Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #46 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb Hastalıklarıorta kulak iltihabı otitis media Orta Kulak Neresidir: Kulak; Dış, Orta ve İç kulak olmak üzere 3 kısma ayrılarak incelenirDış kulak yolunun sonunda kulak zarı bulunur Kulak zarı dış ve orta kulağı birbirinden ayırır Yani orta kulak, kulak zarının daha iç tarafında bulunur ve bir boşluktan oluşur Bu boşluğun içinde örs, çekiç ve üzengi adı verilen kemikçikler bulunur Bu kemikçikler dış kulaktan gelen sesi iç kulağa aktarma görevi görür Orta kulak bir kanal aracılığıyla (östaki borusu) geniz boşluğuna bağlanır Bu kanal orta kulağın basıncını ayarlar Kaç Tür Orta Kulak İltihabı Vardır: Orta kulak iltihabı genellikle bakterilere bağlı olarak gelişir Bu iltihap yeni oluşmuşsa akut orta kulak iltihabı, uzun süreden beri var ve kendini kulak zarında bir delik ile gösteriyorsa kronik orta kulak iltihabı denir Ancak bazen östaki borusunun tıkanmasına bağlı olarak ( allerji veya geniz etine bağlı) orta kulak iltihabı gelişebilir ve buna seröz orta kulak iltihabı denir İltihap Nasıl Oluşur: Orta kulakta bakterilerin yerleşip hastalık yapacak kadar çoğalmasıyla orta kulak iltihabı oluşur Orta kulağa mikroplar genellikle östaki borusu aracılığı ile geniz ve boğazdan gelir Östaki borusunun çocuklarda daha düz ve kısa olmasından dolayı orta kulak iltihabı çocuklarda daha sık görülür Kulak zarı sağlam olduğu sürece dış kulaktan orta kulağa iltihap yapacak bakteri giremez Bazen orta kulakta bakterilere bağlı olmayan iltihap gelişebilir Bu durum genellikle östaki borusunun allerji veya geniz eti gibi nedenlerle tıkanıp orta kulakta basınç problemleri oluşmasına ve yapışkan sıvı toplanmasına bağlıdır Seröz orta kulak iltihabı denilen bu durum bakterilere bağlı orta ulak iltihabından farklı belirtiler verir ve tedaviside farklıdır Bakterilere bağlı iltihap genellikle ilaç tedavisiyle düzelirken seröz orta kulak iltihabı bazen kulak zarını çizmek ya da tüp takmak şeklinde bir ameliyat gerektirir Ne Gibi Belirtiler Verir: Orta kulak iltihabının en sık görülen belirtisi ağrıdır Özellikle çocuklar ağrıyı daha fazla hissederler Bunun dışında işitme azlığı, ateş, bebeklerde huzursuzluk, dolgunluk gibi şikayetler görülür Eğer iltihap kulak zarını delerse kanlı ya da iltihaplı akıntı oluşur Seröz orta kulak iltihabında ise ağrı olmaksızın işitme azlığı görülür Kronik orta kulak iltihabında ise işitme azlığı, aralıklı veye sürekli akıntı veya kötü koku şeklinde belirtiler olur Muayenede Ne Görülür: Muayene bulguları orta kulak iltihabının türüne göre değişir Bakterilere bağlı iltihapta kulak zarı oldukça kızarık, bombeleşmiş görülür Seröz otitis media'da kulak zarındaki en önemli bulgu zarın içe doğru çökmesidir Kızarıklık yine görülebilir Kronik iltihaplarda ise kulak zarında delik ve varsa akıntı görülür Hangi Tetkikler Yapılır: Yeni oluşan bir orta kulak iltihabında teşhis muayene ile konduğu için genellikle tetkik gerekmez Fakat seröz ve kronik orta kulak iltihaplarında işitme testleri gereklidir Bu hem işitme kaybının derecesini belirlemeye hemde tedavi sonuçlarını değerlendirmeye yarar Seröz iltihaplarda, orta kulak basıncını belirlemek için timpanometri denilen bir tetkikte yapılır Kronik orta kulak iltihaplarında, özellikle tedavi için ameliyat düşünülüyorsa normal filmler ya da bilgisayarlı tomografi çektirmek gerekebilir Nasıl Tedavi Edilir: Akut orta kulak iltihabı genellikle antibiyotikler ve ağrı kesici ilaçlarla uygun şekilde tedavi edilir Nadiren antibiyotiklere cevap alınamadığı durumlarda kulak zarını çizmek gerekebilir Seröz otitis media'da da yine önce ilaç tedavisi uygulanır Özellikle allerjiye bağlı seröz orta kulak iltihapları ilaç tedavisine iyi yanıt verir Ancak birçok kez kulak zarını çizmek veya tüp takmak şeklinde cerrahi müdahele gerekir Kronik orta kulak iltihaplarında nadiren ilaç tedavisi yeterli tedavisi sağlar Kronik orta kulak iltihaplarının tedavisi genellikle ameliyattır Orta Kulak İltihabı Çok Sık Tekrarlıyor: Tekrarlayan orta kulak iltihabı demek için, hastanın 6 aylık bir süre içerisinde 3 veya daha fazla orta kulak iltihabı geçirmesi gerekir Tekrarlayan orta kulak iltihabı olan çocuklarda yarık damak, burun ve sinüs alerjisi, geniz eti, sinüzit gibi hastalıklar araştırılır Bunlardan biri bulunursa tedavi edilir Eğer bu tür hastalıklar bulunamazsa önleyici tedavi yapılır Bunun için şu yöntemlere başvururlur: 1-Orta kulak iltihabı olmadan düşük dozda antibiyotik verilmesi 2-Kulak zarının çizilmesi veya kulak zarına tüp takılması 3-Geniz etinin alınması 4-Bazı aşılar Hangi Durumlarda Ameliyat Yapılır: Seröz orta kulak iltihabında eğer hastada işitme kaybı var ve bu durum ilaç tedavisiyle düzelmiyorsa tedavi ameliyattır Kronik orta kulak iltihabında da eğer iltihap orta kulaktaki kemikçikleri eritmeye başlamış ve çevre dokulara yayılmaya başlamışsa yine ameliyat gereklidir Ne Gibi Tehlikeleri Vardır: Akut orta kulak iltihapları uygun dozda ve uygun süre ile tedavi edildiklerinde genellikle bir tehlike yaratmazlar Seröz orta kulak iltihaplarında da kulak zarında ileri derecede çökme ve orta kulak kemikçiklerinde erimeye bağlı işitme kaybı gelişebilir Bazen ileri derecede zar çokmelerinde orta kulakta kolesteatom adı verilen ve kemiklerde erimeye neden olan bir doku gelişebilir ve iltihabın çevre dokulara yayılmasına neden olabilir Kronik orta kulak iltihapları en çok tehlikeye yol açabilen iltihap türüdür Kolesteatom daha çok kronik iltihaplarda oluşur Eğer kolesteatom yoksa ve kabul edilebilir bir işitme kaybı varsa ameliyat gerekmeyebilir Ancak özellikle kolesteatom iltihabın yayılmasına neden olarak aşağıdaki komplikasyonların oluşmasına neden olabilir: -İç kulağa yayılım sonucu tam işitme kaybı ve baş dönmesi -Beyine doğru yayılım sonucu beyin abseleri -Yüz felci -Menenjit Ameliyat Nasıl Yapılır: Seröz otitis media'da yapılan işlem ya kulak zarını çizmek veya tüp takılmasıdır Kulak zarı çizilerek (yani delinerek) orta kulakta biriken sıvı boşaltılır Eğer sıvı az ve yapışkan değilse tüp takmaya gerek kalmaz Ancak sıvı yapışkanlığından dolayı boşaltılamıyorsa kulak zarında çizilen yere tüp takılır Ventilasyon tüpü denen bu tüpler bir ağzı dış kulağa, diğer ağzı orta kulağa bakan ve orta kulağın dışarıdan hava almasını sağlayan cihazlardır Bazen lokal anestezi ile uygulansa da özellikle çocuklarda genellikle genel anestezi gerekir Kronik orta kulak iltihapları için yapılan ameliyatlar genellikle daha büyük ameliyatlardır Eğer herhangi bir komplikasyon oluşmamışsa yapılan işlem orta kulaktaki iltihabı boşaltıp, kemikçiklerdeki erimelere bağlı kopmaları yok edip ( bu bazen protez koymayı gerektirir) , kulak zarındaki deliği kapatmaktır Zardaki deliği kapatmak için genellikle kulak arkasındaki kasın zarı alınarak kullanılır Kronik orta kulak iltihaplarında eğer komplikasyon oluşmuşsa genelde ilk ve bazen tek amaç iltihabı temizlemektir Bunun için kulak çevresindeki kemikler daha fazla açılır ve işitmenin sağlanması ikinci plana itilir Hatta bazen işitme feda edilir Kronik iltihaba bağlı ameliyatlarda genelde kulak arkasından yapılan kesi ile ameliyat yapılır Ameliyat Olmazsam Ne Olur: Seröz orta kulak iltihaplarında ameliyat olunmazsa zardaki çökme ve sıvı birikimi artar İşitme kaybı günlük yaşamı zorlaştıracak seviyeye gelir ve daha sonra uygulanacak ameliyatın başarı şansı düşer Kronik orta kulak iltihaplarında ise eğer işitme kaybı az ise ve iltihap pasif durumda olup, sık sık akıntı yapmıyorsa ameliyat olmadan yaşam devam edebilir Bu durumda hasta kulağına su kaçırmamaya ve mümkün olduğunca üst solunum yolu infeksiyonu geçirmemeye çalışmalıdır Ancak iltihap sık sık aktif hale gelip akıntı oluyorsa, işitme kaybı ilerliyorsa, kulak kemikçiklerinde erime artıyorsa ve orta kulak iltihabına bağlı komplikasyonlar oluşmuşsa tedavi kesinlikle ameliyattır Ameliyatın Ne Gibi Riskleri Vardır: Her ameliyatın olduğu gibi orta kulak ameliyatlarınında riskleri ve komplikasyonları vardır Bu ameliyatlar için sıklıkla genel anestezi kullanıldığı için anestezi riskleri mevcuttur Bunun dışında kulak zarının çizilmesi genellikle problem yaratmamasına rağmen bazen iç kulağa zarar verilebilir Tüp takılmasıda bazı problemler yaratabilir Tüp takılırken kulak zarına fazla zarar verilebilir veya tüp orta kulağa kaçabilir Tüp takıldıktan sonra ise, zarda kalıcı delik, kireçlenme, infeksiyon ve buna bağlı akıntı oluşabilir Kronik orta kulak iltihapları için yapılan ameliyatlar daha büyük ameliyatlardır ve bunlarında bazı komplikasyonları vardır İç kulağa zarar verilerek tam işitme kaybı, yüz felci, çevredeki damar ve sinirlerin yaralanması önemli komplikasyonlar arasındadır Ameliyattan Sonra Nelere Dikkat Etmeliyim: Kulağına tüp takılan hastaların dikkat etmesi gereken en önemli konu kulağa su kaçmasının önlenmesidir Bunun dışında genellikle ayda bir kez kontrol yeterlidir Kronik orta kulak iltihaplarında ise en önemli konu pansumanlara doktorun uygun gördüğü şekilde riayet edilmesi ve verilen ilaçların uygun şekilde kullnaılmasıdır Orta kulak iltihabı için ameliyat olan hastaların yiyecek ve içecekle ilgili dikkat etmesi gereken önemli konular yoktur Kronik orta kulak iltihabı nedeniyle kulak çevresindeki kemiğin fazla oyulmak zorunda kalınan hastalarda, oluşan boşlukta kulak kiri sık sık birikebilir Bunlar periyodik olarak temizlenmelidir Ameliyat Kesin Çözüm mü?: Orta kulak iltihapları için yapılan ameliyatlardan önce hiç bir zaman sorunun kesinlikle yok olacağına dair iddiada bulunulmaz Tüp takılan hastalarda tüp çıktıktan sonra orta kulaktaki basınç ve sıvı problemleri tekrar edebilir Bazen birkaç kez tüp takılmasına rağmen problemin devam ettiği hastalar vardır Kronik orta kulak iltihabı ameliyatları sonucunda ise takılan zarın tutmaması, takılan protezlerin yerinden çıkması, iltihabın devam etmesi gibi problemler oluşabilir |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #47 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıOtitis externa dış kulak yolu enfeksiyonları DIS KULAK ILTIHABI (EXTERNAL OTIT) Yüzücü Kulağı diye de bilinir Yüzücü kulağı (External otitis) dış kulak kanalının ısrarlı biçimde tahriş olması ve iltihaplanması halidir Ayrıca bir enfeksiyon da bulunabilir Kanalda cildin kat kat soyulması (egzama) gelişebilir Egzamayı kaşırken cilt çatlar ve kulak kanalını bakteri ve mantar istila eder Kirli suda yüzmek bu hastalığı kapmanın yollarından biridir Kulak salgısı kanaldan temizlenmeye kalkışıldığında, cilt tahriş olur, kaşınır veya yırtılır Bu da o kişinin en gözde "aletiyle" (toka vs) kulağını daha fazla karıştırmasına sebep olur Bir risk daha da vardır 0 da kulak zarını delme olasılığıdır Saç spreyleri ve saç boyaları da kulak kanalını tahriş edebilir Dış otit yüzücü kulağı bazen mantardan kaynaklanır Aspergillus niger en sık görülen mantardır Belirtileri, urukkulosisle aynıdır furunkulosis tekrar tekrar çıbanlar çıkması halidir ve kulak kanalındaki bir tüy kesesinin mikrop kapmasıyla başlar Bu rahatsızlık sık sık tekrar eder Dış otit (yüzücü kulağı) genç yetişkinlerde görülür Belirtileri - Dış kulak kanalının kaşınması - Kulak ağrısı - Kulakta sarı veya yeşil sarı kötü kokulu cerahat oluşması - Başın hareketiyle kulakta ağrı duyulması - Duyma kaybı Teşhis Eğer kulağınızda kaşınma,kulağınızın içinde pullanma ya da kulak kanalınızda ağrı varsa, bunlar dış kulak yolu iltihabının göstergesi olabilir Çoğu kez kulaktan dışarı doğru sarımsı ya da sarımsı yeşil bir akıntı olur ve bazen bu akıntıdan sonra ağrı hafifler Eğer iltihap ya da dokudaki şişme kulak kanalını tıkarsa duyma-da bir azalma olabilir Doktorlar otoskop denen bir aletle kulak kanalına bakarak dış kulak yolu iltihabı tanısını koyarlar Eğer iltihap varsa örnek alınarak laboratuvara gönderilebilir Çoğu dış kulak yolu enfeksiyonu rahatsızlık duygusu yaratsa da, uygun tedavi edildiklerinde genellikle tehlikeli değildirler Bu enfeksiyon,özellikle şeker hastalarında tedavi edilmezse çevre kemiklere ve kıkırdaklara yayılarak hasar verebilir Tedavi Eğer yüzücü kulağı rahatsızlığınız olduğundan şüphelenirseniz, doktora gitmeden önce sancıyı geçirecek bazı şeyler yapabilirsiniz Kulağınızın üzerine ılık (sıcak değil) bir ufak yastık koymak faydalı olur Aspirin veya başka bir ağrı kesici de sancıyı azaltır Teşhisten sonra doktorunuzun kulak kanalını bir emme aletiyle veya pamuklu çubukla temizlemesi beklenir Bu tahrişin ve sancının geçmesini sağlayabilir Doktor daha sonra çeşitli tedavi metodlarından birini önerebilir Ekseriyetle kortikosteroidli (kaşıntıyı durdurmak ve iltihabı azaltmak için) bir kulak damlası ve bir antibiyotik (enfeksiyon kontrol etmek için) verilir Bazen ağızdan alınan haplar da kullanılabilir Şiddetli ağrı olduğundan ağrı kesici tavsiye edilir İyileşme sırasında kulağa su kaçmamasına dikkat edilmelidir 3 veya 4 gün sonra eğer gözle görülür bir iyileşme olmazsa, doktorunuz ağızdan alınmak üzere antibiyotik verebilir Enfeksiyona neden olan organizma laboratuvar testleriyle belirlenmişse, özellikle onu etkileyecek antibiyotik seçilir Dış kulak iltihabı (yüzücü kulağı) mantardan kaynaklanıyorsa sülfanilamid tozu serpilerek urunkolisisden kaynaklanıyorsa, ağızdan alınan veya kulak damlası şeklinde verilen antibiyotikle tedavi edilir Özellikle neden mantar olduğunda bu durum birçok defa tekrar edebilir Önlenmesi Dış otit ekseriyetle önlenebilir Pis suda yüzmeyin Banyodan ve yüzmeden sonra kulaklarınızı kurutun Kulak kanalının rutubetli olması enfeksiyon kapmasını kolaylaştırır Saçınızı boyarken veya saç spreyi kullanırken kulak deliklerinizi kuzu yününden ufak toplarla kulağınızı kapayın Bunlar suyu geçirmez |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #48 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıOtoskleroz kulakta kireçlenme Otosklerozda (kireçlenmede) iç kulağın kemik duvarı bozulur ve iç kulak girişinde sünger gibi anormal kemik oluşur Üzengi kemiği de iç kulağa ses dalgalarını geçirmek için titreşim yapan ufak kemikten etkilenmiş olabilir ve hareket edemez Bu iletişime bağlı işitme kaybı birbirine bağlı kemikler yoluyla orta kulaktan titreşimleri ileri geçiren mekanizmanın çalışmamasıdır İletişime bağlı işitme kaybı, düzelebilir İç kulak sinirlerine bağlı işitme kaybı gibi değildir 0 düzeltilemez Belirtiler - Kulaklardan birinde veya her ikisinde ağır ilerleyen işitme kaybı - Kulak çınlaması Genç yetişkinlerde otoskleroz (kireçlenme) en sık görülen orta kulak işitme kaybı nedenidir Otoskleroz Amerikan nüfusunun yüzde onunu bir dereceye kadar etkiler Otoskleroz aileden geçer ve erkeklerden daha çok kadınlar arasında yaygındır Zencilerden, Amerikan yerlilerinden (Kızılderililerden) ve Asyalılardan (sarı derililerden) daha çok beyazlarda görülür Belirtiler 15 ila 35 yaşları arasında ortaya çıkar Bu durum yavaş ilerler ve tek kulağı veya her iki kulağı birden etkiler İşitme kaybı hafif veya ağır olabilir Kireçlenmesi olan kadınların işitme kaybı yüzdesi hamilelik sırasında artabilir Eğer işitme duyunuz gitgide zayıflıyorsa, doktorunuzu görün Teşhis Eğer işitme duyunuzun giderek azaldığını fark ederseniz, doktorunuza başvurun Doktorunuz kulağınızı muayene edecek, işitme testleri yapacak ve herhangi bir akrabanızda erken işitme kaybı olup olmadığını soracaktır Otoskleroz genel sağlığı etkilemez ve çoğu zaman iyileştirilebilir bir hastalıktır Bununla birlikte, sağırlık duygusal olarak zorlayabilir ve çevreden uzaklaşmaya neden olabilir Tedavi ve Cerrahi Tedavi Otoskleroz çoğu kez, stapedektomi denilen bir ameliyatla ki bu ameliyatta, kulak kanalının derisi kesilir ve kulak zarı kaldırılır; böylece üzengi kemiği çıkarılır ve yerine ince bir tel ya da paslanmaz çelikten bir protez takılır Daha sonra kulak zarı eski haline getirilir ve 1-2 hafta içerisinde iyileşme olur Bazen üzengi kemiğinin tabanında küçük bir delik açmak ve protezi yerleştirmek için lazer kullanılabilir Ameliyattan sonra birkaç saat baş dönmesi olabilir, ancak daha sonra geçer İşitme yeteneğiniz hızla eski haline gelir ve birkaç hafta içinde normal etkinliklerinize dönebilirsiniz Ara sıra orta kulakta bir kan pıhtısı oluşarak ses iletimini etkiler Genellikle bu pıhtı birkaç haftada ortadan kalkar Stapedektomi ameliyatı otosklerozlu hastaların çoğunda başarılı olur, ancak her 100 kişiden bir, ikisinde ameliyattan sonra tam bir işitme kaybı olabilir Bu, ameliyattan önce düşünülmesi gereken bir durumdur Eğer iki kulağınızda da otoskleroz varsa, önce bir kulağınızdan ameliyat olmanız, sonucu gördükten sonra ikincisini ameliyat ettirmeniz daha uygun olur Eğer iç kulakta bir hasar varsa, stapedektomi ameliyatı sorunu çözmeyebilir İlaç Tedavisi İlerleyen kemik bozulmalarını ve sünger benzeri kemiklerinn sertleşmesiyle oluşan işitme kaybını önlemek için sodyum fluorid, kalsiyum ve vitamin D tabletleriyle tedavi uygulanır Ancak ne derece yararlı oldukları konusunda tartışmalar devam etmektedir İşitme Aletleri Otoskleroza bağlı işitme kaybını düzeltmenin bir başka yolu da işitme aletleridir Eğer bir veya her iki kulağınızda da kireçlenme (otoskleroz) varsa, doktorunuz sizi işitme aleti yerleştirmesi için bir odiolojiste gönderebilir |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #49 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb Hastalıklarırhinoplasti rinoplasti estetik burun ameliyatları Estetik burun cerrahisi burunun şeklinin düzeltilmesi ve yüz ile uyumlu hale getirilmesidir Eğer hastada burun tıkanıklığı da varsa estetikle birlikte tıkanıklığında düzeltilmesi gerekir Rekonstrüktif, Rhinoplasty doğumsal bozukluk veya yaralanma sonucu oluşmuş şekil bozukluğunu düzeltmek için yapılır Ameliyat Öncesi Değerlendirme Rhinoplasty düşünen kişinin ilk ve en önemli adımı tecrübeli bir plastik cerrah seçmektir Eğer doktorunu iyi seçerse bundan sonraki adımlarda düzgün gider Burun yüzün en önde ve en çok dikkat çeken organı olduğu için buradaki en küçük bir hata dikkat çeker Yapılan ilk ameliyatta bozuklukları düzeltmek kolaydır Fakat ameliyattan sonra oluşan hataları düzeltmek zorlaşır Bu nedenle ilk ameliyatta tecrübeli bir cerraha gitmek son derece önemlidir Kişi cerrahi sonrası görüntü ve beklentilerini açık yüreklilikle tartışmalıdır Burun ameliyatı için en erken yaş 16-17 yaşlarıdır,üst yaş sınırı yoktur Önemli olan hastanın sağlık durumudur İlk görüşme esnasında cerrah kullanılacak teknik,anestezi,ameliyatın nerede yapılacağı ve sonuçlar nasıl olacak gibi özel detayları açıklayacaktır Riskler Cerrahinin muhtemel tehlikeleri ve Rhinoplasty ile ilgili özel riskler hakkında bilgilendirilmiş olmanız gerekir Görünümü düzeltmek amacıyla ilk uygulandığında ameliyat sonrası komplikasyonlar ( enfeksiyon gibi) nadirdir Kötü iyileşme ikinci ameliyatı gerektirebilir Komplikasyon riski iyileşme döneminde cerrahın önerilerini dikkatle takip ederek azaltılır Operasyon Burun estetiği, burnun boyutlarını küçültmek,büyültmek ucunu yeniden şekillendirmek(inceltmek),burnun tümsekliğini azaltmak,üst dudak ile burun arasındaki kötü açıyı düzeltmek (burnu kaldırmak),geniş burun kanatlarının daraltılması, burun deliklerinin küçültülmesi ve burun yaygınlığının giderilmesi amacıyla uygulanır Operasyon