Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gögüs, hastalıkları

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



AKCİĞER ABSESİ

TEMEL BİLGİLER

TANIMLAMA: Çevre dokudaki enfeksiyona bağlı akciğer erimesi ile gelişen içi cerahat
ile dolu akciğer kaviteleri Genel gidiş ani başlayıcı ve ilerleyicidir
Genetik :
•Bilinen genetik geçiş yok
Görülme sıklığı:
• Bilinmiyor, oldukçanadir
Yaş:
• Genç erişkinler (16- 40 yaş); orta yaş(40- 75 yaş) da sık görülür
Cinsiyet:
• Erkek= Kadın

BELİRTİ VE BULGULAR
• Öksürük
• Ağız kokusu
• Balgam
• İltihaplı, kötü- kokulu balgam
• Ateş
• Göğüs ağrısı
• Nefes darlığı
• Üşüme, titreme
• Halsizlik
• Kırıklık
• Zayıflama
• Kilo kaybı
• Gece terlemesi
• Kanlı balgam
• Solunum seslerinde azalma
• Hırılıtılı solunum
• Sık solunum
• Çarpıntı
• Terleme
• Asimetrik göğüs hareketleri
• Parmak çomaklaşması

NEDENLERİ
• Yabancı cisimlerin akciğere kaçması sonucu oluşan zatürreler
• Akciğer dokusunu eriten tipde zatürreler
• Vucudun başka yerinde oluşan iltihabın kan yoluyla Akciğerlere ulaşması ve burda zatürre yapması (septik emboli)
• Bakterilerin kana karışması
• Bronşial tıkanması veya darlığı
• Tümörler

RİSK FAKTÖRLERİ
• Kötü ağız ve diş bakımı,diş eti iltihapları
• Alkolizm
• İlaç bağımlılığı
• Epilepsi (Sara Hastalığı)
• Şuur kaybı
• Akciğer kanseri
• Bağışıklık sistemi baskılanması
• Diabetes mellitus (Şeker hastalığı)
• Yabancı cisim
• Mide muhtevasının yemek borusuna kaçması (Gastroözafagial reflü)
• Sinüzit

TANI

LABARATUAR
• Beyaz küre yükselmesi
• kansızlık
• Serum Protein azalması
• Balgam kültürü ve antibiogramında iltihaba yol açan mikrobun üretilmesi

GÖRÜNTÜLEME
• Akciğer grafisi- abse ve çevresinde iltihap alanı net olarak görülür
• Hava- sıvı seviyesi
• Akciğer zarında sıvı toplanması
• Bilgisayarlı tomografi: Absenin lokalizasyon ve yayılımı belirler

TANI İŞLEMLERİ
• Bronş tıkanması veya darlığı şüphesi varsa bronkoskopi yapılır(Ucunda minik kamera olan fiberoptik fleksibl bir boru ile bronşların içi incelenir)
• Göğüs yüzüeyinden iğneyle girerek abseden numune almak (Transtorasik akciğer biopsisi) mümkündür

TEDAVi
• Ciddi ise veya Cerrahi uygulanacaksa yatırılarak tedavi edilmelidir

GENEL ÖNLEMLER
• Özel pozisyonlar ve masajlarla akciğerdeki abse balgam yoluyla atılmaya çalışılır(Postural drenaj)
• Akciğer fizyoterapisi
• Nedene yönelik tedavi (örneğin, antibiütikler)
• Komplikasyonlar için cerrahi metodlar gerekebilir

DİYET
• Kısıtlama yok

HASTANIN EĞİTİLMESİ
• Solunum fizyoterapi teknikleri

İLAÇLAR
•Kültür ve hassasiyet sonuçlarına göre antibiolikler kullanılır

HASTANIN İZLENMESİ
•Akciğer grafilerindeki kistik boşluk (Kavite) kaybolana veya düzelene kadar (birkaç hafta veya ay) tedaviye devam edilir

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ
Genellikle yüz güldürücü % 25 oranında sekel kalır Birlikte başka hastalık varsa sekel artar

KAYNAKLAR
• Bartlett, JG: Anaerobic bacterial infections of the lung and pleural space Clinical ınfectious diseases 16 ; Suppl 4: s248-255, 1993
• Murray, JF Nadel, JA (eds): Textbook of Respiratory Medicine 2nd Ed Philadelphia, WB Saunders Co, 1994
Yazarı DrJ Cunningtom

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



AKUT BRONŞİT

Tanım :

Akut bronşit bronş adı verilen büyük solunum yollarında virus, bakteri ve mantarlar tarafından oluşturulan akut bir iltihabi hastalığıdır Ayrıca asidik ve alkali maddelerin solunması ile de iltihabi olmayan akut bronşit tablosu da gerçekleşebilir

Etkenler :

Akut bronşit yapan nedenlerin başında solunum yolları virusları yer almaktadır Akut bronşit vakalarının ekserisi İnfluenza, Parainfluenza, Coryza (nezle) virusu, Adenoviruslar ve Respiratory syncytial viruslarla meydana gelir

Bakterilerle meydana gelen akut bronşit nispeten daha seyrektir Akut bronşite sebep olan bakterilerin başında Hemophilus influenza, Pnömokoklar, Streptokoklar, ve Stafilokoklar gelmektedir

Nadiren Candida ve Aspergillosa türü mantarlar da akut bronşite neden olabilirler

Şikayetler :

Genellikle hastalık burun ve boğaz enfeksiyonu şeklinde başlar Bazen de üst solunum yollarına ait herhangi bir şikayet olmaksızın akut bronşit tablosu kendini gösterebilir

Hastalığın başlangıcında sık tekrarlayan ve kuru bir öksürük vardır Birkaç gün sonra öksürükle beraber balgam çıkarma şikayeti de olaya dahil olur Önceleri normal vasıflarda olan balgam, bir süre sonra iltihaplı bir özellik kazanır

Bazı vakalarda yüksek ateş, halsizlik, kırgınlık şikayetleri de görülebilir Bir kısım hastada büyük hava yollarının tahrişine bağlı olarak gelişen göğüs ağrısı da bulunabilir

Fizik Bulgular :

Fizik muayene bulguları normal olabilir Solunum yollarının ödem ve koyu balgam ile tıkanmış olduğu durumlarda ronküs denilen anormal sesler duyulabilir Bronşlarda yumuşak balgam varsa ral adı verilen anormal solunum sesleri duyulabilir Raller genellikle her iki akciğer sahasında yaygın olarak duyulursa da bazı sahalarda daha az, bazı sahalarda daha belirgin olabilir

Tanı :

Akut bronşitte solunum yollarının tutulması ve akciğer dokusunun normal olması nedeniyle akciğer grafisi normal olarak bulunabilir Bazı vakalarda akciğer dokusu da iltihaptan etkilenebilir ve akciğer grafisinde solunum yolları ve damarsal yapılarda belirginleşmeler izlenebilir

Bakterilerin neden olduğu akut bronşitte kanda beyaz küre hücrelerinin sayısında ve kan çökme hızında artış görülebilir Balgam tetkiklerinde etken bakteri ya da mantar üretilebilir, virusların tespit edilmesi zordur

Akut bronşit tanısı hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve laboratuar tetkikleri bir arada değerlendirilerek konulur

Tedavi :

Hastanın odası sıcak ve nemli olmalıdır Ateşsiz ve hafif seyirli akut bronşitlerde antibiyotik tedavisi gerekli değildir Küçük çocukların, yaşlıların, kalp hastalarının, amfizem ve kronik bronşitli hastaların akut bronşitlerinde antibiyotik kullanılmalıdır Yüksek ateşle seyreden olgularda mutlaka antibiyotik verilmelidir

Ateş ve ağrısı olan hastalarda tedaviye ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar eklenmelidir Balgam çıkaramayan hastalarda sürekli ve rahatsız edici kuru öksürük varsa öksürük kesici ilaçlar da başlanabilir Hastanın balgam atması halinde balgam söktürücü ilaçlar kullanılmalıdır

Kaynak:
Uzman Dr Semih AĞANOĞLU

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



Allerji tüm yönleriyle

Allerji nedir?
Çevremizde yaygın olarak bulunan allerjenlere bazı kişiler diğerlerinden daha fazla duyarlı olup (atopik kişiler) onlara karşı allerjik olmayan normal kişilerden (atopik olmayan) çok daha abartılı bir reaksiyon verirler Bu duruma allerji denilmektedir

Allerjik tabiatta olmak bir hastalık mıdır?
Hayır Toplumda yaşayan bireylerin yaklaşık %30’u allerjik tabiattadır Bu kişiler duyarlı oldukları bazı allerjenlere karşı özel E tipi antikorlar aracılığıyla abartılı bir reaksiyon oluşturabilme yeteneğindedirler Bu tip antikorlara bağlı olarak bazen değişik allerjik hastalıklar ortaya çıkabilir Ancak tek başına allerjik bünyeye sahip olmak, yani atopik olmak bir hastalık olmayıp allerjik hastalıklara bir çeşit aday olma, yatkın olma durumudur

Allerjik bünyeye sahip olmak neye bağlıdır?
Bu tamamen ailesel geçişli (irsi) bir durumdur

Genetik geçiş dışında çevresel faktörlerin bir etkisi yok mudur?
Atopik olma veya olmama durumu tamamen genetik olarak belirlenmektedir Ancak atopik kişilerde allerjik hastalıkların gelişip gelişmemesi çevresel allerjenlerle karşılaşma yoğunluğuna bağlı olarak değişmektedir Daha dünyaya gelmeden gebelik döneminde veya hayatın erken döneminde, emzirme periyodunda annenin sigara içmesi, allerjik gıdaları tüketmesi, ortamın allerjen yoğunluğunun fazla olması gibi faktörler atopik kişilerde allerjik hastalıkların görülme sıklığını artırır

Allerjik hastalıklar psikolojik nedenlerle görülebilir mi?
Allerjik hastalıklar psikolojik veya psikosomatik hastalıklardan farklıdır Ancak allerjik hastalıkların gelişiminde, yakınmaların ortaya çıkmasında ve hastalığın kontrolünde psikolojik durumun da katkısı olabilir Ayrıca psikolojik hastalıklarla ayrımı gerekebilir

Allerjik hastalıklar nelerdir?
Astım, allerjik burun nezlesi ve sinüzit, allerjik göz nezlesi, burun polipleri, allerjik orta kulak iltihabı, ürtiker ve egzema gibi allerjik deri hastalıkları, gıdalara bağlı allerjik reaksiyonlar, çeşitli ilaç ve kimyasallar ile arı ve böcek sokmalarına bağlı allerjik reaksiyonlar allerjik hastalıkların arasında öncelikli olarak sayılması gerekenlerdir

Allerjik bünyeli bir kişide bu hastalıkların hepsi de bulunur mu?
Vücudun allerjenlere olan reaksiyonu belirli organlara özel dağılım gösterir Bazı kişilerde bu sayılan hastalıkların bir kaçı beraber bulunabilirse de bu şart değildir

Allerji teşhisi nasıl konur?
Allerjik hastalıklarla uyumlu yakınmaları olan kişilerde ailede benzer hastalığı olanların varlığı, şikayetlerin süreğen ve tekrarlayıcı olması, mevsimlere göre değişmesi, diğer allerjik hastalıkların eşlik etmesi gibi hastanın öyküsünde tipik özellikler allerjik bir hastalığı telkin eder Kanda özel E tipi antikorların araştırılması, allerjik cilt testleri ve hastalığın tipine göre değişen diğer tetkiklerle kesin teşhis konulabilir

Teşhis için can yakıcı, zor tetkikler, endoskopik işlemler ve biyopsiler gerekli midir?
Hayır Allerjik hastalıkların tanısında genellikle bu tür invaziv işlemlere gerek duyulmaz

Yöremizde bu tür hastalıkların teşhis ve takibi mümkün müdür?
Tabii Fakültemizde allerjik hastalıkların teşhis, takip ve tedavisi için gerekli olan her türlü laboratuvar inceleme yapılabilmektedir Uzak yerlere gidip gelmeğe gerek yoktur

Erken teşhisin önemi var mı?
Kuşkusuz Hem hastanın yaşamının normale döndürülmesi, hastalıktan dolayı kayıplarının giderilmesi; hem de tehlikeli krizlerin ve aynı zamanda hastalığın ilerlemesinin önlenmesi için erken tanı konarak tedaviye başlanması çok yerinde olur

Allerjik hastalıkların belirtileri nelerdir?
Hastalığın tipine, ağırlığına ve hastanın yaşına, cinsiyetine göre belirtiler değişir Allerjik sinüzit, burun ve göz nezlesinde: Yılın belirli aylarında veya tüm yıl boyunca devam eden hapşırma, burunda kaşıntı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı vardır Geniz akıntısı, boğazda gıcıklanma, gözlerde yaşarma, kızarıklık ve kaşıntı, kulakta dolgunluk hışırtı, kaşıntı, baş ve kulak ağrısı, koku alma bozukluğu tat almama, sesin değişmesi olabilmektedir Anjiyonörotik ödem ve anafilakside: Tablonun ağırlığına bağlı olarak değişen derecelerde yüzde, dudakta, dilde, boğazda aniden şişme, tıkanma, ciltte solukluk, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar, döküntüler, nefes darlığı, hırıltılı solunum, tansiyon düşmesi, ateş, terleme, çarpıntı, kalpte ritim bozukluğu, morarma, kusma, karın ağrısı, ishal, havale geçirme, solunum durması ve ölüm olabilir Astımda: Nefes darlığı, öksürük, hırıltılı solunum, göğüste tıkanıklık olabilir Bu yakınmaların aniden ve krizler şeklinde ortaya çıkması bir müddet sonra kendiliğinden veya tedaviyle düzelmesi, tekrarlaması, gece uykudan uyandıracak şekilde olması çok tipiktir Cilt Allerjilerinde: Ciltte kaşıntı, kurdeşen denilen kabarıklıklar, kırmızı renkli döküntüler, sulanma, kabuklanma, deride kalınlaşma ve deride renk değişikliği görülebilir Mide barsak kanalı allerjilerinde: Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı, gelişme geriliği, kansızlığa bağlı halsizlik, solukluk, göz kapakları ve bacaklarda şişlikler gibi yakınmalar olabilir

Bu şikayetler allerjik hastalıklar dışında başka nedenlerle oluşamaz mı?
Evet oluşabilir Bunların hiçbirisi allerjik hastalıklara özgü değildir Yakınmaların süreğen ve tekrarlayıcı vasıfta olması, mevsimlerle ilişki göstermesi, ailede benzer yakınmaları olan başka kişilerin olması veya altta açıklanan allerjenlerden birisiyle temas sonrası bu yakınmaların ortaya çıkması allerjik bir hastalığın varlığını gösteren işaretlerdir

Allerjik hastalıklar tehlikeli midir?
Sık görülmeleri, süreklilik göstermeleri, kişinin performansını yakından etkileyerek normal yaşamını kısıtlamaları, iş gücü kaybı ve okul devamsızlığına yol açmaları ve anafilaksi, anjiyonörotik ödem gibi bazen ölümcül olabilen formlarının da bulunması nedeniyle allerjik hastalıklar çok önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır

Allerjik hastalarda kriz olur mu?
Evet Allerjik hastalıkların bazılarında aniden kriz şeklinde ağır bir tablo gelişebilir Üstelik bu durum tekrarlayıcıdır Astımda, penisilin allerjisinde, arı-böcek sokmasında, anjiyonörotik ödemde tehlikeli, ölümcül krizler olabilir

Anafilaksi nedir?
Allerjiye bağlı olarak ani ortaya çıkan ve acilen tedavi edilmezse ölümcül olan sistemik, tehlikeli bir hastalıktır Arı sokması, penisin gibi bir ilacın damardan verilmesi gibi allerjenlerle temas sonrası olay dakikalar içinde başlar Tablonun ağırlığına bağlı olarak değişen derecelerde yüzde, dudakta, dilde, boğazda aniden şişme, tıkanma, ciltte solukluk, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklar, döküntüler, nefes darlığı, hırıltılı solunum, tansiyon düşmesi, ateş, terleme, çarpıntı, kalpte ritim bozukluğu, morarma, kusma, karın ağrısı, ishal, havale geçirme, solunum durması ve ölüm olabilir

Böyle bir durumda ne yapılmalıdır?
Maalesef bu durumda hasta ve yakınlarının yapacağı fazla bir şey yoktur Ancak gerekli ilaçların bulunduğu bir ortamda bir hekim bu duruma müdahale edebilir Hasta derhal sağlık kuruluşuna götürülmelidir Allerjik bünyesi olduğu bilinen kişilerin hastane dışında enjeksiyon yaptırmaması, ilaçlı filim vb tetkikler yapılırken durumunu belirtmesi, kendisine dokunan besin ve ilaçları kullanmaması, arı sokmaması için tedbirler alınması gerekmektedir

İlaç allerjisi hakkında bilgi verir misiniz?
Bir çok ilacın tedavi edici etkisi yanında istenmeyen bazı etkileri de vardır Bu yan etkilerden bazıları ise allerjik reaksiyonlara bağlıdır Kullanılan ilaca; kullanan kişinin yaşına, cinsiyetine, genetik özelliklerine ve diğer hastalıklarına; daha önce aynı ilacın kullanılıp kullanılmadığına; ilacın veriliş yoluna bağlı olarak bu tür reaksiyonların görülme olasılığı değişmektedir Hemen her ilaç allerjiye neden olabilirse de bazı ilaçların kullanımı sırasında buna daha sık rastlanmaktadır İlaca bağlı allerjik olaylar ciltte görülen kurdeşen, egzamadan kan hücrelerinin sayı ve fonksiyon bozukluklarına, anafilaksi, ateş, serum hastalığı gibi sistemik tablolardan ani nefes darlığı, sarılık, zatürree göğüste, karında su toplanması gibi belirli organ lokalizasyonu gösteren patolojilere kadar çok farklı görünümlere sahiptir İlaç alımıyla olayların başlaması arasında geçen süre bir kaç dakikadan bir iki haftaya kadar değişmektedir Bir ilaç kullanırken ortaya çıkan yeni bir sağlık sorunu ilaçla ilişkili veya ilişkisiz olduğuna karar verilemese bile o ilacı reçete eden hekime bildirilmelidir Eğer hasta herhangi bir ilaca karşı geçirilmiş bir allerji öyküsüne sahipse başka ilaçları kullanması gerektiğinde de bunu hekimine bildirmelidir Çünkü bazı ilaçlar arasında çapraz reaksiyonlar olabilmektedir Penisilin allerjisi, çeşitli röntgen filimlerinin çekilmesi sırasında kullanılan boyar maddelere karşı ortaya çıkan reaksiyonlar ve astımlılarda aspirine karşı duyarlılık ilaç allerjileri arasında özellikle belirtilmesi gereken durumlardır

Çocuklara uygulanan aşılar allerji yapar mı?
Aşıların hazırlanması sırasında yumurta proteinleri ve bazı jel maddeler aşıya karışmaktadır Bunlara bağlı allerji görülebilir Yumurta yediğinde anafilaksi tipinde şiddetli allerjik reaksyonu olan kişilere yumurta kaynaklı bu aşılar yapılmamalıdır Ancak, yumurta yiyince deri döküntüsü gibi hafif allerjik reaksiyonu olanlar aşıdan alı konmamalıdır Karar verilemediği durumlarda deri testleri yapılabilir

