Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eser, ozetleri, temel, yüz

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Acımak-Reşat Nuri Güntekin

KİTABIN KONUSU:
Bir öğretmenin ,babasının günlüğünü okuyarak geçmişi ile ilgili doğruları bulması
KİTABIN ÖZETİ
Zehra kasabanın en tanınan kişisidirÇok iyi bir öğretmen olup sevilen birisidirFakat geçmişte yaşadılarından dolayı acıma duygusundan yoksundurBir gün Maarif Bey gelip bir mektup verirİstanbul’dan cağrıldığını ve babasının çok hasta olduğunu söylerAma o bunu kabul etmez Çünkü küçükken annesinin ,ablasının ve kendisinin başına gelen bütün olaylar hep onun yüzündendirBelli bir süre sonra baskıya dayanamazİstanbul’a gitmek üzere trene binerTrende hep babasının annesine ,ablasına bağırmasını,sarhoş sarhoş eve gelmesini düşündükçe ona nefreti artarÜstelik komşuları olan Necip Bey ve ablasının o kadar iyiliğine karşın onlarlada kavga etmiştirİstanbul’a gelipte verilen adrese gittiğinde yaşlı bir adam ve kadın onu beklerlOnlar babasının öldüğünü söylerlerOndan kalan birkaç eşya ve sandık verirlerAkşam uykusu gelmeyince kutuyu açarBirkaç eşya ve bir günlük bulurGünlüğü okumaya başlarGünlük babasının ilk memur olduğu yıldan başlarBirkaç yerden sonra tayini Diyarbakır’a çıkarBurda annesiyle tanışırHerkes onun kötü biri olduğunu söylemesine rağmen onla evlenir va kaynanasıyla İstanbul’a gelirBurda karısının ve kaynanasının kötülüklerini yavaş yavaş öğrenirKavga etmeye başlarlarÜstelik dolapları karıştırınca aşk mektupları bulurBu mektuplar komşusu Necip Bey’den gelmiştirBu olaya cok üzülür ve eve gelmemeye başlarNecip Beyle kavga eder ;işten atılırSadece iki kızı için yaşamaktadır artıkFakat annesi onu kızlarına karşı kötülemektedirAblası annesinin tutarsızlığından dolayı ölürDiğer kızının da aynı duruma düşmemesi için evden kaçırırBir yurda yerleştirirBelli bir süre sonrada karısı ve kaynanası ölürGünlük burada biterBu olaydan sonra Zehra çok pişman olurArtık bütün gerçekleri öğrenmiştirAyrıca acımayıda öğrenmiştir

KİTABIN ANAFİKRİ :Hayatımızda eş şeçimini çok iyi yapmalıyızEğer iyi şeçim yapamazsak ileriki hayatımızda başarılı olamayız
KARAKTERLER :
Zehra :Çok iyi bir öğretmendirÇok sevilmektedirFakat acıma duygusundan yoksundurBabasına karşı olan nefreti daha sonra acıya dönüşmüştür
Mürşit Efendi :Cok iyi birisi olup dürüsttürHerkese yardım etmeyi seven birisidirMemurluk mesleğine çok düşkün birisidirFakat yanlış eş seçiminden dolayı mahvolmuştur Kendine içkiye vermiş her şeyini kaybetmiştir
Annesi :Çok kötü birisi olup evlendikten sonrada kötülüklerine devam etmiştirÜstelik kocasını aldatmıştır
Anneannesi :O da kızının kurbanı olmuşturFakat ister istemez bir süre sonra kızının yanında yer almıştırDamadına kötülükler yapmıştır

ROMAN HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER :Kitap bize hayat dersi vermekle birlikte o zamanki durumuda göz önüne sermektedirKitap oldukça sürükleyici olup sıkmamaktadırDili ağır değildir

YAZAR HAKKINDA BİLGİ :
REŞAT NURİ GÜNTEKİN
1889 Yılında İstanbul’da doğmuştur ve1956 yılında Londra’da ölmüştür Ünlü roman, hikaye ve tiyatro yazarıdır İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat bölümü mezunudur Öğretmenlik, müfettişlik, milletvekilliği ve Paris Kültür Ateşliği gibi görevlerde bulunmuştur
Hikaye ve tiyatro türlerinde eser vermiş, olan Reşat Nuri , asıl şöhretini romanlarıyla ve bilhassa Çalıkuşu romanıyla yapmıştır Bu romanda ülkücü aydın bir genç kız tipi olan İstanbullu Feride, kültürlü, ahlaklı, fazileti ve şefkatiyle, önceleri kendisine birazda şüpheyle bakan bu insanlarla kaynaşmayı başarmıştır Bu bakımdan Çalıkuşu romanı, yazarını gölgede bırakan bir şöhret kazanmıştır Feride Anadolu’ya ışık götürecek genç öğretmen hanımlarının örnek tipi haline gelmiştir
Reşat Nuri, realist(gerçekçi) bir romancımızdırBatı’dan aldığı teknikle yerli olay ve şahısları anlatmıştır Memleketimizin çeşitli yerlerinde, toplumun çeşitli zümre ve tabakalarına mensup insanlar arasında geçen acı-tatlı hayat sahnelerini eserlerinde canlandırmıştır Canlı, renkli ve tesirli bir üslubu vardır Dili akıcı, temiz bir İstanbul Türkçesidir Eserleri görgü ve tecrübeye dayanmaktadır
Bütün büyük ve hakiki romancılar gibi, Reşat Nuri de gerek Anadolu gerçeklerine, gerekse üzerinde durduğu diğer mesleklere gerçekleri saptıran peşin hükümlü bir gözle bakmamıştır İnsanı insan olarak ele almış, objektif bir gözlem ve değerlendirmeye tabi tutmuştur
ESERLERİ: Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Acımak, Damga, Kızılcık Dalları, Eski Hastalık, Miskinler Tekkesi, Anadolu Notları 1-2, Yaprak Dökümü, Ateş Gecesi, Bir Kadın Düşmanı, Gökyüzü, Değirmen, Yeşil Gece, Olağan İşler, Gizli El, Haberlerin Çiçeği, Sönmüş Yıldızlar, Tanrı Misafiri, Kan Davası, Kavak Yelleri, Leyla İle Mecnun, Son Sığınak, Hançer, Hülleci, Bir Köy Öğretmeni, Balıkesir Muhasebecisi, Tanrı Dağı Ziyafeti, Eski Şarkı, Hz Muhammed’in Hayatı, Kahramanlar, Don Kişot, Yabancı, Atlı Adam, Bir Fakir Delikanlı, La Dam O Kamelya, Evham, Hakikat, İtiraf,


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Adı Aylin - Ayşe Kulin

1KİTABIN KONUSU : Bu kitap, kökleri Giritli Deli Mustafa Naili Paşaya kadar uzanan bir ailenin kızı olan Aylin DEVRİMEL ‘in fırtınalı yaşamının öyküsüdür

2KİTABIN ÖZETİ :
Lise yıllarında uzun boylu ve sıka bir kız olan Aylin zamanla güzelleşmiş ve bir gün Esma teyzesinin daveti üzerine Paris’te bir otelde buluşurlar otelde prens olduğu söylenen bir Arap’la tanışır ve bu tanışmanın sonunda prensle görkemli bir yaşantı için evlenir Prenses olur Ancak her şey düşündüğü gibi gitmez Prens Senusi doğu kültürü ile yetiştiği için batı kültürü ile yetişen Aylin’e ters gelmekte zamanla Aylin’in özgürlüğü kısıtlanmaktaydı evliliğe başladığı gibi sakin değil büyük bir kaçışla son buldu; yaz sonunda Aylin, ablası Nilüferle Cenevre ye gider Yaşamanın ideali olan tıp okumaya karar verir ve büyük uğraşlar vererek Neuchatel Üniversitesine kayıt yaptırır Okulun ilk yıllarında hayatında çok büyük değişiklikler yaparak, ihtişamlı hayatından sıyrılarak sade bir öğrenci olur Tek hedefi olan tıp fakültesini bitirmek için çok çalıştı daha sonra fizik ve kimya derslerinde yardımcı olan Jean-Pierre ile evlendi İki öğrencinin bu evliliği zaman içinde Aylin’in dış görüntüsünde olduğu kadar iç dünyasını da değiştirecektir Aylin Jean-Pierre ile birlikte yaşadığı günlerde tıp ilmi ile yakından tanışıp ufkunun penceresini o zamana kadar hiç bilmediği yepyeni bir dünyayı ardına kadar açacak peşinden koştuğu gerçek zenginliğin dış dünyanın görkemli vitrinlerinde değil de insanlığın iç aleminde bulunduğunu öğrenecekti Okul sonunda Jean-Pierre Nos Alamus’taki nükleer araştırma merkezinden geri çeviremeyeceği bir teklif aldı Aylin de New Rachel Hospital Medical Center’dan teklif aldı ; onların birbirlerine karşı olan sorumlulukları artık bitiyor müşterek hayatları bir yol ayrımına giriyordu Ellerinde bu evlilikten altı yıllık sağlam bir dayanışma ve derin dostluk duyguları ile dopdolu gençlik anıları kaldı sadece
Aylin çok ciddiye aldığı bu işine büyük bir heyecanla başladı New Rachel’de tanıştığı Afganistanlı genç meslektaşı Azim’in karısı 11 yaşından beri arkadaşı olan Zeynep TARZI çıktı Aylin, Zeynep ve Azim ile gittiği Afgan sefahati kokteylinde Paswak adındaki Birleşmiş Milletlerin Afgan esiri ile tanışır Paswak evli olmasına rağmen Aylin ile arasında duygusal bir bağ oluşmuştu Aylin o yılı aklı beş karış havada geçirdi Bütün vakitlerini beraber geçiriyorlardı Paswak bu yüzden önce Wall Dame’nin Birleşmiş Milletler genel sekreterliğine daha sonra 1974 yılında Hindistan sefirliğine tayini çıkmıştı
Aylin kaderin ağlarını onlar için giderek daha çileli iplerle örmekte olduğunu nihayet görmeye başladı; ya sevdiği adamı peşinde dünyayı adım adım dolaşacak ya da mesleğini ön plana alacaktı Tam meslek uğruna değmez derken Hastanede Psikiyatri bölümü şefliğine terfi etti Sonunda Aylin’in sağduyusu aşkına galip geldi Aylin gönlü yaralı bar kuşunu çok kısa bir süre oynadı sonra toparlandı ve işinin başına döndü Arkadaşı Azim’in vasıtası ile kendi meslektaşı olan Michel RAMODİSLİ ile tanıştı Michel’i çok etkileyici bulmadığı halde evliliğe giden ilk adımları Michel’in evinde attılar Daha sonra Aylin bu evlilikten deliler gibi çocuk istemeye başladı Aylin’in bu isteğine karşılık Michel dinine ve geleneklerine çok bağlı olduğunu doğacak çocuğun Yahudi kültürüne göre yetiştirilebileceğini söyledi fakat Aylin bunu bile sorun etmedi dinini değiştirmeyi göze aldı Aylin’e göre insanları dinlerine, ırklarına ve dillerine göre ayırmak çok saçma idi ona göre insan, insan olduğu için çok değerli idi onun insan sevgisini bir din veya ırk engelleyemezdi Aylin çocuk yapma isteğinden 6 düşük yaptıktan sonra vazgeçecekti
Aylin meslektaş olduğu Michel ile her an beraberdi işyerleri bir, evleri bir kısacası bütün zamanları birlikte geçiyordu belli bir süre sonra birbirleri ile bu kadar çok birlikte olmaları Aylin’i çok sıkmıştı gün geçtikçe birbirlerinden kopuyorlardı ve bir gün Aylin kocasına haftanın belirli günlerinde birbirlerine izin vermelerini bugünlerde değişik insanlar ile çıkabileceklerini bunu sonucunda diğer insanlarda görecekleri eksiklikleri kendilerinde tanımlayıp birbirlerine ölümsüz sevgi ile bağlanacaklardı Fakat düşünülen olmadı Aylin yurt dışında olduğu günlerden birinde Michel bir arkadaşının evinde Barbara adında bir bayanla tanıştı ve bu tanışma evliliklerinin sonunu getirdi Aylin sıkıntılı bir zamanında vardığı karar sonucunda kocasını kaybettiği için hem üzgün hem de suçluluk duygusu içerisindeydi Bu sıkıntı ve üzüntü uzun sürmedi her şeyi bir kenara bırakıp mesleğinde ilerledi fakat bu ilerleme bile onu tatmin etmedi Bir süre sonra Amerikan ordusuna katılarak Körfez savaşında ruf sağlığı bozulan hastaları tedavi eden doktor olmayı düşündü bu nedenle Oklahoma’ya körfez savaşında zarar görmüş askerleri tedaviye gitti
Aylin Üniformasını ilk kez 1992’nin soğuk bir Ocak gününde giydi 9 Kasım 1992’de ordunun fiziksel aktiviteler sınavını yüksek bir puana kazanarak başarı sertifikası aldı Aylin ordudaki görevinde yine işine devam ediyor, hastalarına çare bulmaya çalışıyordu bir gün kendisine yeni bir hasta verildi bu kez hasta körfez savaşından sonra geldiği sivil hayata uyum sağlayamıyordu Bunun sonucunda hiçbir suçu olmayan bir çok sivili katletmişti
Aylin bu hastası üzerinde çalışırken Amerikan ordusunun askerlerini cesaretlendirmesi için verdiği ilaçların yan etkisi sonucu hastanın bu duruma geldiğini saptadı ve bu sonucu tez bir halde askeri yetkililere bildirdi Aylin’in verdiği bu sonucu askeri yetkililer daha önceden bildiğinden Aylin’in bu olayın üstüne gitmemesini istediler ve onu uyardılar Aylin bu sessizliği sindiremeyerek sözleşmesinin bitmesinin ardından Albay rütbesindeyken ordudan ayrıldı
Ordudan ayrılmasından sonra 19 Ocak 1995 Perşembe günü evinin bahçesinde o sabah evini temizlemeye gelen hizmetçisi tarafından kendi arabasının altında ölü bulundu Zengin, ünlü ve saygın insanların yaşadığı mahallede yerel polis ve yerel yöneticiler mahallenin adını polisiye bir olaya karıştırmamak için dosyayı apar topar denebilecek bir hızla kapattılar teşhis ise “Freak Accident” yani Garip bir kaza idi
“… Yükseltilmiş sahnede kapağı açık maun bir tabut duruyordu uzun bir sıra oluşturan insanlar tabutta yatan albay üniformalı Amerikan subayını selamlayıp içlerinden dua veya veda ederek tabutun başından ayrılınca yanan yürekleriyle gelip salondaki koltuklarda yerlerini alıyorlardı Herkes etrafa hakim olan ordu düzeninin saygınlığını kutsar gibi sessizce ağlıyordu … Katafalkın üstünde dört bir yanı rengarenk çiçeklerle donanmış tabutta yatan kişi, bir askerden çok, oraya bir film çekimi için öylece uzanıvermiş bir Hollywood yıldızını andırıyordu Bu albay üniformalı Amerikan subayı bir Türk kadınıydı

