Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiHûd Sûresi Açıklama Hûd sûresi, 123 (yüzyirmiüç) âyet olup 12, 17 ve 114 âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir 50 - 60 âyetlerde Arabistan halkına gönderilmiş peygamberlerden biri olan Hûd (a s)'ın hayatından bahsedildiği için sûreye bu isim verilmiştir Yunus sûresinden sonra inmiş olup onun devamı niteliğindedir İtikada ait esasları, Kur'an'ın mucize oluşunu, ahiretle ilgili meseleleri, sevap ve cezayı ve Hz Hûd'dan başka Nuh, Salih, İbrahim, Lût, Şuayb ve Musa (a s) gibi peygamberlerin kıssalarını ihtiva etmektedir Meali 1- Elif-Lâm-Râ Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır 2- (Şöyle ki: ) Allah'dan başkasına kulluk etmeyin Ben size O'nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiş gerçek bir peygamberim 3- Ve Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra ona tevbe edin ki sizi, belli bir süreye kadar güzel güzel yaşatsın Ve her fazilet sahibine layık olduğu ihsanı versin Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım 4- Dönüşünüz yalnızca Allah'adır O'nun da herşeye gücü yeter 5- Dikkat edin! Görmüyor musunuz, onlar düşmanlıklarını gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar İyi bilin ki, onlar örtülerine bürünürlerken, neyi gizleyip, neyi açığa vurduklarını Allah biliyor Muhakkak ki Allah, gönülde gizlenenleri de bilir 6- Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir Onların hepsi apaçık bir kitaptadır 7- O, öyle bir Allah'dır ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı Arşı da su üstündeydi Onlara "öldükten sonra tekrar dirileceksiniz" dersen, o kâfirler de kesinlikle sana: " Bu apaçık bir sihirden başka birşey değildir" diyecekler 8- Ve eğer bunlardan bir kısmının göreceği azabı belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, o zaman da "onu engelleyen nedir ki?" diyecekler İyi bilin ki, o azap onlara geldiği gün kendilerinden geri çevrilecek değildir Ve o alay ettikleri şey kendilerini kuşatmış olacaktır 9- Ve şayet insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra da onu kendisinden geri alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör bir kimse olur 10- Ve şayet ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak, "Artık benden bütün kötülükler silinip gitti" der, mutlaka böbürlenir ve şımarır 11- Ancak (her iki halde de) sabır gösterip iyi ameller işleyenler müstesnadır İşte onlara bir mağfiret ve büyük bir mükafat vardır 12- (Ey Resulüm!) Şimdi belki sen, "Ona bir hazine indirilse, ya da beraberinde bir melek gezip dolaşsa ya!" diyorlar diye sana vahyolunan vahyin bir kısmını terkedecek olursun ve bundan dolayı da göğsün daralır Sen yalnızca bir uyarıcısın Allah ise her şeye vekildir 13- Yoksa "onu kendi uydurdu" mu diyorlar? O halde sen de onlara de ki: "Haydi siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin Allah'dan başka çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın Eğer doğru söylüyorsanız" (bunu yaparsınız) 14- Yok eğer bunun üzerine size cevap vermedilerse, artık bilin ki, bu Kur'ân ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir O'ndan başka ilâh yoktur Artık müslüman oluyorsunuz, değil mi? 15- Her kim dünya hayatını ve güzelliklerini isterse biz onlara amellerinin karşılığını orada tamamen öderiz Bu hususta kendilerine bir densizlik yapılmaz 16- Fakat onlar öyle kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur İşledikleri şeyler orada boşuna gitmiştir Zaten bütün yaptıkları da batıldır 17- O dünyayı isteyenler, hiç Rabbinden açık bir belge üzere olan kimse gibi midir? O belgeyi yine Allah'dan gelen bir şahid olarak Kur'ân izliyor, ondan önce de bir rehber ve rahmet olan kitap, Musa'nın kitabı yine onu destekliyor Böyle olanlar Kur'ân'a inanırlar Hangi hizipten olursa olsun kim onu inkâr ederse, ona vaad edilen yer ateştir İşte bütün bunlardan dolayı sen de bu Kur'ân'dan şüphe içinde olma Kesinlikle o haktır, Rabbindendir Fakat insanların çoğu iman etmezler 18- Üstelik bir yalanı Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar Rablerinin huzuruna arzolunacaklar, şahitler de şöyle diyecekler: "İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir" İyi bilin ki: Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir 19- Onlar ki, Allah yolundan döndürmeye çalışırlar ve o yolu eğri büğrü yapmak isterler Üstelik onlar, evet onlar ahirete de inanmazlar 20- Onlar yeryüzünde (herkesi) yıldıracak değillerdir Kendilerini koruyacak Allah'dan başka kimseleri de yoktur Onların azabı kat kat olacaktır Üstelik onlar hakkı işitmeye tahammül edemiyorlardı ve de görmüyorlardı 21- Onlar kendilerine yazık etmiş olan kimselerdir O iftira edip uydurdukları da kendilerinden yüz çevirip gitmişlerdir 22- Kesinlikle bunlar ahirette de en ziyade hüsrana uğrayacak olanlardır 23 Fakat iman edip salih amel işleyenler ve Rablerine karşı edepli olanlar, güvenen ve itaat edenler var ya, işte bunlar da cennet ehlidirler Onlar orada ebedi kalırlar 24 Bu iki ayrı grubun meseli, kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir Bunlar hiç eşit olabilirler mi? Hâlâ düşünmeyecek misiniz? 25- Andolsun ki, vaktiyle Nuh'u da kavmine gönderdik, O, onlara şöyle dedi: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım" 26- "Allah'dan başkasına ibadet etmeyin! Ben, size gelecek acı bir günün azabından korkarım" 27- Buna karşılık, kavminin ileri gelen kâfirlerinden bir kısmı dediler ki: "Biz seni bizim gibi insanlardan biri olarak görüyoruz, başka değil İlk bakışta bizim ayak takımımızdan başkasının senin arkana düştüğünü görmüyoruz Sizin bizden fazla bir meziyetinizi de görmüyoruz Aksine sizi yalancılar sanıyoruz" 28- Nuh dedi ki; "Ey kavmim! Peki şu söyleyeceğime ne diyeceksiniz? Ben Rabbimden apaçık bir delil üzere isem ve O, bana kendi tarafından bir rahmet bahşetmişse, size de onu görecek göz verilmemişse biz, istemediğiniz halde onu size zorla mı kabul ettireceğiz?" 29- "Ey kavmim! Ben sizden herhangi bir mal mülk istemiyorum Benim mükafatım ancak Allah'a aittir Ve ben ona iman edenleri kovacak değilim Onlar elbette Rablerine kavuşacaklar Fakat ben de sizi cahillik eden bir kavim görüyorum" 30- "Ey kavmim, ben onları etrafımdan kovacak olursam, Allah'dan beni kim kurtarabilir? Siz hiç düşünmez misiniz?" 31- Ben size "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır" demiyorum ki Ben size "Ben bir meleğim" de demiyorum O sizin kendinize göre, hor gördükleriniz hakkında "Allah onlara hiçbir hayır vermez" de demiyorum Onların içlerindeki niyeti, en iyi Allah bilir (Bu söylediklerimin aksini iddia etseydim) asıl o zaman zalimlerden olurdum 32- Dediler ki; "Ey Nuh! Bizimle didişip durdun, didişmende de çok ileri gittin Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit ettiğin şu azabı getir de görelim" 33- Nuh dedi ki; "Onu ancak Allah dilerse getirir Ve siz O'nu yıldıracak değilsiniz" 34- Ben size öğüt vermek istemiş olsam da, eğer Allah sizi helâk etmeyi murad ediyorsa, zaten öğüt vermemin size bir faydası olmaz Rabbiniz O'dur ve nihayet O'na döndürüleceksiniz 35- Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki; "Eğer uydurdumsa vebali benim boynumadır Bense sizin yüklendiğiniz vebalden uzağım" 36- Ayrıca Nuh'a şöyle vahyettik: "Bil ki kavminden şimdiye kadar iman etmiş olanlardan başka artık kimse iman etmeyecektir Onun için yaptıkları şeylerden dolayı kederlenme" 37- Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap Zulüm yapanlar hakkında da bana bir şey söyleme Çünkü onlar kesinlikle suda boğulacaklardır 38- Gemiyi yapıyordu, kavminden bazı ileri gelen gruplar, onun yanından gelip geçtikçe, onunla alay ediyorlardı Nuh dedi ki: "Bizimle eğleniyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle eğlendiğiniz gibi alay edip eğleneceğiz" 39- O perişan edici azabın kime geleceğini ve o sürekli azabın kimin başına ineceğini ilerde bileceksiniz 40- Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya geminin kazanı) tutuşup parladığı zaman dedik ki; "Erkeği ve dişisi olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında, aileni ve iman etmiş olanları geminin içine yükle" Zaten beraberinde iman edenler çok az idi 41- Nuh dedi ki; "Allah'ın adıyla binin içine Onun akışı da, duruşu da (O'nun adıyladır) Hiç şüphesiz Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir 42- Gemi içindekilerle birlikte, dağlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu Nuh ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: "Yavrucuğum, gel, bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber olma!" 43- O, dedi ki; "Ben, beni sudan koruyacak bir dağa çıkacağım" Nuh da "Bu gün Allah'ın merhamet ettiğinden başkasını, Allah'ın bu emrinden koruyacak kimse yoktur" dedi Derken dalga aralarına giriverdi O da boğulanlardan oldu 44- Allah tarafından denildi ki: "Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular çekildi Emir yerine gelmiş oldu Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu O zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi 45- Nuh Rabbine niyaz edip dedi ki: "Ey Rabbim! Oğlum benim ehlimdendi senin vaadin de elbette haktır ve gerçektir Ve sen hakimler hakimisin" 46- Allah: "Ey Nuh! O kesinlikle senin ehlin (âilen)'den değildir Çünkü o salih olmayan bir amelin sahibidir Hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım" 47- Nuh: "Ey Rabbim! Ben bilmediğim bir şeyi istemiş olmaktan dolayı sana sığınırım Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen ben hüsrana uğrayanlardan olurum 48- "Ey Nuh!" denildi, " Bizden bir selâm sana ve seninle birlikte olanlardan gelecek ümmetlere, kutluluk dileğiyle gemiden in İlerde kendilerini bir çok nimetten faydalandıracağımız, sonra da bu yüzden kendilerine tarafımızdan acıklı bir azap dokunacak nice ümmetler olacaktır" 49- İşte bunlar gayb haberlerindendir Bunları sana vahiyle bildiriyoruz Bundan önce bunları ne sen bilirdin, ne de kavmin O halde sabret, akıbet muhakkak muttakilerindir 50- Âd kavmine de kardeşleri Hud'u gönderdik Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur Siz sadece iftira edip duruyorsunuz" 51- "Ey kavmim! Bu iş için sizden bir ücret istemiyorum Benim ecrim ancak beni yaratana aittir Artık akıllanmayacak mısınız?" 52- "Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoğaltsın Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin" 53- Dediler ki; "Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin Biz de senin sözünle tanrılarımızı terk etmeyiz Ve biz sana inanmayız" 54- "Ancak şu kadarını diyebiliriz ki; "tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış" O da dedi ki; "Allah'ı şahit tutuyorum, siz de şahid olun ki ben, Allah'a koştuğunuz ortaklardan uzağım" 55- "O'ndan başka herşeyden uzağım, artık hepiniz toplanın bana istediğiniz tuzağı kurun, sonra hiç bekletmeyin 56- "Ben muhakkak ki, hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a dayanmaktayım Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, idaresi ve yönetimi O'nun elinde olmasın Benim Rabbim, hiç şüphe yok ki, doğru yoldadır" 57- "Eğer, yine de yüz çevirirseniz, ben size ne ile gönderilmişsem, işte onu tebliğ ettim Ayrıca Rabbim, sizin yerinize başka bir kavmi getirir de siz O'na zerrece zarar veremezsiniz Hiç şüphesiz O, herşeyi koruyup gözetendir 58- Ne zaman ki emrimiz geldi, Hud'u ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, ayrıca onları çok ağır bir azaptan da kurtardık 59 İşte Âd kavmi buydu Rablerinin âyetlerini bile bile inkâr ettiler ve peygamberlerine isyan ettiler Başa geçen her zorbanın emrine uyup arkasından gittiler 60- Hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde bir lânetle izlendiler Bilin ki, Âd kavmi, gerçekten Rablerini inkâr ettiler Yine bilin ki, Hud'un kavmi olan Âd, defolup gittiler 61- Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik Dedi ki, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin O'ndan başka bir tanrınız daha yoktur Sizi topraktan O meydana getirdi Sizi orada ömür sürmeye O memur etti Bu sebepten O'nun mağfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin Şüphesiz Rabbim yakındır, dualarınızı kabul eder" 62- Dediler: "Ey Salih,! Bundan önce sen bizim içimizde ümit beslenir bir zat idin Şimdi bizi babalarımızın taptıklarına tapmaktan mı engelliyorsun? Biz, doğrusunu istersen bizi davet ettiğin şeyden kuşkulandıran bir şüphe içindeyiz" 63- Salih dedi: "Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden açık bir mucize üzerinde isem ve o bana tarafından bir rahmet bahşetmiş ise, ben Allah'a isyan ettiğim takdirde beni O'ndan kim kurtarabilir? Demek ki, siz bana zarar vermekten başka bir şey yapmıyorsunuz" 64- "Ey kavmim! İşte şu, Allah'ın dişi devesi, size bir mucizedir Bırakın onu Allah'ın yer yüzünde (otlaklarında) otlasın Ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azap yakalar" 65- Derken, o deveyi kestiler Bunun üzerine Salih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın İşte bu, yalan çıkmayacak olan kesin bir vaaddir" 66- Ne zaman ki, azap emrimiz geldi, Salih'i ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtardık, üstelik o günün perişanlığından da kurtardık Hiç şüphesiz Rabbin güçlüdür, mutlak üstündür 67- O zalimleri, korkunç bir gürültü yakalayıverdi de oldukları yerde çöküp kaldılar 68- Sanki orada güzel güzel yaşayıp durmamışlardı Bak işte Semud, gerçekten de Rablerine küfretmişlerdi Bak işte nasıl yok olup gittiler 69- Andolsun ki, İbrahim'e de elçilerimiz (melekler) müjde ile geldiler ve "selâm" dediler, o da "selâm" dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi 70- Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı Onlar da "Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik" dediler 71- İbrahim'in karısı ayakta duruyordu bunun üzerine yüzü güldü Ona İshak'ı ve İshak'ın arkasından da Ya'kub'u müjdeledik 72- "Vay başıma gelene!" dedi, "Ben bir kocakarıyım, kocam da yaşlı bir adam Bu gerçekten çok tuhaf bir şey!" 73- Dediler: "Sen Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve berekâtı üzerinizdedir Ey ev halkı! Muhakkak ki O, hamiddir (övülmeye lâyıktır), meciddir (cömertliği boldur)" 74- İbrahim'den korku iyice geçip gidince, bu müjde de kendisine gelince, bizim (meleklerimiz)le Lut kavmi hakkında tartışmaya girişti: 75- Çünkü İbrahim, çok yumuşak huylu ve çok yufka yürekli (yanık kalbli) idi 76- Melekler: "Ey İbrahim! Bu konuda bizimle tartışmaktan vazgeç Çünkü Rabbinin emri kesin olarak geldi ve onlara geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir 77- Ne zaman ki, elçilerimiz Lut'a geldiler, bunların gelişleri yüzünden Lut fenalaştı, eli ayağı birbirine dolaştı ve "Bu gün çetin bir gündür" dedi 78- Daha önceleri çirkin işler yapmış olan kavmi harıl harıl koşup geldiler Lut onlara: "Ey kavmim! İşte size kızlarım, onlar sizin için daha temizdirler Gelin Allah'tan korkun, beni misafirlerime rezil rüsvay etmeyin İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?" dedi 79- Onlar: "Sen de bilirsin ki, bizim senin kızlarınla bir ilgimiz yoktur Sen bizim ne istediğimizi gayet iyi biliyorsun" dediler 80- Lut dedi: "Ne olurdu size karşı bir kuvvetim olsaydı, ya da çok sarp bir yere sığınabilseydim" 81- Melekler dediler: "Ey Lut! Şundan emin ol ki, biz Rabbinin elçileriyiz Onlar sana asla zarar veremezler Sen, gecenin bir kısmı olunca ailenle birlikte hemen buradan çık git İçinizden hiç kimse geri kalmasın, eşin başka Çünkü ona da onlara gelecek olan musibet gelecektir Haberin olsun, helâk zamanları sabah vaktidir Zaten sabah yakın değil mi?" 82- Ne zaman ki, emrimiz geldi, o ülkenin altını üstüne getirdik ve üzerlerine istif edilip pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdık 83- Bu taşlar Rabbinin katında damgalanmışlardı Bunlar zalimlerden uzak şeyler değildir 84- Medyen'e de kardeşleri Şu'ayb'i gönderdik Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur Ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın Ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum Bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum" 85- "Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin Halkın malına densizlik etmeyin ve yeryüzünde fesatçılık yaparak fenalık etmeyin" 86- Eğer mümin iseniz, Allah'ın helâlinden size ihsan ettiği kâr sizin için daha hayırlıdır Bununla beraber ben sizin üzerinize gözcü değilim" 87- Dediler ki; "Ey Şu'ayb, atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa ki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın" 88- Şu'ayb dedi ki: "Ey kavmim! Şayet ben Rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şayet bana, O kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? Ben size karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeye çalışıyorum Muvaffakiyetim de ancak Allah'ın yardımı ile olacaktır Ben yalnızca O'na dayandım ve ancak O'na döneceğim" 89- "Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nuh kavminin veya Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelen musibetler gibi bir musibete uğratmasın Lut kavmi de sizden uzak değildir 90- Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe ile yönelin Şüphesiz ki, benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir 91- Dediler ki: "Ey Şu'ayb! Biz senin söylediklerinin çoğundan birşey anlamıyoruz Ayrıca seni içimizde çok zayıf biri olarak görüyoruz Eğer akrabaların olmasaydı mutlaka seni recmederdik (taşa tutardık) Senin bize hiçbir üstünlüğün yoktur" 92- Şu'ayb dedi: "Ey kavmim! Benim akrabalarım size Allah'dan daha mı değerli ki, Allah'a sırt çevirip, onu unuttunuz? Muhakkak ki, Rabbim bütün yaptıklarınızı çepeçevre kuşatmıştır" 93- "Ey kavmim! Var gücünüzle yapacağınız ne varsa yapın! Ben de görevimi yapmaya devam edeceğim Perişan edecek azabın kime geleceğini ve yalancının kim olduğunu ilerde anlayacaksınız Bekleyiniz, ben de sizinle beraber bekleyeceğim" 94- Ne zaman ki, emrimiz geldi, Şu'ayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular Ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar 95- Sanki orada hiç güzel gün görmemişlerdi Dikkat edin, Semud kavmi nasıl helâk olup gittiyse Medyen de öyle yok olup gitti 96- Andolsun Musa'yı da âyetlerimizle ve apaçık bir belge ile gönderdik 97- Firavun'a ve cemaatine Bunlar Firavun'un emrine uydular Halbuki Firavun'un emri hak değildir 98- Kıyamet günü, kavminin önüne düşer Artık o bunları ateşe götürmüştür O varılan yer, ne kötü bir yerdir 99- Hem burada, hem de kıyamet gününde lanetle izlendiler Onlara verilen bu karşı destek ne fena bir destektir! 100 İşte bu helâk olmuş memleketlerin önemli haberlerindendir Sana onu kıssa olarak anlatıyoruz Onlardan yerinde duranlar da var, biçilenler (yok olup gidenler) de 101 Biz onlara zulmetmedik, onlar kendi kendilerine zulmettiler Allah'ı bırakıp da taptıkları tanrılar, Rabbinin emri gelince kendilerine hiçbir fayda sağlayamadılar Hasarlarını arttırmaktan başka bir şeye yaramadılar 102 İşte Rabbin, zalim memleketleri cezalandırdığı zaman böyle cezalandırır Çünkü O'nun cezası çok acı, çok çetindir 103 Ahiret azabından korkanlar için bunda muhakkak ki, bir ibret vardır O, öyle bir gündür ki, bütün insanlar onun için toplanacaktır ve o, öyle bir gündür ki, mutlaka görülecektir 104 Biz onu sadece belli bir süreye kadar geciktiriyoruz 105 O gün gelince Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur 106 Bedbaht olanlar ateştedirler Onlar orada başka türlü soluyacak, başka türlü haykıracaklar 107 Onlar orada gökler ve yer durdukça duracaklar Ancak Rabb'inin diledikleri başka Çünkü Rabbin dilediğini yapandır 108 Mutlu olanlar ise cennettedirler Orada gökler ve yer durdukça duracaklar, ancak Rabbinin diledikleri başka (Bu) ardı arası kesilmeyen bir ihsan olacak 109 O halde sakın şunların ibadet edişlerinden şüpheye düşme Daha önce ataları nasıl ibadet ediyor idiyseler bunlar da öyle ibadet ediyorlar Biz de kendilerine nasiplerini elbette eksiksiz olarak öderiz 110 Andolsun ki, Musa'ya kitabı verdik, yine de onda ihtilafa düşüldü Eğer Rabbinden daha önce verilmiş bir karar olmasa idi, elbette haklarında hüküm verilmiş bitmişti Muhakkak ki onlar, bundan kuşkulu bir şüphe içindedirler 111 Gerçekten de onların her biri öyle kimselerdir ki, yaptıklarının karşılığını Rabbin kendilerine hakkiyle ödeyecektir Çünkü O, onların yaptıkları her şeyden haberdardır 112 İşte bundan dolayı emrolunduğun gibi doğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de (doğru olsunlar) Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır 113 Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyin ki, size de ateş dokunmasın Allah'dan başka yardımcılarınız da yoktur Sonra yardım da göremezsiniz 114 Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür 115 Ve sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını yitirmez 116 Sizden önceki devirlerden bakıyye sahipleri (kitap ehli) yeryüzünde bozgunculuktan vazgeçirmeye çalışsalardı ne iyi olurdu Fakat onların içinden kurtardığımız pek az kimse bunu yaptı O zulmedenler ise şımartıldıkları refahın peşine düştüler ve hepsi de suçlu oldular 117 Senin Rabbin, halkları iyi ve ıslahatçı iken, o memleketleri haksız yere helak edecek değildir 118 Eğer Rabbin dileseydi elbette bütün insanları tek bir ümmet yapardı Halbuki yine de ihtilaf edip duracaklardı 119 Ancak Rabbinin rahmetle yarlığadığı kimseler başka Onun içindir ki, onları yarattı Ve Rabbinin "Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan tamamen dolduracağım" sözü böylece tamam oldu 120 Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz Bunda da sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir 121 İmana gelmeyen o kâfirlere de ki: "Elinizden geleni geri koymayın! Biz de yapacağımızı yapacağız" 122 Siz bekleyin görün, biz de bekleyip göreceğiz 123 Göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca Allah'a mahsustur Her iş O'na döndürülür Sen yalnızca O'na ibadet et ve yalnızca O'na dayan Rabbin yaptıklarınızın hiçbirinden gafil değildir |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiYûnus Sûresi Açıklama Yunus sûresi, 109 (yüzdokuz) âyet olup 40, 94, 95 ve 96 âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir 98 âyette Hz Yunus'un kavminden bahsedildiği için sûreye bu ad verilmiştir Mekke halkı, kendi içlerinden bir adamın peygamber olabileceğine inanamıyorlar ve: "Allah, Ebû Tâlib'in yetimi Muhammed'den başka bir peygamber bulamadı mı?" diyorlardı Hiç olmazsa hatırı sayılır, zengin ve makam sahibi birisinin peygamber olmasını daha uygun görüyorlardı İşte bunun üzerine bu sûre inmiştir Meali 1- Elif, Lâm, Râ İşte bunlar o hikmetli kitabın âyetleridir 2- İnsanları (eğri yolun sonundan) korkut, inananlara Rableri nezdindeki yüksek makamları müjdele, diye içlerinden bir adama vahyimizi göndermemiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler: "Hiç şüphesiz bu besbelli bir sihirbaz" dediler 3- Rabbiniz o Allah'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor O'nun izni olmaksızın hiç kimse şefaatçi olamaz İşte Rabbiniz olan Allah budur O'na ibadet ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? 4- Dönüşünüz hep O'nadır Allah'ın vaadi haktır Herşeyi ilk baştan yaratan O'dur Sonra iman edip salih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O'dur Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap vardır 5- O Allah'dır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı Ve aya menziller tayin etti Allah bunu hak olarak yarattı O, bilecek olan bir kavim için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklar 6- Elbette gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan bir kavim için bir çok delil vardır 7- Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak 8- İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir 9 Hiç şüphesiz iman edip salih ameller işleyenleri, imanlarından dolayı Rableri hidayete erdirir Naîm cennetlerinde altlarından ırmaklar akar durur 10 Onların oradaki duaları: "Allahım, sen yücelerden yücesin"; sağlık dilekleri "selâm", dualarının sonu da "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun" diye şükretmek olacaktır 11- Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de alel-acele verseydi, onların hemen ecellerini getiriverirdi Fakat bize kavuşmayı ummayanları kendi hallerine bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp giderler 12- İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçer gider İşte o aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle güzel gelir 13- Andolsun ki, sizden önceki devirlerin bir çok kavmini, peygamberleri kendilerine bir çok belge ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmedikleri için helak ettik İşte günahkârlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız 14- Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz 15- Böyle iken, âyetlerimiz, kesin birer belge olarak kendilerine okunduğu zaman, o bizimle karşılaşmayı ummayanlar, "Bundan başka bir Kur'ân getir veya bunu değiştir" dediler De ki, "Onu kendiliğimden değiştiremem, benim açımdan bu olacak bir şey değildir Ben ancak bana vahyolunana uyarım Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım" 16- De ki, "Eğer Allah dileseydi ben onu size okumazdım O da onu hiçbir şekilde size bildirmezdi Bilirsiniz ki, ben sizin içinizde bundan önce yıllarca bulundum Siz hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?" 