Gıdalara bağlı allerjik rahatsızlıklardan biraz bahseder misiniz?
Toplumda yaşayan kişilerin %15-20 'si bazı gıdalara karşı allerjisi olduğunu söylerken yapılan araştırmalarda bu oranın %1-2 'den fazla olmadığı gösterilmiştir Besin allerjilerine çocuklarda daha sık rastlanır Yaş ilerledikçe bu durum çoğunlukla ortadan kalkmaktadır Gıdalar allerjik olaylar dışında da besin zehirlenmeleri, besin entoleransı gibi önemli sorunlara yol açabilirler ve bunların allerjik olaylardan ayrımı zor olabilir En sıklıkla allerjiye yol açan besinler inek sütü, tavuk yumurtası, soya fasülyesi, ceviz, fındık, balık ile buğday ve diğer tahıllardır Allerjiye neden olan besinin alınmasından sonraki dakikalar veya saatler içerisinde allerjinin yerleştiği lokalizasyona bağlı olarak değişik şikayetler görülmeğe başlar Dudaklarda, dilde, boğazda şişme, yanma, kaşıntı, yüzde kızarıklık seste kabalık görülebilir Kramp şeklinde karın ağrıları, bulantı, kusma ve ishal görülebilir Bebeklerde gelişme geriliği dikkati çeker Hapşırma burunda kaşıntı, akıntı, tıkanıklık, göz yaşarması, gözlerde kaşıntı olabilir Astım tablosu gelişebilir Bunların besinlere bağlı olup olmadığı ve hangisine bağlı olduğu testlerle anlaşıldıktan sonra o besin hastanın diyetinden çıkarılır Bir süre bu gıdayı almayan kişide zamanla duyarlılık kaybolabilmektedir

Gıda katkı maddeleri zararlı mıdır?
Modern yaşamın getirdiği zorunluluklar eskiden evlerde doğal ve taze olarak hazırlanan gıdaların yerini fabrikasyon olarak hazırlanan ve uzun süre marketlerde bozulmadan saklanması gereken gıdaların almasına neden olmuştur Gıdalara hazırlanması sırasında renklendirici, koku verici ve bozulmalarını önleyici bazı kimyasal maddeler ilave edilmektedir Doğal beslenmede yeri olmayan bu kimyasallar hem astımlı, allerjik nezleli bazı kişilerde sorunlara yol açmakta hem de allerji dışında kalp-damar hastalıklarına ve kanserlere neden olabilmektedirler

Lateks allerjisi ne demektir?
Lateks %99 oranında Brezilyada yetişen tropikal kauçuk ağacının özsuyundan üretilir Kauçuk içeren ürünler allerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir Bilhassa hekimlerin bizar olduğu bu durumda cerrahide kullanılan lateksten mamül eldivenler, bu eldivenlerin giyilip çıkarılması sırasında ortama yayılan toz, elastik yapışkan bantlar, çeşitli sonda ve kateterler, lastik ayakkabılar, plastik halı arkaları, spor malzemeleri, yolda aşınan oto lâstiklerinden ortama dağılan kısımlar ya cilt ile temas veya solunum yoluyla vücuda girmekte ve takiben kurdeşen, burun nezlesi, göz nezlesi, nefes darlığı, dilde boğazda şişme gibi değişik reaksiyonlar ortaya çıkmaktadır

Temas egzaması ne demektir?
Cildin herhangi bir madde ile genellikle uzun süreli ve tekrarlayan temasları sonrası ciltte allerjik tabiatlı bir hastalığın gelişmesidir Buna neden olan maddeler arasında öncelikle sabun ve deterjanlar, lastik eldivenler, kemer, kolye vb aksesuarlar, gömlek, kaşkol gibi giysiler sayılabilir Temas edilen cilt alanında kızarıklık, kabarıklıklar, kalınlaşma, çatlaklar, soyulma, kaşıntı, sulanma ve kabuklanmalar görülebilir

Böcek ve arı allerjileri hakkında bilgi verir misiniz?
Hamam böcekleri, kalorifer böcekleri, tahtakurusu, sivrisinek, at sineği ve pire gibi haşerelerin ısırmasıyla, tükrük ve dışkılarının solunum veya cilt yoluyla vücuda girmesine, yabani veya bal arılarının sokmaları sırasında zerk ettiği zehirlerine karşı bazı kişilerde allerjik reaksiyonlar gelişebilmektedir Böcek allerjenleri allerjik burun nezlesi ve astıma neden olabilmekte; arı sokmalarını takiben ise 10-15 dakika içinde sokma yerinde sınırlı veya tüm vücutta hafif veya ağır bir reaksiyon gelişebilmektedir Bu olay tehlikeli olabilir Arıya karşı allerjisi olanların yanlarında arı soktuğu taktirde acil müdahale için iğne, sprey, hap türü ilaçları devamlı taşımaları ve bunları kendi kendilerine kullanmayı öğrenmeleri gereklidir Özel aşı ile tedavi de etkili olmaktadır

Allerji yapan maddeler (allerjenler) nelerdir? Allerjenler nerede bulunur?
Ev tozu, küf mantarları, kedi, köpek, kuş tüyleri, çeşitli ağaç, ot ve çayır polenleri, böcek ve haşereler, bazı parazitler, bazı gıdalar, penisilin gibi bazı ilaçlar, güneş, rüzgar, soğuk, kirli hava ile çeşitli kimyasal maddeler gibi çok fazla sayıda madde allerjenik özellik taşır Havada, kullandığımız gıda, ilaç ve giyim eşyalarımızda, çevremizdeki eşyada çok sayıda allerjen bulunmaktadır

Ülkemiz ve yöremizde allerjenlerin durumu
Yapılan çalışmalarda Ülkemizin 9 000’i aşkın doğal bitki türünden oluşan zengin bir florası vardır İklim ve coğrafi değişkenlere bağlı olarak bölgelerimize göre bitki örtüsü farklıdır Karadeniz ve Marmara bölgesinde Avrupa ve Sibirya florası, Batı ve Güney Anadolu'da Akdeniz florası, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ise İran-Turan florası özellikleri hakimdir Karadeniz Bölgemizde ılıman iklim, yüksek nem ve zengin bitki örtüsü havayla taşınan aeroallerjenler için son derece elverişli koşullar sağlamaktadır

Allerjenlere karşı reaksiyon ne zaman ortaya çıkar?
Çevremizde çok sayıda bulunan allerjenler solunum yolu, sindirim kanalı, cilt ve mukozalar ile enjeksiyonlar sırasında damar yoluyla vücuda girebilir ve sadece hassas kişilerde duyarlılaşma periyodunu takiben önemli sorunlara yol açar

Allerjinin mevsimlerle ilgisi var mıdır?
Evet Bazı allerjenlerin yoğunluğu belirli mevsimlerde artmaktadır Diğer bazıları ise her mevsimde sabit olarak bulunurlar Polenler mevsimsel allerjinin en sık rastlanan nedenleridir Ancak iklime bağlı olarak hava sıcaklığının ve nispî nem oranının değişmesine paralel ev tozu akarları, küf mantarları gibi diğer havayla taşınan allerjenlerin yoğunluğu da değişmektedir Nisan-Mayıs, atmosfer havasında polen yükünün en fazla arttığı aylardır Bu mevsimde allerjik yapılı kişilerde astım, saman nezlesi, göz nezlesi gibi allerjik hastalıklara bağlı yakınmalar ortaya çıkabilir veya artar

Bahar nezlesi, mevsimsel astım ne anlama gelir?
Bazı allerjik kişilerde yılın diğer zamanlarında hiçbir önemli sorun yaşanmazken sadece belirli bir iki ayda her yıl tekrarlayan yakınmalar görülebilir Bunlar çoğu zaman polene bağlı yakınmalardır Kişilere göre değişmekle birlikte en sık bahar veya güz aylarında rastlanır

Allerji ile meslek arasında bir ilişki var mıdır?
Evet Allerjik hastalık bazen bir meslek hastalığı şeklindedir İşyeri ortamında bulunan bir allerjenle temasa bağlı olarak ortaya çıkar Yakınmaların işe girdikten sonra başlaması, işyerinden uzakta olunduğu zamanlarda (tatil ve seyahatlerde) gerilemesi, aynı işyerinde birden çok kişide benzer yakınmaların görülmesi meslek hastalığını düşündürmelidir

Hangi mesleklerde allerjik hastalıklar daha sık görülür?
Çiftçiler, hayvancılıkla uğraşanlar (sığır, kuş, kümes hayvanı besleyenler, veterinerler, deri, yün işinde çalışanlar ), biyolojik ajanlarla çalışanlar (laborantlar, besin, deterjan sanayiinde çalışanlar, kimyagerler ), tozlu işlerde çalışanlar (keresteciler, marangozlar, fırıncılar, değirmenciler ), kimyasallar ile teması olanlar (boyacılar, kimyagerler, plastik endüstrisi işçileri ), lastik eldiven kullananlar (sağlık personeli, temizlik işinde çalışanlar ) ve daha bir çok iş kolunda allerjik hastalıklara sık rastlanmaktadır

Teknoloji ile allerji arasında bir ilişki var mıdır?
Allerjik hastalıkların sıklığı teknolojinin gelişimine paralel olarak artmaktadır Kişilerin kapalı ve dar alanlarda topluca yaşamaları, açık sahada çalışmaktan büroda çalışmaya dönüş, halı döşemeler, ev içinde kedi, köpek, kuş vb hayvanların beslenmesindeki artış, sigara alışkanlığının yayılması, katkı maddesi içeren hazır gıdaların tüketilmesi, yaşamımıza giren ilaç ve kimyasal maddelerin giderek fazlalaşması, hava kirliği gibi nedenlerle allerjik hastalıklar endüstrileşmiş yörelerde ve kırsal kesime göre kentlerde daha sık görülmektedir

Allerji tedavi edilebilir mi?
Tedavi ile allerjik bünye değiştirilemez Ancak, allerjik hastalıklar kontrol altına alınabilir ve hastanın yakınmaları giderilip, normal yaş***** dönmesi sağlanabilir Hastalığa bağlı olarak yaşanımı kısıtlanması önlenebilir

Allerjik hastalıklardan tam şifa mümkün değil midir?
Mümkündür Bazen bir süre devam eden hastalık tablosu tedavi ile veya spontan olarak tamamen ve bir daha geri dönmemek üzere düzelebilir Ancak yakınmalar çoğu kez devam etme ve tekrarlama eğilimindedir

Allerjik hastalıkların tedavisi nasıldır?
Tedavi kişiye göre değişir Öncelikle allerjiye neden olan madde veya maddeler belirlenmeli, hastalığın tipi, ağırlığı, komplikasyonları saptanıp uygun tedavi şekli kararlaştırılıp başlanmalı, hasta yakın izlemede tutulup alınan cevaba göre tedavi değiştirilmelidir Öncelikle korunma esastır

Komşumun ilaçlarını kullanabilir miyim?
Bunu asla yapmayın Hastalık aynı olsa bile hiçbir hastanın tedavisi diğerinin aynısı değildir Tedavi edilmesi gereken hastalık değil, hastadır Ve her hasta başka bir kişidir

Allerjenlerden nasıl korunabiliriz?
Allerjiye neden olan madde her kişide aynı değildir Kişilerin duyarlı olduğu allerjen ayrı ayrıdır Öykü ve testlerle spesifik allerjen saptandığında hasta mümkünse bundan uzak tutulmalıdır Örneğin bu bir ilaç ise bu ilacı kullanmamalıdır Gıda ise bu gıdayı almamalıdır İşyeriyle ilgili bir madde ise iş değişikliği gerekebilir ya da iş yerindeki allerjen yoğunluğunu azaltacak önlemler yararlı olabilir Ancak havada bulunan allerjenlerden kaçınmak oldukça güçtür Polen allerjisinde kıra, ağaçlık, çiçeklik alana girmek veya rüzgarla polenlerin taşındığı alanda bulunmak yakınmaları başlatabilir Ev tozundaki allerjenleri azaltacak önlemler yararlı olabilir Evde dip bucak emiş gücü yüksek vakumlu cihazlarla sık sık tozların alınması, toz kaldırmayacak şekilde temizlik yapılması (yaş bezle toz alınması, çırpma, silkeleme şeklinde temizlik yapılmaması ), haftada bir en az 60 derece sıcaklıkta su ile çarşaf, kılıf ve örtülerin yıkanması, halı döşemeler yerine vinlex vb türü suni döşemelerin kullanılması, allerjen barındırmayan çarşaf ve kılıfların kullanılması allerji hastalarında önerilen tedbirlerdir Küf mantarlarının üremesinin önlenmesi, ev içi nemin azaltılması yararlı olabilir Allerjenleri temizlediği söylenen cihaz veya deterjanların, hava filtrelerinin bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış değildir Kedi, köpek, kuş gibi hayvanların ev içinde barındırılmaması, hamam böceği, kalorifer böceği gibi haşerelerle mücadele edilmesi gerekmektedir Yün battaniye, yorgan, kazak, hırka yerine sentetik kumaş ve dokumaların kullanılması önerilmektedir Sigara içilmemesi, pasif olarak sigara dumanına maruz kalmaktan sakınılması, ev içinde veya atmosferde hava kirliliğinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması dikkat edilmesi gereken diğer hususlardır Kimyasal katkılar içeren fabrikasyon gıdalardan uzak durulması, deterjan, boya ve çeşitli temizlik malzemelerinin kullanımında ortama yayılan keskin koku ve dumandan kaçınılması gerekmektedir Ancak bu önerilerin uygulanması hiç de kolay değildir ve kişinin yaşamını çık sınırlayabilir

Bu tedbirleri alınca allerjik hastalığım geçer mi?
Kuşkusuz bu önlemler çok işe yarar, hastalığınızın kontrolü kolaylaşır, şikayetleriniz azalır, tedavinizin etkinliği artar Ancak bunları yapınca hastalık ortadan kalkacak diye bir garanti söz konusu değildir Bu önlemleri almakla birlikte veya allerjenlerden kaçınılamıyor ise onların zararlı etkilerini önleyen veya düzelten ilaçlarla tedavi gerekebilir

Allerji tedavisi ne kadar devam eder?
Tedavi çoğu kez devamlıdır Ancak bu ömür boyu ilaç kullanılacak anl***** gelmez İlaçlar kullanıldığı gibi, zaman zaman ilaçlar kesilip ilaçsız kontrol ve korunma önlemleri ile izlenebilir Sorunlar ortaya çıktığında tekrar tedavi gerekebilir Mevsimsel allerjilerde sadece sorunların yaşandığı aylarda bir kaç aylık tedavi yeterli olur

Allerji tedavisinde hangi tür ilaçlar kullanılır?
Bu sorunun tek bir cevabı yoktur Hastalığın yerleştiği organa, tipine, ağırlığına ve hastanın özelliğine göre farklı bir çok ilaç kullanılabilir Bazen aynı hastada farklı zamanlarda değişik ilaçları kullanmak gerekebilir

Allerji tedavisinde kullanılan ilaçların zararlı etkileri var mıdır?
Her ilacın istenmeyen bazı yan etkileri olabilir Bir hastaya bir ilacı verirken kar-zarar hesabı yapılıp beklenen yarar daha ağırlıklı ise başlanır Gereksiz yere hiçbir ilaç kullanılmamalıdır Mümkün olan en düşük dozda ve en kısa sürede kesilecek şekilde ilaçlar kullanılmalıdır Bunlara dikkat edilirse önemli bir sorun olmaz Hekim kontrolü olmadan, kendi başına ilaç kullanmak, ve başlanan tedaviyi kontrolsüz sürdürmek doğru değildir ve yan etkilerin görülme riskini artırır

Bu yan etkiler arasında en önemlileri nelerdir?
Allerji tedavisinde kullanılan ve antihistaminikler olarak adlandırılan bir grup ilacın bazıları uyku, dalgınlık, dikkat azalmasına neden olabilir Buna bağlı olarak kişi araba veya makine kullanıyorsa kazalara neden olabilirler Aktif çalışan kişilerde bu tür yan etkileri olan ilaçlar tercih edilmemeli veya kullanılması gerekiyorsa kişi önceden uyarılmalı, bu tür tehlikeli işlerden uzak tutulmalıdır Yine bu tür ilaçlar bazen iştah artışına yol açıp kilo alımına sebebiyet verebilirler Kortizon türü ilaçlar da allerji tedavisinde kullanılmaktadır Bunlara bağlı olarak da önemli yan etkiler gelişebilir

Aşı tedavisine dikkat!
Halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapi sanıldığı gibi allerjik hastalıkların tedavisinde temel tedavi biçimi değildir Sadece böcek sokmaları ve bazen de allerjik nezlede etkili olabilen bir tedavi biçimidir Çoğu astım hastası için bu tedavi biçimi doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmez Bir çok gelişmiş ülkede astım tedavisinde kullanılmamaktadır Aynı zamanda, ölümcül olabilen riskler taşır Üstelik etkinliği de ispatlanmış değildir Etki mekanizması da bilinmez Gerekli bir çok koşula uyan çok az sayıda hastaya asıl tedaviler uygulandıktan sonra, bütün riskler göz önüne alınarak, bu işin uzmanı olan kişi denetiminde ve acil durumda yaşama geri döndürmeye yönelik müdahalenin yapılabileceği her türlü donanım ve ekipmana sahip bir ünitede denenebilir Fakat maalesef yanlış lanse edildiğinden ve suiistimale açık olduğundan gereğinden sık olarak uygulanmaktadır Yıllarca bir ümit uğruna aşı olmaya devam eden hastalar vardır

Allerjik bir anne ve/veya babanın çocuklarının allerjik olmaması için neler yapılabilir?
Anne veya babadan birisi allerjik ise çocukta allerjik hastalığa rastlanma olasılığı %40 dolaylarında iken hem anne hem de babanın allerjik olduğu durumda çocukta bu oran %70’e çıkmaktadır Allerjik bünyeli ebeveynlerin almaları gereken tedbirler şunlardır: gebelikte ve doğumu takiben ev içinde sigara içilmemesi, gebelik ve emzirme döneminde anneye yumurta ve inek sütü gibi allerjenik gıdalardan arındırılmış bir diyet uygulanması, bebeğin mutlaka anne sütünü emmesi ve yukarıda korunma ile ilgili kısımda anlatılan tedbirlerin doğumdan itibaren dikkatlice uygulanıp çevresel allerjenlerle temasın azaltılması yararlı olacaktır

Arı poleni, bıldırcın yumurtası, hatme çiçeği vb gibi doğal ilaçların tedavideki yeri nedir?
Bu ilaçların etkili olduklarını gösteren bilimsel çalışmalar maalesef yapılmamıştır Bu nedenle bu konuda olumlu yada olumsuz bir şey söylemek mümkün değildir