3KİTABIN ANA FİKRİ: Bir insanın azimle çalışınca başaramayacağı hiçbir şey yoktur

4KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :

Aylin,genç,güzel,çalışkan ve azimli bir Türk kızıHedeflerine ulaşmak için her türlü fedakarlığı göze alıyor
Michel,yakışıklı,dürüst aynı zamanda da Aylin’in meslaktaşıdırAylin ile evlenir

5KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Yazar,Aylin’in başarılarla dolu hayatını oldukça açık bir dille ve gayet akıcı bir üslupla anlatmıştırOkunmaya değer bir kitaptır

6YAZAR HAKKINDA BİLGİ :
AYŞE KULİN
Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı Uzun yıllar televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü 1984 yılında yayınlandı Bu kitaptaki “Gülizar” adlı öyküyü, Kırık Bebek adı ile senaryolaştırıldı ve bu sinema filmi 1986 yılının Kültür Bakanlığı Ödülü’nü kazandı 1986’da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları Derneği’nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü kazandı 1996 yılında Münir Nureddin Selçuk’un yaşam öyküsünün anlatıldığı Bir Tatlı Huzur adlı kitabı yayınlandı Aynı yıl, Foto Sabah Resimleri adıl öyküsü Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, bir yıl sonra aynı adı taşıyan kitabı Sait Fait Hikâye Armağa’nı kazandı 1997’de yayınlanan Adı; Aylin adlı biyografik romanı ile, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi 1998 yılında Geniş Zamanlar adlı öykü kitabı, 1999’da İletişim Fakültesi tarafından yılın romanı seçilmiş olan Sevdalinka ve 2000’de yine bir biyografik roman olan Füreya yayınlandı
KİTAPLARI;
Güneşe Dön Yüzünü (1984)
Bir Tatlı Huzur (1996)
Adı; Aylin (1997)
Geniş Zamanlar (1998)
Sevdalinka (1999)
Füreya (2000)


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Ago Paşa'nın Hatıratı - Refik Halit Karay

1-KİTABIN KISA ÖZETİ:
Kitap kısa kısa hikyelerden oluşmuşturkitabın birinci hikayesi ise kıtabın ismi olan “AGO PAŞA’NIN HATIRATI”dır
Ago Paşa,herkesin isminden dolayı yanıldığı gibi bir insan değil aksine bir papağandırZamanında bir kuşçu dükkanında eğitilmiştirOrada sahibi tarafından konuşmayı öğrenmiştir
Ago Paşa’nın sahibi ona o zamanda neler yasak değilse onu öğretirdi ve o da bunu söylerdiİnsanlar da onu merakla dinlerlerdiAma herşeyin bir sonu vardırVe kuş bunu anlayamazBu sefer yine aynı şeyi söylemesine rağmen bu yasaklanmştırBunun üzerine bu sefer sahabi polislerle uğraşmak zorunda kalırO zaman sahibi onu tavan arasına saklarOlaylar geçtiğinde de ona bu sefer ne söylemesi gerekiyorsa onu öğretirdi
Ona ilk önce “yaşasın padişahımız” öğretilmiştiBu yasaklanana kadar sahibi ve o mükemmel bir hayat sürmüşlerdiAma bu cümle de yasaklandığında yine büyük bir tehlike yaşamışlardıDaha sonra “yaşasın hürriyet”öğretilmiştiYine ilk önceleri herkes şaşırmış,kuşun söylediklerine şaşıyorduSonra bu cümle yüzünden bu sefer “ittihat ve terakki cemiyeti”ne girmişlerdiOrada “yaşasın ittihat ve terakki” diyerek yüzlerce kişiyi başına topluyor ve onların verdiği şeyleri yiyorduGün geçti bu da yasaklanmıştıBu sefer “yaşasın şeriat” öğretilmiştiGörenler bu kuşun kendi dillerine uygun olduğunu düşünerek yine ona yiyecekler veriyorlardıSonra bu da yasaklanınca “yaşasın Mahmut Şefket Paşa” öğretilmiş ve bunu haykırıyorduBu yüzden Hareket Ordusu erkanından birine satılmıştıİlk önceleri orada da rahat içindeydiBir gramofondan:
Kimdir onlar?Kimdir onlar?
Hareket Ordusu!
öğrenmiştiDaha sonra sokaktan geçen bir lahana turşucusunun taklidini yaparak bunu
Kimdir onlar?Kimdir onlar?
Hareket Ordusu!
Lahana turşusu!
çevirmiştiSonra bunu dedi diye onu oradan atmışlardı
Bu böyle devam etmiştiAgo Paşa öğrendikleri yüzünden ne acıklar çekmiş ve neler neler ile ödüllendirilmiştiEn sonunda yeni bir cümle öğrenmiştiBu “yaşasın Kuvayı Milliye”idiDaha sonra bu da yasaklandıArtık bunlardan iyice sıkılmıştıÇünkü ne öğrettiyseler önce onu rahat ettiriyor sonra cezalanmasına neden oluyordu
2-KİTABIN KONUSU:Bir papağanın öğrendiklerinin başına neler getirdikleri
3-KİTABIN ANAFİKRİ:Herşeyi sadece zamanına göre değil biraz da ileri düşünerek yaşamalıyız
4-OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Ago Paşa:Öğrendikleri yüzünden başına gelmeyen kalmamış olan bir papağan
5-KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:Kitap, zamanında nelerin olup bittiğini anlatan güzel bir kitaptır
6-YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:

REFİK HALİT KARAY

1888′de İstanbul’da doğdu 18 Temmuz 1965′te İstanbul’da yaşamını yitirdi Vezneciler’de Şemsü’l-Maarif ve Göztepe’de Taş Mektep’te öğrenim gördü Özel ders aldı Galatasaray Lisesi ve Hukuk Mektebi’ni yarıda bıraktı Maliye Merkez Kalemi’ne katip olarak girdi 1908′de Servet-i Fünun’da ve Tercüman-ı Hakikat’te çalışmaya başladı Son Havadis adıyla bir gazete kurdu, 15 sayı yayımladı Fecr-i Ati Topluluğu’na katıldı Kalem adındaki mizah dergisinde de “Kirpi” takma ismiyle (müstear) siyasi mizah yazıları yazdı Mahmud Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik’te sürgün hayatı yaşadı 1918′de İstanbul’a döndü Robert Kolej’de Türkçe öğretmenliği yaptı Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleleri yayımlandı Damat Ferit Paşa’nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katıldı Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919) İzmir’in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttu İstanbul’un düşman işgalinden kurtarılışının ardından 1922′de Beyrut’a kaçtı 1938′de affın çıkmasından sonra yurda döndü Ölünceye dek yazılarını sürdürdü


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Akşam Güneşi - Reşat Nuri Güntekin

ROMANIN ÖZETİ:
Necati küçük yaşta annesini ve babasını kaybedene kadar ailesiyle birlikte Büyükada’da yaşar Amcası onu İstanbul’a yanına alır ve büyütür Amcasının iki kızı vardır Necati orta okulu bitirdikten sonra askeri okula girer Buradan mezun olduktan sonra amcasının yardımıyla Fransa’ya askeri akademiye girer Fransa’da gönlünü epeyce eğlendirir Buradan mezun olduktan sonra İstanbul’a döner İstanbul’dan Şam’a tayini çıkar Şam’da sıkıcı iki yıl geçirdikten sonra Bulgaristan’a tayini çıkar Bu göreve gitmeden önce bir aylığına izin alır Amcasının yanına gider Burada amcasının büyük kızı, kocası ile sorunları yüzünden kendisini vurur ve felç olur Kızıyla birlikte babasının yanına taşınırlar Bu tatil sırasında Necati gönlünü komşu kızı Zehra’ya kaptırır ve kendisini beklemesini söyler
Necati Bulgaristan’a giderken bir Türk çetesi treni durdurur Necati’nin subay olduğunu anlarlar ve çeteye dahil ederler Bu Türk çetesi Rum çeteleri ile çatışmalara girerler Bir çatışmada Necati ağır yaralanır ve yolunu kaybeder Dört gün gibi bir süre terk edimiş değirmende kalır Birisi onu bu yerde bulur ve bir hastahaneye götürür Değirmende kalırken çok kan kaybeder ve yarası mikrop kapar Doktorlar, Necati’ye bundan sonraki yaşamında heyecan yaşamamasını, eğer çok heyecanlanırsa öleceğini söyler İyileştikten sonra hastahaneden ayrılır ve İstanbul’a amcasının yanına döner İstanbul’a gidince durumu Zehra’ya açıklar ve ondan ayrılır Necati’nin amcası görev sırasında ölmüştür ve yeni haberi olur Nilgün, Necati ile ilgilenir ve ona bakar Bir süre sonra Nilgün, Necati ile evlenir Hastalığından dolayı düzenli bir hayat sürmek için babasından miras kalan Büyükada’daki çiftliğe yerleşir Bir süre sonra Leyla çifliğe ziyarete gelir Leyla büyümüş ve genç bir kız olmuştur Necati ve Leyla çiftlikte gezerler, ata binerler, beraber dolaşırlar Bu sırada birbirlerine bağlanırlar Ve bir gün baloda Leyla ile dans ederken aşırı heyecanlanır ve ölür
ROMANIN ANA DÜŞÜNCESİ:
Hayat herzaman umduğumuz gibi gitmeyebilir, fakat değişikliklere kendimizi hazırlamalıyız
4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
NECATİ; gençliğini dolu dolu yaşamış, istegiği herşeyi yapmıştır Geçirdiği hastalıktan dolayı eski hareketliliği kalmamıştır
LEYLA; sevecen, çok güzel bir kızdır Gönlünü genç yaşta Necati’ye kaptırır
NİLGÜN; yardımsever ve iyi kalpli bir kızdır Necati’ye çoçukluğundan beri aşıktır, fakat bunu söyliyemez
ROMAN HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Olaylar başlangışta akıcıdır, fakat sonlara doğru okuyucuyu fazla etkileyememiştir Eserde yabancı tamlamalar kullanılmasına rağmaen, anlaşılır bir dille yazılmıştır
ROMANIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ ni bitirdi (1912) Bursa’ da başladığı (1913) öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etti Milli Eğitim müfettişi (1931), Çanakkale milletvekili (1933-43), Paris Kültür Ateşesi ve emekli (1954) oldu, kanser tedavisi için gittiği Londra’ da öldü İstanbul’ da Karacaahmet Mezarlığı’nda gömülü
ROMANLARI;
Gizli El(1922),Çalıkuşu(1922),Damga(1924),DudaktanKal be( 1925),Akşam Güneşi (1926),Bir Kadın Düşmanı (1927),Yeşil Gece (1928),Acımak (1928),Yaprak Dökümü (1930),Kızılcık Dalları (1932),Gökyüzü (1935),Eski Hastalık (1938),AteşGecesi (1942),Değirmen (1944),Miskinler Tekkesi (1946),HarabelerinÇiçeği (1953),Kavak Yelleri (1950),Son Sığınak (1961),KanDavası (1955)
HİKAYE KİTAPLARI;
Tanrı Misafiri (1927),Sönmüş Yıldızlar (1927),Leyla ile Mecnun (1928),Olağan İşler (1930)


