Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Bayanlara Özel > Gebelik & Doğum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgi, doğum, geniş, hastalıkları, kadın

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Risk Faktörü : Gebelik başından lohusalık sonuna kadar süren dönem boyunca anne ve / veya bebeği etkileyebilecek normal olmayan her türlü durumun görülme olasılığını arttıran faktörlerdir

Gebeliğinizde tesbit edilen belli bir risk faktörünün olması, o riskin mutlaka gerçekleşeceği anlamını taşımaz, yanlızca riskin yükseldiğini gösterir Aynı şekilde risk faktörü olmaması da, gebeliğinizin tümüyle sorunsuz geçeceği anlamını taşımaz, ancak gebeliğinizin sorunsuz seyretme olasılığının yüksek olduğunu gösterir

Risk faktörlerinin gebelik öncesinde tesbit edilmesi, özceden önlem alınması açısından önemlidir Çünkü risk faktörlerinin büyük bir kısmı kontrol edilebilir olan faktörlerdir (sigara, anemi / kansızlık, kronik hipertansiyon ya da diabet gibi)

Önceden tesbit edilemeyen risk faktörleri için ise doktor kontrolü altında olunduğunda henüz risk gerçekleşmeden ön belirtilerinden önlem alınmaya çalışılabilir (daha önceden ölüdoğum yapmış bir anne adayının bebeğinin iyilik durumunun sık olarak değerlendirilmesi ve gerektiği durumlarda müdahale edilmesi gibi)

Gebelikte problem yaratabilecek muhtemel risk faktörleri şunlardır ;

1 ) Anne ve baba yaşı ; Anne adayları için ideal gebelik yaşı 18 – 35 iken baba adayları için 18 – 40 dırBu yaşların üzerindeki gebelikler normal olamaz diye bir kaide yoktur ancak bir çok problemin gelişebilmesi açısından daha büyük bir risk alınmış olur Örneğin bebekte down hastalığı (Trizomi) riski 35 yaşın üzerindeki anne adaylarında çok daha yüksektir Aynı şekilde baba adayının yaşı da arttıkça bir kısım hastalıkların oluşma riski artmaktadır Örneğin yapılan çalışmalar klinik olarak belirgin cücelik ile seyreden akondroplazi hastalığının gelişme olasılığının 40 yaşın üzerindeki baba adayının çocuklarında daha fazla olduğunu göstermiştir

2 ) Akraba evliliği ; Ülkemizde oldukça fazla sayıda olan akraba evlilikleri anomalili bebek meydana getirme açısından oldukça risklidir Özellikle birinci derece akraba evliliklerinde, genel populasyonda görülme riski % 2-3 olan anomalili bebek doğurma olasılığını

3 ) Anne ve baba adayının mesleki durumları ; Özellikle kimyasal maddeler ve radyasyona maruz kalınan işlerde çalışan anne ve baba adaylarının çocuklarında anomali oluşma riski normal populasyona göre daha artmaktadır Yaygın olarak bilinenin aksine anne adayının ağır işte çalışması ya da aşırı yorulmasının düşüklere neden olduğu görüşü artık bu gün pek itibar görmemektedir Ancak çok yoğun tempolu ve yorucu işlerde çalışıyor olmak erken doğum tehdidi yaratabilmektedir

4 ) Sosyo-ekonomik değerler ; Herşeyde olduğu gibi bu konuda da anne ve baba adaylarının daha bilgili ve tecrübeli olmaları risk faktörlerinin gelişimini engeleyebilmek adına önemlidir Bilgili olan adaylar meydana gelen belirtiler konusunda daha alert olurlar ve doktorlarını uyarabilirler

Ayrıca ekonomik nedenler de etkili faktörlerdendir Her anne adayının gebeliği ve lohusalığı boyunca mutlak suretle teşekküllü bir şekilde değerlendirilebilmesini sağlayabilecek alt yapının gerçekleşmesi gereklidir Bu durum, devlet kuruluşlarının aşırı yoğunluk karşısında yeterli olamadığı ülkemizde maalesef ekonomik koşullara da bağlı bir hale gelmiştir

5 ) Anne ve baba adaylarının kan grupları ; Anne adayının Rh negatif (-) ve baba adayının Rh pozitif (+) olması halinde Rh kan uyuşmazlığından bahsedilir Bu durum ilk bebekte pek problem yaratmamakla birlikte önlem alınmadığında ikinci bebekte ölümcül tablolarla seyredebilir

Bunun dışında anne adayının “O” kan grubundan olması da ABO kangrubu uyuşmazlığı aşısından önem taşımaktadır Bu uyuşmazlıkta bebekte sarılık görülme olasılığı var olmakla birlikte bu sarılık genellikle uygun tedavilerle problem yaratmadan geçiştirilebildiği için bu tip uyuşmazlıklar klinik olarak pek önem arz etmemektedir

6 ) Anne adayının daha önceden geçirdiği ya da gebeliği sırasında halen geçirmekte olduğu jinekolojik ya da başka nedenli hastalıklar ; Bu konuda verilebilecek örenek sayısı oldukça fazla olduğundan kısaca anne adaylarına önereceğimiz şey geçmiş ya da şu anki durumlarıyla ilgili her türlü hastalık, problem ya da rahatsızlıklarını önemli ya da değil diye hiç ayırt etmeden doktorlarına anlatmaları gerektiğidir Çünkü aslında sizin önemsiz olarak gördüğünüz bir belirti ya da problem aslında önemli bir hastalığın küçük bir ön habercisi olabileceği gibi daha önceden geçirdiğiniz bir hastalık da doğum şekline verilecek kararı etkileyebilirBu nedenle geçmişiniz ya da şu anki durumunuz hakkında doktorunuza vereceğiniz bilgileri kendi fikrinize göre kısıtlama yapmadan ve ayrıntıları ile anlatın

7 ) Daha önceden geçirilmiş jinekolojik ya da başka nedenli operasyonlar ; Bunlar da aynen hastalıklar gibi önemlidir Belki bir göz ya da KBB operasyonu gebeliği etkilememekle birlikte örneğin kalp, karaciğer ya da böbrekler gibi daha sistemik organlara ait ameliyatlar gebeliğin kompanze edilip edilemeyeceği açısından önemlidir Ayrıca karın içinde yapılan ameliyatların (ki jinekolojik operasyonların da bir çoğu bu şekildedir) operasyon ne kadar kurallarına uygun olarak yapılırsa yapılsın ilgili komşu organlarda yapışıklık yaratma riski vardır Doğumun sezeryan ile yapılması planlandığında bu tip önceden geçirilmiş ameliyatların bilimesi önem taşımaktadır

8 ) Anne adayının gebelik öncesi kilosu ve gebelikte kilo alışı ; Anne adayının gebeliğe başlamadan önce çok fazla kilolu olması gebelik sırasında ve sonunda bir kısım problemlere maruz kalma riskini artırabilir Ancak bu problemlerin çok nadir görülebileceğini belirtmekte yarar var Bir insanın klinik anlamda kilolu olup olmadığını anlam için kullandığımız standart bir ölçüm sistemi vardır ki buna vücut kitle indeksi (VKİ) denir VKİ 20 den düşük olanlara zayıf, 30 dan yüksek olanlara ise şişman denilmektedir Vücut kitle indeksinizi hesaplamak için tıklayın

9 ) Anne ya da baba adayının ailelerinde genetik geçiş gösteren ( kalıtsal ) hastalıkların varlığı ; Anne adayı ya da baba adayının kendi akrabaları içinde zeka geriliği, bedensel özür, metabolizma hastalıkları, diabet (şeker hast), hipertansiyon (tansiyon yüksekliği), anomalik doğumlar, ölü doğumlar, sürekli düşükler, bir kısım psikiatrik hastalıklar gösteren kişiler varsa bu hastalıkların doğacak bebekte görülme riski de teorik olarak var olacaktır Bu hastalıklara maruz kalan kişi anne ya da baba adayına akraba olarak ne kadar yakınsa bebekteki risk de o kadar fazla olacaktır Ayrıca anne ve baba adayının birbiri ile akraba olması bu riski daha da artıracaktır Anne va baba adayları ailelerinde böyle durumlar varsa bunu mutlak suretle doktorlarına bildirmeli ve gerekli durumlarda doktorun da yönlendirilmesi ile genetik danışmanlık hizmeti alınmalıdır

10 ) Anne adayının boyu ; Doğumun sezeryan ya da vajinal yolla olup olamayacağı konusundaki kriterlerden biridirBoyu 150 cm den daha kısa olan anne adaylarının pelvis genişliği de ( leğen kemiği ) büyük ihtimalle,vücutla orantılı olarak dar olacağından normal / vajinal yolla doğum gerçekleşemeyecektir Çok istisnai olarak jinekoloğun muayenesi sonucunda doğumun vajinal yolla gerçekleşebileceği kanaati oluşursa denenebilir Ama bu konudaki genel konsensus 150 cm den daha kısa olan gebelerde doğumun sezeryan ile gerçekleştirilmesi yönündedir

11 ) Anne adayının bağımlılık yapıcı maddeler ( sigara,alkol ya da uyuşturucu madde ) kullanıyor olması ; Bağımlılık yapıcı maddeler kullanan anne adayında kullanılan maddenin niteliğine göre bebekte de bir kısım arazlar ortaya çıkabilme ihtimali yükselmektedir Uyuşturucu maddelerin bebek üzerinde teratojen etkilerinden bahsetmek olasıdır Sigara ve alkol gebelikte başlı başına büyük problemlerdir Gebelikte sigara ve alkolün bebeğe etkileri için tıklayın

12 ) Anne adayının yaşam tarzına bağlı genel özellikler ; Dengeli beslenme, aktif yaşam tarzı, egzersiz, düzenli yaşam, sağlıklı bir uyku düzeni, stabil bir ruhsal durum gibi faktörlerin gebelikte bebek açısından bir risk faktörü olduğu düşünülmemekle birlikte, gebeliğin daha sağlıklı ve huzurlu, daha rahat geçmesi yönünden pozitif katkılar olduğuna inanılmaktadır

13 ) Önceki gebeliklerde görülen hastalıklara ait riskler ; Önceki gebeliklerinde diabet, hipertansiyon (preeklamsi ya da eklamsi) gibi bir kısım hastalıklara maruz kalmış olmak sonraki gebeliklerde görülme riskini artırabilir Bu nedenle önceki gebeliklerinde belli hastalıklara maruz kalan anne adaylarının bu hastalıklarını ve gebeliklerinin seyrini doktorlarına ayrıntıları ile anlatmalarında yarar olacaktır



Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Gebelikte Kilo Artışı

--------------------------------------------------------------------------------

Gebelik diet yapmak için uygun bir zaman değildir Gebeliğiniz ilerledikçe iştahınız da artacaktır Bu iştah artışı sizin ve bebeğinizin yeterli derecede besin almasını sağlayan doğal bir yoldur Gebe bir kadın aldığı günlük kaloriyi artırmalıdır – bir çok hamile kadın hamilelik öncesinde aldığı kaloriden günlük 300 kalorilik bir artışa ihtiyaç duyar – ve hamileliği süresince de kilo alır Seyrek yapılan yada artan fiziksel aktiviteler sonrasında alınacak kaloride ayarlamalara gidilebilir

Boyu kilosuyla orantılı bir kadın için hamilelik süresince alınması gereken ortalama kilo 125 olup bu değer önerilen 11 ila 16 kilo arasındadır Fakat boyu kilosuyla orantılı olmayan daha zayıf olan kadınlar için önerilen kilo artışı 18 kg dir Şişman kadınlar için önerilen kilo artışı 7 ila 11 kg dir Şişman kadınlar hamileleik süresince ne diyet yapmalı ne de kilo kaybetmeye çalışmalıdır Bununla birlikte hamilelik dönemi şişman bir bayan için yemek alışkanlıklarını değiştirmesi için ideal bir dönemdir Gebelikte alınacak kilonun ayrıntısı aşağıdaki gibidir:

Bebek 33 kg ila 38 kg

Göğüslerin büyümesi 13 kg

Plasenta 04 kg ila 09 kg

Kan ve vücut sıvısı artışı 18 kg ila 36 kg

Amniyotik sıvı 09 kg ila 13 kg

Uterus ağırlığında artış 09 kg ila 13 kg

Annedeki yağ deposu 22 kg ila 35 kg

Toplam artış 108 kg ila 157 kg

Annedeki kilo artışı hamilelik süresince anne ve bebek arasında ayrı bir şekilde paylaşılır Annede yağ , hamileliğin erken dönemlerinde depolanır ve gebeliğin ortalarında besin depolanması en yüksek seviyeye ulaşır Bu erken depolanma işleminin hamileliğin son 10 haftasında hızla büyüyecek olan bebek için gerekli olabilecek enerjiyi sağlamak için yapıldığı düşünülmektedirHamileliğin son döneminde bebeğin hızlı gelişimiiçin ihtiyaç duyulacak enerji ve anne adayının artan metabolik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla gebeliğin ortalarında plasental büyümede ve organların ağırlıklarında hızlı bir artış yanında kan yapımında da hızlanma görülür Hamileliğin erken döneminde depolanan ve hamilelik süresince kullanılmayan yağ deposu emzirme için gerekli olan enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılır

Özellikle hamilelik öncesinde sağlıklı olmayan kadınlarda görülmekle birlikte hamilelik döneminde yeterli besin alamayan anne adaylarının bebeklerinin düşük doğum ağırlıklı olma şansının daha fazla olduğu araştırmalar ile gösterilmiştir Bu risk annenin yaşam tarzıyla da ilgilidir, mesela hamilelik döneminde sigara içmek gebeliğin sonucunu etkileyecektir Bununla birlikte fazla kilo almak da iyi değildir Şişman kadınlar gebelik süresince problemler yaşayabilirler Kolların ve uylukların üst kısımlarında biriken yağ dokusunun doğum sonrasında geri dönüşü çok zordur

Sağlıklı beslenme fazla kilo almadan gerekli besin ve kaloriyi almak için iyi bir yoldur Patates cipsleri , soda , ve çikolatalar yerine meyva, yoğurt ve şekersiz tahıl yemek gerekli besinleri almak için bir yoldur

İdeal olarak gebeliğin ilk 3 ayında –birinci trimestri dönemi – 13 kg ila 36 kg ve bundan 1 hafta sonra da 400-450 gr alınmalıdır En hızlı kilo artışı son 3 ay içerisinde olur Bebek doğduktan 1 yada 2 hafta sonra yaklaşık olarak 8 – 9 kilo kaybetmelisiniz Eğer gebelik süresince aşırı kilo almadıysanız hamilelik öncesi kilonuza 4 – 6 ay içinde geri döneceksiniz

Nadiren de olsa bazı kadınlarda gebeliğin son haftalarında sıvı birikimi görülürBu sıvı birikimi bir haftada aşırı kilo almaya ve ayaklarda ve yüzde ödem oluşmasına sebep olabilir Aynı zamanda bu sıvı birikimi pre-eklamsi ( gebelikte şiddetli tansiyon yüksekliği ile seyreden riskli bir hastalık) adlı hastalığın işareti olabilir İşte bu nedenlerden doktorunuz her hafta sizi muayene ederek kilo artışınızı ve sağlığınızı kontrol edecektir


Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Jinekolojik Kanserler

--------------------------------------------------------------------------------

Kanser dünyada ölüme en fazla yol açan ikinci hastalık olma özelliğini korurken jinekolojik kanserlerde de artış gözleniyor Rahim ağzı, rahim, yumurtalık, vajen, vulva ve tüplerde görülen kanserlerinden oluşan jinekolojik kanserlerden korunmak için yılda bir kere kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurulması ve test yaptırılması öneriliyor Jinekolojik kanserlerde ortak bir neden bulunmuyor Kanser tiplerine göre risk faktörlerinin değiştiği belirtiliyor

Rahim ağzı kanseri:

Sigara kullanımı, cinsel yolla bulaşan hastalıklar özellikle insan papillom virüs enfeksiyonu (HPV), erken yaşta cinsel ilişki, kocası çok eşli kadınlar, düşük sosyo ekonomik durum risk faktörü kabul ediliyor

Rahim kanseri:

Şişmanlık, diyabet öyküsü, geç menopoz yaşı, kısırlık, progesteron olmaksızın tek başına östrojen kullanımı riski artırıyor

Yumurtalık kanseri: Belirgin bir neden saptanamamıştır Ancak yaş, ailesel faktörler yüksek hayvansal yağ içeren diyet, pudra kullanımı gibi çevresel ve genetik faktörlerin yumurtalık kanserinde etkili olduğu düşünülüyor Örneğin yaşam boyu bir kadının yumurtalık kanserine yakalanma riski yüzde 14 iken, birinci derece akrabası yumurtalık kanseri olanda yüzde 5, iki adet birinci derece akrabasında olan kadınlarda yüzde 7'ye kadar yükselmektedir

Belirtiler neler?