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



ANAFLAKSİ: ALLERJİK ŞOK

TANIM:
Alerjinin en korkulan, en ağır ve tehlikeli şekli olan anaflaksi, vücudun tümünü ilgilendiren yaygın alerjik reaksiyonlara bağlı olarak gelişir Anaflaksi, alerjik şok ismiyle de bilinir; erken tanınıp acil olarak tedavi edilmediğinde kişiyi şok ya da ölüme kadar götürebilir Gazetelerde okuduğumuz ‘Penisilin iğnesi yapıldı, yaşamını yitirdi’ veya ‘Arı sokmasından öldü’ gibi olayların nedeni hep anaflaksidir Ülkemizde her yıl ortalama olarak 100 kişinin anaflaksiden dolayı yaşamlarını yitirdikleri söylenebilir

ANAFLAKSİNİN SEBEPLERİ:
Anaflaksiye sebep olabilen pek çok madde vardır:

İlaçlar (penisilin, sefalosporin ve diğer antibiyotikler; aspirin, ağrı kesici ve romatizma ilaçları, lokal anestezikler, röntgen çekilirken kullanılan kontrast maddeler)

Serumlar ve aşılar

Kan ve kan ürünleri

Yiyecekler (Yumurta, süt, domates, fıstık, deniz ürünleri)

Yiyeceklere konan katkı maddeleri

Bozulmayı önleyici maddeler (Sülfitler)

Renklendiriciler (Tartrazin)

Tat vericiler (Glutamat)

Fiziksel etkenler: Egzersiz, soğuk

Çeşitli maddeler: Lateks, sperm

ANAFLAKSİNİN BELİRTİLERİ:
Anaflaksi, kişinin duyarlılığına ve alınan alerjenin miktarına göre değişik tablolara neden olur Başta deri, alt ve üst solunum yolları, dolaşım ve sindirim sistemi olmak üzere pek çok organ sistemine ait belirtiler ortaya çıkar
Anaflaksi, çok ani olarak ortaya çıkan bir durum olduğu için sadece doktorlar tarafından değil, herkesçe bilinmesi, tanınması ve ilk acil müdahalenin hemen yapılması, hastanın yaşamının kurtarılması bakımından çok önemlidir Alerjenin alım yolu ve vücuda giriş hızı da anaflaksinin ağırlığını belirleyen önemli faktörlerdir Mesela, penisilin iğnesi penisilin hapına göre çok daha ağır bir anaflaksiye yol açar!
Anaflaksi belirtileri, alerjenle karşılaşıldıktan hemen birkaç dakika sonra başlar, 15-20 dakikada zirveye çıkar ve 1 saat içinde de azalmaya yüz tutar Anaflaksi, bazı kişilerde belirtiler tamamen kaybolduktan 8-24 saat sonra tekrarlayabilir Bu nedenle, anaflaksi saptanan bir kişinin en azından 24 saat süreyle doktor gözetimi altında kalması gerekir

ANAFAKSİNİN GELİŞİMİ VE TEHLİKE SİNYALLERİ:
Anaflakside, solunum ve dolaşım sistemini ilgilendiren belirtiler ciddi bir krizin işaretleridir
Solunum sistemi belirtileri: Burunla ilgili olarak kaşıntı, su gibi akıntı, hapşırma, burun tıkanıklığı gibi belirtiler vardır Ses tellerinin şişmesi (gırtlak ödemi), ses kısıklığı ve konuşma güçlüğü yaratabileceği gibi, bu darlığın çok fazla olması nefes alıp vermeyi güçleştirir, hatta tamamen imkansız kılar ve ölüme neden olur
Bazı hastalarda ise astımlılarda olduğu gibi inatçı öksürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığı gelişirDolaşım sistemi belirtileri: Çarpıntı, düzensiz ve hızlı kalp atışları, göğüs ağrısı, baş dönmesi vardır Kan basıncının düşmeye başlaması ciddi bir anaflaksinin habercisidir Yaşlı hastalar kalp krizi de geçirebilirler
Sindirim sistemi belirtileri: Karında kramp tarzında ağrılar, bulantı, kusma, karında şişkinlik ve gerginlik, ishal ortaya çıkar
Diğer belirtiler: Bu sistemlere ait belirtilerden başka birçok hastada, terleme, idrar kaçırma, baş ağrısı, şuur bozukluğu, halüsinasyon görülür
Anaflakside ölüm: Anaflakside ölüm nedeni gırtlak ödemi veya inatçı tansiyon düşüklüğü veya kalp krizidir

ANAFLAKSİ TEDAVİSİ:

Anaflaksi çok acil bir durumdur Kişiye hemen girişimde bulunulmadığı zaman kısa zamanda ölüme sebep olabilir Bu sebeple, anaflaksi belirtileri saptanır saptanmaz bir taraftan en yakın doktor veya hastaneye ulaşılmaya çalışılırken, diğer taraftan yapılması gereken bazı işlemler vardır

Alerjenin vücuda girdiği yer belli ise (Arı sokmasında olduğu gibi!), o bölgeye hemen turnike yapılarak zehirin kana karışması engellenir Varsa, arının iğnesi çıkartılır

Kişi sırtüstü yatırılır ve bacakları yukarı kaldırılır Bu sayede beyin ve kalp gibi önemli organlara daha fazla kan gitmesi sağlanır

Hasta sıcak tutulur

Mümkünse oksijen verilir

Anaflakside yaşam kurtarıcı ilaç ADRENALİN’dir 1:1000’lik adrenalin, 0,3-0,5 ml dozunda 20 dakika arayla cilt altına zerk edilir

Anaflaksi tedavisinde yararlanılan diğer ilaçlar kortizon ve antihistaminikler’dir Astım krizi belirtileri olan hastalara bronş spazmını azaltan nefes açıcı ilaçlar da verilmelidir

Kan basıncı düşük olan hastalara hem kan basıncını yükselten ilaçlar (vazopressörler) hem de damar yoluyla sıvı uygulanır

Gırtlak ödemi nedeniyle asfiksi (boğulma) belirtileri gösteren hastalara nefes alabilmeleri için acil trakeostomi (ana nefes borusuna dışarıdan delik açılması) gerekir

ANAFLAKSİDEN KORUNMA:

Daha önce anaflaksi geçirmiş olanlar, durumlarını bildiren bir kart veya künye taşımalıdırlar

Anaflaksi nedeniyle ölüm tehlikesi atlatanların yanlarında sürekli olarak adrenalin bulundurmaları gerekir Bu kişilere adrenalini hangi durumda, nasıl uygulayacakları da öğretilmelidir

Anaflaksiye neden olan etkenlerden (ilaç, yiyecek) uzak kalınmalıdır

Anaflaksi tanımlayan hastalara iğne şeklindeki ilaçlardan çok hap veya şurup verilmelidir

Anaflaksi tanımlayan hastalara ß-bloker sınıfı ilaçlar verilmemelidir

En azından 24 saat süreyle doktor gözetimi altında kalması gerekir

KAYNAK:
ProfDr Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



ASBESTOSİS

Bir doğal silikat minerali olan asbestin ısıyı iletmemesi yüzünden insanlar ile birlikteliği eski çağlarda başlamıştır On dokuzuncu yüz yılın ikinci yarısından sonraki endüstri devriminde, ısı, elektrik, sürtünme ve asitlere dayanıklı olması yüzünden bir çok işyerlerinde kullanıldığı için "sihirli mineral" olarak anılırken, yirminci yüz yılın ikinci yarısından sonra karsinojenik olması ortaya çıkınca, ismi "öldürücü toz" olmuştur

Asbest fizik yapı olarak düz (amphibol) ve eğri lifli (chrysotile) iki türü vardır Amphibol asbestin, kimyasal yapısına göre, crocidolite (mavi asbest), amosite (kahverengi asbest), tremolite, anthophollite ve actinolite çeşitleri vardır Endüstride en çok kullanılan chrysotile , crocidolite ve amosite cinsleriydi Bunlardan sağlık için en tehlikelileri olan crocidolite ve amosite'nin kullanılışı bir çok ülkelerde yasaklanmıştır Endüstride kullanılan asbestin % 90'inı kapsayan chrysotile de bir çok ülkelerde yasaklanmış olmasına karşın daha az karsinojenisitesi tartışmalı olduğu için bazı ülkelerde sıkı kontrol altında kullanılmaktadır

Asbest sadece solunum yoluyla vücuda girdiğinde hastalık yapabilmektedir Sebep olduğu hastalıklar, beniğn veya maliğn olabilmektedir Birinci grubun içinde, plevrada fibrosis, kalsifikasyon, effüzyon; akciğer parankimasında fibrosis (asbestosis) yer alır İkinci grupta ise, plevra ve peritonun maliğn mezotelyomaları, akciğer kanserleri ve az da olsa larenks ve sindirim organı kanserleri bulunur Hiç sigara içmeyen ve endüstriyel ilişkisi olmayan kişilerde akciğer kanser riski 1 kabul edilirse, bu oran günde 20 sigara içenlerde 45'e, hem sigara içen ve hem de asbest tozu soluyanlarda ise 92 katına çıkmaktadır Kanserojen olan sigara ve asbest birlikte olduğu zaman insan sağlığı için çok tehlikeli bir mineral olabilmektedir Türkiye'de kırsal bölge erkeklerinin sigara içme oranı %70'leri bulduğunu ve bununla birlikte asbest lifi soluduğunu var sayarsak halkımızın ne kadar yüksek kansere yakalanma şansı olduğunu anlarız

Asbestin beniğn veya maliğn hastalık yapabilmesi için, solunduktan 20-40 yıl bir sürenin geçmesi gerekmektedir İnsanlar asbesti, iş ortamında (mesleksel veya occupational) veya çevresel (environmental veya domestik) yolla soluyabilir Az da olsa, asbest işçisinin giysisine takılmış olan tozu evdeki yakınları indirek olarak soluyabilmektedir ki buna in direk ya da paraoccupational yolla asbest solunması denilmektedir

Türkiye'de Orta Anadolu'da yaklaşık olarak 16 milyon kişinin kırsal bölgede yaşadığı kabul edilmektedir Bunların yirmi yaşın üstündekilerin yaklaşık % 25'inde asbeste bağlı beniğn plevral hastalıklar bulunmaktadır Bu oran yaş ilerledikçe lineer olarak artmakta ve % 80'lere ulaşabilmektedir Asbest denilince aklamMaliğn mezotelyoma gelmektedir Batı dünyasında maliğn mezotelyoma insidansı 1-22 / 1000000 / yıl iken Türkiye'de yılda en az 500 kişide bu hastalık görülmektedir Batı ülkelerinde emekli asbest işçisi hastalığı olan maliğn mezotelyoma, ülkemizde orta yaş hastalığı durumundadır Bizim kırsal bölgemizin insanları asbesti çevresel- domestik yolla solumaktadır Yukarıda bildirilen yıllık sayının en fazla onu mesleksel asbest solunmasıyla meydana gelebilmiştir Yani, batı dünyasının mesleksel hastalığı, bizim çevresel hastalığımızdır Aslen Orta Anadolu kökenli olup ta Avrupada çalışırken mezotelyomaya yakalanmış işçilerimiz tazminat almak için baş vurduğunda bu kabul edilmemekte ve akciğerindeki asbestin Anadolu toprağında bulunan tremolit olduğu gösterilerek istekleri kabul edilmemektedir Avrupa'daki işçilerimizdeki asbestle ilgili hastalıklar, "Imported asbestos" diye yayınlanması komik olduğu kadar yüz kızartıcı bir durumdur

Türkiye'de çalışan isçilerde de aynı karışıklık söz konusudur Asbest işlenen bir fabrikada çalışanda bununla ilgili bir hastalık ortaya çıktığında işveren- işçi arasında sorun ortaya çıkmaktadır İşçiyi hasta eden asbest onun köyünden mi gelmiştir, yoksa iş yerinden mi ?

Türkiye'de asbest liflerinin solunması, içinde asbest bulunan beyaz toprağın, "Ak toprak", "Gök toprak", "Ceren toprağı" "Çelpek" gibi çeşitli isimlerle, kireç, sıva, çatı ve zemin toprağı olarak kullanılmasından gelmektedir İç Anadolu köylerinde bu amaçla kullanılan toprağın çoğunun içinde hiçbir endüstriyel değeri olmayan tremolite asbest bulunmaktadır Bu tür asbestin lifleri tıpkı mavi ve kahverengi asbest gibi ince uzun veya kalın olabilmektedir

Ülkemizde çevresel yolla asbest solunmasına bağlı hastalıkların en yoğun olduğu bölgeler: Eskişehir'in Mihallıççik ilçe ve köyleri, Konya Ereğli'sinin Halkapınar ve Ayrancı köyleri, Çankırı'nın Ilgaz ve Şabanözü köyleri ve Yozgat'ın Sorgun ilçesi ve köyleri, Sivas'ın Yıldızeli ve Şarkışla köyleri, Güney Doğu Anadolu bölgesinde Diyarbakır'ın batısındaki Ergani ve köyleri, Elazığ'ın Maden ve Polu köyleri, Malatya, Adıyaman ve Urfa'nın Siverek ilçesi yer almaktadır Karadeniz'in sahil bölgeleri ve Doğu Anadolu yerleşim yerlerinde asbestle ilgili hastalık bulunmamaktadır Trakya'nın birkaç köyünde asbest solunmasına bağlı beniğn plevral değişikliklere rastlanmıştır Ege bölgesinde sadece Denizli'in Tavas ilçesi köylerinde, Burdur'un Yeşilova bölgesi, Kütahya'nın Aslanapa ve Gediz ilçesi, Afyon'un Elmadağ ilçesi köylerinde sporadik asbestle ilgi hastalıklar bulunmuştur Akdeniz bölgesinde, Toros dağları yamaçlarındaki köyler ve Hatay'ın Kırıkhan ve Reyhanlı köylerinin bazılarında tremolit asbest içiren toprağın yukarıda bahsedilen yolla kullanılması sonunda iç ortam havanının solunmasıyla asbesle ilgili hastalıklar gelişmektedir

Bir kristalize aluminosilikat olan zeolit'lerin doğal 30 türünün içinde sadece erionite ve mordenite lifsel yapıdadır Bunlardan yalnız kristal yapısi lifsel olan erionite'in epidemiyolojik, in vivo ve in vitro olarak karsinojenik ve fibrojenik olduğu gösterilmiştir Erionite'nin şimdiye kadar bilinen en potent kanser yapıcı bir mineral olduğu Dünya Sağlık Teşkilatına bağlı, Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (International Agency Research on Cancer) tarafından kabul edilmiştir

Binlerce yıl önce Erciyes, Hasandağ ve hemen yakınındaki Melendiz dağlarının volkanik lavlarının örttüğü, yabancıların Cappadocia, bizlerin Göreme dediği bölgede eşsiz doğa harikası olan jeolojik bir yapı ortaya çıkmıştır Bu yörenin sadece üç yerinde, su ve tuz ile reaksiyona giren volkanik lavlar chabazite, clinopitololite ve kristalize olarak lifsel yapıda erionite'nin oluştuğu yerlerde Karain, Tuzköy ve Sarıhıdır köyleri yerleşmiştir Erionite'nin asbestin yaptığı hastalıkların tümüne sebep olduğu Göreme bölgesindeki çalışmalarla gün yüzüne çıkmıştır Bu bölgedeki üç köyden ayrı olarak diğer köylerde seyrek de olsa maliğn plevral ve peritoneal mezotelyoma endemisi olduğu tarafımızdan gösterilmiştir Bölgeden gelen mezotelyomalı hastaların ortalama yaşı 50 olup en genci 26, en yaşlısı ise 75 bulunmuştur Hastalık hem kadınlarda ve hem de erkeklerde görülüyordu İşin ilginç yanı, hastalığın bazı ailelerde daha yoğun bir şekilde görülmesiydi Bir aile içinde plevral ve peritoneal mezotelyoma ile birlikte lenfoma, karaciğer kanseri, kemik sarkomu gibi mezotelyoma dışı tümörler de görülmekteydi Bu gözlemler kanserin oluşmasında esas etken erionite olmakla beraber genetik yatkınlığın da ek faktör olarak etkili olabileceğini işaret etmektedir

Göremenin Karain, Tuzköy ve Sarıhıdır köylerinde yapılan proportional mortalite çalışmalarında, ilk iki köyde ölenlerin % 70'inin maliğn hastalıktan öldüğü gerçeğini ortaya çıkarmıştır Buna karşın Kızırmağın güneyindeki eski yerleşim yerini nehrin taşkınları ve arkadaki kayaların düşerek insan ve hayvan zayiatına sebep olması nedeniyle zamanın hükümeti 1958 yılında köyün nehrin kuzey yakasındaki tuğla, briket gibi malzeme ile yapılmış yeni evlere taşınmasını sağlamıştır Sarıhıdır'daki mortalite oranının % 50'nin altında olması buna bağlı olsa gerek Bu köydeki hastaların birisi hariç tümü eski köyde doğmuş bireylerdi Bu olay Göreme'deki kanser sorununun ancak, köy yerlerinin değiştirilmesiyle çözülebileceğini göstermektedir

Göreme'deki kanserli köylerdeki insanlar, ev ve bahçe duvarlarının yapı taşları olan su kayasının içindeki erionit'ten solumaktadır Hasta ve sağlamların bronş sekresyonunda, soludukları evin havasında ve akciğerlerinde hem erionite lifleri ve asbest cisimciğine benzeyen zeolite cisimcikleri gösterilmiştir Bugün sadece 35 haneli bir köy haline gelen Karainliler'ın büyük bir kısmı, çeşitli nedenlerle, yurt içi ve yurt dışı yerlerde yaşamlarını sürdürmektedirler Köyden ilkokulu bitirdikten sonra ayrılanların bile dünyanın neresine giderse gitsin mezotelyoma riskini taşımaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



ASPERGİLLOSİS: ASPERGİLLOZ: PULMONER (AKCİĞER) ASPERGİLLOZU

Akciğer aspergillozisi, dünyanın her bölgesinde görülen bir mantar enfeksiyonudur Aspergillus türü mantarlar toprakta ve çürümüş organik materyalde bulunurlar Akciğer aspergillozisinin hipersensitivite (aşırı duyarlılık) reaksiyonları, bölgesel üreme ve ilerleyici aspergillozis (aspirgillus mantarının enfeksiyonu) olmak üzere üç farklı klinik şekli vardır

En sık rastlanan şekil beölegsel üreme grubuna giren akciğer aspergillomadır Pulmoner miçetoma (mantar topu : küf mantarının bir yumak oluşturarak akciğerdeki tüberkülozun yaptığı boşluklara yani kavitelere yerleşmesi) isimlerini de alan aspergilloma, fibrin, mukus, inflamatuar (iltihap) hücreler ve debris (harap doku) artıklarının birikmesi ile birlikte mantarların oluşturduğu yoğun yuvarlak kitlelerdir En sık Aspergillus fumigatus olmak üzere Mucorales ve Candida türleri de miçetoma(mantar topu) nedeni olmaktadır (2, 3) Ancak her zaman histolojik tanı mümkün olmadığından miçetoma yerine aspergilloma ismi de kullanılmaktadır

Akciğerlerde kavite açılmasına neden olan herhangi bir hastalık miçetoma oluşumuna neden olabilir