17- Artık bir yalanı Allah'a iftira eden veya O'nun âyetlerini inkar edenden daha zalim kim olabilir? Hiç şüphesiz o mücrimler iflah olmayacaklar 18- Allah'ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olan şeylere tapıyorlar ve "Bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir" diyorlar De ki, "Siz Allah'a göklerde ve yerde O'nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" Allah onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir 19- İnsanlar, aslında bir tek ümmet idiler, sonra ihtilafa düşüp ayrı ayrı oldular Eğer Rabbinden bir karar çıkmamış olsa idi, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında çoktan hüküm verilmiş olurdu 20- Bir de "Ona Rabbinden daha başka bir âyet indirilse ya!" diyorlar De ki: "Gaybı bilmek ancak Allah'a mahsustur, bekleyiniz bakalım, ben de sizinle beraber bekleyeceğim şüphesiz" 21- İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra kendilerine bir rahmet tattırdığımız zaman, âyetlerimiz hakkında derhal bir takım hilekârlıklara girişirler De ki: "Allah'ın hilesi daha çabuktur Haberiniz olsun ki elçilerimiz yaptığınız hileleri yazıp duruyorlar" 22- Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar İşte o vakit tam ihlas ile Allah'a yalvarır ve dindar olurlar: "Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız" derler 23- Sonra Allah onları oradan kurtarır, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde çeşitli taşkınlıklara başlarlar Ey insanlar taşkınlığınız sırf kendi zararınızadır Şu değersiz dünya hayatının bir süre tadını çıkarınız, sonra nasıl olsa dönüp bize geleceksiniz Biz de bütün yaptıklarınızı tek tek size haber vereceğiz 23- Sonra Allah onları oradan kurtarır, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde çeşitli taşkınlıklara başlarlar Ey insanlar taşkınlığınız sırf kendi zararınızadır Şu değersiz dünya hayatının bir süre tadını çıkarınız, sonra nasıl olsa dönüp bize geleceksiniz Biz de bütün yaptıklarınızı tek tek size haber vereceğiz 24- Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız 25- Allah, selamet yurduna çağırıyor ve dilediğini de doğru yola hidayet ediyor 26- İyi iş, güzel amel yapanlara daha güzeli ve daha fazlasıyla karşılık vardır Yüzlerine ne kara bulaşır, ne de aşağılanırlar Cennet ehli işte bunlardır Orada ebedî kalacaklardır 27- Kötülük kazanmış olanlara gelince, kötülüğün cezası, misli kadardır Ve onları bir aşağılık ve eziklik kaplar Onlar için Allah'dan başka hiçbir kurtarıcı yoktur Yüzleri karanlık gecelerden bir parçaya bürünmüş gibidir İşte onlar cehennem ehlidir Orada ebedî kalacaklardır 28- O gün ki, hepsini mahşere toplayacağız, sonra da o şirk koşanlara "Haydi yerlerinize! Siz de, ortak koştuklarınız da!" diyeceğiz Artık aralarını iyice açmışız O ortak koştukları şeyler, "Siz bize tapmıyordunuz ki" diyecekler 29- "Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter Sizin bize ibadet ettiğinizden bizim haberimiz yoktur" (diyecekler) 30- İşte burada herkes geçmişte yaptığını bulacak Ve gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülecekler İftira edip uydurdukları şeyler de kendilerinden büsbütün uzaklaşıp gidecek 31- De ki, "size gökten ve yerden kim rızık veriyor? O, kulaklara ve gözlere hükmeden kim? Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kim? İşleri idare eden kim?" Hemen "Allah'dır" diyecekler De ki, "O halde Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" 32- İşte o Allah sizin gerçek Rabbinizdir Gerçeğin dışında sapıklıktan başka ne vardır? O halde haktan nasıl çevriliyorsunuz? 33 Hak dinden çıkmış fasıklara Rabbinin kelimesi şöyle gerçekleşti: Onlar artık imana gelmezler 34- De ki: "Allah'a eş tuttuğunuz ortaklarınızdan, önce yaratıp, sonra da onu çevirip yeniden diriltecek var mı?" De ki, "Önce yaratıp, sonra da onu yeniden yaratacak olan Allah'dır O halde nasıl yoldan saptırılıyor, döndürülüyorsunuz?" 35- De ki, "Ortak koştuklarınızdan doğru yolu gösterecek olan var mıdır?" Deki, "Allah, hak olan doğru yola hidayet eder O halde doğru yola hidayet eden mi kendisine uyulmaya daha layıktır, yoksa kendisine yol gösterilmeyince onu bulamayan mı daha layıktır O halde ne oluyorsunuz? Nasıl hükmediyorsunuz?" 36- Onların birçoğu zandan başka bir şeye uymaz Zan ise haktan hiç bir şeyin yerini tutmaz Şüphesiz ki, Allah onların ne yaptıklarını bilir 37- Bu Kur'ân, Allah'dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı (levh-i mahfuzu) ayrıntılı olarak açıklar Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir 38- "Onu o (peygamber) uydurdu" mu diyorlar? De ki; "Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah'dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın Eğer sözünüzde sadık iseniz (bunu yapın) 39- Hayır Onlar bilgileriyle kavrayamadıkları, te'vili de kendilerine hiç gelmemiş olan bir şeyi yalan saydılar Bunlardan önce gelip geçenler de yine böyle inkâr etmişlerdi, amma bak zalimlerin akıbeti nasıl oldu 40- Onlardan ona (Kur'ân'a) inanacaklar da var, inanmayacaklar da var Rabbin fesatçıları en iyi bilendir 41- Eğer seni inkâr etmeyi sürdürürlerse, de ki; "Benim amelim bana, sizin ameliniz de size aittir Benim yapacağım sizi ilgilendirmez, sizin yapacağınız da beni ilgilendirmez" 42- İçlerinden seni dinlemeye gelenler de var Sen, sağırlara, üstelik akılsız da olanlara dinletebilir misin? 43- İçlerinden sana bakanlar da var Fakat sen, körlere, üstelik basiretleri de yoksa hidayet edip yol gösterebilecek misin? 44- Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar 45- Allah'ın onları haşredip toplayacağı günde, sanki onlar dünyada gündüz bir parça kalmışlar da aralarında tanışmışlar gibi olacak Allah'ın huzuruna çıkacaklarına inanmamış ve doğru yolu tutmamış olanlar hiç şüphesiz en büyük ziyana uğramış olacaklar 46- Onlara vaad ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, göstermeden seni vefat ettirsek de, sonunda onların dönüşü bize olacak Sonra onların ne yapacaklarına Allah şahit olacaktır 47- Her ümmetin bir peygamberi vardır O peygamberleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir Onlar hiç zulüm görmezler 48- Onlar, "Eğer doğru söylüyorsanız bu vaad ne zaman yerine gelecek?" diyorlar 49- De ki, "Ben, Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir zarar ne bir fayda verebilirim" Her ümmetin bir eceli vardır Ecelleri gelince artık ne bir an geri, ne bir an ileri gidebilirler 50- De ki: "O'nun azabı size geceleyin uykuda veya güpe gündüz gelecek olsa, ne dersiniz? Günahkârların onu alelacele istemeleri için ne sebep vardır?" 51- Bu azap meydana geldikten sonra mı iman edeceksiniz, yoksa şimdi mi? Halbuki onun çarçabuk gelmesini istiyordunuz 52- Sonra o zulüm yapanlara "Tadın bakalım şu ebedi azabı!" denilecek Vaktiyle kazandığınızdan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?" 53- "O azap gerçek mi?" diye sana soruyorlar De ki; "Evet Rabbim hakkı için o kesin bir gerçektir Ve siz bundan yakayı kurtaramazsınız" 54- Zulüm yapmış olan herkes, azabı görünce yeryüzündeki her şeyin sahibi olsa da, (o azaptan kurtulmak için) hepsini feda ederdi Ve içten içe pişmanlık duyardı Fakat aralarında adaletle hüküm verilir ve hiçbirine zulüm yapılmaz 55- Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır Açın gözünüzü, Allah'ın vaadi muhakkak ki, haktır, gerçektir Lâkin onların çoğu bunu bilmezler 56- O, hem can veren, hem can alandır Ve hepiniz O'na döndürülüp götürüleceksiniz 57- Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi 58- De ki, "Allah'ın ihsanıyla ve rahmetiyle, yalnızca bunlarla sevinç duysunlar Bu, onların biriktirip durduklarından daha hayırlıdır" 59- De ki, "Baksanıza, Allah sizin için nice rızıklar indirdi, siz onlardan bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız" De ki, "Size Allah mı izin verdi, yoksa siz Allah'a iftira mı ediyorsunuz?" 60- Allah'a yalanı iftira edenler kıyamet gününü ne sanıyorlar? Allah, insanlara çok ihsanda bulunmuştur, lâkin insanların çoğu şükretmezler 61- Hangi işi yaparsan yap, Kur'ân'dan ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, biz sizin üzerinizde şahidiz Ne yerde, ne de gökte zerre kadar hiç bir şey Rabbinin gözünden kaçmaz Ne zerreden daha küçük, ne de ondan daha büyük! Ancak bunların hepsi apaçık bir kitaptadır 62- Açın gözünüzü! Allah'ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar 63- Onlar ki, iman etmişler ve Allah'a karşı gelmekten sakınmışlardır 64- Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır Allah'ın sözlerinde değişiklik yoktur İşte bu en büyük kurtuluştur 65- Habibim, onların lafları seni üzmesin Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah'ındır O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor 66 Açın gözünüzü! Göklerde kim var, yerde kim varsa hep Allah'ındır Allah'dan başkasına tapanlar dahi, Allah'a ortak koştuklarına uymuş olmuyorlar, ancak zanna uymuş oluyorlar Ve yalandan başka bir şey söylemiyorlar 67- O, öyle bir Allah'dır ki, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi, göresiniz diye de gündüzü yaptı Elbette bunda söz dinleyecek olan bir kavim için âyetler (ibretler) vardır 68- Dediler ki: "Allah, kendine çocuk edindi" O, böyle şeylerden münezzehtir O, müstağnidir Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur Bu hususta elinizde hiç bir delil yoktur Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi neden söylüyorsunuz? 69- De ki: Allah'a iftira edenler elbette felah bulmazlar 70- Dünyadaki zevkler çabuk biter Sonra dönüşleri bize olacaktır Daha sonra da inkâr ettiklerinden dolayı o çetin azabı biz onlara tattıracağız 71- Bir de onlara Nuh'un kıssasını oku: Hani o bir zamanlar kavmine demişti ki: "Ey kavmim, eğer benim aranızda duruşum ve Allah'ın âyetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa, şunu bilin ki, ben yalnızca Allah'a dayanmışımdır, artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün gücünüzle karar veriniz Sonra bu işiniz size dert olmasın Sonra bana ne yapacaksanız yapın, bana mühlet de vermeyin" 72- Eğer yüz çevirirseniz çevirin, ben de sizden bir ücret istemedim ya! Benim mükafatımı ancak Allah verir Ve ben O'nun emrine boyun eğen müslümanlardan olmakla emrolundum 73- Buna rağmen yine de onu inkâr ettiler Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık Ve onları yeryüzüne halifeler yaptık Âyetlerimizi inkâr edenleri ise suda boğduk Bak işte uyarılanların akıbeti nasıl oldu 74- Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik Onlara açık mucizelerle geldiler Fakat onlar bir defa yalan dediklerine sonuna kadar bir türlü inanmadılar İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz 75- Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u âyetlerimizle Firavun'a ve cemaatine gönderdik İman etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular 76- Kendilerine tarafımızdan hak gelince, "Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir" dediler 77 Musa dedi ki, "Size hak gelince, ona böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir?" Halbuki sihirbazlar iflah olmazlar 78- Dediler ki: "Sen bizi, atalarımızdan kalan yoldan çeviresin de yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanmayız" 79- Firavun da: "Bana bütün bilgili sihirbazları toplayıp getirin!" dedi 80- Sihirbazlar gelince, Musa onlara: "Ortaya ne atacaksanız atın!" dedi 81- Onlar ortaya atınca Musa dedi ki, "Sizin yaptığınız şey sihirdir Muhakkak ki, Allah onu iptal edecektir Şüphe yok ki, Allah fesatçıların işlerini düze çıkarmaz" 82-Allah, hakkın hak ve gerçek olduğunu kelimeleriyle ispat eder, günahkârların hoşuna gitmese de 83- Firavun ve adamlarının kendilerini belaya uğratacağı korkusundan dolayı Musa'ya kendi kavminin bir oymağından başka kimse iman etmedi Çünkü orada Firavun çok üstün idi ve o kesinlikle aşırı giden taşkınlardandı 84- Musa dedi ki: "Ey kavmim! Siz gerçekten Allah'a iman ettinizse, O'na samimiyetle teslim olan müslümanlardan oldunuzsa artık O'na güvenin!" 85- Onlar da: "Biz Allah'a güvendik Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavmin fitnesine uğratma!" dediler 86- "Bizi rahmetinle o kâfir kavmin elinden kurtar!" 87- Biz Musa ile kardeşine şöyle vahyettik: "Kavminiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın ve namazı kılın ve müminlere müjde verin" 88- Musa dedi: "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler" 89- Allah buyurdu: "Her ikinizin de duası kesinlikle kabul olundu Siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin Kendini bilmeyenlerin yoluna sakın uymayın" 90- Ve sonra İsrailoğulları'nı denizden aşırdık Firavun, düşmanca saldırmak için derhal adamlarını ve askerlerini arkalarına düşürdü Ta ki, suda boğulmaya başlayınca "İnandım, gerçekten de İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka tanrı yoktur Ben de ona teslim olanlardanım" dedi 91- Şimdi mi? Oysa bundan önce hep isyan etmiştin ve fesatçılardan idin 92- Biz de bugün senin bedenini arkandan gelenlere bir ibret olsun diye kurtaracağız Bununla beraber, insanların birçoğu âyetlerimizden yine de gafildirler 93- Gerçekten İsrailoğulları'nı çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara hoş nimetlerden rızıklar verdik Anlaşmazlığa düşmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu Şüphe yok ki, Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir 94- Sana indirdiklerimizde herhangi bir şüpheye düşersen, senden önce kitap okuyanlara sor Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir Sakın şüphe edenlerden olma! 95- Ve sakın Allah'ın âyetlerini inkar edenlerden olma, sonra hüsrana uğrayanlardan olursun 96- Doğrusu, aleyhlerinde Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar imana gelmezler 97- Onlara bütün mucizeler hep birden gelse, yine de o acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar 98- Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı? Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk 99- Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi O halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın? 100- Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah bir uğursuzluk yükler 101- De ki: "Göklerde ve yerde olup bitenlere dikkatle bakın!" Fakat o uyarmalar ve o âyetler, iman etmeyen bir kavme fayda vermez ki! 102- Onlar, kendilerinden önce gelmiş geçmiş olanların uğradıkları felaket günleri gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki, "Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerden olacağım" 103- Sonra biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız İşte biz böyleyiz Müminleri kurtarmak üzerimize düşen bir görevdir 104- De ki: "Ey insanlar! Eğer benim dinimde bir şüpheniz varsa, şunu bilin ki, Allah'ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam Lâkin sizin de canınızı alacak olan Allah'a taparım Bana müminlerden olmam emredilmiştir" 105- "Ayrıca yüzünü tevhid dininden ayırma ve sakın müşriklerden olma!" (diye emrolundum) 106- "Ve Allah'dan başka, sana faydası da, zararı da dokunmayacak olan şeylere yalvarma! Eğer yalvarırsan, o zaman hiç şüphesiz sen zalimlerden olursun 107 Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O'ndan başka giderecek yoktur Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O'nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur O, lütfunu dilediği kuluna nasip eder Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir 108 De ki: "Ey insanlar! İşte size Rabbinizden hak geldi Artık kim hidayeti kabul ederse kendi canı için kabul etmiş olur Kim sapıklık ederse kendi zararına sapıklık etmiş olur Ve ben sizin üzerinize vekil değilim" 109- Sana vahyolunana uy! Ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret Çünkü O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiRa'd Sûresi Açıklama Ra'd Sûresi, 43 (kırküç) âyet olup Mekke'de mi, Medine'de mi indiği hakkında ihtilaf vardır Sûrenin muhtevası göz önüne alınırsa Mekke'de indiğini söyleyenlerin görüşü biraz daha ağırlık kazanır Sûrenin onüçüncü âyetinde gök gürültüsü manasına gelen "er-Ra'd" kelimesi zikredildiği için sûreye bu ad verilmiştir Meali 1 Elif, Lâm, Mîm, Ra İşte bunlar sana o kitabın âyetleridir ve sana Rabbinden indirilen haktır Lâkin insanların çoğu iman etmezler 2 Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi Her biri belli bir vakte kadar akar gider Bütün işleri O yönetiyor Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz 3 Yeryüzünü enine boyuna yayıp döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar meydana getiren ve yeryüzünde meyvelerin hepsinden iki çift yapan O'dur Sürekli olarak gece ile gündüzü birbirine dolamaktadır Düşünecek olan bir kavim için bunda muhakkak ki, ibretler vardır 4 Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar vardır Üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, hepsi bir tek su ile sulanır Halbuki meyvelerinde birini öbürüne üstün kılıyoruz Aklı eren bir kavim için bunda muhakkak ibretler vardır 5 Eğer şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların şu sözleridir: "Biz toprak olup gittikten sonra mı, yani biz gerçekten yeniden mi yaratılacağız?" İşte bunlar Rablerini inkâr etmişlerdir Bunlar boyunlarında demir halkalar bulunanlardır Ve işte bunlar cehennemliktirler, orada ebedî kalacaklardır 6 Ayrıca senden iyilikten önce hemen kötülüğü getirmeni isterler Oysa daha önce onlara misal olacak cezalar gelip geçmiştir Ve gerçekten Rabbin, zulümlerine karşılık insanlara mağfiret sahibidir Bununla beraber Rabbinin azabı da cidden çok çetindir 7 O kâfirler: "Rabbinden ona bir mucize indirilmeli değil miydi?" derler Sen bir uyarıcıdan başka bir şey değilsin ve her kavim için bir hidayetçi vardır 8 Her dişinin neye gebe olduğunu Allah bilir Ve rahimler ne eksiltir, ne arttırır, onu da bilir O'nun katında her şeyin bir ölçüsü vardır 9 Allah görünmeyeni de bilir, görüneni de Büyüktür ve yücelerden yücedir 10 Sizden sözü gizleyenle açığa vuran, gece gizlenenle gündüz açığa çıkan, O'nun açısından eşittir (hepsini görür ve bilir) 11 Her insan için önünden ve arkasından takip edenler vardır Allah'ın emrinden dolayı onu gözetirler Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkan yoktur Onlar için Allah'dan başka bir veli de bulunmaz 12 Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve o yağmur yüklü bulutları meydana getiren O'dur 13 Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler O yıldırımlar gönderir, onunla dilediğini çarpar Onlar Allah hakkında mücadele edip duruyorlar Oysa Allah'ın çarpması pek çetindir 14 Gerçek dua O'nadır O'nun dışında yalvarıp durdukları ise onlara hiçbir şeyle cevap veremezler Onlar olsa olsa ağzına su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez Kâfirlerin duası hep bir sapıklık içindedir 15 Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a secde ederler 16 De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'dır" De ki: "Allah'dan başkalarını, o kendi kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar verebilenleri dostlar mı ediniyorsunuz?" De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç karanlıklarla aydınlık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, O'nun gibi yaratan birtakım ortaklar buldular da, bu yaratış kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: "Allah, her şeyi yaratandır O, birdir Her şeye üstün ve kahredicidir" 17 Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi miktarlarınca sel olup aktılar Sel de suyun yüzüne çıkan bir köpük yüklendi Bir zinet eşyası veya bir değerli mal yapmak için, ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük meydana gelir İşte Allah hak ile batılı böyle çarpıştırır Fakat köpük atılır gider, insanlara faydası olan ise yerde kalır İşte Allah böyle misaller verir 18 Rablerinin emirlerine uyanlar için daha güzeli vardır O'na itaat etmeyenler ise, yeryüzünde bulunan ne varsa hepsi kendilerinin olsa da onu ve bir o kadarını bütünüyle kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi İşte onlar, hesabın kötüsü kendileri için olanlardır Varacakları yer de cehennemdir Orası da ne fena yataktır 19 Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan bir kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak üstün akıllı ve temiz vicdanlı kimseler idrak ederler 20 Onlar ki, Allah'ın ahdini yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar 21 Ve onlar ki, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeye riayet ederler ve Rablerine saygı gösterirler ve hesabın kötülüğünden korkarlar 22 Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır 23 Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler: 24 "Sabrettiğiniz için size selam olsun Ahiret yurdu ne güzeldir!" 25 Allah'ın ahdini misak ile belgeledikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiği bağlantıları koparanlar ve yeryüzünü bozguna verenler varya, işte lanet olsun onlara! Ve yurdun kötüsü de onlaradır 26 Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar Oysa düna hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir 27 Yine o iman etmeyenler diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir âyet indirilseydi ya" De ki: "Hakikaten Allah, dilediğini şaşırtır ve kendisine gönül vereni de hidayete erdirir" 28 Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah'ın zikri ile yatışır 29 Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir! 30 İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân'a küfredip dururlarken, sen onlara sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın De ki: "O Rahmân benim Rabbimdir, O'ndan başka tanrı yoktur Ben O'na dayandım, tevbem de O'nadır 31 Bir Kur'ân ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa (o yine bu Kur'an olurdu) Fakat emir bütünüyle Allah'ındır İman edenler, kâfirlerden ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidayet buyururdu O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak Nihayet Allah'ın vaadi gelecek Muhakkak ki, Allah vaad ettiği zamanı şaşırmaz 32 Andolsun ki, senden önceki peygamberlerle de alay edildi Ben de o kâfirlere bir süre için meydan verdim Sonra da tuttum onları cezalandırdım O vakit azabım nasıl imiş (gördüler) 33 Bütün kazandıklarıyla her bir nefsin üzerinde böylesine hükümran olan başka kim vardır? Böyle iken tuttular da Allah'a ortaklar uydurdular De ki: "Onlara isimler verip durun bakalım Siz O'na yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz? Yoksa anlamı olmayan kuru bir laf mı? Doğrusu küfre sapanlara kendi oyunları güzel gösterildi de yoldan saptırıldılar Allah her kimi saptırırsa, artık onu yola getirecek kimse yoktur 34 Onlara dünya hayatında bir azap vardır Ahiret azabı ise elbette daha çetindir Onları Allah'dan koruyacak da yoktur 35 Müttakilere vaad olunan cennetin misali şöyledir: Altından ırmaklar akar durur, yemişleri süreklidir, gölgeleri de İşte bu, takva yolunu tutanların akıbetidir Kâfirlerin akıbeti de ateştir 36 Bir de kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen (vahiy) le sevinç duyuyorlar Bununla beraber hizipleşenlerden, âyetlerin bir kısmını inkâr edenler de vardır De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla emrolundum Ben O'na davet ediyorum, dönüşüm de O'nadır" 37 Ve işte biz o Kur'ân'ı Arapça bir hüküm olarak indirdik Yemin olsun ki, eğer sen, sana vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu 38 Andolsun ki, biz senden önce de peygamberler gönderdik Onlara da eşler ve çocuklar verdik Allah'ın izni olmadan herhangi bir âyet getirmek ise hiçbir peygamberin haddi değildir Her ecel için bir yazı vardır 39 Allah dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır Ana kitap O'nun katındadır 40 Onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek, yahut seni, onu görmeden vefat ettirsek, yine de sana düşen sadece tebliğ etmek, bize düşen de hesaba çekmektir 41 Görmüyorlar mı ki, biz yeri etrafından eksiltip duruyoruz Allah öyle hükmeder ki, O'nun hükmünü engelleyecek kimse yoktur O çok hızlı hesap görür 42 Onlardan öncekiler de hileler yapmışlardı Fakat sonuçta bütün hileler(in cezası) Allah'a aittir Her nefsin ne kazandığını O bilir Bu dünyanın akıbetinin kime ait olduğunu kâfirler de yakında bilecekler 43 O kâfirler: "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin" diyorlar De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)" |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiYûsuf Sûresi Açıklama Yusuf suresi, 111 (yüzonbir) âyet olup 1,2 ve 3 âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir Sûrenin başından sonuna kadar Yusuf Peygamber'den bahsedildiği için bu adı almıştır Meali 1 Elif, Lâm, Râ İşte bunlar sana o açık seçik kitabın âyetleridir 2 Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik 3 Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu 4 Hani bir vakitler Yusuf, babasına demişti ki: "Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm" 5 (Babası) "Yavrucuğum! "dedi, "rüyanı kardeşlerine anlatma Sonra sana bir tuzak kurarlar Çünkü şeytan insanın açıkça düşmanıdır" 6 "Ve işte böyle, Rabbin seni seçecek ve sana rüya tabirinden bilgiler öğretecek Bundan önce ataların İbrahim'e ve İshak'a tamamladığı gibi, nimetini hem sana, hem de Yakup soyuna tamamlayacaktır Muhakkak ki, Rabbin alîmdir, hakîmdir" 7 Andolsun ki, Yusuf ve kardeşleri kıssasında soranlara ibret alacak âyetler vardır 8 Hani demişlerdi ki: "Yusuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgili, biz ise güçlü ve tutkun bir grubuz Doğrusu, babamız belli ki, çok açık bir yanılgı içindedir" 9 "Yusuf'u öldürün, ya da bir yere atın ki, babanızın yüzü (sevgisi) size kalsın, sonra yine salih bir kavim olursunuz" 10 İçlerinden bir söz sahibi şöyle dedi: "Yusuf'u öldürmeyin, bir kuyunun dibine bırakın da ordan geçen kafilenin biri onu bulup alsın Eğer yapacaksanız böyle yapın" 11 Dediler ki: "Ey babamız! Sen bize Yusuf için neden güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini istiyoruz" 12 "Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin, oynasın Kesinlikle biz onu koruruz" 13 Babaları dedi ki: "Onu götürmeniz beni üzer, korkarım ki onu kurt yer de sizin haberiniz bile olmaz" 14 Dediler ki: "Vallahi biz böyle güçlü kuvvetli bir topluluk iken, buna rağmen onu kurt yerse, o zaman biz kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olmuş oluruz" 15 Nihayet kardeşleri, Yusuf'u alıp götürdüler ve kuyunun dibine bırakmaya topluca karar verdiler Biz de ona şöyle vahyettik: "Andolsun ki, sen onlara ilerde hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin" 16 Ve yatsı vakti, ağlayarak babalarına geldiler 17 Dediler ki: "Ey babamız! Biz gittik, aramızda yarış yapıyorduk Yusuf'u da eşyamızın yanına bırakmıştık Bir de baktık ki, onu kurt yemiş şu anda biz doğru da söylesek, yine de sen bize inanacak değilsin" 18 Bir de gömleğinin üzerinde yalandan bir kan getirmişlerdi Babaları dedi ki: "Hayır, nefisleriniz aldatmış da size bir iş yaptırtmış Artık bana güzel bir sabır gerekiyor Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak Allah'dır" 19 Daha sonra bir kafile gelmiş, sucularını da göndermişlerdi Vardı, kovasını kuyuya saldı, "Müjde hey, müjde! İşte bir çocuk!" dedi Ve onu satılık bir mal olarak gizleyip korudular Allah ise onların ne yapacaklarını biliyordu 20 Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar Ona fazla önem vermemişlerdi 21 Onu satın alan Mısırlı, eşine dedi ki: "Buna güzel bak Bize faydalı olabilir, ya da evlat ediniriz" Yusuf'u böylece oraya yerleştirdik Ona rüyaların tabirini de öğrettik Allah emrinde galiptir Fakat insanların çoğu bunu bilmezler 22 O, tam erginlik çağına gelince, kendisine ilim ve hüküm verdik İşte biz, güzel iş yapanları böyle mükafatlandırırız 23 Derken, evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden murad alıp yararlanmak istedi Kapıları kilitledi ve "Haydi beri gel!" dedi Yusuf: "Allah'a sığınırım! Muhakkak ki, o (kocan), benim efendim, bana çok güzel baktı Doğrusu zalimler hiç iflah olmazlar" dedi 24 O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu Eğer Rabbinin burhanını görmese idi Yusuf da ona özenip gitmişti Aslında ondan fuhşu ve fenalığı uzak tutalım diye böyle olmuştu Çünkü o bizim ihlasa erdirilmiş kullarımızdan biriydi 25 İkisi de kapıya koştular Hanım, onun gömleğini arkadan yırttı Ve kapının yanında hanımın efendisiyle karşı karşıya geldiler Hanım hemen dedi ki: "Senin eşine fenalık yapmak isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya acı bir azaba uğratılmaktan başka ne olabilir?" 