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Aldatacağım - Esat Mahmut Karakurt

1 ROMANIN KONUSU
O zamanların ünlü bir muharirinin başından geçen olayları anlatmaktadır
2 ROMANIN ÖZETİ:
Macit isimli bir muhariri bir gün kitap yazarken bir bayan ararBu bayan Macit’e kocasının onu aldattığını ve o da aynı şekilde kocasını aldatmak istediğini söylerBu aldatma işini de onunla icra etmek istediğini ifade ederMacit ilk önce bunun bir oyun olduğunu ve bu bayanın onunla dalga geçtiğini zannederFakat kadının konuşmasıyla onun ciddi olduğunu anlar ve kadının teklifini kabul ederKadın onu emin olduktan sonra tekrar arayacağını söyleyip telefonu kapatırBu görüşmeden sonra Macit’in içine kurt düşerBu ona hazırlanmış bir tuzak olduğu hakkında şüpheye düşerBir sonraki gün o kadın tekrar arar ve Macit’e hemen gelmesini söylerMacit hemen bir taksiye atlar ve kadını evine giderO akşam Macit Mualla’la birlikte olurSabah olduğunda Mualla Macit’e hemen evden gitmesini ,içinde kötü bir his olduğunu söylerBu olaydan bir iki dakika sonra Mualla’nın kocası yanında iki polisle eve gelirMacit’le karısını yatak odasında yakalarMacit çok kötü bir durumda olduğunu ve bütün hayatının bittiğini düşünürTam bu sırada Mualla’nın kocası Macit’i odaya çağırırBurada adam ona işlediği suçun cezasını okur ve bir kurtuluşu olduğunu söylerBu kurtuluşun onun rızasını alırsa olabileceğini söyler ve bir miktar para istediğini söylerBunun üzerine Macit çok sinirlenir ama parayı verir, dolayısıyla bu işten yakasını kurtarır Bu olaydan birkaç gün sonra Mualla Macit’in parasını geri getirirO günün akşamı kocasını öldürür Macit bu olayı gazeteden öğrenir,Mualla yargılanırken şöhretini kaybetme pahasına mahkeme salonuna giderDoğruyu söyleyerek Mualla’nın beş seneyle kurtulmasını sağlarBu beş sene boyunca Mualla’nın iyi geçinmesi için hapisaneye her ay para yollarMacit,Mualla’ya hapisaneden çıktıktan sonra ona evlenme teklif eder ve evlenirler
3 ROMANIN ANA FİKRİ
Zararın neresinden dönersek kardır
4 ROMANDAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Macit zeki ve başarılı fakat kendini çabuk kaptıran birisidirMualla,kendini kocasına köle etmiş , ahlaksız bir kadındırMualla’nın kocası,tamamen ahlak kurallarından yoksun birisidir
5 ROMAN HAKKINDA ŞAHSÎ GÖRÜŞLER:
Kısa olduğu için hemen bitebilecek bir kitapFakat edebi yönü çok iyi değil

6KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Esat Mahmut Karakurt, birbiri ardına yazdığı aşk ve macera konulu romanlarıyla, yaşadığı dönemin en çok okunan yazarlarından biriydi 1902 İstanbul doğumlu yazarın, iyi bir eğitim aldığını görüyoruz 1924 yılında Diş Hekimliği Okulunu, 1930 yılında ise Hukuk Fakültesini bitiren yazar, gazetecilik, öğretmenlik, milletvekilliği ve senatörlük görevlerinde bulunduktan sonra, 1977 yılında bir beyin kanaması sonucunda aramızdan ayrıldı


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Anadolu Notları - Reşat Nuri Güntekin

1 KİTABIN KONUSU : Bir Anadolu gezisindeki yaşanan olaylar

2 KİTABIN ÖZETİ : Kitap birçok kısa notlardan oluştuğu için içinde birçok olaylar vardır Bunlardan birkaçını sizlere anlatmak ve özetlemek istiyorum “Trende” adlı notunda trene bindiği andaki hissettiklerini yazıyor Trende en büyük zevk vagonda bir yolcunun olmamasıdır Bu yüzden her duruşta gelen yolcuya ! “Burada biri var Kantine gitti Şimdi gelir” diyerek onun gitmesini bekliyordu Bazen de uğurlamaya gelenleri yanına oturtturmak ve tren hareket edinceye kadar bekleyip daha sonra salıvermektir

Yazarın kullandığı en büyük taktik hasta numarasıdır Yüzüne bir tülbent bağlayıp, parmağıyla gözünün etrafına bir parça sigara külü bulaştırıvermiş Daha olmazsa “vallahi bilmem birader, bizim dayı yılancıktan öldü Bize de mi geçti nedir ?” diye konuşuverir Herifi koydunsa bul…

Şoför notunda da kamyoncunun bir yol boyunca karşılaştığı tuhaf olayları anlatmaktadır Yazarın en ilgisini çektiği olay yolda süregelen tel olayıdır Her arabada tel vardır fakat yolda aracı bozulduğunda araç durup beklerken, yayına gelen kamyoncu ona tereddüt etmeden telini verir Az ileride kendi aracıda bozulduğunda teli verdiğine pişman olur Yazarın titiz ve seçici olması yazdığı notlardan da belli oluyor Yatak çarşafları adlı notunda yazar, yatak çarşaflarına dikkat ediyor Hiçbir zaman kendi gözüyle görmediği çarşaf değişimi için görevliye başvurur ve bizzat değiştirir Ama bu onun için yine yeterli değildir İçinde “ya diğer yataktan çıkartıp getirmişse” diye bir ukte kalmıştır

Su onun için en önemli varlıktır Yanında ihtiyatte mutlak bir su bulunmaktadır Su bulunmazsa gidip maden suyu alıp onunla idare edermiş

“Yolda Hastalık” notunda ise, geçirdiği hastalığı kendi kendine geçirmeye çalışıyor Bilgili olmasına rağmen rezil olmamak için otele çekilip terlemek suretiyle hastalığından kurtulmaya çalışmaktadır

Tulüyat Tiyatrolarda yazarın kitabında 3 bölümde yer almaktadır Onun için tiyatronun kültür ve gelişme bakımından önemi büyüktür Fakat, köylere gelen tiyatrocular ve özellikle bayanların giyiniş tarzı köylü erkekleri kışkırtıyor ve köyle fitne yarattığı için genellikle tiyatrocular kovuluyordu Onun için otelde yalnız olarak yatmak huzur ve güvence vermektedir Fakat, son anda gelen davetsiz misafir onun rahatını bozar ve hiç tanımadığı kişiyle yatmanın verdiği tedirginlik onu rahatsız etmektedir
Fare adlı notunda da paranın ne denli önemli olduğunu ve onun için şantaj bile yapıldığını belirtmektedir

Son notu olan “Bir dost Tenkidine Cevap” adlı notunda da dostunun birinci kitaptaki eleştirilerine cevap veriyorlardı Dostu, ona bu hatıra türü notlarını roman metoduna kaçmış olduğunu belirtmiştir

3 KİTABIN ANA FİKRİ : Kısa olaylardan oluşan bu kitap ; Anadolu güzellilerini, yöre halkının yaşam tarzlarını anlatmakta ve “Çok gezen çok bilir” atasözünü doğrulamaktadır

4 KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : Kitaptaki olaylar, gerçekçi ve mantiki bir tarzdadır Olaylarda savunulan bir taraf yoktur

Yazar olayları kendi çıkarları doğrultusunda yazmış ve kimi zaman kendinin olaylarını, hastalıklarını ön planda tutmuş ve tasvirden kaçınmıştır Roman tarzı yazmasını da kısa notlarda açıkça belli eder

Köylüler, uyanık ve akıllı olduklarını tasvir etmiş ve göründüğü olmalarına rağmen bir takım hırslar-para gibi –onların şantaj yapmaya kadar götürmüştür

Kamyoncular, birlik ve beraberliğe düşkün insanlar olarak tanınmış ve kendi eksikliğini düşünmeden ve görmeden başkalarına yardım etmeyi kendilerine bir borç bilmiştir

Ayrıyeten birtakım kişilerin hala hurafelerden kurtulamadığı ve bu inançlarına devam ettiklerini görmekteyiz

5 KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER : İki kitaptan oluşan Anadolu Notları, notlarda ve anılardan oluştuğu için oldukça zevkli ve sürükleyici bir anlatım içermektedir Arkadaşlarımın da zevkle okuyabileceği bir kitap olup, herkese tavsiye ediyorum

6 KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ :
Reşat Nuri GÜNTEKİN : (1889-1956) İstanbul da doğmuş Edebiyat Fakültesini bitirmiş Liselerde öğretmenlik ve müdürlükler, Milli Eğitim Müfttişliği ve Paris Kültür Ataşeliği yapmıştır

Reşat Nuri GÜNTEKİNİN ESERLERİ :

1 Çalıkuşu Gökyüzü
2 Dudaktan Kalbe Değirmen
3 Akşam Güneşi Yeşil Gece
4 Acımak Olağan İşler
5 Damga Gizli El
6 Kızılcık Dalları Harabelerin Çiçeği
7 Eski Hastalık Sönmemiş Yıldızlar
8 Makineler Tekkesi Tanrı Misafiri
9 Yaprak Dökümü Kan Davası
10 Ateş Gecesi Kavaklı Yeller
11 Bir Kadın Düşman Leyla ile Mecnun
Son Sığınak

PİYESLERİ :

Hançer Balıkesir Muhasebesi
Hülleci Tanrı Dağı Ziyafeti
Çalıkuşu (NCumalı) Eski Şarkı
Bir Köy Öğretmeni Yaprak Dökümü


