Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dünyanın, harikası

Dünyanın Yedi Harikası

Eski 04-28-2008   #1
[KAPLAN]
Icon47

Dünyanın Yedi Harikası



Mısır Piramitleri

Mısır'da Giza'daki bu üç piramit bugün de görülebilecek durumdadır Bunlar, İÖ yaklaşık 2613-2494 yılları arasında Mısır kralları için mezar olarak yapılmıştı



Dünyanın yedi harikası arasında günümüze kadar gelebileni Mısır piramitleridir Mısır’ın çeşitli bölgelerinde onlarca piramit vardır Piramitlerin nasıl ve niye yapıldığı hakkında çeşitli görüşler olmasına rağmen bu sorulara kesin cevaplar verilememiştir Ama en akla yatkını piramitlerin Mısır'da tanrısal bir anlam taşıyan firavunların mezarı olmasıdır İçindeki gizli dehlizler, kapılar, salonlar hep yabancılara karşı firavunun hazinelerini ve mumyalanmış bedenini korumak için yapılmıştır
Bu piramitlerin en büyüğü Firavun Keops'a ait olan piramittir



Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser, Mısır'daki Keops Piramidi’dir Mısır'ın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehri’nin batısında bulunan Giza Yaylası’nda bulunmaktadır

Keops Piramidi’nin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos piramitleri bulunmaktadır Ayrıca, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır

Büyük Piramit de denen Keops Piramidi, MÖ 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır'ın 4 Sülale devri hükümdarlarından Keops'un mezarıdır İkinci büyük piramit, Keops'un kardeşi olan ve O öldükten sonra firavun olan Kefren'e aittir Küçük piramit ise MÖ 2500'lü yıllarda hüküm süren Mikerinos'a aittir




Mısır piramitleri yeryüzündeki anıtkabirlerin en eskileri ve en büyükleridir Bunların en haşmetlisi olan Keops Piramidi dış görünüşü ile de "Dünyanın Birinci Harikası" olma niteliğine hak kazanmıştır

Piramitler, firavunun mumyası ile hepsi birbirinden değerli eşsiz nitelikteki sanat eserlerini; kral, kraliçe, prens heykellerini de içlerinde saklıyordu ve bu eşsiz hazineleri saklamak için yapılmışlardır



Keops Piramidi’nin yüksekliği 138 metredir Tepeden 10 metre kadar aşınmıştır Bazıları 10-15 ton ağırlığında olan 2300000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50524 metrekarelik bir alanı kaplar Piramidin iç ortasında, tepeden 100 metre kadar aşağıda ve tabandan 40 metre kadar yukarıda firavunun odası vardır Firavunun mumyası, hazinesi ve özel eşyası bu odaya konmuştur Oda 10,5 metre uzunlukta, 5 metre genişlikte ve 6 metre yüksekliktedir Buraya 50 metrelik bir dehlizden girilir Biri kraliçeye ait olan iki oda daha vardır




Tarihçi Herodot'a göre, ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 925 metre boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştır Sadece bu rampanın yapılması bile 10 yıl sürmüştür Bu muazzam mezar, üç ayda bir toplanan 100000 esirin çalışmasıyla 30 yılda tamamlanmıştır Daha sonra da Keops'un ve eşinin mumyalanmış cesetleri bu mezara yerleştirilmiştir



Piramitler


  1. Herbiri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir Ve bu taşları temin edebilecek en yakın mesafe yüzlerce km uzaklıktadır
  2. Piramit kimin adıyla yapıldıysa, onun mumyasının bulunduğu odaya, yılda iki kez güneş girmektedir Doğduğu gün, tahta geçtiği gün
  3. Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan: mumyaları ilk kez bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür
  4. Piramitlerin içinde, ultrasound radar, sonar gibi cihazlar çalışmaktadır
  5. Kirletilmiş suyu birkaç gün piramitin içinde bekletirsek, suyu arıtılmış olarak buluruz
  6. Süt, birkaç gün süreyle bozulmadan kalır ve sonunda yoğurt olur
  7. Bitkiler, piramitin içinde daha çabuk büyürler
  8. Piramit içine bırakılan su, 5 hafta süre ile bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir
  9. Çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku neşretmeden piramit içinde mumyalaşır
  10. Kesik, yanık, sıyrık gibi yaralar büyük bir piramitin içinde daha çabuk iyileşme gösterir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası

Eski 04-28-2008   #2
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası



İskenderiye Feneri


Fenerin toplam yüksekliği 117 metreydi ve bu yükseklik günümüzdeki 40 katlı binalara eşittir Ortadan geçen şafta yakılan ateşin yakıtı konuluyordu En tepede gizemli ayna duruyordu İlk yapımında fenerin damında veya tepesinde Tanrı Poseidon'un bir heykeli vardı