lokal anestezi ile yapılabilirse de ben bir özel hastanede genel anestezi ile yapmayı tercih ediyorum Çünkü mükemmel sonuç alabilmek için hastanın ve operatörünün sakin ve ideal şartlarda olması gerekir Operasyon 1 saat kadar sürer Burun deliklerindeki kesilerden girilip burun ucundaki kıkırdaklar traşlanarak burun ucu inceltilir ve yeni şekli verilir Eğer burunda tıkanıklık varsa(deviasyon- konka hipertrofisi) önce bu düzeltilir Daha sonra burun sırtındaki kemik çıkıntısı törpülenir Kıkırdaklar da törpülenen kemik seviyesinde traşlandıktan sonra yandaki kemikler de keski ile kesilerek burun inceltilir Eğer gerekirse burun delikleri de küçültüldükten sonra burun içi mukozası katgüt ile dikilir ,tampon konduktan sonra burnun yeni şeklini korumak için alçı kalıp yapılır ve hasta uyandırılarak odasına çıkarılır Ameliyat Sonrası Devre Ameliyattan sonra hasta yarı oturur durumda gözlerinin üstüne buz koyularak yatırılır Bu arada ağrı ve bulantı için gerekli ilaçlar serum içinden verilir 4 saat sonra hastaya ağızdan sulu diyet başlanır4,5 saat sonra ayağa kaldırılır5-6 saatte taburcu edilerek evine yollanır Eğer hasta arzu ederse o geceyi hastanede geçirebilir Evde oturur pozisyonda istirahat etmesi ve buz tedavisi yapması fazla şişlik ve morluk oluşmaması için yararlıdır Dr Erol Kışlaoğlu tarafından yapılan ameliyatlarda tekniği nedeniyle fazla şişlik ve morluk görülmez Ameliyat sonrası ilaçlarla kolayca geçen hafif bir ağrı olabilir Burun tamponları 2 veya 3günde çekilir Burun alçısı ameliyattan 1 hafta sonra çıkarılır Birkaç gün kağıt bant konur Göz çevresindeki morarmalar ameliyatı takiben birkaç gün içinde solmaya başlar ve genellikle ikinci haftada kaybolur Burundaki hafif şişlik yavaşça geriler Estetik rhinoplastylerin çoğu burun içinden yapıldığından görülebilir yara izi yoktur Sadece yöntem geniş burun kanatlarını daraltmayı gerektiriyorsa her iki burun kanadı kıvrımında zor fark edilir bir iz bırakacak kesi yapılır Normal iyileşme,kesin sonucun fark edilmesi için zaman gerektiren yavaş bir süreçtir Burnun son görünümünü haftalar,hatta aylar sürebilir Düzelmenin derecesi, uygulanan düzeltici uğraşın kapsamına ve burnunuzun, kıkırdaklarınızın ve derinizin yapısına bağlıdır Ameliyattan önce şekil bozukluğu ne kadar çoksa sonuç o kadar dramatiktir Az bozukluk olan burunlarda fark da azdır Uygun iyileşme için koşma, yüzme ve hatta öne eğilme gibi kan basıncını arttıran aktiviteler ilk 1 ay kısıtlanmalıdır İşe geri dönme kararı kişinin şişlik ve rahatsızlık derecesine bağlıdır Genellikle hasta 1 hafta sonra işine dönebilir Burun alçısı çıkarıldıktan sonra morlukları örtmek için kozmetik malzemelerin kullanımına müsaade edilir Morluklar geçinceye kadar güneşten koruyucu kremler önerilir 1,5 ay gözlük kullanılmaz, bunun yerine kontakt lens takılabilir Rhinoplasty Sonrası Hasta Bilgi Formu SAYIN HASTAMIZ, Estetik burun ameliyatı geçirmiş bulunuyorsunuz Bu ameliyatta izler tamamen burun delikleri içindedir Burun kanadı küçültmesi yapılan bazı hastalarda kenarda çok ince dikiş hattı olabilir Her ne kadar hiç yara görülmüyorsa da burun içinde önemli bir operasyon geçirmiş bulunmaktasınız Burun içinde ve dışında şişlik,deride yer yer morluklar ve ender olarak gözde kanlanma olabilir Bu morluklar 3 ile 7 günde yok olur Morlukları önlemenin ve azaltmanın en iyi çaresi 48 saat devamlı buz uygulaması ve dinlenmedir Ameliyat Sonrası Bakım ve Gelişmeler Hakkında Bilgi 1Ameliyat sonrası ilk 48 saatteki bakım Gözler üzerine sürekli buz uygulanmalıdır Baş yatağa 45 derece açı yapacak şekilde tutulmalıdır Burun ucunda kan ve serum sızıntısı oldukça kirlenen burun ucu tamponu değiştirilmelidir Ameliyattan 6 saat sonra sıvı gıdalar alınabilir,bulantı olmazsa daha sonra yumuşak ve normal beslenmeye geçilebilir 2Ameliyattan sonra kullanılacak ilaçların cinsi,miktarı ve süresi aşağıda belirtilmiştir Cipro 500mg tabletgünde2kez1 adet (5 gün süre ile) Aprol tabletgünde3kez1 adet (ağrı olduğu müddetçe) Becozyme fort tabletgünde3kez1 adet (5 gün süre ile) 348 saat dolunca burun içindeki tamponlar alınacaktır Ağrısız bir işlemdir Tamponların çıkarılmasından sonra mukozada meydana gelen şişlik solunum yolunu kısmen kapatacağından burnunuzdan rahat nefes almanız hemen mümkün olmayabilir Şişler indikçe nefes almanız rahatlayacaktır 4Buz uygulaması kesildikten sonra gözlerin çevresinde oluşabilecek morluklar güneş ışınından korunmalıdır Göz çevresindeki morluklar kızarık bölgeler üzerine önce en az 25 faktörlü güneş koruyucu sürülüp bunun üzerine morlukları kapatacak şekilde continuous Coverage CLINIQUE SPF II SÜRÜLMELİDİR Morluklar iyice kaybolana kadar uygulama devam etmelidir Aksi halde morluklar leke bırakabilir 5Tamponlarınız çıkarıldıktan sonra burnunuzun içini günde 5 kez sprey ile 2 kez pomat ile temizleyeceksiniz 67 gün dolunca burun sırtındaki alçı kalıp,tarafımızdan çıkarılacak,derinin gerekli temizliği yapıldıktan sonra alçı yerine özel bir bant uygulanacaktırBu andan itibaren 5 hafta süre ile burun kemiklerini yakınlaştırıcı masaj yapmanız gerekecektir7 ile 30günler arasında burnunuzun içini günde 2 kez terramicine göz pomadı ile yağlayın ve q tips (pamuklu çubuklar) ile temizlik yapın1 ay içinde sümkürmek sakıncalıdır 7Ameliyat olduğunuz günden itibaren 10 ila 12 günde bant çıkarılacak ve burnunuz tümüyle açık bırakılacaktır Burun derisi tamamen açık bırakıldıktan sonra günde 2 kez alkolle veya alkollü tonik ile temizlenmelidir(yaklaşık 3 hafta) 8Burnunuz tamamen açık bırakılmadan boy banyosu yapmanız alçı ve bant kalıplarını gevşeteceği için sakıncalıdır Bu dönemde saçlarınızı yüzünüzü ıslatmadan (kuaför tipi),gövdenizi ise her zamanki gibi yıkayabilirsiniz 9Ameliyat sonrası ilk 3 ay içinde sırtüstü yatmalı,grip,nezle,soğuk algınlığını geçiren ziyaretçilerden sakınmalıdır 10İlk 45 gün gözlük takmanız sakıncalıdırİkinci 45 günde hekiminizin bu lensleri yine hekiminize sorarak takmanızda mahsur yoktur 11Burun ve çevresindeki şişlikler 15 günde büyük oranda,45 günde gözle görülebilir bir şekilde ve 3 ayda %90 oranında inecektirBundan sonra gözle takip edemiyeceğiniz iyileşme 6 ay kadar sürecektirBu devrede burnun değişik taraflarında şişlikler olup geçecektirŞişlerinizin bir an önce geçebilmesi için ilk 3 hafta içinde evde istirahat etmeniz,dolaşmalar sonrasında muhakkak sırtüstü yatarak şişliklerin geçmesine yardımcı olmanız,sürekli başınız önde çalışmalardan kaçınmanız gerekmektedir 12Morluklar genelde göz çevresinde oluşmakta ve bu dönemde direkt güneş ışığına çıkılmamalıdır Aksi halde bu alanlarda kalıcı renk değişiklikleri olabilir Bunun dışında güneşin burun ameliyatına hiçbir etkisi yoktur 13Gelişmelerin en iyi şekilde takip edilebilmesi için normal olarak 3 hafta,6 hafta,3 ay,6 ay ve 1 yıllık kontrollerinizi yaptırmalısınız |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #50 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıSeptum deviasyon burun kemiği eğrili SEPTUM DEVİASYONU Septum Deviasyonu(SD) Nedir: SD burun boşluğunu ikiye ayıran ve kemik ile kıkırdaktan oluşan bölmenin bir tarafa ya da bazen her iki tarafa doğru eğilmesidir Neden Oluşur: SD, buruna gelen darbeler, düşme veya yüz kemiklerinin gelişmesi sırasında kemiklerin biribiriyle orantısız büyümesi sonucu oluşur Hangi Şikayetleri Oluşturur: SD'nin en fazla oluşturduğu şikayet burun tıkanıklığıdır Burun tıkanıklığı geceleri daha fazla hissedilebilir Aynı zamanda horlama, çabuk yorulma, baş ağrısı, geniz akıntısı, öksürük gibi şikayetlerde hastayı rahatsız edebilir Ne Sakıncaları Vardır: SD yaptığı burun tıkanıklığı sonucu hastanın rahat nefes almasını engeller Ayrıca özellikle geceleri ağızdan nefes alma nedeni ile solunum havasının nemi ve ısısı ayarlanamaz ve farenjitin ortaya çıkışını kolaylaştırır Sinüslerin normal çalışmasını engelleyerek sinüzite, oluşturduğu geniz akıntısı ile de larenjit ve bronşite yol açabilir Özellikle ileri yaşlarda oksijen alınmasını azalttığı için akciğer ve kalp hastalıklarının oluşmasına veya mevcut hastalığın iyileşmesinin zorlaşmasına neden olabilir Nasıl Tedavi Edilir: Burun içi bölme çoğu kimsede düz olmadığı için hastaya rahatsızlık vermeyen hafif derecedeki deviasyonların tedavisi gerekmez Ancak problem oluşturan deviasyonlar tedavi edilmelidir ve bunun da tek yolu ameliyattır Ameliyat Nasıl Yapılır: SD ameliyatında kemik ve kıkırdaktaki eğri kısımların düzeltilmesi işlemi yapılır Düzeltilemeyecek kadar eğri kısımlar dışarı çıkartılır Bazen dışarı çıkarılan kıkırdakların bir kısmı düzeltilerek yerine konur Ameliyat hem lokal anestezi hem de genel anestezi ile yapılabilir Ameliyattan sonra burun içine tampon konur Burun içinden çalışıldığı için dışarıda herhangi bir ameliyat izi olmaz Bu ameliyat son zamanlarda endoskopik yöntem (görüntülü yöntem) ile de yapılmasına rağmen sadece septum deviasyonu olan hastalarda mutlaka gerekli değildir Ameliyat Hasta İçin Zor mudur: SD ameliyatı, ameliyat tekniğindeki son grelişmeler ile kolay bir ameliyat olarak kabul edilir Ancak yine de bir ameliyat olduğu unutulmamalıdır Hem lokal hemde genel anestezi bazı riskler taşımaktadır Ancak bu da son derece azalmış bir risktir Ameliyat süresi değişmekle birlikte yaklaşık 1 saat olarak kabul edilir Ameliyat sonunda hastanın burnuna tampon konur ve bu tamponlar yaklaşık 48 saat yerinde bırakılır Tamponlar baş ağrısı ve uyuma zorluğu yapabilir Tamponlar çıktıktan sonra hasta normal hayatına devam eder Ameliyatta Ne Gibi Sorunlar Çıkabilir: SD ameliyatı komplikasyon oranı son derece düşük bir ameliyattır Nadiren burun içindeki bölmede hasta için herhangi bir sakınca yaratmayan delik oluşabilir Burun bölmesinden aşırı miktarda kemik ve kıkırdak çıkartılırsa burun sırtında bir çökme oluşabilir |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #51 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb Hastalıklarıses kısıklığı Ses Nasıl Oluşur: Ses oluşumu için akciğerlerden gelen hava akımı kullanılır Akciğerler solunum havasını gırtlağa doğru iterler ve gırtlaktaki ses tellerinin arasından geçen hava ses oluşturur Bu ses ağız boşluğu, dil, dişler, burun boşluğu ve sinüsler aracılığı ile konuşma halini alır Ses Telleri Nerededir: Ağız boşluğundan sonra önde ve arkada iki yol oluşur Arkadaki yol sindirim sistemi ile ilgilidir ve yemek borusu aracılığı ile mideye gider Öndeki yol ise gırtlak (larinks) aracılığı ile solunum yoluna (bronş ve akciğerlere) bağlanır Ses telleri gırtlak içerisinde bulunurlar Sağ ve solda iki tane olan ses telleri hareketli organlardır ve birbirlerine doğru yaklaşıp ayrılırlar Nefes alıp verme sırasında yanlara doğru açılırken konuşma esnasında birbirlerine doğru yaklaşır ve titreşim yaparlar Ses tellerinin yerleşim yeri boyunda adem elması olarak bilinen çıkıntının 2 cm kadar alt kısmına tekabül eder Ses Kısıklığı Ne Demektir: Ses kısıklığı deyince genellikle sesin azalması veya hiç çıkmaması olduğu düşünülür ancak her türlü normalden farklı ses oluşumuna ses kısıklığı denir Sesteki çatallaşmalar, titreşimler, boğuk ses ve diğer tüm ses değişikliğine ses kısıklığı denir Ses Kısıklığı Neden Oluşur: Ses kısıklığı oluşturan çok sebep vardır Bunlar arasında çok basit ve kendiliğinden dahi iyileşebilecek sebepler olduğu gibi ciddi ve tedavisinin büyük ameliyatlar olabileceği hastalıklar olabilir Ses kısıklığına sebep olabilecek hastalıklar arasında şunlar sayılabilir: -Larenjit (Gırtlak iltihabı) -Ses tellerinde nodül,kist veya polip gibi iyi huylu kitleler -Akciğer hastalıkları -Ses teli hareketini sağlayan sinirlerin felci -Alerji veya iltihaplara bağlı geniz akıntısı -Mideden yukarı doğru asit kaçağının olması(reflü) -Gırtlak ve çevresindeki dokuların tümörleri -Ses telleri çevresine gelen darbeler -Psikolojik sebepler -Şeker hastalığı veya sinir sistemi hastalıkları gibi vücudun diğer bölgeleriyle birlikte ses telinide tutan hastalıklar Ne Zaman Doktora Gitmeliyim: Aslında ses kısıklığı olur olmaz doktora gitmek gerekir Ancak ülkemizde bu pek mümkün olmamaktadır Bu nedenle genelde 1-2 haftadan daha fazla süren ses kısıklıklarında mutlaka doktora gidilmelidir Ses kısıklığı ile beraber nefes alma zorluğu, ağızdan kan gelmesi, yutma zorluğu veya boyunda kitle (şişlik) gibi şikayetlerde varsa KBB uzmanına başvurmak için daha acele etmek gerekir Ses kısıklığı olduğu zaman ne hemen ciddi bir hastalık endişesine kapılmalı ne de çok küçümseyip muayeneyi ihmal etmemek gerekir Muayene Nasıl Yapılır: Poliklinik şartlarında ses teli muayenesi ya larinks aynası denen ayna ile ya da endoskop adı verilen görüntülü yöntemle yapılır Her ikisinde de doktorunuz diliniz tutarak dışarı çekecek ve ayna ya da endoskopu ağız içine sokacaktır Bu bazen hastada öğürme refleksinin oluşmasına ve bulantıya neden olabilir Bazen hastanın boğazını uyuşturmak gerekebilmektedir Doktorunuz ses tellerini gördükten sonra hareketlerini kontrol etmek için sizden 'i' demenizi isteyecektir Bu şekilde herhengi bir hareket kısıtlılığıda muayene edilebilecektir Bazen bu yöntemlerle ses telleri yeterince muayene edilemez Bu durumda direk laringoskopi adı verilen ve hasta sırt üstü yatar pozisyonda iken, hastanın ağzından sokulan ve gırtlak muayenesin sağlayan bir boru şeklinde alet kullanılması gerekir Bu işlem sırasında mikroskop kullanılarak daha ayrıntılı muayene yapılabilir Direk laringoskopi yaparken lokal ya da genel anestezi gerekir Ne Gibi Tetkikler Yapılmalıdır: Ses kısıklığının sebebinin anlaşılmasında en önemli kısım hastanın muayemesidir muayene sırasında genellikle sebep hakkında bir fikir edinilir Yapılacak tetkiklerde genellikle bu fikire göre seçilir Larenjit (ses teli iltihabı), nodül, polip, kist gibi hastalıklarda teşhis muayene ile konduğu için genel olarak tetkik yapmak gerekmez Ses kısıklığı için yapılabilecek tetkikler arasında şunlar sayılabilir: -Akciğer grafisi -Sinüzit filmleri -Alerji testleri -Şeker hastalığı, tüberküloz gibi hastalıkların araştırılması -Gırtlak bölgesinin bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonansla incelenmesi -Tümör görülürse biopsi alıp patolojide incelenmesi -Ses teli sinirinin felcinde beyinle ilgili filmler Bu tetkiklerde hangilerinin yapılacağı doktorunuz muayenede gördüklerine göre kendisi karar verecektir Nasıl Tedavi Edilir: Ses kısıklığının tedavisi, ses kısıklığı yapan hastalığa göre değişir Çünkü ses kısıklığı kendisi bir hastalık değil başka hastalıkların belirtisidir Bu nedenle tedavi hakkında bilgi her hastalığın kendi bölümünde anlatılacaktır Kısa bilgiler vermek gerekirse ses teli iltihabı genel olarak ilaç ile tedavi edilir Nodül ve polip gibi hastalıklar için eskiden daha fazla ameliyat yapılırdı ancak son yıllarda daha çok ses eğitimi ile tedsavi edilmektedir Hastanın sesini doğru kullanması nodül ve poliplerin küçülmesini veye yok olmasını genellikle sağlamaktadır Bu amaçla doktorunuzun size önerileri olacaktır Ses teli felçleri bazen tümör gibi hastalıklara bazende guatr ameliyatlarına bağlı olmaktadır Eğer tümöre bağlıysa ilgili organın tedavis gerekir Guatr ameliyatı sırasında bazen ses teli siniri kesilebilir Bu durumda bazı sinir ve kas ameliyatları yapılabilmektedir Mideden asit kaçağı (reflü hastalığı) olan vakalarda hem ilaç tedavisi hemde hastanın alacağı bazı önlemler vardır Bu önlemler bir alt paragrafta anlatılmıştır Eğer ses kısıklığı gırtlağın kötü huylu bir tümörüne bağlıysa hasta ameliyatla tedavi edilir Bu ameliyatta tümörün yaygınlığına göre gırtlağın bir kısmı veya tamamı çıkarılır Ses fonksiyonu bu ameliyattan mutlaka etkilenir Konuşma için bazı yardımcı yöntemler gerekebilir Nelere Dikkat Etmeliyim: Ses kısıklığının olmaması veya olursa da kolay iyileşmesi için hastanın dikkat edeceği bazı durumlar vardır Bunlara arasında şunlar sayılabilir: -Sigara ve alkol kullanılmaması (sigaranın rolü çok daha fazladır) -Sesin doğru tonda, kalınlaştırma ve inceltmeleri fazla yapmadan, kullanılması -Çok uzun süre konuşmaktan kaçınılması -Diaframı kullanarak, gırtlak kaslarını çok yormadan konuşulması -Bol su içilmesi -Boğaz temizleme hareketini yapmaktan kaçınılması -Mideden asit kaçağın olan hastalar için akşam saatlerinde çay, kahve, kola, alkol alınmaması, mideyi dolduracak kadar yemek yenmemesi, yemek yiyip hemen yatılmaması, yüksek yastıkta yatılması -Bulunduğunuz ortamın nemi ve ısısının uygun olması Ameliyat Ne Zaman Gerekir: Ses kısıklığı yapan hastalıklardan bazıları ameliyatla tedavi edilirler Nodül, polip ve kistler ses terapisi ile düzelmemiş ise veye boyutları büyükse ameliyatla alınabilirler Tümörler hemen hemen daima ameliyatla tedavi edilirler Ses teli sinirlerinin felcinde de konuşmayı daha iyi hale getirmek için bazen amliyatlar yapılmaktadır Bu ameliyatlarla ilgili bilgiler her hastalığın kendi bölümünde anlatılmaktadır |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #52 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıSaman nezlesi SAMAN NEZLESİ NEDİR? Saman nezlesi tanımı yanlış isimlendirilmektedir Çünkü saman bu olaya neden olmaz Hastalık; akan / kaşınan burun ve göz, hapşırma, boğaz kaşıntısı ve burun, boğazda çok miktarda akıntıdan oluşmaktadır Havayla solunan parçaçıklara karşı gelişen allerji buna neden olmaktadır Yaz gribi ise bilinen grip (Virüs enfeksiyonları) den farklıdır, gribin aksine saman nezlesi gibi havadaki parçaçıklara karşı gelişen bir alerjidir Saman nezlesi ve yaz gribi tıp dilinde allerjik rinit olarak bilinen durum için kullanılan yaygın isimlerdir (Rinit, burun iltihabıdır) Her yıl çok sayıda insan allerjik rinite yakalanmaktadır Bazıları çok hafif atlatırken bazıları için çok ağır geçmekte, işlerini engellemekte ve yaşam kalitesini bozmaktadır ALLERJİNİN NEDENİ NEDİR? Bir bitki veya hayvana ait bir parçaçık vücüda girerse (gözü kaplayan zardan, burun veya boğazdan) bu istilayı önlemek amacıyla bağışıklık sistemine ait bir yanıt gelişir Normal şartlar altında bu yararlı, doğal bir korunmadır Bununla birlikte bazı kişiler bir takım maddelere karşı aşırı reaksiyon göstermektedir Bu maddelere allerjen, kişilere ise allerjik denilmektedir Bu olay ailevi olarak görülme eğilimi göstermektedir Allerjenler vücudu antikor yapmak üzere uyarırlar Bunlar daha sonra allerjenlerle birleşerek, vücudda bu şekilde istenmeyen etkilere yol açan bazı kimyasal maddelerin salgılamasına neden olurlar Histamin bunlar içinde en iyi bilinen kimyasal maddedir Bu madde burun zarlarının şişmesine, kaşıntıya, tahrişe ve aşırı miktarda sümük oluşmasına neden olur HANGİ ALLERJENLER RİNİT YAPAR? Havada taşınabilecek kadar küçük ve hafif olan hayvan ve bitki proteinleri gözümüz burnumuz ve boğazımızdaki zarlar üzerinde birikirler Polenler, mantar sporları, hayvan tüyleri ve ev tozu bu parçaçıkların en sık rastlananlarındandır HANGİ POLENLER SORUN OLUR? İlkbaharın erken dönemlerinde saman nezlesine polenler yada çevrede sıklıkla rastlanan ağaçlar neden olmaktadır İlkbaharın geç dönemlerinde ise polenler çayırlardan kaynaklanmaktadır Renkli süs bitkileri nadir olarak allerjiye neden olmaktadır Çünkü onların polenleri havayla taşınamayacak kadar ağırdır Bu bitkilerin polenleri bir yerden bir yere böcekler tarafından taşınmaktadır (arılar, kelebekler) Bazı bitkiler ise Ağustosun sonunda polen