Jinekolojik kanserlerin belirtileri tutulan organa göre farklılık gösteriyor Rahim ağzı kanserinin belirtisi cinsel ilişki sonrası lekelenme tarzında vajinal kanama, adet miktarında ya da süresinde artış, kahverengi vajinal akıntı olarak ortaya çıkıyor İleri evrelerde bel ve kasık ağrısı, idrar yapmada güçlük ya da bacak ödemi görülebilir Rahim kanseri erken bulgu veren bir kanserdir, menopoz öncesi ya da menopoz döneminde anormal kanamalarla belirti verir Yumurtalık kanseri ise neyazık ki geç bulgu verir ve bulguları spesifik değildir Karın şişliği, ağrı, hazımsızlık, karın çevresinde artış, anormal vajinal kanama en sık görülen belirtilerdir Geç bulgu vermesi nedeniyle yumurtalık kanseri olgularının yüzde 70'i evre 3 ve 4'de tanı konur Vulva kanserinin en sık bulguları ise kronik kaşıntı, vulvada ele gelen kitle, ağrı, kanama ve ülserlerdir

Jinekolojik kanserlerin ölüme yol açma riski

Jinekolojik kanserlerin ölüme yol açma oranları hastalığın evresine, histolojik tipi ve derecesine, hastanın genel durumuna yaşına ve yapılan cerrahiye bağlı olarak değişiklik gösteriyor En kötü yaşam süresine sahip olan kanserin, geç bulgu vermesi nedeniyle yumurtalık kanseri olduğu vurgulanıyor Tanı sonrası ortalama yaşam süresi yüzde 35'dir Rahim kanseri ise daha erken belirti verdiği için yaşam süresi yumurtalık kanserine göre daha iyidir Tüm evreler için yaşam süresi oranları şu şekildedir: Evre I yüzde 75, evre II yüzde 60, evre yüzde 30 ve evre 4 için yüzde 10'dur Pap smear yöntemi ile erken tanısı artan rahim ağzı kanserinde ortalama yaşam süresi yüzde 80 civarındadır Evre I yüzde 90, evre 2 yüzde 65, evre 4 için ise yüzde 15'dir

Tanıda kullanılan yöntemler

Jinekolojik kanserlerin erken tanısı için geliştirilen yöntemler sayesinde tedavideki başarı oranı da artıyor Jinekoloji kanserlerden rahim ağzı kanserini son yıllarda erken tanının en çok arttığı kanser türü olarak değerlendiriliyor Bu kanserde Pap smear testi denilen rahim ağzından dökülen hücrelerin sitolojik incelemeleriyle yapılan tarama yöntemi ile gelecekte kanserleşme potansiyeli olan hücresel değişiklikler erken dönemde tanınmaktadır Bu lezyonların yok edilmesiyle rahim ağzı kanserinde ölüm oranında belirgin bir azalma tespit edilmiştir Öyle ki, tek bir negatif Pap smear testi, rahim ağzı kanseri riskini yüzde 45 oranında azaltıyor Yaşam boyu dokuz negatif Pap smear testi ise bu riski yüzde 99 oranında azaltmaktadır Rahim ağzı kanseri için en etkin tarama yöntemi olan Pap smear testi 18 yaşın üzerinde cinsel aktivitesi olan her kadına yılda bir kez önerilmektedir

Rahim ve yumurtalık kanserinde erken tanı

Jinekolojik kanserlerde kullanılan tarama yöntemleri rahim kanserinde çok etkili değil Rahim kanseri genellikle erken belirti verdiği için tanısı rahatlıkla konulabiliyor Ancak Riski yüksek olan şişman, diyabetik, östrojen tedavisi gören kişilerde tarama yapılabiliyor Tarama için vajinal sonografi, endometrial biyopsi ve ofis histeroskopi kullanılabildiğini belirtiliyor Vajinal sonografiyle ölçülen rahim içi tabakasının kalınlığı 4 milimetrenin altındaysa rahim kanseri riski çok düşüktür Tüm jinekolojik kanserler arasında en ölümcül olan yumurtalık kanseri için etkin bir erken tanı ve tarama yöntemi neyazık ki yoktur Yıllık rutin muayene erken tanı için yeterli değildir İlk kez 1980'li yıllarda tanımlanan Ca-125 tümör belirteci adlı yüzey antijeniyle yumurtalık kanserinin yüzde 80'i saptanabiliyor Ancak menopoz öncesi döneminde Ca-125 değerleri gebelik, rahim iç dokusunun rahim dışındaki bölgelerde bulunması olarak tarif edilen endometriozis, iyi huylu yumurtalık kistleri gibi bir çok nedene bağlı olarak yükselebilir Ayrıca erken dönemdeki yumurtalık kanserlerinin yüzde 50'sinde Ca-125 normal olarak bulunmaktadır Transvajinal sonografi ve Doppler ultrason ile Ca-125'in birlikte kullanımı taramanın niteliğini artırsa da rutin inceleme için yeterli değildir

Jinekolojik kanserlerde tedavi

Jinekolojik kanserlerin tedavilerindeki başarı hastalığın evrelerine göre farklılık gösteriyor Etkin tedavinin genellikle cerrahi olduğuna dikkat çekiliyor Yumurtalık kanserinin tüm evrelerinde cerrahi uygulanır Genellikle bu olgular geç dönemde bulgu verdikleri için hasta ileri evrede başvururlar Hastalara tam cerrahi evreleme yapılmalı ve tümör kitlesi minimum seviyeye indirilmelidir Cerrahi evreleme sadece rahim ve yumurtalıkların alınması değil kanserin tüm karın içinde yaygınlığının araştırılması ve yayıldığı belirlenen bölgelerin temizlenmesi anlamına gelir Böylece hasta ileride alacağı kemoterapiden maksimum fayda görür Genellikle yumurtalık kanserinin ilk sonrası kemoterapi takiben ve "ikinci bakış ameliyatı" denilen tekrar bir operasyon yapılır Bu ameliyatın sonucunda gerekirse tekrar kemoterapi verilir Rahim ağzı kanserinin erken evrelerinde cerrahi uygulanırken ileri evrelerde radyasyon terapisi temel tedavi seçeneğini oluşturur Rahim kanserinde ise yine cerrahi ilk tedavi seçeneğidir Sonrasında radyoterapi ve gerekirse kemoterapide uygulanabilir Jinekolojik kanserli olgularda tedavi ve izlem multidisipliner yapılmalıdır Hastalıkların nükslerinde birden fazla tedavi kombine olarak kullanılabilir

Korunmak için öneriler

Jinekolojik kanserlerin nedenleri çok farklı olduğu için korunmada da birçok faktörü dikkate almak gerekiyor Rahim ağzı kanserinden korunmak için cinsel yolla bulaşan hastalıklardan özellikle insan papillom virüs (HPV) enfeksiyonundan korunma ön plana çıkıyor Üreme çağında doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda, rahim ve yumurtalık kanserlerin görülmesinde belirgin oranlarda azaldığı bilinmektedir Sigara kullanımı da rahim ağzı kanser riskini artırdığından sigaranın bırakılmasını önerilmektedir

Rahim ağzı kanseri:

Rahim ağzı kanserinin erken tanısı ve tedavisi mümkün olduğundan mutlaka her yıl belirgin bir yakınma olmasa da Pap smear testi yapılmalıdır Son yıllarda HPV enfeksiyonları için aşı çalışmaları sürdürülüyor Ancak henüz rutin kullanıma girmiş değil

Rahim kanseri:

Aşırı kilo alımının engellenmesi, karşılıksız östrojen alınmaması ve kanserleşme potansiyeli olan rahim hastalıklarının uygun tedavi edilmesi gerekiyor

Yumurtalık kanseri:

Doğum kontrol haplarının kullanılması ve ailede yumurtalık kanseri varlığında koruyucu girişimler önerilebilir Yani yumurtalık alınabilir Ancak bu her zaman yumurtalık kanserini ortadan kaldırmayabilir Jinekolojik kanserlerden korunma en iyi rutin yıllık muayenelerin ihmal edilmeden yaptırılması ile gerçekleşir






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Menopoz ve Hormon Replasman Tedavisi

--------------------------------------------------------------------------------

Menopoz döneminde doğurganlık çağı bitmekte ve overler fonksiyon bakımından saf dışı olmakta, kadın için doğurganlığın ortadan kalktığı yeni bir çağ başlamaktadır Genelde olayın ortaya çıkmasının nedeninin overin yaşlanması olduğu kabul edilmektedir Sonuçta kadın östrojen metabolizmasında azalma görüldüğünden, bu sürede görülen belirtilere "östrojen yetersizliği sendromu" da denilmektedir

Genellikle bu devre 40 ile 60 yaş arasında arasındadır Menopoza girme yaşı toplumdan topluma değişiklik göstermektedir Gelişmiş toplumlarda çeşitli çevresel etkilerin bu yaşı etkilediği kabul edilmektedir Ülkemizde bu yaş 465-47 civarındadır

Kadınların yaşamının 1/4- 1/3'lük kısmı menopozda geçmektedir Ortalama yaşam süresi tüm dünyada uzamış olduğundan bu dönemde koruyucu hekimliğede çok iş düşmektedir Kadınlarda 40 yaştan sonra her 5 yılda bir tam fizik muayne, yıllık meme ve jinekolojik muayne , pap-smear testi, gerekirse cinsel yolla bulaşan hastalıkların taraması yapılmalıdır 40'lı yaşlarda bir TSH ölçümü yapılmalı ve 60 yaştan sonra 2 yılda bir tekrarlanmalıdır 50'li yaşlardan sonra gaitada gizli kan bakılmalıdır Yine 40'lı yaşlarda mamaografik tetkike başlanması önerilmektedir

TANI:

Menopoz tanısı ağırlıklı olarak klinik açıdan konulmaktadır Menopoza yakın dönemde adet kanamalarının karakteri değişik şekillerde olabilir:

Hastanın adeti tamamen kesilebilir

Adet kanamasının hem süresi hemde miktarı kademeli olarak azalır En sık rastlanan tiptir

Bazı kadınlarda kanama miktarı artar ve düzensiz olabilir

Hastanın düzenli kanamaları olabilir

40 yaşından sonraki kadınlarda östrojen azlığı sonucu ortaya çıkan belitiler görülmeye başlar Hastanın şikayetleri tedavi edilmeye hekimi zorluyorsa premenopoz tanısı konulmuş olur Bu dönemde bakılacak hormon tetkiklerinin hiç bir güvenilirliği yoktur Kan düzeyi ölçümleri değişiklik gösterebilir

SEMPTOM VE BULGULAR:

Kadınları yaklaşık %70 - 80'inde östrojen yetmezliği semptom ve bulguları ortaya çıkmaktadır Östrojen yetmezliğine bağlı ortaya çıkan semptom ve bulguları ortaya çıkış dönemlerine göre 2 gruba ayırabiliriz

Erken bulgular

*Vazomotor: Ateş basması, terleme, çarpıntı, bulantı, baş ağrısı, baş dönmesi

*Psişik : Huzursuzluk, anksiyete, depresyon, uykusuzluk, iştah azalması, mental kapasite, hafıza ve konsantrasyon kaybı, değişken ruh hali, cinsel isteksizlik

*Hedef Dokularda Östrojen Eksikliği: Vajinal kuruluk, cinsel temasta ağrı, atrofik vajinit, üretral sendrom, ciltte kuruluk, incelme, saç kuruluğu ve dökülmesi, tırnaklarda kırılma vs

Geç Bulgular

*Osteoporoz (kemik erimesi): Osteoporozda diğer risk faktörleri ise şunlardır İleri yaş, menopoz, kötü beslenme, kısa boy, doğum yapmamış olmak, düşük oral kalsiyum alımı, yüksek protein alımı, gün ışığından yeterli düzeyde yararlanamama, sigara , alkol kullanımı, hareketsizlik, endokrin bozukluklar, kortizon kullanımı, kronik böbrek yetmezliği, bağırsaklardan emilim problemi

*Kardiovasküler Hastalıklar: Menopoz öncesi kadınlarda kalp hastalığı riski erkeklere oranla 5 kat daha azdır, fakat bu oran menopoz sonrası birebir olmakta ve kadınların kalp hastalığı riski belirgin olarak artmaktadır

TEDAVİ:

Menopozun bu kadar kötü bir dönem olmasına rağmen günümüzde tedavi edilebiliyor olması çok önemlidir Menopozdaki temel problem östrojen kaybı olduğuna göre öncelikle onun yerine konması gerekmektedir Hastanın öncelikle risk profili değerlendirilir ve hasta konu hakkında bilgilendirilir ve Hormon Replasman Tedavisi önerilir Tedavi hastanın şikayetlerine uygun olarak düzenlenmelidir 40-50'li yaşlarda, genç, premenopoz ve düzensiz adetleri olan hastalarda doğum kontrol yönteminide düşünmek gerekir ve bu dönemde en uygun tedavi düşük doz doğum kontrol ilaçlarıdır

Hormon Replasman Tedavisinin öncelikle kime verilip kime verilmeyeceğine karar vermek gerekir Birinci derece akrabasında premenopozal meme kanseri öyküsü olan, kalp hastalığı ve osteoporoz riski az olan hastada HRT'nin faydası minimaldir Açıklanmamış düzensiz vajinal kanaması olaanlar ve gebelikte kesinlikle verilmez Meme, rahim kanseri, venöz tromboz, karaciğer hastalığı kontraendikasyonlardır

HRT için hipertansiyon, sigara, şişmanlık, miğren baş ağrıları, endometriozis ve miyomlar, fibrokistik meme hastalığı kontraendikasyon değildir Bu hastalarda tedavi verilebilir

HRT başlanan hastalar ilk 3 ayda tedaviye devamı değerlendirmek için kontrole çağrılır, herşey normalse sonraki viziti 6 ay sonra, daha sonra yıllık kontroller önerilir