Bu büyük deniz feneri daha sonra anakarayla birleşen Pharos Adası'nda İÖ280 dolaylarında yapılmıştı Yüksekliği konusunda anlatılanlar değişiktir Bazılarının söylediklerine bakılırsa 180 m idi Tepesinde, İskenderiye limanına giren gemilere yol gösteren bir ışık yanardı Bu fener de 1375'te bir deprem sonucu yerle bir oldu
İskenderiye'nin biraz açığında yer alan Pharos Adası üzerinde yapılan bu fener, kendi çağının en büyük yapısıydı Bir depremle yıkılmış olan fener, çok işlek bir limanda yer aldığı için zamanında bile birçok kişinin bildiği bir yapıydı
Romalılar Mısır'ı ele geçirdikten sonra burada Ptolemaios (Batlamyus) olarak anılan bir devlet kurmuşlardı İnşaası MÖ 285-246 yılları arasında süren Fener, bu devletin ilk iki kralı Ptolemy-Batlamyus-Soter ve Ptolemy tarafından yaptırılmıştı
Kaidesi ile birlikte 135 metre yüksekliğinde olan fener, beyaz mermerden yapılmıştı Tepesinde bulunan, tunçtan yapılmış büyük bir ayna 70 kilometre uzaklıktan görülüyor ve limana giren gemilere rehberlik ediyordu
Üç bölümden oluşan fenerin mimarı Knidos'lu Sostratus'tur Alt bölümü dikdörtgen şeklinde ve yaklaşık 55 metre yüksekliğindeydi Orta bölüm, yukarıya doğru giden rampası olan bir silindir şeklindeydi Yaklaşık 27 metre yüksekliğindeydi Üst bölüm ise silindir şeklindeydi ve üzerinde alevin bulunduğu bir odası vardı
İskenderiye Feneri, antik çağın yedi harikası içinde günlük yaşam için kullanılan tek eserdir Ayrıca yedi harikanın ve gelmiş geçmiş deniz fenerlerinin en yüksek olanı da bu fenerdir
Üst kısmı MS 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde yıkıldı 1500 yılında ise bu yapıya ait kalıntılar tamamen yok oldu
Üzerinde inşaa edildiği adadan dolayı Pharos olarak anılmış ve bu kelime bir çok dile yerleşmiştir İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca’da Pharos, deniz feneri anlamına gelmektedir Yıkılmadan önce yapılan resimleri, dünyadaki deniz fenerlerine yüzlerce yıldan beri örnek olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası

Eski 04-28-2008   #3
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası



Babil'in Asma Bahçeleri



İÖ 600 dolaylarında Babil kralı Nabukadnezar'ın yaptırdığı bahçelerdir
Söylentiye göre kral bunu kraliçelerinden birini sevindirmek için yapmıştı Bahçeler, bir piramit oluşturacak biçimde taraçalar halinde yükseliyordu ve her taraçaya dünyanın dört bir yanından getirilmiş ağaç ve çiçekler dikilmişti Bu bitkiler asıl yapıyı gözden saklıyor ve sadece havada asılı gibi duran bahçeler görünüyordu

Bazılarına göre Asma Bahçeler yerine büyük Babil Surları dünyanın ikinci harikasıdır Kral Nabukadnezar' ın Asma Bahçeler ile aynı zamanda yaptırdığı bu surların 100 m yüksekliğinde olduğu ileri sürülmüştür Eski Babil kentini koruyan bu surların yerinde bugün yalnız MÖ 600 yılında yapılan bu yapı kat kat taraçalardan oluşuyordu Bu taraçalarda türlü hayvanlar, minik çağlayanlar, bin bir ağaç ve bitki yer alıyordu Bir tür yapay cennet olarak tasarlanmıştı Kral Buhturnasr, çok bereketli bir ülkeden gelen eşi kraliçe Semiramis'in memleketi özlemi çekmesini önlemek için ona böyle bir armağan sunmuştur Yüksek surlarla çevrilmiş bu bahçenin içindeki kanallarda kayıklar bile yüzebilmekteydi

MÖ 450'li yıllarda tarihçi Herodot “Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar" demiştir Herodot, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu belirtmiştir İç duvarlar, dış duvar kadar kalın değildi Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve tapınaklar vardı Şehrin içinde ünlü Babil Kulesi vardı Bu kule, Tanrı Marduk'a yapılan bir tapınaktı ve cennete ulaşmak için göğe doğru yükseliyordu

Babil, MÖ 605'den itibaren 43 yıl hüküm süren kral Nebukadnezar tarafından yapılmıştır Daha zayıf bir rivayete göre ise MÖ 810 yılından itibaren 5 yıl hüküm süren Asur kraliçesi Semiramis tarafından yapılmıştır