vermeye başlarlar Bu eylül ayı boyunca devam eder Kimi zaman ekim ayına kadar veya ilk soğuklara kadar polen verdiği olur MANTAR NEDİR? Mantarlar ekmeği küflendiren, meyvaların bozulmasına neden olan küflerdir Aynı zamanda kuru yapraklarda, çayırlarda, samanda, tohumlarda diğer bitki ve toprakta da bulunurlar Soğuğa dirençli oldukları için allerji sorunu uzundur ve karın toprağı kapattığı dönemler dışında tüm bir yıl sporları havada bulunur Ev içinde mantarlar ev bitkilerinde ve onların saksı toprağında yaşar Bodrum katları ve çamaşır odaları gibi nemli yerlerin yanı sıra peynirde ve mayalanmış içkilerde de bulunurlar TÜM YIL BOYUNCA SAMAN NEZLESİ NASIL DEĞİŞİR? Allerjenler hayvan artıkları (kediler, köpekler, atlar, yün) kozmetik malzemeler, mantarlar, yiyecekler ve ev tozlarıda dahil olmak üzere bütün yıl boyunca bulunurlar Ev tozu, mobilyalardan dökülen selülozdan, mantardan, ev hayvanlarında dökülen artıklardan ve böcek parçalarından oluşan karmaşık bir yapıdır Allerji kışın sıcak hava sistemlerinin açılmasıyla ev tozunun etkisi altında artmaktadır ALLERJİ ZARARLI OLABİLİR Mİ? Allerjik kişilerin soğuk algınlığına, sinüs enfeksiyonu ve kulak enfeksiyonlarına olan hassasiyetleri artmıştır Bu hastalık onları allerjisi olmayan insanlardan daha fazla rahatsız edebilir Hatta bazen daha ağır olarak bu kişilerde astım gelişebilir SİZ NE YAPABİLİRSİNİZ? İdeal olarak allerjinizin oluştuğu yerden uzakta yaşamayı seçebilirsiniz Örneğin sadece deniz havası teneffüs edebileceğiniz bir yerde veya hiçbir şeyin yaşamayacağı kadar kuru bir iklimde yaşamanıza devam edebilirsiniz Ne yazık ki bu ideal uygulama nadiren yapılabilir Ancak aşağıda sıralanan kendi kendinize yardım önerileri denemeye değerdir 1 Çimleri keserken veya ev temizliği yaparken polen maskesi takın (birçok eczaneden temin edilebilir) 2 Isıtma ve havalandırma sistemlerindeki filtreleri aylık olarak değiştirin yada bir hava temizleme aygıtı kullanmaya başlayın 3 Polenlerin çok yoğun olduğu dönemlerde kapıları ve pencereleri kapalı tutun 4 Evde bulunan bitki ve hayvanlardan uzak durun 5 Kuş tüyü yastıkları, yün battaniye ve yün örtüleri pamuk veya sentetik maddeden yapılmış olanlarla değiştirin 6 Gerekli olduğunda yeterince antihistaminik ve dekonjestan kullanın 7 Yatağınızın baş tarafı yukarı kaldırılmış bir şekilde uyuyun Bunun için yatağınızın baş tarafındaki ayakların altına birer tuğla koyabilirsiniz 8 Genel sağlık kurallarına uyun Hergün egzerzis yapın Sigarayı bırakın ve diğer hava kirliliğine neden olan şeylerden uzak durun Dengeli beslenin karbonhitratları aza indirin Dietinizi vitaminler ve özelliklede C vitaminiyle destekleyin 10 Doktorunuzun tavsiyelerine uyun Kış aylarında iyi bir nemlendirici kullanın Çünkü kuru ev içi havası birçok allerjik kişinin kötüleşmesine neden olmaktadır Ancak nemlendiricide mantar üreme şansına da dikkat edin DOKTORUNUZ SİZİN İÇİN NE YAPABİLİR? Kulak Burun Boğaz uzmanınız tam bir kulak, burun, boğaz, baş ve boyun muayenesi yapacaktır Dikkatli bir değerlendirme sonucunda doktorunuz şikayetlerinize herhangi bir enfeksiyonun yada yapısal bir bozukluğun yol açıp açmadığına ve bunlara yönelik uygun tedaviye karar verecektir Allerji tedavisinde bir çok ilaçtan yararlanılmaktadır ve dokturunuz bunlar arasından size en uygun olanını seçecektir Bunlar arasında antihistaminikler, dekonjestanlar, kromolin ve kortizonlu ilaçlar vardır Şüphelenilen bir allerjinin medikal tedavisi aynı zamanda çevre kontrolü danışmalığınıda kapsamaktadır Sonuç olarak detaylı bir hikaye ve iyi bir muayeneden sonra doktorunuz hangi maddeye karşı allerjiniz olduğunu tespit etmek için testler önerebilir Solunum havasındaki allerjenlerin tek tedavisi spesifik olarak o allerjene karşı antikor oluşturacak enjeksiyonlar yapmaktır Bundan önce hassasiyetinizin gerçek nedeni bulunmalıdır Allerji araştırmaları ya kan tahlili yada deri testi şeklindedir Modern testler sadece hangi maddeye karşı allerjiniz olduğu değil bu allerjinin düzeyi de ortaya çıkmaktadır Bu, eğer enjeksiyon gerekiyorsa başlanabilecek en yüksek dozla başlayarak tedaviye cevabı en kısa zamanda almamızı sağlar |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #53 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıSoğuk algınlığı Sıklığı: İnsanlarda virüslerin sebep olduğu en sık rastlanan hastalık herhalde Soğuk Algınlığıdır Çok değişken olmakla birlikte genç bir kişi senede ortlama iki ya da üç kez Soğuk Algınlığına yakalanır Özellikle çocuklarda ve gençlerde burunda virüs iltihabı sık görülür Yol açan etkenler: İklim, Çevre, Sıcaklık, Nem Üşüme, Bağışıklık durumu Beslenme ve vitamin Eksikliği Yorgunluk Burun tıkanıklığı Kronik İnfeksiyon Odağı Burun salgılarının asitlik derecesi Genel Hastalıklar: Böbrek, karaciğer ve kan hastalıkları, şeker hastalığı ve verem soğuk algınlığına direnci düşürür Virüsler Toplumda soğuk algınlığına sebep olan virüsler çok yaygındır ve sayıları 200�den fazladır Rinovirüs (Rhinovirus) ve Koronavirüs (Coronavirus) en sık rastlanır Kişilerin direnci düştüğü zaman veya çok yoğun ve bulaşıcı virüslere maruz kalındığı zaman enfeksiyon ortaya çıkar Üşümek vucut direncini düşürdüğü için soğuk algınlığına zemin hazırlar Rinovirüslerin kuluçka süresi 1-3 gün arasındadır Soğuk algınlığını çoğu kez bakteri enfeksiyonu takip eder Yayılması Damlacık ve toz: Konuşurken, hapşururken ve öksürürken çok miktarda hastalıklı damlacık 180 cm uzağa kadar yayılır Bir hapşırmada 20 000 kadar damlacık etrafa saçılır ve yere konar Damlacık parçaları: damlacikların bir kısmı yere inerken buharlaşır, küçülür, hafifler ve iki gün kadar havada uçabilir Bu damlacık parçaları virüsleri rahatlıkla taşıyabilir fakat bakterileri taşıyamaz Temas: Virüsler elleme, öpme ve yiyecekler yoluyla da yayılabilir Klinik Özellikler Soğuk algınlığının başlangıcıyla bitişi arasında dört dönem belirgindir dönem birkaç saat sürer Burun hava yolu açıktır fakat virüslerin giriş noktasında kaşıntı, tahriş, kuruma ve yanma hissi olur dönemde virüsler burun iç yüzeyine ve lenf sistemine yayılır Bu işlem birkaç saat veya gün sürer Virüslerin ilk girdiği yer iyileşirken daha sonraları yayılmış olduğu bölgelerde hastalık devam eder Boğaz kurur ve yutkunurken ağrır Aksırma, sulu burun akıntısı ve burun tıkanıklığı ortaya çıkar Burun içi ve boğaz şiş ve kırmızı görünümdedir Halsizlik, kırgınlık ve ateş bu dönemde ortaya çıkar dönemin başladığı üçüncü günde fırsatçı bakterilerin sebep olduğu enfeksiyonlar belirgin olur Burun içinin rengi koyulaşır, sulu burun akıntısının miktarı azalır, kıvamı artar, yapışkan beyaz bazen yeşilimsi bir hal alır Tıkanıklık ve bitkinlik bu dönemde en çoktur Bu dönemdeki akıntı, içeriğindeki maddeler nedeniyle mendili kuruyunca sertleştirir dönemde şikayetler ve bulgular azalır, 5-10 gün sonra iyileşme gerçekleşir Soğuk Algınlığının Yol açtığı Hastalıklar Burunda her zaman var olan fakat çoğalamadığı için etkisiz kalan bakteriler, virüslerin zayıflattığı ortamda hızla çoğalırlar ve çeşitli hastalıkları ortaya çıkarırlar 1 Rinofarenjit, Farenjit 2 Sinüzit 3 Akut orta kulak iltihabı 4 Boyun lenf nodülleri iltihabı 5 Bademcik iltihabı 6 Alt solunum yolu hastalıkları a laringotrakeit b bronşit c pnömoni d astım 7 Bebeklerde gastroenterit 8 Allerjik a nefrit (böbrek iltihabı) b romatizma Tanı Burun iltihabının diğer sebeplerinin elenmesinden sonra tanı konur Korunma Elleri sık sık sabunla yıkamak virüsleri uzaklaştıracağı içiç en etkili korunma yöntemiidir Parmakla burnu ve arkasından gözü kurcalamamak, en azından göze yayılmayı önler Spor yapmak, dengeli beslenmek, hijyen kurallarına dikkatle uymak yoluyla genel vucut direncini yükseltmek Çocuklarda adenoidektomi (geniz etinin alınması) gerekli olabilir Tedavi Virüslerin türlerinin çokluğu yüzünden aşı geliştirilememektedir Hastalanan kişilerin durumunun çok farklı olması nedeniyle tedavi her hasta için düzenlenmelidir Genel tedavi prensipleri: Tam İstirahat: Genel ve lokal en iyi şartlar sağlanmaya çalışılmalıdır 18-200C sıcaklık ve %45 nisbi (relatif) nemli odada yatak istirahati idealdir Sıcak banyo, sicak sade su veya mentollü su buharı ile buğu uygulamak Ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar ( aspirin gibi) Bol sıvı içmek Antihistaminik içeren ilaçlar yalnızca allerjik bünyeli hastalarda kullanılmalıdır Burun açıcı damlalar: İyileşmeye zarardan başka katkıları olmaz Çocukların uyuyabilmesi ve bebeklerin süt emebilmesi için burun havayolunun açılması şart olduğunda geçici olarak kullanılabilir Antibiyotiklerin soğuk algınlığına etkisi yoktur fakat soğuk algınlığının yol açtığı diğer hastalıklar ortaya çıkmışsa tam doz uygulanmalıdır |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #54 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb Hastalıklarıses hastalıkları larenjit ses teli nodülü Reinke Ödemi Akut Viral Larenjit: Genelikle burun, paranazal sinüsler ve farenksteki akut bir infeksiyona sekonder olarak ortaya çıkar Damlacık yolu ile bulaşır ve en sık adeno virüs ile influenza virüs sebeptir İklim değişiklikleri, vücut direncinin düşmesi, fiziksel veya psikolojik stres olayı başlatabilir Temel şikayetler ses kısıklığı ve gırtlakta ağrı ve rahatsızlıktır Bu şikayetlere çoğu zaman öksürük de eşlik etmektedir Ses tamamen kaybolmaz, ancak kaba bir ses vardır Muayenede ses tellerinin beyaz görünümünü kaybettiği ve şiştiği gözlenir Tedavide ses istirahati, buhar inhalasyonu, soğuk, sigara ve alkolün yasaklanması gibi destekleyici bir tedavi uygulanır Koyu ya da pürülan bir mukusun bulunuşu daha agresif bir tedaviyi gerektiren bakteriyel bir infeksiyonu gösterir Bu durumda tedaviye antbiyotikle birlikte mukolitik ajanlar ilave edilmelidir Bu tedavi ile akut larenjitler birkaç gün içerisinde düzelir Kronik Larenjit: Asıl sebebi bulmak genellikle zordur Sigara, pürülan sinüzit ve diğer solunum yolu infeksiyonları, endüstriyel gaz ve dumanlar, larengofarengeal reflü, sesin kötü kullanımı ve ağız solunumu irritasyon nedeni olabilir Alkol de ses tellerinde ödem ve kanamanın daha kolay oluşmasına yol açar Hastalar ses kısıklığı ve hafif öksürükten şikayetçidir Bu şikayetler sinsi başlayabileceği gibi bazen de bir üst solunum yolu infeksiyonu sonucu sürekli hale gelebilir Muayenede ses telleri beyaz renklerini kaybetmiş, pembe ve kırmızı bir renk aldığı görülür Gırtlak mukozası pürüzsüz ve düzenli ise biyopsi yapılmamalı, hasta yakın takip edilmelidir Bu durumda ses istirahati, sigara ve alkol yasağı ve uygun medikal tedavi ile tamamen iyileşme sağlanabilir Ancak ses telleri üzerinde lökoplaki veya keratoza ait beyaz lekeler bulunuyorsa mutlaka biyopsi uygulanmalıdır Biyopsi sonucuna göre de tedavi protokolü düzenlenmelidir Vokal Nodül Vokal nodüller, ses telinin mukozal lezyonlar içerisinde erişkin ve çocuklarda görülen en sık ses kısıklığı nedenidir Genç kadınlarda ve erkek çocuklarda daha sık rastlanır Sesini profesyönel olarak kullanan kişilerde (sanatçı, öğretmen, santral operatörü) diğer meslek gruplarına oranla daha sık görülür Fonasyon (ses çıkarma işlemi) sırasında vokal kıvrımların 2/3 ön kısmını içeren membranöz kıvrım titreşime katılırken, aritenoidin vokal proçesinin oluşturduğu ve rijit oaln vokal kıvrımın 1/3 arka kısmı glottik açıklığın kapanmasını sağlar Titreşim sırasında videostroboskopi ile vokal kıvrımın mukozal diinamiği incelendiğinde, her bir siklustakıvrımın mukozal yüzeylerini karşılıklı olarak birbirleriyle çarpıştığı gözlenir Tireşim çok güçlü veya çok uzun sürdüğü zaman, vokal kıvrımın membranöz veya titreşen kısmının orta bölümünde ödem ile birlikte lokalize vasküler konjesyon gelişir Vokal kıvrımı etileyen bu faktörlerin tipine ve şiddetine bağlı olarak subepitelyal alanda gelişen bu ödem, zamanında alınan önlem ve tedavilerle gerileyebilir Ödemi olşuturan sebeplerin devamlılığı halinde ise mevcut ödem bölgesinde hiyalinizasyonve organizasyon meydana gelir Bu kronik ödem bazen nodüle dönüşmeksizin vokal kıvrımın yaygın ödemi olarak devam edebilir veya vokal polip haline dönüşebilir Erken veya yumuşak nodül deyimi esas olarak sıvı birikim safhasıdır ve tıbbi tedavi ve ses terapisinin çok etkili olduğu safhadır Tedaviye düzenli bir şekilde devam etmeyen kişilerde ödemin organizasyonu sürecinde depozitler birikir ve genellikle aşırı fonasyonun kesilmesiyle bile düzelmeyecek matür veya fibrotik nodül meydana gelir Fibrotik nodülün sınırları daha belirgindir ve şekli de yuvarlaktır Renk olarak hemorajik görünüm kaybolmuş ve soluk renktedir Vokal nodülü olan çocuklar genellikle aktif ve yüksek sesle konuşurlar Profesyönel olarak sesini kullananlarda fibrotik nodül veya akut ödem geliştiğinde, bu kişiler özellikle yüksek notalarda genişliğin azalması, nefes almada artış, sesteki esnekliğin kaybolması ve kabalaşmadan şikayet ederler Uzun süreli ses kullanımda ise boynun ön kısmında yorgunluk ve ağrı hissi de yakınmalarına eklenir Vokal nodül varlığında ses genellikle kısık, kaba, çatallı veya hafifçe eforlu bir tarzdadır Yapılan endoskopik muayenede vokal kıvrımların 1/3 ön kısmında her iki tarafta görülen kabarıklıkla teşhis edilirler Ses kullanımındaki bozukluğun şiddetine ve süresine bağlı olarak nodüllerin boyu, şekli, rengi veya simetrik olup olmaması değişkenlik gösterir Medikal tedavi tüm vücudun hidrasyonunu sağlayarak larengela mukozal yüzeylerde kayganlığın oluşturulması esasına dayanır Özellikle sesin zorlanması ile oluşan nodüllerde ses terapisi tedavinin can alıcı seçeneğidir Nodül başlangıcında çoğu zaman ses terapisi tek başına nodülün tamamen gerilemesi veya nodülün varlığına rağmen şikayetlerin azalması ile sonuçlanabilir Cerrahi endikasyon konulması ile belli bir zaman süresince uygulanan medikal ve ses terapisine rağmen iyileşmeyen hastalarda düşünülür Cerrahi planlanan hastalarda mümkünse ses terapisine cerrahi öncesinde başlanmalı ve sonrasında da devam ettirilmelidir Cerrahi mikrolarengoskopik yöntemle ve soğuk cerrahi ile yapılmalıdır Mümkün olduğunca nodül cerrahisinde lazerden termal etkisi nedeni ile kaçınılmalıdır Vokal Polip Bu tip lezyonlar özellikle sesini zaman zaman ani bir şekilde yükselterek veya bağırarak konuşan ve gürültülü ortamlarda çalışanlarda gözlenir Patolojinin vokal kıvrımın içerisindeki kapiller damarların yırtılması ile başladığı düşünülmektedir Kanındamar dışına çıkmasını takiben ödem gelişir Eğer vokal kıvrım bu esnada yeterli derecede korunarak istirahat ettirilmez ise bu oluşan hemorajik polip organize olmaya başlar Vokal polipler fuziform, pediküllü ve yaygın olmak üzere 3 klinik tipe ayrılır Anamnezde (hikayede) aşırı bir vokal eforu takiben hemen gelişen ve devam eden ses kısıklığı, polipli hastalar için klaxxxxxx Larengoskopide vokal kıvrımın tıpkı nodüllerde olduğu gibi 1/3 ön kısmında saptanır Nodüllere nazaran daha büyüktürler, ancak simetrik değillerdir Erken safhalarda siyahımsı ve hemorajik bir görünüm mevcuttur Fonasyon sırasında vokal kıvrımların birbirine yaklaşması ile polip yukarı doğru vokal kıvrımın üst yüzeyine hareket eder Özellikle saplı uzun polipler solunum sırasında vokal kıvrımların altına ve üstüne hareket ederler Tedavide mikrolarengoskopik yöntemle soğuk cerrahi veya bazen damarsal yapıdan dolayı) lazer kullanılır Reinke Ödemi (Polipoid Dejenerasyon): Reinke ödemi, vokal kıvrımın lamina propriasında (epitelin hemen altındaki yüzeyel tabakada) yaygın bir şeklide sıvı toplanmasıdır Genellikle vokal kıvrımlar iki taraflı olarak tutulur Sesini kötü kullananlarda ve kronik sigara alışkanlığı olanlarda sık gözlenir Vokal kıvrımların sürekli irrite olduğu öksürük ve kronik boğaz temizleme alışkanlığı olan reflü hastalarında da sık görülür Potansiyel boşlukta gelişen bu ödemin hipotiroidiye bağlı bir miksödem olabileceği de düşünülerek gerekli hormonal testler yapılmalıdır Sesin kronik zorlanması sonucunda ödem gelişir Bu patolojik değişikliklere bağlı olarak vokal kıvrımda kalıcı yaygın polipoid dejenerasyon oluşur ve subepitelyal ödem sesin kullanımına bağlı olarak artıp azalabilir Larengoskopide vokal kıvrımlar simetrik, donuk renkli, vokal kıvrımların kenarına tutunmuş su torbası gibi bir görünüm mevcuttur Bazen bu ödem hava yolunu tıkayacak kadar yaygın olabilir Vokal kıvrımların hacim ve ağırlıkları arttığından, frekans (saniyedeki titreşim sayısı) azalır ve ses kalınlaşır Hastaların sesi kaba, çatallanmış ve kalındır Sesin kalınlaşması özellikle bayan hastalar için günlük hayatta sıkıntı yaratmaktadır Erken ya da organize olmamış ödemlerde veya yumuşak polipoid oluşumlarda hastalar, medikal tedavi, ses terapisi ve irritan maddelerin kısıtlanması ile tedavi edilebilir Bu tedaviye rağmen şikayetlerin devamlılığında cerrahi yapılmalıdır Cerrahide soğuk cerrahinin yanısıra lazer de kesi yapılırken kullanılabilir |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #55 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıTÜKRÜK BEZİ ENFEKSİYONLARI TÜKRÜK BEZİ ENFEKSİYONLARı Tükrük bezi iltihapları, Abseleşen ve abseleşmeyen ve özel tükürük bezi iltihabı şeklinde 3 tipde görülürEn sık görülen enfeksiyon Kabakulak (epidemik Parotit) tır Kabakulak (Epidemik Parotit): Çoçukluk çağının en sık göerülen tükrük bezi hastalığıdır Kuluçka süresi 14-21 gündür Parotis isimli ve çenenin üstünde kulağın önünde yer alan tükrük bezinde şişlik, kızarıklık, kanal ağzında hafif bir şişme ve kızarıklık, kulak kepçesinin yer değiştirmesi gibi bulgulara sahiptir Akıntı iltihap karakterde değildir Ekşi gıdaların alınması ağrıyı arttırır Olguların %30�unda ateş yoktur, %75�inde iki taraflı etkilenme vardır Bir tarafın şişmesini takip eden 5 gün içinde diğer taraf ta şişer Bazen çenealtı tükrük bezleride hastalığa eşlik eder Kabakulak virüslerle oluşan bir enfeksiyondur Etken paramikzoma grubuna ait nörotropik bir virus olup, 8 kafa sinirinde geri dönüşümsüz bir lezyon oluşturarak tek taraflı tama yakın bir sağırlığa yol açabilir Pankreası tutarak şeker hastalığı , testisler veya yumurtalıkları tutarak kısırlık ve santral sinir sistemini tutarak menenjit yapabilir Hastalığın 3-4 günlerinde kan ve idrarda amilaz miktarı maksimum düzeye ulaşır Tedavi semptomatiktir ağrı kesici ateş düşürücü ilaçlar verilir Ağrı azaltılır, ateş düşürülür Diğer Viral Enfeksiyonlar: Sitomegalovirus, Coxackie A, Echovirus, İnfluenza virusu tükrük bezlerinde enfeksiyona neden olabilirler Tedavi kabakulaktaki gibi semptomatiktir HIV enfeksiyonu sıklıkla büyük tükrük bezlerinin tutulumu ile birliktedir HIV için klinik şüphe olduğunda serolojik testler yapılır Ani gelişen iltihaplı dişeti ve tükrük bezi infeksiyonu: Ağız içi boşluktan gelen bakterilerin oluşturduğu tükrük bezinin abseleşmeye meyilli enfeksiyonudur Sıklıkla parotis bezinde gözlenir En sık rastlanan etken Stafilokokkus aureusdur isimli bakteridir daha nadiren Streptokok, EColi, Hemofilus influenza görülebilir Tükrük bezi aniden şişer ve ağrılıdır Ateş ve beyaz kan hücrelerinde artma vardır Parotis bezi tutlunca kulak kepçesi belirginleşir ve hastanın arkasından bakıldığında şişlik rahatlıkla farkedilir Tükrük bezi elle muayenede hassasdır ve hamur kıvamındadır Deride kızarıklık olabilir ve abseleşme varsa deri altında yumuşama hissedilir Tükrük bezinin ağız içindeki