26 Yusuf: "kendisi benden yararlanmak istedi" dedi Hanımın akrabasından biri de şöyle şahitlik etti: "Eğer gömleği önden yırtılmış ise hanım doğru söylemiştir, o zaman bu, yalancılardandır" 27 "Yok eğer gömleği arkadan yırtılmış ise hanım yalan söylemiştir, o zaman bu doğru söyleyenlerdendir" 28 Ne zaman ki, gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu gördü, o zaman dedi ki: "Bu iş, siz kadınların tuzağındandır Gerçekten de sizin tuzağınız çok büyüktür" 29 "Yusuf! Sakın sen bundan bahsetme! Kadın! Sen de günahından dolayı istiğfar et Sen gerçekten günahkarlardan oldun" 30 Şehirde bazı kadınlar da "Azizin karısı, delikanlısından murad almaya kalkmış, sevgi yüreğini yakıp kavuruyormuş, görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli" dediler 31 Azizin karısı, onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara mükellef bir sofra hazırladı Her birine bir bıçak verdi, beri taraftan da Yusuf'a "çık karşılarına" dedi Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve (şaşkınlıkla) ellerini kestiler Dediler ki: "Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa olsa yüce bir melektir" 32 "İşte" dedi, "bu gördüğünüz, beni hakkında kınadığınız (gençtir) Yemin ederim ki, ben bunun nefsinden yararlanmak istedim de o, namuslu davrandı Yine yemin ederim ki, emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana atılacak ve kesinlikle zelillerden olacaktır" 33 Yusuf dedi ki: "Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettikleri şeyden daha sevimlidir Eğer sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzak tutmazsan, ben onların tuzağına düşerim ve cahillik edenlerden olurum" 34 Bunun üzerine Rabbi, onun duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti Muhakkak ki O, evet O, hakkiyle işiten, hakkiyle bilendir 35 Bu kadar delili gördükleri halde, sonra yine de Yusuf'u bir süre için zindana atma düşüncesi ağır bastı 36 Zindana onunla birlikte iki delikanlı daha girdi Birisi dedi ki: "Rüyada kendimi şarap sıkarken gördüm" Öteki de dedi ki: "Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı, kuşların da ondan yediğini gördüm Bize bunun yorumunu haber ver Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz" 37 Yusuf dedi ki: "Size yiyecek olarak verilecek bir yemek gelmeden önce onun tabirini size bildiririm Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir Çünkü ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir kavmin dinini terkettim" 38 "Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum Bizim, Allah'a hiçbir şeyi ortak tutmamız olmaz Bu, bize ve insanlara Allah'ın bir lutfudur Fakat insanların çoğu şükretmezler" 39 "Ey benim zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok tanrılar mı daha hayırlı, yoksa herşeye hakim ve galip olan bir tek Allah mı?" 40 "Sizin Allah'ı bırakıp da o taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım isimlerden başka bir şey değildir Bunlara tapmanız için Allah hiçbir delil indirmiş değildir Hüküm ancak Allah'a aittir: O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti İşte dosdoğru din budur Fakat insanların çoğu bunu bilmezler" 41 "Ey benim zindan arkadaşlarım! Biriniz efendisine yine şarap sunacak Diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecekler İşte öğrenmek istediğiniz iş böylece halloldu" 42 Yusuf, hapisten kurtulacağına inandığı o ikiden birine dedi ki: "Beni efendinin yanında an" (Benden söz et ki, beni kurtarsın) Fakat Şeytan, ona, efendisinin yanında anmayı unutturdu Bu yüzden Yusuf, daha yıllarca zindanda kaldı 43 Bir gün melik (hükümdar) dedi ki: "Ben rüyamda yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin" 44 Dediler ki: "Rüya dediğin şey karmakarışık hayallerdir Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz" 45 O ikiden kurtulmuş olanı nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: "Ben size o rüyanın tabirini haber veririm, hemen beni gönderin" 46 "Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor Ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim, onlar da (senin kadrini) bilirler" 47 Dedi ki: "Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka " 48 "Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek" 49 "Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsülleri) sıkıp faydalanacak" 50 O hükümdar "Onu bana getirin" dedi Emir üzerine Yusuf'a gönderilen adam yanına gelince, Yusuf ona dedi ki: "Haydi efendine geri dön de, ona sor bakalım, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki, Rabbim, onların oyunlarını çok iyi bilir" 51 Hükümdar, o kadınlara "Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız?" dedi Onlar "Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık bilmiyoruz" dediler Aziz'in, karısı da: "Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı Aslında onun nefsinden ben murad almak istedim O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır" dedi 52 (Yusuf dedi ki): İşte bu şunun içindir: Bilsin ki, ben ona arkasından hainlik etmedim Gerçekten Allah hainlerin hilesini başarıya ulaştırmaz 53 Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder Ancak Rabbimin rahmetiyle yarlığadığı müstesna Muhakkak ki, Rabbim bağışlayıcı ve merhametlidir 54 Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, kendime tahsis edeyim" Sonra onunla konuşunca da: "Sen bugün yanımızda gerçekten büyük bir mevki sahibisin, güvenilir birisin" dedi 55 O da, ona dedi ki: "Beni bu ülkenin hazineleri üzerine getir Çünkü iyi korurum, iyi bilirim" 56 Ve işte biz böylece Yusuf'u o yerde temkin ettik (yerleştirdik) Neresinde isterse orada makam tutuyordu Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz Ve iyilik edenlerin mükafatını zayi etmeyiz 57 İman edip takva yolunu tutanlar için elbette ahiret mükafatı daha hayırlıdır 58 (Bir gün) Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler ve onun yanına girdiler O, onları görür görmez tanıdı, oysa onlar onu tanıyamamışlardı 59 Ne zaman ki onların bütün hazırlıklarını tamamladı, o zaman dedi ki: "Babanızdan olan öbür kardeşinizi de bana getirin Görüyorsunuz ya, ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım" 60 "Siz eğer onu bana getirmezseniz, bir daha size hiç kile yok, (bir ölçek bile zahire alamazsınız) yanıma da yaklaşmayın" 61 Dediler ki: "Onun için babasından izin almaya çalışacağız Her hâlü kârda bunu yapacağz" 62 Yusuf bir taraftan da adamlarına tenbih etti: "Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki ailelerinin yanına dönünce farkına varırlar ve belki yine gelirler" dedi 63 Böylece dönüp babalarına geldikleri vakit, dediler ki: "Ey babamız! Bizden ölçek menedildi (bize zahire verilmeyecek) Bu kere kardeşimizi de bizimle gönder ki, ölçek alabilelim Biz onu kesinlikle koruyacağız" 64 Babaları dedi ki: "Ben onu size nasıl emanet ederim? Ya bundan önce kardeşini emanet ettiğimde olan gibi olursa! En hayırlı koruyucu Allah'dır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir" 65 Derken yüklerini açtılar ve sermayelerini kendilerine geri verilmiş olarak buldular Dediler ki: "Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayelerimiz de bize iade edilmiş Bununla yine ailemize zahire alır getiririz, kardeşimizi de koruruz, üstelik bir yük daha fazla zahire alırız Zaten bu aldığımız pek az bir zahiredir" 66 Babaları dedi ki: "Hepiniz çaresiz kalmadıkça onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah'dan bir yemin vermedikçe, onu, kesinlikle sizinle göndermem" Onlar da Allah'a and içerek babalarına söz verince, babaları dedi ki: "Bu söylediklerinize Allah vekildir" 67 Ve dedi ki: "Ey yavrularım! (şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin Gerçi ben ne yapsam, Allah'ın takdirini sizden engelleyemem Hüküm yalnızca Allah'ındır Onun için bütün tevekkül edenler O'na tevekkül etmelidirler" 68 Ne zaman ki, şehre vardılar, o zaman babalarının kendilerine emrettiği şekilde girdiler (Gerçi bu şekilde girmeleri) onlar hakında Allah'ın takdir ettiği hiçbir şeyi önleyemezdi, bu sadece Yakub'un içinden geçirdiği bir isteğin yerine getirilmesi oldu Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik Fakat insanların çoğu bunu bilmezler 69 Yusuf'un yanına girdikleri vakit, o, kardeşini (Bünyamin'i) yanında alıkoydu Dedi ki: "Bilesin, ben, senin kardeşinim! İşte bundan dolayı onların yapacaklarına sakın üzülme!" 70 Sonra onların bütün hazırlıklarını görünce, su kabını kardeşinin yükünün içine koydu Sonra bir tellal şöyle bağırdı: "Hey kervan! Siz hırsızsınız, hırsız!" 71 Bunlara döndüler de dediler ki: "Ne arıyorsunuz? 72 Onlar da dediler ki: "Hükümdarın su kabını arıyoruz Onu bulup getirene bir yük zahire var Üstelik o tas bana zimmetlidir" 73 "Allah'a yemin ederiz ki," dediler, "Muhakkak siz de anlamışsınızdır ya, biz buraya fesat çıkarmak için gelmedik Biz hırsız da değiliz" 74 "Peki yalancı çıkarsanız onun (hırsızlık edenin) cezası nedir?" dediler 75 "Kimin yükünde çıkarsa, o kendisi onun cezasıdır Biz zalimlere işte böyle ceza veririz" 76 Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin eşyalarından önce onların eşyalarını aramaya başladı Sonra su kabını kardeşinin yükünün içinden çıkardı İşte Yusuf'a biz böyle bir oyun öğrettik Melikin kanunlarına göre, kardeşini alıkoymasına imkan yoktu Ancak Allah dilerse o başka Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz Ve her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır 77 Dediler ki: "Eğer o çalmışsa, daha önce bunun kardeşi de çalmıştı" O vakit Yusuf bunu içine attı, onlara hiç belli etmeden: "Siz çok fena bir mevkidesiniz, ne sıfat verdiğinizi Allah çok iyi biliyor" dedi 78 Dediler ki: "Ey vezir! Emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var Onun için yerine birimizi al Gerçekten de biz seni iyilik edenlerden görüyoruz" 79 O dedi ki: "Eşyamızı yanında bulduğumuzdan başkasını tutuklamaktan Allah korusun Çünkü öyle yaparsak zalimlerden oluruz" 80 Ne zaman ki, onlar, onu kurtarmaktan ümit kestiler, o zaman fısıldaşarak oradan uzaklaştılar Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına ahit aldığını ve daha önce Yusuf konusunda ettiğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar ben artık burdan ayrılmam Allah, hüküm verenlerin en hayırlısıdır" 81 "Siz dönün de babanıza deyin ki: Ey babamız! İnan ki, oğlun hırsızlık yaptı Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz Yoksa gaybın bekçileri değiliz" 82 "Hem orada bulunduğumuz şehir halkına, hem içinde bulunduğumuz kervana sor Ve emin ol ki, biz kesinlikle doğru söylüyoruz" 83 Babaları dedi ki: "Hayır, sizi nefisleriniz altadıp bir işe sürüklemiş Artık bana güzel güzel sabretmek düşüyor Belki Allah hepsini birden bana geri getirir Çünkü O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir" 84 Ve onlardan yüz çevirdi de: "Ey Yusuf'un ateşi, yetti artık, yetti!" dedi Ve üzüntüden gözlerine ak düştü Artık yutkunuyor da yutkunuyordu 85 Dediler ki: "Hâlâ Yusuf'u sayıklayıp duruyorsun Allah'a yemin ederiz ki, sonunda eriyip gideceksin, tükenip helak olacaksın Hayret doğrusu!" 86 Dedi ki: "Ben hüznümü, kederimi ancak Allah'a şikayet ederim ve Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri de bilirim" 87 "Ey oğullarım, gidin, Yusuf'u ve kardeşini araştırın Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; zira kâfir kavimden başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez" 88 Sonra (Mısır'a gidip) onun huzuruna girince, dediler ki: "Ey şanlı vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz sıkıntı içindeyiz Pek az bir sermaye ile geldik Sen bize yine ölçek (zahire) ver, ayrıca sadaka da ihsan eyle Çünkü Allah sadaka verenleri muhakkak mükafatlandırır" 89 O dedi ki: "Siz cahilliğinizde Yusuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?" 90 Onlar "Yoksa sen, sahiden Yusuf musun?" dediler O da "Ben Yusuf'um, bu da kardeşim" dedi, "Doğrusu Allah, bizi, lutfuyla nimetlendirdi Gerçekten de kim Allah'dan korkar ve sabrederse, Allah, muhakkak ki, güzel işler yapanların mükafatını zayi etmez" 91 Dediler ki: "Allah'a yemin olsun, Allah seni bize üstün kıldı Biz gerçekten de büyük hata işlemiştik" 92 Yusuf dedi: "Bugün size bir ayıplama ve azarlama yoktur Allah, sizi, mağfiretiyle bağışlasın O, merhamet edenlerin en merhametlisidir" 93 Alın şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün, gözü açılır Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin" 94 Ne zaman ki, kafile (Mısır'dan) ayrıldı, öteden babaları dedi ki: "Eğer bana bunak demezseniz, doğrusu ben Yusuf'un kokusunu alıyorum" 95 Dediler ki: "Vallahi sen hâlâ o eski şaşkınlığındasın" 96 Fakat ne zaman ki, gerçekten müjdeci geldi, gömleği Yakub'un yüzüne koydu, hemen gözü açıldı "Ben size demedim mi, ben Allah'dan sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi 97 Dediler ki: "Ey babamız, bizim için Allah'a istiğfar eyle Biz gerçekten büyük günah işlemiştik" 98 Dedi ki: "Sizin için Rabbimden ilerde bağışlanma dileyeceğim Şüphesiz o çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir 99 Ne zaman ki, onlar Yusuf'un yanına vardılar, işte o zaman Yusuf anasını ve babasını kucakladı, yanına aldı ve "Buyurun Allah'ın dilemesiyle güven içinde Mısır'a girin" dedi 100 Anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine oturttu ve hepsi birden Yusuf için secdeye kapandılar Bunun üzerine Yusuf dedi ki: "İşte bu durum, o rüyamın çıkmasıdır Gerçekten Rabbim onu hak rüya kıldı Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu Doğrusu Rabbim dilediğine lutfunu ihsan eder Şüphesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir" 101 "Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!" 102 İşte bu, sana vahiyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir Yoksa onlar yapacaklarına karar verip mekir (oyun) yaparlarken sen yanlarında değildin 103 Sen ne kadar şiddetle arzulasan da, insanların çoğu iman edecek değildir 104 Buna karşılık onlardan herhangi bir ücret de istemiyorsun O Kur'ân, âlemlere ancak bir öğüttür 105 Bununla beraber göklerde ve yerde ne kadar âyet var ki, onunla yüz yüze gelirler de yine de yüz çevirip geçerler 106 Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a iman etmezler (imanlarına az çok bir şirk karıştırırlar) 107 Yoksa bunlar Allah'ın azabından hepsini saracak bir felaket gelmesinden veya farkında değillerken ansızın başlarına kıyametin kopuvermesinden güven içinde midirler? 108 De ki: İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah'a davet ediyorum Ben ve bana uyanlar (işte böyleyiz) Ben Allah'ı tesbih ederim ve ben müşriklerden değilim 109 Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de o memleketlerin halkındandı, onlar da kendilerine vahiy verdiğimiz birtakım erkeklerden başkası değillerdi Şimdi o yerlerde şöyle bir gezip görmediler mi? Kendilerinden önce gelip geçenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bir baksalar ya! Elbette ahiret yurdu müttakiler için daha hayırlıdır Hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız? 110 Nihayet peygamberleri (onların iman etmelerinden) ümit kesecek hale gelince ve kendilerinin yalancı durumuna düştüklerini sanınca, onlara yardımımız geldi, yetişti; dilediklerimiz kurtarıldı Suçlular topluluğundan bizim azabımız geri çevrilemez 111 Gerçekten de onların kıssalarında üstün akıllılar için bir ibret vardır Bu Kur'ân uydurulmuş herhangi bir söz değildir Lâkin kendisinden önce gelen kitapların tasdiki her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim için hidayet ve rahmettir |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim Mealiİbrâhim Sûresi Açıklama İbrahim sûresi, 52 (elliiki) âyet olup 28 ve 29 âyetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir 35-41 âyetler Hz İbrahim'in duasını ihtiva ettiği için sûreye bu ad verilmiştir Meali 1- Elif, Lâm, Râ Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik 2- O Allah'ın (yolu) ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur Şiddetli bir azabdan dolayı vay kâfirlerin haline! 3- Onlar, o kimselerdir ki dünya hayatını ahirete tercih ederler, (insanları) Allah'ın yolundan çevirirler ve onun eğrilmesini isterler İşte bunlar, çok büyük bir sapıklık içindedirler 4- Biz, her peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın Bu itibarla Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir O her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir 5- And olsun ki Musa'yı âyetlerimizle gönderdik Ona şöyle dedik: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar, onlara Allah'ın (felaket) günlerini hatırlat Şüphe yok ki bunda her sabredip şükreden için nice ibretler vardır 6- Musa kavmine demişti ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın Çünkü O, bir vakit sizi Firâvun ailesinden kurtardı Onlar sizi işkencenin en kötüsüne sürüyorlar ve oğullarınızı kesip kadınlarınızı da diri bırakıyorladı Ve bunda Rabbinizden size büyük bir imtihan vardır" 7- Ve hatırlayın ki Rabbiniz size şöyle bildirmişti: Yüceliğim hakkı için şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir 8- Musa dedi ki: Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz, iyi biliniz ki Allah hepinizden zengindir, hamdedilmeye layıktır 9- Sizden öncekilerin; Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Onları, Allah'tan başkası bilmez Peygamberleri onlara mucizeler getirdi de onlar ellerini ağızlarına koydular ve dediler ki: "Biz sizinle gönderileni inkâr ettik ve bizi çağırdığınız şeyden de şüphe ve endişe içindeyiz" 10- Peygamberleri dedi ki: "Gökleri ve yeri yaratan, Allah hakkında da şüphe mi var? O, sizi günahlarınızı bağışlamak için çağırıyor ve belirlenmiş bir süreye kadar size müsade ediyor" Onlar da: "Siz sadece bizim gibi bir insansınız, bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz O halde bize apaçık bir delil getirin!" dediler 11- Peygamberleri onlara dediler ki: "(Evet) biz ancak sizin gibi bir insanız, ama Allah kullarından dilediğine nimetini lütfeder Ve Allah'ın izni olmadıkça bizim size bir delil getirmemize imkan yoktur Müminler ancak Allah'a dayansınlar 12- Bize yollarımızı göstermişken neden biz Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Elbette bize yaptığınız eziyetlere katlanacağız Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler" 13- İnkâr edenler peygamberlerine dediler ki: "Ya sizi mutlaka yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara: "Zâlimleri mutlaka helak edeceğiz" diye vahyetti 14- Ve Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerleştireceğiz Bu, makamımdan ve tehdidimden korkan içindir 15- (Peygamberler, düşmanlarına karşı) fetih istediler, ve her zorba inatçı hüsrana uğradı 16- Ardından da Cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir 17- Onu yutmaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecek ve her yandan ona ölüm gelecek, fakat o ölemez Arkasından da çetin bir azab gelecektir 18- Rabblerini inkâr edenlerin durumu tıpkı fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir küle benzer Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler İşte asıl uzak sapıklık budur 19- Gökleri ve yeri gerçekten Allah'ın yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi yok edip yepyeni bir halk getirir 20- Bu, Allah'a göre önemli bir şey değildir 21- (Kıyamet günü) İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkacaklar Ve zayıflar büyüklük taslayanlara şöyle diyecekler: "Bizler, sizlere uymuştuk Şimdi siz, Allah'ın azabından en ufak bir şeyi bizden savabilir misiniz?" Onlar da diyecekler ki: "Allah bizi hidayete erdirseydi, biz de size doğru yol gösterirdik Artık şimdi bizler sızlansak da sabretsek de birdir Çünkü kaçacak yerimiz yoktur" 22- İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: "Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Ben, önceden beni Allah'a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim" Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır! 23- İman edip salih ameller işleyenler ise, Rablerinin izniyle içinde sürekli kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetlere konulurlar Oradaki dirlik temennileri "selâm!"dır 24- Görmedin mi? Allah nasıl bir misal verdi Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir 25- (O ağaç) Rabbinin izniyle her zaman meyve verir Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller verir 26- Kötü sözün durumu da, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer 27- Allah, iman edenleri, dünya hayatında da, ahirette de sağlam bir söz üzerinde tutar; zalimleri de saptırır ve Allah, dilediğini yapar 28- Allah'ın nimetlerine nankörlükle karşılık veren ve sonunda milletlerini helak yurduna konduranları görmedin mi? 29- Onlar, cehenneme girecekler O ne kötü karargâhtır 30- Allah'ın yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular De ki: "Şimdilik eğleniniz! Çünkü varacağınız yer ateştir " 31- (Ey Muhammed!) İman eden kullarıma söyle: "Namazı dosdoğru kılsınlar, alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli (Allah için) harcasınlar" 32- Allah öyle bir Allah'tır ki; gökleri ve yeri yarattı, gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkardı; emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi, ırmakları da emrinize verdi 33- Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden ay ve güneşi, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi 34- O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi Allah'ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız! Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür 35- Hatırla ki; Bir zaman İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut! 36- "Rabbim! Çünkü onlar (putlar) insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular Şimdi kim bana uyarsa, o bendendir; kim bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan ve çok merhamet edensin 37- "Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt-i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler 38- "Ey Rabbimiz! Sen bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da şüphesiz bilirsin Çünkü yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz 39- "İhtiyarlık halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lutfeden Allah'a hamd olsun Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitir 40- "Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! duamı kabul et! 41- "Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!" 42- Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler 43- O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır 44- Ey Peygamber! İnsanları, azabın geleceği gün ile korkut O gün, zalimler şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir zamana kadar ertele de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım" Onlara: "Daha önce ahirete intikal etmeyeceğinize dair yemin etmemiş miydiniz?" denilir 45- Siz, kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz Onlara nasıl azab ettiğimiz size apaçık belli oldu Ve size misaller de vermiştik 46- Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun 47- O halde sakın Allah'ın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah her şeye galiptir, intikam sahibidir 48- O gün yeryüzü bir başka yere, gökler, başka göklere çevirilecek ve bütün varlıklar, kabirlerinden çıkıp bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah'ın huzuruna toplanacaklardır 49- O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün 50- Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar 51- Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezalandıracaktır Gerçekten Allah, hesabı çabuk görendir 52- Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiMeryem Sûresi Açıklama Meryem sûresi, 98 (doksansekiz) âyet olup Mekke'de nâzil olmuştur Bazı tefsircilere göre 58 âyet, bazılarına göre de 71 âyet Medine'de nâzil olmuştur Bu sûre, diğer bahisler yanında, özellikle Hz Meryem'den ve onun Hz İsa'yı dünyaya getirmesinden bahsetmesi sebebiyle "Meryem sûresi" adını almıştır Meali 1- Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd 2- Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyya'ya olan rahmetini anmadır 3- Bir zamanlar o, Rabbine gizlice (içinden) yalvarmıştı 4- Şöyle demişti: "Ey Rabbim! Şüphesiz (artık öyle bir durumdayım ki) benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım(ın saçı) bembeyaz alev gibi tutuştu Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım" 5- "Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek varislerden endişedeyim Karım da kısır bulunuyor Onun için katından bana bir çocuk ihsan et" 6- "Ki bana da mirasçı olsun, Yakub ailesine de mirascı olsun Rabbim, onu sen rızana kavuştur" 7- (Allah şöyle buyurdu): "Ey Zekeriyya! Şüphesiz biz sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz Bundan önce ona hiçbir adaş yapmadık" 8- Zekeriyya: "Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?" dedi 9- (Allah yahut Cebrail ona şöyle) dedi: "Dediğin gibidir, (fakat) Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır Nitekim bundan önce seni yarattım Halbuki sen hiçbir şey değildin" 10- Zekeriyya şöyle dedi: "Rabbim! Bana alâmet ver" Allah: "Senin alâmetin, sapasağlam olduğun halde, üç gün, üç gece insanlarla konuşamaz hale gelmendir" buyurdu 11- Nihayet (birgün konuşamayınca) mihrabdan kavmine karşı çıktı da onlara "Sabah ve akşam (Rabbinizi) tesbih edin" diye işaret etti 12- "Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl" (dedik) ve daha çocukken ona hikmet verdik 13- Hem de katımızdan bir merhamet ve (günahlardan) paklık verdik, o çok takva sahibi idi 14- Anne ve babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, zorba ve isyankâr değildi 15- Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği gün ona selam olsun 16- (Ey Muhammed!) Kur'ân'daki Meryem kıssasını da an (insanlara anlat) Hani o, ailesinden ayrılarak (evinin veya mescidin) doğu tarafında bir yere çekilmişti 17- Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu Biz ona meleğimiz (Cebrail)i gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü 18- Meryem: "Ben senden Rahmân (olan Allah) a sığınırım Eğer Allah'dan korkuyorsan (dokunma bana)" dedi 19- Melek: "Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim" dedi 20- Meryem: "Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır Ben iffetsiz de değilim" dedi 21- Melek: "Bu, dediğin gibidir Ancak Rabbin buyurdu ki: Bu (babasız çocuk vermek), bana pek kolaydır Hem biz onu nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız Hem, bu önceden (ezelde) kararlaştırılmış bir iştir" dedi 22- Nihayet (Allah'ın emri gerçekleşti) Meryem İsa'ya gebe kaldı ve o haliyle uzak bir yere çekildi 23- Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim" dedi 24- Melek, Meryem'e, aşağı tarafından şöyle seslendi "Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı" 25- "Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine devşirilmiş taze hurmalar dökülsün" 26- "Ye, iç, gözün aydın olsun Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahmân (olan Allah)a bir oruç (susmak) adadım Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım" de 27- Sonra Meryem onu (İsa'yı) yüklenerek kavmine getirdi Onlar (hayretler içinde şöyle) dediler: "Ey Meryem! doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın" 28- "Ey Harun'un kızkardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi" 29- Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi Onlar; "Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?" dediler 30- (Allah'ın bir mucizesi olarak İsa şöyle) dedi: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum O bana kitab verdi ve beni bir peygamber yaptı" 31- "Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti" 32- "Beni anneme hürmetkar kıldı Beni zorba ve isyankar yapmadı" 33- "Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir" 34- İşte hakkında (yahudilerle hıristiyanların) ihtilaf edip durdukları Meryemoğlu İsa'ya dair Allah'ın sözü budur 35- Çocuk edinmek asla Allah'ın şanına yakışmaz O bundan münezzehtir O, bir şeyin olmasını dilerse, ona sadece "ol" der, o da oluverir 36- "Şüphesiz benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz Allah'tır O halde ona ibadet edin, işte dosdoğru yol budur" 37- Ne var ki, fırkalar (yahudi ve hıristiyanlar) kendi aralarında ihtilafa düştüler O büyük (dehşetli) günü görecek kâfirlerin vay haline! 38- Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler 39- (Ey Muhammed!) İnsanların pişmanlık duyacağı ve işin bitmiş olacağı (kıyamet) günü ile onları uyar Onlar hâlâ gaflet içindedirler, onlar iman etmezler 40- Şüphesiz biz bütün yeryüzüne ve üzerindekilere varis olacağız Ve onlar da mutlaka bize döndürüleceklerdir 41- Kur'ân'da İbrahim'i(n kıssasını da) an Şüphesiz ki o, sıddık (özü, sözü doğru) bir peygamberdi 42- O, bir zaman babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?" 43- "Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi O halde bana uy da, seni doğru bir yola eriştireyim" 44- "Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahmân (olan Allah)a âsî oldu" 45- "Babacığım! Doğrusu ben korkarım ki, sana Rahmân'dan bir azab dokunur da şeytana (cehennemde arkadaş) olursun" 46- Babası "Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer (onları kötülemekten) vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım (gerçektenveya söz ile- sana taş atarım) Haydi uzun bir müddet benden uzak ol" dedi 47- İbrahim şöyle dedi: "Selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim Çünkü o, bana çok lütufkârdır" 48- "Ben, sizden ve Allah'tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua (ibadet) ederim Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım" 49- İbrahim, kavminden ve onların Allah'tan başka ibadet ettikleri şeylerden uzaklaşınca, biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u ihsan ettik Ve hepsini de peygamber yaptık 50- Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk Hepsine de dillerde güzel ve yüksek bir övgü verdik 51- Kur'ân'da Musa'yı da an; Şüphesiz ki o, ihlaslı bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi 52- Biz ona Tur dağının sağ yanından seslendik ve onu hususi bir konuşmada bulunmak üzere kendimize yaklaştırdık 53- Rahmetimizden de ona, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ihsan eyledik 53- Rahmetimizden de ona, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ihsan eyledik 54- Kur'ân'da İsmail'i de an; çünkü o, vaadine sadık bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi 55- Ailesine ve çevresine namaz kılmayı ve zekat vermeyi emrederdi ve Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti 56- Kitapta İdris'i de an; çünkü o, çok sadık (özü, sözü pek doğru) bir peygamberdi 57- Biz onu yüce bir yere yükselttik 58- İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan ve gemide Nuh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrail'in soyundan, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdir Kendilerine Rahmân (olan Allah)ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı 59- Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir (Cehennemdeki "Gayya" vadisini boylayacaklardır) 60- Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır Bunlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır 61- O cennet, Rahmân (olan Allah)ın kullarına görmedikleri halde vadettiği "Adn" cennetleridir Şüphesiz O'nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır 62- Onlar orada boş bir söz işitmezler Ancak "Selam" işitirler Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır 63- İşte kullarımızdan takva sahibi olanlara vereceğimiz cennet budur 64- "(Cebrail dedi ki: Ey Muhammed!) "Biz senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz Önümüzdeki ve ardımızdaki (bütün geçmiş ve gelecek şeyler) ve bunların arasındakiler hep O'nundur Rabbin de (seni) unutmuş değildir?" 65- O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir O halde, O'na ibadet et ve O'na ibadet etmekte sabırlı ol Hiç sen Allah'ın ismini taşıyan başka birini bilir misin? 66- Halbuki insan şöyle der: "Ben öldüğüm zaman, ileride gerçekten diri olarak (mezardan) çıkarılacak mıyım?" 67- O insan, daha önce hiçbir şey değilken kendisini yoktan var ettiğimizi hatırlamaz mı? 68- Rabbine andolsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler) 69- Sonra her zümreden Rahmân'a karşı en ziyade isyankâr hangileri ise, muhakkak ayırıp atacağız 70- Sonra o cehenneme atılmaya layık olanların kimler bulunduğunu elbette biz daha iyi biliriz 71- İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür 72- Sonra Allah'dan korkup, sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan cehennemde bırakacağız 73- Âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman, o inkâr edenler, iman edenlere dediler ki :"Bu iki zümreden (Mümin ve kâfirlerden) hangisi mevki bakımından daha iyi, meclis ve topluluk itibariyle daha güzeldir?" 74- Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişce daha güzel nice asırlar halkını helak etmişizdir 75- Onlara de ki: "Kim sapıklık içinde ise, Rahmân ona mal ve evlatça ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, yahut kıyamet günü cehennemi gördükleri vakit, artık bilecekler kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış 76- Allah, hidayeti kabul edenlere, daha çok hidayet verir Baki kalacak olan salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç bakımından da daha hayırlıdır 77- Şimdi âyetlerimizi inkâr eden ve "Elbette bana mal ve evlat verilecektir" diyen adamı gördün mü? 78- O (kâfir), gaybı mı bildi? Yoksa Rahmân (olan Allah) katından bir söz mü aldı? 79- Hayır, asla öyle değil; biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız 80- O söylediği (mal ve evlat gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir 81- Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'dan başka ilâh edindiler 82- Hayır, (zannettikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır 83- Görmedin mi? Biz şeytanları o kâfirler üzerine musallat ettik Onları (günaha) kışkırtıp duruyorlar 84- Öyleyse onların hemen azaba uğratılmalarını isteme Biz onların (ecel) günlerini sayıyoruz 85- O gün, takva sahiplerini, heyet olarak Rahmân'ın huzuruna toplayacağız 86- Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz 87- (O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır 88- (Yahudilerle hıristiyanlar) "Rahmân, çocuk edindi" dediler 89- Yemin olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz 90- Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı, 91- O Rahmân'a çocuk isnad ettiler diye 92- Halbuki Rahmân'a çocuk edinmek yaraşmaz 92- Halbuki Rahmân'a çocuk edinmek yaraşmaz 93- Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki (kıyamet günü) Rahmân'ın huzuruna kul olarak çıkmasın 94- And olsun ki Allah onların hepsini kuşatmış, kendilerini ve yaptıklarını bir bir saymıştır 95- Kıyamet günü onların herbiri Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaktır 96- İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân (olan Allah) onları (gönüllere) sevdirecektir 97- (Ey Muhammed!) Biz Kur'ân'ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah'tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın 98- Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik (Şimdi) onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun? |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiKAF SURESİ 1- Kâf Şanlı ve şerefli Kur'an'a andolsun ki, 2- Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: "Bu şaşılacak bir şeydir! 3- Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? bu dönüş çok uzaktır" 4- Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır 5- Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıztırap içindeler 6- Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiç bir çatlağı yoktur 7- Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik 8- Bunlar, Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek içindir 9- Bir de gökten bereketli bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz 10- Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik 11- Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz) O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir 12- Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı 13- Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar) 14- Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu 15- Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler 16- Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz Ve biz ona şah damarından daha yakınız 17- Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, 18- İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın 19- Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, "Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir" denir 20- Sur'a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür 21- Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde gelir 22- (Allah ona) "Andolsun sen bundan gaflet içinde idin Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık Bugün artık gözün keskindir" der 23- Beraberindeki melek "işte yanımdaki hazır" der 24- (Allah iki meleğe buyurur ki "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü! 25- İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi 26- O ki Allah'ın yanında başka ilâh edinmiştir Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli azaba atın" 27- Yanındaki arkadaşı (şeytan) der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi" 28- Allah buyurur ki: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim" 29- Benim huzurumda söz değiştirilmez Ve ben kullara asla zulmedici değilim 30- Biz O gün cehenneme: "Doldun mu?" diyeceğiz O da: "Daha fazla var mı?" diyecektir 31- Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır Zaten uzak değildir 32-33- Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur 34- "Şimdi selam ve selametle oraya girin İşte sonsuzluk günü budur" 35- Orada onlara ne isterlerse vardır Katımızda daha fazlası da vardır 36- Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı? 37- Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır 38- Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı 39- Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et 40- Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et 41- Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver 42- O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar İşte bugün, kabirlerden çıkış günüdür 43- Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz Sonunda dönüş yalnız bizedir 44- O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar İşte bu, sadece bize göre kolay bir toplanmadır 45-Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiBAKARA SURESİ 1- (Elif, Lâm, Mîm) 2- İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir 3- Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar 4- Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler, hem senden önce indirilene Ahirete de bunlar kesinlikle iman ederler 5- Bunlar, işte Rabblerinden bir hidayet üzerindedirler ve bunlar işte felaha erenlerdir 6- Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir Onlar inanmazlar 7- Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır Ve büyük azab onlaradır 8- İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler 9- Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar 10- Kalplerinde hastalık vardır Allah da onların hastalığını arttırmıştır Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır 11- Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz" derler 12- İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar 13- Onlara: "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın" denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler 14- Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz" derler 15- (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir 16- İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar 17- Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler 18- (Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler Artık (hakka) dönmezler 19- Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar Oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır 20- O şimşek nerdeyse gözlerini (n nûrunu) kapıverecek Önlerini aydınlattımı ışığında yürürler, karanlık üzerlerine çöktümü de dikilip kalırlar Allah dilemiş olsaydı işitmelerini, görmelerini de alıverirdi Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir 21- Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız 22- O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın 23- Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz 24- Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının 25- İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olmak üzere, kendilerine sunulacak Orada çok temiz zevceler de onların Hem onlar orada ebedî kalacaklar 26- Muhakkak ki Allah bir sivri sineği, hatta daha üstününü misal getirmekten çekinmez İman edenler bilirler ki, o şüphesiz haktır, Rabb'lerındandır Ama küfre saplananlar: "Allah böyle bir misal ile ne demek istedi?" derler Allah onunla birçoklarını şaşırtır, yine onunla birçoklarını yola getirir Onunla ancak o fasıkları şaşırtır 27- Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar İşte zarara uğrayanlar onlardır 28- Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz 29- O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi O, her şeyi bilir 30- Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti (Melekler): "A! Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi 31- Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: "Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin" dedi 32- Dediler ki: "Yücesin sen (ya Rab!) Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur Şüphesiz sen bilensin, hakîmsin" 33- (Allah): "Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver" dedi Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim" dememiş miydim?" dedi 34- Ve o zaman meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu 35- Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz" 36- Bunun üzerine şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (cennet yurdu)ndan çıkardı Biz de: "Birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır" dedik 37- Derken Âdem Rabb'ından birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti O da) tevbesini kabul etti Muhakkak O, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir 38- Onlara dedik ki: "Hepiniz oradan inin Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır 39- İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler Orada ebedî olarak kalacaklardır 40- Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun! 41- Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç paraya değişmeyin Ancak benden korkun 42- Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile hakkı gizlemeyin 43- Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin 44- İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? 45- Bir de sabırla, namazla yardım isteyin Şüphesiz bu, (Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir 46- Onlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O'na döneceklerini bilirler 47- Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın 48- Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz 49- (Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı 50- Hani bir zamanlar sizin için denizi yarıp, sizi kurtardık da Firavun'un adamlarını suda boğduk, siz de bakıp duruyordunuz 51- Hani bir zamanlar Musa'ya kırk gecelik vaad verdik de sonra siz onun arkasından buzağıyı put edindiniz ve o halinizle zalimler idiniz 52- Sonra yine de sizi affettik, artık şükretmeniz gerekiyordu 53- Ve hani bir zamanlar Musa'ya o kitabı ve furkanı verdik, gerekirdi ki, doğru yolda gidesiniz 54- Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir 55- Hani bir zamanlar "Ey Musa biz Allah'ı açıkça görmedikçe senin sözünle asla inanmayacağız" demiştiniz de bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı ve siz de bakakalmıştınız 56- Sonra şükredesiniz diye sizi ölümünüzün ardından yeniden diriltmiştik 57- Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı 58- Hani bir zamanlar "Şu şehre girin de onun nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve kapıdan secde ederek girin ve "hıtta" (bizi bağışla!) deyin ki, size, hatalarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara nimetlerimizi daha da arttıracağız" dedik 59- Bunun üzerine o zulme devam edenler sözü değiştirdiler, onu kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle soktular Biz de kötülük yaptıkları için o zalimlere murdar bir azap indirdik 60- Hani bir zamanlar Musa, kavmi için su istemişti, biz de "asanla taşa vur!" demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı Her kısım insan kendi su alacağı yeri bildi Allah'ın rızkından yiyin ve için de bozgunculuk ve saldırganlık yaparak yeryüzünü fesada vermeyin 61- Hani bir zamanlar, "Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın" dediniz O da size "O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır" dedi Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı 62- Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir 63- Hani bir zamanlar sizden mîsak (sağlam bir söz) almıştık, Tur'u üstünüze kaldırıp demiştik ki; size verdiğimiz kitaba kuvvetle tutunun ve içindekilerden gafil olmayın, gerek ki, korunursunuz 64- Sonra verdiğiniz sözün arkasından yüz çevirdiniz, eğer üzerinizde Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasa idi herhalde zarara uğrayanlardan olurdunuz 65- İçinizden cumartesi günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz İşte bundan dolayı onlara "sefil maymunlar olun!" dedik 66- Bu ibret dolu cezayı öncekilere ve sonrakilere bir ders, korunacaklara da bir nasihat, bir öğüt yaptık 67- Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor Onlar da "ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?" dediler Musa da: "Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım" dedi 68- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, her ne ise onu bize açıklasın" dediler Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yaşlı, ne de pek taze, ikisi arası dinç bir sığırdır, haydi emrolunduğunuz işi yapınız" dedi 69- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, rengi ne ise onu bize açıklasın" dediler Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsarı bir sığırdır" dedi 70- Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, o nedir bize iyice açıklasın, çünkü o bize biraz karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz" dediler 71- Musa, "Rabbim buyuruyor ki o, ne çifte koşulup tarla süren, ne de ekin sulayan, ne de salma gezen ve hiç alacası olmayan bir sığırdır" Onlar da: "İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun" dediler Nihayet onu bulup boğazladılar Az kaldı yapmayacaklardı 72- Hani bir zamanlar siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmış ve onu üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah, saklamış olduğunuzu açığa çıkaracaktı 73- İşte bundan dolayı, o sığırın bir parçası ile o ölüye vurun, dedik Allah ölüleri işte böyle diriltir ve size âyetlerini gösterir, belki aklınızı başınıza toplarsınız 74- Sonra bunun arkasından yine kalbleriniz katılaştı, şimdi de taş gibi, ya da taştan da beter hale geldi Çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor Ve sizin neler yaptığınızdan Allah gafil değildir 75- Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi 76- Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, "Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?" derlerdi 77- Peki bilmezler mi ki, onlar neyi sır olarak saklar ve neyi açıkça söylerlerse Allah hepsini bilir 78- Bunların bir de ümmî (okuma yazması olmayan) kısmı vardır, kitabı bilmezler, ancak birtakım kuruntu yığınına, boş saplantılara kapılır ve zan içinde dolaşır dururlar 79- Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için "Bu Allah katındandır" derler Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara! 80- Bir de dediler ki: "Bize sayılı birkaç günden başka asla ateş azabı dokunmaz" De ki; "Siz Allah'dan bir ahit mi aldınız? Böyle ise Allah sözünden dönmez Yoksa siz Allah'a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" 81- Evet kim bir günah işlemiş de kendi günahı kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar 82- İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar 83- Hani bir vakitler İsrailoğulları'ndan şöylece mîsak (kesin bir söz) almıştık: Allah'dan başkasına tapmayacaksınız, ana-babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekatı vereceksiniz Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz 84- Yine bir zamanlar mîsakınızı almıştık; birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz, nüfusunuzu diyarınızdan çıkarmıyacaksınız Sonra siz buna ikrar da verdiniz ve ikrarınıza şahit de oldunuz 85- Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve sizden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyorsunuz, onlar aleyhinde kötülük ve düşmanlık güdüyor ve bu konuda birleşip birbirinize arka çıkıyorsunuz, şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkıyorsunuz Halbuki yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış idi Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir 86- Bunlar ahireti, dünya hayatına satmış kimselerdir Onun için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yerden yardım da gelmez 87- Celâlim hakkı için Musa'ya o kitabı verdik, arkasından birtakım peygamberler de gönderdik, hele Meryem oğlu İsa'ya apaçık mucizeler verdik, onu Rûhu'l-Kudüs ile de destekledik Size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle gelen her peygambere kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için onların bir kısmına yalan diyecek, bir kısmını da öldürecek misiniz? 