin Osmanlilar'daki saltanat degisikliginin meydana getirebilecegi ilk günlerdeki saskinlik havasindan faydalanmak istemeleri, Sultan Murad'i mücadeleye hazirlanma mecburiyetinde birakti Bizans'tan, Sultan Murad'i tebrik için gönderilen elçiye verilen gerçek talimat, Mustafa Çelebi (Düzme Mustafa)'nin elde bulunusundan istifadeyi temindi Imparator Manuel, bir koz olarak elinde tuttugu Mustafa Çelebi vasitasiyle Murad'dan bazi menfaatler temin etmek istiyordu Buna göre, imparatorun elçisi Çelebi Sultan Mehmed'in vasiyetine istinaden Murad'in, küçük kardeslerinin kendisine teslim edilmesini ister Çelebi Sultan Mehmed'in iki küçük oglunun (Yusuf ve Mahmud) Bizans'a gönderilme isi, sadece bir vasiyet olduguna göre iki devlet arasinda taahhüde bagli olmayan bir mesele idi Bunu bir hak isteme seklinde ileri sürmek, Bizans kurnazligindan baska bir sey degildi Nitekim elçinin sehzadelerle ilgili talebine veziri azam ve Rumeli beylerbeyi olarak islerin idaresini elinde bulunduran Bâyezid Pasa, padisah adina "Müslüman evladinin, müslüman olmayanlar yaninda terbiye ve egitim görmesinin Seriat-i Muhammediye'ye aykiri oldugu, bu bakimdan efendisi imparatora bu vâsilikten vaz geçerek kendisi ile iyi iliskilerini devam ettirmesini rica eyledigini" söyler Böylece, daha önce alinan vâsilik kararina uyulmayarak sehzadeler Tokat'a gönderilir
Manuel, elçilerine verilen bu cevabi ögrenince, memleketinin içinde bulundugu acikli durumu ve güçlü bir düsmanin öfkesini üstüne çekmekle kendisini tehlikelere atmis olacagini hesap etmeksizin Dimitrius Laskaris Leontarius'u iyice silahlanmis on kadirga ile Limni adasina gönderir Leontarius, imparator adina burada adeta bir sürgün hayati yasayan Mustafa Çelebi ile pazarliga girisir Yapilan bu pazarliga göre Mustafa ve onun kader arkadasi olan Izmiroglu Cüneyd serbest birakilacaklardi Mustafa, tahtin mesru vârisi olarak kabul edilecekti Limni adasindaki sürgün hayatindan sonra böyle bir devlet kusunun basina konmasina sevinen Mustafa Çelebi, saltanati ugruna bol bol vaadlerde bulunur Imparator, entrikali siyasetinin Müslüman Türkler arasinda çikaracagi nifaktan büyük faydalar umarak Mustafa'ya bazi sartlar teklif edince bunlar büyük bir istiyakla kabul edilir Buna göre sayet Mustafa basarili olursa Gelibolu ile Istanbul'un kuzeyinde Bogdan sinirina kadar Karadeniz kiyisindaki bütün sehirler ile güneyde Erysus ve Aynaroz'a kadar olan yerlerin tamamini Imparatora geri vermeyi taahhüd etti Böylece Mustafa, büyük emeklerle elde edilmis bulunan topraklan, tekrar Bizans'a vermeyi kabul ediyordu Mustafa, kendisi için utanç verici olan bu antlasmayi imzaladiktan ve yemin ile de onu teyid edip saglamlastirdiktan sonra Leontarius, 15 gemiden mütesekkil bir filo ile onu ve yandaslarini Gelibolu önlerine çikarir (Eylül 1421) Bu hareketi ile Sultan Ikinci Murad'a karsi cephe alan Bizans'la birlikte Anadolu beylikleri de yeni hükümdarin babasi olan Mehmed Çelebi'nin yaptigi ilhaklari geri almak ve Osmanli tabiiyetini tanimamak suretiyle ayaklanip Anadolu birliginin bozulmasina sebep oldular Nitekim Germiyanoglu II Yakub Bey, Sultan Murad'i tanimayarak Mustafa Çelebi'nin tarafini tuttugu gibi, Hamideli de Karamanoglu tarafindan isgal edildi Öte yandan babalan Ilyas Bey tarafindan Osmanli sarayina gönderilmis bulunan Menteseogullari'ndan Ahmed ve Leys de bu karisikliklardan istifade ile kendi memleketlerine dönmüs ve bagimsizliklarini ilan edip kendi adlarina bastirdiklari paralara Osmanli hükümdarinin adini koymamak suretiyle onu tanimadiklarini gösterdiler Anadolu birligine vurulan darbe bu kadarla da bitmiyordu Aydinoglu ile Saruhanoglu eski topraklarindan bir kismini ellerine geçirmislerdi Keza taarruza geçen Isfendiyar Bey de Osmanlilar'in himayesi altinda Çankiri, Kalecik ve Tosya'da hüküm süren oglu Kasim'i buralardan kovmustu Sultan Murad, Bizans tarafindan tertiplenen ve Osmanli ülkesini bölmeye yönelik olan Sehzade Mustafa isyani ile ugrasirken bu oldu-bittilere karsi sessiz kalmak ihtiyacini hissetmisti Zira günün siyasî sartlari bir müddet için onu böyle davranmak zorunda birakmisti
MUSTAFA ÇELEBI'NIN ISYANI ve ÖLDÜRÜLMESI
Sultan Ikinci Murad, hükümdarliginin ilk iki yilini iç isyanlari bastirmak ve ülke birligini yeniden tesis etmekle geçirdi Gerek kendisi gerekse devleti için en büyük tehlike Mustafa Çelebi'nin isyani idi, Daha önce de temas edildigi gibi Mustafa Çelebi, Bizans Imparatoru'nun sözünden çikmamak, oglunu rehine olarak onun yarlina vermek ve Osmanlilar'a ait bazi yerleri Bizans'a terk etme karsiliginda Imparatorun adami ile bir antlasma yapmisti Buna karsilik Imparator da Ikinci Murad'i degil, onu hükümdar olarak taniyacakti Bu hareketin gerçeklesmesi için de Imparator ona yardim edecekti Iki taraf arasinda gerçeklestirilen bu antlasma geregince Imparator, Limni adasinda sürgün hayati yasayan Mustafa Çelebi'yi Gelibolu önlerine çikarip ona yardim edecekti Onu, 15 gemiden mütesekkil bir filo ile Gelibolu önlerine çikaran Leontarius, bu hareketi ile Bizans adina büyük bir basari saglamis oluyordu Mustafa Çelebi, yaninda Izmiroglu Cüneyd Bey ve maiyetine ilaveten bir kisim Rum kuvvetleri de oldugu halde Gelibolu'ya gelir
Mustafa Çelebi'nin kuvvetleri Gelibolu'ya çiktiklari zaman karsilarinda Sultan Murad'in kuvvetlerini buldular Iki taraf arasinda siddetli muharebeler oldu Mustafa'nin kuvvetlerine kumanda eden Cüneyd Bey, galib gelince Mustafa kadirgadan inip karaya çikar Ama muharebe yeniden devam edip siddetlenir Geceyi kadirgada geçiren Mustafa Çelebi, Gelibolu halkinin ileri gelenlerini davet ederek kendisinin Yildirim Bayezid'in oglu oldugunu, Edirne'ye gitmesi için kendisine yol verilmesini ve hükümdar olarak taninmasini ister, Gelibolu halki ve civardakiler, Mustafa Çelebi'ye bey'at ettilerse de Sahmelek komutasindaki kale muhafizlari kaleyi teslim etmediklerinden Mustafa Çelebi, Izmiroglu Cüneyd Bey ile Leontarius'u kale önünde birakarak Aynaroz taraflarina dogru yürüyüp bazi yerleri ele geçirmisti Halk, geçtigi yerlerde Mustafa Çelebi'ye iltihak ediyordu Böylece, gün geçtikçe kuvvetleri de çogalip büyüyordu Bu arada önemli olan mesele Rumeli'de sadece halk tabakasinin degil, askerin, komutanlarin ve Rumeli Beylerbeyi'nin Mustafa Çelebi'ye iltihak ederek onu hükümdar olarak kabul etmeleri geliyordu Zaten onun kisa zamanda muvaffak olmasinin ve kuvvetlerinin çogalmasinin en önemli âmili Rumeli bey ve komutanlarinin kendisine katilmalari idi
Mustafa Çelebi'nin, Müslüman kani akitilarak zapt edilmis olan topraklari Bizans'a terk etmeyi kabul eden bir antlasma imzaladigi ve devletin birligini bozacak iddialarla ortaya çiktigi halde Rumeli beylerinin ona iltihak etmesi dikkati çekecek bir noktadir Bazi tarihçilere göre bunun sebebini henüz on sekiz yasinda bulunan bir delikanlinin yerine, yetiskin bir kimsenin tahta geçmesi arzusu bulunmaktadir Bununla beraber bu meseleye sadece yasça küçük veya büyük olma açisindan bakmamak gerekir Bölge halkini etrafina toplamayi basaran Mustafa Çelebi, Vardar Yenicesinden sonra Edirne'yi de ele geçirmek suretiyle Rumeli'ne hakim olacakti
Cüneyd Bey'in fikir ve yardimi ile Rumeli'nin "Yayasini" "Müsellem" hale getiren Mustafa Çelebi, her birine elliser akça harçlik tayin ederek yeni bir teskilat kurmaya muvaffak olur Bu uygulama, askerin hosuna gider Mustafa Çelebi'nin yaptigi tahribat ve kazandigi basari haberleri Bursa'ya ulasinca Sultan Murad'in huzuru ile Vezir-i Azam ve Beylerbeyi Bâyezid, ikinci vezir Çandarlizâde Ibrahim, üçüncü vezir Haci Ivaz Pasa'larla Timurtas Pasa'nin Umur, Ali ve Oruç Beyler adindaki üç oglu bir görüsme yaparlar Bu görüsmede Ibrahim Pasa ile Haci Ivaz Pasa, hem beylerbeyi olmasi hem de Rumeli beylerini yakindan tanimasi sebebiyle Bayezid Pasa'nin Mustafa Çelebi üzerine gönderilmesini teklif ederler Timurtas Pasa'nin ogullari ise bizzat padisahin gitmesini söylerler Sultan Murad, ilk iki vezirin teklifi üzere babasinin en güçlü vezirlerinden olan Bâyezid Pasa'nin gitmesini uygun görür
Gelibolu yolu kapali oldugundan Bâyezid Pasa kis mevsiminde Istanbul Bogazi'ndaki Güzelcehisar (Anadoluhisari)'dan Rumeli yakasina geçer Yaninda büyük bir kuvvet yoktu Edirne tarafina gidip orada da kuvvet topladi Mustafa Çelebi'nin Gelibolu'dan çikip geldigini duyunca onu Sazlidere mevkiinde karsilar Askeri, Mustafa Çelebi tarafina geçen bu Pasa da sehzadeye iltihaka mecbur olur Mustafa Çelebi, Timur ile yapilan savasta aldigi yaralari göstererek Bâyezid Pasa'yi kendine baglayip vezir tayin etmek istediyse de çok geçmeden Evrenos ogullari ve Cüneyd Bey'in de tesviki ile onu Sazlidere'de öldürtür Bâyezid Pasa'nin öldürülmesinden sonra bütün askerleri, Mustafa'nin tarafina geçerler Bundan sonra parlak bir tören ve muzaffer bir eda ile Edirne'ye giren Mustafa Çelebi, burada hükümdarligini ilân eder Rumeli'deki bütün sehir ve merkezler, onun hükümranligini tanidilar
Mustafa Çelebi, bundan sonra Anadolu'ya geçmek üzere Gelibolu'ya tekrar hareket eder Artik Rumeli'nin bütün beyleri ve kuvvetleri onunla beraberdirler Mustafa Çelebi'nin Sazlidere basansini haber alan Gelibolu muhafizi, kaleyi Dimitrius Leontarius'a teslim etmek zorunda kalir Dimitrius, buraya asker ve mühimmat koymaya hazirlanirken, Izmiroglu Cüneyd Bey yetiserek buna mani olur Bunun üzerine Mustafa Çelebi'ye bas vuran Dimitrius'a, Mustafa Çelebi, Gelibolu'yu Imparatora teslim edecegine dair verdigi sözü unutmadigini, ancak böyle bir harekette bulunmasinin Müslüman halk arasinda büyük bir infiale sebep olacagini bu yüzden halkin kendi padisahligini tanimayacagini söyler Bunun üzerine Istanbul'a dönen Dimitrius Leontarius, durumu Imparatora anlatir
Mustafa Çelebi, Gelibolu kalesini tahkim ederek donanmaya komutanlar tayin eder Buradaki isleri yoluna koyduktan sonra Edirne'ye dönerek, daha önce kardesi Çelebi Sultan Mehmed tarafindan devlet hazinesine konmus bulunan servete el koyarak sefahata baslar
împarator, Mustafa Çelebi'nin kendisini atlatarak Gelibolu'yu vermemesi üzerine onu terk edip Sultan Murad'la anlasmak ister Bu siralarda Bursa'da bulunan Sultan Ikinci Murad, Gelibolu'nun Imparatora teslim edilmedigi haberini alinca o da bu firsattan istifade etmek ister Bunun için, Bâyezid Pasa'nin ölümünden sonra Vezir-i Azam olan Çandarlizâde Ibrahim Pasa'yi elçi olarak Istanbul'a gönderir Fakat Imparator, Gelibolu ile iki sehzadenin kendisine teslim edilmesinde israr ettigi için bir anlasmaya varilamaz Bu durum, Sultan Murad'in, Mustafa Çelebi tarafindan kazanilan basarilardan bir hayli telasa düstügünü göstermektedir Gerçekten de Sultan Murad, Yildirim Bâyezid zamaninda Bursa'ya gelen ve kaynaklarin ifadesine göre bütün Osmanli padisahlarinin kendisine hürmet ettigi, kendisinden daima hayir dua bekledikleri ve kendilerine kiliç kusatan Emir Sultan'dan manevî yardim talebinde bulunur Verilen bilgiye göre Emir Sultan, Murad ile amcasi Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) arasindaki mücadelede, Sultan Murad tarafini tutup onu tesci' etmis, ayni hükümdarin 1422 Istanbul muhasarasina beraberinde yüzlerce dervis ile bizzat istirak etmistir
Cenevizliler, Osmanlilar'dan önce Foça'daki sap madenlerini isletiyor ve Saruhanogullari'na her sene bir miktar para vererek buradaki kalede ikamet ediyorlardi Buradan elde edilen saplari da Avrupa piyasalarina ihraç ediyorlardi Bölge, Osmanlilar'a geçtigi zaman bu vergiyi Osmanlilar almaya basladilar Bu Ceneviz kolonisi, dogudaki diger Ceneviz kolonileri gibi belli bir süre tayin edilen podesta (vali, komiser) veya konsoloslar vasitasiyle idare ediliyorlardi Çelebi Sultan Mehmed'in sagliginda Foça'da Jan Adorno adinda bir podesta bulunuyordu Burasi on sene müddetle kendisine verilmisti Adorno, Foça madenlerini islemek karsiliginda senede yirmi bin altin üzerine Çelebi Sultan Mehmed'le anlasmisti Çelebi Mehmed'in vefatindan sonra ortaya çikan Mustafa Çelebi hadisesi esnasinda, maden isi aksamis ve Jan Adorno yillik imtiyaz bedelini ödeyememisti
Adorno, Çelebi Sultan Mehmed'in ölüm haberini alinca bu firsattan istifade ile borcundan kurtulmak isteyerek Sultan Murad'a mektuplar yazar Bu mektuplarda o, kendisini kadirgalarla Anadolu'dan Rumeli'ye geçirebilecegini ve kendisine hiç kimsenin yapamadigi hizmeti yapacagini söylemisti Murad tarafindan memnuniyetle karsilanan bu teklif, zamani gelince iyi bir sekilde degerlendirilecektir
Böylece, Foça'lilarla da anlasan Sultan Murad'a karsilik Mustafa Çelebi, kazandigi zaferin sarhoslugu içinde kendini zevk ve eglenceye kaptirmisti Askerinin hizmetlerine karsilik, onlari mükâfatlandirmayi aklina bile getirmiyordu Hatta öylesine ki sayet Cüneyd, Sultan Murad'in hazirliklarini bildirerek kendisini tembelliginden uyandirmamis olsaydi, aleyhinde silahlandigi genç padisahi da unutacak ve Edirne'de hareketsiz oturup duracakti Cüneyd, Mustafa'ya: "Murad, Imparatorla pazarlik halinde bulunuyor, üstelik Frenklerle de anlasiyor Biz de Edirne'de hiç bir hazirlikta bulunmadan oturuyoruz Onlar bu tarafa gelmeden önce biz karsi tarafa geçelim Her bakimdan düsmanlarimizdan üstünüz Onlar bu tarafa geçerlerse, bizim için felaket olur" diyerek onu ikaz ediyordu Cüneyd, bu sözleri ile düsmanlari olan Sultan Murad'in Cenevizlilerle birlikte Avrupa'ya gelmeden önce kendilerinin Asya'ya geçmesini ögütlüyordu Gerçi O, bu düsünce ve bunun mahsûlü olan hareketleri ile daha çok kendi menfaatlerine hizmet ediyordu Çünkü sonucundan ümidini kestigi bir tesebbüsün sonlarindan, yeni bir hainlikle kurtulmak niyetinde idi