Bahçeler Nebukadnezar'ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis'i neşelendirmek için yapılmıştı Amytis, Medes kralının kızıydı ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebukadnezar ile evlendirilmişti Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıktı Mezopotamya'nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı

Yunanlı coğrafyacı Strabo'nun MÖ birinci yüzyıldaki tanımlamasına göre, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu Zincir pompa, biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili, üzerinde kovalar bulunan bir sistemdi Nehirden dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre dönüyordu Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu
Yunanlı tarihçi Diodorus'a göre bahçeler yaklaşık 120 metre genişlikte ve 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi
İstilalar yüzünden sönmeye başlayan şehir, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev'in Babil'i fethetmesinden sonra sönmeye başlamış, MS 5 ve 6 yüzyıllarda kumlara gömülmüş ve bir kum dağı haline gelmiştir Bu şehrin, içindeki tapınakların ve asma bahçelerin kalıntıları ancak 20 yüzyılda yapılan kazılarla meydana çıkarılabilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası

Eski 04-28-2008   #4
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası



Efes'teki Artemis Tapınağı



Tanrıça Artemis'in adına Efes'te yapılan tapınakların beşincisiydi İÖ 3yy'da yapılan bu tapınak, Efes'te iki yıl bulunmuş olan Aziz Paulus'un zamanında hala duruyordu Tapınağın içinde heykelci Phidias ve Paraksiteles'de aralarında olmak üzere,birçok Yunanlı sanatçının en yetkin yapıtları vardıTapınak İS262' de Gotlar'ın saldırısı sonucu yağmalanıp yıkıldı, sütunlarından kalan bazı parçalar Londra'daki British Museum'dadır
Kocası için bu muhteşem anıtı yaptıran Artemisia çok ilginç bir kişiliğe sahiptir Herodotos'un Artemisia hakkında söylediklerine bir bakalım
"Öbür kaptanları saymıyorum, saymanın yararı yok Yalnız Artemisia'yı özellikle anlatmak istiyorum Onun bir kadın olduğu halde Yunan seferine katılmış olmasını hayranlıkla karşılıyorum; kocası ölmüştü; oğlu küçüktü tyranlığı kendi yönetiyordu; girişken ruhu, erkekçe korkusuzluğu onu gereği olmadığı halde sefere katılmaya sürüklemişti Adı Artemisia idi Lygdanis'in kızıydı; baba tarafından Halikarnassoslu ana tarafından Giritli'ydi Halilarnassosluların Kosluların, Nisyrosluların ve Kolydnosluların başına geçmişti Beş gemi getirmişti ve bu donanma da Sidonlu gemicilerden sonra en ünlü gemiler onunkilerdi; bütün müttefikler içinde krala en iyi fikir veren oydu Diğer kaptanların savaş istemelerine karşın Artemisia buna karşı çıkar ve gerekçeleri bildirir Haber Kserkses'e bildirilir o da bunu doğru bulur fakat çoğunluğun isteği yerine getirilir"
Bu savaş sırasında çok garip bir olay olur Herodotos bu olayı şöyle anlatır "Peşine bir Atina gemisi takılır Bu durumdan kurtulmak için karşısına çıkan bir müttefik gemisine saldırır ve onu batırır Düşman gemisine saldırdığını gören Atinalılar Artemisia'yı ya müttefik ya da kendi tarafına geçenlerden sanıp peşini bırakır Kserkses savaşı seyrederken Artemisia'nın yiğitliğini anlatır ve batan gemiyi de düşman gemisi sanır Bu gemiden kimse kurtulamadığı için bilinmezlik kendini korur
Bu başarı üzerine Ksekses "Erkekler bugün kadın gibi, kadınlar erkek gibi davrandılar" der
Bizanslı Philon "Babil'in asma bahçelerini, Olimpos'taki Zeus Heykelini, Rodos Kolossusu'nu, yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus'in mezarını gördüm Ama bulutlara doğru yükselen Efes'teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümünün gölgede kaldığını hissettim" diye yazmıştı
Tanrıça Artemis adına ilk türbe MÖ800'lü yıllarda Efes'teki nehrin yakınındaki bataklık kıyıya yapılmıştı Bazen Diana da denen Efes tanrıçası Artemis, Yunan Artemis'iyle aynı değildi Yunan Artemis'i av tanrıçasıydı Efes Artemis'i ise belinden omuzlarına kadar birçok göğüsle resmedildiği gibi verimlilik, bereket ve doğurganlık tanrıçasıydı

Bu eski tapınakta muhtemelen Jüpiter’den düşen bir meteorit olduğu düşünülen kutsal bir taş vardı Tapınak, sonraki yüzyıllarda birkaç kez tahrip olmuş ve yeniden inşa edilmiştir MÖ600'lerde Efes şehri büyük bir ticaret limanı haline geldi ve Chersiphron adlı bir mimar yüksek taş kolonları olan yeni ve büyük bir tapınak inşa etti