88- (Yahudiler, peygamberimize karşı alaylı bir ifade ile): "Bizim kalblerimiz kılıflıdır" dediler Bilakis Allah, onları kâfirlikleri yüzünden lanetledi Bundan dolayı çok az imana gelirler 89- Yanlarındakini tasdik etmek üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önceleri inanmayanlara karşı onunla yardım isteyip durdukları halde, o tanıdıkları kendilerine gelince, bu sefer kendileri onu inkâr ettiler İşte bundan dolayı Allah'ın laneti kâfirleredir 90- Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir 91- Onlara, "Allah ne indirdiyse ona iman edin" denildiği zaman, onlar "Biz kendimize indirilene iman ederiz" derler ve ondan başkasını inkâr ederler Oysa yanlarındaki Tevrat'ı tasdik eden gerçek vahiy odur Onlara de ki; "Peki madem gerçek mümin sizsiniz de ne diye daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz? 92- Celâlim hakkı için Musa size belgelerle gelmişti de onun arkasından tuttunuz o buzağıya taptınız Siz işte o zâlimlersiniz 93- Bir zamanlar size, "verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onu dinleyin" diye Tûr'u tepenize kaldırıp mîsakınızı aldık (O yahudiler): "Duyduk, dinledik, isyan ettik" dediler, kâfirlikleri yüzünden o danayı yüreklerinde besleyip büyüttüler De ki, "Eğer siz mümin kimseler iseniz, bu imanınız size ne çirkin şeyler emrediyor! 94- De ki; Allah yanında ahiret yurdu (cennet) başkalarının değil de yalnızca sizin ise, eğer iddianızda da sadık iseniz haydi hemen ölümü temenni ediniz, ölmeyi cana minnet biliniz 95- Fakat elleriyle işledikleri yüzünden onu hiçbir zaman temenni edemiyecekler Allah o zâlimleri bilir 96- Elbette onları insanların hayata en hırslı, en düşkün olanları olarak bulacak, hatta müşriklerden bile daha düşkün bulacaksın Onların her biri bin sene ömür sürmeyi arzular, oysa uzun yaşamak kendisini azaptan kurtarıp uzaklaştıracak değildir Allah, onların neler yaptığını görüp duruyor 97- Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin kalbine Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi 98- Her kim Allah'a, Allah'ın meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ile Mîkâil'e düşman olursa, iyi bilsin ki, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır 99- Şanım hakkı için sana çok açık âyetler; parlak mucizeler indirdik Öyle ki, iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onları inkâr etmez 100- O fasıklar hem bunları tanımıyacaklar, hem de ne zaman bir ahd üzerine antlaşma yapsalar, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh çıkıp onu bozacak ve atıverecek öyle mi? Hatta az bir güruh değil, onların çoğu ahit tanımaz imansızlardır 101- Üstelik Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, Allah'ın kitabını sırtlarından geriye attılar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi yaptılar 102- Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi 103- Şayet onlar iman edip de korunmuş olsalardı, elbette Allah tarafından verilecek mükafat çok hayırlı olacaktı Keşke bunu bilselerdi 104- Ey iman edenler! "râine" demeyin, "unzurna" deyin ve iyi dinleyin, kâfirler için elemli bir azap vardır 105- Ne Kitap ehlinden, ne de müşriklerden hiçbiri, size Rabbinizden bir hayır indirilsin istemez Allah ise, üstünlüğü, rahmetiyle dilediğine mahsus kılar ve Allah çok büyük lütuf sahibidir 106- Biz bir âyetten her neyi nesheder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz Bilmez misin ki, Allah her şeye kâdirdir 107- Bilmez misin ki, hakikaten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır, hepsi O'nundur Size de Allah'dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır 108- Yoksa siz peygamberinizi, bundan önce Musa'ya sorulduğu gibi, sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Halbuki her kim imanı küfürle değiştirirse artık düz yolun ortasında sapıtmış olur 109- Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir 110- Siz namazı hakkıyle kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir 111- Bir de "yahudi ve hıristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek" dediler Bu onların kendi kuruntularıdır Sen de onlara de ki; "Eğer doğru iseniz, haydi bakalım getirin delilinizi" 112- Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah'a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller 113- Yahudiler dediler ki, "Hıristiyanlar birşey üzerinde değiller", Hristiyanlar da "Yahudiler bir şey üzerinde değiller" dediler Oysa hepsi de kitabı okuyorlar Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir 114- Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın isminin anılmasından meneden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey yapmazlar Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır 115- Bununla beraber, doğu da Allah'ın, batı da Allah'ındır Artık nereye dönerseniz dönün, orası Allah'a çıkar Şüphe yok ki, Allah(ın rahmeti) geniştir, O, her şeyi bilendir 116- O zalimler, "Allah kendisine çocuk edindi" dediler Hâşâ, O sübhândır Doğrusu, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur Hepsi O'na boyun eğmiştir 117- O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca "ol!" der, o da hemen oluverir 118- Bilgiden nasibi olmayanlar da "Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" dediler Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi Onların kalbleri birbirlerine benzedi Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik 119- Şüphe yok ki, Biz seni hak ile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik Sen, o cehennemliklerden sorumlu değilsin 120- Sen onların milletlerine tabi olmadıkça ne yahudiler, ne de hıristiyanlar senden asla hoşnud ve razı olmayacaklar De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir Şânım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim Meali121- Kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu, tilavetinin hakkını vererek okurlar İşte onlar, ona iman ederler Her kim de onu inkâr ederse, işte o inkârcılar hüsran içindedirler 122- Ey İsrailoğulları! Sizlere ihsan ettiğim nimetimi ve sizi vaktiyle âlemdeki ümmetlere üstün tuttuğumu hatırlayın! 123- Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler 124- Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, "Ben seni bütün insanlara imam yapacağım" buyurdu İbrahim, "Zürriyetimden de yap!" dedi Rabbi ona "zâlimler benim ahdime nail olamaz!" buyurdu 125- Biz ta o zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namazgah edinin Ayrıca İbrahim ile İsmail'e şöyle ahid verdik: "Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!" 126- Ve o vakit İbrahim "Ey Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır" diye yalvardı Allah buyurdu ki: "küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım, sonra da onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!" 127- Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin 128- Ey bizim Rabbimiz, hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tevbemize rahmetle bakıver Hiç şüphesiz Tevvâb sensin, Rahîm sensin 129- Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin 130- İbrahim'in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir 131- Rabbi ona, "İslâm ol!" emrini verince, o "Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum" dedi 132- Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!" dedi 133- Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub'a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" dediği zaman, oğulları; "Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz Biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız" dediler 134 Onlar bir ümmetti, geldi geçti Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz 135- Bir de: "yahudi veya hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız" dediler Sen onlara de ki: "Hayır! Hanif olarak hakka tapan İbrahim'in dinine (uyarız) ki, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı" 136- Deyiniz ki, "Biz, Allah'a iman ettik ve bize ne indirildiyse İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa'ya ve İsa'ya ne indirildiyse ve bütün peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız" 137- Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse doğru yola girmiş, hidayeti bulmuş olurlar Yok eğer yüz çevirirlerse onlar sadece ve sadece didişmenin içindedirler Allah onlara karşı sana yeter Ve O, işitendir, bilendir 138- Allah'ın boyasına bak, (vaftiz nolacak?) Kim, Allah'dan daha güzel boya vurabilir ki? İşte biz O'na ibadet edenleriz 139- De ki: "Allah hakkında bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz 140- "Yoksa siz, İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakup da ve torunları da hep yahudi ve hıristiyan idiler mi demek istiyorsunuz?" De ki: "Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah'ın şahitlik ettiği bir hakikatı bile bile inkar edenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir 141- Onlar bir ümmet idiler, gelip geçtiler Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandıklarınız Ve siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz 142- İnsanlar içinde bir kısım beyinsizler takımı, "Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler De ki: "Doğu da, batı da Allah'ındır O, kimi dilerse onu hidayete erdirir" 143- Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti Allah imanınızı kaybedecek değildir Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir 144- Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada şekilden şekile geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye çevireceğiz Haydi bakalım, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir Siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rabblerinden gelen o emir haktır Ve Allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir 145- Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun 146- O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu o peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı gerçeği bile bile gizlerler 147- O hak, Rabbindendir Artık şüpheye düşenlerden olma sakın! 148- Ümmetlerden her birinin bir yönü vardır, o ona yönelir, haydin, hep hayırlara koşun, yarışın Her nerede olsanız Allah sizi toplar, bir araya getirir Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir 149- Hem her nereden yola çıkarsan (namazda) hemen Mescid-i Haram'a doğru yüzünü çevir Bu emir şüphesiz hak, Rabbinden olduğu gerçektir Allah yaptıklarınızdan habersiz de değildir 150- Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir, ve her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın Ancak içlerinden haksızlık edenler başka Siz de onlardan korkmayın, benden korkun Hem üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım, hem gerek ki doğru yolu bulasınız 151- Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor 152- O halde beni anın, ben de sizi anayım Bana şükredin de nankörlük etmeyin 153- Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir 154- Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin Hayır, onlar diridirler Fakat siz sezemezsiniz 155- Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz Müjdele o sabredenleri! 156- Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz" derler 157- İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır İşte hidayete erenler de onlardır 158- Gerçekten Safâ ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir Onun için her kim hac veya umre niyetiyle Kâ'be'yi ziyaret ederse, bunları tavaf etmesinde ona bir günah yoktur Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah iyiliğin karşılığını verir, o her şeyi bilir 159- İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler 160- Ancak tevbe edip halini düzelterek gerçeği söyleyenler başka İşte onları ben bağışlarım Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul ederim 161- Ama âyetlerimizi inkar etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlara gelince, işte Allah'ın laneti, meleklerin laneti ve insanların laneti hep onların üzerine olsun 162- Onlar ebedi olarak onun altında kalırlar Ne azabları hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır 163- Her halde hepinizin ilâhı, bir tek ilâhtır Ondan başka bir ilâh yoktur O Rahmân ve Rahîm'dir 164- Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır 165- İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı 166- O zaman kendilerine uyulan kimseler, azabı görerek kendilerine uyanlardan kaçıp uzaklaşmışlar ve aralarındaki bütün bağlar parça parça kopmuştur 167- Onlara uyanlar da şöyle demektedirler: "Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!" İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) halinde gösterecektir Onlar bu ateşten çıkacak değillerdir 168- Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin Fakat şeytanın adımlarına uymayın Çünkü o size belli bir düşmandır 169- O size hep çirkin ve murdar işleri emreder, Allah'a karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister 170- Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiği vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız" dediler Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar? 171- O kâfirlerin hali, sadece bir çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyerek haykıranın haline benzer; onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler 172- Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız 173- O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir 174- Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de bununla biraz para alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka birşey yemezler Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır Onlara sadece acı veren bir azab vardır 175- İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, affedilmeyi bırakıp azabı satın alan kimselerdir Bunlar, ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar! 176- Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple indirmiştir Kitap hakkında ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir anlaşmazlık içindedirler 177- Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler Namazı kılarlar, zekatı verirler Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır 178- Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı Hüre hür, köleye köle, kadına kadın Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır 179- Ey temiz akıl sahipleri! Kısasta sizin için bir hayat vardır Ümit edilir ki, korunursunuz 180- Birinize ölüm geldiği vakit, bir hayır (bir mal) bırakacaksa, babası, anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek, Allah'tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size farz kılındı 181- Şimdi her kim, bunu duyduktan sonra onu değiştirirse, her haldevebali, sırf o değiştirenlerin boynunadır Şüphe yok ki Allah, her şeyi işitir ve bilir 182- Her kim de vasiyet edenin, bir hata işlemesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de tarafların arasını düzeltirse, ona bir vebal yoktur Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir 183- Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı Umulur ki korunursunuz 184- (Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır 185- O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur'ân onda indirildi Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun Kim de hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin Allah size kolaylık diler zorluk dilemez Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister Umulur ki şükredersiniz 186- Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler 187- Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı Onlar,sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın Allah, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar 188- Bir de aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları hakimlere rüşvet olarak vermeyin 189- Sana hilâllerden soruyorlar De ki: Onlar insanlar için de, hac için de vakit ölçüleridir Bununla beraber iyilik, evlere arkalarından gelmeniz değildir Fakat iyiliğe eren, kötülükten korunan kimsedir Evlere kapılarından gelin, Allah'tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz 190- Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın Fakat haksız saldırıda bulunmayın Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez 191- Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir Yalnız Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün Kâfirlerin cezası böyledir 192- Artık şirkten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir 193- Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır 194- Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır O halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyle saldırın da ileri gitmeye Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir 195- Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever 196- Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir Bunu bulamayana ise üç gün hacda, yedi de döndüğünüzde ki tam on gün oruç tutması lazım gelir Bu hüküm, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir Allah'tan korkun ve bilin ki Allah'ın azabı gerçekten çok şiddetlidir 197- Hac, bilinen aylardadır Her kim o aylarda hacca başlayıp kendisine farz ederse; artık hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur Siz hayırdan ne işlerseniz, Allah onu bilir Kendinize azık edinin Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı Allah korkusudur Ey akıl sahipleri! Benden korkun! 198- Rabbinizin lütfunu istemenizde size bir günah yoktur Arafat'tan indiğiniz zaman Meş'ar-i Haram yanında (Müzdelife'de) Allah'ı zikredin O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin Doğrusu siz, bundan önce gerçekten sapmışlardandınız 199- Sonra insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin Allah'tan bağışlanmanızı isteyin Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir 200- Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın İnsanlardan kimisi: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!" der Onun için ahirette hiçbir kısmet yoktur 201- Yine onlardan: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!" diyenler vardır 202- İşte onlar için, kazandıklarından bir nasib vardır Allah, hesabı çok çabuk görür 203- Bir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin (tekbir alın) Bunlardan kim iki gün içinde (Mina'dan) dönmek için acele ederse ona günah yoktur Kim geri kalırsa ona da günah yoktur Ama bu, takva sahipleri içindir Allah'tan korkun ve bilin ki, siz ancak O'nun huzuruna varıp toplanacaksınız 204- İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı şahit tutar Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır 205- İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar Allah ise bozgunculuğu sevmez 206- Ona: "Allah'tan kork!" dendiği zaman da kendisini onuru (gururu) günah işlemeye sevkeder Cehennem de onun hakkından gelir O ne kötü bir yataktır! 207- Yine insanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder Allah ise kullarına çok merhametlidir 208- Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır 209- Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir 210- Onlar sadece gözetiyorlar ki, Allah, buluttan gölgelikler içinde meleklerle birlikte geliversin de iş bitiriliversin Halbuki bütün işler Allah'a döndürülüp götürülür 211- İsrailoğullarına sor: Biz onlara ne kadar açık âyetler vermiştik Fakat Allah'ın nimetini her kim kendisine geldikten sonra değiştirirse, şüphe yok ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir 212- Dünya hayatı, inkar edenler için bezendi (Onlar), iman edenlerle eğleniyorlar Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların üstündedir Allah dilediğine hesapsız rızık verir 213- İnsanlar tek bir ümmetti Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı Allah, dilediğini doğru yola iletir 214- Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" derlerdi Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır 215- Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir 216- Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür Allah bilir, siz bilmezsiniz 217- Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir İşte onlar, cehennemliklerdir Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır 218- Şüphesiz ki iman edenlere, Allah yolunda hicret edip, cihad edenlere gelince, işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir 219- Ey Muhammed! Sana şarap ve kumardan soruyorlar De ki: Bu ikisinde büyük bir günah, bir de insanlar için bazı menfaatler vardır Fakat günahları, menfaatlerinden daha büyüktür Yine sana neyi infak edeceklerini soruyorlar De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak edin İşte böylece Allah, size âyetlerini açıklıyor Umulur ki siz düşünürsünüz 220- Dünya ve ahiret hakkında (düşünürsünüz) Sana bir de yetimlerden soruyorlar De ki: Onlar hakkında yapacağınız bir ıslah, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır Eğer onlara karışırsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir Allah, bozguncuyla ıslah ediciyi bilir, birbirinden ayırd eder Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir 221- Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar 222-Ey Muhammed! Sana kadınların ay başı halinden de soruyorlar De ki: O bir eziyettir Onun için ay başı halinde oldukları zaman kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın İyice temizlendikleri zaman ise Allah'ın emrettiği yerden onlara varın, yaklaşın Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever 223-Kadınlarınız, sizin için bir tarladır O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın Allah'tan korkun ve bilin ki siz mutlaka O'nun huzuruna varacaksınız Ey Muhammed, müminleri müjdele! 