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Anahtar - Refik Halit Karay

1KİTABIN KONUSU:
Kitapta Kenan adlı kişinin karısının çantasında bir anahtar bulmasıyla başlayan olaylar ve sonunda bütün şüphelerinin boş bir kuruntu olduğu anlatılmaktadır
2KİTABIN ÖZETİ:
Kenan bir gün anahtarını kaybeder ve gururlu bir insan olduğundan bunu kimseye söyleyemez Habersizce karısının çantasından anahtarı alıp aynısını yaptırır Daha sonra evin kapısında denediğinde kapı açılmaz Olaylar böyle başlar Kenan hem karısı Perihan’a sormaya çekinir hem de kendi kendine devamlı şüpheler üreterek olayı git gide büyütür Kenan’ın içerisinde bulunduğu bu durum bir hastalıktır Artık çevresindeki bütün erkeklerden şüphelenmekte, belki de bu anahtar onlardan birinin evini açıyor diye kendini yiyip bitirmektedir Hatta bu durum karısını takip ettirmeye kadar varır Bir gün karısının sürekli gittiği bir arkadaşının oturduğu apartmana karısının eski kocası Vecdi’nin taşınmış olduğunu öğrenir Artık aklında tereddüt kalmamıştır Oraya gidip anahtarı Vecdi’nin evinde deneyecektir

Apartmana gelir ve merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başlar Fakat hastalığın verdiği rahatsızlıkla olduğu yere yığılır Daha sonra kliniğe kaldırılır ve tedavi görür Kenan’ın teyze oğlu Rüstem Perihan’a herşeyi anlatır Perihan kocasının böyle düşünmesine çok üzülür Bütün olan bitenlere bu yeni hayatlarının neden olduğunun farkındadır Eski yaşamları daha sade, daha güzeldir Kenan iyileşince anahtarın nereye ait olduğunu sorar Perihan onu eskiden yaşadıkları sessiz, sakin bir yer olan Osmonti’deki evlerine götürür Kenan çok şaşırır Perihan gittiği her yerden bir hatıra almayı adet haline getirdiği ve bu evi de çok sevdiği için oranın anahtarını gizlice saklamıştır Kenan bunu öğrenince çok utanır Daha sonra Perihan ve Kenan bu eve taşınırlar Perihan ayrıca hamiledir ve ikisi mutlu bir şekilde sosyeteden, kumarlı içkili ev partilerinden uzak hayatlarına devam ederler

3KİTABIN ANA FİKRİ:

İnsan sevdiği hele de hayatını bağladığı birinden asla şüphelenmemeli, hatta ona git gide daha da bağlanmalı; onu kaybetmemek için elinden geleni yapmalıdır

4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Kenan gururlu, kişiliğinden taviz vermek istemeyen birisidir Perihan, Kenan’ın karısı, nazik ve hoşgörülü ayrıca alımlı bir kadındır Vecdi, Perihan’ın eski kocası, gece hayatını ve kadınları çok seven birisidir

5KİTAP HAKKINDA ŞAHSÎ GÖRÜŞLER:

Perihan adlı şahsın eşine göstermiş olduğu hoşgörü, sevgi ve destek gerçekten örnek alınması gereken bir tavırdır Kenan’ın sergilemiş olduğu davranışlar da aksine kötüdür
6KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
1888 yılında Beylerbeyi’ nde doğan Refik Halid, “Galatasaray Sultanisi” ve “Mekteb-i Hukuk” da okumuştur Meşrutiyet sırasında gazeteciliğe başlamıştır “Fecri-Âti” edebiyat topluluğunun kurucularından olmuştur “ Kirpi “ adıyla taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttihat ve Terakki hükümetince Anadolu’nun çeşitli illerinde 5 yıl sürgüne gönderilmiş, ancak 1Dünya Savaşı’nın son yılı İstanbul’a dönebilmiştir Dönüşünde Robert Koleji’nde öğretmenlik, Sabah Gazetesi baş yazarlığı, ilk kez Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan Refik Halid, bu ara tanınmış “Aydede” mizah dergisini de çıkarmıştır 1938 ‘ de yurda dönen Refik Halid, çeşitli dergi ve gazetelerdeki günlük yazıları ve yirmi kadar romanı ile yaşamını sürdürmüştür

1871965 tarihinde İstanbul’ da ölen yazar; tekniği, dilinin güzelliği, taşlamalarının inceliği ve tasvirlerinin kuvveti ile ün yapmış, Modern Türk Edebiyatı’ nın temel taşlarından biri olmuştur


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Anamın Kitabı - Yakup Kadri Karaosmanoglu

KİTABIN KONUSU:Çocukluk yıllarında çok acı çekmiş bir çocuğun bu anılarının onu nasıl etkilediğini ve sonuçlarını anlatır
KİTABIN ÖZETİ :
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun belki bütün romanlarımın anahtarlarını verdiğim kitabım dediği “Anamın Kitabı”onun en önemli eserlerinden biridir Eserde, yazar çocukluk anılarından bahsetmekte, bunu yaparken de şuuraltı tekniğinden yararlanmaktadır İnsanın alınyazısının çocuklukta yazıldığını ve hangi yaşa girerse girsin, şuuraltında daima çocukluk kaldığını savunur
Yakup Kadri, Aydın ve Manisa’da hüküm sürmüş Karaosmanoğulları sülalesine mensuptur Yazar altı yaşına kadar babasının Mısır’daki İbrahim Paşa Konağına yerleşmiş ve İkbal Hanımla evlenene kadar burada yaşamıştır İkbal Hanımla evlendikten sonra Kahire’ye yerleşmiştir Daha sonra İbrahim Paşanın ölmesi nedeniyle Manisa’ya yerleşmiştir Eser, hayatının doğrudan doğruya bu bölümleriyle ilgilidir
Yazar babasını, çevresinde çok saygın bir kişiliğe sahip olmasına rağmen sevmez Babasının konuşma tarzı, hareketleri, konuşması ve bilhassa annesine karşı olan davranışları yazara çok ilkel gelir Nitekim babası eve geldiğinde önüne konulan terlikleri giydikten sonra annesini peşinden sürükler, kendisi ile ilgilenilmekte biraz gecikilse evi velveleye vererek huzursuzluk çıkartır
Yazarda geçmişe daima bir özlem vardır Lalasıyla Nil boyunca Ehramlara doğru ya da şehrin kalabalık caddelerine doğru yapılan gezintiler, hele babasıyla şehrin hayvanat bahçesi karakterindeki “Özbekiye Bahçesine” yaptığı araba gezintileri onun için tadına varılmaz saatlerdir
Mısır’daki bu ihtişam dolu çocukluk günlerini, altı yaşında geldiği Manisa’daki sıkıntılı günler takip eder Burada, okula giderken uyku sersemi kalkışını, eline “Amme Cüzzü” tutuşturularak sokak kapısından dışarı bırakılıverişini, kendisine kahvaltı olarak bir dilim kuru ekmekle bir topak tulum peyniri sunuluşunu hiç unutmaz Hele okula giderken yolun bozukluğu onun için işkence dolu saatlerdir
Okul hayatı ise ona göre pek verimsizdir Okulun doksanlık kapıcısı onu teneffüslerde rahat bırakmaz Sınıf hocası Mustafa Efendinin daima çatık ve kızgın suratı, okulun müdürü Hüseyin Efendinin şimşir sopası da onu rahatsız etmektedir Ama yazarı mektepten asıl yıldıran okulun pisliği ve mundarlığıdır Bu nedenle biraz utangaçlığından, bilhassada bu ağır koku yüzünden annesinin kendisine hazırladığı yemeği bile yemez, arkadaşlarına bırakır
Mısır dönüşü Karaosmanoğulları sülalesi kendilerine itibar göstermediğinden sıkıntılı günler yaşarlar Kendilerine babasının arkadaşı Hulusi Bey kucak açar Onun konağında önce misafir olarak birkaç gün kaldıktan sonra konağın yanındaki küçük evi kiralalar Bu evde yazarın ilk dikkatini çeken şey, evin arka kısmından kendisine çok yakın görünen Manisa Dağıdır Dağa baktıkça, dağdaki boz renkli kaya diz çökmüş bir deve gibi, buradaki inde aslan gibi görünür kendisine O dağdaki tabiat şekillerini iniş, yokuş, yar, oyuk, tepe masallardaki peri padişahının sarayındaki denizlere, kulelere benzer varlıklarmış gibi düşünür Sürekli olarak bu dağa gitmek ister Bir gün komşusunun oğlu Cemal ile oraya giderler Fakat beklediğini bulamaz, hayal kırıklığına uğramıştır
Çocukluğunda en derin, en ihtiraslı sevgisini tercih ettiği insan Afet Ninesidir Ninesi, Kadri Beyin küçüğü Nazif Beyi kaybettiğinden bu yana tek sevgisini torunu Yakup Kadiri’ye yöneltmiştir Ninesi onlarda kaldığı süreçte Yakup Kadri ondan ayrı yatmaz Hatta ninesi hastalandığında bile ondan ayrılamaz Hele ninesi kendi evine dönmeye kalsın; evde kıyametleri kopartır, günlerce ağlar, yemekten içmekten kesilir, evdekilere hayatı zehir eder
Babasının hastalığı da eserde geniş yer alır Babası hayatının son devresinde kendisini dünyadan iyice çekerek ahirete verir Seccadesinin başına oturarak saatlerce tespih çeker, on dakikada kılınacak namazları yarım saatte bitirir Yakup Kadiri’ye Kuran-ı Kerim öğretmeye çalışır Ama Yakup Kadri bunu hiç beceremez Yazarı bu derslerden evde bozulan antika saatler kurtarır Babası günlerce saatleri yapmaya çalışır ama muvaffak olamaz
Babası ölümüne doğru “Ramazanı Şerif” geliyor diye evin içinde çocukça bir sevinçle dolaşır Ramazanı mutlaka İstanbul’da geçirmek niyetindedir Fakat gidecekleri günün arifesinde babası ansızın hastalanarak yatağa düşer Hastalığı çok ağırdır, çok geçmeden ölür Yakup Kadiri’yi ölümden ziyade kardeşiyle birlikte komşusunun evinde geçirdikleri ayrılık geceleri etkiler Babasının cesedi önüne götürüldüğünde diğerleri gibi ağlamak istediği halde ağlayamaz
Çayırbaşı İlkokulunun, yazarın huyunun değişmesinde büyük rolü vardır Okuldaki çocuklar öyle yabanidir ki onu okula evin kalfası götürmektedir Kalfası teneffüslerde bile yanından ayrılmamaktadır Ancak bu vaziyet yazara ağır gelmektedir Buradaki çocuklar daima birbirleriyle kavga etmekte, çete savaşları yapmakta ve birbirlerine ağır küfürler savurmaktadırlar Yine bir gün böyle bir kavga esnasında kalfanın (kendisinden 5 –6 yaş büyük) kavgayı ayırmaması nedeniyle kızarak kalfasına ağza alınmayacak küfürler savurup, yumruklamaya başlar Bu nedenle kalfası onu bir daha okula götürmeye cesaret edemez Ancak yazar kendisinden daha büyük birini dövmenin verdiği gururla kendisine olan güveni yerine gelir
Bu olaydan haberinin olmadığını sandığı annesi ona küser Bunu bilmeyen Yakup Kadri, annesinin ilgisini çekmek ve annesinin sevgisini tekrar kazanmak için çeşitli muziplikler yapar, kendisini yaralar En küçük bir olayda bile üzerine titreyen annesi, bu olaylarda yanına bile gitmez Sonunda yazar, durumu anlayarak bir daha ağzına öyle sözler almayacağına söz vererek annesinden özür diler ve elini öper İşler yoluna girer
KİTABIN ANA FİKRİ:Aile bireyleri, çocukların gelişme döneminde onlara karşı daha sağdulu davranmalı,aile içindeki tutum ve davranışların onları nasıl etkilediğini fark etmelidir