Lidya kralı Croesus, MÖ550'de Efes'i ve Anadolu'daki diğer Yunan şehirlerini fethetti Bu savaş sırasında mabet tahrip oldu Croesus, mimar Theodorus'a daha öncekilerin hepsini gölgede bırakan yeni bir mabet yaptırdı Yeni tapınak öncekinin 4 katı büyüklükte 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikteydi Masif bir çatı, yüzden fazla taş sütunla destekleniyordu
MÖ 356'da Herostratus adlı biri tarafından çıkarılan bir yangında yanarak tahrip oldu Bundan kısa bir süre sonra o günün en ünlü heykeltraşı olan Scopaslı Paros tarafından yeni bir mabet yapıldı Romalı tarihçi Pliny'ye göre yeni tapınak, 130 metre uzunlukta ve 68 metre genişlikteydi Tavanı, yükseklikleri 18 metre olan 127 adet sütun destekliyordu İnşaat 120 yıl sürmüştü Büyük İskender MÖ333'de Efes'e geldiğinde tapınağın inşası hala devam ediyordu

MS 57'de St Paul Hıristiyanlığı yaymak için Efes'e geldi O kadar başarılı oldu ki bundan, şehrin demircisi ve tapınaktaki heykellerin sahiplerinden birisi olan Demetrius büyük bir korkuya kapıldı Çünkü Demetrius tapınaktaki heykellerin bir kısmının sahibiydi ve her yıl tapınağa hacca gelenlerden iyi bir geliri vardı ve insanların dinini değiştirmesi demek onun geçimini kaybetmesi anlamına geliyordu Birlikte ticaret yaptığı diğer kişileri de yanına alan Demetrius heyecan verici ve "Yaşasın Efeslilerin Artemisi" diye biten bir söylev yaptı ve halkı galeyana getirdi Hemen sonra St Paul'un yardımcılarından ikisini tutukladılar Bunu bir isyan takip etti Sonuçta St Paul, tutuklanan yardımcılarıyla şehri terketti ve Makedonya'ya geri döndü
262'de Gotların bir akını sırasında büyük Artemis tapınağı yakılıp yıkıldı Bir yüzyıl sonra Roma İmparatoru Constantine şehri yeniden inşa ettirdi Fakat Hıristiyan olduğu için tapınağı restore ettirmedi Constantin'in çabalarına rağmen Efes eski günlerine dönemedi Çünkü gemilerin demirlediği liman yok olmuştu Nehrin taşıdığı alüvyonlar tarafından deniz şehirden uzaklaşmıştı Zamanla şehir sakinleri kenti terkettiler Mabetin kalıntıları başka yapıların ve heykellerin yapılmasında kullanıldı

British Museum'dan John Turtle Wood 1863'de tapınağı araştırmaya başladı 1869'da 6 metre derinlikte, çamurların içinde tapınağın temellerini buldu Bulduğu heykelleri ve bazı kalıntıları British Museum'a götürdü

1904'de yine aynı müzeden DG Hograth'ın liderliğindeki bir ekip kazılara devam ettiler ve sitede birbirinin üzerine inşa edilen 5 tapınak olduğunu keşfettiler Bugün gelen ziyaretçilere tapınağın yerini belli etmek için, bataklık halinde olan bölgeye sadece bir tek sütun dikilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası

Eski 04-28-2008   #5
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası



Kral Mausoleus'un Mozolesi




Halikarnas'ta(bugünkü Bodrum), İÖ353'te ölen Karya Kralı Mausolos için eşi Kraliçe Artemisia'nın yüklü yüklü bir para ödeyerek yaptırdığı anıt mezardır 15yy'dan önce bir deprem sonucu çöktü Bugün büyük anıt mezarlar için kullanılan "mozole" sözcüğü Mausolos'un Halikarnas'taki bu anıt mezarından gelmektedir

Bu eser bir anıt mezardır Bugünkü anıtsal mezarlara mozole isminin verilmesinin kaynağı da bu yapıdır Bugünkü adıyla Bodrum, o günkü adıyla Halikarnas olan yerde yani ülkemizdedir 325 yılında Kraliçe Artemis tarafından kocası Mozolos adına yaptırılmıştır Diğerleri gibi bu eser de yok olmuştur

Plinius'un bildirdiğine göre, dünyanın yedi harikasından biri sayılan Mausoleum, MÖ 350 de Mausolos için karısı Artemisia tarafından yaptırılmıştır
"Farklı cephelerin süslemeleri ve mükemmelliği birbirini taklit eden farklı sanatçılar tarafından ele alındı Leochares, Bryaxis, Skopas ve bazılarının düşündükleri gibi Timotheus'un sanatlarının seçkin mükemmelliği o yapıya dünyanın yedi harikası arasında ün kazandırdı" Antik yazarlardan Vitrivius böyle söylüyor

