Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçin7 KARGALAR Bir adamın yedi oğlu varmış O kadar istermiş de bir kızı olmazmış Günün birinde karısı ona müjde vermiş: Gebe olduğunu söylemiş Çocuk dünyaya gelmiş Bu seferki kızmış buna çok sevinmişler ama çocuk pek cılız, pek ufakcık bir şeymiş Bu yüzden de evde vaftiz edilmesi gerekmiş Vaftiz suyu getirsin diye babası, oğullarınadan birini kuyuya yollamış Öbür altı oğlan da onun peşinden gitmişler Hepsi de suyu önce kendisi doldurmak istiyormuş Bu yüzden testi suya düşmüş Oğlanlar oldukları yerde kala kalmışlar; ne yapacaklarını şaşırmışlar Hiçbiri eve dönmeye cesaret edememiş Çocukların hala dönmediklerini gören baba: --- Yezid oğlanlar kesin oyuna daldılar!demiş Kızın vaftizsiz öleceğinden korkuyormuş Canı çok sıkılmış: ---İnşallah hepiniz karga olursunuz! diye ilenmiş Daha sözünü bitirmeden başının üstünde bir hışırtı ilişmiş Havaya bakmış; kömür gibi kara yedi tane karganın uçup gittiğini görmüş Anne baba bu lafarını bir daha geri alamamışlar Oğullarının yedisini de elden kaçırdıkları için çok üzülmüşler Bütün sevgilerini biricik kızlarına vermişler, onunla bir parça olsun avunmuşlar Kız çok geçmeden kendini toparlamış, gün geçtikçe güzelleşmiş ama başka kardeşleri bulunduğundan uzun zaman haberi olmamış Ana babası ona söylememişler Sonunda günün birinde ahalinin kendisinden söz ettikleri işitmiş Diyorlarmış ki: --- Kız güzel ama yedi ağabeysinin başlarına gelen yıkım onun yüzünden oldu Bunları duyunca kız çok üzülmüş Annesine, babasına gidip sormuş: ---Ağabeylerim var mıydı benim? Onlara ne oldu? demiş Bunun üzerine ana babası bu gizliliği daha fazla saklamak istememişler Tanrının böyle istediğini, yoksa doğumunun buna buna neden olmadığını anlatmışlar Ama kızcağızın içine bir kurt düşmüş Kardeşlerini kurtarmaya karar vermiş Bir yerlerde durup dinlenemez olmuş Sonunda bir gün gizlice yola çıkmış Ağabeylerinin izini bulmaya ne pahasına olursa olsun onları kurtarmaya karar vermiş Evden çıkarken ana-babamı anarım diye bir yüzük, karnım acıkırsa diye bir dilim ekmek, susarsam içerim diye bir testi su, yorulursam otururum diye de bir iskemle almışmış Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş… Sonunda dünyanın öbür ucuna, güneşin yanına varmış ama güneş çok sıcakmış, korkunç bir şeymiş Hem de küçük çocukları yermiş Kız hemen burdan kaçmış; doğru aya gitmiş Ay da pek soğukmuş Hem de kötü huyluymuş Çocuğun orada olduğunu anlayınca: --- Burnuma insan kokusu geliyor! Diye bağırmaya başlamış Kız oradan da çabucak kaçmış; yıldızlara gitmiş Yıldızlar ona güler yüz göstermişler Her yıldız ayrı bir sandalye de oturuyormuş İçlerinden sabah yıldızı ayağa kalkmış; ona bir aşk kemiği vermiş: ---Yanında bu kemik olmazsa sırça sarayı açamazsın Oysa kardeşlerin orada… demiş Kız bu küçük kemiği almış Bir mendilin içine sarmış, yola çıkmış Gide gide sırça saraya varmış Büyük kapı kilitliymiş Kız aşk kemiğini çıkarmak için mendili açmış Bir de ne görsün? Mendil bomboş değilmi? Meğerse kız iyi yürekli yıldızın armağınını yitirmiş Kızcağız ağabeylerini kurtarmak istiyormuş Oysa sırça sarayın anahtarını yitirmiş Bunun üzerine bir bıçak almış Küçük parmağını kesmiş Kapıya bunu sokmuş Bereket versin kapı açılıvermiş Kız içeriye girince karşısına bir cüce çıkmış: --- Yavrum demiş, ne arıyorsun burada? Kız: --- Ağabeylerimi… Yedi kargaları arıyorum! Cüce: ---Bay kargalar evde değiller Onlar dönünceye kadar bekleyeceksen gir içeri! Bunun üzerine cüce yedi tabak, yedi bardak içinde kargaların yemeklerini içeri getirmiş Küçük kız her tabaktan birer lokma yemiş, her bardaktan birer yudum su içmiş Sonuncu bardağın içine de yüzüğü koymuş Birden bire havada bir hışırtı, bir kanat hışırtı duymuş Cüce: ---Bay kargalar eve geliyor!demiş Kargalar gelmiş; yiyip içmek istemişler Tabaklarını bardaklarını görünce arka arkaya söylenmeye başlamışlar: ---Tabağımdan kim yediş? ---Bardağımdan kim içmiş? ---Buna bir insan ağzı değmiş! Yedinci karga bardağı dikip içerken ağzına yüzük gelmiş Bakmış Anne babasının yüzüğünü tanımış: Kapının arkasında durup bu sözleri işiten kız ortaya çıkmış Bunun üzerine kargaların hepsi yeniden insan kılığına dönmüşler Sarmaş dolaş olmuşlar Hep birlikte evin yolunu tutmuşlar |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinASLAN İLE YABAN DOMUZU Bir yaz günü aslan su içip serinlemek amacıyla bir su başına gelmiş O sırada yaban domuzu da dereden su içmek için eğiliyormuş Aslan: -Çekil bakalım da suyumuzu içelim, demiş Yaban domuzu: -Ne demek çekil! Biz hayvan değil miyiz, biz su içemez miyiz? Asıl sen çekil, demiş Aslan sen çekil, domuz hayır sen çekil derken itişip kakışma sonunda iş iyiden iyiye dövüşe dönüşmüş Ama nasıl bir dövüş! Sonunda ikisi de kan ter içinde kalmışlar ve kavgaya mola verip biraz dinlenmek istemişler O sırada bir de ne görsünler? Tepelerindeki ağaçlara akbabalarla kara kargalar konmuşlar: -Aman birbirlerini hemen öldürseler de leşleri bize kalsa, diye bekleşiyorlarmış Bunu anlayan aslanla yaban domuzu: -Kavga dövüşü boş verelim, eski dostluğumuza geri dönelim Bu akbabalarla kara kargalara yem olmayalım Doğrusu da budur, demişler ve eski dostluklarını yeniden kurarak yollarına gitmişler Eğer dövüşecek olsalarmış ikisi de ağır yaralanacak, akbabalara, leş kargalarına bir güzel yem olacaklarmış Dövüşmekten ikisinin de elde edebileceği güzel sonuç yokmuş Bunu kısa süre içinde anladıklarından dolayı, eskisi gibi arkadaş olmaktan başka seçeneklerinin bulunmadığını kısa sürede görmüşler ve görmekle birlikte çok da iyi etmişler Çünkü başkalarına karşı da dostluğun güzel bir örneğini göstererek herkesin barış içinde yaşayabilmelerine örnek oluşturmuşlar |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinBREMEN MIZIKACILARI Bir zamanlar yaşlı ve yorgun bir eşek varmış Sahibinin onu artık daha fazla beslemek istemediği ortaya çıkmış " En iyisi buralardan gitmek " diye düşünmüş eşek "Bremen'de şarkıcılık yaparım Bazıları anırmamı pek bir beğenirdi zaten" Böylece bir sabah erkenden yola çıkmış Bir süre yürüdükten sonra iki büklüm bir köpekle karşılaşmış "Artık sahibime avda yardımcı olamayacak kadar yaşlandım," demiş köpek eşeğe " Sahibimde artık beni beslemiyor" Eşek gülmüş " Benimle Bremen'e gelsene şarkıcı oluruz," demiş Yola koyulmuşlarÇok geçmeden bir damın üzerinde