SONUÇ:

Günümüzde menopoz ve tedavisi oldukça güncel ve tartışmaların sürdüğü bir konudur Hormon Replasman Tedavisi yaşam süresini ve kalitesini artırmaktadır Fakat günümüzda ve ülkemizde HRT alan kadınlar %1 civarındadır, bu oran gelişmiş ülkelerde %20 civarındadır HRT kullanımında en önemli sorun kanser riski konusunda halkta ve pek çok hekimde yerleşmiş olan yanlış kanılardır Ülkemizde de eğitim düzeyi ilerde yükseldiğinde bu yanlış kanının değişeceğini ummaktayız






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




PRENATAL (Doğum öncesi) TESTLER

--------------------------------------------------------------------------------

Gebelikte ortaya çıkabilecek bazı problemleri teşhis edebilmek için yapılan prenatal testlerden önemlileri aşağıda sıralanmıştır Bunlardan bazıları tüm gebe kadınlarda rutin olarak istenmektedir Rutin dışındaki diğer testler,sizin ve ailenizin tıbbi öyküsü doğrultusunda gerekli görülürse doktorunuz tarafından istenecektir Akılda tutulması gereken şey ; sonucu normal çıkmasa da,testler her zaman bir problem olduğunu göstermezBöyle durumlarda genel olarak ek testlere ihtiyaç duyulur veya anormal sonuç veren test yenilenirEğer gerçekten bir problem tesbit edilirse bunun ne anlama geldiği ve tedavi edilebilme olanaklarını doktorunuzla ya da ilgili yetkililerle görüşünüzTüm bu tıbbi girişimlerde, testlerin kendisi ya da tedavi yöntemleri ile ilgili bazı mutlak riskler de söz konusudurUygulamalardan önce bu riskleri de doktorunuzla konuşunuz

Rh ( Rhesus ) testi

Bu test Rh pozitif (+) ya da Rh negatif ( - ) kana sahip olduğunuzu gösterir Kadınların % 8 – 15 kadarı Rh negatif kan grubundandır Rh negatif kana sahip olmak gebelik açısından bir problem demek anlamına gelmez Rh negatif kana sahip olmak eğer baba Rh (+) ise bebeğin de Rh (+) olabilme ihtimalinden dolayı kaygı uyandırır Gebeliğiniz boyunca bebeğiniz ve sizin kanınız birbiriyle karışacaktır Sizin Rh (-) kanınız ile bebeğinizin Rh (+) kanı karşılaştığında vücudunuz Rh (+) kan hücrelerini yabancı bir düşman olarak görerek ona karşı antikor denilen koruyucu hücreler üretecektirBu antikorlar ortak kan dolaşımınız sayesinde tekrar bebeğinize ulaştığında bebeğinizin Rh (+) kan hücrelerini yok edeceklerdir Bu nedenle eğer siz Rh (-),bebeğiniz de Rh (+) kan grubuna sahipseniz,bebeğinize karşı ne kadar antikor ürettiğinizi anlamak için, doktorunuz, gebeliğiniz boyunca belirli aralıklarla bunu kontrol edecektir Rh uyumsuzluğu ilk gebelikte çoğunlukla tehlike arzetmez, çünkü genellikle Rh (+) bir bebeğe ilk kez gebe kalan bir anne adayı, yeteri kadar antikor üretene kadar doğum gerçekleşmiş ve dolayısıyla da ilk bebek bu durumdan etkilenmemiş olur Ancak aynı anne sonraki hamileliklerinden birinde tekrar bir Rh (+) bebeğe gebe kalacak olursa bu bebek için gerçek ve önemli bir tehlike söz konusudur, çünkü; bu sefer annenin koruyucu antikorları yeterli sayıda ve saldırıya hazırdırlar Rh uyumsuzluğu olan tüm gebeliklerde,gebeliğin 28haftasında ve doğumdan sonraki ilk 72 saat içinde, Rh immunglobini denen iğnenin anneye yapılmasıyla, oluşabilecek komplikasyonlardan korunulmuş olunurBu enjeksiyon antikor oluşma riskini büyük oranda azaltacaktır Böylece sonraki gebeliklerinizde Rh uyumsuzluğuna bağlı bir problem yaşamanız engellenmiş olacaktır Rh (-) kan grubundan olan bir kadın dış gebeliğe maruz kalmış veya düşük yapmış olsa bile,ya da gebeliği devam ederken koryonik villus örneklemesi, perkütan umblikal kord örneklemesi veya amniyosentez gibi bir takım ileri tetkiklerin uygulaması altına giriyorsa mutlaka Rhogam (Rh immunglobini) alması gerekir Eğer bu konuda aklınıza takılan herhengi bir şey varsa mutlaka doktorunuzla paylaşmalısınız

Hemoglobin kontrolü

Gebelikte çok yaygın olarak görülebilen anemi (kansızlık) ya da kırmızı kan hücrelerinde azalma gibi durumları anlamak için hemoglobin seviyeniz kontrol edilmiş olması gerekir Gerçi bu kontrolde herhengi bir eksiklik tesbit edilmese de, gebelikte demir ihtiyacı artacağı için, doktorunuz mutlaka size bir demir ilacı ya da demir de içeren bir vitamin verecektir Bu demir ilaçları dışkınızı koyu renge (siyaha yakın) boyayacaktır Ayrıca verilen bu prenatal vitamin ilaçları kabızlığa da neden olabilir Kabızlıktan , sıvı gıdalara ağırlık vererek,kepek,meyve ve sebze gibi lifli besinlerle beslenerek ve egzersiz yaparak korunabilirsiniz Eğer kabızlığınız bunlara rağmen devam ederse ek tedavi yöntemleri için doktorunuzla görüşünüz

Gonore ve Klamidya testleri

Seks yoluyla geçen bu hastalıklar kısırlığa, körlüğe, eklem iltihabına ve çeşitli üriner ( idrar yolları ) hastalıklara neden olabilirler Aynı zamanda doğum sırasında anneden bebeğe bulaşabilecek olan gonore enfeksiyonu gonokokkal konjunktivit denilen ve tadavi edilmediğinde bebekte körlükle sonuçlanacak bir hastalığa da neden olabilir Gonore ya da klamidya enfeksiyonu bulunan bir kadın antibiyotikler kullanılarak daima güvenli bir şekilde tedavi edilebilir Yeni doğan bebeklerin gözleri de doğumdan hemen sonra rutin olarak gözlerine gerekli antibiyotikler damlatılmak suretiyle bu tip komplikasyonlardan korunmuş olur

Sfiliz testi

Bu da her gebe kadının yaptırması gereken testlerden biridir Sfiliz; cinsel yolla bulaşan ve tüm vücuda yayılarak,kalp hastalıklarına, nörolojik arazlara ve hatta ölüme neden olabilecek bir hastalıktır Gebelik sırasında düşüklere ya da erken doğuma neden olabildiği gibi doğan bebeklerde de anemi,sinir sistemi arazları, kemik ve diş yapısında bozukluklar ve karaciğer hastalıklarına neden olabilir Eğer hastalık gebeliğin erken dönemlerinde teşhis edilir ve tedavi yoluna gidilirse sifilizin bu tip komplikasyonlarından da korunulmuş olur

Klamidya testi

Amerika’da seks yoluyla en sık geçen hastalıktır Tedavi edilmediği taktirde, serviksten uterus yoluyla tüplere ve overlere yayılarak kısırlıkla sonuçlanabilecek olan PID’e (pelvic infammatory disease : pelvik inlamatuar hastalık) neden olabilirGebelik sırasında ise erken doğumlara,düşük ve ölü doğumlara neden olabilir Enfekte olan anneden doğan bebeklerde ise, pnömoni ( zatürre ), kulak enfeksiyonları ve körlüğe kadar gidebilen göz enfeksiyonlarına neden olabilirlerKlamidya servikal muayene ve serviksten alınan hücre örneklerinin incelenmesi ile teşhis edilebilir ve daima antibiyotiklerle kolayca tedavi edilebilir

Rubella testi

Rubella (kızamık) testi, kızamık virüsüne karşı bağışık olup olmadığınızı gösterir Çocukluğunda hemen her kadın aşılandığı için genellikle herkes bağışıktır Eğer bağışık değilseniz doktorunuz size, gebeliğiniz boyunca kızamıklı kişilerden uzak kalmanızı önerecektir Bu çok zor olmaz, çünkü rutin kızamık aşılamasından dolayı kızamık enfeksiyonlu kişiye rastlamak oldukça zordur Yine de enfekte bir kişiyle karşılaşmak her zaman enfeksiyonu kapmak demek değildir,fakat,eğer gebeliğinizin ilk 3 ayı içinde enfekte olmuşsanız bebeğinizde doğumsal bir anomali gelişme ihtimali vardır Eğer kızamığa karşı korunmanız yoksa doktorunuz muhtemelen size gebeliğinizden hemen sonra,gelece gebeliklerinizde problem olmaması için aşılama önerecektir Bu aşılama sizi kızamıktan koruyacaktırAşılamadan en az 3-4 hafta sonrasına kadar yeni bir gebelikten korunmanız gerekmekle birlikte, gebe iken aşılanmanın zararlı olduğuna dair bir kanıt da yoktur

HIV (AIDS) testi

HIV (Human Immundefency Virus = İnsan bağışıklık yetmezlik virüsü), AIDS e (Acquired Immun Defency Syndrom = Kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromu) neden olan virüstür AIDS, vücudun enfeksiyon hastalıklarına karşı savaşma kabiliyetini yok eder HIV ya da AIDS için kesin tedavi olamamakla birlikte, uygulanacak tedaviler yaşam uzatıcı ve koruyucu olacaktırHIV,enfekte vücut sıvıları (meni, kan ve vajinal salgı) ile bulaşır Doktorunuz siznle risk faktörleri konusunda konuşacak ve HIV kan testi yaptırıp yaptımadığınızı soracaktırAslında her gebe kadının, riskli olup olmadığında ya da daha önce HIV testi yapılıp yapılmadığına bakmaksızın bu testi yaptırması gereklidir HIV virüsü taşıyan bir anne adayı virusu mutlaka bebeğine de geçireceği için bu testi yaptırmış olması çok önemlidir Eğer test pozitif çıkarsa, doktorunuz, bunun bebeğe geçişini engellemeye çalışacak veya enfekte olan bebekte virusun etkilerini yavaşlatacak bir takım ilaçlar verebilir Bu ilaçlar virüsün bebeğinize bulaşma riskini oldukça azaltabilecektir

Hepatit B virus taraması

Hepatit B virüsü karaciğeri tutar ve hasarlanmasına yol açar Enfekte kan, meni, vajinal salgı ve tükrük gibi vücut sıvıları ile bulaşır Hepatit B virüsü açısından risk alyındaki kişiler; sağlık çalışanları,birden fazla seks partneri olanlar, daha önce seks yoluyla bualaşan bir hastalık geçirmiş olanlar, damardan uyuşturucu kullananlar,kan nakli yaptıranlar veya diyaliz tedavisi görenlerdirGebe kadınlar basit bir kan testiyle hastalıklı olup olmadıklarını anlayabilirlerEğer daha önce hepatit geçirmediyseniz,fakat virüsle karşılaşma riskinizin yüksek olduğunu düşünüyorsanız, gebelik sırasında bile buna karşı güvenli bir şekilde aşılanabilirsiniz Eğer testiniz pozitif ise, bebeğinizi enfeksiyondan korumak için, doğumdan hemen sonra HBV immunglobini ve aşısı yapılmalıdır

Glukoz (şeker) tolerans testi

Glukoz tolerans testi (GGT), gebeliğinin 24 – 28 haftalarında her gebe kadına uygulanmalıdır Bu test, aslında diabet ( şeker ) hastalığı gibi olamamakla birlikte, gestasyonel diabet denilen ve gebelikte hormonların etkisiyle ortaya çıkan klinik durumun tesbit edilmesinden ibarettir Gebelikleri sırasında yapılan bu testte kan şekeri yüksek çıkan gebelerin bebekleri çoğunlukla normalden daha iri olurlar ve doğduktan sonra,hayatları boyunca da diabet hastalığı açısından yüksek risk taşırlar Bu test için size,önce şekrli,standart bir içecek verilir Sonra, kısa bir zaman sonra kan şekerinin seviyesi tesbit edilir Kan şekerinizin yüksek çıkması her zaman gestasyonel diabet demek değildir ve sadece daha ileri tetkiklerin yapılmasına neden olur

Toksoplazmozis testi

Toksoplazmozis enfeksiyonu, çiğ et yemekle ve özellikle kedi gibi çiğ et yiyen hayvanların dışkılarına temasla bulaşır Gebelikte bu enfeksiyona maruz kalmak,bebekte bir takım doğumsal arazlara neden olabilir Herkes bu teste maruz kalmak zorunda değildir,faka ,özellikle kontrol altında olmayan kedilerle teması olanlar yaptırmalıdırlar Gebe kadınların tümü kedilere dokunmaktan kaçınmalı ve çiğ et içeren besinlerden uzak kalmalıdırlar

Ultrason

Ultrason ya da sonografi (usg), ses dalgalarını kullanarak fetüsün temsili bir resmini elde etmeye yarayan bir görüntüleme metodudur Gebeliğin erken dönemlerinde yapılan usg,gebeliği teyid etmek, gebeliğin gerçek yaşını ve uterus içindeki lokalizasyonunu tesbit etmek ve fetus sayısını belirlemek için uygulanır Daha sonraki usg kontrolleri ise, bebeğin zamanla uyumlu olarak gelişip gelişmediğini ve bebeğin merkezi sinir sistemi ile diğer organlarını takip etmek için uygulanır Bir kısım doğumsal defektleri tesbit edebilmekle birlikte bütün doğumsal defektleri tesbit etmek mümkün değildir Rutin ultrason takibinin yararları tartışmalı olsa da çoğu gebe bir güvence olarak bunu yaptırmak istemektedir

Non-stres testi

Non-stres testi (NST), fetal kalp atımlarını takip etmeye yarayan elektronik bir monitörizasyon sistemidir Sonuçları, fetüsün sağlığı konusunda sizi ve doktrounuzu yeterince rahatlatacak güvenliktedir Genellikle diabetli ya da yüksek tansiyonlu gebelerde, çoğul gebeliklerde veya diğer gebelik komplikasyonlarında gerek duyulur Ayrıca beklenen doğum tarihiniz geçmesine rağmen doğum başlamamış ise de uygulanır

Biyofizik profil

Biofizik profil (BFP),ultrason kullanılarak, bazen NST nin de eklenmesiyle birlikte fetusun gelişim parametrelerini değerlendirmek için uygulanan bir testtir Bu test ile fetal solunum,vücut hareketleri,kas yonusu ve amniyotik sıvı miktarı değerlendirilir Biyofizik profil de NST ile aynı gereklilik hallerinde kullanılır Doktorunuz, gerekli olduğu durumlarda hangi testi ve niçin tercih ettiğini size açıklayacaktır






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Ağrılı cinsel ilişki: Disparoni