Romalı tarihçi Plinius'a göre pteron kare şeklindeydi ve çevresinde 36 tane ion stili sütun vardı Her sütun arasında bir heykel dikiliydi Pterondaki kabartmalar Amazonlarla Yunanlıların savaşını gösteriyordu Pteron üzerinde yirmi basamaklı bir piramit vardı Piramit beyaz paros mermerindendi İskenderiye limanının karşısında bulunan Paros adasından özel seçilmişti En üstte quadrika (dört atlı araba) bunun üzerinde ise Mausolos ve Artemisia'nın heykelleri bulunuyordu

Tüm istilalara ve doğal afetlere karşın Mausoleum İS 1406 yılına dek ayakta kalmayı başarmıştır Ta ki Alman mimar Schegelholt tarafından yapılan St Peters kalenin yapımına dek Bu zamana kadar 1500 yıl ayakta kaldı Sadece basamakları görünen yapının derinlerine giderek elde ettikleri mermeri yakıp kireç yaptılar Bazı kabartmalar duvar taşı olarak kullanıldı Bazılarının üzeri silinerek oymalar kazındı 1875’de Sir C Newton kazılara başlar, bazı friz ve Mausoleon ile Artemision'un heykellerini ve büyük aslan heykelleri İngiliz British Museum'a taşındı
Mausoleum'un yapımı yarılandığında Halikarnassos'un parası biter ve geri kalan bölümler özveri ile yapılır



Mausoleion alanı bugün açık hava müzesi olarak düzenlenmiştir İçeri girildiğinde sağda Bodrum tipi bir ev görülmektedir Solda görülen uzun yapı içinde Mausoleion'la ilgili kabartmalar, maket ve bazı çizimlerle yapıya ait mimari parçalar sergilenmektedir

Dünyanın yedi harikasından biri diye tanımlanan Mausoleion'un yükseldiği yer bugün bir çukur olarak görülür Bu çukurun ne olduğunu anlamak için öncelikle kapalı sergi salonunun gezilmesi gerekir Taban ölçüleri 32 x 38 metre boyutlarındaki Mausoleion, bir zamanlar uzun kenarı 242,5 kısa kenarı 105 metre olan geniş bir alanın kuzeydoğu köşesinde yükselmekteydi

Antik yazarların anlattıklarına göre Mausoleion, dört bölümden oluşmaktadır En altta yüksek bir kaide (podyum); onun üzerinde kenarlarında on bir, kısa kenarlarında dokuz olmak üzere 36 İon sütunlu tapınak şeklinde bir bölüm vardır; onun da üzerinde 24 basamaklı piramid şekilli bir çatı ve en tepede dört atın çektiği araba içinde Mausolos ve Artemisia'nın heykelleri yer almaktadır

Anıtın yüksekliği konusunda Latin yazarı Plinius bilgi vermektedir Latinlerin dünyanın yedi harikası olarak gördüğü Mausoleion'un yüksekliği 180 İon ayağıdır Bu da yaklaşık 55 metredir Yirmi katlı bir apartmanın yüksekliği kadardır Sergi salonundaki makette bu ölçü esas alınmıştır
Antik yazarlar yapının mimarının Pytheos olduğunu kaydetmektedir Ayrıca Satyros'un adı da geçmektedir Vitruvius, MÖ IV yüzyılın en önemli dört heykeltraşının bu yapıda çalıştığını kaydetmiştir Doğuda Skopas, batıda Leokhares, kuzeyde Bryaksis, güneyde Timotheos çalışmıştır Bryaksis, Karyalı bir sanatçıdır Diğer sanatçılar Yunanistan'dan getirilmiştir Dört atlı arabayı Mimar Pytheos'un yaptığı söylenmektedir
Karya satrabı Mausolos, kendi yönetimi zamanında muhtemelen MÖ 355'te yapıya başlamıştır Onun ölümünden sonra (MÖ 353) karısı, aynı zamanda kız kardeşi Artemeisia anıtın yapımını sürdürmüş; onun da ölümünden sonra (MÖ351) Mausolos'un diğer kardeşleri inşaata devam etmişlerdir Muhtemelen, inşaat MÖ 340'ta Piksodaros'la Ada arasındaki satraplık mücadelesi sırasında yarım bırakılmıştır
Anıt mezar ana kayanın kesildiği yerlerden ve yeşil taşlardan anlaşılacağı üzere günümüzde görülen çukurun bulunduğu yerde yükselmekteydi Anıtı son ayakta görenlerden biri MS XII yüzyılda yaşamış Piskopos Eustathios'tur Bu anıtının 1500 yıl ayakta kaldığını göstermektedir Bu tarihten sonra anıtın bir deprem sonucu yıkıldığı sanılmaktadır