Mustafa Çelebi, derhal kuvvetlerini toplayarak 20 Ocak 1422'de Gelibolu'ya gelip Lapseki'ye geçer Sultan Murad'in müttefiki olan Cenevizlilerin donanmasi, Mustafa Çelebi'nin geçmesine mani olmak istediyse de bunda muvaffak olamaz Mustafa Çelebi'nin yaninda on iki bin atli ve bes bin yaya vardi Mustafa Çelebi, burada üç gün kaldiktan sonra Bursa'ya dogru harekete geçer Bunu haber alan Sultan Murad, Bursa'dan çikarak Ulubad'a gelir Ulubat deresi üzerindeki köprüyü keser Böylece Mustafa'nin ordusunun sol kanadi denize dayanmis, sag kanadi da Ulubat gölü ve batakliklari ile kapanmis bulunuyordu
Sultan Murad'in maiyetinde Haci Ivaz Pasa ile Timurtas'in üç oglu Umur, Ali ve Oruç Beylerle, Cüneyd'in kardesi oldugu söylenen Hamza Bey de vardi Iki taraf, Ulubat suyu önünde ve suyun iki kiyisinda karsilasirlar Bu karsilasmada hiçbir taraf üstünlük saglayamaz Sultan Murad'in ordusunda Mihaloglu Mehmed Bey de vardi Bu zat, Musa Çelebi'nin Rumeli'deki saltanati zamaninda onun beylerbeyi yani ordu komutani idi Bununla beraber el altindan Çelebi Mehmed'e taraftar idi Çelebi Mehmed zamaninda akinci beyliginde ve divanda bulunmustu Seyh Bedreddin Mahittud olayinda Tokat kalesinde hapsedilmisti Murad hükümdar olup, Mustafa Çelebi hadisesi ortaya çikinca Murad'in devlet adamlari, eski söhretli Rumeli beylerinden olan Mihaloglu'nun serbest birakilarak gönlünün alinmasini ve bunun Rumeli akinci beyleri üzerindeki nüfuzunun büyüklügünden söz ettiler Bunun üzerine Mihaloglu Mehmed Bey derhal Tokat'tan alinarak Bursa'ya getirilmis, oradan da ordu ile Ulubat önüne gelmisti
Mihaloglu Mehmed Bey, bir gece Ulubat çayinin kenarina gelerek Rumeli akinci beylerini isimleri ile çagirmaya baslar Bunlar, çay kenarina gelerek ölmüs oldugunu sandiklan Mihaloglu'nun sag oldugunu anladilar O, akinci beylerine padisahlarinin oglunu terk ederek bir düzme hükümdara tabi olduklarindan dolayi sitemde bulunur Bu sitem karsisinda onlar, Mihaloglu'nun istegi dogrultusunda hareket edeceklerine söz verirler Böylece Mihaloglu, Rumeli beylerinden, Murad'in tarafina geçeceklerine dair söz almis oldu Bu görüsmeden haberdar olan Mustafa Çelebi, korkmaya baslar
Bu korku, kalbinde büyük süphelerin meydana gelmesine sebep olur
Bu sirada Mustafa, Ulubat çayinin kiyilarina yaklasir Murad, savasa hazirlanmakla beraber, tahta çikisinda kendisine kiliç kusatan Emir Sultan'in kendisi için dua etmesini ister Emir Sultan da üç gün üst üste dua edip zaferin Murad'a ait olmasi niyazinda bulunur Bu üç gün içinde Mustafa, sinirlerinin fazlasiyla gerilmesinden dolayi bir burun kanamasina tutulur Mustafa'nin taraftarlari bunu, onun yenilecegine bir isaret sayarlar
Tam bu esnada Vezir Haci Ivaz Pasa'dan, Mustafa Çelebi'ye gizli bir mektup gelir Haci Ivaz, mektupta kendi sadakatinden bahs ettikten sonra Rumeli beylerinin Murad'la ittifakindan ve gününü tayin ettikleri bir baskinla ansizin kendisini yakalayacaklarindan inandirici bir sekilde söz eder Bundan baska Timurtas Pasa ogullarindan da Cüneyd Bey'e bir mektup gelmisti Onlarin bu mektubunda da dostluklar hatirlatiliyor ve Rumeli beylerinin Mustafa Çelebi'yi yakalayarak Sultan Murad'a teslim edeceklerine temas ediliyordu Sayet kendisi Osmanlilarin hâkimiyetini taniyacak olursa, Aydin ve havalisinin kendisine verileceginden bahs ediliyordu
Mustafa Çelebi, Rumeli beylerinin Mihaloglu Mehmed Bey ile görüsmelerinden süpheye düsmüstü Haci Ivaz Pasa'dan gelen mektup ise onun bu süphelerini büsbütün artirmisti Bunun üzerine durumu Cüneyd Bey'e açar Cüneyd Bey, kendisine gelen mektuplari da ona gösterir
"Harp hiledir" kaidesince uygulanan bu plân, kisa zamanda tesirini göstermis ve Mustafa Çelebi'nin, Cüneyd'den süphelenerek ona karsi güvensizlik duymasina sebep olmustu Cüneyd ise bu isin sonunu iyi görmediginden, bir gece Mustafa'nin ordusundaki herkes uyurken, gümüs ve altindan en degerli esyasini alarak, silah arkadaslarindan kendisine en çok bagli olan yetmis kisi ile oradan çikip Aydin yolunu tutar Kaçaklar, çadirlarinda isiklan yanar durumda biraktiklarindan, gidisleri ancak safak vakti anlasilabildi Bu haber orduda hemen yayildi Mustafa'nin askerlerini dehsetli bir korku sardi Bu korku sadece orduda degil, bizzat Mustafa'nin kendisinde de vardi O, Cüneyd'in Murad tarafina geçtigini zannetmisti Bu esnada Sultan Murad'in ordusunda borazan ve davullarin çalmasi da ondaki bu düsünceyi kuvvetlendiriyordu
Aldatilmak suretiyle hiç kimseye güveni kalmayan Mustafa Çelebi, bir an evvel Rumeli tarafina kaçip kurtulmak istiyordu Çok az maiyeti ile Lapseki'ye dogru yola koyuldu Bunun kaçmasindan sonra Ulubat nehri üzerine kurulan köprüden karsiya geçen Rumeli beyleri ve akinci tavcilari (timarli akincilar) gelip Sultan Murad'a bas egdiler
Mustafa Çelebi kaçarken Biga çayi önüne gelerek mevsim sartlan geregi nehrin taskin olmasindan dolayi Biga kadisinin yardimiyla ve bir hayli altin karsiliginda geçidi bulup karsi tarafa geçmeye muvaffak olur Sahile inen Mustafa Çelebi, orada bulunan gemilere binerek Gelibolu tarafina hareket eder Giderken takip edilmemesi için Anadolu sahilinde ne kadar nakil vasitasi varsa hepsine el koyar Gelibolu limanim da tahkim eden Mustafa Çelebi, Gelibolu'daki vasitalarin Anadolu sahiline geçmemeleri için onlari da karaya çektirmek suretiyle kendi konumunu emniyet altina alip sahillere muhafizlar tayin eder
Böylece, harp etmeksizin savas alanina muzafferâne bir sekilde sahip olan Sultan Murad'in adamlari, kendisine hiç tereddüd göstermeden ve sicagi sicagina Mustafa Çelebi'nin takib edilip bu isin bitirilmesini teklif ederler Ama Anadolu sahilinden, karsi sahile geçmek üzere onlara yardimci olacak bir vâsita da yoktu Fakat Sultan Murad, daha önce anlastigi Foça Ceneviz Beyi Adorno'ya vaziyeti bildirerek derhal harp gemilerini göndermesini ister Adorno, hazir durumda beklemekte olan yedi kadirga ile bogazi geçip Lapseki'ye gelir Sultan Murad, bes yüz kadar maiyeti ile kadirgalarin en büyügüne biner Diger kadirgalarda da Türk ve Frenk askerleri bulunuyordu Gemilerle denizin ortasina gelindiginde Adorno, Sultan Murad'in önünde diz çökerek, sap madenleri sebebiyle Osmanli hazinesine olan borcunun bagislanmasini rica eder Yirmi yedi bin Bizans altini tutan bu borç, Sultan Murad tarafindan aff edilerek Adorno'nun eline bir belge verilir Gelibolu sahilinde bulunan Mustafa Çelebi, Ceneviz gemilerinin yaklastigini görünce Adorno'ya bir adam göndererek Murad'i karaya çikarmamasini, buna karsilik kendisine elli bin altin vermeyi teklif ettiyse de bu teklif red olunur
Karaya çikmaya muvaffak olan Sultan Murad'in ordusu ile Mustafa Çelebi'nin ordusu arasinda meydana gelen muharebede Mustafa'nin kuvvetleri maglup olarak kaçarlar Gelibolu kalesi, Sultan Murad'a teslim olur Harp meydanindan sür'atle kaçan Mustafa Çelebi, nihayet Edirne'ye ulasir Sarayda bulunan hazineyi alarak Eflâk tarafina dogru kaçmaya baslar Üç gün kadar Gelibolu'da kalan Murad, kaleyi teslim aldiktan sonra süratle ve büyük bir ordu ile yoluna devam edip Edirne'ye girer
Murad, Mustafa'yi takip etmek üzere seçme kuvvetler gönderir Mustafa Çelebi, Sultan Murad kuvvetleri tarafindan süratle takip edilir Bu kuvvetler, kendisini Edirne'nin kuzeyinde ve Tunca nehrinin kenarindaki Kizilagaç Yenicesi'nde yakalayarak Edirne'ye getirirler Sultan Murad, Mustafa'nin herhangi bir sahis gibi umumi meydanda asilmasini emreder Onun, bu sekilde meydanda asilmasi, kendisinin Osmanli sülalesinden olmadiginin belirtilmesi içindi 825 (1422) yilinda Edirne'de asilarak öldürülen Mustafa Çelebi'nin Rumeli'deki hükümdarligi, takriben bir buçuk yil kadardir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #27
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



ISTANBUL KUSATMASI Bizans Imparatoru Ikinci Manuel'in, Çelebi Sultan Mehmed'in vefatindan sonra Mustafa Çelebi'yi salivermesi ve onunla anlasarak Osmanli Devleti'nin basina büyük bir gaile açmasi, Sultan Murad'in kendisinden önce bes defa kusatilmis bulunan ve hiç birinde de alinamayan Istanbul, dolayisiyle Bizans problemine bir çare düsünmesine sebep olmustu Mustafa Çelebi isyanini, fazla kardes kani dökülmeden basarili bir sekilde atlatan Murad, Bizans'in devamli surette oynadigi iki yüzlü rolüne son vermek istiyordu
Sultan Murad'in, amcasina karsi olan galibiyeti, Bizans Imparatoru'nu korkutmustu Mustafa Çelebi'yi serbest birakip onu Murad'la mücadeleye tahrik ederken, Osmanlilar'in senelerce kardes kavgalari ile kanlarini akitip zayiflayacaklarini düsünen imparatorun hesaplan tam anlamiyla gerçeklesmemisti Halbuki bütün ricalara ve kendisine saglanmaya çalisilan menfaatlere ragmen Bizans Imparatoru Manuel, Mustafa Çelebi'ye yardimi daha kârli bulmus olacak ki, Ikinci Sultan Murad'in bütün tekliflerini red edecek ve hatta Sultan Murad'in elçisi olan Çandarlizâde Ibrahim Pasa'yi dinleme nezâketinde bile bulunmayacakti
Gerçi Osmanlilar, baslangiçta imparatorun düsündügü sekilde ikiye ayrilmakla beraber, bu ikilik davasi, kisa sürmüs ve hemen hemen kansiz denecek sekilde sona ermisti Hatta fazla zayiat verilmeden halledildiginden kuvvet kaybina da ugranilmamisti
Mustafa Çelebi hadisesinin bastirildigi ve sehzadenin bertaraf edildigi haberini alan ihtiyar Manuel ile saltanat ortagi olan oglu VIII Ioannis'i bir telas alir Bu sebeple görünüste Murad'i tebrik etmek, fakat gerçekte durumu ögrenmek ve aradaki soguklugu giderip dostluga çevirmek için Bizans asilzâdelerinden Lakanas ve Marko Ganis adlarinda iki elçi gönderirler Bu elçiler, bütün kabahati Bâyezid Pasa'ya yüklerler Onlara göre Sultan Mehmed (Çelebi Mehmed)'in vasiyetine ragmen, Bâyezid, bu çocuklari vermedigi gibi elçileri de kovmustu Sultan Murad, bu iddiada bulunan elçileri huzuruna kabul etmedigi gibi hediyelerini de red eder Öyle anlasiliyor ki Sultan Murad ise Bizans'in bu iki yüzlülügüne kanmamis, baska devletlerden tebrik için gelen heyetleri kabul ettigi halde Istanbul ile ilgili hazirliklarini tamamlayincaya kadar Bizans elçilerini kabul etmemisti Fakat bütün hazirliklarini tamamlayinca elçileri huzuruna çagirarak Imparatorlarinin yanina dönmelerini ve yirmi bin askerin basinda olarak cevabini bizzat kendisinin getirecegini söylemelerini emr etmisti
Bu hareketle Sultan Murad, artik imparatora hesap sorma zamaninin geldigini kendisine bildirmis oluyordu Gerçekten de hazirliklar tamamlandiktan sonra Sultan Murad 1422 senesi Haziran ayinda önce on bin kisilik bir kuvvet ile Mihaloglu Mehmed Bey'i Istanbul çevresini vurmak üzere göndermisti Bunun arkasindan da bizzat kendisi yirmi bin kisilik bir ordu ile hareket eder 20 Haziran'da Istanbul önüne gelen ordu, Yildizlikapi'dan Haliç'e kadar sehri karadan kusatir Osmanli donanmasi da bu kusatmada hazir bulunur Osmanli ordusunda top ta vardi Surlara hücum etmek ve onlari asmak için sur yüksekliginde ve hatta bazan ondan daha yüksek tekerlekli kuleler yapilmisti Bu kusatma daha öncekilere göre çok daha çetin, zorlu ve sistemli olmustu
Bu kusatma ile Istanbul altinci defadir Müslüman Türkler tarafindan kusatiliyordu Kusatmalarin ilk dördü Yildirim Bâyezid, besincisi Musa Çelebi tarafindan yapilmisti Bizanslilar, her kusatilmada, Türklerin basina yeni yeni gaileler çikarip kurtuluslarini sagliyorlardi Bundan önceki kusatmalarin en siddetlisi, Yildirim Bâyezid'in son kusatmasi idi Fakat Timur belasi, Türkleri büyük bir felakete ugratirken, Bizansi da dördüncü muhasaradan kurtarmisti Böylece Timur, Bizans'in ömrünü yarim asir kadar uzatmis oluyordu
Osmanlilarin muhasarasindan, Imparator kadar Bizans halki da korkuya düstügünden Istanbul'da halk arasinda bazi dedikodular yayilmaya basladi Bunlarin basinda, Çelebi Sultan Mehmed zamaninda, Osmanlilara elçilik vazifesi ile gönderilen Bizans'in taninmis sahsiyetlerinden ve ayni zamanda saray tercümani olan Teologos Koraks'in bu sefer ayni vazife ile Murad'a gönderilmemis olmasi, saray nazirinin hilesine baglaniyordu Bu sebeple Imparator Manuel, halkin süphesini ortadan kaldirmak gayesiyle Teologos Koraks'i Istanbul önlerinde çadirlarini kurdurmus bulunan Sultan Murad'a gönderdi ise de Koraks bir sey elde edemeyerek gerisin geriye dönmüstü