Cinsel ilişki esnasında kadının geçici bir zaman için ya da sürekli olarak ağrı duyması durumudur Cinsel tatminin önünde çok büyük bir engeldirKadınların yaklaşık %15'i bu rahatsızlığı zaman zaman yaşar, %1-2 kadında ise sürekli bir disparonia durumu söz konusudur Cinsel yönden aktif hemen her yaştaki kadını etkileyebilir Disparonide etkilenen organlar vajinal kaslar, hymen, bazı durumlarda rahim ve beyindir

Cinsel aktivite esnasında ya da öncesinde genital bölgede yaşanan ağrı olarak tanımlanır Bu ağrı zaman zaman ilişki sonrasında da görülebilir Ağrının şiddeti ilişkiden ilişkiye ya da pozisyona göre değişkenlik gösterebilir

Yüzeyel ve derin disparonia olarak 2 ana başlık altında incelenir Yüzeyel ya da eksternal disparonia da ilişki esnasında sürtünmeye bağlı olarak yanma ya da kuruluk hissi bulunur Yetersiz ıslanma sonucu ortaya çıkar Önsevişmenin uzun tutulması yolu ile doğal kayganlığın sağlanması ya da bazı kayganlaştırıcı jellerin kullanılması sorunu giderebilirYüzeyel disparoniye bazı enfeksiyonlar (özellikle mantar) neden olabilir Bu yüzden detaylı bir jinekolojik muayene gerekir

Derin disparonia ise ilişkinin kuvvetli anlarında derin penetrasyon esnasında duyulan ağrıdır Bu ağrıya derin penetrasyon esnasında basınca duyarlı olan iç organların normal cevabı neden olabilir Bu durumda derin penetrasyondan kaçınılmalıdır Kadının derin penetrasyonu kontrol edebildiği cinsel birleşme pozisyonları bu sorunun giderilmesine yardımcı olabilir Eğer sorun ısrarcı ise jinekoloji konsültasyonu faydalı olabilir Bu gibi durumlarda altta yatan neden bir enfeksiyon ya da endometriozis olabilir

Nedenleri

Bunlar fiziksel ya da psikolojik kökenli olabilir

Fiziksel nedenler:

Genital organlarda enfeksiyon

Geçirilmiş operasyon ya da radyoterapi gibi nedenlere bağlı nedbe dokusu

Epizyotomi nedbesi

Myom ya da diğer rahim tümörleri

Endometriozis

Normalden daha kalın kızlık zarı

Ürethrada (mesanenin vajinaya açılan kısmı) zedelenme

Yetersiz kayganlık

Menopoz sonrası olduğu gibi hormon yetersizliğine bağlı vajinal kuruluk

Psikolojik nedenler

Gebe Kalma korkusu

Gebelik esnasında bebeğe fiziksel zarar gelebileceği korkusu

Yetersiz önsevişme neticesinde

Cinsel tecrübe ve bilginin yetersiz olması

Daha önceden geçirilmiş seksüel yaralanma ya za psikolojik travma

Partnere karşı geçici isteksizlik

Olarak sayılabilir Ayrıca stress, yeni geçirilmiş ya da henüz devam eden hastalık hali, yorgunluk gibi durumlar riski arttırabilir

Tedavi

Disparonia tedavi edilmediği taktirde kişisel ilişkilere zarar veren, cinsel deneyimlerden keyif almayı engelleyen ve uzun dönemde kişinin kendine olan saygısını zedeleyen bir durumdur Tedavide asıl amaç altta yatan fiziksel veya psikolojik nedenleri gün ışığına çıkarmak ve bu faktörleri ortadan kaldırmaktır

Tedavi amaçlı günde 3-4 defa tekrarlanan 10-15 dakikalık ılık oturma banyoları hassasiyeti ortadan kaldırmaya yardımcı olur Cinsel ilişki esnasında allerji yapmayan bebe yağı gibi kayganlaştırıcılar kullanılabilir Hekim kontrolü altında vajinayı genişletmeye yönelik egzersizler ya da cerrahi girişimler yapılabilir Disparoninin tedavisinde en etkili yönemlerden biriside değişik birleşme pozisyonları deneyerek en az ağı verenini bulmaya çalışmaktır

Ağrılı cinsel ilişki ya da tıbbi terminolojideki adıyla dispronia jinekoloğa başvuran kadınlar arasında oldukça yaygın bir yakınmadır Pek çok kadın dönem dönem bu tür şikayetler yaşar buna karşın bazı kadınlar sürekli hemen her ilişkide bu durumla karşı karşıya kalırlar Dispronia çoğu zaman nedeni saptanabilen ve kolaylıkla tedavi edilebilen bir durumdur

Üç ana tür dispronia vardır Bunlardan en nadir görüleni ilişki ya da orgazmdan hemen sonra ortaya çıkan türüdür Bu durum orgazm sırasında rahimde görülen kasılmalara bağlı olabilir İlişki öncesinde ağrı kesici alınması sorunu çözer Bu tür ağrının bir diğer nedeni ise meniye karşı olan alerjidir ve çok nadir olarak görülür Erkek boşaldığında vajina ve dış genital organlarda şidetli bir yanma ve kızarıklık ortaya çıkar Literatürde bu tür bir alerji nedeni ile şok ortaya çıkan çok az sayıda kadın bulunmaktadır Mantar enfeksiyonu başta olmak üzere bazı vajinal enfeksiyonlar da irritasyona bağlı olarak bu tür yakınmalara neden olabilirler

Penisin vajinaya penetrasyonu ya da dış bölgeye teması sırasında ortaya çıkan ağrı birkaç tıbbi probleme bağlı olarak görülebilir Örneğin genital herpes enfeksiyonları (uçuk) dokunmaya oldukça duyarlı lezyonlara yol açarlar Genital temizlik sırasında vajinada oluşan kesikler ya da sıyrıklar da ilişkinin başlangıcında ağrı yaşanmasının altında yatan sebep olabilir Bazı kadınlarda kızlık zarı kalıntıları da bu tablonun nednei olabilmektedir Mantar başta olmak üzere vajinal enfeksiyonlar ya da liken skleroz gibi dermatolojik hastalıklar dokunmaya karşı hassasiyet yaratırlar Özellikle yaz aylarında görülen alerjik reaksiyonları da unutmmak gerekir İlişki öncesi yeterli vajinal kayganlığın oluşmaması ağrılı cinsel ilişkinin bir başka nedenidir Penetrasyon sırasında ağrıya neden olabien bir başka durum da vajinismustur Kadın istem dışı olarak kendini kastığında doğal olarak ağrı duyar

En sık karşılaşılan disparonia türü derin penetrasyon yani ilişki süresince duyulan ağrıdır Pek çok durum bu tür ağrıya neden olabilir Örneğin doğumdan sonra ortaya çıkan tablo rahimdeki sarkmaya bağlı olabilir Rahim sarkmasının en önemli ve belki de tek nedeni normal doğumdur Benzer şekilde mesanede sarkma ya da epiyotomi kesisine bağlı nedbe dokusu da disparoniaya neden olabilmektedir Nadiren karın içerisindeki yapışıklıklar, yumurtalık kistleri ve büyük myomlar da altta yatan neden olabilir Endometriozis de ağrılı cinsel ilişkinin önemli bir nedenidir İrritabl kolon sendromu adı verilen barsak hastalığı durumunda, ilişki sırasında rahimin barsaklar ile temas etmesi ağrı duyulmasına yol açabilir Derin penetrasyon sırasında ortaya çıkan ağrının nedeninin saptanması her zaman çok kolay olmayabilir hatta bazı durumlarda tanıya ulaşabilmek için laparoskopi yapılması dahi gerekebilir Bu tür disparonianın en önemli ve ihmal edilmemesi gereken nedenlerinden biri de pelvik enfeksiyonlardır

Görüldüğü gibi pekçok durum ağrılı cinsel ilişkiye yol açabilmektedir Yaygın kanının aksine psikolojik nedenler oldukça nadirdir ve genellikle altta yatan tıbbi bir sorun mevcuttur Bu nedenle disparonia sorunu yaşayan kadınlar mutlaka jinekologlarına baş vurmalıdırlar Kısa bir araştırma ve işbirliği ile neden ortaya konabilir ve sorun çözülebilir

Özetleyecek olursak disparonia nedenleri şunlardır:

Orgazm

Semen alerjisi

Mantar enfeksiyoları

Vajinal enfeksiyonlar

Alerjik reaksiyonlar

Cilt hastalıkları

Genital uçuklar

Travma ve tahrişler

Kalın kızlık zarı kalıntıları

Vajinal kuruluk

Vajinismus

Pelvik enfeksiyonlar

Epizyo nedbesi

Rahim ve idrar kesesinde sarkma

Karın içi yapışıklıklar

Yumurtalık kistleri

Myomlar

Barsak hastalıkları

Endometriozis






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Ağrılı Adet Görme: Dismenore

Tanım:

Adet kanaması esnasında ya da hemen öncesinde kasıklarda ortaya çıkan rahatsızlık ve kramp tarzında ağrılara dismenore ya da menstrüel kramp adı verilir Dismenore primer (1cil) ve sekonder (2cil) olmak üzere iki şekilde incelenir

Primer (birincil) dismenore :

Sıklıkla adet kanamasının başlangıcından sonraki ilk 1-2 yıl içinde ortaya çıkar ve kırklı yaşlara kadar sürebilir Bazen kadınlarda ilk doğumdan sonra ağrılar hafifleyebilir Ağrının nedeni rahimde ağrıya ve kasılmaya yol açan prostaglandin maddesinin yapımının artmasıdır

Ağrı genellikle adet kanaması başlamadan 1-2 gün önce ortaya çıkar, adetin birinci gününde belirginleşir ve genellikle 2günde sakinleşir Ağrı karnın alt kısmında aralıklı gelen kramp şeklindedir Ağrı bir bölgede toplanabileceği gibi sırta, bele, kasıklara ve vulvaya (idrar yapılan açıklık ve vajinal açıklık) da yayılabilir Ağrıya bazen terleme, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, baş dönmesi, baş ağrısı, baygınlık, kabızlık gibi belirtiler eşlik edebilir

Neden sancılı adet görülür?

Sancılı adet görme aslında normal adet görme mekanizmasının önemli bir parçası olan uterus (rahim) kasılmalarının kadın tarafından ağrı şeklinde hissedilmesidir Bu uterus kasılmalarının amacı uterus iç tabakasını atılarak yenilenmesi sırasında oluşan kanama miktarını en az seviyede tutmaktır Kasılmalar esnasında uterusta bölgesel olarak prostaglandin adı verilen bazı maddeler salgılanır Ağrıya yol açan bu prostaglandinlerin ya aşırı miktarda salgılanması ya da kadınlarda prostaglandinlere ağrı şeklinde aşırı duyarlılık oluştuğu kabul edilmektedir Prostaglandin salgısı yumurtlama sonrasında oluşan bir olay olduğundan tipik olarak adet görmeden kısa süre önce başlayan adet bittikten sonra tümüyle kaybolan adet sancısı yumurtlama olduğuna dair belirtilerden biridir

Sancılı adet görmenin nadir görülen nedenleri arasında serviks (rahim ağzı) girişi, kürtaj, enfeksiyon gibi nedenlere bağlı olarak daralmış olması ve buna bağlı olarak adet kanının "zorlukla atılması" ve spiral kullanımı yer alır

Ne gibi belirtiler verir?

Dismenore karnın alt bölgelerinde kramp benzeri ağrılar ve rahatsızlıklardır Bu eşlik eden diğer belirtiler; Sırt ağrısı, baş ağrısı, bulantı, bacakların iç yüzünde hassasiyet olabilir Dismenore ile birlikte adet öncesi gerginlik sendromu (PMS) de görülebilir ancak bu şart değildir PMS genelde adet başlangıcından birkaç gün önce görülür Dismenoreli kadınların yaklaşık %10-15'inde şikayetler normal günlük aktivitelerini kısıtlayacak kadar şiddetlidir

Eğer ağrılar;

Normal zamanında gelen bir adet kanamasına eşlik etmiyorsa

Her zaman olduğundan çok daha şiddetli ise

2-3 günden daha uzun sürüyor ise

Her zaman olandan daha farklı ise

mutlaka bir hekim kontrolünden geçilmesi gerekir

Sekonder (ikincil) dismenore:

Seconder (ikincil) dismenorede (ağrılı adet görme) altta yatan bir patolojik (hastalık yapan) durum mevcuttur Bir kaç örnek verecek olursak doğuştan olan kızlık zarının kapalı olması, bazı vajinal (hazneye ait) veya rahime ait anormallikler veya daha sonradan ortaya çıkan bazı hastakıklar gibi… Doğuştan olan problemler daha nadir olduğundan, sıklıkla daha genç yaşlarda ortaya çıkar

Sekonder dismenore nedenleri nelerdir?

1-Endometriozis

2-Yumurtalık kistleri veya tümörleri

3-Pelvik inflamatuar hastalık (PID)

4-Myomlar

5-Uterus polipleri

6-Rahim içi yapışıklıklar

7-Rahim içi araçlar

8-Rahim boynu darlıkları

9-Rahim tümörleri

10-İmperfore hymen (kızlık zarının adet görmeyecek şekilde tam kapalı olması)

11-Çift uterus veya uterusda septun bulunması

12-Enfeksiyonlar

Ne zaman jinekolojik değerlendirme gerekir?

Adet sancıları ağrı kesicilerle kontrol altına alınabiliyorsa ve başka bir jinekolojik belirti yoksa jinekolojik muayene gerekli değildir Ancak adet sancıları çok şiddetli olup genel iyilik halini etkilemeye başlamışsa ve/veya iş kaybına neden oluyorsa mutlaka jinekolojik değerlendirme yapılmalı etkili bir tedavi uygulanmalıdır

Jinekolojik değerlendirmenin çok önemli bir amacı vardır Endometriozis (rahim iç tabakasının normal dışı bölgelerde bulunması), kronik enfeksiyon, yapışıklıklar, yumurtalık kistleri, uterus myomları ve diğer bazı jinekolojik hastalıklar kendilerine özgü belirtiler dışında aynen adet sancısı gibi belirtiler de verebilirler Yapılan jinekolojik muayene bu durumların varlığını ortaya çıkarır ve böyle durumlarda tedavi tamamen farklı olur

Nasıl tanı konulur?

Tanıda öncelikle hastanın öyküsü önem kazanır cevaplanması gereken bir takım sorular vardır Bunlar:

Ağrının ne zaman olduğu

Ağrıyı geçirmek için ne yapıldığı

Eşlik eden başka bir şikayetin olup olmadığı

Doğum kontrol haplarının ağrıyı azaltıp azaltmadığı

Gün geçtikçe ağrının şiddetlenip şiddetlenmediği ve

Ağrılar nedeni ile aktivitenin bozulup bozulmadığıdır

Ağrıların primer ya da altta yatan başka bir patolojiye bağlı olup olmadığını anlamak maksadıyla detaylı bir muayene yapılmalıdır Herhangi bir enfeksiyon ya da kist gibi bir patolojiyi ayırt etmek için kan ve idrar tetkikleri ile ultrason incelemesi çoğu zaman gerekli olmaktadır

Primer dismenore tedavisi nasıl yapılır?