KİŞİLERİN VE OLAYLARIN İNCELENMESİ:
Yazar : Çocukluğunda bir acı çekmiştir Bundan dolayı sessiz , sakin fazla konuşmayan bir yapıya sahiptir Duygusaldır Arkadaşlarıyla fazla konuşmaz
Yazarın babası:Çevresi tarafından sevilirFakat evde aile bireylerine karşı ilkel davranır Kılık ve kıyafetine özen gösterir Eskiye bağlı bir insandır
İkbal Hanım:Yazarın annesidir Güzel bir kadındır Fazla konuşmaz Çevresinde sevilir Sessiz, sakindir Olaylara mantığıyla yaklaşır İnsanları ayırt etmeden sever
Afet nine : Yazarın en sevdiği aile üyasidir Tatlı ve şirin bir hanımdır Yaşlıdır Eşini kaybettikten sonra tüm sevgisini torununa verir Neşeli bir hanımdır

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitap yaşanabilecek bir olayı dile için okuması insana hem zevk veriyor hem de insanın çocuk yetiştirirken karşılaşabileceğimiz olayları anlattığından akıcıdır Dili günümüze göre ağırdır Olay bağlantıları çok zor yapılır Okumaya değer bir kitap olduğunu düşünüyorum

YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:
21 Yüzyıl edebiyatının büyük romancısı 27 Mart 1889’da kahire’de doğdu Kurtuluş savaşı yıllarında Anadolu’ya geçti Emekliye ayrılınca verimli bir yazı hayatında başladıyazarlığını sürdürürken 13 Aralık 1974’te Ankara’da öldü Yazar, eserlerinde Türk toplumunun, Tanzimattan Atatürk Türkiye’si dönemi ne kadar olan yaşantısını anlatan hikaye,makale ve romanlar yazmıştır
ESERLERİ:
HİKAYE: Bir serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikayeleri
ROMAN: Yaban, Kiralık konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Ankara, Bir Sürgün, Hep O Şarkı
ANI : Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda
MONOGRAFİ: Atatürk, Ahmet Haşim


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Ankara - Yakup Kadri Karaosmanoglu

Kitabın Adı: ANKARA

Kitabın Yazarı : Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU

Yayın Evi : İnkılap

Basım Yılı : 1982

1-)Kitabın Konusu :
Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU’nun Ankara romanı ütopik bir romandır Bu romanda yazarın özlediği, özlemini çektiği geleceğin Ankara’sı dolayısı ile Türkiye’sidir
2-)Kitabın Özeti :
Cumhuriyet inkılabı ile birlikte Anadolu’nun yeniden dirilişi yeniden yapılanması gerekmektedir Bu yeni yapı üzerine acil bir şekilde bina inşaa edilmelidir Bunu yapacak olanlar ise dönemin idealist vatansever insanları olacaktır Ankara romanında ise bunu gerçekleştirecek idealist insanların verdiği mücadele anlatılmaktadır Bu idealist insanlar inkılap hareketini özümsemiş, milli şuura sahip karakterlerdir Bu insanlar hayat serüveni içerisinde karmaşık yollardan geçerek romanın son bölümünde bir araya gelirler Kendi hayatlarını geleceğin çağdaş, modern, öz benliği ile çelişmeyen maddi ve manevi varlığını kaybetmeyen, değerleri ile övünen yeni Türk toplumu yaratma mücadelesi içinde geçer
Ankara romanı üç bölümden oluşmaktadır;
Birinci bölüm : Sakarya savaşı öncesi ( 1922’ye kadar )
İkinci bölüm : Cumhuriyetin ilanını izleyen yıllar ( 1926’ya kadar )
Üçüncü bölüm : Cumhuriyet sonrasının 14 ve 20 Yılları (1937-1943’e kadar )
Bu üç bölümdeki olaylar yazarın her bölümde ayrı bir kişilik olarak karşımıza çıkardığı Selma Hanım’ın çevresinde geçer Selma Hanım’ın arayışı Ankara’nın arayışıdır Yazgısı Ankara’nın yazgısıdır Yaşamı da Ankara’nın yaşamıdır Selma Hanım’ın ilişki kurduğu erkekler ise birer simgedirler
Birinci bölüm: Kurtuluş Zaferi ile sonuçlanan, savaş yıllarındaki Ankara’yı kısa hatlarla açıklamaktadır Romanın kahramanı olan Selma Hanım hayatını bu üç bölümde üç ayrı erkekle geçiriyor Milli mücadele yıllarında bir banka şefinin karısıdır Kocası Nazif’le Ankara’nın yabancısıdır İstanbul’lu hanım için Ankara’da hayat tek düze ve sıkıcıdır, yoksulluklarla doludur Boş zamanlarında Hatice Hanım ve Halime Hanım ile sohbet eder Bu sohbetlerinde gündelik Ankara hayatını tüm çıplaklığı ile gözler önüne serer Daha sonraları Nazif Bey’in vekil arkadaşı Murat Beyle tanışırlar Bu sırada binbaşı Hakkı Beyle de tanışırlar Bu dönemlerde Hakkı Bey’in milli mücadele ruhu ve azmi kendisini fazlasıyla etkiler Bütün ümitlerin zafer’e bağlandığı, başka hiçbir şeyin ehemmiyetli olmadığı bu devirde, herkesin mütevazı bir hayatı vardır Yalnız kocası Nazif Bey’in milli davaya bir erkekten beklediği heyecan ve alaka ile bağlanmadığını gören Selma Hanım yavaş yavaş kocası Nazif Bey’den kopmaya başlar Erkân-ı Harp Binbaşı’sının fikir ve hareketlerine yakınlık duyar Birinci bölüm Selma Hanım’ın binbaşının cazibesine kendisini kaptırdığı bir zamanda sonuçlanır
İkinci bölümde Selma Hanım Nazif Bey’den boşanmıştır Bu bölüm zaferden sonraki Ankara’dır Selma Hanım eski binbaşı emekli Miralay Hakkı Bey’in karısıdır Ancak koşullar değişmiş değişen koşullar Cumhuriyet öncesinin kişilerini de değiştirmiştir Hakkı Bey ordudan, Murat Bey vekillikten ayrılmışlardır Vurguncu harp zengini şirket meclisi idarelerinde dolaşan, ecnebi gruplarla komisyon işleri yapmaya çalışan Hakkı Bey’in yeni yüzüyle karşılaşırız Hakkı Bey milli idealleri bir tarafa bırakmış, maddi refah içerisinde sadece kendi hesabına çalışan birisine dönüşmüştür Bu zümreye göre artık halkçılık diye bir dava kalmamıştır Bu bölümde halk ile bu zümre arasında nasıl doldurulmaz bir uçurum açıldığını, inkılabı böyle anlayanları, hep kendi lehlerine çekenlerin eleştirisi yer alır Selma Hanım yeni kocasından da uzaklaşır Bu sırada muharrir olan Neşet Sabit genç kadını görmek için onların bazı alemlerine iştirak eder Selma Hanım bu hayatın acılarını onunla paylaşır Binbaşı Hakkı Bey’den boşanır Bundan sonraki hayatında toplumsal hizmetlerin en değerlisi olan öğretmenlik görevine atılır
Son bölüm yazarın hayalindeki Ankara’dır Yazarın bu hayali Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Dönümü Bayramıyla başlar Gazi Mustafa Kemal’in Türk milletine hitabesi, bir devir başlangıcının, bir yeni sabahın ilk işareti gibi olmuştur Ankara’nın çehresi değişmiştir Bundan sonra egoist bir zümrenin zevkine ve menfaatine karşı şiddetli matbuat hücumu başlamıştır Halk evleri, Toplumsal Mükellefiyet Teşkilatı yeni hayatın odakları olmuştur Selma Hanım Neşet Sabit’le evlenmiş, bu iki insan yeni hayatın imar ve inşasında elele vererek büyük bir aşkla çalışıyor, yeni değerleri halk yığınlarına götürürler Harf İnkılabı, Tarih Cemiyeti, Yüksek İktisat Enstitüsü, Halk Evleri gibi daha bir çok alanda büyük atılımlar, büyük yenilikler gerçekleşir Selma Hanım ve Neşet Sabit fırsat buldukça Anadolu’nun muhtelif yerlerine seyahat eder, bu seyahatlerinde gördükleri yerlerin yeni çehresiyle karşılaşırlar Anadolu toprağı, suyu, kırı, bayırı, dağı, taşıyla eşsiz güzelliğiyle cennetten bir parça gibi tasavvur ederler, bundan doyumsuz bir haz alırlar Hele Pınarbaşı’nda düzenledikleri eğlencelerde halk ezgileri ve türküleri çalınır söylenir, sabaha kadar hoşça vakit geçirirler Roman yazarın bu tasavvuruyla son bulur
3-)Kitabın Ana Fikri :
Yeni kurulan bir devletin buhranlı dönemlerinde insanların kendi menfaatlerinden çok devletini ve milletini düşünmesi gerekirBu zor dönemin atlatılmasında her ferdin yürek yüreğe, el ele çalışması; engelleri, ne kadar güç olsa da, beraberce aşması gerekmektedir
4-)Kitaptaki Olayların ve Şahısların Değerlendirmesi :
Selma Hanım : İyi bir öğrenim görmüş, haksızlıklara boyun eğmeyen, vatansever, vatan sevgisi uğrunda oradan oraya koşan; hep bir şeylet arayan, aradığını bulamayan; azimli ve hoş görülü, halden anlar, olgun bir kişidir
Nazif Bey : İyi bir öğrenim görmüş banka şefidir Sessiz, sedasız, vatanından çok canını seven kişidir
Binbaşı Hakkı Bey : Milli mücadele yıllarında atılgan ve yiğit bir askerdir Milli mücadele bitince tavır ve hareketlerinde değişmeler olur Milli mücadele vurguncusudur, sömürücüdür, vurdumduymaz biridir
Neşet Sabit Bey : İyi bir öğrenim görmüş, genç bir yazardır Milli mücadelenin yanında yer almış, gönülden desteklemiş, inkılabın yanında canla başla çalışan; sorumluluğunu bilir, azimli, hoşgörülü, halden anlayan bir kişidir
Murat Bey : Kendisi Anadolu’nun bağrında yetişmiş, milli mücadelenin yanında yer almış, tutucu, kendi çıkarını herşeyin üstünde tutan bir insandır Milli mücadele vurguncusudur Milli mücadele sonunda zengin olmuş, harvurup harman savuran bir kişidir Ailesi ile Avrupa’ya kaçmıştır
Ömer Efendi ve Ailesi : Kültür düzeyleri düşük insanlardırKendilerinin ayıp saydıkları şeyleri başkaları yaparsa ayıp sayarlar Kendileri yaparsa olağan karşılarlar Tutucudurlar İş hayatında başarılıdırlar
Yıldız Hanım : Tiyatro sanatçısıdır
Şeyh Emin : Dini bir kişidir, tutucudur
5- )Kitap Hakkında Şahsi Görüşler :
Anlatımı güzel ve yalın bir kitap Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ki karmaşada, insanların tutum ve davranışlarının, kendilerini nasıl yansıttıkları hakkında örnekler sunuyor Türkiye’nin geleceği hakkında, o yıllarda ki endişeleri ve yapılanmayı aktarıyorOkunulması faydalı olacağını düşünüyorum
6-)Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi :
27 Mart 1889′da Kahire’de doğdu İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa’da başladı 1903′te İzmir İdadisi’ne girdi Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır’a döndü, öğrenimini İskenderiye’deki bir Fransız okulunda tamamladı 1908′de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirmedi 1909′da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı 1916′da tedavi olmak için gittiği İsviçre’de üç yıl kadar kaldı Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi 1921′de Ankara’ya çağrıldı ve bazı görevler verildi
1923′te Mardin, 1931′de Manisa milletvekili oldu Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü Kadro Dergisi 1932′de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934′te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı Daha sonra 1935′te Prag, 1939′da La Haye, 1942′de Bern, 1949′da Tahran ve 1951′de yine Bern elçiliklerine getirildi 27 Mayıs 1960′tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu 13 Aralık 1974′te Ankara’da öldü
ESERLERİ Roman: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panaroma, 2 cilt, Hep O Şarkı Hikaye Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikâyeleri Anı: Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl,


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Ankara Ekspresi - Esat Mahmut Karakurt