kanal ağzına bakarken beze yapılan masaj ile pürülan akıntı geldiği izlenir Enfeksiyon dış kulak yoluna atlayabilir Hastada yüz felci olabilir Derin boyun absesi ve göğüs boşluğu iltihabı gibi komplikasyonlar olabilir Hastaların 1/3�ü ameliyat sonrası dönemde ağızdan gıda alımı kısıtlanmış ve elektrolit-sıvı dengesi bozulmuş hastalardır Parotise yapılan masaj ile stenon kanalından ağız içine abse boşalımı izlenebilir Tedavide bakterilere etkili yüksek dozda antibiyotikler verilir Sıvı-elektrolit dengesi düzeltilir tükürük bezi üzerine sıcak kompresler uygulanır Siyalogoglar (%2�lik pilokarpin damlası verilir, çiklet çiğnetilir,C vitamini tabletleri veya limon emdirilir) ve ağız hijyenine dikkat edilir Abse varsa, yüz siniri korunarak, yelpaze şeklinde kesi yapılarak abse boşaltılır Diğer yönlerden sağlıklı çocuklarda görülen parotisin süpüratif enfeksiyonu ayrı bir antitedir Uygun antibiyotik tedavisi ve takip gerekir Genelde adolesan dönemde semptomlar sonlanır ve nadiren cerrahi gerekir Müzmin ve tekrarlayan dişeti-tükrük bezi iltihabı: En sık parotisde görülür Altta yatan sebep olarak tükrük sekresyonunun azalması yada durması sorumlu tutulmaktadır Klinik olarak hastada tekrarlayan, hafif ağrılı tükrük bezi şişmeleri söz konusudur Şişliklerin arası birkaç hafta veya birkaç ay olabilir Taş veya kolaylaştırıcı faktörler varsa bunlar tedavi edilmelidir Yeterli sıvı alımı , bez masajları yanında akut ataklar sırasında antibiyotik kullanılır Konservatif tedavinin yetersizliği halinde bezin cerrahi olarak çıkarılması gerekebilir Çenealtı tükrük bezin müzmin ve daraltıcı iltihabı (Kuettner tümörü): Gerçek bir tümörden ayırtedilmesini zorlaştıracak şekilde Çenealtı bezde sertleşme ve büyüme görülür Ayırıcı tanı ve histolojik inceleme için tükrük bezi çıkarılır ve böylece tedavi edilmiş olur ÖZEL TÜKRÜK BEZİ İLTİHAPLARI: Tüberküloz (tbc): Parotis veya Çenealtı tükrük bezinde ağrısız bir şişlik olurEnfeksiyonun primer yerleşim bölgesi akciğerlerdir:Röntgende kireçlenme gürülebilir Akciğerlerde ve diğer organlarda Tbc aranmalıdır Tedavi, anti-tbc ilaçlar ile yapılır Enfekte lenf nodlarının ve tükrük bezlerinin fasiyal sinir korunarak çıkarılması gerekebilir Aktinomikoz, kedi tırmığı hastalığı seyrek görülen özel tükrük bezi iltaplarıdır |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #56 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıTükrük bezi iltihapları Tükürük Bezleri Ne Normal, Ne Anormaldir? Tükürük Bezleri Nerelerde Bulunur? Bezler ağız ve boğaz çevresinde yerleşmişlerdir Başlıca tükürük bezleri parotis (kulak önünde), submandibüler (çene altında) ve sublingual (dil altında) bezlerdir Hepsi de ağız içerisine tükürük salgılarlar Parotis bezi üst azı dişlerin yanından, submandibüler bez dilin altında ön taraftan ve sublingual bez ağız tabanında birçok ufak noktadan tükürük salgılar Bu bezlerle birlikte, dudaklar, yanakların iç kısmı ve ağız ile boğazın bütün yüzeylerinde yüzlerce ufak tükürük bezi bulunur Tükürük bezleri, ağızınızı ıslak tutan, sindirimi başlatan ve dişleri çürükten koruyan tükürüğü salgılarlar Anormal Bezlere Ne Yol Açar? Klinik olarak rahatsızlık oluşturan tükürük bezi anormallikleri şu şekilde gruplandırılabilir: 1-Tıkanıklık Tıkanıklık, çoğunlukla taş oluşmasına bağlı olarak parotis ve submandibüler bezlerde görülür Şikayetler tipik olarak yemek yerken görülür Yemek yerken tükürük oluşması hızlanır fakat tıkanıklıktan dolayı akamaz ve bazen iltihabın da eşlik ettiği şiddetli ağrı ve şişliğe yol açar 2-Şişlik, Ödem Şayet taşlar tam olarak tıkanıklık meydana getirmemişlerse yemek yerken bezler şişer ve bir süre sonra yavaş yavaş inerler, ta ki bir sonraki yemeğe kadar Biriken tükürük içerisinde mikroplar daha kolay ürerler ve daha şiddetli ağrı ve şişlik oluştururlar Şayet yeterli sürede tedavi edilmezlerse apse oluşturabilirler Bazı kişilerde tükürük bezlerinin ana kanalları anormal olabilir Bu kanallar darlıklar yaratarak tükürük akımını azaltarak iltihap ve tıkanıklık şikayetlerinin oluşmasına yol açabilirler 3-İltihap En sık görülen tükürük bezi iltihabı parotis bezini etkileyen "kabakulak"tır En sık çocuklarda görülmesine rağmen yetişkinlerde de görülebilir Mamafih bir yetişkinde parotis bezi bölgesinde bir şişlik olursa bunun tıkanıklıktan veya tümörden olma şansı daha fazladır Kanal darlığından ve tükürük akımının azalmasından kaynaklanan iltihaptan daha önce bahsedilmişti Komşu lenf bezlerinin iltihabından dolayı tükürük bezlerinde de ikincil iltihap olabilir Bu lenf bezleri boğazın üst kısmında boğaz ağrısı sonrası görülen hassas lenf bezleridir Bu lenf bezlerinin bir kısmı gerçekte parotis bezinin üzerinde, içerisinde ve altında veya submandibüler bezin yanında bulunurlar Lenf bezleri iltihaplandığı zaman kızarıklık ve ağrılı şişlik oluştururlar Lenf bezleri tümör ve ödem dolayısı ile de büyürler 4-Tümörler Tükürük bezlerinin birincil tümörleri başlangıçta çoğunlukla ağrısız şişme ile kendilerini gösterirler Tümörler nadiren birden fazla bezde bulunurlar ve kulak önü, ağız içi, damak, ağız tabanı, yanaklar ve dudaklar üzerinde bulunabilirler Bu şişlikler kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahları tarafından değerlendirilmelidirler Büyük tükürük bezlerinin habis tümörleri hızlı büyürler, ağrılı olurlar ve o taraf yüz hareketlerini engelleyebilirler Bu şikayetler hemen araştırılmalıdırlar Tükürük bezleri bazı özel hastalıklarda da şişerler Hastalarda genellikle göz ve ağız kuruluğu görülür Buna eklem romatizması eşlik edebilir Şeker hastalığı özellikle parotis bezinde şişliğe yol açabilir Genellikle iki taraflı parotis bezi şişliği alkoliklerde de görülür Doktorunuz Nasıl Teşhis Koyar? Tükürük bezleri hastalıklarının teşhisi dikkatli bir hikaye, fizik muayene ve laboratuar testleri ile konur Büyük tükürük bezlerinde bir taş tıkanıklığından şüphe edilirse bezin açıldığı ağız uyuşturularak kanalı genişletilip taşın çıkıp çıkmadığına bakmak gerekebilir Bu tür bir işlemden önce röntgen filmi ile kireçlenmiş taşın nerede olduğu tespit edilebilir Şayet tükürük bezinde bir kitle tespit edilmişse, bilgisayarlı tomografi ile buranın röntgeninin çekilmesi yararlı olur Bu tomografi ile kitlenin gerçekten tükürük bezinden mi yoksa komşu bir lenf bezinden mi kaynaklandığı bulunur Birçok vak'ada muayene odasında yapılabilen ince iğne aspirasyon biyopsisi yardımcı olur Bu testin doğruluğu % 80 ile 90 arasındadır Kitleden cilt kesisi ile bir parça alarak incelenmesi, muayene odasında tavsiye edilmez Parotis bezi ile birlikte seyreden yüz sinirinin hasar görme ihtimalindan dolayı açık biyopsi operasyon odasında yapılmalıdır Tükürük Bezi Hastalıklarının Tedavisi Başlıca iki bölüme ayrılır: İlaçla ve operasyonla Tedavi şeklinin seçimi problemin ne olduğuna bağlıdır Şayet problem bütün vücut ile ilgili bir hastalıktan kaynaklanıyorsa bunu tedavi etmek lazımdır Bu diğer branştaki hekimlerle konsültasyonu gerektirebilir Şayet hastalık tıkanıklık ve iltihap ile ilgili ise antibiyotikler kullanılır Bazen kanallara müdahale gerekir Şayet tükürük bezinin içerisinde bir kitle oluşmuşsa bunun çıkartılması gerekebilir Parotis bezi içerisindeki kitlelerin çoğu selimdir Operasyon gerekince bu bezin içerisinden geçen yüz sinirine çok dikkat edilmesi gerekir Parotis bezi içerisinde habis tümör varsa, yüz sinirinin büyük kısmına zarar verilmeden kitle çıkartılabilir Operasyon sonrası sıklıkla radyasyon ctedavisi önerilir Bu tedavi operasyondan tipik olarak dört ile altı hafta sonra başlanır bu sürede dokuların iyileşmesi beklenir Ağız ve boğazdaki küçük tükürük bezleri için de aynı prensipler geçerlidir Selim hastalıklar en iyi tek olarak başına operasyon ile tedavi edilirler, habis tümörler ise hem operasyon hem de radyasyon tedavisine ihtiyaç gösterirler Şayet kitle tükürük bezinin konşuluğundaki bir lenf bezi kanseri ise o zaman tedavi şekli elbetti ki değişir Bu tür bir tedavi yöntemi yine en etkin olarak kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından yönetilebilir Özet olarak, tükürük bezi hastalıklarının birçok sebebi vardır Bu hastalıklar hem ilaçla hem de cerrahi olarak tedavi edilirler Bu tür tedaviler bu alanda deneyimli kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından gerçekleştirilir Antihistaminikler, Dekonjestanlar ve Soğuk Algınlığı İlaçları Burun tıkanıklığı, dolgunluğu, sinüs problemleri ve soğuk algınlığı için kullanılan ilaçlar en sık kullanılan ilaçlardandır Akıllıca kullanıldıkları zaman birçok kimseyi hayatları boyunca en az bir kere rahatsız eden ve birçok kimseye de sürekli sıkıntı veren şikayetlerin önüne geçebilirler Bu gruptaki ilaçlar, alerjinin, üst solunum yolu enfeksiyonlarının (soğuk algınlığı, sinüzit gibi) ve vazomotor rinitin (ruhsal gerginlik, tiroid hastalığı, hamilelik ve diğer bazı sebeplerle ortaya çıkan burun tıkanıklığı gibi) şikayetlerinin düzeltilmesinde kullanılırlar Alerjiyi, enfeksiyonu tedavi etmezler, sadece hastaya rahatsızlık veren durumları ortadan kaldırarak kişilere konfor sağlarlar Antihistaminikler "Histamin", kişinin alerjik olduğu madde ile karşılaştığında veya iltihap durumlarında ortaya çıkan önemli bir kimyasal ajandır Antihistaminikler histaminin etkisini önlerler ve böylece alerjinin oluşturduğu şikayetlere iyi gelirler En iyi sonuç için bu ilaçlar alerji şikayetleri ortaya çıkmadan alınmalıdırlar Antihistaminiklerin ortaya çıkardığı en sıkıcı yan etki "uyku hâli" vermeleridir Bu durum gece yatmadan önce alındığında iyi olabilse de gündüz sıkıntı yaratabilir Hatta bazen zararlı olabilir Araba veya tehlikeli olabilecek makina kullananlara bu ilaçlar önerilmez İlk dozlar en fazla uyku verirler, sonraki dozlarda biraz bağışıklık gelişir Günümüzde yeni çıkan antihistaminik türleri ile kısmen de olsa bu şikayetlerin önüne geçilebilmektedir Dekonjestanlar Burun ve hava pasajlarında bulunan dokudaki kan damarlarının şişmesi ile burun, sinüs ve göğüste oluşan tıkanıklığa "konjesyon" denir Buradaki dokularda çok geniş kan kapasitesine sahip olan damarlar vardır Daha önce bahsedildiği gibi "histamin" buradaki damarları uyararak genişlemelerine sebep olur Dekonjestanlar ise kan damarlarının büzülmesine yol açarak hava pasajlarını yeniden açarlar Dekonjestan ilaçların yan etkisi, kişide "sinirlilik hâli" yaratmalarıdır Uykuya dalmada zorluk yapabilirler, kan basıncı ile nabız sayısını yükseltebilirler Yüksek tansiyonu, kalp ritm (nabız) bozukluğu ve kalp rahatsızlığı olan kişilerde dekonjestanlar kullanılmamalıdırlar Göz tansiyonu olan kişilerde de kullanılmamalıdırlar Dekonjestan alan bazı hastalarda idrar yapmada zorluk olabilir Hatta, zayıflamak için kullanılan ilaçların içerisinde dekonjestan maddeler de bulunabilir Etkileri üst üste eklenmesin diye diyet ilacı kullananlarda dekonjestanlar veya dekonjestan kullananlarda diyet ilaçları beraber kullanılmamalıdırlar Birlikte Kullanma Teorik olarak etkileri iyi dengelenirse, antihistaminiklerin verdiği uyku hâli dekonjestanların verdiği uykusuzluk ile giderilebilir Bundan dolayı birlikte üretildikleri ilaçlar piyasada bulunmaktadır Bir hasta bir ilaçtan aylar veya yıllar boyunca fayda görebilir fakat artık etkisi azalmışsa diğer bir ilaca geçerek onun etkisinden faydalanabilir Herkesin bu tür ilaçlara verdiği cevap farklı olabileceği için kişi kendine iyi gelen dozu ayarlayabilir Meselâ, antihistaminiği akşam, dekonjestanı sabah alabilir Veya her ikisini de alır fakat akşamları antihistaminiğin dozunu artırabilir, gündüz tersini yapabilir İLAÇ İYİ GELDİĞİ ŞİKAYETLER YAN ETKİLERİ -------------------------------------------------------------------------------- Antihistaminikler Hapşırma Burun akıntısı Burun tıkanıklığı Göz kaşıntısı Konjesyon Sersemlik Ağız ve boğaz kuruluğu -------------------------------------------------------------------------------- Dekonjestanlar Burun tıkanıklığı Konjesyon Uyarı Uykusuzluk Nabız artışı -------------------------------------------------------------------------------- Birlikte Hepsi Az veya çok hepsi Soğuk Algınlığı İlaçları Dekonjestanlar ve antihistaminikler, "soğuk algınlığı" ilaçlarının vazgeçilmez içeriğidirler, fakat, kurutucu ajanlar, aspirin (aspirin türevleri) ve öksürük baskılayıcı maddeler de ilaçlara eklenmiş olabilir Kişi, kendi şikayetlerine en uygun gelebilecek içeriği olan ilacı seçmelidir Şayet ilacın üzerinde kmyasal maddeler ve neye iyi geldikleri tam olarak açıklanmamışsa, kişi bunları açıklamasını eczacıdan istemelidir Burun Spreyleri Burun spreyleri, genel olarak iki gruba ayrılmaktadırlar "Alerji, vazomotor rinit veya polip" için son zamanlarda piyasada bulunan ve hekim kontrolü altında uzun süre rahatlıkla kullanılabilen burun spreyleri vardır Bizim burada bahsedeceklerimiz eskiden beri bilinip kullanılan dekonjestan (burun açıcı) burun spreyleridir Burundaki kan damarlarını büzerek ani rahatlama sağlarlar Fakat ağızdan alınan dekonjestanların aksine burun damarları üzerinde direkt etki yaptıkları için çok kuvvetlidirler ve birkaç saat sonra burun damarları refleks olarak tekrar genişlerler Buna "rebound etki" denir Kişi spreyi tekrar kullanma ihtiyacı hisseder ve bu kısır döngü devam eder gider Yetişkinlerde bu etkinin ortaya çıkması yaklaşık bir hafta alsa da bebeklerde iki gün içerisinde gelişebilir Bebeklerde 12 ilâ 24 saat bu damla kesildiğinde genellikle normale dönüş olur fakat yetişkinler hemen toparlamayabilirler ve ağızdan alınan dekonjestanlar veya kortizonlu burun spreyleri ile takviye edilmeleri gerekebilir Hatta yıllar boyu bu spreyleri kullanan yetişkinlerde tedavi için burun içerisinden bir operasyon da yapılabilir Bundan dolayı spreylerde şuna dikkat edilmesi lazımdır: "Bu ilacı üç günden uzun kullanmayınız" Dekonjestan özellikli burun spreyleri acil ve kısa süreli durumlarda tercih edilmelidirler (Daha önce de belirtildiği gibi, bahsedilen bu durumlar "alerji, vazomotor rinit, polip" gibi durumlarda kullanılan burun spreyleri için geçerli değildirler) Araç Tutması Araç Tutması Nedir? Bazı kimseler, uçakta, arabada, dönme dolaplarda bulantı hisseder hatta kusarlar Birçok kişi botta, gemide aynı rahatsızlığı yaşar Araç tutması, çoğunlukla sadece can sıkıcı bir durum olarak ortaya çıkar ve altında önemli bir hastalık yoktur; bazı yolcular ise kendilerini bu durumlarda hiçbir şey yapamayacak kadar kötü hissedebilir, hatta bu hisleri yolculuktan birkaç gün sonraya kadar sürebilir Ne Yapabilirsiniz? 1-Seyahat ettiğiniz araçta, vücudunuzun ve iç kulağınızın hissettiği yönü görmeye çalışınız Arabada önde oturunuz ve ileriye, yola bakınız; gemide güverteye çıkarak ufka bakınız; uçakta pencere kenarına oturarak dışarıya bakınız Uçakta, hareketin nispeten en az olduğu kanat üzerinde oturunuz 2-Araç tutmanız varsa, seyahat ederken okumayınız ve gidiş yönünün tersi yönde oturmayınız 3-Araç tutması olan yolcuya bakmayınız ve onunla konuşmayınız 4-Seyahatten hemen önce veya seyahat esnasında, size dokunan, sert kokulu, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden sakınınız Halk arasında itibar gören "soda, gazoz, buzlu kola" gibi içeceklerin faydalı olduğu henüz tıp bilimince ispatlanmamıştır 5-Hekiminizin size tavsiye ettiği, araç tutması için olan ilaçlardan yolculuğa başlamadan önce alınız Unutmayınız: Araç tutması vak'alarının çoğu, hafif ve tedaviye cevap veren türdendir Fakat, ağır ve gitgide kötüleşen vak'aların, bu konuda uzman, kulak, burun, boğaz, denge ve sinir sistemi ile ilgilenen hekimlerden yardım alması gerekir ANESTEZİ Anestezi (Narkoz), hastaların ağrı duymadan ameliyat olmasını sağlayan bir bilim dalıdır Anesteziden korkmayınız Anestezi, bayılmak değil kontrollü olarak bir anestezi uzmanı tarafından uyutulmak ve ameliyat bittikten sonra yine kontrollü olarak uyandırılmak demektir Ameliyatınız süresince anestezi uzmanınız yanınızda olacak, solunum ve kalp başta olmak üzere tüm hayati fonksiyonlarınızı takip edecek ve ameliyat bitiminde uyandırıp yatağınıza gönderecektir Ameliyat için gerekli testler, hastanın ve ameliyatın durumuna göre operatör doktor veya anestezi uzmanınız tarafından istenecektir Ameliyat olacak kişi ameliyattan 6 saat öncesinden hiç bir şey yememiş ve içmemiş olmalıdır (aynı oruç gibi) 5 gün öncesinden sigara içiminin kesilmesinin ameliyat sonrası şikayetleri azaltacağını unutmayınız Anestezi az veya çok; ağır veya hafif değil her zaman hastaya göre ayarlanır Hastalar genellikle ameliyathanede ellerine takılacak küçük bir iğneden verilecek ilaçlarla uyutulur (Narkoz, maske, kara balon vs gibi şeylerle değil) Anesteziden çıkan hastalar ameliyattan sonra ilk saatlerde verilen ağrı kesicilerin etkisi ile uykuya eğilimli ancak sorularınıza cevap verecek, şikayetlerini söyleyebilecek halde olurlar endişelenmeyiniz |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #57 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıTinnitus kulak çınlaması Soru 1: Tinnitus (Kulak Çınlaması) nedir? Cevap 1: Dışarıdan hiç bir ses veya elektriksel uyaran gelmediği halde kulakta veya başta işitilen çınlama, uğultu veya gürültü gibi her türlü sese Tinnitus diyoruz Tinnitus, latince "tinnire" kelimesinden türetilmiştir "Tinnire", çan çalmak, zil çalmak anlamlarına gelen bir sözcüktür Tinnitus, tek başına bir hastalık ismi değil, işitme sistemindeki bir bozukluğun işaretidir; iştahsızlık, bulantı, karın ağrısı, başağrısı, başdönmesi, işitme kaybı gibi bir yakınmadır ve Kulak, Burun, Boğaz polikliniklerinde en sık duyulan yakınmalar arasındadır "Tinnitus" kelimesinin karşılığı olarak "Kulak Gürültüsü" sözcükleri daha anlamlı olmasına rağmen, alışılmış olduğu için, "Kulak Çınlaması" terimi tercih edilmektedir -------------------------------------------------------------------------------- Soru 2: İnsanlık tarihinde, tinnitus ne zamandan beri biliniyor ve ne gibi bilgiler mevcut? Cevap 2: Tinnitus 5000 yıldan beri bilinmektedir İlk çağlarda tanrıların veya kötü ruhların, bir hatasından dolayı kişiye kızması sonucu Tinnitusun meydana geldiği sanılırdı Bu hurafelere inanarak adaklar ve kurbanlar kesilir ve Tinnitusun geçmesi beklenirdi Tıptaki ilerlemenin çok yavaş oluşu yüzünden hurafeler asırlarca sürmüştür Son 300 yılda her hastalığın bir biyolojik sebebi olduğu düşüncesi gelişmiş ve hastalıklarda gerçek tedaviye yaklaşılmıştır Oysa bu düşünce 2500 yıl önce Hipokrat tarafından çok açık biçimde ortaya konmuştu 4500 yıl önce yazılmış bir Mısır papirüsünde cadıların büyü yaptığı bir kulaktan söz ediliyordu O zamanki ilk tedavi yaklaşımları kulağa bazı sıvılar akıtılması veya zehirsiz yılan derilerinin yakılmasıyla çıkan dumanın kulağa üflenerek cadıların kovulması ve büyünün bozulması şeklindeydi Çok daha sonraları ( miladdan sonra 6 yüzyılda) yazılmış bir başka Mısır papirüsünde "Kulaklardaki gürültüler"den özellikle söz ediliyordu Yüz yıl sonra Suriyelilerden kalan bilgilere göre tinnitusun tedavisi hastanın işittiği tinnitus seslerine göre değişiyordu Bazı hastaların kulağına çeşitli sıvılar damlatılıyor, veya o sıvılarla ıslatılmış koyun yünü gibi maddelerle yapılmış tıkaçlar sokuluyordu Bu yaklaşımın en önemli yanı, Tinnitusun bir hastalık olarak kabul edilmesi ve iyileştirilmesi için birşeyler yapılmaya çalışılmasıydı 16 