Dismenorenin (ağrılı adet görmenin) oluşmasını önlemek mümkün değildir Ağrı doktorun size tavsiye edeceği ilaçları kullanarak hafifletilebilir Yine;

Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama iyi gelebilir Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama (sıcak bir havlu, termofor) önerilir Burada dikkat edilmesi gereken nokta sıcak uygulama direkt karına yapılmamalıdır; çünkü karın içerisinde herhangi bir iltihabı reaksiyon varsa bu karın zarına yayılabilir ve oldukça tehlikelidir

Her zaman iyi beslenme ve bunun adet kanaması sırasındada sürdürülmesi ağrıyı azaltama da etkilidir Eğer kişide adet kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik,vb problemler oluyorsa adetten 1 hafta önce tuz kısıtlanmasına gidilebilir Yine doğal idrar yaptırıcı olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinlerin bu dönemde alınması ödemi(vücutta su toplaması)ve ödemin neden olacağı rahatsızlığı giderir

Yine diyette B vitamini ve Mg (magnezyum)'dan zengin besinlerin alınması bu dönemde oluşan rahatsızlıkları ve ağrıyı gidermede yardımcı olur

B Vitamininden zengin yiyecekler:

Et, balık, karaciğer, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, diğer sebzeler Mg(magnezyum)'dan Zengin Yiyecekler:

Yağlı tohumlar(fındık, fıstık, susamvb), koyu yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar(kepekli ekmek)

Ağrıyı gidermede kullanılan bir diğer yöntem düzenli egzersizdir Kas tonüsünü güçlendirici egzersizler ve nefes egzersizleri dismeonoreyi kontrol eder Menstrual problemleri önlemek ve kas tonusunu artırmak için yüzme önerilen bir egzersizdir Bunun yanında kişinin ev ortamında yapacağı hafif egzersizlerde ağrıyı azaltmada yardımcıdır

Masajda ağrıyı azaltmada etkili bir yöntemdir Ağrıyan bölgenin altına yoğurma tarzında ritmik masaj uygulanırsa ağrının algılanması azaltılabilir

Düzenli uyku,gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede kullanılır

Kişinin kadın olmaya ve adet görmeye ilişkin pozitif tavır takınmasında ağrıyı oluşturabilecek psikolojik etkenleri giderir

Psikolojik faktörler primer (1cil) dismenorenin nedenlerinden biri olarak kabul edilir Bu yüzden cinsiyete ilişkin olumlu duyguların sergilenmesi ağrının azaltılması için önemlidir

Sekonder dismenore tedavisi nasıldır?

Nedene yol açan hastalıklar gerekli tıbbi ve cerrahi tedavi ile düzeltilir ve tedavi sonunda ağrı azalır veya kaybolur

Nasıl önlem alınmalıdır?

Dismenore alınacak bazı basit önlemler ile bir miktar engellenebilir Örneğin adet kanaması öncesinde ve esnasında kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeren gıdalardan uzak durulması, karın bölgesine masaj yapılması, uzun süre ayakta durmaktan ya da yürüyüş yapmaktan kaçınılması şikayetler üzerinde olumlu etki yaratır Aşırı yorgun, sinirli kişilerde adet sancısı daha fazla görülür Bu nedenle kanama esnasında dinlenmek son derece önemlidir Yine kabızlığı olanlar bu sancıları daha şiddetli yaşarlar Lifli gıdaların bol tüketilmesi kabızlığı önler Bol miktarda su içilmesi, sigaradan uzak durulması, fazla miktarda alkol tüketilmemesi gibi basit ve kısa süreli önlemler ile sancılı adet kanamaları biraz daha rahat geçirilebilir






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Adet Düzensizlikleri

Tanım:

Her kadın zaman zaman adet duzeninde sapmalar, gecikmeler ya da ara kanamalar yaşayabilir Normal insan hayatında yaşanılan stresler, sıkıntılar, ani kilo değişiklikleri, spor, üzüntüler gibi pekçok faktör adet düzenini etkileyebilir ve adeta bir saat gibi işleyen bu mekanizmada sapmalara neden olabilir Adet düzenindeki sapmaların hiçbir türlüsü normal değildir ve araştırılması gerekir Çünkü kadın üreme sistemindeki hemen hemen bütün patolojilerin en sık verdiği belirti adet düzensizlikleridir Her adet duzensizliği anormal olmasına rağmen herzaman bir patolojiyi, kisti, myomu ya da en korkuncu kanseri işaret etmez Altta yatan anatomik bir patoloji olmadığı halde normal adet düzeninde meydana gelen anormal kanamalara disfonksiyonel uterin kanama (DUK) adı verilirBurada önemli olan nokta kanama bozukluğunu açıklayacak organik bir lezyonun bulunmamasıdır İlk kez 1927 yılında tanımlanan bu tabloya methropathia hemorrhagica ya da başka bir deyişle metropatik uterus adı verilmiştir, günümüzde ise disfonksiyonel uterin kanamalar başlığı altında incelenmektedir

Klinik

Disfonksiyonel kanamalar adet kanamasının ritminin, miktarının ya da her ikisinin birden bozulması ile belirgindir Genelde beyin-hipofiz-yumurtalık üçgenindeki hormonal dengenin bozulmasından kaynaklanır Beyinden salgılanan gonadotropin adı verilen hormonların salgılanma bozuklukları ya da uyumsuzlukları altta yatan ana nedendir Bu durum yumurtlama bzoukluklarına neden olarak östrojen ve progesteron arasındaki dengenin de bzoulmasına yol açar Neticede disfonkisyonel uterin kanamalar, endometrial hiperplazi, over kistleri gibi hastalıklar ortaya çıkabilir

Klinik olarak kanamanın patternine göre isimlendirilirlerBuna göre

Amenore 3 ya da daha fazla adet dönemi icin gereken sürede hiç adet görmemek

Oligomenore 35 günden daha seyrek olan kanamalar

Polimenore 21 günden daha sık olan kanamalar

Hipomenore Adet kanamasının miktarının az olması

Hipermenore Adet kanamasının miktarının fazla olması

Menoraji Adet kanamasının süresinin uzaması

Metroraji Ara kanamaların olması

Menometroraji Düzensiz aralıklarla fazla miktarda kanama olması

Ovülasyon kanaması Siklus ortasında görülen hafif kanama

Spotting Lekelenme

DUK jinekolojik şikayetlerin yaklaşık %10'unu meydana getirirEn sık ergenlik başlangıcında ve menopoza yakın dönemde görülür

Düzensiz kanamalar yumurtlamanın olduğu (ovülatuar) ve olmadığı (anovülatuar) olarak kabaca 2 ye ayrılır DUK'ın yaklaşık %90'ı anovülatuardır Yani herhangi bir nedene bağlı olarak o adet siklusunda yumurtlama olmamıştır

Ovülatuar Kanamalar

Genelde üreme çağındaki kadınlarda görülür Göreceli olarak FSH eksikliği nedeni ile yumurta gelişimi gecikir ve çatlama geç oluşur Bunun sonucunda kişide oligomenore görülür Eğer yumurta hücresinin FSH'a duyarlılığı artmış ise bu kez yumurta hücresi vaktinden önce gelişir ve çatlar neticede polimenore ortaya çıkarAdet ortasıda yumurtlama döneminde denk gelen kanama da bu sınıfta değerlendirilir

Anovülatuar Kanamalar

Gelişen yumurta hücresinin çatlamaması sonucu buradan östrojen hormonu salgılanmaya devam eder Bu etki ile rahim iç zarı olan endometrium kalınlaşmaya devam eder Yumurtlama olmadığı için progesteron dolaşıma yeterli kadar salınamaz ve kalınlaşmaya başlayan endometrium bir süre sonra kırılır ve kanama ortaya çıkar Anovülatuar sikluslar ilk adet kanamasından sonraki ergenliğe geçiş döneminde, polikistik over hastalığında, menopoz öncesi dönemde, emzirme dönemlerinde ve şişman hastalarda sık rastlanılan bir durumdur

Hormonal etkiler

Endometrium sürekli yenilenen ve her ay değişim gösteren bir dokudur (BkzEndometrial hiperplazi) Bu doku östrojen ve progesteron adlı hormonlara karşı çok hassastır Endometriumu etkileyecek organik bir patoloji olmadan östrojen ve progesteronun düzensiz ve değişik düzeylerdeki etkileri düzensiz kanamalara yani disfonksiyonel uterin kanamaya neden olur Bu tür kanamalar oluş mekanizmasına göre 5 başlık altında toplanırlar:

1Östrojen çekilme kanaması: Östrojenle uyarılmış ve kalınlaşmakta olan endometriumda östrojenin aniden ortadan çekilmesi ile meydana gelen endometrium dökülmesi ve görülen kanamadır Bu kanama türünde progesteronun bir etkisi yoktur Dışarıdan verilen östrojenin kesilmesi ya da ameliyat ile her iki yumurtalığın alındığı durumlarda görülür Pratikte pek sık karşılaşılan bir tablo değildir

2Östrojen kırılma kanaması: Östrojenle sürekli uyarılmakta olan endometriumda östrojene olan cevap endometriumun her alanında aynı ve eşit değildir Östrojen uyarısı devam ettikçe fazla gelişmiş ve kalınlaşmış kısımlarda kanlanma ve dolayısı ile beslenme bozuklukları başlar ve bu kısımlar dökülerek kanamaya neden olur Anovülasyonda ortaya çıkan kanama bzoukluklarının mekanizması budur, dolayısı ile disfonksiyonel uterin kanamaların altında yatan en önemli mekanizma da östrojn kırılma kanamasıdır

3Progesteron çekilme kanaması: Östrojenle uyarılmış ve kalınlaşmış endometrium yumurtlamadan sonra progesteronun etkisi altına girer ve artık kalınlaşmaz Progesteron ortamdan çekildiğinde ise endometrium üzerindeki destek ortadan kalkar ve tüm fonksiyonel endometrium dökülerek kanamaya neden olur Normal adet kanamaları ve doğum kontrol hapı kullanırken ilaç bittikten sonra görülen kanama bu türdedir

4Progesteron kırılma kanaması: Progesteron düzeyi endometrium kalınlığını korumaya yetmez ve kanamaya yol açar

5Atrofi kanaması: Östrojen ve progesteronun ortamda yeterli miktarlarda bulunmamasına bağlı olan kanamalardır Menopoz sonrası dönemde görülürler

Tanı

Anormal vajinal kanama olan hastalarda altta yatan organik bir lezyonun bulunamaması ile tanı konurAyırıcı tanıda myomlar, endometrium iltihabı, spiral, dışarıdan verilen ilaç ve hormonlar, gebelik, düşükler, dış gebelik, habis tümörler, kan hastalıkları, karaciğer hastalıkları düşünülmelidir

Tedavi

Tedavide amaç kanamanın durdurulması ve yeniden tekrar etmesinin engellenmesidirBu amaçla değişik hormon kombinasyonları kullanılır 35 yaş üzeri kanamalar durdurulamıyorsa cerrahi müdahale gerekebilir Bazen genç hastalarda da akut kanamayı durdurmak için kürtaj gerekli olabilir






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Astım ve Gebelik

Astım mutlak tedavisi bulunmayan solunum sisteminin kronik bir hastalığıdır Astımlı kişilerdeki en önemli değişim solunum yollarında görülen iltihap yani enflamasyondur Bu mikrobik bir olay olmayıp solunum sistemini oluşturan yapıların şiş ve kızarık olması şeklinde basitleştirilebilir Bu enflamasyon hava yollarını astım ataklarına neden olan ya da başlatan dış etkenlere karşı çok daha duyarlı hale getirir

Normal soluk alma sırasında hava önce burundan geçer Hava burada ısınır, nem oranı artar ve yabancı küçük maddelerden temizlenir Alınan hava daha sonra gırtlaktan geçerek trakea adı verilen soluk borusunua girer Trakea akciğerlere girmeden önce ikiye ayrılır ve bunlar sağ ve sol bronkus olarak adlandırılır Bronkuslar daha sonra giderek incelen binlerce hava yoluna ayrılır ve bunlar da bronşiyoller olarak isimlendirilir

Astımda genellikle etkilenen kısım işte bu bronşiyollerdir Astımlı bir kişi atakları başlatan herhangi bir etkenle karşılaştığında aşırı hassas hava yolları daha da şişer, enflame olur ve daralır Sonuçta akciğerlere giren ve çıkan hava akımında bir tıkanıklık meydana gelir ve kişinin soluk alıp vermesi güçleşir

Kaç çeşit astım vardır

Astım kronik bir hastalıktır Zaman zaman iyileşmiş gibi görünebilir ve ataklar çok uzun süre ortaya çıkmayabilir Ancak hava yollarında kronik enflamasyon olduğundan herhangi bir dönemde yeniden alevlenebilir Temel olarak 2 tür astım varlığından söz edilebilir

Alerjik astım: Genelde çocuklarda ve ergenlik çağındaki kişilerde görülür Alerjiye neden olabilen herhangi bir madde örneğin hayvan tüyü, ev tozu bu atakların başlamasına yol açabilir Genelde 35 yaşından önce ortaya çıkan astım hastalığı alerjik türdedir

Alerjik olmayan astım: Bu tür astım daha ziyade orta yaştaki kişilerde görülür Astım atakları egzersiz, soğuk hava, üst solunum yolu enfeksiyonları gibi faktörlerce tetiklenir ve ortaya çıkar Astım ataklarından alerjik mekanizmalar sorumlu değildir

Astım atağı nedir?

Astım atağı zaten aşırı duyarlı olan hava yollarının gösterdiği reaksiyon sonrasında ortaya çıkan solunum sıkıntısı olarak özetlenebilir Alerjik ya da başka bir nedenle hava yolları daralınca hava akımları zorlaşır Bu daralmanın 3 temel nedeni vardır

Hava yollarını çevreleyen kasların kasılması

Hava yollarını döşeyen dokuların şişmesi

Hava yollarında normal olarak üretilen salgılar (mukus, balgam) dışarı atılamadığı için buraları tıkaması

Astım bulguları çok hafif ya da çok şiddetli olabilir Bazı kişilerde sadece mevsimsel alevlenmeler görülürken, bazılarında sadece egzerszi sonrası ya da alerjik bir maddeyle karşılaşılmasını takiben ortaya çıkabilir Bazılarında ise olay çok daha kroniktir ve hemen hergün bulgular görülebilmektedir

Hava yolları daralıp tıkandıkça soluk alıp vermek ve havayı buradan geçirebilmek için daha fazla efor harcanması gerekir Hava daralmış bir alandan geçerken ıslık benzeri bir ses çıkmasına neden olur Bu ses astım ataklarında tipiktir

Astım ataklarında en sık karşılaşılan yakınma ve bulgular şunlardır:

Öksürük: Öksürük çok sık karşılaşılan ancak kolaylıkla atlanabilen bir astım bulgusudur Genelde astım dışında başka bir soruna bağlanır Genel kural olarak sağlıklı kişiler boğazlarında birşey olmadığı ya da soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlara yakalanmadıkları sürece öksürmezler

Wheezing: Daralmaya bağlı olarak görülen ıslık sesi wheezing olarak adlandırılır Astım için tipiktir

Göğüs sıkışması: Daralmış hava yollarından havayı geçirebilmek için daha fazla efor gerektiğinden pekçok astımlı kişi göğsünden rahatsız edici bir his ve daralma tanımlar

Nefes darlığı: Bazı kişilerce hava açlığı olarak tanımlanan ve sanki alınan nefes yetmiyormuş hissini uyandıran durumdur

Mukus üretimi: Pekçok astımlı kişide kalın ve aşırı miktarda balgam üretimi vardır Bu mukus solunum yollarını tıkayarak öksürüğe neden olur

Çoğu zaman astım bulguları geceleri ya da sabahın ilk saatlerinde şiddetlenmektedir

Uzun yıllardır astım ile yaşayan kişiler atakları nelerin tetiklediğini az çok bilirler Öte yandan bir astım atağı çoğu zaman ortaya çıkmadan önce belirtiler verir Kişinin hastalığını iyi tanıması ve bu belirtilere dikkat etmesi atak gelmeden önce önlem alabilecek zamana sahip olmasını sağlar

Astım tehlikeli bir hastalık mıdır?