üzgün oturan bir kedi görmüşler " Çok yaşlandım, fareler bile dalga geçiyorlar, " demiş kedi "Sen de bizimle gel" demiş eşek "Sesin hala güçlü çıkıyor, şarkı söyleriz Bremen'de" Bağıra bağıra şarkılar söyleyerek yola devam etmişler Bir çiftlik evinin yakınlarından geçerken kendi seslerinden yüksek bir sesle irkilmişler " Kuk-ku-ri-kuuuuuuuuu!Sonum geldi!" diyormuş iri bir horoz Sonra eşek, köpek ve kediye yana yakıla anlatmış: " Bu akşam sahibimin konukları gelecek Öyle hissediyorum ki beni pişirip yiyecekler" Eşek"Endişelenme, seninki gibi bir ses bize çok şey katar Haydi gel şarkıcı olalım," demiş Akşam olduğunda hepsi çok yorulmuş Bir şeyler yemek ve uyumak istiyorlarmış İlerde penceresinden ışık süzülen bir kulübe görmüşler Horoz uçup pencereden içeri bakmış "Dört soyguncu görüyorum, nefis bir sofranın başındalar," demiş "Bir planım var," demiş eşek Birbirlerinin sırtına tırmanmışlar En altta eşek, sonra köpek, onun üstünde kedi ve nihayet en tepede de horoz Pencere yaklaşıp çıkarabilecekleri en yüksek sesle bağırmaya başlamışlar "İmdaaaaaat! Bu bir hayalet!" demiş soygunculardan birisi " "Bence bir canavar!" demiş ötekisi " Bence cadılar bastı! " demiş öteki " Annemi istiyorum," demiş sonuncusu Bir kaç dakika sonra dört şarkıcımız soygunculardan kalan sofradaymışlar Geceleyin onlar uyurken soyguncular geri gelmişler Ama hayvanlar hazırlıklıymış Soyguncular içeri girer girmez, eşek "Şimdi" demiş ve saldırıya geçmişler Soyguncular bir daha hiç dönmemecesine kaçmışlar oradan Şarkıcılarımız da bu sevimli küçük kulübeye yerleşmişler Bremen'e gitmeyi de bir süre ertelemişler, ama her gün şarkı söylemeyi unutmuyorlarmışEğer bir gün onları dinleme şansınız olursa, Bremen sakinlerinin ne büyük bir tehlike atlattıklarını anlamanız güç olmaz |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinCEYLAN, KAPLUMBAĞA, FARE VE KARGA Bir varmış, bir yokmuş; hayvanların mutlu yaşadığı bir ülke varmış Bu ülkede ceylan, kaplumbağa, karga ve fare bir arada güzel güzel yaşıyormuş Yurtları uzak, çok uzak bir yerdeymiş Mutlulukları da bu yüzdenmiş Bir gün ceylan çayırda oynuyormuş, halinden çok mutluymuş Ancak birdenbire insanoğlunun en iyi dostu olarak bilinen bir köpek çıkmış ortaya Tabii arkasındanda bir insan gelmiş Köpek ve adam geyiğin peşinden koşmaya başlamışCeylan kaçmış onlar kovalamışlar Bu sırada evde yemek zamanıymış Sofrayı hazırlayan fare bakmış arkadaşlarından biri eksik Arkadaşlarına dönerek : -Neden ,demiş hep dörtken bu gün üçüz? Ceylan arkadaşımız bizi unuttu mu dersiniz? -Unutmaz, demiş kaplumbağa Mutlaka başı dertte olmalı Ne olurdu karga gibi kanatlarım olsaydı, uçar dolanırdım çayırları Ya ceylanın yardımımıza ihtiyacı varsa, ne olduğunu bilmeden onu yargılamak doğru olmaz Karga hak vermiş kaplumbağaya Kanatlarını çırpıp havalanmış ve ceylanı aramaya başlamış Birde ne görsün, ceylan ormanda bir tuzağa düşmemiş mi? Ağlardan kurtulmak için çırpınıp duruyor Karga hemen dostlarına haber vermiş Üçü düşünüp bir sonuca varmışlar Biri evi bekliyecek, diğer ikisi ceylanı kurtarmaya gidecekmiş Tabiki evde kaplumbağa kalmış Fare ile karga fırlayıp gitmiş Kaplumbağa kalmış kalmasına ama, aklı hep dostlarındaymış Sonunda oda çıkmış yola Bir süre sonra fare ile karga ceylanın yanına gelmiş Fare ağları kemirmiş Sonra hepsi oradan ayrılmış Avcı oraya gelip ağları parçalanmış, tuzağıda bomboş görünce küplere binmiş Öfke ile etrafa bakınmış o sıra kaplumbağayı görmüş Onu çantasına koymuş -Ceylan bir başka güne kalsın Biz bu akşam kaplumbağa ile yetinelim Karga olup bitenleri yukarıdan görmüş Hemen uçarak olanları ceylana ve fare anlatmış Üçü hemen bir araya gelip dostlarını nasıl kurtaracaklarını düşünmeye başlamışlar Sonunda bir yol bulmuşlar Ceylan, avcının önüne çıkıp kendini göstermiş Ceylanı karşısında gören avcı hemen onun peşine düşmüş Avcı kovalıyor, ceylan koşuyormuş Sonunda avcı yorulup sırtındaki çantayı yere atmış Farede bunu bekliyormuş Hemen koşup, çantayı kemirmiş ve dostunu kurtarmış Onlar ermiş muradına, avcı boş dönmüş evine |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinÇİRKİN ÖRDEK Anne Ördek sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyordu Vakit tamamlanınca ördek yavruları yumurtalarından çıkmaya başladılar Fakat en son ve en büyük yumurta bir türlü kırılmıyordu Sonunda yumurtanın beyaz kabuğu çatladı Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası göründü Anne ördek yeni doğan yavruya bakarak ; "Umarım değişir" dedi şefkatle Zaman ilerliyordu ama ördek yavrusunun rengi hala griydi Kümesin bütün hayvanları onunla alay ediyorlar, ona "çirkin ördek yavrusu" diye sesleniyorlardı Zavallı yavru o kadar mutsuzdu ki sonunda uzaklara gitmeye karar verdi Gün boyunca yürüdü gece olunca ise çok yorulmuştu Mola verdi Bir yanda açlık, bir yanda korkuAma yapabileceği hiç bir şey olmadığından derin bir uykuya dalmakta gecikmedi Ertesi sabah su sesleriyle gözlerini açtı Geceyi yaban ördeklerinin çılgınca eğlendiği küçük bir göl kıyısında geçirdiğini anladı Bu gürültücü arkadaşlarına kendini tanıtmaya hazırlanıyordu Birden bir tüfek sesi ile irkildi hiç zaman kaybetmeden oradan uzaklaştı Çok geçmemişti ki küçük ördek kendini bir çiftlikte buldu Çiftliğin sahibi yaşlı kadın onu doyurdu Ateşin yanında uyumasına izin verdi Fakat yavru ördek bir göl bulabilme umuduyla oradan da uzaklaştı Günlerce bir göl bulabilmek için rasgele yoluna devam etti Sonunda bir göl kıyısına ulaştı Bu arada yalnız başına yaşamayı öğreniyordu Bu göl kıyısında yavru ördek gün geçtikçe büyüyordu Kendisi farkında olmadan görüntüsü değişiyordu Geçen kuğuları gördükçe onların asil duruşları ve güzel görünüşlerinden dolayı iç çekiyordu İlkbaharda bir kuğu sürüsü gölün kıyısına yuva yapmaya geldi Çirkin ördek yavrusuyla tanışmak için yaklaştılar Fakat kendisini bu zarif kuşlarla arkadaşlık etmek için çok çirkin ve kaba buluyorduBirden bire suda aksini gördü O da ne! Kendisini güzel bir kuğuya dönüşmüş olduğunu fark etti Kuğu sürüsüne katıldı ve ömür boyu mutlu oldu |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinÇİZMELİ KEDİ Bir zamanlar, üç oğlu olan bir değirmenci varmış Değirmenci ölünce büyük oğluna değirmen, ortanca oğluna eşek, küçük oğluna da kedi miras kalmış Küçük oğlu bu duruma çok üzülmüş “Kedi ne işine yarar ki insanın?” diye