Genellikle iyileşmiş açık tüberküloz kaviteleri içinde mantar kolonilerin birikimi ile oluşur Aspergilloma ikinci sıklıkta sarkoidoz(özel bir tüm sistemleri etkileyen hastalık) ile birliktedir Daha nadir olarak bronşektazi(bronş genişlemesi), bronşial kistler, kronik (müzmin)bakteriyel abseler, kaviter karsinomlar(kanserler)da oluşabilir

Pulmoner aspergilloma(akciğer aspergilloması) genellikle asemptomatiktir(belirtisizdir) Semptomatik (belirtili) olanlarda en sık aralıklı ve az miktarda hemoptizi (kanlı balgam) görülür Bir seride %55 oranında hemoptizi bildirilmiş olup, hastaların %21'inde masif (yoğun)hemoptizi tespit edilmiştir Değişik raporlarda hemoptizi oranı %50 ile %85 arasındadır Diğer semptomlar (bulgular) genellikle prodüktif(balgamlı) veya kuru öksürük, nefes darlığı ve kilo kaybıdır Fizik muayenenin özelliğinin olmadığı belirtilmektedir
Akciğerlerin radyolojik tetkiki aspergilloma teşhisinde en önemli metoddur Değişmez röntgen bulgusu, kavite duvarında hale veya yarımay şeklinde hava ile ayrılmış (Monod bulgusu), sferik veya oval, tek dansiteli solid bir kitledir Aspergilloma sıklıkla üst loblarda tek bir soliter lezyon olarak yerleşir ve bu görünümü oldukça patognomoniktir(teşhiskoydurucudur) Ayrıca, kavite içindeki fungus topunun değişik pozisyonlarda yer değiştirmesi, yani hareketli olması da tanıda önemli bir özelliktir Bilgisayarlı tomografi düz filmlerden daha hassas bir şekilde ve hatta fungus topu daha olgunlaşmadan lezyonu göstermektedir

Aspergilloma teşhisinde standart laboratuar bulguları çok az faydalıdır Olguların hemen tümünde serumda aspergillus antijenlerini presipite eden( çökelten) antikorlar mevcuttur (presipitasyon testi)Kesin tanı, balgam kültüründe aspergillus gösterilmesiyle histolojik olmasına rağmen radyoloji, klinik özellikler ve presipitasyon testi ile tanı sağlanabilir

Hastalığın prognozunu(gidişini) önceden tahmin etmek zordur Ölüm genellikle pulmoner(akciğer) enfeksiyonlar, masif kanama ve postoperatif (ameliyat sonrası)komplikasyonlardan olmaktadır (5)

Aspergillomanın tedavisi tartışmalıdır Sadece ciddi ve hayatı tehdit eden hemoptizili (kanlı balgamlı) olgularda lobektomi (akciğerin bir lobunun çıkarılması) herkes tarafından kabul edilmekle birlikte, bazı yazarlar tüm olgularda rezeksiyonu önermektedir (5) Ancak, yayınlanan serilerde çoğu fatal(ölümcül) olan postoperatif (ameliyat sonrası)komplikasyonlar bildirilmektedir (3) Aspergillomanın medikal(ilaçla) tedavisi başarısızdır Amphotericin B, fluconazole, miconazole gibi antifungal(mantar ilaçları) ilaçlar denenmiş, ancak başarılı olunmamıştır (10) Hastaların takibe alınması ve zorunlu olmadıkça cerrahiden kaçınılması en iyi yol gibi gözükmektedir

Kaynaklar

Wout JW, Beaumont F Clinical manifestations of systemic fungal infections and clinical manifestations of pulmonary aspergillus infections Mycoses 1988; 2: 9-14

Steven MA, George HT Pulmonary aspergillosis In: Fishman AP, editor Pulmonary disease and disorders Second ed New York; Mc Graw Hill, 1988:1639-56

Glimp RA, Bayer AS Pulmonary aspergilloma: diagnostic and therapeutic considerations Arch Intern Med 1983;143:303-8

British Thoracic and Tuberculosis Association Aspergilloma and residual tuberculosis cavities: the result of a survey Tubercle 1970;51:227-45

Daly RC, Pairolero PC, Piehler JM Pulmonary aspergilloma Results of surgical treatment J Thorax Cardiovasc Surg 1986;96:981-8

Sider L, Davis T Pulmonary aspergillosis: unusual radiographic appearance Radiology 1987;162:657-9

Roberts CM, Citron KM, Strickland B Intrathoracic aspergilloma: role of CT in diagnosis and treatment Radiology 1987;165:123-7

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



ASTIM: ASTIM BRONŞİALE: BRONŞ ASTIMI: ASTHMA

Astım Nasıl Bir Hastalıktır?
Nefes alma sırasında atmosfer havasının solunum olayının olduğu alveol denilen hava boşluklarına naklini sağlayan iletici hava yollarında daralma, tıkanıklık ve buna bağlı olarak hava akımında zorlukla karakterize bir hastalıktır Hava yollarında mikrobik olmayan süreğen bir iltihaplanma söz konusudur

Astım Allerjik Bir Hastalık mıdır?
Astım her zaman olmasa da olguların çoğunda allerjik zeminde gelişen bir hastalıktır Bilhassa çocuklukta başlayan astım için bu daha belirgindir Ancak, Kişinin allerjik tabiatlı (atopik) olması astım olmasından ayrı bir şeydir Diğer allerjik hastalıklar (rinosinüzit, konjonktivit, dermatit, ürtiker) astımla birlikte bulunabilir veya bu hastalıklar varken astım olmayabilir Aksine astımı olduğu halde allerjisi olmayabilir

Astım Kimlerde Görülür?
Astım, erkek-kadın herkeste; çocuk-erişkin her yaşta ve dünyanın hemen her yerinde rastlanan bir hastalıktır

Astım Sık Rastlanan Bir Hastalık mıdır?
Astımlı hastaların sıklığı coğrafi bölgelere, yaşam koşullarına ve sosyo-kültürel özelliklere bağlı olarak toplumdan topluma farklılık göstermektedir Toplumda yaşayanların %10’dan daha fazlasında görüldüğü bildirilen yöreler yanında %1’den az sıklıkla rastlanıldığı bölgeler söz konusudur Ülkemizde de durum aynıdır Ortalama sıklığın %5-6 civarında olduğu tahmin edilmektedir ki, ülkemiz koşullarında bu, her 3-4 evden birisinde bir astımlı hastanın yaşadığı anl***** gelmektedir

Astım İrsi Bir Hastalık mıdır?
Bazı hastalıklar genetik geçişlidir Anne veya babadan ilgili genetik kodu alan kişilerde çevresel değişkenler ne olursa olsun hastalık mutlaka ortaya çıkar Bazı hastalıklar ise tamamen çevresel koşullara bağlı olarak gelişir Astım bu iki grup hastalıktan farklıdır Hastalığın ortaya çıkmasında hem genetik yatkınlık hem de çevresel faktörler birlikte rol oynar Her iki belirleyici de hastalığın ortaya çıkmasında tek başına yeterli değildir

Astımlı Anne veya Babanın Çocukları Astımlı Olarak mı Doğar?
Anne ve babası yada bunlardan birisi astımlı olan çocuklarda astım görülme olasılığı toplunda görülen astım sıklığından biraz daha fazla olmakla birlikte, böyle bir çocuğun mutlaka astımlı olacağı söylenemez Ailede astım vb allerjik hastalıklar varsa doğacak çocukların korunması amacıyla uygun çevresel koşulların sağlanması yararlı olacaktır

Hangi Çevresel Faktörler Astıma yol açmaktadır?
Astıma neden olan, astım gelişimine katkıda bulunan veya astımlı kişilerde nöbetleri tetikleyen çeşitli risk faktörleri tanımlanmıştır Bunlardan bazıları kaçınılabilir, düzeltilebilir durumlardır Tüm dünyada, ev tozu akarları ile evde beslenen kedi gibi hayvanlar; hamamböceği, kalorifer böceği gibi haşereler ve küf mantarları en sık rastlanan astım nedenleridir Polenler (ağaç, ot,çimen), aspirin gibi ilaçlar ve bazı iş yerlerinde maruz kalınan mesleki uyarıcılar da astımla sonuçlanan allerjik duyarlılığın gelişimine yol açarlar Ayrıca sigara dumanıyla temas, solunum yolu enfeksiyonları, hava kirliliği, bazı gıdalar ile bunlara ilave edilen katkı maddeleri de bilhassa erken çocukluk döneminde astım gelişimine katkıda bulunurlar Bu nedensel ilişki gösteren faktörlerin tümüne ilaveten iklim değişiklikleri (sisli, yağışlı, kapalı havalar), psikojenik stresler, egzersiz gibi değişkenlerin ise astımlılarda nöbetleri tetikleyebilir iken astımı olmayanlarda bu yönde etkileri yoktur Yine sinüzit, burunda polipler, yemek borusuna mide asidinin geri kaçak yapması gibi bazı durumlar astımlılarda sık görülmekte ve hastalığın tedavi ve kontrolünü güçleştirmektedirler

Meslek İle Astım Arasında Bir İlişki Var mı?
Evet Astım bazen bir meslek hastalığı şeklinde karşımıza çıkabilir En sıklıkla fırıncılar, kuaförler, boyacılar, çiftçiler, kereste ve mobilya işinde, gıda sektöründe çalışanlar olmak üzere bir çok iş kolunda işyeri ortamında karşılaşılan bazı maddelere bağlı olarak astım gelişir Yakınmaların işe girdikten sonra başlaması, tatil zamanlarında veya işyerinden uzakta geçirilen günlerde azalması, aynı işyerinde birden çok kişide benzer yakınmaların görülmesi meslek astımını düşündürmelidir Böyle hastaların meslek değiştirmesi veya aynı işte başka bir alanda çalışması, maske kullanması gerekebilir

Şekil III Astımla ilişkili meslekler

Astımın Mevsimlerle İlişkisi
Bazı allerjenlerin mevsimle ilişkili olarak ortaya çıktığı veya yoğunluğunun arttığı bilinmektedir Diğer bazıları ise her mevsimde sabit olarak bulunurlar Mevsimsel allerjenler daha çok polenlerdir Ancak değişen nem ve ısı gibi iklim koşullarından etkilendikleri için ev tozu ve küf mantarı gibi diğer allerjenlerin yoğunluğu da mevsimlere göre dalgalanmalar gösterir Buna bağlı olarak allerjik astımlıların bazılarında belirli mevsimlerde yakınmalar artabilir, hatta sadece bu dönemde hastalık ortaya çıkıp daha sonra tamamen normale dönebilir

Tetik Faktör Ne Demektir?
Astımlı kişiler çoğu zaman kendilerini tamamen normal hissederler ve hiçbir şikayetleri yoktur Oysa bazen durup dururken aniden tıkanabilirler ve çok zor dakikalar, saatler, günler geçirebilirler Şikayetlerin ortaya çıktığı bu dönemlere astım nöbeti, atağı, krizi diyoruz Bazı hastalarda nöbeti başlatan faktörler belli iken diğer bazılarında ise bilinemez Örneğin çoğu astımlı koşma, merdiven çıkma gibi eforlar sırasında tıkanmaktadır Sigara, çeşitli toz kimyasal dumanlar, kokuların solunması, kalp-tansiyon ve romatizma ilaçlarından bazılarının kullanılması, grip vb viral hastalıklara yakalanmak, ağlama-gülme gibi emosyonel davranışlar, yağışlı şimşekli iklim koşulları gibi bir çok durum astımlılarda nöbetleri tetikleyebilir Oysa bunların astımı olmayanlarda hatta diğer bazı astımlılarda ise aynı yönde bir etkileri olmaz Astımı olanların kendileri için geçerli olan tetik faktörleri tespit edip bunlardan kaçınmaları hastalıklarının tedavisinde çok önemlidir

Bölgemiz Astım Açısından Fazla Risk Taşımakta mıdır?
Nemli, bol yağışlı ve ılıman iklimi, zengin bitki örtüsü nedeniyle yukarıda bahsedilen ve en sıklıkla astım nedeni olan ev tozu akarları, polenler ve küf mantarları gibi havayla taşınan allerjenler bakımından çok elverişli koşullar taşıması ve sigara içme oranlarının yüksek olması nedeniyle Doğu Karadeniz Bölgesi astım için riski fazla bir yöre olarak görünmektedir

Astımın Belirtileri Nelerdir?
Astım çoğu kez nefes darlığı ile kendini belli eder Göğüste tıkanma, öksürük, hırıltılı solunum diğer rastlanan şikayetlerdir Her hastada bunların hepsi bir arada olmayabilir ve bazen sadece öksürükle veya nefes alıp verirken hırıltı, hışırtı şeklinde bir ses şeklinde belirti verebilir

Bu Şikayetler Mutlaka Astım Hastalığına mı Bağlıdır?
Hayır Astım dışında da bir çok hastalığın seyri sırasında benzer yakınmalar olabilir Şikayetlerin zaman zaman nöbetler şeklinde ortaya çıkması ve bir müddet sonra kendiliğinden veya tedaviyle tamamen düzelmesi çok tipiktir Geceleyin, bilhassa sabaha doğru uykudan uyandıracak şekilde bu yakınmaların görülmesi astımın karakteristik özelliğidir Yukarıda bahsedilen tetik faktörlerle nöbetlerin başladığının öğrenilmesi teşhise çok yardımcı olur Yukarıda sayılan şikayetlerden bir yada birkaçına sahip olan ve yakınmaları uzun sürüp tekrarlayan kişilerin mutlaka astım yönünden bir uzman hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir

Astımım Olduğundan Şüpheleniyorum Ne Yapmalıyım?
Astım tanısı çok zor ve zahmetli değildir Bu konuda uzman bir hekime başvurursanız size astımınız olup olmadığını söyleyecektir Ancak, bazı durumlarda astım teşhisi koymak biraz zaman alabilir ve bir süre hekim takibinde kalmanız gerekebilir

Teşhis İçin Biyopsi, Kan Vermek, Endoskopi Yaptırmak Gibi Can Yakıcı İşlemler Gerekli mi?
Hayır Astım teşhisi için canınızı yakacak hiçbir işleme gerek yoktur Hekiminiz sizinle konuşarak, sizi muayene ederek, solunum fonksiyon testleri yaparak tanı koyabilir

Solunum Fonksiyon Testleri Zor bir test midir?
Asla Kişinin yapması gereken; bir ağızlık içerisinden bir derin nefes alıp, aldığı nefesi hızlı ve güçlü bir şekilde üflemesinden ibarettir Anında sonuç veren, hasta için hiçbir zarar veya risk taşımayan, hemen her yerde uygulanabilir bir işlemdir

Pefmetre Cihazı Ne İşe Yarar?
Pefmetre astım teşhisi, astımın ağırlığının tespiti ve tedaviye cevabın değerlendirilmesi, astım nöbetlerinin şiddetinin ölçülmesi için kullanılan basit bir cihazdır Her astımlı hastanın bir pefmetresi olmalı ve kullanımasını hekiminden öğrenmelidir Bu, hipertansiyonu olan hastanın evinde tansiyon aleti bulundurup kendi tansiyonun kontrol edebilmesi gibi; astımlı hastanın da kendi hastalığını izleyebilmesine imkan verir

Allerjik Deri Testleri Yaptırmalı mıyım?
Astım her zaman allerjik bir hastalık değildir Deri testleri ise astım tanısında değil, sadece allerjik bir deri cevabının varlığı durumunda yararlıdır Astımı olan kişilerin testleri negatif bulunabildiği gibi, deri testleri pozitif bulunan kişilerde de astım olmayabilir Bu nedenle bu testlerin astım tanısında yeri yoktur Sadece tedaviye cevap vermeyen, atakları kontrol altına alınamayan astımlılarda tetik faktörlerin tespiti açısından gerek duyulduğunda yapılabilir Yoksa gereksizdir

Erken Teşhisin Astım İçin Bir Önemi Var mı?
Astım her hastada aynı şiddette değildir Hafif, orta ve ağır olabilir Hastalığın ağır formlarında tedaviye cevap vermeyen değişiklikler söz konusudur Geri dönüşü olmayan bu patolojilerin ortaya çıkmaması için astımın zamanında teşhis edilip, uygun şekilde tedavi edilmesi önemlidir Ayrıca tedavi edilebilir bir hastalıktan dolayı kişilerin yaşamının sınırlanmaması, verim ve performansının düşmemesi ve bazen öldürücü olabilen nöbetlere girmemesi için hastalığın biran önce teşhis edilip tedaviye başlanması en doğrusudur

Astım Tedavi Edilebilir Bir Hastalık mıdır?
Evet Astım tedavisi olan, tedaviyle tamamen kontrol altına alınabilen bir hastalıktır Astım tedavisi etkin bir tedavidir ve hasta tedavi ile tamamen normal bir yaşam sürdürebilir

Tedavi İle Astımdan Kurtulabilir miyim?
Tedavi ile astımlıları normal yaşamlarına döndürmek mümkündür Özellikle çocuklukta şikayetleri başlayan astımlıların bir kısmında, hastalık erişkin yaşlarda tamamen iyileşebilmektedir Ancak daha sıklıkla, hastalar hastalıkları ile birlikte yaşamakta; kendilerine önerilen tedavi ve tavsiyelere uydukları oranda önemli bir yakınmaları olmamakla birlikte tedaviyi kestiklerinde bir süre sonra daha hafif olarak yeniden şikayetleri başlamaktadırlar Nasıl ki yüksek tansiyonu olan bir hasta tuzsuz diyete uyup, ilaçlarını aksatmaksızın aldıkça tansiyonu yükselmemekte ancak, bunlara dikkat etmediğinde tansiyonu nasıl yükselmekteyse astımlılar için de durum benzerdir

Astım Tedavim Ne Kadar Sürecek?
Bu soruya herkes için geçerli bir cevap vermek mümkün değildir Tedaviyle hastalık kontrol altına alındıktan sonra tedavi yavaş yavaş, basamak şeklinde giderek azaltılır ve bazen tamamen kesilebilir Kesildikten bir müddet sonra şikayetler yeniden başlarsa tedaviye tekrar başlanmalıdır Bazen ise uzun yıllar, yada devamlı olarak ilaç kullanmak gerekebilir

Astım Nasıl Tedavi Edilir?
Astım, hasta hekim ve hasta yakınlarının (anne, baba, eş ve öğretmen gibi) işbirliği ile tedavi edilebilir Bu işbirliği olmaksızın sadece doğru ilaçların reçete edilmesiyle hastalık tedavi edilemez Tedavi uzun sürelidir Hasta hekimine güven duymalı, tavsiyelerine uymalı, ilaçlarını usulüne uygun şekilde kullanmalı, düzenli olarak kontrollerini yaptırmalı, sorunu olduğuna hekimine kolayca ulaşabilmelidir Hastanın mutlaka konunun uzmanı bir hekimin kontrolünde olması gereklidir Hastalık yok hasta vardır özdeyişi astım için daha fazla geçerlidir Sonuç almak için astımı bildiği kadar hastasını da tanıyan, mesleğini, ev ve işyeri koşullarını, almakta olduğu tedaviyi, hastanın geçmişte yaşadıklarını, önceki tedavileri ve bunlara alınan cevapları, hastanın hangi ilaçlara hangi dozlarda ne oranda yanıt verdiğini bilen bir hekimin desteğine ihtiyaç vardır