yüzyıldaki inanışa göre, kafanın içinde sıkışıp kalmış hava dışarı çıkarken, çıkış hızına bağlı olarak çıkardığı ses Tinnitustu Havanın sıkışıklığına göre Tinnitusun özelliği değişiyordu Bu görüşten hareketle, kafatasından bir parça kemik çıkarılarak hava deliği açılmış ve sonuç, hastaların kaybedilmesiyle hüsran olmuştur Ancak kulaktaki havanın emilmesi çabaları uzun yıllar sürmüştür 17 yüzyılda tinnitus tıp dünyasının ilgisini çekmeye ve çeşitli makaleler yayınlanmaya başlamıştır 1683 te Du Verney tinnitusun kulak ve beyin hastalıklarından kaynaklandığını ileri sürmüştür 1727 de Wepfer bir makalesinde yüksek gürültülerin tinnitusu hafiflettiğini yazmıştır 18 yüzyılda dikkatlerin çoğu Östaki borusuna yönelmişti Östaki borusu, orta kulak ile nazofarinks arasında hava geçişini sağlayan bir yapıdır Nazofarinks soluk ile alınan havanın burundan sonra geçtiği yerdir Östaki borusu normal olarak kapalı durur, sadece yutkunurken ve esnerken saniyenin onda biri kadar bir süre açık kalır 18 yüzyıl inanışına göre Östaki borusunun çeşitli sebeplerle hiç açılmaması orta kulağın havalanmasını önler ve tinnitusa neden olurdu 19 yüzyılda tinnitus konusunda pek az ilerleme oldu 1821 de İtard, ve 1891 de McNaugton oldukça önemli çalışmalar yapıp yayınladılar İtard maskeleme ile ilgili ilk ilkel yöntemlerden söz etti 1868 de Brenner statik elektrikle tinnitusu tedavi etmeye uğraştı ama başarısız oldu Daha sonra McNaugton daha gelişmiş bir elektroterapi ile tinnitusu tedavi etmek istedi fakat sonuç tam bir düş kırıklığı idi 18 yüzyılda Avrupa'da insanlar ortalama 38 yıl yaşardı Bizim hastalarımızın yaş ortalamasının 52 yıldır ve çoğunun tinnitusu 40-45 yaşları arasında başlamıştır Dolayısiyle 18 yüzyılda tinnituslu hasta sayısı az olması ihtimali güçlüdür O yıllarda tinnitus konusundaki talep azlığı bilimsel çalışmaların azlığının asıl nedeni olabilir Tıptaki yetersizlik 17 yüzyılda tinnitus konusunda şarlatanların meydana çıkmasına yol açmıştır Şarlatanlar yüzdeyüz tedavi vaadi ile para kazanırlar O yıllarda İngiltere'de şarlatanlar pazar yerinde çadır kurup tedavi umudu satarlardı İktidarların güç kaybedip kamu yönetiminin zayıfladığı zamanlar sayıları çoğalırdı Hastalar tedavinin işe yaramadığını anladığında şarlatanlar çoktan uzak bir kasabaya gitmiş, başka bir pazar yerinde yararsız tedavileri satıyor olurdu O zamanlar tinnitus hastaları hastaneye gitse ve "Kafamdaki gürültüler rahatsız ediyor" dese deli diye tımarhaneye kapatılma riskleri çok yüksekti Hekimlerin söylediği tek şey ise " Tinnitusla yaşamayı öğren" yada " Onunla arkadaş ol" gibi sözlerdi Oysa şarlatanların vaadettiği sahte tedaviler dayanılmaz cazibelere sahipti: Ucuz, %100 etkili , hiç tehlikesiz, Ayrıca her hastalık için geçerliydi Tinnitus hastaları birkaç kez denedikten sonra bile belki yararı olur umuduyla çaresizlikle tekrar şarlatanların ellerine düşüyordu -------------------------------------------------------------------------------- Soru 3: Tinnitus yaşam kalitesini ciddi biçimde etkileyebilir mi? Cevap 3: Tinnitus hastaları genellikle bu sorunun sadece kendilerinde olduğunu sanırlar ve başkalarına kulaklarındaki gürültüden bahsetmenin "deli saçması" sanılacağından korkarlar Bu hastaların birçoğu gürültülü ortamda konuşmakta sıkıntı çeker Bunun sonucu kalabalık yerlerden uzak dururlar ve bu davranış kendilerini başkalarından izole etme sonucunu getirir Günümüzün toplumunda bu izolasyon bile yaşam kalitesini ciddi biçimde bozmaya yeterlidir Bugüne kadar tedavi ettiğimiz hastalar arasında tinnitus yüzünden işitmeden tamamen vazgeçmeye hazır hastalar olduğu gibi intihardan sözeden hastalar da olmuştur Bu hastalardaki tinnitusun bu kadar şiddetli rahatsız edici özelliği maskeleme yöntemiyle giderilmektedir Tinnitus hastanın yaşamını tehdit eden bir hastalığın ilk veya en bariz belirtisi olmasa bile oluşturduğu psikolojik etkileriyle hastanın ve dolaylı olarak diğer aile fertlerinin yaşam kalitelerini ciddi biçimde kötüleştirebilir -------------------------------------------------------------------------------- Soru 4: Arasıra kulaklarımda bir çınlama oluyor Bu bir hastalık belirtisimidir? Cevap 4: Hayır değildir Söylediğiniz kadarıyla bu bir hastalık belirtisi olamaz Tinnitus en çok kulakta bazen de başımızın herhangibir yerinde işittiğimiz çınlama, uğultu, tıkırtı, gürültü, hışırtı gibi seslere verdiğimiz isimdir Tıptaki adı budur Tinnitus çok yaygındır ve rahatsız etmedikçe sorun olarak kabul edilmemelidir ABD'de 42000000 kişi rahatsız edici Tinnitustan yakınmaktadır Tinnitus hiç nedensiz gelip gidebilir veya devamlı bir sesin varlığını duyabilirsiniz Tinnitusun perdesi, kalın bir uğultudan çok ince bir ıslık sesine kadar değişebilir Tinnitusu bir kulakta yada her iki kulakta birden duyabilirsiniz Çınlama devamlı olduğu zaman can sıkıcı ve dikkat çekici olabilir ABD'de 7000000 kişi rahatsız edici Tinnitus yüzünden yaşamlarını normal biçimde sürdürememektedir Soru 5: İşitme sisteminin periferik ve santral bölümü ne demektir? Santral ve periferik tinnitus ne demektir? Cevap 5: İşitme ve denge sistemi a-Kulak b-Sinir bağlantıları c-Beyindeki merkezlerden oluşur Bu sistem geleneksel olarak periferik ve santral diye iki anatomik bölgeye ayrılır Periferik: Dışta kalan, santral: merkezi demektir İşitme sinirinin beyin sapına girdiği noktada periferik kısım biter ve santral kısım başlar Periferik Kısım: Dış + Orta + İç Kulak, İşitme Siniri Santral Kısım: Beyin sapı ve beyindeki İşitme Yolları Subkortikal ve kortikal İşitme Merkezleri Tinnitus iç kulakla ilgili olduğunda periferik, beyinle ilgili olduğunda santral diye nitelendirilmektedir Santral ve periferik tinnitusu birbirinden ayıracak bir test henüz yoktur Eğer bir kişi tinnitus ve işitme kaybına neden olan yüksek gürültüye maruz kaldıysa, hasarın yeri nedeniyle tinnitusun periferik olduğu düşünülebilir Fakat bu gibi durumlarda bile tinnitusun beyinde oluşma ihtimali vardır Tinnitusun işitildiği yer de bu konuda yardımcı olmaz Örneğin başta işitilen tinnitus, muhtemelen her iki kulaktaki tinnitusun birbirine eşit oluşundan kaynaklanabilir Buna benzer bir etki, stereo müzik setlerinde balans ayarının sola yada sağa kaydırılmasıyla sesin geldiğini sandığımız noktanın sola yada sağa kayması ile gösterilebilir Soru 6: Kulak nasıl çalışır? Cevap 6: Kulak üç ana bölümde incelenirşekil1) Dışkulak, Ortakulak İçkulak 1-Dışkulak, kulak kepçesi ve dış kulak yolundan oluşur Kulak kepçesi sesleri toplayarak dış kulak yoluyla kulak zarına gönderir Kulak kepçesi tam karşımızdan gelen sesleri diğer yönlerden gelen seslere göre daha kuvvetli işitmemizi sağlar Böylece bir sesin geldiği yönü kolaylıkla saptayabiliriz Dış kulak yolunun hemen giriş kısmında küçük kıllar ve serümen salgı bezleri vardır Bunlar tozların içeri girmesini önler Özellikle balmumuna çok benzeyen serümen salgısının kötü bir pislik olmadığını, kulak için toz, mikrop ve mantarlardan koruyucu özellikleri olduğunu bilmek gerekir 2-Orta kulak: kulak zarı, çekiç-örs-üzengi kemikçikleri zinciri, östaki borusu ve orta kulak boşluğundan oluşur Orta kulağın işi, dış kulaktan gelen seslerin oluşturduğu zar titreşimlerini kemikçikler yoluyla içkulağa aktarmaktır Vucuttaki en küçük üç kemik olan çekiç-örs ve üzengi kemikleri, eşşiz birer sanat eseridir ve işlerini kusursuz yaparlar Sadece esnerken ve yutkunurken açılan östaki borusu orta kulağın havalanmasını ve kulak zarının her iki tarafındaki basıncın hep aynı olmasını sağlar 3-İçkulakta işitme ile ilgili koklea (cochlea) ve denge ile ilgili yarım-daire-kanalları vardır Koklea latince salyangoz gibi demektir ve biçimi nedeniyle bu adı almıştır Koklea içindeki 20 000 kadar "işitme hücreleri" (=saçlı hücreler) ortakulaktan gelen ses titreşimlerini elektriksel uyarılara çevirerek işitme sinirini (=koklear sinir) uyarır ve sesin beyine gitmesini sağlar Şekil 1: Dış kulak, orta kulak ve iç kulağın basitleştirilmiş çizimi Soru 7: İşitme sistemi nedir? Cevap 7: İşitme sistemi dışkulaktan beyinin işitme alanına (=akustik korteks) kadar olan tüm yapıları kapsar (şekil 2) İşitme siniri ve yaptığı bağlantılar bu yapıya dahildir İşitme sistemi beynin diğer yapılarıyla çok zengin bağlantılar içerir Kulak ses titreşimlerini sezer ve sinir uyarılarına çevirerek beyne yollar Gerçek ses algılaması beyinde olur Örneğin komadaki bir hastanın kulağı çalışır fakat ses algılaması olmaz Şekil 2: Bir kulağın kokleasından işitme korteksine kadar olan işitme bağlantılarının basitleştirilmiş çizimi Soru 8: Tinnitusun sebepleri nelerdir? Cevap 8: Subjektif tinnitusun çok değişik sebepleri olabilir ve bazılarının hiç önemi yoktur Örneğin çoğu kez kulak kiri diye adlandırılan fakat aslında kulağın koruyucu salgısı olan serümenin kulak yolunu tıkaması geçici ve en basit Tinnitus sebebidir Serümen salgısı dış kulak yolunda tabii olarak üretilir ve miktarı bazı kişilerde gerçekten çok fazladır Serümenin birikerek dışkulak yolunu tıkaması en basit tinnitus ve işitme kaybı sebebidir Dışkulak yolunun derinlerine itilen bir pamuk parçası da aynı etkiyi yaratır Bazı kişiler bunu kulağı temizlemek için yaparlar Ucu pamuklu çubuk, saç tokası veya kibrit çöpü gibi araçlarla kulağı temizleme gayretlerinin sonu hemen hemen daima serümenin, dışkulak yolunun zara yakın kısımlarında birikip, tıkamasıdır Eğer kurcalamazsanız kulağınız kendi kendine temizleyecek yapıdadır (şekil 3) Şekil 3: Kulak zarı üzerine konulmuş bir çini mürekkep noktasının, derinin en üst tabakasının göçü yoluyla kulak dışına taşınması Tinnitus bazen enfeksiyon, kulak zarında delinme, orta kulakta sıvı birikmesi, ve orta kulak kemikçiklerini hareketsizleştiren otoskleroz ve timpanoskleroz gibi hastalıkların bir semptomu olabilir Tinnitus bazen bir akustik tümör veya baş ve boyundaki damarlardan birinin anevrizmasının (=damar duvarının hastalıklı şekilde balon gibi genişlemesi) bir semptomu olabilir Bu her iki patolojik (hastalıklı) durum da yaşamı doğrudan tehdit eder Bu sorunlar genellikle bir miktar işitme kaybına da yol açar Allerji, yüksek veya düşük tansiyon, tümör, şeker hastalığı, tiroid hastalıkları, baş ve boyun travmaları, aspirin ve benzeri ağrı kesici ve antiromatizmal ilaçlar, çeşitli antibiyotikler, bazı sedatif/antidepresan ilaçlar da bazen Tinnitus sebebi olabilir Özellikle aspirin çok tüketilen bir ilaçtır ve arasıra hiç akla gelmeyecek bir isim altında da satılıyor olabilir Örneğin: Alca-C Alcacyl Alcaseltzer Asinpirin Babyprin Ceperla Coraspin Dispril Dolviran Ecoprin Entersal Nötras Sedergine Upsa Tedavi her durumda farklı olacaktır Tinnitusun sebebinin aydınlatılması ve varsa tedavisi için konuya ilgili bir KBB uzmanına başvurmanız gerekir Soru 9: Tinnitusun tedavisi nedir? Cevap 9: Bir hastalığın tedavisi ya küratif veya semptomatik olur Küratif tedavide hastalığa yol açan etkenler ve mekanizmalar düzeltilerek tedavi sağlanmaktadır Semptomatik tedavide ise hastalığın yol açtığı sonuçlar ve yakınmalar giderilerek veya azaltılarak tedavi sağlanır Tinnitusun küratif tedavisi, tinnitusa yol açan özel sebebin tanımlanması, yerinin saptanması ve düzeltilmesi ile sağlanır Tinnitusa yol açan tedavi edilebilir hastalıkların tedavisi öncelik taşır Subjektif tinnituslu hastaların %5 kadarında tinnitusa neden olan hastalık teşhis edilip iyileştirilir ve Tinnitus geçer Geriye kalan %95 hastada, subjektif tinnitusun etkeni bulunamadığı için, sebebe yönelik bir tedavi yoktur Tinnitus için herhangi bir cerrahi tedavi de henüz bulunamamıştır İşitme sinirinin kesilmesi veya iç kulağın tamamen çıkarılması, Tinnitusu yok etmek şöyle dursun daha çok artırmaktadır Tinnitusun nedenlerini araştırmak birçok tetkik ve analiz gerektirir %90 Hastada işitme bozukluğu ile birlikteliği dışında bir bağlantı saptanamaz İç kulaktaki işitme hücrelerinin bozukluğu günümüzde iyileştirilememektedir Birçok ilaç Tinnitusu tedavi ettiği iddiasını çok zayıf olarak taşımaktadır Fakat hafif ve orta derecede rahatsız edici tinnitusta, tam açıklanamamış bile olsa muhtemel etyolojiye dayanan bir ilaç tedavisi başarılı olabilir Tinnitusun semptomatik tedavisinde tinnitusun sebebi saptansa bile düzeltilemediği için hastanın şikayetlerini azaltacak veya mümkünse yok edecek şekilde davranılır Amaç, tinnitusun hastayı rahatsız etmesini önlemektir Günümüzde tinnitusun tüm tedavi yöntemleri semptomatiktir Maskeleme tedavisi günümüzde tinnitusun en etkili ve güvenilir tedavi yöntemidir -------------------------------------------------------------------------------- Soru 10: Tinnitusun maskelemeyle tedavisi yöntemini kim ne zaman bulmuş ve uygulamıştır? Cevap 10: Bugün kullandığımız anlamdaki maskeleme yöntemini bulan ve uygulayan Amerikalı bilim adamı Jack Vernon'dur Vernon ve ekibi, Tinnitusun maskelenmesi konusundaki bilgilerin çoğunu, tarihte kalmış ve unutulmuş önceki çalışmalardan habersiz üretmiştir Fakat Vernon'a göre bu konunun mucidi Dr Jean-Marie Gaspar İtard'dır; çünkü resmi literatürde tinnitusun tedavisinde maskelemeyi ilk anlatan ve kullanan odur Tüm bu tarihsel bilgiler, Vernon'un tinnitusun tedavisi konusunu işleyip uygulayarak güncelleştirmesiyle araştırılmış ve yıllar sonra gün ışığına çıkmıştır Modern otoloji (Kulak hastalıkları Bilimi) İtard'ın "Kulak ve İşitme Hastalıkları" kitabının yayınlanmasıyla 1821 yılında başladı denilebilir Bu kitabın 21 sayfası tinnitusa ayrılmıştır İtard, tinnitusun tibbi bir sorun olduğunu, nedenlerinin araştırılmasını ve eğer bulunabilirse tedavisinin öncelik taşıdığını belirtmiştir Bu görüş günümüzde de doğrudur İtard o devirde, rahatsız edici tinnitusun ilaç ve cerrahi tedavilere cevap vermediğini işaret etmiştir İtard'ın inancına göre tinnitusa dışarıdan verilen seslerle müdahale etmek ve örtmek en etkili tedavi yöntemidir Ona göre dış sesler yani maskeleyen sesler tinnitusa benzemelidir Örneğin, eğer hastanın tinnitusu çok ince bir sese benziyorsa alevli bir şömine ateşine yaş veya ıslatılmış odun atılması ve çıkan seslerin dinlenmesini önerdi Yaş odunun yanarken çıkardığı hışırtı sesleri tinnitusu maskeleyen seslerdir Eğer hastanın tinnitusu kalın bir sese benziyorsa ateşe kuru odun atılmasıyla çıkan seslerin dinlenmesinin yararlı olacağını yazmıştır İtard'ın tavsiyesi ile bir tinnitus hastası kadın bir un değirmeni yakınına taşınarak maskeleme tedavisi sağlamıştır Ne yazıkki İtard yaşadığı yıllarda bugün bizim yararlandığımız teknolojiden yoksundu Soru 11: Tinnitus tedavisi ile ilgili gelişmeler ümit verici mi? Cevap 11: Evet Son yıllarda Tinnitus konusunda çok yoğun araştırmalar yapılmaktadır 1976 yılına kadar subjektif tinnitusun tedavi edilemeyeceği söylenirdi Ancak 1977 yılında JAVernon'un yayınladığı akustik maskeleme işlemlerinin başarısı tinnitusa olan ilgiyi artırmıştır Tinnitus, mekanizmasının ve küratif tedavisinin bulunabilmesi amacıyla yılda 100'den fazla makalenin yayınlandığı, yeni fikirlere ihtiyaç duyulan bir araştırma konusudur Tinnitusu konu alan araştırma yayınlarının sayısı, 1955-1974 yılları arasında 524, 1975-1995 yılları arasında ise 1841'dir Profesyonel dergilerdeki bu tebliğlere ilaveten 1979-1995 yılları arasında her dört yılda bir gerçekleştirilmiş olan "Uluslararası Tinnitus Semineri"nin her birindeki tebliğler, kitaplar halinde yayınlanmıştır Tinnitusa profesyonel ilginin artışını kısmen bu seminerler sağlamıştır 1995 Temmuz ayında Amerika Birleşik Devletleri'nde Oregon / Portland'da yapılmış olan Beşinci Uluslararası Tinnitus Semineri'nde Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsünde gerçekleştirilmiş olan "Bilgisayarlı bir sistem kullanarak Maskeleme yöntemiyle Tinnitusun Tetkik ve tedavisi" konulu bir çalışma tebliğ edilmiştir Günümüzde tinnitusun tedavi yöntemleri azdır ve her hastaya denenmelidir Ülkemizde de tinnitusla ilgili araştırmaların artacağına kuşkumuz yoktur Daha çok araştırmacı tinnitus çalışmalarına katıldıkça tedavi yöntemleri gelişecektir Buluşların çoğu, bilimsel çalışmalar yapılırken tesadüfen bulunur Fakat hiç kimsenin çalışmadığı bir konuda tesadüfi bir buluş bile beklenemez P Jastreboff'un geliştirmekte olduğu hayvan modeli iyimser olmak için diğer bir nedendir Hayvan modeli, tinnitusun sırlarının açılması için önemli bir anahtardır Hayvanlarda tinnitus oluşturduktan sonra herhangi bir ilacın veya yöntemin etki mekanizması hızlı ve güvenli bir şekilde araştırılabilir İnsanlarda bu tür çalışmalar çok yavaş ilerlemekte veya hiç mümkün olmamaktadır Geçmiş yıllarda tümüyle ihmal edilmiş olan tinnitus çözülemeyecek bir sorun değildir -------------------------------------------------------------------------------- Soru 12: Maskeleme yöntemiyle Tinnitusun tedavisi nedir? Cevap 12: Tinnitusun maskeleme tedavisi, uygun bir maskeleme sesiyle tinnitusun işitilmez hale getirilmesidir Maskeleme her tinnitus hastasına iyi gelecek diye bir kural yoktur Fakat maskeleme tedavisi işe yaradığı zaman hastayı başka türlü başedilemeyen tinnitustan kurtarır Maskeleme şu nedenlerle işe yaramaktadır: a Maskeleme sesi genellikle bir dar band gürültüdür Dar band gürültüleri dinlemek saf sesleri işitmekten çok daha hoştur Bazı hastalar dar band sesleri dinlendirici diye nitelendirir b Hasta tinnitustan rahatsız olduğu zaman maskeleme sesini kullanabilir, sürekli kullanması gerekmemektedir Bu kullanım süresi çoğu kez günde 2-3 saati geçmemektedir c Maskeleme sesi monoton, anlamsız, bilgisayarla üretilmiş hafif bir sestir d Monoton, hafif ve anlamsız dış sesler çok çabuk ihmal edilir Bu ihmal etme olayı çok önemlidir Herhangi bir anda çevrenizi dikkatlice dinlerseniz ne kadar çok sesin var olduğunu fakat ihmal ettiğinizi hemen fark edersiniz Tinnitusu örten maskeleme sesi ihmal edilince tinnitus da ihmal edilmiş olur ve işitilmez Maskelemenin çalışıp çalışmadığı hemen belli olur Bazen hastanın alışması için bir-iki hafta kadar denemesi gerekebilir Patolojik (hastalıklı) bulgu saptanmamış çok rahatsız edici tinnitusu olan hastalara "Akustik Maskeleme Tedavisi" uygulanan ilk tedavi yöntemi olmalıdır Tinnitusun maskelenmesi beş değişik biçimde uygulanabilir: Hastaya Özel hazırlanmış Maskeleme Sesi Kasetleri Tinnitus Maskerler Birleşik Tinnitus enstrümanları ( masker + işitme cihazı) İşitme Cihazları Düşük Seviye Beyaz Gürültü Üreteçleri Her hasta için özel hazırlanmış maskeleme seslerinin kaydedilmiş olduğu kasetler, sese istediğimiz özelliği en gelişkin bilgisayarları kullanılarak sağladığımız için, amacımıza çok uygundur ve diğer yöntemlerle kıyaslanamayacak kadar ekonomiktir Bu iş için gerekli bilgisayarlar ve donanımları zaten elde mevcut olduğu için maliyete etkisi azdır Hasta, kendisi için hazırlanmış kaseti rahatsız olduğu zaman, istediği süre boyunca ve tinnitusu maskeleyen en az ses seviyesinde dinler Maskelemenin mekanizmasının basit ve muhtemel bir açıklaması şöyledir: Bir ses uyaranının verilmesi periferik ve santral işitme sistemindeki sinir liflerini çalıştırarak kullanır Maskeleme sesinin aynı zamanda verilmesi aynı sinir liflerininin tümünü çalıştırıp kullanabilir Sinir lifleri maskeleme sesi tarafından meşgul edilirken geriye ses uyaranını taşıyacak sinir lifi kalmaz ve böylece maskeleme olayı oluşur Kısmi maskelemede ses uyaranı azalmış olarak işitilir Burada muhtemelen