yakınmış “Pişirip yiyemezsin bile” Kedi bunu duymuş ve hemen cevap vermiş “Kötü bir mirasa sahip olmadığınızı göreceksiniz efendim Bana boş bir çuval ve bir çift de çizme verirseniz, neye yarayacağımı görürsünüz” Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalan çocuk, kedinin istediklerini yapmış Kedi çizmeleri giyince ayna karşısına geçmiş ve kendini pek beğenmiş Sonra kilerden taze bir marulla güzel bir havuç seçip ormanın yolunu tutmuş Ormanda çuvalın ağzını açmış, marulla havucu çuvalın içine yerleştirip bir ağacın arkasına saklanmış Çok geçmeden taze sebzelerin kokusunu alan küçük bir tavşan çuvalın yanına gelmiş, zıplayıp içine atlamış Kedi saklandığı yerden çıkıp çuvalın ağzını sıkı sıkı bağlamış Ancak Çizmeli Kedi tavşanı efendisine götürmek yerine doğruca saraya gidip Kral’la görüşmek istediğini söylemiş Kral’ın huzuruna çıktığında yere eğilerek, “Yüce Efendimiz, size Efendim Marki’den bir hediye getirdim,” demiş Bu hediye Kral’ın çok hoşuna gitmiş Üç ay boyunca Çizmeli Kedi saraya o kadar çok hediye götürmüş ki, Kral artık onun yolunu gözler olmuş Derken Çizmeli Kedi’nin dört gözle beklediği gün nihayet gelmiş çatmış “Bana sakın neden diye sormayın ve bu sabah ırmağa gidip yıkanın,” demiş sahibine Çizmeli Kedi, o sabah Kral’ın Prenses’le, yani kızıyla birlikte ırmağın kenarından geçeceğini biliyormuş O sabah, Kral’ın faytonu ırmağın yakınından geçerken Çizmeli Kedi telaşla yanlarına yaklaşmış “Yardım edin! Yardım edin!” diye bağırmış “Efendim Marki boğuluyor!” Kral hemen bir alay askerini ırmağa yollamış Fakat Çizmeli Kedi bununla da kalmamış Kral’a, efendisi ırmakta yüzerken hırsızların onun elbiselerini çaldıklarını söylemiş (Oysa Çizmeli Kedi, efendisinin elbiselerini çalıların arkasına kendisi gizlemiş!) Kral, hiç gecikmeden Marki’ye bir takım elbise yollamış Tahmin edeceğiniz gibi Çizmeli Kedi’nin sahibi, kendisine Marki denmesine çok şaşırmış, ama akıllılık edip hiç sesini çıkarmamış Marki güzelce gyidirildikten sonra Kral onu gideceği yere götürmek için faytonuna davet etmiş ve kızıyla tanıştırmış Prenses, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş olan Marki’ye bir bakışta âşık olmuş O sırada Çizmeli Kedi koşa koşa oradan uzaklaşmış Çok geçmeden büyük bir tarlada ot biçen insanlara rastlamış “Beni dinleyin!” diye bağırmış “Kral bu yöne doğru geliyor Size bu tarlaların kime ait olduğunu sorarsa ona efendim Marki’ye ait olduğunu söyleyeceksiniz Yoksa sizi dilim dilim doğrattırırım!” Sonra Çizmeli Kedi bir süre daha koşmuş ve büyük bir tarlada buğday biçen adamlara rastlamış Aynı şeyi onlara da söylemiş Sonra tekrar koşmuş ve her rastgeldiği insana aynı şeyleri tekrarlamış Derken Dev’in şatosuna varmış Kral’ın Faytonu Çizmeli Kedi’nin geçtiği yerlerden geçerken Kral her rastgeldiği insana, “Bu tarlalar kime ait?” diye soruyormuş Her defasında da aynı cevabı alıyormuş Kral, Marki’nin bu kadar çok toprağa sahip olmasına şaşırmış (Çizmeli Kedi’nin sahibi de öyle!) O sırada Çizmeil Kedi Dev’in şatosunda başka bir işler çevirmekle meşgulmüş “Dev,” demiş Çizmeli Kedi, Dev’in nefesinin kokusundan iğrendiğini gizlemeye çalışarak “Senin aynı zamanda müthiş bir sihirbazlık gücünün olduğunu söylüyorlar, doğru mu?” “Öyle diyorlarsa, öyledir,” demiş Dev alçakgönüllülükle “Örneğin, istersen hemen bir aslana dönüşebildiğini söylüyorlar,” demiş Çizmeli Kedi Bunu söyler söylemez Dev hemen kendini bir aslana dönüştürüvermiş Çizmeli Kedi kendini dolabın üzerine zor atmış Dev tekrar eski haline dönünce dolaptan aşağı inmiş “Mükemmel!” demiş Çizmeli Kedi “Ama fare gibi küçük bir şeye dönüşmek senin gibi cüsseli biri için imkânsız olmalı!” “İmkânsız mı?” diye gülmüş Dev “Benim yapamadığım şey yoktur!” Dev bir anda fareye dönüşmüş, Çizmeli Kedi de onu hemen yutmuş Derken Kral, Dev’in şatosuna varmış Şatonun artık kime ait olduğunu tahmin etmişsinizdir herhalde! Çizmeli Kedi Kral’ın faytonunu şatonun yolunda karşılamış “Bu taraftan gelin,” demiş “Sizi bir ziyafet bekliyor” (Dev o gün birkaç arkadaşına bir ziyafet vermeyi planladığı için yemeklerle donatılmış büyük bir masa hazır bekliyormuş!”) O gün sonunda Çizmeli Kedi’nin sahibi marki Prenses’le nişanlanmış Bir hafta sonra da evlenmişler Çizmeli Kedi’ye ne mi olmuş? Dokuz canından dokuzunu da sefa içinde sürmüş ve bir daha da fare avlamasına gerek kalmamış - ara sıra avlamış, o da kedi olduğunu unutmamak için |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinDİLEK TAŞI Adamın biri dünyayı dolaşmak istiyormuş Yanına bir kese para alıp düşmüş yollara Az gitmiş uz gitmiş Sonunda bir köye varmış Bu köyde çocuklar boynuna ip bağladıkları bir fareyle oynuyorlarmış Adam hayvana acımış Çocuklara biraz para verip fareyi kurtarmış Yoluna devam eden adam bir başka köye varmış Bu kez, çocukların bir eşeği zorla arka ayakları üstünde durdurmaya çalıştıklarını görmüş Onlara biraz para verip, zavallı eşeği kurtarmış Adam, yoluna devam etmiş Derken başka bir köye varmış Köyün delikanlılarının toplanıp ayı oynattıklarını görmüş Kalan parasını da ayı için verip ayıyı ormana salıvermiş Böylece adamın tüm parası bitmiş Parasız kalan adam yoluna devam etmiş Bir yandan da parasız pulsuz dünyayı nasıl dolaşacağını düşünüyormuş Birden karşısına o ülkenin kralının yaşadığı saray çıkmış Kraldan yardım istemek gelmiş aklına “Koskoca kralın hazinesinden biraz para istesem ne çıkar?” diye düşünmüş Saraya girip, kralın huzuruna çıkmış Dileğini iletmiş Ama kral çok cimriymiş Adamın, hazinesine göz diktiğini sanmış Çok öfkelenmiş Hemen askerlerine emir vermiş Zavallı adamı yakalatıp, zindana attırmış Ertesi gün, adam mahkemeye çıkarılmış Duruşma sonunda, adamın bir sandığa kapatılıp, yol kenarına bırakılmasına karar verilmiş Ertesi gün sabah erkenden adamcağızı sandığa kapatmışlar Üstüne kocaman bir kilit vurmuşlar Sonra dere kenarındaki ıssız bir yola bırakmışlar Askerler gittikten sonra adam olanca gücüyle bağırmış, yardım istemiş Ama boşuna Bu ıssız yerde onu kimse duymuyormuş Zavallı adam artık ölümü bekler olmuş Birden sandığın üstünden gelen tıkırtılarla irkilmiş Sanki biri kilidi kemiriyormuş Az sonra kilit kırılmış, kapak ağır ağır açılmış Adam kendisini kurtaranın bir süre önce çocukların elinden kurtardığı fare olduğunu görmüş Yanında da ayı ile eşek varmış Adam kendisini kurtaran hayvan dostlarına