Astım atakları çoğu zaman hafif ya da orta şiddette görülür ve ilaçlara kolay cevap vererek birkaç dakika ile birkaç saat arasında düzelir Ancak bazı ataklar rutin ilaçlara cevap vermeyebilir ve acil müdahale gerektirebilir Bu tür şiddetli ve uzun süren ataklar hayati tehlike doğurabilir

Astımın iyi kontrol edilmesi ne demektir?

Astım kesin tedavisi olmayan kronik bir hastalıktır Bu nedenle tüm tedavi girişimlerinde amaç iyi astım kontrolü sağlamaktır Burada kastedilen uzun süre ataksız dönem geçmesini ve atak varlığında biran önce normale dönmesini sağlamaktır

İyi astım kontrolünün hedefleri şunlardır:

Wheezing, öksürük ve nefes darlığının olmaması

Gece uykusunun astım atakları ile bölünmemesi

Egzersiz ve günlük aktivitelerin sorunsuz yapılabilmesi

Atakları rahatlatan ilaçların haftada üç kereden az kullanılmasının sağlanması

Hamilelik ve astım

Astım hamilelikte en sık karşılaşılan sistemik kronik hastalıklardan birisidir ve tüm hamilelerin %4-7'sinde görüldüğü kabul edilmektedir Bununla birlikte hayatı tehdit edecek şekilde şiddetli astım atakları çok daha nadir olarak %005-2 arasında görülür İyi kontrol edilmediği taktirde hem anne adayında hem de bebekte ciddi sorunlara neden olabilir Astım daha önceden var olabileceği gibi ilk kez hamilelik sırasında da ortaya çıkabilir

Hamilelikte solunum sisteminde ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler

Hamilelik dönemi tüm vücut sistemlerinde olduğu gibi solunum sisteminde de bazı değişikliklere neden olur Bu değişikliklerin hemen hepsi normal kabul edilir ve vücudun gebeliğe uyumu için gereklidir

Özellikle son dönemlerde genel ödeme paralel olarak ve östrojen hormonunun etkisiyle solunum yollarında da ödem ve şişlikler olur Bunun sonucunda burun tıkanıklığı, akıntı, horlama ortaya çıkabilir

Rahim büyüdükçe diyafram kasını yaklaşık 4 cm yukarı iter ve göğüs çapı artar Progesteron hormonu ise akciğer kapasiteleri üzerinde değişikliğe neden olur Buna bağlı olarak hamile bir kadın daha hızlı soluk alıp verir ve kandaki oksijen ve karbondioksit oranları değişir

Tüm bu değişimler hamile kadınlarda daha kolay ve şiddetli solunum yetmezliği ortaya çıkmasına zemin hazırlar

Gebeliğin astım üzerindeki etkileri

Astım gebelik döneminde değişken bir seyir izler Genel olarak hastaların 1/3'ünde hastalığın seyrinde düzelme, 1/3'ünde kötüleşme saptanırken geri kalan üçtebirlik kısımda herhangi bir değişiklik gözlenmez

Hastalık genelde gebeliğin son dönemlerinde düzelme eğilimi gösterir ve akut atakların sıklığı azalır Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte progesteron hormonundaki değişimlerin neden olduğu düşünülmektedir

Akut ataklar en sık gebeliğin 24 haftaları civarında görülürken ortaya çıkan değişimler doğumdan 3 ay kadar sonra gebelik öncesi haline döner

Genel olarak eğer astım hamilelikten önce kötü ve şiddetli ise hamilelik sırasında daha da şiddetleneceği öngörülebilir İkinci ya da daha sonraki hamileliklerini yaşayanlarda ise ilk hamilelikte ortaya çıkan değişikliklere benzer değişimler beklenmelidir

İlginç olarak kız bebek bekleyenlerde astımın şiddetlendiği ileri sürülmektedir

Astımın gebelik üzerindeki etkileri

Astımın gebe kadın ve karnındaki bebeği üzerindeki etkileri değişkendir İyi kontrol edilen bir astım varlığında hem anne adayı hem de bebekte sorun çıkma olasılığı oldukça düşüktür Öte yandan iyi kontrol edilmeyen olgularda ortaya çıkan istenmeyen etkilerin altında yatan temel sebep yan etkilerinden çekinerek yetersiz ilaç kullanılmasıdır Bu oldukça yanlış bir yaklaşımdır çünkü astım ilaçları gebelikte güvenli olarak kabul edilen maddelerdir

İyi kontrol edilemeyen astım anne adayında

bulantı ve kusmalarda

Vajinal kanama görülme sıklığında

Gebeliğe bağlı hipertansiyon görülme riskinde

Anne ölümlerinde

artışa neden olabilir

Bebeklerde ise

Erken doğum

Büyüme geriliği

Düşük doğum ağırlığı

Kronik hipoksi (oksijen yetersizliği)

Anne karnında ölüme

neden olabilmektedir

Tedavi

Astımlı bir hamilelinin tedavisi hamile olmayanlardan çok farklı değildir ve genelde aynı tür ilaçlar kullanılır Astım tedavisinde kullanılan ilaçların gebelik ve bebek üzerinde zararlı etkileri gösterilmemiştir ve bu nedenle güvenli olarak kabul edilirler Asıl korkulması gereken kontrol edilemeyen astımın neden olduğu bebekteki zararlı etkilerdir

Astım tedavisinde amaç en iyi solunum fonksiyonuna ulaşarak ataksız bir dönem sağlamaktır Tedavide genel prensipler ise mümkün olan en az sayıdaki ilacın kullanılması, optimal solunum fonksiyonunun sağlanması, havayolu iritanlarından kaçınılması, astımı alevlendiren üst solunum yolu enfeksiyonları, sinüzit ve reflünün tedavi edilmesidir

Gebelerde astım tedavisinin amacı hipoksi yani oskijen azlığına neden olan atakların önlenmesi ve ideal solunum fonksiyonunun sağlanarak bu hipoksinin bebeğin gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerinin engellenmesidir

Tedavide belki de en önemli faktör hasta eğitimi ve bilinçlendirmedir Öte yandan hastalığın ve gebeliğin solunum sisteminde neden olduğu değişimler sık aralıklarla yapılacak olan solunum fonksiyon testleri ile değerlendirilmeli, hastaya göre tadavi dozu ve şeması belirlenmelidir Doktorunuza haber vermeden ilaç dozlarını değiştirmeniz olumsuz etkilerin ortaya çıkma riskini arttıracaktır

Astım ataklarını tetikleyen ev tozu, küf, mantar, evcil hayvanlar, sigara dumanı, kirli hava, kokular, yiyecek katkı maddeleri gibi alerjenlerden kaçınmak ilaç gereksinimini de en alt düzeye indirecektir

Gebe kalmayı planlayan bir kadında ise önceden astım kontrol altına alınmalıdır

Bebekte astım ortaya çıkması

Astım hastası anne adaylarının en büyük endişelerinden birisi de bebeklerind ede bu hastalığın ortaya çıkma olasılığıdır Yapılan araştırmalar astımlı annelerden dünyaya gelen bebeklerin %20'sinde bu hastalığın görüldüğünü ortaya koymaktadır Bu oran genel popülasyonda görülen oranın çok üzerindedir Ancak anne sütü ile besleme, alerjen faktörlerden kaçınma, bebeğin bulunduğu ortamda sigara içmeme gibi basit önlemler bu oranların azaltılmasında yardımcı olabilmektedir






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Adet öncesi gerginlik

Adet kanaması yaklaşırken kadınların %75'inde değişen hormon düzeylerine bağlı olarak bazı şikayetler ortaya çıkarBu kadınların yarısında yakınmalar hafiftir ve kişinin günlük yaşantısını etkilemez Diğer yarısında ise depresyon da dahil olmak üzere çok daha ciddi şikayetler ortaya çıkar (Premenstrüel Sendrom, PMS)

Adet kanaması yaklaşırken kadınların %75'inde değişen hormon düzeylerine bağlı olarak bazı şikayetler ortaya çıkarBu kadınların yarısında yakınmalar hafiftir ve kişinin günlük yaşantısını etkilemez Diğer yarısında ise depresyon da dahil olmak üzere çok daha ciddi şikayetler ortaya çıkar Premenstrüel şikayetler fizyolojik ya da psikolojik olabilir ve kültürel farklılıklardan etkilenebilir PMS hem fizyolojik hem de psikolojik olayların bileşkesidir Çalışmalar değişik kültürlerden gelen kadınlarda farklı şikayetlerin ortaya çıktığını göstermektedir Uzakdoğulu kadınlarda en sık rastlanılan şikayet ağrı iken gelişmiş batı toplumlarında depresyon en sık karşılaşılan bulgudur Kişinin sosyal yaşamını olumsuz etkileyen ve her ay görülen yakınmalar kadının kendine olan güvenini yitirmesine dahi neden olabilir

Fiziksel belirtiler

PMS bulguları veren kadınların hemen hemen hepsinde memelerde hassasiyet ve hafif geçici kilo artışı saptanırDiğer belirtiler ise sindirim sitemi bozuklukları, başağrısı, döküntüler, kas ve eklem ağrıları, halsizlik, diş eti kanamaları, çarpıntı, denge bozuklukları, sıcak basmaları, ses ve kokulara aşırı hassasiyet, ajitasyon, uykusuzluk olarak sayılabilir Adet kanamasının ağrılı ya da fazla olması yani dismenore PMS olarak değerlendirilmez

Duygusal belirtiler

Duygusal hipersensitivite PMS de çok sık görülür depresyondan endişeye ve aşırı sinirliliğe kadar pekçok değişik duygu durumu olabilir Bazı kadınlarda hafif hafıza kaybı görülebilir Konsantrasyon bozukluğu PMS'de nadir olmayan bir durumdur Bazı kadınlarda görülen depresyon hali, huzursuzluk ve gerginlik tablosuna premenstrüel disforik bozukluk (PMDD) adı verilir

Nedenleri

PMS nedenlrini bulmaya yönelik çalışmalar bu tablonun altında yatan faktörleri tam olarak ortaya koyamamıştırAncak bazı teoriler mevcuttur Ovülasyonu baskılayan bazı hormonların verilmesi halinde PMS belirtilerinde gerileme olmaktadır Buna göre üreme hormonları PMS'ye neden olabilir, ancak bu rolün ne olduğu açıklanamamıştır PMS'nin bu hormonlar ile sinirlerde iletimi sağlayan bazı maddelerin ortak hareket etmesi sonucu ortaya çıktığı yönünde güçlü bulgular vardır En çok suçlanan maddeler GABA ve serotonin adı verilenlerdir Bazı araştırmacılar ise kalsiyumve magnezyum dengesindeki bozukluğun PMS tablosuna yol açtığına inanmaktadırlar Bu iki mineralin vücuttaki dağılımı sinir hücreleri arasındaki iletişimi etkileyerek tabloya neden olabilir Bu araştırmacılar PMS'li kadınlarda magneyum eksikliği ya da kalsiyum fazlalığının şikayetleri yarattığını öne sürmektedirler PMS etiyolojisinde öne sürülen bir diğer neden de stress hormonlarıdırBu hormonların fazlalığı şiakyetlerin daha yoğun yaşanmasına neden olabilir PMS etiyolojisinde vücutta salgılanan hemen hemen tüm hormon ve maddeler suçlanmaktadır Ancak kanıtlanmış bir neden bulunamamıştır

Kimlerde görülür

PMS tüm dünyada bütün kültürlerde rastlanılan bir durumdurYapılan bir çalışmada kadınların %88'inde değişik düzeylerde PMS bulgularına rastlanmıştır Yaş arttıkça şikayetlerin şiddeti azalmakta ancak çocuk sayısı ile birlikte şiddet artmaktadırAnnesinde PMS olan kadınlarda da şikayetlere daha sık rastlanmaktadır PMS bazı hastalıkların da şiddetini arttırabilir Örneğin migreni olankadınlarda atakların büyük bir kısmı adet öncesi döneme rastlamaktadır Yine şeker hastalarında kan şekeri düzeyleri ve insülin ihtiyacı adet öncesi dönemde değişiklikler gösterir Astım atakları daha sık görülür ve pekçokkronik hastalık alevlenmeler gösterir Bu dönemde kişinin çevresi ile olan uyumu bozulur işte veya evde ilişkide bulunduğu kişiler ve çocukları ile arası bozulabilir Ergenlik dönemindeki genç kızlarda intihara olan eğilim artabilir Yeme bozukluklarına rastlanabilir

Tanı

PMS tanısı pozitif bulgulara dayanmaz Tanı için en güvenilir yol 2-3 ay süre ile şikayetleri kaydetmek ve şiddetlerini skorlamaktır Şikayetler fiziksel ve ruhsalolarak ayrılmalı ve ne zaman başlayıp ne zaman bittiği düzenli şekil de kaydedilmelidir

Tedavi

PMS nedeni tam olarak bilinmediği için tedavisi de kesin değildir Bu konuda çok değişik tedavi yaklaşımları mevcuttur

Diet: Azar azar ve sık sık yemek yemenin şikayetleri azalttığı yönünde raporlar vardırAdet öncesi dönemde taze meyve ve sebze tüketilmesi, kırmızı et ve donmuş yağlardan uzak durulması, içinde katkımaddesiiçeren besinlerin tüketilmemesi bazen yararlı olabilmektedir Aynı şekilde kafein ve alkol tüketiminin azaltılması da faydalı olabilmektedir

Egzersiz: yapılan bir çalışmada egzersiz yapmayan kadınlarda PMS'ye daha sık rastlandığı bulunmuştur Hergün yapılan 30 dakikalık bir yürüyüş yararlı olabilir

Kalsiyum ve Magnezyum: Günlük 1200 mg kalsiyum alımının 3 ay sonunda şikayetleri yarı yarıya azalttığını bildiren bir çalışma vardır Bazı kadınlarda ise magnezyum desteğinden fayda sağlanmışıtrAncak bu konuda kesin bulgular henüz yoktur

Vitaminler: A, E ve B6 vitaminlerinin PMS'ye neden olduğu ileri sürülmüş olsa da kesin olarak kanıtlanmış bir bulgu yoktur

Diğer tedavi seçenekleri arasında seratonin metabolizması ile ilgili ilaçlar, hormon ilaçları, antidepresan ve anksiyete gibi psikiyatrik ilaçlar, idrar söktürücüler, erkeklik hormonları sayılabilir ancak bunlardan hiçbirinin kesinleşmiş faydası yoktur