ROMANIN KONUSU :
Türk istihbaratçıları ve Alman ajanları arasında geçen bir casusluk öyküsü
ROMANIN ÖZETİ:
Türk ordusunun gözüpek istihbarat subaylarından Binbaşı Seyfi ile, Alman ajanları arasında İstanbul-Ankara hattında geçen bir casusluk öyküsü bu Dönemin güçlü devleti Almanya, Türkiye’yi de istila etmek istemektedir Bu amaçla, aralarında çok güzel bir kadın olan Frolein Hilda’nın da bulunduğu en gözde elemanlarıyla İstanbul’a gelirler Harekatın başlama parolası “Ankara Ekspresidir
Seyfi’nin görevi Almanya’nın faaliyetlerini durdurmaktır Seyfi ile Frolein Hilda ilk defe Alman hastahanesinde karşılaşırlar Seyfi hastahanenin bir cephane yeri olduğu haberini doğrulamak için doğum yapmak üzere olan bir kadınla hastahaneye yerleşmiştir Hilda ise bir kadın doğum uzmanı olarak hastahanede bulunmaktadır
Seyfi normal çevrede havaalanı yapan bir muteahhit olarak tanınmaktadır ve birçok ingiliz ile de tanışıklığı vardırAlman ajanlarının başında olan albay Seyfinin bir ajan olduğunu düşünüyor ve düşüncesinin doğrulanması görevini Hilda’ya veriyor Albay, Hilda ile Seyfi’yi Ankara Palas Otel’de buluşturuyor Hilda gördüğü adamın hastahanede ğördüğü kişi olduğunu anlayınca albayın düşüncelerinin doğruluğu ortaya çıkıyor
Bu arada almanlar kendi kamplarında yetiştirdiği askerlerini gizlice Türkiye’ye sokmaya çalışmaktadır Seyfi bu faaliyetleri engellemek için bir ihbar üzerine Karadeniz’de bir alman şilebini durduruyor ve askerlerin arasında Frolein Hilada’nın da olduğunu fark ediyor Askerleri gemiyle tekrar Almanya’ya gönderiyor fakat Frolein Hilda’yı esir alıyor Amacı daha önce Almanlar tarafından esir alınan bir ingiliz ajanını kurtarmaktır İngiliz ajanının karşılığında Hildayı serbest bırakır Bu arada Hilda Seyfi’ye delice aşık olmuştur
Takas bittikten sonra bütün Alman ajanları yakalanır ve Almanya’ya geri gönderilmek üzere bir tren tahsis edilir Alman albayı işlerinin bozulmasından dolayı Seyfi’ye büyük bir kin beslemektedir Almanya’ya gönderilmeden önce Hilda’dan Seyfi’yi öldürmesini ister Hilda gidecekleri akşam Seyfi’ye kendisini son bir kez görmek istediğini söyler ve Seyfi de bu teklifi kabul eder Hilda o gece Seyfi’yi öldürmek için eve gider fakat aşkından dolayı onu öldürmeyi birtürlü başaramaz ve Seyfi’den kendisini karılığa kabul etmesini ister Çünkü geri döndüğünde kendisinin öldürtüleceğinin düşünmektedir
Seyfi de Hildanın güzelliğinden etkilenmiş ve ona aşık olmuştur Hilda’nın teklifini kabul eder ve onunla evlenir
ROMANDAKİ OLAYLARIN ve ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Seyfi cok iyi Almanca bilen kültürlü ,zeki bir türk zabitidir ve çok yakışıklıdır
Hilda asil bir aileden gelen idealist ülkesine bağlı güzelliği göz kamaştırar bir bayandır
ROMANIN ANA FİKRİ
Türkler’in inatçı, cesur şerefine düşkün bir millet oluşu
ROMANINHAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Kitap, tasvirlerle süslenmiş olay örgüleri çok iyi düzenlenmiş ve aynı zamanda ilk casusluk romanı olmasından dolayı herkes tarafından zevkle onunacak bir kitap
YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:
ESAT MAHMUT KARAKURT
Esat Mahmut Karakurt, birbiri ardına yazdığı aşk ve macera konulu romanlarıyla, yaşadığı dönemin en çok okunan yazarlarından biriydi 1902 İstanbul doğumlu yazarın, iyi bir eğitim aldığını görüyoruz 1924 yılında Diş Hekimliği Okulunu, 1930 yılında ise Hukuk Fakültesini bitiren yazar, gazetecilik, öğretmenlik, milletvekilliği ve senatörlük görevlerinde bulunduktan sonra, 1977 yılında bir beyin kanaması sonucunda aramızdan ayrıldı
Esat Mahmut Karakurt’un yazdığı yıllarda, romancılığımızın birkaç koldan ilerlediği görülür Bir yanda milli edebiyat akımı temsilcilerinin, bir yanda toplumcu çizgideki yazarların ve son olarak aşk/macera temalarını işleyen romancılarımızın ard arda eserler verdiği bu dönemde, onun tercihi, cumhuriyet ideolojisine uygun aşk ve macera öyküleri yazmak olmuştu Tam anlamıyla ilk Türk casusluk romanı olan “ANKARA EKSPRESİ” ni de o yazmıştır
ESAT MAHMUT KARAKURT’un YAYINLANMIŞ KİTAPLARI:
VAHŞİ BİR KIZ SEVDİM 1926
ÇÖLDE BİR İSTANBUL KIZI 1926
DAĞLARI BEKLEYEN KIZ 1936
ALLAHAISMARLADIK 1936
ÖLÜNCEYE KADAR 1937
SON GECE 1938
KADIN SEVERSE 1939
İLK VE SON 1940
KOCAMI ALDATACAĞIM 1940
SOKAKTAN GELEN KADIN 1945
ANKARA EKSPRESİ 1946
BİR KADIN KAYBOLDU 1948
ÖMRÜMÜN SON GECESİ 1950
ERİKLER ÇİÇEK AÇTI 1952
SON TREN 1954
KADIN İSTERSE 1960


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Aşkı Memnu - Halid Ziya Uşaklıgil

· ROMANIN KONUSU: Bihter ve Behlûl arasındaki yasak aşkı anlatan bir romandır
· ROMANIN ÖZETİ: Olaylar Peyker ve Nihat Beyin evlenmesiyle başlar Peyker ve Bihter’in annesi Firdevs Hanım duldur ve Adnan Beye gizliden ilgi duymaktadır Ancak Adnan Bey Bihter’den çok hoşlanmaktadır Onunla evlenir Adnan Bey varlıklı , asil bir aileden gelmiştir Annesi bu evliliği hiç kaldıramaz Bir gün toplanıp pikniğe giderler, bütün aile oradadır Adnan Beyin yeğeni Behlûl Peyker’e dayanamaz ve onu ensesinden ateşli bir şekilde öper Peyker buna çok kızar çünkü kocasına çok bağlı birisidir Behlûl Bihter’e göz koyar Ondan çok hoşlanır, onun fiziki görünüşü Behlûl’u çıldırtma seviyesine getirir Bihter’in kendisinden hoşlanmasını sağlar ve o günden sonra her gece beraber olurlar Behlûl ve Bihter’in mektupları Nihal tarafından görülür Nihal bu olaya inanamaz çünkü Behlûlle evlenmeyi düşünmektedir Nihal’in tam mutluluğu düşündüğü bir sırada bu olayı öğrenmesi hayatını yıkmıştır Adnan Beyin bu olayı öğrenmesiyle her şey değişir Adnan Bey ve Nihal eskisi gibi beraber yaşamaya karar verirler Artık hayatlarında ne Behlûl ne de Bihter olacaktır
· ROMANIN ANA FİKRİ: Yasak bir aşk bir ailenin yıkımına neden olabilir, gerçekleri zamanında farketmek sevdiklerinin daha fazla üzülmesini engeller
· KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Bihter: Düzgün bir fiziğe sahip, çok güzel, erkekleri kolayca elde edebilen cazibeli bir kadındır Annesine karşı kin beslemektedir Adnan Bey: Bihter’in kocasıdır Orta yaşlı, varlıklı, iki çocuk babası, asil bir ailenin tek çocuğudur Nihal: Adnan Bey’in kızı Zeki, güzel ve çalışkan bir kişiliğe sahiptirBehlûl’e ilgi duymaktadır Annesinin ölümü onu derinden etkilemiştir Behlûl: Adnan Bey’in yeğenidir Kadınlara karşı özel bir ilgisi vardır Bu onda bir zaafiyet haline gelmiştir
· KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitaptaki olaylar belirli ve düzgün bir sıra izlediği için okuyucuda bir heyecan uyandırıyor ve kitaba bir sürükleyicilik kazandırıyor Kitapta kişilerin ruhi ve psikolojik tasvirlerine yer verilmiştir Ancak kitabın dilinde düzeltme olması itibariyle yalın ve sade bir hale getirilmiştir Fazla yabancı kelimelere yer verilmemiştir Kitap yazıldığı dönemin insan ve aile ilişkilerini aynen yansıtmaktadır

· ROMANIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:

HALİD ZİYA UŞAKLIGİL

Edebiyatımızın en önemli yazarlarından Halit Ziya Uşaklıgil, 1866 yılında İstanbul’da doğmuştu Bir süre Fatih Askeri Rüştiyesi’nde okudu 1896 yılında döndüğü İstanbul’da -dönemin etkin edebiyat hareketi olan- Servet-i Fünun topluluğuna katıldı Meşrutiyet’in ilanından sonra bir süre Darülfünün’da Batı edebiyatı dersleri veren Uşaklıgil, hükümet tarafından yurtdışı hizmetlere gönderildi Halit Ziya, 1945 yılında yine İstanbul’da öldü Çoğu edebiyat incelemecisi tarafından Türk romanının - gerçek anlamda- miladı kabul edilir Halit Ziya Onun başyapıtı “Aşk-ı Memnu” ise bugün bile roman tekniği açısından aşılmış değildir Halit Ziya, 150’den fazla hikaye ile altı romana imza atmış, tiyatro, şiir, hatıra, makale ve çevirileriyle arkasında altmış kadar kitap bırakmıştır Başlıca eserleri: Mai ve Siyah, Aşka Dair, Bir Ölünün Defteri, Aşk-ı Memnu, Ferdi ve Şürekası ve Hepsinden Acı

--->: Yüz TemeL Eser Ozetleri frmacil sayfa 2iki --->: Yüz TemeL Eser Ozetleri




Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Ataçağ - Cem Kapyalı

1 ROMANIN KONUSU:
Kitapta, birçok sorunlarla karşılaştığımız günümüz Türkiyesi ile Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde ve Cumhuriyet’in başlarında canla başla mücadele etmiş olan genç Türkiye arasında bir karşılaştırma yapılmaktadır

2 ROMANIN ÖZETİ:
Ataçağ, Can Kapyalı’nın 1905 ile 1938 yılları arasına koymuş olduğu addır Gerçekten de bu dönem, Anadolu’nun bağrında doğan yeni bir çağdır Artık “Hasta Adam” olarak kabul edilen; Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine yepyeni, çağdaş bir cumhuriyet kurulmuştur

Cem Kapyalı, bu kitapta olaylara farklı bir gözle bakıyor Özellikle günümüz insanının dünyaya bakış açısı ile Kurtuluş Savaşı’nı destanlaştıran genç kuşak arasında bir değerlendirme yapıyor

Osmanlı İmparatorluğu Mustafa Kemal Ataürk’ün; yetişme evresinde artık yitirilmiş bir devlettir Büyük devletler (İngiltere, Fransa, Rusya) bu pastayı paylaşma planlarıyla yıllarca süren savaşlarla önce Macaristan’ı elimizden almışlar, daha sonra da çeşitli dalavereler ve propagandalarla 600 yıllık imparatorluğun göz bebeği Balkanların bağısız hale gelmiş Balkan devletleri tarafından ist6ila edilmesine göz yummuşlardır

IDünya Savaşı yılları imparatorluğa son darbenin vurulduğu dönemdir Tabi ki; Enver Paşa ve kurmayları İmparatorluğu birçok hayalle de olsa geri almayı amaçlıyordu Bu uğurda Sarıkamış’da ve Suriye, Irak,Suveyş ve Yemen’de daha bıyığı terlememiş genç delikanlılar şehit oldu Mustafa Kemal Bey’in Ataçağ’ı başlattığı Çanakkale Zaferi’yle tüm dünyaya tekrar Türk’ün azim ve kararını gördü