sevgiyle sarılmış Dere kıyısına oturmuşlar Adam başına gelenleri anlatırken kıyıdaki taşlardan birinin diğerlerinden daha parlak olduğunu fark etmişler Hemen taşı alıp incelemeye başlamışlar Ayı: - Şansımız varmış Bu, sihirli bir taş Artık her dileğimiz gerçekleşir, demiş Sonra taşı adama uzatmış ve bir dilek tutmasını istemiş Adam bir saray dilemiş ve o anda da dileği gerçekleşmiş Oradan kervanıyla geçen bir tüccar, bu ıssız yerde birden ortaya çıkan sarayı görünce çok şaşırmış “Yıllardır bu yoldan gelir geçermiş böyle bir sarayı görmemiştim" demiş Sonra da sarayın sahibiyle konuşmak amacıyla saraya girmiş Adamın karşısına çıkıp: - Bu sarayı, bu kadar kısa sürede nasıl yaptınız? Çok şaşırdım doğrusu! diye sormuş - Ben yaptırmadım Her şey sihirli taşın sayesinde oldu, demiş adam da Düzenbaz tüccar: - Taşı bana satarsan tüm mallarımı sana veririm, demiş Adam razı olmuş, taşı vermiş Tüccar taşı alıp gitmiş O anda da tüm sihir bozulmuş Adam, kendini yeniden sandığın içinde bulmuş Taşı verdiğine pişman olmuş Ağlayıp sızlamış Az sonra sandığın üstünden tıkırtılar işitmiş Farenin yine kendini kurtarmaya geldiğini anlamış Ancak fare ne kadar uğraştıysa da bu kez kilidi açamamış Fare, eşek ve ayıyı bir telaştır almış Sevgili dostlarını sandığın içinden kurtarmanın bir yolu olmalıymış Düşünüp taşınmışlar Ayı: - Sihirli taşı geri almalıyız Başka çaremiz yok! demiş Birlikte tüccarın sarayına yollanmışlar Saraya yaklaşınca ayı: - Fare kardeş sen kapı aralığından içeri bir bak Sihirli taşın yerini öğren Sonra onu almanın bir yolunu buluruz, demiş Bunun üzerine fare saraya girmiş Tüccarın yatak odasına kadar çıkmış Sihirli taş aynalı bir sehpanın üzerinde duruyormuş Taş duruyormuş durmasına ama iki öfkeli kedi de taşın yanında nöbet tutuyormuş Fare korkuyla oradan hemen uzaklaşmış Arkadaşlarının yanına dönünce gördüklerini anlatmış Kafa kafaya verip bir plan kurmuşlar Eşek: - Sen yine aynı şekilde içeriye girersin Orada bir deliğe saklanırsın, demiş Ayı: - Tüccar uyuyunca sessizce yatağa çıkıp, saçını çekiştirir, burnunu kemirirsin, diye devam etmiş Fare hemen işe koyulmuş Planladıkları gibi tüccarın uyumasını beklemiş Sonrada çıkıp burnunu kemirmiş Saçlarını çekiştirmiş Korkuyla uyanan tüccar: - Fareler burnumu kemiriyor! Bu sersem kediler hiçbir işe yaramıyor! Diye bağırıp çağırmış Sonra da kedileri saraydan kovmuş Ertesi akşam, tüccarın, uykuya daldığı saatlerde üç arkadaş saraya girmişler Aynalı sehpanın üzerinde duran sihirli taşı sessizce almışlar Geldikleri gibi kimse duymadan sarayı terk etmişler Bir an önce sandığa ulaşmak için olanca güçleriyle koşmuşlar, koşmuşlar Karşılarına bir nehir çıkmış Eşek: - Eyvah, nehri nasıl aşacağız? diye endişelenmiş Ayı sakin sakin: - Ben yüzme biliyorum Sen benim sırtıma çıkarsın Ağzına da sihirli taşı alırsın Fare kardeşi de başına oturtursun Kolayca nehri aşarız, demiş Böylece birlikte yüzmeye başlamışlar Onların bu hali kuşları, kurbağaları çok güldürmüş Neşe içinde yüzmeye devam ederken, ayı başlamış böbürlenmeye: - Ne kadar da cesuruz değil mi arkadaşlar? Bizden daha yürekli kim var şu ormanda? Bu sözlerine fare de katılmış Ama eşek ağzını açamadığından onlara katılamıyormuş Ayı: Neden cevap vermiyorsun? Bu yaptığın çok ayıp eşek kardeş! demiş Bu sözlere daha fazla dayanamayan eşek konuşmak için ağzını açınca dilek taşını suya düşürmüş: - Şu yaptığına bak! Sana cevap vereceğim diye taşı suya düşürdüm, diye ayıya kızmış Ayı, sakin sakin: - Telaş etmeyelim Bir çaresini bulur, taşı sudan çıkarırız Önce kıyıya çıkalım, demiş Kıyıya varınca kafa kafaya verip düşünmüşler Ayı: - Bütün kurbağaları çağıralım Onlardan yardım isteyelim, demiş Sonra, eşek tüm kurbağalara seslenmiş: - Bize yardım edin arkadaşlar! Sihirli taşı bulamazsak hayvan sever dostumuz ölene dek sandıktan çıkamayacak, demiş -Bu sözleri duyan kurbağalar suya dalıp buldukları tüm taşları kıyıya çıkarmışlar Kıyıya yığılan taşların arasından bir tanesi pırıl pırıl parlıyormuş Fare: - Yaşasın! Aradığımız taş işte burada! diye bir çığlık atmış Olanlar ayıyı çok duygulandırmış Söz alıp, dayanışmanın ve yardımlaşmanın önemini belirten bir konuşma yapmış Kurbağaların davranışlarını övmeyi de unutmamış Daha sonra üç arkadaş sandığı açıp, hayvan dostu arkadaşlarını kurtarmışlar Taşı da ona vermişler Adam, taştan tekrar sarayında olmayı dilemiş Dileği anında gerçekleşmiş O bölgenin de kralı olmuş Yardımsever üç arkadaşıyla birlikte ömür boyu mutluluk içinde yaşamış |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinDÖVÜŞÇÜ ASLANLA YABAN DOMUZU Bir yaz günü aslan su içip serinlemek amacıyla bir su başına gelmiş O sırada yabandomuzu da suya eğiliyormuş Aslan: - Çekil bakalım da suyumuzdan içelim, " demiş - Ne demek çekil?, demiş yabandomuzu Biz hayvan değilmiyiz? Bizde su içmez miyiz? Amma şey asıl sen çekil! "Sen çekil, hayır sen çekil" derken işi dövüşe çevirmişler Nasıl bir dövüş? Kıyasıya, kırasına, ölürüp ölmecesine! Kan ter içinde kalmışlar Ayrılıp bir solukluk dinlenmede ne görsünler? Tepedeki ağaçlara akbabalarla kara kargalar konmuşlar: "Aman birbirlerini hemen öldürseler de leşleri bize kalsa" diye bekleşmiyorlar mı? Hem aslanda hem yabandomuzunda şafak sökmüş: "Aman, kavgayı dövüşü boş verelim! Eski dostluğumuza dönelim Bu akbabalarla kara kargalara yem olmayalım, iyisi budur"Demişler, yollarına gitmişler ( Dövüşüp sövüşmek iyi mi? Barış içinde yaşamak varken üstelik Dövüşenler için son her zaman kötüye varır, bir kazanç getirmez ) |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinFİTNECİ ASLAN Aç aslan bir çayırdaki üç ineği gözüne kesmiş: kesmiş ya, üçünden korkmuş "Ben birini parçalarken öbür ikisi bir olur, hakkımdan gelirler sonra" Diye düşünmüş"En iyisi," demiş, "Bunları ben birbirlerinden ayırayım, teker teker paralayım Daha kolay olur benim için" Öyle yapmış aralarına girip fitneyi sokmuş, her birini öbüründen ayırmış Sonra teker teker tenhada kıstırıp paralamış, yemiş ( Birlik güçlülük verir Bir olundu mu düşmanlar çekinir, sokulmaz Akıllı kişi dediğin, dostlarının, akıl yoldaşlarının yanından ayrılmaz, kopmaz hiç Güvenli olur ) |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinGÜMÜŞ GÖZLÜ DEV Bir varmış, bir yokmuş Develer tellal iken, pireler Berber iken, Ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, uçsuz