1402'de Saint Jean şövalyeleri Bodrum'a geldiklerinde anıtı yıkık olarak görmüşlerdir Şövalyeler anıtı taş ocağı olarak kullanmışlar hemen tüm taşlarını sökerek Bodrum Kalesi'ni yapmışlardır İlk tahribat şövalyeler tarafından 1494'te yapılmıştır Çukurun en derin yerinde bulunan asıl mezar odası o çağda şövalyeler tarafından bulunamadığı için, yok olmaktan kurtulmuştur 1522 yılında Saint Jean şövalyeleri kalelerini güçlendirmek istemişler ve çevrede kale yapımında kullanılmak üzere eski yapı taşları aramışlardır Mausoleion, son tahribata bu tarihlerde uğramıştır Kalenin güçlendirilmesinde görev alan şövalyelerden de La Touret mezar anıtının tahribini hatırasına yazmıştır Günümüzde kiremit bir çatı altında kısmen korunmaya çalışılan 12 basamaklı merdiveni nasıl bulduklarını, mezar odasına giden koridorun iki yanındaki heykelleri ve kabartmaları nasıl önce hayranlıkla seyredip sonra da parçaladıklarını anlatmaktadır Tam mezar odasına girecekleri zaman paydos borusunun çaldığını; asıl odaya girmeden kaleye döndüklerini, ertesi gün geldiklerinde ise mezar odasının açıldığını, her yerde parçalanmış halde kıymetli kumaşlar ve altın ziynet eşyaları gördüklerini yazmıştır



Bugün mezar odasının girişini kapatan iki tonluk dikdörtgen bloklardan biri koridorun içinde görülmektedir İngiliz araştırmacı Newton 1856-1857 yıllarında burada yaptığı kazı sırasında taş bloğu orjinal yerine götürmüştür Kazı sırasında bulduğu kabartmaları, Mausolos ve Artemisia'nın heykellerini, dört atlı arabanın parçalarını British Museum'a götürmüştür

Daha önce Lord Stratford Canning (Türkiye'de bulunan İngiltere Büyükelçisi), 1846 yılında Padişah Abdülmecit'ten aldığı izinle Bodrum Kalesi'nin duvarlarında görülen Mausoleion kabartmalarını da Londra'ya götürmüştür

Bugün yarı kapalı sergi salonunda, geçen yüzyıl buradan götürülen kabartmaların ne yazık ki alçı kopyaları sergilenmektedir
Çukurun güneyinde bulunan ana kaya içine oyulmuş merdivenler burada Mausoleion'dan önce mevcut olan başka bir mezar anıtına aittir Mausoleion'un yapımı sırasında burası kesilerek örtülmüştür Ana kaya çok yumuşaktır, yer yer dökülmektedir Merdivenin dibinde sağda görülen kapı ana kaya içine oyulmuş bir koridora açılmakta koridorun sonunda Arkaik Devre ait (MÖ VI yüzyıl) bir mezar odası bulunmaktadır Kapı girişinde ve merdiven duvarlarında görülen oyuklar adak yerleridir Kapının sonunda dipte görülen kanallar "galeri" diye adlandırılmakta, dolan suların boşaltılması için kullanıldığı anlaşılmaktadır Bu galeri de Mausoleion'dan önceye aittir Koridorun sonunda, solda büyük bir mezar odasına açılmaktadır Bu oda ana kaya oyulmak suretiyle yapılmıştır Mausoleion'a bakan yönünde de bir pencere bulunmaktadır Bu mezar odasının yanında daha önce Newton tarafından açılan bir başka mezar odası varsa da, bu oda Danimarkalıların yaptığı kazı sırasında açılmamıştır Pencere diye adlandırılan bölümün altında anıtı çevreleyen galerinin devamı görülmektedir Bacalar yapım kolaylığı sağlamak için açılmıştır Bacaların bir kısmı kazı alanında görüleceği gibi kuyulara dönüştürülmüştür Çukurun güneyinde görülen dikdörtgen taş bloklardan yapılmış ayakların neye yaradığı anlaşılamamıştır Asıl mezar odasına giren merdivenler Newton'un anlattığı gibi ana kaya içine oyulmuş basamaklar değildir Bu basamakların bir kısmı kesme taşlardan yapılmıştır

Danimarkalıların yaptığı kazı sırasında merdivenlerin dibinde Newton tarafından kazılmamış alanda boğa, koyun, keçi, horoz ve kumru kemikleri bulunmuştur Bunlar tören sırasında kurban edilen hayvanların kemikleridir Mausolos'un öbür dünyada yararlanması için konulmuştur Burada görülen kanal Mausoleion mezar anıtına aittir

Açık hava müzesinin doğu bahçe duvarının sağ köşesine yakın bir yerde bulunan kapıdan dışarı çıkıldığında Mausoleion mezar anıtının kutsal alanı çevreleyen peribolos duvarının bir kısmı görülmektedir