Hasta ve Yakınlarının Tedavideki İşbirliği Nasıl Sağlanır?
Bu hekimin hastasını eğitmesiyle elde edilebilir Hasta eğitimi sadece hastalık hakkında bilgi vermekten ibaret olmayıp, hastanın hastalığı ile baş edebilmesi için gerekli her türlü bilgi, beceri ve cesarete sahip kılınması sürecidir Bu süreç belirli bir zaman dilimi içinde tamamlanmış olmaz Aksine hasta ile hekimin her görüşmesinde ilerleyen, gelişen bir olaydır

Astımlı Hasta Hangi Konularda Eğitilmelidir?
Astım nasıl bir hastalıktır? Tetik faktörler nelerdir ve bunlardan nasıl korunulabilir? Kriz anında ne yapması gerekir? Hangi ilaçları, nasıl, hangi aralıklarla, ne kadar süreyle kullanması gerekecektir? Ne zaman kontrollere gelecektir? Ne zaman hekimini aramalıdır? Sprey ilaçları nasıl kullanacaktır? Pefmetreyi nasıl kullanacaktır? Çalışabilir mi?, Spor yapabilir mi?, Gebe kalabilir mi? Tüm bu konularda hem bilgilendirilmeli hem de uygulamalar ile beceri kazandırılmalıdır Hastanın hastalığına rağmen normal bir yaşam sürebileceği, krizleri önleyebileceği ve tedavi edebileceği, hastalığı dolayısıyla bireysel amaçlarından vazgeçmemesi gerektiği konularında ise cesaretlendirilmelidir

Tedavi ile Şikayetlerimin Geçmesi Yeterli midir?
Her ne kadar hastalar sadece şikayetlerinden kurtulmayı amaçlarlarsa da tedaviden amaç bundan ibaret değildir Yakınmaları giderip hastayı rahatlatan ancak, hastalığı tedavi etmeyen, ilerlemesini durdurmayan, hastanın akciğer fonksiyonlarını normale getirmeyen ve doğal, aktif yaş***** geri döndürmeyen bir tedavi hastaya fayda değil aksine zarar vermiş olur Çünkü yakınmaları giderdiği için hasta kendini iyi olmuş hisseder ve çare aramayı bırakır, doğru tedaviye başlamak için zaman kaybetmiş olur

Astımımı Hangi İlaçlarla Tedavi Edebilirim?
Bu sorunuza ancak hekiminiz karar verebilir Hatta bu sorunuzun doğru cevabını bulmak için hekiminizin sizi muayene edip bir kaç kez kontrollerde sonucu gözlemesi gerekebilir Sizin için en uygun tedaviyi bulmak zaman alabilir İlk muayene ve kontrolde yeterli sonuç alınmayabilir Bir astımlı hastaya verilen tedavi sizin için yetersiz, fazla veya zararlı olabilir

Astımlı Komşumun veya Kardeşimin İlaçlarını Kullanabilir miyim?
Hayır Bunu yapmamalısınız Çünkü, astım kişiden kişiye farklılıklar gösterir Her hastada tetik faktörler, eşlik eden patolojiler, hastalığın ağırlığı farklıdır Bunlara bağlı olarak seçilmesi gereken ilaçlar farklı olabilir Kullanılması gereken ilaçlar aynı bile olsa dozlar değişebilir

Kaç Türlü Astım Vardır?
Astımlı hastalar hafif-gelip geçici, hafif inatçı, orta ve ağır astım şeklinde dört gruba ayrılır Her bir grup için önerilen tedavi ayrıdır Bunlardan başka hastalarda: mevsim astması, meslek astması, egzersiz astımı, ilaç astması gibi nispeten farklı tedavi yaklaşımları gerektiren tablolar söz konusu olabilir

Sprey İlaçları Kullanmak Zorunda mıyım?
Sprey türü ilaçlar astım tedavisinde tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır Nefes yoluyla hap, şurup veya enjeksiyon şeklindeki uygulamalara göre daha az miktarda ilaç kullanarak daha güçlü etki elde edilebilir ve aynı zamanda ilaçların istenmeyen yan etkilerinden kaçınmak mümkündür Çünkü, sprey şeklinde kullanılan ilaç sadece hastalığın yerleştiği solunum yollarına ulaşır ve etkisini burada gösterir iken; ağızdan veya enjeksiyon şeklinde verilen ilaç, tüm vücuda dağılıp her yerde ve dolayısıyla etkili olması istenmeyen organlarda da (kalp, böbrek vb) etkileri görülebilir Üstelik sprey türü ilaçların etkileri alındıktan sonra dakikalar içerisinde hemen başlamakta iken; ağızdan veya enjeksiyonla verilen ilaçların etkilerinin gözlenmesi için saatler geçmesi gerekir

Sprey İlaçların Alışkanlık Yaptığı, Ciğerleri Kuruttuğu Doğrumudur?
Hayır Bilakis hemen yukarıda belirtildiği gibi bu ilaçların istenmeyen yan etkileri, aynı ilaçların ağızdan alınan veya enjeksiyon şeklindeki formlarına göre çok daha azdır Çok daha güvenli ilaçlardır Bu ilaçların bağımlılık anlamında alışkanlık yapması söz konusu değildir

Sprey İlaçlar Güvenli midirler?
Evet Tüm dünyada uzun yıllardır çok yaygın olarak kullanıla gelmiş ilaçlardır Bebek, çocuk ve yaşlılar, gebeler, kalp, karaciğer ve böbrek hastaları gibi ilaçların yan etkilerine daha duyarlı kişilerde -yan etkileri az olduğu için- bilhassa tercih edilmesi gereken formlardır

Nefes Yoluyla Alınan Toz Şeklindeki İlaçlar ile Sprey İlaçlar Arasında ne Fark Vardır?
Nefes alma sırasında ilacın solunum yollarına ulaştırılması esasına dayanan üç türlü İlaç uygulama formu vardır Bunlar: ölçülü doz spreyler, kuru toz inhalatörler ve nebülizör formlarıdır Her üçü esasta aynı olmasına karşılık, birbirlerinden bazı küçük farklılıkları da söz konusudur Kuru toz inhalatörler sprey ilaçlardan farklı olarak itici gaz içermezler, ozon tabakasına zararlıtarafları yoktur İlaç dışı madde içermediklerinden allerjik ve irritatif yan etkilere rastlanmaz Kullanımları daha kolay olup sprey ilaçları kullanamayanlarda tercih edilirler

Sprey İlaçları Kullanmakta Zorluk Çekiyorum, Bunu Nasıl Aşabilirim?
Bu eğitimle aşılabilir Hekiminizin size bu ilaçların nasıl kullanıldığını bizzat anlatması, göstermesi ve size uygulatarak gözetleyip yanlışlarınızı düzeltmesi gereklidir Sprey ilaç öncelikle çalkalanmalı, kapağı çıkarılıp oturur durumda veya ayakta iken baş bir miktar geriye doğru kaldırılmalı ve nefes verilip akciğerlerimiz boşaltıldıktan sonra ağızlık kısmı aşağıda tüp yukarıda olacak şekilde dudaklar ağızlık kısmının çevresini boşluk kalmayacak şekilde kavramalı ve tüp içinden derin, güçlü ve uzun süreli bir nefes alınmaya başlanmalıdır Burada önemli olan nefes almaya başlar başlamaz gecikmeden ilacın serbestleştirilmesidir Nefes alma süresinin sonuna doğru veya nefes verme sırasında yada henüz nefes alınmaya başlamadan önce ilacın serbestleştirilmesi etkisiz bir kullanım şeklidir İlacın ağızlıktan püskürüp boğaz ve ağız duvarına çarpması sırasında nefes alma eylemi duraklatılmamalıdır Derin nefes almanın sonucunda alınan ilaçlı hava içeride bir süre (10 sn) tutulmalı ve nefes hemen geriye verilmemelidir Nefesi geriye verirken ateşe üfler, ıslık çalar gibi veya burundan zorlayarak vermek etkinliği artırmaktadır Nefes alma ile ilacı serbestleştirme arasında zamanlama ve koordinasyon bir miktar beceri gerektirir 7 yaşından itibaren çocukların bu işlemi yapabildiği gözlenmektedir

Bir Türlü Becerip Sprey İlaçları Alamıyorum Ne Yapmalıyım?
Nefes alma ile ilacı serbestleştirme arasında zamanlama ve koordinasyon gereğini ortadan kaldıran yardımcı spaser cihazlar (hazneler) geliştirilmiştir Bunlar hem kullanımı kolaylaştırırlar, hem ilacın akciğerlere ulaşan etkin dozunu artırırlar, hem de yan etkileri azaltırlar Bilhassa yüksek doz sprey türü ilaç kullanılacaksa bu yardımcı cihazların kullanılması çok daha yararlıdır Kuru toz inhalatör ilaç formları da bu tür sprey ilaçları kullanamayan hastalar için iyi bir alternatif olabilir

Nebulizör Nedir?
Nebülizör sıvı haldeki ilacı buhar haline getirip bir maske veya ağızlık yardımıyla hastanın normal soluk alıp vermesi sırasında ilacın solunum yollarına ulaşmasını sağlayan elektrikli küçük cihazlardır Bilhassa ağır kriz halinde, bebek veya küçük çocuk, yaşlı, ajite, bilinci kapalı hastalarda bile kullanılabilirler Cihazın çalıştırılıp maskenin yüze geçirilmesi yeterlidir Ayrıca ilacı almak için herhangi bir harekete gerek yoktur

Nebülizör veya Spaserleri Sigorta Emekli Sandığı ve Kurumlar Karşılıyor mu?
Eğer uzman hekim hastanın tedavisi için bu cihazların kullanımını gerekli görüyorsa bir rapor ile hasta, bunları söz konusu kurumlardan ücretsiz elde edebilir

Astım Tedavisinde Kortizonlu İlaçlar Kullanılıyormuş, Bunların Zararı Yok mu?
Kortizon korkusu toplumda yaygındır Kortikosteroidler bugünkü tıpta en çok kullanılan, çok etkili ve faydalı ilaçlardır Uygun endikasyon, doz, zamanlama ve hekim kontrolü altında kullanıldıklarında istenmeyen yan etkiler pek görülmez Özellikle astımlılarda kortizonlu ilaçlar sprey veya toz halinde solunum yoluyla verildiklerinde bu tür istenmeyen zararlı etkiler hemen hiç görülmez ve çok güvenlidir

Kortizonsuz Astım Tedavisi Mümkün Değil midir?
Astım havayollarının mikrobik olmayan süreğen iltihabıyla karakterize bir hastalıktır Tedavide temel yaklaşım bu iltihabın baskılanmasıdır Kortizon bu yönde en etkili ilaçların başında gelmektedir Kortizon dışı ilaçların etkileri ise kortizona kıyasla çok daha zayıftır Ancak hafif astımlılarda veya ağır olgularda kortizonla birlikte kullanılabilirler Bugünkü tedavi biçimine göre orta ve ağır astımlıların tedavisinde kortizon kullanılması mutlaka gereklidir Aksi taktirde hastalık kontrol altına alınamaz ve hasta riske atılmış olur Şunu yine vurgulamak gerekir ki sprey yada toz formunda verilen kortizon türü ilaçların korkulacak yan etkileri hemen hiç yoktur

Ağızdan Alınan Hap Türü İlaçlarla Astım Tedavi Edilemez mi?
Hafif astım, efor astması, polen astması gibi çoğu hasta, ülkemizde de son yıllarda kullanıma giren lökotrien antagonistleri grubu ilaçlarla (Singulair ve Accolate) tamamen kontrol edilebilmektedir Özellikle çocuklarda kullanılabilir olması nedeniyle Singulair, sprey tipi ilaçları kullanamayan popülasyonda kullanım avantajı ve hasta uyumunu artırıcı bir üstünlüğe sahiptir Ancak orta ve ağır astmalıların tedavisinde bu ilaçlar tek başlarına yeterli olmazlar, ancak gerek olduğunda diğer ilaçlarla birlikte kullanılabilirler

Kortizonlu İğnelerin Tedavideki Yeri Nedir?
Kenakort, Diprospan gibi kortizon içeren iğneler veya Prednol, Deltakortil gibi ilaçlar astımlı hastalar tarafından en çok suiistimal edilen ilaçlardır Bunlara bağlı olarak, şişmanlama, kemik erimesi, hipertansiyon, kalp yetmezliği, hormon bozuklukları gibi bir çok yan etkiler görülebilmekte, ayrıca kortizona bağımlılık oluşabilmektedir Bu tür ilaçların astımlı hastalarca -kriz sırasında hekim kontrolünde verilmesi hariç- kullanılmaları doğru değildir

Astım İlaçlarının Yan Etkileri Nelerdir?
Günümüzde astımın doğru tedavisi için hekim kontrolünde kullanılan ilaçlara bağlı olarak önemli yan etkiler pek görülmez Ancak nadir olarak çarpıntı, titreme, kas krampları, seste boğuklaşma, idrar yapmada güçlük, mide şikayetleri ve allerjik reaksiyonlar gibi sorunlara rastlanabilir Sprey tipi ilaçlar kullanıldıktan sonra bol su ile ağız çalkalanıp boğaz gargarası yapılarak tükürülmesi önerilir Kalp hastalığı, tansiyon yüksekliği, karaciğer hastalığı gibi başka hastalıklar varsa ve bunlar için de hasta ilaç kullanıyorsa astım ilaçlarıyla etkileşme olup olmayacağı yönünden hekimine danışmalıdır

Aşı Tedavisinin Astımdaki Yeri Nedir?
Halk arasında aşı tedavisi olarak bilinen immünoterapi asıl olarak arı sokmalarına ve yılan zehirlenmesine karşı etkin bir tedavi biçimidir Tüm dünyada standart astım tedavisi protokolleri arasında yer almaz Çok özel koşullarda standart tedaviye cevap alınamayan hastalarda denenebilir Aşı tedavisi:

5 yaşından küçüklere ve 40 yaşından büyüklere uygulanmaz
Orta ve ağır astımlılara uygulanmaz
Sadece deri testleri ile değil aynı zamanda kanda özel Ig E tipi antikor tayini ile antijen duyarlılığı saptanmayanlara uygulanmaz
İki allerjenden daha fazlasına karşı duyarlılık olduğunda uygulanmaz
Hastanın duyarlı olduğu antijeden kaçınması mümkün olduğunda uygulanmaz
Standart tedavi maksimum olarak denenip başarısız olduğu gösterilmeden uygulanmaz
Fakat orta ve ağır astımlılarda kullanılmaması gerektiğinden, hafif astımlılarda ise standart tedavi hemen her zaman başarılı olduğundan pratikte astım tedavisinde aşının yeri yoktur
Aşı Tedavisinin Herhangi Bir Zararı Var mıdır?
Evet Bu tedavi her yerde her hekim tarafından uygulanamaz Hele muayenehanelerde asla uygulanmamalıdır Ancak yukarıda sıralanan koşullara uyan çok az sayıda hastaya, asıl tedaviler uygulandıktan sonra, bütün riskler göz önüne alınarak, uzmanı doktor denetiminde ve acil durumda hastayı yaşama geri döndürmeye yönelik müdahalenin yapılabileceği her türlü donanım ve ekipmana sahip, hastanın suni solunum cihazına bağlanabileceği tam teşekküllü bir hastanede denenebilir Çünkü bu tedavi sırasında allerjik reaksiyonlar ve astım krizi gelişip ölümcül olabilir Bu nedenle ve etkinliğinin çok az olması dolayısıyla, insan sağlığına gereken önemin verildiği gelişmiş Avrupa ülkelerinin bir çoğunda astımlılara aşı yapılmaz ve bu bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmeyip yasaklanmıştır

Aşı Tedavisinin Ülkemizde Bu Kadar Yaygın Olarak Kullanılmasının Sebebi Nedir?
Standart astım tedavi protokollerinde yeri olmadığı, gelişmiş Avrupa ülkelerinin bir çoğunda yasaklandığı, etkinliğinin çok zayıf olduğu, etki mekanizmasının bile bilinmediği ve ölümle sonuçlanan ciddi yan etkilerinin varlığına rağmen ülkemizde ehliyetsiz ellerde, uygunsuz koşullarda, standardize edilmemiş, üzerinde hiçbir isim, marka, doz vs yazmayan, kimin tarafından nerede hazırlandığı ve ne içerdiği belli olmayan solüsyonların aşı adı altında hastalara uygulanmasının tek nedeni maalesef suiistimale açık olmasıdır Yıllarca bir ümit uğruna aşı olmaya devam eden hastalar vardır

Bazı Hekimler Aşının Zararsız Olduğunu ve Her yerde Uygulanabileceğini Hastalarına Söyledikleri Hatta bu Şekilde Bir Notu Hastaların Ellerine Yazılı Olarak Verdikleri Görülmektedir Bu Nasıl oluyor?
Bu, ancak hastaya aşı adı altında uygulanan solüsyonun aşı içermemesi onun yerine kortizon vb bir ilaç karışımı olmasıyla mümkündür Gerçek aşı solüsyonları hakkında böyle güven ve cesaret vermek mümkün değildir

Astımlıların Krize Girmesi Normal midir?
Astı Kriz, astımın kontrol altında olmadığını gösterir Eğer hasta tedavi almıyorsa tedavi edilmelidir Tedavi altında ise almakta olduğu tedavi yetersiz olabilir Tedavisi gözden geçirilmeli yeniden düzenlenmelidir

Tedavi Edilmekte Olan Astımlı Hastanın Hiç Şikayeti Olmaz mı?
Uygun şekilde tedavi edilmekte olan astımlı hastanın da zaman zaman bilhassa tetik faktörle karşılaştığında yakınmaları olabilir Ancak, hastanın şikayetinin olması ile kriz geçirmesi aynı şey değildir Şikayetleri devam ediyor, ilk müdahaleden etkilenmiyor veya kısa süre sonra tekrarlıyorsa krizden bahsedilebilir

Astım Krizine Girmemek İçin Ne Yapmalıyım?
Daha önceki krizlerinizi başlatan tetik faktörleri biliyorsanız (sigara dumanı, efor, deterjan dumanı, vernik kokusu, aspirin alımı vb gibi) onlardan uzak kalmalısınız Size verilen tedaviyi, şikayetim yok diyerek kendi başınıza kesmemeli veya aksatmamalısınız Grip vb solunumsal enfeksiyonlardan kendinizi korumalısınız Her yıl eylül-kasım ayları arasında bir doz grip aşısı yaptırmanızda yarar var

Krize Girdiğimde Ne Yapmalıyım?
Ventolin, salbulin yada Bricanyl adıyla ülkemizde bulunan sprey veya toz formundaki ilaçları tüm astımlılar daima yanında bulundurmalı ve yakınmaları ortaya çıktığında bu ilaçlardan kullanmalıdırlar Önerilen: ilk bir saat içinde 20 dk ara ile 2-4 puff bu ilaçlardan solunum yoluyla alınmasıdır