Bizans halkinin çektigi korku ve içinde bulundugu endisenin derecesi, ortalikta dolasan dedikodu ve rivayetlerden de belli oluyordu Önemli sahsiyetlere karsi itimatsizligin bir ifadesi olan bu rivayetler, bazi kimselerin iskence ile öldürülmesine sebep oluyordu Nitekim Sultan Murad'a elçi olarak gönderilen Teologos Koraks'in öldürülmesi, böyle bir rivayetin sonucunda gerçeklesmisti Buna göre Koraks, idareciligini kendisine vermek sarti ile Murad'a sehri teslim etme sözü vermisti O, Piyi (Silivri) kapisini açmak suretiyle Murad'in sehre girmesini saglayacakti Bu dedikodu, Teologos Koraks'in, Murad'in yanindan dönüsünde tahkir edilmesine sebep oldu Saray tercümani olan Koraks, Imparatorun huzurundan çikarken muhafiz askerler bagirip çagirarak Koraks'in idamini isterler El ve ayaklari baglanan Koraks, askerlere teslim edilir Askerler, Koraks'in üzerine çullanip onun gözlerini oyup vücudunu birçok yerinden yaralarlar Bundan sonra bir zindana atilan Koraks, üç gün sonra oldugu yerde ölür Evi de yagma edilip atese verilir
Bizans içerisinde böyle hadiseler cereyan ederken, Sultan Murad da sehri almak için esasli tedbirler aliyordu Ordunun muhasarasi baslamadan önce Mihaloglu Mehmed Bey'in emrindeki askerler Istanbul çevresini vurmuslardi Sonra bizzat padisah, ordunun basina geçerek kusatmaya basladi Istanbul kara tarafindan tamamen sarilmisti Sehrin surlarinin çikis kapilarinin karsilarina siperler kazdirildi Bu siperler, gayet kalin, sert ve saglam kiris ile kalaslardan insa edilmis olup surlara dönük cephelerine ok, mizrak ve tas gülleye karsi agaç dallarindan sira halinde koruyucu mahiyette bir takim sedler ilave edilmisti Öyle ki Türk ordusu, bu kuvvetli siperler sayesinde Bizans surlarini delip tahrip edecegine inaniyordu Murad'in yaptigi bu muhasara, o ana kadar Osmanlilar'in yapmis oldugu en büyük ve en siddetlilerindendi
Sultan Murad, askerlerini gayretlendirmek ve onlarin sayilarini artirmak için Istanbul ve hazinelerinin askerlere birakilacagini ilan ettirdi Bu haber üzerine orduya pek çok yerden katilmalar oldu
Kusatmaya, Yildirim Bâyezid'in damadi Emir Sultan adi ile bilinen Seyh Semseddin Buharî de bes yüz dervis ve muhibbani ile katilmisti O, askerlerin arasinda dolasarak manevî nüfuzu ile onlari cesaretlendiriyordu Bu arada iç murakebeye dalarak ve dua ederek Istanbul surlarinin Murad'in önünde açilacagi zamani bekliyordu
Emir Sultan, sonunda çadirindan çikarak 1422 Agustos'unun 24 Pazartesi günü Kostantiniyye'nin düsecegini söyledi Bazi kaynaklarin ifadesine göre Emir Sultan, dedigi gün ve zamanda bir savas atina binmis oldugu halde sehre dogru ilerler Seyh kilicini kinindan çekip "Allah, Muhammed" diye haykirarak atini sürer O, askerin basinda idi Arkasindan Altinkapi ile Odunkapisi arasinda yani sehrin kara tarafindan surunu çevreleyen büyük hat üzerinde savas basladi Bu hücum esnasinda Imparator Manuel ölüm döseginde idi Oglu Ioannis, Sen Roman kapisini savunan askerin basinda idi Kostantiniyye'nin bütün halki bu tehlikeli günde silah altinda idi Kadinlar ve çocuklar kiliç yerine tirpan kullaniyor, fiçilarin altlarindan kendilerine kalkan yapiyorlardi Savasin en kizgin zamanlarinda bir taraftan kopan "Allah" ve "Muhammed" nadalarina karsi, Bizanslilarin söyledikleri "Hiristos" ve "Panaiya" kelimeleri isitiliyordu Günes batarken savas hâlâ sürüp gidiyordu Sonunda Osmanlilar, ordugâhlarina döndüler Bizanslilar, Müslümanlarin çekilmelerini gökten inen "Panaiya"nm (Hz Meryem) görünüsüne baglamislardi Öylesine ki o devir müverrihlerinden Kanano'ya göre bunu bizzat Emir Sultan da görmüstü
Istanbul, bu kusatmada da feth edilemedi Sultan Murad, ordusunu Istanbul surlari önünden çekip kusatmayi kaldirdi Böylece Istanbul, Imparatorun entrikalari sayesinde bir defa daha Osmanlilarin elinden kurtulmustu Imparator Manuel, Bizans'in bundan önceki muhasaralarinda oldugu gibi, padisahin basina yeni gaileler açarak hükümdarin dikkatlerini baska bir yöne çekmeye çalismis ve bunda muvaffak da olmustu O, Sultan Murad'in küçük kardesi ve Hamideli (Isparta) Sancak beyi Mustafa Çelebi'yi tesvik ederek sehzadenin saltanat davasina kalkmasina sebep olmustu Iste bu yüzden Sultan Murad, Istanbul muhasarasini kaldirmak zorunda kalmisti
Takriben iki ay kadar süren bu muhasaranin kaldirilmasi için, hücum günü olan 24 Agustos 1422'de, burçlar üzerinde görüldügü ve Osmanlilar'in bundan dolayi kusatmayi biraktiklari iddia edilen kadin hayaleti, bir hikâyeden ileri gidemez Hükümdari, muhasaradan vaz geçiren sebep ne Bizans'i kurtarmaya gelen Hz Meryem, ne de Bizans'in güçlü bir sekilde karsi koymasidir Kusatmanin kaldirilmasinin gerçek sebebi, hükümdarin küçük kardesi Mustafa'nin, saltanat dâvasina kalkisip Iznik'e kadar gelmis olmasidir
KÜÇÜK MUSTAFA ÇELEBI'NIN ISYANI
Küçük Mustafa, Çelebi Sultan Mehmed'in oglu olup babasinin sagliginda henüz on üç yasinda iken Hamideli sancak beyligine tayin edilmisti Küçük Mustafa, babasinin ölümünü müteakip, Murad'in Osmanli tahtina geçmesi üzerine, öldürülmek korkusu yüzünden Karamanoglu'nun yanina kaçmisti Sultan Murad, Istanbul muhasarasi ile mesgulken Bizans Imparatoru'nun el altindan tesvik ve ugrasilan sonucunda Anadolu'da saltanat iddiasina kalkismisti Imparator, kusatmadan kurtulmak için sehzadenin lalasi Sarabdar Ilyas'a mektuplar yazarak külliyetli miktarda altin göndermisti ki, bunlarla asker toplayabilsin Is bu kadarla da bitmeyecek ve Imparator, Küçük Mustafa'yi Istanbul'a getirtecekti Istanbul'a gelen Küçük Mustafa, Manuel ve onun çocuklari ile görüsür bu görüsmede, muvaffak oldugu takdirde imparatora karsi yapacagi fedakârlik hakkinda teminat verdikten sonra Rumlarin verdikleri kuvvetlerle Anadolu tarafina geçerek faaliyetlere baslar Bu faaliyetleri esnasinda, daha basindan beri Osmanlilar'la çekisen Karamanoglu'nun Turgutlu Türkmenleri ile Germiyanoglu'nun kuvvetleri de kendisine iltihak eder Sehzade Mustafa bu sekildeki bir iddia ile ortaya çikmakla, babasinin vasiyeti hilafina hareket etmis oluyordu
Mustafa, topladigi kuvvetlerle Bursa üzerine yürür Fakat Bursa halki, sehri ve kaleyi Mustafa'ya teslim etmek istemez Bu sebeple kendisine, memleketin ileri gelenlerinden Ahi Yakub ile Ahi Hoskadem'i elçi olarak gönderir Bunlar, Mustafa'ya para ve hediyeler takdim etmek suretiyle onu
Bursa'yi almaktan vaz geçirmeye çalisirlar Elçiler, Sehzade Mustafa'nin kendisine vezir yaptigi ve bütün bu olaylara sebep olan Sarabdar Ilyas ile de görüsürler Heyet, Bursalilarin Sultan Murad'a bey'at ettikleri için ona sadakatla bagli kalacaklarini ve gerekirse sehri müdafaa edeceklerini söyler Ayrica, bir Osmanli sehrinin Karamanoglu'nun kuvvetleri ile vurulmasinin da dogru olmayacagini anlatir Sarabdar Ilyas, heyetin bu teklifini kabul edince, Mustafa'nin ordusu oradan ayrilip Iznik tarafina dogru harekete geçer
Sehzade Mustafa, Iznik kalesini kirk gün kadar kusatma altinda tutar Firuz Bey'in oglu olan kale muhafizi Ali Bey, gelismelerden Sultan Murad'i haberdar eder Pâdisah, kaleyi sulh yolu ile teslim etmesini bildirerek Mustafa orada mesgulken kendisinin yetisecegini yazar Ayrica, küçük sehzadeyi alet edip kullanan Sarabdar Ilyas'i da ondan ayirmaya çalisir Bunun gerçeklesmesi için Sarabdar Ilyas'a adamlar göndererek kendisini Anadolu beylerbeyligine tayin edecegini bildirir Sarabdar'a gelen adam, beylerbeyilik beratini da yaninda getirmisti Bu makama karsilik Sultan Murad, Sarabdar Ilyas'tan çok önemli bir hizmet bekliyordu O da kendisi gelinceye kadar Sehzade Mustafa'nin kaçmasina engel olup onu oyalamasi idi
Sarabdar Ilyas, tiynetini bir defa daha ortaya koymustu Vaktiyle Çelebi Mehmed'in taraftari iken Süleyman'in vaad ettigi menfaat karsiliginda derhal Çelebi Mehmed'i birakarak karsi tarafa geçmisti Bu defa da saf degistirmekte bir sakinca görmemisti Anadolu beylerbeyligine kondugunu ögrenince kendisinden istenen seyleri büyük bir ustalikla basardi
Ali Bey, Sultan Murad'dan aldigi talimat üzerine muhasaranin kirk gün uzamasindan dolayi halka ve sehre hiç bir zarar gelmeyecegine dair yeminli söz aldiktan sonra teslim olur Sarabdar Ilyas da aldigi beylerbeyilik müjdesi üzerine sehirden ayrilmaz Çandarlizâde Ibrahim Pasa'nin sarayina yerlesen Küçük Mustafa, timar ve memuriyetler vermek suretiyle hükümdarligini ilan etmis oluyordu Böylece Osmanli mülkünde, yeniden ikinci bir hükümdar tehlikesi belirmisti Âsikpasazâde bu hükümdarligi su ifadelerle nakleder:
"Iznik'te, Ibrahim Pasa'nin sarayina kondular Etraftan gelip timar isteyene timar dahi verdiler Hüküm ve hükümet ettiler"
Sultan Murad, bütün gücü ile Istanbul'u kusatip feth etmek üzere iken, kardesi Küçük Mustafa'nin faaliyetleri üzerine, bazi tedbirler alarak kusatmayi kaldirmak zorunda kalir Çünkü kardesinin hareketleri, memleketi ikiye bölmeye yönelikti Bu ise daha tehlikeli bir durum arz ediyordu Onun için derhal Gelibolu yolu ile Anadolu'ya geçip Iznik üzerine yürür Sultan Murad'in bu yolculugu devam ederken Sehzade Mustafa'nin, Iznik'te kalmasini tehlikeli bulan Germiyan ve Turgutlu kuvvetlerinin komutanlari, onu buradan uzaklastirmaya çalisirlar Onu tehlikeden korumak için Karaman, Germiyan veya Istanbul'a götürmek istedilerse de daha önce Sultan Murad'dan beylerbeyilik beratini almis olan Sarabdar Ilyas, çesitli bahaneler ileri sürerek buna mani olur
Sultan Murad'in ordusu, yola çikisinin dokuzuncu günü gece geç saatlerde Iznik'e gelir Henüz uyku mahmurlugunu atamamis ve Mustafa'ya bagli olan askerlerin saskin bakislari arasinda, sabahin erken saatlerinde açilan kapilardan Iznik'e girilir O anda hamamda bulunan Küçük Mustafa, Mihaloglu tarafindan yakalanmak üzere iken Mustafa'nin beylerbeyi olan Taceddinoglu Mahmud Bey, efendisine bir at bulup onu kaçirmak ister Fakat bunda muvaffak olamaz Ama Mihaloglu'nu durdurup onunla vurusmaya baslar Taceddinoglu ile Mihaloglu arasinda baslayan bu vurusma sonunda, her seyi idaresi altinda bulunduran ulu hakimin (Allah) ecel hükmü, Mihaloglu'nun sehadet beratini kanla yazip hakkini teslim eyleyecektir Nitekim, attan düsürülen Mihaloglu ölümcül bir yara alir Bundan bir kaç gün sonra da vefat eder Mihaloglu'nu atindan düsürüp ölümüne sebep olan Taceddinoglu Mahmud Bey, daha sonra saklandigi yerde yakalanip Mihaloglu'nun adamlarina teslim edilecek ve onlar tarafindan öldürülecektir
Sultan Murad'in, Iznik'i kusattigi ve Taceddinoglu ile Mihaloglu'nun vurustugu sirada firsat kollayan Sarabdar Ilyas, Mustafa Çelebi'yi yakalayip Murad'in, sehrin önünde bulunan Mirahor basisina teslim eder Âsikpasazâde bu olayi da söyle verir:
"Bunlar bunda cenkte iken Sarabdar Ilyas, Mustafa'yi tuttu kucagina aldi At üzerinde Mustafa "Hey lala, beni niçin tutarsin?" Hain Ilyas "Kardesine ileteyin" der Mustafa "Beni kardesime iletme kim kardesim bana kiyar" der Sarabdar Ilyas sakin oldu Aldi gitti Hüdavendigar'a karsi iletti" Mustafa, padisahin emri ile Iznik disinda bir incir agacinin dibinde bogdurularak cesedi Bursa'ya gönderildi Sehzade Mustafa, Bursa'da babasinin türbesine defn edildi
Görüldügü gibi Küçük Sehzade Mustafa Çelebi hadisesi, amcasininkinden daha kisa ve daha kolay bir sekilde halledilmis oldu Ikinci Murad, Istanbul muhasarasini kaldirmakla, kardesinin fazla taraftar toplamadan hakkindan gelip kendisine birakilmis olan Osmanli tahtini emniyete almak istiyordu Onun, vakit kayb etmeden isyani ortadan kaldirmaya tesebbüs etmesi, memleketin ikiye bölünmesini ve beyhude yere kardes kaninin akitilmasini önlemis oldu Böylece, Bizans'in bu son oyunu da basarisizlikla son bulmus, ama olan aldatilmis bulunan zavalli Küçük Sehzade Mustafa'ya olmustu Bizans'tan menfaat temin eden ve küçük sehzadenin öldürülmesine sebep olan Sarabdar Ilyas ise yaptiklari için:
"Suretâ ben günahkâr oldum Illa bu ikisi vilayette olsa zarar-i âmmdir Ve biri dahi bu kim, ben efendim ogluna yaramaz is etmedim Bu dünyanin murdarina bulasmadan sehid ettirdim Ve hem cemi-i âlem rahat oldu Ve hem bizden önden gelenler bu kanunu koymuslar" diyerek yaptigi fenaligi tevile çalismistir
Sultan Murad, Sehzade Küçük Mustafa'nin gailesini bertaraf etmekle birükte benzer bir tehlikenin daha mevcud oldugunun farkinda idi Bir daha kardes kaninin akitilmamasi ve ülkenin, Bizans gibi entrikaci bir devlet ile, varligini Osmanlilar'in zayiflamasina baglayan Karaman gibi bir beyligin oyuncagi haline gelmemesi için henüz ortaya çikmadan bu tehlike ve fitnenin ortadan kaldirilmasi gerekiyordu Bunun için Sultan Murad, tarihi henüz kesin olmayan bir zamanda, Tokat kalesinde tuttugu Mahmud ve Yusuf adlarindaki iki kardesinin gözlerine mil çektirip onlari kör ettikten sonra anneleriyle birlikte Bursa'ya getirir Idareleri için de kendilerine yüksek seviyeden maas baglatir
CANDAROGLU ISFENDIYAR BEY ILE OLAN MÜCADELE ve IDARÎ DÜZENLEME