Müze binası kapalı ve yarı açık olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır Kapalı bölümündeki topografik harita ve Mausoleion maketi burayı gezenlere yapıyı ve şehri daha iyi bir şekilde tanıtmaktadır

Bu mezar, Kraliçe Artemis tarafından kocası Mausoleus (Mozoles) için yaptırılmıştır Karia Kralı Mausoleus, o zamanki adı Halikarnas olan Bodrum (O zamanlar bu bölge Karia olarak anılıyordu) bölgesinde, MÖ 377-353 yılları arasında hüküm sürmüştür

Pythea adlı bir mimarın eseri olan bu mezar bugün ayakta değildir Ancak, tarihçi Plinius'un anlattıklarına göre yapılan bir resmi vardır Karia krallığından kalma bazı sikkelerin üzerinde de bu anıtın kabartmalarına rastlanmıştır

Mezarın kaidesi 25 x 30 metre idi ve İyon stilinde sütunlarla süslenmişti Tepesinde 4 atlı bir zafer arabası bulunuyordu Basamaklı bir piramit görünümündeydi

Anıtın tepesindeki savaş arabasında, Kral Mousoleus ve karısının yanyana oturmuş heykelleri vardı Dörtnala sürdükleri atların çektiği o arabayla unutulmazlığa doğru yol alıyor gibiydiler

Anıtın, araba heykeliyle birlikte yüksekliği 45 metreyi geçiyordu Duvarları kabartmalarla süslüydü Sütunlar arasında birçok güzel heykel vardı
150 yıl kadar önce Mozoleyi meydana çıkaran İngiliz arkeologları heykel ve kabartmaları alıp gitmişlerdir Bu yüzden anıtın yeri bile zor belli olmaktadır Şimdi bunlar British Museum'da sergilenmektedir

Bugün Batıda sanat değeri olan ve anıt niteliğinde bulunan mezarlara Karia kralı Mousoleus'un adı verilmektedir Bu anıt bir depremde yıkılmıştır Yıkılan sütun ve taşların bir kısmını, Rodos şövalyeleri başka bir yapıda kullandılar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası

Eski 04-28-2008   #6
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası



Rodos Heykeli




Güneş Tanrısı Helios'un tunçtan yapılma dev heykeliydi ve Rodos limanının ağzında bulunuyordu; Ama çoğu kez sanıldığı gibi heykelin bacakları arasından gemiler geçmiyordu Heykel yaklaşık 32 m yüksekliğindeydi ve İÖ304'teki başarısız Rodos kuşatmasından kalma tunç gereç ve silahların eritilmesiyle yapılmıştı Rodos Heykeli, İÖ280'den 255'e kadar, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevi gördü ve daha sonra adayı sarsan bir deprem sonucu yıkıldı

Rodosluların Rodos limanının girişine diktikleri bu heykel söylenenlere göre o kadar büyüktü ki, ayaklarının biri limanın bir girişine, diğeriyse diğer girişine basıyordu Böylece limana girmek isteyen gemiler bu ayakların altından geçiyordu Tanrı Zeus'u temsil eden bu bronz heykelin boyu 30 metreyi buluyordu 224 yılında bir depremle yıkıldığı sanılan heykelin elindeki meşaleyi yakmak için ayaklarının içinden başlayan bir merdivenle yukarı kadar çıkılabiliyordu

Rodos'un ilk sakinleri olan Dor'lar, Argos'tan gelen denizci bir kavimdi ve güneş ilahı olan Helios'a taparlardı Dor'lar Rodos'ta en parlak devrini MÖ 3 asırda yaşayan bir medeniyet kurdular Mısır ve Fenike'nin ürünlerini alıp satarak zengin oldular Adayı kültür-sanat merkezi, güzel konuşma ve felsefe okulu haline getirdiler
Dor'lar, Makedonya Kralı Demetrios'la yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra, zafer anıtı olarak ve ilahları Helios'a şükran borçlarını ödemek için, Rodos limanının girişine büyük bir Helios heykeli yaptılar MÖ281-280 yılında yapılan 32 metre yüksekliğindeki bu tunç heykel, elinde bir meşale tutuyordu Bu haliyle Newyork limanındaki Hürriyet Heykeli'ni andırıyordu



Rodoslular bu heykelin kendilerini ve adayı koruduğuna inanırlardı Bu nedenle her yıl "Helicia" denilen şölenler düzenler, bu heykelin dibinde dört atlı bir arabayı denize atarlardı İnanışlarına göre, Helios böyle bir arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlerdi

Rodos heykeli ancak 50 yıl ayakta kalabilmiş ve MÖ 223 yılında bir depremde yıkılmıştır Rodos Kolossosu da denilen bu anıtın heykeltıraşı Lindos'lu Khares'ti Lindos, Rodos adasının üç büyük kasabasından biridir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası

Eski 04-28-2008   #7
[KAPLAN]
Varsayılan

Cevap : Dünyanın Yedi Harikası



Olimpos'taki Zeus Heykeli



Büyük Yunan heykelcisi Phidias'ın Yunanistan'da, Olympia'daki Zeus Tapınağı için yaptığı 12 m yüksekliğinde, görkemli bir heykeldi Dev bir sandalyeye oturmuş olan Zeus' un başı tapınağın tavanına erişiyordu Giysileri altın, bedeni fildişi ve gözleri değerli taşlardandı Söylenceye göre Zeus bu yapıtı beğendiğini göstermek için gökten yıldırımlar yağdırmıştıDöneminin ünlü heykeltıraşı Phidias tarafından 453 yılında yapımı bitirilen heykel 12 metre yüksekliğindeydi Tahtadan yapılan heykelin her tarafı değerli taşlarla süslüydü Üzerine örtülen örtüsü sadece törenler sırasında açılıyorduEski zamanlarda Yunanlıların en büyük festivali, "Tanrıların Kralı Zeus" onuruna düzenlenen Olimpiyat Oyunlarıydı Bugünkü Olimpiyat oyunlarına benzeyen bu müsabakalarda Anadolu, Suriye, Mısır, Yunanistan ve Sicilya'dan atletler yarışırlardı Olimpiyatlar ilk kez MÖ 776'da başladı Oyunlar 4 yılda bir düzenleniyordu ve Yunan şehir devletlerinin bütünlüğünü sağlamaya yardımcı oluyordu Yunanlılar, Yunanistan'ın batı kıyısında Peloponnesus denen bölgedeki Olimpos'ta Zeus adına bir tapınak yaptırmışlardı Kutsal oyunlar süresince, şehir devletleri arasındaki savaşlar kesiliyor ve oyunlar için Olimpos'a (Olympia) gidecekler için güvenli bir geçiş imkanı sağlanıyorduOyunların yapıldığı yerde bir stadyum ve kutsal bir koruluk vardı Yunanlılar ilk zamanlarda basit bir yapısı olan tapınağın yerine, zaman içinde oyunların öneminin artmasıyla, yeni ve tanrıların kralının adına yaraşır bir tapınak yapmak istediler Bunun için Elisli Libon yeni bir tapınak yapmaya başladı ve MÖ 456'da Zeus tapınağı bitirildiTapınak dikdörtgen bir platform üzerine inşa edilmişti Binanın yanlarında yer alan 13 adet büyük sütun, tavanı destekliyordu Her köşede 6 adet sütun vardı Üçgen şeklindeki tavan heykellerle doldurulmuştu Kolonların üzerindeki pedimentler, Heracles'in heykelleriyle süslüydü Tapınağın içerisinde tanrıların kralı Zeus'un görkemli bir heykeli yer alıyorduHeykeli, Atina'daki Parthenon tapınağı için Athena heykelini yapan Phidias yapmıştır Heykel tapınağın batı ucuna yerleştirilmişti 7 metre genişlikte ve yaklaşık 12 metre yüksekliğindeydi Zeus, özenle hazırlanmış tahtında oturur şekildeydi Başı neredeyse tavana değiyordu Sağ elinde zafer tanrıçası Nike'ı tutuyordu Sol elindeyse üzerinde çeşitli metallerden kakmalar olan ve üzerinde kartal olan bir hükümdar asası vardı Altın, abanoz, fildişinden yapılmış olan ve değerli taşlardan kakmaların bulunduğu Zeus'un oturduğu taht, heykelin kendisinden daha etkileyiciydi Üzerinde, Yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanların oyma figürleri yer alıyorduHeykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altındandı Tasarım, bir ahşap çerçeveye altın ve fildişi levhaların tutturulmasıyla yapılmıştı Olimpos'un havası çok fazla nemliydi Bu yüzden fildişi levhaların çatlamaması için tapınağın altındaki özel bir havuzda bulundurulan bir yağ ile sürekli yağlanıyorduRoma imparatoru Theodosius I, MS255 yılında, bir dinsiz adeti olduğu gerekçesiyle olimpiyatları durdurdu Daha sonra zengin Yunanlılar, heykeli Bizans'a taşıdılar Heykel, MS462 yılında çıkan bir yangında yok olduOlimpos'ta 1829'da Fransızlar tarafından burada bulunan bazı heykel parçaları Paris'te Louvre müzesinde sergilenmektedirBugün, bölgedeki stadyum restore edilmiştir Zeus tapınağıyla ilgili birkaç sütun haricinde hiçbir şey kalmamıştır Heykel ise tamamen yok olmuştur Ancak, o döneme ait bulunan paralar üzerindeki resimlerden, mabedin şekli hakkında ipuçları elde edilebilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.