maskeleme sesiyle meşgul edilmeyen az miktardaki sinir lifleri ile sesin işitilmesi sağlanır Tinnitusun maskelenmesi de benzer şekilde olabilir Fakat tinnitusla ilgili sinir liflerinin yeri, gerçek iki ses arasında oluşan maskelemede işe karışan sinir liflerinden değişik yerlerde olabilir Bu yer, tinnitus frekansıyla da değişebilir Maskeleme sesi kesildiğinde maskeleme işlemi sona erer Soru 13: Maskeleme yöntemiyle tedavinin işitme sistemine zararlı etkisi var mıdır? Cevap 13: Hayır, yoktur Uygun maskeleme sesi henüz işitilmeye başlandığı seviyede bile etkili olmaya başlar Tinnitusu örten maskeleme sesi genellikle 5-10 desibeli aşmayan çok hafif bir sestir ve hiç bir zararlı etkisinin bulunmadığı bilimsel yöntemlerle gösterilmiştir Soru 14: Tüm detaylı araştırmalara rağmen nedeni bulunamaz ise Tinnitusu azaltmak için kendi kendimize birşeyler yapabilir miyiz? Cevap 14: Herşeyden önce işitme sistemimizin vucutta bulunan en hassas ve nazik sistemleren biri olduğunu bilmek gerekir İşitme siniri, iç kulakta koklea adı verilen salyangoz görünüşlü kısımdan çıkarak beyin sapına girdikten sonra, çeşitli çekirdeklerde çoğalarak ilerler ve beyin kabuğunda işitme bölgesine varır İşitme sisteminin kulaktan sonraki kısmı genel merkezi sinir sisteminin bir parçası olduğu için kişinin endişeleri, stresi ve yorgunluğu işitmesini de etkiler Bu etkilenme diğer duyular için de geçerlidir Bu nedenle Yükses ses ve gürültüden uzak durunuz Tansiyonunuz yüksek ise normale gelmesini sağlayınız Tuzdan uzak durunuz Kafeinli ve aspartamlı ilaç ve yiyecek-içeceklerden sakınınız (çay, kahve, kola, çikolata) Günlük jimnastik yapınız Uygun istirahat yapınız aşırı yorgunluktan sakınınız Nedeni araştırıldığı halde bulunamadığı için tinnitusun önemli bir hastalık belirtisi olmadığını bilerek rahatlayınız Beceremezseniz tinnitusa ilgi duyan bir KBB uzmanına baş vurunuz Soru 15: Tinnitus niçin yaşlılarda daha çok oluyor? Cevap 15: Tinnitus çoğu kez iç kulakta işitme sinirinin liflerinin bağlı olduğu işitme hücrelerinin (=saçlı hücrelerin) hasar görmesinden kaynaklanır İç kulaktaki bu işitme hücrelerinin sağlığı iyi işitebilmemiz için son derecede önemlidir Her ne şekilde olursa olsun işitme hücrelerine verilen zarar, işitme kaybına ve çoğu kez ilaveten tinnitusa neden olur Presbiakuzi adını verdiğimiz işitme kaybı ileri yaşlarda ortaya çıkar ve genellikle tinnitusa neden olur Presbiakuzi günümüzde küçümsenemeyecek bir sorundur ve gelecek yıllarda hiç kuşkusuz daha da önemli olacaktır Amerika'da bulunan 20 milyon işitme sorunlu kişinin yüzde yetmişbeşinin yaşları 55'ten yukarıdadır Günümüzde 80 yaşın üzerindeki kişilerin miktari neredeyse katlanarak artmaktadır 2030 yılında nufusun üçtebirini yaşlılar oluşturacaktır ve bunların %70 kadarında işitme sorunu olacaktır Bu tür işitme sorunu olan her 3 kişiden ikisinde tinnitus olduğu, ayrıca normal işitenlerde de tinnitus olabildiği hesaba katılırsa meselenin boyutu ve anlamı kestirilebilir Soru 16: Tinnitus yüzünden tamamen sağır olur muyum? Cevap 16: Hayır Tinnitus bugüne kadar hiçbir hastada sağırlığa yol açmamıştır Her 100 tinnitus hastasının 90'nında işitme azlığı vardır Objektif sensöriyal işitme kaybı genellikle tinnitus ile birlikte bulunduğu için tinnitusun üretildiği anatomik yerin, işitme kaybına neden olan etkenin anatomik yeri ile aynı olduğu kabul edilir Bu ispatlanmamış bir varsayımdır Fakat klinik olarak işitme kaybına neden olan etkenin tinnitusa da neden olacağını kabul etmek, hatta işitme kaybının tinnitusa deden olduğunu söylemek yeterli bir açıklama olabilir Soru 17: Tinnitusun cerrahi tedavisi var mıdır? Cevap 17: Ne yazık ki hayır Tinnitusun sebebi bulunsa ve ameliyat yapılarak tedavi edilse bile tinnitus devam edebilir Örneğin tinnitusun nedeni otoskleroz hastalığı ise cerrahi tedavi ile işitme azlığı %80 - %90 hastada düzelir; fakat ameliyat olmuş hastaların %30'unda tinnitus devam eder Bizim hastalarımızın bir kısmı (%98) tinnitusun bitmesi karşılığında işitmeden tamamen vazgeçmeye razıdır ve bu tür bir ameliyata hazırdır 1970 ve 1980 yıllarında işitme sinirinin kesilmesiyle tinnitusun duracağı sanılmış ve ABD' de birçok hastaya uygulanmıştır Fakat ameliyatlardan 1-2 ay sonra her 4 hastadan üçünde tinnitusun eskisinden daha çok olarak geri geldiği saptanmış ve bu ameliyatlara son verilmiştir Daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalarda ortaya çıkan tarihsel bilgilerde 1928 yılında tinnitus tedavisi için orta ve iç kulağın tamamen boşaltıldığı fakat sonucun tehlikeli ve şaşılacak düzeyde etkisiz olduğunun yazıldığı saptanmıştır Tinnitusun denenmiş ve başarısız olduğu tespit edilmiş diğer cerrahi tedavi yöntemleri şunlardır: Stellate ganglion blokajı veya kesisi Bademcik ameliyatı Timpanik pleksus ( orta kulağın iç duvarındaki sinir ağı) kesisi Denge siniri ile yüz sinirinin arasındaki bağlantının kesilmesi Tinnitusu başlatan sebep kulakta çok bariz bile olsa o sebebin yok edilmesi Tinnitusun duracağı anlamına gelmemektedir Soru 18: Tinnitus hastaları, tinnituslarını dış çevrede mevcut seslerden en çok hangilerine benzetiyorlar? Cevap 18: Bu benzetme kişilerin yaşadığı çevreye ve aldıkları eğitime göre değişmektedir Örneğin, kırsal yörelerde yaşayanlar dere, çay ve ırmak sesini, İstanbul'da yaşayanlar su kesikken musluktan çıkan sesi çok iyi tanırlar Sanayi kesiminden bir işçi basınçlı bir kazandan kaçan buhar sesini iyi bilir Bizim hastalarımızın benzetmeleri çokluk sırasıyla şöyledir: 1"sss" sesi diye tarif edilen ince uğultu 2 Ağustos böceği sesi 3 "Çınlama" diye tarif edilen diyapazon sesi 4 Akan su sesi 5 Çağlayan sesi 6 Kaynayan su sesi 7 Kuş ötüşü 8 Islık 9 Kalın uğultu 10 Motor sesi Soru 19: Tinnitustan rahatsız olan bir kişinin doktoruna gidip bunu anlatması saçmalık olur mu? Cevap 19: Hayır, mutlaka söylemelidir Aksi takdirde tinnitus hiç dikkate alınmayacaktır Hasta Tinnitustan rahatsız olduğunu belirttiği halde hekimi bu konuda hiç bir şey yapılamayacağını söylerse o hekimin tinnitus konusuna ilgisiz olduğu sonucuna varılmalıdır Hekim en azından bir başka hastalık için yararlı olacak ilaçların ototoksik (kulağa zarar veren) olmamasına dikkat edecektir Tinnitus hastalarının tinnitusu çoğaltan bu ototoksik ilaçlar konusuna duyarlılık göstermeleri son derecede önemli olabilir Soru 20:Sigaranın tinnitusa etkisi varmıdır? Cevap 20: Evet Sigara içmek tinnitusu artırabilir Sigara içmeyenlerin sigara içilen ortam havasını solumaları da aynı etkiyi yaratabilir Soru 21: Önümüzdeki yıllarda tinnitus tamamen yok edilebilir mi? Cevap 21: Tinnitusla ilgili araştırmalar 1980'li yıllarda çoğalmaya başlamış ve 1990'lı yıllarda giderek yoğunlaşmıştır Ülkemizde de Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsünde bir Tinnitus araştırma ekibi tarafından çalışmalar yapılmaktadır Tinnitus hastalarının çoğunun bu araştırma sonuçlarının klinik uygulamalarını sabırsızlıkla beklediklerini biliyoruz Fakat tinnitus gerçekten zor bir konudur ve gelişmeler ne yazık ki yavaş olmaktadır Asıl zorluk tinnitusun objektif olarak ölçülememesidir Ölçülemeyen ve tartılamayan bir olayın değerlendirilmesi ve tedavisi de zor olmaktadır Yakın geçmişe bir göz atarsak, ilkin çok heyecan verici ve parlak gözüken birçok yöntem ve ilacın, zaman içinde elendiği ve yararsız olduğu saptanır Günümüzde tinnitusun ana tedavi yöntemi, 1976'dan beri kullanılmakta olan ve zamanın imtihanında elenmeyen "Akustik Maskeleme Yöntemi"dir Bu yöntemle semptomatik tedavi yapılmaktadır Tinnitusu ve nedenini ortadan tamamen kaldıracak küratif tedavi için yürütülmekte olan araştırmaların başarılı olmasını ve Tinnitusun küratif tedavisinin bulunduğunu bildiren çok değerli makalenin yayınlanmasını beklemekteyiz Tinnitus hastalarının desteği ve baskısıyla daha çok araştırma yapılacak ve sonuçlarından yararlanılacaktır Soru 22: Gingko Biloba ilacı hakkında bilgi verirmisiniz? Cevap 22: Tinnitusu etkin olarak bastıran ve anlamlı bir yan etkisi olmayan ideal bir ilacın bulunması için araştırmalar sürüyor Denenen birçok madde arasında bir Çin ağacının ekstresi, Gingko Biloba Ekstresi dikkat çekmektedir Ülkemizde bu ilaç "Tebokan" ve "Craton" adları altında tablet ve damla biçimlerinde üretilmektedir Bu ilacın Tinnitus üzerine etkisini bildiren çeşitli yazılar değişik ülkelerde yayınlanmıştır Bu yazıların sonuçları, ilacın tinnitusu : a Hiç etkilemediği b Çoğalttığı c Daha tahammül edilir biçime getirdiği d Azalttığı e Tamamen yok ettiği şeklinde farklılıklar göstermektedir Gingko'nun tinnitusu etkileme mekanizmaları bilinmemektedir Hayvanlar üzerinde yapılmış deneyler Gingko'nun işitme sisteminde metaboik aktiviteyi azalttığını göstermiştir Tinnitusun, işitme sistemindeki yerel bir metabolik aktivite artışıyla birlikte olduğu yönünde görüşler vardır Gingko, metabolik aktiviteyi azaltırken tinnitusun azalmasına da yardımcı olabilir Gingko, kalsiyum homeostazını da artırır P Jastreboff'a göre kalsiyum homeostazı da tinnitusunun oluşmasında rol aldığı için Gingko'nun bu yönden etkili olabileceği düşünülebilir P Jastreboff, düzenlediği hayvan deneylerinde salisilat ile tinnitus oluşturmuş ve Gingko'nun dozuna bağlı bir tinnitus azalması yapabileceğini ileri sürmüştür JVernon, yürüttükleri çalışmaların sonucunda Gingko Biloba'nın kronik tinnitus üzerinde hiç etkisi olmadığını bildirmiştir Bizim hastalarımız arasında da, tinnitus tedavisi için hekimlerce verilen bu ilacı aylarca kullandıktan sonra yararlandığını belirten bir kişi bile yoktur Günümüzde, tinnitusun tedavisinde yararlı olduğu gösterilmedikçe, hiç bir ilacın tinnitus tedavisi için kullanılmaması en doğru davranıştır Soru 23: Kulağımdaki çınlamayı başkaları da işitebilir mi? Cevap 23: Genellikle hayır Sadece hastanın işitebildiği Tinnitus türlerine "subjektif tinnitus" diyoruz Fakat bazen Tinnitusun belli türleri başkaları tarafından da işitilebilir Bunlara objektif tinnitus denir Objektif tinnitus hem hasta hemde hekim tarafından işitilebilen seyrek rastlanan bir semptomdur Objektif tinnitusa neden olan hastalıklar, işitilebilecek kadar güçlü ses üreten mekanizmalardan birisini harekete geçirir Objektif tinnitusun sebepleri 2 grupta toplanabilir: a Kulağın çevresinde bulunan kan damarlarındaki anormallikler b Kulakta çıtırtı ve tıkırtı şeklinde ses veren ritmik kas kasılmaları Objektif Tinnitusun tedavisi çoğu kez sebebe yönelik olarak yapılabilir Kafa içi damar anormallikleri ve yumuşak damak kaslarının hızla kasılıp gevşemeleri, dışarıdan işitilebilen objektif tinnitusların en sık rastlanan türlerindendir Örneğin, bir bayan hastanın tinnitus şikayeti bebeğini kaldırırken başlamıştı Yaptığımız araştırmalar sonucu kafaiçindeki bir atardamardan bir toplardamara fistül (anormal bağlantı) gelişmiş ve bu bağlantıdan hızla toplardamara geçen kan akışının sesi hasta tarafından "tinnitus" olarak işitiliyordu Bu anormal bağlantı selektif embolizasyon adı verilen işlemle kapatıldıktan sonra hastanın tinnitusu son buldu Kafa içinde dura mater'in (beyin zarı) arteriyovenöz fistülleri rastlandığında önce tedavinin gerekli olup olmadığına, eğer gerekli ise cerrahi ve damar içinden uygulanan tedavilerden hangisinin kullanılacağına karar vermek gerekir Bu karardan sonra olgunun damarsal anatomisi araştırılır Nörolojik sorunu ilerleyen veya kafa içi kanaması olan hastalarda tedavi gereği kuşkusuz vardır Her dural (beyin zarı) arteriyovenöz malformasyon beyin kanaması gibi ağır nörolojik sorunlara sebep olabilir Fakat Lateral-sigmoid sinüsleri (kulağa bitişik büyük bir kafa içi toplar damarı) tutan arteriyovenöz malformasyonlar en az nörolojik soruna yol açar Dural arteriyovenöz malformasyonların tabii seyri oldukça değişkendir Bazı lezyonlar yıllarca selim semptomlara neden olabilir Spontan regresyon (kendiliğinden gerileme) veya tromboz (pıhtıyla tıkanma) seyrek değildir Lateral-sigmoid bölgedeki fistüller, dural arteriyovenöz fistüllerin çoğunu oluşturur Bu olgular genellikle gece rahatsız eden tinnitus yakınmasıyla başvurur Sadece tinnitustan rahatsız olan ve bu yüzden yaşam kalitesi bozulan hastalarda tedavi gereği vardır Kas Kaynaklı Objektif Tinnitus için Tedavi Yöntemleri: 1 İlaçla tedavi: Başarı ihtimali azdır 2 Akustik maskeleme: Hiçbir yan etkisinin olmaması nedeniyle kas kaynaklı Objektif Tinnitus tedavisinde hemen kullanılabilir İngiltere kaynaklı tebliğlere göre 3-4 ay süren akustik maskeleme tedavisi ile palatal myoklonus, olguların yüzde atmışında tamamen durmaktadır 3 Cerrahi Tedavi: Orta kulakta bulunan Stapedius ve tensor timpani kaslarının tendonlarının her ikisinin birden kesilmesi ve işlem esnasında stapes tendonunun bir kısmının kesilerek çıkarılmasıdır Soru 24: Yüksek ses ve gürültü Tinnitusa neden olabilir mi? Cevap 24: İnsanlar endüstri devriminden beri yüksek gürültülü çalışma ortamları oluşturmuşlardır Aşırı gürültü günümüzde hem tinnitusun hemde işitme kaybının bilinen sebeplerinin en önde gelenidir Bir konserden sonra kulağın iki gün çınlaması, gürültülü işyerinden çıkınca kulağın bir saat çınlaması işitme sisteminde oluşan genellikle gelip geçici bir hasarın işaretidir Vucudun diğer sistemlerinde ağrının verdiği uyarıyı işitme sisteminde muhtemelen tinnitus vermektedir Toplumumuzda birçok kişi yüksek gürültünün kulağa, daha genel olarak işitme sistemine verebileceği zarardan habersiz ve kaygısız gözükmektedir İş yerlerindeki yüksek gürültü iyi bilinen bir konudur Fakat küçük iş yerlerinde hiçbir tedbir alınmadığını biliyoruz Çok yüksek seste çalınan müzik, bayramlarda çocukların patlatmaktan büyük zevk aldığı çatapat ve ses bombalarının satışının uygulamada hiç kısıtlanmamış olması artık dikkatimizi çekmesi ve ilgilenmemiz, müdahale etmemiz gereken konulardır Büyük çocuklarda ve gençlerde yüksek seste müzik dinlemenin yaygınlığı, toplumun bu genç kesiminde kulak bozukluklarının en yaygın sebebi olarak gözükmektedir Stereo kulaklıklar, minik bir kaset-çalar ile bile kullanılsa kulaklara zararlı olabilecek kadar yüksek ses verebilme yeteneğindedirler Bunların bilinmesi, önlenebilir oluşları nedeniyle çok önemlidir Ses bombası niteliğindeki çatapatların ise hiçbir eğlendirici yanı bulunmadığı için yasaklanmasının şart olduğunu sanıyorum; çünkü bu yüzden kulak zarları yırtılan çocuk ve erişkinler KBB polikliniklerine başvurmaktadır Telefon veya değişik müzik aletleri şeklindeki gürültü makinalarının bebeklerin ve küçük çocukların kulaklarını bozabileceğini annelere hatırlatmak isterim Çeşitli eğlence etkinliklerinden kaynaklanabilecek gürültülere karşı gerekli ve yeterli önlemlerin alınması için yetkililere elimizden gelen baskıyı uygulamalıyız 3000-6000 Hz arası frekanslardaki işitme bölgesi gürültüden en çok etkilenen alandır İşitme koruyucuları kullanılmazsa ve yüksek gürültüye maruz kalınırsa işitmeye en büyük zarar bu bölgede oluşur Bu naziklik dış kulağın etkisi sonucudur İnsanlarda dış kulağın rezonansı (boyutları nedeniyle tabii titreşime eğilimi) 2000-4000 Hz arası frekanslardaki sesleri kuvvetlendirir En yüksek işitme kaybı, gürültü frekansının 0,5 ile 1 oktav üzerinde meydana gelir Bu nedenle kapatılmamış kulaklarda en büyük işitme kaybı 3000-6000 Hz bölgesinde olur İnce seslerin az işitilmesi, gürültüye bağlı işitme kaybının ilk belirtisidir Korti organının dış saçlı hücreleri ve özellikle ince sesleri işiten bölgedekiler şiddetli gürültüye karşı dayanıksızdır Oysa bu dış saçlı hücreler, insan işitme sisteminin ince seslere çok keskin seçiciliğinde çok önemlidir Bu hücrelerin zarar görmesi durumunda kişinin ince sesleri birbirinden ayırdetmesi zorlaşır Bunun anlamı, kelimelerdeki sessiz harflerin çoğu anlaşılamayacak demektir Kelimeler işitilir fakat algılanamaz Alçak frekanslı gürültüler daha az zarar vermesine karşın daha geniş bir alanı etkiler Bu yüzden alçak frekanslı gürültülerin sebep olduğu yaygın işitme kaybı, yüksek frekanslardan daha çok zorluğa neden olabilir Elektrik motorları, trafolar, fanlar, ısıtma-soğutma-havalandırma sistemleri gibi endüstri cihazları 300-3000 Hz bölgelerinde yüksek gürültü üretirler Bu nedenle bir fabrikada günde 4 saatten çok çalışanların kulaklarının korunması çok önemlidir Ayrıca alçak frekanslı darbe gürültüleri de (tabanca, tüfek, top,bomba, vs) işitmeye çok büyük zarar verebilir -------------------------------------------------------------------------------- Soru 25: Tinnitusun bizim toplumumuzdaki yaygınlığı ne kadardır? Cevap 25: Bildiğimiz kadarıyla bu konuda ülkemizde yapılmış bir araştırma yoktur Bizim yapmış olduğumuz bir çalışmada hastaneye herhangi bir nedenle gelen kişiler arasında Tinnitusun yaygınlığı araştırılmıştır Bu araştırmanın amacı, kurulmaya çalışılan Tinnitus Kliniğinin iş yoğunluğunu kestirmek ve donanımını planlamaktı Bu araştırmanın sonuçlarını tüm nüfusa genellemek mümkün değildir Diğer ülkelerde yapılmış araştırmaların sonuçlarını bizim toplumumuza uygularsak ülkemizde 3000000 cıvarında tinnitus hastası olduğu sonucuna varırız Soru 26: Tinnitus ile ağrı arasında benzerlik var mıdır? Cevap 26: Evet Ağrı diğer sistemler için ne ise tinnitus da işitme sistemi için odur Tinnitus, ağrıya benzer olarak, bazı şeylerin yolunda gitmediğini belirten bir işarettir Tinnitusun akut (kısa süren) ağrıdan farkı, başlatan neden ortadan kalksa bile çoğu kez devam etmesidir İlk ağrı kaynağı iyileştikten sonra kronik (uzun süren) ağrı duygusunu devam ettiren somatosensuar merkezi sinir sisteminin kapasitesi hakkında çok araştırma yapılmıştır "Merkezi ağrı", "deafferantasyon ağrısı", "fantom (hayalet) ağrı" gibi konuları içeren kronik ağrının sinirsel mekanizmalarını açıklayan çeşitli makaleler yayınlanmıştır Tüm bu yayınlardan biliyoruz ki somatosensuar sistem ağrı duygusunu devamlı sürdürebilir Somatik ve işitme duyu sistemleri arasında çok ilginç benzerlikler vardır Kronik tinnitus kronik ağrıya birçok yönlerden benzer İlgili afferent ( merkeze duyu taşıyan) sinirin kesilmesi yada uyuşturulması tinnitusun veya ağrının duyulmasını durdurmaz Soru 27: Rahatsız edici Tinnitusun yaygınlığı (prevalansı) nedir? Cevap 27: Çeşitli araştırmaların sonuçlarına göre Rahatsız edici Tinnitusun yaygınlığı (prevalansı) Amerika Birleşk Devletlerinde genel nufusun yüzde dörtbuçuğudur Nufusu 250 milyon olduğuna göre Amerika'da 11,25 milyon tinnitus hastası vardır Amerikan Tinnitus Birliği'ne göre bu sayı 12 milyondur İngiltere'de de bu oran hemen hemen aynıdır Tinnituslu hastaların %12,3 ü ( 1,4 milyon) 55 ile 74 yaşları arasındadır Vernon'a göre bu oran %54,4 tür ve buna göre 50 yaşından büyük 6 milyon kişide Rahatsız edici Tinnitus vardır Bu hastalar tedavisiz kalmaktadır Burada sözü edilenler ciddi tinnitusu olan hastalardır Bu hastalar tinnitus yakınmasıyla defalarca KBB kliniklerine ve diğer hekimlere başvururlar ve çare ararlar Soru 28: Hafif tinnitus ile ciddi tinnitus arasındaki fark nedir? Cevap 28: Hafif tinnitus ya sadece zaman zaman duyulur ya da sessiz bir yerde işitilir Çoğu kez Tinnitusun daha çok artmayacağının yada sağırlığa sebep olmayacağının hastaya açıklanması yeterli olur Tinnituslu hastaların %80'inde hafif Tinnitus vardır Tinnitusun hafif veya ciddi olduğunu saptamanın tek yolu ayrıntılı alınmış tibbi hikayenin değerlendirilmesidir