Karamanogullari'ndan sonra Anadolu Beylikleri'nin en kuvvetlilerinden plan Candarogullari, Karamanlilar gibi Osmanlilar'in en zor ve sikintili anlarindan faydalanmaya çalisan beyliklerden biri idi Nitekim Candaroglu Isfendiyar Bey, Sultan Ikinci Murad'in amcasi Mustafa ve küçük kardesi Mustafa Çelebi'lerie mesgul oldugu ani firsat bilerek ondan yararlanmaya çalisarak Tosya, Çankiri ve Kalecik'i geri almisti Halbuki buralar, daha önce Çelebi Sultan Mehmed zamanindaki gayretler sonucunda elde edilmis olup Osmanli himayesinde kalmak sartiyle Isfendiyar'in oglu Kasim Bey'e verilmisti Isfendiyar Bey'in geri aldigi bu yerler, Osmanlilarin taraftan olan oglu Kasim'a ait yerlerdi Isfendiyar Bey, bu topraklan almakla da yetinmeyip Tarakli Borlu denilen Safranbolu'yu alip Bolu'ya dogru uzanmisti Bu arada Kasim Bey de Iznik hareketi esnasinda kaçip Sultan Murad'in yanina gelmisti Sultan Murad, Küçük Sehzade Mustafa Çelebi olayini halledince Isfendiyar'a karsi kuvvet gönderdi Kasim Bey de Osmanli kuvvetleri ile birlikte bulunuyordu Osmanli ordusu Bolu'ya geldigi zaman Isfendiyar Bey'in ordusundaki Kasim Bey taraftarlari, efendilerinin bulundugu Osmanli ordusunun saflarina katilirlar Böylece Isfendiyar Bey, büsbütün sarsilir Bununla beraber savasi kabul etmekten baska çaresi de kalmamisti Bu sebeple Bolu ile Gerede arasinda yapilan savasta maglub olup bozguna ugrar Muharebenin karisikligi arasinda kendi Kapicibasisi Yahsi Bey tarafindan basina vurulan bir "bozdogan"la kulagi sagir olur Zorlukla Sinop kalesine siginan Isfendiyar Bey artik sagirdi
Candaroglu'nu takib eden Osmanli kuvvetleri, Kastamonu ile Bakir Küresini zapt ederler Isfendiyar Bey, küçük oglu Murad Bey baskanliginda bir heyet vasitasiyle baris istemek zorunda kalir O, bu barisi saglamak üzere Osmanli devlet adamlarina da ayri ayri mektuplar yazarak tavassutlarini ister Bu arada torununun (Ibrahim Bey'in kizi) padisah tarafindan nikahlanmasini da teklif eder Sultan Murad'in adamlari, barisilmasi için hükümdarlarina ricada bulunurlar Bunun üzerine Sultan Murad, sulh yapmayi kabul etti
Bu antlasma geregince Kasim Bey'e yerleri tekrar geri verilecek, Osmanlilarin aldiklari Kastamonu ile Bakir Küresi Isfendiyar Bey'e iade edilecekti Fakat Isfendiyar Bey, Bakir Küresi hâsilatindan büyük bir kismini
Osmanli Devleti'ne verecek ve gerektigi zaman da Osmanli ordusuna asker gönderecekti (827 H/1423 M)
Sultan Murad, bundan sonra bazi idarî tasarruflarda bulunup ondan sonra Edirne'ye dönmeye karar vermisti Hükümdar ilân edildigi zaman henüz on sekiz yaslarinda bulunuyordu Karsisinda da tehlikeli ve kuvvetli bir rakip olarak amcasi Mustafa vardi Hükümdarliginin ilk senesi ümidsiz denecek kadar korkunçtu Bununla beraber etrafinda ve kendisine sâdikane bir sekilde bagli olan Bâyezid, Ibrahim, Haci Ivaz Pasalarla Mihaloglu Mehmed Bey ve Kara Timurtas Pasa'nin vezirlik rütbesine kadar çikartilmis olan ogullan Ali, Umur ve Oruç Bey'ler bulunuyordu
Daha önce de görüldügü gibi Bâyezid Pasa, Mustafa Çelebi hadisesinde Rumeli Beylerbeyi oldugu için onun üzerine gönderilmis, sonunda Düzme Mustafa tarafindan katl edilmisti
Sultan Murad, küçük sehzade Mustafa Çelebi olayini halledince vezirleri ile maiyetindeki bazi mühim sahsiyetler arasinda mevcut rekabet ve geçimsizliklerin farkina varir Devlet merkezinde fazla nüfuz sahibi kimselerin varligini kendi kudret ve hâkimiyeti için bir engel telakki etmis olmali ki, bunlarin bir kismini yeni vazifelerle merkezden uzaklastirma ihtiyacini duyar Sultan Murad, Rumeli'ye dönmeden önce bu isi halletmeliydi Bunun için Kara Timurtas Pasa'nin ogullarindan Umur Bey'i Kütahya'ya, Ali Bey'i Saruhan (Manisa) sancak beyligine gönderir Oruç Bey'i de Anadolu Beylerbeyi yapar Padisah, kendi lalasi olan Yörgüç Pasa'yi da Rumiye-i sugra valisi olarak Amasya'ya gönderir Evrenoszâdeler ile Pasa Yigit oglu Turahan Bey ve Gümlü oglu gibi Rumeli beylerinin harp zamaninda padisahin maiyetinde birlesmeleri hariç baska zamanlarda Rumelideki vazife yerlerinde bulunuyorlardi Onun için Rumeli beylerini ilgilendiren bir tedbire lüzum yoktu Böylece divanda sadece Ibrahim Pasa ile Haci Ivaz Pasa kalmislardi
Bu defa da iki vezir arasinda nüfuz rekabeti bas göstermisti Vezir-i A'zam Ibrahim Pasa, devletin kurulusu ile birlikte hizmete giren Çandarli hanedanindan olup babasi Hayreddin ve biraderi Ali Pasa'lar da bu vazifede bulunmuslardi Ibrahim Pasa, Çelebi Sultan Mehmed'e olan sadakati ve tehlikeli zamanlardaki hizmeti ile taninmis olup Çelebi Mehmed zamaninda kadiaskerlik ve ikinci vezirlikte bulunmustu Bâyezid Pasa'dan sonra birinci vezir olmustu
Haci Ivaz Pasa da Çelebi Mehmed'in bütün savaslarina istirak etmis, Karamanog'lu'nun Bursa'yi muhasarasi sirasinda burayi müdafaa ve muhafazada sebat göstermisti Mustafa Çelebi hadisesinde aldigi tedbirler ve yazdigi mektuplarla Mustafa Çelebi kuvvetlerinin dagilmasina sebep olmustu Bu bakimdan büyük hizmetleri olan degerli bir sahsiyetti Çelebi Mehmed zamaninda hürmet görmüs, Yesil Camiin plânlarini tertip ederek disardan memlekete sanatkârlar getirtmisti
îste bu iki degerli vezir arasindaki rekabet, Haci Ivaz Pasa'nin sahneden çekilmesine sebep olmustu Haci Ivaz Pasa'nin kul (yeniçeri) ile gizli münasebetlerde bulundugu, padisaha suikast yapacagi ve divana silahla geldigi Sultan Murad'a haber verilir Bir gün divanda Padisah, Haci Ivaz Pasa'nin gögsüne eliyle dokunarak içinde zirh bulundugunu anlayip sebebini sorunca Haci Ivaz Pasa buna cevap veremez Bu durum, söylenenlerin dogru olabilecegini hatirlattigi için gözlerine mil çekilmek suretiyle Bursa'da ikamete mecbur edilir Bu olayin hangi tarihte oldugu kesin olmadigi gibi, hadisenin bir at gezintisi sirasinda cereyan ettigine dair rivayetler de bulunmaktadir Bu hadiseden sonra Ibrahim Pasa rakipsiz kalmis ve padisahin kendisine tam anlamiyla güvenmesinden dolayi tamamen müstakil imis gibi is görmüstür Haci Ivaz Pasa ise hicretin 831 (1428) yilinda Bursa'da vefat etmistir Cenazesi Pinarbasi'nda Kuzgunluk mevkiine defn edilmistir
Bu idarî düzenlemeden sonra padisah, Gelibolu üzerinden yeniden Rumeli'ye geçip Edirne'ye gelir Sultan Murad, saltanatinin buhranli geçen ilk yillarini geride birakip devlet islerini idarî ve siyasî bir düzene kavusturduktan, ülke ve halkin problemlerine çözüm yollari bulduktan sonra biraz rahat bir nefes almaya baslar Çünkü artik içerde taht kavgasina yeltenip ülkeyi bölünme noktasina getirecek kimse kalmamisti Disariya göre ise Sultan Murad'in gücü, kendisinden çekinilir bir kuvvete ulasmisti Bu bakimdan artik evlenip rahat bir nefes alabilirdi Zira Isfendiyar Bey'in, bizzat padisaha vermeyi teklif ettigi torunu Hatice Alime Hanim'la evlenme zamani gelmisti Bu sebeple padisah, gelini almak üzere Isfendiyar Bey'in sarayina Çasnigirbasi Elvan Bey, Tavasi Serafeddin Pasa ile Reyhan Pasa; kadinlardan Halil Pasa'nin dul esi ve padisahin Sah Ana diye hitab ettigi Germiyanoglu Yakub Bey'in hanimi ile daha birçok erkek ve kadini külliyetli miktarda mal ve esya ile gönderir Bunlar "mihr-i muaccel"i takdim edip gelini getireceklerdi Kastamonu'da sölenler tertipleyen Isfendiyar Bey de gelenleri rütbelerine göre agirlayip bir nice ikramda bulunur Orada akd edilen dügün merasiminden sonra Isfendiyar Bey, torununu Halil Pasa ile Germiyanoglu Yakub Bey'in hanimlarina teslim ederek büyük bir merasimle ugurlar Hicretin 828 (1424) yilinda gerçeklesen bu dügünün, Sultan Murad bakimindan Edirne'de mi yoksa Bursa'da mi yapildigi kesin olarak tesbit edilebilmis degildir Zira kaynaklardan bir kismi bunun Edirne'de, bir kismi da Bursa'da olduguna dair bilgi vermektedir Bazi kaynaklar ise Sultan Murad'in bulundugu yeri zikr etmezler Uzunçarsili, Sultan Murad'in nikahladigi kizin adinin Hatice Sultan oldugunu hicrî, 906 (M 1500) tarihli bir vakfiyesi bulundugundan, kabrinin Bursa'da Kükürtlü Kaplicasi'nin yakinindaki Hatice Sultan Türbesi denilen büyük bir türbede oldugunu, orada daha baska kabirlerin de bulundugunu, ne türbe kapisinda ne de diger kabirlerde bir kitabenin bulundugunu nakleder
Sultan Murad, evlendigi yil içinde kiz kardeslerinden üçünün de dügünlerini yaptirir Hemsirelerinden Sultan Hatun'u Isfendiyar Bey'in oglu Kasim Bey'e, Ayse Hatun'u bilahare Varna muharebesinde sehid düsecek olan Karaca Bey'e, Ayse Hatun'u da Çandarlizâde Ibrahim Pasa'nin oglu Mahmud Bey'e nikahlamisti Bu dügünler vesilesiyle büyük ziyafetler veriliyor, fakir ve yoksullar doyuruluyor, dügüne istirak eden herkese ihsanlarda bulunuluyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #28
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



RUMELI'DE ISTIKRARIN saglanmasi Candaroglu Isfendiyar Bey üzerine yapilan harekâti firsat bilen Eflâk voyvodasi Drakul, Silistre'yi geçip Osmanli topraklarina taarruz etmisti Sultan Murad'in emri ile bu taarruza karsilik olmak üzere Firuz Bey de Eflâk'a siddetli bir akin yapmisti Bu akinda Firuz Bey, Drakul'u maglub etti Maglub olan Drakul iki senelik haraca karsilik bir miktar para ve bazi hediyeler verecegini taahhüd etti Bu maglubiyetle Drakul, barisa zorlanmisti Sultan Murad'in Anadolu'dan Edirne'ye gelmesi üzerine Drakul iki oglu ile birlikte bizzat Edirne'ye gelmis ve bagliligini arz edip iki yillik vergisini de takdim etmisti Bunun üzerine yaptiklarina göz yumulan Drakul, yerinde kalmak üzere ülkesine gönderildi Ama iki oglundan biri (veya ikisi) de rehin olarak Osmanli sarayinda alikonmustu 1424 yilinda gerçeklesen bu barisla bölge nisbeten rahat ve huzura kavusmus oluyordu
Bölgede istikrarin saglanmasina tesir eden âmillerden biri de süphesiz ki Bizans'la varilan antlasmadir Gerek Düzme Mustafa, gerekse Küçük Mustafa olaylarini çikarip Sultan Murad'i ve ülkesini bir hayli yoran, kardes kaninin akitilmasina sebep olan Bizans, artik yapacak bir sey bulamadigi için Osmanlilar'la iyi geçinmek ihtiyacini hissetmisti Zira aksi takdirde kendi ülkesi ve imparatorluklari tamamen elden gidebilirdi
Bu dönemde, Bizans Imparatoru Manuel, henüz hayatta ise de çok yasli oldugundan sekiz dokuz seneden beri bütün isleri saltanat ortagi olan oglu VIII Ioannis görüyordu Ioannis, daha kötü bir duruma düsmemek için Sultan Murad'a müracaatla baris yapmak istedigini bildirir Bunun için elçi olarak Lukas Notaras, Melahrinos ve Bizans tarihçisi Françes'i Sultan Murad'a gönderir Yapilan anlasma geregince Bizans, her sene Osmanli hazinesine üçyüz bin akça veya otuz bin duka altini vermeyi kabul ettigi gibi, Misivri ve Terkos mintikalari hariç olmak üzere, daha önce Bizanslilara geçmis olan Karadeniz sahilindeki bütün yerler ile Selanik havalisinde bulunan Situnion ve Ustruma (Karasu) taraflarina ilaveten, Osmanlilar'in Zeytin dedikleri Izdin'i de terk ediyordu (28 Subat 1424)
Yine 1424 senesinde Sirp despotu Istefan (Etyen) Lazareviç, Edirne'ye gelip eski dostluk antlasmasini yeniledi Onunla birlikte bir Türk heyeti Alman Imparatorlugu'na seçilmis olan Macar Krali Sigismond'u tebrike ve iki yillik bir mütareke müzakeresinde bulunmak için gönderildi Buna göre Osmanli heyeti, hem Sigismond'un imparatorlugunu tebrik edecek, hem de iki yillik bir mütareke imzalayacakti Osmanli hükümdari bu heyetle birlikte kiymetli hediyeler de göndermisti Sigismond tarafindan kabul edilen Osmanli heyeti ile iki yillik bir baris antlasmasi imzalanir Bu akitten sonra Sigismond, Osmanli padisahina ayni sekilde hediyeler gönderir
Rumeli'de istikrarin saglanmasina sebep olan anlasmalar yapildiktan ve bölge harpsiz bir döneme girdikten sonra artik Anadolu'daki pürüzlerin ortadan kaldirilmasina sira geliyordu
Çelebi Sultan Mehmed'in vefati ve iki Mustafa Çelebi'nin isyanlari zamaninda, daha önce Osmanli sarayinda rehin bulunan Mentese Beyi Ilyas Bey'in iki oglu Leys ile Ahmed kaçarak memleketlerine gelmis ve hükümdarlik yapmaya baslamislardi Rumeli'deki durumu düzene sokan Sultan Murad, Mentese tarafina gelerek bu iki kardesi elde edip Tokat kalesine gönderdikten sonra beyligi tamamen ilhak etmisti Hicrî 829 (M 1425) tarihinden itibaren bu beylik artik tarihe karismisti
IZMIROGLU CÜNEYD BEY'IN AKIBETI
Kaynaklarda Izmiroglu, Aydinoglu, bazan da Kara Cüneyd diye adlandirilan bu beyin babasi olan Ibrahim, Yildirim Bâyezid tarafindan Izmir'e subasi olarak tayin edilmisti Ankara savasi sonrasinda çikan kardes kavgalari esnasinda Cüneyd Bey, önce Isa Çelebi'ye yardim etmis, arkasindan da Süleyman Çelebi ile birleserek onun tarafindan Ohri sancak beyligine getirilmisti Kardesler arasindaki mücadeleden istifadeyi düsünen Cüneyd Bey'in bu dönemdeki faaliyetlerinden ilgili bölümlerde bahsedilmis ve hakkinda bilgi verilmisti