Diğer nadir tedavi yaklaşımları arasında ise psikoterapi ve akupunktur bulunur






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Ağrısız doğum

Doğum ağrılı bir olaydır, ama sancılarında bir amacı olduğunu unutmayın Her kasılma sizi bebeğinizin doğumuna biraz daha yakınlaştırır Ağrı giderme yöntemlerini kullanmak konusunda ne kadar kararlı olursanız olun olaya geniş bir açıdan bakmanızda fayda vardır Bu yöntemlerin gerekliliği yaşayacağınız doğurma sürecine ve sizin ağrıya dayanma gücünüze bağlıdır Eğer katlanabileceğinizden fazla acı ile karşı karşıyaysanız ağrı giderme yöntemlerine başvurulmasını istemekten çekinmeyin

Epidural Anestezi

Epidural anestezi vücudun alt bölümlerine giden sinirleri geçici bir süre uyuşturur Özellikle doğumdaki sırt ve bel ağrılarının giderilmesinde faydalıdır Her hastanede uygulanan bir yöntem değildir Epidural blok şiddetli doğum ağrılarının giderilmesinin yanı sıra hem normal yolla hemde sezaryen doğumlar için giderek daha popüler hale gelmektedir Bunun temel nedeni daha güvenli ve kolay uygulanabilir olmasıdır Epiduralin zamanlaması etkisi doğumun ikinci evresinde geçecek şekilde yapılmalıdır, yoksa bebeğin doğumu gecikebilir Epidurali uygulamak yaklaşık 20 dakika alır Dizlerinizi karnınıza çekerek yan yatmanız istenir Anestezik madde ince bir tüp ile belinize enjekte edilir Bu tüp yerinde bırakılarak gerektiğinde ağrı kesicinin yeniden verilmesi sağlanır İlacın etkisi yaklaşık 2 saat sürer Epidural uygulandığında sürekli kontrol altında kalacaksınız ve belinizdeki kateter varlığından dolayı hareketleriniz kısıtlanacaktırEpidural gereği gibi etki gösterirse doğumda hiç ağrı duyulmaz Bazı hamilelerde bayılma hissi ve baş dönmesi yapabilir Ayrıca bebeğin kalp atışlarını etkiliye bileceğinden bebek kalp atışları sürekli monitörden izlenir

Pudental Anestezi

Bu yöntem ikinci aşamadaki ağrıları gidermek için kullanılır ve genellikle normal yolla doğumda tercih edilir Perine ve vajina çevresindeki bölgeye sokulan bir iğne yoluyla uygulanır, o bölgedeki ağrıları azaltır ancak rahimdeki ağrılara pek etki etmez En çok forseps kullanıldığında yararlıdır ve etkisi epizotomi yapılana dek sürebilir

Gaz ve hava

Oksijen ve azot oksit karışımı kendinizi iyi hissetmenizi sağlayarak ağrıları durdurur Doğumun birinci evresinin sonlarına doğru etkilidir El maskesi ile uygulanan gazı solumanız istenir Etkisi bir iki dakika içerisinde görüldüğünden sancının başlayacağını hissettiğinizde gazdan bir kaç derin soluk almanız yeterli olur Gaz ağrıyı ancak kısmen giderdiği için bazen yeterli olmayabilir Gazı solurken başınız dönebilir,bulantı gelebilir Bu gazın bebeğe zararlı bir etkisi yoktur ancak yinede günümüzde kullanımı nadirdir

Diğer ağrı kesiciler

Güçlü bir ağrı kesici olan meperidin hidroklorid kadın doğumda en çok kullanılan ağrı kesicidir En etkili uygulama şekli damar içine veya kas içine enjekte edilmesidir İki ile dört saatte bir tekrarlanabilir Genellikle kasılmaları etkilemez Doğumdan yaklaşık 2-3 saat önce verilir Annenin ilaca yanıtı ve ağrının azalma derecesi çok değişkendir Bazı kadınlar ilacın kendilerini gevşettiğini ve kasılmalara daha iyi dayandıklarını ileri sürerler, bazıları ise uyuşukluk duygusundan hiç hoşlanmazlar ve kasılmalarla başa çıkmakta zorlandıklarını söylerler Kadının duyarlılığına göre değişen yan etkiler arasında bulantı, kusma, solunumun zayıflaması ve kan basıncında düşme sayılabilir Meperidin ayrıca doğum sonrası epizyotomi ve sezaryen acısını dindirmek içinde verilebilir Eğer doğuma çok yakın verilmişse bebek uykulu olabilir ve emmekte zorlanabilir ama bu etkileri kısa sürelidir

Genel anestezi

Bir zamanlar ağrısız doğum için en gözde yöntemlerden biri olan genel anestezi, artık yalnızca ameliyatlı doğumlarda (sezaryen) kullanılır Hızlı etkisinden dolayı daha çok bölgesel anestezi yapılmasına zaman bulunamadığı acil sezaryen durumlarında uygulanmaktadır Bazı ön ilaçların enjekte edilmesinden sonra genel anestezik madde hastaya solunum yolu ile verilir Bunu bir uzman anestezist yapar Anne doğumun bütün aşamalarında bilinçsiz olacaktır Kendine geldiğinde de bir süre sersem, çevresini ve zamanı tanımaz ve huzursuz olabilir Boğazına koyulmuş bir tüpten dolayı öksürebilir, boğazı sızlayabilir, bulantı ve kusması olabilir Geçici bir kan basıncı düşmeside başka bir olası yan etkidir Genel anestezinin büyük sorunu anneyle birlikte bebeğin de sakinleşmiş olmasıdır Bununla birlikte tam doğum anında anestezik madde kesilerek bebeğin uyuşukluğu en aza indirilebilir Bu yolla bebek henüz kendine fazla miktarda ilaç ulaşmadan doğabilir Anne yan yatırılarak (genelde sola) ve oksijen verilerek, bebeğe giden oksijen arttırılmaya çalışılır

Genel aestezinin başka bir yan etkisi de annenin kusması ve kusmuklarının, öksürük refleksleri baskılanmış olduğundan,ciğerlerine kaçarak zatüreye yol açma olasılığıdırDoğum öncesinde sizden hiçbir şey yiyip içmemenizin istenmesinin nedeni de budur

RE: Kadın Hastalıkları ve Doğum (Geniş bilgi) frmacil sayfa 2iki RE: Kadın Hastalıkları ve Doğum (Geniş bilgi)




Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Anne sütü

Her bebek için en ideal besin kendi annesinin sütüdürYaşamın ilk 4 ayı başka ek bir gıdaya gerek yoktur Anne sütü alan bebeğe D vitamininden başka bir şey verilmez

Annenin ilk sütü (ağız:kolostrum) bebeğin ilk aşısıdırSüregelen adetlerin aksine İLK SÜT HER BEBEĞE MUTLAKA VERİLMELİDİR Anne sütü bebeği, ishal, grip, idrar yolları iltihabı ve barsak parazitlerinden korur

Normal doğum yapan her annede, doğumdan hemen sonra bebeğin çıplak olarak annenin memeleri üzerine yatırılması, anne-bebek ilişkisinin hemen başlamasına, bebeğin huzurlu olmasına, emme başlayınca sütün daha erken ve bol gelmesine neden olur

Sezaryenle doğumla, anestezinin etkisinin devamı ve annenin ağrılı olması gibi nedenler, sütün gelmesini bir süre geciktirirse de bebeği en kısa zaman içinde annesine verip emzirmeye başlatılmalıdır

Doğumdan sonra bebeğin anne ile aynı odada kalması emmesini kolaylaştırır

Bebeğin, meme ucunu emmeye başlaması ile hipofiz bezinden süt yapımını sağlayan prolaktin adlı hormon salgılanır Bebek ne kadar fazla emerse, bu hormonun etkisi ile bir sonraki emzirmede o kadar fazla süt yapılmış olur Annenin yemesi, içmesi, dinlenmesi dahil HİÇBİR ŞEY SÜT YAPIMINI BEBEĞİN MEMEYİ EMMESİ KADAR ARTTIRAMAZ

Annenin bebeğini görmesi, onunla birlikte olması, dokunması, sesini duyması sütün salınmasını sağlarken, bebeğinden ayrı kalmak, ağrı, endişe, sütün yetmediğini düşünmek gibi olumsuzluklar sütün akmasını engeller

Anne sütünün bebeğe yetip yetmediğini anlamanın tek yolu, bebeğin kilo takibidir Duygusal yaklaşımlarla bebeğin doymadığına kanaat getirerek ek besinlere erken geçmek, beraberinde birçok sorunu da birlikte getirecektir

Emzirme bebek her istedikçe, gece ve gündüz sık aralıklarla yapılmalıdırÖzellikle gece emzirmeleri bebeğin beslenmesi ve bununla birlikte gelişmesi için önemlidirYaşamın özellikle ilk iki ayında gece emzirmelerine önem verilmelidir

Emzirmeden önce ve sonra meme temizliği çok önemlidir Kaynamış soğutulmuş su ile ıslatılan gazlı bezle memeler her seferinde iyice temizlenmelidir Gözlemlerimizin çoğunda annelerin, gece emzirmelerinde temizlik konusunda erindikleri saptanmıştır Sonuçta anne memelerinde çatlama ve yaralar oluşmakta, anne çektiği acıdan dolayı emzirememekte, göğüsler sütle dolup gerilmekte ve çatlak ve yaraların acısına gerilme ağrıları da eklenmektedirAnne sütüne kavuşamayan bebek ise aç kalmaktadır

Temizliğe dikkat edilmemesi sonucu bebeklerin ağzında başlayan pamukçuklarda (moniliasis) bebeğin emerken acı duymasına neden olmakta ve huzursuzluğu artmaktadır Her emzirmede, memeden sona doğru gelen sütte yağ miktarı artar ve bu, bebekte doygunluk hissi yaratır ve bebek memeyi bırakırBu nedenle her emzirmede yalnızca bir meme verilmeli ve o meme tamamen boşalmadan diğerine geçmemelidir

Bebek emme sırasında memenin başı ile birlikte koyu kahverengi kısmını ağzına almalıdır Emmeye hazırlanan bebek, meme ucunu tutarken saldırır gibidir Memeyi kavradığı an, hızla emmeye başlar ve doygunluk hissi ile memeden ayrılır

Yeni doğan döneminde hemen her bebekte gördüğümüz sarılıkların bir kısmı anne sütüne bağlıdır Anne sütünün 1-2 gün kadar kesilmesinin sarılığı azalttığı görülmüşse de, anne sütünün kesildiği dönemlerde bebeğin başka besinlerle beslenmesi, anne sütünün koruyucu etkilerinin olması ve anne sütü sarılığının hemen hiçbir zaman tehlikeli düzeylere çıkmaması göz önüne alınarak SARILIK DURUMLARINDA ANNE SÜTÜNÜN KESİLMESİ ÖNERİLMEMEKTEDİR İNEK SÜTÜ ANNE SÜTÜNÜN SEÇENEĞİ DEĞİLDİR !

Süt çocukluğunda en önemli alerjik besin inek sütüdür ve yakınmalar genellikle ilk 2-3 ayda görülür Çoğunda kusma, ishal ve karın ağrısı vardır Genellikle inek sütü ile beslenenlerin barsaklarında mikro kanamalar oluşur ve bu da demir eksikliğine neden olur Ani bebek ölümleri, diş çürümeleri, orta kulak iltihabı, büyüme ve gelişme problemleri inek sütü ile beslenenlerde sık karşılaşılan hastalıklardır






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Anomalili kusurlu bebekler

ltrasonografi incelemesinde uygun bir gebelik haftasında, çözünürlüğü iyi bir ultrasonografi cihazıyla, dikkatlice ve sistematik bir şekilde tarama yapıldığında bariz yapısal kusurlar nispeten kolay bir şekilde görülebilir

Ancak başta Down sendromu olmak üzere kromozomları ilgilendiren kusurların bazıları direkt olarak yapısal bir kusura yol açmayabilirler Bunun yerine bu bebeklerde, kendi başlarına bir "kusur" olmayan, ancak bebeklerin yalnızca az bir kısmında görülebilen bazı işaretler saptanabilir

Bu işaretlerin genel özellikleri şunlardır:

Bu işaretlerin önemli bir kısmı bunlar konusunda bilgisi ve deneyimi olan doktorlar tarafından çok dikkatli bir şekilde özellikle "bulmak amacıyla" ve çözünürlüğü yüksek ultrasonografi cihazlarıyla bakıldığında görülebilir

İşaretlerin önemli bir kısmı tümüyle normal olan bebeklerde de görülebilir ve bu nedenle başka bulgular ve risk faktörleri olmadığında genellikle kendi başlarına bir anlam taşımazlar






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Bebek Cinsiyet Tayini

Antik Çin, Mısır ve Yunan uygarlıklarından beri insanoğlu doğacak bebeğinin cinsiyetini doğmadan önce saptayacak ve istediği cinsiyette bebek sahibi olmasını sağlayacak fomüllerin peşinde koşmuştur Bu konuda sayısız hurafe, halk öyküsü ve sihirli öneriler ortaya atılmıştır Günümüzde bile bazı "otoriteler!" ve "konunun uzmanları!" çiftlere istedikleri cinsiyette çocuk sahibi olabilmeleri için yüzdeyüz garantili! öğütler vermeye devam etmektedirler Maalesef sadece bizim toplumumuzda değil en gelişmiş toplumlarda bile bu tür hokkabazlar rağbet görmektedir Erkek bebek için Y kromozomu taşıyan, kız bebek için ise X kromozomuna sahip spermin yumurtayı döllemesinin gerektiği bir asırdan beri bilinmesine rağmen1970'lerde Y kromozomu taşıyan spermlerin X'lerden ayrılabileceğinin keşfi ile isteyene istediği çocuğu vermenin bilimsel ve gerçekçi yolu açılmıştır

Zaman içerisinde yüksek teknolojiler geliştikçe X ve Y spermlerinin özellikleri daha iyi anlaşılmış ve bunları ayırmak için değişik teknikler gelişmiştir 1998 yılında Virginia'a da yapılan bir çalışmanın sonuçları spermlerin ayrılmasında yeni bir tekniği dünyaya duyurmuştur Bu teknik X ve Y spermlerin içerdikleri DNA oranlarına göre Y spermlerinin daha küçük ve hafif olmasına ve hareket hızlarına dayanmaktadır Erkeğin ejekulatı (menisi) filtre edilmekte ve daha sonra basınç altında çok ince ve çokuzun bir tüpe verilmektedirBu spermlerin neredeyse tek tek boruda ilerlemelerini sağlamaktadır Tüpün diğer ucu ikiye ayrılmakta ve birtkım teknikler ile X ve Y içeren spermler ayrılmaktadır Bu sistemin başarı oranı X yani kız için %85 iken erkek yani Y içinse %65 olarak bulunmuştur

Teknoloji gerektirmeyen ve kişilerin kendilerinin uygulayabileceği bir yöntem de 1989 yılında tanımlanmıştır Bu sistemde de Y spermlerinin daha küçük ve hızlı olduğu varsayımından yola çıkılmakta ve ilişki zamanlaması ile istenilen cinsiyette bebek sahibi olmak için öneriler verilmektedir Buna göre erkek bebek isteyen çiftler öncelikle yumurtlama anını saptamak için piyasada satılan kitleri günde 2 defa kullanmalı, testteki renk değişimine göre ovülasyonun 24 saat içinde olacağı saptandıktan sonra tek bir sefer ilişkde bulunmalı, bu ilişki renk değişiminden sonraki 24 saat içinde olmalı, ve derin penetrasyonu sağlayacak pozisyonlar tercih edilmelidir Bu sayede hızlı yüzen Y spermleri daha çabuk tüplere varabilecektir Kadının erkeğin boşalmasından önce orgazm olması da şansı arttıracaktırKadının orgazmı vajendeki pH dengesini alkali yönde değiştirerek sperm ile serviks salgılarının temasını güçlendirecektir Ek olarak ilişkiden 1 saat önce kafein içeren içeceklerin alınması spermlerin hızını arttıracaktır İlişkiden önce 3-4 gün süre ile erkeğin boşalmaması şarttır Bu sayede erkeğin sperm sayısı yükselecektir Kız isteyenler için de bunun tam tersini yapmak gerekmektedir Ovülasyonkitine gerek yoktur ve adet kanaması sona erdikten sonra sık cinsel ilişkide bulunmak yeterlidir

Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar bu yöntemin Tabiat Ana'nın verdiği olaslıklardan daha yüksek başarılar vermediğini ortaya koymuştur

İstenilen cinste bebek sahibi olmanın en garantili yolu embryo seçimidir Tüp bebek uygulamalarında embryo birkaç hücreli hale geldiğinde hücrelerden biri alınarak Y kormozomu baklır ve eğer istenilen cinsiyette ise rahimne yerleştirilir Bu yöntemin başarı şansı %100 dür

Etik Yönü

Cinsiyet tayininin en önemli engelleyicisi işin etik yönüdür Herhangi bir sebep olmadan çiftlere istedikleri cinsiyette bebek sahbi olmaları konusunda yardımcı olmak doğanın hassas dengelerini bozacaktırDeğişik toplumlarda farklı istekler olmasına rağmen özellikle ülkemizde erkek çocuğa olan merak geri dönüşü mümkün olmayan zararlar doğurabilir Bu yöntemler sadece belirli hastalıkların varlığında kullanılmalıdır Örneğin X-e bağlı geçiş gösteren kromozom bozukluğu olan çiftlerden doğacak kız bebekler %100 hasta olacağından bu tür çiftlerde yoğun çocuk isteği var ise değişik yöntemler ile kız bebek sahibi olmaları engellenebilir






Alıntı Yaparak Cevapla

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)

Eski 10-19-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Hastalıkları Ve Doğum (Geniş Bilgi)




Bebeğin Eşinin (Plasentanın ) erken ayrılması

Abrubtio placenta hamileliğin, nadir görülen ancak hem anne hem de bebek hayatını tehlikeye atabilen çok ciddi bir komplikasyonudur Tanım olarak plasentanın doğumdan önce rahim duvarından ayrılmasıdır Gebeliğin son dönemlerinde görülen bebek ölümlerinin en önemli ve en sık görülen gelen nedenidir Dekolman olarak da tanımlanan abrubtio placentaya bağlı anne ölümleri modern takip yaklaşımları sayesinde günümüzde %1'in de altına düşmüştür

Plasenta gerek yapı gerekse işlev açısından kendine özgü ve başka örneği olmayan bir organdır Bebeğin rahim içindeki yaşamını sürdürebilmesi plasentanın sağlıklı işlev görmesine bağlıdır

Plasenta normalde bebeğin doğumunu takiben görevini tamamlayarak yerleşmiş olduğu yerden ayrılır ve vücut dışına atılır Bu doğumun üçüncü evresi olarak adlandırılır Plasentanın atılmasını takiben rahim kasları kasılarak açık olan kan damarlarının kapanmasını ve kanamanın durmasını sağlarlar Hamileliğin 20 haftasından sonra normal yerleşmiş olan bir plasentanın bebeğin doğmasından önce yapışık olduğu yerden kısmen ya da tamamen ayrılması ise dekolman olarak adlandırılır

NE SIKLIKTA GÖRÜLÜR

Plasental dekolman tüm gebeliklerin yaklaşık %1'inde görülen bir durumdur

ABRUPTİO PLACENTANIN SINIFLAMASI

Dekolman ile birlikte görülen komplikasyonların şiddeti ayrılmanın ve kanamanın miktarı ile direk ilişkilidir Dekolmanın şiddetini ve türünü tanımlamak için değişik sınıflamalar kullanılmaktadır:

Evreye göre sınıflama

Evre 0 Hastada herhangi bir bulgu yokturTanı doğumu takiben plasenta ayrıldıktan sonra arkasında kan pıhtısı görülmesi ile konur

Evre 1 Hastada rahimde hassasiyetle birlikte kanama vardır ancak ne annenin ne de bebeğin tehlikede olduğuna dair bir belirti yoktur

Evre 2 Rahimde hassasiyet ve sürekli kasılma (tetani) vardır Eşlik eden kanama olabilir ya da olmayabilir Annede şok tablosu yoktur ama bebek sıkıntıdadır

Evre 3 Uterusta şiddetli ve hiç gevşemeyen kasılmalar vardır Kanamanın miktarı 1 litreden fazladır ve anne adayı genellikle şok durumundadır Bebek büyük olasılıkla kaybedilmiştir

Kanamaya göre sınıflama

Aşikar kanama Belirgin şekilde vajinal kanama vardır Hastadaki bulguların şiddeti kanamanın miktarına bağlıdır Rahimde tetani ve hassasiyet olabilir ya da olmayabilir

Gizli kanama Belirgin bir vajinal kanama yoktur Plasentanın ayrılması nedeni ile oluşan kanama plasentanın arkasına hapsolduğu için vajinadan dışarıya akamaz Belirgin yakınma ve bulgu rahimde tetani ve hassasiyettir Bebek ya kaybedilmiştir ya da monitörde ciddi sıkıntı içinde olduğu görülür

Karışık Hem hassasiyet ve tetani hem de belirgin kanama vardır

Durumun şiddetine göre olan sınıflama

Hafif Plasentanın 1/6'sından daha az bir kısmı ayrılmıştır Kanama ya yoktur ya da 200 mililitrenin altınadır Hafif bir uterus hassasiyeti olabilir ancak bebeğin sıkıntıda olduğuna dair bir belirti yoktur

Orta Plasentanın 1/6 sı ile 2/3'ünde ayrılma vardır Koyu renkli kanama vardır ancak miktarı 1 litrenin altındadır Uterusta hassasiyet ve tetani vardır Bebekte plasental yetmezliğe bağlı sıkıntı belirtileri bulunur

Şiddetli Plasentanın 2/3'ünden daha fazlası ayrılmıştır ve sürekli bir uterin hassasiyet ile şiddetli ve hiç gevşemeyen kasılmalar vardır Kanama olabilir y ada olmayabilir Eğer doğum gerçekleşmezse bebeğin ölmesi kaçınılmazdır Damar içi pıhtılaşma problemi ortaya çıkarsa (DIC) anne adayının da hayatı tehlikeye girer

Hangi sınıflama olursa olsun kanama gizli olabilir Plasenta kenarlardan değil de ortadan ayrıldığında kan arka kısımda hapsolabilir ve dışarıya akmayacağı fark edilelemez Buna plasenta arkasına kanama anlamına gelen retroplasental kanama ya da hematom adı verilir Yaklaşık %20 olguda kanama gizli kalır

NEDEN OLUR?

Abrubtio placentaya yol açan mekanizma bilinmemekle birlikte plasentanın kendisini besleyen kan damarlarında yaşanan problemlerin bu duruma neden olduğu düşünülmektedir Plasentanın kan desteği azalınca yerleştiği endometrium dokusunda ölüm ve nekroz olur Daha sonra kan küçük kan damarları çatlar ve kanama başlar Rahim dolu olduğu için kanamayı kesmek üzere kasılamaz Kanama daha da artar ve plasenta arkasında oluşan basınç ayrılmayı daha da arttırır Ayrılma plasentanın kenarında olduğunda kan süzülerek vajinadan dışarı akarOrtada olan ayrılmalarda ise kan plasenta ve rahim arasında sıkışır Yüksek basınç altıdaki kan amniyon zarını geçerek amniyon sıvısına karışabilir Benzer şekilde rahim kas tabakası içinde de ilerleyebilir

Gebeliğe ait endometrium dokusu yüksek oranda pıhtılaşma faktörleri içerdiğinden kan hemen pıhtılaşır ancak daha sonra ortama gelen bazı maddelerin etksi ile pıhtı çözülür Bu durum devam ettiğinde birçeşit damar içi pıhtılaşma bozukluğu olan DIC tablosu ortaya çıkar ve anne kaybedilebilir

RİSK FAKTÖRLERİ

Abruptio placentanın nedeni bilinmemektedirBununla birlikte bazı risk faktörleri tanımlanmıştır Dekolmana yol açabileceği bilinen en önemli durum yüksek tansiyondur Gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen preeklempsi varlığı dekolman açısından önemli bir risk faktörüdür Şiddetli preeklempsi olgularının yaklaşık yarısında değişik derecelerde dekolman görülür

Diğer risk faktörleri arasında:

34 haftadan önce zarların açılması (özellikle amniyon sıvısının az olması durumunda),

anne yaşının 35'in üzerinde olması,

uterin anomaliler,

myomlar,

dolaşım sistemini etkileyebilen şeker hastalığı gibi sistemik hastalıklar,

hamileliğin ileri dönemlerinde direkt karına olan travmalar

Sigara

Alkol

Uyuşturucu madde (kokain)

Çoğul gebelikler

Amniyon sıvısının fazla olması

Kordonun kısa olması

Özellikle basit gibi görünen travmalar dekolmana neden olabilir ve dekolmanın evresi 24 saat içinde 1'den üçe uzanabilir

Sigara damarlarda ani daralmaya neden olarak plasentanın beslenmesini bozabilir ve dekolmana yol açabilir Benzer şekilde haftada 14 ya da daha fazla bardak alkol alınması da dekolmana olan eğilimi arttırır

Çoğul gebeliklerde ilk bebek doğup rahimde ani bir boşalma olduğunda dekolmanın gerçekleşmesi ikinci bebeği riske atar

Dekolmanın kimde ve ne zaman, hangi şiddette ortaya çıkacağı önceden kestirilemez Bunu anlayabilecek hiçbir test yoktur

TEKRARLAMA RİSKİ

Daha önceki gebeliklerinde abruptio placenta olan hastalarda takip eden gebeliklerde durumun tekrar etme olasılığı %10-17 arasındadır Daha önceki 2 hamileliğinde dekolman olan hastalarda ise %20 olasılıkla durum tekrarlamaktadır

ANNEDEKİ ETKİLERİ

Modern takip yaklaşımları sayesinde dekolmana bağlı anne ölüm oranı %1'den daha aşağılara indirilmiştir Dekolman doğum eylemi başlamadan da görülebileceği gibi düzenli rahim kasılmaları başladıktan sonra da ortaya çıkabilir

Dekolmanın annedeki en önemli komplikasyonu kanamadır Kanamaya bağlı şok nedeni ile ölüm meydana gelebilir Kan transfüzyonu uygulamalarının eskiye göre daha kolay yapılabilmesi ve kan verilmesine bağlı komplikasyonların azalması sayesinde bu nedene bağlı ölüm oranlarında azalma sağlanmıştır İhmal edilmiş olgularda kanın pıhtılaşma sistemi bozulup DIC tablosu ortaya çıktığında durum daha da ciddileşir DIC varlığında yoğun kan ve kan ürünleri nakli gerekir Kanama kontrol edilemez ise anne ve bebeğin kaybedilmesi kaçınılmazdır Kanamanın şiddetine bağlı olarak hastada akut böbrek yetmezliği görülebilir Böbrekler damarlarda dolaşan kan miktarındaki azalmaya aşırı hassas organlardır Saatlik idrar çıkışının 30 mililitrenin altında olması böbrek hasarının bir göstergesidir

Gizli kanama varlığında rahim kas dokusu aşırı gerilerek yırtılabilir Bu hem annenin hem de bebeğin hayatını tehlikeye atabilecek bir komplikasyondur

Kanamaya bağlı olarak annede doğum sonrası anemi görülebilir Dekolmanı takiben doğum sonrası kan kaybı da normalden fazla olmaktadır Couvelarie adı verilen tabloda uterus kas dokusunun içi dahi kanla doludur ve bu nedenle doğum sonrasıda yeteri kadar kasılamaz Bu da kanama miktarının artmasına neden olur

Bu hastalarda doğum sonrası enfeksiyon riski de daha yüksektir

BEBEKTEKİ ETKİLERİ

Dekolmanın bebek üzerindeki etkileri plasentanın ayrılması, bebeğe gelen kan ve oksijen miktarının azalması, annede kanama nedeni ile kan hacminin azalması ve rahimin kasılma yeteneğininin azalmasına bağlıdır Bu etkiler bebek ile anne arasındaki oksijen ve besin maddelerinin alışverişini bozar Şiddetki kanama varlığında vücut kan akımını beyin ve kalp gibi hayati organlara yönlendirir Rahim kadının hayatının devamı için gerekli bir organ olmadığından ulaşan kan miktarı azalır ve fetus tehlikeye girer

Fetus açısından riskler oksijensiz kalması nedeni ile sıkıntıya girmesi ve kanama dursa bile rahim ile temas eden plasenta yüzey alanındaki azalma bebeğin gereksinimlerini karşılamaya yetmemesidir En ileri aşamada ve müdahalede geç kalındığında bebek kaybedilebilir Doğum sonrası bebekte sinir sistemini ilgilendiren bozukluklar ortaya çıkabilir Bebeklerin bir kısmı erken doğuma bağlı prematürite nedeni ile kaybedilirler

BELİRTİLERİ

Daha önce de belirtildiği gibi abruptio placentanın temel bulgusu ağrıdır Klasik olarak bıçak saplanır tarzda çok keskin ve sürekli ağrı olur Ağrı ile beraber kanama görülebilir Ağrı hastaların yalnızca %50'sinde ortaya çıkar

TANI

Kanama olsun ya da olmasın gebeliğin son dönemlerinde ortaya çıkan ani ve şiddetli ağrı varlığında abruptio plasenta ilk önce akla gelmelidir

Belirtilerin varlığında tanı muayene ile konur Ultrason her zaman tanıya yardımcı değildir ve hastaların sadece %25'inde tanı koydurur Muayenede rahimin sürekli tahta gibi sert olması ve hiç gevşememesi tipiktirBu sert rahim dokunmaya karşı oldukça hassas ve ağrılıdır

TEDAVİ

Dekolman varlığınıda yaklaşım ve tedavi olayın ve kanamanın şiddetine bağlıdır Tek ve en etkli tedavi bebeğin doğurtulmasıdır Kanamanın ve ayrılmanın az olduğu durumlarda eğer anne ve bebekte hayati tehlike işaretleri yoksa ve gebelik haftası küçükse beklenebilir

Ortaya çıkan şok, DIC gibi durumlar uygun şekilde tedavi edilir

Ani başlayan şiddetli kanama varlığında acil sezaryen gerekli olabilir Bebeğin ölü olması ve kanamanın azalması durumunda ise vajinal doğum denenmelidir

Dekolman varlığında öncelikle anne adayının genel durumu değerlendirilir, nabız ve tansiyonuna bakılrak kanamanın miktarı tahmin edilmeye çalışılır Daha sonra geniş ve birden fazla sayıda damar yolu açılarak sıvı desteğine başlanırBu sırada kan bankası ile temas kurularak uygun sayıda kan hazırlanması gereklidir İdrar sondası takılarak saatlik idrar çıkışı kontrol edilir






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.