Hafif Tinnitus, placebo etkisine açıktır, verilen ilaçların çoğu ile iyileşir ve maskeleme tedavisi gerektirmez Soru 29: En çok hangi kulak hastalıkları tinnitusa neden olur? Cevap 29: Genel olarak iç kulağı tutan tüm hastalıklar tinnitusa neden olabilir En sık rastlananlarını şöyle sıralayabiliriz: 1 Gürültünün oluşturduğu işitme kaybı 2 Presbiakuzi (yaşlılık sağırlığı) 3 Akustik travma 4 Meniere Hastalığı 5 Otoskleroz 6 Ani işitme kaybı 7 Kafa travması Soru 30: Tinnitus sebebi olabilen Otoskleroz nasıl bir hastalıktır? Cevap 30: Devamlı ve giderek çoğalan bir tinnitusa neden olan Otoskleroz, iç kulağın kemik kısımlarına odaklar halinde oturan bir hastalıktır ve nedeni bilinmez Hastalarda önce bir kulakta yavaş ilerleyen işitme kaybı oluşur Çoğu hastada zamanla diğer kulak ta etkilenir Hastalık otoskleroz odağının yerleştiği yere göre şikayetlere yol açar Odyogramda görülen İşitme kaybı, %80 hastada iletim türü, %15 hastada karışık, %5 hastada nörosensoriyal türdedir Ağrı ve akıntı hiç olmaz Hastalık klinik olarak %20 ihtimalle soyaçekim gösterir Üzengi (stapes) kemiğinin tabanındaki ses ileten özel eklem, orada biriken kemiksi otoskleroz odaklarıyla sabitleşir ve sesi iletemez Teşhis: Otoskleroz, hastanın işitme azlığı ile ilgili anlattığı deneyimlerinden tanınabilir işitmesi yavaş yavaş azalan ve az işiten başka akrabaları da olan bir kişide muhtemelen otoskleroz vardır Öntanı, işitme ölçümü ile desteklenir Kesin tanı, kulağın ameliyat esnasında açılması ve otoskleroz odağı yüzünden stapes (üzengi) kemiğinin hareketsizliğinin görülmesi ile konur Tedavi: Otoskleroz için 3 tedavi seçeneği vardır 1 Takip: Hafif işitme kayıplarında tedavi gerekli olmayabilir Bu durumda işitme testleri her yıl yapılmalıdır 2 İşitme Cihazı: Bu hastalık için kabul edilebilir bir tedavi yöntemidir Ameliyat olmamak üstünlüğü vardır Fakat otoskleroz süreci ilerler ve iç kulağı tutabilir Hasta işitme cihazını devamlı kullanmak zorunda kalır 3 Cerrahi tedavi: Dış kulak yolundan uygulanır Kulak zarı arka-üst taraftan kaldırılarak öne yatırılırStapes (üzengi) kemiğinin dokunmakla kımıldayıp kımıldamadığı kontrol edilir Sabit ise tedavisi, üzengi kemikciği yerine küçücük bir protez takmaktır (şekil 4) Protez, inkus (örs) kemikçiğini iç kulağa birleştirerek sesin iletileceği zinciri tamamlar Şekil 4: Otosklerozlu bir hastada stapes kemiği yerine takılmış protezin görünüşü Bu ameliyatın adı üzengi tabanının kısmen yada tamamen çıkarılmasına göre, stapedotomi ve stapedektomidir Her kulak hastalıkları uzmanı hekimin yapabildiği incelikli bir ameliyattır Başarısı %80 den fazladır Ameliyat olan hastaların %75'inde tinnitus etkilenmez, %8 inde tinnitus yok olur, %16 sında tinnitus artar, %3'ünde tam sağırlık ortaya çıkar Görüldüğü gibi stapedektomi (ameliyatı) sonucu tinnitusun geçeceğini söylemek zordur İlk tedavi seçeneği olan ameliyatı kabul etmeyenler işitme cihazından yararlanır Son söz: Otoskleroz hastalığında ameliyat Tinnitus için değil sadece işitme kaybını düzeltmek için yapılır Soru 31: Trafik kazası gibi darbeler sonucu oluşan iç kulak sarsıntısı tinnitusa neden olur mu? Cevap 31: Röntgen ve muayene sonuçları normal olduğu halde trafik kazası, düşme vs sonucu kafaya gelen şiddetli darbeler sonrası iç kulak bozukluğu ortaya çıkabilir Bu bozukluğun belirtileri: Tinnitus, İşitme kaybı (özellikle 4000 Hz cıvarında) ve Dengesizliktir Zamanla şikayetler azalır fakat tinnitus çoğu kez tam geçmez Soru 32: Sıklıkla Tinnitus sebebi olabilen Presbiakuzi (=Yaşlılık Sağırlığı) nasıl bir hastalıktır? Cevap 32: 18 yüzyılda Avrupada ortalama insan ömrü 38 yaştı Oysa günümüzde yaşayan 80 yaşını aşmış birçok kişi var Yaşama koşullarının geliştirilmesi sonucu sağlanan bu yaşlı nufustaki artış, presbiakuzi sorununu giderek büyütmektedir Yaşlılara en çok sıkıntı veren sorun, işitmedeki bozulma (presbiakuzi) sonucu çevreye ilgi ve bağlantının azalmasıdır Yaşın, işitme kaybı üzerinde önemli bir etkisi vardır İşitme kaybı, 50 yaşın üzerindeki yaşlarda hızla artar Örneğin, daha iyi işiten kulakta 45 dB'den fazla işitme kaybı, 18-30 yaşlar arası nufusun binde ikisinde bulunurken 71-80 yaş arası nufusun binde 176 ' sında bulunur Şekil 5: 45 dB ve daha çok işitme kaybının çeşitli yaş gruplarındaki prevalansının yüzdeleri 55 yaşından büyük birçok kişi hafif işitme kaybından yakınır ve konuşmalar esnasında bazı kelimeleri anlayamaz, kaçırır Yaşlılık sağırlığı her iki kulakta olur, eğilimi olan kişilerde daha ağır bir tablo ile ortaya çıkar Yaşlanma sonucu muhtemelen kanlanmanın yetersiz kalmasıyla: 1 İşitme hücrelerinin sayısı azalır, yüksek frekans işitme kaybı oluşur 2 İşitme sinirinin liflerinin sayısı da azalır Presbiakuzida işitme kaybı: a Sensörinöraldir, giderek ilerler b Yüksek frekanslarda daha çok olur c Konuşmayı işittiği halde anlaması zorlaşır Böyle kişilere net, açık, yavaş ve bağırmadan konuşmak gerekir Tinnitus, presbiakuzide çok rahatsız edici bir sorun olabilmektedir Soru 33: Meniere Hastalığı nedir? Tinnitussuz olur mu? Cevap 33: Tanımı gereği Meniere Hastalığında tinnitus daima olur Nedeni henüz aydınlatılamamış olan Meniere Hastalığında a Baş dönmesi b İşitme kaybı c Tinnitus d Kulakta dolgunluk veya basınç duygusu yakınmaları hep bir arada nöbetler halinde gelir İlk üç yakınmadan bir tanesinin eksik olması halinde Meniere Hastalığı tanısı konamaz Meniere Hastalığında ilk dönemlerde baş dönmesi hemen hemen daima en önde gelen şikayettir Her nöbetten sonra hem işitme hem de baş dönmelerinin şiddeti azalır Yıllar sonra Meniere Hastası karşımıza baş dönmeleri bitmiş, işitmesi ileri derecede bozulmuş, fakat tinnitustan aşırı şikayetçi bir halde gelir Bu hastalar maskeleme tedavisinden çok yararlanır Soru 34: Akustik tümör nedir? Cevap 34: Akustik tümör, sekizinci kafa çifti adı da verilen "işitme ve denge sinirinden" çıkan selim bir tümördür, tüm kafa içi tümörlerin ondabirini, serebellopontin açı bölgesinde oluşan tümörlerin yarısını oluşturur Tinnitus Akustik tümörde ilk ortaya çıkan işaret olabilir Denge bozukluğu, telafi edildiği için, akustik tümörde bariz değildir Tinnitus, tek taraflı işitme azlığı, hafif dengesizlik şikayetlerinden yakınan her hastada Akustik tümörün bulunmadığı mutlaka saptanmalıdır Akustik tümörün erken dönemlerinde önce tinnitus, sonra işitme kaybı, sonra denge bozukluğu şikayetleri ortaya çıkar Akustik tümör büyük hacimlere ulaştığında yüzde ağrı ve his azalması, konuşmada çeşitli bozukluklar, bayılma nöbetleri vs görülmeye başlanır Geç saptanan Akustik tümörlerde hastanın kaybı büyük olur Soru 35: Ani işitme kaybı nasıl bir hastalıktır? Cevap 35: İşitme sisteminde birkaç günde, odyogramda üç komşu frekansta en az 30dB işitme kaybı meydana gelmesine Ani İşitme Kaybı denir Kulağın "acil" hastalıklarından biridir Sağırlık hafif, orta veya çok ağır olabilir Genellikle tek taraftadır Sebebi bilinmez ise de viral iç kulak enfeksiyonu olduğu sanılmaktadır ve ona uygun acil tedavi uygulanır Ani işitme kaybında tinnitus çoğu kez ilk farkedilen rahatsızlıktır Bu hastaların başka sağlık sorunları genellikle yoktur Ani işitme kaybı her üç hastadan ikisinde iyileşir İyileşenlerin %70 inde tinnitus şikayeti devam eder Maskeleme tedavisiyle başarılı sonuçlar alınır Soru 36: Akustik travma nedir? Cevap 36: Akustik travma, çok kısa süreli ve çok şiddetli gürültünün sebep olduğu sensörinöral işitme kaybıdır Top, tüfek, tabanca gibi ateşli silahlar ve patlayıcıların yaptığı gürültü Akustik travmaya neden olabilir Bazı kişiler için tek bir patlama sesi dahi Akustik travma oluşması için yeterlidir Genellikle patlayıcı ne denli güçlü ise sağırlık o denli çok olur Kapalı ortamlardaki patlamalar açık havadakinden daha zararlıdır Su altı patlamaları su içindeki kulağa havadakinden çok daha fazla zarar verir İşitme kaybı, 5500Hz gibi yüksek frekanslarda birden başlar Tinnitus şikayeti hemen hemen daima vardır Akustik travmadan korunmak için parmaklarımızla kulaklarımızı tıkamak yeterlidir Soru 37: Gürültünün yol açtığı işitme kaybı nedir? Cevap 37: 85 dB'den yüksek ve uzun süren gürültü ve seslerin sebep olduğu sağırlıktır İç kulak hasar görür Tinnitus daima vardır Süre ile sağırlık doğru orantılıdır Hassas kişiler daha çok zarar görür ( örnek: dokumacıların sağırlığı, rock'n roll müzisyenlerinin sağırlığı ) Bu tür işitme kaybı ilk zamanlar 1 saatten 2 haftaya kadar uzayabilen bir süre içinde iyileşme gösterir Yıllar içinde gürültü devam ederse sağırlık artar ve devamlı bir hal alır işitme kaybı 2000-6000 Hz arasında herhangi bir frekansta olabilir En sık 4000 Hz te olur Uzun süren gürültülerden gençler az, yaşlılar çok etkilenir Tinnitus yakınması bu tür sağırlığı olan çoğu kişide ortaya çıkar Gürültünün sebep olduğu sağırlık, gürültüyü veya maruz kalınan süreyi azaltarak önlenebilir Bir işyerinde gürültüyle mücadelede, sırasıyla: 1 Gürültüyü kaynağında azaltmaya çalışmalı 2 Gürültünün size ulaşmasını önleyecek engeller yapılmalı 3 Bir günde gürültüye maruz kalınan süreyi, izin verilebilir süreye azaltmalı İş yerinde gürültünün çokluğuna göre izin verilebilir süreler aşağıdaki tabloda sunulmuştur: Tablo: Belli ses seviyelerinde izin verilebilir çalışma saatleri 90 dB 8 saat 92 dB 6 saat 95 dB 4 saat 100 dB 2 saat 105 dB 1 saat 110 dB 30 dakika 115 dB 15 dakikadan az 4 Gürültüye maruz kalınan gün, ay, yıl olarak toplam süreyi azaltmayı planlamalı 5 Yukarıda sayılan şartları sağlayamıyorsanız kulağı gürültüden koruyucu araçlar kullanılmalıdır Aşağıda sıralanan bu araçlar 20-40 dB ses zayıflatması sağlarlar 1 Kulak kepçesini de içine alan Kulak Kapatıcıları İyi bir diskjokey kulaklığı da aynı amaçla kullanılabilir 2 Kulak kepçesinin konkasını ve dış kulak yolunun bir kısmını tam olarak kaplayan akrilik kalıplar Bunlar işitme cihazları için yapılan kalıpların deliksiz şeklidir 3 Dış kulak yoluna tıkılarak kullanılan hamur kıvamındaki silikon veya vazelinli pamuk şeklindeki tıkaçlar Uyarılar: Kuru pamuktan yapılan tıkaç sesi yeterince zayıflatmaz Beklenmedik ani ve yüksek gürültülerden sakınmanın en kolay yolu parmakla kulağı tıkamaktır Soru 38: Çocuklarda tinnitus olur mu? Cevap 38: EvetRahatsız edici subjektif tinnitus çocuklarda erişkinlerdeki kadar sık olduğu halde çocukların tinnitustan kendiliğinden şikayetine seyrek rastlanır Literatür taramasında çocuklarda tinnitus ile ilgili yayın sayısı oldukça azdır Normal okula giden sağlıklı çocuklarda tinnitus rastlanma oranı %29'dur ve sorulduğunda %10'u tinnitustan şikayetçidir Orta ve ileri derecede işitme kaybı olan çocukların %66'sında, çok ileri derecede işitme kaybı olan çocukların %29'unda tinnitus olduğu bildirilmiştir Diğer bir çalışmada işitmesi normal çocukların % 6-13'ünde, işitme özürlü çocukların %20-29'unda beş dakika veya daha uzun süren tinnitus olduğu bildirilmiştir Çocuklarda tinnitus rastlanma oranının yüksek olduğu yayınlarda bildirilirken Pendik Devlet Hastanesinde tinnitus tedavisine başladığımız 1994 Ocak ayından Ağustos 1996 tarihine kadar tinnitus yakınması ile sadece beş yaşında bir çocuk hasta başvurusu olmuştur Ülkemizde çocuklardaki tinnitusun ileri derecede ihmal edildiği görülmektedir Çocuk hastamızla tetkiklerin tümü tamamlanmadan temasın kopması bunun açık bir örneğidir Büyük bir ihtimalle, tinnituslu hasta çocuk, babasını daha fazla tetkik ve tedavi için zaman ve mali kaynak sağlamaya tekrarladığı yakınmalarıyla ikna edememiştir Çocuklarda tinnitus şikayetinin nadir olması tinnitusun kısa sürmesine bağlı olabilir Diğer bir ihtimal, bir çocuk, delikanlılık çağına veya vucut-imaj-bilinci gelişene kadar tinnitustan yakınmayabilir Çocuklarda subjektif tinnitus sebepleri arasında gürültü, kafa travması, kulak enfeksiyonları ve ototoksik ilaç kullanımı önde gelmektedir Çocuklar önemini kavrayamadıkları ve normal bir olay olarak kabul ettikleri için tinnitustan şikayetçi olmayabilir Çocukların yaşam biçimi dikkate alındığında öğrendiklerinin çokluğu ve boş zamanlarını oyunla yoğun doldurmaları tinnitustan yakınmalarını önleyecektir Bu durum muhtemelen çocuklarda kendiliğinden tinnitus şikayetinin az rastlanmasının sebeplerinden biridir Tinnitusun objektif olmayan karakteri ana-babadan bilgi almayı kısıtladığı gibi konuya gereken önemin verilmesini de önlemektedir Soru 39: Sesin kulaktaki ilerleyişi nasıldır? Cevap 39: Dış kulak yolunun boyutları nedeniyle sahip olduğu rezonans etkisi, frekansları 2000-3000 Hz arasında olan seslerin daha çok kuvvetlendirilmesini sağlar Bu frekanslar, konuşma frekanslarının bulunduğu bölgedir Kulak zarına gelen ses, onu titreştirir Çekiç kemiğinin kolu kulak zarının bir parçası olduğu için zarın titreşimleri kemik zincire geçer ve üzengi kemiğinin tabanındaki eklemle iç kulak sıvısına basınç değişiklikleri olarak iletilir Kulak zarının titreşen kısımlarının stapes tabanına oranı 17/1 olup 17 kez kuvvetlendirme sağlar Örs ve çekiç kemikleri arası eklem de kaldıraç etkisiyle 1,3 kez kuvvetlendirme sağlar Bu nedenle kulak zarındaki ses, iç kulağa 17X1,3=22 kez kuvvetlendirilmiş olarak verilir Burada kulak zarının hareketli ve normal yapıda olması, kemikçiklerin hareketli ve kesintisiz olması, sesin iç kulağa iletilmesi için şarttır Sesin bu yolla iç kulağa gidişine "hava yolu iletimi" adı verilir Sesin kafatasının titreşimiyle iç kulağa gitmesine "kemik yolu iletimi" denir Soru 40: Koklea (cochlea) nedir? Cevap 40: İç kulağın işitme ile ilgili kısmına, şekil benzerliği nedeniyle latince salyangoz anlamına gelen Koklea adı verilmiştir Koklea, orta direk etrafında 2,7 kıvrım yapar, yatay durur, Tepesi orta kulağın iç duvarına doğru, tabanı iç kulak kanalına doğru durur İşitme sinirinin düğümü olan Spiral gangliyon, orta direk yapısı içindedir Spiral gangliyonun merkeze giden sinir lifleri İşitme Sinirini ( Nervus cochlearis) oluşturur İşitme siniri iç kulak kanalı yoluyla santral işitme sistemine gider Spiral gangliyonun perifere giden lifleri ise kemik içinden geçerek "Korti organına" girer Soru 41: Korti Organı nedir, nasıl çalışır? Cevap 41: Korti Organı, 32 mm uzunluğundaki baziler membran üzerinde yer alır Dış saç hücreleri ve iç saç hücreleri (işitme hücreleri) Korti organının en önemli parçalarıdır(şekil 6) Şekil 6: Kokleanın kesiti Dış saç hücreleri 15 000 tanedir ve üç sıra halinde dizilmiştir Her birinin 100-120 tane saça benzer uzantıları (sterosilia) vardır ve uzantıların uzunlukları değişiktir En uzun olanı Tektoriyal membrana sıkıca bağlantılıdır Dış saç hücrelerinin aktif mekanik özelliği vardır Devamlı kasılı kalabildiği gibi ses frekansına uygun olarak yüksek frekanslarda da kasılıp gevşeme şeklinde titreşimler yapabilir Bu mekanik güç Baziler membranın titreşmesine yardım eder Ses dalgaları Kokleada ilerlerken kendi frekans bölgelerine gelince dış saç hücrelerinin aktif katkısı ile dalga güçlenir Baziler membranı sese uygun biçimde kuvvetle titreştiren asıl güç budur İç saç hücreleri 5 000 tanedir ve bir sıra halinde dizilmiştir Her birinin 60 saçsı uzantısı vardır ve hiç biri Tektoriyal membrana değmez, aktif hareket yeteneği yoktur İç saç hücreleri Baziler membranın her titreşimini sezer ve sinirsel uyarı işaretine çevirir Tektoriyal membran jel kıvamındadır Kulak zarına gelen ses zarı ve kemikçikleri titreştirir Üzengi (stapes) kemikciği piston veya kapı hareketine benzer şekilde titreşerek iç kulak sıvısını dalgalandırır Baziler membran, çevresindeki iç kulak sıvısının titreşimlerine uygun olarak titreşir Baziler membranın titreşmesiyle işitme hücrelerinin duruşu değişir ve uzantıları ileri-geri hareketlenir İç saç hücreleri, uzantılarının hareketlerini elektriksel işaretlere çevirerek kendine bağlı işitme sinir lifine aktarır Böylece ses, şekil değiştirmiş olarak sinirler yoluyla beyindeki işitme bölgesine (akustik korteks) gönderilir Korti organındaki işitme hücreleri, baziler membran üzerinde bir piyanonun tuşları gibi dizilmiştir Saniyede 20 ile 20000 arasında titreşimleri olan sesler için ayrı işitme hücreleri çalışır İnce sesler salyangozun tabanındaki, kalın sesler salyangozun tepesindeki işitme hücreleri tarafından işitilir Böyle nazik ve hassas bir sistemin bozulması ve osilasyon yapması ihtimali elbette vardır Bu ihtimal gerçekleştiğinde Tinnitus duyulmaktadır Soru 42: İşitme bozukluklarının temelindeki olaylar nelerdir? Cevap 42: İletim türü işitme kaybı esas olarak kulak zarı, çekiç-örs-üzengi kemikçiklerindeki sorunlar nedeniyle meydana gelir Bu nedenle orta kulak sağırlığı da denilebilir Odyogramda kemik yolu ile ses iletimi, hava yolu ile ses iletiminden daha iyidir örnek: Kulak zarındaki çok büyük delikler Kemikçiklerin eriyerek birbirleriyle bağlantısının kopması Otoskleroz Timpanoskleroz (kemikçiklerin çevre yapılara tamir dokusu ile sabitleşmesi) Orta kulakta sıvı birikmesi (seröz otit) Sensörinöral işitme kaybı, koklea veya işitme sinirindeki bozukluklar nedeniyle sesin işitilememesidir Odyogramda hem hava yolu ile, hem kemik yolu ile ses iletimi azalmış bulunur -------------------------------------------------------------------------------- Soru 43: Fısıltı testi işitme kaybının anlaşılmasında gerçekten yararlı mıdır? Cevap 43: Bir kişinin işitmesindeki azalma, konuşmalardaki bazı kelimeleri kaçırmaya başladığında, oldukça belirgin duruma gelir Kaba bir test olmakla birlikte kolaylığı, Fısıltı testini, deneyimli hekimlerin etkin biçimde kullanmasını sağlar Fısıltı, soluğumuzu verdikten sonra ciğerimizde kalan hava ile çıkarılır Dudaklar gösterilmeden fısıldanmış kelimeleri hastanın doğru olarak tekrarladığı mesafe: Hafif işitme kaybında ====> 4 m de büyük, 6m den küçük Orta işitme kaybında ====> 1 m de büyük, 4m den küçük Ağır işitme kaybında ====> 25 cm de büyük, 1m den küçük Tam sağırlıkta ====> 25 cm den küçüktür Tam sağırlıkta sessiz bir odadaki normal konuşma hiç işitilmez Soru 44: Odyometre ile saf ses işitme testi (odyogram) nasıl yapılır? Cevap 44: İşitmesi ölçülecek kişi ses geçirmez bir özel odaya oturtulur ve kulaklıklar takılır 250-500-1000-2000-4000-8000 Hz frekanslarındaki saf ton sesler sırasıyla dinletilir Her sesin ancak işitilebildiği seviye o frekanstaki işitme eşiğidir Bu işitme eşiklerinin bir grafik üzerine noktalar şeklinde işaretlenip yakın noktaların birleştirilmesiyle odyogram denilen işitme eğrileri elde edilir Bu, hava yolu ile işitme ölçümüdür Kulak arkasındaki kemiğe vibratör yerleştirilerek benzer şekilde kemik yolu işitmesi de ölçülür Soru 45: Tinnitusun maskelenmesiyle ilgili bilinen bazı özellikler nelerdir? Cevap 45: Biri maskeleyen diğeri maskelenen olmak üzere özellikleri bilinen iki gerçek ses normal bir kulağa verildiğinde kişinin neler duyabileceğini tam olarak kestirebiliyoruz Oysa maskelenen sesin yerini tinnitus aldığında hiçbir şey önceden kestirilememektedir Bunun nedenlerini bilindiği kadarıyla sıralayalım: a Tinnituslu kulağın maskeleyen sesi nasıl algıladığı, işitmede yüksek frekanslarda kayıplar ve bozulmalar olduğu için tam olarak bilinememektedir Ayrıca tinnituslu kulak yorgunluk ve işaret erimesi özellikleri de taşır b Tinnituslu kulakta maskelenen işaret tinnitustur Tinnitusun frekansı, spektrumu, yüksekliği ve zaman içindeki yükseklik ve frekans değişmeleri gerçek sesler kadar iyi belirlenemez Bu yüzden