224-Sözünüzde durmanız, kötülükten sakınmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için, Allah'ı yeminlerinize hedef veya siper edip durmayın Allah, her şeyi işitir ve bilir 225-Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu tutmaz Fakat kalbinizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir 226-Kadınlarından îlâ edenler (onlara yaklaşmamaya yemin edenler) için dört ay beklemek vardır Eğer bu yeminlerinden dönerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir 227-Yok eğer boşamaya karar vermişlerse, şüphesiz ki Allah söylediklerini işitir, kurduklarını bilir 228-Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç adet süresi beklerler ve Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa gizlemezler Kocaları da, barışmak istedikleri takdirde o süre içersinde onları geri almaya daha layıktırlar O kadınların, üzerlerindeki meşru hak gibi, kendilerinin de hakları vardır Yalnız erkekler için, onların üzerinde bir derece vardır Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir 229- Boşamak (talak) iki defadır Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helâl olmaz Ancak Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkmaları başka Eğer siz de bunların, Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur İşte bunlar, Allah'ın çizdiği hudududur Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir 230-Eğer kadını bir daha boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya varıncaya kadar ona helâl olmaz Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın hududunu sağlam tutacaklarını ümid ettikleri takdirde öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği hudududur Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor 231-Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın Her kim bunu yaparsa nefsine zulmetmiş olur Sakın Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün Hem Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir 232-Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, aralarında meşru bir şekilde rızalaştıkları takdirde, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin İşte bu, içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür Bu, sizin hakkınızda daha hayırlı ve daha nezihtir Allah bilir, siz bilemezsiniz 233-Anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam iki yıl emzirirler Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri geleneklere uygun olarak bir borçtur Bununla beraber herkes ancak gücüne göre mükellef olur Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın Varise düşen de yine aynı borçtur Eğer ana ve baba birbirleriyle istişare edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu memeden ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yoktur Eğer çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğinizi güzel güzel verdikten sonra bunda da size bir günah yoktur Bununla beraber Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görür 234- İçinizden vefat edip de geride eşler bırakan kimselerin hanımları, kendi başlarına dört ay on gün beklerler İddet (bekleme) sürelerini bitirdikleri zaman, artık kendileri hakkında meşru bir şekilde yapacakları hareketten size bir günah yoktur Allah, yaptıklarınızdan haberdardır 235-Böyle kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda size bir vebal yoktur Allah biliyor ki siz onları mutlaka anacaksınız Fakat meşru bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin Farz olan iddet sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin (kesin karar vermeyin) Bilin ki Allah gönlünüzdekini bilir Öyle ise O'nun azabından sakının Yine bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşaktır 236-Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın Eli geniş olan hâline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur 237-Eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka Ey erkekler! sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır Aranızdaki fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız hakkiyle görür 238-Namazlara ve orta namaza devam edin ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun 239-Eğer bir korku hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken kılın, (korkudan) emin olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin (namazlarınızı yine her zamanki gibi huşû ile kılın) 240-İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet ederler Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk yoktur Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir 241- Boşanmış kadınlar için de meşru ve geleneğe uygun şekilde bir '(intifa hakkı) vardır ki verilmesi, Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur 242-İşte akıllarınız ersin diye, Allah size âyetlerini böylece açıklıyor 243- Görmedin mi o kimseleri ki kendileri binlerce kişi iken ölüm korkusuyla yurtlarından çıktılar Allah da kendilerine "ölün!" dedi, sonra da onlara bir hayat verdi Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir Fakat insanların pek çokları şükretmezler 244- O halde Allah yolunda çarpışın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir 245- Kimdir o adam ki Allah'a güzel bir ödünç versin de Allah da ona birçok katlarını ödesin Allah darlık da verir, genişlik de verir Hepiniz de O'na döndürülüp götürüleceksiniz 246- Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım" dediler O da: "Size savaş farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?" dedi Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?" dediler Bunun üzerine savaş kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler Ama Allah, o zalimleri bilir 247- Peygamberleri onlara: "Allah, size hükümdar olmak üzere Talût'u gönderdi" demişti Onlar: "Ona bizim üzerimize hükümdar olmak nereden geldi? Oysa hükümdarlığa biz ondan daha lâyıkız, ona maldan bir genişlik, bir bolluk da verilmemiştir" dediler Peygamberleri de "Onu sizin başınıza Allah seçmiş ve ona bilgi ve vücut bakımından bir güç, bir genişlik vermiştir" dedi Hem Allah, mülkünü dilediğine verir Allah'ın rahmeti geniştir, o her şeyi bilir 248-Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı), Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır Onu melekler getirecektir Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin bir ibret, bir alâmet vardır 249-Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek Kim ondan içerse, benden değildir Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)" Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok" dediler Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir Allah, sabırlılarla beraberdir" 250-Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!" 251-Derken, Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular Davud, Calut'u öldürdü ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden de öğretti Eğer Allah'ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur giderdi Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir 252-İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir Onları sana hakkıyla okuyoruz Şüphesiz ki sen o gönderilen resullerdensin 253- O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi Fakat Allah dilediğini yapar 254- Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir 255- Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir O'nu ne gaflet basar, ne de uyku Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez O çok yücedir, çok büyüktür 256-Dinde zorlama yoktur Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir Artık her kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz Allah, her şeyi işitir ve bilir 257- Allah, iman edenlerin velisidir Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar İşte onlar cehennemliklerdir Orada ebedî olarak kalırlar 258- Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: "Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür" dediği zaman: "Ben de diriltir ve öldürürüm" demişti İbrahim: "Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!" deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez 259- Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu "Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?" dedi Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" diye sordu O da: "Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım" dedi Allah buyurdu ki: "Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Böylece gerçek ona açıkça belli olunca: "Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir" dedi 260- Bir zamanlar İbrahim de: "Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti Allah: "İnanmadın mı ki?" buyurdu İbrahim: "İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum" dedi Allah buyurdu ki: "Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir" 261- Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var Allah, dilediğine daha da katlar Allah'ın rahmeti geniştir O, her şeyi bilir 262- Allah yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rableri yanında mükafatları vardır Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar, üzülmeyeceklerdir 263- Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül bulantısı gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, halimdir, yumuşak davranır 264- Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez 265- Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır Allah, yaptıklarınızı görür 266- Hiç biriniz ister mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve elleri ermez, güçleri yetmez küçük, zayıf çocukları olsun Derken ona ateşli bir bora isabet ediversin de o bahçe yanıversin İşte Allah, âyetlerini size böylece açıklıyor Umulur ki, düşünürsünüz 267- Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın Kendinizin göz yummadan alıcısı olamıyacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamde layık olandır 268- Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor Allah'ın lütfu geniştir O herşeyi bilendir 269- Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir Ve bunu ancak üstün akıllılar anlar 270- Her ne çeşit nafaka verdinizse veya ne türlü bir adak adadınızsa, Allah onu kesinlikle bilir Ve zalimlere hiçbir şekilde yardım olunmayacaktır 271- Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur Bilin ki, Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır 272- Onları yola getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah dilediğini yola getirir Yaptığınız her iyilik sırf kendiniz içindir Siz yalnızca Allah rızasını gözetmenin dışında infak etmezsiniz İyilik cinsinden ne infak ederseniz o size aynen ödenir Size hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz 273- Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir 274- Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükafatları vardır Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar 275- Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar Bu ceza onlara, "alışveriş de faiz gibidir" demeleri yüzündendir Oysa Allah, alışverişi helal, faizi de haram kılmıştır Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah'a kalmıştır Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır 276- Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez 277- İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar 278- Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz 279- Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız 280- Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre tanıyın Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz sizin için, daha hayırlıdır 281- Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a döndürüleceksiniz Sonra da herkese kazancı |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiTEVBE SURESİ 1- Allah'dan ve Resulü'nden bir ültimatomdur bu, kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklere: 2- Bundan böyle yeryüzünde dört ay daha istediğiniz gibi gezip dolaşın Şunu da bilin ki, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz Allah kâfirleri mutlaka perişan edecektir 3- Ayrıca büyük hac günü Allah ve Rasulü tarafından insanlara bir ilandır ki, Allah da Resulü de müşriklerle yapılan antlaşmalara artık bağlı değildir Eğer hemen tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır Yok yine tevbeden yüz çevirirseniz biliniz ki, Allah'ı yıldıracak değilsiniz Kâfirleri acı bir azap ile müjdele 4- Ancak kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size olan ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bunun dışındadır Siz de onlarla olan antlaşmanızın hükümlerine antlaşma süresinin sonuna kadar uyunuz Muhakkak ki, Allah müttakileri sever 5- Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın Muhakkak ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir 6- Eğer müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver Ta ki, Allah'ın kelâmını dinlesin Sonra onu güvenlik içinde olduğu yere kadar gönder Çünkü bunlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler 7- O müşriklerin Allah katında ve Resulü katında herhangi bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız var ki, bunlar size karşı doğru durdukça siz de onlara doğru olun Allah (hainlikten) sakınanları elbette sever 8- Onlarla nasıl sözleşme olabilir ki, sizin aleyhinize ellerine bir fırsat geçse, hakkınızda ne bir antlaşma gözetirler, ne de bir yemin Dil ucuyla sizi hoşnud etmeye çalışırlar, fakat kalbleri o kadarına da razı olmaz Zaten onların çoğu fasıktırlar 9- Allah'ın âyetlerini az bir çıkara değiştirdiler de Allah yolundan engellediler Gerçekten de bunlar ne fena şeyler yapageldiler 10 Bir mümin hakkında ne bir yemin gözetirler, ne de bir antlaşma Bunlar işte böyle haddi aşan kimselerdir 11 Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar Biz âyetleri, bilen bir kavme açıklarız 12 Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün Çünkü onların yeminleri yoktur Ola ki, vazgeçerler 13- Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah'dan korkmalısınız 14- Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onların cezasını versin ve onları rezil ve rüsvay etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın Ve mümin bir kavmin yüreklerini ferahlandırsın 15 Ve kalblerindeki öfkeyi gidersin Allah dilediğine tevbeyi nasib eder Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir 16 Yoksa siz hep kendi halinize terk olunacağınızı mı sandınız? Allah'ın, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan, Resulü'nden, müminlerden başka kimseye sığınmayan ve başkaca sığınacak bir yer aramayanları görmediğini mi (zannediyorsunuz)? Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır 17- Müşrikler kendi inkârlarına kendileri şahit olup dururlarken Allah'ın mescidlerini imar etmeleri mümkün değildir Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir Ve onlar ateş içinde ebedi olarak kalacaklardır 18- Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah'dan başkasından korkmayan kimseler imar ederler İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır 19- Siz hacılara su dağıtma ve Mescid-i Haram'ı imar etme işiyle Allah'a ve ahiret gününe iman edip, Allah yolunda cihad edenlerin yaptığı işi bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında eşit olamazlar Allah zalimler topluluğuna hidayet ihsan etmez 20- İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler İşte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır 21- Rab'leri, onları kendi katından bir rahmet, bir rıza ve bir cennetle müjdeler ki o cennette onlar için bitmez tükenmez nimetler vardır 22- Onlar orada ebedi kalırlar Çünkü en büyük mükâfat Allah katındadır 23- Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz imana karşılık küfürden hoşlanıyorlarsa, onları dost edinmeyiniz Sizden her kim onları dost edinirse işte onlar da zalimlerin ta kendileridir 24- Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez 25- İnkâr kabul etmez bir durumdur ki, Allah size birçok yerde yardım etti Özellikle Huneyn Günü ki, o gün kendi çokluğunuz size güven vermişti de o gün size onun bir faydası olmamıştı Yeryüzü bütün genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti Sonra da bozguna uğrayarak gerisin geri dönüp kaçmaya başlamıştınız 26- Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren rahmetini) indirdi ve gözle görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımayan kâfirleri azaba uğrattı Ve o kâfirlerin cezası işte budur 27- Sonra bütün bu olup bitenlerin arkasından Allah, dilediğine tevbe nasib eder Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir 28- Ey iman edenler! Müşrikler bir pisliktirler Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah sizi dilediğinde lütuf ve ihsanıyla zenginleştirecektir Allah gerçekten alîmdir, hakîmdir 29- Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın 30- Yahudiler, "Uzeyir Allah'ın oğlu" dediler, Hıristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğlu", dediler Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar! 31- Onlar, Allah'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir 32- Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, Allah da razı olmuyor Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlamayı diliyor 33- O öyle bir Allah'dır ki, Resulünü hidayetle ve hak dinle bütün dinlere üstün kılmak için göndermiştir Müşrikler hoşlanmasalar da 34- Ey iman edenler, şurası bir gerçektir ki, yahudi hahamları ile hıristiyan rahiplerinin bir çoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar Bir de altın ve gümüşü hazineye doldurup, onları Allah yolunda sarfetmeyenleri bu yüzden acıklı bir azap ile müjdele! 35- O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): "İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!" denilecek 36- Doğrusu, Allah katında ayların sayısı oniki aydır Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında (böyle yazılmıştır) Bunlardan dördü haram aylardır Bu da doğru olan dinin hükmüdür Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız Müşrikler size karşı topyekün savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekün savaş açın Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir 37- O "Nesi'" (denilen bir haram ayı geciktirmek âdeti), olsa olsa küfürde fazlalıktır ki, kâfirler onunla şaşırtılır, onu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar ki, Allah'ın haram kıldığının sayısına uydursunlar da Allah'ın haram kıldığını helâl kılsınlar İşte böylece kendilerine kötü işleri güzel gösterildi Allah da kâfir olan bir kavmi doğru yola iletmez 38- Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın" denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az birşeydir 39- Eğer topluca savaşa katılmazsanız, O sizi acı bir azaba uğratır ve yerinize başka bir kavmi getirir ve siz O'na zerrece bir zarar veremezsiniz Allah'ın herşeye gücü yeter 40- Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder Hani o kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına "Üzülme, çünkü Allah bizimledir" diyordu Allah onun kalbine sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla desteklemişti Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı Yüce olan Allah'ın kelimesidir Ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir 41- Ey müminler! İster hafif techizatla, ister ağırlıklı olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin Eğer bilirseniz böylesi sizin için daha hayırlıdır 42- Eğer o sefer, yakın bir ganimet ve kolay bir sefer olsaydı mutlaka peşine düşer gelirlerdi Fakat o meşakkatli yolculuk kendilerine uzun bir sefer geldi Bununla beraber, "Bizim de gücümüz yetseydi, sizinle beraber elbette sefere çıkardık" diyerek Allah'a yemin edecekler, nefislerini helake sürükleyecekler Allah biliyor ki, onlar iyice yalancıdırlar 43- Allah seni affetsin Doğru söyleyenler kimler, gerçekten yalancılar kimlerdir, bunların iyice belli olmasını beklemeden niçin onlara izin verdin? 44- Allah'a ve ahiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi görev bildiklerinden (zaten geri kalmak için) senden izin istemezler Allah o muttakilerin kimler olduğunu bilir 45- Senden izin isteyenler, olsa olsa Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar olabilir Onların kalbleri hep işkillidir Bundan dolayı şüphe içinde bocalayıp dururlar 46- Eğer sizinle beraber cihada çıkmak isteselerdi, elbette onunla ilgili olarak bir takım hazırlıklar yaparlardı Fakat Allah davranmalarını istemedi de onları yoldan alıkoydu ve (kendilerine): "oturun oturanlarla beraber" denildi 47 Eğer içinizde sizinle beraber cihada çıkmış olsalardı, bozgunculuk etmekten başka şeye yaramayacaklardı ve aranıza fitne sokmak için uğraşacaklardı İçinizde onların laflarına kanacaklar da vardı Allah, o zalimleri iyi bilir 48- Şurası kesindir ki, bunlar daha önce de fitne çıkarmak istediler ve sana türlü işler çevirdiler Nihayet hak yerini buldu ve Allah'ın emri onların zoruna gitmesine rağmen açığa çıktı 49- İçlerinden "Aman bana izin ver, başımı derde sokma" diyen de var Dikkat et, başlarını asıl kendileri derde soktular Hiç şüphesiz cehennem, kâfirleri elbette kuşatacaktır 50- Eğer sana bir iyilik dokunursa fenalarına gider Eğer sana bir musibet gelirse "Biz zaten tedbirimizi önceden almıştık" derler ve sevine sevine dönüp giderler 51- De ki: "Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz O bizim mevlamızdır Müminler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler" 52- De ki: "Siz bizde iki güzelliğin (Zafer veya şehitliğin) birinden başkasını mı gözetirsiniz? Biz ise size Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle bir azap indirmesini gözetiyoruz Haydi siz gözetedurun, biz de sizinle beraber gözetmekteyiz" 53- O münafıklara şunu da de ki; gerek isteyerek, gerek istemeyerek infak edip durun O infak ettikleriniz sizden hiçbir zaman kabul edilmeyecektir Çünkü siz fasık bir kavimsiniz 54- İnfakların onlardan kabul olunmamasına sebep, gerçekte Allah'a ve Resulüne inanmamaları, namaza ancak üşene üşene gelmeleri, verdiklerini de ancak istemeye istemeye vermeleridir 55- Onların malları da, evlatları da sakın seni imrendirmesin Bu olsa olsa, Allah'ın onları dünya hayatında bu gibi şeylerle azaba uğratmasından ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murat etmiş olmasından başka birşey değildir 56- Hiç şüphesiz onlar, sizden olduklarına dair yemin de ederler Halbuki sizden değildirler Fakat onlar öyle bir kavimdirler ki, korkudan ödleri patlıyor 57- Eğer sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar veyahut girilecek bir delik bulsalardı başlarını diker o tarafa doğru koşarlardı 58- İçlerinde (topladığın) sadakalar hakkında sana tariz eden (dil uzatan) ler de var Eğer o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse hemen kızarlar 59 Ne olurdu bunlar, Allah ve Resulünün kendilerine verdiğine razı olsalar da "Bize Allah yeter Allah bize lütuf ve ihsanından yine lutfeder, verir Bizim bütün rağbetimiz Allah'adır" deselerdi 60- Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar Allah tarafından böyle farz kılındı Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir 61- Yine onların içinde öyleleri vardır ki, Peygamber'i incitiyorlar ve "O her söyleneni dinleyen bir kulaktır" diyorlar De ki; "Sizin için bir hayır kulağıdır Allah'a inanır, müminlere inanır, ayrıca sizden iman edenlere de bir rahmettir" Allah'ın Resulünü incitenlere acıklı bir azap vardır 62- Gönlünüzü hoş etmek için gelir size yemin ederler Bunlar eğer mümin iseler Allah'ı ve Resulünü razı etmeleri daha doğrudur 63- Bilmiyorlar mı ki, kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, ona muhakkak ki içinde ebedi kalınacak cehennem ateşi vardır İşte rüsvaylığın büyüğü de budur 64- Münafıklar, kalblerindekileri bütünüyle haber verecek bir sûrenin tepelerine inmesinden çekinirler De ki, alay edip durun bakalım, Allah o sizin çekindiğiniz şeyi kesinlikle ortaya çıkaracaktır 65- Eğer kendilerine sorarsan, "Biz sırf lafa dalmış, şakalaşıyorduk" derler De ki: "Allah ile, âyetleri ile ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?" 