Kurtuluş Savaşı; işgalci İtilaf Devletleri’nin doyumsuz isteklerinden ve Türk milletinin boyunduruk altına girmek istememesinden doğdu Türk insanı, büyük bir çaba ve önderinin yol göstericiliğiyle bu ateş çemberinden 1923 yılında; hem özgürlüğünü tüm dünyaya ilan ettiği Lozan Antlaşması’nı, hem de yepyeni, çağdaş bir cumhuriyeti doğurdu

Yıl 1996, kitabın yazıldığı tarih; Türk insanı Atalarının bıraktığı azmi ve kararlılığı kaybetmek üzere Ama halen Türk Ordusu’nun önderliğinde bir çağ devam etmekte: O da ATAÇAĞ…

3 ROMANIN ANAFİKRİ:

Geçmişimize bakarak öncelikle sistemimizi tekrar gözden geçirmeli ve yeni oluşumlarla, yeni anlayışlarla yepyeni bir demokrasi anlayışı oluşturmalıyız Yani Atatürk’ün bize 1938’de bırakmış olduğu çalışkanlık meşalesini tekrar yakmalı ve bu meşaleyle yeni ufukları aydınlatmalıyız

4 ROMANIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:

Can Kapyalı, 1929 yılında İstanbul’da doğdu Babası bir subaydı Ankara Üniversitesi Dil-tarih-coğrafya bölümünü bitiren Can Kapyalı birçok tiyatro eseri sundu 1996 yılında babasına ve ailesine ithafen Ataçağ adlı kitabını yazdı Halen Ankara’da oturmakta olan Can Kapyalı evli ve iki çocuk babasıdır

5 ROMAN HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Yazarın biz gençleri etkilemeyi bir uslupla kitabı kaleme alması beni çok etkiledi Özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarında dedelerimizin çektikleri acıları okumak beni heyecanlandırdı Bir anda Atatürk’ün yanında olmayı arzuladım O’nun emir subayı olarak bu tarihe mal olmuş savaşa katılmak benim tüm düşünce dünyamı değiştirebilirdi Savaşların içinde yoğrulmuş bir milletin, torunu olan bizler geçmişimize daha çok önem vermeliyiz Tarihimize sırt çevirmeyerek onu okumalı, ondan ders almalı ve gelecek kuşaklara güçlü, gelişmiş bir devlet bırakmak için çalışmalıyız


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Ateşten Gömlek - Halide Edip Adıvar

1) KİTABIN KONUSU:
İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatıyor
2) KİTABIN ÖZETİ:
İzmir’in işgalinde Yunanlıların, kocasını ve oğlunu öldürmeleri üzerine önce İstanbul’a gelen ve sahip olduğu Türklük şuuru ve mücadele azmiyle İstanbullu gençlerin bilinçlenmesini sağlayan Ayşe’nin uyandırdığı heyecana kapılan subaylar Anadolu’ya geçerler Çeteler düşmanla savaşmaktadır Bu savaşta Ayşe hasta bakıcı Peyami ise çeviricidir
Ayşe kendisini seven ve evlenme teklif eden İhsan’a cevabını ancak İzmir alındıktan sonra vereceğini söyler Peyami ise sevgisini Ayşe’ye açıklayamamaktadır Cephede İhsan şehit düşer, Ayşe de ileri hatlar giderek orada can verir Peyami ise kafasına aldığı kurşunla hastahanede ölür
Peyami’nin ölümünden sonra doktorlar Peyami’nin notlarını araştırarak Ayşe adında birisinin kolorduda görev yapmadığını ve İhsan isminde birinin de alay komutanı olmadığını fark etmişlerdir
4) KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Peyami: İzmir’in işgali sırasında cephede çevirici olarak görev yapar dışişleri memurudur Ayşe’yi çok sever Aynı zamanda çok duygusal bir kişiliğe sahiptir
Ayşe: Savaş zamanında cephede hasta bakıcılık yapar İzmir’in işgalinde milli mücadele ruhu içinde halkı bilinçlendirmeye çalışır Çok hırslı, çekici ve hoş bir bayandır
İhsan: Bir subaydır Sakarya savaşında şehit düşmüştür Ayşe’yi çok sever ve onunla evlenmek ister
5) KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap dil bakımından yalındır Yabancı kelimelere fazla yer verilmemiştir, akıcı bir dille yazılmıştır Bu romanda hem tarih hem de aşk konuları ustalıkla ele alınmıştır Esrarengizliklerle dolu her an diğer sayfasında ne olacakmış düşüncesiyle okunacak bir kitap Sonunda da yine okuyucuya yorum imkanı bırakarak bu özelliğini göstermiştir
6) KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Meşrutiyet ve cumhuriyet devirlerinin tanınmış edebiyatçılarındandır Kitap okumaya küçük yaşta başlayan Halide Edip ilk önce Tanin gazetesinde yazmaya başlamış ve daha sonraları bir çok gazetede roman, makale, sohbet ve hikaye türlerinde eserler vermiştir İlk romanlarında ferdi aşk temasını işlemiş, daha sonra belgeseldi ve sosyal romanlara önem vermiştir
Başlıca romanları: Sinekli Bakkal, Vurun Kahpeye, Kalp Ağrısı, Handan ve Ateşten Gömlektir
Başlıca hikayeleri: Dağa Çıkan Kurt, İzmir’den Bursa’ya, Harap Mabetler
Hatıra, tiyatro, çeviri ve fikir eserleri de vardır


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Baltacı Mehmet Paşa Ve Katerina - Murat Sertoglu

1)KİTABIN KONUSU:
Dillere derstan olmuş Baltacı Mehmet Paşa ve Çariçe Katerina’nın aşklarının iç yüzünü ve akıllara durgunluk veren entrikaları, kurnazlık ve güzelliğiyle birleştirerek, bir döneme imzasının atan Çariçe Katerina olağanüstü maceralarını anlatıyor
2)ESERİN ÖZETİ

Fakir bir çamaşırcı ve kötü yola düşmüş bir kadının kızı olan Katerina, Papaz Gluk’un evinde çamaşırcılığa başlar Gluk belli bir süre sonra Katerinayla ilişkiye girer Bu sırada Rusya ile İsviçre savaşa hazırlanmak üzereydiler İsviçreliler Katerina’nın bulunduğu şehre gelmişlerdi Katerina burada bir isviçre askerine hayran olur sonunda aşk doğar Bu arada Katerina askeril papazı idare etmektedir Papaz bundan şüphelenir ve sonunda evinde Katerina’yla askeri basar ve orada askeri öldürür ve evini yakar Korktuğu için Katerina’yla Rusya tarafına sığınmaya karar verir Rusya tarafına geçerlerken sınırda yüzbaşının birisi Katerina’ya el koyar papazıda Moskova’ya gönderir Kısa sürede Katerina ile yaşadığı aşk ortaya çıkınca Genaral Menkişof emanetine alır Katerina ile genaral gönül eğlendirir Genaral savaşı kazanmış olarak yurduna dönerken Katerina’yıda götürür Fakat karısından korktuğu için Katerina’yı en yakın arkadaşı ve hatta çarın en yakın dostu olan Genaral Şermiyetif’e verir O günden sonra Katerina’nın şansı açılır Başlarda ilgi çekmeyen kız bir anda herkesin gözdesi olur ve Çarın metresliğine ardındanda Rusya’ya çariçe olur
Bâzılarının “Deli” ve bâzılarının “Büyük” dedikleri Rusya imparatoru Birinci Petro, Moskof sürülerini vahşetten kurtararak memleketinde geniş ıslahat yaptıktan sonra, Osmanlı imparatorlarının payitahtı olan İstanbul şehrine göz dikmişti
Bu arzusunu tatmin için de yeniden teşkil ve en modern silâhlarla teçiz ettiği ordu gibi, mükemmel bir vasıtaya malikti Petro, bu ordunun başına geçerek, Tuna sahillerine doğru iniyordu Bir taraftan, bu yepyeni ve genç ordunun kendisine büyük bir zafer kazandıracağına kanaat getirmekle beraber, diğer taraftan da Balkanlardaki hristiyanlara güveniyor,bilhassa, şimdiki Romanya topraklarında kendisini karşılamak için on bin askerle, depolar dolusu erzak bulunuduğuna dair verilen teminata inanıyordu Haris imperator, güzide ordusunu bin an evvel zafere kavuşturmak için sabırzlanıyor, maiyetinde bulunan yerli ve ecnebi birçok tecrübeli generallerin:
Aman, haşmetmeap Pek acele etmiyelim Türklerin ve Tatarların birleşmiş kuvvetlerini lâyıkiyle keşfetmeden (ki 200000 kişi) ilerlemeyelim Sonra, İsveç Kralı XII Şarlı’ın mâruz kaldığı felâkete uğrarız, diye verdikleri nasihatlere kulak asmıyordu
Osmanlı ordusu, Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa’nın komutasında bulunuyordu ve kendisine iltihak eden Kırım süvarileri de dahil olduğu halde ordusunun mevcudu, Rusların üç mislini tecavüz ediyordu Fakat, Petro, Osmanlı ordusunun bu çokluğuna emniyet vermiyor, sadece kendi askerlerinin talim ve terbiyesine ve silâhların mükemmeliyetine güveniyorduPetro, bu güveninde haksız değildi Çünkü, iki ordu karşılaştığı zaman, Rus ordusu birkaç muvaffakıyet elde etmiş ve Obmanlı ordusuna bir miktar zaiyat verdirmişti Fakat, Baltacı Mehmet Paşa’nın basit askerî liyakatı, Petro’nun senelerce ve senelerce tahammül edilmez fedakârlıklara katlanarak elde ettiği modern askerlik malûmatına galebe etmiş, Rus ordusu Osmanlı ordusunun büyük bir maharetle kurduğu çember içinde mahsur kalmıştı
Petro, pek fena halde şaşalamış, etrafındaki çemberi paralayıp çıkmak için muhtelif yerlerden huruç hareketine kalkmıştı Fakat, esareti kabul etmekten başka bir çera kalmadığını görmüştü Bu vaziyet, Petro’yu çıldırtmış, hakikaten deli etmişti Sara nöbetlerine tutularak çadırındaki yatağa serildi… Zevcesi Katerina, onun başucundan ayrılmışordu Bir taraftan onun tedavisi ile uğraşırken diğer taraftan da:
__ Petri… Sakin ol, üzülme Seni bütün çarların fevkine çıkaran Cenabı Hak hiç şüphesiz ki, bu bâdireden de kurtaracaktır Diye, teselliye çalışıyordu Petro, son bir ümide kapılarak her şeyi göze aldı Ordusunun bütün eşyasını yaktırdı, son bir büngü hücumiyle muharasa çemberini yarıp çıkmayı kararlaştırmıştı Eğer yakasını Türklerin elinden kurtarabilirse tekrar hürriyet ve istiklâline kavuşacaktı Bu huruç hareketi, tamamiyle hazırlanmıştı Lâkin Katerina ile Petronun has müşaviri Şafiroff’un muvaffakiyet ümitleri pek azdı Bunlar başbaşa vermişler, kendilerince bir plân hazırlamışlardı