bucaksız Kafdağı'nda Gümüş Gözlü bir dev yaşarmış Gümüş Gözlü Dev, diğer devler gibi hain ve acımasız değilmiş Aksine altın gibi bir kalbi varmış Herkese iyilik düşünür, herkesin yardımına koşarmış Ülke hükümdarı olan Sarı Dev zalimin biriymiş En küçük suçları bile ölümle cezalandırır, cellatlara emirler yağdırırmış En çok sevdiği kelimeler: "Öldürün! Kesin!" gibi kelimelermiş Gümüş Gözlü Dev'in biricik kız kardeşi Nazlı Çiçek de hükümdar Sarı Dev'in sarayında hizmetçi olarak çalışıyormuş Gümüş Gözlü Dev, kardeşinin başına bir felaket gelmesinden korkuyor, "Ona bir şey olursa ben ne yaparım?" diye düşünüyormuş Günlerden bir gün korktuğu başına gelmiş Kardeşi Nazlı Çiçek, hükümdara yemek götürürken, ayağı eşiğe takılıp düşmüş Tabaklar, bardak lar, yemekler etrafa saçılmış Sarı Dev korkuyla büzülen hizmetçiye nefretle bakarak: - Götürün bu beceriksizi Bir damdan aşağı fırlatın! diye gürlemiş Gümüş Gözlü Dev de oradaymış Öyle üzülmüş, öyle üzülmüş ki sormayın Cellatlar koşup gelmişler Nazlı Çiçeği kınalı saçlarından tutup sürümüşler Gümüş Gözlü Dev'in gözlerinden yaşlar süzülmüş Kimselere belli etmeden dışarı çıkmış Cellatlara yetişmiş Önlerinde diz çöküp yalvarmış: - "Ne olur kardeşimi serbest bırakın Annem onun yokluğuna dayanamaz Benim başka kardeşim yok ki" diye ağlamış Cellatların taş kadar katı yürekleri hiç yumuşamamış - Hükümdarın emrine karşı gelemeyiz! diye cevap vermişler Gümüş Gözlü Dev, hemen kardeşini fırlatacakları damın dibine inip beklemiş Cellatlar kardeşini itip aşağı atmışlar Gümüş Gözlü Dev bir top gibi aşağı düşen kardeşini kurtarmak içjn kocaman kollarını açmış Kızcağız bütün hızıyla kucağına düşmüş Yere yuvarlanmışlar Gümüş Gözlü Dev altta kalmış Nazlı Çiçek biraz sonra toparlanıp kalkmışFakat Gümüş Gözlü Dev hâlâ upuzun yatıyormuşGümüş gibi parlak gözleri yarı açıkmış Yüzündemutlu bir görünüm varmış Nazlı çiçek O'nun öldüğünü anlayınca: - Benim için kendini feda etti Bir daha Kaf Dağı'na O'nun kadar iyi kalpli ve fedakar hiç kimse gelemez diye ağlamış, ağlamış |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinGÜZEL VE ÇİRKİN Bir zamanlar zengin bir tüccar varmış Üç kızı olan bu tüccarın kızlarının ikisi son derece bencilmiş Ama üçüncüsü, yani adı Güzel olanı hem iyi hem de sevgi doluymuş Bir gün tüccar, gemilerinin şiddetli bir fırtınada battığı haberini almış Zavallı adam varını yoğunu kaybetmiş, geriye bir tek kasabadaki küçük evi kalmış Açgözlü iki kardeş bu durumdan hiç hoşlanmamışlar Yatakta yatmak ve oflayıp puflamaktan başka bir şey yapmaz olmuşlar Evin bütün işleri Güzel’e kalmış Bir zaman sonra tüccar kayıp gemilerinden birinin limana ulaştığını duymuş Haberin doğru olup olmadığını öğrenmek için yola çıkmadan önce kızlarına, dönüşte size ne hediye getireyim, diye sormuş Açgözlü iki kardeşin neşeleri hemen yerine gelmiş “Elbiseler ve mücevherler!” isteriz demişler “Peki ya sen Güzel?” diye sormuş tüccar “Bir gül O bana yeter,” demiş Güzel Birkaç gün sonra tüccar evine dönmek üzere üzgün üzgün yola koyulmuş Yine yoksulmuş, çünkü son gemiden ona kalan paraları da dolandırıcılara kaptırmış Akşam karanlığı bastırırken bir ormana varmış Orman hem karanlık, hem de soğukmuş Şimşekler çakıyor, rüzgâr yerden karları havalandırıyormuş Uzaklardan kurtların uluma sesleri geliyormuş Tüccar nereye gitiğini bilmeden atıyla birlikte karların üzerinde bata çıka saatlerce yol almış, derken birden ileride pencerelerinden dışarı parlak ışıklar sızan son derece güzel bir şato görmüş Ama bu çok garip bir şatoymuş, çünkü şöminelerinde harıl harıl ateş yanmasına, bütün odaları gün gibi aydınlık olmasına rağmen ortada kimsecikler yokmuş Tüccar seslenmiş, seslenmiş, ceap veren olmamış Sonunda, beklemenin bir anlamı olmadığını anlayınca, atını ahıra bağlamış ve salondaki uzun masanın üzerinde hazır bekleyen yemeği yemiş Sonra bir yatağa yatıp uyumuş Sabah uyandığında onun için bırakılmış yeni giysiler bulmuş yanıbaşında Aşağıda da güzel bir kahvaltı onu bekliyormuş “Bu şato, bana acıyan iyi kalpli bir periye ait herhalde,” demiş tüccar “Ona bir teşekkür edebilseydim keşke” Tüccar şatodan ayrılırken, bahçedeki gülleri fark etmiş ‘Hiç yoksa Güzel’e verdiğim sözü yerine getireyim,’ demiş içinden Güllerden birini koparmış Ama koparır koparmaz müthiş bir kükremeyle inlemiş her yan Çalıların arkasından korkunç görünüşlü bir canavar çıkmış Öylesine korkunçmuş ki, tüccar neredeyse korkusundan bayılacakmış “Seni değer bilmez adam!” diye kükremiş Canavar “Hayatını kurtardım! Seni besledim, giydirdim! Sen kalkmış güzel güllerimi çalıyorsun Hemen ölmeyi hak ettin!” Tüccar Canavar’ın karşısında diz çökmüş “Gülü kızlarımdan birine götürecektim efendim,” demiş “Ben efendi falan değilim, bir Canavar’ım,” diye hırlamış yaratık Sonra tüccarın tepesine dikilmiş “O değerli kızlarına gelince Git, sor bakalım onlara, hayatına karşılık içlerinden biri gelip benimle birlikte yaşar mı? Bu teklifimi kabul eden olmazsa, üç ay içinde öleceksin” Tüccar gün ışığıyla aydınlanmış ormanın içinden, üzgün bir şekilde atını sürüp evine dönmüş Evde iki bencil kız kardeş babalarının başından geçen korkunç maceraları dinlerken kıllarını bile kıpırdatmamışlar Babaları onlara giysi ve mücevher getirmedi diey küplere binmişler Ama Güzel onlar gibi yapmamış “Baba, izin ver ben gideyim,” demiş hiç tereddüt etmeden “Tabii sen gideceksin, suç senin,” demiş kardeşleri “Gül isterim diye tutturmasaydın, Canavar babamızı öldürmeyi düşünmeyecekti” Üç ay geçince tüccar şatoya Güzel’le birlikte gitmiş Her şey orayı ilk gördüğü gibiymiş: etrafta yine kimsecikler yokmuş, sofra hazırmış Yemeklerini yemeyi bitirdiklerinde Canavar ortaya çıkmış Güzel korkusundan tir tir titremeye başlamış, çünkü Canavar babasının anlattığı kadar korkunçmuş, hatta daha da korkunç! “Buraya kendi isteğinle mi geldin?” diye sormuş Canavar “Evet,” demiş Güzel “O zaman baban sabah olunca buradan gidecek ve bir daha buraya hiç gelmeyecek” Sabah olup da babası gidince Güzel tek başına kalmış Önce bir süre ağlamış, ama sonra gördüğü rüyayı hatırlayıp biraz olsun rahatlamış Rüyasında bir peri, “Üzülme, babanın hayatını kurtarmak için gösterdiğin bu cesaret karşılıksız kalmayacak,” demiş ona ‘Belki de bu yaşama alışırım,’ diye düşünmüş, neşesi yerine gelmiş azıcık Bahçede dolaşmış, güllere bakarken içi hüzünle dolmuş