66- Boşuna özür dilemeyin, iman ettik dedikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz İçinizden bir kısmını affetsek bile bir kısmını suçlarında ısrar ettikleri için azabımıza uğratacağız 67- Münafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerine benzerler Kötülüğü emreder, iyilikten sakındırırlar ve Allah yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar Allah'ı unuttular da, Allah da onları unuttu Gerçekten de münafıklar hep fâsık kimselerdir 68- Allah, erkek kadın bütün münafıklara ve bütün kâfirlere cehennem ateşini ebedî olarak vaad buyurdu O ateş onlara yeter Allah onlara lânet etmiştir Onlara bitmez tükenmez bir azap vardır 69- (Ey münafıklar!) siz de tıpkı kendinizden öncekiler gibisiniz Oysa onlar sizden daha güçlü, kuvvetli, mal ve evlatça sizden daha varlıklı idiler Dünya nimetlerinden paylarına düşen kadar zevk sürdüler Sizden öncekiler kısmetlerine düşen kadarıyla nasıl zevk sürmek istedilerse siz de onlar gibi kısmetinize düşen kadarıyla zevk sürmeye baktınız, siz de sizden önce batağa dalanlar gibi batağa daldınız İşte bunların dünyada ve ahirette bütün amelleri heder olup gitti ve işte bunlar hep hüsran içinde kalanlardır 70- Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh Kavmi'nin, Âd'in, Semûd'un, İbrahim Kavmi'nin, Medyen Ashabı'nın ve o mü'tefikelerin haberi gelmedi mi? Onların hepsine peygamberleri delillerle gelmişlerdi Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı 71- Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir 72- Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu Orada ebedi kalacaklardır Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür İşte asıl büyük kurtuluş da budur 73- Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla savaş Onlara karşı katı ol Onların varacakları yer cehennemdir ve orası ne kötü bir yerdir 74- Onlar, kötü bir şey söylemedik, diyerek Allah'a yemin ederler Onlar o küfür kelimesini kesinlikle söylediler İslâm'a girdikten sonra yine kâfirlik ettiler Ve o başaramadıkları cinayeti tasarladılar Halbuki intikam almaları için Allah'ın, Resulü ile onları lütfundan zenginleştirmiş olmasından başka bir sebep yoktu Eğer tevbe ederlerse haklarında hayırlı olur Yok yanaşmazlarsa Allah onları dünyada da, ahirette de acıklı bir azaba uğratır Yeryüzünde onları koruyacak veya onlara yardım edecek bir kimse de bulunmaz 75 Yine onlardan kimi de Allah'a şöyle ahdetmişlerdi: "Eğer bize lütuf ve kereminden ihsan ederse biz de elbette zekâtı veririz ve kesinlikle salihlerden oluruz" diye söz vermişlerdi 76 Ne zaman ki, Allah lutfedip onlara ihsanda bulundu, onlar da cimrilik edip yüz çevirdiler ve zaten yan çizip duruyorlardı 77 Allah'a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için, O da bu yaptıklarının sonucunu kıyamet gününe kadar yüreklerinde sürüp gidecek bir münafıklığa çevirdi 78 Allah'ın, onların sırlarını da, fısıltılarını da bilip durduğunu ve Allah'ın bütün bilinmeyenleri bildiğini hâlâ öğrenemediler mi? 79 Müminlerden zekâttan fazla olarak kendi gönülleriyle bağışta bulunanlara, bir de güçlerinin yettiğinden fazlasını bulamayanlara bakıp da onlarla alay edenleri Allah, maskaraya çevirmiştir Onlara pek acıklı bir azap vardır 80 Onlar için Allah'dan ister mağfiret dile, ister dileme Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen de yine Allah onları affetmeyecektir Bu, onların Allah'ı ve Resulünü inkâr etmelerinden dolayı böyledir Allah, böylesine baştan çıkmış fasıklar güruhuna hidayet etmez 81- Savaştan geri kalan münafıklar, Resulullah'ın hilafına, onun savaşa gitmesine karşılık, oturup kalmalarıyla ferahladılar ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar, üstelik "Bu sıcakta savaşa gitmeyin" dediler De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır" Keşke anlayabilselerdi 82- Kazandıkları günahın cezası olarak, artık az gülsünler, çok ağlasınlar 83- Eğer Allah, seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de onlar başka bir cihada seninle birlikte çıkmak için senden izin isterlerse, de ki; "Artık siz hiçbir zaman benimle çıkamayacaksınız Daha önce oturup kalmaktan hoşlanıyordunuz Bundan böyle artık geride kalanlarla beraber oturup kalın" 84- Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabirinin başına gidip durma Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar Ve fasık olarak can verdiler 85- Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin Allah, onları dünyada bunlarla cezalandırmayı ve canlarının kâfir olarak çıkmasını murad ediyor, başka değil 86- "Allah'a iman edin ve Resulü ile birlikte cihada gidin" diye bir sûre indirildiği zaman, içlerinden mal mülk sahibi olanlar senden izin istediler ve "Bırak bizi oturanlarla beraber oturalım" dediler 87- Onlar, oturanlarla beraber oturmaktan hoşlandılar Kalblerine mühür vuruldu Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar 88- Fakat Peygamber ve onunla beraber olan müminler mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler İşte bütün hayırlar onlarındır Murada erenler de işte onlardır 89- Allah onlara, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı İçlerinde ebedi kalacaklar İşte o büyük kurtuluş budur 90- Bedevilerden özür bahane edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler Allah'a ve Resulüne yalan söyleyenler de oturdular kaldılar Bunlardan kâfir olanlara acıklı bir azap isabet edecektir 91- Allah ve Resulü adına nasihat ettikleri takdirde ne zayıflara, ne hastalara, ne de verecek birşey bulamayan yoksullara savaştan kalmaktan dolayı bir günah yoktur İyilik edenleri ayıplamaya bir yol yoktur Allah gafurdur, rahîmdir 92- Kendilerini bindirip savaşa gönderesin diye gönüllü olarak sana geldiklerinde, "Sizi bindirecek birşey bulamıyorum" dediğin zaman, bu uğurda harcayacakları birşey bulamadıklarından dolayı üzülüp gözlerinden yaş döke döke geri dönüp gidenlere de bir günah yoktur 93- Kınamaya yol, ancak zengin oldukları halde geri kalmak için senden izin isteyenleredir Bunlar geri kalanlarla beraber olmayı tercih ettiler Allah da kalblerini mühürledi Onlar, artık başlarına geleceği bilmezler 94- Savaştan dönüp yanlarına geldiğinizde size özür beyan edecekler De ki: "Özür beyan etmeyin Size kesinlikle inanmayız Allah bize, sizin durumunuzdan haberler verdi" Bundan sonra da Allah ve Resulü yaptıklarınızı görecektir Daha sonra da gizliyi ve âşikârı bilen Allah'a döndürüleceksiniz O vakit O, size neler yapmış olduğunuzu tek tek haber verecektir 95- Dönüp de yanlarına geldiğinizde kendilerinden yüz çeviresiniz (hesaba çekmekten vazgeçesiniz) diye Allah'a yemin edecekler Siz de onlardan yüz çevirin Çünkü onlar gerçekten murdar kimselerdir Yaptıklarının cezası olarak nihayet varacakları yer cehennemdir 96- Kendilerinden razı olasınız diye size yemin ederler Eğer siz onlardan razı olursanız, şunu bilin ki Allah, o fasıklar güruhundan kesinlikle razı olmaz 97- Bedeviler inkâr ve münafıklık bakımından daha beterdirler Bununla beraber Allah'ın, Resulüne indirdiği (hükümlerin) sınırlarını bilmemeye daha yatkındırlar Allah alîmdir, hakîmdir, 98- Bedevilerden kimi de var ki, verdiğini angarya sayar ve sizin üzerinize belalar gelmesini bekler O çirkin belalar kendi başlarına olsun! Allah herşeyi işitendir, bilendir 99- Yine bedevilerden kimi de vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır ve harcadığını Allah katında yakınlıklara ve Peygamber'in dualarını almaya vesile sayar Gerçekten de bu, onlar için bir yakınlıktır Allah onları rahmeti içine koyacaktır Şüphesiz ki, Allah bağışlayıcıdır ve rahmet edicidir 100- Muhacir ve Ensar'dan İslâm'a ilk önce girenlerin başta gelenleri ve iyi amellerle onların ardınca gidenler var ya, işte Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'dan razı oldular ve onlara, altlarında ırmaklar akan cennetler hazırladı ki, içlerinde ebedi kalacaklar İşte büyük ve muhteşem kurtuluş budur 101- Hem çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine halkından münafıklıkta ısrar edenler var Sen onları bilmezsin Onları biz biliriz Biz onları iki kere azaba uğratacağız Daha sonra da büyük bir azaba itilecekler 102- Onlardan bir kısmı günahlarını itiraf ettiler Ve iyi bir amelle kötü bir ameli karıştırdılar Ola ki, Allah tevbelerini kabul eder Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir 103- Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin Bir de haklarında hayır dua et Çünkü senin duan kalblerini yatıştırır Allah işitendir, bilendir 104- Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah kullarının tevbesini kabul eder ve sadakaları da alır Allah tevbeleri kabul edendir, çok merhametlidir 105- Ve de ki; "Çalışın! Yaptıklarınızı hem Allah görecek, hem Resulü, hem de müminler görecektir Sonra da gizliyi ve açığı bilen Allah'ın huzuruna iletileceksiniz İşte o zaman, neler yaptığınızı size O bildirecektir 106- Savaşa katılmayanlardan diğer bir kısmının affı da Allah'ın emrini beklemek için geri bırakılmıştır Ya kendilerini cezalandırır ya da tevbelerini kabul eder Allah alîmdir, hakîmdir 107- Bir de müslümanlara zarar vermek, kâfirlik etmek ve müslümanların arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaş açmış olanı beklemek için mescid yapanlar var "İyilikten başka bir maksadımız yoktu" diye yemin de edecekler Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir 108- O mescit içinde sen kesinlikle namaza durma Ta ilk gününde temeli takva üzerine kurulan mescit elbette içinde namaz kılmana daha layıktır Onun içinde günahlarından arınmayı seven kişiler vardır Allah da arınmış, ak pak olmuş olanları sever 109- O halde binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa binasını yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarına kurup da onunla birlikte cehenneme yuvarlanan mı daha hayırlı? Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez 110- Onların kurmuş oldukları bu türlü binalar, kalpleri parça parça olmadıkça, kalblerinde bir nifak düğümü olup kalacaktır Allah, alîmdir, hakîmdir 111- Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır: Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler Bu, Tevrat'ta da, İncil'de de Kur'ân'da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir Allah'dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur 112- (Bunlar), O tevbekâr olanlar, o ibadet edenler, o hamd edenler, o oruçlular, o rükua varanlar, o secdeye kapananlar, iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirenler, Allah'ın hududunu koruyanlar (emirleriyle yasaklarının ölçülerine riayet edenler)dır Müjde ver o müminlere, müjde! 113- Ne peygambere, ne iman edenlere akraba bile olsalar cehennemlik oldukları iyice belli olduktan sonra müşriklere istiğfar etmek yoktur 114- İbrahim'in babası için istiğfar etmesi de sırf ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi Böyle iken onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıklanınca o işten vazgeçti Şüphesiz ki İbrahim, çok bağrı yanık, çok halim birisi idi 115- Allah, bir kavmi hidayete erdirdikten sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine iyice açıklamadıkça dalalete düşürmez Gerçek şu ki, Allah her şeyi bilir 116- Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır O, diriltir de, öldürür de Size O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı 117- Andolsun ki, Allah, yine peygambere ve en zor gününde ona uyan Muhacirler'le Ensar'a, içlerinden bir kısmının kalbleri az kalsın kayacak gibi olmuşken, tevbe nasip etti de lutfedip tevbelerini kabul buyurdu Çünkü O, gerçekten çok şefkatli, çok bağışlayıcıdır 118- Allah, haklarında hüküm beklenen o üç kişiyi de bağışladı Çünkü o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmeye başlamıştı, vicdanları da kendilerini sıkıntıya sokmuştu Allah'dan kurtuluşun, ancak Allah'a sığınmakta olduğunu anlamışlardı Sonra da Allah, onları tevbekâr olmaya muvaffak kıldı da tevbelerini kabul buyurdu Şüphesiz ki Allah, tevbeleri çok çok kabul edendir, çok merhametli olandır 119- Ey iman edenler! Allah'dan korkun ve doğrularla beraber olun 120- Medine halkına ve civardaki bedevilere, Resulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi etmez 121- Onların, Allah yolunda yaptıkları küçük veya büyük her harcama veya geçtikleri her vadi karşılığında, yaptıkları işin daha güzeliyle Allah'ın kendilerini mükâfatlandırması için sevap yazılmaması mümkün değildir 122- Bununla beraber müminlerin hepsinin birden topyekün savaşa katılmaları uygun değildir Her kabileden bir kısım insanlar da din ilimlerinde derinleşmeli ve kabileleri savaştan dönüp gelince onları uyarmalıdır ki, böylece Allah'ın azabından sakınırlar 123- Ey iman edenler, önce yakın çevrenizdeki kâfirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir 124- Bir sûre indirildiği zaman, içlerinden biri çıkar, "Bu sûre hanginizin imanını arttırdı?" der Fakat müminlere gelince, aslında her inen sûre onların imanını arttırmıştır ve onlar sürekli olarak müjdelenip duruyorlar 125- Kalblerinde bir hastalık olanlara gelince, onların da murdarlıklarına (küfürlerine) murdarlık (küfür) katmıştır ve kâfir olarak ölüp gitmişlerdir 126- Onlar (münafıklar) her yıl bir veya iki kere kendilerinin çeşitli belalara uğratıldıklarını görmüyorlar mı? Böyle iken yine de tevbe etmiyor ve ibret almıyorlar 127- Aleyhlerinde bir sûre indirilince, "Sizi birisi görüyor mu?" diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışır giderler Allah onların kalblerini (imandan) çevirmiştir Bu yüzden onlar anlayışsız bir kavimdirler 128- Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir 129- Eğer aldırmazlarsa onlara de ki: Bana Allah yeter O'ndan başka ilâh yoktur Ben O'na dayanmaktayım ve O, o büyük Arş'ın Rabbidir |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiKIYAMET SURESİ 1- Hayır, yemin ederim o kıyamet gününe 2- Yine hayır, yemin ederim o sürekli kendini kınayan nefse 3- İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor? 4- Evet, bizim onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter 5- Fakat insan günahı devam ettirmek ister 6- O kıyamet günü ne zaman? diye sorar 7- Ne zaman ki o göz şimşek çakar, 8- Ay tutulur, 9- Güneş ve ay toplanır, 10- İşte o gün insan, "kaçacak yer neresi?" der 11- Hayır, hayır, yok bir siper 12- O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur 13- O gün insana, yapıp öne sürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir 14- Doğrusu insan kendi nefsini görür, 15- Bir takım özürler ortaya atsa da 16- Onu hemen okumak için dilini depretme 17- Kuşkusuz onu toplamak ve okumak bize aittir 18- O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et 19- Sonra onu açıklamak da bize aittir 20- Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da 21- Ahireti bırakıyorsunuz 22- Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar 23- Rabbine bakar 24- Yüzler de var ki o gün asıktır 25- Anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır 26- Hayır hayır, ne zaman ki can köprücük kemiklerine dayanır, 27- "Tedavi edebilecek kimdir?" denilir 28- Can çekişen bunun o ayrılık anı olduğunu anlar 29- Bacak bacağa dolaşır 30- İşte o gün sevk, ancak Rabbinedir 31 Fakat o, ne sadaka verdi, ne namaz kıldı 32 Fakat yalanladı ve döndü 33 Sonra da çalım sata sata ailesine gitti 34 Gerektir o bela sana, gerek 35 Evet, gerektir o bela sana gerek 36 İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır? 37 O, dökülen erlik suyundan bir damla (sperm) değil miydi? 38 Sonra bir aleka (embriyon) oldu da Rabbi onu biçime koydu, sonra şekil verdi 39 Ondan da iki cinsi; erkek ve dişiyi var etti 40-Peki, bunu yapanın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiKALEM SURESİ 1- Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun 2- Sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin 3- Kuşkusuz senin için tükenmez bir ecir var 4- Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin 5- Sen de göreceksin, onlar da görecek 6- Hanginizde imiş o fitne ve cinnet 7- Doğrusu Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir Hidayete ereni de en iyi bilen O'dur 8- O halde, yalanlayıcılara itaat etme 9- Onlar istediler ki yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar 10- Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık, 11- Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren, 12- Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr, 13- Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı, 14- Mal ve oğulları var diye (böyle davranır) 15- Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der 16- Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız 17- Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi 18- İstisna da etmiyorlardı ("inşaallah" demiyorlardı) 19- Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da, 20- Bahçe simsiyah kesiliverdi 21- Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler: 22- "Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin" diye 23- Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı 24- "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diyorlardı 25- (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler 26- Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlış gelmişiz" dediler 27- "Yok, biz mahrum edilmişiz" (dediler) 28- İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?" 29- "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz" (dediler) 30- Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar 31- Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız 32- Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız 33- İşte azap böyledir Elbette ahiret azabı daha büyüktür Fakat bilselerdi 34- Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır 35- Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç? 36- Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz? 37- Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz? 38- O kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı? 39- Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? 40- Sor bakalım onlara, içlerinden ona kefil hangisi? 41- Yoksa ortakları mı var onların? Doğru iseler ortaklarını getirsinler 42- O gün işler zorlaşır ve secdeye davet edilirler Fakat güç yetiremezler 43- Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı 44- Bu sözü yalanlayanı bana bırak Onları bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklaştıracağız 45- Onlara mühlet veriyorum Doğrusu benim tuzağım sağlamdır 46- Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? 47- Yoksa gayb onların yanlarında da onlar mı yazıyorlar? 48- Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma Hani o öfkeye boğulmuş da nida etmişti 49- Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı 50- Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı 51- O kafirler Kur'ân'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleri ile devireceklerdi Bir de durmuşlar "o bir deli" diyorlar 52-Halbuki o âlemler için bir öğüttür |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiMUHAMMED SURESİ 1- İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların amellerini Allah boşa çıkarır 2- İman edip salih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak Muhammed'e indirilen kitaba inananların kötülüklerini Allah örter ve durumlarını düzeltir 3- Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve iman edenlerin de Rablerinden gelen gerçeğe tâbi olmalarından dolayı böyledir İşte böylece Allah insanlara kendi misallerini anlatır 4- Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin Allah'ın emri budur Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz 5- Allah onları doğru yola iletecek ve durumlarını düzeltecektir 6- Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır 7- Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar 8- İnkâr edenlere gelince, artık yıkım onlara Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır 9- Bu onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır Allah da bunun için onların amellerini boşa çıkarmıştır 10- Onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Allah onların üzerlerine helak yağdırmıştır Bu kâfirlere de onların başına gelenlerin benzerleri yaraşır 11- Bu böyledir Çünkü Allah iman edenlerin yardımcısıdır İnkâr edenlerin ise yardımcısı yoktur 12- Şüphesiz ki, Allah iman edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar İnkâr edenler ise dünyada zevk edip geçinirler Hayvanların yediği gibi yerler Onların varacakları yer ateştir 13- Ey Muhammed! Seni yurdundan çıkaran şehirden daha kuvvetli olan nice şehirler vardı ki biz onları helâk ettik de onlara yardım eden çıkmadı 14- Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilmiş de heveslerinin peşine düşmüş kimseler gibi olur mu? 15- Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu? 16- Ey Muhammed! Onlardan seni dinlemeye gelenler de var Senin yanından çıktıkları zaman kendilerine ilim verilen kimselere alay yoluyla: "O demin ne söyledi?" diye sorarlar İşte onlar Allah'ın kalplerini mühürlediği kimselerdir Onlar sadece kendi heva ve heveslerine uyarlar 17- Doğru yola girenlere gelince, Allah onların hidayetlerini artırmış ve onlara kötülükten sakınma çarelerini ilham etmiştir 18- Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar? 19- Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur Hem kendi günahın için, hem de mümin erkekler ve mümin kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir 20- İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse" derlerdi Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur 21- Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu 22- Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız öyle mi? 23- İşte onlar, Allah'ın lanetlediği, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir 24- Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var? 25- Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür 26- Çünkü onlar Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: "Bazı işlerde biz size itaat edeceğiz" demişlerdi Oysa Allah onların gizlediklerini biliyordu 27- Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak? 28- Bu onların Allah'ı gazablandıran şeylere uymaları ve O'nun rızasına sebep olacak şeyleri beğenmemelerinden dolayıdır Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır 29- Yoksa kalplerinde hastalık olanlar Allah kendilerinin kinlerini hiç ortaya çıkarmaz mı sandılar? 30- Ey Muhammed! Eğer biz dileseydik onları sana gösterirdik Sen de onları yüzlerinden tanırdın Andolsun ki, sen onları sözlerinin üslubundan da tanırsın Allah ise bütün yaptıklarınızı bilir 31- Andolsun ki, biz içinizden cihad edenlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya ve yaptıklarınızla ilgili haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi deneyeceğiz 32- Şüphesiz ki, inkâr edenler, Allah yolundan menedenler ve kendilerine doğru yol açıkça belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler Allah'a hiçbir zarar veremeyeceklerdir Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır 33- Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın 34- Şüphesiz ki, inkâr edip, Allah yolundan saptıran, sonra da kâfir olarak ölenlere gelince Allah onları asla bağışlamayacaktır 35- Sakın gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın Allah sizinle beraberdir O sizin amellerinizi eksiltmeyecektir 36- Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez 37- Eğer sizden onların tamamını isteyip de sizi zorlasaydı cimrilik ederdiniz Bu da sizin bütün kinlerinizi ortaya çıkarırdı 38-İşte sizler Allah yolunda harcamaya çağrılan kimselersiniz İçinizden kiminiz cimrilik ediyor Ama cimrilik eden ancak kendi zararına cimrilik eder Allah zengindir, siz ise fakirsiniz Eğer siz Hakk'tan yüz çevirirseniz Allah yerinize başka bir kavim getirir Sonra onlar sizin gibi olmazlar |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiENBİYA SURESİ 1- İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar 2- Rablerinden kendilerine gelen her yeni hatırlatmayı hep eğlenerek dinliyorlar 3- Kalbleri hep eğlencede (gaflette), hem o zalimler aralarında şu gizli fısıltıyı yaptılar: "Bu, ancak sizin gibi bir insan Artık göz göre göre sihre mi gidip uyarsınız?" 4- Peygamber: "Benim Rabbim gökte ve yerde (söylenen) her sözü bilir O, her şeyi işitir, her şeyi bilir" dedi 5- Onlar: "Hayır, bunlar karışık rüyalardır; yok, onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir Böyle değilse önceki peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin" dediler 6- Onlardan önce yok ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi Şimdi bunlar mı iman edecekler? 7- (Ey Muhammed!) Biz, senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkek(peygamber)ler gönderdik Bilmiyorsanız kitap ehli olanlara sorun 8- Biz onları yemek yemez birer cesed kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi 9- Sonra biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik; hem onları, hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık, aşırı gidenleri yok ettik 10- (Ey Kureyş topluluğu!) And olsun, size öyle bir kitab indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır Hâlâ akıllanmayacak mısınız? 11- Biz halkı zalim olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler var ettik 12- Onlar azabımızın şiddetini hissettikleri zaman oradan kaçmaya koyuluyorlardı 13- "Koşup kaçmayın; size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün ki, sorguya çekileceksiniz" dedik 14- Onlar da: "Vay bizlere! Biz gerçekten zalimler idik" dediler 15- Biz, onları biçilmiş bir ekin ve bir yığın kül haline getirinceye kadar hep sözleri bu feryad olmuştur 16- Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık 17- Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik Yapacak olsaydık öyle yapardık 18- Hayır, biz hakkı batılın başına çarparız da onun beynini parçalar Bir de bakarsın (batıl) o anda yok olup gitmiştir Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan ötürü size yazıklar olsun 19- Göklerde ve yerde olan bütün varlıklar O'nundur Katında olanlar O'na kulluk etmekten ne çekinirler, ne de yorulurlar 20- Gece gündüz (hep Allah'ı) tesbih ederler, usanmazlar 21- Yoksa (Mekke müşrikleri) birtakım ilâhlar edindiler de yerden ölüleri onlar mı diriltecekler? 