Kriz Başladığında Hekime Ne Zaman Başvurmalıyım?
Eğer ventolin, salbulin veya bricanyl aldıktan sonra yakınmalarınız ortadan kalkar ve bir daha tekrarlamaz ise 24-48 saat süreyle her 4-6 saatte bir ventolin veya bricanyl sprey veya tozu düzenli olarak ikişer puff almaya devam etmelisiniz Bu arada doktorunuzu arayıp önceden beri almakta olduğunuz tedaviye rağmen bir atak geçirdiğinizi anlatıp tedavide bir değişiklik yapmak gerekip gerekmediğini ona danışmalısınız Ancak şikayetleriniz başladıktan sonra ventolin veya bricanyl'i yukarıda önerilen şekilde aldığınız halde şikayetleriniz düzelmez ise veya düzelmeyi takiben kısa süre sonra yine tekrarlarsa hekime veya hastaneye başvurmalısınız

Astım Krizinin Ağır veya Ölümcül Olma Olasılığını Gösteren Kriterler Nelerdir?
Şikayetlerin çok şiddetli olması, uzun sürmesi, hastada morarma olması, nabız sayısının dakikada 120’den fazla olması ve nabzın düzensizleşmesi, tansiyonun düşmesi (Büyük 90, küçük 60 mmHg’dan düşük ölçülmesi), hastanın nefes darlığı nedeniyle konuşurken cümleleri tamamlayamayıp kelimeler arasında soluk alıp vermek zorunda kalması, ancak oturur vaziyette nefes alıp yatar vaziyete geçtiğinde tıkanması gibi belirtiler krizin ağır olduğunu gösteriri ve hekim desteğine gereksinim var demektir

Damardan Aminokardol Ampul Yaptırmanın Sakıncası Var mıdır?
Evet Hastalar arasında sık görülen bu uygulama maalesef tehlikelidir Bu ilaç damardan hızlı olarak verildiğinde tansiyon düşmesine, kalpte ritim bozukluğuna ve ani ölümlere yol açabilir Üstelik astım krizinde ilk tercih edilmesi gereken yada en etkin olan tedavi biçimi değildir

Astım Hastasıyım, Spor Yapabilir miyim?
Evet Efor astması, astmalıların çoğunda var olmasına karşılık düzenli tedavi gören astımlılar spor yapabilirler Dünya olimpiyatlarında yarışmış ve derece almış çok sayıda astımlı vardır Astım ilaçları doping olarak kabul edilmez ve spor öncesi, efor öncesi alınabilirler

Ağır Efor Öncesi Astımlılara Hangi İlaçları Tavsiye Edersiniz?
Efordan 10-15 dk önce ventolin, bricanyl veya tilade, intal gibi sprey ilaçları usulüne uygun olarak alınması çoğu zaman bir sorun ortaya çıkmaması için yeterlidir

Astımlılar İçin Özellikle Tavsiye Edilen Bir Spor Türü Var mıdır?
Yüzme sporunun astımlılar tarafından çok daha iyi tolere edildiği bildirilmektedir

Astımlıyım, Gebe Kalabilir miyim?
Astımlılar düzenli tedavi ile normal yaşamlarını sürdürebilirler Hiçbir anormallik yaşanmadan evlenebilir, gebe kalabilir ve doğum yapabilirler Doğacak çocuklarda astım görülmesi normal popülasyona göre biraz daha fazla ise de bu fark çok aşırı değildir Üstelik bazı tedbirlerle ve çevresel şartların kontrolüyle bu önlenebilir

Gebelik Sırasında Astım İlacı Kullanabilir miyim?
Gebelik sırasında astımlıların yaklaşık 1/3’ünün yakınmalarında azalma, 1/3’ünün yakınmalarında artma olurken 1/3’ünde ise bir değişme olmaz Astım tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu gebelikte kullanılabilir Gerek anne ve gerekse doğacak bebek için bir zararlı etkileri yoktur Diğer bazılarının ise vardır Gebelik planlandığında hekiminizle görüşerek tedavinizi buna göre yeniden düzenletebilirsiniz

Nasıl Korunabilirim?
Tetik faktörlerden kaçınılmalıdır Bunlar kişiden kişiye değişir Örneğin bir ilaç veya gıda ise kullanılmamalıdır İşyerinde karşılaşılan bir madde ise iş değişikliği gerekebilir veya işyerindeki madde yoğunluğunu azaltacak önlemler (havalandırma, vakumlu aspirasyon, maske kullanılması) alınabilir Polen astmasında kıra, ağaçlık alanlara girmekten kaçınılmalıdır Ev tozundaki allerjenleri azaltacak önlemler alınmalıdır En az haftada bir evde dip bucak vakumlu cihazlarla toz alınması, temizlik yaparken toz kaldırılmamasına dikkat edilmesi, halı yerine vinleks türü suni döşemelerin kullanılması, allerjen barındırmayan çarşaf ve kılıfların kullanılması önerilen tedbirlerdir Kedi, köpek, kuş gibi hayvanların ev içinde barındırılmaması, yünlü, tüylü oyuncakların yasaklanması, yün battaniye, yorgan, hırka, kazak yerine sentetik dokuma ve kumaşların kullanılması doğru olur Evde yaşayan hamamböceği, kalorifer böceği gibi haşerelerle mücadele edilmesi, parfüm, buharlaşıp koku yayan deterjan ve temizlik malzemelerinin kullanılmaması, boya vernik kokularından kaçınılması, gerekmektedir Evde işyerinde sigara içilmemesi, ocak, soba gibi duman yayan yerlerde aspiratör ve baca sistemlerinin fonksiyonel tutulması ile ev içi havanın kirletilmemesi gerekmektedir Kimyasal katkılar içeren hazır gıdalardan, şekerleme, çukurlata vb çocuklara yönelik gıdalardan kaçınılması gerekir Görüldüğü gibi bütün bunlar çok zor ve kişinin yaşamını çok sınırlayan tedbirlerdir Ancak bunların herkes için gerektiği söylenemez Kişinin duyarlı olduğu allerjenler saptamışsa sadece bunlardan kaçınmak yeterli olur

Aspirin Kullanmakta Sakınca Var mı?
Evet Astımlıların bir kısmında aspirin vb bazı romatizma ilaçları ve ağrı kesicilere karşı duyarlılık vardır Bu ilaçların alınmasını takiben şiddetli krizler başlayabilir Astımda kullanılabilir olanlarının tercih edilmesi gerekmektedir

PEFMETRE Kullanımı:
Cihazın cinsine göre kapak açılarak kullanılır hale getirilir Hareketli ibre en aşağı pozisyona alınır Derin bir nefes aldıktan sonra hava kaçırmadan cihazın ağızlık kısmı dudaklarla sıkıca kavranır Hasta tüm gücü ile derin ve hızlı olarak nefesini ağzından üfler Takiben ibrenin gösterdiği değer okunur Bu ölçüm üç kez tekrarlanır ve en yüksek olan değer çizelgeye kaydedilir

Sprey İlaçların Kullanımı
İlacın kapağı çıkarılır ve birkaç kez sallanır Oturur veya ayakta iken ilaç dik pozisyonda tutulur ve derin bir nefes verildikten sonra, ağızlığı iki dudak arasına alınır Yavaşça nefes alırken eşzamanlı olarak ilaç püskürtülür ve bu şekilde maksimum nefes alıncaya kadar devam edilir Nefes yaklaşık 10 saniye kadar tutulduktan sonra burundan yavaş bir şekilde nefes verilerek akciğerlerdeki hava boşaltılır İkinci doz 30 saniye kadar bir zaman sonra tekrarlanır

Hazne - Aerochamber Kullanımı
Sprey ilaç birkaç kez sallandıktan sonra kapağı çıkarılır ve hazneye takılır Haznenin ağızlığı iki dudak arasına alınır ve sprey ilaç bir puf hazne içine püskürtüldükten sonra yavaş ve derin bir nefes alınarak ilaç içe çekilir Yaklaşık 10 saniye kadar nefes tutulup, burundan yavaşça nefes verilir Sprey ilaç püskürtülmeden nefes alıp verme manevrası iki kez daha aynen tekrar edilir İkinci puf için 30 saniye kadar beklenir ve bu süre içinde hazne ağızdan uzaklaştırılır Hazne haftada bir kez sabun ve su ile yıkanmalıdır Acil durumlarda hazne içine 8-10 puf ilaç püskürtülüp alınırsa nebülizör cihazına eşdeğer ilaç alınmış olur

Turbohaler Kullanımı
Alet ağızlık yukarı gelecek şekilde dik tutulur ve kapağı çıkarılır Alttaki kısım ileri geri döndürülür ve çıt sesi duyulur Derin bir nefes verildikten sonra ağızlık iki dudak arasına alınarak, ağızdan olabildiğince hızlı ve derin bir nefes alınır Cihaz ağızdan uzaklaştırılır ve 10 saniye kadar nefes tutulduktan sonra yavaşça dışarıya üflenir

Diskus Kullanımı
Cihazın ağızlığı üzerindeki kapak döndürülerek açılır Cihazın mandalı klik sesi duyuluncaya kadar itilir Dışarıya derin bir nefes verdikten sonra ağızlık dudaklar arasına alınır ve ağızdan derin ve sürekli bir nefes alınır Nefes 10 saniye tutulduktan sonra yavaşça dışarıya üflenir

Aerolyzer Kullanımı
Cihaz dik tutulur ve ağızlık kendi ekseni etrafında döndürülerek ilaç haznesi açılır Temiz ve kuru bir elle tutularak hazırlanan kapsül ilaç haznesine konur Ardından geri bir döndürme hareketi ile ağızlık yerine oturtulur Cihazın her iki yanında bulunan mandal baş ve işaret parmakları arasında sıkıştırılarak kapsül delinir Derin bir nefes verildikten sonra ağızlık iki dudak arasına alınarak hızlı ve derin bir nefes alınır 10 saniye nefes tutulup, yavaşça dışarıya üflenir

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



Astım ve Gebelik

Astım mutlak tedavisi bulunmayan solunum sisteminin kronik bir hastalığıdır Astımlı kişilerdeki en önemli değişim solunum yollarında görülen iltihap yani enflamasyondur Bu mikrobik bir olay olmayıp solunum sistemini oluşturan yapıların şiş ve kızarık olması şeklinde basitleştirilebilir Bu enflamasyon hava yollarını astım ataklarına neden olan ya da başlatan dış etkenlere karşı çok daha duyarlı hale getirir

Normal soluk alma sırasında hava önce burundan geçer Hava burada ısınır, nem oranı artar ve yabancı küçük maddelerden temizlenir Alınan hava daha sonra gırtlaktan geçerek trakea adı verilen soluk borusunua girer Trakea akciğerlere girmeden önce ikiye ayrılır ve bunlar sağ ve sol bronkus olarak adlandırılır Bronkuslar daha sonra giderek incelen binlerce hava yoluna ayrılır ve bunlar da bronşiyoller olarak isimlendirilir

Astımda genellikle etkilenen kısım işte bu bronşiyollerdir Astımlı bir kişi atakları başlatan herhangi bir etkenle karşılaştığında aşırı hassas hava yolları daha da şişer, enflame olur ve daralır Sonuçta akciğerlere giren ve çıkan hava akımında bir tıkanıklık meydana gelir ve kişinin soluk alıp vermesi güçleşir

Kaç çeşit astım vardır
Astım kronik bir hastalıktır Zaman zaman iyileşmiş gibi görünebilir ve ataklar çok uzun süre ortaya çıkmayabilir Ancak hava yollarında kronik enflamasyon olduğundan herhangi bir dönemde yeniden alevlenebilir Temel olarak 2 tür astım varlığından söz edilebilir

Alerjik astım: Genelde çocuklarda ve ergenlik çağındaki kişilerde görülür Alerjiye neden olabilen herhangi bir madde örneğin hayvan tüyü, ev tozu bu atakların başlamasına yol açabilir Genelde 35 yaşından önce ortaya çıkan astım hastalığı alerjik türdedir
Alerjik olmayan astım: Bu tür astım daha ziyade orta yaştaki kişilerde görülür Astım atakları egzersiz, soğuk hava, üst solunum yolu enfeksiyonları gibi faktörlerce tetiklenir ve ortaya çıkar Astım ataklarından alerjik mekanizmalar sorumlu değildir
Astım atağı nedir?
Astım atağı zaten aşırı duyarlı olan hava yollarının gösterdiği reaksiyon sonrasında ortaya çıkan solunum sıkıntısı olarak özetlenebilir Alerjik ya da başka bir nedenle hava yolları daralınca hava akımları zorlaşır Bu daralmanın 3 temel nedeni vardır

Hava yollarını çevreleyen kasların kasılması
Hava yollarını döşeyen dokuların şişmesi
Hava yollarında normal olarak üretilen salgılar (mukus, balgam) dışarı atılamadığı için buraları tıkaması
Astım bulguları çok hafif ya da çok şiddetli olabilir Bazı kişilerde sadece mevsimsel alevlenmeler görülürken, bazılarında sadece egzerszi sonrası ya da alerjik bir maddeyle karşılaşılmasını takiben ortaya çıkabilir Bazılarında ise olay çok daha kroniktir ve hemen hergün bulgular görülebilmektedir

Hava yolları daralıp tıkandıkça soluk alıp vermek ve havayı buradan geçirebilmek için daha fazla efor harcanması gerekir Hava daralmış bir alandan geçerken ıslık benzeri bir ses çıkmasına neden olur Bu ses astım ataklarında tipiktir

Astım ataklarında en sık karşılaşılan yakınma ve bulgular şunlardır:

Öksürük: Öksürük çok sık karşılaşılan ancak kolaylıkla atlanabilen bir astım bulgusudur Genelde astım dışında başka bir soruna bağlanır Genel kural olarak sağlıklı kişiler boğazlarında birşey olmadığı ya da soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlara yakalanmadıkları sürece öksürmezler

Wheezing: Daralmaya bağlı olarak görülen ıslık sesi wheezing olarak adlandırılır Astım için tipiktir

Göğüs sıkışması: Daralmış hava yollarından havayı geçirebilmek için daha fazla efor gerektiğinden pekçok astımlı kişi göğsünden rahatsız edici bir his ve daralma tanımlar

Nefes darlığı: Bazı kişilerce hava açlığı olarak tanımlanan ve sanki alınan nefes yetmiyormuş hissini uyandıran durumdur

Mukus üretimi: Pekçok astımlı kişide kalın ve aşırı miktarda balgam üretimi vardır Bu mukus solunum yollarını tıkayarak öksürüğe neden olur

Çoğu zaman astım bulguları geceleri ya da sabahın ilk saatlerinde şiddetlenmektedir

Uzun yıllardır astım ile yaşayan kişiler atakları nelerin tetiklediğini az çok bilirler Öte yandan bir astım atağı çoğu zaman ortaya çıkmadan önce belirtiler verir Kişinin hastalığını iyi tanıması ve bu belirtilere dikkat etmesi atak gelmeden önce önlem alabilecek zamana sahip olmasını sağlar

Astım tehlikeli bir hastalık mıdır?
Astım atakları çoğu zaman hafif ya da orta şiddette görülür ve ilaçlara kolay cevap vererek birkaç dakika ile birkaç saat arasında düzelir Ancak bazı ataklar rutin ilaçlara cevap vermeyebilir ve acil müdahale gerektirebilir Bu tür şiddetli ve uzun süren ataklar hayati tehlike doğurabilir

Astımın iyi kontrol edilmesi ne demektir?
Astım kesin tedavisi olmayan kronik bir hastalıktır Bu nedenle tüm tedavi girişimlerinde amaç iyi astım kontrolü sağlamaktır Burada kastedilen uzun süre ataksız dönem geçmesini ve atak varlığında biran önce normale dönmesini sağlamaktır

İyi astım kontrolünün hedefleri şunlardır:

Wheezing, öksürük ve nefes darlığının olmaması
Gece uykusunun astım atakları ile bölünmemesi
Egzersiz ve günlük aktivitelerin sorunsuz yapılabilmesi
Atakları rahatlatan ilaçların haftada üç kereden az kullanılmasının sağlanması
Hamilelik ve astım
Astım hamilelikte en sık karşılaşılan sistemik kronik hastalıklardan birisidir ve tüm hamilelerin %4-7'sinde görüldüğü kabul edilmektedir Bununla birlikte hayatı tehdit edecek şekilde şiddetli astım atakları çok daha nadir olarak %005-2 arasında görülür İyi kontrol edilmediği taktirde hem anne adayında hem de bebekte ciddi sorunlara neden olabilir Astım daha önceden var olabileceği gibi ilk kez hamilelik sırasında da ortaya çıkabilir

Hamilelikte solunum sisteminde ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler
Hamilelik dönemi tüm vücut sistemlerinde olduğu gibi solunum sisteminde de bazı değişikliklere neden olur Bu değişikliklerin hemen hepsi normal kabul edilir ve vücudun gebeliğe uyumu için gereklidir

Özellikle son dönemlerde genel ödeme paralel olarak ve östrojen hormonunun etkisiyle solunum yollarında da ödem ve şişlikler olur Bunun sonucunda burun tıkanıklığı, akıntı, horlama ortaya çıkabilir

Rahim büyüdükçe diyafram kasını yaklaşık 4 cm yukarı iter ve göğüs çapı artar Progesteron hormonu ise akciğer kapasiteleri üzerinde değişikliğe neden olur Buna bağlı olarak hamile bir kadın daha hızlı soluk alıp verir ve kandaki oksijen ve karbondioksit oranları değişir

Tüm bu değişimler hamile kadınlarda daha kolay ve şiddetli solunum yetmezliği ortaya çıkmasına zemin hazırlar

Gebeliğin astım üzerindeki etkileri
Astım gebelik döneminde değişken bir seyir izler Genel olarak hastaların 1/3'ünde hastalığın seyrinde düzelme, 1/3'ünde kötüleşme saptanırken geri kalan üçtebirlik kısımda herhangi bir değişiklik gözlenmez

Hastalık genelde gebeliğin son dönemlerinde düzelme eğilimi gösterir ve akut atakların sıklığı azalır Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte progesteron hormonundaki değişimlerin neden olduğu düşünülmektedir

Akut ataklar en sık gebeliğin 24 haftaları civarında görülürken ortaya çıkan değişimler doğumdan 3 ay kadar sonra gebelik öncesi haline döner

Genel olarak eğer astım hamilelikten önce kötü ve şiddetli ise hamilelik sırasında daha da şiddetleneceği öngörülebilir İkinci ya da daha sonraki hamileliklerini yaşayanlarda ise ilk hamilelikte ortaya çıkan değişikliklere benzer değişimler beklenmelidir

İlginç olarak kız bebek bekleyenlerde astımın şiddetlendiği ileri sürülmektedir

Astımın gebelik üzerindeki etkileri
Astımın gebe kadın ve karnındaki bebeği üzerindeki etkileri değişkendir İyi kontrol edilen bir astım varlığında hem anne adayı hem de bebekte sorun çıkma olasılığı oldukça düşüktür Öte yandan iyi kontrol edilmeyen olgularda ortaya çıkan istenmeyen etkilerin altında yatan temel sebep yan etkilerinden çekinerek yetersiz ilaç kullanılmasıdır Bu oldukça yanlış bir yaklaşımdır çünkü astım ilaçları gebelikte güvenli olarak kabul edilen maddelerdir