Daha önce de temas edildigi gibi Cüneyd, Mustafa Çelebi (Düzme Mustafa) kuvvetleri ile Ulubat suyu kenarina kadar gelmisti Burada, Sultan Murad tarafindan tatmin edilip Aydin beyligine döner Bundan sonra bütün gayretiyle eski Aydinogullan topraklarini tamamen elde etmeye çalisir Böylece Anadolu birligini yeniden bozma faaliyetlerine ön ayak olur Osmanlilara olan bagliligi red edip Osmanli idarecileri ile ugrasmaya baslar Bunun üzerine Sultan Murad, onu yola getirmek maksadiyla yeni Aydin ili beyi Yahsi Bey ile Anadolu Beylerbeyi Oruç Bey'i vazifelendirir Ancak bu beyler Cüneyd'e karsi bir basari elde edemezler Bu son muvaffakiyet üzerine Aydin Bey'i olarak harekete geçen Cüneyd, Anadolu beylerini ve Bizans'i Osmanlilar'in aleyhine tahrike baslar O, bununla da yetinmeyerek Venedik ile de ticarî ve siyasî münasebetlere girisir Bununla beraber Sultan Murad'in Anadolu Beylerbeyligine tayin ettigi Hamza Bey, bu meseleyi ciddi bir sekilde ele alarak Halil idaresinde gönderdigi kuvvetler, Cüneyd'i Akhisar civarinda maglub edip onu sigindigi Ipsili kalesinde kusatirlar Cüneyd, Karamanoglu Ibrahim Bey'in yardimlarini saglamak maksadiyla gizlice onun yanina gidip bir miktar Karaman askeri ile döndüyse de, bilahare bu yardimci kuvvetlerin kaçmasi sonunda Sisam adasinin karsisinda bulunan Ipsili kalesinde oglu Bâyezid ile birlikte tutunmaya çalisir Bu arada Bizans Imparatoru VIII Ioannis ve Venedik ile temasa geçerek yeni bir saltanat müddeisini Selanik'e geçirip Rumeli'nde isyan çikarmayi tasarlar Fakat Murad Bey, Cenevizliler'den kiralanan gemiler ile onu deniz tarafindan da sIkIstirdigmdan vaziyeti gittikçe kötülesmeye ve artik müdafaada bulunamayacak bir duruma gelir Bunun üzerine Hamza Bey'e teslim olmak zorunda kalan Cüneyd, kanina girdigi insanlara karsilik 1425 yilinda öldürülür Çanakkale hapishanesinde bulunan oglu Kurt Hasan ile kardesi Hamza Bey de ortadan kaldirilarak soyuna son verilir
KARAMANOGLU MEHMED BEY'IN ANTALYA'YI KUSATMASI VE OGLU IBRAHIM BEY'IN OSMANLI HIMAYESINE GIRMESI
Ankara Muharebesi'nden sonra Timur tarafindan yeniden kurulan Karaman Beyligi'nin basina Alaeddin Ali Bey'in oglu Mehmed Bey tayin edilmis, kardesi Bengi Ali Bey de Mehmed Bey'in hâkimiyeti altinda olmak sartiyla Nigde ve havalisine getirilmisti Mehmed Bey, Osmanlilar'dan çekindigi için bir ara Memlûk sultaninin himayesini kabul etmisti Fakat Memlûk Devleti'ne ait bazi yerlere el uzattigi için o devletle de arasi açilmisti Gerçekten de Tarsus kusatmasi yüzünden Memlûklularla arasi açilan Karamanoglu Mehmed Bey, önce Nigde'ye hâkim bulunan kardesi Bengi Ali Bey, sonra da Dulkadiroglu Nasirüddin Mehmed Bey'le giristigi mücadeleyi kayb etmis ve Dulkadirliler tarafindan esir alinarak Kahire'ye gönderilmisti Memlûk Sultani Melik Müeyyed Seyh, gerek Bursa'da, gerekse Tarsus ve Kayseri'de giristigi taskin hareketlerinden dolayi Karamanoglu Mehmed Bey'i azarlayip hapse attirmisti Onun yerine de Karaman hükümdari olmak isteyen Nigde hâkimi Bengi Ali Bey'i destekleyerek onun hükümranligini tanimisti Böylece Bengi Ali Bey, Karaman hükümdari olmustu Fakat Memlûk sultani Melik Müeyyed'in ölümünden biraz sonra hükümdarligi elde eden Seyfeddin Tatar, Mehmed Bey'i serbest birakarak memleketine gönderir Bengi Ali Bey, Mehmed Bey'in idareyi tekrar ele geçirmesi üzerine yeniden Nigde'ye çekilir
Bilindigi gibi Ankara Muharebesi'nden sonra Antalya ve Korkuteli ile civari, Timur tarafindan Hamidoglu Osman Bey'e verilmisti Osman Bey, Antalya'yi Osmanlilar'dan alamamis ise de Korkuteli taraflarinda hüküm sürüyor ve Antalya'yi da elde etmek için çare ariyordu
Gerek Çelebi Sultan Mehmed'in ölümü, gerekse Mustafa Çelebiler isyanin, meydana getirdigi karisikliklardan istifade etmek isteyen Hamidoglu Osman Bey, Antalya'yi zapt etmek istemis, fakat bu ise tek basina gücünün yetmeyecegini anlayinca Karamanoglu ile birlikte hareket etmeye karar vermisti
O dönemde, Osmanlilarin Antalya Sancak beyi olan Firuz Bey oglu Hamza Bey, bu birlesmeye mani olmak ve dolayisiyla sancagini kurtarmak için henüz iki kuvvet birlesmeden önce Korkuteli'nde bulunan Osman Bey'in kuvvetlerine baskin yapmis, Hamidoglu da bu müsademe esnasinda öldürülmüstü Bu olaydan sonra Karamanoglu Mehmed Bey, Antalya önüne gelip kaleyi karadan kusatmisti Bu sirada kaleden atilan bir gülle, Karamanoglu'na isabet ederek ölümüne sebep olmustu Böylece Antalya, hem muhasara hem de isgalden kurtulmustu Karaman ordusunda bulunan Mehmed Bey'in büyük oglu Ibrahim Bey, babasinin cenazesini alarak Karaman ordusuyla birlikte dönmüs ve Mehmed Bey'in cenazesini Larende'ye (Karaman) defn etmisti (27 Safer 826/9 Subat 1423)
Mehmed Bey'in ölümü üzerine yaninda bulunan ogullarindan Ali Bey, aralarindaki saltanat rekabeti yüzünden askerin Ibrahim Bey'i istedigini görünce kaçip Antalya kalesine siginir Ibrahim Bey ve diger kardesi Isa Bey ise babalarinin cenazesini alip memleketlerine dönerler Fakat Mehmed Bey'in kardesi Bengi Ali Bey, kardesinin öldügünü ögrenince Konya'ya gelip hükümdarligini ilân etmisti Bunun üzerine Ibrahim ve Isa Beyler, babalarinin cenazesini defn ettikten sonra Osmanlilar'a siginmak zorunda kalmislardi
Bu arada Antalya sancak beyi olan Hamza Bey de Karamanoglu Mehmed'in ölümünü ve Antalya'nin kurtuldugunu, kendisine iltica etmis olan Mehmed Bey'in oglu Ali Bey'le Sultan Murad'a arz etmisti
Ibrahim Bey, amcasi Bengi Ali Bey'in yerine hükümdar olmak üzere Sultan Murad'in yardimini istemisti Sultan Murad, eskiden beri aralarinda bulunan akrabaligi kuvvetlendirmek için Ibrahim Bey'le kardesleri Ali ve Isa'ya birer kiz kardeslerini vererek onlari kendine baglamaya çalisir Osmanli siyasetine uygun düsen bu davranisla Sultan Murad, aradaki eski düsmanliklari ortadan kaldirmayi hedefliyordu Bu düsmanligi tamamen yok etmek için onlarin her birine Rumeli'nde birer sancak da vermisti Bu arada Ibrahim Bey'e kuvvet verip onun Konya ve Larende üzerine yürümesini saglayan Sultan Murad'in bu kuvveti sayesinde Ibrahim Bey, amcasini kaçirip Konya'da Karaman Beyligi'ne hâkim oldu Fakat bunun karsiliginda da daha önce Osmanlilara ait olup Timur tarafindan Karamanogullari'na verilmis olan bazi yerleri (Hamideli Beysehir) eski sahiplerine yani Osmanlilar'a terk etmeye razi oldu (1424)
Sultan Ikinci Murad, gerek Rumeli, gerekse Anadolu'da kismen baris, kismen de mücadelelerle sagladigi sükûnetin devam etmesi için daha bazi islerin yapilmasi gerektigine inaniyordu Nitekim Amasya, Tokat ve Canik havalisindeki yerlerde bir takim küçük Türkmen aile ve asiretleri vardi Bunlar, gerek bulunduklari kalelerinin sarp olusu, gerekse devletin baska bölgelerde mesgul olmasindan istifade ile zaman zaman çevrelerini vurup eskiyalik ediyorlardi Halk, bu yüzden bir hayli sIkInti çekiyordu Hatta Solakzâde'nin ifadesine göre, insanlar bunlarin yüzünden evlerinden çikamaz hâle gelmislerdi Bunlarin normal bir hale gelmesi ve geregi gibi idareleri devleti bir hayli mesgul ediyordu Bu yerli Türkmen ailelerinden bir kismi, Ankara muharebesinden sonra Çelebi Sultan Mehmed tarafindan ortadan kaldirilmis ise de büyük bir grubu faaliyetlerine devam ediyordu Sultan ikinci Murad, lalasi Yörgüç Pasa'nin faaliyetleri sonucunda bunlarin büyük bir kismini ortadan kaldirmaya muvaffak olmustur
GERMIYANLI MÜLKÜNÜN OSMANLI'YA VASIYETI
Daha önce, Yildirim Bâyezid tarafindan zapt edilmis bulunan Germiyan Beyligi, Ankara Muharebesi'nden sonra yeniden dirilttirilen diger Anadolu beylikleri gibi o da tekrar bagimsizligina kavusmustu Germiyanoglu Ikinci Yakub Bey de ülkesine yeniden sahip olmustu Yakub Bey, "Fetret Dönemi" diye bilinen sehzadelerin mücadeleleri esnasinda Çelebi Sultan Mehmed tarafini tutmustu Bir ara Karamanoglu'nun tecavüzüne maruz kaldiysa da Çelebi Sultan Mehmed'in, Karamanoglu'nu yenmesi üzerine Yakub Bey, Osmanlilar'in himayesinde devletini idare etmisti
Kiz kardesinin oglu olan Çelebi Sultan Mehmed'in ölümü üzerine Yakub Bey, Osmanlilar'daki saltanat degisikliginden istifadeye yeltendi Bu yüzden Sultan Ikinci Murad'in kardesi ve Hamideli Sancakbeyi Mustafa Çelebi'ye meyl ederek Karamanoglu ile birlikte Mustafa'ya kuvvet verip yardim eder Bununla beraber Sultan Murad, Yakub Bey aleyhinde hiç bir harekette bulunmuyordu O da son anlarina kadar beyligini muhafaza etmisti Hatta Osmanli hükümdari, "Sah Ana" diye hitab ettigi Yakub Bey'in esini, Candaroglu Isfendiyar Bey'in torununu alacagi zaman gelini getirmeye göndermisti
Erkek evladi bulunmayan Yakub Bey, kiz kardesinin torunu olan Murad'i gün geçtikçe sevmeye baslar Bu sevgi, erkek evladinin olmayisi ve Osmanlilar'in ileride büyük bir devlet haline gelecegini sezmesi üzerine onun, ülkesini Osmanlilar'a vasiyet etmesine sebep oldu
Bu sebepledir ki, ilerlemis yasina ragmen Edirne'de bulunan padisahi ziyaret etmek ister Bu gaye ile yola çikan Yakub Bey, Bursa'ya gelir Oradan Çanakkale Bogazi'na kadar giderek Gelibolu'da Rumeli yakasina ayak basar Ikinci Murad, Yakub Bey'i karsilamak için Meriç ve Ergene üzerinde insa ettirmekte oldugu köprü sahasina kadar gelir Bu vesile ile Sirbistan siniri valisi Ishak Bey'in idaresinde orada yaptirmakta oldugu köprünün insaat durumunu görme imkânini da elde eder Yüz yetmis kemer üzerine kurulan ve hâlen Uzunköprü ilçesine adini vermis bulunan bu köprü, yapilis tarzindaki özellikten dolayi Ikinci Murad'in sultanlik çaginda kurulmus binalar arasinda ilk plânda yer alir
Yakub Bey, geçtigi bütün yollarda oldugu gibi Edirne'de de hürmet ve itibar görür Padisah, onu yasinin büyüklügüne ve mevkiine lâyik bir hürmetle karsilar Yakub Bey, Edirne'de misafir bulundugu siralarda büyük senlikler yapilir Devrin en büyük hekim ve sairlerinden olan Seyhî, mihmandar sifati ile onun maiyetine verilir Seyhî, gezmelerinde ona refakat etmeye ve arzularinin en küçügüne kadar bütün isteklerinin yerine getirilmesine memur edilmisti
Bu söhretli misafir, gördügü misafirperverlikten dolayi minnettar olarak ülkesine döner Sultan Murad'in, emrine verdigi askere karsi o kadar cömertçe davranir ki, Gelibolu'ya ulastigi sirada parasi tükenir O zaman padisaha bir mektup yazarak durum ve ihtiyacini bildirir Sultan Murad, Germiyan Beyi'nin mektubunu okudugu zaman:
"Cenab-i Hak, Germiyan Beyi'ni bize öyle bir kardes olmak üzere göndermis ki, kendi gelirinden baska bizimkileri de yiyor" diyerek derhal onun sanina lâyik olacak sekilde bir miktar para gönderir
Ikinci Murad'i ziyaret ettigi sirada seksenini bulmus olan Yakub Bey, ilk karsilasmada Sultan Murad'in elini öpmek istediyse de padisah elini vermez Karsilikli öpüsüp musafaha ederler Yakub Bey, ziyaretinin sebebini anlatarak içten gelen arzusunu sifahî (agizdan) arz ile ölümünden sonra memleketini padisaha vasiyet eyler O, ülkesini kizkardeslerinin çocuklarina birakmak istemiyordu
Edirne'de bir ay kadar kalan Yakub Bey, Kütahya'ya dönüsünden bir sene sonra 832 Rebiülahir (1429 Ocak)'ta vefat ederek Kütahya'da yaptirmis oldugu imâret mescidi mihrabinin arkasina defnedilir Yaninda zevcesi Pasa Kerime Hanim da vardir Yakub Bey, hastalandigi sirada yazdirip Ikinci Murad'a gönderdigi vasiyetnâmesinde ülkesini Osmanlilara vasiyet eyleyip terk ettigini tekrarlamisti Böylece Yakub Bey'in vasiyeti üzerine beyligi, Osmanli idaresine girmisti Buranin sancak beyligine de Kara Timurtas Pasa'nin torunu ve Umur Bey'in oglu Osman Bey tayin edilmistir
Aradaki fasilalar hariç olmak üzere takriben otuz sene kadar Germiyan hükümdari olan Yakub Bey, çok cömert bir insandi Bilginleri seven bir kimse olarak Yakub Bey, sarayinda pek çok sair, edip, bilgin ve tabibin bulunmasini saglamistir Edirne'de kendisine mihmandar olarak tayin edilen Seyhu's-Suara Seyhî Sinan da bizzat kendi himayesinde yetisen ve sonradan Osmanlilar'in hizmetine giren bir kimse idi
O, ilim ve fikir adamlarini himaye hususunda babasinin izini takib etmisti Türkçe'nin gelismesine hizmet etmis, meshur ilk Türkçe imâret vakfiyesini güzel bir yazi ile hak ettirerek imâretin duvarina koydurmustu
Çok cömert, eli açik, ihsani bol bir kimse olan Yakub Bey, Bursa'ya geldigi zaman Osman, Orhan, Yildirim Bâyezid ve Çelebi Sultan Mehmed'in türbelerini ziyaret eder Bu esnada henüz hayatta bulunan Emir Sultan'i da ziyaret ederek elini öper

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #29
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



SIRBISTAN VE GÜVERCINLIK KALESI MESELESI Sirbistan, Birinci Kosova muharebesinden beri Osmanlilar'in nüfuzu altinda idi Ankara muharebesinden sonra Sirbistan himayeden çikmamakla beraber kendi lehine bazi tavizler elde etmisti Kosova muharebesinde öldürülen Lazar'in yerine Stefan Lazareviç (1389-1427) Sirp despotluguna getirildi Stefan Lazareviç, Temmuz 1427 senesinde evlad birakmadan ölünce onun yerine kiz kardesinin oglu Jorj Brankoviç, Sirp despotu oldu Osmanli tarihlerinde Vilk (babasinin adi Vulk) oglu diye bahs edilen Jorj Brankoviç'in Sirp despotu olur olmaz bazi kalelerini Macarlara terk etmesi, Osmanlilar ile Sirp ve Macarlar arasinda bazi çatismalarin çikmasina sebep oldu Bu adam, selefi ve Osmanli dostu olan Lazareviç'in gütmekte oldugu siyaseti terk ederek gerektiginde Osmanlilar'a karsi kendini müdafaa etmek ve Türk taarruzlarini kuzeye yani Macaristan'a geçirmemek için hem Alman Imparatoru hem de Macaristan Krali olan Sigismond'a kendi topraklarindan bazi mühim yerleri vermisti Bu yerlerden birisi de Sirplarin merkezi olan Semendire ile Orsova arasinda ve Tuna nehri kenarindaki Golumbaç (Kolombaç) idi Osmanlilar buraya "Güvercinlik" diyorlardi Halbuki eski despot Stefan Lazareviç, ölmeden önce burayi on iki bin duka altin borcuna karsilik "boyar" yani beylerinden birisine rehin olarak vermisti Belgrad'i isgal eden Sigismond, parayi ödemeden Kolombaç'i da almak isteyince, boyar kaleyi Osmanlilar'a terk etti