22- Eğer yer ile gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar yok olurdu O halde Arş'ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden (bütün noksanlıklardan) beridir, münezzehtir 23- O, yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise sorumlu tutulacaklardır 24- Yoksa O'ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: "Kesin delilinizi getirin İşte benimle beraber olanların kitabı ve benden öncekilerin kitabı" Hayır, onların çoğu gerçeği bilmezler de onun için yüz çevirirler 25- Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek şu ki benden başka ilâh yoktur Onun için bana ibadet edin" 26- Böyle iken dediler ki: "Rahmân çocuk edindi" Allah bundan münezzehtir Doğrusu melekler (Allah'ın çocukları değil) ikram olunmuş kullardır 27- Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler 28- Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler Hepsi de O'nun korkusundan titrerler 29- İçlerinden kim: "Ben, O'ndan başka bir ilâhım" derse, biz ona cehennemi ceza olarak veririz Zalimleri biz böyle cezalandırırız 30-O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık Hayatı olan her şeyi sudan yarattık Hâlâ inanmıyorlar mı? 31- Yeryüzünde, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yarattık, rahat gidebilsinler diye dağların aralarında geniş yollar var ettik 32- Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık Kâfirler ise, gökyüzünün alâmetlerinden (Allah'ın kudret ve azametine delalet eden delillerinden) yüz çeviriyorlar 33- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur Bunların her biri kendi dairesinde dolaşmaktadır 34- Ey Muhammed! Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? Senin ölmenle rahata kavuşacaklarını mı sanıyorlar? 35- Her nefis ölümü tadacaktır Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz 36- O inkârcılar seni gördükleri zaman, seni alaya alıyorlar ve "İlâhlarınızı diline dolayan bu mudur?" diyorlar Halbuki onlar Rahmân'ın kitabını inkâr ediyorlar 37- İnsan aceleci olarak yaratılmıştır Size yakında (azaba dair) alametlerimi göstereceğim Şimdi siz acele etmeyin 38- "Doğru sözlü iseniz (bildirin) bu vaad ne zamandır?" derler 39- Bu kâfirler ateşi yüzlerinden ve sırtlarından men edemeyecekleri ve yardım da göremeyecekleri zamanı, bir bilseler! 40- Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir 41- Yemin olsun ki, senden önce birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alay ettikleri şey (azap) kuşatıverdi 42- De ki: "Geceleyin ve gündüzün sizi Rahmân'dan kim koruyabilir?" Ama onlar Rablerinin kitabından yüz çevirmektedirler 43- Yoksa kendilerini bize karşı savunacak tanrıları mı var? O tanrılar kendilerine bile yardım edemezler, katımızdan da dostluk görmezler 44- Doğrusu biz o kâfirleri ve atalarını yaşattık, hatta o ömür onlara uzun geldi Fakat şimdi memleketlerini her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? O halde üstün gelen onlar mıdır? 45- De ki: "Ben sizi ancak vahiyle korkutup uyarıyorum," uyarıldıkları zaman sağırlar çağrıyı duymazlar 46- Yemin olsun ki, Rabbinin azabından az bir şey onlara dokunursa, muhakkak "Vay bizlere, biz gerçekten zalimlerdik" diyeceklerdir 47- Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız) Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz 48- Yemin olsun ki, Musa ve Harun'a eğriyi doğrudan ayıran kitabı, takva sahibleri için bir ışık ve öğüt olarak verdik Onlar görmedikleri halde Rablerinden korkarlar, kıyamet saatinden de titrerler 50- İşte bu (Kur'ân) da indirdiğimiz kutsal bir kitaptır Şimdi siz bunu mu inkâr ediyorsunuz? 51- And olsun ki biz daha önce İbrahim'e de rüşdünü vermiştik (akla uygun olanı göstermiştik) Biz onu biliyorduk 52- O zaman o, babasına ve kavmine: "Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?" demişti 53- Onlar: "Biz atalarımızı bunlara tapar bulduk" dediler 54- İbrahim: "And olsun ki sizler de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" dedi 55- Onlar : "Sen bize gerçeği mi getirdin (Sen ciddi mi söylüyorsun), yoksa şaka mı ediyorsun?" dediler 56- O şöyle dedi: "Hayır Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır Ben de buna şahidlik edenlerdenim" 57- "Allah'a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra, ben putlarınıza elbette bir tuzak kuracağım" 58- Derken o, bunları parça parça etti Yalnız kendisine başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı 59- (Kavmi) "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir" dediler 60- (Bazıları) "İbrahim denen bir gencin, onları diline doladığını duymuştuk" dediler 61- "O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki (aleyhinde) şahidlik ederler" dediler 62- (İbrahim gelince ona) "Ey İbrahim! bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?" dediler 63- İbrahim: "Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun" dedi 64- Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: "Doğrusu siz haksızsınız" 65- Sonra yine (eski) kafalarına döndüler: "And olsun ki (ey İbrahim!) bunların konuşmayacağını (sen de) bilirsin" dediler 66- (İbrahim) dedi: "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara mı tapıyorsunuz?" 67- "Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun, siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?" 68- Onlar: "Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin" dediler 69- Biz: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol" dedik 70- Ona düzen kurmak istediler, fakat biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık 71- Onu da, Lût'u da, âlemler için bereketli ve kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık 72- Ona (İbrahim'e) İshak'ı, üstelik bir de Yakub'u ihsan ettik ve herbirini salih kimseler kıldık 73- Onları buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler kıldık Kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik Onlar bize kulluk eden kimselerdir 74- Biz Lût'a da bir hüküm, bir ilim verdik Onu çirkin işler işleyen kasabadan kurtardık Doğrusu onlar kötü, fasık bir kavimdi 75- Onu ise rahmetimizin içine aldık Çünkü o salihlerdendi 76- Nuh da daha önceleri bize yalvarmıştı; biz de onun duasını kabul ettik, kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık 77- Âyetlerimizi yalanlayan kavminden onun öcünü aldık Şüphesiz onlar kötü bir kavimdiler Biz de hepsini (suda) boğduk 78- Davud ve Süleyman'ı da (hatırla) Hani onlar ekin hakkında hüküm veriyorlardı Hani milletin koyunları (geceleyin) içinde yayılmıştı, biz onların hükmüne şahittik 79- Biz onu(n hükmünü) hemen Süleyman'a bildirmiştik; (zaten) herbirine hüküm ve ilim vermiştik Davud'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık (Bütün bunları) yapan bizdik 80- Ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik, artık şükreder misiniz? 81- Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik Biz her şeyi biliyorduk 82- Onun için dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik Onların hepsini biz gözetiyorduk 83- Eyyûb da: "Başıma bir bela geldi, (sana sığındım), sen merhametlilerin en merhametlisisin" diye Rabbine nida etti 84- Biz de onun duasını kabul ettik de başına gelenleri kaldırdık Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere, ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha verdik 85- İsmail, İdris ve Zülkifl'i de (hatırla) Onların hepsi de sabredenlerdendi 86- Onları da rahmetimizin içine aldık Onlar gerçekten salih olanlardandı 87- Zünnun'u (balık sahibi Yunus'u) da hatırla Hani o, öfkelenerek gitmişti de, bizim kendisini hiçbir zaman sıkıştırmayacağımızı sanmıştı Fakat sonunda karanlıklar içinde: "Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin, Şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum" diye seslenmişti 88- Biz de duasını kabul ile icabet ettik, kendisini üzüntüden kurtardık İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız 89- Zekeriya da hani Rabbine: "Rabbim! Beni tek başıma bırakma, sen varislerin en hayırlısısın" diye nida etmişti 90- Biz de duasını kabul ile icabet ettik de kendisine Yahya'yı ihsan ettik Ve eşini (doğum yapmaya) elverişli hale getirdik Doğrusu onlar iyiliklerde yarışıyorlar, umarak ve korkarak bize yalvarıyorlardı Bize karşı derin saygı duyuyorlardı 91- Irzını koruyan Meryem'e ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu, âlemler için bir mucize kılmıştık 92- Doğrusu bu sizin ümmetiniz (tevhid dini olan müslümanlık), bir tek ümmettir (bir tek din olarak sizin dininizdir) Ben de sizin Rabbinizim O halde bana kulluk edin 93- Ama insanlar din konusunda aralarında bölüklere ayrıldılar ama, hepsi bize döneceklerdir 94- İnanmış olarak yararlı iş işleyenin emeği inkâr edilmeyecektir Biz şüphesiz onu yazmaktayız 95- Yok ettiğimiz bir memleket (ahalisinin ahiretteki cezasını da çekmek üzere) bize dönmemesi gerçekten imkansızdır 96- Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc(un seddi) açıldığı zaman, ki onlar her dere ve tepeden akın edip çıkarlar 97- Ve gerçek vaad yaklaştığında, işte o zaman kâfir olanların gözleri beleriverir "Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik" derler 98- Siz ve Allah'dan başka taptıklarınız, cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz 99- Eğer onlar ilâh olsalardı, oraya girmeyeceklerdi Hepsi orada temelli kalacaktır 100- Orada onların bir inlemeleri vardır Bunlar orada (sağır olup) bir şey de işitemezler 101- Şüphesiz katımızdan kendileri için güzel şeyler takdir edilmiş olanlar, işte oradan (cehennemden) uzak tutulanlardır 102- Bunlar onun (cehennemin) uğultusunu bile duymazlar Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar 103- O en büyük korku bunları üzmez; kendilerini melekler: "Size söz verilen gün işte bugündür" diye karşılarlar 104- Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz Doğrusu biz bunları yaparız 105- And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebûr'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık 106- Şüphesiz bu Kur'ân'da kulluk eden kimseler için kâfi bir öğüt vardır 107- (Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik 108- De ki, bana ancak şöyle vahyolunuyor: "İlâhınız ancak tek bir ilâhtır Şimdi siz artık müslüman oluyor musunuz?" 109- Eğer (yine de) yüz çevirirlerse, de ki: "Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilmem" 110- Şüphesiz Allah açığa vurulan sözü de bilir, gizlediklerinizi de bilir 111- Bilmem belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye kadar geçindirmek içindir 112- (Hz Peygamber şöyle) dedi: "Ey Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet ve Rabbimiz O Rahmân'dır ki, isnad ettiğiniz (yalan) vasıflarınıza karşı yardımına sığınılacak olan ancak O'dur " |
Kur'an-İ Kerim Meali |
11-04-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an-İ Kerim MealiTAHA SURESİ 1- Tâ, Hâ, 2- Ey Muhammed! Kur'ân'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik 3- Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik) 4, Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu) indirdik 5- O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu 6- Bütün göklerde olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O'nundur 7- Sen (Allah'a ettiğin dua ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Allah bundan mustağnîdir) Çünkü O şüphesiz gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir 8- Allah O'dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur En güzel isimler O'nundur 9- (Habîbim!) Musa'nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi mi? 10- Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti 11- Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: "Ey Musa! 12- "Ben şüphesiz senin Rabbinim Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ'dasın" 13- "Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle" 14- Şüphesiz ben Allah'ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl 15- Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün 16- Sakın kıyamete inanmayıp, kendi heva ve hevesine uyan kimse seni, ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helak olursun 17- Ey Musa! Sağ elindeki nedir? 18- Musa dedi: "O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var" 19- Allah: "Ey Musa! onu (yere) bırak"dedi 20- Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor 21- Allah buyurdu ki: "Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz" 22- "Bir de diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın" 23- "Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık" 24- "Firavun'a git, çünkü o hakikaten azdı" 25- Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver, 26- İşimi kolaylaştır, 27- Dilimden düğümü çöz 28- Ki, sözümü iyi anlasınlar 29- Bir de bana ailemden bir vezir ver 30- Kardeşim Harun'u (ver) 31- Onunla arkamı kuvvetlendir 32- (Elçilik) işimde onu bana ortak et 33- Ki seni çok tesbih edelim 34- Seni çok analım 35- Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun" 36- Allah buyurdu: "Ey Musa! Dilediğin (şeyler) sana verildi" 37- "And olsun biz, sana diğer bir defa daha ihsan etmiştik" 38- Hani bir vakit ilham edilmesi gereken (ancak ilham ile bilinebilen) şu ilhamı annene verdik: 39- "Onu (Musa'yı) tabut içine koy da denize bırak Deniz de onu sahile atsın Onu hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın" Bir de benim gözetimim altında yetiştirilmen için, üzerine katımdan bir sevgi bırakmıştım (Ey Musa!) 40- Hani kız kardeşin (Firavun'un sarayına) giderek: "Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık Seni çeşitli musibetlerle imtihan ettik Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin 41- Ben, seni kendime (peygamber) seçtim 42- Sen kardeşinle birlikte mucizelerimle git İkiniz de beni anmakta gevşeklik etmeyin 43- Firavun'a gidin, çünkü o gerçekten azdı 44- Varın da ona yumuşak söz söyleyin; olur ki, öğüt dinler, yahut korkar 45- (Musa ile Harun) "Rabbimiz! Onun bize kötülük yapmasından veya azgınlığını artırmasından korkarız" dediler 46- Allah buyurdu ki: "Korkmayın, zira ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm" 47- Hemen gidin de Firavun'a deyin ki: "Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik Selam doğru yolda gidenleredir" 48- "Bize kesin olarak vahyolundu ki, azab şüphesiz (gerçeği) inkâr edip ona sırt çevirenleredir" 49- Firavun: "Ey Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?" dedi 50- Musa: "Bizim Rabbimiz her şeye şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir" dedi 51- Firavun : "Öyleyse geçmiş asırlar (daki insanlar)ın durumu nedir?" dedi 52- Musa dedi ki: "Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitapta (yazılı)dır Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz" 53- "Yeryüzünü sizin için bir döşek yapan, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su indiren O'dur" İşte biz o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık 54- Hem siz yiyin, hem de hayvanlarınızı otlatın Akıl sahibleri için bunda nice ibretler vardır! 55- Sizi yerden (topraktan) yarattık, yine (ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız 56- And olsun ki, biz, Firavun'a mucizelerimizin hepsini gösterdik Böyle iken o yine onları yalan sayıp kabulden çekindi 57- (Firavun Musa'ya şöyle) dedi: "Ey Musa! Sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize?" 58- "O halde biz de senin sihrin gibi bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle senin aranda bir vakit ve bir buluşma yeri tayin et ki; ne senin, ne bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun" 59- Musa: "Sizinle buluşma zamanı, süs (bayramı) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir" dedi 60- Bunun üzerine Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi 61- Musa onlara dedi ki: "Yazıklar olsun size! Allah'a yalan uydur mayın Sonra bir azab ile kökünüzü keser Gerçekten (Allah'a) iftira eden hüsrana uğramıştır" 62- Sihirbazlar aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular 63- (Sihirbazlar daha sonra Musa ve Harun'u göstererek şöyle) dediler: "Bu ikisi muhakkak sihirbazdır; büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok etmek istiyorlar" 64- "Onun için bütün tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra hep bir sıra halinde gelin Bugün üstün gelen muhakkak zafer kazanmıştır" 65- Sihirbazlar: "Ey Musa! Ya sen at, yahud ilk atan biz olalım" dediler 66- Musa dedi ki: "Hayır, siz atın" Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi 67- Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti 68- Biz dedik ki: "Korkma, çünkü sen muhakkak üstünsün (galib geleceksin) " 69- "Sağ elindekini atıver, o, onların yaptıklarını yutar Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz" 70- Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, "Musa ile Harun'un Rabbine iman ettik" dediler 71- Firavun: "Ben size izin vermeden mi ona iman ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür And olsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına asacağım Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu bileceksiniz" dedi 72- (İman eden sihirbazlar şöyle) dediler: "Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz Ne hüküm vereceksen ver Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin" 73- "Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın diye, Rabbimize iman ettik Allah (sevabça senden) daha hayırlı ve (azab verme bakımından da) daha devamlıdır" 74- Her kim Rabbine suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki ona cehennem vardır Orada ne ölür, ne de dirilir 75- Kim de ona bir mümin olarak salih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler vardır 76- Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar, onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır Ve işte bu, (küfür ve isyandan) arınanların mükafatıdır Meâl-i Şerifi 77- Gerçekten Musa'ya şöyle vahyettik: "Kullarımla geceleyin yürü (Mısır'dan çık) de (asânı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç; (artık firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de etmezsin" 78- Firavun ordularıyla hemen onları takip etti, denizden kendilerini sarıveren (korkunç boğulma) sarıverdi 79- Böylece Firavun kavmini yanlış yola sürükledi ve doğru yola götürmedi 80- Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve Tûr dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın indirdik 81- Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonra üzerinize gazabım iner Kimin üzerine de gazabım inerse, muhakkak o mahvolur 82- Bununla beraber, şüphe yok ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için çok bağışlayıcıyım 83- "Ey Musa! Seni kavminden (ayırıp) daha çabuk (gelmeye) sevkeden nedir?" (dedik) 84- Musa: "Onlar benim izimdeler (arkamdan beni takip edip geliyorlar) Ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın" dedi 85- Allah: "Doğrusu biz senden sonra kavmini imtihan ettik Sâmirî onları saptırdı" dedi 86- Hemen Musa öfkeli ve üzgün olarak kavmine döndü (onlara şöyle) dedi: "Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaad ile söz vermedi mi? Size bu süre mi çok uzun geldi, yoksa Rabbinizden size bir gazab inmesini arzu ettiniz de mi, bana olan vaadinizden caydınız?" 87- Onlar dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık Fakat biz o (Kıbtî) kavminin süs eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik Onları (ateşe) attık Sâmirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı" 88- Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: "İşte sizin de, Musa'nın da ilâhı budur, ama o unuttu" dediler 89- Onlar görmüyorlar mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiçbir sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye sahip bulunamıyordu 90- And olsun ki Harun daha önce onlara: "Ey kavmim! Siz bununla (buzağı ile) imtihana çekildiniz Sizin gerçek Rabbiniz Rahmân'dır Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" demişti 91- Onlar (cevap olarak şöyle) demişlerdi: "Musa bize dönüp gelinceye kadar, biz ona tapmaya elbette devam edeceğiz" 92- (Musa gelince kardeşine şöyle) dedi: "Ey Harun! bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit, seni engelleyen ne oldu?" 93- "(Neden) benim yolumu takip etmedin, benim emrime karşı mı geldin?" 94- Harun: "Ey anamın oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma Ben senin 'İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın' diyeceğinden korktum" dedi 95- (Hz Musa bu defa Sâmirî'ye dönerek) "Ey Sâmirî! Senin bu yaptığın nedir?" dedi 96- Sâmirî: "Onların görmedikleri bir şey gördüm: (Sana gelen) ilâhî elçinin (Cebrail'in) izinden bir avuç (toprak) aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi" dedi 97- (Musa ona şöyle) dedi: "Haydi çekil git Artık senin için hayat boyunca, 'benimle temas yok' diye söylemen var (bir vahşi gibi yapayalnız yaşamağa mahkum olacaksın) Hem senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır Bir de ibadet edip durduğun ilâhına bak; elbette biz onu yakacağız, sonra da kül edip muhakkak onu denize savuracağız" 98- Sizin ilâhınız, ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah'dır Onun ilmi her şeyi kuşatmıştır 99- (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz Şüphe yok ki, sana katımızdan bir zikir (düşünüp kendisinden ibret alınacak bir kitab) verdik 100- Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz o, kıyamet günü bir günah yüklenecektir 101- Devamlı o azabın altında kalacaklar Kıyamet günü onlar için, bu ne fena bir yüktür! 102- Sûr'a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız 103- "Siz dünyada sadece on(gün) kaldınız" diye kendi aralarında gizli gizli konuşurlar 104- Aralarında ne konuşacaklarını biz çok iyi biliriz Görüşü en üstün olan: "Ancak bir gün kaldınız" diyecektir 105- (Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak" 106- "Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak" 107- "Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin" 108- O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin 109- O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez 110- Allah, onların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir Onlar ise O'nu ilmen kavrayamazlar 111- Bütün yüzler, diri ve bütün yarattıklarını gözetip duran Allah'a baş eğmiştir Bir zulüm yüklenen gerçekten hüsrana uğramıştır 112- Her kim de mümin olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir haksızlıktan ve ne de çiğnenmekden korkar 113- İşte böylece biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik Onda tehditlerden nice türlüsünü tekrar tekrar açıkladık ki belki sakınırlar, yahut onlara bir ibret ve uyanış verir 114- Hükmü her yerde geçerli gerçek hükümdar olan Allah yücedir (Ey Muhammed!) Kur'ân sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce (unutma korkusu ile) Kur'ân'ı okumada acele etme; "Rabbim! benim ilmimi artır" de 115- Doğrusu bundan önce Âdem'e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık 116- Bir vakit meleklere: "Âdem(e hürmet) için secde edin" demiştik; İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti 117- Biz de (Âdem'e) şöyle demiştik: "Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı çeker, perişan olursun)" 118- "Doğrusu senin acıkmaman ve çıplak kalmaman (ancak) cennettedir " 119- Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın" 120- Nihayet şeytan ona vesvese verdi Şöyle dedi: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" 121- Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp görünüverdi Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar Âdem Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı 122- Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi 123- Allah (onlara) şöyle dedi: "Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennetten) inin Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (ahirette) zahmet çekmez 124- Her kim de benim zikrimden (Kur'ân'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz 125- (O zaman Kur'ândan yüz çeviren kimse) "Rabbim! beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der 126- Allah: "Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun" der 127- İşte haddi aşanları, Rabbinin âyetlerine inanmayanları biz böyle cezalandırırız Ve muhakkak ki ahiret azabı (dünya azabından) daha şiddetli ve daha devamlıdır 128- Onları, yerlerinde gezip durdukları şu kendilerinden önce yok ettiğimiz bunca nesiller(in o korkunç akibeti) doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu bunda ibret alacak aklı olanlar için nice deliller vardır 129- Eğer Rabbinin verdiği bir hüküm ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı 130- O halde, dediklerine sabret; güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki hoşnudluğa eresin 131- Kâfirlerden bir kısmına, onları sınamak için dünya hayatının zineti olarak verdiğimiz ve onunla kendilerini geçindirdiğimiz şeye (mal ve saltanata) sakın rağbetle bakma Rabbinin (ahiretteki) rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır 132- (Ey Muhammed!) Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et Biz senden bir rızık istemiyoruz Seni biz rızıklandırırız Güzel akibet takva sahiplerinindir 133- (İnkâr edenler): "Rabbinden bize bir mucize getirse ya" dediler Onlara önceki kitablarda olan apaçık deliller gelmedi mi? 134- Eğer biz, onları bundan (peygamber veya Kur'ân'dan) önce bir azab ile yok etseydik, muhakkak "Ey Rabbimiz! bize bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık, olmaz mıydı?" diyeceklerdi 135- De ki: "Hepimiz beklemekteyiz, siz de bekleyedurun Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu yakında bileceksiniz |
|