İyi kontrol edilemeyen astım anne adayında

bulantı ve kusmalarda
Vajinal kanama görülme sıklığında
Gebeliğe bağlı hipertansiyon görülme riskinde
Anne ölümlerinde
artışa neden olabilir
Bebeklerde ise

Erken doğum
Büyüme geriliği
Düşük doğum ağırlığı
Kronik hipoksi (oksijen yetersizliği)
Anne karnında ölüme
neden olabilmektedir

Tedavi
Astımlı bir hamilelinin tedavisi hamile olmayanlardan çok farklı değildir ve genelde aynı tür ilaçlar kullanılır Astım tedavisinde kullanılan ilaçların gebelik ve bebek üzerinde zararlı etkileri gösterilmemiştir ve bu nedenle güvenli olarak kabul edilirler Asıl korkulması gereken kontrol edilemeyen astımın neden olduğu bebekteki zararlı etkilerdir

Astım tedavisinde amaç en iyi solunum fonksiyonuna ulaşarak ataksız bir dönem sağlamaktır Tedavide genel prensipler ise mümkün olan en az sayıdaki ilacın kullanılması, optimal solunum fonksiyonunun sağlanması, havayolu iritanlarından kaçınılması, astımı alevlendiren üst solunum yolu enfeksiyonları, sinüzit ve reflünün tedavi edilmesidir

Gebelerde astım tedavisinin amacı hipoksi yani oskijen azlığına neden olan atakların önlenmesi ve ideal solunum fonksiyonunun sağlanarak bu hipoksinin bebeğin gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerinin engellenmesidir

Tedavide belki de en önemli faktör hasta eğitimi ve bilinçlendirmedir Öte yandan hastalığın ve gebeliğin solunum sisteminde neden olduğu değişimler sık aralıklarla yapılacak olan solunum fonksiyon testleri ile değerlendirilmeli, hastaya göre tadavi dozu ve şeması belirlenmelidir Doktorunuza haber vermeden ilaç dozlarını değiştirmeniz olumsuz etkilerin ortaya çıkma riskini arttıracaktır

Astım ataklarını tetikleyen ev tozu, küf, mantar, evcil hayvanlar, sigara dumanı, kirli hava, kokular, yiyecek katkı maddeleri gibi alerjenlerden kaçınmak ilaç gereksinimini de en alt düzeye indirecektir

Gebe kalmayı planlayan bir kadında ise önceden astım kontrol altına alınmalıdır

Bebekte astım ortaya çıkması
Astım hastası anne adaylarının en büyük endişelerinden birisi de bebeklerind ede bu hastalığın ortaya çıkma olasılığıdır Yapılan araştırmalar astımlı annelerden dünyaya gelen bebeklerin %20'sinde bu hastalığın görüldüğünü ortaya koymaktadır Bu oran genel popülasyonda görülen oranın çok üzerindedir Ancak anne sütü ile besleme, alerjen faktörlerden kaçınma, bebeğin bulunduğu ortamda sigara içmeme gibi basit önlemler bu oranların azaltılmasında yardımcı olabilmektedir

KAYNAKLAR

Anderson HR, Butland BK, Strachan DP Trends in prevalance and severity of childhood asthma Br Med J 1994; 308: 1600-1604
Hernandez E, Angell CS, Johnson JWC Asthma in pregnancy-current concepts Obstet Gynecol 1980; 55: 739-744
Ortega CD, Busse W Spesific problems-asthma in pregnancy and menses Manuel of Asthma Management'da Ed O'Bryne PM, Thompson NC Londra, WB Saunders, 1995; 653-671
Schatz M Asthma during pregnancy: interrelationships and management Ann Allergy 1992; 68: 123-133
Tetikkurt C Asthma in pregnancy CerrahpaÅŸa J Med 2001; 32 (1): 60-67
White RJ, Coutts I, Gibbs CJ, MacIntyre C A prospective study of asthma during pregnancy and the puerperium Respir Med 1989; 83: 103-106

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



AKCİĞER KANSERİ

TEMEL BİLGİLER
TANIMLAMA
• Sık görülen akciğer kanserleri iki geniş
gruba ayrılabilir:
1-Küçük hücreli dışı kanser: skuamöz hücreli kanser, (en sık); adenokarsinoma ve large
cell karsinoma
2-Küçük Hücreli kanser
• Diğer akciğer habis tümörleri i çok sayıda fakat nadirdir (lenfoma: blastoma sarkomvs)
Görülme sıkılığı: Her yıl 175000 yeni vaka ,100000 70 kişi
Yaş: 50-70 yaş
Cinsiyet: Erkek > Kadın

BELİRTİ VE BULGULAR
• Öksürük
• Nefes darlığı
• Kanlı balgam
• Egzersiz kısıtlaması
• Göğüs ağrısı
• Ses kısıklığı
• Hırıltılı solunum
• Kol/omuz ağrısı
• Yutma güçlüğü
• Kemik ağrısı
• Kilo kaybı
• Kansızlık

NEDENLERİ
• Sigara (% 90 dan daha fazla)
• Asbeste maruz kalma
• Halojen eterler
• İnorganik arsenik
• Radyoizotoplar
• Hava kirliliği
• Diğer metaller

TANI

LABORATUAR
• Tam kan sayımı
• Sodyum,potasyum,kalsiyum ve karaciğer enzim anormalliklerini araştırmak gerekir
• Pıhtılaşma faktörleri ve testleri yapılmalıdır

ÖZEL TESTLER
• Elektrokardiogram
• Solunum fonksiyon testleri
• Egzersiz testi
• Stres talyum veya Persantin sintig raf ileri

GÖRÜNTÜLEME
•Akciğer grafisi,Göğüs bilgisayarlı tomografisi, perfüzyon
sintigrafisi
•Başka organlara atladığı düşünülüyorsa,Batın ve Beyin tomografisi,Kemil sintigrafisi

TANI İŞLEMLERİ
• Fiberoptik bronkoskopi(Bronş içinde ucunda kamera olan bir borula girip inceleme gerekirse biyopsi yapmak)
• ince iğne aspirasyon biopsisi(Göğüs kafesinden iğneyle girip Akciğerdeki tümörden parça alınması işlemi)
• lenf düğümü biopsisi, gereğinde

TEDAVİ
• Küçük Hücreli Akciğer Kanserine Işın tedavisi ve kemoterapi yapılır
• Küçük Hücre Dışı Akciğer kanserinde önce hastalığın evrelemesi ve yayılma durumu tespit edilirDaha sonra cerrahi tedavi ve/veya ışın-kemoterapi yapılır
• İmmunoterapi
• Gereğinde ağrı tedavisi

HASTANIN İZLENMESİ
Cerrahi olarak tümörün çıkarılabildiği vakalarda,
• ilk sene 3 ayda bir
• ikinci sene 6 ayda bir
• Üçüncü ile beşinci sene arası yılda bir izleme yapılır

Cerrahi olarak tümörün çıkarılamadığı vakalarda,
• rahatlatma amacıyla için gerektiği kadar izleme yapılır

ÖNLEM/KAÇINMA
• Sigaranın bırakılması
• Asbestden kaçınma

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



Astımınız İçin Siz ve Aileniz Neler Yapabilirsiniz

Astımı tamamen iyileştiremezsiniz, fakat kontrol altında tutabilirsiniz

Kişiler astımlarını kontrol etmeyi öğrendiklerinde normal ve aktif bir hayat sürdürebilirler Çalışabilirler, oyun oynayabilirler ve okula gidebilirler Geceleri rahat bir şekilde uyuyabilirler

Astım utanılacak bir durum değildir
Tüm dünyada astımı olan bir çok insan vardır

Astım ataklarının başlamasını nasıl önleyeceksiniz:

1 Astım ataklarını başlatacak şeylerden uzak durun

2 Doktorunuzun önerdiği şekilde astım ilaçlarınızı kullanmaya devam edin

3 Kontrolleriniz için yılda 2-3 kez doktorunuza başvurun Solunum probleminiz olmasa ve hatta kendinizi çok iyi hissetseniz bile doktorunuza gidin

Ailenizde astımlı bir kişi olduğunu biliyorsanız, bebeğinizde astım başlamaması için bazı önlemler alabilirsiniz:

Gebelik sırasında sigara içmeyin
Doğumdan sonra da bebeğinizden ve evinizden sigara dumanını uzak tutun
Bebeğinizin yatağına özel, toz geçirmeyen örtüler örtün
Kedi köpek gibi tüylü hayvanları evinizde barındırmayın

Uzun yıllar astımı ile birlikte yaşayan birçok insan vardır

Astımlı kişilerde nefes alma zorluğu olabilir Gelip geçici astım atakları yaşanabilir

Şunlar astım atağı belirtileridir:

Göğüs sıkışması Öksürük Hırıltılı solunum

Bazı astım atakları hafiftir Bazı astım atakları ise çok ciddi bir hale gelebilir Hatta insanlar kötü bir astım atağından ölebilir

Astımlı kişi öksürük ve nefes alma zorluğu ile gece uyanabilir

Astım akciğerlerdeki hava yollarının bir hastalığıdır

Herhangi bir yaşta astıma yakalanabilirsiniz Başka bir kişiden size astım bulaşma olasılığı yoktur Çoğu zaman aynı ailede birden çok kişide astım vardır

Hava yolları havayı akciğerlere taşır Havayolları bir ağacın dalları gibi gittikçe küçülür

Astım kontrol altında iken, havayolları temizdir ve hava kolaylıkla girer ve çıkar

Astım kontrol altında değilken, akciğerlerdeki havayollarının duvarları kalınlaşmış ve şişmiştir Astım atağı kolayca ortaya çıkabilir

Astım atağı sırasında akciğerlere daha az hava alınıp çıkarılabilir Kişi öksürür ve hırıldar Göğüs katılaşmış, sıkıştırılmış gibi hissedilir
Astım atağı sırasında, akciğerlerdeki hava yolları şu şekilde görünür:

Hava yolu duvarları daha şişkin, ödemli haldedir
Hava yolları daralmış haldedir
Hava yolları balgam yapar

Birçok şey astım atağını başlatabilir

Tüylü Sigara Duman Yatak takımlarındaki tozlar Hayvanlar Dumanı

Süpürmeye Güçlü kokular Ağaç ve çiçek hava

Bağlı tozlar ve spreyler polenleri durumu

Soğuk Algınlığı Koşma, spor yapma
ve ağır işte çalışma

Bu gibi şeyler bazen ‘Astım Tetik Faktörleri’ olarak adlandırılmaktadırlar

Astım atağını başlatan şeyleri evinizden uzak tutun

Astımlı birçok kişi tüylü hayvanlara allerjiktir
Bu tür hayvanlarınız varsa dışarıda tutun Başkalarına verin

İçerde sigara içmeyin Sigarayı bırakmak için yardım isteyin

Güçlü kokuları evden uzak tutun Parfümlü sabun, şampuan veya losyonlardan kaçının Tütsülerden uzak durun

Astımlı kişinin yatak odasında özel düzenlemeler yapın

Halı ve kilimleri kaldırın Bunlar tozu ve küfü çekerler
Tüylü koltukları, minderleri ve fazla yastıkları kaldırın Bunlar toz toplarlar

Hayvanların yatağa çıkmasına veya yatak odasına girmesine izin vermeyin Yatak odasında sigara dumanı veya güçlü kokulara engel olun

Yatak takımlarının sade olmasına özen gösterin

Yataklar, battaniyeler ve yastıklar toz tutar Çoğunlukla bu tozlar astımı artırır Yatak takımlarınızı özel toz geçirmeyen, fermuarlı nevresim takımları ile kaplayın

Kuş tüyü yada samandan yapılmış yastık, döşek kullanmayın
Döşek yerine basit bir minder daha iyi olabilir

Çarşaf ve nevresim takımlarını sık sık, çok sıcak suda yıkayın ve güneşte kurutun

İçerdeki havayı temiz ve taze tutmak için pencereleri kullanın

Yemek pişirirken oluşan buhar ve güçlü kokulara bağlı sıcak ve sıkıcı hava oluştuğunda pencereleri olabildiğince açın

Pişirme sırasında odun ateşi veya gaz ocağı kullanıyorsanız oluşan dumanın çıkması için pencereyi sürekli, bir miktar açık tutun
Dışardaki hava egzos gazı, araba, fabrika dumanı veya çiçek ve ağaç polenleri ile kirli ise pencerelerinizi kapalı tutun

Şu zahmetli işleri astımlı kişi evde değilken yapın

Süpürge, elektrikli süpürge, toz bezi ile temizlik yapmak
Boya–badana yapmak
Böcek ilacı olarak sprey, filit vs yapmak
Güçlü temizleyiciler kullanmak
Çok kokan yiyecekler pişirmek

Astımlı kişi gelene kadar içerdeki havanın dışarı çıkmasını sağlayın
Yardımcı kimse yoksa astımlı kişi süpürme ve temizlik sırasında bir maske veya tülbent kullanmalıdır

Astımlı kişilerin bir çoğunda iki ayrı çeşit astım ilacı gereklidir

Astımlı herkeste astım ataklarını durdurmak için çabuk açıcılara gereksinim vardır
Birçok astımlıda ayrıca akciğerleri korumak ve astım ataklarının başlamasını önlemek için koruyucu ilaçlara gereksinim vardır

Doktorunuzdan hangi astım ilaçlarını ve ne zaman kullanmanız gerektiğini yazılı olarak bir Tedavi Planı şeklinde size vermesini isteyin

Doktorunuz bu kitapçıktaki planı kullanabilir Tedavi planınızda olması gereken yanıtlar şunlardır:

Bir astım atağı olduğunda hangi ilacı çabuk açıcı olarak, hangi miktarda ve nasıl kullanacağınız,
Her gün kullanacağınız koruyucu ilaçlar, dozları ve kullanımları,
Spor veya ağır bir iş yapmadan önce ilaç kullanmanız gerekip gerekmediği, nasıl ve hangi ilacın kullanılacağı

Astımda koruyucu ilaçların hergün kullanılması güvenlidir

Yıllarca kullansanız bile koruyucu ilaçlar bağımlılık veya alışkanlık yapmaz Koruyucu ilaçlar akciğerlerdeki hava yollarındaki şişkinliği azaltırlar

Doktorunuz, şu durumlarda koruyucu ilaçları hergün almanızı söyleyebilir:

Haftada birden fazla öksürük, hırıltı,
göğüste sıkışmanız varsa,
Astım nedeniyle gece uykudan uyanıyorsanız,
Birçok astım atağınız oluyorsa,
Astım ataklarını geçiştirmek için hergün
Çabuk Açıcı kullanmanız gerekiyorsa

Astım İlaçları ile ilgili herhangi bir probleminiz olursa doktorunuza danışın

Doktorunuz astım ilacınızı veya günlük miktarını değiştirebilir Yine sorun çözülmezse bir çok astım ilacı vardır

Astım ilaçlarının yeterli olup olmadığını değerlendirebilmesi için, yılda 2-3 kez doktorunuza kontrole gidin

Astım yıllar içinde daha iyiye veya daha kötüye doğru gidebilir Doktorunuzun astım ilaçlarını değiştirmesi gerekebilir

Astım ilaçları birçok yoldan alınabilir

Astım ilacı nefesle içeri çekildiğinde ilaç akciğerlere, yani ihtiyaç olan yere gider Astımda kullanılan ‘İnhaler’ ilaçlar bir çok şekilde olabilir

Hap yada şurup şeklinde de astım ilaçları vardır

İhtiyatlı olun Her zaman elinizin altında ilacınız olsun

Astım ilacınız için yanınızda para bulundurun
Uzağa giderken daha çok ilaç alın
Evden çıkarken çabuk açıcı ilacınızı her zaman yanınıza alın

Bir sprey inhaler nasıl kullanılır

Yavaş yavaş nefes almayı unutmayın

1 Kapağı açın İnhaleri iyice çalkalayın

2 Ayağa kalkın Nefesinizi dışarı verin

3 İnhaleri ağızınızın içine veya hemen önüne yerleştirin Nefes almaya başladığınız anda inhaleri üstten sıkıştırın ve yavaşça nefes almaya devam edin

4 Nefesinizi 10 saniye tutun Nefesinizi dışarı verin

Sprey inhalerin kullanılmasını kolaylaştırmak için yardımcı bazı cihazlar kullanılabilir

1 Cihazın içine astım spreyinizi bir kez sıkın

2 Sonra derin bir nefes alın ve 10 saniye tutun

3 Nefesinizi cihazın içine verin

4 Tekrar sprey sıkmadan önce nefes alın

Birçok çeşit yardımcı cihaz vardır
Bunların bazılarında ağızlık, bazılarında yüz maskesi vardır
Bir astım atağı başlarsa hızlı davranın

Astım atağını gösteren belirtileri bilin

Atağı başlatan şeyden hemen uzaklaşın
Çabuk açıcı astım ilacınızı kullanın
Nefesinizin daha iyi olduğundan emin olana kadar, bir saat sakin bir şekilde kalın

Daha iyi olamadıysanız acil servise başvurun

Şu tehlike belirtilerinden herhangi birini görürseniz acil servise başvurun:

Çabuk açıcı ilacınızın yararı kısa sürüyor yada hiç olmuyor
Solunum hala hızlı ve zorlu
Konuşmak zor geliyor
Dudaklar veya tırnaklar gri veya mor
Nefes alma sırasında burun delikleri genişçe açılıyor
Nefes alma sırasında kaburga ve boyun bölgelerindeki deride çekilmeler oluyor
Kalp atışı veya nabız çok hızlanmış
Yürümek zorlaşmış

Lütfen Dikkat! Ataklar için çabuk açıcı ilaçlardan çok fazla kullanmak size zarar verebilir

Çabuk açıcı ilaç kısa bir süre daha iyi hissetmenizi sağlar Atağı durdurabilir Bazı atak durumlarında daha iyiye gittiğinizi düşünebilirsiniz ama hava yolları gittikçe daha da şişkin hale gelir Bu durum ölümünüze neden olabilecek kadar tehlikeli bir astım atağına girmeniz ile sonuçlanır

Astım ataklarını durdurmak için gün aşırıdan fazla çabuk açıcı kullanıyorsanız, bu durum koruyucu ilaç kullanmanız gerektiği anl***** gelir

Astım ataklarını durdurmak için bir günde dört kereden fazla çabuk açıcıya gerek duyuyorsanız, hemen bugün doktorunuzdan yardım isteyiniz
Bir kişinin ne kadar rahat nefes alıp almadığını öğrenmek için, klinikte yada evde bir Tepe Akım Ölçer kullanılabilir

Bu cihaz doktorun, bir kişinin astımlı olup olmadığına karar vermesine yardımcı olur

Bir astım atağının ne kadar kötü olduğunu anlamada yardımcı olur

Zaman içinde astımın ne kadar kontrol altına alındığını görmede yardımcı olur

Her gün evde bir Tepe Akım Ölçer kullanıldığında, kişi hırıltı veya öksürük başlamadan önce bile solunum problemlerinin farkına varabilir Buna göre de insanlar ne kadar astım ilacına gereksinim duyduklarını bilirler