Sigismond'un, Macaristan'a açilan yollar üzerinde önemli ve stratejik bir mevkide bulunan Güvercinligi zorla almak istemesi üzerine Sultan Murad, kalenin müdafaasina kosar Macadar bir basari elde edemedikleri gibi Sigismond da ölüm tehlikesi geçirerek bir fedaisi sayesinde zor kurtulmustu Sigismond, muvaffak olamayinca Osmanlilarla anlasmak zorunda kalir ve Güvercinlik'in Osmanlilar'a geçmesini kabul eder
Belgrad'in Macarlara verilmesi üzerine hükümet merkezini daha önce Semendir'e nakl etmis olan Jorj Brankoviç, Sigismond'un basarisiz oldugunu görünce ondan ümidini keserek Osmanlilar'la anlasmaya çalisir Varilan anlasmaya göre o, her sene Osmanli hazinesine elli bin duka altin vermeyi, Macarlarla münasebetlerini kesmeyi ve padisah istedigi zaman Osmanli ordusuna asker göndermeyi kabul eder
Sultan Murad, Edirne'ye döndügü zaman hükümdarlara nâmeler göndererek yeni fetihlerini bildirir Güvercinlik ve Krusevaç gibi kalelerin ele geçirilmesiyle Osmanli sinirlari, Sirbistan'in kuzeyinde yeni gelismeler kayd etmisti Güvercinlik, Macaristan'a açilan yollar üzerinde oldugu gibi bilhassa Sirbistan'in müdafaa ve elde tutulmasina yarayacak bir mevki isgal ediyordu Onun içindir ki, zaptindan on alti yil sonra Segedin muahedesi yapilirken Güvercinlik üzerinde bir hayli durulacaktir Macaristan bakimindan çok önemli bir üs olarak kabul edildigi için burasi, her firsatta Macarlar tarafindan gözetlenecektir Hatta Fatih Sultan Mehmed, 1473 senesinde Uzun Hasan'a karsi sefere giderken Macar elçisi Padisahin ve dolayisiyla Osmanlilarin bu müskül durumundan yararlanarak Güvercinlik'in terkini veya kalesinin yikilmasini isteyecektir
SELÂNIK VE YANYA'NIN FETHI
Birinci Murad zamaninda kusatilip alinamayan, fakat hicrî 791 (M 1394) yilinda Yildirim Bâyezid tarafindan zapt edilen Selânik, Ankara Muharebesi'nden sonra Bizans Imparatoru ile uyusmak isteyen Emir Süleyman tarafindan Bizanslilara terk edilmisti Selânik sehrinin, Osmanlilar tarafindan ilk defa olarak fethi ve bilahare tekrar Rumlarin eline geçisine dair bilgiler, Yildirim Bâyezid dönemi hadiseleri arasinda zikr edilmisti
Osmanlilar'in saltanat degisikligi ve buna bagli olarak çikan taht kavgalari fitnesi ortadan kalkip tehlikeli durumlarinin düzelmesinden sonra sira daha önce ellerine geçmis olan Selânik'in yeniden elde edilmesine gelmisti Bunun için Sultan Murad, Evrenoszâdelerle Turahan Bey komutasindaki ordusuyla Selânik'i muhasara ettirmisti Bu sirada Manuel'in oglu Andronikos, Selânik valiliginde bulunuyordu Muhasara yüzünden sikintiya düsen halk, Andronikos'un muvafakati olsun olmasin, kendilerine yiyecek vermek ve sehri mamur hale getirmek sartiyla Venediklilere satmaya karar verir Venedikliler, kendilerine sadik kalmak sartiyle Selânikliler'in tekliflerini kabul ile elli bin duka altin karsiliginda Selânik'i satin alirlar Böylece Selânik halki, para karsiliginda kendilerini yabanci bir millete satarken, Venedikliler de kan yerine keselerinden para dökerek Ege kiyilarinin en mühim sehirlerinden birine sahip olurlar Bu esnada zaten hasta olan Andronikos da Venedikliler'ce Mora'ya gönderir (H 826 / M 1423)
Sultan II Murad, Selânik'in Venedikliler'in eline geçmesini istememisti Fakat o sirada daha pürüzlü ve önemli isler oldugundan ses çikarmamis ve uygun bir zaman gözetlemeyi uygun görmüstü Sultan Murad, 1426 yilinda Ayasolug'a giderek orada bulundugu sirada Midilli, Sakiz ve Rodos ile eski antlasmalari yeniledigi zaman Venediklilerin Selânik'i almalarindan dolayi bunlarla olan muahedeyi yenilemeyerek Venedik elçisini geri çevirmisti
Padisah, buradaki islermi yoluna koyduktan sonra Edirne'ye döner Venedikliler yeni bir heyet göndererek muahedeleri yenilemek istedilerse de padisah: "Selânik, babamdan kalma mülkümdür Büyük babam Bâyezid bazusunun kuvvetiyle burasini Rumlardan aldi, eger oranin idaresi Rumlarin elinde bulunsaydi, bunlara haksizlik ettigimi belki iddia edebilirlerdi Siz ise Italya'dan gelen Latinlersiniz Buralara sokulmaniza sebep ne? Ya arzunuzla oradan çekiliniz, ya da hemen gelirim" cevabini verir Böylece elçiler bir is göremeden geriye dönerler Osmanlilar'in bu sekildeki kesin tutumu üzerine Venedikliler, ilk günlerden itibaren isi diplomatik yollarla ve gürültüsüz atlatmaya çalisirlar Sultan Murad'a defalarca elçi gönderirler ama bu çabalarin hiç birisi Sultan Murad'i bu oldu bitti karsisinda yumusatamaz Bu arada Venedikliler, sehrin zapti kadar garip ve tuhaf olan bir muameleye bas vurarak bizzat Bizanslilarin tavassutunu temin ederler Padisah, imparatorun bu tavassutunu çok garip bulmustu Ioannis'in göndermis oldugu Nikola de Gona ve Frangopulos adlarindaki elçilerine, sayet Selânik imparatora ait olsaydi orayi hiç bir zaman zapt etmek istemeyecegini, fakat Venediklilerin, imparatorun arazisi ile kendi topraklan arasina yerlesmesine de müsaade edemeyecegini söyleyerek anlari da geri gönderir
Bu müzakereler esnasinda sefer hazirliklarini da ihmal etmeyen Sultan Murad, 1430 senesi Subatinin ortalarinda Edirne'den Serez'e gelir Burada Anadolu Beylerbeyi olan Hamza Bey komutasindaki Anadolu kuvvetleri ile Sinan Bey komutasindaki Rumeli kuvvetlerini bir araya getirir Kendisi Serez'de kalarak Hamza Bey'i ileriye gönderir Bütün kusatma hazirliklari yapildiktan sonra Venedik valisinden sehrin teslimini ister Fakat Venedik valisi bunu red eder Bunun üzerine Hamza Bey sehri topla dövmeye baslar Selânikliler, Venedikliler'den donanma ve yardim istedilerse de bu yardim gerçeklesmedi Muhasara karargahina gelen Sultan Murad, sehrin bir an önce düsmesini istiyordu Venedikliler Rumlara itimad edemediklerinden kendi askerlerini Rumlarin arasina dagitmislardi Bu sekilde sehir müdafaa edilirken Rumlarin gevsekligini ve icabinda karsi tarafla anlasmalarini önlemeyi düsünüyorlardi
Umumi hücumla alindigi takdirde sehrin zarar ve tahribata ugrayacagini hesaplayan Hamza Bey, hem buna mani olmak, hem de fazla zahmet çekilmeden fethi mümkün kilmak için surlardan içeriye adamlar soktu Sayet Venedikliler, Rumlardan gelebilecek bir hainligin önünü almak üzere önceden gerekli tedbirleri almamis olsalardi belki de Hamza Bey'in adamlari gayelerine ulasacaklardi Buna meydan vermemek düsüncesi ile Venedikliler, her Rum askerinin yanina degisik memleketlerden ücretle topladiklari adamlardan kurulu yagmaci (Butineur) denilen askerden birini koymuslardi Ayrica Hamza'nin oklarinin ucuna mektuplar sararak Rumlari sehir kapilarini açmaya tesvik etmesi, buna karsilik kendilerine hürriyet ve himaye vaad etmesi de bir sonuç vermedi Çünkü Venediklilerin çok siki tedbirler almalari üzerine sehre sokulan adamlarla içeriye firlatilan mektuplarin, Rumlar üzerindeki tesirleri önlenmisti
26 Subat gecesi meydana gelen depremde halk büyük bir heyecan yasadi Fakat Venediklilerin çabasi sonucunda bu korku ve heyecan giderilerek müdafaa daha bir güç kazandi Rumlar, Venediklilere mecburen itaat ediyorlardi Hamza Bey'in tekliflerini kabul etmeyen Venedikliler'e karsi padisah, hücuma karar verir Bu, sehrin zapt edildigi zaman, âdet oldugu üzere yagmaya ugramasi demekti Hükümdar böyle bir karar almak zorunda kalmisti Çünkü daha önceki bütün baris ve teslim çagrilari cevapsiz kalmisti
28 Subat'i 1 Mart'a baglayan gece, Selânik halki arasinda genel hücumun ertesi gün yapilacagi söylentileri dolasmaya baslar Bunun üzerine halk, kalabalik topluluklar halinde kiliselerde toplanmaya basladi En fazla kalabalik ise Aziz Dimitrios'un tabutu bulunan ve içinde devamli olarak "kutsal yag" akan kilisede toplanmisti O gün aksama dogru, Osmanlilar'in, limandaki üç Venedik kadirgasini yakmasi, Venedikliler arasinda büyük bir korkunun meydana gelmesine sebep oldu Bu yüzden bütün askerlerini kaleden çekip gemilere bindirdiler Venediklilerin, sehrin savunmasindan ayrilmalari, Rumlari büsbütün perisan etmisti Bu yüzden onlardan da bulunduklari mevzileri terk edenler oldu Ertesi gün safakla baslayan genel hücum sonunda Osmanli askeri sehre girmeye basladi Bu esnada Selânik halkindan bazilari, gruplar halinde Venedik kadirgalarina binmek istedilerse de bunlar, Venedikliler tarafindan gemilere alinmazlar Selânik sehrini para karsiligi alan Venedikliler, sadece sehrin ticaretini düsünüyorlardi Zira Selânik, Ege Denizi'nde ticarî mevkii parlak bir sehirdi Fakat orada barinamayacaklarini anladiklari zaman dindaslari olan Rumlari, Müslüman olan Osmanlilar'a terk etmekten çekinmemislerdi
Öyle anlasiliyor ki sehrin umumî bir hücumla alinacagi söylentileri bosu bosuna çikarilmis bir iddia degildi Zira Mart ayinin ikinci günü sato tarafindan yapilan siddetli bir hücum ve merdivenlerle üzerlerine çikilan surlarin isgali sonunda, kale kapilarinin açilmasi ile sehir zapt edildi (27 Receb 833/2 Mart 1430) Selânik'in düsmesi, Avrupa ve bilhassa Venedik'te büyük üzüntülere sebep olmustu
Selânik zapt edilince Sultan Murad, Vardar Yenicesi ile diger sehirlerden Türk aileler getirterek buraya iskân ettirir Bu politikasi ile o, sehrin Müslüman Türk hüviyeti kazanmasina çalisiyordu O, sadece iskân ile yetinmiyerek buraya yerlestirilenler için bazi imkânlar da sagliyordu Bu sebeple Aya Dimitri (Sen Dimitrios) kilisesi hariç olmak üzere diger bütün kiliseleri camiye tahvil ettirir Hammer'in ifadesine göre bazi kiliseleri de yiktirip onlarin malzemesinden sehrin ortasinda bir Türk hamami yaptirir
Böylece Müslümanlarin rahat ibadet etmeleri ve diger sosyal tesislerden istifade etmelerini saglamisti
Osmanli kaynaklan, Selânik'in kirk günlük bir kusatma sonunda zapt edildigini yazarlarsa da yabanci kaynaklarda buranin daha kisa bir sürede zaptedildigi bildirilmektedir Subat ortalarinda baslayan kusatma, 2 Mart'ta sona erdigine göre bu sürenin çok daha az oldugu anlasilmaktadir
Selânik muhasarasi devam ederken, Amiral Andrea Moceniko komutasindaki Venedik donanmasi, Gelibolu'yu zapt etmek için ugrastiysa da bunda basarili olamadigi gibi gemi bakimindan da zayiata ugradi Zira henüz emekleme durumunda bulunmasina ragmen Osmanli donanmasi, onlarin basarili olmasina ve Gelibolu'yu ele geçirmelerine engel olmustu
Amiral Moceniko'nun yerine geçen Silvestr Morisini Selânik'in intikamini almak için 1431 yilinda Çanakkale bogazinin Anadolu yakasindaki istihkamlara ani bir baskinda bulunarak ele geçirdigi muhafizlari öldürmüs, surlarini da tahrib etmisti Bundan sonra Sultan Murad ile Venedikliler arasinda Gelibolu'da bir muahede imzalanir Bu muahede ile Selânik'in Osmanlilar'a terk edildigi belgelendirilip kabul ediliyordu Dukas'in ifadesine göre Venedikliler, Egriboz adasinin Osmanlilar tarafindan zapt edilmesinden korktuklari için böyle bir baris teklifinde bulunmuslardi
Selânik'in zaptindan takriben bir buçuk sene sonra 13 Safer 835 (9 Ekim 1431)'de Yanya Osmanli topraklarina katildi Yildirim Bâyezid zamanindan beri Yunanistan'in Epir bölgesinde Latin kökenli despotlar vardi Osmanlilarin yüksek hâkimiyeti altinda bulunan ve merkezi Yanya olan Epir despotu Karlotoçi (Carlo Tocco) ölünce ogullari arasinda hâkimiyet mücadelesi bas göstermisti Bunlardan Memnon adindaki ogul, Osmanlilar'dan yardim ister Bunun üzerine Sultan Murad, Karaca Pasa komutasinda gönderdigi kuvvetler ile Memnon'a yardim edip onu arzusuna kavusturur Bununla beraber yerli Ruro halki, ogullar arasinda meydana gelen bu mücadele ile Latinlerden memnun degildir Bu yüzden aradan fazla bir zaman geçmeden Yanya halkinin ileri gelenlerinin meydana getirdigi bir heyet, o siralarda Selânik civarinda bulunan Sultan Murad'i ziyaret eder Heyet, halkin hürriyetine, örf, âdet ve ibadetlerine dokunmayacagina dair Sultan Murad'dan bir ferman aldiktan sonra sehrin anahtarlarini kendisine teslim eder Sultan Murad, Yanya'yi teslim almak için Karaca Pasa'yi görevlendirir Karaca Pasa'nin sehri teslim almasindan sonra buraya da Türkler iskân edilir
Yanya'nin baris (sulh) yolu ile alinmasi ve özellikle halkin istegiyle Osmanli idaresinin kabul edilmesi, Osmanli idare ve adaletinin, Balkan halklari üzerinde nasil iyi bir tesir meydana getirdiginin göstergesidir Kendi dindaslari olan Latinlerin zulüm ve çekismesinden bikan halk, adalet ve hak sinasliklarina güvendikleri Osmanliya baglanmayi tercih etmisti
BALKANLAR'DAKI YENI OLAYLAR
Macarlar, eskiden beri Balkanlar'daki milletlerin Osmanlilar'a karsi tavir koymalarini istiyor ve kendilerini bölge halklarinin bir çesit hâmisi kabul ediyorlardi Bu yüzden, Eflâk ve Sirbistan'in Osmanlilar'la olan baglantilarini kesmekte kakarli görünüyorlardi Durumun nezaketini bilen Osmanli devlet adamlari da buna karsi tedbir almakta gecikmiyorlardi Onun için de zaman zaman çatismalar meydana geliyordu Bu çatisma ve anlasmazliklara ilaveten bölgede iç karisikliklarda sürüp gidiyordu Devamli karisikliklara sebep olan bölgedeki olaylari Eflâk ve Sirbistan hadiseleri olmak üzere iki kisma ayirmak mümkündür
EFLÂK HÂDISELERI