Sonra şatonun içini gezmiş Oda kapılarından birinin üzerinde adının yazılı olduğunu görünce çok şaşırmış Kapıyı açıp içeri bakmış Oda tam istediği gibi döşeliymiş, kitaplarla, müzik aletleriyle doluymuş ‘Canavar beni burada rahat ettirmeye çalıştığına göre, bana zarar vermez herhalde,” diey düşünmüş Güzel Sonra bir kitap almış eline Kitabın üzerinde altın yaldızla, “Sevgili Kraliçem Her isteğin emirdir benim için,” diye yazıyormuş “Şu anda babamı görebilseydim keşke!” demiş Güzel yüksek sesle Bunu der demez odanın öte ucundaki aynada babasının görüntüsü belirmiş Böylece Güzel’in yalnızlık duygusu ve ev hasreti biraz olsun geçmiş O gece yemekte Canavar ortaya çıkmış “Seni izlememe izin verir misin Güzel?” diye sormuş “Buranın sahibi sizsiniz,” demiş Güzel “Hayır,” demiş Canavar “Şatom senin emrindedir İstersen hemen giderim” Canavar bir an duraksamış “Yalnız bir şey soracağım Beni çok mu çirkin buluyorsun?” Güzel ne diyeceğini bilmemiş önce Sonra başını kaldırıp Canavar’a bakmış “Bunu söylemek istemezdim, ama doğruyu söylemem gerek Evet, çirkin buluyorum,” demiş Güzel, yemeğini bitirince Canavar, “Benimle evlenir misin?” diye sormuş “Hayır Canavar, asla,” demiş Güzel Canavar derin bir iç geçirirken çıkardığı ses, tüm şatoda yankılanmış Her gece saat dokuzda Canavar konuşmak için Güzel’in yanına geliyormuş Güzel, gün geçtikçe Canavar’a alışmaya başladığını fark etmiş Hatta geç kaldığında onu merak bile ediyormuş ‘Keşke,’ diyormuş, ‘bu kadar çirkin olmasaydı! Keşke ikide birde bana evlenme teklif etmeseydi! Çünkü Güzel, Canavar’ın, evlilik teklifini geri çevirdiğinde çıkardığı o sesten çok korkuyormuş Canavar bir gün, “Beni sevmeyebilirsin ama, beni bırakıp gitmemeye söz vermelisin,” demiş Her günü birbirine benzeyerek üç ay böyle geçmiş Derken bir gün Güzel aynada babasının hasta olduğunu görmüş Hemen Canavar’a babasına bakmak için eve gitmek istediğini söylemiş “Gidebilirsin, Güzel,” demiş Canavar “Ama geri dönmezsen kederimden öleceğimi biliyorsun, değil mi? Korkarım ki, babanın yanında kalmak isteyeceksin ve dönmeyeceksin Ama eğer fikrini değiştirir de dönmek istersen, yüzüğünü yatağının yanındaki sehpaya koyman yeterli Sabah olduğunda şatomda açacaksın gözlerini” “Bir hafta sonra döneceğim, söz,” demiş Güzel Ertesi sabah Güzel, babasının evinde, kendi yatağında açmış gözlerini Babası onu karşısında görünce çok sevinmiş, kendini daha iyi hissetmiş O gün öğleden sonra, kısa süre önce evlenmiş olan kız kardeşleri babalarını ziyarete gelmişler Eve geldiklerinde babalarının biricik kızını karşılarında görünce kıskançlıktan ve öfkeden çatır çatır çatlamışlar “Dinle!” demiş iki kardeşten biri “Ona bir oyun oynayalım Burada bir hafta daha kalmasını sağlayalım O zaman Canavar gelip onu öldürür” Bağırıp çağırıp onu kötülemek yerine, iki kardeş gözlerine soğan sürüp Güzel’in karşısına yaşlı gözlerle çıkmışlar ve ondan ayrılmak istemedikleri için ağladıklarını söylemişler Güzel bir hafta daha kalmaya söz vermiş Çok geçmeden Güzel, Canavar’ı babasını özlediği kadar özlediğini fark etmiş Bir gün rüyasında Canavar’ı şatonun bahçesinde kaskatı ve cansız yatarken görmüş Uyandığında, ‘Benim yaptığım düpedüz acımasızlık!’ diye düşünmüş Hemen yüzüğünü parmağından çıkarıp, başucundaki sehpanın üzerine koymuş Sabah gözlerini Canavar’ın şatosunda açmış O günün akşamı Canavar’ı beklemiş Saat dokuz olmuş Canavar gelmemiş Dokuzu çeyrek geçmiş, ortalarda yok Birden endişe içinde koşa koşa şatodan bahçeye çıkmış Canavar bahçede boylu boyunca yatıyormuş ‘Onun ölümüne neden oldum!’ diye düşünmüş Güzel Hemen ona sarılmış Canvar’ın kalbi hâlâ atıyormuş! “Artık dönmezsin diey düşündüm Yemeden içmeden kesilip ölmeye hazırlandım,” demiş Canavar fısıltılı bir sesle “Ama ben seni seviyorum Canavar!” demiş Güzel “Seninle evlenmek isityorum” O anda tuhaf bir şey olmuş Birden sanki şato daha bir güzel, daha bir ışıltılı hale gelmiş Güzel bir süre etrafına bakınmış, sonra tekrar Canavar’a çevirmiş başını Fakat Canavar yerinde yokmuş Yattığı yerde şimdi genç ve yakışıklı bir prens duruyormuş “Ben Canavar’ı istiyorum,” diye ağlamaya başlamış Güzel Prens bu sırada ayağa kalkmış “Canavar benim,” demiş “Kötü bir peri bana büyü yapmıştı Beni yüzüne bakılamayacak kadar çirkin bir yaratığa dönüştürmüştü Bana benimle evlenmek istediğini söylemeseydin, hayatımın sonuna kadar öyle kalacaktım” Prens Güzel’i şatoya götürmüş Şatoda Güzel, babası ve rüyasında gördüğü iyi periyle karşılaşmış “Gösterdiğin cesaretin ödülünü aldın,” demiş iyi peri Güzel’e Peri sihirli değneğini sallamış Birden şatodaki herkes Prens’in topraklarında bulmuş kendini Orada halk coşku ve alkışlarla karşılamış Prens’i Çok geçmeden Güzel ve Canavar evlenmişler Düynanın gelmiş geçmiş en mutlu Prens ve Prenses’i olmuşlar --->: Masallar05 Çocuklar İçin frmacil sayfa 2iki --->: Masallar05 Çocuklar İçin |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinHANSEL VE GRETEL Bir zamanlar Hansel ve Gretel adında iki kardeş varmış Anneleri onlar daha bebekken ölmüş Odunca olan babaları, anneleri öldükten birkaç yıl sonra tekrar evlenmiş Oduncunun yeni karısı hali vakti yerinde bir aileden geliyormuş Ormanın kıyısında virane bir kulübede oturmaktan ve kıt kanaat yaşamaktan nefret ediyormuş Üstelik üvey çocuklarını da hiç sevmiyormuş Hansel ve Gretel çok soğuk bir kış gecesi, yataklarına yatmış uyumaya hazırlanırken, üvey annelerinin babalarına, “Çok az yiyeceğimiz kaldı Eğer bu çocuklardan kurtulmazsak, hepimiz açlıktan öleceğiz,” dediğini duymuşlar Babaları bağırarak karşı çıkmış “Tartışmaya gerek yok,” demiş karısı “Ben kararımı verdim Yarın onları ormana götürüp bırakacağız” “Endişe etme,” diyerek kardeşini teselli etmiş Hansel “Evin yolunu buluruz” O gece Hansel geç saatlerde gizlice dışarı çıkmış ve cebine bir sürü çakıl doldurmuş Sabah olunca, ailece ormana doğru yürümeye başlamışlar Yürürlerken Hansel cebindeki çakılları kimseye fark ettirmeden atıp, geçtikleri yolu işaretlemiş Öğle üzeri babalarıyla üvey anneleri onlar için bir ateş yakmışlar ve hemen geri döneceklerini söyleyip ormanın içinde yok olmuşlar Tabii geri dönmemişler Kurtlar etraflarında ulurken tir tir titreyen Hansel ve Gretel ay doğana kadar ateşin yanından ayrılmamış Sonra ay ışığında parlayan çakılları izleyerek hemen evin yolunu bulmuşlar Babaları