maskeleme işleminin nasıl gelişeceği önceden belirlenemez c Tinnitus hiç bir zaman gerçek bir ses gibi davranmaz d İki gerçek sesin etkileşmesi ancak aynı kulakta olur Oysa bir kulaktaki tinnitus, diğer kulağa verilen uygun bir sesle maskelenebilir e İki gerçek ses arası etkileşim uzun süre değişmeden devam eder Oysa tinnitusun maskelenmesinde etki uzun süre devam edebileceği gibi yorgunluk da oluşabilir, veya maskelenme hiç gerçekleşmeyebilir Soru 46: Tinnitusun mekanizmalarını açıklayan tezler hakkında genel bilgi verebilirmisiniz? Cevap 46: Tinnitus işitme sisteminin çalışmasındaki bir bozukluğun işaretidir işitme sistemi oldukça karmaşık organ, yollar, bağlantılar ve sinirsel yapılardan oluşur Bu yapıların tümünün oluşturduğu sistem tanıma, belleme, öğrenme ve habituasyon gibi yüksek düzeyde işlevlere sahiptir Böyle tümüyle açıklanması bile henüz gerçekleşmemiş bir sistem içinde tinnitusun oluştuğu yeri kesinkes saptamak mümkün değildir Örneğin, otoskleroz yüzünden ameliyat (stapedotomi) olan bir hastanın yaşadıkları çok çarpıcıdır Başlangıçta tinitusun yeri kulakta üzengi kemikçiğinin tabanındaki otoskleroz odağıdır Fakat ameliyattan sonra tinnitus katlanılmaz dereceye çoğalmıştır Daha sonra bir dizi ameliyatla koklea iptal edilerek tümüyle çıkarılmış ve işitme siniri kesilmişse de hiç yarar sağlanmamıştır Tinnitus, her ameliyattan sonra azalmışsa da kısa bir süre geçince eskisinde daha çok olarak ortaya çıkmıştır Benzeri hiç bir hasta ameliyatla tinnitustan kurtulamamıştır Öyle gözüküyor ki her ameliyat ile tinnitusun yeri işitme sisteminde biraz daha beyine doğru kaymıştır Subjektif tinnitustan sorumlu mekanizmalarla ilgili spekülasyonları sıralayalım: 1 Kokleadaki mekanik işlemler 2 İşitme siniri liflerinin anormal faaliyeti: Bu görüşe göre bazı tinnituslar işitme siniri liflerindeki anormal faaliyetten kaynaklanır Sinirlerin kılıflarındaki bozukluklar anormal faaliyetlerin ortaya çıkmasında asıl sorumlu sebeptir Bu anormal faaliyetler tinnitus sesi olarak duyulur 3 Kokleada efferent (beyinden kulağa) kontrol |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #58 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıUçuk ve aft UÇUK VE AFT Ağzınızda; konuşmanıza ve yemek yemenize engel olacak kadar şiddetli ağrıya yol açan bir yaranız varsa bilin ki yalnız değilsiniz Pek çok sağlıklı insan tekrarlayan ağız yaralarından şikayetçidir En sık rastlanan tekrarlayan ağız yaraları uçuk ve aft (aftöz ülser)�dır Ağızda görüldüğünde birini diğerinden ayırmak güçtür Bu iki lezyonun nedeni ve tedavileri tamamıyla farklı olduğundan ayırımı çok önemlidir Uçuk nedir? Bunlar sıklıkla dudakta görülen içi sıvı dolu kabarcıklara verilen genel bir addır Ağızda özellikle dişetinde, sert damakta da görülebilirse de nadirdir Uçuk genellikle ağrılıdır ve ağrı lezyonun ortaya çıkışından birkaç gün önce ortaya çıkar Bu kabarcıklar saatler içinde patlayarak kabuklanır 7-10 gün sürer Nedenler: Uçuk bir herpes simpleks virüsünün aktif duruma geçmesi ile meydana gelir Bu virüs, daha önce bu enfeksiyonu geçiren hastalarda sessiz ve sinsi bir şekilde bekler ve stres, ateş, travma, hormonal değişiklikler ve güneş ışığına maruz kalma gibi durumlarda aktif hale geçer Tekrarlayan lezyonlar aynı yerde yerleşme eğilimindedir Uçuk yayılabilir mi? Evet Uçuk patladıktan tamamen iyileşene kadar ki süre enfeksiyonun yayılımı için en riskli dönemidir Virüs gözlerinize, cinsel organlara ve diğer insanlara da bulaşabilir Önleme Önerileri: Bir lezyon görüldüğünde ağız içi, burun içi, cinsel bölge gibi mukoz zarlar enfeksiyona karşı korunmalıdır Uçuğu sıkıştırıp patlatmayın Birine dokunurken ya da göz veya cinsel bölgelerinize dokunmadan önce ellerinizi dikkatlice yıkayın Tüm uyarılara rağmen herpes virüsün uçuk olmadan da ulaşabileceği unutulmamalıdır Tedavi: Günümüzde kesin tedavisi yoktur ancak bu konuda yoğun çalışmalar yapılmaktadır % 5 asiklovirli merhem gibi bir antiviral ajan kullanılabilir Doktor ya da diş hekiminizden son gelişmeler hakkında bilgi almak için irtibat kurun Aft nedir? Aft dilde, yumuşak damakta, dudak ve yanakların iç kısımlarında görülen küçük, yüzeyel ülserlerdir Oldukça ağrılıdırlar ve 5-10 gün sürerler Neden? Nedenleri hakkındaki eldeki en iyi kanıtlar stres, travma, asitli yiyecekler (domates, turunçgiller, vs) gibi lokal tahriş edici maddelere maruz kalma gibi durumlarda lokal bağışıklık cevabında değişiklikler meydana gelmesidir Aftöz ülser yayılabilir mi? Hayır Nedeni bakteri ya da bir virüs olmadığı için lokal yayılımı ya da bir başkasına bulaşması söz konusu değildir Tedavi Tedavi direkt olarak az önce bahsedilen rahatsızlık verici durumların ortadan kaldırılması ve enfeksiyondan korunma ile olur Triamkinalon gibi haricen kullanılan bir kortikosteroid ilacı da yardımcı olur Günümüzde kesin tedavisi bulunamamıştır Diğer yaralar: İki haftadan uzun süren iyileşmeyen ağız yaralarında doktorunuza ya da diş hekiminize başvurmalısınız |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #59 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıYÜZ FELCİ: BELL PARALİZİSİ Yüz Felci Ne Demektir: Yüz hareketlerini (dudak, yanak, kaş,göz çevresi) yapmamızı yüz siniri (fasial sinir) aracılığı ile sağlarız Beyinden gelen hareket emirlerini yüz siniri, yüz kaslarına ileterek istediğimiz hareketleri yapmamızı sağlar Eğer beyindeki veya yüz sinirindeki bazı hastalıklar bu iletiyi engellerse yüz felci oluşur ve yüz hareketleri kısmen ya da tamamen ortadan kaybolur Yüz felci tıbbi olarak fasial paralizi olarak ismlendirilir Yüz Siniri Nerededir: Beyin ile beyin sapı arasında yüz sinirini oluşturacak lifler karışık bir şekilde gelir Bu bölüm daha çok Nöroloji ile ilgilidir Beyin sapından sonra yüz siniri kıvrımlı biryol izler İç kulak yolundan geçerek, orta kulağında çevresini dolaşır ve kulak arkasından doğru birkaç dal halinde yüz kaslarına ulaşır Yüz kaslarına ulaşmadan önce kulak önündeki tükrük bezinin içinden geçer İç kulak yolundan geçerken işitme siniri ile birlikte bulunur Yolu boyunca bazı dallar verir ve bu dallar çeşitli görevler yaparlar Gözyaşı bezinin salgısını, çene altındaki tükrük bezlerinin salgısını ve dilin tat hücrelerinin görev yapmasını da yüz sinirinin dalları sağlar Yüz Felcinin Nedenleri Nelerdir: Yüz felci beyinle beyin sapı arasındaki veya beyin sapından yüz kaslarına kadar olan bölümdeki birçok hastalığa bağlı olarak gelişebilir Beyin-beyin sapı arasındaki yüz felci nedenleri genellikle beyin kanamasına bağlıdır ve nöroloji bölümünde incelenirler Bu nedenlerle oluşan yüz felcine merkezi yüz felci denir Beyin sapından sonraki yüz siniri hastalıklarında oluşan yüz felcine ise periferik yüz felci denir Periferik yüz felci yapabilecek bir çok sebep vardır: -Bell Paralizisi: En sık görülen yüz felci nedenidir Nedeni aslında kesin değildir Yüz sinirinin iç kulak çevresindeki bir bölümünde iltihap oluştuğu düşünülmektedir Soğuk ve rüzgara maruz kalmanın etkili olduğu bilinmektedirSinirin fonksiyonunun kaybolması dışında bir bulgu yoktur Başka nörolojik bulgu olmamasıyla teşhis konur Genellikle tam olarak iyileşir -Ramsay-Hunt Sendromu: Virüslerin neden olduğu bir hastalıktır Bell paralizisindeki bulgulara ilave olarak ağrı ve dış kulak yolunda bazı lezyonlar vardır Tam iyileşme oranı Bell paralizisine göre biraz daha azdır -Orta Kulak İltihapları: Çocuklarda akut orta kulak iltihabı büyüklerde de kronik orta kulak iltihabı çevresindeki kemiği eriterek ya da mevcut açıklıklardan ulaşarak yüz sinirine ulaşabilir ve yüz felci yapabilir -Sistemik Hastalıklar: Şeker hastalığı, hipertansiyon, nörit(sinir iltihabı), vitamin eksikliği gibi vücudun diğer bölgalerinide ilgilendiren hastalıklar -Tümöral Hastalıklar: Yüz sinirinin kendisinde veya yolu boyunca geçtiği bölgelerdeki tümörler de yüz felci yapabilirler Bu sinirler iyi ya da kötü huylu olabilirler Yüz siniri, kaslara gitmeden önce kulak önündeki tükrük bezinin içinden de geçtiği için, bu tükrük bezi tümörleri de yüz felci yapabilir -Travmalar: Kulak çevresine veya yüze gelen travmalar (darbeler) yüz sinirini hasara uğratarak yüz felci yapabilirler -Ameliyatlar: Kafa içinde, kulakta veya tükrük bezinde başka sebeplerle yapılan ameliyatlar sırasında yüz siniri yaralanabilir Ne Gibi Belirtiler Olur: Yüz sinirinin çalışmamasının en belirgin bulgusu yüz hareketlerinin azlması veya kaybolmasıdır Kaş kaldırma, göz kapama, diş gösterme, gülme, yanak şişirme gibi hareketler bozulur Bunun dışında gözyaşı azalması, tükrük salgısının azalması, tat duyusunun bozulması, gürültüye duyarlılık artışı gibi bulgularda bulunabilir Yüz felcini yapan asıl sebebe göre ilave bulgular görülebilir Muayenede Ne Görülür: Muayenede ilk göze çarpan hastanın yüz hareketlerini yapamamasıdır En sık yüz felci nedeni olan Bell paralizisinde başka bulgu yoktur Ancak diğer sebeplerde ilave bulgular olabilir Bunlar arasında dış kulak yolunda lezyonlar, orta kulak iltihabı bulguları, diğer nörolojik bulgular sayılabilir Orta kulak iltihabı veya bir orta kulak tümörü yoksa kulak muayenesi normal görülür Ne Gibi Tetkikler Yapılır: En sık görülen Bell paralizisi için muayenede başka bir hastalıktan şüphelenilmiyorsa genellikle bir tetkik yapılmaz Ancak tedavide verilen ilaçların yan etkisi olarak tansiyon ve şeker yükselmesi olabildiği için tansiyon ve açlık kan şekeri ölçümleri yapılabilir genel olarak yapılabilecek tetkikler şunlardır: -Açlık kan şekeri, tansiyon, kolesterol ölçümleri -Kafa içinde veya tükrük bezi tümörlerinden şüpheleniliyorsa bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans -İşitme testleri -Gözyaşı miktarının test edilmesi (schirmer testi) -EMG -Elektrofizyolojik testler adı verilen ve sinir ileti hızını yada sinirin hastalanma yüzdesini göstermeye yarayan testler (Bu testler özellikle tedavi için ameliyat düşünülüyorsa uygulanır) Teşhis Nasıl Konur: Yüz Felci teşhisi hastanın yüz hareketlerinin bozulduğunun görülmesi ile konur Ancak önemli olan asıl sebebin ne olduğudur Bunu araştırmak için şüphelenilen duruma uygun tetkikler yapılır ve bir hastalık bulunursa onun tedavisi yapılır Eğer ilk muayene sırasında yüz felci dışında bir bulgu bulunmadıysa kan şekeri ve tansiyon ölçümleri yapılır ve Bell paralizisi olduğu düşünülerek tedaviye başlanır İlaç tedavisi ile geçmeyen veye tekrar eden durumlarda özellikle bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans gibi tetkikler başta olmak üzere araştırmalar yapılabilir Nasıl Tedavi Edilir: Yüz felcinin tedaviside yine sebebe göre yapılır Bell paralizisinde tedavi ilaç tedavisidir Hastanın diğer hastalıkları izin verirse (tansiyon, şeker yüksekliği veya mide problemleri) kortikosteroidler ve B vitamini ilaçlar verilir Buna ilave olarak mide için ilaçlar, göz kurumalarını önlemek için yapay gözyaşı veya antibiyotikli kremler verilir Hastanın dikkat etmesi gereken durumlar olarak yüz kasları üzerine masaj yapılması, sıcak uygulamaları, yüz kaslarını hareket ettirmek için sakız çiğnenmesi sayılabilir Ramsay-Hunt sendromunda ilave olarak virüslere karşı da ilaç verilir Eğer yüz felcinin başka bir sebebi bulunursa bu hastalık ilaç ya da ameliyatla tedavi edilir Bu tedaviler o hastalıkla ilgili bölümlerde anlatılmıştır Örneğin iç kulak tümörleri veya kronik orta kulak iltihaplarına bağlı yüz felçleri ameliyat gerketiren hastalıklarken, akut orta kulak iltihabına bağlı yüz felci kulak zarını çizmek ve antibiyotik ile tedavi edilir Ameliyat Gerekli midir?: Yüz felcinin bazı sebepleri ameliyat gerektirir Yukarıda da bahsedildiği gibi tümör (kafa içinde veya tükrük bezlerinde), kronik orta kulak iltihapları ameliyat gerektirir Ancak genellikle ilaçla tedavi edilen Bell paralizisi gibi hastalıklarda bazen ameliyat gerektirir Ne zaman ameliyat gerektiği kesinlik kazanmış bir konu değildir Buna karar verirken ilaca ne derece yanıt alındığı, yüz felcinin derecesi, elektrofizyolojik testlerin sonuçları ve başlangıçtan beri geçen zaman dikkate alınarak karar verilir Bu karar doktorunuz tarafından uygun şekilde alınacaktır Ne Gibi Ameliyatlar Yapılmaktadır: Yüz felci sebebine göre değişik ameliyatlar yapılmaktadır İç kulak tümörlerinde kafa kemiklerini açarak ya da kulak arkasından girerek tümör çıkartılmaya çalışılır Bazı iç kulak tümörlerinde henüz yüz felci gelişmemişse de ameliyat sonrası oluşabilir Yüz sinirinden kaynaklanan bir tümör varsa tümörle beraber sinirin bir kısmıda çıkarılır Geride kalan sinir kısmı onarılmaya çalışılır ancak bunu için bazen başka sinirleri yüz sinirleriyle birleştirmek gerekebilir Kronik orta kulak iltihaplarına bağlı yüz felcinde orta kulaktaki iltihap temizlenir ve yüz sinirini saran kılıf açılarak iltihabın temizlenmesi sağlanır Tükrük bezi tümörlerine bağlı yüz felcinde tükrük bezi ile beraber yine sinirin tümörle tutulan kısmıda çıkarılır Bell paralizisi veya Ramsay-Hunt sendromundaki yüz felcinde ilaç tedavisinin sonucuna göre eğer ameliyat gerekirse genellikle yapılan işlem kulak arkasından girilerek sinire ulaşmak ve etrafındaki kılıfı açmaktır Yüz sinirinin ilaçla ya da ameliyatla tedavi edilemeyeceği görüldüğünde bazı yardımcı ameliyatlar yapılır Bunlar arasında başka sinirlerle hareket eden kasların yüze transferi, başka sinirlerin yüz sinirine birleştirilmesi, göz kapaklarına altın ağırlık yerleştirilmesiile gözlerin kapanmasının sağlanması gibi ameliyatlar yapılabilir Fizik Tedavi Gerekli midir?: Yüz kaslarına fizik tedavi yöntemlerinin uygulanması yüz sinirine yeniden fonksiyon kazandıran yöntemler değildir Ancak özellikle uzun süren yüz felçlerinde yüz kasları hareketsizlikten güçsüzleşirler ve daha sonra yüz siniri çalışsa bile yüzde asimetri ve güç kaybı olabilir Bu nedenle hastanın kendi kendine uygulayabileceği masaj ve sakız çiğneme dışında fizik tedavi uygulanması önerilmektedir |
Kbb Hastalıkları |
08-17-2012 | #60 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kbb HastalıklarıYUTMA GÜÇLÜĞÜ: DİSFAJİ Yutma güçlüğüne (Disfaji) özellikle yaşlılarda olmak üzere tüm yaş gruplarında yaygın olarak rastlanır Disfaji terimi yemeklerin ve sıvıların ağızdan mideye geçmesi sırasında zorluk hissetmedir Bu duruma çoğu tehlikeli olmayan ve geçici olan birçok faktör neden olabilir Yutma güçlüğü nadiren tümör veya ilerleyici nörolojik hastalık gibi daha önemli patolojiye işaret eder Kısa bir süre içerisinde yutma güçlüğü kendiliğinden iyileşmez ise kulak burun boğaz uzmanı tarafından değerlendirilmelidir Yutma işlemi nasıl olur? İnsanlar katı yiyecekleri yemek sıvıları içmek ve vücudun ürettiği tükürük ve mukusu yutmak için günde yüzlerce kez yutma işlevini gerçekleştirirler Yutma işlevinin dört fazı vardır: 1) Birinci faz yiyecek ve içeceklerin çiğnenerek yutmaya hazır hale getirildiği dönem 2) Ağız fazı boyunca, dil yiyecek ve içecekleri ağızın arka bölümüne iterek yutma yanıtını başlatır 3) Yutak fazında yiyecek ve içecekler hızlıca yutaktan yemek borusuna geçer 4) Son faz olan yemek borusu fazında yiyecek ve içecekler yemek borusundan mideye geçer Birinci ve ikinci fazlar istemli kontrol altında oluşurken,üçüncü ve dördüncü fazlar kendiliğinden oluşur Yutma Hastalıklarının Nedenleri Nelerdir? Yutma işlevi sırasındaki herhangi bir kesinti yutma güçlüğüne neden olabilir Yutma güçlüğü sağlıksız dişler, uygun olmayan takma dişler veya soğuk algınlığı gibi basit nedenlere bağlı olabilir Yutma güçlüğünün en yaygın nedenlerinden biri mideden yemek borusuna geri kaçıştır Bu durum mide asitinin yemek borusundan yutağa doğru yukarı hareketinin sonucu oluşur Diğer nedenler arasında felç, ilerleyici nörolojik hastalık, trakeostomi tüpü varlığı, hareketsiz ses teli, ağız, gırtlak veya yemek borusu tümörü ile baş boyun bölgesine uygulanan cerrahi operasyonlar sayılabilir Yutma Hastalıklarını Kim Değerlendirir ve Tedavi Eder? Yutma güçlüğü inatçı ise ve nedeni bilinmiyor ise bir kulak burun boğaz uzmanı, söz konusu hastanın hikayesini ele alarak muayenesini yapacaktır Bu muayene, aynalar veya özel optik sistemle görüntüleme sağlayan endoskoplar kullanarak dilin arka bölümünün, boğaz ve larenksin incelenmesi yoluyla yapılır Eğer gerekli ise yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağı incelemesi, kulak burun boğaz uzmanı veya mide ve barsak hastalıkları uzmanı tarafından yapılır Bunun sonucuna göre baryumlu yemek borusu geçiş filmi ile yutma mekanizması fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekebilir Eğer özel patolojiler söz konusu ise,üst mide- barsak sistem filmi veya videofloroskopi ile beraber radyologla temasa geçilebilir Böylece yutmanın her dört fazınında değerlendirmesi yapılır Değişik kıvamda yiyecek ve içecekler kullanarak ve hastaya değişik pozisyonlar verdirerek, yutma yeteneğini değerlendirilebilir Eğer yutma güçlüğü felç veya ilerleyici nörolojik hastalıklara bağlı ise nörolog tarafından değerlendirilmelidir Belirtiler Yutma güçlüğünün belirtileri şunlardır Ağızda tükürük artışı Yiyecek ve içeceklerin boğaza takılması hissi Boğaz ve göğüste rahatsızlık hissi( Mideden yemek borusuna kaçış var ise - Reflu) Boğazda yabancı cisim veya parça hissi Uzamış veya belirgin yutma güçlüğüne bağlı yetersiz beslenme ve kilo kaybı Yutma sırasında kolayca geçmeyen yiyecek parçaları sıvı ve tükürüğe ve bunların akciğerlere aspire edilmesine bağlı olarak gelişen öksürük ve boğulma hissi Mümkün Olan Tedaviler: Neden belirlenebilmişse, yutma güçlüğü tıbbi tedavi, yutma tedavisi veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir Bu hastalıkların birçoğu tıbbi tedavi ile tedavi edilebilir Mide asit salgısını engelleyen ilaçlar kas gevşeticiler ve asit gidericiler var olan ilaçlardan birkaçıdır Tedavi yutma hastalığının nedenine göre düzenlenir Mideden yemek borusuna kaçış sıklıkla beslenme ve yaşama alışkanlıklarını değiştirerek tedavi edilebilir Örneğin : Hazmı kolay yiyeceklerden oluşan bir diyet ile sık aralıklarla ve az miktarlarda beslenmek Alkol ve kafeinden uzak durmak Kilo ve stresi azaltmak Uyku vaktinden önceki üç saat boyunca yemek yemekten sakınmak Geceleri yatağın başını yükseltmek Eğer bunlar yardımcı olmazsa yemekler arasında ve uyku vaktinden önce asit giderici kullanmak rahatlama sağlayabilir Birçok yutma hastalığı yutma tedavisinden yarar görebilir Yutma kaslarının beraber çalışmasını sağlayan ve yutma refleksinin oluşmasını sağlayan sinirleri uyaran özel egzersizler yaptırılabilir Hastalara ayrıca yutma işleminin başarılı şekilde yapılmasına yardımcı olacak vücut ve baş pozisyonlarını öğretebilir Yutma güçlüğü olan hastalardan bazıları yetersiz beslenme problemi ile karşılaşırlar Mesleki terapist beslenme teknikleri hakkında hasta ve ailesine yardımcı olabilir Bu teknikler hastayı olabildiğince bağımsız kılar Diyetisyen veya beslenme uzmanı hasta için gerekli olan yiyecek ve içecek miktarını ve ek besinlerin gerekli olup olmadığını belirler Cerrahi tedavi belirli bazı problemlerin tedavisinde kullanılır Darlık veya yapışıklık varlığında söz konusu alanın genişletilmesi gerekli olabilir Kasların ileri derecede kasılması varlığında ilgili kasların genişletilmesi ve hatta serbestleştirilmesi gerekli olabilir Bu yöntem kas kesilmesi olarak adlandırılır ve kulak burun boğaz uzmanı tarafından gerçekleştirilir |
|