Eflâk'in söhretli voyvodasi Mirça'nin ölümünden sonra bölge, senelerce sürecek olan iç karisikliklara sahne olacaktir Bu mücadeleler esnasinda voyvodalarin bazilari Macarlar, bazilari da Osmanlilar'dan yardim göreceklerdir Eflâk'taki iç mücadele Mirça'nin kardesinin çocuklari olan Dan'lilar ve Mirça'nin oglu Vlad Drakula'nin torunlari olan Drakul'lular arasinda cereyan ediyordu Bu mücadeleler sebebiyle voyvodalar makamlarini yeterince saglama alamadiklari gibi bu dönem Eflâk kaynaklari da kifayetsiz olduklari için voyvodalarin saltanat tarihlerinde karisikliklar bulunmaktadir
Mirça'nin ölümünden sonra kardesinin oglu Dan, Eflâk voyvodasi olmustu Fakat bu voyvoda, Bogdan prensinin yardimini alan Vlad Drakul tarafindan öldürülür Dan'in oglu Osmanlilar'dan yardim istedigi için kendisine yardim edildiyse de bunda iyi bir basari saglanamadi Bu yüzden bu da babasi gibi Vlad tarafindan öldürülür(1431) Vlad, bu cesareti, Macarlarin ve bilhassa Sigismond'un kendisini himaye etmesinden aliyordu Dukas ve Hammer'in ifadelerine göre Eflâk Beyi (voyvodasi) Vlad, ya insafsiz ve zâlimliginden veya Sigismond'un kendisine verdigi Dragon nisanindan dolayi Drakul (Eflâl dilinde hilekâr, Seytan) lakabi ile aniliyordu Vlad, bütün bu himayelere ragmen Sigismond'un kendisini Türklerin elinden kurtaramayacagini düsünerek rakiplerine galip gelmekle birlikte Osmanlilar'a da sokularak görünüste onlara olan bagliligini göstermek istiyordu Filhakika Vlad Drakul, Osmanli hükümdarinin, Karaman seferine hareket edecegi esnada bizzat Bursa'ya kadar gelerek bagliligini arz ve Sultan Murad'in Macaristan'a yapacagi seferlerde kendisine her türlü kolayligi gösterecegini vaad ettigi gibi böyle bir seferde Osmanli ordusuna klavuzluk edecegini de taahhud eder Bu arz-i ubûdiyetten memnun olan Sultan Murad, onu tekrar ülkesine gönderir
Büyük bir idarî ve diplomatik tecrübeye sahip olan Osmanli devlet erkâni, Vlad'in iki yüzlülügünü çok iyi biliyordu Bu sebeple onun Macarlarla olan münasebetlerini bozmak için ayni sene (1432), yanina asker vererek onu Transilvanya'ya akin yapmaya memur eder Bu sekilde, Vlad Drakul vasitasiyle Macarlara büyük bir darbe indiren Sultan Murad, bilahare Macarlarla dostlugu yenilemek ister Zira Sultan Murad, Macaristan ile dostça münasebetlerin faydali olacagini düsünür Bu sebeple Imparatorun bulundugu Bâl sehrine tantanali bir elçilik heyeti gönderir Sigismond, heyeti Bas kilisede ve bütün hükümdarlik alametleri üzerinde bulundugu halde kabul eder Bu elçilik erkânindan on iki kisi ilerleyerek Imparatora altin sikkelerle dolu on iki altin kupa, bir takimi sirma islemeli, bir takimi da kiymetli taslarla süslü ipekli elbiseler sunar Böylece mütareke yenilendikten sonra Sigismond, Sultan Murad'in elçilerini gayet sahane bir surette taltifederek birçok hediyelerle Padisahlarina gönderir (Kasim 1433)
SIRBISTAN HÂDISELERI
Eflâk voyvodasi Vlad Drakul gibi Sirp despotu Jorj Brankoviç te Macarlara dayanip onlardan yararlanmak istiyordu Zaten Macarlar da Sirp despotunu Osmanlilar aleyhine tesvikten geri kalmiyorlardi Sirbistan'in iki önemli sehrinden Belgrad'in Macarlar, Güvercinlik'in de Osmanlilar elinde bulunmasindan dolayi her iki devletin Sirbistan üzerindeki dikkatleri daha fazla hassasiyet kazanmisti Sirp despotunun Osmanli Devleti'ne sadik görünmesine ragmen el altindan da Osmanlilar'in aleyhindeki bazi hareketleri, Üsküp Sancak Beyi Ishak Bey tarafindan haber alinip merkeze bildirildiginden, onun komutasindaki bir ordu ile Sirbistan içlerine dogru bir akin yapilir Bu akinla, Sirp despotunun Macarlarla olan alâkasini kesmek ve Osmanlilar'a olan bagliligini güçlendirme hedeflenmisti
Ishak Bey komutasindaki Osmanli ordusunun Sirbistan ortalarina kadar bir akin yapmasi, Sirp despotu Brankoviç'i telaslandirir Bu yüzden Macarlarla olan münasebetlerini kesmeyi ve kizi Marya (Mara)'yi Osmanli hükümdarina zevce olarak vermeyi kabul ederek barisi saglayabildi Sarica Pasa, Osmanlilara olan baglilik yeminini ettirmek ve padisahin nisanlisini getirmek üzere Jorj Brankoviç'in sarayina gider Bununla beraber yine ayni sene (1433) içinde, Evrenoszâde Ali Bey'in Macaristan'a yaptigi bir akinda basarili olamamasi, Brankoviç'i yeniden Macarlarla münasebetlerini gelistirmeye yöneltir Hatta kizini padisaha nisanlamis olmasina ragmen onun henüz küçük oldugunu ileri sürerek dügünün yapilmasini da tehir eder
Iki yüzlü harekette Eflâk voyvodasindan da usta davranan Jorj Brankoviç, Macar Krali Sigismond ile birlikte Karamanoglu Ibrahim Bey'le gizlice anlasarak onu, Osmanlilar aleyhine kiskirtmaya ve bir takim faaliyetlerde bulunmaya sevkeder Bundan cesaret alan Ibrahim Bey, Osmanli ülkesine saldiracak ve bazi yerleri ele geçirecektir Fakat ileride de bahs edilecegi gibi Sultan Murad, Karamanoglu Ibrahim Bey'in hakkindan geldikten sonra tekrar Rumeliye dönecektir Durumun kendi aleyhindeki vehametini görmekte gecikmeyen Brankoviç, padisahin hiddetini teskin ile dikkatini baska seyler üzerine çekebilmek için kizi Mara'yi aldirmasi istirhaminda bulunacaktir Sultan Murad, pasalarini toplayip kendileri ile bu durumu görüsünce pasalar "almak gerek sultanim" demislerdi Bunun üzerine sultan da "tedarik neyse edin" diyerek Kizlaragasi Reyhan Aga ve Oruç Bey ile Sirp sinirlari üzerinde toplanmis olan askerin komutani Ishak Bey'in esini gelini almak üzere bir heyetle Üsküp'e, oradan da Semendire'ye gönderir Âsikpasazâde hadiseyi su ifadelerle nakl eder:
"Bir kaç günlük yol kalinca Vilk oglu, kâfir beylerinin hatunlarini karsi gönderdi Acayip konukluklar eyledi Gayet iyi tazimle Semendire'ye getirdiler Onda dahi nihayetsiz konukluklar etti Çeyizinin hesabini yazmislar Defterini Özbek Aga'ya verdiler Vilk oglu demis ki: "Ben çeyizi kizima vermedim, Hünkâra verdim, dilerse bu câriyesine versin, dilerse gayri câriyesine versin" Elhasil kizi Edirne'ye getirdiler hünkâr kendine dügün etmedi "Bir sipahi kâfirin kizina ne dügün gerek" dedi Ve her ne kim Vilk oglu dedi, onu Hünkâr'a dediler Hünkâr eder "Benim câriyelerime verecegim yok mudur ki onun kizinin çeyizini vereyin" dedi Hiç nesne kabul etmedi Geri çeyizini ol kiza verdi Bir sehl zaman durdu, Bursa'ya gönderdi Isfendiyar kizi dahi Bursa'da idi, onu Edirne'ye getirdi"
Jorj Brankoviç, mutad merasimle, kizini Osmanli sarayina götürmek üzere gelen heyete teslim eder Edirne'ye gelen Mara oradan da Bursa'ya gönderilir
Sultan Murad, kizi Mara'yi Edirne'ye göndermis olan Jorj Brankoviç'e pek güvenemiyordu Bu sebeple Sirp despotu ile Eflâk voyvodasinin Macarlar'la arasini iyice açarak kendisine baglanmalarini saglamak için Macaristan harekâtina katilmalarini emr eder Padisahin emri geregince Jorj Brankoviç ve Vlad Drakul 1438'deki Macaristan akinina katilirlar Her iki hükümdarin Evrenoszâde Ali Bey komutasindaki akinci kuvvetlerine iltihaklarini müteakip Demirkapi üzerinden Tuna nehri âsilir Birbuçuk ay kadar süren akinlar esnasinda, Transilvanya'da bazi sehirler zapt ve kaleler de tahrib edilir Bu akinlar esnasinda birçok ganimet elde edilir
Sultan Murad, 1438 kisinda Brankoviç'in kizi Mara ile evlendi Bununla beraber Sirbistan hududundaki Türk kuvvetlerinin komutani olan Ishak Bey'den aldigi raporlar, kayinpederine itimad edilemeyecegini gösteren delillerle dolu idi Sultan Murad, müstereken icra edilen Transilvanya akinina ragmen Macarlarla aralarinin açilmadigini görünce, Sirbistan problemine kesin bir çözüm getirme kararma varir Buna göre Karamanoglu'nu tahrik edenlerden birisi daha bütünüyle ortadan kalkacakti
Sultan Murad, Brankoviç'in, Semendire'nin anahtarlari ile birlikte Edirne'ye gelmesini emr eder Brankoviç, itaat edecek yerde, büyük oglu Greguar'i Semendire'nin tahkim ve müdafaasina memur eder Kendisi de diger oglu Lazar'i yanina alarak Sigismond'a halef olan Albert'e siginir
Sultan Murad, Brankoviç gibi Eflâk Voyvodasini da davet etmisti
Voyvoda Drakul, Jorj Brankoviç'i taklid etmeyerek padisahin dâvetine icabet eder Vlad Drakul, ordugâha gelince yakalanarak Edirne'ye gönderilir Edirne'den de Gelibolu'ya yollanarak haps edildiyse de iki oglunu rehin olarak birakmayi kabul ettiginden hapiste uzun süre tutulmayarak serbest birakildi Vlad Drakul ülkesine dönerek yine eski makamina geçer
Sultan Murad, Sirbistan isini kesin bir sonuca baglamak için Semendire üzerine kuvvet sevk eder Brankoviç'in oglu tarafindan müdafaa edilen Semendire, üç ay müddetle kusatilir Bu esnada, Sirbistan islerini çok iyi bilen Ishak Bey, hacdan dönünce kusatmanin siddeti artirilir Bu siddetli kusatmaya tahammül edemeyen Semendire, 1439 yilinda teslim olur Asikpasazâde, sehrin fethinden hemen sonra onun Müslüman Türk sehri haline getirilmesi için kadi tayin edildigini, Cuma namazinin kilindigini ve hisarina asker kondugunu yazar Sehri müdafaa edenlerle birlikte esir düsen Greguar, daha önce rehine olarak Edirne'ye gönderilmis bulunan kardesi Stefan ile birlikte Tokat'a yollanarak hapsedilir
Semendire muhasarasi devam ederken bir Macar ordusu sehrin imdadina geldiyse de Ishak Bey ile Timurtas Pasaoglu Osman Çelebi tarafindan maglub edildikten baska Macaristan'a da akinlar düzenlendi Osmanlilar bu sefer esnasinda pek çok esir ve ganimet aldilar Seferde bizzat bulunmus olan tarihçi Âsikpasazâde, "esirlerin sayisinin çok fazla oldugunu, kendisinin bile bes esir satin aldigini, esirlerin fazlaligi sebebiyle fiyatlarinin düstügünü, hatta bir askerin, güzel bir cariyeyi bir çift çizme ile mübadele (degistirdigini) ettigini" yazar
Sultan Murad, bu sefer esnasinda, eteklerinde kuruldugu dagin madenlerinin çoklugundan dolayi "Sehirler anasi" diye adlandirilan Novaberda'yi bizzat kendisi yeniden feth ederek ele geçirdi (1439) Böylece Sirbistan'in diger sehir ve yerleri de zapt edilmis oluyordu Novaberda, daha önce zapt edilmis ise de fetret döneminde tekrar Sirplara iade edilmisti Maden ocaklari ile meshur olan Novaberda, asirlarca Osmanli ordusunun mermi ihtiyacini kullanmada hizmet görmüstü
Sirbistan'a karsi yapilan hareket, Bosna Krali Tvartko'yu korkuttugundan, Osmanli hazinesine daha önce vermekte oldugu yirmi bin duka altini yirmi bes bine çikarmisti

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Osmanlı Tarihi

Eski 04-21-2009   #30
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Osmanlı Tarihi



BELGRAD'lN MUHASARASI Tarihî kronoloji itibari ile Karaman seferinden sonra olmasina ragmen, olaylarin akisi içinde Sirbistan hadiseleri ile yakin ilgisinden dolayi bu muhasaradan bahs edildikten sonra, Karaman olaylarina temas edilecektir
Sirbistan'in fethinden sonra Belgrad için de bir seyler yapmak gerekiyordu Zira o siralarda Macar hâkimiyetinde olmakla beraber Belgrad, gerçekte bir Sirp sehri idi Filhakika o tarihlerde Bohemya'da meydana gelen krallik mücadelesi ile Alman Imparatoru ve Macaristan Krali Albert'in ölümünden dolayi meydana gelen çekismeler, Sultan Murad'i düsüncesini gerçeklestirmeye yöneltmisti O, bu sehrin stratejik durumunu çok iyi biliyordu Bunun için de "Belgrad, Engürüs vilayetinin kapisidir" diyerek onun askerî önemini ortaya koyuyordu Sultan Murad, Belgrad'i muhasara için önce Evrenosoglu Ali Bey komutasinda bir ordu gönderdi Arkasindan bizzat kendisi de bu kusatmaya istirak etti Kusatma hem karadan hem de nehirden yapiliyordu Osmanli toplari kaleyi dövmeye baslayinca ondan büyük bir parçayi yikip bir gedik açtilar Osmanli birlikleri buradan içeri daldilarsa da siddetli bir mukavemetle karsilastilar Sehri Zovan adinda Raguza'li bir rahip müdafaa ediyordu Evrenosoglu kusatmayi kaldirmadi Surun etrafindaki hendek kenarina kadar büyük bir siper kazdirdi Bu arada kale burçlarindan, kendisini rahatsiz edenleri de kaçirdi Polonya Krali iken ayni zamanda Macaristan kralligina da getirilmis olan Viladislas, Sultan Murad'dan kusatmayi kaldirmasini rica etmis ise de buna pek aldiris edilmedi Bu siralarda Macaristan içlerine dogru da akinlar devam ediyordu Fakat alti ay kadar devam eden Belgrad kusatmasi, zamanin uzamasindan dolayi kaldmldi
KARAMAN SEFERI
Murad Bey'in destegi sayesinde idareyi elde edip is basina gelmis olmasina ragmen, Karamanlilar'in, Osmanlilar'a karsi takib ettikleri tarihî ve daimî düsmanlik siyasetine devam etmekte mahzur görmeyen Ibrahim Bey, mevkiini ve yerini kuvvetlendirdikten sonra Sirp despotu ve Macarlar'la ittifak ederek Osmanlilar'in aleyhindeki faaliyetlerine baslar Osmanlilarin, Rumeli'deki sIkIsik durumlarindan devamli olarak istifade etmeyi adeta bir prensip haline getiren Karamanlilar, bu sefer de rollerini Ibrahim Bey vasitasiyle oynuyorlardi
Evrenoszâde Ali Bey'in, Macaristan'a yaptigi bir akinda muvaffak olamamasi üzerine, Balkanlar'daki Hiristiyanlarla is birligine giren Ibrahim Bey, 1433 senesinde de Sirp ve Macarlar'la birleserek Osmanlilar'in aleyhinde bir ittifak kurmustu
Karsilikli anlasmalar geregince Macarlar ile Sirp despotunun Tuna'yi geçip Güvercinlik (Kolambac) kalesine taarruzlari esnasinda Karamanoglu Ibrahim Bey de Beysehir'den sonra Hamideli'ni isgal etmeye baslayarak bu sancagin beyi olan Sarabdar Ilyas'i esir almisti Rumeli islerinin kritik bir vaziyet arz etmesinden dolayi yerinden ayrilamayan Murad Bey, her iki tarafi da tarassut ediyordu Bununla beraber Rumeli'ndeki isler yüzünden Edirne'yi birakip Karamanoglu'nun üzerine gidemiyordu Karamanoglu da bunu bildigi için isgal sahasini gittikçe genisletmeye çalisiyordu