Tepe Akım Ölçerlerin bir çok çeşidi vardır

Tepe Akım Ölçer Nasıl kullanılır

Küçük işareti gittiği kadar aşağıya doğru kaydırın Bu ölçerin sıfıra ayarlanmasını sağlar

Ayağa kalkın Ağzınız açıkken büyük bir nefes alın Ölçeri bir elinizle tutun Parmaklarınızı rakamlardan uzakta tutun

Dudaklarınızı sıkıca tüp kısmını örtecek şekilde, hızlıca kapatın Dilinizi deliğe sokmayın Bir seferde, yapabildiğiniz kadar hızla ve zorla üfleyin

İşaretleyici ileri gidecek ve orada kalacaktır İşaretleyiciye dokunmayın Durduğu yerdeki rakamı bulun

Bu rakamı bir kağıda veya bir karta işleyin

Ek olarak 2 kez daha üfleyin

Her defasında düğmeyi aşağıya indirin Rakamı her defasında yazın

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



Boğmaca

Bordetella pertussis isimli bakterinin neden olduğu, haftalarca, hatta aylarca süren çok şiddetli öksürük nöbetleriyle karakterize akut bir solunum yolları enfeksiyonudur Diğer bakteri ve virüslerin yaptıkları bronşitlerle ve astımla karıştırılabilmektedir

Boğmaca bulaşıcı bir hastalıktır Zaman zaman salgınlara da yol açar Hasta kişinin öksürmesi, aksırması konuşması sırasında havaya saçılan tanecikler içindeki mikropların solunmasıyla bulaşır En çok 2-6 yaş arasındaki çocuklarda görülür Erkeklere göre kız çocuklarda daha sıktır Çocuk ne kadar küçükse etkilenmesi de o kadar fazladır ve özellikle süt çocukları için çok tehlikelidir Erişkinlerde ender olarak rastlanır Boğmaca, ömür boyu bağışıklık bırakan bir hastalıktır

Belirtileri: Boğmacanın 7-10 günlük kuluçka döneminden sonra ortaya çıkan üç dönemi vardır:

Nezle Dönemi: 1-2 hafta süren nezle, hafif öksürük, halsizlik, hafif ateş gibi belirtiler vardır Olağan bir soğuk algınlığından farklı bir durum görülmez

Öksürük nöbetleri dönemi: En tipik dönemidir Haftalarca sürdüğünden Çinliler tarafından 100 gün öksürüğü olarak isimlendirilmiştir Günde 10-30 kez, birdenbire başlayan çok şiddetli öksürük nöbetleri vardır Öksürük hastayı nefessiz bırakır ve bu nöbetlerin sonunda derin bir nefes alarak ötme tarzında bir ses çıkar Bu ötme sesi boğmaca için çok tipiktir ve tanı koydurucu bir bulgudur Öksürükler sırasında çok yapışkan bir balgam da çıkabilir Hastalar öksürürlerken yüzleri kızarır, boyum damarları genişler, dilleri dışarı çıkar, gözlerinden yaşlar akar ve terlerler Öksürük nöbetleri çoğu kez hastanın kusması ile sonlanır Çocukların nöbetler arası dönemde tamamen normal bir görünümleri vardır Öksürüğün şiddeti ve gece uykusuzluğu nedeni ile çocuklar sinirli ve huysuz olurlar

İyileşme döneme: Öksürük yavaş yavaş azalmaya başlar, ama tamamen geçmesi için aylar gerekir Bazen, araya giren viral veya bakteriyel enfeksiyonlar öksürüğün yeniden alevlenmesine neden olabilirler

Tedavi: Tedavi genellikle evde yapılabilirse de bebeklerin ve yaşlıların hastaneye yatırılmaları gerekebilir Öksürük nöbetlerinin kesilmesinden iki hafta sonra çocuk okuluna devam edebilir Boğmacalı çocuk sorunlu bir çocuktur Öksürük nöbetlerinin yarattığı gerginlik, okul ve arkadaşlardan ayrılmak, kusmalara bağlı beslenme bozukluğu ve iştahsızlık, uykusuzluk gibi nedenlerle bir çok çocuk sinirli, huysuz ve aksidir Tüm bunlara karşı açık ve güneşli havada yürüyüşün çok yararlı olduğu bilinir Hatta, uçak yolculuğunun bir tür şok etkisi yaparak öksürüğe çok iyi geldiği de gözlemlenmiştir

Kusmalar nedeniyle ciddi beslenme bozuklukları olabilir Çocuk sık sık, az miktarda, hazmı kolay sulu yiyecek ve içeceklerle beslenmelidir Hastanın odası iyi havalandırılmalıdır Toz, keskin koku, sigara dumanı, kuru hava ve ani ısı değişikliklerinin öksürük nöbetlerini uyarabileceği bilinmelidir Kortizon ve nefes açıcı ilaçların bazı hastalıklarda yararı olabilir, ama öksürük kesici ilaçlar genelde hiçbir işe yaramaz

Antibiyotik tedavisi: Eritromisin isimli antibiyotik 2 hafta süreyle kullanılmalıdır Daha nezle döneminde verilmeye başlanabilirse, öksürük nöbetleri döneminin hafif geçmesini sağlayabilir Boğmaca aşısı: Boğmacaya karşı en etkili korunma boğmaca aşısı ile sağlanır Her çocuğa yapılmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



BOĞULMA

1 Boğulma nedenleri

-Solunum yolu; bilinçsiz olarak dilin arkaya gitmesi, başın öne doğru bükülmesi, yabancı cisim, takma diş, ağızda biriken kanın solunum yolunu kapatması veya solunum yollarının yaralanması, ses tellerinin şişmesi gibi nedenlerle tıkanabilir

-Çeşitli zehirli gazlar, kafa yaralanmaları gibi nedenlerle santral sinir sisteminin çalışmasının yavaşlaması, suda boğulma ve iple boğulmalar vb nedenlerle solunum yavaşlayabilir veya durabilir

-Kalp durması, şok durumu, elektrik çarpması, karbonmonoksit zehirlenmesi nedeniyle de solunum durabilir

-Göğüs duvarının delici cisimlerle yaralanmaları sonucu da boğulma olabilir

2 Boğulma belirtileri Duygu ve Bulguları

Bunlar boğulmanın derece ve şiddetine göre ikiye ayrılırlar

a İlk Safhada Görülenler

-Baş dönmesi ve halsizlik,

-Nefes darlığı,

-Nabız sayısının artması,

-Kısmi bilinç kaybı,

-Boyun damarlarında şişme,

-Yanak ve dudaklarda morarma ile birlikte yüzde kızarma, kan toplanması

b Sonraki Safhada Görülenler

-Dudaklar, burun, kulaklar ve ayak parmakları mavimtırak gridir

-Solunum kesik kesiktir veya hiç yoktur

-Nabız yavaş ve düzensizdir

-Tam bilinç kaybı vardır

c Ne Yapmalıyız?

-Boğulmaya neden olan etken ortadan kaldırılır (yabancı cisim, ağızda takma diş, sakız vb)

-Boyun, çene yere dik olacak şekilde, arkaya bükülür Çene açılır, dil öne çekilir

-Ağızdan ağıza yapay solunum yapılır Solunum yollarının açılması ilk üç dakika içinde yapılmalıdır, beyin daha fazla oksijensizliğe dayanamaz

3 Suda Boğulmada İlk yardım

-Suda boğulma tehlikesi geçiren kişiyi karaya çıkarıp, sırt üstü yatırın

-Yakasını, kemerini gevşetiniz

-Takma dişini çıkarınız

-Ağzının içindeki yabancı cisimleri temizleyiniz Ağızdan ağıza yapay solunum yapınız Soluk verdiği zaman kişinin başını yana çeviriniz Bu hareketi 5-6 kez tekrarlayınız Böylece; fazla su köpürerek dışarı çıktığı gibi kişiye yeterli solunum da yaptırmış olursunuz

-Daha sonra ıslak giysileri çıkarıp battaniyeye sarın,

-Yutulan suyu çıkartmak için iki elinizle karnı altından tutarak hastayı yukarı kaldırınız Bu suretle hava yolundaki suların boşalmasına yardım etmiş olursunuz

4 Ağızdan ağıza Sun'i Teneffüs Metodu

-Kişiyi düz bir yere sırtüstü yatırınız

-Çenesini yukarı gelecek şekilde başını geriye çekerek solunum yollarını açınız

-Ağız çevresini temizleyiniz

-Çeneye bastırarak ağzın açılmasını sağlayıp, diğer elinizle burun deliklerini tıkayınız

-Derin nefes alıp ağızdan ağıza dakikada 12-15 defa üfleyiniz

-Göğüs kafesinin yükselip, yükselmediğini kontrol ediniz

-Solunum normale dönünceye kadar veya hastaneye ulaştırıncaya kadar işleme devam ediniz

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



BRONŞ KİSTİ

Bronkojenik kist: Konjenital kistler çoğunlukla bronkojenik kistlerden oluşur Anterior mediasten veya hilus çevresinde bulunurlar Sıklıkla radyografi sırasında insidental olarak saptanır Kistler gençlerde bronşial obstrüksiyona neden olabilir larda ise bulgular kistin enfeksiyonu ile ilişkilidir Genellikle sol akciğerde ve ilk dekadda saptanır, her iki cinsiyette eşittir Alışılmadık diğer lokalizasyonlarda da olabilir Periferal ve intrapulmoner bronkojenik kistler de bulunur ve cerrahi olarak enfeksiyon açısından önem taşırlar Abse ve diğer edinilmiş patolojilerden ayrımı güçtür

Kistler 10 cm çapa ulaşabilir Hava yolları ile ilişkisi yoktur Trakeobronşial ağaca komşu olabilirler Kist içeriği berraktır, enfekte ise püy veya hemoraji olabilir Respiratuar epitel ile döşelidir, bazen skuamoz metaplazi olabilir Dunvarında seri kesitler ile kıkırdak gösterilebilinir Kist duvarında seromüsinoz glandlar ve fibromüsküler bağ doku bulunur

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



BRONŞEKTAZİ: BRONŞ GENİŞLEMESİ

TANIM:

Akciğer parenkiminin enflamatuar hastalıklarının erken tanı ve tedavisi, iyileşen yaşam koşulları ve artan bilinç düzeyi, bronşektazi prevalansının azalmasına yardımcı olmuştur Tüberküloz sonrası sekellerin insidansı da azalmıştır Bununla birlikte yeterince tedavi edilmeyen çocukluk çağı ve adolesan dönemi pnömonileri silindirik, sakküler ve kistik bronşektazinin gelişimine yol açabilir Bu tür yapısal değişiklikler, bakteri kolonizasyonu ve hatta oldukça dirençli patojenlerin yol açtığı kronik infeksiyonu kolaylaştırabilir Bunlar en yaygın olarak Klebsiella pneumoniae, Proteus mirabilis, Escherichia coli'nin da arasında yer aldığı gram negatif bakteriler, hatta oldukça sık olarak Pseudomonas aeruginosa ve stafilokoklardır Haemophilus influenzae infeksiyonları sık olarak antibiyotik tedavisini gerektirir; bu tedavi ise dirençli suşların seleksiyonunu destekler Yineleyen pnömoniye ek olarak, yaygın bir şekilde bronşektaziye eğilim oluşturan durumlar arasında boğmacanın şiddetli biçimi, rubella, tüberküloz, KOAH, hipogamagiobulinemi, bronşlarda yabancı cisim, aspirasyon, hatta selim tümörler yer almaktadır

Klinik Tablo:

Klinik olarak inatçı pünülan balgam üretimi, kronik pnömoni belirtileri, göğüs ağrısı, yineleyen pnömoniyle karakterizedir, zaman zaman hemoptizi görülür İnatçı balgam üretimi, zaman zaman oluşan hemoptizi ve tutulan alan üzerinde masif inspiratuvar ve ekspiratuvar krepitasyonlar karakteristik klinik semptomlardır Bu infeksiyonlar yıllarca klinik olarak sessiz kalabilirler, ancak hastalık ilerledikçe uzun süreli pürülan ekspektorasyon ve hemoptizi belirginleşir En küçük solunum yollarında oluşan kalıcı yapısal harabiyete bağlı olarak, patolojik oskültasyon bulguları, bronşektazideki birbirini izleyen infektif şiddetlenmeler arasından bile devam etme eğilimi gösterir Kronik pürülan infeksiyonun sonucunda yaygın hastalıkla birlikte parmaklarda çomaklaşma olabilir İlişkili kronik kor pulmonale ile birlikte sekonder KOAH da gelişebilir Bronşektazinin majör komplikasyonları arasında akciğer absesi, ampiyem, sepsis ve beyin absesi yer almaktadır

Tedavi:

Balgam örneklerinde rutin mikrobiyolojik analizlerin ve duyarlılık testlerinin yapılması önerilmektedir Daha önce belirtilen, çoğu kez dirençli olan gram negatif patojenlerin dışında, infeksiyonlara kronik bronşitte olduğu gibi en yaygın olarak Haemophilus influenzae ve Streptococcus pneumoniae neden olmaktadır Aspergillus türleri ender darak izole edilir Yükselmiş serum IgE düzeyleri veAspergillus'a spesifik yüksek IgE ve IgG düzeyleriyle birlikte merkezi bir bronşektazi paterni olduğunda, immünolojik bir yanıt olarak oluşan alerjik bronkopulmoner aspergillozdan kuşkulanılabilir Farmakolojik tedavi genellikle yeterli enflamasyon kontrolü sağladığı için, günümüzde bronşektazinin cerrahi tedavisi nadiren gerekli olmaktadır Hemorajinin tekrarlanmasına yol açabilen sekonder fungus infeksiyonunun ya da şiddetli hemoptizinin variiğında cerrahi rezeksiyon endikasyonu bulunmaktadır Hemoraji genellikle kanayan damarın embolizasyonuyla ya da endobronşiyal tamponadla tedavi edilir Postüral drenaj manevralarına ek olarak beta 2 agonistler, mukolitik ajanlar ve antioksidanlar (N-asetilsistein), teofilin ve zaman zaman oksijen kullanılabilir Bronşektazideki komplikasyon gelişmemiş bakteriyel şiddetlenmeler, kronik obstrüktif bronşitte olduğu gibi, yani amoksisilin ya da amoksisilin/klavulanik asit ile tedavi edilebilir Diğer gram negatif etkenler izole edilmişse ikinci ya da üçüncü kuşak sefalosporinler ve kinolonlar verilebilir Kanıtlanmış pseudomonas infeksiyonu, ilk birkaç gün aminoglikozidlerle kombine olarak seftazidim ya da sefoperazon gibi antipsödomonas üçüncü kuşak sefalosporinlerle ya da yalnızca imipenem/silastatinle tedavi için bir endikasyondur Başlangıçta parenteral yolla, iki ya da üç gün sonra oral yolla verilen siprofloksazin alternatif bir tedavi biçimidir Hem kinolonlar hem de daha yeni kuşak sefalosporinler, harabiyet oluşmuş bronşektazik dokuya bile mükemmel penetre olmaktadırlar Bronşektaziye yönelik antibiyotik tedavisi en az üç hafta, zaman zaman iki ay ve ender olarak bir yıl sürdürülmelidir Son durumda periyodik mikrobiyolojik analizlerin ve duyarlılık testlerinin yapılması önerilmektedir Balgam analizinde stafilokoklar görüldüğünde, duyarlılık testlerine dayanarak antistafilokoksik antibiyotiklerle tedavi endikedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Gögüs Hastalıkları

Eski 10-10-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gögüs Hastalıkları



BRONŞİOLİT

Tanım:

Bronşiollerin (Küçük hava yollarının) inflamasyonudur(iltihaplanmasıdır) Yaşamın ilk iki yılında görülen akut (ani gelişen) bir alt solunum yolu infeksiyonudur

Klinik bulgular: Akut başlangıçlı wheezing( hırıltılı solunum) la karekterize olup, çoğunlukla öksürük, burun akıntısı, tak****(sık nefes alıp verme) ve solunum sıkıntısı ile karekterizedir Genelde üst solunum yoluna ait bulgular ve ateşten 2-3 gün sonra öksürük, solunum hızında artış görülür Anoreksi(iştahsızlık ve aşırı zayıflama), huzursuzluk, letarji(uykuya meyil) eşlik edebilir Hastalığın ilerlemesiyle tak****, taşıkardi(nabız hızında artma) belirgin hale gelir Gögüs duvarında çekilmeler, burun kanatlarının solunuma katılması, görülür Siyanoz (deride morarma) daha nadirdir, bu dönemde ateş olmayabilir Dinleme bulguları saatler içinde degişebilir Wheezing, beraberinde raller(anormal akciğer sesleri) duyulabilir Dispnenin(nefes darlığı) artışıyla akciger seslerinde azalma olur ve ilerleyici bir obstrüksiyon (tıkanma)göstergesidir Dehidratasyon (susuz kalma) sıklıkla eşlik eder Otitis media(orta kulak iltihabı) , konjunktivit (konjonktiva iltihabı) ve bazen diyare(ishal) eşlik eden semptomlar (belirtiler) olabilir Akut dönem 3-7 gün içinde sona erer İyileşmeden sonra ilk iki yılda tekrarlamalar olabilir, gitgide şiddeti azalır

Etiyoloji(etkenler): Respiratory syncytial virus majör(ana) patojendir(enfeksiyon sebebi) , ikinci sıklıkta parainfluenza viruslar yer alır Adenovirus, rhinovirus ve nadiren Mycoplasma pneumoniae ve enteroviruslar da etken olabilir

Epidemiyoloji : Mevsimsel bir özellik gösterir Olguların çogu kış-bahar aylarında görülür Parainfluenza virusları ilkbahar ve sonbaharda daha sık hastalık nedenidir En fazla 2-10 aylık bebeklerde görülür

Tanı: Öykü, klinik bulgular ile konur Akciger grafisi çogu olgularda tanı ve tedavi için gerekli değildir Ayırıcı tanı açısından önem kazanabilir Diyaframda depresyon(diyafram kasının çökmesi) , kostafrenik (diafram ve kaburga arasındaki açı)açıda azalma, bronkovasküler(bronş damar yapısı) görünümde artış olabilir ve klinikle korelasyon göstermez Virusun kültürü, direkt antijen testleri yararlı olmakla birlikte rutin kullanımı gerekmez

Ayırıcı Tanı: Astma, gastrik reflü(mide muhtevasının geriye kaçması) , aspirasyon, yabancı cisim, retrofaringeal (yutak arkası abseleri) apse, adenoid vejetasyon(burun etleri) , kistik fibrozis, konjestif kalp yetmezliği

Tedavi: Hastaneye yatırılan çocuklarda oksijenizasyonun sağlanması, destekleyici tedavi, bronkodilatör(bronşgenişletici) tedavisi Antibiyotiklerin tedavide yeri yoktur Hastaneye yatırılan ciddi ağır seyirli, altta kardiyopulmoner (kalpdamar sistemi) hastalığı olan olgular ve prematürelerde(erken doğmuş bebeklerde) 2-5 gün kadar ribavirin(bir antivirüs ilacı) aerosol tedavisi uygulanabilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.