onları görünce sevinçten havalar uçmuş Üvey anneleri de çok sevinmiş gibi davranmış ama aslında kararını değiştirmemiş Üç gün sonra onlardan kurtulmayı tekrar denemek istemiş Gece, çocukların odasının kapısını kilitlemiş Bu sefer Hansel’in çakıl toplamasına izin vermemiş Ama Hansel zeki bir çocukmuş Sabah ormana doğru yürürlerken, akşam yemeğinde cebine sakladığı kuru ekmeğin kırıntılarını yere saçıp arkasında bir iz bırakmış Öğleye doğru üvey anneleriyle babaları çocukları yine bırakıp gitmişler Onların geri dönmediklerini görünce, Hanse ve Gretel sabırla ayın doğup yollarını aydınlatmasını beklemişler Ama bu sefer geride bıraktıkları izi bulamamışlar Çünkü kuşlar bütün ekmek kırıntılarını yiyip bitirmişler Bu defa çocuklar gerçekten de kaybolmuşlar Ormanda, üç gün üç gece, aç açına ve korkudan titreyerek dolanıp durmuşlar Üçüncü gün, bir ağacın dalında kar beyazı bir kuş görmüşler Kuş onlara güzel sesiyle şarkılar söylemiş Onlar da açlıklarını unutup kuşun peşine düşmüşler Kuş onları tuhaf bir evin önüne getirmiş Bu evin duvarları ekmekten, çatısı pastadan ve penceleri şekerdenmiş Çocuklar tüm sıkıntılarını unutmuşlar ve eve doğru koşmuşlar Tam Hansel çatıdan, Gretel de pencereden bir parça yiyecekken içeriden bir ses duyulmuş: “Evimi kim kemiriyor bakiim?” Bir bakmışlar kapıda dünya tatlısı yaşlı bir teyze “Zavallıcıklarım benim,” demiş kadın, “girin içeri” İçeri girmişler ve hayatlarında hiç yemedikleri yiyecekleri yemişler O gece kuş tüyü yataklarda yatmışlar Fakat sabah her şey değişmiş Yaşlı kadın dikkatsiz çocukları tuzağa düşürmek için evini ekmek ve pastadan yapmış bir cadıymış meğer Hansel’i saçlarından tuttuğu gibi yataktan kaldırmış ve onu bir ahıra kilitlemiş Sonra da Gretel’i sürüye sürüye mutfağa götürmüş “Kardeşin bir deri bir kemik!” demiş cırtlak bir sesle “Ona yemekler pişir! Onu şişmanlat! Eti budu yerine gelince ağzıma layık bir yemek olacak! Ama sen hiçbir şey yemeyeceksin! Bütün yemekleri o yiyecek” Gretel ağlamış, ağlamış, ama çaresiz cadının söylediklerini yapmış Neyse ki Hansel’in aklı hâlâ başındaymış Gözleri pek iyi görmeyen cadıyı kandırmaya karar vermiş Cadı şişmanlayıp şişmanlamadığını anlamak için her sabah Hansel’in parmağını yokluyormuş Hansel de parmağı yerine bir tavuk kemiği uzatıyormuş ona “Yok, olmaz Yeterince şişman değil!” diye bağırıyormuş cadı Sonra da mutafa gidip Gretel’e daha fazla yemek yapmasını söylüyormuş Bu böyle bir ay sürmüş Bir gün artık cadının sabrı taşmış “Şişman, zayaf fark etmez Bugün Hansel böreği yapacağım!” diye haykırmış Gretel’e “Fırına bak bakalım hamur kıvama gelmiş mi!” Korku içinde yaşamasına rağmen Gretel’in de Hansel gibi hâlâ aklı yerindeymiş Cadının onu fırına iteceğini anlamış “Başımı fırına sokamıyorum! Hamuru göremiyorum!” diye sızlanmış Cadı elinin tersiyle Gretel’i hızla kenara itmiş ve başını fırına sokmuş Gretel bütün gücünü toplayıp yaşlı cadıyı fırının içine itmiş, sonra da arkasından kapağı kapamış Hansel böylece kurtulmuş, ama hâlâ eve nasıl gideceklerini bilmiyorlarmış Tekrar ormana dalmışlar Bir süre sonra karşılarına bir dere çıkmış Bir ördek önce Hansel’i sonra da Gretel’i karşı kıyıya geçirmiş Çocuklar birden bulundukları yeri tanımışlar Hızla evlerine doğru koşmuşlar Onları karşısında gören babaları çok mutlu olmuş Sevinç gözyaşları içinde, onları ormanda bıraktıktan kısa bir süre sonra o acımasız üvey annelerinin ailesinin yanına gittiğini söylemiş Yaptıkları için üzüntüden nasıl kahrolduğunu anlatmış Babalarını bir sürpriz daha bekliyormuş Hansel ceplerinden, Gretel de önlüğünün cebinden cadının evinde buldukları altın ve elmasları çıkartmışlar Ailenin tüm sıkıntıları sona ermiş böylece O günden sonra da ömürlerini mutluluk içinde sürdürmüşler |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinKEDİ, GELİNCİK VE YAVRU TAVŞAN Yavru tavşanındı saray Bir sabah bayan gelincik zaptetti yavru tavşanın sarayını Vay kurnaz vay! ev sahibi evde bulunmadığından kolay oldu bu iş hemde pek kolay O gün şafakla çıkıp gitmişti tavşan Kırlar kekik kokuyordu, mis gibi kekik Bizimki yiyip içip mahzenine döndüğü zaman gelincik pencereye dayamıştı burnunu Tavşan orada görünce onu: "Hey, bayan, dedi, çıkınız hemen baba yadigarı evimden Yoksa haber yollarım bütün farelere" dedi Cevap verdi sivri burunlu gelincik: "Toprak onu ilk ele geçirenindir," dedi Savaşılmaya değerdi doğrusu "Ne tuhaf iş, dedi gelincik, burası bir krallık olsa bile, tapusunu şuna, buna, hatta bana değil de filanca oğlu falanca tavşana kim vermiş?" Falanca tavşan söz açtı geleneklerden: "Ben, dedi, ben, kanunen sahibim bu yere Burası babadan oğula kalır kanuna göre Böylelikle filandan kaldı falana falandan kaldı bana Sanki 'ele ilk geçirmek' kanunu daha mı iyi?" Gelincik, "uzatmayalım" dedi "Davamızı halletsin, gidip görelim de Samur'u" Keşiş gibi inzivada yaşayan bir kediydi Samur Yüzü gülerdi her zaman Evliya gibi bir şey, yağlı, tüylü, şişman Karışık işleri halletmekte de uzmandı Teklifi kabul etti tavşan İşte ikisi de kürklü beyin karşısındadır "Yaklaşın çocuklar, yaklaşın dedi Samur, artık ihtiyarladık da sağır oldum biraz sağır" Yaklaştı ikisi de çekinmeden Bizim sofu balık da tam vaktinde doğruldu, attı iki pençesini hemen davacıları yutup aralarını buldu İşte çok defa böyle hakemlik eder küçüklere büyükler |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinKELOĞLAN VE SİHİRLİ TAS Bir varmış, bir yokmuş Allah'ın kulu çokmuş Evvel zaman içinde bir Keloğlan varmış İhtiyar ve yoksul annesi, bu biricik oğlunu "Keloğlum,keleş oğlum" diye severmiş Günlerden bir gün Keloğlan annesinden izin alıp balık tutmaya gitmiş Belki bir kaç balık yakalarım Anacığımla pişirir, yeriz Aç karnımızı doyururuz" diye düşünüyormuş Irmağın kenarına gelip oltasını salmış Öğleye doğru kocaman bir balık tutmuş Pulları gümüş gibi parlak, gözleri cam gibi aydınlık, güzel mi güzel bir balıkmış bu Keloğlan balığın pullarını kazımış, karnını yarıp temizlemek istemiş Bir de ne görsün! Balığın karnı içinde kocaman bir tas durmuyor mu? Keloğlan bir sevinmiş, bir sevinmiş ki sormayın "Hem balığı götürürüm anama, hem tası" demiş Tası su ile doldurup balığı yıkamak istemiş Birden inanılmayacak bir şey olmuş Tastan boşalttığı sular altın olarak akıyormuş yere Keloğlan çok şaşırmış Bir kaç kere denemiş, hep altın akıyormuş tastan "Bu, sihirli bir tas galiba Hemen anama haber vereyim" demiş Evlerine koşmuş Sihirli tasa küpler dolusu suyu doldurup doldurup boşaltmış Suyu boşalan küplere de altınları biriktirmiş Artık ülke hükümdarı bile onun yanında fakir sayılırmış Keloğlan günler sonra büyük bir saray yaptırıp oraya taşınmış Kendisine hizmetçiler tutmuş Sevdiği ve istediği her şeyi alıyor, en güzel yemekleri yiyormuş Sonunda altınlarının çokluğu onu şımartmaya başlamış Gereksiz masraflara, lüzumsuz harcamalara girişmiş "Oğlum bu işin sonu kötü olabilir" diye öğüt vermeye çalışan anasını bile dinlememiş "Sihirli tas elimde, ne istersem yapabilirim" diyormuş Keloğlan'ın böyle kendini beğenmesi, şımarması ve hırsa kapılması, insanların ona duyduğu sevgiyi azaltmış Herkes "Eski hali bundan daha iyiydi Gözünü hırs bürüdü Keloğlan'ın" demeye başlamış Keloğlan bir gün daha çok altın elde etmek için, sihirli tasını eline alıp ırmağın kenarına gelmiş "Suyu tükenecek değil ya, bir saray da buraya yaptırayım " demiş Gurur ve kibirle tasını suya daldırmış Kıyıda biriken altınlar hırsını artırıyormuş Daha hızlı daha hızlı daldırmaya başlamış tası Artık altınlardan başka bir şey düşünmüyormuş Birden tas elinden kayıp suya düşmüş Keloğlan onu tutmak için eğilince kendisi de ırmağa yuvarlanmış Yüzme bilmediği için hızla akan ırmakta nerdeyse boğulacakmış Binbir güçlükle kenara çıkmış Kendisi suda çırpınıp dururken,biriktirdiği altınları da hırsızlar çalıp götürmüşler Artık tası bulmanın da imkanı kalmadığından ağlaya ağlaya annesinin yanına dönmüş Başına gelenleri anlatmış Yaşlı kadın: - Üzülme yavrum, demiş Hay'dan gelen Hû'ya gider Zaten, sen o tası alnının teri, elinin emeği ile kazanmamıştın Üstelik zenginlik seni iyice şımartmıştı Böylesi daha iyi oldu Hiç olmazsa kendini başkalarından üstün görme hastalığından kurtulursun" Keloğlan bu sözlerle teselli bulmuş Anasına hak vermiş O günden sonra da Sihirli Tası bir daha hiç anmamış |
Masallar 0.5 Çocuklar İçin |
10-19-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Masallar 0.5 Çocuklar İçinKIRMIZI BAŞLIKLI KIZ Bir zamanlar küçük bir kız varmış Annesi ona üzerinde kırmızı başlığı olan bir pelerin almış Kız bu pelerini çok seviyormuş ve nereye gitse onu giyiyormuş Bu nedenle de herkes ona Kırmızı Başlıklı Kız diyormuş Bir gün “Kırmızı Başlıklı Kız!” diye seslenmiş kızın annesi “Büyükannen hâlâ hasta Hadi giyin de, ona yaptığım şu çöreği götür” Kırmızı Başlıkıl Kız da elbisesini giymiş, üzerine kırmızı başlıklı pelerinini geçirmiş, başlığı çenesinin altında sıkıca bağlamış ve yola çıkmış “Tavşan Ormanı’ndaki yoldan ayrılma sakın!” diye seslenmiş annesi arkasından (Ormanın adı Tavşan Ormanı’ymış, ama içinde uzun zamandır bir tek tavşan bile yokmuş - neden olmadığını birazdan öğreneceksiniz) “Ayrılmam anne,” demiş Kırmızı Başlıkıl Kız Tam ormana girmiş, birkaç adım atmış ki, çalılıkların arasından bir ses duymuş Yola birden bir kurt fırlamış Kırmızı Başlıkıl Kız korkusundan az kalsın elindeki sepeti düşürüyormuş Fakat kurt hiç de öyle düşmanca görünmüyormuş “Nereye böyle küçük kız?” diye sormuş kurt “Büyükanneme gidiyorum,” demiş Kırmızı Başlıkıl Kız “Tavşan Ormanı’nın sonundaik ilk ev Büyükannemin sağlığı pek iyi deği Bu arada adım ‘küçük kız’ değil, ‘Kırmızı Başlıkıl Kız’ ” “Özür dilerim,” demiş kurt “Bilmiyordum Bak sana ne diyeceğim Ben bir koşu gidip Büyükannene senin yolda olduğunu haber vereyim Yalnız sakın yolda oyalanayım falan deme, olur mu? Başına bir şey gelmesini istemeyiz, öyle değil mi?” Kurt oradan hemen sıvışmış! Çünkü yakınlarda bir oduncu dolaşıyormuş Eğer kızı hemen orada yerse, oduncunun kızın yardımına koşacağını biliyormuş Kırmızı bAşlıklı Kız, çiçek toplayarak, kelebeklerin peşinden koşarak, kuş seslerini dinleyerek yolda ağır ağır ilerlerken kurt kestirmeden Büyükanne’nin evine varmış, kapıyı çalmış “Kim o?” diye seslenmiş içeriden yaşlı kadın Kurt sesini değiştirerek, “Benim, Kırmızı Başlıkıl Kız,” demiş “Çayın yanında yemen için sana çörek getirdim” “Kapı açık güzelim,” diye seslenmiş Büyükanne Kurt hemen içeri dalmış Öyle açmış ki! Günlerdir hiçbir şey yememiş Bu yüzden Büyükanne’yi çiğnemeden bir lokmada yutuvermiş Biraz sonra Kırmızı Başlıkıl Kız Büyükanne’nin kapısını çalmış “Kim o?” diye seslenmiş kurt yumuşak bir sesle “Benim, Kırmızı Başlıkıl Kız” “Kapı açık güzelim,” diye seslenmiş kurt “İçeri girebilirsin” Kırmızı Başlıkıl Kız bir an için tereddüt etmiş ‘Büyükannemin sesi ne kadar da garip böyle?’ diye düşünmüş Sonra büyükannesinin hasta olduğu gelmiş aklına ve kapının mandalını kaldırıp açarak içeri girmiş Kurt, Büyükanne’nin geceliğini giymiş, onun başlığını ve gözlüğünü takmış yatakta yatıyormuş Yorganı boğazına kadar çekmiş, içerisi karanlık olsun ve suratı fark edilmesin diye de perdeleri iyice kapamış “Elindekileri oraya bırak da yanıma gel canım,” demiş kurt Kırmızı Başlıkıl Kız çöreği yatağın yanındik küçük masanın üzerine koymuş, ama hemen kurdun yanına gitmemiş Çünkü Büyükannesi bir tuhaf görünüyormuş “Kolların neden bu kadar büyük Büyükanne?” “Seni daha iyi kucaklamak için!” demiş kurt “Kulakların neden büyük, peki?” “Seni daha iyi duyabilmek için!” demiş kurt “Gözlerin neden kocaman, peki?” “Seni daha iyi görebilmek için,” demiş kurt “Dişlerin neden sivri peki?” “Seni daha iyi yiyebilmek için,” demiş kurt Bunu söyledikten sonra kurt artık daha fazla kendine engel olamamış ve yorganı bir tarafa atarak yataktan fırladığı gibi Kırmızı Başlıkıl Kız’ı bir lokmada yutuvermiş Sonra da karnı doyduğu için keyfi yerine gelmiş ve uykuya dalmış Ama ne var ki kurt çok kötü horluyormuş Evin önünden geçen bir avcı onun horultularını duymuş Büyükanne’ye kötü bir şey mi oldu acaba, diyerek kulübeden içeri girmiş İçeri girer girmez de orada neler olduğunu hemen anlamış “Aylardır senin peşindeyim pis yaratık,” diye bağırmış avcı ve kurdun kafasına elindeki baltanın sapıyla vurmuş Sonra da önce Kırmızı Başlıkıl Kız’ı, sonra da Büyükanne’yi dikkatle kurtun içinden çıkarmış İkisi de sapasağlammış Büyükanne, Kırmızı Başlıkıl Kız’ın ona getirdiği çöreği afiyetle yemiş Kırmızı Başlıkıl Kız büyükannesine bir daha hiçbir kurdun sözüne kanmayacağına dair söz vermiş Eve dönerken tavşanların saklandıkları yerlerden çıktıklarını görmüş Tavşan Ormanı yine eskisi gibi tavşanlarla dolu bir orman haline gelmiş |
|