Sultan Murad, Sinan Pasa komutasinda bir ordu sevk ederek Macarlari maglub eder Maglub olan Macarlar'dan bir kismi Tuna nehrinde bogulurken krallari da zor kurtulmustu (1433)
Sultan Murad, Güvercinlik önünde kazanilan bu zaferden sonra Rumeli'ndeki vaziyetin düzeldigini görünce vezir Saruca Pasa'yi Edirne muhafazasinda birakarak Karamanoglu'nun üzerine yürür Aksehir, Konya ve Beysehri'ni alan Sultan Murad, Bozkir'a kadar gidip Karamanoglu'nu takib eder Yaninda bulunan Karamanoglu Isa Bey'i de Karaman hükümdari ilan edip, Ibrahim'i sonuna kadar takib edecegini açikça ortaya koyar Buna karsilik Ibrahim Bey, âlimlerden Mevlânâ Hamza vâsitasiyle özür dileyerek barisa talib olur Padisahi bu konuda ikna etmek için Mevlânâ Hamza, epey dil döker Bunun üzerine Sultan Murad:
"Senin hatirin için günahindan vaz geçelim, fakat onun bu makama gelmesi bizim yardimimizla olmustur Simdi onu azl ederek biraderi Isa Bey'i Karaman Bey'i yapmayi uygun gördüm" deyince Mevlânâ Hamza, Padisahin ayaklarina kapanarak onu düsüncesinden vaz geçirir Sonunda is, Osmanlilar'dan aldigi yerleri iad etmekle tatliya baglanir Sultan Murad, Sükrüllah'i (Behcetü't-Tevânh adli eserin müellifi) Karamanoglu'na elçi olarak gönderir
Osmanlilar'a karsi giristigi tecavüzden dersini aldiktan kisa bir müddet sonra Dulkadirogullan'na ait Kayseri'yi zapt etmesi, Ibrahim üzerine yeniden kuvvet gönderilmesine sebep oldu
Bu son gelismeler karsisinda Macarlar'la ayni zamanda hareket eden Sultan Murad, Macarlar'in maglubiyeti üzerine 1437 baharinda tabiî müttefiki Dulkadirlilarla beraber dogudan ve batidan Karaman ülkesine taarruz eder Tokat'tan yola çikan kuvvetli bir Osmanli ordusu, Maras Bey'i Dulkadirli Süleyman Bey'le birlikte Kayseri'yi kusatirken, Murad Bey de Rumeli ve Anadolu kuvvetleri ile Aksehir'e girer Böylece Karamanlilari, isgal ettikleri yerlerden çikarir Ibrahim Bey, Ikinci Murad'in kiz kardesi olan haniminin ricalari üzerine bu sefer de af edilir
Daha önce de belirtildigi gibi Sultan Murad, kizkardeslerinden birini de Karamanoglu Ibrahim Bey'in kardesi olan Isa Bey ile evlendirmisti Isa Bey, Ikinci Murad tarafindan Hamideli sancakbeyligine getirilmisti Karaman Devleti'nin yanibasindaki bir Osmanli sancaginin basina, Ibrahim Bey'in en büyük rakibinin getirilmis olmasi onu ürkütmüstü Bu korku yüzünden olsa gerek ki, 1437 yili sonlarina dogru Ibrahim Bey, kardesi Isa Bey ile giristigi bir vurusmada onu öldürür
Bu arada, Osmanlilar'in Dulkadirogullari'ni himaye etmesini bir türlü hazmedemeyen Memlûklular, Karamanoglu'nun Osmanlilar karsisinda ezilmesinden dolayi endiseye kapilirlar Zira bu, Osmanlilarin tek baslarina Anadolu'nun hâkimi durumuna gelmeleri, ve Anadolu'da kendilerine ait olan topraklarin kaybi demekti Osmanlilar ile Memlûklular arasinda Karaman ve Dulkadir gibi tampon devletlerin bulunmasi, Memlûk Devleti için bir garanti olarak görülüyordu Bunlarin, Anadolu'da Osmanlilari ezip ortadan kaldirmalari imkânsizdi Fakat fütuhatçi olan ve dünyanin en müsait jeopolitik mevkiinde yerlesmis bulunan Osmanlilarin Memlûklulari ezmesi imkân dahilinde idi Bu durumu bilen Memlûk idarecileri, Osmanlilarla savasmak üzere bizzat sultanlarinin sefere çikmasini bile düsünmüslerdi Fakat Sultan Murad'in Anadolu'da kalmayip Rumeli'ye geçmek üzere oldugu haberinin gelmesi üzerine sultan bu tasavvurundan vazgeçer Bununla beraber Suriye valisine Anadolu islerine çok dikkat etmesi emrini verir
SAHRUH'A KARSI TAKIP EDILEN OSMANLI SIYASETI
Sultan Murad, dedesi Yildirim Bâyezid zamaninda oldugu gibi bir anda kendisinin de yeni bir tehlike ile karsi karsiya geldigini görür Bütün bati Hiristiyan dünyasini sevince bogan bu tehlike, dogudan geliyordu Venedik gibi bazi Hiristiyan devletler ise bu tehlikeyi bir silah gibi kullanarak bazi Osmanli sehirlerini istila ümidine bile kapilmislardi
Timur'un çok dindar oldugu söylenen oglu Sahruh (1404-1447), Anadolu ve Iran'da babasi tarafindan tesis edilen füli durumu yeniden iade etmek arzusunda oldugundan Anadolu'daki olaylari yakindan takib ediyor ve mektuplari ile bazi durumlari tasvib etmedigini bildiriyordu Öbür taraftan, önce Timur'un sonra da Sahruh'un destegini saglayan Akkoyunlu Bey'i Karayülük Osman Bey, ona bir mektup göndermisti Mektubunda Anadolu beylerinden Karamanoglu Mehmed Bey, Isfendiyar Bey, Hamidoglu Hüseyin, Cüneydoglu Hamza ve Dulkadir Bey Süleyman ile Birlikte Bizans ve Trabzon imparatorlari da dahil olmak üzere Gürcü meliklerinin de emrine girmek için kendisini beklediklerini yazmisti
Timur'un yaptigi tahribati unutmayan Osmanlilar, içislerinin karisik olmasina ragmen, kudretini devam ettiren Sahruh'un ölümüne kadar (1447) ona açiktan açiga cephe almaktan uzak durmuslardi Sultan Ikinci Murad, Memlûk ve Karakoyunlular gibi Timurlulara kafa tutmayi düsünmüyordu O, dedesi zamanindaki Timur hadisesinden iyi bir ders almisa benziyordu
Sultan Murad, Memlûk Devleti ile de iyi geçinmeye dikkat ediyordu Bu devletin, Anadolu siyasetine karsi kötü bir tavir takinmamaya itina ediyor, onlarin çogu zaman Osmanlilar'in tabii olan Karaman ve Dulkadirogullari'nin islerine müdahale etmelerine ses çikarmiyordu Zira o, Balkanlar'in ve Anadolu'nun mutlak hâkimi olmadan, bu ülkelerdeki tabi devletleri ortadan kaldirmadan, Timurlular ve Memlûklular gibi kudretli Müslüman dogu devletleri ile, sonunun nereye varacagi ve nasil bitecegi belli olmayan bir mücadeleye girmenin hiç bir faydasi olmayacagini biliyordu
Bütün Anadolu topraklari üzerinde metbûluk iddiasinda bulunan Sahruh, Memlûklularin, Anadolu siyasetine karsi açik bir sekilde cephe aliyordu 1437 yilina kadar Memlûk yöneticilerinin Osmanlilarla hemen hemen hiçbir ihtilafi olmadi Hatta Sahruh, Anadolu'ya girince bunlar, dört elle Osmanli dostluguna sarildilar Karamanoglu Ibrahim Bey de bu yüzden onlara karsi cephe aldi Zira bir Osmanli Memlûk ittifaki demek Karaman Beyligi'nin haritadan silinmesi demekti
Sahruh'un, 17 Eylül 1429'da Selmas Meydan savasinda Karakoyunlularla müttefiklerini perisan etmesi ile Anadolu ve Suriye yollari bütün genislikleri ile onun önünde açilmis bulunuyorlardi O zamana kadar Sahruh'un aleyhinde olabilecek herhangi bir faaliyette bulunmamakla beraber Sultan II Murad, bu durumdan endise duyuyordu Sultan Murad'in bu endisesinin farkina varan Venedik, bu tehdidi siyasî bir manevra ile kendi lehine çevirmeye yeltendi ise de Sultan Murad'dan istedigini elde edemedi Sahruh'un, adi geçen savasi kazanmasi, Misir'da da büyük endiselere sebep olmustu Buna karsilik Osmanli Memlûk yakinlasmasi daha bir perçinlenmis görünüyordu Sahruh'un Herat'a dönmesi ile bu iki büyük devlet rahat nefes aldilar
Sahruh'un üçüncü Azerbaycan seferine çikmasi (1435), Osmanlilarca yeni bir tehlikenin isareti olarak görüldü Buna karsilik Avrupa'da ise büyük ümit ve hayaller uyandi Zira Yildirim Bâyezid döneminde oldugu gibi, II Murad'in da basina bir felâketin gelmesi artik an meselesiydi Bu da onlar için Osmanlilar'in ortadan kalkmasi ve Avrupa'nin, Müslümanlardan temizlenmesi demekti
Karakoyunlu hükümdari Iskender Bey, Sahruh'un oglu Muhammed Cuki Mirza'nin önünden kaçarak Tokat'a gelip siyasî mülteci olarak Osmanlilar'a siginir Ibn Hacer'in ifadesine göre Iskender Bey, ulak gönderip kisi Tokat'ta geçirmek üzere II Murad'dan müsaade ister Bunun üzerine Sultan Murad, Amasya valisi olan Yörgüç Pasa'ya Iskender'in lâyik oldugu sekilde agirlanmasini emr eder O, bununla da yetinmeyerek Karakoyunlu beyine on bin altin ile sirmali elbiseler, islemeli silahlar, altin egerli atlar, köle ve câriyeler göndermisti Yine padisahin buyrugu üzerine Yörgüç Pasa da Iskender'in askerleri için lazim olan bin kepenek, iki bin çul ve torba ile davar vesair hayvan tedarik etmisti
Bu esnada Sahruh, kalabalik ve muazzam ordusu ile Azerbaycan'da bulunuyordu Bu ordunun tehdid sahalarinin nerelere kadar uzanacagi pek kestirilemiyordu Iskender Bey'in Osmanlilar'a siginmasi, babasi Kara Yusuf Bey'in Yildirim Bâyezid'e ilticasina benziyordu II Murad, Iskender
Bey'i reddetmeyi hükümdarlik serefi ile mütenasib görmemekle beraber, Timurlulara bagli olan ve ikide bir ayaklanan bu Karakoyunlu hükümdarlarindan da kurtulmak istiyordu Zira o dönemin en güçlü ordusuna sahip olan bu Türk Hakanligi ile sonu nereye varacagi belli olmayan bir savasa girmek istemiyordu
Baharin gelmesi, Sultan II Murad'a bu beyi topraklarindan uzaklastirma firsatini vermisti Çünkü Iskender Bey'in askerleri, baharla birlikte yöredeki halka saldirmaya, onlarin çoluk çocuklarini esir etmeye ve mallarini ellerinden almaya baslamislardi Bunlara engel olamayan Yörgüç Pasa, durumu Sultan Murad'a bildirir Böyle bir karsiliga cani sikilan Osmanli Padisahi, Anadolu Beylerbeyi olan Timurtas Pasa oglu Umur Bey'i, Iskender'in üzerine gönderir Ona, ilk önce Iskender'e memleketi güzellikle terk etmesinin bildirilmesini, bundan bir netice alinmadigi takdirde üzerine varilarak zorla hudud disi edilmesini emr eder Umur Bey, aldigi emir üzerine Iskender Bey'e bir mektup yazarak memleketi terk etmesini ister Bu mektup üzerine Iskender, askerlerini alip Osmanli ülkesini terk eder Zira artik Osmanli ülkesinde kalmak tehlikeli bir hal almistir Buna, 1436 baharinda Sahruh'un bütün Anadolu devletlerine onu kabul etmemeleri gerektigine dair gönderdigi mektup da ilave edilirse artik Iskender Bey için yapilabilecek bir seyin kalmadigi anlasilir O da Tebriz'e gidip Sahruh'a boyun egmeyi uygun görecektir Sahruh da isi daha fazla ileri götürmek istemez Irkdas ve dindas devletlerle mecbur kalmadikça harbe girmenin bir mânâsi yoktu O da Herat'a döner
OSMANLI ARNAVUTLUK MÜNASEBETLERI
Osmanlilar, Çelebi Sultan Mehmed döneminde 1415 yilinda Arnavutluk'taki Kruya (Akçahisar)'i yeniden ellerine geçirmislerdi Bir yil sonra da Venedikliler'le çikan anlasmazlik yüzünden Yuvan Kastriota'ya hücum etmislerdi 1417'de Avlonya'yi da zapt eden Osmanlilar, ilk defa Akdeniz sahillerine çikiyorlardi Osmanlilar'in, Arnavutluk faaliyetleri daha sonra da devam etmisti Bu seferler sonunda Gergi Araniti ile Yuvan Kastriota, Osmanli tabiiyetini kabule mecbur olmuslardi Bunlardan Yuvan Kastriota, aralarinda en küçügü Gergi Kastriota olan dört oglunu rehine olarak Sultan Murad'in yanina göndermek zorunda kalmisti Gergi, bir iç oglani olarak padisahin hizmetinde Osmanli terbiyesi görerek büyümüs ve Iskender adini almisti
Arnavutlugun, genellikle güney ve merkez kisimlarinda yeni bir teskilat kuran Osmanlilar, kuzeyde özellikle daglik bölgelerdeki kabilelere dayanan Arnavut beylerini kendilerine tabi birer senyör olarak yerlerinde birakmislardi Bu Arnavut beyleri içinde en kuvvetli olani Ergiri sancaginin kuzeyindeki bölgeye hâkim olan Yuvan Kastriota idi O da diger Arnavut beyleri gibi muayyen yillik tahsisat sözünü alinca Venedik tarafina dönmekten ve onlara hizmet etmekten çekinmeyerek 1428'de Venedik himayesine girer Zaman zaman Venediklilere müracaatla oglu Iskender Bey'in bir Osmanli Beyi sifati ile Venedik arazisine saldirilan olursa kendisini bundan sorumlu tutmamalarini da rica ediyordu Fakat Selânik'ten sonra Yuvan Ili'ne gelen Osmanli kuvvetleri, ona tekrar boyun egdirdiler Bu arada Arnavutluk'ta köylerin timar olarak taksimi esnasinda mukavemetler görüldü Özellikle Ergiri bölgesinde, buranin eski Arnavut senyörleri olan Thopia Zenebissi ile Gergi Araniti tatmin olunmadiklarindan siddetli bir isyan ve ayaklanmaya bas vurdular Asilere karsi hareket eden Evrenos oglu Ali Bey, bir bogazda pusuya düsürülerek agir kayiplara ugratildi Osmanlilar, Venedikliler'in bu isyani tahrik ettiklerini düsünüyorlardi Onun için bu konuda Venedikliler'e ihtarda bulundular Durumun nezaket kazanmasi üzerine bizzat sefere çikan Sultan Murad, Serez'e giderek harekât sahasina yakin bulunmak istedi Buradan da Manastir'a gelerek Rumeli Beylerbeyi Sinan Pasa ile Uc Beyleri Turhan ve Ishak Beyleri, yanlarina yeniçeri bölükleri de katarak harekât sahasina gönderdi Isyan bastirilarak buradaki mahsur Türkler, muhakkak bir katliamdan kurtuldular Venedik senatosu Osmanlilar'in ihtari üzerine asilere yardim edilmemesi için Arnavutluk'taki makamlara emirler göndermisti O zaman daglara siginan asi Arnavut senyörleri, Macar Krali ile iliski kurdular Kral, Balkanlar'da Osmanlilara karsi yeni bir müttefik bulduguna inanarak anlari tesvik etti Böylece Osmanlilar'i uzun süre mesgul edecek olan Arnavutluk gailesi ortaya çikti Gerçekten de uzun bir süre geçmeden Izladi savasi sirasinda (Kasim 1443) Osmanli ordusundan kaçacak olan Iskender Bey, Arnavut beylerinin basina geçmek suretiyle mukavemet hareketini organize edip; Kuzey Arnavutluga giden Anayol üzerindeki Kocacik kalesini zapt ederek babasinin topraklarini elde etmeye yönelik faaliyetlere giristi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.