Bu plân gayet basitti Katerina’nın bizzat Baltacı Mehmet Paşa’yı ziyarete giderek, onunla pazarlığa girişmesinden ibaretti Nitekim Katerina, bu plânı zevci Petro’ya arzettiği zaman o büyük bir sevinçle zevcesinin ellerine sarılmış:
__ Katerina… Sen, hakikaten çok kıymetli bir kadınsın Ordununu çelik süngüleriyle halledemediği bir işi, kadınlık sihrinle halledeceksin Diye bağırmıştı Karar, o gece tatbik edildi Gece yarısına doğru, Katerina sırtına bir asker kaputu giydi, kaputun kukuletesini de başına geçirdi İçi en kıymetli elmaslarla dolu bir çantayı, imparatorun has müşaviri Şafirof’un eline verdi Önlerinde fener çekenh bir tercüman olduğu halde, Rus kıtalarının arasından geçti Gecenin zifiri karanlıkları içinden Baltacı ordusunun ileri karakollurı önüne geldi Bir fenerle üç karaltının geldiğini gören Türk ileri karakol nöbetçisi:
- Kimdir o? diye seslendi
Katerina’nın tercümanı bu saule:
- Zabitinizi çağırın Kendisine mühim söyleyeceklerimiz var Diye cevap verdi İleri karakol zabiti koşa koşa geldi bu defa tercüman ona yaklaşarak:
- Haşmetlu imparatorumuz hazretleri, kendisinin en yakından bir zatı tebdili kıyafetle kumandanınıza gönderdi Çok acele görüşmeleri lazım geliyor lakin bu konuşma, pek mahrem ceyeran edecektir, dedi Türk zabiti, koşa koşa Baltacı’nın çadırına gitti Ordu kumandanını uyandırarak meseleyi nakletti Baltacı, hiç beklemediği bu ziyarete hiçbir mana veremedi Çünkü, eğer Petro teslim olmayı teklif için haber göndermiş olsa, bu haberi getirecek olan heyetin gündüz gelmesi lazım gelirdi Buna binaen Baltacı, uzun bir düşünce geçirdi, sonra:
- Deli kafirin adamını getiriniz Diye emir verdi
Katerina, Şefirof’un elindeki çantayı geniş kaputunun altına aldı, Türk zabitini takip ettiler Osmanlı kıtalarınını çadırları arasından sessiz sedasız geçtiler ve Baltacı’nın çadırına girdiler Katerina çadıra girerken kaputu ve başlığı atmıştı baltacı bu muhteşem kadının imparatoriçe olduğunu hemen alnadı ve hayretler içinde kaldı Katerina’nın yalnız kalmak istediğini anlatan bir işaret üzerine Baltacı’nın verdiği emirle çadır boşaldı Baltacı henüz kendini toparlayabilmişti ki, kraliçe elindeki çantayı yere attı Baltacı’nın hayreti de artacaktı, çünkü, Katerina kendisine yaklaşarak, gündüz tercümanından öğrendiği cümleyi mırıldandı:
- Getridiğim elmaslarla ben seninim…Baltacı fena halde şaşalmıştı Bir müddet cevap verecek söz bulamadı Sonra bizzat çadırın kapısına kadar giderek, meşin perdeyi eliyle kapadı Katerina, bir saat kadar sonra, gene asker kaputu içinde harb hatlarından geçti gitti ve kocası imparatorun çadırına girdi Petro, büyük bir heyecan içinde zevcesini beklemekte idi Onu görür görmez: Ne haber? Dedi Büyük bir sevinç içinde kocasının boynuna sarılan Katerina, neşeli bir sesle:
-Kurtuldun Petri… Yarın, Şafirof’u, müzakere için paşaya göndereceğiz Diye cevap verdi
Ertesi gün Şafirof imparator tarafından Baltacıyla müracaat ederek sulh teklif etti Baltacı da, Katerina’nın o gece ziyaretinin hatırı için teklifi kabul ederek muhasara hattını geri çekti
Baltacı ordusunda bulunan ve Prut habrinini başından sonuna kadar cereyan eden hadiselere şahit olan Kırımlı Hacı Abdülgaffar isminde bir zat, “umdetut- tevarih” adında, Kırım hanlarına mahsus bir tarih yazmıştır ki, bu tarihin devlet girayhan faslında bu harp hakkında da mufassal malümat vardır harbin bu canlı şahidi taragfından yazılmış olan bu tarihte, Katerina ile Baltacı arasında geçtiği iddia olunan macera hakkında, ima ile olsun, bir tek cümle mevcut değildir Bu zatın rivayetine nazaran, Moskoflar beyaz bayrak çekiyorlar “- Aman…Elaman…” diye feryada başlıyorlar Yani, teslim olacakları için “Aman” istiyorlar… Baltacı bu vaziyeti görür görmez: “- Eylem başı kılıç kesmez, meşru değildir” diyor ve muhassara hattındaki kuvvetleri geri çekiyor Aynı zamanda düşmanın tesilm olamak istediğini Kırım Hanı Devlet Giray’a bildiriyor ” - Düşman ile, tekmil üzere barışalım” diye haber gönderiyor Fakat, Han, Baltacı’nın bu teklifini kabul etmiyor:
“- Moskof ordusu tamamiyle elimizdedir, onu imha edelim ve sonra Moskof diyarına yürüyelim, bur daha bu fırsat elimize geçmez” diye itiraz ediyor Fakat, Baltacı bu itiraza karşı : “- Eğer harbe devam edersek, düşmanı meyus ederiz ve o yeis halile can aşkına yitirerek Allah muhafaza etsin, başka türlü ahvalin zuhuruna sebebiyet veririz… Düşmanın teklifi büyük bir nimettir Hemen sulhe mübaşeret edelim Diyorsada Kırım hanı itiraza devam ediyor Baltacı hiddetleniyor ve Kırım hanına : “- Cevabınız Tatar umurunu bilirsiniz Devleti Aliyye’nin umuru ise bana tevdih edilmiştir diye haber görderdikten sonra Petro’nun yolladığı elçilerle müzakereye girişiyor müzakerenini birinci maddesi şu: Osmanlı Ordusu’nun harp masrüafını tazminat olmak üzere “hazineyi amireyi ve fire” vermek… Petro, gerek bu maddeyi ve gerek diğer maddeleri kamilen kabul ediyor, Katerina’nın bütün mücevherleri de dahil olmak üzere ordusunda bulunan ne kadar para varsa veriyor, bir müddet evvel zapt ettiği Azak kalesini de iade ediyor Osmanlı hududunda yaptırdığı kaleleri yıktırmaya da rıza gösteriyor ve diğer maddeleri de kamilen kabul ederek Prut Muahedenamesini imzalıyor ( meskur muahede Falksen muahedesi ismi altında biliniyor ve 1711 tarihinde yapılıyor ) Ancak bu sayede , Baltacının elinden yakasını kurtararak çıkıp gidiyor Artık, Türklerle harbe de cesaret edemiyor
Katerina Rusya’yaya döndükten sonra başka bir sevgili buluyor ve hayatını Çar Pedro aldatarak geçiriyor

3) KİTABIN ANAFİKRİ: Bu kitap bir genç kızın en alt seviyeden nerelere geldiğini gösteriyor Akıllı olanların bu dünyada daha iyi ve güzel yaşadığını görüyoruz
4)KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
KATERİNA: Kitabın baş kahramanı Akıllılğı ve güzelliğiyle gönülleri feth eden birisi Herkesi parmağının ucunda döndüren biri
ÇAR PEDRO: Deli ve açık görüşlü hiç bir şeyden utanmayan bir insan
BALTACI MEHMET PAŞA: Cengaver fakat yufka yürekli kadınlara karşı saygılı ve verdiği sözleri tutan birisi
5)KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitap her Türk gencinin okumasaı gerekne bir kitap Sürükleyici aynı zamanda hoş bir kitapÇariçenin olağanüstü maceralarını gördüğüm ve çok zevk aldığım bir kitaptır


Alıntı Yaparak Cevapla

Yüz Temel Eser Ozetleri

Eski 10-21-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yüz Temel Eser Ozetleri




Benim Adım Kırmızı - Orhan Pamuk

Romanını Özeti

1591 yılı kış ayları, İstanbul İki erkek çocuğu annesi güzeller güzeli Şeküre’nin kocası dört yıldır savaştan dönmemiştir Çocukluk aşkı, yeğeni Kara ise aşkını açıkladığı için evden kovulmuş ve ancak on iki sene sonra İstanbul’a dönebilmiştir Döner dönmez de hala çok sevdiği Şeküre ile evlenmenin yollarını arar
Babası ve iki çocuğu ile birlikte kalan Şeküre’nin gönlü hem Kara’da hem de kocasının kardeşi Hasan’dadır Şeküre’nin babası yani Kara’nın eniştesi Padişahın emri ile gizli bir kitap yaptırmaktadır Kitabın gizli Avrupai usuller kullanarak resmetmekten gelir Enişte Efendi Osmanlı sarayının ünlü nakkaşları Kelebek, Zeytin ve Leyleği kitabın nakışlarını yapmaları için görevlendirir Tezhibi de Zarif efendi yapmaktadır Koyu bir taassup içinde olan Erzurumlu Hoca Efendi ve taraftarları ise geleneklere ve dine aykırı bir şeyler çevrildiğini anlamıştır ve Zarif Efendi de bu düşüncededir Her gece kahveye toplanan nakkaşlar ve hattatlar bir meddahın resimlerle anlattığı sivri dilli ve Erzurumlu Hoca karşıtı hikayelerle eğlenirler Zarif Efendinin işlerine köstek olacağını anlayan nakkaşlardan biri Zarif Efendiyi öldürür Romanın geriye kalan kısmı katilin bulunmaya çalışması, nakışta üslup ve imzanın yeri, doğru ve batının yeri üzerine kahramanların düşünceleri ile örülüdür Böylece kitap bir çok eğlenceliği bir arada barındırmaktadır aslında…
Eski resim sanatının incelikleri ve düşünce yapısı ile ilgili türlü hikayeler ve bilgiler, eski; İstanbul’un dar sokaklarında gezintiler, bohçacı kadınlar, incili yastıklar, fıstık yeşili feraceler, kırmızı yelekler kuru kayısılı pilavlar, hoşaflar, tarhana çorbaları… Tabii bunun yanında kelle uçurmalar, gözlerine iğneler batıranlar ve daha türlü kan kokulu sahneler de mevcut Katilin kimliğini bulmaya çalışmak bile kitabın sonuna kadar yeterince oyalayıcı Osmanlı tarihi ve eski resim sanatı ile fazla ilginiz yoksa bazı bölümleri fazla uzatılmış ve tekrar edici bulabilirsiniz Bunu da romanın kusuru sayalım 470 sayfalık ince ince kurgulanmış bu romanın son sayfasını çevirip de kapağını kapattığınızda gül ve küf kokularıyla kaldırmadan önce gülümsediğinizi fark edeceksiniz
SONUÇ :

AKİTABIN ANA FİKRİ :

Hayatta karşılaşılabilecek her türlü olumlu veya olumsuz şartlar karşısında dahi yaşama ümidi ve sevinci kaybedilmemelidir

B KİTABIN HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :

“Benim Adım Kırmız” adlı kitap Orhan PAMUK’un diğer romanlarına göre farklı tarzda yazılmıştır Yazar kitabından “en renkli ve en iyimser romanım” diye bahsetmektedir

C KİTAP HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER :

Kitabın bazı bölümleri, Osmanlı Tarihi ve Eski Resim Sanatı ile özellikle ilgilenen personel için hariç, fazla uzatılıp, tekrar edici mahiyette olduğundan sıkıcı bulunabilir Lüzumsuz tekrarlar kaldırılırsa zevkle okunabilecek bir roman olabilir
Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır

DYAZARI BİYOGRAFİSİ

ORHAN PAMUK:
1952 yılında İstanbul’da doğduOrtaöğrenimini Robert Kolej’ de bitirdi Bir süre İstanbul Teknik Üniversitesi’ ne devam etti, daha sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Yüksekokulu’ndan 1977’ de mezun oldu
ESERLERİ
Karanlık ve Işık adlı romanıyla 1979 Milliyet Roman Yarışması’nda birincilik ödülünü Mehmet Eroğlu ile paylaştı Daha sonra Cevdet Bey ve Oğulları ( 1982 ) adıyla yayımlanan bu roman ayrıca 1983 Orhan Kemal Roman Armağanı’ nı da aldı İkinci kitabı Sessiz Ev ( 1983 ) ile 1984 Madaralı Roman Ödülü’ nü kazandı Bunu Beyaz Kale (1985), Kara Kitap (1990), Yeni Hayat (1994), Benim Adım Kırmızı (1998) izledi Gizli Yüz filminin senaryosunu yazdı Bu çalışmasını 1992 yılında kitaplaştırdı


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.